Emojis - 😀Smiley Face 🍆Eggplant? | part 2 @EnglishAddict - Episode 219 - CHAT - Sun 23rd Oct 2022

Welcome back, everyone.

Tekrar hoş geldiniz millet.

I think

Sanırım

I am now assuming we are back.

şimdi geri döndüğümüzü varsayıyorum.

So welcome back, everyone.

Tekrar hoş geldiniz millet.

We are back.

geri döndük

I think I've fixed the problem.

Sanırım sorunu çözdüm.

Oh, my. I.

Aman. I.

This.

Bu. Hiçbir

You have no idea.

fikrin yok.

You will never know what I've just been for

every connexion, every wire,

Her bağlantı, her kablo, bağlantısı

every device disconnected and then reconnected.

kesilen ve yeniden bağlanan her cihaz için ne yaptığımı asla bilemeyeceksin.

I, I turned everything off, including the power supply to the house.

Ben, ben evin güç kaynağı dahil her şeyi kapattım.

I ran outside.

Dışarı koştum.

I screamed as loudly as I could.

Elimden geldiğince yüksek sesle çığlık attım.

And I think we are back.

Ve sanırım geri döndük.

Yes, we are.

Evet öyleyiz.

We are.

Biz.

Let's just hope that

Umalım ki

there we are on the screen that everybody else has figured out that there's a new stream started.

ekranda olalım ve herkes yeni bir akışın başladığını anlasın.

Well, there will be a notification. Good.

Peki, bir bildirim olacak. İyi.

The numbers are going up.

Sayılar artıyor.

So I'm guessing people are getting the hang of it.

Bu yüzden insanların bunu anladığını tahmin ediyorum. İşin aslı

Of the hang of it, yes. Apologies.

, evet. Özür dilerim.

We had some Steve said Steve said to me, can you explain what's happening?

Steve'in bana söylediği bazı şeyler vardı, neler olduğunu açıklayabilir misin?

And I said, no, there's no way I can explain what's happening.

Ben de hayır dedim, neler olduğunu açıklamamın hiçbir yolu yok.

There is no way I can explain all of this to you.

Bütün bunları sana açıklamamın hiçbir yolu yok.

So what I had to do, disconnect everything, turn everything off, reset the Internet,

Yapmam gereken şey, her şeyin bağlantısını kesmek, her şeyi kapatmak, interneti sıfırlamak

and then I had to restart everything from scratch, including this live stream,

ve ardından her şeyi sıfırdan yeniden başlatmak zorunda kaldım, buna

which now has messed everything up.

şimdi her şeyi alt üst eden bu canlı yayın da dahil.

So. So goodness knows.

Bu yüzden. Tanrı bilir.

That's all I can say.

Tüm söyleyebileceğim bu.

Goodness knows.

Tanrı bilir.

But thank you all for staying on.

Ama kaldığınız için hepinize teşekkür ederim.

Those of you that did you know, I lovely people.

Bilenleriniz, ben sevimli insanlarım.

Oh. Chatting away to each other.

Ah. Birbirinize sohbet etmek.

I I've never done the live chat before, so I was, I wasn't quite getting it right.

Daha önce hiç canlı sohbet yapmadım, bu yüzden yapıyordum, tam olarak doğru anlayamıyordum.

Most of the comments were from me with your big giant fat fingers.

Yorumların çoğu senin o kocaman, şişko parmaklarınla ​​bendendi.

I kept pressing the wrong buttons and some of the words might have looked a bit strange,

Yanlış tuşlara basmaya devam ettim ve bazı kelimeler biraz tuhaf görünebilirdi

but I got the hang of it in the end.

ama sonunda alıştım.

So when the typing was terrible.

Yani yazmak korkunç olduğunda.

It was Steve.

Steve'di.

When the typing is lovely and wonderful, it's me.

Yazmak güzel ve harika olduğunda, benim.

And v test was telling you wonderful jokes.

Ve v test size harika şakalar anlatıyordu.

I don't think v test is back yet. Yes he is.

V testinin henüz geri döndüğünü sanmıyorum. Evet o öyle. Biz arka planda kablo çekerken insanları eğlendirmek için

So thank you for telling jokes to keep people entertained

şakalar yaptığınız için teşekkür ederiz

while we were in the background pulling wires around.

.

Yeah. I think I've just explained all of I.

Evet. Sanırım tüm benliğimi anlattım. Yeniden

Can we not relive it?

yaşasak olmaz mı?

Anyway, we're back and actually we just carry on sitting inside.

Her neyse, geri döndük ve aslında içeride oturmaya devam ediyoruz.

I might look calm on the outside, but inside

Dışarıdan sakin görünebilirim ama içimde

every organ in my body is now back to front.

artık vücudumdaki her organ sırt sırta.

My heart is on the wrong side.

Kalbim yanlış tarafta.

My pancreas is where my kneecap and my right leg should be.

Pankreas diz kapağım ve sağ bacağımın olması gereken yerde.

And I can't even begin to tell you where my spleen has gone.

Ve dalağımın nereye gittiğini size söylemeye bile başlayamıyorum.

Let's just say it is hanging out of my shorts at the moment.

Diyelim ki şu anda şortumdan sarkıyor.

We had a nice time waiting, says, Oh good, I'm glad you did that.

Beklerken güzel vakit geçirdik, diyor ki, İyi ki yapmışsın.

Somebody did.

Birisi yaptı.

And I noticed that because I was going to comment it on Palmira because I know

Ve fark ettim ki Palmira hakkında yorum yapacaktım çünkü

Bellucci is back, Claudia is back from holiday, but I think Palmira has been away as well.

Bellucci'nin döndüğünü biliyorum, Claudia tatilden döndü ama sanırım Palmira da uzaktaydı.

So she's

back as well because this is her comment from Luis earlier about that.

Yani o

da geri döndü çünkü bu onun daha önce Luis'ten bu konuda yaptığı yorum.

Luis is back because he's been away, isn't he?

Luis uzakta olduğu için geri döndü, değil mi?

Yes. Well, they all returned last week.

Evet. Hepsi geçen hafta döndü.

Yeah.

So I think everyone you've all been on lovely holidays and we haven't and we haven't.

Evet.

Bence hepiniz güzel tatillerde bulundunuz ve biz yapmadık ve yapmadık.

We need Rome after today's livestream.

Bugünkü canlı yayından sonra Roma'ya ihtiyacımız var.

I need a holiday anyway.

Nasıl olsa bir tatile ihtiyacım var.

I mean, this is now me. I don't know.

Yani, bu artık benim. Bilmiyorum.

I might have to rig an ambulance and have two men in white coats

Bir ambulans ayarlamam ve beyaz önlüklü iki adamın

take me away from all this.

beni tüm bunlardan uzaklaştırması gerekebilir.

So we are definitely back.

Bu yüzden kesinlikle geri döndük.

I just want to make sure I'm not talking to to the wall that people are here, definitely here.

Sadece insanların burada, kesinlikle burada olduğuna dair duvarla konuşmadığımdan emin olmak istiyorum.

But we're waiting for a few more people to join.

Ama birkaç kişinin daha katılmasını bekliyoruz.

I think

Sanırım

I do.

I could I could ramble on about my stresses this week, but no.

yapıyorum.

Bu haftaki stresim hakkında konuşabilirdim ama hayır.

Well, let's just let's just get everyone coming back first before you start

Pekala,

spreading this is pure vodka, okay?

bunun saf votka olduğunu yaymaya başlamadan önce herkesin geri gelmesini sağlayalım, tamam mı? İşte

That's

bu

what it's not.

değil.

It's only water, but it should be kind of just say this week, it's been crazy.

Sadece su, ama bu hafta öylece söylenmeli, çılgıncaydı.

Anyway, I'm crazy.

Her neyse, ben deliyim.

I mean, everything has been going wrong anyway.

Yani, zaten her şey ters gitti.

Not, not for us necessarily, but but generally,

İlla bizim için değil ama genel olarak

I suppose genuinely in the country

sanırım gerçekten taşrada

because here in England.

çünkü burada İngiltere'de.

Right.

Sağ.

Why do people keep laughing?

İnsanlar neden gülmeye devam ediyor?

That's the rest of the world.

Dünyanın geri kalanı bu.

Why do I why why do I hear laughter

Neden İngiltere dediğimde neden neden kahkahalar duyuyorum

whenever I say England?

