Let's KISS and make up! - @EnglishAddict - Mr Duncan - Lesson/CHAT - Wed 19th OCT 2022

But oh, it's a windy day today, very windy outside.

Ama oh, bugün rüzgarlı bir gün, dışarısı çok rüzgarlı.

The wind is blowing everywhere, through the trees,

Rüzgar her yerde esiyor, ağaçların arasından,

through the leaves and down my trouser leg.

yaprakların arasından ve pantolon paçamdan aşağı.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Then we are back.

Sonra geri döndük.

This morning, when I woke up, I thought, today I'm going to do something different.

Bu sabah uyandığımda bugün farklı bir şey yapacağım diye düşündüm.

I'm going to break away from my usual routine.

Her zamanki rutinimden kopacağım.

So I decided to have a shave without using the mirror.

Ben de aynayı kullanmadan tıraş olmaya karar verdim.

How did it go?

Nasıl gitti?

Not very well. This is English addict.

Çok iyi değil. Bu İngiliz bağımlısı.

Coming to you live from the birthplace of English, which just happens to be.

Size İngilizcenin doğum yerinden canlı olarak geliyor ki bu tesadüfen oluyor.

Oh, my goodness, it's England.

Aman Tanrım, burası İngiltere.

DVD. You do it.

DVD. Sen yap.

We are back together again.

Tekrar birlikteyiz.

It is a very windy day. Hi, everybody.

Çok rüzgarlı bir gün. Selam millet.

This is Mr. Duncan in England.

Ben İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay?

?

I hope so.

Umarım.

Are you feeling good on this Wednesday?

Bu çarşamba günü kendinizi iyi hissediyor musunuz?

I hope you are feeling superduper.

Umarım süper hissediyorsundur.

Yes, we are back together again.

Evet, yeniden birlikteyiz.

First of all, can I say a big thank you to everyone

Öncelikle,

who left comments

in response to last Sunday's live stream?

geçen Pazar günkü canlı yayına yanıt olarak yorum bırakan herkese çok teşekkür edebilir miyim?

We had a lot of reaction.

Çok tepki gördük.

Can I say thank you very much?

Çok teşekkür edebilir miyim?

A lot of beautiful messages.

Bir sürü güzel mesaj. Gerçekten neşelendirdiğiniz

Things like Mr.

Bay Duncan gibi şeyler,

Duncan, you really cheered, is up last Sunday,

as you always do every time you appear live on YouTube.

YouTube'da her canlı göründüğünüzde her zaman yaptığınız gibi geçen Pazar günü yayında.

So thank you very much.

Bu yüzden çok teşekkür ederim.

That's very kind of you.

Çok naziksiniz.

Thanks a lot for that.

Bunun için çok teşekkürler.

We are back together.

Tekrar beraberiz.

Yes, we have made it all the way to the end.

Evet, sonuna kadar geldik.

Well, the middle of another week, but we are also half way through October as well.

Eh, bir haftanın daha ortası ama aynı zamanda Ekim ayının da yarısına geldik.

We are heading now fast

Şimdi hızlı

and furiously towards November.

ve öfkeli bir şekilde Kasım ayına doğru ilerliyoruz.

My goodness, the year is really going by.

Tanrım, yıl gerçekten geçiyor.

So this morning I decided to try and shave without using the mirror.

Bu sabah aynayı kullanmadan tıraş olmaya karar verdim.

And as you can see, it didn't turn out very well.

Ve gördüğünüz gibi, pek iyi sonuçlanmadı.

Sometimes doing things differently is not always a good idea.

Bazen işleri farklı yapmak her zaman iyi bir fikir değildir.

Of course this would be very serious, unless of course

Tabii ki bunun

I was using tomato ketchup instead.

yerine domates ketçapı kullanmıyorsam, bu çok ciddi olurdu.

So it's not blood. Don't worry, I will get rid of it now.

Yani kan değil. Merak etme, şimdi ondan kurtulacağım.

I just thought it was quite a funny way of starting.

Bunun oldukça komik bir başlangıç ​​yolu olduğunu düşündüm.

You see, you might smile or maybe cry or maybe run out of the room in terror.

Görüyorsun, gülümseyebilirsin, ağlayabilirsin ya da korku içinde odadan kaçabilirsin.

You see, there was no blood at all.

Görüyorsun, hiç kan yoktu.

It's just tomato sauce.

Sadece domates sosu.

My name is Duncan.

Benim adım Duncan.

I talk about the English language.

İngilizce dilinden bahsediyorum.

You might say I'm one of those up there.

Oradakilerden biri olduğumu söyleyebilirsin.

I'm an English addict.

Ben bir İngiliz bağımlısıyım.

So that is the introduction out of the way.

Yani bu yoldan giriş.

And yes, it is.

Ve evet, öyle.

As I mentioned, Wednesday, BBC.

Bahsettiğim gibi, Çarşamba, BBC.

Beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep.

Bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip.

Now I also had some comments last week saying, can we please have Mr.

Şimdi geçen hafta bazı yorumlarım da vardı, lütfen Bay

Steve on Wednesday?

Steve'i Çarşamba günü alabilir miyiz?

Well, guess what?

Öyleyse tahmin et?

Surprise he's here.

Burada olmasına şaşırdım.

We've managed to get Mr.

Steve to join us today.

Bugün Bay Steve'in bize katılmasını sağlamayı başardık.

Yeah, it's.

I can't say for long because I'm so busy, Mr. Duncan.

İşte bu.

Uzun süre söyleyemem çünkü çok meşgulüm Bay Duncan.

And so what's that on your face?

Peki yüzündeki ne?

Well, it's gone now.

Şimdi gitti.

Not all of it.

Hepsi değil.

Oh, really? Do you cut yourself shaving or something?

Gerçekten mi? Tıraş olurken kendini mi kesiyorsun?

Well, it was actually a joke and I realised

Aslında bu bir şakaydı ve

at the last minute that it might not be very funny.

son anda pek komik olmayabileceğini fark ettim.

So even though I pretended to have cuts on my face,

Yani yüzümde kesikler varmış gibi davransam da

I don't really.

aslında yok.

I think it was funny.

Bence komikti.

I think it was funny. Mr. Duncan.

Bence komikti. Bay Duncan.

And you know, this is you.

Ve biliyorsun, bu sensin.

You start your lessons with something different every time.

Derslerinize her seferinde farklı bir şeyle başlıyorsunuz .

Of course, I heard you mentioning there about the A, by the way, I'm not here for long.

Tabii, orada A'dan bahsettiğini duydum , bu arada, uzun süre burada olmayacağım.

No, this is just a quickie. A quickie?

Hayır, bu sadece bir şipşak. Bir şipşak mı?

You only have a few moments of Mr. Steve.

Bay Steve'den sadece birkaç dakikanız var. En

Make the most of it.

So make the most of having this this beautiful specimen

iyi şekilde yararlanın. Bu

yüzden, şu anda bu güzel insanlık örneğine sahip olmanın tadını çıkarın

of humanity with us right now.

.

Ah, yes.

And of course, I'm Boyd.

Ah evet.

Ve tabii ki ben Boyd'um.

Boyd? What, Boyd?

Boyd mu? Ne, Boyd?

By the comments, you're Boyd or Boyd?

Yorumlara bakılırsa Boyd mu yoksa Boyd mu?

Boyd.

Boyd.

Boyd Abood.

Boyd Abood.

I think Boyd is a different thing altogether.

Boyd'un tamamen farklı bir şey olduğunu düşünüyorum.

Yeah, well, then you can pronounce these things in two different ways.

Evet, o zaman bu şeyleri iki farklı şekilde telaffuz edebilirsin.

Okay.

Tamam aşkım.

So you are uplifted. Uplifted.

Yani sen yükseldin. Canlandı.

Boyd giving confidence, uplifted by the comments

Güven veren Boyd,

not only from last Sunday, but also in the comments that were left after the lesson.

sadece geçen Pazar gününden değil, dersten sonra bırakılan yorumlarla da moral verdi.

Yes, we had a lot of feedback saying that you wanted me.

Evet, beni istediğine dair çok sayıda geri bildirim aldık .

I'm not going to be egotistical about it.

Bu konuda egoist olmayacağım.

Well, there were two types of comment.

İki tür yorum vardı.

There were comments saying we want more. Mr.

Daha fazlasını istiyoruz diyen yorumlar vardı. Bay

Steve and other comments saying, please don't kick Mr.

Steve ve diğer yorumlar, lütfen Bay

Steve off Sunday's.

Steve'i Pazar gününden atmayın.

So we had two types of message, both of them in favour of you being here

Yani iki tür mesajımız vardı, ikisi de senin burada olman lehinde,

whether any offensive ones and whatever you do get rid of him.

herhangi bir saldırgan olsun ve ne yaparsan yap ondan kurtul.

No, none whatsoever. No.

Hayır, hiç biri. Hayır.

Now you go.

Şimdi gidiyorsun.

You say that they like our controversy.

Tartışmamızı sevdiklerini söylüyorsunuz.

They their the argument they like is fighting on the live stream.

Sevdikleri argüman canlı yayında kavga etmektir.

Mr. Duncan. It is. It is all fun.

Bay Duncan. Bu. Hepsi eğlenceli.

That's what we like to do here.

Burada yapmayı sevdiğimiz şey bu.

And we are a little different from other English teaching channels.

Ve diğer İngilizce öğretim kanallarından biraz farklıyız.

You may have noticed already, if you are a new viewer, you may have noticed that this is not usual,

Fark etmiş olabilirsiniz, eğer yeni bir izleyiciyseniz, bunun olağan olmadığını,

this is not normal, this is not your usual live English lesson.

bunun normal olmadığını, bunun her zamanki canlı İngilizce dersiniz olmadığını fark etmişsinizdir.

But we like to do things differently. We are.

Ama biz farklı şeyler yapmayı seviyoruz. Biz.

We like to have a little bit of fun.

