ENGLISH IN YOUR EAR - LIVE - 17th March 2019 - Chat and Learn Whilst Having Fun with Misterduncan

Hi everybody can you see what I'm doing today I'm sneaking around the garden sneak if you

Herkese merhaba, bugün ne yaptığımı görebiliyor musunuz, bahçede gizlice dolaşıyorum gizlice gizlice girerseniz bu

sneak it means you creep around silently you are trying to avoid being seen or heard you

sessizce süründüğünüz anlamına gelir görülmekten veya duyulmaktan kaçınmaya çalışıyorsunuz gizlice

are sneaking the word sneak can be used as a noun and a verb you sneak around a person

giriyorsunuz gizlice kelimesi bir isim olarak kullanılabilir ve her zaman meraklı ve meraklı bir kişinin yanından gizlice geçtiğiniz bir fiil,

who is always nosy and inquisitive can be described as a sneak welcome to another Sunday

başka bir pazar gününe gizlice hoşgeldiniz olarak tanımlanabilir,

yes it is a very chilly day it feels as if spring is in the air even though it's quite

evet, çok soğuk bir gün, havada bahar varmış gibi hissettiriyor, aslında oldukça soğuk olmasına rağmen, aslında

cold in fact in the distance there is snow on the hills coming up today we have lots

orada mesafe bugün tepelerde kar yaklaşıyor,

of things including signs that you are getting older also mr. Steve will be here as well

yaşlandığınıza dair işaretler de dahil olmak üzere pek çok şeyimiz var ayrıca bay. Steve de burada olacak,

we will be taking a look at some lovely spring time video clips as well and of course you

bazı güzel bahar video kliplerine de göz atacağız ve tabii ki

are more than welcome to join in on the live chat after all it's a Sunday afternoon it's

canlı sohbete katılabilirsiniz.

just after 2 o'clock here in the UK and this is English in your ear live

İngiltere'de ve bu İngilizce kulağınızda canlı

er'e mr. Duncan where are you we're waiting for you we are waiting for you to arrive where

er'e mr. Duncan neredesin seni bekliyoruz gelmeni bekliyoruz

are you come on mr. Duncan press your buttons oh here we go oh my goodness are we really

nerdesin hadi bayım Duncan düğmelerinize basın oh işte başlıyoruz aman tanrım gerçekten

on are we live has another week already passed by I can't believe it

yayında mıyız canlı yayında mıyız bir hafta daha geçti bile inanamıyorum

Hi everybody this is mr. Duncan in England how are you today are you okay I really really hope so are you happy

herkese merhaba ben bay. Duncan, İngiltere'de bugün nasılsın iyi misin gerçekten gerçekten umarım mutlusundur iyi

well are you happy I hope so here we go once again we are live together the whole world

misin mutlusundur umarım işte başlıyoruz bir kez daha birlikte yaşıyoruz tüm dünya

reunited in peace and tranquility as we begin another live stream for a Sunday afternoon

barış ve sükunet içinde yeniden bir araya geliyoruz ve yeni bir canlı yayına başlıyoruz Pazar öğleden sonra

here we are already half way through March can you believe it beware the Ides of March

burada, Mart'ın yarısını çoktan geçtik, inanabiliyor musunuz, derler ki Mart'ın Ides'ine dikkat edin, bu

as they say so it's myself mr. Duncan I am a teacher I teach English on YouTube and I

yüzden ben benim bay. Duncan ben bir öğretmenim YouTube'da İngilizce öğretiyorum ve

have been doing so for many many years in fact I think it's too many years I think I've

bunu uzun yıllardır yapıyorum aslında sanırım çok uzun yıllardır

been doing this for too long is it possible to be on YouTube for too long I wonder so

bunu çok uzun süredir yapıyorum YouTube'da çok uzun süre kalmam mümkün mü ben merak ediyorum,

thanks for joining me today I am live from my little studio in England for those who

bugün bana katıldığınız için teşekkürler, bunun ne hakkında olduğundan emin olmayanlar için İngiltere'deki küçük stüdyomdan canlı yayındayım, bu yüzden

aren't sure what this is all about so English is the name of the game and I will be with

oyunun adı İngilizce ve

you for the next hour and 53 minutes of live English thanks for joining me today first

önümüzdeki bir saat 53 dakika boyunca sizinle olacağım. live English bugün bana katıldığınız için teşekkürler

of all let's have a look outside shall we because it's a rather unsettled day here in

öncelikle dışarıya bir göz atalım mı çünkü burada Birleşik Krallık'ta oldukça huzursuz bir gün.

the UK look outside that is actually a live view out of my studio window now I always

like to play a little game when I look out of my window I always like to see if I can

Penceremden dışarı bakıyorum Her zaman

spot any cars on the road in the distance so for the next few seconds oh there's one

uzaktaki yolda herhangi bir araba görüp göremediğimi görmek isterim, bu yüzden sonraki birkaç saniye için oh

now just as I mentioned it there was a car oh there's another one now that looks like

şimdi tam da bahsettiğim gibi bir araba var oh şimdi bir tane daha var gibi görünüyor

a van can you see the van going by in the distance so so sometimes during the day when

bir minibüs uzaktan geçen minibüsü görebiliyor musun yani bazen gün içinde

I'm feeling a little bit bored and I have nothing to do I like to stare out the window

biraz sıkıldığımda ve yapacak hiçbir şeyim olmadığında pencereden dışarı bakmayı seviyorum

and I like to spot the cars especially white vans I get very excited whenever I see a white

ve arabaları özellikle beyaz minibüsleri görmeyi seviyorum Ne zaman beyaz bir minibüs görsem çok heyecanlanırım

van because I always think that there is a delivery on the way to my house so I always

çünkü her zaman evime giden bir teslimat olduğunu düşünürüm, bu yüzden beyaz bir minibüs gördüğümde

get very excited during those moments of time when I see a white van because when I see

o anlarda hep çok heyecanlanırım çünkü

a white van it means that there might be a delivery coming my way I don't know what it

beyaz bir minibüs gördüğümde önüme gelen bir teslimat olabileceği anlamına geliyor

is about deliveries I love getting deliveries especially when it's something nice that I've

Teslimatların ne olduğunu bilmiyorum Teslimatları almayı seviyorum, özellikle internetten sipariş ettiğim güzel bir şey olduğunda, bu yüzden

ordered from the internet so yeah that's the view outside did you see the cars so if you

evet, dışarıdaki manzara bu, arabaları gördünüz mü?

have a a moment of time a moment when you have nothing to do maybe you can look out

bir anınız var yapacak hiçbir şeyinizin olmadığı bir an belki pencereden dışarı bakıp

the window and see what you can see out of the window maybe you can spot some birds maybe

pencereden ne görebildiğinizi görebilirsiniz belki bazı kuşları görebilirsiniz belki

you can see some unusual vehicles going by or perhaps you can be a little nosy and look

geçen bazı alışılmadık araçları görebilirsiniz veya belki de biraz meraklı olun ve

at what your neighbour is getting up to so here we go and of course the live chat is

komşunuzun ne yapmaya çalıştığına bakın, işte başlıyoruz ve tabii ki canlı sohbet de

also up and running let's have a look at the live chat a lot of people like to see the

çalışıyor ve canlı sohbete bir göz atalım, birçok insan

live chat so let's put it on the screen right now oh yes we have a lot of people already

canlı sohbeti görmek istiyor, o yüzden koyalım o şu anda ekranda oh evet canlı sohbette zaten bir sürü insan var

on the live chat so let's go back to the beginning I want to see who was first on the live chat

o yüzden en başa dönelim bugün canlı sohbette ilk kimin olduğunu görmek istiyorum

today I don't know who was first because because I was busy setting up the equipment so let's

kimin ilk olduğunu bilmiyorum çünkü ben öyleydim ekipmanı kurmakla meşgul o yüzden hadi

have a look let's see who was first oh I see it looks as if we have Julia gulia on the

bir bakalım kimin birinci olduğunu görelim oh görüyorum ki canlı sohbette Julia gulia varmış gibi görünüyor

live chat you are first today so I think I think that deserves a round of applause congratulations

bugün birincisin bu yüzden bence bu bir alkışı hak ediyor tebrikler tebrikler

to you well done and you will notice on my other camera if we have a look you will see

tebrikler ve diğer kameramda fark edeceksiniz, eğer bir bakarsak,

that later on we have mr. Steve who will be sitting over there so later on we do have

daha sonra Mr. Orada oturacak olan Steve, daha sonra

mr. Steve coming for those who are big fans of the multi-award-winning mr. Steve I'm not

bayımız var. Steve, çok ödüllü bayın büyük hayranları için geliyor . Steve şaka yapmıyorum,

joking he he is now officially a multi award winner that's all I can say because most of

o artık resmi olarak çoklu ödül kazanan biri, söyleyebileceğim tek şey bu çünkü

it is very top-secret you see so the live chat is busy and we have Julia we also have

bunların çoğu çok gizli, bu yüzden canlı sohbet meşgul ve Julia bizde de var

matrix hello matrix also we have Emma Bella Chris ts hello to Martha hello Martha I haven't

matrix de var merhaba matris de bizde Emma Bella Chris, Martha'ya merhaba merhaba Martha,

seen you for a long time Martha iya iya Martha what have you been getting up to Scott Scotty

seni uzun zamandır görmüyorum Martha iya iya Martha, Scott Scotty

Scotty Scotty or is it sati oh sorry it's sott or sotti hello to you as well go serious

Scotty Scotty'ye ne yapıyorsun yoksa sati mi oh üzgünüm, sotti mi sotti sana da merhaba git

here Pedro one of our moderators he is here and very eager also we have Lilia and also

burada ciddi Pedro moderatörlerimizden biri o burada ve çok istekli ayrıca Lilia'ya sahibiz ve

mater in blue thunder hello blue thunder nice to see you here as well Emma also here Erik

mater in blue gök gürültüsü merhaba mavi gök gürültüsü sizi de burada görmek güzel Emma da burada Erik

and also Jeff hello - Jeff watching in the United States of America in Florida if I'm

ve ayrıca Jeff merhaba - Jeff Amerika Birleşik Devletleri'nde izliyor Florida'da

not mistaken hope we are learning something new today says Chris well I always try to

yanılmıyorsam umarım bugün yeni bir şeyler öğreniyoruz der Chris, peki ben her zaman

bring something new I always like to bring something different to the party that's a

yeni bir şeyler getirmeye çalışırım Partiye her zaman farklı bir şeyler getirmeyi severim bu

great expression that means if you bring something to the party it means you bring something

harika bir ifade, eğer partiye bir şey getirirsen bunun anlamı

with you that might be useful or something that will help you to learn new things also

yanınızda faydalı olabilecek veya yeni şeyler öğrenmenize yardımcı olacak bir şey getirin ayrıca

we have Anna lui is here as well and Bella Alberto hello everyone unfortunately I cannot

Anna lui de burada ve Bella Alberto var herkese merhaba maalesef

watch today's live program I have a family lunch so can I send huge hugs and awesome

bugünün canlı programını izleyemiyorum aile yemeğim var bu yüzden kocaman gönderebilir miyim sarılmalar ve harika

oh oh it looks as if Alberto likes the new look do you like the new look lots of things

oh oh Alberto yeni görünümü beğenmişe benziyor yeni görünümü beğendiniz mi birçok şey

have changed we we changed everything last week in fact what is the weather like today

değişti geçen hafta her şeyi değiştirdik aslında bugün hava nasıl evet dışarısı

yes it's pretty pretty awful outside it's freezing cold in the distance we've had a

oldukça berbat dışarısı dondurucu soğuk mesafe çok

lot of snow not around here but very high up on the mountains in the distance David

fazla kar yağdı buralarda değil ama uzaktaki dağlarda çok yükseklerde David

Enrico says this is the first time that I've joined mr. Duncan live I'm very excited to

Enrico bunun baylara ilk katılışım olduğunu söylüyor . Duncan live

be here now I live in London but I am having many problems with my English please help

Şimdi burada olduğum için çok heyecanlıyım, Londra'da yaşıyorum ama İngilizcemle ilgili birçok sorunum var, lütfen

me mr. Duncan well David first of all congratulations for being first today it is your first time

bana yardım edin bay. Duncan pekala David öncelikle bugün birinci olduğun için tebrikler,

on the live chat so can i first of all say congratulations for being here for the first

canlı sohbete ilk kez katılıyorsun bu yüzden öncelikle burada ilk kez bulunduğun için tebrikler diyebilir miyim

time and i think we'll have some some fireworks to welcome David David Enrico to the livestream

ve sanırım David David Enrico'yu karşılamak için havai fişekler patlatacağız. canlı yayına

so I hope you enjoyed that and I hope you will become a regular viewer Emma says I love

bu yüzden umarım bundan hoşlanmışsınızdır ve umarım düzenli bir izleyici haline gelirsiniz Emma,

sneaking if you sneak around it means you move around quietly because you don't want

gizlice dolaşmayı sevdiğimi söylüyor, bu sessizce hareket ettiğiniz anlamına gelir çünkü

to be noticed you are trying to do something very discreetly hidden from view welcome back

fark edilmek istemezsiniz çok ihtiyatlı bir şekilde bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz gözden gizlenmiş tekrar hoş geldiniz

mr. Duncan Thank You Farah that's very kind of you mr. Duncan thanks for everything and

bayım. Duncan Teşekkürler Farah, çok naziksiniz bay. Duncan her şey için teşekkürler ve tekrar

welcome back Ezra thank you for thanking me and also thank you for saying hello Alexandra

hoş geldin Ezra bana teşekkür ettiğin için teşekkürler ve ayrıca merhaba dediğin için teşekkürler Alexandra

is here also we have Emma hello Emma and sue Kat hi sue cats I haven't seen you for a while

burada ayrıca Emma var merhaba Emma ve dava Kat merhaba kedilere dava aç Seni bir süredir görmüyorum

thank you very much and it's nice to see you back megabee says it is my first time here

çok teşekkür ederim ve bu seni tekrar görmek güzel megabee buraya ilk kez geldiğimi

and also my first step towards fluency thank you very much thank you Megha and I suppose

ve akıcılığa doğru ilk adımı attığımı söylüyor çok teşekkür ederim Megha ve sanırım

we should have some fireworks for you as well well then welcome welcome to the live stream

senin için de biraz havai fişek göstermeliyiz o zaman hoşgeldin canlı yayına hoşgeldin

and I hope you will join me every week very nice we also have do we need Hyuk here who

ve umarım her hafta bana katılacaksın çok güzel biz de var burada Vietnam'da izleyen Hyuk'a ihtiyacımız var mı

is watching in Viet Nam and yes a very common question many people ask this they ask mr.

ve evet çok yaygın bir soru birçok insan bunu soruyor bay.

Duncan how do i improve my English well there are many ways to do with that there are many

Duncan, İngilizcemi nasıl iyi bir şekilde geliştirebilirim, bununla ilgili birçok yol var, her gün

ways to improve your English practice English every day that is always a good tip also try

İngilizce pratiğinizi geliştirmenin birçok yolu var, bu her zaman iyi bir ipucudur, ayrıca

to learn some new words every day so maybe four or five new words every day try to memorize

her gün yeni kelimeler öğrenmeye çalışın, yani belki dört veya beş yeni kelime her gün onları ezberlemeye çalış

them and never be afraid to repeat yourself never be afraid to say things over and over

ve asla kendini tekrar etmekten korkma asla bir şeyleri tekrar tekrar söylemekten korkma

again because one of the best ways to learn anything is through repetition trust me also

çünkü bir şeyi öğrenmenin en iyi yollarından biri tekrardan geçer güven bana

we have jordão hello jordão Here I am again my seven-year-old daughter Ana is by my side

bizde de jordão merhaba jordão İşte yine yedim- yaşındaki kızım Ana yanımda

doing her maths homework please say a big hello to her so a big hello to Anna Cecilia

matematik ödevini yapıyor lütfen ona kocaman bir merhaba deyin bu yüzden Anna Cecilia'ya kocaman bir merhaba deyin

and hope you are doing well with your maths as I mentioned last week I am not very good

ve umarım geçen hafta bahsettiğim gibi matematiğiniz iyi gidiyordur matematikte pek iyi değilim

at mathematics I am absolutely dreadful at maths not very good at all so I hope you are

ben matematikte kesinlikle berbat hiç de iyi değil bu yüzden umarım benim

doing better than I did when I was at school I wasn't very good at maths to be honest it's

okuldayken yaptığımdan daha iyisindir matematikte pek iyi değildim dürüst olmak gerekirse

a special day today because it's st. Patrick's Day thank you very much to all of those who

bugün özel bir gün çünkü st. Aziz Patrick Günü

have already said happy st. Patrick's Day mr. Duncan now I'm not Irish but it is an

şimdiden kutlu olsun diyen herkese çok teşekkür ederim. Patrick Günü Mr. Duncan şimdi İrlandalı değilim ama bu bir

Irish celebration so st. Patrick's Day so a big hello to all those who are celebrating

İrlanda kutlaması yani st. Aziz Patrick Günü'nü kutlayan herkese büyük bir merhaba

st. Patrick's Day today and we will be talking all about that a little bit later on with

. Bugün Aziz Patrick Günü ve bunun hakkında biraz sonra

mr. Steve because yes he is here today mr. Steve will be here in a roundabout 10 minutes

Mr. Steve çünkü evet o bugün burada Bay. Steve yaklaşık 10 dakika sonra burada olacak

time [Music] [Music] it's a Sunday it's a fun day it's time to improve your English

[Müzik] [Müzik] bugün bir Pazar, eğlenceli bir gün, İngilizce dinlemenizi geliştirme zamanı

listening and here we are again I hope you are feeling well spring is in the air would

ve işte yine buradayız, umarım iyi hissediyorsunuzdur, bahar geldi, gelmek ister

you like to see some lovely spring sights I can't resist this I can't resist showing

misiniz? bazı güzel bahar manzaraları görün Buna karşı koyamıyorum

this to you so let's enjoy what I would describe as a very typical springtime sight here in

Bunu size göstermeye karşı koyamıyorum, o yüzden burada, Birleşik Krallık'ta çok tipik bir bahar manzarası olarak tanımlayacağım şeyin tadını çıkaralım

the UK. Oh so lovely did you see the little lambs there and yes there are lambs running

. Ah çok güzel oradaki küçük kuzuları gördünüz mü ve evet yaşadığım

around all over the place very close to where I live [Music] it's a Sunday it's a fun day

yere çok yakın her yerde koşturan kuzular var [Müzik] bugün bir pazar eğlenceli bir gün

yes we are learning English we are improving our English in fact there are many things

evet İngilizce öğreniyoruz İngilizcemizi geliştiriyoruz aslında orada bugün yapacağımız pek çok şey var,

that we'll be doing today we'll be talking about a lot of things it's st. Patrick's Day

st.

as I mentioned earlier also this week there was a very special birthday celebrated all

Daha önce de belirttiğim gibi Aziz Patrick Günü de bu hafta dünyanın her yerinde çok özel bir doğum günü kutlandı

around the world do you know what it was a big birthday a big celebration it was 30 years

biliyor musunuz bu büyük bir doğum günüydü büyük bir kutlamaydı 30 yıl

ago this week that something happened do you know what it was something very very special

önce bu hafta bir şey oldu biliyor musunuz çok büyük bir şeydi çok özel

and no it wasn't mr. Steve and myself meeting up for the first time it wasn't that even

ve hayır bay değildi. Steve ve benim ilk buluşmamız o değildi ama

though that was 30 years ago it was something else something very special also later on

bu 30 yıl önceydi ama başka bir şeydi çok özel bir şeydi daha sonra

we're talking about the weather because the weather is pretty awful today it's cold it's

havadan bahsediyoruz çünkü hava bugün çok kötü hava soğuk

windy we had lots of rain and I thought today we would have a look at some words idioms

rüzgarlı biz çok yağmur yağdı ve bugün hava durumuyla ilgili bazı kelimelere, deyimlere ve deyimlere bir göz atacağımızı düşündüm,

and phrases to do with the weather now I know we've done this before but these will be some

bunu daha önce yaptığımızı biliyorum ama bunlar

new ones so some new idioms some new expressions to do with the weather and of course if there

yeni olacak, bu yüzden bazı yeni deyimler, yapılacak bazı yeni ifadeler hava durumu ve tabii ki

is one thing that British people enjoy doing it is talking about the weather we are obsessed

İngilizlerin hava hakkında konuşmaktan keyif aldığı bir şey varsa, hava hakkında takıntılıyız, sürekli

with the weather we love talking about it all the time let's have another look at the

onun hakkında konuşmayı seviyoruz, canlı sohbete bir kez daha göz atalım

live chat and then mr. Steve will be here very soon so let's have a little look at the

ve sonra mr. Steve çok yakında burada olacak, bu yüzden canlı sohbete biraz göz atalım

live chat doo-doo-doo-doo oh it's very busy on the live chat I've already noticed that

doo-doo-doo-doo oh canlı sohbette çok meşgul Birçok kişinin burada olduğunu fark ettim şimdiden

a lot of people are here thank you very much for joining me today some very interesting

bana katıldığınız için çok teşekkür ederim bugün de çok ilginç

questions as well now let's go back slightly and see Jesus Jesus Vega asks I hope you don't

sorular var şimdi biraz geriye gidelim ve Jesus Vega'nın sorduğunu görelim Umarım

mind me asking but could you tell me the difference between England and the UK well first of all

sormamın sakıncası yoktur ama bana İngiltere ile Birleşik Krallık arasındaki farkı söyleyebilir misiniz? Öncelikle

England is one country the UK is many different countries collected together in a group known

İngiltere bir ülkedir Birleşik Krallık birçok farklı ülke, Birleşik Krallık olarak bilinen bir grupta bir araya toplanmıştır,

as the United Kingdom so the United Kingdom consists of England Scotland Wales and Northern

bu nedenle Birleşik Krallık, İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey

Ireland so that is the United Kingdom when we talk about England we are just talking

İrlanda'dan oluşur, yani Birleşik Krallık, İngiltere hakkında konuştuğumuzda,

about the one place England of the country and that is of course also where the seat

ülkenin tek yeri İngiltere'den bahsediyoruz ve tabii ki aynı zamanda

of government sits as well in London so England is the country the United Kingdom is the collective

hükümet merkezinin de Londra'da oturduğu yerdir, bu nedenle İngiltere, Birleşik Krallık,

term for England Scotland Wales and Northern Ireland as well so I hope that clears that

İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda için ortak bir terimdir, bu yüzden umarım bu soruyu açıklığa kavuşturur

question up I had a message from Sudan oh hello hello da Vale de velde rate or beat

Sudan'dan bir mesajım vardı oh merhaba merhaba da Vale de velde oran veya vuruş

I hope I pronounced your name right I am Adam from Sudan please if you don't mind I would

Umarım adını doğru telaffuz etmişimdir ben Sudanlı Adam lütfen sakıncası yoksa

like to ask you a question have you ever been to Sudan I have never been to Sudan ever so

size bir soru sormak istiyorum Sudan'a hiç gittiniz mi Sudan'a hiç gitmedim bu yüzden