?

What's funny about that? There's nothing funny about England.

Bunun nesi komik? İngiltere hakkında komik bir şey yok.

We can hear it coming across the channel

Kanalın

and across the Atlantic, around the globe,

ve Atlantik'in ötesinde, dünyanın dört bir yanında,

the North Sea, everywhere we can hear laughter in the air.

Kuzey Denizi'nde, havada kahkaha duyabildiğimiz her yerde geldiğini duyabiliyoruz.

All right.

Elbette.

We've only got 29 people watching, so

İzleyen sadece 29 kişi var, bu yüzden bunu söyleyebilmek için

I don't even want to put any effort into this to be able to say that. Mr.

herhangi bir çaba sarf etmek bile istemiyorum . Bay

Duncan, these 29 people have been hanging on waiting for us to come on.

Duncan, bu 29 kişi bizim gelmemizi bekliyorlar. Aşağıya inip

I just want to go down and get going upstairs and lie down on the bed and cry myself to sleep.

yukarı çıkıp yatağa uzanıp ağlayarak uyumak istiyorum.

Well, let's talk about.

Peki, hakkında konuşalım.

Well, we've got to carry on, Mr. Duncan.

Devam etmeliyiz, Bay Duncan.

Professional, professional.

Profesyonel, profesyonel.

And these lovely people

Ve bu sevimli insanlar

have been loyally hanging on, chatting away to each other, telling jokes.

sadakatle birbirlerine tutunuyorlar , birbirleriyle sohbet ediyorlar, şakalar yapıyorlar.

Do you have anything better to do?

Yapacak daha iyi bir şeyin var mı?

Well, no, obviously not.

Şey, hayır, belli ki değil.

And we don't either.

Ve biz de yapmıyoruz.

And I said, Oh, well, we clearly have nothing better to do.

Ve dedim ki, Ah, açıkçası yapacak daha iyi bir şeyimiz yok.

So thank you once again for hanging on, waiting for us through the technical difficulties.

Bu nedenle teknik zorluklara rağmen bizi beklediğiniz için bir kez daha teşekkür ederiz .

Technical difficulties.

Teknik zorluklar. Sanki

It was they was it was like it was like telling someone who's had

a fatal heart attack that they they've they've got indigestion.

ölümcül bir kalp krizi geçiren birine hazımsızlıkları olduğunu söylemek gibiydi.

It's going up.

Yükseliyor.

Mr. Duncan, more people are rejoining. Okay, good.

Bay Duncan, daha fazla insan yeniden katılıyor. Tamam iyi.

So good, I think.

Bence çok iyi.

I mean, Tomic said he was off to get a get a doughnut.

Yani, Tomic çörek almaya gittiğini söyledi.

Somebody else is making a cup of coffee.

Başka biri bir fincan kahve yapıyor.

Can I have a doughnut?

Çörek alabilir miyim?

So anything.

Yani herhangi bir şey.

It was welcome opportunities for people to take a little break

İnsanlara biraz mola verip

and go and sustain themselves with food

gidip yemek

and sustenance, sustain.

ve rızıkla geçimlerini sağlamaları, geçimlerini sağlamaları için hoş bir fırsattı.

No one ever says that in the sentence that people went off to get sustenance.

İnsanlar rızık almak için yola çıktı diyen cümlede kimse bunu söylemez.

I'm just going to sustain myself.

Sadece kendimi idame ettireceğim.

Sustenance is food, water.

Rızık yemektir, sudur.

Okay.

Tamam aşkım.

Steve dragged Steve.

Steve, Steve'i sürükledi.

We did a really good show last Sunday.

Geçen pazar gerçekten çok iyi bir gösteri yaptık.

We did this this Sunday.

Bunu bu pazar yaptık.

Today is the worst one ever is strange that isn't it?

Bugün gelmiş geçmiş en kötü olan garip değil mi?

But we could turn it around just like people do

Ama bunu tersine çevirebiliriz,

when that when they're on this, on the skids work when they're on the skids, yes.

tıpkı insanların bu işteyken, patinajda çalışırken yaptıkları gibi, evet. En

When they're at their lowest ebb.

düşük seviyede olduklarında.

People can can come back from from from the ashes.

İnsanlar küllerinden yeniden dönebilir.

Are you just Phoenix rising, Mr. Duncan?

Yükselen Phoenix misiniz, Bay Duncan?

That's what we need to do on this livestream.

Bu canlı yayında yapmamız gereken şey bu. Anka kuşu

We need to rise like the Phoenix from the ashes.

gibi küllerimizden doğmalıyız.

And people will then say, this is the best livestream ever.

Ve insanlar bunun şimdiye kadarki en iyi canlı yayın olduğunu söyleyecekler.

Yes. Well, I've got news for you, Steve.

Evet. Pekala, sana haberlerim var Steve.

In adversity, no one no one ever says that this is the best thing on YouTube.

Zorluklarda, hiç kimse bunun YouTube'daki en iyi şey olduğunu söylemez.

But Paul, anyway, from adversity comes

Ama Paul, her neyse, sıkıntıdan

the mother of invention or whatever that phrase is.

buluşların anası ya da bu tabir her neyse geliyor.

I've heard the word crap used a few times.

[ __ ] kelimesinin birkaç kez kullanıldığını duydum.

Then put yourself down, Mr. Duncan.

O zaman kendinizi yere bırakın, Bay Duncan.

Talking of which, today we are looking at emojis.

Konu açılmışken, bugün emojilere bakıyoruz.

Would you like to see one of the most famous emojis?

En ünlü emojilerden birini görmek ister misiniz? İşte

There it is.

burada.

And I think that sums up today's live stream.

Sanırım bu, bugünün canlı yayınını özetliyor.

Mr. Duncan.

Bay Duncan. Bu

Oh, by the way.

arada.

Well, I'll wait for a bit longer before.

Peki, önce biraz daha bekleyeceğim.

Yeah, we might have to wait a while.

Evet, biraz beklememiz gerekebilir.

Yes, Palmira asks what was made in 1961

Evet, kişi bu tişörtü giyerken Palmira 1961'de ne yapıldığını soruyor

while the person is wearing this t shirt.

.

He was made in 1961 or more to the point, Steve, Mr.

1961'de ya da daha sonra yapıldı, Steve, Bay

Duncan gave me this as a birthday present when I was Big six.

Duncan bunu bana Büyük Altı yaşındayken doğum günü hediyesi olarak verdi .

I know. I don't remember.

Biliyorum. hatırlamıyorum

I know.

Biliyorum.

I have to say, it was I when I was Big Six,

Söylemeliyim ki, Büyük Altı iken bendim, bu

so when I was 16, that's not even a sense of the Big Six.

yüzden 16 yaşımdayken, bu Büyük Altı'nın bir anlamı bile değil.

M Yes, just such there was a power cut.

M Evet, tam da böyle bir elektrik kesintisi oldu. Görünüşe

Apparently the story is nine months before there was a power cut and Mr.

göre hikaye, elektrik kesintisi olmadan dokuz ay önce ve Bay

Steve's mum and dad were sitting at home and everything went off.

Steve'in annesi ve babası evde otururken her şey yandı.

The television went off

the electricity in the house.

Evde televizyonun elektriği kesildi.

It all went off and then their clothes went off.

Her şey patladı ve sonra kıyafetleri patladı.

I don't want to think about my parents

in any kind of that type of activity.

Bu tür faaliyetlerde ailemi düşünmek istemiyorum.

No, nobody likes to think of that, Mr. Duncan.

Hayır, kimse bunu düşünmek istemiyor, Bay Duncan.

Anyway, that's why you were brought up in a very different environment than I was there in heaven now.

Her neyse, bu yüzden benim şimdi cennette olduğumdan çok farklı bir ortamda büyüdün.

So in your parents literally have sex in front of you, so what now?

Yani ailen tam anlamıyla senin önünde seks yapıyor, peki şimdi ne olacak?

But different families are all different time.

Ancak farklı ailelerin hepsi farklı zamanlar.

They said, when I grew up, you know, it was all you know, you never I never saw any kind of,

Büyüdüğümde, bilirsin, tek bildiğin buydu, sen asla,

you know, even mild affection between my parents.

bilirsin, ailem arasında en ufak bir şefkat bile görmedim dediler.

No affection.

Sevgi yok.

It was the occasional little peck on the cheek.

