💘 'LOVE is BLIND' 💋 / English Addict LIVE chat & Learning / Sun 13th FEBRUARY 2022 - with Mr Duncan

Love is in the air

everywhere I look around

Etrafıma baktığım her yerde havada aşk var

and love is in the air

ve

with every sight and every sound.

her görüşte ve her sesle aşk havada.

Here we go. Yes, we are back together.

İşte başlıyoruz. Evet, tekrar birlikteyiz.

Hello. To you.

Merhaba. Sana.

I hope you are having a good weekend.

Umarım iyi bir hafta sonu geçiriyorsundur.

My weekend is okay.

Hafta sonum tamam.

Looking out of the window right now.

Şu an pencereden dışarı bakıyorum.

You can see it is a little grey.

Biraz gri olduğunu görebilirsiniz.

We have a great day today.

Bugün harika bir gün yaşıyoruz.

The pigeons are all getting rather excited because love is in the air.

Güvercinlerin hepsi oldukça heyecanlanıyor çünkü havada aşk var.

As we will find out during today's live stream,

Bugünkü canlı yayında öğreneceğimiz gibi,

which comes to you live from the birthplace of the English language,

size İngilizcenin doğum yerinden canlı olarak geliyor,

which just happens to be, oh, my goodness, it's England.

aman Tanrım, orası İngiltere.

New Love is definitely in the air today.

New Love bugün kesinlikle havada.

Hi, everybody. This is Mr.

Selam millet. Ben

Duncan in England. How are you today?

İngiltere'den Bay Duncan. Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay?

?

I hope so.

Umarım. Mutlu

Are you happy? Are you happy?

musun? Mutlu musun?

Yes, we are.

Evet öyleyiz.

Still allowed to have some fun here in the world,

even though a lot of people at the moment are feeling angry, disappointed

Şu anda pek çok insan kızgın, hayal kırıklığına uğramış

even outraged.

hatta çileden çıkmış olsa da, yine de burada, dünyada biraz eğlenmemize izin veriliyor.

But yes, it is still possible

Ama evet, yine de

to have a smile on your face.

yüzünüzde bir gülümseme olması mümkün.

And of course, sometimes it's

Ve elbette, bazen

nice to be a little bit silly.

biraz aptal olmak güzeldir.

I must admit, I opened my curtains this morning

İtiraf etmeliyim ki bu sabah perdelerimi açtım

and I looked outside and I was so pleased to see

ve dışarıya baktım ve

there was no mushroom cloud in the sky.

gökyüzünde mantar bulutu olmadığını görünce çok sevindim. Ne

Isn't it nice The world is still here.

güzel değil mi Dünya hala burada.

We've managed not to blow ourselves up just yet.

Henüz kendimizi havaya uçurmamayı başardık.

Here we go, then. Yes. My name is Mr. Duncan.

İşte başlıyoruz o zaman. Evet. Benim adım Bay Duncan.

My name is Duncan.

Benim adım Duncan.

I talk about English.

İngilizce hakkında konuşuyorum.

You might say that I am one of those up there.

Oradakilerden biri olduğumu söyleyebilirsin.

They're up there in the top of my screen.

Orada, ekranımın üst kısmındalar.

I am an English addict, and I have a feeling that you might be one of those as well.

Ben bir İngiliz bağımlısıyım ve senin de onlardan biri olabileceğine dair bir his var içimde.

I hope you are feeling good.

Umarım iyi hissediyorsundur.

Yes, I talk about English.

Evet, İngilizce hakkında konuşuyorum.

I like English very much.

İngilizceyi çok seviyorum.

I like the language.

Dili beğendim.

I've been learning English

since I was born, basically.

Temelde doğduğumdan beri İngilizce öğreniyorum.

Maybe that's the reason why I love it so much.

Belki de bu yüzden çok seviyorum.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

Yes, we have made it all the way to the end of another weekend

Evet, bir haftasonunun daha sonuna geldik

and also almost halfway through another month.

ve bir ayın daha yarısına geldik.

Yes, it's

Evet,

a very romantic weekend.

çok romantik bir hafta sonu.

And of course, tomorrow it gets even more romantic.

Ve tabii ki yarın daha da romantik bir hal alıyor.

We have made it all the way to Sunday

Pazar

Deep, deep doo doo doo doo doo doo doo.

Derinliğine kadar geldik, derin doo doo doo doo doo doo doo.

Here we go again. Yes. It's nice to see you.

Yine başlıyoruz. Evet. Seni görmek güzel.

To see you. Very lovely and glad.

Seni görmek. Çok sevimli ve mutlu.

And I'm happy.

Ve mutluyum.

I'm so happy that you are here.

Burada olduğun için çok mutluyum.

Very happy. In fact, yes.

Çok mutlu. Aslında evet.

As I just mentioned, love is in the air

Az önce bahsettiğim gibi, havada aşk var

because tomorrow here in the UK, it is Valentine's Day.

çünkü yarın burada, Birleşik Krallık'ta Sevgililer Günü.

So a lot of people a lot of men

Pek çok insan, pek çok erkek tam da

at this very moment are rushing around, panicking.

şu anda panik içinde koşuşturuyor.

And you know why?

Ve nedenini biliyorsun?

Because they've forgotten to buy their sweetheart,

Sevgililerine, kız arkadaşlarına

their girlfriend or their wife

veya eşlerine

or perhaps even boyfriend or husband

hatta belki erkek arkadaşlarına veya kocalarına

they've forgotten to buy a gift.

hediye almayı unuttukları için hediye almayı unutmuşlardır.

Normally a box of chocolates will be given

Normalde bir kutu çikolata

and maybe a lovely romantic card as well.

ve belki de güzel bir romantik kart verilir.

But of course, Valentine's Day is not

Ama elbette Sevgililer Günü

just for those in love

sadece aşık olanlar için değil

No, it isn't.

Hayır, öyle değil.

Valentine's Day is also

Sevgililer Günü de

for those who are looking for love.

aşkı arayanlar içindir.

Maybe they they have a person they are in

Belki aşık oldukları biri vardır

love with, but perhaps that person doesn't know about it.

ama belki o kişinin bundan haberi yoktur.

So maybe you are in love with someone

Yani belki uzaktan birine aşıksınız

from a distance, maybe a work

, belki iş

colleague, maybe someone you see every day of your life.

arkadaşınıza, belki hayatınızın her günü gördüğünüz birine.

But they have no idea just how much you love them,

Ama onları ne kadar sevdiğiniz hakkında hiçbir fikirleri yok

and yet you spend a lot of time near them.

ve yine de onların yanında çok zaman geçiriyorsunuz.

Quite often.

We want to tell someone how we feel about

Oldukça sık.

Birine romantik dürtülerimiz hakkında ne hissettiğimizi söylemek istiyoruz

our romantic urges.

.

That's one way of putting it.

Bunu söylemenin bir yolu bu.

Love is what we are talking about today.

Aşk, bugün bahsettiğimiz şeydir. Elbette

One of the many subjects,

birçok konudan biri

of course, we have Mr.

,

Steve here as well.

burada da Bay Steve var.

I was looking through my archive

this morning and I came across some thing

Bu sabah arşivime bakıyordum ve uzun süredir oynamadığım bir şeyle karşılaştım

I haven't played for a long time

and I can't resist playing it who remembers when Mr.

ve onu çalmadan duramıyorum, kim hatırlar, Bay

Steve was doing his exercises in the studio,

Steve 2018 yılına kadar stüdyoda egzersizlerini yaparken.

going way back to 2018?

?

Well, guess what?

Öyleyse tahmin et?

This morning I found the clip of Mr.

Bu sabah, Bay

Steve doing his physical journey

Mr. Steve likes to keep fit.

Steve'in formda kalmaktan hoşlandığı fiziksel yolculuğunu yaparken çekilmiş bir videosunu buldum.

He really does.

Gerçekten öyle.

I haven't seen that for a very long time,

Bunu çok uzun zamandır görmedim

and it still makes me laugh.

ve hala beni güldürüyor.

Mr. Steve likes to keep fit.

Bay Steve formda kalmayı sever.

He really does.

Gerçekten öyle.

He is the sort of person who likes to go out running.

O, koşarak dışarı çıkmayı seven türden bir insan. Hafta

He will often do some exercises at the weekend.

sonları sık sık bazı egzersizler yapacak.

He spends a lot of his time these days.

Bu günlerde zamanının çoğunu harcıyor.

Lying flat on the floor, lifting his legs up,

Yerde düz bir şekilde uzanmak, bacaklarını yukarı kaldırmak,

stretching his arms

kollarını uzatmak,

turning his head from side to side.

başını bir yandan diğer yana çevirmek.

In fact, sometimes I'll have to go upstairs and I have to

Aslında, bazen yukarı çıkmam gerekecek ve buna

and not Mr.

Bay

Steve, because all of his limbs have become all tied together.

Steve değil, çünkü tüm uzuvları birbirine bağlı hale geldi. Egzersiz

He gets very carried away sometimes when he's

yaparken bazen kendini çok kaptırıyor

exercise Hello, everybody.

Herkese merhaba.

Are you in the mood for love?

Aşk havasında mısın?

We have a little bit of love in the air.

Havada biraz sevgi var.

I think it's a nice thing to do.

Bence bu yapılacak güzel bir şey.

To be honest with you, especially at the moment, because everyone is getting annoyed.

Size karşı dürüst olmak gerekirse, özellikle şu anda, çünkü herkes sinirlenmeye başlıyor. Her türlü şey

They are getting their knickers in a twist over

üzerinde donlarını bir bükülme içinde alıyorlar

all sorts of things.

.

By the way, if you get your knickers

Bu arada, eğer donunu bükersen, sinirlenirsin

in a twist, it means you become angry, frustrated.

, hüsrana uğrarsın demektir.

You lose your cool

Soğukkanlılığını kaybedersin,

you get your knickers in a twist.

donunu bir bükülme ile alırsın.

I love that expression.

Bu ifadeyi seviyorum.

We also have the live chat.

Canlı sohbetimiz de var.

Of course, it would not be an English addict

Tabii ki, canlı sohbete katılmadan bir İngiliz bağımlısı olmazsınız

without you joining in on the live chat.

.

Hello there.

Selamlar.

Live chat.

Canlı sohbet.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

I wonder who was first on today's live chat.

Bugünkü canlı sohbette ilk kimin olduğunu merak ediyorum.

Let's have a look, shall we?

Bir bakalım, olur mu?

Oh, oh, very interesting.

Çok ilginç.

The champion is back.

Şampiyon geri döndü.

He is back in town because he has been resting his finger.

Parmağını dinlendirdiği için şehre geri döndü.

Now, all I can say is I hope you haven't used

Şimdi tek söyleyebileceğim, umarım parmağınıza ekstra enerji vermek için

any illegal substances

herhangi bir yasa dışı madde kullanmamışsınızdır

to give your finger extra energy.

.

Nothing like that.

Bunun gibi değil.

I hope. V tests.

Umarım. V testleri.

Congratulations.

Tebrikler.

You are first on today's live chat

Bugünkü canlı sohbette birincisiniz,

congratulations to vitesse.

vitesse tebrikler.

You once again are the king

Bir kez daha

of the finger clicking.

parmak tıklamanın kralı sizsiniz.

We have had beaches as well.

Sahillerimiz de oldu.

She has been the queen of the finger clicking.

Parmak tıklamanın kraliçesi oldu.

A lot of things going on

concerning

how fast you can click your finger

Parmağınızı ne kadar hızlı tıklayabileceğinizle ilgili birçok şey oluyor,

i think it should be an olympic sport.

bence bu olimpik bir spor olmalı.

I think in the next summer olympics,

Sanırım önümüzdeki yaz olimpiyatlarında,

i'm not sure where they're being held

nerede yapıldıklarından emin değilim,

i know where they're not being held.

nerede yapılmadıklarını biliyorum.

They are definitely not being held in china.

Kesinlikle Çin'de tutulmuyorlar.

The next Olympic Games

Bir sonraki Olimpiyat Oyunları'nın

I'm not sure where they are being held.

nerede yapılacağından emin değilim. Bundan

Where are the next Olympic Games, the summer games,

sonraki olimpiyat oyunları, yaz oyunları nerede,

where are they being held?

nerede yapılıyor?

Does anyone know?

Kimse biliyor mu?

Because I can't remember,

Çünkü hatırlayamıyorum

but I think finger clicking should be a new sport.

ama bence parmak tıklama yeni bir spor olmalı.

So what you have to do, you have to sit down with some other competitors

Öyleyse yapmanız gereken, diğer bazı rakiplerle oturmak zorundasınız

and you all have a little mouse in front of you.

ve hepinizin önünde küçük bir fare var.

One of these one of these things.

Bunlardan biri bunlardan biri.

So you have one of these in front of you.

Yani önünüzde bunlardan biri var.

And what you have to do is

Ve yapmanız gereken, bir dakika içinde

you have to click a thousand times

bin kez tıklamanız gerektiğidir

within one minute.

.

And the fastest person,

Ve en hızlı kişi, bir dakika

the person who gets to 1,001st within one minute is the winner.

içinde 1.001'e ulaşan kişi kazanır.

So I think it would be a great sport

Bu yüzden, nerede olurlarsa olsunlar, gelecek Olimpiyat Oyunlarında harika bir spor olacağını düşünüyorum

in the next Olympic Games, wherever

they happen to be, because I don't know.

çünkü bilmiyorum. Şu

I know at the moment the Winter Olympics are taking place.

anda Kış Olimpiyatlarının yapıldığını biliyorum.

Am I the only person who has no interest?

İlgisi olmayan tek kişi ben miyim?

In fact, I keep forgetting

Aslında

that the Winter Olympics are even taking place.

Kış Olimpiyatlarının yapıldığını bile unutup duruyorum.

I keep forgetting all about it.

Her şeyi unutmaya devam ediyorum.

It's only when the news talks about it.

Sadece haberler bundan bahsettiğinde.

Then I remember that there is actually

Sonra,

an Olympic Games taking place at the moment.

şu anda gerçekten bir Olimpiyat Oyunları yapıldığını hatırlıyorum.

China, the first country to host

Çin, anladığım kadarıyla

both the summer and Winter Olympic Games

hem yaz hem de kış olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapan ilk ülke

as I understand.

.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Oh, apparently it will be in France.

Oh, görünüşe göre Fransa'da olacak.

Oh, very interesting. Now,

Çok ilginç. Şimdi,

I am intrigued.

ilgimi çekti.

I am quite intrigued by that.

Bunu oldukça merak ediyorum.

So the next Olympic Games will be in France.

Yani bir sonraki Olimpiyat Oyunları Fransa'da olacak.

Really?

Gerçekten mi?

So I think it might be in Paris.

Bu yüzden Paris'te olabileceğini düşünüyorum.

Interesting.

İlginç.

I am I'm rather intrigued by that, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse, bu beni oldukça ilgilendiriyor.

All right. Nice.

Elbette. Güzel.

Coming up today, we have Mr.

Bugün,

Steve joining us in the studio.

stüdyoda bize katılan Bay Steve var.

He went to see his mother yesterday.

Dün annesini görmeye gitti.

So don't be too surprised if Mr.

Bu yüzden Bay

Steve looks a little bit worn out and tired

Steve

because he had a very long day yesterday.

dün çok uzun bir gün geçirdiği için biraz yıpranmış ve yorgun görünüyorsa çok şaşırmayın.

Seeing his mother.

annesini görmek Ta

He went all the way to Banbury

Banbury'ye kadar gitti

and he was walking around the streets, the cold,

ve

the freezing cold streets of Banbury yesterday.

dün Banbury'nin soğuk, dondurucu soğuk sokaklarında dolaşıyordu.

Apparently, the weather was awful

Görünüşe göre,

whilst I was staying here.

ben burada kalırken hava berbattı.

I stayed here yesterday preparing a lesson, a new video lesson,

Dün bir ders hazırlamak için burada kaldım, Çarşamba günü yayınlanacak olan yeni bir video dersi

which will be published on Wednesday.

.

A busy week this week because on Wednesday it's Mr.

Bu hafta yoğun bir hafta çünkü Çarşamba günü Bay

Steve's birthday, so Steve will be another year older.

Steve'in doğum günü ve Steve bir yaş daha yaşlanacak.

On Wednesday, however, I will not be here alive.

Ancak çarşamba günü burada canlı olmayacağım.

We are doing something different on Wednesday.

Çarşamba günü farklı bir şey yapıyoruz.

Mr. Steve and myself, we've decided to do something different.

Bay Steve ve ben, farklı bir şey yapmaya karar verdik.

Hopefully we will be going out on Wednesday, but

İnşallah çarşamba günü yola çıkacağız ama

there will be a new video lesson.

yeni videolu ders gelecek.

So this Wednesday, Wednesday coming,

Yani bu Çarşamba,

which will be the 16th of February.

16 Şubat Çarşamba olacak.

It's Mr.

Bay

Steve's birthday and we will be taking the day off.

Steve'in doğum günü ve bugün izinli olacağız.

But there will be a new lesson So that's what I was doing yesterday.

Ama yeni bir ders olacak Yani dün yaptığım buydu.

I was busy in the studio yesterday preparing my first

Dün stüdyoda 20, 22'deki ilk

outdoor lesson

açık hava dersimi hazırlamakla meşguldüm.

of 20, 22.

So the lesson that I'm going to post on

Bu yüzden Çarşamba günü yayınlayacağım ders,

Wednesday will be the first lesson

that I've made outside this year,

bu yıl dışarıda yaptığım ilk ders olacak,

because the weather is slowly getting better,

çünkü hava yavaş yavaş düzeliyor. ,

even though today

bugün

it's not looking very good outside, it's a little bit murky.

dışarısı pek iyi görünmese de, biraz karanlık.

We've had a lot of rain, but yes, there will be a new lesson

Çok yağmur yağdırdık ama evet çarşamba günü yeni ders olacak

on Wednesday a hello to the live chat.

canlı sohbete merhaba.

Oh, nice to see so many people here.

Ah, burada bu kadar çok insanı görmek güzel. E

Hello to.

merhaba.

Who do we have here? Wow.

Burada kim var? Vay.

It's a big list.

Bu büyük bir liste.

We have big trees.

Büyük ağaçlarımız var.

Hello, Beatrice.

Merhaba, Beatrice.

We have Jemmy from Hong Kong.

Hong Kong'dan Jemmy var.

Hello, Jemmy.

Merhaba Jemmy.

Now, Jemmy thought

Şimdi, Jemmy

the title of today's live

bugünkü canlı

stream would be Love Is in the Chat.

yayının başlığının Aşk Sohbette olacağını düşündü.

I suppose we could do that. We could do that.

Sanırım bunu yapabiliriz. Bunu yapabilirdik.

Love is in the chat.

Aşk sohbettedir. Etrafınıza

Everywhere you look

baktığınız ve sevdiğiniz her yer,

around and love is in the chat

with every site and every sound

her site ve işe yarayan her ses

and good thing that works.

ve güzel şeyle sohbette.

I think that does work. Well done.

Bence bu işe yarıyor. Tebrikler.

Hello.

Also to Maria, Alessandra

Merhaba.

Ayrıca Maria'ya, Alessandra

Marois.

Marois'ya.

Hello, Marois.

Merhaba Marois.

Apparently, it was your birthday yesterday.

Görünüşe göre dün senin doğum günündü.

So happy birthday.

Doğum günün kutlu olsun.

Happy birthday to my wife.

Karımın doğum günü kutlu olsun.

Mother world.

Anne dünya.

Mom. Oh,

Anne. Doğum

happy birthday.

günün kutlu olsun.

Marois for yesterday.

Dün için Marois.

I hope you had a good day.

Umarım güzel bir gün geçirmişsindir.

Hello.

Merhaba.

Also, we have Alessandra

Ayrıca Alessandra'mız var,

we have marshmello.

marshmello'muz var.

Hello to you. Hello.

Merhaba sana. Merhaba.

Did we also have Hugo?

Bizde de Hugo var mıydı?

Hello, hugo.

Merhaba Hugo.

Hugo Ramiro Hernandez.

Hugo Ramiro Hernandez.

Hey, now, I'd like your name, by the way.

Hey, şimdi, bu arada, adını istiyorum.

Although I can't say it fast,

Hızlı söyleyemesem de, bu

so that's as fast as I can actually say your name.

yüzden gerçekten adını söyleyebildiğim kadar hızlı.

Hello, also Florence.

Merhaba, ben de Floransa.

Oh, we also have Luis Mendez

Oh, bir de Luis Mendez'imiz var,

is here today.

bugün burada.

Hello, Luis.

I believe you are staying somewhere else today.

Merhaba Luis.

Sanırım bugün başka bir yerde kalıyorsun.

You are somewhere else.

Başka bir yerdesin.

I won't give too much away because maybe it's your private information, but. Yes.

Çok fazla bilgi vermeyeceğim çünkü belki bu sizin özel bilgilerinizdir, ama. Evet.

Welcome.

I'm glad your internet connexion is working well today. Eh?

Hoş geldin. Bugün

internet bağlantınızın iyi çalıştığına sevindim. ha?

Adam.

Adem.

Hello. Adam asks Mr.

Merhaba. Adam

Duncan, could you talk a bit about phonetics?

, Bay Duncan'a fonetik hakkında biraz konuşabilir misiniz diye sorar.

It's a very interesting subject.

Bu çok ilginç bir konu.

I don't know about you, but I'm always interested.

Sizi bilmem ama ben her zaman ilgi duymuşumdur.

I've always been interested in phonetics.

Fonetik konusuna her zaman ilgi duymuşumdur.

However,

Ancak,

most people learning English do not like phonetics.

İngilizce öğrenen çoğu insan fonetikten hoşlanmaz.

They find them.

Onları bulurlar.

What's the word?

Kelime ne?

Boring. That's it.

Sıkıcı. Bu kadar.

A lot of people complain.

Birçok insan şikayet ediyor.

I have made a lesson.

ders çıkardım

There is a lesson on my YouTube channel.

Youtube kanalımda ders var.

All about phonetics.

Fonetik hakkında her şey.

So you can search my channel and just put phonetics.

Böylece kanalımı arayabilir ve sadece fonetik koyabilirsiniz.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

And you will find a lesson

Ve

all about the various sounds and the cymbals.

çeşitli sesler ve ziller hakkında bir ders bulacaksınız.

So this is a form of standardised

Yani bu,

I suppose you would call them cymbals to show every sound

or each sound that exists in all of the English words.

İngilizce kelimelerin tümünde var olan her sesi veya her sesi göstermek için onlara zil diyeceğiniz bir standartlaştırılmış biçimdir.

Of course, there are phonetics for all languages,

Tabii ki, tüm diller için fonetik var,

but we are just talking about the English language.

ama biz sadece İngilizce dilinden bahsediyoruz.