I can safely say that I've never been there I definitely haven't been there but I might

Hiç gitmedim diyebilirim kesinlikle gitmedim ama

have been there in one or two of my dreams you see so I might have been there in my subconscious

bir iki rüyamda görmüş olabilirim yani bilinçaltımda orada olmuş olabilirim

but I've never been there in real life sooo cat says in Argentina there must be many Irish

ama hiç gitmedim gerçek hayatta sooo kedi Arjantin'de çok İrlandalı olması gerektiğini söylüyor

people because there are parties everywhere yesterday today is st. Patrick's Day you are

çünkü dün her yerde partiler var bugün st. Aziz Patrick Günü

right yes thank you also to Chris who says spring is so warm and a very cool season quite

haklısın evet, Chris'e de teşekkür ederim, o da baharın çok sıcak ve çok serin bir mevsim oldukça

refreshing it's a refreshing sight to behold thank you very much I'm glad you enjoyed the

ferahlatıcı olduğunu, seyretmek için canlandırıcı bir manzara olduğunu söylüyor, çok teşekkür ederim,

video that I played a few moments ago of the Lambs playing in the field and at the moment

birkaç dakika önce oynattığım videoyu beğendiğinize sevindim. Tarlada oynayan Kuzular ve şu anda

it is lambing season here in the UK so many lambs are now being born and around where

Birleşik Krallık'ta kuzulama mevsimi şu anda pek çok kuzu doğuyor ve

I live there are lots of farms and lots of sheep farms so there are lots of lambs running

yaşadığım yerin çevresinde çok sayıda çiftlik ve çok sayıda koyun çiftliği var, bu nedenle etrafta koşuşturan çok sayıda kuzu var.

around at the moment so yes it's a lovely sight I love springtime so much I really do

an yani evet çok güzel bir manzara baharı çok seviyorum gerçekten seviyorum

pal mirus says the Berlin walls fall a coup occurred in autumn yes I believe it did yes

the anniversary as well was was last year there was a big anniversary and I think there

will be a big one this year as well marela hello mr. Duncan and everyone thank you very

bu yıl da büyük olacak marela merhaba bay. Duncan ve herkes size çok teşekkür ediyor

much and a big hi to grace hello grace chin watching in Malaysia hello to you Malaysia

ve büyük bir merhaba Grace'e merhaba Grace chin Malezya'da izlerken size merhaba Malezya

is a country that I know very well because I've been there so many times I love Malaysia

çok iyi tanıdığım bir ülke çünkü orada çok kez bulundum Malezya'yı

very much and it is a country that I've been to lots and lots of times in the past so I'm

çok seviyorum ve bir ülke geçmişte pek çok kez bulunduğum için

glad to see you here today by the way can I say a big hello to all those who have made

bugün sizi burada gördüğüme sevindim bu arada işime devam etmek için bağışta bulunan herkese büyük bir merhaba diyebilir miyim

donations to help my work continue you will see underneath you will see that there is

altında göreceksiniz

an address on PayPal where you can send donations if you wish to help my work continue and I

İşimin devam etmesine yardımcı olmak istiyorsanız PayPal'da bağış gönderebileceğiniz bir adres olduğunu göreceksiniz ve

do spend a lot of time producing these live streams and you may have noticed a new change

bu canlı yayınları yapmak için çok zaman harcıyorum ve bu hafta youtube kanalımda yeni bir değişiklik fark etmiş olabilirsiniz.

this week on my youtube channel I have started putting daily lessons so there will be new

günlük dersler koymaya başladım bu yüzden

lessons on my YouTube channel from Monday to Friday so every day of the week there will

YouTube kanalımda pazartesiden cumaya yeni dersler olacak bu yüzden haftanın her günü

be a new short lesson and I hope in the future I will be able to make a playlist and the

yeni bir kısa ders olacak ve umarım gelecekte bir oynatma listesi oluşturabileceğim ve oynatma

playlist will be called everyday English so that is what the play Lee will be called so

listesi günlük İngilizce olarak adlandırılacak, yani Lee oyununun adı bu olacak,

last week you may have noticed that there were some new lessons on my youtube channel

geçen hafta youtube kanalımda bazı yeni dersler olduğunu

and there will be new lessons published every day so on Monday a new lesson on Tuesday there

ve her gün yeni dersler yayınlanacağını fark etmiş olabilirsiniz, bu nedenle Pazartesi günü Salı günü yeni bir ders

will be a new lesson Wednesday Thursday Friday a new lesson so a new lesson coming every

olacak yeni bir ders çarşamba perşembe cuma yeni bir ders yani her gün yeni bir ders geliyor

single day can you believe it can I believe it I don't know really this week there was

inanabiliyor musun inanabiliyor musun gerçekten bilmiyorum bu hafta

a special anniversary yes this week we celebrated the birthday of the Internet [Music] happy

özel bir yıl dönümü vardı evet bu hafta internetin doğum gününü kutladık [müzik ]

birthday to the Internet the Internet is 30 years old this week can you believe it 30

İnternetin doğum günü kutlu olsun İnternet bu hafta 30 yaşında, inanabiliyor musunuz, 30

years old so way back in 1989 was when the first ever World Wide Web address was typed

yaşında yani 1989'da, ilk World Wide Web adresi

into a very old-fashioned computer and it was this week 30 years ago that the internet

çok eski moda bir bilgisayara girildiğinde ve bu hafta 30 yaşındaydı. yıllar önce internet

was born now some people think that the Internet is a bad thing some people think that the

doğdu şimdi bazı insanlar internetin kötü bir şey olduğunu düşünüyor bazı insanlar

Internet is a good thing some think it's both so maybe it is a thing that can be used for

internetin iyi bir şey olduğunu düşünüyor bazıları her ikisinin de olduğunu düşünüyor yani belki de

both good and bad so what do you think and now first of all my opinion is in the middle

hem iyiye hem de kötüye kullanılabilecek bir şey peki ne yapalım Düşünüyorsunuz ve şimdi her şeyden önce benim fikrim ortada,

so I think that the Internet is pretty good and also at times pretty bad as we saw this

bu yüzden bu hafta Yeni Zelanda'da meydana gelen korkunç kesinlikle korkunç olaylarda gördüğümüz gibi İnternetin oldukça iyi ve bazen de oldukça kötü olduğunu düşünüyorum

week with the terrible absolutely awful events that took place in New Zealand but there is

ama

always a positive side and a negative side to everything that comes along now that's

her zaman bir şu anda ortaya çıkan her şeyin olumlu ve olumsuz yanları bu

just my opinion so even though the Internet is often maligned it is often criticized for

sadece benim görüşüm, bu yüzden İnternet sık sık kötülense de, genellikle

being a place where bad things happen it is also a place where good things happen and

kötü şeylerin olduğu bir yer olduğu için eleştiriliyor, aynı zamanda iyi şeylerin de olduğu bir yer ve

I hope that this live stream is one of the positive things that happens on the world

umarım bu canlı yayın, internetin 30. yılını kutlarken dünya çapındaki ağda meydana gelen olumlu şeylerden biridir

wide web as we celebrate 30 years 30 years of the Internet [Music] [Music] did it we

[Müzik] [Müzik]

are live and now for those who are wondering who the guy in the photograph is who is the

canlı yayındayız ve şimdi fotoğraftaki adamın kim olduğunu merak edenler için

man in the photograph well he is the guy who invented he created the World Wide Web his

Fotoğraftaki adam kim peki World Wide Web'i icat eden adam o,

name is Tim berners-lee and he is the guy who is responsible for the Internet he is

adı Tim berners-lee ve internetten sorumlu adam o gördüğünüz

the guy who is responsible for everything you see and hear right now but what do you

her şeyden sorumlu adam ve şu an duyuyorum ama ne

think do you think it the Internet is a good thing or a bad thing and when you are on the

düşünüyorsun sizce internet iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi ve internetteyken

Internet what do you normally look at so when you go on the internet when you browse the

normalde neye bakıyorsunuz yani internete girdiğinizde internette gezinirken ne

Internet what do you normally view what do you normally watch what do you normally look

yapıyorsunuz normalde bak normalde ne izlersin normalde neye bakarsın

at I know that some of you are going to say we always like to watch your lessons mr. Duncan

biliyorum bazılarınız derslerinizi her zaman izlemekten hoşlanırız diyeceksiniz bayım. Duncan,

which is very kind of you thank you very much for saying that so here he comes yes it is

ki bu çok naziksiniz, bunu söylediğiniz için çok teşekkür ederim, işte geliyor evet saat

now just after half past 2 on a Sunday afternoon and yes it is the guy who everyone loves the

bir Pazar öğleden sonra 2 buçuktan hemen sonra ve evet o herkesin sevdiği

multi-award-winning I'm not joking he is now the multi award-winning mr. Steve oh how are

çok ödüllü bir adam ben değilim Şaka, o artık çok ödüllü bay. Steve nasılsınız bayım?

you mr. Duncan and how is everybody else out there in the the 30 year old world wide web

Duncan ve 30 yıllık dünya çapındaki

of English can you believe it well I can't no well we've known each other for 30 years

İngilizce ağında başkaları nasıl buna inanabiliyor musunuz? Pek iyi olamam birbirimizi 30 yıldır tanıyoruz

and we worked out this morning that the when do we meet it was in it was on your birthday

ve bu sabah ne zaman yapacağımızı hesapladık. tanışmak içindeydi

of course so a few months before just after the internet was invented or went live five

tabii ki doğum günündeydi yani birkaç ay önce internet icat edildikten veya yayına girdikten beş

months we met so that and I can't believe that all those years ago there was no internet

ay sonra tanıştık ve bunca yıl önce internet olmadığına inanamıyorum bu

so I wish that still wasn't because I don't like it can you can you can you remember the

yüzden keşke hala değildi çünkü sevmiyorum çünkü yapabilir misin yapabilir misin

days Steve before the internet came along so can you actually remember the internet

Steve'in internetten önceki günleri hatırlayabilir misin yani gerçekten interneti hatırlıyor musun yoksa

or or should I say the pre-internet days what what did you do what what did we all do when

internet öncesi günleri mi demeliyim ne yaptın ne yaptın internet yokken hepimiz mi yapardık

there was no internet we used to write with a pen on pieces of paper writing I used to

kalemle kağıt parçalarına yazardık yazı yazardık eskiden bir

do we used to write things down you know what Steve I can't remember the last time I wrote

şeyler yazardık biliyor musun Steve en son ne zaman

anything down do you know when you try now or sometimes occasionally yeah if you go to

bir şey yazdığımı hatırlayamıyorum biliyor musun şimdi denediğinizde veya bazen ara sıra evet, bir

somewhere a lecture or somewhere or we've got a teleconference at work and I want to

yere bir derse veya bir yere giderseniz veya işte bir telekonferansımız varsa ve ben

write things down I used to be able to write for like an hour non-stop particular when

bir şeyler yazmak istiyorum, eskiden bir saat kadar aralıksız yazabiliyordum, özellikle

I was a student you used to have to take lots of notes if you're a student. you I don't

ben öğrenciysen çok not alman gereken bir öğrenciydin .

know whether you still do as a student do you take down handwritten notes when you go

Hala bir öğrenci olarak yapıp yapmadığınızı bilmiyorum, bir derse gittiğinizde el yazısıyla notlar alıyor musunuz

to a lecture but I used to be able to write for like an hour but now if I write for more

ama eskiden bir saat falan yazabiliyordum ama şimdi

than about three minutes my fingers ache yes that could be aged but my writing is all from

üç dakikadan fazla yazarsam parmaklarım ağrı evet bu yaşlanmış olabilir ama yazımın tamamı

there it just looks untidy yeah because you just don't write very much anymore but if

oradan dağınık görünüyor evet çünkü artık çok fazla yazmıyorsunuz ama

this is type of a keyboard yes it's very strange though isn't it when you when you sit down

bu bir tür klavyeyse evet çok garip ama oturduğunuzda öyle değil mi

to write something in and and as you just said after a few moments your fingers start

içine bir şeyler yazmak için aşağıya ve ve az önce söylediğiniz gibi birkaç dakika sonra parmaklarınız

to ache and hurt and you think it feels so strange also the other problem I have is that

ağrımaya ve incinmeye başlıyor ve bunun çok garip geldiğini düşünüyorsunuz, ayrıca sahip olduğum diğer sorun da

my handwriting is terrible the teachers at school when I was at school the teachers would

el yazımın berbat olması ben okuldayken okuldaki öğretmenler öğretmenler

always criticize me they would say Duncan your handwriting it's it's like a spider has

beni her zaman eleştirirdi Duncan, senin el yazın, sanki sayfada bir örümcek geziniyormuş gibi, bu

crawled across the page so quite often I would be criticized but I think nowadays Steve the

yüzden sık sık eleştirilirdim ama sanırım bugünlerde Steve

in in the classrooms everything is very high-tech so they have they have their iPads and everything

sınıflarda her şey çok yüksek teknoloji, bu yüzden sahipler iPad'leri ve her şey

is now projected onto a screen so they don't have blackboards anymore whiteboards they

artık bir ekrana yansıtılıyor, bu yüzden kara tahtaları yok artık beyaz tahtaları

used to have they have whiteboards no no it's all it's all computerized now it's giant screens

eskiden beyaz tahtaları var hayır hayır hepsi bilgisayarlı şimdi dev ekranlar

is it in the in the classroom I don't know well they project everything they have a projector

sınıfta mı bilmiyorum her şeyi yansıtıyorlar bir projektörleri var,

which just which just projects everything onto a large screen and the classroom so it's

bu da her şeyi büyük bir ekrana ve sınıfa yansıtıyor, bu yüzden

all very modern now I don't think I think if you and I went back to school I think will

artık her şey çok modern bence sen ve ben okula geri dönersek

be quite shocked because everything now is is technologically based of course everything

çok şaşıracağız çünkü her şey şimdi teknolojik temellidir,

now you say or do is recorded forever whereas you know if you were a teacher and you wrote

şu anda söylediğiniz veya yaptığınız her şey sonsuza kadar kaydedilir, oysa bilirsiniz ki, eğer bir öğretmen olsaydınız ve

something on a blackboard you could rub it out unless someone had taken a picture of

tahtaya bir şey yazsaydınız, biri fotoğrafını çekmemiş olsaydı, bunu

it which they wouldn't have done because you wouldn't be taking cameras into school because

yapmazlardı. çünkü okula kamera götürmeyecektin çünkü

there weren't I phones and well cameras with phones with cameras in them of course one

telefonlar olmasaydı ve iyi kameralar, içinde kameralar olan telefonlarla elbette

thing which is brilliant about the the web is information yeah now means that everyone

web hakkında mükemmel olan bir şey bilgidir, evet, şimdi herkesin

has access to virtually anything and you can very quickly research anything used to have

neredeyse her şeye erişimi olduğu anlamına geliyor ve Eskiden herhangi bir şeyi çok hızlı bir şekilde araştırabilirsiniz

to go to a library and look at encyclopedias I don't I think for probably in depth maybe

bir kütüphaneye gidip ansiklopedilere bakmanız gerekir Sanmıyorum Muhtemelen derinlemesine belki

scientific work you probably don't find all that information on the Internet I don't know

bilimsel çalışma için muhtemelen tüm bu bilgileri internette bulamazsınız Bilmiyorum

but certainly for most general knowledge I think you can find it on the Internet and

ama kesinlikle çoğu genel bilgi için internette bulabileceğinizi düşünüyorum ve

there's certainly a lot more than you would have found it was always a goal wasn't something

kesinlikle bulduğunuzdan çok daha fazlası var bu her zaman bir hedefti

that every household wanted was a set of encyclopaedias yes and they were usually twelve sort of big

her evin istediği bir şey değildi bir dizi ansiklopediydi evet ve genellikle on iki türdendi. büyük

thick volumes usually in alphabetical order to do with everything in the world and was

kalın ciltler, genellikle dünyadaki her şeyle ilgili olarak alfabetik sırayla ve

contained within these twelve volumes and everybody was proud to have a set of them

bu on iki cildin içinde yer alıyordu ve herkes hayatında bir takımını oturma odasında bulundurmaktan gurur duyuyordu,

on in their living room in their life you know on their bookcase and if you wanted to

kitaplığında bilirsiniz ve

look something up you went there and we had them at home I had my we had my grandfather's

bakmak isterseniz bir şeyler yükseldi oraya gittin ve onları evde tuttuk bende vardı benim büyükbabamınkiler vardı,

which were like 50 or 60 years old so they were sort of turned the the last century so

50 ya da 60 yaşındaydılar, bu yüzden geçen yüzyıla döndüler, yani

we're talking sort of 1920 they were and I still got those I used to love them they were

1920'lerden bahsediyoruz, onlar ve ben hala var eskiden onları severdim

fascinating but of course they're all out of date as soon as you produce anything now

büyüleyiciydiler ama tabii ki yeni bilgilerin ve yeni bilgilerin hızı ve gelişimi nedeniyle artık herhangi bir şey üretir üretmez güncelliğini yitirdiler ve

because of the pace and development of new information and new knowledge you couldn't

possibly produce a set of encyclopedias because they would be out of date as soon as they

muhtemelen bir dizi ansiklopedi üretemezsiniz çünkü onlar yayınlanır yayınlanmaz güncelliğini yitirirdi,

were published this is it's a bit like most things with like scientific books or reference

bu biraz bilimsel kitaplar veya referans kitapları gibi çoğu şey gibi

books but but I always think that people bought these encyclopaedias just just to look intelligent

ama ben her zaman insanların bu ansiklopedileri sadece zeki görünmek için aldıklarını ve bu

so they bought them and put them on their bookshelf yeah but they never looked at them

yüzden onları satın aldıklarını ve başlarına koyduklarını düşünüyorum. kitaplık evet ama onlara hiç bakmadılar

but it didn't put it but it made them appear as if is if they were they were intelligent

ama koymadı ama sanki zekilermiş gibi görünmelerini sağladı

but I think nowadays I'm not sure say I have a kind of love-hate relationship with the

ama sanırım bugünlerde bir tür aşk-nefret ilişkim olduğunu söyleyip söylemediğimden emin değilim.

Internet so I love it for certain areas and I hate it for other reasons but I also think

İnterneti belirli alanlarda seviyorum ve başka nedenlerle ondan nefret ediyorum ama aynı zamanda

that maybe we the idea that the Internet makes is cleverer or more knowledgeable is actually

belki de internetin daha akıllı veya daha bilgili olduğu fikrinin aslında

false because we tend not to remember things anymore because we know that we can just look

yanlış olduğunu düşünüyorum çünkü artık bir şeyleri hatırlama eğilimindeyiz çünkü yapabileceğimizi biliyoruz. sadece

on the internet we can just google things we can just look on the internet so I think

internete bak bir şeyleri google'da aratabiliriz sadece internete bakabiliriz bu yüzden

in many ways we might actually not be cleverer or smarter nowadays because we don't bother

birçok yönden bugünlerde aslında daha zeki veya daha akıllı olmayabiliriz çünkü

to keep things in our in our brains because we can just search on the internet for it

bir şeyleri beynimizde tutma zahmetine girmiyoruz çünkü sadece internette araştırın,

so what maybe we maybe we're developing new skills that we didn't have before and we touched

ne olabilir, belki daha önce sahip olmadığımız yeni beceriler geliştiriyoruz ve

on this last week I mean my mother can still uncertain lots of people have her sort of

buna geçen hafta değindik, demek istediğim, annem hala pek çok insanın kendi

generation and probably of ours as well we can still do mental arithmetic quite easily

nesline ve muhtemelen bizimkine sahip olduğundan emin değil. ayrıca zihinsel aritmetiği oldukça kolay bir şekilde toplayarak,

adding up taking away dividing working out percentages in our heads because that's what

yüzdeleri kafamızda bölerek hesaplayabiliriz çünkü

we had to do before calculators anybody we're rambling a bit we're rambling a bit and I

hesap makinelerinden önce yapmamız gereken buydu, biraz başıboş dolaşıyoruz ve ben

haven't even looked at the live chat yet mr. Duncan well the live chat is very brisk very

bakmadım bile canlı sohbette henüz mr. Duncan pekala canlı sohbet çok canlı

it's very brisk can I have a look do you like that word brisk brisk something very busy

çok canlı bir bakabilir miyim canlı tempolu kelimesini seviyor musun çok meşgul

hectic yes very brisk a bit like today's show if risk if you were working in a shop and

telaşlı evet çok hareketli biraz bugünkü şov gibi risk varsa bir dükkanda çalışıyorsan ve çok

you had lots of customers come through the door and you had a very busy day you can say

fazla müşteriler kapıdan içeri giriyor ve çok yoğun bir gün geçirdiniz diyebilirsiniz

that the business today was very brisk yes I like that word so yes mr. Steve wants to

ki bugün iş çok hareketliydi evet bu kelimeyi beğendim yani evet bayım. Steve

see the live chat okay then there it is oh well of course it's on this new screen it's

canlı sohbeti görmek istiyor tamam o zaman işte var oh pekala tabii ki bu yeni ekranda

very small haha just for you Steve I make it bigger I will try right there so that's

çok küçük haha ​​sadece senin için Steve onu büyütüyorum tam orada deneyeceğim yani sürekli

the other problem with staring at screens all the time is that your eyesight becomes

ekranlara bakmanın diğer sorunu da bu

very bad Oh in fact that is that that is something that is a medical condition that young people

Oh aslında bu, gençlerin çok

when they're growing up from a very young age have developed very poor shortsightedness

küçük yaşlardan itibaren büyüdüklerinde çok zayıf miyopluk geliştirdikleri tıbbi bir durumdur,

well they can't see long distances very well okay that's short-sighted okay so they can

uzun mesafeleri çok iyi göremezler. tamam bu kısa görüşlü tamam yani

see short distances but they can't see long distances and that's because apparently if

kısa mesafeleri görebilirler ama uzun mesafeleri göremezler ve bunun nedeni görünüşe göre

you spend a lot of your time when you're young looking at a screen you're focusing on something

gençken zamanınızın çoğunu ekrana bakarak geçirirseniz

that's very near very close to you and your eyeball actually changes shape because your