Biraz eğlenmeyi severiz. Canlı sohbette

We like to have a little bit of jollity here on the live chat.

biraz neşelenmek istiyoruz .

So just a few more moments of Mr.

Bay Steve'in birkaç dakikası

Steve make the most of this because you are you're going off in a moment, aren't you?

bundan en iyi şekilde yararlansın çünkü birazdan gideceksin, değil mi?

I'm getting off in a moment, yes. Because,

Birazdan iniyorum, evet. Çünkü,

you know, being unemployed as I am at the moment,

biliyorsun, şu anda benim gibi işsiz biri olarak,

Steve is now I have it is time to do things that I wouldn't have been able to do.

Steve artık yapamayacağım şeyleri yapma zamanım geldi . Ben

Steve is unemployed had I been working.

çalışıyor olsaydım Steve işsizdi.

And, you know, I'm adjusting.

Ve biliyorsun, alışıyorum.

Adjusting. Okay. To the change.

Ayarlama Tamam aşkım. Değişime.

So what are you doing?

Ne yapıyorsun?

So I guess people might know we lost a hedge.

Bu yüzden sanırım insanlar çiti kaybettiğimizi biliyor olabilir.

Yeah, well, to put it another way, a hedge died, so some of our trees in the garden died.

Evet, başka bir deyişle, bir çit öldü, bu yüzden bahçedeki ağaçlarımızdan bazıları öldü.

And Steve today is going to find a replacement

Ve Steve bugün oraya bir yedek

or something to put there instead,

ya da oraya koyacak bir şey bulacak,

I have been mulling, thinking a lot

about what to do, how to replace the lost dead

ne yapacağım,

conifer trees that formed a very nice private hedge.

çok güzel bir özel çit oluşturan kayıp ölü kozalaklı ağaçların nasıl değiştirileceği hakkında çok düşündüm, düşündüm.

So there's nothing there at the moment.

Yani şu anda orada bir şey yok.

So we can see straight into the neighbour's window, it's gone.

Böylece doğrudan komşunun penceresine bakabiliriz , o gitti.

There's a big gap, so we feel a bit exposed.

Büyük bir boşluk var, bu yüzden biraz açıkta hissediyoruz.

So we need to fill the gap exposed

Bu yüzden komşuların meraklı gözlerine maruz kalan boşluğu doldurmamız gerekiyor

to the prying eyes of the neighbours.

.

So I have been trying to figure out what to do.

Bu yüzden ne yapacağımı bulmaya çalışıyordum.

So I finally settled on a plan.

Sonunda bir plan üzerinde karar kıldım.

A plan?

Mr. Steve has a plan and he is a man with a plan.

Bir plan?

Bay Steve'in bir planı var ve o da planı olan bir adam. Dışarı

And I'm going to go out and order and will buy some new conifer plant.

çıkıp sipariş vereceğim ve yeni bir kozalaklı bitki alacağım.

Okay.

Tamam aşkım.

Fast growing, but I can keep them under control.

Hızlı büyüyor ama onları kontrol altında tutabiliyorum.

And I think in ten years time, Mr.

Ve bence on yıl içinde Bay

Duncan, our privacy issues will be resolved.

Duncan, mahremiyet sorunlarımız çözülecek.

Good. Okay, not so. Hopefully three years.

İyi. Tamam, öyle değil. İnşallah üç yıl Bu

So I have to wait about three or maybe five years

yüzden bahçedeki boşluğun doldurulması için yaklaşık üç veya belki beş yıl beklemem gerekiyor

before the gap in the garden has been filled anyway.

.

And until then, it means that we cannot go outside naked into the garden.

Ve o zamana kadar bu, bahçeye çıplak çıkamayacağımız anlamına geliyor.

No, because I do like doing that in the summer. Mr.

Hayır, çünkü bunu yazın yapmayı seviyorum. Bay

Steve likes to cut his grass when he's completely naked, showing everything.

Steve tamamen çıplakken çimlerini kesmeyi seviyor ve her şeyi gösteriyor.

And I have to be honest, when you have a machine

Ve dürüst olmam gerekirse, etrafta

with very hard and sharp blades

çok sert ve keskin bıçakları olan bir makineniz olduğunda

whizzing around, I have to say it is very brave of Mr.

, şunu söylemeliyim ki Bay

Steve to do his grass, cut the grass when he has so much, so much to lose.

Steve'in çimlerini biçmesi, yapacak çok, çok şeyi varken çimleri biçmesi çok cesurca. kaybetmek.

Oh, I could lose a base and it wouldn't matter anyway.

Oh, bir üssü kaybedebilirim ve zaten fark etmez.

That's not the story.

Hikaye bu değil.

But yes, the neighbours have been complaining.

Ama evet, komşular şikayetçi.

We've had complaints.

Şikayetlerimiz oldu.

Well, they want to pay, they've been complaining when we go in they want to see more of it.

Şey, ödemek istiyorlar, içeri girdiğimizde daha fazlasını görmek istediklerinden şikayet ediyorlar.

I said, can you be naked at your window all the time?

Dedim ki, pencerende sürekli çıplak kalabilir misin?

Well, I don't know about that.

Bunu bilmiyorum.

I think we will have to start charging anyway. Mr.

Sanırım yine de şarj etmeye başlamamız gerekecek. Bay

STEVE So it's just a few moments trying to get rid of me already.

STEVE Yani benden kurtulmaya çalışmak sadece birkaç dakika.

You see, this is what is like, what I least you can see.

Görüyorsun, bu nasıl bir şey, en azından senin görebildiğin şey.

You've seen it for yourself. He's trying to get rid of me.

Kendin için gördün. Benden kurtulmaya çalışıyor.

You said to me before we came on.

Gelmeden önce bana söylemiştin.

I can only do it if.

Bunu ancak yapabilirim.

If you move like that.

Eğer böyle hareket edersen.

10 minutes.

Yes, but it's.

10 dakika.

Evet ama öyle.

It's 13 minutes past now.

Şu an 13 dakika geçti.

Well, it feels like I could be here for longer. There.

Burada daha uzun süre kalabilirmişim gibi geliyor. Orada.

Yes, but I have a whole show to do too, today, by the way, can I just say what we've got coming up?

Evet, ama benim de yapacak koca bir şovum var, bu arada, bugün neler yapacağımızı söyleyebilir miyim?

We're talking about forgiveness.

Affetmekten bahsediyoruz.

I think sometimes it is good

Bazen sana karşı suç işleyenleri affetmenin iyi olduğunu düşünüyorum

to forgive those who have trespassed

against you.

.

Maybe they've done something to you or maybe said something.

Belki sana bir şey yaptılar ya da belki bir şey söylediler.

Maybe they came around your house and maybe they blocked your toilet.

Belki evinizin etrafından dolandılar ve belki tuvaletinizi tıkadılar.

Maybe they blocked your toilet up.

Belki tuvaletinizi tıkamışlardır.

Has that ever happen?

Bu hiç oldu mu?

Have you ever had a guest come to your house and they go to your toilet

Hiç evinize misafir gelip tuvaletinize gelip

and have a poop and they block the toilet, but they don't tell you.

kakasını yapıp tuvaleti tıkayıp da size söylemediği oldu mu? Daha

And then later on you discover that there is something

sonra

very large blocking the toilet.

tuvaleti tıkayan çok büyük bir şey olduğunu keşfedersiniz.

Like my stream is starting to break.

Sanki akışım kesilmeye başlıyor.

What does that mean? Mr. Duncan?

Bu ne anlama gelir? Bay Duncan?

I don't know, because I'm on probably

Bilmiyorum, çünkü muhtemelen zaten devam ediyorum

anyway.

.

So I'm going to depart.

Bu yüzden ayrılacağım.

Okay.

Tamam aşkım.

By that I mean I'm just going to go to the garden centre, okay?

Bununla bahçe merkezine gideceğimi kastediyorum, tamam mı?

And buy some the cheapest fast rolling comedies I can find

Ve işsiz olduğum için bulabildiğim en ucuz hızlı ilerleyen komedilerden bazılarını satın alın

because I'm unemployed, so I'm not going to spend lots of money on them

, bu yüzden onlara çok para harcamayacağım

and I should be spending most of next week putting them in.

ve önümüzdeki haftanın çoğunu onları koyarak geçirmeliyim.

And Mr. Duncan will probably film me.

Ve Bay Duncan muhtemelen filme alacak Ben.

Okay, secretly, maybe, or maybe openly.

Tamam, gizlice, belki ya da belki açıkça.

And we can show you what I've been up to.

Ve sana neler yaptığımı gösterebiliriz.

If your interest is sound phantom, you might not be interested.

İlginiz kulağa hayali geliyorsa, ilgilenmeyebilirsiniz. Bu

It is. It's all in what I'm doing.

. Yaptığım şeyde hepsi var.

It isn't very interesting, but we will show it anyway.

Çok ilginç değil ama yine de göstereceğiz.

We could have words connected to gardening.

Bahçıvanlıkla bağlantılı kelimelerimiz olabilir.

Yes, we will see what happens.

Evet, ne olacağını göreceğiz.

Digging, digging, things like that.

Kazmak, kazmak, bunun gibi şeyler.

All right, Mr.

Pekala, Bay

Duncan, I can sense you want me to go?

Duncan, gitmemi istediğinizi hissedebiliyorum.

I've got this.

bende bu var Çıkmamı istediğine dair

I've just got a strong, palpable feeling that you want me to exit.

güçlü, elle tutulur bir his var içimde .

Well, we have to move on. We have.

Devam etmeliyiz. Sahibiz.

We have a whole show to do.

Yapacak koca bir şovumuz var.

Big show to do. We're talking about all sorts of things today.

Yapılacak büyük gösteri. Bugün her türlü şeyden bahsediyoruz .

We'll have a look in the window or out of the window in a few moments.

Birazdan pencereye veya pencereden dışarı bakacağız.

Also, the reason why I'm so excited today

Ayrıca bugün bu kadar heyecanlanmamın sebebi

is something thing is back.

bir şeylerin geri gelmesi.