So yes, they are phonetics that exist in English.

Yani evet, İngilizce'de var olan fonetiklerdir.

And many years ago, even when I was at school, when I was very young,

Ve yıllar önce, ben okuldayken bile, çok küçükken,

they would teach phonetics to us

when we were learning English in our childhood.

çocukluğumuzda İngilizce öğrenirken bize fonetik öğretirlerdi.

So quite often phonetics is a way of simplifying

Fonetik, çoğu zaman

or showing the sounds of certain words.

belirli kelimelerin seslerini basitleştirmenin veya göstermenin bir yoludur.

So it is an area of English that I'm fascinated with.

Bu yüzden büyülendiğim bir İngilizce alanı.

However, those learning English quite often will complain

Bununla birlikte, İngilizce öğrenenler

because they don't like learning about phonetics.

fonetik öğrenmekten hoşlanmadıkları için sıklıkla şikayet edeceklerdir.

So I always find that rather interesting.

Bu yüzden bunu her zaman oldukça ilginç buluyorum. Benim gibi

The difference

between the attitude of teachers

öğretmenlerin tutumu ile

like myself and students

who really, really don't enjoy certain types of learning.

belirli öğrenme türlerinden gerçekten ama gerçekten zevk almayan öğrenciler arasındaki fark.

Another type of learning that other students hate

Diğer öğrencilerin nefret ettiği başka bir öğrenme türü de

is repetition, repeating things

tekrardır,

from my own point of view

kendi bakış açımdan

and from my own experience of standing in the classroom,

ve sınıfta kendi deneyimlerime göre tekrar etmek ,

teaching students repeating things

öğrencilere tekrarlamayı öğretmek

is a very good way of learning.

çok iyi bir öğrenme yöntemidir.

It might seem a little bit boring.

Biraz sıkıcı görünebilir. Pek

It might not seem very interesting to many people,

çok kişiye pek ilginç gelmeyebilir,

but just like phonetics

ancak tıpkı fonetik gibi bir

repeating things can be a very good way

şeyleri tekrar etmek

of remembering new words, learning pronunciation,

yeni kelimeleri hatırlamanın, telaffuz öğrenmenin çok iyi bir yolu olabilir

and it will increase

ve

your world power as well.

aynı zamanda dünya gücünüzü de artıracaktır.

So as you pick up new words, as you learn new words,

Yani yeni kelimeler edindikçe, yeni kelimeler öğrendikçe

you will also increase your vocabulary as well.

kelime dağarcığınızı da geliştireceksiniz.

So from my own point of view, repeating,

Yani benim açımdan, tekrar etmek,

repeating things, repeating sentences or repeating words

bir şeyleri tekrar etmek, cümleleri tekrar etmek veya kelimeleri tekrar etmek,

is a good way of remembering words.

kelimeleri hatırlamanın iyi bir yoludur.

And also the formation of grammar,

Ve ayrıca dilbilgisinin oluşumu,

phonetic is concerned with the sounds,

fonetik,

the sounds of certain parts of a word.

bir kelimenin belirli bölümlerinin sesleriyle, seslerle ilgilidir.

And quite often they will be shown in the fall of symbols.

Ve çoğu zaman sembollerin düşüşünde gösterilecekler.

However, these days, phonetics.

Ancak bu günlerde fonetik.

I don't think phonetics is as popular as it used to be.

Fonetiklerin eskisi kadar popüler olduğunu düşünmüyorum.

Dare I say so, over the years, I think phonetics has become

Söylemeye cüret ediyorum, yıllar geçtikçe fonetik o

not as important.

kadar önemli hale gelmedi.

However, if you are taking an English exam or an English test,

Ancak, bir İngilizce sınavına veya İngilizce sınavına giriyorsanız,

it is quite useful

to understand the different sounds that exist in words.

kelimelerde bulunan farklı sesleri anlamak oldukça yararlıdır.

So it can be useful,

Bu nedenle,

especially if you are going into a specialised field of English.

özellikle özel bir İngilizce alanına giriyorsanız faydalı olabilir.

So if you are planning

Bu nedenle, hayatınızda, gelecekte

to teach English

İngilizce öğretmeyi planlıyorsanız,

in your life, in your future, if you want to be a teacher later on,

daha sonra öğretmen olmak istiyorsanız,

then you do need to have some understanding

o zaman fonetik semboller hakkında biraz bilgi sahibi olmanız gerekir,

of the phonetic symbols

so it can be useful even though a lot of people

bu nedenle birçok insan bilmese de bu yararlı olabilir.

don't like it.

hoşuma gitmedi

Hello, pal. Me?

Merhaba dostum. Ben?

Mr. Duncan, have you got a gift for Mr.

Bay Duncan, Bay Steve'in doğum günü için bir hediyeniz var mı

Steve's birthday?

?

There is something waiting for Mr.

Bay Steve'i bekleyen bir şey var

Steve

I haven't got anything for Valentine's Day.

Sevgililer Günü için elimde hiçbir şey yok.

The reason is I was going to get some chocolate,

Nedeni, biraz çikolata alacaktım

but Steve told me not to get some chocolate.

ama Steve bana biraz çikolata almamamı söyledi.

He says, Don't get chocolate this year for Valentine's Day.

Bu sene sevgililer gününde çikolata almayın diyor .

Don't get any chocolate So I haven't

Hiç çikolata alma Yani ben de almadım

So I'm not sure

Bu yüzden

if Steve is going to be disappointed tomorrow when he finds out

Steve yarın

that I've only got a card he has a card, but I haven't got Mr.

benim sadece bir kartım olduğunu öğrendiğinde hayal kırıklığına uğrayacak mı emin değilim, onun bir kartı var ama bende Mr.

Steve any Valentine's chocolates because he told me not to

Steve bana çarşamba günü koymamamı söylediği herhangi bir Sevgililer Günü çikolatası

put on Wednesday will be a gift for Steve.

Steve için bir hediye olacaktır.

Not as extravagant as last year, because if you remember, last year,

Geçen yılki kadar abartılı değil, çünkü hatırlarsanız, geçen yıl

Steve had his six fifth birthday last year.

Steve geçen yıl altıncı beşinci doğum gününü kutlamıştı.

So last year Mr.

Geçen yıl Bay

Steve was 60, and I did some special things on a live stream for Mr.

Steve 60 yaşındaydı ve canlı yayında Bay Steve için bazı özel şeyler yaptım

Steve, and he was very happy

ve çok mutlu oldu.

If you remember what happened,

Ne olduğunu hatırlarsanız,

then you will know exactly what occurred last year.

geçen yıl tam olarak ne olduğunu bilirsiniz.

So on Wednesday, it won't be quite as extravagant

Yani Çarşamba günü o kadar abartılı olmayacak

because it's just a normal birthday on Wednesday for Mr.

çünkü Çarşamba günü Bay Steve için normal bir doğum günü

Steve. Nothing special,

. Özel bir şey yok

but we will be

ama

celebrating.

kutlayacağız.

Hello, Santa Reno.

Merhaba Santa Reno.

Hello, Santorini.

Merhaba, Santorini.

It's nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Is is is this a go?

Bu gitmek mi? Olduğun

Are you goo as is, i.e., goo?

gibi iyi misin, yani, iyi misin?

Hello to you. I hope I pronounce your name right.

Merhaba sana. Umarım adını doğru telaffuz ederim.

We are taking a break in a few moments,

Birkaç dakika sonra ara veriyoruz,

but don't worry, I will be back with more live chat

ama merak etmeyin, daha fazla canlı sohbetle döneceğim

Excuse me.

Affedersiniz.

I just have to do something.

Sadece bir şeyler yapmalıyım.

There it goes.

İşte gidiyor.

Job done.

İş bitmiş.

Mr. Steve will be here in a few moments.

Bay Steve birkaç dakika içinde burada olacak.

We are going to take a break.

Bir mola vereceğiz. Bu

Can I first of all, say a big thank you, by the way, too.

arada ben de öncelikle çok teşekkür edebilir miyim?

And I'm going to put her name on the screen right now.

Ve şimdi onun adını ekrana yazacağım. Güzel bir bağış gönderen

Thank you very much to Elspeth Haller,

Elspeth Haller'e çok teşekkür ederim

who has sent a lovely donation Hello, Elspeth.

Merhaba Elspeth.

I hope I pronounce your name correctly.

Umarım adını doğru telaffuz ederim.

Elspeth, Elspeth Haller.

Elspeth, Elspeth Haller.

I hope you are here today

Umarım bugün buradasınızdır

and I hope you are here to to hear me give you a big thank you.

ve umarım size büyük bir teşekkür ettiğimi duymak için buradasınızdır . Halkıma güzel bir bağış

Thank you very much for sending

gönderdiğiniz için çok teşekkür ederim

a lovely donation to my people.

.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Thank you very much, Elspeth.

Elspeth'e çok teşekkür ederim.

And if you want to send a donation as well, you are more than welcome to do so.

Ve siz de bağış göndermek isterseniz, bunu yapmaktan memnuniyet duyarız.

Don't forget everything I do I do for free.

Yaptığım her şeyi karşılıksız yaptığımı unutma.

It costs nothing to watch my lessons.

Derslerimi izlemenin hiçbir maliyeti yoktur.

Everything is free, and everything I do is given away for free.

Her şey bedava ve yaptığım her şey bedava dağıtılıyor.

And I've been doing this for for over 15 years.

Ve bunu 15 yılı aşkın süredir yapıyorum.

And it's always being free,

Ve her zaman ücretsiz oluyor,

always since 2006.

2006'dan beri.

Oh, hello, Tomic.

Oh, merhaba, Tomic.

Tomic is here as well.

Tomic de burada.

It's nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

And yes, it is Valentine's Day tomorrow.

Ve evet yarın sevgililer günü.

We are talking about love and I thought it would be a good opportunity

Aşktan bahsediyoruz ve

to show an excerpt from one of my lessons as well.

derslerimden bir alıntıyı da göstermenin iyi bir fırsat olacağını düşündüm.

We will be looking at a lesson that I made all about

Tamamen aşk konusunda yaptığım bir derse bakacağız

the subject of love.

. Bu

In the meantime, it is an excerpt

arada,

from one of my full English lessons which will take us up to Mr.

tam İngilizce derslerimden birinden bir alıntı bizi Bay Steve'e götürecek

Steve.

.

He will be here in a roundabout 5 minutes from now.

5 dakika sonra döner kavşakta burada olacak.

Don't go away.

Gitme.

I don't know about you, but I love hearing gossip.

Sizi bilmem ama ben dedikodu dinlemeyi seviyorum.

To gossip is to talk freely about another person's life.

Dedikodu yapmak, başka birinin hayatı hakkında özgürce konuşmaktır. Doğru olduğunu bilseniz de bilmeseniz de,

The things you have heard about another person, regardless

başka biri hakkında duyduğunuz şeyler

of whether you know it to be true or not.

.

The word gossip can be used as a noun.

Dedikodu kelimesi isim olarak kullanılabilir.

Or a verb.

Veya bir fiil.

A person who gossips is a gossip.

Dedikodu yapan kişi dedikoducudur.

They like to gossip about other people.

Başkaları hakkında dedikodu yapmaktan hoşlanırlar.

The things said are the gossip.

Söylenenler dedikodudur.

You can hear gossip from others.

Başkalarından dedikodu duyabilirsiniz.

Gossip can be described as hearsay,

Dedikodu, söylenti,

tittle tattle, rumour scandal.

dedikodu, söylenti skandalı olarak tanımlanabilir.

You will often find that very small towns

Sıklıkla çok küçük kasaba

and villages will have local gossip.

ve köylerin yerel dedikoduları olduğunu göreceksiniz. Çevrede

A person who seems to know all about what is happening

olup bitenler hakkında her şeyi biliyor gibi görünen bir kişi,

in the surrounding area is the local gossip.

yerel dedikoducudur.

Be careful what you say to her.

Ona ne söylediğine dikkat et.

She is the local gossip around here.

Buraların yerel dedikoducusu.

So gossip can be the person spreading the rumours or the thing that is being said.

Yani dedikodu, söylentileri yayan kişi veya söylenen şey olabilir.

Some people like to read about celebrity gossip

Bazı insanlar internette veya dergilerde ünlü dedikodularını okumayı sever

on the internet or in magazines.

.

Gossip person will often be reluctant

Dedikoducu kişi,

to tell you where they got the gossip from.

dedikoduyu nereden aldığını size söylemekten genellikle çekinir.

If you ask them where they got the information.

Onlara bilgiyi nereden aldıklarını sorarsanız.

They will often reply with

Sık sık

a little birdie told me

küçük bir kuşun bana söylediği şeklinde yanıt verirler.

It's time now to take a look at another buzz word.

Artık başka bir popüler kelimeye bakmanın zamanı geldi.

A buzz word is a word or phrase that is used during a certain period of time.

Bir vızıltı kelime, belirli bir süre boyunca kullanılan bir kelime veya kelime öbeğidir.

Today's buzz word is redact.

Bugünün popüler kelimesi redaksiyon.

The word redact means to conceal or hide information

Redaksiyon kelimesi, basılı metnin özel veya sınıflandırılmış sayılan kısımlarını gizlemek için

which may be unsuitable or sensitive

uygun olmayan veya hassas olabilecek bilgileri gizlemek veya gizlemek, düzenlemek

to conceal parts of printed text that is deemed

private or classified is to redact to edit.

için redaksiyon yapmaktır.

A report before publication is to redact

Yayınlanmadan önceki bir rapor,

the redacted Secret Service report

düzeltilmiş Gizli Servis raporunu yeniden düzenlemek için

was published yesterday.

dün yayınlandı.

To censor or obscure something

Bir şeyi görünmeyecek şekilde sansürlemek veya karartmak, yeniden

so it cannot be seen is to redact

düzenlemektir.

The leaked memo did not reveal much due to it being heavily redacted.

Sızan not, yoğun bir şekilde yeniden düzenlendiği için pek bir şey açığa çıkarmadı .

The person doing the redacting is the redacted

Redaksiyonu yapan kişi,

the 20 page report was redacted to just a few paragraphs.

20 sayfalık raporun redaksiyonunu sadece birkaç paragrafa indirgemiştir.

To redact is to edit

Redakte etmek sansür düzenlemektir

censor cover, explicate,

kapak, açıklamak, bir

suppress to hide something

şeyi görünmeyecek şekilde gizlemek için bastırmak

so it cannot be seen is to redact

redaksiyon yapmaktır Hiç

Have you ever seen the prefix in an English word?

İngilizce bir kelimede önek gördünüz mü?

Well, in fact, there are lots of them.

Aslında, birçoğu var.

In fact, there might be more than you realise.

Aslında, sandığınızdan daha fazlası olabilir.

There are many occurrences of prefixes in English words

İngilizce kelimelerde,

that serve to dramatically change the meaning of the original word.

orijinal kelimenin anlamını önemli ölçüde değiştirmeye hizmet eden birçok önek vardır.

For example, the prefix pseudo before a word denotes

Örneğin, bir kelimenin önündeki sözde ön eki, bir

something as fake or artificial For example,

şeyin sahte veya yapay olduğunu

pseudo science refers to a practise of science

belirtir

that has not been accredited or qualified.

.

It is seen as untrue and meritless.

Gerçek dışı ve değersiz olarak görülüyor.

Another good example is the prefix quasi, which defines

Başka bir iyi örnek,

something that appears real but is in fact the opposite.

gerçek gibi görünen ama aslında tam tersi olan bir şeyi tanımlayan quasi önekidir.

For example, quasi political.

Örneğin, yarı politik.

An action appears to be stating an opinion,

Bir eylem, bir görüş belirtir gibi görünür,

but in fact is doing the opposite.

ancak aslında tam tersini yapmaktadır.

You might say that these two examples have similar meanings.

Bu iki örneğin benzer anlamlara sahip olduğunu söyleyebilirsiniz.

Another example of a prefix is retro.

Ön ekin başka bir örneği retro'dur.

This particular prefix means to go backwards or regress.

Bu özel önek, geriye gitmek veya gerilemek anlamına gelir.

For example, retro migration,

Örneğin,

which means return to your place of origin

menşe yerinize geri dönüş anlamına gelen retro göç,

migration back to a place of origin.

bir menşe yerine geri göç.

The prefix un before a word denotes an opposite

Bir kelimeden önceki un öneki,

meaning such as an apologetic.

özür dileyen gibi zıt bir anlamı ifade eder.

There are many prefixes in the English language,

İngilizce dilinde birçok önek vardır ve

some of which take the form of combining words

bunlardan bazıları

such as anti auto and omni.

anti auto ve omni gibi sözcüklerin birleştirilmesi biçimini alır.

How many prefix words do you know

Kaç tane önek kelime biliyorsun

And there

was an excerpt from one of my full English lessons.

Ve

tam İngilizce derslerimden birinden bir alıntı vardı.

And can I just say there are lots and lots of English lessons on my YouTube channel.

YouTube kanalımda pek çok İngilizce dersi olduğunu söyleyebilir miyim? Merhaba okuduğuna gerçekten inanacak

Check them out when you have time

vaktin olduğunda onlara bak

to really believe

he reads

Hello.

.

Hello, Mr. Duncan.

Merhaba, Bay Duncan.

Hello.

Merhaba.

Lovely viewers across the globe

Dünyanın dört bir yanından sevgili izleyiciler

and there are many of you on today as I have noticed, Mr.

ve fark ettiğim gibi bugün birçoğunuz var, Bay

Duncan, despite our horrible weather today, it's miserable.

Duncan, bugün berbat havamıza rağmen, içler acısı.

Outside it's raining, but inside it's cheerful.

Dışarıda yağmur yağıyor ama içerisi neşeli.

And upbeat.

Ve iyimser.

Mr. Steve has has the sun shining in his heart.

Bay Steve'in kalbinde güneş parlıyor.

By the way, can I just apologise for looking a little bit rough

Bu arada, biraz kaba göründüğüm için özür dilerim,

I haven't had a shave today, and I look slightly rough.

bugün tıraş olmadım ve biraz kaba görünüyorum.

Well, in fact, I wasn't prepared.

Şey, aslında hazırlıklı değildim.

I will be honest with you.

sana karşı dürüst olacağım

I did have to rush around preparing myself for today's live stream.

Kendimi bugünkü canlı yayına hazırlamak için acele etmem gerekti .

Well, that is a surprise, Mr. Duncan.

Bu bir sürpriz, Bay Duncan.

Okay, that's a little.

Tamam, bu biraz. Dün

I was away all day yesterday visiting my mother.

bütün gün uzaktaydım, annemi ziyaret ediyordum.

Yes, I mentioned this earlier.

Evet, bundan daha önce bahsetmiştim.

That's why Steve looks so delicate today.

Bu yüzden Steve bugün çok narin görünüyor.

He's had a whole day with his mother.

Annesiyle bütün bir gün geçirdi. Dondurucu soğukta

Wandering around the streets of Banbury in the freezing cold weather.

Banbury sokaklarında dolaşmak .

Somebody asked Christina said earlier, How far away is your mother from much Wenlock?

Birisi daha önce Christina'ya sordu, Annen Wenlock'tan ne kadar uzakta?

Well, it's about 85 miles.

Yaklaşık 85 mil.

That's a long way.

Bu uzun bir yol.

100 kilometres, something like that.

100 kilometre, bunun gibi bir şey. Bu

So it took me over.

yüzden beni devraldı.

Usually takes me around one hour, 40 minutes to travel.

Seyahat etmem genellikle yaklaşık bir saat 40 dakika sürer.

So it's quite a long way.

Yani oldukça uzun bir yol.

Yeah, I was a bit tired after the journey back

Evet,

last night in the dark and the rain and the wind.

dün gece karanlıkta, yağmurda ve rüzgarda yaptığım yolculuktan sonra biraz yorgundum.

It was very windy.

Çok rüzgarlıydı.

I felt a bit sort of oh, when I got back.

Geri döndüğümde biraz oh hissettim.

Well, it's, the thing is, it's, it's nearly 180 miles.

Şey, mesele şu ki, yaklaşık 180 mil.

Yeah, well, yes.

Evet, evet. Araba

By the time I've driven, we've driven around town and gone to various places.

kullandığımda, kasabayı dolaştık ve çeşitli yerlere gittik.

I think I nearly did 200 miles yesterday, which is what, 13 kilometres.

Sanırım dün neredeyse 200 mil yaptım, ki bu da 13 kilometre demek.

I don't know.

Bilmiyorum. Kilometrelerin

It doesn't matter if you want to know what the kilometres are, you can work it out these days.

ne olduğunu bilmek isteyip istemediğiniz önemli değil , bugünlerde hesaplayabilirsiniz.

It is no Google, it's anything.

Bu Google değil, herhangi bir şey.

We don't need to tell you that because you can work that out on your own.

Bunu size söylememize gerek yok çünkü bunu kendi başınıza halledebilirsiniz.

Here we go then. Yes, we are together.

İşte başlıyoruz o zaman. Evet, birlikteyiz.

It is no ordinary week.

Sıradan bir hafta değil.

We have a special week of course.

Elbette özel bir haftamız var.

Tomorrow it is Valentine's Day.

Yarın sevgililer günü.

Where all of those who are in love

Aşık olanların

and those who are still looking for love,

ve hala aşkı arayanların,

maybe they have someone in their heart

belki kalplerinde

that they want to become romantically connected with,

romantik bir bağ kurmak istedikleri biri vardır,

but they are too afraid to say anything and it happens a lot.

ancak bir şey söylemekten çok korkarlar ve bu çok olur.

I think there are many people who go through life with someone

Bence

that they work with or they are close to

birlikte çalıştıkları ya da yakın oldukları biriyle hayat yaşayan

and they love them all the time.

ve onu her zaman seven birçok insan var.

They are deeply in love with them, but they never,

Onlara derinden aşıklar ama asla ve

ever express themselves.

asla kendilerini ifade etmiyorlar.

A word for that isn't there? Yes.

Bunun için bir kelime yok mu? Evet.

Unrequited love? Yes.

Karşılıksız aşk? Evet.

So maybe love that

Yani belki

is not returned, or maybe love that is not received it is unrequited,

karşılıksız aşk, belki de alınmayan aşk karşılıksızdır

but from a distance it is possible.

ama uzaktan mümkündür.

However, there is good news because if you are in that situation,

Bununla birlikte, iyi haberler var çünkü bu durumdaysanız,

there is Valentine's Day

Sevgililer Günü vardır

and that is your chance, your opportunity

ve bu sizin şansınız,

to tell that person

o kişiye

in a very subtle way, normally with a card

çok ince bir şekilde, normalde bir kart

or a gift, that you do

veya hediye ile, ondan

actually like them not too fast.

gerçekten hoşlandığınızı söyleme fırsatınızdır. çok hızlı değil.