çok yakın olan bir şeye odaklanıyorsunuz demektir size çok yakın ve göz küreniz aslında şekil değiştiriyor çünkü vücudunuz

body is adapting to the fact that it thinks you want to just look at things which are

sadece yakın olan şeylere bakmak istediğinizi düşündüğü gerçeğine uyum sağlıyor

close by yes and you know before we had screens and Internet would be outside and would be

evet ve bilirsiniz, ekranlar olmadan önce ve internet dışarıda olurdu ve

our eyes would be focusing on long distance objects so it's so it has nothing to do with

bizim gözlerimiz olurdu uzun mesafeli nesnelere odaklanmak olurdu, bu yüzden

teenagers looking at too much internet porn well just looking at the Internet how is it

gençlerin çok fazla internet pornosu izlemesiyle hiçbir ilgisi yok, peki sadece internete bakmak nasıl

you mean yes because because my family used to walk my my parents used to always say especially

evet demek istiyorsunuz çünkü ailem eskiden yürürdü çünkü ailem her zaman özellikle söylerdi

my mum she said you know you look at if you look at those dirty magazines and dirty pictures

annem dedi ki bakıyorsun o müstehcen dergilere, müstehcen resimlere

and rude things you'll go blind I'm trying to be serious mr. doom oh okay apparently

ve kaba şeylere bakarsan kör olursun ciddi olmaya çalışıyorum bayım. doom oh tamam görünüşe göre

yes if you spend your young years looking at screens all the time and phones your eyes

evet, genç yıllarınızı sürekli ekranlara bakarak ve gözlerinizi telefona çevirerek geçirirseniz

and you're spending more time indoors which young people apparently are they're not going

ve içeride daha fazla zaman geçirirseniz ki gençler görünüşe göre

outside playing with their friends then your eyes become adapted to not focusing on long

dışarı çıkıp arkadaşlarıyla oynamıyorlar, o zaman gözleriniz adapte oluyor. uzun

distance objects sort of hurt the horizon or lots of things in the distance and therefore

mesafeli nesnelere odaklanmamak ufku veya uzaktaki birçok şeyi incitiyor ve bu nedenle

you have to have glasses and the proportion of young people having glasses is going up

gözlüğünüz olması gerekiyor ve görünüşe göre genç insanların gözlük takma oranı

apparently well because of this problem because your eyeball changes shape yes well that that's

bu sorun nedeniyle artıyor çünkü göz küreniz şekil değiştiriyor evet pekala o bu

why I'm short-sighted because my my eyes are actually a little wonky they let their wonky

yüzden miyopum çünkü gözlerim aslında biraz sakat, kusurlarına izin veriyorlar,

they're a little crooked and also I can't see over long distances so I can see fairly

biraz eğri ve ayrıca uzun mesafeleri göremiyorum, bu yüzden oldukça

near but I can't see things far away but that but that affected me around the age of seven

yakını görebiliyorum ama bazı şeyleri göremiyorum çok uzak ama o ama bu beni yedi yaş civarında etkiledi

and I know for a fact that it has nothing to do with the internet because there was

ve internetle alakası olmadığını çok iyi biliyorum çünkü

no internet it was only 30 years 30 years since since the internet was invented do you

internet yoktu daha 30 yıldı internet icat olalı 30 yıl oldu

remember this sound Steve listen to the sound and see if you remember it oh yes sound of

bunu hatırlıyor musun ses Steve sesi dinle ve hatırlayıp hatırlamadığına bak oh evet

trying to connect to the internet notice so that's the sound that's a bit bad we've got

internete bağlanmaya çalışırken çıkan ses bildirimi yani bu ses biraz kötü

people watching tonight over the world Syria we've got somebody from Russia from Kaliningrad

bu gece dünyanın her yerinden izleyen insanlar var Suriye Rusya'dan birileri var Kaliningrad

but st. Patrick have you talked about sympatric we've mentioned it briefly we will be talking

ama st. Patrick sempatik hakkında konuştunuz mu kısaca bahsettik bundan bahsediyor olacağız

about it because I believe you you have some information but can you remember when you

çünkü bazı bilgilere sahip olduğunuza inanıyorum ama hatırlar mısınız

used to have to connect to the internet Steve yes and you used to have to do it through

eskiden internete bağlanmak zorundaydınız Steve evet ve eskiden yapmak zorundaydınız

your phone line and Sun right sometimes it would take ages to connect it yes the rhs

telefon hattınız ve Sun aracılığıyla bazen ona bağlanmak uzun zaman alabilir evet, rhs

says the Internet is magic we can improve a lot with it that is true that is true because

İnternetin sihir olduğunu söylüyor, onunla çok şey geliştirebiliriz, bu doğru, çünkü

you can just look up anything of course you've got to be certain that the source of information

her şeyi arayabilirsiniz elbette yapmanız gereken Bilgi kaynağının

is is accurate hmm that have been doubts over Wikipedia but I think that's generally I think

doğru olduğundan emin olun hmm Wikipedia üzerinde şüpheler var ama bence bu genel olarak

that is generally reasonably accurate and you may have to cross-check your information

bunun makul derecede doğru olduğunu düşünüyorum ve bilgilerinizin ne olduğundan

with other sources just to make sure well what are the problems within with Wikipedia

emin olmak için diğer kaynaklarla çapraz kontrol yapmanız gerekebilir. Vikipedi ile ilgili sorunlar,

especially Wikipedia is some people go on there and they like to make mischief so they

özellikle Vikipedi, bazı insanlar oraya gidiyor ve yaramazlık yapmayı seviyorlar, bu yüzden

go on there and they change things because just just for fun so so maybe maybe certain

oraya gidiyorlar ve sadece eğlence için bir şeyleri değiştiriyorlar, bu yüzden belki

things about a certain personality might be changed and then some people mistake it for

belirli bir kişilikle ilgili bazı şeyler değişebilir ve sonra bazı insanlar hata yapabilir bu

real a real story or real news so so quite often people will go onto the Internet to

gerçekten gerçek bir hikaye ya da gerçek bir haber, bu yüzden insanlar sık ​​sık internete

cause to cause chaos or to create mischief dial-up yes that's what it was called yes

kaosa neden olmak ya da yaramazlık yaratmak için giriyor çevirmeli bağlantı evet adı buydu evet

oh and of course Anna says the Internet is wonderful to learn languages so without the

oh ve tabii ki Anna internetin öğrenmesi harika olduğunu söylüyor diller yani

internet we wouldn't be doing this today that's true so we shouldn't knock it too much we

internet olmasaydı bugün bunu yapıyor olmazdık bu doğru bu yüzden çok fazla vurmamalıyız

shouldn't criticize the internet too much because we're not doing anything nasty here

interneti çok fazla eleştirmemeliyiz çünkü burada kötü bir şey yapmıyoruz

but we're doing hopefully positive things yes and also hopefully interesting things

ama umarım olumlu şeyler yapıyoruz evet ve ayrıca umarım ilginç şeyler de evet demek

yes I mean look at the look at all the people from all the different countries watching

istediğim, bugün tüm farklı ülkelerden insanların

us today every time I look at the screen somebody different countries saying hello to us which

bizi izlediğine bakın, ekrana her baktığımda farklı ülkelerden birinin bize merhaba demesi çok

is lovely now I remember the first time you got a computer Steve in your work and that

güzel, şimdi ilk kez geldiğinizi hatırlıyorum işyerinde bir bilgisayar Steve ve bu

was around 1997 that you first got got your computer for your job because there they updated

1997 civarındaydı, işiniz için bilgisayarınızı ilk kez aldınız çünkü orada

everything and they they gave you a laptop and it was very very basic back then so in

her şeyi güncellediler ve size bir dizüstü bilgisayar verdiler ve o zamanlar çok çok basitti, yani

in the sort of late 90s and we didn't buy our first PC until I think it was 2000 Steve

90'ların sonlarında ve 2000 olduğunu düşünene kadar ilk bilgisayarımızı almadık Steve buna

I can believe that yes so we had our first personal computer in 2000 yeah and that was

inanabiliyorum evet, yani ilk kişisel bilgisayarımızı 2000 yılında aldık evet ve o kadardı, bu

it so I've been on the Internet officially I've been on the internet since 2000 so so

yüzden internetteydim resmen internetteydim 2000'den beri yani

this is now my 19th year using the Internet but of course this week it was 30 years old

bu benim interneti kullanarak 19. yılım ama tabii ki bu hafta 30 yaşındaydım yani

so the 30th anniversary so what's going on on the live chat Steve lots of things as I

30. yıl dönümü yani canlı sohbette neler oluyor Steve dediğim gibi birçok şey

said lots of be from from from different countries watching isn't saying hello Stan is Lao says

farklı ülkelerden olmak izlemek merhaba demek değil Stan Lao

I became short-sighted at 40 oh so there we go so that that is an age-related site deficiency

40 yaşında miyop oldum diyor oh öyleyse işte bu yaşa bağlı bir site eksikliği

as you become older it becomes difficult to look at short distances hmm and you have to

yaşlandıkça kısa mesafelere bakmak zorlaşıyor hmm ve

have glasses so for reading yes things like that and this is something that I am beginning

sahip olmak zorundasın gözlük okumak için evet böyle şeyler ve bu acı çekmeye başladığım bir şey

to suffer from something that my family laughs at me because I'm having to hold menus at

ailemin bana güldüğü bir şey çünkü menüleri

arm's length what what Steve what I love is when because your sister likes to make fun

kol mesafesinde tutmak zorunda kalıyorum ne Steve'i sevdiğim şey ne zaman kız kardeşin seviyor diye seninle dalga geçiyor

of you doesn't she yes well she they then she gets a little obsessed with every time

değil mi o evet peki o onlar o zaman kız kardeşimi her gördüğümde biraz takıntılı oluyor

I see my sister she seems to think that I need to have my eyes tested I mean I probably

gözlerimi test ettirmem gerektiğini düşünüyor gibi görünüyor yani muhtemelen

do but I am NOT going to have wear glasses for reading I'm doing everything I'm doing

yapıyorum ama takmayacağım okumak için gözlük her şeyi yapıyorum

exercises I'm continually looking at things with very small writing in order because I

egzersiz yapıyorum sürekli olarak çok küçük yazılarla şeylere bakıyorum çünkü

think that helps to keep your eyes good shape I see and you can do exercises in there are

bunun gözlerinizi iyi durumda tutmanıza yardımcı olduğunu düşünüyorum ve egzersizler yapabileceğinizi görüyorum ve

books on it which I've got to try and preserve your eyesight is it because once you start

bununla ilgili kitaplar var ki görme yetinizi korumaya çalışmalıyım çünkü

wearing glasses everybody says the same thing once you start wearing them for reading you

gözlük takmaya başlayınca herkes aynı şeyi söylüyor okumaya başlayınca bir daha

can never go back because you your eyes then become weak straightaways because you're not

asla geri dönemezsiniz çünkü o zaman gözleriniz hemen zayıflar çünkü

using the muscles to their full strength so I'm doing all sorts of exercises to try and

kullanmıyorsunuz kasları tam güçleriyle çalıştırıyorum, bu yüzden görme yeteneğimin mümkün olduğu kadar uzun süre devam etmesini sağlamak için her türlü egzersizi yapıyorum

make sure that my eyesight will continue for as long as possible Allah I cover up one eye

Allah'ım bir gözümü kapatıyorum

and I look at things and try and focus I cover up the other one then I do sort of these sort

ve bir şeylere bakıp odaklanmaya çalışıyorum Diğerini de kapatıyorum bir o zaman, sanki kimse

of like nobody's watching because they can't see me but I do do all these exercises and

izlemiyormuş gibi yapıyorum çünkü beni göremiyorlar ama tüm bu alıştırmaları ve

the round books on it well we can see you can you yes oh I don't know I don't know I

yuvarlak kitapları yapıyorum, iyi görebiliyoruz, yapabilir misin evet oh bilmiyorum yapmıyorum biliyorum,

don't know what you can see it work but well you wanted to see the live chat so you've

ne işe yaradığını görebildiğini bilmiyorum ama canlı sohbeti görmek istedin,

got it but people can still see me yes that's just the live chat you're looking at but what

anladın ama insanlar beni hala görebiliyor evet, baktığın sadece canlı sohbet ama ben

I was invisible mr. Duke and I didn't know people could see me it'll make your mind up

görünmezdim bayım . Duke ve ben insanların beni görebildiğini bilmiyorduk, bu sizin kararınızı

well I I can see the screen here but I can't see me so I don't know what's possible there

iyi bir şekilde yerine getirir Burada ekranı görebiliyorum ama kendimi göremiyorum bu yüzden neyin mümkün olduğunu bilmiyorum işte

you go oh is that what people are seeing oh I see right yes sir there we go I'll turn

gidiyorsunuz oh insanların gördüğü şey bu mu oh doğru anlıyorum evet efendim işte başlıyoruz ben

to the side so this is one exercise you can do there we go and you've got to keep your

yana döneceğim yani bu yapabileceğiniz bir egzersiz işte oraya gidiyoruz ve odağınızı

focus as you draw your finger in to the point it becomes out of focus and you can do yes

odak dışı kalacak noktaya kadar parmağınızı çekerken odakta tutmalısınız ve evet yapabilirsiniz, bu

so that's it so there there's something there's a piece of paper with some writing on it and

kadar yani orada bir şey var, üzerinde yazılar olan bir kağıt parçası var ve

the idea is that you pull it in as far as possible all today actually aches but what

fikir, onu olabildiğince uzağa çekmenizdir.

you're actually doing there is training the eyes to focus muscles yes you're keeping the

kasları odaklamak için gözler evet

muscles strong and you can do it with it you can do it with because you see I've identified

kasları güçlü tutuyorsun ve onunla yapabilirsin çünkü görüyorsun

that one of my eyes is weaker than the other yes yes it's that one so I'm trying to strengthen

bir gözüm diğerinden daha zayıf olduğunu belirledim evet evet o o o yüzden ben onu güçlendirmeye çalışıyoruz

that one there we go it's just going out of focus there okay and then hold it for a bit

oraya gidiyoruz sadece odaktan çıkıyor tamam ve sonra biraz tut bu

it's that it's like doing a must like doing exercises with with weights yes all the muscles

bir zorunluluk gibi ağırlıklarla egzersiz yapmak gibi evet gözlerindeki tüm kaslar bir

in your eyes are being a being and then and then after you've done that you sort of look

varlık oluyor ve sonra ve sonra bunu yaptıktan sonra bir şekilde bakıyorsun

you either cover your eyes up like that and relax them and or look at something in the

ya gözlerini öyle kapatıp gevşiyorsun ya da uzaktaki bir şeye bakıp

far distance and focus on that yes but of course Steve you are missing the the big one

ona odaklanıyorsun evet ama tabii ki Steve

nowadays a lot of people have surgery on their eyes Oh laser surgery yes you see now this

şu sıralar büyük olanı çok özlüyorsun gözlerinde ameliyat olan insanların oranı Oh lazer ameliyatı evet şimdi görüyorsunuz bu asla

is something I would never have done for two reasons first of all I would never have it

yapmayacağım bir şey iki nedenden dolayı öncelikle asla

done because I don't I don't want lasers being being shone into my eyes and having having

yaptırmazdım çünkü istemiyorum lazerlerin gözüme tutulmasını istemiyorum gözlerim ve

my eyes cut to pieces with lasers so that's the one thing also I wouldn't be able to have

gözlerimin lazerle parçalara ayrılması yani bu da tek şey ben olamam

it because my eyesight is very poor so I have terrible eyesight I'm almost if I take my

çünkü görüşüm çok zayıf bu yüzden çok kötü görüyorum neredeyse

glasses off if I take my glasses off I am completely blind I can't see a thing you can't

gözlüklerimi çıkarırsam çıkarırım gözlüğüm kapalı tamamen körüm senin göremediğin bir şeyi göremiyorum

I can't so so my eyesight is terrible so I I would never be able to have laser surgery

göremiyorum bu yüzden gözlerim çok kötü bu yüzden gözlerime asla lazer ameliyatı olamam

on my eyes because my eyesight is too bad well I know some people that have had laser

çünkü gözlerim çok kötü iyi biliyorum lazer ameliyatı olan bazı insanlar

surgery I know somebody at work who's had it done and they've now had it done twice

işyerinde lazer ameliyatı olan birini tanıyorum ve şimdi iki kez yaptırdılar

and must be fifteen years ten ten years I think they've had it had it done twice and

ve on beş yıl on on yıl olmalı sanırım iki kez yaptırdılar ve

they've been very pleased with it but I don't know whether I would want to have that done

çok memnun oldum ama yaptırmak ister miydim bilmiyorum

but have to have to cross that bridge when we come to it that must be an idiom mr. Duncan

ama geldiğimizde o köprüyü geçmek zorunda kalmak zorundayım bu bir deyim olmalı bayım. Duncan

a lot of people at bridge when we come to it yes a lot of people are reminiscing today

briçte pek çok insan konuya geldiğimizde evet pek çok insan bugün

about the internet so a lot of people remembering the early days of computers and lilia mentions

interneti anıyor, bu yüzden birçok insan bilgisayarların ilk günlerini hatırlıyor ve lilia disketlerden bahsediyor,

floppy disks do you remember floppy disks if you're referring to those disks that were

eğer atıfta bulunuyorsanız disketleri hatırlıyor musunuz?

used for memory yes yes yes that I do remember floppy disks there's nothing worse than if

hafıza için kullanılan diskler evet evet evet disketleri hatırlıyorum, özlediğim ve disket olduklarından daha kötü bir şey yoktur,

I miss and they were floppy there's nothing worse than having a floppy disks like a magnetic

manyetik gibi bir

it was like sort of tape but on a disk wasn't it take mothers the computers group is magnetic

tür bant gibiydi ama bir diskte disketlere sahip olmaktan daha kötü bir şey yoktur' t anneleri bilgisayar grubu manyetik

wasn't it yes it was based it was basically a disk it was basically a magnetic disk yeah

değil miydi evet dayanıyordu temelde bir diskti temelde bir manyetik diskti evet evet

yeah exactly welcome what Eve you see you can see how things are advancing all the time

tam olarak hoşgeldin ne Eve görüyorsun her zaman işlerin nasıl ilerlediğini görebilirsin yeni

I bought a new laptop recently yeah because well my other one was probably 10 years old

bir tane aldım dizüstü bilgisayar son zamanlarda evet çünkü diğer bilgisayarım muhtemelen 10 yaşındaydı

and wasn't working very well and they they don't come anymore with with with disk drives

ve çok iyi çalışmıyordu ve artık

in them for reading for reading a disk but what am I talking about like TV if you want

bir disk okumak için okumak için içlerinde disk sürücülerle gelmiyorlar ama ben ne hakkında konuşuyorum TV gibiyse

to play DVDs in your laptop use you press a button it would spring out then you put

DVD'leri dizüstü bilgisayarınızda oynatmak istiyorsunuz, bir düğmeye basıyorsunuz, fırlıyor, sonra

your disk in and close it wouldn't you yes there's there's no well there's no DVD player

diskinizi yerleştirip kapatıyorsunuz, değil mi evet, iyi bir şey yok DVD oynatıcı yok

DVD players don't come on the on laptops now you have to because everything is even all

DVD oynatıcılar artık dizüstü bilgisayarlarda gelmiyor zorundasın çünkü her şey hatta tüm

the programs and the software is coming via the internet yes probably also saves money

programlar ve yazılım internet üzerinden geliyor evet muhtemelen para da kazandırıyor

but but yes but we were talking about this this morning we I was talking about DVDs and

ama evet ama bu sabah bundan bahsediyorduk DVD'lerden ve

the fact that people don't buy movies or TV shows anymore on DVD because because now you

insanların film satın almamasından bahsediyordum veya TV şovları artık DVD'de çünkü artık

can just stream it from the internet so there will be a time when we won't see DVDs anymore

internetten yayınlayabilirsiniz, bu yüzden artık DVD'leri göremeyeceğimiz bir zaman olacak

what are you doing Steve I'm trying to look at the screen Jesus Vega says that a lot of

Steve ne yapıyorsun Steve ekrana bakmaya çalışıyorum Jesus Vega diyor ki bir Elbette pek çok

people of course are using the cloud to save their information now so you don't need discs

insan artık bilgilerini kaydetmek için bulutu kullanıyor, bu nedenle disklere

or even those sort of plug in little hard what do you call those little plug in flash

veya bu tür fişlere biraz zor ihtiyacınız yok, o küçük fişli flash

drive flash drives you don't even really need those there because because you can save everything

sürücü flash sürücülerine ne diyorsunuz, bunlara gerçekten ihtiyacınız bile yok orada çünkü her şeyi

on to the cloud but is that secure who is looking at your information well the whole

buluta kaydedebiliyorsunuz ama bilgilerinize bakan o kadar güvenli mi bütün mesele şu ki

the whole point of the cloud is now I don't really use it I don't use the cloud very much

bulutun tüm amacı artık onu gerçekten kullanmıyorum Bulutu pek kullanmıyorum

I like to backup everything on my computer using external hard drives people can see

Seviyorum harici sabit diskleri kullanarak bilgisayarımdaki her şeyi yedeklemek için insanlar bu arada görebilir

by the way Steve I know well I I need to give it ok I can make that I can make it larger

but you won't be able to see what's going out on air you'd know that's fine I'm fine

iyi olduğunu biliyorum, iyiyim

eat says my first piece he was a Commodore 64 I remember that oh my goodness that that's

yemek ilk parçamın bir Commodore 64 olduğunu söylüyor, aman tanrım, bunun

really going back in time and of course I'd learnt a bit of what was that other popular

gerçekten zamanda geriye gittiğini hatırlıyorum ve tabii ki diğer popüler olanın ne olduğunu biraz öğrenmiştim.

one that was out when when we were growing it we could buy computers yes well there was

Büyüdüğümüzde bilgisayar satın alabiliyorduk evet,

a British version there was the Sinclair the Sinclair that's right yes there was the no

bir İngiliz versiyonu vardı, Sinclair, Sinclair vardı, bu doğru evet, hayır vardı,

I remember the first time I saw a computer that you could just buy from the shops it

ilk kez dükkanlardan satın alabileceğiniz bir bilgisayar gördüğümü hatırlıyorum.

was a Sinclair zx81 that's right who remembers the zx81 a terrible piece of equipment it

bir Sinclair zx81 doğru kim hatırlar zx81'i korkunç bir ekipman parçası

didn't even have a keyboard it just had a flat piece of metal and you had to press really

klavyesi bile yoktu sadece düz bir metal parçası vardı ve tuşların çalışması

hard are on the piece of metal to make the keys work and it was dreadful it was an awful

için metal parçasına gerçekten çok bastırmanız gerekiyordu ve Korkunçtu,

awful piece of who remembers Sinclair products there were loads of them he was I think he's

Sinclair ürünlerini hatırlayanların korkunç bir parçasıydı, onlardan bir sürü vardı, sanırım

no longer with us that so - Clive Sinclair he was a he was a can entrepreneur and I was

artık bizimle değil, bu yüzden - Clive Sinclair, o bir teneke kutu girişimcisiydi ve ben de

your it was so exciting when I was at school he was an inventor he was an inventor yes

senindim, ben çok heyecan vericiydi. okuldaydı o bir mucitti o bir mucitti evet

he was very clever but unfortunately anything he produced was wasn't reliable it I I had

çok zekiydi ama ne yazık ki ürettiği hiçbir şey güvenilir değildi bir

a I had a watch a Sinclair black watch it was called okay and it was the most futuristic

saatim vardı bir Sinclair siyah saatim vardı adı tamam ve en fütüristik

it was so exciting I was probably about 16 at the time 15 it was the most exciting thing

olanıydı o kadar heyecan verici ki 15 yaşıma geldiğimde muhtemelen 16 yaşındaydım, bu şimdiye kadar gördüğüm en heyecan verici şeydi

I'd ever seen and I you you could buy all the bits all the individual parts and put

ve ben siz tüm parçaları tek tek satın alabilir,

it together and make it yourself so you would build your own watch children watch and it

bir araya getirebilir ve kendi saatinizi yapmak için kendiniz yapabilirsiniz. çocuk saati ve

was didn't have any buttons on it it had it was LEDs then it wasn't even it was red LEDs