Something has returned,

Bir şey geri döndü

Mum, and it's made me very happy.

anne ve bu beni çok mutlu etti.

Something that I admire quite a lot has returned.

Oldukça hayran olduğum bir şey geri döndü.

And it's not just one thing, it's

Ve bu tek bir şey değil,

many things and they are at the back of the house.

birçok şey var ve bunlar evin arka tarafındalar.

We will have a look at that in a few moments.

Birazdan buna bir göz atacağız.

So thank you, Mr. Steve.

Bu yüzden teşekkürler, Bay Steve.

We will see you on Sunday.

Pazar günü görüşürüz.

I'll be here on Sunday and everything, and you will stay with us

Pazar günü falan burada olacağım ve siz

for the whole of the live stream on Sunday.

Pazar günü canlı yayının tamamı boyunca bizimle kalacaksınız.

Right from the beginning, you mean.

En başından, demek istiyorsun.

You mean after the usual half an hour, you know what I mean?

Her zamanki yarım saatten sonra demek istiyorsun, ne demek istediğimi anlıyor musun?

All from Malaysia. Okay, we've got some of you watching.

Hepsi Malezya'dan. Tamam, bazılarınızı izliyoruz.

Malaysia are exciting.

Malezya heyecan verici.

Hello, Cilic.

Merhaba Cilic.

I'm not going to say hello to the live chat just yet.

Henüz canlı sohbete merhaba demeyeceğim. O

That's coming in the moment.

anda geliyor.

We've been there lots of times. You can tell that story, right?

Orada birçok kez bulunduk. Bu hikayeyi anlatabilirsin, değil mi?

Goodbye, everyone.

Hepiniz hoşçakalın. Bu

And by the way, I think I might learn French.

arada, sanırım Fransızca öğrenebilirim.

Why relearned French Louis simply won't let me speak is be picking up now, but why?

Yeniden Fransızca öğrenen Louis neden konuşmama izin vermiyor, şimdi toparlanıyor, ama neden?

Because if we are planning to have our big get together at some point in France

Çünkü Fransa'da bir noktada büyük buluşmamızı planlıyorsak

and I've got nothing, you know, I've got time on my hands.

ve elimde hiçbir şey yoksa, bilirsiniz, boş zamanım var.

You have so

we're teaching people how to learn English.

İnsanlara nasıl İngilizce öğreneceklerini öğretiyoruz.

Then I need to learn another language and show that I'm making an effort to learn.

O zaman başka bir dil öğrenmem ve öğrenmek için çaba sarf ettiğimi göstermem gerekiyor.

So maybe we can do it together.

Yani belki birlikte yapabiliriz.

Perhaps you could just improve your English.

Belki sadece İngilizceni geliştirebilirsin.

What a cheek.

Ne yanak.

And so I think I will say that when we go, I can, you know, be

Ve sanırım gittiğimizde şunu söyleyeceğim, bilirsin, Fransızca

I can show off with my knowledge of the French language.

bilgimle hava atabilirim .

Okay.

Tamam aşkım.

But I need to you know, I'm not very good at it.

Ama bilmen gerek ki, bunda pek iyi değilim.

Right.

Sağ.

I'm going to be I'll behave the entire lesson.

Tüm ders boyunca davranacağım.

At this rate.

Bu oranda.

I've got so much to do.

Yapacak çok şeyim var.

So much to do.

Yapacak çok şey var.

Busy. I'll go see you all on Sunday.

Meşgul. Pazar günü hepinizi görmeye gideceğim.

Bye bye.

Güle güle.

Mr. Steve,

Bay Steve,

I couldn't resist showing you

some beautiful scenery from yesterday when Mr.

Bay

Steve and myself went for a walk.

Steve ve ben yürüyüşe çıktığımız dünden bazı güzel manzaraları size göstermekten kendimi alamadım.

I hope you enjoyed that.

Umarım bundan zevk almışsındır.

Everything looking very

autumnal at the moment as autumn is here officially, I think it is

Sonbahar resmen burada olduğu için şu anda çok sonbahar gibi görünen her şey,

safe to say that Autumn has definitely arrived

Sonbaharın kesinlikle İngiltere'ye kesinlikle geldiğini söylemek güvenli olduğunu düşünüyorum

here in the UK for sure.

.

I am very certain of that.

Bundan çok eminim.

Thank you, Steve, for joining us today.

Steve, bugün bize katıldığın için teşekkürler.

That was very nice of you to pop in because he has so many things to do today.

Gelmen çok hoştu çünkü bugün yapacak çok işi var.

He's a very busy man. Hello to the live chat.

O çok meşgul bir adam. Canlı sohbete merhaba.

I haven't said hello to you properly yet, so hello to everyone.

Henüz size düzgün bir şekilde merhaba diyemedim, o yüzden herkese merhaba.

Can I say hello to who was first?

Önce kime merhaba diyebilir miyim?

Oh, very interesting.

Çok ilginç.

We have someone here first on today's live chat

Bugünün canlı sohbetinde ilk olarak burada biri var

and their name is in Arabic.

ve adı Arapça.

I will say hello to Neuf El Amrani.

Neuf El Amrani'ye merhaba diyeceğim.

Hello to you.

Merhaba sana.

Guess what you are first on today's live chat

Bugünün canlı sohbetinde ve El Amrani ile ilk olarak ne olduğunuzu tahmin edin

and with

El Amrani.

.

It's nice to see you here today

Bugün sizi burada görmek güzel

and I hope you will stay

ve umarım

with us for the rest of today's live stream.

bugünkü canlı yayının geri kalanında bizimle kalırsınız.

Yes, we are live for those wondering.

Evet merak edenler için yayındayız.

2:20 o'clock.

saat 2:20

We are looking at forgiveness today to forgive and forget.

Bugün affetmeye ve unutmaya bakıyoruz.

When a person wrongs you, when they do something to you, maybe they do something

Biri sana haksızlık ettiğinde, sana bir şey yaptığında, belki yaramaz bir şey yapıyordur

naughty, maybe bad, something wrong.

, belki kötü, yanlış bir şey.

And then later you decide to forgive or and forget.

Ve sonra affetmeye ya da unutmaya karar verirsin.

I suppose you can also forget whilst forgiving at the same time.

Sanırım affederken aynı zamanda unutabiliyorsun.

Okay, I'm going to show you what is back.

Tamam, sana neyin geri döndüğünü göstereceğim.

They are back behind the house.

Evin arkasına döndüler.

Not only do we have towels at the back of the house,

Sadece evin arka tarafında havlularımız yok,

but we also have sheep.

aynı zamanda koyunlarımız da var.

The sheep are back.

Koyunlar geri döndü.

Everyone.

Herkes.

Can you see them? There they are.

Onları görebiliyor musun? İşte buradalar.

They arrived on Sunday during our live stream.

Pazar günü canlı yayınımız sırasında geldiler.

So whilst I was doing the live stream on Sunday,

Pazar günü ben canlı yayın yaparken

the sheep arrived

koyunlar geldi

and we didn't notice until the live stream had actually finished.

ve biz canlı yayın bitene kadar fark etmedik.

So it is true the sheep are back there.

Yani koyunların orada olduğu doğru.

They are at the back of the house.

Evin arka tarafındalar.

I've counted them, I've tried to count them anyway, but I kept falling asleep.

Onları saydım, yine de saymaya çalıştım ama uyumaya devam ettim.

But there are around 25, 25

Ama evin arka tarafında 25, 25 civarında

sheep at the back of the house.

koyun var.

So not only do we have cows

Yani

at the back of the house, we now have sheep as well.

evin arka tarafında sadece ineklerimiz yok, artık koyunlarımız da var.

And they all seem to be getting along rather nicely.

Ve hepsi oldukça iyi anlaşıyor gibi görünüyor.

Now, you might imagine that cows and sheep

Şimdi, inekler ve koyunların

would not get along, but in fact they do.

anlaşamayacağını düşünebilirsiniz, ama aslında anlaşırlar.

They seem quite pleased to be near each other.

Birbirlerine yakın olmaktan oldukça memnun görünüyorlar.

So you can see there are lots of different types of sheep as well.

Böylece birçok farklı koyun türü olduğunu da görebilirsiniz.

You can see there are some black sheep.

Bazı kara koyunlar olduğunu görebilirsiniz.

Well, when I say black sheep, they've got black heads

Kara koyun dediğimde, kara başları

and white bodies and some of them are completely white.

ve beyaz gövdeleri var ve bazılarının tamamen beyaz.

But you can see they're the beautiful, beautiful

Ama

autumn sunshine shining through the trees as well.

ağaçların arasından parlayan güzel sonbahar güneşi olduklarını da görebilirsiniz.

It was a glorious day yesterday, so I couldn't resist

Dün muhteşem bir gündü, bu yüzden

going outside to film the sheep.

koyunları filme almak için dışarı çıkmadan edemedim.

And yes, they are now officially at the back of the house.

Ve evet, artık resmi olarak evin arkasındalar.

They are there right there,

Oradalar

and it's rather nice to see them back.

ve onları tekrar görmek oldukça güzel.

And as you know, I am a very big admirer of sheep.

Ve bildiğiniz gibi, koyunların çok büyük bir hayranıyım.

In fact, it looks like that she was admiring me then. Oh,

Aslında, o zamanlar bana hayranmış gibi görünüyor. Oh,

maybe we have a connexion.

belki bir bağlantımız vardır.

Maybe there is something that has happened between us.

Belki aramızda bir şeyler geçmiştir.

Maybe a little bit of eye contact over a crowded field, maybe.

Belki kalabalık bir alanda biraz göz teması belki.

I don't know.

Bilmiyorum.

Who knows?

Kim bilir?

Maybe.

Maybe not.

Belki.

Belki değil.

So I'm excited about about by that.

Bu yüzden bu konuda heyecanlıyım.

Can can you can you see the excitement because I love having the animals at the back of the house.