Don't rush it,

Acele etmeyin,

don't run up to them and try and kiss them straight away

onlara doğru koşmayın ve hemen onları öpmeye çalışın

because you might be well, you might be arrested.

çünkü iyi olabilirsiniz, tutuklanabilirsiniz.

First of all, you might get into a lot of trouble.

Her şeyden önce, başınız çok belaya girebilir.

There are laws against that sort of thing.

Bu tür şeylere karşı yasalar var.

So if you are going to send something or give something to someone,

Bu nedenle, birine bir şey gönderecek veya verecekseniz, yine de

make sure you still observe the law.

yasalara uyduğunuzdan emin olun.

We don't want to see anyone ending up in prison.

Kimsenin hapse girdiğini görmek istemiyoruz.

Well, Palmira has already had 15 red roses

Palmira'nın zaten 15 kırmızı gülü

or 15 roses, a bouquet.

veya 15 gülü var, bir buket.

Very nice, says pound Palmira from your desk, from your husband.

Masanızdan, kocanızdan Pound Palmira çok güzel, diyor . Ya da

Well, or someone else she didn't specify,

belirtmediği başka biri

but 15 roses.

ama 15 gül.

Roses, of course, being very traditional bouquet.

Güller elbette çok geleneksel bir buket.

Nice use of an English word there yes.

İngilizce bir kelimenin güzel kullanımı orada evet.

Well, it's a French. It's actually a French word. Yes.

Şey, bu bir Fransız. Aslında Fransızca bir kelimedir. Evet.

But we use it in English a bunch.

Ama biz onu İngilizcede çok kullanırız.

A bouquet, something collected together,

Bir buket, bir araya toplanmış bir şey,

a bouquet of flowers, often given

genellikle

on a special occasion, on a wedding or a birthday.

özel bir gün, bir düğün veya doğum günü için verilen bir buket çiçek.

And of course, Valentine's Day as a

Ve tabii ki,

as a show of appreciation if you are in a relationship.

eğer bir ilişkiniz varsa, bir takdir göstergesi olarak Sevgililer Günü.

So I am going to assume

Bu yüzden

that the roses are all from Palmeiras husband.

güllerin hepsinin Palmeira'nın kocasına ait olduğunu varsayacağım.

Maybe we will get confirmation.

Belki onay alırız.

That's it from Palmira.

Palmira'dan bu kadar.

That's what I'm the live chat.

İşte ben canlı sohbetim. Ben de

That's what I'm going with.

bununla gidiyorum.

Thank you for your comments, by the way, on my shirt.

Bu arada gömleğimle ilgili yorumlarınız için teşekkür ederim.

Lots of people, many people saying how much they like my black shirt.

Birçok insan, birçok insan siyah gömleğimi ne kadar çok beğendiğini söylüyor.

Well, thank you.

Teşekkür ederim.

It's an unusual it's very unusual to see

you look like you're going to a funeral.

Seni bir cenazeye gidiyormuş gibi görmek alışılmadık bir durum, çok alışılmadık bir durum.

Or I could be waiting at your table.

Ya da masanda bekliyor olabilirim.

I could be a waiter.

Garson olabilirim.

You were dressed like a friend.

Bir arkadaş gibi giyinmiştin.

Behind my back. Yes. Hello.

Arkamdan. Evet. Merhaba.

You are dressed like a French waiter.

Fransız garson gibi giyinmişsin.

Sophisticated.

Komplike.

You see, there used to be an advert television years ago.

Bakın yıllar önce bir televizyon reklamı vardı.

Okay.

Tamam aşkım.

For a certain brand of chocolates

called Black Magic Chocolates.

Black Magic Chocolates adı verilen belirli bir çikolata markası için.

Very popular in the UK.

İngiltere'de çok popüler.

And they used to be a man that would deliver them in the advert.

Ve onları reklamda teslim edecek bir adamdı.

It was probably in the seventies and eighties. It's not.

Muhtemelen yetmişli ve seksenli yıllardaydı. Öyle değil.

Not Black magic, it's milk. Try

Kara büyü değil, süt. Deneyin,

you've ruined.

I've ruined it, Mr. Dank. Oh, I think you're right.

mahvettiniz. Her

şeyi mahvettim, Bay Dank. Sanırım haklısın.

You are right.

Haklısın.

It's over because the lady loves black magic.

Hanım kara büyüyü sevdiği için bitti.

Yes, it isn't

Evet,

all because the lady loves milk tray.

hepsi hanımın süt tepsisini sevdiği için değil.

We all love a bit of black magic.

Hepimiz biraz kara büyü severiz.

My mother does like black dark chocolate. So

Annem siyah bitter çikolatayı sever.

and so do I.

Ben de öyle.

Because it's. There's something about it.

Çünkü öyle. Bununla ilgili bir şey var.

So I thought I'd wear black sophisticated look elegant today

Ben de

because it's Valentine's Day tomorrow, so.

yarın sevgililer günü olduğu için bugün zarif bir siyah giyeyim dedim.

Yeah. Thank you for your for your comment.

Evet. Yorumunuz için teşekkür ederim.

Yes, Steve looks like a French waiter.

Evet, Steve bir Fransız garsona benziyor.

Yeah. Yeah.

Evet. Evet.

I feel like you should be coming up to me, you know, outside

a French cafe and asking me for my order.

Bir Fransız kafesinin önünde yanıma gelip siparişimi sorman gerektiğini hissediyorum.

This is something that I've got this black shirt because

Bu, bu siyah gömleğe sahip olduğum bir şey çünkü

as many of you know, I mean, choirs.

çoğunuzun bildiği gibi, yani korolar.

So I sing in choirs, and quite often there's the two forms of dress in the choir.

Bu yüzden korolarda şarkı söylüyorum ve çoğu zaman koroda iki tür kıyafet vardır.

Usually for men, it's either a dinner jacket in a bow tie,

Genellikle erkekler için, ya papyonlu bir gece ceketi

or if it's a bit more informal, it'll be a black long sleeve shirt you could have.

ya da biraz daha gayri resmiyse, sahip olabileceğiniz siyah uzun kollu bir gömlek olabilir.

So that's what this does.

Demek yaptığı bu.

I've got this because I used to wear in the choirs. Good.

Bunu aldım çünkü korolarda giyiyordum. İyi.

You should have had your dicky bow.

[ __ ] yayını almalıydın.

You could have had a red dicky bow.

Kırmızı bir yay takabilirdin.

I could have done hands up.

Ellerimi kaldırabilirdim.

Who wants to see Mr. Steve's Red Dicky?

Bay Steve'in Red Dicky'sini kim görmek ister?

Do you want to see it?

Görmek ister misin?

Apparently they don't.

Görünüşe göre yapmıyorlar.

I said, Mr. Steve.

Bay Steve dedim.

Mr. Steve, please keep your red Dickie to yourself.

Bay Steve, lütfen kırmızı Dickie'nizi kendinize saklayın.

We have a few hellos to say Can I say hello to Jonatan?

Birkaç merhabamız var Jonatan'a merhaba diyebilir miyim?

Jonatan.

Jonatan.

Eduardo are bank, though.

Eduardo bankadır ama.

True, true, true. Leo.

Doğru, doğru, doğru. aslan

Well done.

That's a long name.

Tebrikler.

Bu uzun bir isim.

And also, can I say hello to y ming ko?

Ayrıca y ming ko'ya merhaba diyebilir miyim?

Hello Wai Ming Ko, who says hello as well?

Merhaba Wai Ming Ko, kim merhaba diyor?

Where are you watching at the moment?

Şu anda nereden izliyorsunuz?

It's somebody's birthday as well.

Aynı zamanda birinin doğum günü.

It was yesterday.

Dündü.

Oh, somebody says Tai, today is my birthday.

Oh, birisi Tai, bugün benim doğum günüm diyor.

Kian Tran.

Kian Tran.

Oh, hello, Kian.

Ah, merhaba Kian.

Quintero, announce that correctly.

Quintero, bunu doğru bir şekilde duyurun.

Kian Tran, happy birthday for today.

Kian Tran, bugün için mutlu yıllar.

And I suppose I should give you a round of applause for your birthday.

Ve sanırım doğum günün için seni bir alkışlamalıyım.

Kian Tran, is that right?

Kian Tran, bu doğru mu?

I think we've pronouncing that correctly.

Sanırım bunu doğru telaffuz ettik.

Kian Tran.

Kian Tran.

Happy birthday to you.

Doğum günün kutlu olsun.

Where are you from?

Nerelisin

Whereabouts are you from?

Nerelerdensin?

I'm guessing it will be Vietnam. Yeah, I think.

Sanırım Vietnam olacak. Evet düşünüyorum.

I think you are in Vietnam.

Sanırım Vietnam'dasın.

Please tell me.

Lütfen söyle.

And can I wish you a very happy day?

Ve sana çok mutlu bir gün dileyebilir miyim?

Have a super duper birthday.

Süper kandırılmış bir doğum günü geçir.

Best wishes from England.

İngiltere'den en iyi dileklerimle.

On this.

Bunun üzerine.

Very wet,

Çok ıslak,

very, very rainy day.

çok, çok yağmurlu bir gün.

Palmira, you haven't told us yet.

Palmira, bize henüz söylemedin.

Who gave you the red roses or the rose?

Sana kırmızı gülleri ya da gülü kim verdi?

The 15 roses that you mentioned earlier. Hmm.

Daha önce bahsettiğin 15 gül. Hmm.

So we'd love to know.

Bu yüzden bilmek isteriz.

And why 15?

Ve neden 15?

Why is this?

Bu neden?

Is that significant?

Bu önemli mi?

It's terribly.

Bu korkunç.

It's probably expensive.

Muhtemelen pahalıdır.

15 roses is probably expensive

15 gül muhtemelen

with five roses, you know, the more roses you get

beş gülle pahalıdır, bilirsiniz, ne kadar çok gül alırsanız,

because roses are expensive and a bouquet of flowers, they are at the moment.

çünkü güller pahalıdır ve bir buket çiçek şu anda öyledir.

So if you get 15, that sounds.

Yani 15 alırsanız, kulağa hoş geliyor.

That's you know, a nice amount to have.

Biliyorsun, sahip olmak için güzel bir miktar.

But at the

Ama şu

moment flowers are expensive because you can't get them.

anda çiçekler pahalı çünkü alamıyorsunuz.

You can't get flowers, aren't you?

Çiçek alamıyorsun, değil mi?

They're in very short supply.

Çok az bulunuyorlar.

Because of well, you know why all of the usual reasons.

Pekala, neden tüm olağan nedenleri biliyorsunuz.

Nothing to do with Ukraine, but it is to do with Brexit and all sorts of things like that.

Ukrayna ile ilgisi yok ama Brexit ve bunun gibi her türlü şeyle ilgisi var.

So there have been difficulties, there have been problems getting red roses and flowers,

Bu yüzden zorluklar yaşandı, kırmızı gül ve çiçek almakta sorunlar yaşandı,

which is a bit disappointing

bu biraz hayal kırıklığı yaratıyor

because tomorrow is we saw a programme about.

çünkü yarın hakkında bir program gördük.

Yes, exactly. Valentine's Day.

Evet kesinlikle. Sevgililer Günü.

Valentine's Day, the Netherlands produce a lot of flowers.

Sevgililer Günü, Hollanda'da çok fazla çiçek üretir.

We did we did see that programme, we saw that programme and

O programı gördük, o programı gördük ve

you know that it's a shame that we can't get I don't know why that is.

biliyorsunuz alamamamız çok yazık, bunun neden olduğunu bilmiyorum.

Maybe

Belki

the person who lives say it's a endless why we're not getting more of your flowers and it's a supply chain.

yaşayan kişi, çiçeklerinizi neden alamadığımızın sonsuz olduğunu ve bunun bir tedarik zinciri olduğunu söylüyor.

It's the problem with the supply.

Tedarik ile ilgili sorun.

Talking of romance, Mr.

Romantizmden bahsetmişken, Bay

Steve came back yesterday from his mother's and he brought something for me

Steve dün annesinden geldi ve bana bir şey getirdi

and I thought it was going to be something for Valentine's Day.

ve bunun Sevgililer Günü için bir şey olacağını düşündüm.

I said to you, didn't you said, I've got a gift for you.

Sana dedim, sana bir hediyem var demedin mi? Annemle dışarıdayken

I bought something in town when I was out with my mother

kasabadan bir şey aldım

and he gave me

ve bana

a gift.

bir hediye verdi.

I'm not sure if this is for Valentine's Day.

Bunun Sevgililer Günü için olup olmadığından emin değilim.

He hasn't yet told me if this is my Valentine's gift.

Bunun benim sevgililer günü hediyem olup olmadığını henüz söylemedi.

But Mr.

Ama Bay

Steve gave me

Steve bana

a term or a container of dead mealworms

bir terim ya da bir kap ölü un kurdu verdi

Steve, is this my go man isn't dead.

Steve, bu benim go adamım ölmedi.

This is very romantic in our relationship.

Bu ilişkimizde çok romantik.

Thank you, Steve.

Teşekkürler Steve.

Yes, a dead maggots

Evet, ölü bir kurtçuk

thank you.

I don't know what kalsi worms are, but they're they look like dried maggots.

teşekkür ederim.

Kalsi solucanlarının ne olduğunu bilmiyorum ama kuru kurtçuklara benziyorlar.

Yes, they mealworms and mealworms. So. Yes.

Evet, un kurdu ve un kurdu. Bu yüzden. Evet.

So you love to feed the birds, so I thought I would buy those for you.

Demek kuşları beslemeyi seviyorsun, ben de sana onlardan alayım dedim.

And they were on special offer, and there they are.

Ve özel teklifteydiler ve işte buradalar.

In fact, it was disconcerting.

Aslında, endişe vericiydi.

Disconcerting some slightly upsetting. Yes.

Biraz rahatsız edici biraz üzücü. Evet.

That when you move the tub, it looks like they were all still alive inside.

Küveti hareket ettirdiğinizde, hepsi içeride hala canlıymış gibi görünüyor.

Steve thought they were still alive

Steve hala hayatta olduklarını düşündü

because when you move the tub slightly they sort of move because they're very dry.

çünkü küveti hafifçe hareket ettirdiğinizde çok kuru oldukları için bir şekilde hareket ediyorlar.

Yes, I can assure you they are dead.

Evet, sizi temin ederim ki öldüler.

Would you like a close look?

Yakından bakmak ister misiniz?

So, in fact, so if anyone is having their dinner, if you are having your lunch at the moment,

Yani, aslında, eğer birisi akşam yemeğini yiyorsa, şu anda öğle yemeğini yiyorsanız,

you might want to look away from the screen right now.

şu anda ekrandan başka bir yere bakmak isteyebilirsiniz.

So this is what Mr.

Bay

Steve bought me as my Valentine's gift oh, yes.

Steve'in bana sevgililer günü hediyesi olarak aldığı şey bu, oh, evet.

And they say that romance is dead.

Ve romantizmin öldüğünü söylüyorlar. öyle

It isn't.

değil

Look at that more.

Şuna daha çok bak.

Mr. Steve, thank you very much. Delicious.

Bay Steve, çok teşekkür ederim. Lezzetli.

Yes. They look so delicious.

Evet. Çok lezzetli görünüyorlar.

I'm just worried now, is that going to be our Valentine's meal?

Şimdi endişeleniyorum, bu bizim Sevgililer Günü yemeğimiz mi olacak?

Are you going to fry those with some rice?

Bunları biraz pilavla kızartacak mısın?

They're probably very high in protein.

Muhtemelen proteinleri çok yüksektir.

So that's probably why the birds liked them.

Muhtemelen bu yüzden kuşlar onları sevdi.

But probably they might not like them in the winter because they might not be very high in energy.

Ama muhtemelen kışın onları sevmeyebilirler çünkü enerjileri çok yüksek olmayabilir.

They're probably good if they want to feed they young in the spring.

İlkbaharda yavrularını beslemek istiyorlarsa muhtemelen iyidirler.

They're disgusting, but maybe in the winter.

İğrençler ama belki kışın.

Not ideal.

Uygun değil.

I really can't believe that Mr.

Bay

Steve bought me a large container full of dead mealworms.

Steve'in bana ölü yemek kurtlarıyla dolu büyük bir kap aldığına gerçekten inanamıyorum.

I really did think that that was my Valentine's gift.

Gerçekten bunun benim sevgililer günü hediyem olduğunu düşünmüştüm.

Palmira says in Lithuania, men like to fork out.

Palmira, Litvanya'da erkeklerin yemek yemeyi sevdiğini söylüyor.

If you fork out, it means you're spending money. Yes,

Eğer çatallarsanız, para harcıyorsunuz demektir. Evet,

a lot of money.

çok para.

They like to fork out on flowers, fork.

Çiçekleri çatallamayı severler, çatal.

So, you know, well, if you like flowers and then maybe

Yani, biliyorsun, eğer çiçekleri seviyorsan ve sonra belki

and you want a man to go to Lithuania,

bir erkeğin Litvanya'ya gitmesini istiyorsan, bana

I will be showered in gifts and flowers.

hediyeler ve çiçekler yağacak.

Right.

Interesting. I wonder where they get the flowers from.

Sağ.

İlginç. Çiçekleri nereden bulduklarını merak ediyorum. Yarın

I just want to mention that not everywhere has Valentine's Day tomorrow.

her yerde Sevgililer Günü olmadığını belirtmek isterim.

I know.

I know certain countries have their their Valentine's Day

Biliyorum.

Bazı ülkelerin Sevgililer Günü'nün

on other days or different days to us.

bizim için farklı günleri veya farklı günleri olduğunu biliyorum.

But there are other celebrations as well as Lovers Day.

Ancak Aşıklar Günü'nün yanı sıra başka kutlamalar da var.

Lovers Day, quite often celebrated in Asia.

Aşıklar Günü, Asya'da oldukça sık kutlanır.

China has lovers day, I believe in Vietnam as well.

Çin'in sevgililer günü var, Vietnam'a da inanıyorum.

And I think Japan, they have a special day, lovers day.

Ve bence Japonya'nın özel bir günü var, sevgililer günü.

So Lovers Day is the day when people

Yani Aşıklar Günü,

who are in love or have a lover,

aşık olan ya da sevgilisi olan insanların

they they celebrate that day.

o günü kutladıkları gündür.

Or maybe they remember someone who they loved who is no longer with them.

Ya da belki artık yanlarında olmayan sevdikleri birini hatırlıyorlardır.

Maybe they split up, maybe they left them, maybe they passed away.

Belki ayrıldılar, belki ayrıldılar, belki de vefat ettiler.

So there are many ways of expressing that.

Yani bunu ifade etmenin birçok yolu var.

Mujeeb, Mujeeb Ur Rahman,

Mujeeb, Mujeeb Ur Rahman kimdi,

who was

I hope you're still on, mentioned

umarım hala oradasındır,

that it's their wedding anniversary o today,

bugün onların evlilik yıldönümleri olduğundan bahsetmiştir,

which is interesting

ki bu ilginçtir,

considering that till you didn't get married, you got married

çünkü siz evlenmeden önce,

one day before Valentine's Day and assuming that you celebrate that in your country.

Sevgililer Günü'nden bir gün önce evlendiniz ve Bunu ülkenizde kutlayın.

Yes. So happy wedding anniversary to you today.

Evet. Bugün senin evlilik yıldönümün kutlu olsun.

So I've got birthdays, we've got wedding anniversaries,

Yani doğum günlerim var, evlilik yıldönümlerimiz var,

all sorts of things.

her türlü şey.

So they we go Vitesse has been out shopping.

Gidiyoruz, Vitesse alışverişe çıkmış.

Oh, for what?

Ne için?

Well, well, it's where it's where Vitesse has been shopping,

Pekala, burası Vitesse'nin alışveriş yaptığı yer,

which I find quite interesting and adult

oldukça ilginç ve yetişkin

and adult toy shop.

ve yetişkin oyuncak dükkanı buluyorum.

Now, Vitesse has been been country hopping,

Şimdi, Vitesse ülke geziyordu,

so it must be very useful that you can go across to Poland.

bu yüzden Polonya'ya gidebilmen çok faydalı olmalı .

Really? Yes. By the groceries are much cheaper.

Gerçekten mi? Evet. Bakkal tarafından çok daha ucuzdur.

Wow. We can't do that where we are not.

Vay. Olmadığımız yerde bunu yapamayız.

Well, we'd have to get on a boat or a plane.

Bir tekneye ya da uçağa binmemiz gerekecek.

Yes, a little bit further than you

Evet,

remind us where you live, Vitesse.

bize nerede yaşadığını hatırlatmandan biraz daha fazlası, Vitesse.

It's a country next to Poland.

Polonya'ya komşu bir ülke.

Is it Russia?

Rusya mı?

Well, I would imagine there are a lot of different types of food you can buy in Poland as well.

Pekala, Polonya'da da satın alabileceğiniz pek çok farklı yiyecek türü olduğunu hayal ediyorum.

Different types of things to go with meals salads.

Yemeklerin yanına gidecek farklı türde şeyler salatalar.

I believe there are there are lots of different types of food like that.

Bunun gibi birçok farklı yiyecek türü olduğuna inanıyorum. Bir

And I would imagine also cakes as well, bread, things like that.

de pasta, ekmek gibi şeyleri hayal ederdim.

We are talking about we are talking about romance today.

Bugün romantizmden bahsediyoruz.

And I couldn't resist Mr.

Ve Bay

Steve showing those lovely

Steve'in o sevimli

romantic love pigeons.

romantik aşk güvercinlerini göstermesine karşı koyamadım.

Do you remember?

Hatırlıyor musun?

I do, yes. Well, yes.

ediyorum, evet. İyi evet.

We're going to take a look at them now.

Şimdi onlara bir göz atacağız.

They are in love.

Onlar aşık.

They are sharing a little bit of love together.

Birlikte biraz sevgi paylaşıyorlar.

Oh, isn't that lovely?

Ah, çok hoş değil mi?

I couldn't resist showing that

the love pigeons. Yes.

Aşk güvercinlerini göstermekten kendimi alamadım. Evet. Bahar geldiğinde

I expect we'll be seeing lots of those when spring arrives

bunlardan bolca göreceğimizi tahmin ediyorum

and they're starting to get a little amorous with each other now of the pigeons.

ve güvercinler artık birbirlerine biraz aşık olmaya başladılar .

I could still come.

Hala gelebilirdim.

I could hear them this morning. Some of them of.

Bu sabah onları duyabiliyordum. Bazıları.

I've already started.

Ben çoktan başladım.

They're courting. You can always hear the sound

Kur yapıyorlar. Sesi her zaman duyabilirsin

but that is a sound I cannot create.

ama bu benim yaratamayacağım bir ses.