üzerinde herhangi bir düğme yoktu, LED'lerdi, o zaman kırmızı LED'ler bile değildi

yes but that's but iris remember that in a James Bond film with Roger Moore Live and

evet ama bu ama iris, Roger Moore Live ve Let Die ile bir James Bond filminde olduğunu hatırlayın

Let Die and and he's he's in the dark and he presses his watch and then the watch lights

ve o karanlıkta ve saatine basıyor ve sonra saat

up with these little red numbers he was amazing it was so exciting that was in in the sort

bu küçük kırmızı rakamlarla aydınlanıyor, inanılmazdı, o kadar heyecan vericiydi ki

of mid-1970s yeah and you could buy a watch with red LED numbers on it it was I went I

1970'lerin ortalarındaydı evet ve üzerinde kırmızı LED numaraları olan bir saat satın alabilirdiniz gitmiştim

remember I was one of the first people at school because I used to love electronics

hatırlıyorum okuldaki ilk insanlardan biriydim çünkü eskiden elektroniği severdim

I used to I used to do soldiering and buying buying all individual components I used to

eskiden askerlik yapardım ve tüm bileşenleri tek tek satın alırdım eskiden evde

love making my own sort of electronic equipment at home and so I bought one of these black

kendi elektronik ekipmanımı yapmayı severdim ve böylece Sinclair Black Watch'ın bu siyah saatlerinden birini satın aldım,

watches of the Sinclair Black Watch if you look it up on the internet I'm sure you can

eğer internetten bakarsanız, bulabileceğinize eminim ve

find it and but the problem was it was just dreadfully unreliable he just kept going wrong

sorun şu ki, bu saat son derece güvenilmezdi, sürekli ters gidiyordu,

he just kept showing the wrong time he couldn't adjust it they were just wofully unreliable

sürekli yanlış zamanı gösteriyordu. ayarlayamadı, ne yazık ki güvenilmezlerdi

and they kept bringing out updates but they never did work so the early days of computers

ve güncellemeleri getirmeye devam ettiler ama hiçbir zaman işe yaramadılar, bu yüzden sahip olduğumuz bilgisayarların ilk günlerinde

we had we had the zx81 in this country I don't think you could buy it anywhere else in the

bu ülkede zx81 vardı.

world it was only available in this country you know so Sinclair was just just a British

dünyada sadece bu ülkede mevcuttu, yani Sinclair sadece bir İngiliz

company so I don't think they exported anything overseas but yes the early days of computers

şirketiydi, bu yüzden denizaşırı herhangi bir şey ihraç ettiklerini düşünmüyorum ama evet bilgisayarların ilk günleri

and the reason why we're mentioning that is because this week we celebrated the 30th anniversary

ve bundan bahsetmemizin nedeni, bu haftayı kutladığımız için. İnternetin 30. Yıldönümü

of the Internet [Music] [Music] Oh mr. Duncan that that horrible sound it went on for ages

[Müzik] [Müzik] Oh mr. Duncan'a o korkunç sesin asırlardır devam ettiğini

and then it still wouldn't work yes well do you remember what they used to call it it

ve sonra hala işe yaramadığını hatırlıyor musunuz ona eskiden ne derlerdi hatırlıyor musunuz adı

was it was it was called 56 K 56 K that was a connection speed of the internet all those

56K idi 56K idi bu internetin bağlantı hızıydı tüm bunlar

years ago 56 kilobytes that's all it was do you know what my internet connection is now

yıllar önce 56 kilobayt bu kadardı internet bağlantımın ne olduğunu biliyor musun

as we speak now go on tell me it is 72 megabytes a second 56 yes and the Devidas said 56 KPBS

şimdi konuştuğumuz gibi şimdi devam et bana saniyede 72 megabayt olduğunu söyle

kilobytes per second kilobytes per second so now so you reckon you're on what now mr.

şimdi ne yapıyorsunuz bayım

Duncan now it's about 72 megabytes a second so what's the difference between a kilobyte

Duncan şimdi saniyede yaklaşık 72 megabayt yani bir kilobayt

and a megabyte well as I understand it a thousand kilobytes a thousand kilobytes is one megabyte

ile bir megabayt arasındaki fark nedir anladığım kadarıyla bin kilobayt bin kilobayt bir megabayttır

I think you're right so so it's about a thousand times faster now yes so so from all those

bence haklısın bu yüzden bin kat daha hızlı şimdi evet öyleyse

years ago when we had to sit for hours and hours and do you remember Steve when you had

saatlerce oturmak zorunda kaldığımız onca yıl öncesinden ve Steve'i hatırlıyor

to open a photograph on your computer oh you didn't bother did you you you you you try

musun bilgisayarında bir fotoğraf açman gerektiğinde oh zahmet etmedin mi sen sen

to open it go and make a meal go for a walk they come back and it may rub it could have

onu açmaya çalışıyorsun git ve yemek yap yürüyüşe çıkarlar geri gelirler ve sürtebilir,

opened by the time you came back yes because what would happen is the photograph would

siz geri döndüğünüzde açılabilirdi evet çünkü

open very slowly because the connection was slow so you would only get half of the photograph

bağlantı yavaş olduğu için fotoğraf çok yavaş açılır, bu nedenle fotoğrafın yalnızca yarısını alırsınız

and sometimes you would only get maybe a quarter of the photograph or sometimes if you were

ve bazen siz fotoğrafın belki sadece dörtte birini alırdı veya bazen

very lucky you would get to see the whole photograph but you had to go away as Steve

çok şanslıysan tüm fotoğrafı görebilirdin ama Steve'in az önce

just said you would have to go away and wait for the photograph to slowly load onto the

söylediği gibi çekip gitmen ve fotoğrafın yavaşça bilgisayara yüklenmesini beklemen gerekirdi.

computer amazing absolutely two people commenting about James Bond it was very exciting James

bilgisayar harikası kesinlikle iki kişinin James Bond hakkında yorum yapması çok heyecan vericiydi James

Bond in the 70s because you saw all this technology and of which most of which now has we're all

Bond 70'lerde çünkü tüm bu teknolojiyi gördünüz ve şu anda birçoğunda hepimiz

using yes but watches digital watches were so exciting we're all we're all driving around

kullanıyoruz evet ama saatler dijital saatler çok heyecan vericiydi hepimiz hepimiz Evet, hepimiz

in our undersea cars yes and of course later the only problem with led the red LED watches

deniz altı arabalarımızla dolaşıyoruz ve tabii ki daha sonra led kırmızı LED saatlerle ilgili tek sorun,

is that the batteries only lasted about a month because they used a lot of power so

pillerin yalnızca yaklaşık bir ay dayanmasıdır çünkü çok fazla güç tüketiyorlardı, bu yüzden

you had to they use that same when they brought that LCD okay watch it well then what does

getirdiklerinde aynısını kullanmak zorundaydınız. o LCD tamam iyi izleyin o zaman

what does LCD mean well LEDs light emitting diode okay LCD I'm not quite sure what that

LCD ne anlama geliyor iyi LED'ler ışık yayan diyot tamam LCD Bunun ne anlama geldiğinden tam olarak emin değilim

means it's liquid crystal liquid crystal so that uses a fraction of the power yes but

sıvı kristal likit kristal yani gücün bir kısmını kullanıyor evet ama

of course our the problem is you can't see liquid crystal and adult no LEDs I thought

tabii ki sorunumuz likit kristali ve yetişkinleri göremezsiniz LED yok LED'leri

I look better LEDs actually that red LED looked and I think it still looks more futuristic

daha iyi gösterdiğimi düşünmüştüm aslında o kırmızı LED görünüyordu ve bence hala daha fütüristik görünüyor

you know the thing is if you're going to have technology it has to have lights on it exactly

biliyorsunuz ki teknolojiye sahip olacaksanız üzerinde ışık olması gerekir tam olarak

it does compute is there any any any film television series where computers or robots

hesaplıyor bilgisayarların veya robotların

are concerned yeah whenever you open them up if there's a robot and a piece of its head

söz konusu olduğu herhangi bir film televizyon dizisi var mı, evet onları ne zaman açsanız, eğer bir robot varsa ve kafasının bir parçası

comes away yeah there's always lots of LEDs flashing inside it's always I never understood

çıkıyorsa evet, içinde her zaman bir sürü LED yanıp sönüyor, her zaman nedenini hiç anlamadım

why there are flashing lights inside a robot no because you can't that's just telling you

bir robotun içinde yanıp sönen ışıklar var hayır çünkü yapamazsınız bu size bunun

all this is a robot yes and all those programs we used to watch about about the future about

bir robot olduğunu söylüyor evet ve gelecekle ilgili izlediğimiz tüm o programlar

the future there always be banks of computers with LEDs flashing away lights everywhere

her zaman her yerde yanıp sönen LED'li bilgisayar yığınları vardır

using huge amounts of power don't forget do you remember Steve in the 70s and late 60s

çok büyük miktarda güç kullandıklarını unutmayın, Steve'i 70'lerde ve 60'ların sonunda hatırlıyor musunuz,

if ever they had computers they always had those big giant tapes those big tape reels

eğer bilgisayarları olsaydı, her zaman o büyük dev teyplere sahiplerdi, her zaman dönen o büyük teyp makaraları

that were always spinning around yes so that was that was what computers look like in the

evet, yani bilgisayarlar böyle görünürdü

1960s and 70s but of course nowadays you can you can you can almost put it in your pocket

1960'larda ve 70'lerde ama tabi şimdilerde yapabilirsin yapabilirsin neredeyse cebine koyabilirsin

you can eat well-lit you can you can put a computer in your pocket nowadays it's incredible

iyi aydınlatılmış yemek yiyebilirsin yapabilirsin cebine bilgisayar koyabilirsin şimdilerde inanılmaz inanılmaz

you take us as I used to develop software under DOS oh wow of course that's it's like

bizi alıyorsun eskiden olduğu gibi benim altında yazılım geliştirirdim DOS oh vay tabii ki bu

the equivalent of Betamax with VHS isn't it with video technology an old-fashioned form

Betamax'ın VHS ile eşdeğeri gibi değil mi video teknolojisi ile artık kullanılmayan eski moda bir

of computer programming that there's no longer used I would imagine well even the Internet

bilgisayar programlama biçimi değil mi İnternetin bile

isn't the same Internet now so all the technology that's used that back then isn't even used

aynı İnternet olmadığını hayal ederdim şimdi bu yüzden hepsi o zamanlar kullanılan teknoloji artık kullanılmıyor bile artık

anymore it's all obsolete nowadays it's all HTML for if I'm not mistaken which which which

hepsi modası geçmiş bugünlerde tamamen HTML çünkü yanılmıyorsam bu da

means you can view and look at many different things on the Internet are you okay there

demek oluyor ki internette pek çok farklı şeyi görüntüleyebilir ve bakabilirsiniz orada iyi misiniz

Steve I've got a bit of a runny nose mr. Duncan that's good that's because I've been outside

Steve I' biraz burnunuz akıyor bay bay Duncan bu iyi çünkü dışarıdaydım

and it's very cold and windy well it is yes I was outside earlier sneaking around the

ve hava çok soğuk ve rüzgarlı evet evet daha önce dışarıda bahçede dolaşıyordum bu yüzden

garden so we're gonna have a little break okay let's have a little break and at five

biraz ara vereceğiz tamam hadi biraz ara verelim ve

minutes past 3:00 we are having a break and then we'll be back with mr. Steve we have

3'ü beş geçe: 00 ara veriyoruz ve sonra bey ile geri döneceğiz. Steve, hava durumuyla ilgili

some words and expressions to do with the weather also we'll be talking about Sint Patrick's

bazı kelimelerimiz ve ifadelerimiz var ayrıca Sint Patrick

Day as well what what is sent Patrick's Day all about we'll be talking about that and

Günü hakkında ve Patrick Günü'nde neyin gönderildiği hakkında konuşacağız, bunun hakkında ve daha

lots of other things as well so please don't go away I hope you enjoyed that some flags

pek çok şey hakkında konuşacağız, bu yüzden lütfen yapmayın' Gitmeyin umarım beğenmişsinizdir dünyanın bazı bayrakları bugün bir

of the world it's a Sunday it's a fun day it's time to improve your English I'm very

Pazar eğlenceli bir gün İngilizcenizi geliştirme zamanı

aware that I have coffee breath I had a lovely cup of coffee earlier and all I keep smelling

Kahve nefesim olduğunun çok farkındayım Daha önce güzel bir fincan kahve içtim ve kokmaya devam ettiğim tek şey

is my my own breath there's nothing worse I think possibly the worst thing ever you

benim kendi nefesimden daha kötü bir şey yok bence yapabileceğin en kötü şey

can do is is breathe your your coffee breath all over someone I don't know what Steve thinks

kahve nefesini birinin üzerine çekmek Steve ne düşünüyor bilmiyorum

but but it's it's it is it is quite bad if you have coffee breath so I'm very sorry about

ama kahve nefesin varsa çok kötü bu yüzden ekrana fazla yaklaşmadığım için çok üzgünüm

that I and don't get too close to the screen because I have coffee breath when you sorry

çünkü sen üzgünken benim nefesim kahve kokuyor

Steve coffee breath is nasty I think coffee coffee breath smells like a bit like cigarette

Steve kahve nefesi iğrenç bence kahve kahve nefesi biraz sigara nefesi gibi kokuyor

breath yes it is it is true though isn't it Steve because coffee that the smell of coffee

evet bu doğru gerçi Steve değil mi çünkü kahve ki nefesinizdeki kahve kokusu

on your breath smells just like cigarettes well I've said this before but if you if you've

tıpkı sigara gibi kokuyor bunu daha önce de söyledim ama eğer

got ground coffee if you are quite posh most people use instant coffee at home but if you're

öğütülmüş kahveniz varsa eğer oldukça lüksseniz çoğu kişi hazır kahve kullanır evde ama Eğer

if you've got a good income you might would have purchased for yourself a nice coffeemaker

iyi bir geliriniz varsa, kendinize çekilmiş kahve kullanan güzel bir kahve makinesi satın alabilirdiniz,

that uses the ground coffee but you can buy the ground coffee and then and then make your

ancak öğütülmüş kahveyi satın alabilir ve sonra

own coffee just in a flask can't you and you push it down in the cafeteria that's it but

kendi kahvenizi bir matarada yapabilirsiniz, değil mi? ve kafeteryada aşağı itiyorsunuz o kadar ama

if you leave that to go cold the coffee grounds which is what's left at the bottom and then

onu soğumaya bırakırsanız dipte kalan kahve telvesi ve

you smell it the next day it smells like old fag ash cigarette ash thanks it smells horrible

ertesi gün koklarsanız eski [ __ ] külü sigara külü gibi kokar teşekkürler korkunç kokar

it just smells like cigarettes to me so and I think because it's because it's burnt a

bana sigara gibi kokuyor ve sanırım biraz yandığı için

bit like cigarette is is like a burning plant isn't it well obviously coffees a bean which

sigara gibi, yanan bir bitki gibi, bariz bir şekilde bir bitki olan bir fasulyeyi kahveliyor

is a plant. I think when you when you something is burned

. Bence bir şey yandığında,

because that the coffee beans a roasted aren't they in in in a fire yeah that's where you

çünkü kahve çekirdekleri kavrulmuş bir ateşte değiller mi, evet,

get the flavor from but I think a lot of the chemicals that are in coffee are also present

aromayı buradan alıyorsunuz ama bence kahvede bulunan birçok kimyasal da

in in cigarettes and I think there must be a similarity there so I've always had my doubts

içinde mevcut. sigaralar ve bence orada bir benzerlik olmalı, bu yüzden

as to whether coffee actually is good for you or not yes we won't start that controversy

kahvenin gerçekten sizin için iyi olup olmadığı konusunda her zaman şüphelerim olmuştur, evet, bu tartışmayı başlatmayacağız,

no well we're not start I think I don't think you're the first person ever to mention that

hayır, başlamadık sanırım Sanırım bundan Steve'den bahseden ilk kişi sensin

Steve I'm sure one day they they I mean they would I'm sure information about the the health

Eminim bir gün onlar onlar yani yapacaklar Kahvenin sağlığa faydaları olmayan faydaları hakkındaki bilgilerin gizleneceğinden eminim

non benefits of coffee would be suppressed because I mean that would be I mean imagine

çünkü demek istediğim bu olurdu yani

how powerful the coffee industry is it was like they're like the tobacco industry but

nasıl olacağını hayal edin kahve endüstrisi güçlü, sanki tütün endüstrisi gibiydiler ama

you know back in the sixties they used to suppress all sorts of information and studies

biliyorsunuz altmışlı yıllarda ürünlerini korumak için sigara

about how bad smoking was for you in order to preserve their their product and I believe

içmenin sizin için ne kadar kötü olduğuna dair her türlü bilgiyi ve çalışmayı gizlerlerdi ve inanıyorum ki

the word is integrity yes well they were trying to preserve the industry weren't they of course

kelime dürüstlüktür evet pekala endüstriyi korumaya çalışıyorlardı değil mi elbette

now they just sell cigarettes to poor countries you know they haven't got the information

şimdi sadece fakir ülkelere sigara satıyorlar bunun

to be able to know that it's bad for you okay you know what yes you're starting to sound

sizin için kötü olduğunu bilecek bilgiye sahip değiller tamam biliyor musunuz evet

like Alex Jones he's one of these crackpots on the Internet thank you a crackpot am i

Alex Jones gibi konuşmaya başlıyorsun, o internetteki bu kaçıklardan biri, teşekkürler, bir kaçık, ben bayım

mr. Duncan well that's what you you start to sound like one well I well the thing is

. Duncan peki sen böyle ses çıkarmaya başlıyorsun peki ben peki mesele şu ki

they they supposedly there are lots of antioxidants in coffee which is supposed to be good for

onlar sözde kahvede çok fazla antioksidan var ki bu senin için iyi olmalı tamam

you okay as they say there is in tea lots of this is the the buzz word isn't it around

çayda çok var dedikleri gibi bu çok konuşuluyor Söz,

healthy eating antioxidants okay which are supposed to chemicals in food which which

sağlıklı beslenme antioksidanları etrafında değil mi, tamam hangilerinin gıdalardaki

soak up free radicals okay so where are we going here damages cells so yes so well what

serbest radikalleri emen kimyasallar olması gerekiyordu tamam o zaman burada nereye gidiyoruz hücrelere zarar veriyor bu yüzden evet o kadar iyi nereye gidiyordum

I where I was going was that there could be chemicals in coffee that are bad for you but

ki kahvede kimyasallar olabilirdi bunlar sizin için kötü ama antioksidanların

they may be outweighed by the benefits of the antioxidants but people I don't know whether

yararları ağır basabilir ama insanlar bilmiyorum,

do people still talk about antioxidants when it comes to food anymore as it is it's in

insanlar artık gıda söz konusu olduğunda hala antioksidanlardan bahsediyorlar mı, çünkü bu

in favor but you just had gone out of thing you just said it's a buzzword I think it is

lehte ama siz yeni çıkmışsınız. az önce söylediğin şey moda bir kelime bence

like people always talk about you know if you eat blueberries it's full packed full

insanlar her zaman senin hakkında konuşuyor gibi yaban mersini yersen

of antioxidants okay which is supposed to be health benefits on those better give you

antioksidanlarla doludur tamam ki bu sağlık yararları olması gerekenler üzerinde size

great health benefits and supposedly coffee has got lots of antioxidants in it but of

büyük sağlık yararları sağlar ve güya kahvede çok şey var içinde antioksidan var ama

course I don't even have more than three or four cups of coffee a day it supposed to be

tabi ben günde 3-4 fincandan fazla kahve içmiyorum bile

bad for you because of the caffeine but they people what why don't drink decaffeinated

kafein yüzünden senin için kötü olmalı ama onlar neden kafeinsiz

coffee but then that's bad for you because the chemicals used to extract the caffeine

kahve içmiyorlar ama o zaman bu kötü çünkü kimyasallar kafeini çıkarmak için kullanıldı,

those residues left in there so that's bad for you so you know what to eat anymore I'm

o kalıntılar orada kaldı, bu senin için kötü, yani artık ne yemen gerektiğini biliyorsun

rambling mr. Duncan I'm rambling are you okay I don't know I'm just yeah I've just started

. Duncan saçmalıyorum sen iyi misin Bilmiyorum sadece evet

talking about coffee and that's it you know what I'm like when it comes to health issues

kahve hakkında konuşmaya başladım ve işte bu kadar sağlık sorunları söz konusu olduğunda nasıl biri olduğumu biliyorsun

I really do regret mentioning my coffee breath it's miss my fault all I said was my my breath

Kahve nefesimden bahsettiğime gerçekten pişmanım benim hatamı özledim tek söylediğim nefesim

smells of coffee and that's it and then we have a we have a 12 minute ted lecture i'm

kahve kokuyor ve o kadar ve sonra 12 dakikalık bir ted dersimiz var

off at a tangent we have a twelve elegent okay yes we have a 12 minute ted lesson or

teğet geçiyorum on iki elegentimiz var tamam evet 12 dakikalık bir ted dersimiz var veya

lecture from mr. steve great well I enjoyed that how many cups of coffee do you have a

Mr. steve çok iyi çok hoşuma gitti günde kaç fincan kahve içersiniz

day mr. Duncan one yes I'm here that's it if I have more than say two cups of coffee

bayım Duncan bir evet buradayım işte bu kadar günde iki fincandan fazla kahve içersem

a day I start to get heart palpitations okay which is that they obviously the caffeine

kalp çarpıntısı yaşamaya başlarım tamam ki bu bariz bir şekilde kafein evet

yeah there was a study hmm everyone everyone knows that caffeine is in tea and coffee and

bir çalışma vardı hmm herkes kafeinin çayda olduğunu biliyor ve kahve ve

it's a stimulant drug it's a drug and it's a stimulant yes but there was some ridiculous

bu uyarıcı bir ilaçtır bu bir uyuşturucudur ve uyarıcıdır evet ama

study of was it last year whereas somebody said that it was all in the mind that coffee

geçen yıl bunun olup olmadığı hakkında saçma sapan bir çalışma vardı, oysa birisi kahvenin beyninizi daha hızlı çalıştırmadığının tamamen zihinde olduğunu söyledi.

doesn't doesn't make you your brain work faster or or make you more alert okay it was all

ya da seni daha uyanık yap tamam hepsi

just in the mind it's ridiculous drug it's caffeine it's a stimulant yeah it makes my

sadece akıldaydı bu saçma ilaç bu kafein bu bir uyarıcı evet

heart go funny and that's not because I'm looking at somebody that's makes me excited

kalbimi komikleştiriyor ve bu beni heyecanlandıran birine baktığım için değil bu

it's the coffee oh where was the last time you got excited by anything did you ever go

kahve oh son neredeydi herhangi bir şey sizi heyecanlandırdığında, o mr.'a hiç girdiniz mi?

into that mr. Duncan we are talking about getting older today as well by the way as