Arada sırada yanağına küçük bir öpücük konduruyordu.

You can say this now, you see, because they can't come and complain.

Bunu şimdi söyleyebilirsin , çünkü gelip şikayet edemezler.

I could be listening raging, but they can't actually do anything.

Öfkeyle dinliyor olabilirim ama aslında hiçbir şey yapamıyorlar.

I don't like the idea, by the way, people say that when your parents die, they're watching you all the time.

Bu arada, insanların ailen öldüğünde seni sürekli izlediklerini söylemesi fikri hoşuma gitmedi.

That is the most horrific thought.

Bu en korkunç düşüncedir. Ben

If I were you shouting, I'm not sure. It's okay, Steve.

bağırıyor olsaydım, emin değilim. Sorun değil, Steve.

The connexions back now.

Bağlantılar şimdi geri döndü.

I just think I was shouting

outside in case it so that you could hear as you're still shouting.

Hala bağırırken duyabilmen için dışarıda bağırdığımı düşünüyorum.

Now I'm just talking normally.

Şimdi sadece normal konuşuyorum.

This is not normal. Just.

Bu normal değil. Sadece.

I'm just trying to get excited. Psyched up. Mr..

Sadece heyecanlanmaya çalışıyorum. Sinirlendim. Bay..

I don't like the idea of your parents watching you all the time, by the way.

Bu arada, anne babanızın sizi sürekli izlemesi fikrinden hoşlanmıyorum.

What about when you're in the toilet that is trying to push out a big poop

Peki ya tuvaletteyken büyük bir kakayı dışarı atmaya çalışırken, bu

that is actually a bit of a horror thing for me.

aslında benim için biraz korku verici bir şey. Ya

What if you're having some sexy time with your partner?

partnerinizle biraz seksi vakit geçiriyorsanız?

I know what my parents are.

Ailemin ne olduğunu biliyorum.

They're above watching you.

Yukarıda seni izliyorlar.

Can you tune them out when you want to?

İstediğiniz zaman onları ayarlayabilir misiniz?

I mean, that is actually that's actually been haunting me constantly.

Demek istediğim, bu aslında beni sürekli rahatsız eden şey.

Yeah, I don't want that to happen

Evet, bunun olmasını istemiyorum

since obviously my

çünkü

mother passed away and it happened when my father passed away,

annem vefat etti ve bu babam vefat ettiğinde oldu,

that I think that they are somehow looking down or up

sanırım bir şekilde aşağı ya da yukarı bakıyorlar

or whatever of.

ya da her neyse. Sence

Do you think Steve thinks his parents have gone to hell?

Steve, ailesinin cehenneme gittiğini düşünüyor mu?

Well, I don't know where they've gone, but my my mother's deaf.

Nereye gittiklerini bilmiyorum ama annem sağır.

If anyone who deserves to go to heaven, it would have been my mother.

Cennete gitmeyi hak eden biri olsaydı, o annem olurdu.

Yeah, if she doesn't end up in heaven.

Evet, eğer sonunda cennete gitmezse.

But, you know, there's no hope for anyone anyway.

Ama biliyorsun, zaten kimse için umut yok.

That's not what I'm talking about.

Bahsettiğim bu değil.

I know.

Well, I'm just talking about the people.

Biliyorum.

Ben sadece insanlardan bahsediyorum.

Believe your parents are watching you.

Ailenizin sizi izlediğine inanın.

I know all the time when you're doing everything.

Her şeyi yaptığınızda her zaman biliyorum.

So what about you?

Peki ya sen? Eşinizle

If you want a bit of a bit of new time with your partner.

biraz yeni zaman geçirmek istiyorsanız .

What? What?

Ne? Ne?

Or maybe, as I said, you're sitting on the toilet.

Ya da belki dediğim gibi, tuvalette oturuyorsundur. Pekala

Well, maybe.

belki.

Maybe you're having to go to the doctor's to have that thing removed.

Belki de o şeyi aldırmak için doktora gitmen gerekiyor.

Well, I know you don't want to think that.

Bunu düşünmek istemediğini biliyorum.

You want to think that they're still there.

Hala orada olduklarını düşünmek istiyorsun.

And the spirit of the soul is there.

Ve ruhun ruhu oradadır.

But really, could there be anything worse

Ama gerçekten,

than your parents

or or other significant people constantly?

sürekli olarak ebeveynlerinden veya diğer önemli insanlardan daha kötü bir şey olabilir mi?

Look, I'm sure they've got better things to do.

Bak, eminim yapacak daha iyi şeyleri vardır.

I don't care about what anyone else can watch me, but I don't want my parents watching me.

Başkalarının beni izleyebileceği umurumda değil ama ailemin beni izlemesini istemiyorum.

Well, my my parents are still alive, and I'm not even sure if they watch this.

Ailem hala hayatta ve bunu izlediklerinden bile emin değilim.

I mean, I know my mum doesn't live, by the way, a lot of people asking about my mother.

Yani annemin yaşamadığını biliyorum bu arada annemi soran çok oluyor.

I know we're joking today about these things because well, to be honest, Steve's

Bugün bu konularda şaka yaptığımızı biliyorum çünkü dürüst olmak gerekirse Steve'in

mum would also have a laugh as well because she did have a very strange sense of humour.

annesi de gülerdi çünkü onun çok tuhaf bir mizah anlayışı vardı.

But my mum is okay even though can I say it?

Ama annem iyi olsa da söyleyebilir miyim?

Last week we did have a scare last week with my mother.

Geçen hafta annemle bir korku yaşadık.

Oh, didn't we? It was crazy.

Ah, değil mi? Çılgıncaydı.

We thought, here we go again.

Düşündük, işte yine başlıyoruz. 'Gidip anneni görmelisin'

We had a phone call saying, You've got to go and see your mum.

diyen bir telefon aldık .

She's in hospital and she's,

Hastanede ve

she's not going to survive. Yes.

hayatta kalamayacak. Evet.

And so we all rushed there last week and she was taken back to the care home

Ve böylece geçen hafta hepimiz oraya koştuk ve o bakım evine geri götürüldü

and we're all gathered there around the bed.

ve hepimiz orada yatağın etrafında toplandık.

And my mum looked awful.

Ve annem berbat görünüyordu.

She was making some strange noises.

Garip sesler çıkarıyordu.

They said she got pneumonia. Yeah.

Zatürree olduğunu söylediler. Evet.

And she's only got hours to live.

Ve yaşamak için sadece saatleri var.

And then 3 hours later after sitting there,

Ve orada oturduktan 3 saat sonra,

she suddenly woke up, started complaining, and then was fighting with everyone in class,

aniden uyandı, şikayet etmeye başladı ve ardından

including one of the nurses and your sister

hemşirelerden biri ve kız kardeşin de dahil olmak üzere sınıftaki herkesle kavga etti ve

actually fighting and, and she was telling us all to go away

gerçekten kavga etti ve hepimize belirsiz bir şekilde çekip gitmemizi söyledi.

in no uncertain terms, using language that we could not repeat on the live stream.

terimler, canlı yayında tekrarlayamadığımız bir dil kullanarak.

If there is one thing my mother tells a lot or did in her younger life, it was swear.

Annemin gençliğinde çokça söylediği ya da yaptığı bir şey varsa o da küfürdü.

And when I say swear, I mean really bad language.

Ve küfür dediğimde gerçekten kötü bir dilden bahsediyorum.

She loved swearing

Küfür etmeyi severdi

and she was swearing the other day.

ve geçen gün de küfür ediyordu.

So I knew that my mother had returned from from whatever it was she was going towards.

Böylece annemin gittiği her neyse ondan döndüğünü biliyordum.

I think it was a mis diagnosis.

Bence yanlış bir teşhisti.

It's very strange.

Çok garip.

Anyway, that's not that's not do that one. I know, but I'm just saying.

Her neyse, bu değil, bunu yapma. Biliyorum ama sadece söylüyorum.

But she did make this we were all around the bed

Ama bunu yaptı, hepimiz yatağın etrafındaydık,

thinking this is last week, this is it.

bunun geçen hafta olduğunu düşünerek, işte bu.

Yeah, last Thursday, last week.

Evet, geçen Perşembe, geçen hafta.

And then

Ve sonra

it was like Lazarus.

Lazarus gibiydi.

You may have heard the story of Lazarus who wanted to come back to life.