That's the sound of a pigeon.

Bu bir güvercin sesi.

I cannot make that

Bunu

okay.

That's a sick pigeon.

doğru yapamam.

Bu hasta bir güvercin.

I can't do that. You can roll your eyes.

Bunu yapamam. Gözlerini devirebilirsin.

I find that very difficult.

Bunu çok zor buluyorum.

And making the right I can do it

Ve doğru olanı

now. A contact. Okay.

şimdi yapabilirim. Bir bağlantı. Tamam aşkım.

You are just I can literally hear people in with headphones

falling to the floor

living the the 17th remind us reminds us

17.'yi yaşamak bize

that Valentine's Day isn't really about giving gifts

Sevgililer Günü'nün aslında hediye vermekle ilgili olmadığını hatırlatıyor

rather, it's the day we celebrate the spirit of love

, daha çok Roma'nın Aziz Valentine'ini onurlandırırken sevginin ruhunu kutladığımız gün.

while honouring Saint Valentine of Rome,

who was martyred in the third century A.D..

3. yüzyılda şehit edilmiştir.

Hence the reason why we say Valentine's.

Sevgililer Günü dememizin nedeni bu.

Yes, martyred.

Evet şehit.

Why was he martyred?

Neden şehit oldu?

Presumably something to do with love. Hmm.

Muhtemelen aşkla ilgili bir şey. Hmm.

Interestingly enough, my name Stephen

İlginçtir, benim adım Stephen

D. Yeah.

D. Evet.

Is in biblical terms, is the name of a martyr.

İncil terimleriyle, bir şehidin adıdır.

Oh. Uh, so, you know.

Ah. Yani, bilirsin.

Oh, I martyr myself.

Ah, kendimi şehit ettim.

Every week when I come on this. So nothing.

Her hafta buna geldiğimde. Bu yüzden hiçbir şey.

Nothing to do with love.

Aşkla alakası yok.

Nothing do with love just to do with me.

Sadece benimle yapmak için aşkla ilgisi yok.

Of course, love it.

Tabii ki seviyorum.

But, yeah, love has always been a thing.

Ama evet, aşk her zaman bir şey olmuştur.

Love has always been a thing.

Aşk her zaman bir şey olmuştur.

Even with the ancient Roman, the Romans and the ancient Greeks, they all have their gods.

Antik Roma, Romalılar ve eski Yunanlılarda bile hepsinin kendi tanrıları vardır.

The God of love.

Aşk tanrısı.

So we are talking here.

Yani burada konuşuyoruz.

We talk. We're talking Eros.

Biz konuşuruz. Eros'tan bahsediyoruz.

Eros.

Eros.

Now, I can never remember.

Şimdi, hiç hatırlayamıyorum.

Is Eros, the Greek God or the or the Roman God?

Eros, Yunan Tanrısı mı yoksa Roma Tanrısı mı?

Yes, because there was Eros and he was the other one.

Evet, çünkü Eros vardı ve diğeri oydu.

I don't know. I can't remember.

Bilmiyorum. hatırlayamıyorum.

We'll we're showing our ignorance now, but, you know, I'm not showing my ignorance.

Şimdi cehaletimizi göstereceğiz, ama bilirsiniz, cehaletimi göstermiyorum.

I have the our Greek gods or are the Roman gods.

Yunan tanrılarımız var ya da Roma tanrılarıyız.

Well, there were just too many of them. Yes, there were.

Onlardan çok fazla vardı. Evet vardı.

Yeah, there were too many gods.

Evet, çok fazla tanrı vardı.

I can see now why they they decided to cut down

Şimdi neden tanrı sayısını azaltmaya karar verdiklerini anlayabiliyorum

on the number of gods because it's just confusing.

çünkü bu sadece kafa karıştırıcı.

It's too confusing.

Bu çok kafa karıştırıcı.

And that's why later everyone just decided to have one.

İşte bu yüzden daha sonra herkes bir tane almaya karar verdi.

It's much easier to pay taxes in Lithuania.

Litvanya'da vergi ödemek çok daha kolay.

So thank you for that.

Bunun için teşekkür ederim.

Yeah, I thought it was Lithuania, but I was too afraid to say.

Evet, Litvanya olduğunu düşünmüştüm ama söylemeye çok korkmuştum.

But yes, because I remember when we were talking about my watch Cupid. Hmm.

Ama evet, çünkü saatim Cupid hakkında konuştuğumuzu hatırlıyorum. Hmm.

So Cupid is the other one.

Yani Cupid diğeri.

Cupid and Eros.

Aşk tanrısı ve Eros.

But I'm sure there was another one.

Ama eminim bir tane daha vardı. Bir

There is another one, and it's on the tip of my tongue.

tane daha var ve dilimin ucunda.

But let me. The 17th says Eros. Is Cupid.

Ama izin ver. 17'si Eros diyor. aşk tanrısı

Aphrodite, Aphrodite, Aphrodite, Venus.

Afrodit, Afrodit, Afrodit, Venüs.

Because, of course, if we take something that improves are

Çünkü tabii ki aşkımızı iyileştiren bir şey alırsak

our love,

,

we call it an aphrodisiac.

buna afrodizyak diyoruz.

Hence, did you just burned those two disturbed?

Bu nedenle, bu ikisini rahatsız ettiniz mi?

Proved

I just got a blast of something.

Az önce bir şeyler patlattığımı kanıtladım. Ben de

That's what I'm talking about.

bundan bahsediyorum.

What was that?

Neydi o?

It's not like I'm too ridiculous.

Çok gülünç olduğum söylenemez.

If I do that live on AM.

Bunu AM'de canlı yaparsam.

It's not like lasagne bananas.

Lazanya muzları gibi değil.

I usually did.

Genelde yapardım. Dün

You have lasagne yesterday with your mom?

annenle lazanya mı yedin?

I did not stomach-ache last night. I have my mother's.

Dün gece midem ağrımadı. Anneminki var.

All right?

Elbette?

Yes, Eros.

Evet, Eros.

Here we go, Steve.

İşte başlıyoruz, Steve.

Eros is the Greek god.

Eros Yunan tanrısıdır.

That's it. But there's also Aphrodite.

Bu kadar. Ama bir de Afrodit var.

Aphrodite and it's Venus.

Afrodit ve bu Venüs. Bu kadar

I just never realised there were so many.

çok olduğunu hiç fark etmemiştim.

So many people connected.

Bu kadar çok insan bağlandı.

Venus, of course.

Tabii ki Venüs.

Yeah. Venus Venus de Milo.

Evet. Venüs Venüs de Milo.

The famous.

Ünlü.

The famous carving, the famous statue.

Ünlü oyma, ünlü heykel.

Maybe we should have done some research.

Belki de biraz araştırma yapmalıydık.

Although it came on today. Although sadly.

Bugün gelmesine rağmen. Ne yazık ki.

Well, I'm just telling you something now.

Pekala, şimdi sana bir şey söylüyorum.

Venus de Milo, the famous. The famous sculpture.

Venüs de Milo, ünlü. Ünlü heykel.

But the only problem is she has no arms.

Ama tek sorun kolları olmaması.

And I don't know why.

Ve nedenini bilmiyorum.

Well, as a lovers tiff, probably.

Muhtemelen bir sevgili çekişmesi olarak.

Yes. Yeah.

Evet. Evet.

Okay, so what are we doing?

Tamam, peki ne yapıyoruz?

If we're talking about love, then today you may have noticed

Eğer aşktan bahsediyorsak, bugün

we are talking about love.

aşktan bahsettiğimizi fark etmişsinizdir.

Have you read the news this morning, Mr.

Bu sabah haberleri okudunuz mu, Bay

Steve?

Steve?

Did you hear the story about the riots and the protests taking place in New Zealand?

Yeni Zelanda'da meydana gelen isyanlar ve protestolarla ilgili hikayeyi duydunuz mu?

And apparently they've been going on now for Zealand, New Zealand and Canada?

Ve görünüşe göre şimdi Zelanda, Yeni Zelanda ve Kanada için mi devam ediyorlar?

Yes, in France, but in New Zealand,

Evet, Fransa'da ama Yeni Zelanda'da

apparently they have been all gathering outside

görünüşe göre hepsi

the Parliament building and

Parlamento binasının dışında toplanıyor ve

what are they protesting about?

neyi protesto ediyorlar?

The usual thing.

Her zamanki şey.

The thing locked.

Kilitli şey.

The thing that I'm not we're not going to mention that.

Olmadığım şey bundan bahsetmeyeceğiz.

Right.

Sağ.

But apparently to drive the people away,

Ama görünüşe göre insanları uzaklaştırmak için,

Steve, to drive the people away.

Steve, insanları uzaklaştırmak için.

I love this story.

Bu hikayeyi seviyorum.

That's that they've been playing the music of a certain

Belli bir

star, a certain pop star.

yıldızın, belli bir pop yıldızının müziğini çalıyorlar.

Into this to drive them away.

Onları uzaklaştırmak için bu işe.

And I was wondering if you knew who it was.

Ve kim olduğunu bilip bilmediğini merak ediyordum.

Well, it's interesting because if you want to annoy your neighbours,

Bu ilginç çünkü komşularınızı kızdırmak istiyorsanız,

you play music that you think that they wouldn't like. Yes.

hoşlanmayacaklarını düşündüğünüz bir müzik çalıyorsunuz. Evet.

So this is obviously and quite often

Yani bu açık bir şekilde ve oldukça sık,

if you play loud classical music, that will annoy people,

eğer yüksek sesli klasik müzik çalarsanız, bu insanları rahatsız eder,

not classical, but so ah, so it's a pop star that lots of people.

klasik değil, ama çok ah, bu yüzden pek çok insan olan bir pop yıldızı.

Well, some people must have liked the sound of this music.

Pekala, bazı insanlar bu müziğin sesini beğenmiş olmalı.

I just I don't know. The majority don't.

Ben sadece bilmiyorum. Çoğunluk yapmaz.

Well, the idea was they thought the people playing the music thought it would drive them away.

Fikir, müziği çalan insanların bunun onları uzaklaştıracağını düşündükleriydi.

But I'm not sure if it did work.

Ama işe yaradığından emin değilim.

I feel suggests Justin Bieber,

Justin Bieber'ın

that would drive everyone away from the planet.

herkesi gezegenden uzaklaştıracağını düşünüyorum.

No, it's it's actually I love this story so much.

Hayır, aslında bu hikayeyi çok seviyorum. Beni

It just made me laugh.

güldürdü.

It is actually Barry Manilow.

Aslında Barry Manilow'dur.

Right.

Sağ.

Although, although I'm not sure if that is Barry Manilow, it looks like a waxwork.

Bunun Barry Manilow olup olmadığından emin olmasam da, bir balmumu işine benziyor.

He's had a lot of work done that hasn't what has happened to Barry Manilow?

Barry Manilow'un başına gelenler değil mi?

He he looks like a mannequin.

O bir manken gibi görünüyor.

He looks like he looks like that guy from Star Trek, the one that can shapeshift

Star Trek'teki

now That's too much.

şu anda şekil değiştirebilen adama benziyor. Bu çok fazla.

That's too much facial reconstruction.

Bu çok fazla yüz rekonstrüksiyonu.

They see the hair looks.

Saçın görünüşünü görürler.

I mean, he looks good.

Yani, iyi görünüyor.

He looks like he looks like. Yeah.

Göründüğü gibi görünüyor. Evet.

That is not good.

Bu iyi değil.

Can I just say, if you were planning on having some plastic surgery, don't do this.

Estetik ameliyat olmayı planlıyorsan, bunu yapma.

Don't go this far.

Bu kadar uzağa gitme.

This is the point.

Mesele bu.

Where you never want to reach, where you actually look as

Hiç varmak istemediğin, aslında güneşte erimiş gibi göründüğün yer bir

if you've you've melted in the sun is another one.

başkadır.

Oh, my God. That's not much better.

Aman Tanrım. Bu daha iyi değil. Barry Manilow'un

Well, I was trying to find a good picture of Barry Manilow, but I couldn't.

güzel bir resmini bulmaya çalışıyordum ama bulamadım.

But apparently they're playing Barry Manilow songs

Ama görünüşe göre protestocuları uzaklaştırmak için Barry Manilow şarkıları çalıyorlar

to to drive away the protesters.

.

But surely a lot of the women would stay

Ama kesinlikle birçok kadın kalacaktı

because Barry Manilow is essentially, I would thought a lot of his songs

çünkü Barry Manilow esasen, şarkılarının çoğunun

were directed at women, and he'd be very popular with women. Hmm.

kadınlara yönelik olduğunu düşünürdüm ve kadınlar arasında çok popüler olurdu. Hmm.

So maybe it's driving the aggressive men away,

Yani belki saldırgan erkekleri uzaklaştırıyor

but the women will say yes, well, maybe they were.

ama kadınlar evet diyecekler, belki de öyleydi.

Well, there probably weren't very many men protesting, but.

Muhtemelen protesto eden çok fazla erkek yoktu ama.

Well, but, Barry, you know, so we probably went

Pekala, ama Barry, biliyorsun, bu yüzden muhtemelen

to very many women protest in public was mainly men.

pek çok kadın protestosuna gittik, halk arasında çoğunlukla erkekler vardı.

So they knew that Barry Manilow would just scare them off.

Böylece Barry Manilow'un onları korkutup kaçıracağını biliyorlardı.

I think that's a very, very good tactic.

Bence bu çok ama çok iyi bir taktik.

Look, what they should have done is just shown his face What's happened?

Bak, yapmaları gereken sadece yüzünü göstermekti Ne oldu?

I think he's turned into into a large plastic mannequin.

Sanırım büyük bir plastik mankene dönüştü .

Come on.

I know, I know.

Hadi.

Biliyorum biliyorum.

I shouldn't be picking on people's appearances, but.

İnsanların dış görünüşüne takılmamalıyım ama.

But come on.

Ama hadi.

No, Barry.

Hayır, Barry.

No, don't do that.

Hayır, bunu yapma.

Don't have romance.

Something's going on here between Tomic and Victoria.

Romantizm olmasın.

Burada Tomic ve Victoria arasında bir şeyler oluyor.

Okay.

Tamam aşkım.

Yes, as I read the term declaring his love for Victoria. Huh?

Evet, Victoria'ya olan sevgisini ilan eden terimi okuduğum gibi. Ha?

I'm very jealous.

Ben çok kıskancım.

Got to say, I was hoping for a Valentine's card, but Well, that's like.

Söylemeliyim ki, bir Sevgililer Günü kartı bekliyordum, ama işte bu kadar.

That's gone out of the window.

Bu pencereden dışarı çıktı.

That's incredible.

Bu inanılmaz.

It's Val. Well, I was. I was going to ask.

Bu Val. Öyleydim. soracaktım

I was going to ask the obvious question, Steve, which is, are you getting anything

Ben bariz soruyu soracaktım Steve, Sevgililer Günü için bir şey alıyor musun

for Valentine's Day?

?

Are you sending a card to someone?

Birine kart mı gönderiyorsunuz?

Do you do you observe Valentine's Day

Sevgililer Günü'nü kutlar mısınız

or do you have your own special Valentine's Day?

yoksa kendinize özel bir Sevgililer Günü'nüz mü var?

That is on a different day.

Yani farklı bir günde.

So it's not on the 14th of February priority.

Yani 14 Şubat önceliğinde değil.

It is on a different day during the year

Yıl boyunca farklı bir günde

Yes, exactly.

Evet, tam olarak.

I mean, that's what makes people go to that.

Demek istediğim, insanları buna yönlendiren şey bu.

They must be so frightened of using losing their good

Yakışıklılıklarını kaybetmekten ve yaşlanmaktan o kadar korkmuş olmalılar

looks and getting older that they are driven

ki,

to taking drastic measures

to keep themselves attracted to their friends.

arkadaşlarına ilgi duymalarını sağlamak için sert önlemler almaya yöneliyorlar.

And they think, what do you what about Barry Manilow?

Barry Manilow hakkında ne düşünüyorsun? Az

That was a lot of thought I just said to you.

önce sana söylediğim çok fazla düşünceydi. Az

What has nothing to do with what I just said.

önce söylediğim şeyle alakası yok.

Well, you obviously weren't listening to me at all.

Belli ki beni hiç dinlemiyordun.

Well well, I was just commenting on the Barry Manilow picture

Pekala, ben sadece Barry Manilow resmi hakkında yorum yapıyordum

because people are talking about the Barry Manilow picture.

çünkü insanlar Barry Manilow resmi hakkında konuşuyor.

So anyone out there?

Orada kimse var mı?

Are you doing anything for Valentine's Day?

Sevgililer Günü için bir şey yapıyor musun?

I might send this person a card

Bu kişiye bir kart gönderebilirim

they're not I'm not sure if I'm getting anything because Mr.

çünkü Bay

Steve gave me a bucket of mealworms yesterday.

Steve dün bana bir kova un kurdu verdi.

That's all you deserve.

Tüm hak ettiğin bu.

That's all Yes.

Hepsi bu kadar Evet.

Victoria's been married for 16 years, but, you know,

Victoria 16 yıldır evli ama

that could all be ending after tomorrow.

bu yarından sonra bitebilir.

Well, apparently, Louis.

Görünüşe göre, Louis.

Louis has been married for many, many years.

Louis uzun yıllardır evli.

Yes, yes, yes.

Evet evet evet.

Who has been?

Kim olmuştur?

It's not it's not a competition, but who has been married

Bu bir yarışma değil ama en uzun süredir evli olan kim

for the longest Who is watching us today?

Bugün bizi kim izliyor?

I wonder when we will make it into a competition.

Bakalım ne zaman rekabete dönüşecek.

No, no, not really.

Hayır, hayır, gerçekten değil.

I'm joking.

Şaka yapıyorum.

It's not a competition.

Bu bir yarışma değil.

But how long have you been married?

Ama ne kadar süredir evlisin?

Maybe you've been together.

Belki birlikte oldunuz.

Not everyone gets married.

Herkes evlenmez.

Not everyone wants to get married. Some people don't.

Herkes evlenmek istemez. Bazı insanlar yapmaz.

They don't.

They would.

Onlar değil.

Yaparlardı.

They choose not to because they don't want to.

İstemedikleri için tercih etmiyorlar. Sahip

They don't want to ruin the good thing that they've got.

oldukları iyi şeyi mahvetmek istemiyorlar.

Some people seem to be receiving cards already.

Bazı insanlar şimdiden kart alıyor gibi görünüyor.

For Valentine's Day.

Sevgililer Günü için.

Good. Maybe.

İyi. Belki.

I wonder why that is.

Bunun neden olduğunu merak ediyorum.

Well, I suppose on the same day.

Şey, sanırım aynı gün.

Yes. Well, I said the 14th

Evet. Peki, 14'üncü dedim

But some people can receive them.

Ama bazı insanlar onları alabilir.

Maybe if you're visiting someone who is far away or maybe you've left a surprise

Belki uzaktaki birini ziyaret ediyorsanız veya

for your husband or wife or girlfriend or boyfriend

eşinize, karınıza, kız arkadaşınıza, erkek arkadaşınıza veya sevgilinize bir sürpriz bıraktıysanız

or significant other.

.

That's a great word, by the way.

Bu arada, harika bir kelime.

Or phrase significant other.

Veya ifade önemli diğer.

Yes, your partner.

Evet, ortağın.

Yes, they would.

Evet, yapacaklardı. Sık

They they often say that at work, if there is a work meeting and you can bring a partner

sık işte, bir iş toplantısı varsa ve bir eş getirebilirseniz

and they don't use the word partner, they say you can bring your significant other.

ve eş kelimesini kullanmıyorlarsa, sevgilinizi getirebileceğinizi söylerler.

V8's has told a funny joke.

V8'ler komik bir fıkra anlattı. Karım bana

My wife

always told me that if I wanted breakfast

her zaman yatakta kahvaltı istersem

in bed, then I would have to sleep in the kitchen.

mutfakta uyumam gerektiğini söylerdi.

That's a funny one.

Bu çok komik.

If I could. Yes.

Yapabilirsem. Evet.

Yes. So thank you very much for that.

Evet. Bunun için çok teşekkür ederim.

Happy birthday in advance. Thank you, Palmira.

Doğum günün şimdiden kutlu olsun. Teşekkürler Palmira.

That's one of your good ones.

Bu senin iyilerinden biri.

I don't need any plastic surgery. Not yet.

Herhangi bir estetik ameliyata ihtiyacım yok. Henüz değil.

Thank you. No. Well, not on his face, anyway.

Teşekkür ederim. Hayır. En azından yüzünde değil.

They're everywhere else.

Başka her yerdeler.

There is.

There are some things they could change.

Orada.

Değiştirebilecekleri bazı şeyler var.

Maybe, you know, with a little bit of plastic surgery.

Belki, bilirsin, biraz estetik ameliyatla.

You know, make, make, think some things.

Bilirsin, bazı şeyler yap, yap, düşün.

Smaller and maybe some things a little larger.

Daha küçük ve belki bazı şeyler biraz daha büyük.

That's all I'm saying.

Tüm söylediğim bu.

We won't go into that.

Buna girmeyeceğiz.

So how long have you been married for?

Peki ne kadar süredir evlisin?

How long have you been together in a relationship?

Ne kadar süredir bir ilişki içindesiniz?

If you have a relationship. If you're married.

Eğer bir ilişkiniz varsa. Eğer evliysen.

If you're seeing someone, if you're having a lovely, lovely

Biriyle görüşüyorsanız, çok güzel

time how long has it been going on for?

zaman geçiriyorsanız, bu ne kadar süredir devam ediyor?

So are are you going to display some words, Mr.

Evet,

Jenkins, that is connected with

a more Yes, we have some words coming up.

gelecek bazı kelimelerimiz var.

But as we are talking about love, we are going to take a short break

Ama aşktan bahsederken kısa bir ara vereceğiz

because we're going to have a look at an excerpt from one of my lessons

çünkü

that I made quite a long time ago.

çok uzun zaman önce yaptığım bir dersimden bir alıntıya bakacağız.

But it is still a good one.

Ama yine de iyi bir tanesi. Bugün konuştuğumuz konuyla ilgili

We have some excerpts from my lesson

dersimden bazı alıntılar var

that is all about the subject we are talking about today,

,

which is love

aşk nedir?

Shall I compare the to a summer's day?

Bir yaz gününe benzeteyim mi?

Thou art all lovely and more temperate.

Sen çok sevimlisin ve daha ılımansın.