Duncan bu arada bugün de yaşlanmaktan bahsediyoruz

but just before we get on to the other the subject of st. Patrick's Day signs that you

ama hemen öncesinde diğer konuya geçelim st. Aziz Patrick Günü, yaşlandığınıza dair işaretler,

are getting older let's have a look at the live chat now the here's something that I

şimdi canlı sohbete bir göz atalım, burada bakmak istediğim bir şey var,

want to look at first of all signs that you are getting older Steve and and he's a great

öncelikle yaşlandığınıza dair işaretler Steve ve o

illustration that I saw the other day and I couldn't resist showing it I really wanted

geçen gün gördüğüm harika bir örnek ve ben bunu göstermekten kendimi alamadım

to show this today so there you can see a young person a middle-aged person and an elderly

bugün bunu gerçekten göstermek istedim böylece orada genç bir orta yaşlı ve yaşlı bir kişi görebilirsiniz

person so the first person has lots of time little money but loads of energy the middle-aged

böylece ilk kişinin çok zamanı az parası ama orta yaşlı kişinin çok fazla enerjisi

person has very little time lots of money and lots of energy and I think the third one

olur çok az zaman çok para ve çok enerji ve bence üçüncüsü

is is you and I Steve huh thanks a lot lots of lots of time lots of money but virtually

sen ve ben Steve ha çok teşekkürler çok çok zaman çok para ama neredeyse hiç

no energy well you haven't got lots of money mr. Duncan that's true no I think what we're

enerji yok peki çok paranız yok bayım . Duncan bu doğru, hayır bence biz

middle-aged mr. Duncan we're not elderly so that is true we have very little time I would

orta yaşlıyız bayım. Duncan yaşlı değiliz, bu doğru, çok az zamanımız var.

say I would put the money one maybe half way along and the energy one half way along because

Parayı belki yarısına, enerjiyi de yarısına koyabilirim diyebilirim çünkü

I don't feel as though I've got very much energy anymore you know middle-aged I think

çok fazla enerjim varmış gibi hissetmiyorum. artık biliyorsun orta yaşlı bence

your n Energy's already starting to go I would don't agree with though with what they've

n Enerjin şimdiden gitmeye başladı

done on those chart here's another thing another sign that you're getting old Steve here we

Bu çizelgede yaptıklarına katılmıyorum ama işte yaşlandığının başka bir işareti Steve işte

go you might recognize this tablet containers with the days of the week on so this is so

başlıyoruz tanıyabilirsin bu tablet haftanın günlerini içeriyor yani bu yani

when you get older you normally you start by taking medicine and so you go to the doctor

yaşlanınca normalde ilaç almaya başlıyorsun ve bu yüzden doktora gidiyorsun

because you've got something wrong with you you say please doctor give me some pills but

çünkü sende bir sorun var çünkü lütfen doktor bana biraz hap ver diyorsun ama

you have to take them every day or on a certain day and so there you go so that's a sign that

onları her gün veya belirli bir günde almalısın ve işte gidiyorsun, bu yaşlandığının bir işareti,

you're getting old you've got one of those and another sign I think mr. Duncan of getting

onlardan birine sahipsin ve bence başka bir işaret daha var bay. Duncan

older is that you you you start to go to more and more funerals okay because people that

yaşlandıkça sen sensin daha fazla cenazeye gitmeye başlıyorsun tamam çünkü

you knew even people if your own age start to die yeah we're middle-aged I mean I you

tanıdığın insanlar hatta kendi yaşın ölmeye başlasa bile evet biz orta yaşlıyız yani

know when you're younger okay I don't go to many funerals do you because you might go

gençken anlarsın tamam Ben çok cenazeye gitmem, sence çünkü

to your grandparents maybe yeah we don't have to go to them you know what I mean more and

büyük anne babana gidebilirsin belki evet onlara gitmek zorunda değiliz ne demek istediğimi biliyorsun

more people that you know yeah or new start to die because you've lived a long time so

evet tanıdığın daha fazla insan ya da yeni ölmeye başlıyor çünkü sen uzun zaman yaşadın yani

when you start getting into your 50s I said I could go to a funeral every week I think

50'li yaşlarına gelmeye başladığında dedim ki her hafta bir cenazeye gidebilirim sanırım sanırım

I think I think I'm having an I think I'm having an episode here myself is that it's

bir bölüm yaşıyorum sanırım burada kendim de

a coffee ground stuck in your throat and I think I think the coffee is having some weird

bir kahve çekirdeği sıkışmış boğazında ve bence kahvenin garip bir

effect so signs that you are getting older oh my goodness here's another one Steve look

etkisi var bu yüzden yaşlandığının işaretleri aman tanrım işte bir tane daha Steve şuna bak

at this oh you need big buttons on your TV remote control because you haven't had your

oh televizyonun uzaktan kumandasında büyük düğmelere ihtiyacın var çünkü senin

eyes tested hmm and you can't see of course you can get phones with big buttons on can't

gözlerin yok hmm test ettim ve göremiyorsun tabi ki büyük düğmeleri olan telefonlar alabilirsin değil mi evet

you yes I did my mother wanted a new phone okay about three or four years ago and we

yaptım annem yeni bir telefon istedi tamam yaklaşık üç dört yıl önce

went out shopping for a phone and I said how about this one boom it had got these giant

bir telefon için alışverişe çıktık ve nasıl dedim bu patlama hakkında,

buttons on it I thought she was going to hit me she wasn't very impressed it wasn't I don't

üzerinde dev düğmeler vardı, bana vuracağını düşünmüştüm, o pek etkilenmemişti, öyle

need a phone like that you know just say I can see the buttons but you can get remote

bir telefona ihtiyacım yok, bilirsin, düğmeleri görebildiğimi söyle ama sen uzaktan

controls and phones with giant buttons on them hmm this is true and in fact actually

kumandalar ve üzerlerinde dev düğmeler olan telefonlar alabilir hmm bu doğru ve aslında

I've got a smartphone and you know you can change the settings for the size of the font

benim bir akıllı telefonum var ve biliyorsunuz yazı tipi boyutu

and everything in a smart phone card yes so where do we say the font we mean the size

ve akıllı telefon kartındaki her şey için ayarları değiştirebilirsiniz evet peki nerede yazı tipi diyoruz

of the text that's right so you can change the size of the text that appears you know

doğru olan metnin boyutunu kastediyoruz böylece görünen metnin boyutunu değiştirebilirsiniz

hundred fifty percent six seventy percent 100 percent hundred and twenty percent the

yüz elli yüzde elli altı yetmiş yüzde 100 yüzde yüz yirmi yüzde 100

settings to change well i we've all got the same smartphones at work and i was with somebody

iyi değiştirmek için ayarlar i hepimize sahibiz işte aynı akıllı telefonlar ve

at work who's probably half my age okay then and we were looking at something on the phones

işyerinde muhtemelen benim yarı yaşımda biriyle birlikteydim tamam o zaman ve telefonlarda bir şeye bakıyorduk

and they went oh good grief what's that giant font on your phone yeah because of course

ve aman aman dediler telefonunuzdaki o dev yazı tipi ne evet çünkü tabii ki

I've said that I've set it all to be larger they were quite taken aback by the fact that

söyledim ben Her şeyi daha büyük olacak şekilde ayarladım, bende olmaması gerçeğine oldukça şaşırdılar

I don't have Donna I said to them we'll wait till you're my age okay and you'll have to

Donna Onlara, benim yaşıma gelene kadar bekleyeceğiz tamam ve

increase the size of they at the text that appears on your phone well this is it my shocked

onların boyutunu büyütmeniz gerekecek dedim. telefonunuzda beliren metin bu benim şok oldum şaşırdım

taken aback they laughed at me yes probably well probably for good reason so here's another

bana güldüler evet muhtemelen muhtemelen iyi bir sebepten dolayı işte başka bir

thing Steve if you have one of these Oh a chair with wings so a big high-backed chair

şey Steve bunlardan birine sahipsen Oh kanatlı bir sandalye yani büyük bir yüksek arkalıklı sandalye

with high arm rests and and little wings on the side so when you when you have your afternoon

yüksek kolçaklar ve yanlarda küçük kanatlar, böylece öğleden sonra

sleep you your your head doesn't roll off the side of the chair so so if you have one

uyurken başınız sandalyenin yan tarafından yuvarlanmaz, bu yüzden

of these in your house and you sit on it a lot you like to sit on this in the afternoon

evinizde bunlardan biri varsa ve üzerine oturursanız Öğleden sonra bunun üzerine oturmayı ne kadar çok seviyorsunuz, bu

that might be a sign that you're you're getting older what do you think Steve definitely mr.

yaşlandığınızın bir işareti olabilir, ne düşünüyorsunuz Steve kesinlikle bay.

Duncan well we saw on this Shopping Channel okay there is a chair that you can buy now

Duncan, bu Alışveriş Kanalında gördük tamam, şimdi satın alabileceğiniz, sandalyeden

that assists you when you want to get up from the chair and that is just I mean if you have

kalkmak istediğinizde size yardımcı olan bir sandalye var ve bu sadece demek istediğim, eğer

to have a chair I mean obviously there could be medical reasons but it just made us laugh

bir sandalyeniz olması gerekiyorsa, yani tabii ki tıbbi olabilir. nedenler ama bizi güldürdü

because there's a chair where you can press a button and it it tilts the whole chair forward

çünkü bir düğmeye basabileceğiniz bir sandalye var ve sandalyeden kolayca kalkabilmeniz için tüm sandalyeyi öne doğru yatırıyor,

so that you can get up easily from the chair so I think if you've got to buy one of those

bu yüzden bence bunlardan birini almanız gerekiyorsa

that's definitely a sign that you're getting either lazy or old course that could be very

kesinlikle tembel ya da yaşlı bir kursa gittiğinizin bir işareti,

good medical reasons for that but it made us laugh to see a chair that raises itself

bunun için çok iyi tıbbi nedenler olabilir, ancak arkada kendi kendine yükselen

up at the back and literally tips you out of the chair yes it's pushing you out that's

ve sizi tam anlamıyla sandalyeden düşüren bir sandalyeyi görmek bizi güldürdü, evet sizi dışarı itiyor bu

right because we we've got a recliner haven't we in the living room well that's not the

doğru çünkü bizim bir yatar koltuğumuz var değil mi oturma odasındayız peki bu

same thing though I know but uh it sort of makes you feel a bit old when you sit on it

aynı şey değil biliyorum ama uh üzerine oturduğunuzda ve

and you and the chair reclines back you feel like you're sort of you do feel as though

siz ve sandalye geriye yaslandığınızda kendinizi biraz yaşlı hissediyorsunuz sanki

you you didn't need that yeah when you were in your 20s well they didn't they didn't really

buna ihtiyacın yokmuş gibi hissediyorsun evet evet sen 20'li yaşlarındayken onlar gerçekten yok muydu

exist let's have a look at the live chat mr. Duncan people must be commenting about signs

canlı sohbete bir göz atalım bayım. Duncan halkı işaretler hakkında yorum yapıyor olmalı, bu yüzden

so recliners lift your legs up so you have your legs up and everything is very relaxed

yatar koltuklar bacaklarınızı yukarı kaldırsın, böylece bacaklarınızı yukarı kaldırın ve her şey çok rahat, bu yüzden

so let's have a look at the live chat because Steve wants to have a look at the live chat

canlı sohbete bir göz atalım çünkü Steve canlı sohbete bir göz atmak istiyor

and then we're going to talk about some Patrick's Day and then words and phrases to do with

ve sonra gidiyoruz biraz Patrick Günü hakkında konuşmak ve ardından gürleyen hava ile ilgili kelimeler ve deyimler,

the weather that gurgles is another sign you're getting older that your hearing starts to

yaşlandığınızın başka bir işaretidir, işitme duyunuz bozulmaya başlar

go Barden yes quite often though there is a difference between use the use sometimes

say to me you think my hearings going but in fact it's just because I'm not listening

duruşmalarımın gittiğini düşünüyorum ama aslında sadece dinlemediğim için tamam mı?

okay there's a difference between your hearing going and whether you're actually concentrating

İşitmenin gidişi ile gerçekten konsantre olup dinlememen arasında bir fark var

and listening hmm I find lots of different sounds make me a bit confused now or a bit

stressed you mean like like speech yes I for example driving with the radio on I find it

evet mesela radyo açık araba sürerken

very distracting and there's lots of noise from different just different directions I

çok rahatsız edici buluyorum ve farklı yönlerden çok fazla gürültü geliyor bunu

find that a bit I find that a little stressful that must be a sign that I'm getting stirred

biraz stresli buluyorum bu heyecanlandığımın bir işareti olmalı

so what about the live chat Steve I'm trying to write can't really see anything to do with

peki ya Steve yazmaya çalıştığım canlı sohbet, yaşlanmanın sağır olma belirtileriyle gerçekten hiçbir ilgisi göremiyorum, bu

signs of getting older becoming deaf that's Christina your eyesight going definitely it's

Christina, görme yeteneğin kesinlikle

a sign can you just go back a bit with a live chat I will try my best let's go back a little

bir işaret, canlı bir sohbetle biraz geri gidebilir misin ben yapacağım elimden gelenin en iyisini deneyelim biraz geri dönelim

bit hearing yes how about a rocking chair oh you don't really see people with rocking

evet sallanan sandalyeye ne dersiniz oh sallanan sandalyeli insanları artık gerçekten görmüyorsunuz

chairs anymore I don't know whether you probably still can get them I'm not quite sure yes

Muhtemelen hala onları alıp alamayacağınızı bilmiyorum Pek emin değilim evet

eyeko remember the last time I saw anyone sitting in a rocking chair there we go Lydia

eyeko hatırla en son sallanan sandalyede oturan birini gördüğümde oraya gidiyoruz Lydia orada

says something interesting there a lot of old people sometimes if you see people in

ilginç bir şeyler söylüyor bir sürü yaşlı insan bazen bir huzurevinde insanlar görürseniz

a nursing home then the the nurses seem to be speaking very loudly and slowly yes to

hemşireler çok yüksek sesle ve yavaş konuşuyor gibi görünüyor evet

the people that are there a bit like we are oh you can you hear me yeah thanks to Duncan

oradaki insanlara evet biraz öyleyiz oh sen beni duyabiliyor musun evet Duncan sayesinde teşekkürler bağırdığın

thanks thanks for shouting are you okay you do realize when you shout there are people

için teşekkürler iyi misin bağırdığında fark ediyorsun orada kulaklıkla dinleyen insanlar var ve muhtemelen

listening out there with headphones on who are probably pulling their pants I don't think

pantolonlarını çekiyorlar sanmıyorum

so mr. Duncan I think so talking of pulling your pants did you see what I played earlier

Bay. Duncan, sanırım pantolonunu çekmekten bahsetmişken,

so last week mr. Steve was pretending to be on the toilet and I couldn't resist editing

geçen hafta ne oynadığımı gördün mü? Steve tuvaletteymiş gibi davranıyordu ve bunu

this little video clip [Music] to do it is live English and it's 25 past three on a Sunday

yapmak için bu küçük video klibi [Müzik] düzenlemeye karşı koyamadım canlı İngilizce ve bir Pazar öğleden sonra saat üçü 25 geçiyor,

afternoon can you believe it to be honest with you I certainly can't believe it thank

dürüst olmak gerekirse inanabiliyor musun, kesinlikle yapabilirim' İnan bana,

you very much for joining us today it is cent Patrick's Day Steve yes you want me to tell

bize katıldığın için çok teşekkür ederim, bugün yüzde Patrick Günü Steve evet,

you something that I found out about st. Patrick's no II now apparently I know I'm going to be

st hakkında öğrendiğim bir şeyi sana söylememi istiyorsun. Patrick artık II değil, görünüşe göre

honest with you here I don't know much about st. Patrick's Day I'm going to be honest with

burada sana karşı dürüst olacağımı biliyorum, st hakkında pek bir şey bilmiyorum . Aziz Patrick Günü Sana karşı dürüst olacağım

you Steve I don't know much about it one of the reasons is because I'm not Irish so I

Steve, bunun hakkında pek bir şey bilmiyorum, bunun nedenlerinden biri İrlandalı olmam, bu yüzden

suppose if you are Irish then you will know a lot about sim Patrick's Day that's right

sanırım İrlandalıysan o zaman sim Patrick Günü hakkında çok şey bileceksin, bu doğru

I looked it up again to refresh my memory st. Patrick is the patron patron saint of

Hafızamı tazelemek için tekrar baktım st. Patrick, İrlanda'nın koruyucu koruyucu azizidir

Ireland hmm and he was around in the 15th century a long time ago the 1600s that's right

hmm ve 15. yüzyılda ortalardaydı, çok uzun zaman önce 1600'ler, bu doğru

15th century or 14th centuries I think was a 15th century I think he's died in the 15th

15. yüzyıl veya 14. yüzyıl bence 15. yüzyıldı sanırım o 15.

century or a long time ago okay then yes and he is credited with bringing Christianity

yüzyılda veya uzun zaman önce öldü tamam mı o zaman evet ve Hristiyanlığı İrlanda'ya getirdiği için itibar görüyor

to Ireland oh ok now I understand that's right so he is credited with with was bringing Christianity

oh tamam şimdi bunun doğru olduğunu anlıyorum, bu yüzden İrlanda'ya Hristiyanlığı getirmesiyle anılıyor,

to Ireland he's not wasn't actually Irish he was actually born in Scotland so that's

aslında İrlandalı değildi, aslında İskoçya'da doğdu, bu yüzden bu

a bit of a surprise but since George the patron saint of England wasn't born in in England

biraz sürpriz ama İngiltere'nin koruyucu azizi George İngiltere'de doğmadığından, bu

so there's a bit of a bit of a bit of a pattern there so he was born in Scotland but he ended

yüzden orada biraz bir kalıp var, bu yüzden o İskoçya'da doğdu ama

up staying in Ireland because he had a sort of a calling I think and so he sort of converted

sonunda İrlanda'da kaldı çünkü bir tür mesleği vardı ben Düşünün ve

people over to Christianity so that was that was what he did and he became a missionary

insanları bir nevi Hristiyanlığa çevirdi, yani yaptığı buydu ve bir misyoner oldu,

went all around the world and he used to use the Shamrock which is a plant I think you've

tüm dünyayı dolaştı ve bir bitki olan Shamrock'u kullanırdı, sanırım

mentioned that already mm-hmm whether it's got three leaves it's a type of clover I believe

bundan zaten bahsetmiştiniz- hmm üç yapraklı olup olmadığına inanıyorum, bir tür yonca olduğuna inanıyorum

but it's it's got quite big leaves and that was used to symbolize the Holy Trinity because

ama oldukça büyük yaprakları var ve bu Kutsal Üçlemeyi sembolize etmek için kullanılıyordu çünkü

he's got three central leaves so the Father Son Holy Ghost okay so that was that's why

onun üç merkezi yaprağı var yani Baba Oğul Kutsal Ruh tamam yani bu yüzden onu

he used that to demonstrate that and what else do I know about sympatric yeah well of

kullandı bunu göstermek için ve sempatik hakkında başka ne biliyorum, evet,

course we're in it we're in Lent at the moment aren't we if you follow of Europe if you're

tabii ki bunun içindeyiz, şu anda Büyük Perhiz'deyiz, değil mi, Avrupa'yı takip ederseniz, eğer

a Christian you'll be probably following this this period of time up until Easter when you're

bir Hristiyansanız, muhtemelen bunu takip edeceksiniz. oruç tutmak gibi belirli şeyler yapmanız gereken Paskalya'ya kadar olan bu zaman dilimi,

supposed to do certain things like fasting for example okay on some pad sixth day of

örneğin tamam bir ped üzerinde altıncı gün elbette

course it's famous for being celebrated with lots of food and drink so I'm sure the Irish

bol bol yiyecek ve içecekle kutlanmasıyla ünlüdür, bu yüzden İrlandalıların

will be having a great fun today especially especially especially drink but it's celebrated

bir gün geçireceğinden eminim. bugün çok eğlenceli, özellikle özellikle içki ama

in in in many countries around the world where there are lots of Irish people so its celebrated

dünyanın birçok ülkesinde İrlandalıların çok olduğu yerlerde kutlanıyor, bu yüzden

in America Canada the parts of Europe wherever there is there of course there's a lot of

Amerika Kanada'da Avrupa'nın bazı bölgelerinde kutlanıyor.

expats Irish people living in communities all around the world what's an expat somebody

dünyanın her yerindeki topluluklar, göçmen nedir,

who is from a particular country but doesn't live there anymore yes it means expatriate

belirli bir ülkeden olan ancak artık orada yaşamayan biri, evet, bu, göçmen anlamına gelir,

yes that's it so so Irish people for example who are living in America might sort think

evet, bu yüzden, örneğin Amerika'da yaşayan İrlandalılar

of themselves as being Irish but they're living in America if English people if we were to

kendilerini bir nevi İrlandalı olarak düşünebilirler ama onlar Amerika'da yaşıyor olsaydık İngilizler

go and live in another country we would be called expats yes so it's suggesting that

gidip başka bir ülkede yaşasaydık bize göçmen denirdi evet yani bu size bir

you give you sort of deserted your own country is to say you're an expatriate almost almost

nevi kendi ülkenizi terk ettiğinizi düşündürüyor, neredeyse bir nevi gurbetçi olduğunuzu söylemektir.

sort of says that you don't really have much loyalty for your country anymore which I suppose

artık ülkenize gerçekten fazla bağlılığınızın kalmadığını düşünüyorum ki bu

in a way could be true because if you if you've abandoned your country to go and live somewhere

bir bakıma doğru olabilir çünkü eğer ülkenizi terk edip başka bir yerde yaşarsanız,

else because the weather's better or something then you know maybe that's a criticism I don't

hava daha iyi olduğu için veya başka bir şey, o zaman bilirsiniz ki bu belki de bir eleştiri pek

know well it just refers to a person who's moved away from one country to live in another

iyi bilmiyorum, sadece bir ülkeden başka bir ülkede yaşamak için taşınan bir kişiye atıfta bulunuyor,

that's wrong so I suppose technically I suppose you could say their allegiance has changed

bu yanlış, bu yüzden teknik olarak sanırım bağlılıklarının değiştiğini söyleyebilirsiniz,

that's right it may be they're very European and want to live in another country that Europe

bu doğru, çok Avrupalı ​​olabilirler ve istiyorlar Avrupa'nın ayrılacağı başka bir ülkede yaşamak

will brexit mr. Duncan about that how many days before brexit Oh twelve twelve days well

Mr. Duncan, Brexit'e kaç gün kala Ah on iki on iki gün, bunun

as we all know that's not happening no I wonder what people think not not the third ago the

olmayacağını hepimizin bildiği gibi hayır, insanların şu anda

29th about what's happening in this country at the moment because we're all we're all

bu ülkede olup bitenler hakkında üçüncüsü değil 29'u değil, ne düşündüğünü merak ediyorum çünkü hepimiz biziz.

in a state oh I'm sick of a leaf and shop Steve am sick of hearing people say the 29th