Heyecanı görebiliyor musunuz, çünkü hayvanların evin arkasında olmasını seviyorum.

It gives you something nice to look at in the morning when you are cleaning your teeth and having a shave.

Sabahları dişlerinizi temizlerken ve tıraş olurken size bakmanız için güzel bir şey verir .

Very nice indeed.

Gerçekten çok iyi.

Hello to the live chat.

Canlı sohbete merhaba.

It is lovely to see so many of you here already.

Şimdiden bir çoğunuzu burada görmek çok güzel.

Can I say hello to Connell?

Connell'e merhaba diyebilir miyim?

Hello, Connell. It's nice to see you back.

Merhaba, Connell. Seni tekrar görmek güzel.

One of our regular viewers, lovely.

Düzenli izleyicilerimizden biri, güzel.

Very nice to see you back as well.

Seni tekrar görmek çok güzel.

Who else is here?

Burada başka kim var?

We have most soon we have Duchess.

En yakın zamanda Düşesimiz var.

Hello, Duchess.

Merhaba Düşes. Bugünün canlı sohbetine hoş geldiniz

Can I give you a royal wave as a way of saying

demek için size bir kraliyet el sallayabilir miyim

hello to welcome you to today's live chat?

?

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Beatrice. Hello to Beatrice.

Beatrice. Beatrice'e merhaba.

It's nice to see you here today.

Bugün seni burada görmek güzel.

We also have Louis Mendez.

Bir de Louis Mendez'imiz var.

Louis Mendez.

Louis Mendez.

We spending's Louis Vuitton.

Louis Vuitton'u harcıyoruz.

Hello, Louis.

Merhaba Louis.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Who else is here?

Burada başka kim var?

A unique, unique life design.

Eşsiz, eşsiz bir yaşam tasarımı. İnstagram paylaşımlarınızın

Can I say that I have become a big fan

büyük bir hayranı oldum diyebilirim

of your posts on Instagram.

.

I like looking at your pictures on Instagram.

Instagram'da resimlerine bakmayı seviyorum.

Very nice.

Çok güzel.

Christina, who apparently likes the sheep as well.

Görünüşe göre koyunları da seven Christina.

I have to say I love them. I love the sheep very much.

Onları sevdiğimi söylemeliyim. Koyunları çok seviyorum.

Vitus is here. Hello, Vitus.

Vitus burada. Merhaba Vitus.

Nice to see you back as well.

Seni de görmek güzel.

Where you belong on the live chat.

Canlı sohbette ait olduğunuz yer.

So now, Mr. Duncan, you have something

Şimdi, Bay Duncan, sayacak bir şeyiniz mi var

to count? Yes.

? Evet.

I tried to do it the other day.

Geçen gün yapmaya çalıştım.

I was trying to count the sheep on the field,

Tarlada koyunları saymaya çalışıyordum

and I kept falling asleep because, as you know,

ve uyumaya devam ettim çünkü bildiğiniz gibi

it is a very good way of falling asleep.

bu çok iyi bir uykuya dalma yöntemi.

We also had another surprise yesterday.

Ayrıca dün bir sürprizimiz daha oldu.

It has been a week of nice surprises, I have to say, because over the past few weeks

Güzel sürprizlerle dolu bir hafta oldu, söylemeliyim çünkü son birkaç haftadır

everything has been a little gloomy for various reasons.

her şey çeşitli nedenlerle biraz kasvetli.

But yesterday we were walking back from town

Ama dün kasabadan dönüyorduk

and we saw a lovely,

ve sevimli,

beautiful little bird.

güzel bir küçük kuş gördük.

In fact, it is the bird that always comes down to say hello to us every time we go by.

Aslında, her geçtiğimizde bize merhaba demek için gelen kuştur.

Would you like to see it now? It is so there it is.

Şimdi görmek ister misin? İşte orada.

The Robin.

Robin.

This was filmed yesterday and I don't know why this little robin

Bu dün çekildi ve bu küçük ardıç kuşu neden

always comes down to say hello to me.

hep bana merhaba demek için geliyor bilmiyorum.

So yesterday I decided to get my camera

Bu yüzden dün kameramı almaya karar verdim

and I filmed it for a few moments and there it is.

ve onu birkaç dakikalığına filme aldım ve işte orada.

And the thing is, the strange thing is this particular

İşin garip yanı, bu

Robin is so friendly, it always comes down.

Robin çok cana yakın, her zaman aşağılıyor.

So what I normally do as I walk by, I normally

Normalde yanımdan geçerken yaptığım şey, normalde

start whistling and then the robin will come down and say Hello,

ıslık çalmaya başlarım ve sonra ardıç kuşu aşağı iner ve Merhaba,

it's not beautiful.

güzel değil der.

And I got so close to it.

Ve ona çok yaklaştım.

Oh, what was that?

O da neydi?

I think the Robin was just sick.

Sanırım Robin hastaydı.

Did you say that?

Bunu sen mi söyledin?

The rubbish, just the robin just vomited.

Çöp, sadece ardıç kuşu kustu.

I don't know what that was.

Bunun ne olduğunu bilmiyorum.

I think it was one of those red berries.

Sanırım o kırmızı meyvelerden biriydi.

So maybe sometimes when a bird eats something, maybe afterwards

Yani belki bazen bir kuş bir şey yediğinde, belki daha sonra

it has to bring it back up.

onu geri getirmek zorunda kalır.

We call it regurgitation.

Biz buna regürjitasyon diyoruz.

When an animal regurgitates, it means it brings

Bir hayvan kustuğunda, bu, yiyeceği geri getirdiği anlamına gelir

the food back up.

.

So isn't that just absolute gorgeous?

Yani bu kesinlikle muhteşem değil mi?

A lovely little robin?

Sevimli küçük bir robin mi?

It is no ordinary robin.

Sıradan bir robin değil.

It is the robin that likes to come out and say hello to us every time we walk by.

Her geçtiğimizde dışarı çıkıp bize merhaba demeyi seven robin.

So that's very nice.

Bu çok güzel.

I love nature so much.

Doğayı çok seviyorum.

Can you tell if you are a new viewer,

Yeni bir izleyici olup olmadığınızı söyleyebilir misiniz,

you will notice that I do like nature very much.

doğayı çok sevdiğimi fark edeceksiniz.

Today we are looking at forgiving.

Bugün affetmeye bakıyoruz.

I think forgiveness is a very important thing in life

Bence affetmek hayatta her şey için çok önemli bir şey

for everything, whatever your differences may be.

, farklılıklarınız ne olursa olsun.

Maybe in the past you've had an argument with your friend or maybe one of your relatives,

Belki geçmişte bir arkadaşınızla veya belki de bir akrabanızla tartıştınız

and then for a very long time you don't speak to each other,

ve sonra çok uzun bir süre birbirinizle konuşmuyorsunuz

or maybe you feel a little awkward communicating.

veya belki iletişim kurmakta biraz garip hissediyorsunuz.

It does happen quite a lot in families, friends, families.

Ailelerde, arkadaşlarda, ailelerde oldukça fazla olur.

All of these things can happen, but sometimes it is good

Bunların hepsi olabilir ama bazen karşınızdaki

to forgive the other person

kişinin, sorun değil,

to say, it's all right, I forgive you.

sizi affediyorum demesi için affetmek iyidir.

So that is what we are talking about today.

Demek bugün bundan bahsediyoruz.

In fact, we will be doing that in a few moments from now.

Aslında, bundan birkaç dakika sonra bunu yapıyor olacağız.

It is live English on a Wednesday afternoon

Çarşamba öğleden sonra canlı İngilizce var

and I hope you are having a good day today.

ve umarım bugün iyi bir gün geçiriyorsunuzdur.

Yes, I am with you live and we are looking at a certain English subject today.

Evet, canlı yayında sizlerleyim ve bugün belli bir İngilizce konusuna bakıyoruz.

We always like to look at certain things, maybe certain

Her zaman belirli şeylere, belki belirli

words, maybe certain phrases.

kelimelere, belki de belirli ifadelere bakmayı severiz.

Also, if I have time, I want to talk about something else as well.

Ayrıca zamanım olursa başka bir konudan da bahsetmek istiyorum.

Jewellery, gold, silver,

Takılar, altın, gümüş,

diamonds, things that people wear on their body,

pırlanta, insanların vücuduna taktığı şeyler,

maybe around their neck or in their ears, or sometimes

belki boyunlarına veya kulaklarına, bazen de

through other parts of their body as well.

vücudunun diğer bölgelerine.

So we are talking about jewellery today.

Yani bugün mücevherden bahsediyoruz.

If I have time, if I have time, because we have a lot to get through.

Vaktim olursa, vaktim olursa, çünkü atlatacak çok şeyimiz var.

Thank you, Mr.

Steve, for joining me earlier and making me a little late with my information.

Bana daha önce katıldığınız ve bilgilerimi biraz geciktirdiğiniz için teşekkür ederim Bay Steve.

But here we go.

Ama işte başlıyoruz.

Anyway, today we are looking at forgive,

Her neyse, bugün affet,

forgive words and phrases.

affet kelimeleri ve deyimlerine bakıyoruz.

These are words and phrases connected to forgiveness,

Bunlar, affetmek,

to forgive someone, to forgive them for their wrongdoing.

birini affetmek, yanlış yaptıkları için onu affetmek ile bağlantılı kelimeler ve ifadelerdir.

When we talk about wrongdoing, we are naming something that a person has done

Yanlış yapmaktan bahsettiğimizde, bir kişinin yaptığı ve

which makes you feel upset, annoyed, angry,

sizi üzen, kızdıran, kızdıran

or maybe deceived in some way.

veya belki de bir şekilde aldatılmış hissettiren bir şeyi adlandırıyoruz.

So the word forget forgive is an interesting word

Yani unut affet kelimesi, affetmek için ilginç bir kelimedir,

to forgive is to push aside past disagreements

geçmişteki anlaşmazlıkları

or maybe a certain type of hurt

veya belki de

that you have felt in the past.

geçmişte hissettiğiniz belirli bir incinmeyi bir kenara itmektir.