Rough winds to shake the darling buds of May

Mayısın sevgili tomurcuklarını sallamak için sert rüzgarlar

and summer's lease have oh to short to date

ve yazın kira kontratı,

so long as men can breathe or eyes can see

insanlar nefes alabildiğince veya gözler görebildiği sürece bugüne kadar kısaldı,

so long lives this and this gives life to the

bu ve bu, seni

since the moment I first

ilk gördüğüm andan beri hayat veriyor

saw you, I knew that I must have you.

, biliyordum ki ben sana sahip olmalı

You are the one I need only you can satisfy my desire.

İhtiyacım olan sensin, sadece sen arzumu tatmin edebilirsin.

It was meant to be.

Olması gerekiyordu.

As soon as you came in the room.

Odaya gelir gelmez.

I must be with you.

seninle olmalıyım

I must hold you.

seni tutmalıyım

I have to have my lips near you.

Dudaklarımı sana yakın tutmalıyım.

Please be mine.

Lütfen benim ol.

Yeah, baby.

Evet bebeğim.

Next to it.

Onun yanında.

In this lesson, we will talk about something we all feel we all need.

Bu derste hepimizin ihtiyacı olduğunu hissettiğimiz bir şey hakkında konuşacağız.

We wish to give but also something

Vermek istiyoruz ama aynı zamanda

that can be hard to find or receive.

bulması veya alması zor olabilecek bir şey. Hayatımıza

A word that can bring both happiness

hem mutluluk hem de hüzün getirebilen bir kelime

and sorrow into our lives.

.

In today's lesson, we will take a look

Bugünün dersinde,

at that magical four letter word.

o sihirli dört harfli kelimeye bir göz atacağız.

00 v e long

00 ve güle

bye 11

güle 11

the word love means a strong feeling of affection.

aşk kelimesi güçlü bir sevgi duygusu anlamına gelir. Birbirine çok yakın

The emotional bond between two people who are very close to each other,

iki insan arasındaki duygusal bağ , bir kişinin diğerine karşı hissettiği

the physical or sexual attraction

fiziksel veya cinsel çekicilik,

felt by one person towards another to have an interest in something

which gives you great pleasure, such as a hobby or an interest.

size büyük zevk veren bir şeyle ilgilenmek, örneğin bir hobi veya ilgi.

What is love?

Aşk nedir?

We know that it is not tangible.

somut olmadığını biliyoruz.

It cannot be held in our hands. Yet.

Elimizde tutulamaz. Henüz.

To most people, love is a real thing.

Çoğu insan için aşk gerçek bir şeydir.

It reaches both from us and into us.

Hem bizden hem de içimize kadar ulaşır.

It exists in our mind, but lives in our heart.

Zihnimizde var ama kalbimizde yaşıyor. Kendilerine bağlı

There are various types of love

which have different parts and emotions connected to them.

farklı parçaları ve duyguları olan çeşitli aşk türleri vardır .

Familial love the love of a person through a family tie,

Ailesel sevgi, bir annenin oğluna olan sevgisi gibi, bir kişinin aile bağı yoluyla sevgisidir

such as the love of a mother towards her son.

.

Platonic love a close

Platonik aşk,

love shared by two people but without the sexual relationship.

iki kişi tarafından paylaşılan ancak cinsel ilişki olmaksızın yakın bir aşktır.

Although the earlier definition of this phrase meant something quite different.

Bu ifadenin daha önceki tanımı oldukça farklı bir şey ifade etse de.

Unrequited love, a love

Karşılıksız aşk,

that has been given but not returned.

verilen ama geri dönmeyen aşk.

He loves her, but she does not love him.

O onu seviyor ama o onu sevmiyor.

Puppy love.

Çocukluk aşkı. Bir gencin yaşadığı

The innocent or naive love experienced by a young person

masum ya da naif aşk

Of all the subjects ever written about in literature,

Edebiyatta yazılan tüm konular arasında

love must surely be the most common one used.

aşk kesinlikle en yaygın kullanılan aşk olmalıdır.

Many poets and authors have strived over the years

Pek çok şair ve yazar,

to capture the essence of what love is.

aşkın ne olduğunun özünü yakalamak için yıllarca uğraştı.

Many have tried, and many have failed.

Birçoğu denedi ve çoğu başarısız oldu.

Famous authors such as Emily Bronte, Catherine Cookson,

Emily Bronte, Catherine Cookson,

Charles Dickens, and the playwright William Shakespeare

Charles Dickens ve oyun yazarı William Shakespeare gibi ünlü yazarların

have all used the theme of love in their works.

hepsi eserlerinde aşk temasını kullanmışlardır.

Every year all around the world.

Her yıl tüm dünyada.

Those in love get the chance to show their affection to a husband,

Aşıklar bir kocaya,

wife, boyfriend, girlfriend,

eşe, erkek arkadaşa, kız arkadaşa

or maybe to someone who does not even know that they are loved.

ya da belki sevildiğini bile bilmeyen birine sevgilerini gösterme şansı yakalarlar .

For example, here in the UK we have Valentine's Day

Örneğin, burada Birleşik Krallık'ta Sevgililer Günü vardır.

This happens each year on February 14.

Bu her yıl 14 Şubat'ta gerçekleşir.

Cards and chocolates are given as tokens of love,

Aşkın simgesi olarak kartlar ve çikolatalar verilir

and some couples will become engaged on this date

ve bazı çiftler bu tarihte nişanlanır.

The words used between lovers tend to be special

Aşıklar arasında kullanılan kelimeler genellikle özeldir

and are spoken as a way of sharing that the other person is dear to them.

ve konuşulur. diğer kişinin onlar için değerli olduğunu paylaşmanın bir yolu olarak.

Words such as Angel, you are my angel.

Melek, sen benim meleğimsin gibi sözler.

Darling, I miss you, darling.

Sevgilim, seni özledim sevgilim.

Sweetheart.

Sevgilim.

I love you, sweetheart.

Seni seviyorum tatlım.

Treasure.

Hazine.

You are my treasure.

Sen benim hazinemsin.

Honey,

Tatlım,

kiss me.

öp beni.

Honey, baby, baby.

Tatlım, bebeğim, bebeğim.

Call me later. Baby.

Daha sonra beni ara. Bebek.

Precious, you are my precious

Değerli, sen benim değerli

honey bunny.

bal tavşanımsın.

Hold me, honey bunny.

Tut beni tatlı tavşan.

We call these Terms of endearment

Biz bu sevdirme koşullarına

love comes and love goes.

aşk gelir ve aşk gider diyoruz.

Losing love or ending a close relationship is a hard thing to do.

Aşkı kaybetmek veya yakın bir ilişkiyi bitirmek, yapılması zor bir şeydir.

Most people go through this experience at some point,

Çoğu insan bir noktada bu deneyimden geçer

and the younger you are, when it happens, then the more distressing it seems to feel.

ve ne kadar gençseniz, o zaman o kadar üzücü hissettirir.

You feel empty.

Boş hissediyorsun.

Your life seems pointless.

Hayatın anlamsız görünüyor.

Your heart is broken.

Kalbin kırıldı.

But such is life.

Ama hayat böyle.

The knocks you suffer from lost love will never leave you.

Kayıp aşktan çektiğin darbeler seni asla bırakmayacak.

Just like all of life's experiences, you have to take the rough

Tıpkı hayatın tüm deneyimlerinde olduğu gibi, kaba

with the smooth

ve pürüzsüz olmak zorundasın

There it was my love lesson.

İşte aşk dersim buydu.

If you like my lessons, by the way.

Bu arada derslerimi beğendiyseniz.

Guess what?

Ne oldu?

There is a new lesson coming this Wednesday.

Bu çarşamba yeni bir ders geliyor.

Love is in the air.

Aşk, havadadır.

It sure is.

Kesinlikle öyle.

Yes, we find out.

Evet, öğreniyoruz.

I found out why Tomic has had his Valentine's cards today.

Tomic'in neden Sevgililer Günü kartlarını bugün aldığını öğrendim.

Okay.

Tamam aşkım.

Because where he lives in the Netherlands, they don't.

Çünkü yaşadığı Hollanda'da öyle değil.

There's no postal service on a Monday. How strange.

Pazartesi günleri posta servisi yoktur. Ne garip.

If you want to have your cards delivered

Kartlarınızın

using the Postal Service, then you have to have them delivered the day before.

Posta Hizmeti aracılığıyla teslim edilmesini istiyorsanız, bir gün önce teslim ettirmelisiniz.

If it's Monday when that event is, which of course is Valentine's Day tomorrow, I straight.

O olayın olduğu gün Pazartesi ise, tabii ki yarın Sevgililer Günü, doğru dürüst.

I did not know that.

Bunu bilmiyordum.

See, there is a new thing we've learnt, whereas we don't get the Postal Service on a Sunday.

Bakın, yeni öğrendiğimiz bir şey var, halbuki Pazar günü Posta Hizmeti alamıyoruz.

Yes, in the UK there's no postal service although Amazon will deliver, of course.

Evet, İngiltere'de posta hizmeti yok, ancak elbette Amazon teslim edecek.

So just so that must mean that in the Netherlands

Yani bu, Hollanda'da

you do have a postal service on Sunday

Pazar günleri posta servisinizin olduğu anlamına gelmelidir, değil mi

Is that right?

?

Yes, that's that must be. That must be.

Evet, olması gereken bu. Bu olmalı. Kulağa

It sounds good.

hoş geliyor.

Laura says Laura Molinaro from Italy

Laura, İtalya'dan Laura Molinaro

says, I met my partner the day after Valentine's Day six years ago.

, Altı yıl önce Sevgililer Günü'nün ertesi günü partnerimle tanıştığımı söylüyor.

Nice. Also known as Saint.

Güzel. Aziz olarak da bilinir.

First day in Italy.

İtalya'da ilk gün.

And it's the festival of single people.

Ve bekarların bayramı.

The day after.

Ertesi gün.

And you met your partner.

Ve ortağınla tanıştın.

How wonderful.

Ne kadar güzel.

We have quite a lot of answers

or posts about people's

İnsanların

relationships and how long they've been together. Yes.

ilişkileri ve ne kadar süredir birlikte oldukları hakkında pek çok yanıtımız veya gönderimiz var. Evet.

Mainly the parents. Yes.

Esas olarak ebeveynler. Evet. Mutlaka

Not necessarily Sunday no.

Pazar hayır.

No delivery on a Sunday either.

Pazar günü teslimat da yok.

Oh, so you must have had it yesterday then.

Oh, öyleyse dün içmiş olmalısın.

Okay.

Tamam aşkım.

Right. So fine. Yeah.

Sağ. Çok iyi. Evet.

Why not to tell my parents I've been talking to Tomic.

Neden aileme Tomic'le konuştuğumu söylemiyorsun?

His parents have been together for 47 years,

Anne ve babası 47 yıldır birlikteler,

sat in, his parents have been together for 53 years.

oturdular, anne ve babası 53 yıldır birlikteler.

Palmeiras parents 52 years, but so far, way out in front.

Palmeira'nın ebeveynleri 52 yaşında, ama şimdiye kadar çok öndeler.

Not that it's a competition. So.

Bu bir yarışma olduğundan değil. Bu yüzden.

So when you say together they married, married and.

Yani birlikte derken evlendiler, evlendiler ve.

Well, Yes, they've been together.

Evet, birlikte oldular.

That's great.

Bu harika.

Rosa says her sister and her husband.

Rosa, kız kardeşi ve kocası diyor.

So her sister and her brother in law, as we would say,

Yani ablası ve kayınbiraderi dediğimiz gibi

have been together for 65 years.

65 yıldır birlikteler.

That's incredible. Yes.

Bu inanılmaz. Evet.

One is 83 years old and the other is 87.

Biri 83 yaşında, diğeri 87.

And as I, as I understand it, they are still going strong.

Ve anladığım kadarıyla hala güçleniyorlar.

Yes. So that's fantastic though

Evet.

we there are names you give to to every decade.

Her on yılda bir verdiğiniz isimler olmasına rağmen bu harika.

Aren't the diamond and gold don't we.

Elmas ve altın biz değil miyiz? Şu

I can't remember what those all I now know they they I think it's diamond.

anda tüm bildiklerimin ne olduğunu hatırlayamıyorum, onların elmas olduğunu düşünüyorum.

I'm sure it is 60.

60 olduğuna eminim.

I think over 60 diamonds. 70 is platinum.

60'ın üzerinde elmas olduğunu düşünüyorum. 70 platindir.

We know that of course platinum that and of course the queen

Tabii ki platin ve tabii ki kraliçe

and the Duke of Edinburgh

ve Edinburgh Dükü'nün

were together for 70 years.

70 yıldır birlikte olduğunu biliyoruz.

They were married for 70 years.

70 yıldır evliler.

Can you imagine that I'm, by the way Tomic.

Bu arada benim Tomic olduğumu hayal edebiliyor musun?

Yes, Tomic has been in a relationship.

Evet, Tomic'in bir ilişkisi var.

He's had one,

Bir ilişkisi oldu,

he's been having his relationship

ilişkisi

11 years, one of his relationships 11 years.

11 yıldır, bir ilişkisi 11 yıldır.

And you probably shouldn't say that.

Ve muhtemelen bunu söylememelisin.

How many years on the, on the, you know, has have this relationship it's been going on do you think.

Kaç yıldır, onda, hani, var mı bu ilişki sizce de devam ediyor.

Three years.

Üç yıl.

So you know, have you told your partner about this relationship.

Peki, partnerinize bu ilişkiden bahsettiniz mi?

We've that's quite important.

Bu oldukça önemli. Bu

Those wondering by the way we we've known each other

arada biz birbirimizi

for 32 years.

32 yıldır tanıyoruz diyenler.

32. Yes, I've known each other for 32 years.

32. Evet, birbirimizi 32 yıldır tanıyorum.

And that's why we have such a good

İşte bu yüzden birbirimizle çok iyi bir

rapport with each other.

ilişkimiz var.

We, we communicate.

Biz, biz iletişim kurarız.

It's almost as if I know exactly what Mr.

Sanki Bay

Steve is going to say like that.

Steve'in böyle söyleyeceğini tam olarak biliyormuşum gibi.

Larry the 17th says talks about different types

17. Larry, farklı aşk türlerinden bahsettiğini söylüyor

of love, talks about romantic love,

,

which is very, very human. Yes,

çok, çok insani olan romantik aşktan bahsediyor. Evet,

very Italian.

çok İtalyan.

Platonic, love, platonic.

Platonik, aşk, platonik.

We talked about platonic love.

Platonik aşktan bahsettik. Az

I did mention that in the lesson that we just watched,

önce izlediğimiz derste

platonic love is is a kind of love, a close friendship to people

platonik aşkın bir tür aşk olduğundan bahsetmiştim, cinsel ilişki

that have a close bond without

olmadan yakın bir bağı olan

the sexual relationship or as I like to say it,

ya da benim deyimimle 100

anyone who's been married for more than five years,

yıldan uzun süredir evli olan herkesle kurulan yakın dostluk. beş yıl,

they all eventually become platonic.

sonunda hepsi platonik hale gelir.

Trust me, And then he also mentions

İnan bana, Bir de daha

unrequited love, which we've mentioned before, and says very sadly

önce bahsettiğimiz karşılıksız aşktan bahsediyor ve çok üzülerek

that it's the story of his life but we don't want to hear that.

bunun kendi hayatının hikayesi olduğunu söylüyor ama biz bunu duymak istemiyoruz.

We want to hear in the future that you have found true love.

Gelecekte gerçek aşkı bulduğunu duymak istiyoruz .

And maybe that's what happened today or

Ve belki de bugün olan buydu ya da

you know, it yes, we want to hear it if it happens. Yes,

bilirsiniz, evet, olursa duymak isteriz. Evet,

but thank you for your continuing messages on the live chat.

ancak canlı sohbette devam eden mesajlarınız için teşekkür ederiz .

It's lovely to read them out.

Onları okumak çok güzel.

Yes. And right. Okay. Tell me.

Evet. Ve doğru. Tamam aşkım. Söyle bana.

Says monogamy is not in our nature.

Tek eşliliğin doğamızda olmadığını söylüyor.

Stupid culture

Aptal kültür

forces us to get married and all that jazz.

bizi evlenmeye zorluyor falan filan.

Well, of course, monogamy is the is the practise of staying faithful in a relationship.

Elbette, tek eşlilik, bir ilişkide sadık kalmanın pratiğidir.

So two people will meet, they will get together

Yani iki insan tanışacak, kavuşacaklar

and they will

ve

they will kiss and then they will get married

öpüşecekler ve sonra evlenecekler

and maybe other things will occur as well, which I can't mention

ve belki daha başka şeyler de olur ki bahsetmeden geçemeyeceğim o

and that's it.

kadar.

And these they stay together.

Ve bunlar birlikte kalıyorlar.

They stay faithful forever and ever.

Sonsuza dek sadık kalırlar. Her ne kadar durumun böyle olmadığına

Although there are people who believe that that is not the case.

inanan insanlar olsa da .

Even religions, some religions allow a person to get married more than once.

Hatta dinler, bazı dinler bir kişinin birden fazla evlenmesine izin verir.

I believe it.

İnanıyorum.

Is it the is it the Mormons?

Mormonlar mı?

Well, there are

certain religions where you can you know, the man can have several partners. Yes.

Pekala,

bilebileceğiniz bazı dinler var , adamın birkaç ortağı olabilir. Evet.

Get married, have several wives. Yes.

Evlen, birkaç eşin olsun. Evet. bende

I have a yes.

evet var

There are certain religions where that is allowed.

Buna izin verilen bazı dinler var.

And so you have monogamy, which is together and you have polygamy is that is that right?

Ve böylece birlikte olan tek eşliliğiniz var ve çok eşliliğiniz var, bu doğru mu?

Polygamy.

çok eşlilik.

Polygamy.

Yeah, I think I don't know what. Polygamy, yes or no?

çok eşlilik.

Evet, sanırım ne olduğunu bilmiyorum. Çok eşlilik, evet mi hayır mı?

Polygamy,

Çok eşlilik,

but yes.

So many people.

ama evet.

Cok fazla insan.

Well, you could also describe that as somebody

Pekala, bunu rastgele biri olarak da tanımlayabilirsiniz

who was promiscuous, didn't you

, değil mi,

whereas you have

oysa sizde

they have lots of lots of different partners

birçok farklı partnerleri var

and. Well, you could say that it's probably is

ve. Pekala, bir kişiyle uzun süre evli

isn't a natural state to be in, to be

kalmanın, evli olmanın muhtemelen doğal bir durum olmadığını söyleyebilirsiniz

in a state of marriage with one person for a long period of time.

.

But that's what civilisation has devised as a way

Ancak medeniyetin

to make society more cohesive and more robust.

toplumu daha uyumlu ve daha sağlam hale getirmenin bir yolu olarak tasarladığı şey buydu.

Yeah. And that children could be brought up in this

Evet. Ve çocukların

in in this sort of stable environment.

bu tür istikrarlı bir ortamda yetiştirilebileceğini. Bunların

It's all helps with the continuation of the species and all that.

hepsi türün devamına ve tüm bunlara yardımcı olur.

But I think it tends to wear thin

Ama bence

after a number of years Well, once you brought the children up.

birkaç yıl sonra zayıflıyor. Pekala, çocukları büyüttüğünüzde.

Okay Steve, we won't get into that.

Tamam Steve, buna girmeyeceğiz.

You're off, you're off into

Ayrıldın,

you were doing well, but then,

iyi gidiyordun, ama sonra

then there was no full stop and it just carried on.

durmak yoktu ve öylece devam etti.

Yeah, that is a debate.

Evet, bu bir tartışma.

I mean, you know, most animals aren't monogamous.

Yani, çoğu hayvan tek eşli değildir.

Summer.

Well, so many birds are. Yes, I know.

Yaz.

Pek çok kuş öyle. Evet biliyorum.

They will make for life.

Yaşam için yapacaklar.

Yeah, some of them do, but pigeons. Pigeons do.

Evet, bazıları öyle ama güvercinler. Güvercinler yapar.

Apparently, they find a partner and they mate for life.

Görünüşe göre bir eş buluyorlar ve ömür boyu çiftleşiyorlar.

Apparently, I don't know how true that is.

Görünüşe göre bunun ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum.

You know, maybe, maybe, maybe they're just pretending to be faithful.

Bilirsin, belki, belki, belki sadece sadıkmış gibi davranıyorlar.

And then the pigeon is sneaking off during the day to to

Sonra güvercin gündüzleri

have relations with other pigeons.

diğer güvercinlerle ilişki kurmak için gizlice kaçıyor.

So it's probably not a natural state.

Yani muhtemelen doğal bir durum değil.

That probably is correct.

Bu muhtemelen doğru.

But it brings it brings order in and civilised behaviour.

Ama düzen ve medeni davranış getiriyor.

I suppose religion is where it all comes from because that that's

Sanırım her şeyin geldiği yer din, çünkü

really the basis of that structure.

bu yapının temeli gerçekten bu.

It is a structure or else we would just be chasing each other around all the time.

Bu bir yapı, yoksa sürekli birbirimizi kovalardık.

It definitely is trying to make love to each other.

Kesinlikle birbiriyle sevişmeye çalışıyor.

It definitely is in the Church of England, definitely it is.

Kesinlikle İngiltere Kilisesi'nde, kesinlikle öyle.

Anyway, that's a new founding feature anyway.

Her neyse, bu zaten yeni bir kurucu özellik.

Is the monogamous relationship

Tek eşli ilişki

anyway

zaten

we have some words and phrases connected to love.

aşkla bağlantılı bazı kelime ve deyimlerimiz var.

I think we will have a look at those.

Sanırım bunlara bir göz atacağız.

Would you like to have a look at those?

Şunlara bir göz atmak ister misin? Acaba

I wonder if David Starkey wants to have a look.

David Starkey bir göz atmak ister mi?

David Starkey, do you want to have a look at the the love words and phrases?

David Starkey, aşk sözlerine ve deyimlerine bir göz atmak ister misin?

Yes. Good.

Evet. İyi.

Okay. Okay.

Tamam aşkım. Tamam aşkım.

David, continue.

David, devam et.

David Starkey says yes.

David Starkey evet diyor.

So we will here we are.

Öyleyse burada olacağız. Küçük şeyimi bulabilirsem

They love words and phrases, if I can find my little thing.

kelimeleri ve cümleleri severler . İşte

There it is.

burada.

Love is in the air.

Aşk, havadadır.

A great song, by the way.

Bu arada harika bir şarkı. Bu

So I suppose it would be hard

yüzden

not to talk about love without talking about music.

müzikten bahsetmeden aşktan bahsetmemek zor olur sanırım. Yıllar boyunca şarkıların yazıldığı

I think of all the music, all of the songs, I would imagine,

tüm müzikleri, tüm şarkıları, tüm

of all the themes and of all the subjects that songs have been written about over the years.

temaları ve tüm konuları düşünüyorum .