Hayata geri dönmek isteyen Lazarus'un hikayesini duymuş olabilirsiniz.

He chose life as long as he was a fan of Jesus, he could have life.

İsa'nın hayranı olduğu sürece yaşamı seçti, yaşamı olabilirdi.

So he came back from the dead.

Böylece ölümden döndü.

And my mother seemed to do the same thing last week.

Annem de geçen hafta aynı şeyi yapıyor gibiydi.

So we had a big drama last week.

Geçen hafta büyük bir dram yaşadık.

We were all there, really worried.

Hepimiz oradaydık, gerçekten endişeliydik.

But then Mama woke up.

Ama sonra annem uyandı.

She started complaining, told us all to

Şikayet etmeye başladı, hepimize

just to go away, leave her alone for a while.

gitmemizi, onu bir süre rahat bırakmamızı söyledi.

And and she was hungry.

Ve o açtı.

So she was eating food non-stop for the rest of the visit.

Bu yüzden ziyaretin geri kalanında durmaksızın yemek yiyordu .

Nice. Isn't that strange, though?

Güzel. Yine de bu garip değil mi?

I know. Because they told.

Biliyorum. Çünkü söylediler.

They told the people at the home not to feed your mother.

Evdekilere annenize yemek yedirmeyin dediler.

Yes. Don't go down that road. Okay.

Evet. O yola girme. Tamam aşkım.

Okay.

So anyway, I'm just saying that what they said.

Tamam aşkım.

Neyse ben onların dediklerini söylüyorum.

Yes, okay.

She hadn't eaten

Evet tamam.

a bit

Biraz

angry because.

sinirli yememişti çünkü.

Right. And let's get on to today's subject.

Sağ. Ve gelelim bugünün konusuna.

We've got lots of things to catch up on, haven't we, Mr..

Yakalamamız gereken çok şey var , değil mi Bay..

Then eventually, yes.

Sonra sonunda, evet.

Well you brought this subject up. Mr.

İyi ki bu konuyu gündeme getirdin. Bay

DUNCAN Oh, well, I was just saying that, that it's strange

DUNCAN Oh, şey, ben de tam bunu söylüyordum, bu garip

because my mum's all right now. Yes.

çünkü annem şimdi iyi. Evet.

Like, well, when I say all right, she still has Alzheimer's, unfortunately.

Pekala, tamam dediğimde, ne yazık ki hala Alzheimer'ı var.

So she's still got that.

Yani hala buna sahip.

But is really weird isn't it.

Ama gerçekten garip değil mi?

Isn't it. With Banbury it's anyway carry on Steve.

değil mi Banbury ile her halükarda Steve devam ediyor.

I was going are we going to do you want to talk about the chaos that is going on politically in this country?

Bu ülkede siyasi olarak yaşanan kaos hakkında konuşmak ister misin?

Well, I mentioned this earlier.

Peki, bundan daha önce bahsetmiştim.

I did mention it on the stream, the other stream before it broke

Akışta bundan bahsetmiştim, diğer akış bozulmadan

and stopped working.

ve çalışmayı durdurmadan önce.

I did mention that we're all going to have a chance now.

Artık hepimizin bir şansı olacağından bahsetmiştim.

Everyone in the UK, apparently this is what we're going to do now.

Birleşik Krallık'taki herkes, görünüşe göre şimdi yapacağımız şey bu.

Everyone can have a chance to be the prime minister

Herkes iki günlüğüne başbakan olma şansına sahip olabilir

for for two days.

.

So so two days.

Yani iki gün.

Every person will have a chance to be the prime minister of the UK.

Herkesin Birleşik Krallık başbakanı olma şansı olacak.

So, so apparently I've already been given my slot.

Yani, görünüşe göre bana çoktan yerim verilmiş.

My slot is next June.

Benim yerim gelecek Haziran.

So next June I will be the Prime Minister of this country for two days.

Yani önümüzdeki Haziran ayında iki günlüğüne bu ülkenin Başbakanı olacağım.

And then during those two days I will probably do some things,

Ve sonra o iki gün boyunca muhtemelen bazı şeyler yapacağım,

maybe some great things, maybe some terrible things, maybe some really crappy ideas,

belki bazı harika şeyler, belki bazı korkunç şeyler, belki gerçekten berbat fikirler,

but I will try my best and that's what we're doing now.

ama elimden gelenin en iyisini yapacağım ve şu anda yaptığımız da bu.

Apparently everyone is going to have a chance.

Görünüşe göre herkesin bir şansı olacak.

Everyone has a go. You've got to book your slot. It's difficult.

Herkesin bir yolu var. Yerinizi ayırtmanız gerekiyor. Bu zor.

It's a bit like trying to book a slot for for home shopping from a supermarket, as you know you've got.

Bu biraz, bildiğiniz gibi, bir süpermarketten ev alışverişi için yer ayırtmaya benzer.

Yes. Because you could only go so far ahead.

Evet. Çünkü ancak bir yere kadar ileri gidebilirsin.

So you've got to be, you know, there at the right time to be able to book your slot to be PM for two days.

Yani, bilirsiniz, iki gün boyunca PM olmak üzere yerinizi ayırtmak için doğru zamanda orada olmalısınız.

Yes. So that's it.

Evet. İşte bu kadar.

And that's how we're going to solve the chaos in this country.

İşte bu ülkedeki kaosu böyle çözeceğiz.

Yes. So that's that's what's happening.

Evet. Yani olan bu.

So so we're not going to bother anymore with having a prime minister who just stays there.

Yani artık orada kalan bir başbakana sahip olmakla uğraşmayacağız.

We're just going to keep swapping all the time.

Sürekli değiş tokuş yapmaya devam edeceğiz.

I think it will catch on, to be honest. I think it will.

Dürüst olmak gerekirse yakalayacağını düşünüyorum. Bence olacak.

Yes. That's a chaos.

Evet. Bu bir kaos.

And as some people have already intimated.

Ve bazı insanların zaten ima ettiği gibi.

Intimated, haven't you that have they intimated they've been intimating?

İma ettiler, ima ettiklerini ima ettiler değil mi?

What does that mean? Certain person with a surname

Bu ne anlama gelir? Jay Johnson'ın yapabileceği gibi, soyadı olan belirli bir kişi

begins, as Jay

başlar

Johnson may.

.

Well, he's trying to come back as prime minister

Şey, başbakan olarak geri dönmeye çalışıyor

and the rest of the world is laughing.

ve dünyanın geri kalanı gülüyor.

You know, they call him.

Biliyorsun, onu aradılar.

You know, they call him B.J..

Biliyorsun, ona B.J diyorlar.

Yes, I know. I don't want to.

Evet, biliyorum. istemiyorum

You see, this is the trouble they give him these sort of fun names.

Görüyorsun, ona bu tür eğlenceli isimler vermeleri sorun. Bu

I just made a joke there, by the way, but yeah, I think it went straight over Steve's head.

arada orada sadece bir şaka yaptım ama evet, sanırım Steve'in aklını başından aldı.

But no, it didn't.

Ama hayır, olmadı.

I know what you were trying to say, Mr..

Ne demeye çalıştığını biliyorum Bay..

But they called him be an emoji for that, by the way.

Ama bu arada ona emoji ol dediler.

That probably is somewhere well, maybe not, but yes, we won't get too much into it.

Bu muhtemelen iyi bir yerdedir, belki değil, ama evet, buna fazla girmeyeceğiz.

But let's just say we are not fans.

Ama hayran olmadığımızı söyleyelim.

You know, when Steve whenever Steve says, I won't get too deep into it,

Bilirsin, Steve ne zaman Steve, " Bu konuya fazla girmeyeceğim" dediğinde,

he then talks about it for another 5 minutes.

5 dakika daha bunun hakkında konuşuyor.

But that's what's happening here.

Ama burada olan bu.

So that's the reason why every time I say England, there is.

İşte bu yüzden ne zaman İngiltere dediğimde var.

LAUGHTER Yes.

GÜLME Evet.

Yeah, because everyone's laughing at the rest of the world, particularly here about imagine.

Evet, çünkü herkes dünyanın geri kalanına gülüyor , özellikle de hayal gücüyle ilgili burada.

And I don't blame them because, you know,

Ve onları suçlamıyorum çünkü

we're like some third rate country now.

artık üçüncü sınıf bir ülke gibiyiz.

Third rate, I didn't know.

Üçüncü oran, bilmiyordum.