To forgive is to push aside past disagreements.

Affetmek, geçmişteki anlaşmazlıkları bir kenara itmektir.

And it does happen.

Ve olur.

Sometimes we can find that there are certain disagreements,

Bazen bazı anlaşmazlıklar olduğunu görebiliriz, geçmişte

certain things that a person has done to you in the past that makes you feel unhappy.

bir kişinin size yaptığı ve sizi mutsuz eden bazı şeyler.

So quite often we come to a point

Çoğu zaman

where we decide to push those things aside, we push them aside.

bu şeyleri bir kenara itmeye karar verdiğimiz bir noktaya geliriz, onları bir kenara iteriz.

A past hurt caused by another

Geçmişte bir başkasının neden olduğu bir incinme

can be forgiven.

affedilebilir.

So maybe in some way you can forgive someone for doing

Belki bir şekilde,

something bad to you, hurting you in some way.

sana kötü bir şey yapan, seni bir şekilde inciten birini affedebilirsin.

Maybe a person has said something or done something to upset you.

Belki biri sizi üzecek bir şey söyledi veya yaptı .

So a past hurt caused by another can be forgiven.

Böylece geçmişte bir başkasının neden olduğu bir incinme affedilebilir.

You forgive that person.

O kişiyi affediyorsun.

You forgive someone you forget about the wrongdoing.

Birini affedersin, yaptığı yanlışı unutursun.

Wrongdoing is a great word.

Yanlış yapmak harika bir kelimedir.

It means something that you've done or something

Yaptığınız bir şey veya

that has occurred that is seen as bad

meydana gelen ve kötü olarak görülen bir şey, affedilmesi gereken

a wrongdoing

bir yanlışlık anlamına gelir

to pardon.

.

I like this word part and too pardon is to forgive.

Bu kelime kısmını seviyorum ve affetmek de affetmek.

To pardon is to forgive you pardon someone you decide

Affetmek, sizi affetmektir, artık

that you don't want to hold that thing against them anymore.

o şeyi ona karşı kullanmak istemediğinize karar verdiğiniz birini affedin .

You decide to forgive them.

Onları affetmeye karar verdin.

To pardon them is to forgive,

Onları affetmek, affetmek, bir

to put aside the crimes or misdoings of another.

başkasının suçlarını veya yanlışlarını bir kenara bırakmaktır.

Those misdemeanours are forgiven.

Bu kabahatler affedildi.

Now, that's a great word, and I'm going to mention that word.

Şimdi, bu harika bir kelime ve ben bu kelimeden bahsedeceğim.

Misdemeanour.

kabahat.

A misdemeanour is an offence, maybe something that one person has done

Bir kabahat bir suçtur, belki bir kişinin diğerine yaptığı bir şeydir

towards another, something they have done towards them.

, onlara karşı yaptığı bir şeydir.

We describe it as a misdemeanour.

Biz bunu kabahat olarak nitelendiriyoruz.

Forgiveness is often seen as both active

Bağışlama genellikle hem aktif

and passive.

hem de pasif olarak görülür.

For example, we have the forgiven

Örneğin,

the person who is doing the forgiving

bağışlayan kişi affedildi

and the forgiven the person who receives the forgiveness.

ve affedilen kişi bağışlandı.

So one person will forgive another person.

Yani bir kişi diğerini affedecektir.

The person who forgives is the forgiven.

Affeden kişi, affedilen kişidir.

I forgive you.

Seni affediyorum.

I forgive you.

Seni affediyorum.

And the person who receives forgiveness is the forgiven.

Ve bağışlanan kişi, bağışlanan kişidir. Günahları

They are the person who has been forgiven

bağışlanan kimselerdir

for their sins.

.

All the thing that they did wrong

Onların da yanlış yaptıkları her şey

too. People might forgive each other.

. İnsanlar birbirini affedebilir.

They meet in the middle.

Ortada buluşurlar.

So in this particular sense we are using it figuratively.

Yani bu özel anlamda onu mecazi olarak kullanıyoruz.

We are saying that to people meet in the middle.

Ortada buluşan insanlara bunu söylüyoruz.

They both decide to agree to forget

İkisi de

about their differences, all their arguments from the past.

farklılıklarını, geçmişten gelen tüm tartışmalarını unutmaya karar verirler.

There are many phrases connected to forgive,

Bağışlamakla bağlantılı pek çok söz vardır,

many ways of expressing forgiveness.

bağışlamayı ifade etmenin pek çok yolu vardır.

For example, you might want to bury the hatchet.

Örneğin, baltayı gömmek isteyebilirsiniz.

It's a great word.

Bu harika bir kelime.

It's a great phrase.

Bu harika bir cümle.

If you bury the hatchet, to bury

Baltayı gömersen,

the hatchet means you forget about past arguments.

baltayı gömmek geçmiş tartışmaları unutacağın anlamına gelir.

You are willing to forgive and forget.

Affetmeye ve unutmaya hazırsın.

You decide to bury the hatchet.

Baltayı gömmeye karar verdin. Birine

You might hold out an olive branch

zeytin dalı uzatabilirsiniz

to someone, maybe another person who has done something wrong.

, belki yanlış bir şey yapan başka birine.

Or maybe if you have both had a disagreement in the past,

Ya da geçmişte ikinizin de bir anlaşmazlığı olduysa,

you might just decide to forgive.

affetmeye karar verebilirsiniz.

Or maybe one person will try to make peace with another person.

Ya da belki bir kişi başka biriyle barışmaya çalışacak. Bağışlanmanın gerçekleşmesine izin vermek için

You hold out an olive branch to make a peace

bir barış teklifi yapmak için bir zeytin dalı uzatıyorsunuz

offering to allow forgiveness to happen.

.

So sometimes before forgiveness can take place,

Bu yüzden bazen bağışlama gerçekleşmeden önce,

quite often something else has to happen.

çoğu zaman başka bir şeyin olması gerekir.

First of all,

Her şeyden önce

too, let's bygones be bygones.

biz de geçmiş geçmişte kalsın.

If you let bygones be bygones, it means you are forgetting

Geçmişin geçmişte kalmasına izin verirseniz,

about past disagreeing about the things in the past that you disagreed on,

geçmişte aynı fikirde olmadığınız şeyler hakkında geçmişteki fikir ayrılıklarını

or maybe the hurt that you felt that was caused by another person.

veya belki de başka bir kişinin neden olduğunu hissettiğiniz incinmeyi unutuyorsunuz demektir.

You might decide to both forget it.

İkinizi de unutmaya karar verebilirsiniz.

Let bygones be bygones.

Geçmiş geçmişte kalsın.

So when we talk about bygone,

Yani geçmişten bahsettiğimizde,

we are talking about the past, things that occurred in the past.

geçmişten, geçmişte olan şeylerden bahsediyoruz. Geçmişte olduğu gibi

They are now bygone as

şimdi de geçmişte kaldılar

they happened in the past

and now we are going to forget them.

ve şimdi onları unutacağız.

Let bygones be bygones.

Geçmiş geçmişte kalsın.

You might want to kiss and make up.

Öpüşmek ve barışmak isteyebilirsin.

Oh, Mr. Duncan.

Bay Duncan.

So this again is another figurative phrase.

Yani bu yine başka bir mecazi ifadedir.

So it doesn't mean that you really kiss, although you might.

Yani gerçekten öptüğün anlamına gelmez, ama yapabilirsin.

You might decide that you want to give each other a kiss or a hug

to show that you are friends again.

Tekrar arkadaş olduğunuzu göstermek için birbirinize öpücük veya sarılmaya karar verebilirsiniz.

However, we could also use this figuratively to mean that

Ancak bunu mecazi anlamda

two people agree to forgive one another.

iki kişinin birbirini affetmeyi kabul etmesi anlamında da kullanabiliriz.

They decide to kiss and make up.

Öpüşmeye ve barışmaya karar verirler.

They put all of their disagreements behind them.

Tüm anlaşmazlıklarını geride bıraktılar.

You might decide to wipe the slate clean.

Geçmişi silmeye karar verebilirsiniz.

If you wipe the slate clean, it means that you to sigh, to forget

Geçmişi silerseniz, bu, iç çekmeniz,

about all of the past disagreements or hurt.

geçmişteki tüm anlaşmazlıkları unutmanız veya incinmeniz anlamına gelir.

And you start with a fresh attitude

Ve birini affettikten sonra yeni bir tavırla başlarsın

after forgiving someone.

.

Or maybe two people decide to forgive each other and they move on.

Ya da belki iki kişi birbirini affetmeye karar verir ve yollarına devam ederler.

They decide to wipe the slate clean.

Geçmişi silmeye karar verirler.

They decide to move on with a fresh, new attitude.

Yepyeni bir tavırla yollarına devam etmeye karar verirler.

I like that one.

Bunu beğendim.

Maybe a person decides to patch things up.

Belki bir kişi işleri düzeltmeye karar verir.

If you patch things up, it means you repair something.

Bir şeyleri düzeltirseniz, bu bir şeyi tamir ettiğiniz anlamına gelir.

So you are trying to repair the damage caused by hurt or pain,

Yani incinmenin veya acının neden olduğu hasarı

or maybe something bad that that other person has done.

veya belki de diğer kişinin yaptığı kötü bir şeyi onarmaya çalışıyorsunuz.

Another person has done something bad to you.

Başka biri sana kötü bir şey yaptı.

You rebuild a friendship after a disagreement.

Bir anlaşmazlıktan sonra bir arkadaşlığı yeniden kurarsınız.

So I like that. Well,

Bu hoşuma gitti.

here's a good word.

İşte güzel bir söz.

Reconcile, reconcile.

Uzlaşmak, barışmak.

You might talk with another person.

Başka biriyle konuşabilirsin.

You might talk with another person with an aim

to forgive and become friends again.