I would imagine that love

Aşkın

is the big one.

büyük olduğunu hayal ederdim.

The big it's got to be the main sort of driving factor

Ne kadar büyükse,

behind people writing music and love songs.

insanların müzik ve aşk şarkıları yazmasının arkasındaki ana itici faktör bu olmalı.

You see the religion or love, isn't it okay.

Dini görüyorsun ya da aşkı görüyorsun, değil mi?

But certainly in classical music,

Ama kesinlikle klasik müzikte

religion is the big, big driving force behind music.

din, müziğin arkasındaki büyük, büyük itici güçtür.

The pop charts are full of those religious songs yes.

Pop listeleri o dini şarkılarla dolu evet.

That's what I was about to say within the pop charts.

Pop listelerinde söylemek üzere olduğum şey buydu.

And it's love, you know? Right. You talk about it.

Ve bu aşk, biliyor musun? Sağ. Bunun hakkında konuş.

But of course, as my mother always points out, you didn't talk about this sort of thing when you grew up.

Ama tabi annemin hep işaret ettiği gibi sen büyüyünce bu tür şeylerden bahsetmezdin.

When my parents were growing, it once was sort of embrace your love

Ailem büyürken, bir zamanlar

openly in public, in the way that people do now.

insanların şimdi yaptığı gibi, sevginizi herkesin içinde açıkça kucaklamaktı.

And, you know, you know, that's all rubbish, Facebook and all that.

Ve biliyorsun, biliyorsun, bunların hepsi saçmalık, Facebook filan.

You know, I always I have a belief, by the way,

Biliyor musun, her zaman bir inancım olmuştur, bu arada,

the more the more prudish

the more reserved the society is,

toplum ne kadar ihtiyatlı olursa, ne kadar çekingen olursa,

the more there is going on behind the scenes

without other people knowing Victorians.

diğer insanlar Victorialıları tanımadan perde arkasında o kadar çok şey olur.

The Victorians were very prudish

Victorialılar çok iffetliydiler

and apparently they were the worst

ve görünüşe göre

for for being unfaithful

sadakatsiz oldukları

and jumping into bed with each other.

ve birbirleriyle yatağa atladıkları için en kötüsü onlardı.

And yet on the on the surface, it would appear that the Victorians

Ve yine de yüzeyde, Viktorya döneminin

were all just lovely and

tüm sevimli

and pure, but underneath they were not.

ve saf olduğu görülüyordu, ama aslında öyle değillerdi.

Even Queen Victoria liked to

Kraliçe Victoria bile

look at you like look at other man. Yes.

sana başka bir adama bakar gibi bakmayı severdi. Evet.

Well, look, you can look that knocked up well as is the phrase that is coming to you.

Pekala, bak, sana gelen ifade gibi hamile kalmış gibi görünebilirsin.

Let's just say she did not just look.

Diyelim ki sadece bakmadı.

So we are looking at some words he's worn.

Bu yüzden giydiği bazı kelimelere bakıyoruz.

He is one that Steve mentioned earlier.

Steve'in daha önce bahsettiği kişi o.

How about a little bit of romance

an atmosphere where love is in the air.

Havada aşkın olduğu bir atmosferde biraz romantizme ne dersiniz?

Maybe you are feeling attracted to another person.

Belki başka birine ilgi duyuyorsundur.

You feel as if you want to express your love So we often talk about romance.

Aşkınızı ifade etmek istiyormuş gibi hissediyorsunuz Bu yüzden sık sık romantizmden bahsediyoruz.

We can also use romance.

Romantizmi de kullanabiliriz.

Of course, when we are talking about art,

Elbette sanattan bahsederken, sanatın

different stages of art

farklı evreleri

the romantics, certain areas or classes

romantikler, belli alanlar ya da sınıflar

or the classification of certain types of art.

ya da belli sanat türlerinin tasnifi.

We we often talk about the romantic acts or romanticism.

Sık sık romantik eylemler veya romantizm hakkında konuşuruz.

So it's quite often used in art, including poetry as well.

Bu yüzden şiir de dahil olmak üzere sanatta oldukça sık kullanılır.

Love in poetry.

Şiirde aşk.

It's everywhere, it's all around us.

Her yerde, etrafımızda.

And of course if you're romancing somebody

Ve tabii ki biriyle aşk yaşıyorsan

or romance it, so is those types of it's those behaviours that you use

veya onunla aşk yaşıyorsan, birine olan sevgini ifade etmek için kullandığın bu tür davranışlar da öyle

to express your love for somebody. Yes.

. Evet.

An act of romance would be

Romantizm eylemi

giving somebody a Valentine's card,

birine Sevgililer Günü kartı vermek,

would be buying somebody a bunch of roses,

birine bir demet gül almak,

a bouquet of flowers would be taking somebody out for a meal. Yes.

bir buket çiçek birini yemeğe çıkarmak olabilir. Evet.

Being romantic is something that people like.

Romantik olmak insanların sevdiği bir şeydir.

People like to be romance it means that you might take someone on a dance.

İnsanlar romantik olmayı sever, bu da birini dansa götürebileceğiniz anlamına gelir.

Yeah, you might.

Evet, yapabilirsin.

It's just different ways that you use to express

Bu sadece birisine karşı hislerinizi ifade etmek için kullandığınız farklı yollar,

your feelings for somebody so in this state we are using this

yani bu durumda bunu

as a noun, so it describes the actual state

bir isim olarak kullanıyoruz, bu yüzden

of being in a romantic situation.

romantik bir durumda olmanın gerçek durumunu tanımlar.

So something that is romantic.

Yani romantik olan bir şey.

We are describing its appearance. It is romantic.

Görünüşünü tarif ediyoruz. Bu romantik.

It appears to be a romantic dinner.

Romantik bir akşam yemeği gibi görünüyor.

Yes. You are talking about the the visual

Evet. Görsel olandan

and how it appears as an adjective.

ve sıfat olarak nasıl göründüğünden bahsediyorsunuz.

And then, of course, you can romance someone.

Ve sonra, elbette, biriyle aşk yaşayabilirsin.

You are actually doing it.

Aslında yapıyorsun.

You are romancing someone.

Biriyle aşk yaşıyorsun.

You are maybe doing something romantic and we are using that verbally.

Belki romantik bir şey yapıyorsun ve biz bunu sözlü olarak kullanıyoruz.

So there are many ways and many different ways of using the word romance.

Yani romantizm kelimesini kullanmanın birçok yolu ve birçok farklı yolu var .

A lot of people say because of course relationships, ultimately, if you're in love with somebody

Pek çok insan, tabii ki ilişkiler nedeniyle, nihayetinde, eğer birine aşıksanız

and you're going to be in a relationship together and obviously sex is going to come into that.

ve birlikte bir ilişki içinde olacaksınız ve açıkça seks buna dahil olacak diyor.

But, you know, it's often a lot of love to people

Ama, bilirsiniz, çoğu zaman insanların

say in relationships that they they want the romance first. Yes.

ilişkilerde önce romantizmi istediklerini söylemeleri çok fazla aşktır. Evet.

And the romance lasts for a long period of time because then it makes it more exciting.

Ve romantizm uzun bir süre devam eder çünkü o zaman onu daha heyecanlı hale getirir.

It's more and more exciting.

Gittikçe daha heyecan verici.

The excitement builds over the days.

Günler geçtikçe heyecan artıyor.

The weeks and months, and then suddenly it's all a big disappointment, hence it.

Haftalar ve aylar ve sonra aniden büyük bir hayal kırıklığı oluyor, o yüzden.

No, but the actual the the thought of what might happen,

Hayır, ama ne olabileceğine dair gerçek düşünce,

the romance is often more exciting than the actual event itself.

romantizm genellikle gerçek olayın kendisinden daha heyecan vericidir.

You are giving so much away there.

Orada çok şey veriyorsun.

But I think it's natural.

Ama bence bu doğal.

I think it's a natural occurrence when the all of the the

Bence tüm aşk sıcakken bu doğal bir olay

the love in the heat, that's a good one.

, bu iyi bir şey.

Heat, the heat of a relationship once

Isı, bir ilişkinin harareti bir kez

it is cooled down, then you have other things.

soğuduğunda, o zaman başka şeylere sahip olursunuz.

You have respect, you have companionship, you have trust,

Saygın var, arkadaşlığın var, güvenin var,

you have something that you can share together.

birlikte paylaşabileceğin bir şeyin var.

So there are small moments of time.

Yani zamanın küçük anları var. Sık

I often say to Steve that for me, the most important moments in a relationship

sık Steve'e, benim için bir ilişkideki en önemli anların gelip geçici gibi görünen

are the very small, insignificant

çok küçük, önemsiz

moments that seem to come and go.

anlar olduğunu söylüyorum.

Just like yesterday when I gave you a bucket of dried maggots, that was great.

Tıpkı dün sana bir kova kuru kurtçuk verdiğimde olduğu gibi , bu harikaydı.

That was unexpected romance.

Bu beklenmedik bir romantizmdi.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

I imagine that was that was the highlight of my year so far.

Sanırım bu şimdiye kadarki yılımın en önemli olayıydı.

Everybody likes a bit of romance.

Herkes biraz romantizmden hoşlanır.

You don't want to you don't want to to think, you know, you've got to make the other person work a bit.

Düşünmek istemiyorsun, biliyorsun, diğer insanı biraz çalıştırmalısın.

You know where it's going to end up.

Sonunun nereye varacağını biliyorsun.

Yeah. You got to, you know, make them work a bit for it.

Evet. Onların bunun için biraz çalışmasını sağlamalısın.

I guess so, yeah.

Sanırım öyle, evet.

That's not very romantic.

Bu pek romantik değil.

Yes. Make them work for it.

Evet. Bunun için çalışmalarını sağlayın.

Take you out for a meal, buy you some flowers.

Seni yemeğe çıkar, sana çiçek alırım.

The thing is, though, if you if you if you let that carry on for too long,

Mesele şu ki, eğer bunu çok uzun süre devam ettirirseniz,

then the the person that is romancing you, if you won't give in to their,

o zaman sizinle aşk yaşayan kişi, onların aşk ihtiyaçlarına teslim olmazsanız,

you know, their amorous needs advances.

bilirsiniz, onların aşk ihtiyaçları gelişir.

Advances depends on whether you're waiting for marriage, of course,

Gelişmeler, elbette

before you consummate the relationship.

ilişkiyi tamamlamadan önce evliliği bekleyip beklemediğinize bağlıdır.

Hello.

Ever ever, ever.

Merhaba.

Hiç, hiç.

Miss is here. Hello, Eva.

Bayan burada. Merhaba Eva.

Oh, hello to Claudia.

Ah, Claudia'ya merhaba.

Claudia, welcome to the live chat.

Claudia, canlı sohbete hoş geldin.

Nice to see Claudia. Here. Hello.

Claudia'yı görmek güzel. Burada. Merhaba.

Yes, it is consummate conversation, Chip. Yes.

Evet, mükemmel bir konuşma, Chip. Evet.

If you consummate normally used in marriage.

Normalde evlilikte kullanılanı tamamlarsanız.

So when we're talking about a new a newly formed marriage

Yani yeni kurulan bir evlilikten bahsederken

we often consummate, it means they make the

çoğu zaman tamamlıyoruz, bu temelde bir araya gelerek ilişkiyi resmileştirdikleri anlamına geliyor

the relationship

official by joining together

basically.

I was going to say it nicely.

.

Güzelce söyleyecektim.

I'm trying to be romantic.

Romantik olmaya çalışıyorum.

They join together physically.

Fiziksel olarak birleşirler.

Yes. They like to show their love.

Evet. Sevgilerini göstermeyi severler.

They express it with with their bodies.

Bunu vücutlarıyla ifade ederler.

Well, of course, legally, I don't know if it's still the case

Tabii yasal olarak,

now, but certainly it used to be in this country, okay, that you could divorce

şu anda durum hala böyle mi bilmiyorum, ama kesinlikle bu ülkede eskiden boşanabilirdiniz

because it was very it used to be very difficult to get a divorce.

çünkü boşanmak eskiden çok zordu.

It's much easier now.

Şimdi çok daha kolay.

But years ago, it didn't used to be. But you can get it.

Ama yıllar önce böyle değildi. Ama alabilirsin.

You can get used to be able to get divorce from somebody if that marriage hadn't been consummated. Yes.

O evlilik tamamlanmamışsa, birinden boşanabilmeye alışabilirsin. Evet.

So if you were together for a week or two weeks and you decided you wanted to change your mind

Yani bir veya iki hafta birlikteyseniz ve seks yapmadığınız sürece fikrinizi değiştirmek istediğinize karar verirseniz

as long as you hadn't had sex, you could just divorce them very, very easily.

, onlardan çok, çok kolay bir şekilde boşanabilirsiniz.

Do you wish your marriage has not been consummated so, you know, stop.

Evliliğinizin tamamlanmamış olmasını diliyor musunuz, yani, bilirsiniz, durun.

You know, you can only use that word so often on YouTube

Biliyorsunuz YouTube'da bu kelimeyi ancak o kadar sık ​​kullanabilirsiniz ki

before flags and then were taken off.

önce bayraklar çekildi sonra kaldırıldı.

But yes, divorce divorces happen all the time.

Ama evet, boşanma boşanmaları her zaman olur.

In fact, most people get divorced before they get married.

Aslında çoğu insan evlenmeden boşanıyor.

And these days they just they have a trial divorce.

Ve bu günlerde sadece bir boşanma davası var.

They just move in together and then split up straight away.

Sadece birlikte yaşarlar ve sonra hemen ayrılırlar.

And they said, shall we have a trial divorce?

Ve dediler ki, duruşmalı boşanma yapalım mı?

Just in case? Just in case it doesn't work out.

Her ihtimale karşı? İşe yaramazsa diye. Güzel yorumunuz için

Trying to work out how to thank you for your lovely comment.

nasıl teşekkür edeceğimi bulmaya çalışıyorum .

He doesn't want any maggots.

Kurtçuk istemiyor.

Though.

Yine de.

That's not a gift.

Bu bir hediye değil.

Okay, that's fine.

Tamam, sorun değil.

But, you know, after after 30 years, maybe you'd be more accepting of that as a gift.

Ama, bilirsin, 30 yıl sonra belki bunu bir hediye olarak daha çok kabul edersin.

But then again, you'd have to be interested in birds.

Ama yine de, kuşlarla ilgilenmeniz gerekir.

Okay.

Which I'm sure you are interested in birds anyway, and not the feathering

Tamam aşkım.

Ki zaten eminim ki kuşlarla ilgileniyorsunuzdur ve

kind of feathered kind the humankind birds.

tüylü türden insan türü kuşlarla değil.

Okay, so what we say is this the slang words in the UK.

Tamam, bu İngiltere'deki argo sözcükleri söylüyoruz.

Remember last week when you said I rambled the above just explaining of what you know.

Geçen hafta, sadece bildiklerinizi açıklayarak yukarıdakileri saçmaladığımı söylediğinizi hatırlayın .

Word? Yes.

Kelime? Evet.

Well, what word were you explaining? Birds.

Peki, hangi kelimeyi açıklıyordun? Kuşlar

Oh, Latin word for women in the UK.

Oh, İngiltere'deki kadınlar için Latince kelime.

But you don't say that now.

Ama bunu şimdi söylemiyorsun.

That's, that's, that's about is I know sexist is against.

Bu, bu, bu konuda, cinsiyetçiliğe karşı olduğunu biliyorum.

I think you can still say it.

Bence hala söyleyebilirsin. Size

I tell you that you can call a woman a bird now without getting slapped

söylüyorum, artık bir kadına suratına tokat yemeden kuş diyebilirsiniz

in the face or probably probably probably up north would be.

ya da muhtemelen muhtemelen kuzeyde olur.

All right. Okay Steve.

Elbette. Tamam Steve.

Not in London.

I shouldn't let you get away with that, but you might get away with it.

Londra'da değil.

Bundan paçayı sıyırmana izin vermemeliyim ama sen bundan paçayı kurtarabilirsin.

You know, in other parts of the UK where people aren't

Biliyorsunuz, İngiltere'nin diğer bölgelerinde insanların

so politically correct I get worried about these sorts of things like Steve

politik olarak doğrucu olmadığı yerlerde Steve ve Wenlock gibi bu tür şeyler beni endişelendiriyor

and much Wenlock.

.

Okay, Steve, by moving on

Tamam, Steve, tutkuyla hareket ederek

passion.

.

So this is the thing that happens when you first begin a relationship.

Yani bir ilişkiye ilk başladığınızda olan şey bu .

You have passion, the feeling it is a strong desire that both people share.

Tutkunuz var, bunun her iki insanın da paylaştığı güçlü bir arzu olduğu hissi.

So they want to be together, they want to have a little bit of passion, romance, passion.

Yani birlikte olmak istiyorlar, biraz tutku, romantizm, tutku yaşamak istiyorlar.

We often see these two things as being the same thing.

Bu iki şeyi genellikle aynı şey olarak görürüz.

To be honest.

Dürüst olmak gerekirse.

Passion and romance often are intertwined together.

Tutku ve romantizm genellikle iç içe geçmiştir.

So where there is romance there is often passion.

Yani romantizmin olduğu yerde genellikle tutku vardır.

The feeling, the strong feeling that you have towards someone,

Birine karşı hissettiğiniz duygu, güçlü duygu,

a moment of passion and you can cook passionately about you.

bir anlık tutku ve sizin hakkınızda tutkuyla yemek pişirebilmeniz.

You can you can have a moment, a moment of passion,

Bir an, bir tutku anı,

a moment where you suddenly let yourself go and you express all of your true feelings.

aniden kendinizi bırakıp tüm gerçek duygularınızı ifade ettiğiniz bir an yaşayabilirsiniz.

In a moment, pupils dilate, do they?

Bir anda gözbebekleri büyüyor, değil mi?

Apparently, yes.

Görünüşe göre evet.

If you're gazing into somebody's eyes that you love, your pupils

Sevdiğiniz birinin gözlerine baktığınızda göz bebekleriniz

dilate, which means they get bigger.

büyür, yani büyürler.

Now, it's not the only thing.

Şimdi, tek şey bu değil.

That's not the only thing. They're exactly

Tek şey bu değil. Tam olarak öyleler,

so if you see

someone's pupils dilating, then you know that they are in you're in love.

eğer

birinin gözbebeklerinin büyüdüğünü görürseniz, o zaman aşık olduğunuzu bilirsiniz.

They're in love with you.

Sana aşıklar.

I know. Yes, exactly.

Biliyorum. Evet kesinlikle.

Yes. You're not looking at your own eyes. You are.

Evet. Kendi gözlerine bakmıyorsun. Sen.

You could look in the mirror, you know, and you people could dilate.

Aynaya bakabilirsin, bilirsin ve siz insanlar büyüyebilirsiniz.

And then you, you know, you're in love with yourself.

Ve sonra sen, biliyorsun, kendine aşıksın.

You're already explaining that so.

Zaten öyle açıklıyorsun.

Well, yes, of course, we can help.

Evet, elbette yardımcı olabiliriz.

We can also have a crime.

Suçumuz da olabilir.

Crime of passion.

Tutku suçu.

So some kids something you've done,

Yani bazı çocuklar senin yaptığın bir şey,

you commit a crime, you do something really horrible, brutal.

bir suç işliyorsun, gerçekten korkunç, acımasız bir şey yapıyorsun.

Maybe you murder someone, maybe a love rival.

Belki birini öldürürsün, belki bir aşk rakibini.

Maybe someone was trying to take your wife away from you

Belki birisi karınızı sizden almaya çalışıyordu

and you stab them or shoot them.

ve siz onları bıçakladınız ya da vurdunuz.

Or maybe you pushed them out of a window.

Ya da belki onları bir pencereden dışarı ittin.

Well, I mean, you know, I don't know if it's the majority,

Yani, yani, çoğunluk mu bilmiyorum

but I would imagine a large number of crimes, murders, are committed because of,

ama çok sayıda suçun, cinayetin

you know, out of love and of rivalry

aşktan, rekabetten

and people cheating on their partners, etc., etc.

ve eşlerini aldatan insanlardan işlendiğini tahmin ediyorum. , vs., vs.

That's why we call it a crime of passion.

Bu yüzden buna ihtiras suçu diyoruz.

Crime of passion. Yes.

Tutku suçu. Evet.

I don't think it's any excuse under the law, but nevertheless, it does happen.

Kanunen mazeret olduğunu düşünmüyorum ama yine de oluyor. Hiç

I don't think I don't think anyone has ever got away with murder.

kimsenin cinayetten paçayı kurtardığını sanmıyorum.

We've all felt that anger away and we've grown our partners as we know.

Hepimiz bu öfkeyi hissettik ve bildiğimiz gibi ortaklarımızı büyüttük.

We found out that cheated on his or old boyfriend or girlfriends

Biz içerideyken onun eski erkek arkadaşını veya kız arkadaşlarını aldattığını öğrendik

when we were in, you know, or they're seeing somebody else you know,

, bilirsiniz, ya da tanıdığınız başka biriyle görüşüyorlar,

maybe they're trying to make you jealous and then they're going out for a date

belki sizi kıskandırmaya çalışıyorlar ve sonra biriyle randevuya çıkıyorlar.

with somebody else and your friend says, oh, they saw your,

başka biri ve arkadaşın, ah, senin

your love out on a date with another person.

aşkını başka biriyle randevuda görmüşler der.

Yeah. How did you feel?

Evet. Nasıl hissettin?

That horrible feeling is the worst feeling in the world when that happens.

O korkunç duygu, bu gerçekleştiğinde dünyanın en kötü duygusudur.

And, you know, you could be driven to a crime

Ve biliyorsun, eğer evliysen bir suça sürüklenebilirsin

if you were married, and you can really

ve gerçekten

arouse the passion yes.

tutku uyandırabilirsin, evet.

The emotions. Okay.

Duygular. Tamam aşkım.

So a crime of passion.

Yani bir tutku suçu. Ya

What about you, David Starkey?

sen, David Starkey?

Do you think crime of passion is a good thing or not?

Sizce tutku cinayeti iyi bir şey mi, değil mi?

Oh, no, no.

Hayır, hayır.

I don't think he I don't think Dr.

David Starkey likes this.

David Starkey'in bundan hoşlandığını sanmıyorum.

Anybody know who Dr. David?

David'in kim olduğunu bilen var mı?

It doesn't matter, Steve. Don't draw attention to it.

Önemli değil Steve. Dikkat çekmeyin.

It's just a funny thing that I'm including.

Dahil ettiğim sadece komik bir şey.

You don't have to announce it.

Duyurmak zorunda değilsin.

Jealousy, jealousy, jealousy.