Are we rating countries? Yes.

Ülkeleri derecelendiriyor muyuz? Evet.

I mean, we used to look upon developing countries.

Yani gelişmekte olan ülkelere bakardık.

You know, they'll be one day up to our level.

Biliyorsun, bir gün bizim seviyemize çıkacaklar.

You know, the UK was seen as a stable country.

Biliyorsunuz İngiltere istikrarlı bir ülke olarak görülüyordu.

Well, you know, a reliable partner in the world.

Biliyorsun, dünyada güvenilir bir ortak.

And it's just been utter chaos.

Ve tam bir kaos oldu.

And we know what we can trace it all back to.

Ve hepsini neye kadar takip edebileceğimizi biliyoruz.

Oh, okay.

Tamam.

Does anyone want to hear this?

Bunu duymak isteyen var mı?

But anyway, what you said, this is really not as good as last week's

Ama her neyse, dediğin gibi, bu gerçekten geçen haftaki kadar iyi değil,

if you like this, by the way, if you want to see good life stream.

eğer bunu seviyorsan, bu arada, iyi bir hayat akışı görmek istiyorsan.

We did a really good one last week.

Geçen hafta çok iyi bir iş çıkardık. Bu ne

What's that one? So don't watch this now click away. So.

? O yüzden hemen izlemeyin hemen tıklayın. Bu yüzden.

So everyone go and watch last Sunday's live stream

Bu yüzden herkes gidip geçen Pazar'ın canlı yayınını geçen

the week before last Sunday because that was a really good one.

Pazar'dan önceki hafta izlesin çünkü bu gerçekten iyi bir yayındı.

This one today. I don't know what this is.

Bu bugün. Bunun ne olduğunu bilmiyorum.

It's fantastic, Mr.

Harika, Bay

Duncan.

Duncan.

And we've got a lot to talk about, not just the chaos in this country, emojis.

Ve konuşacak çok şeyimiz var, sadece bu ülkedeki kaos emojileri değil. Daha

You want to talk about how long we saying are we going on for longer?

ne kadar devam edeceğiz dediğimiz hakkında konuşmak ister misin ?

I have absolutely no idea now.

Şimdi kesinlikle hiçbir fikrim yok.

Well, let's just carry on then.

Pekala, o zaman devam edelim.

All right, Moss, I'm going to talk about Moss.

Pekala Moss, Moss hakkında konuşacağım.

Mr. Duncan, no doubt.

Bay Duncan, şüphesiz.

Moss on the lawn.

Çimlerin üzerinde yosun.

I want to talk about emojis. Right.

Emojilerden bahsetmek istiyorum. Sağ.

Okay.

Tamam aşkım. Kelimenin

I've literally sat this morning planning all of this.

tam anlamıyla bu sabah tüm bunları planlamak için oturdum.

I was going to talk about hard things and easy things because we didn't do it last week.

Zor şeylerden ve kolay şeylerden bahsedecektim çünkü geçen hafta yapmadık.

That's we ran out of time because Mr.

Bay

Steve was talking too much.

Steve çok fazla konuştuğu için zamanımız tükendi.

And today we've run out of time because well, because everything kept breaking down.

Ve bugün zamanımız tükendi çünkü her şey bozulmaya devam etti.

But we'll carry on for a bit longer when we will.

Ama istediğimiz zaman biraz daha devam edeceğiz.

Yes, we are looking at emojis.

Evet, emojilere bakıyoruz.

Would you like to see some lovely emojis, Mr.

Birkaç sevimli emoji görmek ister misiniz, Bay

Steve? Go on.

Steve? Devam et.

There are some.

Biraz var.

So they are common emojis.

Yani yaygın emojilerdir.

So these are the most common.

Yani bunlar en yaygın olanlardır.

So you might notice there.

Yani orada fark edebilirsiniz.

There is the most common one.

En yaygın olanı var.

Look at the screen, Steve.

Ekrana bak Steve.

I'm looking I've already looked so we have this one.

Bakıyorum zaten baktım, bizde bu var.

What's this one? Smiley face. That's the most common one.

Bu ne? Gülen yüz. Bu en yaygın olanıdır.

Apparently lazy people and people who don't really understand

Görünüşe göre tembel insanlar ve emoji kavramını gerçekten anlamayan insanlar

the concept of emojis fail.

başarısız oluyor.

They just click that one for anything, whatever it is.

Herhangi bir şey için, her ne ise, sadece buna tıklarlar.

Do you keep beeping in my ear?

Kulağıma biplemeye devam ediyor musun?

Yeah. I'm burping, Mr. Duncan. Yes, that's.

Evet. Geğiriyorum, Bay Duncan. Evet bu.

That's good.

Bu iyi.

It's very distracting.

Bu çok dikkat dağıtıcı.

Like while you were showing those cows earlier.

Daha önce o inekleri gösterirken olduğu gibi.

But I'm just like a cow.

Ama ben sadece bir inek gibiyim.

I'm constantly belching. Yes.

Sürekli geğiriyorum. Evet.

And leaving poops everywhere.

Ve her yerde kakalar bırakarak.

Giant poops.

Dev kakalar.

So there is the most common one.

Yani en yaygın olanı var.

So that's the one most people use.

Yani çoğu insanın kullandığı bu.

And then there's this one which I think is

Bir de bir

gritted teeth when you are trying to bear something,

şeye katlanmaya çalıştığınızda dişlerinizi sıktığınızı düşündüğüm bir şey var,

something you are trying to

katlanmaya çalıştığınız

to tolerate, but you almost can't, this one here is laughing a lot.

ama neredeyse dayanamadığınız bir şeye, buradaki çok gülüyor.

You are laughing and your eyes are closed because you're laughing so much.

Gülüyorsunuz ve gözleriniz kapalı çünkü çok gülüyorsunuz.

He This one is laughing and crying at the same time.

O Bu, aynı anda hem gülüyor hem de ağlıyor.

Something that people are doing this week about this country.

İnsanların bu hafta bu ülke hakkında yaptıkları bir şey.

So people are laughing so much, they are actually crying at the same time.

Yani insanlar o kadar çok gülüyorlar ki aslında aynı anda ağlıyorlar.

Don't worry, I'm not going to do all of them.

Merak etmeyin hepsini yapmayacağım.

And I just say this could turn into a very, very tedious live stream.

Ve bunun çok ama çok sıkıcı bir canlı yayına dönüşebileceğini söylüyorum.

Next step.

If you do that, Mr.

Sonraki adım.

Bunu yaparsanız, Bay

Duncan So we have laughing again, but I don't know what the difference is with him.

Duncan Yine güleriz ama onun ne farkı var bilmiyorum.

What's that? It's pretty.

Bu da ne? Bu güzel.

That one and that one. Is there any difference?

O ve o. Herhangi bir fark var mı?

I don't know.

Bilmiyorum.

Not much difference. I like I like you.

Çok fark yok. senden hoşlanıyorum

Go down one, Mr.

Bir aşağı inin, Bay

Duncan, into the middle row from right.

Duncan, sağdan orta sıraya.

You just go down one. No, you were just.

Sadece bir aşağı in. Hayır, sen öyleydin.

Ibrahim, I want you. How do I get my finger up that

ibrahim seni istiyorum Parmağımı bu şekilde nasıl kaldırabilirim

way? That's.

? bu

That's the one. I like that one. Oh, with the sunglasses.

Bu o. Bunu beğendim. Oh, güneş gözlüklü.

The sunglasses. That's the one I use quite commonly.

Güneş gözlüğü. Oldukça sık kullandığım şey bu.

Oh I see. I think it just means sort of cool.

Ah anlıyorum. Bence bu sadece havalı bir anlam ifade ediyor.

So it's under there. The second one down.

Yani orada altında. İkincisi aşağı.

Yes. Sunglasses.

Evet. Güneş gözlüğü.

Okay, that's good.

Tamam bu iyi.

I and this one, this is my favourite.

Ben ve bu, bu benim favorim.

The, the innocent person who is innocent and angelic.

Masum ve meleksi olan masum kimse.

They are such a nice person.

Onlar çok hoş bir insan.

They never do anything wrong.

Asla yanlış bir şey yapmazlar.

They are like an angel and that that's my favourite.

Bir melek gibiler ve bu benim favorim.

I like that one. Yes.

Bunu beğendim. Evet.

Please tell us your favourite emoji.