Ah bir yapraktan ve dükkandan bıktım Steve insanların 29 Mart demesinden bıktım

of March I hate that date so much well they're not talking about an extension of up to two

Bu tarihten o kadar nefret ediyorum ki iki yıla kadar bir uzatmadan bahsetmiyorlar

years we can't have another two years of this mr. Lee's I I am literally having a nervous

sahip olamayız bunun iki yılı daha bay. Lee's Ben Burada tam anlamıyla sinir

breakdown here so nearly three years three years we've been talking about brexit and

krizi geçiriyorum bu yüzden yaklaşık üç yıldır brexit hakkında konuşuyoruz ve

what will happen what might happen and now we're just 12 days away and then they decide

ne olacak ne olabilir ve şimdi sadece 12 gün uzaktayız ve sonra karar veriyorlar

let's not do it let's let's extend it so we might have another two years of all this nonsense

yapmayalım uzatalım bu yüzden tüm bu saçmalıklarla dolu bir iki yıl daha yaşayabiliriz,

well I think I'm trying to follow it quite closely they don't think that's going to happen

sanırım bunu oldukça yakından takip etmeye çalışıyorum, bunun iyi olmayacağını düşünüyorlar

well who knows there's another vote next week well if that yet there's another vote next

kim bilir gelecek hafta başka bir oylama daha var, eğer öyleyse, önümüzdeki hafta başka bir oylama var

week to try and get Mae's deal through she's negotiated if that happens great it'll all

Mae'nin anlaşmasını sağlamaya çalış, o pazarlık etti, eğer bu harika olursa her şey

be over and we can just get on with our lives if they still don't agree to that and there's

biter ve eğer hala bunu kabul etmezlerse hayatlarımıza devam edebiliriz ve

rumors now that they're paying certain people to try and vote in favor of of this deal which

şimdi bazı insanlara denemeleri için para ödediklerine dair söylentiler var. Bu anlaşmaya lehte oy verin,

well where do you get this information from Steve I listen to the news mr. Dennis because

bu bilgiyi Steve'den nereden alıyorsunuz? Haberleri dinliyorum bayım. Dennis çünkü

I read so people are rumor in these things these aren't facts they're rumors well well

okudum, bu yüzden insanlar bu konularda söylentiler bunlar gerçek değil onlar söylentiler pekala bu sabah

I saw the Chancellor of the Exchequer being interviewed this morning okay and he was asked

Maliye Şansölyesi ile röportaj yapılırken gördüm tamam ve ona

this question are you going to because the DUP is this Irish political party that are

bu soru soruldu, DUP bu İrlandalı olduğu için yapacak mısın?

helping to prop up the concern government and they are now being rumored to have been

Endişe hükümetini desteklemeye yardım eden siyasi parti ve şimdi bu anlaşmayı imzalamak için

offered money in order to vote with the government on getting this deal through okay that is

hükümetle oylama yapmaları için kendilerine para teklif edildiği söyleniyor.

true that is unbelievably I mean people will be appalled I think in this country if it

Bu ülkede,

comes to light that people are being bribed to vote in favor of a deal you do realize

insanlara bir anlaşma lehine oy vermeleri için rüşvet verildiği ortaya çıkarsa,

then of course what's worse people are now in this situation politicians are now faced

o zaman elbette daha kötüsünün ne olduğunu anlıyorsunuz, insanlar şu anda

with this that they've been saying that Mays deal is awful and we shouldn't vote for it

bu durumda. ve buna oy vermemeliyiz,

which is why they've voted it down twice already but now of course the clocks run out bricks

bu yüzden zaten iki kez reddettiler ama şimdi tabii ki saatler tuğlaları

it's supposed to happen on the 31st of March 29th of March 29th of our 29th of March so

tüketiyor 31 Mart 29 Mart 29 Mart 29 Mart yani

now people are faced with the situation of well shall we accept that deal or what something

şimdi insanlar Peki, bu anlaşmayı kabul edelim mi yoksa

far worse could happen so you've got two bad worlds which one do you go for because if

çok daha kötü bir şey olabilir, bu yüzden iki kötü dünyanız var, hangisini seçersiniz, çünkü eğer kabul

we don't get in if we don't vote for this deal now oh it's nothing nothing to do with

etmezsek, bu anlaşma için şimdi oy vermezsek oh bunun bizimle hiçbir ilgisi yok,

us it's a politician well we're faced with this situation of having to ask for an extension

bu bir politikacı, başka bir anlaşma yapmak için Avrupa'dan bir uzatma istemek zorunda olduğumuz bu durumla karşı karşıyayız,

from Europe to try and work out another deal but if they say no to that then we're going

ancak buna hayır derlerse, o zaman gideceğiz

to leave on the 31st with nobody 29 29th with no difficult so which is supposedly you're

31. kimsesiz 29 29. hiç zor değil yani sözde

going to be a catastrophe florists you know I really caught you know Steve I can't believe

bir felaket olacaksın çiçekçiler biliyorsun seni gerçekten yakaladım biliyorsun Steve

that you keep getting that date wrong III literally when I close my eyes at night what

o tarihi yanlış anlamaya devam ettiğine inanamıyorum III kelimenin tam anlamıyla gözlerimi kapattığımda

the end of March when I close my eyes at night but the inside of my eyes now have the 29th

Martın sonu ne gece gözlerimi kapattığımda ama şimdi gözlerimin içinde 29

of March sort of imprinted on the back on the inside of my eyelids because I'm sick

Mart var, arka tarafta göz kapaklarımın iç tarafında bir tür baskı var çünkü

of hearing people mention we're all sick of it and just think of how much time all that

insanların hepimizden bahsettiğini duymaktan bıktım. bundan bıktım ve sadece ABD'li politikacıların ne kadar zamandır

politicians US politicians are supposed to be making laws and passing laws and and and

yasalar yapmak ve yasalar çıkarmak ve ve ve ve ve ve ve ve ve ve ve ve ve ve ve

and getting things done nothing's happened for two years in this anybody's concerned

işleri halletmek zorunda kaldıklarını bir düşünün, bunda kimsenin endişesi

about is sorting out of them brexit nurse but it's worse the next three years I know

onları ayırmak, ayrılma hemşiresi ama bu iki yıldır hiçbir şey olmadı önümüzdeki üç yıl daha kötü biliyorum

three years we've been talking about it you can't have another two years of it please

üç yıldır bunun hakkında konuşuyoruz iki yıl daha olamaz lütfen

no please anything anything whatever whatever you want to do you can have it whatever you

hayır lütfen hiçbir şey ne yapmak istersen ona sahip olabilirsin ne

want you can have it just please stop talking about the twins I know they're gonna vote

istersen alabilirsin sadece lütfen ikizler hakkında konuşmayı bırak buna oy vereceklerini biliyorum

for it I think they're going to vote for Mays deal that's my prediction because now that

mayıs anlaşmasına oy vereceklerini düşünüyorum bu benim tahminim çünkü şimdi bu demek

is even though I mean I don't even know why it's supposed to be so bad people say it's

istesem de neden bu kadar kötü olması gerektiğini bile bilmiyorum insanlar Bunun

a bad deal well we know about the backstop but the rest of it does looks all right to

kötü bir anlaşma olduğunu söylüyoruz, backstop'u iyi biliyoruz ama geri kalanı bana doğru görünüyor,

me you do realize that no one knows what brexit is even the experts don't know no one knows

kimsenin Brexit'in ne olduğunu bilmediğinin farkındasın, uzmanlar bile bilmiyor kimse bilmiyor, bu yüzden

that's why I voted to remain so I voted against brexit we both did I voted against brexit

kalmaya oy verdim bu yüzden ben Brexit'e karşı oy verdim ikimiz de Brexit'e karşı oy verdim

not because I understood what it was about but because I didn't understand because you

ne hakkında olduğunu anladığım için değil ama anlamadığım için çünkü

know we've got a good life we've been had a good life in Europe it's been fine we know

iyi bir hayatımız olduğunu biliyorsun Avrupa'da iyi bir hayatımız oldu her şey yolundaydı biliyoruz

we're not we're not poor we've reached them we were in this episode we said well it's

biz fakir değiliz onlara ulaştık onlara ulaştık bu bölümde iyi dedik kötü

not getting bad so why come out of something that looks quite good but anyway that's very

gitmiyor o zaman neden oldukça iyi görünen bir şeyden çıksın ama neyse bu çok

controversial but that's not what I said I said I doubt it because I don't understand

tartışmalı ama ben öyle demedim dedim bundan şüphe duyuyorum çünkü

it well that's it nobody did no I'm not I'm not about the lifestyle we have now I'm I'm

iyi anlamıyorum o kadar kimse anlamadı hayır değilim şu an sahip olduğumuz yaşam tarzıyla ilgili değilim

just saying I don't understand it I'm voting for something that I don't understand so I

sadece söylüyorum anlamıyorum oyumu öyle bir şeye veriyorum Anlamıyorum, bu yüzden

would rather remain and then we can find out what the hell it's all about and then maybe

kalmayı tercih ederim ve sonra bunun neyle ilgili olduğunu öğrenebiliriz ve sonra belki

vote again later or we just stay and so that's the reason why I voted remain not because

daha sonra tekrar oy kullanabiliriz veya sadece kalırız ve bu yüzden kalmama oy vermemin nedeni ne olduğunu bildiğim için değil,

I knew what it was but because I didn't really understand it completely so you had these

çünkü Gerçekten tam olarak anlamadım, bu yüzden

people voting to leave who really didn't understand it because no one understands what it is what

gerçekten anlamayan bu insanlara ayrılmak için oy verdiniz çünkü kimse bunun

it really means and if you say that you do understand you're lying I think people generally

gerçekte ne anlama geldiğini anlamıyor ve anladığınızı söylerseniz yalan söylüyorsunuz bence genel olarak insanlar

wanted but when we first joined Europe in the 1970s it was all about the Common Market

istiyorduk ama 1970'lerde Avrupa'ya ilk katıldığımızda her şey Ortak Pazar'la ilgiliydi, bu

so we're all being able to trade Freedia around you without an eat without any tariffs yes

yüzden hepimiz Freedia'yı sizin etrafınızda yemek yemeden, herhangi bir tarife olmadan alıp satabiliyoruz, evet

and that was a good thing that created a lot of wealth and a lot of a lot of business opportunity

ve bu çok fazla zenginlik yaratan iyi bir şeydi ve bir pek çok iş fırsatı var

but then as the years of developed people have become they're not happy with the fact

ama sonra gelişmiş insanlar yıllar geçtikçe

that there's more political integration taking place and that decisions about policies and

daha fazla siyasi bütünleşme olduğu ve bu ülkede olup bitenler ve politikalar hakkındaki kararların

things that are happening in this country are being made by unelected people in Europe

seçilmemiş kişiler tarafından alındığı gerçeğinden memnun değiller. Avrupa'daki insanlar

that that's been the problem yes because it's moved away from just a common market yes but

sorun bu evet çünkü sadece ortak bir pazardan uzaklaştı evet ama

wait to this sort of federal Europe but there are British a lot of people aren't happy that's

bu tür bir federal Avrupa'yı bekleyin ama İngilizler var pek çok insan bu yüzden mutlu değil

why but but there are British people on the European Parliament that nobody seems to actually

ama Avrupa'da İngilizler var Parlamento ki kimse

understand that there are actually British people they're making decisions as well okay

aslında İngilizlerin de olduğunu anlamıyor gibi görünüyor, onlar da karar veriyorlar tamam

well I'm not saying I agree I'm just saying that's why a lot of people yes so basically

pekala ben demiyorum katılıyorum katılıyorum sadece bu yüzden birçok insan evet yani temelde

there might be idiots but let's not use that phrase might write a few genuine quite a few

aptallar olabilir ama olmasın bu ifadeyi kullanın, birkaç gerçek yazabilir epeyce

people have used that phrase yeah yes we didn't fully understand what it was about what it

kişi bu ifadeyi kullandı evet evet, ne hakkında olduğunu tam olarak anlamadık

was about but of course the problem the problem the politicians have got is that most of that

ama elbette politikacıların sahip olduğu sorun şu ki, çoğu

most of the politicians didn't want to leave Europe so there's a conflict there so although

bunun çoğu politikacılar Avrupa'yı terk etmek istemediler, bu yüzden orada bir çatışma var, bu yüzden

the country voted only just that we wanted to leave 52 was it 248 to leave more than

ülke sadece bizim ayrılmak istediğimiz yönünde oy kullanmasına rağmen 52, bundan daha fazla ayrılmak için 248 miydi,

that but about 75% of politicians wanted to stay so they've got to and the problem is

ancak politikacıların yaklaşık %75'i kalmak istedi, bu yüzden mecbur kaldılar ve sorun şu ki, biz

they've got to we voted to leave that's what's happening because because you you can't get

ayrılmak için oy kullandık, çünkü olan bu, çünkü bunu alamazsınız, bu

that that would that was the Democratic vote it was you can argue that not enough people

Demokratların oyuydu, yeterli sayıda insanın

voted or not enough young people voted it that maybe if everyone was forced to vote

oy vermediğini veya yeterince gencin oy vermediğini iddia edebilirsiniz. belki herkes oy vermeye zorlansaydı

probably most people would not understand maybe but that's not the point the point is

muhtemelen çoğu insan anlamazdı belki ama mesele bu değil şu ki

we had a referendum at 82% said we'll Lisa we'll leave but then it's 52 48 so you can't

%82'de referandum yaptık Lisa gideceğiz dedik ama sonra 52 48 yani

have a hard brexit because you're going to upset the 48 percent we're going to end up

alamıyorsunuz zor ayrılık çünkü yüzde 48'i alt üst edeceksiniz, sonunda

with a sort of a weird brexit I think where it tries to please everybody yes but it might

bir tür garip ayrılıkla sonuçlanacağız, bence herkesi memnun etmeye çalıştığı yerde evet ama

be another two years that we have to wait I don't think it will be I don't think that's

iki yıl daha beklememiz gerekebilir, bilmiyorum olacağını sanmıyorum

going to happen anyway so as Steve drinks his water so shall we go to the live chat

Zaten olacağını sanmıyorum bu yüzden Steve suyunu içerken canlı sohbete gidelim mi hala

go on just just to see if there's anyone still watching I've got these a lot of these phrases

izleyen var mı diye bakalım bende bu deyimlerden çok var

to do the weather mister doing we've got 20 minutes left well that's 20 minutes I know

hava durumunu yapmak için 20 dakikamız kaldı o 20 dakika çok iyi biliyorum deyimler

well you know how I like to spend time on the idioms you certainly do so let's have

üzerinde zaman geçirmeyi ne kadar sevdiğimi biliyorsun kesinlikle yapıyorsun o yüzden

a look at the live chat first of all is anyone still there hopefully cursive English handwriting

önce canlı sohbete bir göz atalım hala kimse yok mu umarım bitişik eğik İngilizce el yazısı

says sorry for the interruption but I am new here Oh welcome welcome to the live stream

kesinti için özür diler ama ben burada yeniyim Ah, canlı yayına hoş geldiniz

this is a live stream that takes place every single cat's up today so don't think you need

bu, bugün her bir kedinin kalktığı bir canlı yayındır, bu yüzden ihtiyacınız

it's good to go down on the couch act yeah so now I'm just looking at oh I see yeah just

olduğunu düşünmeyin, kanepeye uzanmak iyi bir harekettir. evet öyleyse şimdi sadece bakıyorum oh anlıyorum evet sadece ne

what okay then just just calm down Steve okay I'm just soap opera that is correct it's a

tamam o zaman sadece sakinleş Steve tamam ben sadece pembe diziyim bu doğru bu bir

soap opera hmm yes a lot of people got their own opinions on breaks it of course yes well

pembe dizi hmm evet birçok insanın kırılmalar hakkında kendi fikirleri var tabii ki evet

we did a lot of people did vote to leave because of immigration it was immigration was the

pek çok insan göçmenlik nedeniyle ayrılmak için oy kullandı,

main thing and it was also the sort of the fact that a lot of decision decisions are

asıl mesele göçtü ve aynı zamanda

made now that we can't control hmm in this country but immigration you see that that

bu konuda kontrol edemediğimiz için birçok kararın alındığı bir tür gerçekti hmm ülke ama göçmenlik görüyorsun ki bu

was a good see that was a total lie that we were told about it okay anyway Steve Steve

iyi bir görüştü, bize bunun hakkında söylendiği tamamen bir yalandı tamam her neyse Steve Steve

I've got I've really really got Andy mr. Duncan no it's not I don't really want to move it

Bende gerçekten Andy gerçekten var Bay. Duncan, hayır, gerçekten taşımak istemiyorum,

I just want to stop talking about politics because you do realize that we've probably

sadece siyaset hakkında konuşmayı bırakmak istiyorum çünkü

lost probably half of our viewers I don't think we have I do you want to take a bet

izleyicilerimizin muhtemelen yarısını kaybettiğimizin farkındasın, kaybettiğimizi sanmıyorum.

on that yes but only controversial to people living in Britain not anyone else living around

buna bahse girerim evet ama yalnızca Britanya'da yaşayan insanlar için tartışmalıdır, dünyanın başka yerlerinde yaşayan başka kimse için değil

the world yes I've got my passport everyone I've got my passport let's zoom in on my passport

evet pasaportum var herkes pasaportum var hadi pasaportumu yakınlaştıralım

I have my new passport it arrived yesterday so now I can officially travel anywhere in

yeni pasaportum dün geldi, şimdi ben resmi olarak dünyanın herhangi bir yerine seyahat edebiliyorum

the world and in some cases I can travel without a visa very nice now the reason why I got

ve bazı durumlarda vizesiz seyahat edebiliyorum şimdi çok güzel

a new passport was nothing to do with brexit nothing to do with it so I just want to clear

yeni bir pasaport almamın sebebi brexit ile hiçbir ilgisi yoktu bu yüzden sadece bunu açıklığa kavuşturmak istiyorum

that up but you've run out and your passport had expired my passport had expired but I

ama sen' bitti ve pasaportunuzun süresi doldu pasaportumun süresi dolmuştu ama

have my new passport with my my lovely photograph oh isn't that lovely what a lovely photograph

elimde güzel fotoğrafımla birlikte yeni pasaportum var oh o kadar güzel değil mi ne güzel bir fotoğrafa

would you like to have a look notice those hideous it's hideous Lewis makes a makes a

bakmak ister misiniz o iğrenç lewis'in yaptığı iğrençliğe dikkat edin

very good point of course one of our more senior viewers that it's all about democracy

çok iyi bir nokta elbette daha kıdemli izleyicilerimizden biri, her şeyin demokrasiyle ilgili olduğunu

and we must respect the Democrat the the democratic process and that of course is something that

ve Demokrat'a demokratik sürece saygı duymalıyız ve bu elbette

Prime Minister May has said all along that is absolutely vital that we leave because

Başbakan May'in başından beri söylediği bir şey, ayrılmamız kesinlikle hayati önem taşıyor çünkü

if we don't is going to be a complete betrayal of the democratic process even if in reality

eğer biz Gerçekte

if because only about 75 percent I think was any bad 70 percent of people voted but I think

sadece yüzde 75'i kötü olduğu için insanların yüzde 70'i oy kullanmış olsa bile, yapmamak demokratik sürece tam bir ihanet olmayacak, ancak bence

if you'd force everybody to vote that it would have been a different result but that's the

herkesi oy vermeye zorlarsanız bu kötü olurdu. farklı bir sonuç ama bu

democratic process is that is that was the vote 52 48 so we must leave but it mustn't

demokratik süreç şu ki bu 52 48 oylamaydı, bu yüzden ayrılmalıyız ama bu

be a hard brexit because it's basically just 50/50 okay so that's been the whole problem

zor bir brexit olmamalı çünkü temelde sadece 50/50 tamam yani başından beri tüm sorun buydu

all along I just overlapping okay Steve a way to leave okay at the risk of repeating

ben sadece üst üste biniyorum tamam Steve ayrılmanın bir yolu tamam kendimi tekrar etme riskini göze alarak

myself, shall we talk about something else well first

başka bir şeyden bahsedelim mi öncelikle

of all thank you for your lovely messages we can't read all of them of course because

güzel mesajlarınız için teşekkür ederim hepsini okuyamayız tabi ki çünkü

there are so many but Inigo says why do people from the UK who live abroad call themselves

çok fazla ama Inigo diyor ki neden insanlar yurtdışında yaşayan İngiltere'den kendilerine

expat but people from Poland who live in the UK call you call immigrants I don't think

expat diyorlar ama İngiltere'de yaşayan Polonyalılar size göçmen diyorlar Bence

anyone says immigrants they say it's a different thing yes that's it so if we went to Poland

kimse göçmen demiyor bunun farklı bir şey olduğunu söylüyor evet bu kadar yani Polonya'ya gitseydik

you would call us immigrants yes it was a it's if but if you went you would call yourself

bize göçmen derdiniz evet öyleydi ama gitseydin kendine

an expat I've came here there's difference there but there is there is there is a very

expat derdin ben buraya geldim orada fark var ama çok çok

very distinct difference in the fact that if you if you emigrate or if you are an immigrant

belirgin bir fark var ki eğer göç edersen ya da bir göçmen

they sometimes are different things so in if you emigrate you just go to another country

bunlar bazen farklı şeylerdir, yani göç ederseniz, sadece yaşamak için başka bir ülkeye gidersiniz,

to live but an immigrant quite of an immigrant quite often will be someone who's going somewhere

ancak oldukça göçmen bir göçmen, genellikle ekonomik nedenlerle bir yere giden biri olacaktır, bu

for for economical reasons as well so economic reasons so the to get a job or get a better

nedenle ekonomik nedenlerle bir iş bulmak veya daha iyi bir

way of life so so there are many different types of immigrant but I do take your point

yaşam tarzı elde edin, bu yüzden birçok farklı göçmen türü var ama sizi anlıyorum

and there is a sort of I suppose there is a sense of arrogance that goes with a person

ve sanırım İngiltere'de veya Birleşik Krallık'ta veya Birleşik Krallık'ta yaşamış bir insanda bir tür kibir duygusu var.

who maybe lived in England or the UK or the United States and then they go to live somewhere

Amerika Birleşik Devletleri ve sonra başka bir yerde yaşamaya gidiyorlar,

else so yes I but I do it I yes I think that's a fair point yes but now if we went to work

yani evet ben ama ben bunu yapıyorum evet bence bu adil bir nokta evet ama şimdi

abroad we if English people go to live abroad say we go to live in France you're both we

yurtdışında çalışmaya gidersek, İngilizler yurtdışında yaşamaya giderse Fransa'da yaşamaya gideriz derler. ikimiz de

would work we're immigrants what we would say we were immigrants you would say you were