Kıskançlık, kıskançlık, kıskançlık. Aşk ile

That there is a word that can be used in connexion with love.

bağlantılı olarak kullanılabilecek bir kelime olduğunu .

Jealousy. Okay.

Kıskançlık. Tamam aşkım. Bir

Jealous of another person we were talking

başkasını kıskanarak

about the French language.

Fransızca konuşuyorduk.

Well, what about this one?

Peki ya bu?

Are more and more and more and more.

Daha fazla ve daha fazla ve daha fazla.

There was a song, wasn't there?

Bir şarkı vardı, değil mi?

Called A More, a more, a more.

A More, a more, a more olarak adlandırılır. Sanırım

I think I think it's been done by many people.

birçok kişi tarafından yapıldığını düşünüyorum.

Including who?

Kim dahil?

Leo Iglesias.

Leo Iglesias.

I think he had a hit with it.

Sanırım onunla bir vuruş yaptı.

But Julio Iglesias was playing in a restaurant that I was at with my mother

Ama Julio Iglesias dün Live'da annemle gittiğim bir restoranda çalıyordu.

yesterday on Live He was actually there in Banbury.

O aslında Banbury'de oradaydı.

Yes. Yes, he was. Yes.

Evet. Evet oydu. Evet.

I find it very hard to believe that Liu Iglesias

Liu Iglesias'ın

was in Banbury yesterday singing to you and your mum.

dün Banbury'de sana ve annene şarkı söylediğine inanmakta zorlanıyorum.

I don't think that happened.

Bunun olduğunu sanmıyorum.

He's playing over the loudspeakers.

Hoparlörlerden çalıyor.

Okay.

Tamam aşkım.

Burning Love. Yes, you can have a burning love.

Yanan aşk. Evet, yanan bir aşk yaşayabilirsiniz.

You know, when you it is horrible, isn't it?

Biliyor musun, ne zaman korkunç oluyor, değil mi?

That feeling that when you end up when you're younger, he doesn't have money.

Sen daha gençken bittiği zaman, onun parası kalmadığı hissi.

I don't know if it happens in your older

Bilmem

that you get this burning love, you know, it consumes you, doesn't it?

bu yakıcı aşk senin büyüdüğünde olur mu, bilirsin, seni tüketir, değil mi?

It's that is a good word to use when you're in love with somebody, but you can't be with them or you.

Bu, birine âşıkken kullanmak için güzel bir kelime ama onunla ya da kendinle birlikte olamazsın.

Oh, they don't want to be with you.

Oh, seninle olmak istemiyorlar.

It's unrequited love. It's just. It's just a horrible.

Karşılıksız aşktır. Bu sadece. Bu sadece korkunç.

Yeah, it's, it's, I suppose, I suppose it is

Evet, bu, bu, sanırım, sanırım

so that I wouldn't know about I wouldn't know about that.

bilmeyeyim diye, bunu bilmeyeyim diye.

I wouldn't know. I don't think it's not.

bilemezdim Bence değil.

So he was, we talked about Terms of Endearment earlier.

Öyleydi, daha önce Sevgi Şartları hakkında konuşmuştuk.

Terms of Endearment.

Sevgi Şartları.

And you might give your partner a name,

Ve partnerinize bir isim verebilirsiniz,

you might describe this sort of behaviour as lovey dovey

bu tür davranışları sevgili güvercin olarak tanımlayabilirsiniz,

yes. Something that's lovey dovey.

evet. Çok sevimli bir şey.

Oh, so in a relationship you're,

Oh, yani bir ilişkide,

you're being all 00 baby, I love you.

tamamen 00 oluyorsun bebeğim, seni seviyorum.

Oh darling, you're my honey bun.

Ah sevgilim, sen benim bal çöreğimsin.

Oh you're my sugar pie.

Oh, sen benim şekerli turtamsın.

You are all lovey dovey.

Hepiniz sevimli güvercinsiniz. Birleşik Krallık'ta

If you see people in public,

which you never really used to see

gerçekten görmeye alışkın

in the UK, people wouldn't you know, it's becoming more common now.

olmadığınız insanları toplum içinde görürseniz, insanlar bilmez mi, bu artık daha yaygın hale geliyor.

It's sort of out for a me, a young couple and they're all sort of

Bu benim, genç bir çiftin işi değil ve hepsi

holding hands and maybe gazing into each other's eyes.

el ele tutuşuyor ve belki de birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar.

That's all it is.

A kiss,

Hepsi bu kadar.

Bir öpücük,

you would say.

derdin.

That's very lovey dovey.

Bu çok sevimli bir güvercin.

Yeah, it's, you know, that kind of almost sickening in a way.

Evet, bu bir bakıma neredeyse mide bulandırıcı.

You know, other people watched for other people watching, particularly

Bilirsiniz, diğer insanlar diğer insanların izlediği için izledi , özellikle

if your relationship isn't going very well or you're looking for love and you haven't found love.

ilişkiniz pek iyi gitmiyorsa veya aşkı arıyorsanız ve aşkı bulamadıysanız.

When you see other people doing it, it

Bunu yapan diğer insanları gördüğünüzde,

can be a bit sick.

biraz mide bulandırıcı olabilir.

And some people don't like walking through the park

Ve bazı insanlar parkta yürümeyi sevmezler

and they see people sitting on the park benches kissing and cuddling,

ve parktaki banklarda oturan insanları öpüşürken ve kucaklaşırken görürler

and they get really quite passionate

ve romantizm anlarında gerçekten oldukça tutkulu olurlar

in their in their their moment of romance.

.

So they're all people who really feel quite, ooh, I don't want to see that.

Yani hepsi gerçekten çok iyi hisseden insanlar, ooh, bunu görmek istemiyorum.

Maybe a man and a woman, a young man and a lady,

Belki bir erkek ve bir kadın, genç bir adam ve bir hanımefendi

or maybe two ladies having a kiss

ya da belki öpüşen iki bayan

or maybe two men having a kiss and a couple.

ya da öpüşen iki adam ve bir çift.

Ooh. Shocking. Shocking.

Ah. Şok edici. Şok edici.

That that's shocking.

Bu şok edici.

Mr. Steve Puppy love.

Bay Steve Puppy sevgiler.

Oh, is that one of your expressions?

Oh, bu senin ifadelerinden biri mi?

I haven't got it here.

Burada yok.

We've had that suggested by Thomas Young.

Bunu Thomas Young önerdi.

Love, Young Love.

Sevgiler, Genç Aşk.

We love when you are young.

Gençken seviyoruz.

And maybe you fall in love with your classmate or maybe your teacher.

Ve belki sınıf arkadaşınıza veya belki de öğretmeninize aşık olursunuz.

What you have?

Neyin var?

Puppy love.

Çocukluk aşkı.

Puppy love is young love.

Köpek aşkı gençlik aşkıdır.

When you don't really know what is happening, you feel love, but you don't know how to express it.

Neler olduğunu gerçekten bilmediğinizde, sevgiyi hissedersiniz ama onu nasıl ifade edeceğinizi bilemezsiniz.

It's just puppy love. Puppy love.

Bu sadece köpek yavrusu aşkı. Çocukluk aşkı.

There was a song, and they called it puppy love.

Bir şarkı vardı ve ona köpek yavrusu aşkı dediler.

Ha ha ha ha.

Ha ha ha ha.

That was, uh.

Bu...

I can't remember his name.

Adını hatırlayamıyorum.

Right. That's good.

Sağ. Bu iyi.

One of the is the go on tell me. Mr. Duncan.

Bunlardan biri, hadi söyle bana. Bay Duncan.

Donny Osmond.

Donny Osmond.

Donny Osmond.

Donny Osmond.

That's Donny Osmond, one of the Osmonds.

Bu, Osmond'lardan biri olan Donny Osmond.

They were Mormons.

Onlar Mormonlardı.

They were Mormons.

Onlar Mormonlardı.

They us.

Onlar bizi.

They were so maybe they.

Öyleydiler belki de.

I wonder how many wives Donny Osmond has.

Donny Osmond'un kaç karısı olduğunu merak ediyorum.

Maybe three, four.

Belki üç, dört.

Maybe a whole house full of wives chasing him around

Belki koca bir ev dolusu eş onu kovalıyordu

Yes. So thanks for that.

. Bunun için teşekkürler.

Lovey lovey dovey.

Sevgili güvercin.

Lovey lovey dovey.

Sevgili güvercin.

Where you say those pigeons were being lovey dovey.

Güvercinlerin sevimli olduklarını söylediğin yer.

They of them.

Onlar onlardan.

We will look at the pigeons again a little bit later on smooch.

Biraz sonra öpüşmede güvercinlere tekrar bakacağız.

So, again, this is two people.

Yani, yine, bu iki kişi.

Maybe they are close together.

Belki de birbirlerine yakındırlar.

Maybe they are holding each other.

Belki de birbirlerini tutuyorlardır.

They are having a little romantic moment.

Biraz romantik anlar yaşıyorlar.

They are in very close proximity.

Çok yakın mesafedeler.

They are close together.

Onlar birbirine yakın.

They're not necessarily kissing but they might be just close.

Mutlaka öpüşmüyorlar ama yakın olabilirler.

They are holding each other close.

Birbirlerini yakın tutuyorlar.

Maybe they are dancing to a romantic song

Belki romantik bir şarkı eşliğinde dans ediyorlar

and they are smooching at the same time.

ve aynı zamanda öpüşüyorlar.

Maybe they are resting their heads on each other's shoulders.

Belki de başlarını birbirlerinin omuzlarına yaslıyorlar.

Oh, you are having a smooch.

Oh, öpüşüyorsun.

Yes. Smooching, kissing, cuddling smooch.

Evet. Öpüşme, öpüşme, sarılma öpücüğü.

Similar to the words you mentioned earlier.

Daha önce bahsettiğin kelimelere benzer.

Similar to lovey dovey.

Lovey dovey'e benzer.

Similar in a way, but smooching is more.

Bir bakıma benzer, ancak öpüşme daha fazladır.

You're very close, isn't it? Yes.

Çok yakınsın, değil mi? Evet.

It's not necessarily kissing, but you might be close together.

İlla öpüşmek değil ama birbirinize yakın olabilirsiniz.

You are in an embrace you are embracing.

Sarıldığın bir kucaklaşma içindesin.

Here's another one.

I like this word.

İşte burada bir başkası.

Bu kelimeyi beğendim.

Cuddle as well. Cuddle.

Sarıl da. Sarılmak.

You can cuddle anywhere.

Her yerde kucaklaşabilirsiniz.

You can cuddle in bed.

Yatakta kucaklaşabilirsiniz.

You can cuddle on the floor.

Yerde kucaklaşabilirsiniz.

Or you can cuddle together on the sofa.

Ya da kanepede birbirinize sarılabilirsiniz.

When you're watching television, you can cuddle

Televizyon seyrederken,

on a cold day.

soğuk bir günde kucaklaşabilirsiniz.

Where maybe you're outside and you are both very cold.

Belki de dışarıdasın ve ikiniz de çok üşüyorsunuz.

So you you cuddle up together,

Böylece birbirinize sarılırsınız,

you cuddle up, you get very close.

sarılırsınız, çok yakınlaşırsınız.

And sometimes we cuddle because we are cold.

Bazen de üşüdüğümüz için birbirimize sarılırız.

We need to feel another person near us because we need to cuddle.

Başka birini yanımızda hissetmeye ihtiyacımız var çünkü sarılmaya ihtiyacımız var.

Some people like to cuddle their pet.

Bazı insanlar evcil hayvanlarını kucaklamayı sever.

Maybe you have a dog that you like to cuddle up to.

Belki de kucaklamaktan hoşlandığın bir köpeğin vardır.

Is it is possible to do that?

Bunu yapmak mümkün mü?

It looks like Victoria and Thomas affair is already over that we showed.

Gösterdiğimiz Victoria ve Thomas ilişkisi çoktan bitmiş gibi görünüyor.

Yes, because Victoria has said that

Evet, çünkü Victoria

her husband is very jealous and he's very strong. Yes.

kocasının çok kıskanç ve çok güçlü olduğunu söyledi. Evet.

So there might be a crime of passion taking place there.

Yani orada bir ihtiras suçu işleniyor olabilir.

So we have to be careful. We do it pretty.

Bu yüzden dikkatli olmalıyız. güzel yapıyoruz. Herhangi bir cinayetten

I don't want my Lifestream to be responsible for any murders.

Lifestream'imin sorumlu olmasını istemiyorum .

You nipped Arafat in the bird.

Kuşta Arafat'ı kıstırdın.

Yes. That's a good expression to something.

Evet. Bu bir şey için iyi bir ifade.

Yes. So a bird is something is a flower.

Evet. Yani kuş bir şeydir, bir çiçektir.

A beautiful flower is waiting to blossom.

Güzel bir çiçek açmayı bekliyor.

Something beautiful is waiting to emerge from a bird

Bir kuştan güzel bir şey çıkmayı bekliyor,

so that the bird of a relationship, you could say so

böylece bir ilişkinin kuşu, diyebilirsiniz ki

if you nip off that bird, it never gets to express itself.

, o kuşu koparırsanız asla kendini ifade edemez .

It's never realised.

Asla gerçekleşmedi.

You never see the beauty behind the bird. Yes.

Kuşun arkasındaki güzelliği asla göremezsin. Evet.

So if you nip something, you get cut it.

Yani bir şeyi kıstırırsanız, kesersiniz.

You know that thing.

O şeyi biliyorsun.

You stop it, you stop the thing from happening.

Durdurursan, olan biteni durdurursun.

I think we have one more one more word.

Sanırım bir sözümüz daha var.

It's somewhere down there. There it is.

Aşağıda bir yerde. İşte burada.

Kiss.

Öpücük.

Now we all know what that is mistaken, but it can be used in other ways.

Şimdi hepimiz bunun neyin yanlış olduğunu biliyoruz, ancak başka şekillerde de kullanılabilir.

Did you know they tell?

anlattıklarını biliyor muydunuz?

Well, of course, if two things

Tabii, eğer iki şey bir

come together and they touch each other, but they don't crash,

araya gelir ve birbirlerine dokunurlarsa ama çarpışmazlarsa,

they just lightly kiss.

sadece hafifçe öpüşürler.

So two things might meet.

Yani iki şey buluşabilir.

And they come together, and they.

Ve bir araya geliyorlar ve onlar.

They like that. Two balloons.

Bundan hoşlandılar. İki balon.

So things come together and

Böylece işler bir araya gelir ve

kiss. Yes.

öpüşür. Evet.

You kind of use that.

Bir şekilde bunu kullanıyorsun.

Is it safe to two big objects?

İki büyük nesne için güvenli mi?

Like two boats?

İki tekne gibi mi?

Obviously think if they collided to be a collision,

Açıkça bir çarpışma olarak çarpıştıklarını düşünün,

but if they just sort of gently knocked into each other?

ama hafifçe birbirlerine çarptılarsa?

Yes. They say they, you know, oh, you can say in a game of, for example, billiards. Yes.

Evet. Diyorlar ki, bilirsiniz, oh, örneğin bir bilardo oyununda diyebilirsiniz. Evet.

Or snooker balls a balls, just kiss each other.

Veya bilardo topları topları, sadece birbirinizi öpün.

That means they just lightly touch.

Bu, hafifçe dokundukları anlamına gelir.

So they don't they don't slam into each other.

Yani birbirlerine çarpmıyorlar.

They don't crash, they just

Çarpışmazlar, sadece

kiss.

öpüşürler.

And of course, if you use your lips to kiss another person,

Ve tabii ki, başka birini öpmek için dudaklarınızı kullanırsanız ,

you might kiss another person on the lips

başka birini dudaklarından öpebilirsiniz

or you might kiss them on their cheek.

ya da yanaklarından öpebilirsiniz.

You might kiss them on their nose.

Onları burunlarından öpebilirsin.

You might kiss them on their neck.

Onları boyunlarından öpebilirsin.

Ooh, like those pigeons.

Ooh, şu güvercinler gibi.

Or you might get neck and beaks.

Veya boynunuz ve gagalarınız olabilir.

And we talked about a crush of we talked about having a crush. Yes.

Ve aşık olmaktan bahsettik, aşık olmaktan bahsettik. Evet.

Somebody a crush.

Aşık biri.

That's a good one, Valentine.

Bu iyi bir şey, Valentine.

Thank you for that.

Bunun için teşekkür ederim.

A crush.

If you have a crush on somebody, it means that

Bir ezilme.

Birine aşıksan, bu

well, you're probably be in love with them.

muhtemelen ona aşık olduğun anlamına gelir.

Physically attracted to.

Fiziksel olarak çekici.

Yet it's the feeling without the actual romance. Yes.

Yine de gerçek romantizm olmadan duygu. Evet.

So you have a crush.

Yani aşıksın.

It's someone maybe you admire so you can admire someone,

Belki de birine hayran olmak için hayran olduğunuz biridir,

but maybe that feeling becomes very strong and overwhelming.

ama belki bu duygu çok güçlü ve karşı konulamaz hale gelir.

So you can describe that as a crush.

Yani bunu bir aşk olarak tanımlayabilirsiniz.

It's like it's like it's like a developing feeling, a developing relationship.

Sanki gelişen bir duygu, gelişen bir ilişki gibi. Vay

You can say, wow, I've got I've got a bit of a crush on the boss.

canına, patrona biraz aşık oldum diyebilirsiniz.

At work. Really?

İşte. Gerçekten mi?

No, that's not a statement of fact.

Hayır, bu bir gerçek ifadesi değil.

Okay.

Tamam aşkım. Bu,

It's an example of how to use the how to use the expression

expression I've got a bit of a got a bit of a crush on, on, on that.

üzerinde, üzerinde, üzerinde biraz aşık oldum ifadesinin nasıl kullanılacağına bir örnektir.

On the boss at work. Yes. Or maybe a pop star.

Patronun iş yerinde. Evet. Ya da belki bir pop yıldızı.

Yes. Or a pop star.

Evet. Ya da bir pop yıldızı.

Maybe.

Maybe your favourite K-pop singer maybe it may be that cute one.

Belki.

Belki en sevdiğin K-pop şarkıcısı belki de o kadar tatlı olabilir.

Well, they're all cute.

Hepsi sevimli.

You know, you're almost saying that you've got romantic feelings

Biliyor musun, neredeyse onlara karşı romantik hislerin olduğunu söylüyorsun

for them, but there's no way on earth it could ever happen.

, ama bunun asla olmasına imkan yok.

Yeah.

Evet.

See, if you've got a crush on a pop star,

Bak, eğer bir pop yıldızına âşıksan,

then you're never going to get involved with them.

o zaman onlarla asla ilişki kurmayacaksın.

It's all sort of just not real.

Her şey gerçek değil.

Yes, it's almost it almost isn't real when you have a crush on somebody.

Evet, birine aşık olduğunuzda bu neredeyse gerçek değildir.

Not it's sort of

you're a bit mixed up probably, aren't you?

Muhtemelen kafan biraz karışık değil, değil mi?

Yeah.

Well, you have the feelings, but without the actual motivation to go up to them, you would.

Evet.

Duyguların var ama onlara doğru gidecek gerçek motivasyonun olmasaydı, yapardın.

So that's why often people will have a crush

Bu yüzden insanlar genellikle

on a person that they know they can never be near.

asla yakın olamayacaklarını bildikleri bir kişiye aşık olurlar. Bu

So that that's why I use the pop star,

yüzden pop yıldızı kullanıyorum,

maybe a handsome pop star or a handsome

belki yakışıklı bir pop yıldızı veya yakışıklı bir

movie star, or maybe even someone who presents

film yıldızı, hatta belki

an English teaching live stream

İngilizce öğretimi canlı yayın sunan biri

perhaps.

You've probably got lots of people having a crush on you.

.

Muhtemelen sana aşık olan bir sürü insan vardır. Hayal

I don't think I could imagine because, you know, being a sort of a teacher,

edebileceğimi sanmıyorum çünkü, bilirsiniz, bir tür öğretmen olarak,

it's people often have crushes on their teachers.

insanlar genellikle öğretmenlerine aşık olurlar.

At school.

Okulda.

I had a crush actually on the French teacher.

Aslında Fransızca öğretmenine aşık oldum.

Oh, okay. High school. Was it a male or female?

Tamam. Lise. Erkek miydi kadın mıydı?

It was a female, actually.

Aslında bir kadındı.

Mackenzie, you know, that's confusing.

Mackenzie, biliyorsun, bu kafa karıştırıcı.

That's very that's very confusing.

Bu çok kafa karıştırıcı.

I was so devastated by her rejections that, you know, to swap sides.

Reddettiği için o kadar harap olmuştum ki, bilirsin, taraf değiştirmek için.

Now, but no, I still remember her name.

Şimdi, ama hayır, onun adını hâlâ hatırlıyorum.

Mademoiselle Farber.

Matmazel Farber.

She yes, she was from France, and Mum was Elle,

O evet, Fransa'lıydı ve annem Elle idi,

not Mademoiselle Barbara and name as of Fabra.

Matmazel Barbara değil ve adı Fabra'dan geliyordu.

Oh, what a picture of her.

Ah, onun ne resmiydi.

Yes, I really had a crush on I it's almost impossible because I was probably how old I've been.

Evet, gerçekten aşık oldum I neredeyse imkansız çünkü muhtemelen kaç yaşındaydım.

Probably 1450 I think I was 16

Muhtemelen 1450 Sanırım ben 16 yaşındaydım

and she was probably in her early twenties.

ve o muhtemelen yirmili yaşlarının başındaydı.

So I was learning obviously late in French at school and along comes this beautiful French

Bu yüzden okulda açıkça geç Fransızca öğreniyordum ve bu güzel Fransız

girl, a woman, a woman, a woman.

kız geliyor, bir kadın, bir kadın, bir kadın.

And I think, I think all the young boys has had a crush on her.

Ve bence, bütün genç erkeklerin ona aşık olduğunu düşünüyorum.

Okay.

Tamam aşkım.

And you can say had a crush because,

Ve aşık oldum diyebilirsin çünkü,

you know, it's that sort of, you know, nothing's ever going to happen.

bilirsin, bu tür bir şey, bilirsin, hiçbir şey olmayacak.

That's it.

Because you are just a schoolboy and she is a is a grown woman.

Bu kadar.

Çünkü sen sadece bir okul çocuğusun ve o yetişkin bir kadın.

So it's it's a crush because it can't ever happen.

Yani bu bir aşk çünkü asla gerçekleşemez.

Well, I mean, it could do because it would have been illegal.

Yani , yasa dışı olduğu için yapabilirdi.

But it does have it does happen. Yeah, it does happen.

Ama olması gereken var. Evet, olur.

But but yes, I mean, she was very nice.

Ama evet, yani, çok iyiydi.