Lütfen bize en sevdiğiniz emojiyi söyleyin.

Incidentally, Mr.

Bu arada Bay

Duncan, I looked up because I noticed

Duncan, yukarı baktım çünkü

Tomic in the first livestream

ilk canlı yayında Tomic'in ben

asked a question while I was upstairs preparing

üst katta hazırlanırken bir soru sorduğunu fark ettim

what is the you know, who decides on these emojis?

, bu emojilere kim karar veriyor?

Yes, but I looked it up. Yes, apparently so.

Evet ama baktım. Evet, görünüşe göre öyle.

There is a hole.

Bir delik var. Emojinin kullanılıp kullanılamayacağına karar vermesi gereken

There's a whole group of people who have to decide whether the emoji is

bir grup insan var

able to be used. Hmm.

. Hmm.

The unique the Unicode Consortium.

Eşsiz Unicode Konsorsiyumu.

Yes, there is a consortium which is a group of people isn't it.

Evet, bir grup insandan oluşan bir konsorsiyum var değil mi?

They get together, you know, different.

Bir araya geliyorlar, bilirsiniz, farklı.

Yes. Areas and it's called the Unicode Consortium.

Evet. Alanlar ve buna Unicode Konsorsiyumu denir.

They do other things amongst amongst that they decide on

what emojis are allowed for us to use.

Hangi emojileri kullanmamıza izin verildiğine karar vermeleri arasında başka şeyler de yapıyorlar.

So this is these are grown adults.

Yani bunlar yetişkin yetişkinler.

Yes. Wearing suits, sitting in an office

Evet. Takım elbise giyiyor, bir ofiste oturuyor

and they're all deciding which emojis that they are going to allow.

ve hepsi hangi emojilere izin vereceklerine karar veriyorlar.

So I just I would love to be at that meeting where they're having people

Bu yüzden, insanlara

put put large diagrams on a whiteboard and say, oh,

bir beyaz tahtaya büyük diyagramlar koydurdukları ve "Ah,

this is the new emoji for Please get out of my house.

bu lütfen evimden defolun" ifadesinin yeni emojisi olan o toplantıda olmayı çok isterim.

Oh, okay.

Then yes, I can see that one too.

Tamam. O

zaman evet, onu da görebiliyorum.

So do we approve that one?

Peki bunu onaylıyor muyuz?

Everyone, apparently the how the process works, from what I understand, from

Herkes, görünüşe göre süreç nasıl işliyor, anladığım kadarıyla,

what I've read is that there has to be a petition.

okuduğum kadarıyla bir dilekçe olması gerekiyor.

So you can't just say approach

Yani sadece

this consortium and say, can we have this emoji?

bu konsorsiyuma yaklaşın ve bu emojiyi alabilir miyiz diyemezsiniz.

You have to have got a petition with, you know, lots of names on it

Üzerinde bir sürü ismin olduğu ve

saying that they would all like this new emoji.

hepsinin bu yeni emojiyi beğeneceğini söyleyen bir dilekçeniz olmalı.

And then the Unicode consortium, which is made up of representatives from

Ve sonra

major

computer manufacturers like Apple, Microsoft, Google,

Apple, Microsoft, Google, Facebook gibi büyük bilgisayar üreticilerinin temsilcilerinden ve

Facebook, as well as rappers, entities

ayrıca Hindistan da dahil olmak üzere

from most all lots of countries all around the world, including India.

dünyanın dört bir yanındaki birçok ülkeden rapçilerden oluşan Unicode konsorsiyumu . Kızgın gözlerle gülen bir surat olan

This seems like a lot of work just to approve something

bir şeyi onaylamak için bu çok iş gibi görünüyor

that's a smiley face with with angry eyes.

.

Lithuania are on this group and they all meet together.

Litvanya bu grupta ve hepsi bir arada buluşuyor.

Probably do it by Zoom or something very similar to this.

Muhtemelen Zoom veya buna çok benzer bir şeyle yapın. Bunun ne

I'm not sure what that one is.

olduğundan emin değilim.

I think that's a dead person.

Bence bu ölü bir insan.

So that's dead.

Yani bu öldü.

I think that one is.

Bence öyle.

So you're a dead person.

Yani sen ölü bir insansın.

You're saying I'm dead, I'm dead. You've killed me.

Öldüm diyorsun, öldüm. beni öldürdün Ben

I'm dead. I think so.

ölüyüm. Bence de.

And then we have this one.

Ve sonra elimizde bu var.

This one is surprise,

Bu sürpriz,

surprise dies.

sürpriz ölür.

And then we have this one, which is what I like to do to Mr.

Bir de bu var, Bay Steve'e yapmayı sevdiğim şey de bu

Steve. Sometimes I like to put the zip on Mr.

. Bazen Bay Steve'in ağzına fermuar çekmek hoşuma gidiyor

Steve's mouth. That's a good one.

. Bu iyi bir tanesi.

I like to close it.

kapatmayı severim

And here is a coronavirus one.

Ve işte bir koronavirüs olanı.

So this one was very trendy in 2020, somebody with a mask

Yani bu 2020'de çok modaydı, maskesi olan biri

and it is an emoji for that.

ve bunun için bir emoji.

Here is someone.

Did you ever send that 108, maybe four.

İşte birisi.

Hiç o 108'i gönderdin mi, belki dört.

You are telling people that you have COVID and then you would, you would put that on the end.

İnsanlara sende COVID olduğunu söylüyorsun ve sonra yapacaksın, bunu sona erdireceksin.

Yeah. Are you telling people put a mask on.

Evet. İnsanlara maske takmalarını mı söylüyorsunuz?

Yeah, I'm not quite sure.

Evet, pek emin değilim.

Maybe, but yes, it's a mysterious people

Belki, ama evet, asla göremediğimiz gizemli insanlar

that we never get to see are voting on whether we have an emoji.

bir emojimiz olup olmadığına oy veriyor.

Yeah.

And then presumably then gets put across all the platform.

Evet.

Ve sonra muhtemelen tüm platforma yayılır.

I just find I find it amazing but it is quite

Bunu harika buluyorum ama oldukça

I've just put it in the live chat as those, the one I mentioned earlier,

canlı sohbete koydum, daha önce bahsettiğim,

the poop one poopy, poopy friendly poop.

kaka bir kaka, kaka dostu kaka.

That wasn't it atomic.

Bu atomik değildi.

Ask if I if I could spell your name.

Adını heceleyip yazamayacağımı sor.

They think I've got that right.

Bunu doğru anladığımı düşünüyorlar. Büyüleyiciyseniz,

The consortium that does it if you're fascinating, it's universal.

bunu yapan konsorsiyum evrenseldir.

Pardon? Universal.

Bağışlamak? Evrensel.

What is the Universal Unicode Consortium?

Evrensel Unicode Konsorsiyumu nedir?

Is it something like that?

Böyle bir şey mi?

Yes. Anyway, unique about anybody.

Evet. Her neyse, herkes hakkında benzersiz.

You can find it. You can find it out.

Bulabilirsin. Onu bulabilirsin.

But I would have thought you'd have been far too busy to me

Ama zaten benim için çok meşgul olduğunu düşünürdüm

anyway, because after last week you said you were very, very busy.

çünkü geçen haftadan sonra çok, çok meşgul olduğunu söyledin.

So you haven't got time to look this up.

Yani buna bakmak için zamanın yok.

So I never lied to you.

Bu yüzden sana asla yalan söylemedim.

Okay, fine.

Tamam iyi. Ben

I'm fine. Mr.

iyiyim. Bay

Carry on. This is sort of rambling.

devam edin. Bu bir çeşit saçmalama.

Oh, rambling.

Oh, saçmalama.

I can. I can zip it if you want me to.

Yapabilirim. Eğer istersen sıkıştırabilirim.

But it's getting hungry that I can.

Ama yapabildiğim kadar acıkıyorum.

I can feel the heat coming off.

Sıcaklığın çıktığını hissedebiliyorum.

Mr. Steve So this is another one that's a ghost one because Halloween is coming up.

Bay Steve Yani bu hayalet olan bir tane daha çünkü Cadılar Bayramı yaklaşıyor.

That's a good one.

Bu iyi bir tanesi.

And there is a skull if you want to scare your friends with a scary emoji.

Ve arkadaşlarınızı korkunç bir emoji ile korkutmak istiyorsanız bir kafatası var.