çalışırdık biz göçmeniz ne biz göçmendik derdik siz göçmensiniz diyeceksiniz

an immigrant but you would also call yourself an expat yes so that's just a phrase that

ama aynı zamanda kendinize göçmen de diyeceksiniz evet yani bu sadece

we use when we talk to ourselves when we're living in another country we're still immigrants

kendimizle konuşurken kullandığımız bir deyim. Başka bir ülkede yaşıyorsak,

if we're living in another country it's not that we're calling ourselves something to

başka bir ülkede yaşıyorsak, hâlâ göçmenizdir. Bu, kulağa daha iyi gelmesi için kendimize bir şey dediğimiz anlamına gelmez;

make it sound better that is just that that phrase is presumably used to mean any group

of people that you say that about yourself when you're living in another country mm-hmm

başka bir ülkede yaşarken kendin hakkında mm-hmm

but if we went to live in France or PO if I went to live in Poland I would be an immigrant

ama Fransa'da ya da PO'da yaşamaya gidersek Polonya'da yaşamaya gidersem göçmen olurum

yeah in Poland but but you're more likely to call yourself an expat because it sounds

evet Polonya'da ama ama sen kendine daha çok göçmen diyorsun çünkü

as if you're still living your English life somewhere else I think that's yes but I think

İngiliz hayatınızı hala başka bir yerde yaşıyormuşsunuz gibi geliyor, bence bu evet ama bence

it's people do I mean we've got Polish communities here let's say you know if you go to live

insanlar yaşıyor, yani burada Polonyalı topluluklarımız var, diyelim ki

in a like Irish people or or Chinese people they had set up their own communities when

İrlandalı gibi bir yerde yaşamaya giderseniz veya veya Çinliler bir ülkede yaşamak için gittiklerinde kendi topluluklarını kurmuşlardı

they go to live in a country and they're immigrants but there are also expats we just caught that's

ve onlar göçmen ama yeni yakaladığımız gurbetçiler de var, başka bir ülkede

just what we call ourselves when we go to live in another country we're not trying to

yaşamaya gittiğimizde kendimize böyle diyoruz, denemiyoruz.

soften anything by doing that obviously we are immigrants technically you're an immigrant

bunu yaparak herhangi bir şeyi yumuşatın açıkçası biz göçmeniz teknik olarak siz bir göçmensiniz

is located in the country okay Steve ten minutes to get my words don't mister do this where

ülkede ikamet ediyorsunuz tamam Steve sözlerimi almak için on dakika yapma bayım bunu

you keep you keep sort of talking about politics and things that send people to sleep resting

siyaset ve insanları gönderen şeyler hakkında konuşmaya devam ettiğiniz yerde yapın uyku dinlenmesi

you know it's sending people to sleep they might be interested people who have commenting

biliyorsunuz bu insanları uykuya gönderiyor ilgilerini çekebilir yorum yapan insanlar

yes well it's when when the viewing figures go down that's near brexit might yes yeah

evet pekala izlenme rakamları düştüğünde bu brexit'e yakın olabilir evet evet

that's the dangerous thing about brexit you know it's it's God who knows what long-term

brexit'in tehlikeli yanı budur bilirsiniz Tanrı bilir ne uzun vadelidir

effect this will have on us anyway a very dangerous game that's been played here anyway

nasılsa bu bizim üzerimizde çok tehlikeli bir oyun oynayacak zaten burada bir

if they risk of repeating myself yet again okay can I get these in done in 15 minutes

kez daha kendimi tekrar etme riskleri varsa tamam tamam bunları 15 dakikada bitirebilir miyim

I've got 12 of them what a minute mr. Duncan basically by the way we will be back next

12 tanesini aldım bir dakika bayım. Duncan temel olarak bu arada

Sunday for those who are wondering 2 p.m. UK time yes I'm sure well we might not do

merak edenler için önümüzdeki Pazar saat 14.00'te geri döneceğiz. Birleşik Krallık zamanı evet eminim hepsini yapamayabiliriz yapacak mıyız

all of them will we will do we will do the good ones how does that sound I think Lewis

iyi olanları yapacağız bu kulağa nasıl geliyor bence Lewis

is no if I think Lewis has got it a bit mixed up there well that's just what we X expat

hayır, eğer Lewis'in orayı biraz karıştırdığını düşünüyorsam, tam olarak bu we X expat

just means as you say an expatriate somebody who is living in another country yeah you're

sadece gurbetçi derken başka bir ülkede yaşayan biri anlamına gelir evet

also an immigrant at the same time yes but it's what we it's not what you'd call it it's

aynı zamanda bir göçmensin evet ama bu biz ne dediğin

not about what you call yourself it's about what other people call you yeah when you're

değil kendine ne dediğinle ilgili değil o ülkede o ülkede olduğunuzda diğer insanlar size evet diyor

in that in in that country but I call yourself an do you call yourself yet an expat but what

ama ben kendinize bir göçmen mi diyorsunuz ama

they're saying is groups of people who live in one place and if they're British quite

söyledikleri şey tek bir yerde yaşayan insan grupları ve eğer İngilizlerse oldukça İspanya'ya giderseniz

often they will refer to themselves as expats if you go to Spain they they have communities

genellikle kendilerinden gurbetçi olarak bahsederler,

that are just expat community that's right they're not called immigrant communities but

sadece göçmen topluluğu olan toplulukları vardır, bu doğru, göçmen toplulukları olarak adlandırılmazlar, ancak

they might be rather local people hmm they'd be called they recall that by the local people

daha çok yerel insanlar olabilirler hmm, yerel halk tarafından bunu hatırlıyorlar insanlar

definitely yes I think there might be just a distinction there well I wonder what do

kesinlikle evet bence orada sadece bir ayrım olabilir peki

Polish people call themselves if they're living in a community in the UK its what it's what

Polonyalılar Birleşik Krallık'ta bir toplulukta yaşıyorlarsa kendilerine ne diyorlar merak ediyorum, bu sizin

you refer to yourself as mm so you know that I think there's a bit of confusion there to

kendinizi mm olarak adlandırdığınız şey, yani bilirsiniz ki orada bir şey var Evet,

what people understand by the phrase if you yes a British people living in Spain call

İspanya'da yaşayan bir İngiliz halkı

themselves expats but the local people in Spain will call them we'll call them immigrants

kendilerine gurbetçi diyorsa, ancak İspanya'daki yerel halk onlara göçmen diyeceğiz,

I would imagine they won't call them expats such as the phrase we're using or foreigner

onlara gurbetçi demeyeceklerini hayal ediyorum. Kullandığımız ifade veya yabancı

scriber or foreigner that's just a phrase we use to describe ourselves but Spanish people

yazar veya yabancı bu sadece kendimizi tanımlamak için kullandığımız bir ifadedir, ancak İspanyollar

would call as immigrants just as we would call polish people living in the UK we would

göçmen olarak adlandırır, tıpkı Birleşik Krallık'ta yaşayan Polonyalılara göçmen diyeceğimiz gibi,

call them immigrants it's not a derogatory term it's just a phrase to mean people that

onlara göçmen deriz, bu aşağılayıcı bir terim değildir, sadece

have come to work here and live here yeah but maybe Polish people call themselves something

buraya çalışmak ve burada yaşamak için gelen insanları ifade eden bir cümle evet ama belki Polonyalılar kendilerine başka bir şey diyorlar

else yes that's the that's the difference right really at ten minutes that mr. Tonko

evet bu fark gerçekten on dakika sonra o bay. Tonko,

that's because you were talking again about I started just trying to explain if there's

çünkü yine hakkında konuşuyordun, ben sadece açıklamaya çalışmaya başladım, eğer hayır,

no there's no sort of racial undertones going on you know it's just terminology yes but

ırksal alt tonlar olup bitmiyorsa, bunun sadece terminoloji olduğunu biliyorsun, evet ama

you know you know how things can be twisted sometimes anyway let's have a look I'm going

biliyorsun, işlerin bazen nasıl çarpıtılabileceğini biliyorsun.

to do with the weather words to do with the weather but we haven't we haven't really looked

hava durumu ile ilgili sözler hava durumu ile ilgili olacak ama yapmadık

outside much today so let's first of all have a look outside that is a live view outside

bugün pek dışarıya bakmadık o yüzden önce dışarıya bir bakalım bu canlı bir dış görüntü

and I always like to play a game called can you see the cars and the VINs now I just saw

ve ben her zaman adında bir oyun oynamayı severim arabaları ve VIN'leri görebiliyor musun şimdi

a white van going across oh there's another there's another one that's going very fast

karşıdan geçen beyaz bir minibüs gördüm oh bir tane daha var çok hızlı giden bir tane daha var

that one I think that won't look at some of the traffic goes very fast look fancy that

o bence o bakmayacak trafiğin bir kısmı çok hızlı akıyor bak sen

you can't you can't see the cars going by no please tell me you can see them can't see

yapabilirsin' t geçen arabaları göremiyorsun hayır lütfen bana onları görebildiğini söyle

a road I really do think mister sighs I've got to view the country here mr. Duncan I

bir yolu göremiyor bence gerçekten bay iç çekiyor burada ülkeyi görmem lazım bay Duncan

can't see any cars really no you can't see the cars going by no well I've got I'm looking

hiç araba göremiyorum gerçekten hayır geçen arabaları göremiyorsun bende var

at it on a very small screen are there I saw one then there we go there's two that's it

çok küçük bir ekranda bakıyorum orada mı bir tane gördüm sonra işte başlıyoruz iki tane var o kadar

don't forget you're looking at it on a big screen I'm looking at it on a small screen

büyük ekranda baktığını unut ben küçük ekranda bakıyorum

I think I think between you and me I think mr. Steve needs glasses I think we're gonna

sanırım aramızda kalsın sanıyorum bayım Steve'in gözlüğe ihtiyacı var, sanırım

run over today mr. Duncan just as just as bricks it's going to run over I think I think

bugün üzerinden geçeceğiz bayım. Duncan tıpkı tuğlalar gibi üzerinden geçecek Sanırım

I think someone's gonna run over you so let's have a look at some words to do with the weather

birinin üzerinizden geçeceğini düşünüyorum o yüzden hava ile ilgili bazı kelimelere bir göz atalım

because there it is the weather today looking outside isn't it lovely now that is very windy

çünkü bugün hava böyle dışarı bakınca şimdi çok güzel değil mi bu çok rüzgarlı hava

it's very windy and cold so Steve first one under the weather some of these will be quite

çok rüzgarlı ve soğuk bu yüzden Steve havanın altında birincisi bunlardan bazıları oldukça

familiar but I've got found quite a few sort of more obscure ones under the weather what

tanıdık gelecek ama havanın altında epeyce belirsiz olanlardan buldum,

does that mean it means you're feeling unwell sad tired under the weather imagine lots of

bu ne anlama geliyor? iyi değil üzgün yorgun havanın altında çok

heavy clouds and rain pressing down on you stop for example sorry I can't come to the

yoğun bulutların ve yağmurun üzerinize yağdığını hayal edin durun örneğin üzgünüm

party tonight I just feel a bit under the weather so you're not feeling very well I

bu gece partiye gelemeyeceğim sadece havanın biraz kötü olduğu için pek iyi hissetmiyorsunuz iyi

heard you were ill yesterday are you better or are you still feeling under the weather

olduğunuzu duydum dün hasta daha iyi misin yoksa hala kötü mü hissediyorsun

oh I've got no energy today so I went to that party last night I got home very late and

oh bugün hiç enerjim yok bu yüzden dün gece o partiye gittim eve çok geç geldim ve

had too much to drink I feel under the weather today I think I've got the flu coming I feel

çok fazla içki içtim bugün kendimi kötü hissediyorum sanırım ben' Grip olmak üzereyim Artık

under the weather that's used quite commonly now you can have a fair weather friend a fair

oldukça sık kullanılan havanın altında hissediyorum güzel hava arkadaşına sahip olabilirsin güzel

weather friend is a friend who is unreliable who only wants to know you or be around you

hava arkadaşı güvenilmez bir arkadaştır, sadece seni tanımak veya işler iyi giderken yanında olmak isterler

when things are going well they just want to be with you to go to parties and go shopping

seninle birlikte olmak, partilere gitmek, alışverişe gitmek,

and have chat and have a laugh and go out for a drink or a meal but then when something

sohbet etmek, gülmek, bir şeyler içmek veya yemek yemek için dışarı çıkmak ama sonra başına kötü bir şey

bad happens to you or something difficult suddenly they don't want to be any help to

geldiğinde veya zor bir şey olduğunda aniden sana yardım etmek istemezler.

you it's a fair-weather friend for example I thought Juli was my friend but she hasn't

iyi hava arkadaşı mesela Juli'yi arkadaşım sanıyordum ama

called me once since my divorce she's just a fair-weather friend so they're not there

boşandığımdan beri beni bir kez bile aramadı o sadece iyi hava arkadaşı o yüzden onlar

to support you in the bad times they're only there for the good times another example John

kötü gününde seni desteklemek için orada değiller sadece oradalar iyi günler için başka bir örnek John

is just a fair-weather friend when my car was off the road for two weeks he wouldn't

sadece bir güzel hava arkadaşıdır, arabam iki hafta boyunca yoldan çıktığında

even give me a lift into work Fairweather friend well mr. Duncan it has been raining

beni işe bile bırakmaz . Duncan

very heavily outside yesterday we walked into town for our Saturday meal and we walked back

dün dışarıda çok şiddetli yağmur yağıyor Cumartesi yemeğimiz için şehre gittik ve

in very heavy rain it was raining cats and dogs we got soaked to the skin so raining

çok şiddetli yağmurda geri döndük Kedi ve köpek yağmuru iliklerimize kadar sırılsıklam olduk bu yüzden

cats and dogs just means it's raining very heavily we will get soaked to the skin if

kedi ve köpek yağmuru çok şiddetli yağmur yağdığı anlamına geliyor iliklerine kadar sırılsıklam ol

we go out for a walk now it's raining cats and dogs another phrase you can use come rain

yürüyüşe çıkarsak şimdi yağmur yağıyor kediler ve köpekler kullanabileceğiniz başka bir ifade come rain

or shine if you use that framed phrase come rain or shine it's used to say that something

or parla o çerçeveli ifadeyi kullanırsanız come rain or parla

will always happen despite the weather or difficult conditions or circumstances for

hava durumuna rağmen her zaman bir şeyler olacağını söylemek için kullanılır veya zor koşullar veya koşullar,

example Julie goes jogging every day come rain or shine so she goes out for jogging

örneğin Julie her gün koşuya çıkıyor, yağmur yağsın ya da parıldasın, bu nedenle

for exercise no matter what the weather but it doesn't have to refer to weather necessarily

hava nasıl olursa olsun egzersiz yapmak için koşuya çıkıyor, ancak hava durumundan bahsetmek zorunda değil,

that example was referring to weather but another example could we could be I'll always

bu örnek hava durumundan bahsediyordu, ancak başka bir örnek verebilir miyiz?

be there for you come rain or shine so you're not meaning the weather there you meaning

yağmurda ya da güneşte her zaman yanında olacağım yani oradaki havayı kastetmiyorsun yani

no matter what happens in your life you'll always be there that come the good times or

hayatında ne olursa olsun her zaman orada olacaksın iyi günde ya da

the bad times you will always be there so whatever happened you could use the phrase

kötü günde her zaman olacaksın orada ol, böylece ne olursa olsun,

whatever happens to replace that I'll always be there for you come rain or shine

ne olursa olsun, her zaman senin için orada olacağım ifadesini kullanabilirsin, yağmur yağsın ya da parıldasın,

save for a rainy day or save up for a rainy day we're talking about saving money here

yağmurlu bir gün için tasarruf edin ya da yağmurlu bir gün için biriktirin, burada para biriktirmekten bahsediyoruz,

so this is to put aside money or funds when times are good in anticipation that things

yani bu gelecekte kötü şeyler olabileceği beklentisiyle zaman iyiyken bir kenara para veya para yatırmak,

may be bad in the future so building up savings in case something goes wrong say your car

bu nedenle bir şeyler ters giderse diye tasarruf biriktirmek, diyelim ki arabanız

crashes and you need to buy a new car or you might lose your job in the future and you

çarpıyor ve yeni bir araba almanız gerekiyor, aksi takdirde gelecekte işinizi kaybedebilirsiniz. ve kötü zamanlarda veya yağmurlu günlerde

want to have money saved up to protect you or in bad times or rainy days is that what

sizi korumak için para biriktirmek istiyorsunuz,

the synonym for that would be I took right every day looks good now but what happens

bunun eşanlamlısı her gün doğru olanı yapıyorum şimdi iyi görünüyor ama

if I lose my job we need to put some money aside for a rainy day so a rainy day is when

işimi kaybedersem ne olur kenara biraz para koymamız gerekiyor yağmurlu bir gün için yani yağmurlu bir gün,

things aren't going so well and you might have lost a job but you need to buy things

işlerin pek iyi gitmediği ve işinizi kaybetmiş olabileceğiniz ama bir şeyler satın almanız gerektiği

so if you've got savings you're protected do you ever chase rainbows so if you chase

için paranız varsa korunursunuz hiç gökkuşağını kovalar mısınız yani kovalarsanız

rainbows it means that you're chasing something or trying to achieve something that is impossible

gökkuşakları, bir şeyi kovaladığınız veya imkansız

or very difficult to achieve for example to be very topical the politicians are chasing

veya başarması çok zor bir şeyi başarmaya çalıştığınız anlamına gelir, örneğin çok güncel olmak için politikacılar

rainbows if they think brexit will happen on the 29th of March so if you chase reality

gökkuşaklarını kovalıyorlar, eğer Brexit'in 29 Mart'ta gerçekleşeceğini düşünüyorlarsa, bu yüzden eğer gerçeği kovalarsanız

if you were trying to you see a rainbow in the sky you can never actually catch it it's

gökyüzünde bir gökkuşağı görmeye çalışıyordunuz aslında onu asla yakalayamazsınız bunu

impossible to do so chasing rainbows means to try and achieve something on or go after

yapmak imkansız bu yüzden gökkuşağını kovalamak, bir şeyi denemek ve başarmak veya

something that's impossible or very difficult to find another example would be Janet is

imkansız veya bulması çok zor olan bir şeyin peşinden gitmek anlamına gelir, başka bir örnek, Janet'in

chasing rainbows if she thinks Paul will ever marry her another synonym you could use the

gökkuşağını kovalaması olabilir Paul'ün bir gün onunla evleneceğini düşünüyorsa, başka bir eşanlamlı olarak,

the phrase a pipe dream to replace chasing rainbows as well or have your head in the

boş bir rüya ifadesini gökkuşaklarını kovalamak yerine kullanabilirsiniz ya da kafanız bulutlarda olsun,

clouds which I'll come on to now the phrase to have your head in the clouds means to have

şimdi geleceğim bu ifade, kafanız bulutlarda olmak anlamına gelir

unrealistic or impractical ideas about something all it means just a daydream as well so John

bir şey hakkında gerçekçi olmayan veya pratik olmayan fikirlere sahip olmak, tüm bunlar aynı zamanda sadece bir hayal anlamına geliyor, bu yüzden John

has had his head in the clouds all day since meeting that new girl I think he's in love

o yeni kızla tanıştığından beri bütün gün aklını karıştırdı sanırım

with her so he's in a daydream II state he's have got his head in the clouds he's not thinking

ona aşık, bu yüzden bir hayal halinde II onunkine sahip kafası bulutlarda

about anything else but this new person he's just met another example the boss has his

başka bir şey düşünmüyor yeni tanıştığı bu yeni insan başka bir örnek başka bir örnek patron

head in the clouds if he thinks we're going to achieve those targets this year so an unrealistic

bu yıl bu hedeflere ulaşacağımızı düşünüyorsa kafası bulutlarda yani gerçekçi olmayan bir

target an unrealistic idea to have your head in the clouds over something if you ever had

hedef sizin sahip olmak için gerçekçi olmayan bir fikir kafanız bulutların içinde olsaydı, bir şeyin üzerinde bulutların

your head in the clouds mr. Duncan I think my my head is permanently in the clouds you

üzerinde kafanız vardı bay. Duncan, sanırım kafam sürekli olarak bulutların arasında,

often say that about me another another idiom about clouds be on cloud nine if you're on

sık sık benim hakkımda bulutlarla ilgili başka bir deyimin bulutların üzerinde olması gerektiğini söylüyorsun, eğer

cloud nine you're just blissfully happy you're in a really ecstatic happy state of mind I'm

dokuzuncu bulutun üzerindeysen, sadece mutlu bir şekilde mutlusun, gerçekten kendinden geçmiş mutlu bir ruh halindesin

on cloud nine Joanne said yes when I asked her to marry me Martha has been on cloud nine

Dokuz buluttayım Joanne ona benimle evlenme teklif ettiğimde evet dedi Martha

since she got her promotion at work now nobody really knows where the phrase on cloud nine

işte terfi ettiğinden beri dokuz bulutun üzerindeydi şimdi kimse dokuz bulutun nereden geldiğini gerçekten bilmiyor bu

comes from so cloud nine is a very happy place to be but nobody really knows where the phrase

yüzden dokuz bulut çok mutlu bir yer be ama kimse bu ifadenin nereden geldiğini gerçekten bilmiyor,

comes from there is one explanation that I think meteorologists used to name clouds and

bence meteorologların bulutları adlandırmak için kullandıkları bir açıklama var ve

the number nine cloud was this lovely fluffy wonderful cloud but they don't really know

dokuz numaralı bulut bu sevimli kabarık harika buluttu ama

if it comes from there there's a lot of controversy about where cloud 9 comes from but it just

oradan gelip gelmediğini gerçekten bilmiyorlar çok fazla tartışma var bulut 9'un nereden geldiği hakkında ama bu sadece

means to be in a very happy and blissful state like I am now on the live chat with mr. Duncan's

şu anda Bay ile canlı sohbette olduğum gibi çok mutlu ve keyifli bir durumda olmak anlamına geliyor. Duncan'ın

show I'm on cloud 9 you're certainly on something but the opposite of that mr. Duncan or the

şovu I'm on cloud 9, kesinlikle bir şeyin üzerindesiniz ama bunun tam tersi bayım. Duncan ya da

near opposite with that is to have a face like thunder a face like thunder so obviously

bunun tam tersi, gök gürültüsü gibi bir yüze sahip olmaktır, gök gürültüsü gibi bir yüze sahip

thunder if you got thunder cloud that dark gloomy miserable so it just means to be obviously

olmaktır, eğer gök gürültüsü bulutunuz varsa o kadar karanlık, kasvetli sefil, yani bu sadece açıkça

angry or upset about something it's written on your face you're really upset you've got

kızgın veya yüzünüze yazılan bir şeye üzülmek anlamına gelir. gerçekten üzgün huysuz

a moody angry face what's happened you've got a face like thunder who's upset you you

sinirli bir suratın var ne oldu gök gürültüsü gibi bir suratın var seni üzen

might say to somebody he didn't say anything but his face was like thunder he just walked

birine diyebilirsin o bir şey söylemedi ama yüzü gök gürültüsü gibiydi sadece

out the door and slammed it behind him have a face like thunder you know you can see that

kapıdan çıktı ve arkasından çarptı onun gök gürültüsü gibi bir yüzü var, bilirsiniz,

on people's faces they look really angry something's upset them but of course it could just be

insanların yüzlerinde gerçekten kızgın göründüklerini görebilirsiniz, bir şey onları üzmüştür ama elbette bu

all a storm in a teacup so if you've got a storm in a teacup that means you're getting

sadece bir çay bardağındaki bir fırtına da olabilir, bu yüzden bir çay bardağındaki fırtına varsa bu sizsiniz demektir'

upset about something and that is really just a very small problem an exaggerated problem