She knew I had a crush on I used to write her letters and all sorts of things.

Aşık olduğumu biliyordu, ona mektuplar falan yazardım.

Okay. Yeah.

Tamam aşkım. Evet.

You know, I hope for you girls out there.

Biliyor musun, oradaki kızlar için umarım.

I'm not sure if I I'm not sure if I want to know any more of that story.

Bu hikaye hakkında daha fazlasını bilmek isteyip istemediğimden emin değilim.

I still got a letter she wrote to me when she went back to France.

Fransa'ya döndüğünde bana yazdığı bir mektup hâlâ duruyor.

Oh, okay.

Tamam.

And a photograph that I took over, it was 1976.

Ve devraldığım bir fotoğraf, 1976'ydı.

So actually how old was.

Yani aslında kaç yaşındaydı.

I was 15.

15 yaşındaydım

I was 15

and 1976 with this blazing hot summer.

ve 1976'da bu kavurucu yaz mevsimindeydim.

It was UK, it was the summer of the drought and I had a crush

İngiltere'ydi, kuraklık yazıydı ve

on the French teacher. Yes.

Fransızca öğretmenine aşık oldum. Evet.

Good.

Today we go

İyi.

Bugün gidiyoruz,

you learn something, Mrs.

bir şeyler öğreniyorsunuz Bayan

Gary.

Gary.

Okay, bye.

Tamam hoşçakal.

Louis.

Louis.

You're obviously off to prepare for Valentine's Day tomorrow.

Belli ki yarınki Sevgililer Günü'ne hazırlanmak için yola çıkmışsın.

A special day that you've got to prepare for.

Hazırlanmanız gereken özel bir gün.

Okay, so you have a lovely, have a lovely time.

Tamam, o halde size iyi eğlenceler, iyi eğlenceler.

Okay.

Tamam aşkım.

Thank you very much for all of those lovely comments.

Tüm bu güzel yorumlar için çok teşekkür ederim.

Today.

It's nice.

Bugün.

Bu iyi.

It's nice when we share these little moments of time together, things

Bu küçük anları,

that have happened to you in your life.

hayatında başına gelenleri birlikte paylaşmak güzel.

And sometimes we share things that happen to us.

Bazen de başımıza gelenleri paylaşırız.

But but of course, our lives are not that exciting, really.

Ama tabii ki hayatlarımız o kadar da heyecan verici değil, gerçekten.

So we don't really have much time.

Yani aslında fazla zamanımız yok.

We don't have much to actually explain or express, you know,

Aslında

living a life on the stage.

sahnede bir hayat yaşamayı açıklayacak veya ifade edecek çok şeyimiz yok.

But what should you do today then?

Ama o zaman bugün ne yapmalısın?

Today, I of all I was going through, I was going through HMS Pinafore,

Bugün, yaşadıklarımdan ben, HMS Pinafore'dan geçiyordum,

HMS Pinafore, Gilbert and Sullivan were performing that in two weeks time.

HMS Pinafore, Gilbert ve Sullivan bunu iki hafta içinde yapıyorlardı.

Did people still watch Gilbert and Sullivan Show?

İnsanlar hala Gilbert ve Sullivan Show'u izliyor muydu?

Yes, they do.

Evet onlar yapar.

They yeah.

We've got lots of people coming to watch two performances.

Onlar evet.

İki performansı izlemeye gelen çok sayıda insan var.

Are they are they actually alive, though?

Acaba gerçekten yaşıyorlar mı?

Well, Gilbert and Sullivan.

Gilbert ve Sullivan.

No, they oh, definitely doubt the audience.

Hayır, kesinlikle seyirciden şüphe ediyorlar.

Well, they will be on the elderly, so that is that is correct.

Pekala, yaşlılar üzerinde olacaklar, yani bu doğru.

You are right in that assessment.

Bu değerlendirmenizde haklısınız.

But I don't know how popular

Ama dünya çapında ne kadar popüler bilmiyorum

it is across the world, but certainly in America, it's still very popular.

ama kesinlikle Amerika'da hala çok popüler.

Yeah. Okay.

Evet. Tamam aşkım.

I will take your word for it. Yes.

Bunun için sözünü alacağım. Evet.

You kind of have captions, live captions.

Altyazılarınız var, canlı altyazılar.

If you press C on your keyboard, you have live captions.

Klavyenizde C tuşuna basarsanız, canlı altyazılarınız olur.

They can be made to appear.

Görünmeleri sağlanabilir.

And of course, there will be captions and subtitles later on as well.

Ve tabii ki daha sonra alt yazılar da olacak .

You can watch this live stream again.

Bu canlı yayını tekrar izleyebilirsiniz.

As many times as you want.

İstediğiniz kadar. İsterseniz

You can watch it once, twice or a thousand times if you want.

bir, iki, isterseniz bin kez izleyebilirsiniz .

It is entirely up to you.

Tamamen size kalmış.

It's been an interesting one today.

Bugün ilginç bir şey oldu.

I have to be honest with you, Steve.

Sana karşı dürüst olmalıyım Steve.

It has been a very interesting live stream today.

Bugün çok ilginç bir canlı yayın oldu.

We've had a lot of things to talk about.

Konuşacak çok şeyimiz oldu.

We've talked about love, we've talked about

Aşk hakkında konuştuk, romantizm hakkında konuştuk

romance, we've talked about lots of things.

, pek çok şey hakkında konuştuk.

But there is one thing we haven't really talked about,

Ama gerçekten konuşmadığımız bir şey var,

and that is

o da

your birthday.

senin doğum günün.

Well, it's Mr.

Bugün Bay

Steve's birthday.

Steve'in doğum günü.

I mean, how can you do it?

Demek istediğim, bunu nasıl yapabilirsin?

Just isn't 8 minutes. It's been it's Mr.

Sadece 8 dakika değil.

Steve's birthday on Wednesday, but we won't be here we're not doing a live stream.

Çarşamba günü Bay Steve'in doğum günüydü ama burada olmayacağız, canlı yayın yapmıyoruz.

On Wednesday, there will be a recorded lesson,

Çarşamba günü,

a brand new lesson that I was making yesterday.

dün yaptığım yepyeni bir ders olan kayıtlı bir ders olacak.

And it's my first outdoor lesson,

Ve bu benim ilk outdoor dersim,

the first lesson I've made outside this year.

bu yıl dışarıda yaptığım ilk ders.

So. So there is something to look forward to on Wednesday.

Bu yüzden. Yani Çarşamba günü sabırsızlıkla bekleyecek bir şey var .

And we will be sharing our birth, Mr.

Ve doğumumuzu, Bay

Steve's birthday with me.

Steve'in doğum gününü benimle paylaşıyor olacağız.

Of course, it won't be as big as last year, if you remember last year, Steve,

Geçen yılı hatırlarsan tabi ki geçen yıl kadar büyük olmayacak Steve

but I really did go go all the way last year.

ama geçen yıl gerçekten sonuna kadar gittim.

I bought you some lovely presents for your big birthday.

Büyük doğum günün için sana güzel hediyeler aldım.

So. So this Wednesday, it's not a big birthday.

Bu yüzden. Yani bu çarşamba büyük bir doğum günü değil. Bir

We have to wait a few

more years for the next big birthday.

sonraki büyük doğum günü için birkaç yıl daha beklememiz gerekiyor.

We do. We do.

Yaparız. Yaparız.

But yours will be coming up soon.

Ama seninki yakında gelecek.

August. August?

Ağustos. Ağustos?

Yes. That's a long way.

Evet. Bu uzun bir yol. Demek

I meant, you know, not many years before you have a significant birthday.

istediğim, önemli bir doğum günün olana kadar geçen yıllar değil.

No, about three years, I think three years.

Hayır, yaklaşık üç yıl, sanırım üç yıl.

And then I will have the same big birthday that Mr.

Ve sonra Bay Steve'in geçen yılki aynı büyük doğum gününü kutlayacağım

Steve had last year.

.

That's right. That's right.

Bu doğru. Bu doğru.

I hope you've enjoyed today's live stream

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir

and I hope it has been useful to you.

ve umarım sizin için faydalı olmuştur.

Can I say a big thank you once again, because I received a lovely donation, Mr.

Bir kez daha büyük bir teşekkür edebilir miyim, çünkü çok güzel bir bağış aldım, Bay

Steve. A big donation.

Steve. Büyük bir bağış. Elspeth Parilla'ya

Can I say thank you to

teşekkür edebilir miyim

Elspeth Parilla?

?

I haven't pronounce your name right for your lovely donation.

Güzel bağışın için adını doğru telaffuz edemedim. PayPal'a gönderdiğiniz

Thank you very much for your lovely donation that you sent to PayPal.

güzel bağışınız için çok teşekkür ederiz .

And I suppose it's worth mentioning that

Ve

all of my lessons, everything I do is free including my live streams.

canlı yayınlarım da dahil olmak üzere tüm derslerimin, yaptığım her şeyin ücretsiz olduğunu belirtmekte fayda var sanırım.

I don't charge anything for any of this.

Bunların hiçbiri için hiçbir ücret talep etmiyorum.

So can I say thank you once again?

O yüzden bir kez daha teşekkür edebilir miyim?

To Elspeth for your lovely donation, where it sounds.

Kulağa güzel bağışınız için Elspeth'e.

Elspeth from Do we know?

Elspeth'ten Biliyor muyuz?

Switzerland. Wow. Okay, that's lovely.

İsviçre. Vay. Tamam, bu çok hoş. Bay

So thank you as well for that helps to keep Mr.

Duncans'ın sürekli bozulan ekipman satın almasını sağlamaya yardımcı olduğunuz için size de teşekkür ederim

Duncans

buying equipment that is constantly breaking.

.

Well, my kids, my computer are at the.

Pekala, çocuklarım, bilgisayarım iş başında.

Can I just tell you a story?

Sana bir hikaye anlatabilir miyim?

My computer is holding on

Bilgisayarım

for dear life by a thread.

bir iş parçacığı tarafından sevgili yaşam için tutuyor.

By a thread.

Bir iş parçacığı tarafından.

It is holding on it is just about working.

Tutuyor, sadece çalışmakla ilgili.

I have a I have a few problems with my computer.

Bilgisayarımla ilgili birkaç sorunum var.

It's now over four years old.

Şimdi dört yaşın üzerinde.

So I've been using this computer for four years.

Yani bu bilgisayarı dört yıldır kullanıyorum.

Without any brakes and it's and it is on hasn't even been switched off.

Herhangi bir frensiz ve açık ve kapatılmamış bile.

It is on for most of the time.

Çoğu zaman açıktır.

Doing something either editing my videos or streaming like we are now.

Ya videolarımı düzenleyerek ya da şu an yaptığımız gibi akış yaparak bir şeyler yapmak.

But the the computer is is having problems

Ancak bilgisayarda sorunlar var

and I am over the next couple of months, hopefully

ve önümüzdeki birkaç ayı aşıyorum, umarım

I'm going to update some of the parts inside,

içindeki bazı parçaları güncelleyeceğim,

some of which have worn quite badly

bazıları

because it's been used constantly.

sürekli kullanıldığı için oldukça aşınmış.

So that's one of the things I will be using some of the donation money

Bağış parasının bir kısmını

to put my computer right so I can do this carry on doing all of this.

bilgisayarımı düzeltmek için kullanacağım şeylerden biri de bu, böylece bunu yapabilirim, tüm bunları yapmaya devam edebilirim.

You see

16th of February is national day in Lithuania.

16 Şubat Litvanya'da ulusal gündür.

Oh, okay.

Tamam.

Now we know and we know that we'll have to remember that maybe I should come to Lithuania yes.

Şimdi biliyoruz ve belki de Litvanya'ya gelmem gerektiğini hatırlamamız gerektiğini biliyoruz, evet.

You could celebrate your birthday.

Doğum gününü kutlayabilirsin.

One year in Lithuania, part of our world tour.

Dünya turumuzun bir parçası olan Litvanya'da bir yıl.

The flags will be out

Bayraklar

how interesting.

ne kadar ilginç olacak.

National Day in Lithuania on the 16th of February.

16 Şubat'ta Litvanya'da Ulusal Gün.

I have to say, I, I think that's a good thing.

Söylemeliyim ki, bence bu iyi bir şey. Yılda bir kez de olsa,

I think it's great that you can have some pride in your in your nationality, even if it's just once a year.

milliyetinle biraz gurur duyabilmenin harika olduğunu düşünüyorum .

So here we don't do it anymore.

Yani burada artık yapmıyoruz. Eskiden

We used to have big celebrations for all national day, but we don't really do it anymore.

tüm ulusal günler için büyük kutlamalar yapardık ama artık gerçekten yapmıyoruz.

Tuesday.

Salı.

Yes. Well, we feel a little afraid to do it now.

Evet. Şimdi bunu yapmaktan biraz korkuyoruz.

There is a certain amount of embarrassment.

Belli bir miktar utanma var.

Nationalism has been suppressed. Yes.

Milliyetçilik bastırıldı. Evet.

So I well, I suppose there is a

Öyleyse, sanırım

right type of nationalism. Yes.

doğru bir milliyetçilik türü var. Evet.

And a wrong type.

Ve yanlış bir tip.

And we all know the wrong one.

Ve hepimiz yanlış olanı biliyoruz.

But I think it's nice sometimes just to have a little bit of a celebration, a celebration.

Ama bence bazen biraz kutlama yapmak güzel, bir kutlama.

Be proud of your country.

Ülkenle gurur duy.

Why you live without being aggressive towards other people.

Neden diğer insanlara karşı saldırgan olmadan yaşıyorsun .

I don't countries.

ülkeleri bilmiyorum. Dürüst olmak gerekirse

I don't think there's anything wrong with that, to be honest.

, bunda yanlış bir şey olduğunu düşünmüyorum .

Yesterday was Marwa Mohammed's birthday. Yes.

Dün Marwa Muhammed'in doğum günüydü. Evet.

So congratulations for yesterday.

O yüzden dün için tebrikler.

I did mention that.

Bundan bahsetmiştim.

Oh, right.

Okay. Yeah, I just yes, I will keep deleting people.

Ah, doğru.

Tamam aşkım. Evet, sadece evet, insanları silmeye devam edeceğim.

Please don't delete any one

Lütfen kimseyi silmeyin

Mr. Steve's giant

Bay Steve'in dev

hands will sometimes delete or block you.

elleri bazen sizi siler veya engeller.

But it's not me.

Ama ben değilim. Öyle

It's not.

Trans birthday's coming soon.

değil.

Trans doğum günü çok yakında.

But let us know when it is, and we will.

Ama ne zaman olduğunu bize bildirin, biz de yapacağız.

We will celebrate with you on the live stream.

Canlı yayında sizlerle kutlayacağız.

Who. Who is that?

DSÖ. Kim bu?

Who? I try and I try him.

DSÖ? Deniyorum ve onu deniyorum.

Oh, okay. We're trying.

Tamam. Deniyoruz.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

So your birthday is also coming up in February.

Demek senin doğum günün de Şubat'ta geliyor.

Beaver is going to visit Lithuania in the summer.

Beaver yazın Litvanya'yı ziyaret edecek.

Not sure, but thinking of going there.

Emin değilim ama oraya gitmeyi düşünüyorum.

And Thomas says it's a beautiful country, so maybe we should think about going there.

Ve Thomas buranın güzel bir ülke olduğunu söylüyor, o yüzden belki de oraya gitmeyi düşünmeliyiz. İlave

As well. Yes.

olarak. Evet.

I'm just wondering if you are going to meet up

Sadece Vitesse ile buluşup buluşmayacağınızı merak ediyorum

with Vitesse at all.

.

Maybe you might you might arrange a little

Belki küçük bir

face to face meet up.

yüz yüze görüşme ayarlayabilirsin.

So that would be quite good.

Yani bu oldukça iyi olurdu.

And that's something that we are planning.

Ve bu planladığımız bir şey.

By the way, a lot of people have asked.

Bu arada çok kişi sordu.

Last Wednesday, many people were asking about the the big meetup.

Geçen Çarşamba, birçok kişi büyük buluşmayı soruyordu.

We are hoping to do that maybe this year.

Bunu belki bu yıl yapmayı umuyoruz.

Oh, I think it's more likely next year.

Oh, bence gelecek yıl daha olası.

Judging by the we've got to keep the momentum going.

Buna bakılırsa, momentumu devam ettirmeliyiz.

People are interested in.

Steve, I don't know if you've noticed on the news, but

Steve, haberlerde fark ettin mi bilmiyorum ama şu

I don't think it's a good,

good time of year to visit Paris at the moment.

sıralar Paris'i ziyaret etmek için iyi bir zaman olduğunu düşünmüyorum.

It's a little chaotic.

Biraz kaotik.

Let's just say there's always something going on and there's other things as well going on in the world.

Diyelim ki her zaman bir şeyler oluyor ve dünyada başka şeyler de oluyor.

But it might be this year.

Ama bu yıl olabilir.

It might be next year, but we are hoping to have a little rendezvous. Yes.

Gelecek yıl olabilir ama küçük bir buluşma olmasını umuyoruz. Evet.

See what I did.

Ne yaptığımı görün.

The first thing may would be a good time because it won't be too hot.

İlk şey iyi bir zaman olabilir çünkü çok sıcak olmayacak.

So we will.

O zaman yapacağız.

Anyway, we're not saying dates or times.

Her neyse, tarih veya saat söylemiyoruz.

We don't know yet.

Henüz bilmiyoruz.

But we would love to do it and we would love to see all of you

Ama bunu yapmayı çok isteriz ve hepinizi bir arada görmeyi çok isteriz

as well together in one place.

.

And that's all I can say about that at the moment.

Ve şu anda bu konuda söyleyebileceğim tek şey bu.

Talking of saying things, Steve, it's almost time to say goodbye.

Bir şeyler söylemekten bahsetmişken Steve, neredeyse elveda deme vakti geldi.

How sad.

Ne kadar üzücü.

This live stream is coming to an end.

Bu canlı yayın sona eriyor.

I hope you've enjoyed it.

Umarım eğlenmişsindir.

We've had a lovely time.

Güzel bir zaman geçirdik.

You see.

Anlıyorsun.

Did you love it?

Onu sevdin mi?

Yes, you can. If you. Yes, you can. So you had a lovely time.

Evet yapabilirsin. Eğer sen. Evet yapabilirsin. Yani güzel zaman geçirdin.

It felt not actual love, but it was a nice time.

Gerçek aşkı hissetmedim ama güzel bir zamandı.

Yeah, a lovely time. Pleasant pleasant.

Evet, güzel bir zaman. Hoş hoş.

And we say that when we go out with friends.

Ve arkadaşlarımızla dışarı çıktığımızda bunu söylüyoruz.

Did we have a lovely time?

Güzel zaman geçirdik mi?

You know, nothing nasty was said.

Biliyorsun, kötü bir şey söylenmedi.

It was just nice.

Sadece güzeldi.

Lovely. Felt like, hmm.

Sevimli. Hımm gibi hissettim.

It's not like la. Almost that love.

La gibi değil. Neredeyse bu aşk.

You had a great experience if a tonic lover, of course.

Elbette bir tonik aşığıysanız harika bir deneyim yaşadınız.

It was lovely.

Çok hoştu.

I hope you have had a lovely time as well.

Umarım siz de güzel vakit geçirmişsinizdir. Ben

I'm going.

gidiyorum.

And Mr. Steve is going right now.

Ve Bay Steve şu anda gidiyor.

Thank you, Steve.

Teşekkürler Steve.

And we will see you.

Ve seni göreceğiz.

Not on Wednesday when we're not here. Wednesday.

Burada olmadığımız Çarşamba günü olmaz. Çarşamba.

Well, I'm not here on Wednesday, but we are back together next week.

Çarşamba günü burada değilim ama haftaya tekrar beraberiz.

Next Sunday, which I think is the 20th next week.

Gelecek Pazar, sanırım önümüzdeki hafta 20.

Thank you.

Teşekkür ederim.

And lovely to be here once again with you all.

Ve hepinizle bir kez daha burada olmak çok güzel.

And I will be here again next Sunday to look forward to seeing you then.

Ve o zaman sizi görmeyi dört gözle beklemek için gelecek Pazar tekrar burada olacağım.

Have a lovely week.

Güzel bir hafta geçirin.

Thank you, Mr. Steve.

Teşekkürler, Bay Steve. O

He has

gone ye has.

gitti, siz gittiniz.

That's it.

Bu kadar.

It's almost time to say goodbye.

Neredeyse veda zamanı.

Oh, it's been an interesting 2 hours.

Oh, ilginç bir 2 saat oldu.

I've been with you for 2 hours.

2 saattir seninleyim

I hope you've enjoyed today's live stream.

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

We have a recorded lesson,

Kayıtlı bir dersimiz var,

a new lesson on a Wednesday.

Çarşamba günü yeni bir ders.

It is my first lesson recorded outside this year,

Bu yıl dışarıda kaydettiğim ilk dersim

and I will be back with you next Sunday.

ve önümüzdeki Pazar günü sizlerle birlikte olacağım.

Mr. Steve will be here as well.

Bay Steve de burada olacak. Çarşamba günü

We are celebrating Steve's birthday

Steve'in doğum gününü kutluyoruz

on Wednesday, but we won't be here live.

ama burada canlı yayında olmayacağız.

We are doing something different this year.

Bu yıl farklı bir şey yapıyoruz.

Thanks for your company and I will see you later.

Şirketiniz için teşekkürler, sonra görüşürüz.

I hope you have enjoyed today's live stream.

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

I hope it's been a lot of fun.

Umarım çok eğlenceli olmuştur.

See you soon.

Yakında görüşürüz.

And have a good weekend and enjoy the rest of your week as well.

Ve iyi bir hafta sonu geçirin ve haftanızın geri kalanının da tadını çıkarın.

This is Mr.

Ben,

Duncan in the birthplace of English, saying, thanks for watching See you later.

İngilizcenin doğum yerindeki Bay Duncan, izlediğiniz için teşekkürler, Sonra görüşürüz, diyor.

And of course, of course,

Ve elbette, elbette,

until we meet here again, until we all join together

burada tekrar buluşana kadar, hepimiz

once more.

bir kez daha bir araya gelene kadar.

You know what's coming next.

Sırada ne olduğunu biliyorsun.

Yes, you do.

Evet yaparsın.

Stay happy.

Mutlu kal. İnsan ırkının arasında yürürken

Keep that smile upon your face as you walk amongst the human race.

o gülümsemeyi yüzünüzden eksik etmeyin .

And remember, you might not realise it,

Ve unutma, sen farkında olmayabilirsin

but somewhere someone loves you

ama bir yerlerde biri seni

a lot.

çok seviyor.

Ta ta for now.

Şimdilik ta ta.