And then we have an alien there.

Ve sonra orada bir uzaylımız var.

Alien emoji. I like that one.

Uzaylı emojisi. Bunu beğendim.

And then a robot emoji

Ve sonra bir robot emojisi

because I was once talking about it again.

çünkü bir keresinde yine bundan bahsediyordum.

Artificial intelligence robots are coming.

Yapay zeka robotları geliyor.

They are.

Bunlar.

That's what we need as a new prime minister.

Yeni bir başbakan olarak buna ihtiyacımız var.

I thought we had one.

Birimiz olduğunu sanıyordum.

We we need an artificial intelligence because there's no real intelligence at the moment.

Bir yapay zekaya ihtiyacımız var çünkü şu anda gerçek bir zeka yok.

And the government.

Ve hükümet.

Hmm. It's it is a problem.

Hmm. Bu bir problem.

It is a I thought Liz Truss may have been a robot.

Liz Truss'un bir robot olabileceğini düşündüm.

I think she was.

Sanırım öyleydi.

I think they were they were there was somebody at the back adjusting the the nuts and bolts.

Sanırım onlardı, arkada somunları ve cıvataları ayarlayan biri vardı. Politikacıların

And this is what annoys me more than anything else about politicians

beni her şeyden daha çok rahatsız eden yanı da bu,

is that they never answer a question.

asla bir soruya cevap vermemeleri.

You ask them a question, and it's

Onlara bir soru soruyorsunuz ve

the goal

of this government is to make sure that the people of the UK,

bu hükümetin amacı, Birleşik Krallık halkının

they never answer the question, they just trot out this sound bite.

soruyu asla yanıtlamamasını sağlamak, sadece bu küçük lafı ağzından kaçırmak.

This is what you said last week.

Geçen hafta söylediğin buydu.

I know, but it's so annoying.

Biliyorum ama çok can sıkıcı.

I mean, you can't vote for any of them because they they're not even human beings.

Yani hiçbirine oy veremezsiniz çünkü onlar insan bile değiller.

They are like robots, as you say, Mr.

Sizin de dediğiniz gibi, Bay

Duncan, that they're not trained to say what they think and what that's what they should do.

Duncan, robotlar gibiler, ne düşündüklerini ve ne yapmaları gerektiğini söylemek için eğitilmediler.

I want a real person who says what they really think and what they feel.

Gerçekten ne düşündüğünü ve ne hissettiğini söyleyen gerçek bir insan istiyorum.

But if they did that, I think we would all be in trouble.

Ama bunu yapsalardı, sanırım hepimizin başı belaya girerdi.

It's a meme you want people to tell you, okay, so what is really going to stay anyway, right? Yes.

İnsanların sana söylemesini istediğin bir mem, tamam mı, o halde gerçekte ne kalacak, değil mi? Evet.

You're on the wrong show here.

Burada yanlış şovdasın.

I'm not on the wrong show yet.

Henüz yanlış şovda değilim.

You should go to one of these podcasts where they just all complain and moan about the government.

Hepsinin hükümet hakkında şikayet edip sızlandıkları bu podcast'lerden birine gitmelisiniz.

I'm going to set one up.

Bir tane kuracağım.

I'm going to start my own, Mr. Juncker, because you will.

Ben kendi işimi kuracağım Bay Juncker, çünkü siz yapacaksınız.

Please, lady, there's a police lady there.

Lütfen hanımefendi, orada bir bayan polis var.

Look, police lady.

Bak, polis hanım.

So we have all of these because of course,

Yani bunların hepsine sahibiz çünkü tabii ki

gender is the new thing, isn't it, Steve?

cinsiyet yeni bir şey, değil mi Steve?

Yes, we have to have gender relatable emojis.

Evet, cinsiyetle ilgili emojilere sahip olmalıyız.

So there is a lady police woman or police person

Yani bir inşaatçıya benzeyen bir bayan polis kadın veya polis memuru

or police officer and that looks like a builder.

veya polis memuru var.

It's also a lady.

Aynı zamanda bir hanımefendi.

And then we have a lady.

Ve sonra bir hanımefendi var.

Oh, she's getting married. So there is a bride?

Evleniyor. Yani bir gelin var mı?

Of course a lady.

Tabii ki bir bayan.

Quite often the bride will be a lady.

Oldukça sık gelin bir hanımefendi olacaktır.

I like saying lady, if you know my father.

Babamı tanıyorsanız hanımefendi demeyi seviyorum.

Christmas next to the bride.

Gelinin yanında Noel.

That's right. Yes.

Bu doğru. Evet.

It looks like Father Christmas is marrying this lady's.

Görünüşe göre Noel Baba bu bayanla evleniyor.

Oh, maybe, maybe, maybe.

Ah, belki, belki, belki.

For all of these years, maybe Santa Claus is the bachelor.

Tüm bu yıllar boyunca, belki Noel Baba bekardır.

It is not very happy.

Çok mutlu değil.

It is not to be marrying such a beautiful girl, but he is getting married.

Böyle güzel bir kızla evlenmek değil ama evleniyor.

That is no reason to be happy ever.

Bu asla mutlu olmak için bir sebep değil.

But he's marrying somebody who's a lot younger than him.

Ama kendisinden çok daha genç biriyle evleniyor.

And you know, you should be happy.

Ve biliyorsun, mutlu olmalısın. En

You would have thought one of one of my favourite

sevdiğim

emojis is The Pregnant Man.

emojilerden birinin Hamile Adam olduğunu düşünürdünüz.

Have you seen that one?

Bunu gördün mü?

So instead of a woman with a bump,

Yani yumrulu bir kadın yerine,

it's actually now a man with a bump because apparently men

aslında artık şişkin bir erkek çünkü görünüşe göre erkekler

can get pregnant.

hamile kalabiliyor.

We, by the way, we are not touching that.

Biz, bu arada, buna dokunmuyoruz.

No, we're not going there. We're not going there.

Hayır, oraya gitmiyoruz. Oraya gitmiyoruz.

But but there is there is an emoji that shows a man pranking Conant.

Ama bir adamın Conant'a şaka yaptığını gösteren bir emoji var.

All I can say is

Söyleyebileceğim

with all that when it comes out,

tek şey, ortaya çıktığında,

that that is really going to be painful.

bunun gerçekten acı verici olacağı.

Is it just not a fat man? It will.

Sadece şişman bir adam değil mi? O olacak.

It will be nothing like passing a kidney stone,

Böbrek taşı düşürmek gibi bir şey olmayacak,

is it just not a fat man?

sadece şişman bir adam değil mi?

Mr. Dan is not a fat person. No.

Bay Dan şişman biri değil. Hayır.

Ironically, you can't do a fat person emoji because that's offensive.

İronik olarak, saldırgan olduğu için şişman bir insan emojisi yapamazsınız .

But you can have a pregnant man emoji,

Ancak bazı insanların rahatsız edici bulacağı hamile bir adam emojisine sahip olabilirsiniz

which some people will find offensive.

.

So it does exist. Look it up.

Yani var. Şuna bak

Check it out on the Internet, everyone.

İnternetten bakın millet.

And they voted on that

Ve bunu oyladılar

and approved it.

ve onayladılar.

I like this one.

Bunu beğendim.

So this is this is a naughty one.

Yani bu yaramaz bir şey.

We're going to look at some naughty some naughty emojis.

Biraz yaramaz biraz yaramaz emojilere bakacağız.

Would you like to see some? So here is an emoji.

Biraz görmek istermisin? İşte bir emoji.

This is a smiley face looking very happy

Bu çok mutlu görünen bir gülen yüz

because obviously someone or maybe

çünkü belli ki birisi veya belki

a group of people have been kissing this emoji.

bir grup insan bu emojiyi öpüyor.

So he is looking very pleased.

Bu yüzden çok memnun görünüyor.

Very pleased indeed.

Gerçekten çok memnun.

Or maybe her. It could be her.

Ya da belki o. O olabilir.

It could be him.

O olabilir.

It could be anything in between.

Arada herhangi bir şey olabilir.

One of those lovely rainbow colours in between.

Aradaki o güzel gökkuşağı renklerinden biri.

So don't worry about that.

Bu yüzden endişelenme. İşte

So there it is. I like that one. That's a naughty one.

orada. Bunu beğendim. Bu yaramaz biri.