Bir şey hakkında üzülüyorsunuz ve bu gerçekten çok küçük bir sorun abartılı bir sorun

not as bad as it seems to get angry or worried or anxious about a minor issue or problem

göründüğü kadar kötü değil küçük bir sorun veya sorun için kızmak, endişelenmek veya endişelenmek

is a storm in a teacup because obviously via if you've got a tea a small little vessel

bir çay fincanındaki fırtınadır, çünkü belli ki elinizde varsa bir çay,

like a teacup and there's a storm in there you so it's very it localized to that small

çay fincanı gibi küçük bir kap ve içinde bir fırtına var, bu yüzden o küçük

area it's not a big problem at all for example don't keep worrying about what to wear to

alana lokalize, hiç de büyük bir sorun değil, örneğin, gideceğiniz partide ne giyeceğinizi düşünmeyin.

the party you're getting upset over nothing it's just a storm in a teacup bill is making

hiçbir şey için üzgün sadece bir çay fincanı faturasında bir fırtına var

a huge fuss about somebody parking in his spot at work he's just making a big storm

birisinin iş yerindeki yerine park etmesiyle ilgili büyük bir yaygara çıkarıyor o sadece

in a tea a cup though somebody's parking in his spot at work he's creating a big fuss

bir çay ve bir fincanda büyük bir fırtına çıkarıyor ama birisi işyerinde kendi yerine park ediyor o büyük bir yaygara çıkarıyor

it's really of no consequence it's just a storm in a teacup we've had this one before

bu gerçekten hiçbir önemi yok, sadece bir çay fincanındaki fırtına, bunu daha önce yaşadık, demek istediğim, karla

I mean when we've looked at idioms to do with with snow and this is to be snowed under because

ilgili deyimlere baktığımızda ve bu, altına kar yağmak içindir, çünkü

obviously snow is a type of weather it just means you've got too much to do can you give

kar bir hava türüdür, bu sadece sen anlamına gelir. Yapacak çok işim var

that project to somebody else please I'm just really snowed under at the moment so you've

o projeyi bir başkasına verebilir misin lütfen şu anda gerçekten kar altındayım bu

got a rule is like you've just buried in some in in in in work I'll fix that leaking tap

yüzden bir kuralın var sanki işin içine gömmüşsün gibi o sızdıran musluğu

some other time I'm just snowed under at the moment now sometimes you might get in a fog

başka bir zaman onarın ben şu anda kar altındayım şimdi bazen bir sisin içine girebilirsiniz

or you might get in a haze those two phrases can be used almost at the same time or similarly

veya bir sisin içine girebilirsiniz bu iki cümle neredeyse aynı anda veya benzer şekilde bir

in a fog or in a haze that means to be in a great confusion about something or it means

siste veya bir siste kullanılabilir pus, bir şey hakkında büyük bir kafa karışıklığı içinde olmak anlamına gelir veya bu,

you're not thinking clearly or you're not very alert I can't think straight today my

net bir şekilde düşünemediğiniz veya çok uyanık olmadığınız anlamına gelir.

brain is in a fog after last night's party so just like being in a fog you can't really

sis gerçekten

see clearly it's all a bit misty there's no no definite things that you can see everything's

net göremiyorsunuz biraz puslu her şey net bir şey yok görebildiğiniz her şey

all a bit blurry that your mind can be described as being in a fog you just can't think clearly

biraz bulanık zihniniz bir sisin içinde olarak tanımlanabilir sadece net düşünemiyorsunuz

I went around in a haze today four days after I lost my job I've just been enough in a haze

bugün işimi kaybettikten dört gün sonra puslu

since my girlfriend broke up with me so you can't think properly you can't think clearly

kız arkadaşım benden ayrıldığından beri yeterince pusluyum bu yüzden düzgün düşünemiyorsun net düşünemiyorsun

you're in a fog or you're in a haze I've got two more to do or running over mr. Duncan

bir sisin içindesin ya da bir sisin içindesin pus Yapmam gereken iki tane daha var ya da ezip geçiyorum bayım. Duncan

I better do this one lightning fast if something is lightning Office's is a form of weather

Bunu şimşek hızında yapsam iyi olur, eğer bir şey şimşek ise, Office'ler bir tür hava

thunder and lightning it just means if you do something lightning fast you do it very

durumu, gök gürültüsü ve şimşek, yani bir şeyi şimşek hızında yaparsanız

quickly indeed and that can be an object or it can be a your behavior as well Wow for

gerçekten çok hızlı yaparsınız ve bu bir nesne olabilir veya sizin davranışınız olabilir. Vay canına,

example you new Ford Mustang is lightning fast said somebody to me at some point in

örneğin, yeni Ford Mustang şimşek hızında dedi biri bana gelecekte bir noktada

the future you got that job finished really quickly your lightning fast today so there

bu işi çok hızlı bitirdin bugün senin şimşek hızında o yüzden işte

we go it can be an object or it can be something that you're doing people usually refer to

başlıyoruz o bir nesne olabilir veya senin olduğun bir şey olabilir yapan insanlar genellikle

it as as behavior don't they mr. Duncan mr. Duncan got his his live stream finished really

bunu davranış olarak adlandırırlar, değil mi mr. Duncan bey Duncan canlı yayınını

quickly today he was working lightning fast and the last the last one is to get wind of

bugün çok hızlı bir şekilde bitirdi, şimşek hızında çalışıyordu ve sonuncusu, bir

something to get wind of something if you get wind of something you begin to suspect

şeyin sezgisini almak için bir şeyin sezgisini almaktır, eğer bir şeyin sezgisini alırsanız, bir

something is happening you get wind or something so if you feel wind on your on your cheek

şeylerin olduğundan şüphelenmeye başlarsınız, rüzgar falan alırsınız yani örneğin yanağınızda rüzgar hissediyorsanız,

for example that means something is coming something is on the way you can feel something

bu bir şeyin geldiğini, bir şeyin yolda olduğunu, bir şeyin haberini almak için bir şeyler hissedebileceğinizi, bir

to get wind of something it means that you suspect something is happening it could be

şeyin olduğundan şüphelendiğinizi, bunun

a rumor I think for example I think there would be big I think there will be big changes

bir söylenti olabileceğini düşünüyorum, örneğin, düşünüyorum büyük şeyler olacak Bence işte büyük değişiklikler olacak

at work since this new boss has arrived now if you hear anything if you get wind of anything

bu yeni patron şimdi geldiğinden beri bir şey duyarsan eğer bir şey duyarsan

will you let me know Peter got wind that Jane was cheating on him and confronted her so

Peter'ın Jane'in onu aldattığını öğrendiğini ve onunla yüzleştiğini bana haber verir misin?

if you get wind of something means you've got your hearing something some rumors may

Bir şeyin farkına varmak, bir şey duyduğunuz anlamına gelir, bazı söylentiler,

be about something that could be happening I'm getting wind that today's live stream

olabilecek bir şey hakkında olabilir. Bugünkü canlı yayının

make becoming shortly to an end am I correct mr. Duncan

yakında sona ereceğine dair bir rüzgar alıyorum, doğru muyum bayım? Duncan

mr. Steve introduced me it does work better if your microphone is on this is my new health

bey Steve bana mikrofonunuz açıksa daha iyi çalıştığını tanıttı, bu benim yeni sağlık

fair and can you see what I'm eating I'm eating oranges Oh oranges now mr. Steve introduced

fuarım ve ne yediğimi görebiliyor musunuz Portakal yiyorum Oh portakallar şimdi bayım. Steve

me to the years he said you should start getting some you should start getting some more vitamin

beni, biraz daha C vitamini almaya başlaman gerektiğini söylediği yıllarla tanıştırdı,

C so I'm eating oranges so that's exactly what I'm doing at the moment I'm having a

bu yüzden portakal yiyorum, bu yüzden şu anda tam olarak bunu yapıyorum

nice orange part of your new Reggie regime mr. Duncan your healthy regime we won't talk

Yeni Reggie'nin güzel bir turuncu kısmını alıyorum rejim bey Duncan sağlıklı rejimin,

about the weight loss which isn't really happening but you are starting to eat a bit healthier

gerçekte olmayan kilo kaybından bahsetmeyeceğiz ama biraz daha sağlıklı beslenmeye başlıyorsun

I have never known you in 30 years to eat any type of fruit this may come as a shock

seni 30 yıldır herhangi bir tür meyve yediğini hiç görmedim, bu

to some of mr. Duncan's viewers but he never eats fruit all very rarely actually sometimes

bazıları için şok olabilir. bayın Duncan'ın izleyicileri ama o asla meyve yemiyor çok nadiren aslında bazen

it does upset his throat but you've been eating oranges for the last week and I think your

boğazını bozuyor ama geçen haftadır portakal yiyorsun ve bence

skin has improved dramatically I don't know what the viewers think I'm sorry your skin

cildin dramatik bir şekilde iyileşti izleyiciler ne düşünüyor bilmiyorum üzgünüm senin için cilt daha

is clearer and fresher and newer and younger Wow you've been eating two oranges a day have

temiz, daha taze ve daha yeni ve daha genç Vay canına, günde iki portakal yiyordunuz,

you not mr. Duncan I've got another one here I'm very impressed so these are very small

değil mi bay. Duncan, burada bir tane daha var, çok etkilendim, yani bunlar çok küçük

oranges they are very easy to peel you can get the skin off very easily can we have a

portakallar, soymaları çok kolay, kabuğunu çok kolay sıyırabilirsiniz,

last look at of the alive shadows we are going in a minute's the live chat is still very

canlı gölgelere son bir kez bakabilir miyiz, bir dakika sonra gidiyoruz canlı sohbet hala çok

busy there you go Steve Oh Cicely have very big oranges well that was very quick how long

meşgul, işte Steve Oh Cicely'nin çok büyük portakalları var, bu çok hızlıydı, ne zamandır

have you been eating oranges mr. Duncan how long have people been able to see you eating

portakal yiyorsunuz bayım. Duncan, insanlar ne zamandır seni bir

oranges for some time throughout my I mean you were you were upstaging me no you were

süredir portakal yerken görebiliyorlardı, demek istediğim, beni geride bırakıyordun, hayır, beni geride

trying to upstage me mr. Duncan I don't like that at all I don't know what you mean yes

bırakmaya çalışıyordun bay. Duncan bundan hiç hoşlanmıyorum Ne demek istediğini anlamıyorum evet

a suspicious mind somebody said for the phrase to get wind of something no it doesn't mean

şüpheli bir zihin birisi ifade için bir şeyden haberdar olmak için söyledi hayır bu

a suspicious mind it just means that yeah and you've heard a few rumors yes suspicions

şüpheli bir zihin anlamına gelmez sadece evet anlamına gelir ve sen duydun birkaç söylenti evet şüphe evet

yes you may be you're suspicious about something that's happening yes you are right and something

olabilir bir şey olduğundan şüpheleniyorsun evet haklısın ve büyük bir şey oluyor

big may be happening I eat oranges every day says Christina and grapes I have like you've

olabilir

got to eat fights and what they say to be healthy now don't the the recommendations

şimdi sağlıklı olmak için tavsiyeler günde

are that you eats five portions of fruit and vege a day although they've recently up that

beş porsiyon meyve ve sebze yemeniz yönünde değil mi son zamanlarda bunu on'a çıkardılar tamam

to ten okay potatoes don't camped yes a few people have said that that looks like a tangerine

patates kamp yapmayın evet birkaç kişi bunun mandalinaya benzediğini söyledi

yes that's exactly what it is it's a small orange it's a type of orange it's a tangerine

evet aynen öyle bu küçük bir portakal bu bir portakal türü bu bir mandalina

do you remember a few weeks ago mr. Duncan we were talking about idioms and phrases to

birkaç hafta öncesini hatırlıyormusun bay. Duncan, bebeklerle ilgili deyimlerden ve deyimlerden bahsediyorduk

do with babies and he laughed out loud when I used the phrase crack baby which means a

ve crack kokain alan bir anneden doğan bebek anlamına gelen crack baby ifadesini kullandığımda yüksek sesle güldü

baby that is born to a mother who is taking crack cocaine okay and you've laughed and

ve sen güldün ve böyle bir şey

said there's no such phrase that we were watching a television program last night where we not

olmadığını söyledin Dün akşam bir televizyon programı izliyorduk diyen tabirle burada

mr. Duncan I didn't say wait wait before you start slandering me I'm not slandering you

bay olmadık. Duncan bana iftira atmaya başlamadan önce bekle bekle demedim Sana iftira atmıyorum

I didn't say I didn't think it was real you laughed I left because it sounded funny it

Güldüğünün gerçek olduğunu düşünmedim demedim Kulağa komik geldiği için ayrıldım

sounded funny well we watched a TV cop series did we not last night and they use that very

Komik geldi Peki bir TV polis dizisi izledik dün gece yapmadık mı ve o

phrase crack baby so I you know I felt very smug anyway we laughed we laughed yes but

tabiri kullanıyorlar çatla bebeğim yani bilirsin kendimi çok kibirli hissettim zaten güldük evet güldük evet ama

I didn't I didn't think it wasn't real I know I'll write you did mr. Duncan don't get upset

düşünmedim gerçek olmadığını düşünmedim biliyorum sana yazacağım Bay. Duncan üzülme

III just it's serious it does sound funny it does sound serious but it is a phrase used

III sadece ciddi, kulağa komik geliyor, kulağa ciddi geliyor ama bence

I think in America to describe a baby born to a mother who is hooked on crack cocaine

Amerika'da crack kokain bağımlısı bir anneden doğan bir bebeği tanımlamak için kullanılan bir ifade

yes because apparently what happens the baby also becomes dependent on cocaine exactly

evet çünkü görünüşe göre bebeğe de ne oluyor? kokaine bağımlı hale geliyor tam olarak bu

that's I think is what I said that's incredible though isn't it so the so the baby is born

bence bu inanılmaz dediğim şey ama öyle değil mi yani bebek

a drug addict salish oranges yes Seville oranges we always used to do to get oranges I remember

uyuşturucu bağımlısı doğuyor salish portakalları evet Sevilla portakalları portakal almak için hep yapardık hatırlıyorum

when I was growing up oranges from Seville okay we're famous and we always use we always

portakalları büyütürken Sevilla'dan tamam biz ünlüyüz ve her zaman kullanırız her zaman kullanırız

use my mother always bought Seville oranges to make marmalade because their parent Li

annem marmelat yapmak için hep Sevilla portakalları alırdı çünkü ebeveynleri Li onlar

they're very good for making marmalade I think Seville oranges were I think there were not

marmelat yapmakta çok iyidirler sanırım Sevilla portakallarıydı bence

quite as sweet as other oranges but they were very good for making marmalade and my mother

diğerleri kadar tatlı değildi portakallar ama marmelat yapmak için çok iyilerdi ve annem

always bought Seville oranges so I don't know if you can still buy them maybe you can but

hep Seville portakalları alırdı, bu yüzden hala alabilir misin bilmiyorum ama

there are different types of orange you have the large orange a small orange tangerines

farklı portakal türleri var, büyük portakalın var, küçük portakal mandalina

there is also mandarins yes Lois makes a good point there clementines yes I can't tell the

da var. mandalina evet Lois orada iyi bir noktaya değiniyor clementines evet

difference between tangerines clementines and mandarins no I can't tanjo there is supposed

mandalina clementines ve mandalina arasındaki farkı söyleyemem hayır tanjo yapamam orada

to be a slightly different flavor but you can't really tell I think tangerines a very

biraz farklı bir tat olması gerekiyor ama gerçekten söyleyemezsin bence mandalina çok

very bright orange that there was a great progressive rock group called tangerine dream

çok parlak turuncu, mandalina rüyası adında büyük bir progresif rock grubu olduğunu,

yes many years ago Oh Sydney they've got a tangerine trees in their small farm how lovely

evet yıllar önce Oh Sidney, küçük çiftliklerinde bir mandalina ağaçları var, ne kadar güzel Oh

Oh Jeff says that yes crack baby is used in the USA yes it's just it just sounds funny

Jeff, evet, crack baby'nin ABD'de kullanıldığını söylüyor, evet sadece kulağa hoş geliyor komik kulağa

it does sound funny actually it doesn't sound like a phrase the there is real crack baby

komik geliyor aslında kulağa bir cümle gibi gelmiyor gerçek crack var bebeğim esrar bebeğine

how about a pot baby if the parents are smoking weed can you have a pot bet all right it's

ne dersiniz ebeveynler ot içiyorsa ot bahse girebilir misiniz pekala

probably not very serious is it whereas a baby that's born hooked on cocaine is probably

muhtemelen çok ciddi değildir oysa bir bebek bu kokain bağımlısı olarak doğmak muhtemelen

quite serious but I'm just I'm just now imagining a baby with a marijuana spliff hanging out

oldukça ciddi ama ben sadece şimdi ağzından marijuana spliff sarkan bir bebek hayal ediyorum

of its mouth it works it doesn't work like that does it the baby comes crawling out of

işe yarıyor öyle çalışmıyor öyle değil mi bebek rahimden sürünerek çıkıyor

the womb and then and then searches searches looks for a bong to smoke on as soon as it

ve sonra ve sonra aramalar, çıkar çıkmaz tüttürmek için bir nargile arar, bu

comes out so she searches for a what well isn't a bong isn't that something that you

yüzden nargile ne iyi değil mi diye arar, bu senin uyuşturucu kullandığın bir şey değil miydi,

used to smoke drugs I don't know well the baby comes out of the womb and then immediately

iyi bilmiyorum bebek geliyor rahimden çıkıp hemen

looks for a needle to inject it is on a cartoon it's not funny no but we're making light of

enjekte edecek iğne arıyor çizgi filmde komik değil ama biz bunu hafife alıyoruz

it but it's obviously not funny we how about you are making light of it anyway we're going

ama belli ki komik değil ya sen hafife alıyorsun nasılsa

nasty we are going because we are going I am going to make some hot cross buns and a

pisleşiyoruz gidiyoruz çünkü gidiyoruz Biraz sıcak çapraz çörek yapacağım ve bir

cup of tea oh that sounds great I am absolutely I haven't eaten anything today I've eaten

bardak çay oh kulağa harika geliyor kesinlikle öyleyim bugün hiçbir şey yemedim

nothing no that's what I just said just a few small slices of orange yes segments of

hiçbir şey yemedim hayır öyle dedim sadece birkaç küçük portakal dilimleri evet portakal dilimleri evet

orange yes subscribe those what you were eating there a segment of orange okay I don't know

abone ol orada yediklerine bir portakal dilimi tamam

why I'm laughing we're going now Steve we have to go now and feel sad I've just liven

neden gülüyorum bilmiyorum şimdi gidiyoruz Steve şimdi gitmeliyiz ve üzülmeliyiz

DUP yes I don't know what it is you what we start to liven up you used to fall asleep

DUP'u canlandırdım evet bilmem ne sensin biz ne canlandırmaya başlıyoruz

in the past you used to start falling asleep but now you seem very lively nobody's coming

eskiden uyuyakalırdın uykuya dalmaya başlardın ama şimdi çok canlı görünüyorsun

to my shirt by the way Jeff always used to say comment on my on my dress I thought that

jeff'in hep dediği gibi kimse gömleğime gelmiyor yorum yap benim elbisemde Bunun

was Pedro was it Pedro used to compliment your shirts I mean complimented for a long

Pedro olduğunu sanıyordum Pedro senin gömleklerine iltifat eder miydi?

time anyways let's go shall we because I think everyone's tuning away bye bye Steve's going

now see you next week Steve see you next week for more controversy and more talk about brexit

daha fazla tartışma ve brexit hakkında daha fazla konuşma

and hopefully something interesting bye and there goes mr. Steve here we back next week

ve umarım ilginç bir şey için güle güle ve işte bay. Steve burada haftaya geri dönüyoruz,

it's now going off to make a cup of tea and a tea cake I get the feeling that Steve might

şimdi bir fincan çay ve çay keki yapmaya gidiyor

also be a little bit hungry as well because you know doing this it makes you very hungry

two hours I stand here talking to you in fact two hours and twelve minutes today one last

seninle konuşuyorum aslında bugün iki saat on iki dakika canlı sohbete son bir kez

look at the live chat and then we are out of here matrix says mr. Steve's shirt is very

baktıktan sonra matrixten gidiyoruz diyor bay. Steve'in gömleği çok

nice Thank You Lilia thank you Jeff thank you Guadalupe my mother prepared homemade

güzel Teşekkürler Lilia teşekkürler Jeff teşekkürler Guadalupe annem

orange marmalade last week but she didn't take out the little white veins so it tasted

geçen hafta ev yapımı portakal marmelatı hazırladı ama küçük beyaz damarları çıkarmadı bu yüzden tadı

quite bitter i I like marmalade but I don't like marmalade with the skin so normally they

oldukça acıydı i marmelatı severim ama marmelatlı marmelatı sevmem deri o kadar normalde

have the little shreds of skin inside so I don't like that so I I I like marmalade without

içlerinde küçük deri parçaları var bu yüzden bundan hoşlanmıyorum bu yüzden ben

the skin to be honest matrix says goodbye Thank You David Thank You Sydney Thank You

derisiz marmelatı severim dürüst olmak gerekirse matrix veda ediyor Teşekkürler David Teşekkürler Sydney Teşekkürler

Martha as well thanks a lot for joining us today and I hope you've enjoyed it it's been

Martha da bugün bize katıldığınız için çok teşekkürler ve umarım beğenmişsinizdir

interesting some moments of controversy one or two things that we wanted to say today

ilginç bazı tartışma anları oldu bugün söylemek istediğimiz bir iki şey

and well of course I will see you next Sunday from 2:00 p.m. UK time have a great st. Patrick's

ve tabii ki gelecek Pazar 14:00'ten sonra görüşürüz. Birleşik Krallık zamanı harika bir st.

Day by the way if you are celebrating and of course during the week you will see lots

Bu arada Aziz Patrick Günü'nü kutluyorsanız ve tabii ki hafta boyunca

of new lessons a new English lesson every day I'm not joking every day a new lesson

birçok yeni ders göreceksiniz her gün yeni bir İngilizce dersi Şaka yapmıyorum her gün yeni bir ders

tomorrow and Tuesday and for the rest of the week every week and I will be back next Sunday

yarın ve Salı ve haftanın geri kalanında her hafta ve gelecek Pazar saat

from 2 p.m. UK time you can send a donation to PayPal the address is going by underneath

14:00'ten sonra döneceğim. Birleşik Krallık'ta PayPal'a bağış gönderebileceğiniz zaman, adres

right now and of course well you know what's coming next of course you know what's coming next...

şu anda altından geçiyor ve tabii ki sırada ne olduğunu biliyorsunuz tabii ki sırada ne olduğunu biliyorsunuz...

next until we meet again here on the 30 year old World Wide Web…

sıradaki, burada 30 yıllık World Wide Web'de tekrar buluşana kadar …

ta ta for now.

Şimdilik ta ta.