Bağışlamak ve tekrar arkadaş olmak amacıyla başka biriyle konuşabilirsiniz.

So when two people reconcile, it means they come back together,

Yani iki insan barıştığında, tekrar bir araya geldikleri,

they talk, they try to build their relationship up again.

konuştukları, ilişkilerini yeniden kurmaya çalıştıkları anlamına gelir.

They want to rebuild their friendship.

Arkadaşlıklarını yeniden kurmak istiyorlar.

They come back quite often in marriages, you might find that

Evliliklerde oldukça sık geri dönerler,

a husband and wife, their relationship might break down.

bir karı kocanın ilişkilerinin bozulabileceğini görebilirsiniz.

They might want to separate.

Ayrılmak isteyebilirler.

However, over time, they might think we can come back together.

Ancak zamanla tekrar bir araya gelebileceğimizi düşünebilirler.

We can have our relationship again.

İlişkimizi yeniden yaşayabiliriz.

We reconcile our differences.

Farklılıklarımızı uzlaştırıyoruz.

We come together and we try to forget about

Bir araya geliyoruz ve

all of the bad things from the past.

geçmişteki tüm kötü şeyleri unutmaya çalışıyoruz.

We might also say it's all water under the bridge,

Ayrıca köprünün altından sular akıyor diyebiliriz,

something that happened a long time ago that you want to forget

uzun zaman önce olan bir şey,

about something that happened many years ago.

yıllar önce olan bir şeyi unutmak istersiniz.

It is all water under the bridge.

Köprünün altı tamamen su.

So Imagine a river flowing under the bridge.

Yani köprünün altından akan bir nehir hayal edin.

The water will pass under the bridge

Su köprünün altından geçecek

and then it will go off into the distance.

ve sonra uzaklara doğru akacaktır.

It is all water under the bridge, all is forgotten

Köprünün altından sular aktı, her şey unutuldu

and it is now time to move on.

ve artık yol alma zamanı.

It is all water under the bridge.

Köprünün altı tamamen su.

I like that expression. So one of my favourite.

Bu ifade hoşuma gitti. Yani benim favorilerimden biri.

To be honest,

Dürüst olmak gerekirse,

we might simply say forgive and forget.

basitçe affet ve unut diyebiliriz.

If you forgive and forget, it means you decide

Affeder ve unutursanız,

to put aside all of those bad feelings.

tüm bu kötü duyguları bir kenara bırakmaya karar vermişsiniz demektir.

You decide to forgive

and forget all of those bad feelings.

Tüm bu kötü duyguları affetmeye ve unutmaya karar veriyorsunuz.

All of the disagreements from your past,

Geçmişinizden gelen tüm anlaşmazlıkları

you have decided to put them aside.

bir kenara bırakmaya karar verdiniz.

You forgive and forget.

Affediyorsun ve unutuyorsun.

There are many phrases connected to forgive.

Affetmek ile ilgili pek çok deyim vardır.

There are others as well.

Başkaları da var.

I'm sure you can think of others besides the ones that I've mentioned today.

Eminim bugün saydıklarımın dışında başkalarını da düşünebilirsiniz.

Another word we often use reunite.

Sıklıkla kullandığımız bir başka kelime ise yeniden birleşmektir.

Two people will come back.

İki kişi geri gelecek.

They will join together again.

Tekrar bir araya gelecekler.

We often hear this in music, quite often to musicians,

Bunu müzikte sık sık duyuyoruz, oldukça sık olarak müzisyenlerde

or maybe a group of musicians

veya belki de

they might decide to break up.

ayrılmaya karar verebilecekleri bir grup müzisyende.

So you hear this quite often, I suppose a very famous one

Yani bunu oldukça sık duyuyorsunuz, sanırım çok ünlü biri

must be Simon and Garfunkel,

,

a famous musical duo for many years ago,

yıllar önce ünlü bir müzik ikilisi olan Simon ve Garfunkel olmalı

and ironically, one of their big hits was Bridge over Troubled Waters,

ve ironik bir şekilde, en büyük hitlerinden biri Bridge over Troubled Waters idi,

which almost relates to the

bu neredeyse

phrase I just gave you to reunite is to join together again.

ben sadece ifadeyle ilgili. kavuşmak için verdiğin, yeniden birleşmektir.

So sometimes people might decide to go their separate ways.

Bu yüzden bazen insanlar kendi yollarına gitmeye karar verebilirler.

Maybe they've had an argument or a row

Belki bir tartışma ya da tartışma yaşadılar

and decide to go their separate ways.

ve kendi yollarına gitmeye karar verdiler.

They split,

Ayrıldılar,

but then maybe later they will reunite.

ama sonra belki daha sonra tekrar birleşecekler.

They will come back together.

Birlikte geri gelecekler.

They will reconcile their differences

Aralarındaki farklılıkları uzlaştıracaklar

and then they will join back together.

ve sonra tekrar bir araya gelecekler.

So this happens quite a lot

Yani

in relationship types, professional relationships.

ilişki türlerinde, profesyonel ilişkilerde bu oldukça fazla oluyor.

Maybe there are some disagreements between the people involved

Belki ilgili kişiler arasında bazı anlaşmazlıklar vardır

and they will decide to separate, but

ve ayrılmaya karar verirler ama

perhaps later they will reunite.

belki daha sonra yeniden birleşirler.

They will come back together.

Birlikte geri gelecekler.

They will join together again after.

Sonrasında tekrar bir araya gelecekler.

Breaking up.

Ayrılmak.

So there is a brief list of words

and phrases connected to forgiveness.

Affetme ile bağlantılı kelimelerin ve deyimlerin kısa bir listesi var.

And I suppose in a way there are many ways of forgiving someone.

Ve sanırım bir bakıma birini affetmenin pek çok yolu var.

I suppose if you haven't talked to a person for a very long time,

Sanırım bir insanla çok uzun süre konuşmadıysanız,

it might make forgiving someone much harder.

bu birini affetmeyi çok daha zorlaştırabilir.

So I often feel that if you stop talking to someone, maybe if your relationship

Bu yüzden sık sık, biriyle konuşmayı bırakırsan, belki ilişkiniz

starts to become difficult, perhaps you will stop talking to each other.

zorlaşmaya başlarsa, belki de birbirinizle konuşmayı bırakacağınızı hissederim.

And the longer

Ve ne kadar uzun

it happens, the longer it continues, the harder

sürerse, o kadar uzun sürer, yeniden

it is to come back together, the harder it is to forgive.

bir araya gelmek, affetmek o kadar zor olur .

I think that is a very interesting word.

Bence bu çok ilginç bir kelime.

I suppose when you think of what's happening in the world at the moment,

Sanırım şu anda dünyada olup bitenleri düşündüğünüzde,

we could probably do with a little bit more forgiveness.

muhtemelen biraz daha affedebiliriz.

I think. So

Bence. Yani

in many places.

birçok yerde.

Some of those places not very far away from here.

Bu yerlerden bazıları buradan çok uzakta değil.

Oh, Mr.

Oh, Bay

Duncan, what are you talking about?

Duncan, neden bahsediyorsunuz?

I'm not going to tell you

Size

how there's a little life chat.

nasıl küçük bir hayat sohbeti olduğunu anlatmayacağım.

I don't want to leave you out. I don't want to forget.

Seni dışarıda bırakmak istemiyorum. unutmak istemiyorum

Forget you.

unut seni

So I hope you will forgive me for not saying hello for a while.

Bu yüzden umarım bir süre merhaba demediğim için beni affedersiniz.

Hello also to.

için de merhaba.

Oh, can I say hello to Omar?

Omar'a merhaba diyebilir miyim?

I know Omar has been talking on the live chat today,

Omar'ın bugün canlı sohbette konuştuğunu biliyorum,

so I want to say hello to you to also acknowledge that you are here as well.

bu yüzden burada olduğunuzu da kabul etmek için size merhaba demek istiyorum .

Who else is here today?

Bugün başka kim var?

Who else have I forgotten?

Başka kimi unuttum?

Agni. Hello, Agni.

Agni. Merhaba Agni.

It's nice to see you here on the live chat as well.

Sizi canlı sohbette de burada görmek güzel.

Thank you for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için teşekkür ederim.

I hope also you did enjoy Mr.

Umarım Bay

Steve joining us very briefly

Steve'in

at the start of today's Live Stream.

bugünkü Canlı Yayının başında kısa bir süreliğine bize katılmasından da keyif almışsınızdır.

Who else is here today? Oh,

Bugün başka kim var? Oh, bugün

many of the sentences that you've used

kullandığın cümlelerin çoğu

today are very relatable to the word forgives.

affetmek kelimesiyle çok bağlantılı.

I think it is very hard to forgive another person.

Bence başka birini affetmek çok zor. Hatta

I would I would even say that maybe sometimes it is

bazen

it takes a lot of courage to forgive someone.

birini affetmenin çok cesaret gerektirdiğini bile söyleyebilirim.

I think so.

Bence de.

Pride. Oh, yes.

Gurur. Oh evet.

Claudia. Hello, Claudia.

Claudia. Merhaba Claudia.

I haven't said hello to you today.

Bugün sana merhaba demedim.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

What is cooking in your pot today?

Bugün tencerenizde ne pişiyor?

Claudia,

Claudia,

I wonder.

merak ediyorum.

Pride.

Gurur.

Sometimes a person will not forgive

Bazen bir kişi

another person because they feel too proud.

başka birini çok gururlu hissettiği için affetmez.

Maybe they feel

Belki

that forgiveness is a sign of weakness.

affetmenin bir zayıflık işareti olduğunu düşünüyorlardır.

Some people don't like to do that.

Bazı insanlar bunu yapmaktan hoşlanmaz.

They feel that if they forgive someone, then maybe that person

Birini affederlerse, belki o kişinin

will be seen as weak for doing it.

bunu yaptığı için zayıf olarak görüleceğini düşünürler.

So yes, you're right, it can happen sometimes.

Yani evet, haklısın, bazen olabiliyor.

Pride can come between

two people when one person does not want to say

Bir kişinin özür dilemek istememesi

sorry or another person does not want to forgive

ya da bir başkasının affetmek istememesi iki kişinin arasına gurur girebilir,

the other person, it can cause problems.

sorunlara yol açabilir.

You are right.

Haklısın.

Apparently Duchess has pitch.

Görünüşe göre Düşes'in konuşması var.

We have a lot of pigeons around here.

Buralarda çok güvercinimiz var.

I hope your pigeons are very well behaved.

Umarım güvercinleriniz çok usludur.

We have pigeons here in the hostel.

Pansiyonda güvercinlerimiz var.

They are very brave

Çok cesurlar

and they are not afraid of humans.

ve insanlardan korkmuyorlar.

In fact, they make us feel frightened.

Aslında, bizi korkutuyorlar. Birleşik Krallık'ta var olan

Do you want to know the most scary bird

en korkunç kuşu bilmek ister misiniz

that exists here in the UK?

?

Seagulls.

martılar

They are quite violent birds, especially towards human beings.

Özellikle insanlara karşı oldukça saldırgan kuşlardır.

If you ever go to the seaside, if you ever sit on the beach,

Deniz kenarına giderseniz, kumsalda oturursanız,

you will find there will be lots of seagulls flying over your heads.

başınızın üzerinde bir sürü martı uçuşacağını göreceksiniz.

They are large, white birds and they love eating fish.

Büyük, beyaz kuşlardır ve balık yemeyi severler.

In fact, quite often seagulls will eat anything,

Aslında, çoğu zaman martılar her şeyi yerler,

anything at all.

her şeyi.

So if you are walking along the road or on the beach and you are eating some chips,

Yani yolda ya da sahilde yürüyorsanız ve cips yiyorsanız,

you will find that the seagulls

martıların size

will attack you.

saldırdığını göreceksiniz.

They will try to get the food out of your hand and they can be quite violent.

Yiyecekleri elinizden almaya çalışacaklar ve oldukça şiddetli olabilirler.

It's true.

So so I think the most violent bird

Bu doğru.

Bu yüzden Birleşik Krallık'taki en şiddetli kuşun

in the UK must be the sea eagle.

deniz kartalı olduğunu düşünüyorum.

They can be quite

Oldukça

violent.

şiddetli olabilirler.

Christina says

Christina,

a person who forgives.

affeden bir kişi olduğunu söylüyor.

We can say that they show more intelligence than others.

Diğerlerine göre daha fazla zeka sergilediklerini söyleyebiliriz.

Yes, I suppose so.

Evet, sanırsam. Affetmeye istekli bir insanda

There is a certain amount of dignity as well

da belli bir miktar haysiyet vardır

with a person who is willing to forgive.

.

Of course, I suppose it's fair to say there are certain things

Elbette, bir insanın affedemeyeceğiniz bazı şeyler yapabileceğini söylemek adil olur

that a person might do that you cannot forgive.

.

Maybe if you are in a relationship and maybe your partner

Belki bir ilişkiniz varsa ve belki eşiniz

cheats, maybe they are seeing another person in secret.

aldatıyorsa, belki başka biriyle gizli görüşüyorlardır.

A lot of people find that very hard to forgive.

Birçok insan bunu affetmeyi çok zor bulur.

So it might be fair to say that that is one of the main reasons

Dolayısıyla,

why relationships break down, why they come to an end.

ilişkilerin bozulmasının, sona ermesinin ana nedenlerinden birinin bu olduğunu söylemek doğru olabilir.

So I suppose it is fair to say that there are also often

Bu yüzden, çoğu zaman

moments and

actions that are hard to forgive.

affetmesi zor anlar ve eylemler olduğunu söylemenin adil olduğunu düşünüyorum.

I think you're right,

Sanırım haklısın,

Claudia.

Claudia.

Oh, very nice.

Oh çok güzel.

Claudia is having chicken

Claudia tavuk

and sweet potatoes.

ve tatlı patates yiyor.

I am a little jealous.

ben biraz kıskancım

Okay, I'm very jealous.

Tamam, çok kıskanırım.

That sounds very nice.

Kulağa iyi geliyor.

Chicken, sweet potatoes.

Tavuk, tatlı patates.

So I suppose you are going to roast all of those things in the oven?

Sanırım tüm bu şeyleri fırında kızartacaksın?

I think so.

Bence de.

It sounds very nice.

Kulağa çok hoş geliyor.

I am jealous.

Ben kıskancım.

Definitely. Christina says yes.

Kesinlikle. Christina evet diyor.

The seagulls will eat the fish and chips.

Martılar balık ve patates kızartmasını yiyecekler.

They will. They eat anything.

yapacaklar. Her şeyi yerler.

So if you ever come to the UK and you go to the seaside

Bu nedenle, Birleşik Krallık'a gelirseniz ve deniz kenarına giderseniz

and you are walking along with your fish and chips,

ve balık ve cipslerinizle birlikte yürürseniz,

beware of the seagulls

martılara dikkat edin

because they will all come down and they will

çünkü hepsi aşağı inecek ve

try to get the food out of your hand.

elinizden yiyeceği almaya çalışacaklar.

They can be very

aggressive,

to say the least.

En azından söylemek gerekirse çok agresif olabilirler.

Yeah, they will take anything.

Evet, her şeyi alırlar.

They will take anything from you.

Senden her şeyi alacaklar.

Your sandwich, your hamburger.

Senin sandviçin, senin hamburgerin.

They'll take anything.

Her şeyi alacaklar.

Birds will take anything from you,

Kuşlar sizden her şeyi alacak,

but especially fish and chips.

ama özellikle balık ve patates kızartmasını.

I don't know why seagulls seem to really enjoy

Martıların neden

eating fish and chips.

balık ve cips yemekten gerçekten zevk aldıklarını bilmiyorum.

Talking of the beach, who remembers the time

Sahilden bahsetmişken,

that Mister Steve and myself went to the beach?

Bay Steve ve benim sahile gittiğimiz zamanı kim hatırlıyor?

And we had a slight

Ve küçük bir

disagreement.

anlaşmazlık yaşadık.

Just another 8 minutes to go.

Kalkışa sadece 8 dakika daha var.

And then I out of here.

Ve sonra buradan gidiyorum.

But don't worry, do not cry

Ama üzülme, ağlama

because I am back with you on Sunday from 2 p.m.

çünkü pazar günü saat 14:00'ten sonra yeniden sizlerleyim.

UK time.

İngiltere saati.

We have 2 hours in fact quite often

2 saatimiz var, aslında

we go over 2 hours on Sunday.

Pazar günleri 2 saatin üzerine çıkıyoruz.

So yes, we have 2 hours of English

Yani evet,

added on Sunday from 2 p.m.

Pazar günü saat 14:00'ten itibaren 2 saat İngilizce ekliyoruz.

UK time and of course I am back with you next Wednesday as well.

İngiltere zamanı ve tabii ki önümüzdeki Çarşamba da sizlerleyim.

Twice A week you get all of this

Haftada iki kez tüm bunları

free.

ücretsiz alırsınız.

You can watch this as many times as you want.

Bunu istediğiniz kadar izleyebilirsiniz.

Something I mentioned earlier, something I don't see very often.

Daha önce bahsettiğim bir şey, çok sık görmediğim bir şey.

I don't see people wearing jewellery very often.

Takı takan insanları çok sık görmüyorum.

I remember growing up gold,

Büyüdüğümü hatırlıyorum,

especially gold and silver, were quite often worn

özellikle altın ve gümüş,

on people's bodies, especially women.

insanların, özellikle de kadınların vücutlarına oldukça sık takılırdı.

So I am probably talking more about women than men.

Bu yüzden muhtemelen erkeklerden çok kadınlardan bahsediyorum. Zaten parmaklarındaki yüzüklerden bahsetmiyorsak

You don't often see men wearing jewellery anyway, unless of course

, erkeklerin takı taktığını pek sık görmezsiniz zaten

we are talking about rings on their finger.

.

But what about the ladies?

Peki ya bayanlar?

We don't seem to see jewellery any more.

Artık mücevher görmüyoruz.

However, I have noticed that there are still lots of places selling jewellery.

Ancak, hala mücevher satan birçok yer olduğunu fark ettim.

In fact, what is happening here?

Aslında, burada neler oluyor?

I don't know about your country or where you are, but here

Ülkenizi veya nerede olduğunuzu bilmiyorum ama burada

many people now are selling their gold and their jewellery

birçok insan

to to actually get money.

gerçekten para kazanmak için altınlarını ve mücevherlerini satıyor.

So that is how bad things have become for certain people.

Demek bazı insanlar için işler bu kadar kötü hale geldi .

So instead of wearing their gold rings

Yani altın yüzüklerini

and their gold earrings or their diamonds, instead

ve altın küpelerini ya da pırlantalarını takmak yerine

they are taking them to a local jeweller and they are selling them especially gold.

onları yerel bir kuyumcuya götürüyorlar ve özellikle altın satıyorlar.

So there is a big rush at the moment, lots of shops,

Yani şu anda büyük bir koşuşturma var, bir sürü dükkan, şu anda açılan

lots of businesses that are now, now opening.

birçok işletme.

And all they will do is take your gold from you

Ve yapacakları tek şey altınınızı elinizden almak

and then give you money because apparently the value of gold is still very high.

ve sonra size para vermek olacak çünkü görünüşe göre altının değeri hala çok yüksek.

So I think that's one of the reasons why people wear

Bence insanların

less jewellery than they used to.

eskisinden daha az takı takmasının nedenlerinden biri de bu.

And I suppose another feature or another thing that I could

Ve sanırım başka bir özellik ya da bahsedebileceğim başka bir şey de

mention as well is the fact that maybe it is safer

şu ki, belki

if you don't wear jewellery,

takı takmazsan daha güvenli olur,

maybe you are in danger of being robbed, maybe you

belki soyulma tehlikesiyle karşı karşıya kalırsın, belki

you might be attacked and the person will try to steal your jewellery from you.

saldırıya uğrayabilirsin ve kişi bunu dener. mücevherlerini senden çalmak için.

But I have noticed this.

Ama şunu fark ettim.

You don't see people wearing gold, especially gold,

İnsanların altın giydiğini göremezsiniz, özellikle de altın

because I think gold

çünkü bence altın

is a very ostentatious thing.

çok gösterişli bir şey.

Have you noticed that something

that is slightly too extravagant

Biraz fazla abartılı bir şeyin

or maybe something that is too bright,

veya belki çok parlak bir şeyin

or maybe something that appears

veya belki kendini

pompous or snobbish?

beğenmiş veya züppe görünen bir şeyin olduğunu fark ettiniz mi?

We often think of people who wear lots of jewellery as being wealthy,

Genellikle çok fazla mücevher takan insanları zengin olarak düşünürüz, bu

so maybe that's the other reason as well.

yüzden belki de diğer sebep de budur.

Oh, Christina mentions Pearl Charles.

Ah, Christina Pearl Charles'tan bahsediyor.

That's another thing you don't see very often anymore.

Bu, artık çok sık görmediğiniz başka bir şey.

I remember many years ago you would often see women wearing pearls,

Hatırlıyorum, yıllar önce kadınları sık sık inci takarken,

maybe around their neck or maybe in earrings.

belki boyunlarında veya belki küpelerde görürdünüz.

So that's another thing.

I don't see it very often, even when I'm watching TV.

Yani bu başka bir şey.

Televizyon izlerken bile çok sık göremiyorum.

Or maybe if you're looking at what the celebrities are wearing these days,

Ya da belki de bu günlerde ünlülerin ne giydiğine bakarsanız,

quite often jewellery is not not there.

çoğu zaman mücevher orada değildir. Bu

So I do find that quite,

yüzden bunu oldukça,

quite interesting.

oldukça ilginç buluyorum.

Can I say hello to who else is here today?

Bugün burada olanlara merhaba diyebilir miyim?

AM YouTuber.

[ __ ] YouTuber.

Hello AM YouTuber.

Merhaba [ __ ] YouTuber.

Is that Mr. YouTuber?

Bu Bay YouTuber mı?

I wonder.

Merak ediyorum.

I've always wanted to meet you.

Hep seninle tanışmak istemişimdir.

Iva is here as well.

Iva da burada.

Thank you very much for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

We might continue that subject on Sunday with Mr.

Bu konuya Pazar günü Bay Steve ile devam edebiliriz

Steve because if there's one thing I've noticed about Steve

çünkü Steve hakkında fark ettiğim bir şey varsa o da

is he never wears jewellery.

asla mücevher takmamasıdır.

I've never seen Mr.

Bay

Steve wear gold or even a gold ring or a silver ring.

Steve'in altın, hatta altın yüzük veya gümüş yüzük taktığını hiç görmedim.

So I don't wear rings.

O yüzden yüzük takmıyorum.

You may have noticed I never wear jewellery.

Hiç takı takmadığımı fark etmişsinizdir.

I never have gold anywhere on my body.

Vücudumun hiçbir yerinde asla altın bulunmaz.

Even my watch

Saatim bile

is made of plastic.

plastikten yapılmış.

Even this is not gold, so I don't normally wear bright shiny things anyway.

Bu bile altın değil, bu yüzden normalde parlak parlak şeyler giymem zaten.

I don't normally have anything that is ostentatious.

Normalde gösterişli bir şeyim yok.

I like that word, by the way.

Bu arada bu kelime hoşuma gitti.

It's a very interesting word.

Bu çok ilginç bir kelime.

Talking of words, before I go, I'm going to give you a word that I noticed the other day.

Sözlerden bahsetmişken, gitmeden önce size geçen gün fark ettiğim bir kelimeden bahsedeceğim.

I was listening to someone talking on the radio and they used a very interesting word.

Radyoda konuşan birini dinliyordum ve çok ilginç bir kelime kullandılar.

And here it is now on the screen.

Ve işte şimdi ekranda. Bu

So I'm leaving this with you before I say goodbye.

yüzden vedalaşmadan önce bunu sana bırakıyorum.

The word is cabbage.

Kelime lahana.

Cabbage to do something.

Bir şeyler yapmak için lahana.

It is an action

to ask for something, usually from a friend.

Genellikle bir arkadaştan bir şey istemek eylemidir.

So you might ask someone to give you something.

Yani birinden size bir şey vermesini isteyebilirsiniz.

Maybe you need something very quickly.

Belki çok hızlı bir şeye ihtiyacın vardır.

You might catch something from another person.

Başka birinden bir şey kapabilirsin.

So this is a word that is used.

Yani bu kullanılan bir kelimedir.

It is a real word.

Bu gerçek bir kelimedir.

You might find this word used more in British English,

Bu kelimenin daha çok İngiliz İngilizcesinde kullanıldığını bulabilirsiniz,

but if you catch something it means you ask for something.

ancak bir şey yakalarsanız bu, bir şey istediğiniz anlamına gelir.

Usually from a friend.

Genellikle bir arkadaştan. İyi tanıdığınız bir insandan

We can also say that you beg for something from a person you know well.

bir şey için yalvarıyorsunuz da diyebiliriz .

So quite often we will catch something

Bu yüzden sıklıkla

from a person we are friends with.

arkadaş olduğumuz bir kişiden bir şeyler kaparız.

For example, can I catch a cigarette from you?

Mesela senden bir sigara alabilir miyim?

Can I catch a ride into town?

Kasabaya bir yolculuk yakalayabilir miyim?

So maybe your friend has a car and you don't

Yani belki arkadaşınızın arabası var ama sizin yok

and your friend is with you and you want to go to town.

ve arkadaşınız yanınızda ve siz şehre gitmek istiyorsunuz.

You might ask your friend, Can I catch a ride into town?

Arkadaşına sorabilirsin, Kasabaya arabayla gidebilir miyim?

Had a very interesting word.

Çok ilginç bir sözü vardı.

Apparently the the origin of the word is unknown.

Görünüşe göre kelimenin kökeni bilinmiyor.

So we don't actually know why we say catch.

Yani aslında neden yakala dediğimizi bilmiyoruz.

There are some theories as to why we have that word, but

Bu kelimeye neden sahip olduğumuza dair bazı teoriler var, ancak

generally speaking, the origin is unknown.

genel olarak konuşursak, kökeni bilinmiyor. Bir

So the next time you need something from a friend, maybe you want something from them,

dahaki sefere bir arkadaştan bir şeye ihtiyacın olduğunda, belki ondan bir şey,

maybe a cigarette, maybe some money.

belki bir sigara, belki biraz para istiyorsun.

Oh, yes, it could be money.

Oh, evet, para olabilir.

You may be able to borrow some money from them.

Onlardan biraz borç para alabilirsiniz.

You can ask them, Can I catch some money?

Onlara biraz para bulabilir miyim diye sorabilirsiniz.

Can I catch a ride in your car?

Arabana binebilir miyim?

I need it.

Ona ihtiyacım var.

You are asking a friend.

Bir arkadaşa soruyorsun.

You might even say that you are using your friendship

Hatta arkadaşlığınızı

for some sort of advantage as well.

bir çeşit avantaj için kullandığınızı bile söyleyebilirsiniz.

And thank you very much for your

Ve mesajlarınız için çok teşekkür ederim

messages. Wow.

. Vay.

So many people today on the live chat.

Bugün canlı sohbette çok fazla insan var.

I will read all of your messages later.

Daha sonra tüm mesajlarınızı okuyacağım.

I'm going to have a look at the live chat later.

Daha sonra canlı sohbete bir göz atacağım. Bu

So I always like to have a look at what you have said on the live chat.

yüzden her zaman canlı sohbette söylediklerinize bir göz atmak isterim .

I always like to have a little brawls at your comments.

Her zaman yorumlarınızda biraz kavga etmeyi severim.

It's almost time to say goodbye

Neredeyse veda vakti geldi

and I will see you again on Sunday 2 p.m.

ve Pazar 14:00'te tekrar görüşürüz.

UK Time. Mr.

İngiltere saati. Bay

Steve will also be with us on Sunday.

Steve de Pazar günü bizimle olacak.

No doubt he will be talking all about his new trees.

Hiç şüphesiz yeni ağaçları hakkında konuşacak.

I suppose the big question is will he get them

Sanırım asıl soru, onları alacak mı

or will he not get them?

yoksa almayacak mı?

We will see what happens. Thank you for joining me.

Ne olacağını göreceğiz. Bana katıldığın için teşekkür ederim.

Today are 2 hours is up or should I say my one hour is up?

Bugün 2 saat doldu mu yoksa bir saatim doldu mu demeliyim?

We have 2 hours on Sunday.

Pazar günü 2 saatimiz var.

Thanks for joining me and I hope to see you again soon with more of this.

Bana katıldığınız için teşekkür ederim ve sizi yakında tekrar görmeyi umuyorum.

If you like English, if you love English, if you are learning English,

İngilizceyi seviyorsanız, İngilizceyi seviyorsanız, İngilizce öğreniyorsanız,

if you are someone who likes to listen to English, then guess what?

İngilizce dinlemeyi seven biriyseniz bilin bakalım ne oldu?

This is the right place to be.

Burası olması gereken doğru yer.

See you on Sunday. This is Mr.

Pazar görüşürüz. Bu,

Duncan in the birthplace of English, saying, thanks for watching.

İngilizcenin doğum yerindeki Bay Duncan, izlediğiniz için teşekkürler diyor.

Have a great Wednesday and enjoy the rest of your week.

Harika bir çarşamba geçirin ve haftanızın geri kalanının tadını çıkarın.

See you soon.

Yakında görüşürüz.

And of course...

Ve tabii ki...

ta ta for now.

şimdilik ta ta.