Whoever is kissing them has got lipstick. Yes,

Onları kim öpüyorsa ruju var. Evet

but that doesn't mean anything. Doesn't mean anything.

ama bu bir şey ifade etmiyor. Hiçbir şey ifade etmiyor.

It doesn't mean anything nowadays.

Günümüzde hiçbir şey ifade etmiyor.

I mean, we grew up in the eighties.

Yani seksenlerde büyüdük.

All the men were wearing lipstick in the 1980s.

1980'lerde bütün erkekler ruj sürüyordu.

Well, only on television.

Eh, sadece televizyonda.

Well, that's

İşte bu,

I don't remember seeing anybody in the street

sokakta

with lipstick on a man in the street with lipstick on.

ruj sürmüş bir adama ruj sürmüş birini gördüğümü hatırlamıyorum.

I did. I did it.

Yaptım. Yaptım.

I wore lipstick.

Ruj sürdüm.

And that's why you were beaten up quite regularly.

Bu yüzden oldukça düzenli bir şekilde dövüldün.

Is that supposed to be a joke?

Bu bir şaka mı olmalı?

I think even now.

Şimdi bile düşünüyorum. Bence

I think you would like.

istersin.

Could you go out on the street?

Sokağa çıkabilir misin?

Could you, man?

Yapabilir misin, adamım?

Could you and I go not not that we would,

Sen ve ben gittiğimiz gibi gidemez miyiz,

but could we just walk into the street now with lipstick on?

ama şimdi sokağa ruj sürüp yürüyebilir miyiz?

Yes, I think you could, especially in much Wenlock.

Evet, bence yapabilirsin, özellikle de Wenlock'ta.

We would be stared at, we would be ridiculed.

Bize bakılacak, alay konusu olacaktık.

They're all inbred, he say. So.

Hepsi doğuştan, diyor. Bu yüzden.

So it's all the families keep marrying each other and it just goes round around. So.

Yani tüm aileler birbirleriyle evlenmeye devam ediyor ve bu ortalıkta dolaşıyor. Bu yüzden.

So I think is walking down the high street with lipstick.

Bu yüzden caddede rujla yürümek olduğunu düşünüyorum .

I don't think anyone would care.

Kimsenin umursayacağını sanmıyorum.

They thought they wouldn't even notice.

Fark etmeyeceklerini bile düşündüler.

They wouldn't.

Yapmazlar.

Yes, really. And says it's a beer badly.

Evet gerçekten. Ve kötü bir bira olduğunu söylüyor.

I say not a pregnant man. Oh.

Hamile bir adam değil diyorum. Ah.

So it could be an analogy of a man with a bear

Yani bu, ayısı olan bir adam benzetmesi olabilir

badly, something that, of course, we don't have.

, tabii ki elimizde olmayan bir şey.

We don't suffer from beer bellies.

Bira karınlarından muzdarip değiliz.

Not yet.

Henüz değil.

Anyway, here's another one.

Her neyse, işte bir tane daha.

Maybe you want to say something naughty to someone.

Belki birine yaramaz bir şey söylemek istersin.

Maybe you are angry and you want to swear at them like my mother last week.

Belki kızgınsın ve geçen hafta annem gibi onlara küfretmek istiyorsun.

Oh, yes.

Oh evet.

Oh, this is a good one.

Bu iyi bir şey.

A very good way of expressing anger, but also anger to the point

Öfkeyi ifade etmenin çok iyi bir yolu, ama aynı zamanda

where you actually want to swear at them and curse them.

onlara gerçekten küfretmek ve lanetlemek isteyeceğiniz bir noktaya kadar öfke.

Oh, I like that one.

Bunu beğendim.

Better. Easier.

Daha iyi. Daha kolay.

Going back to the last one. Hello?

Sonuncusuna geri dönüyoruz. Merhaba?

Claudia. Claudia.

Claudia. Claudia.

But if somebody wants to be known as Claudia, why doesn't she put Claudia not better.

Ama birisi Claudia olarak tanınmak istiyorsa, neden Claudia'yı daha iyi bir yere koymuyor?

Easier? Well, because that's that's a handle.

Daha kolay? Çünkü bu bir kulp.

But but but now we're nowhere personally in touch with.

Ama ama ama şimdi hiçbir yerde kişisel olarak iletişim halinde değiliz.

Wow. Claudia So now we know Claudia very well

Vay. Claudia Artık Claudia'yı çok iyi biliyoruz,

what Claudia just said that that last emoji with the kisses on it

Claudia'nın az önce söylediği, üzerinde öpücükler olan son emoji,

is, is actually her with your kisses.

aslında sizin öpücüklerinizle birlikte o.

Oh, I see, I see. It could be.

Ah, görüyorum, görüyorum. Olabilir.

You can

use it to your heart's delight.

Onu gönlünüzce kullanabilirsiniz. İşte bu

So it is. That's it. So it's Claudia.

. Bu kadar. Demek Claudia.

You haven't got any hair.

Hiç saçın yok.

It doesn't matter.

Önemli değil.

It's a very yellow. It's an emoji.

Çok sarıdır. Bu bir emoji.

So you probably got hepatitis, but.

Yani muhtemelen hepatit kapmışsın, ama.

Or you've been eating too many carrots.

Ya da çok fazla havuç yiyorsun.

Well, that's the thing with the images.

Görüntülerin olayı bu.

They're all yellow, aren't they?

Hepsi sarı değil mi?

They've obviously been eating far too many carrots

Belli ki çok fazla havuç yiyorlar

and. Yeah.

ve. Evet. Az

Did you just say that?

önce bunu mu söyledin?

Well, I'm just making observation, you know.

Ben sadece gözlem yapıyorum, biliyorsun.

Okay, that's right. Yes, I like that one.

Tamam, bu doğru. Evet, bunu beğendim.

If you like.

İstersen.

If you want to swear, you see, that's what you do.

Küfür etmek istersen, görürsün, yapacağın şey bu.

You put this at the end of a sentence.

Bunu bir cümlenin sonuna koyarsın.

If you are angry about something, you say, who?

Bir şeye kızgınsan, kime dersin?

Oh, I want to swear at you.

Ah, sana yemin etmek istiyorum.

I could have used that one at work if I had known that one existed.

Var olduğunu bilseydim, onu işte kullanabilirdim.

We had a we had a, you know, in our team.

Birimiz vardı, bilirsiniz, takımımızda vardı.

We had a WhatsApp group, if I didn't know.

Bilmeseydim bir WhatsApp grubumuz vardı.

And the number of times we were moaning about work

Ve yaptığımız iş ve aptalca şeyler hakkında kaç kez mızmızlandığımızı

and stupid things that we're doing, I can say it now because I've left.

şimdi söyleyebilirim çünkü ayrıldım.

Oh, no. Hello? Gaming. Gaming. Sheung is here.

Oh hayır. Merhaba? Oyun Oyun Sheung burada.

I think maybe you were watching in China now.

Sanırım şimdi Çin'de izliyordunuz.

Hello to you.

Merhaba sana.

How are you?

Nasılsın? sözünü

Don't interrupt.

kesme.

Really, Mr.

Chen, don't let me finish my sentence, Mario.

Gerçekten, Bay

Chen, cümlemi bitirmeme izin vermeyin, Mario. Ne

I didn't even know what I was saying.

dediğimi bile bilmiyordum.

Now, what was I saying?

Şimdi, ben ne diyordum?

You cut me off completely, Mr. Duncan.

Beni tamamen kestiniz, Bay Duncan.

It was.

Oldu. Az önce

You can't remember what you were just saying. Okay.

ne söylediğini hatırlayamazsın. Tamam aşkım.

Can someone please remind Steve what he was just talking about?

Biri lütfen Steve'e az önce neden bahsettiğini hatırlatabilir mi?

So. And it's it's it's.

Bu yüzden. Ve işte bu.

It's. Yeah. Jianming Zhang.

Onun. Evet. Jianming Zhang.

Hello to you. It's very nice. How are you today? Now, my.

Merhaba sana. Bu çok hoş. Bugün nasılsın? Şimdi benim.

How are you? Yes, I'm okay.

Nasılsın? Evet ben iyiyim.

Just because there's somebody from China and you just want to show off, you know, that is Chinese.

Sırf Çin'den biri var diye ve sen gösteriş yapmak istiyorsun, biliyorsun, bu Çinli.

Yes, I do.

Evet ediyorum.

So you cut me off just to do that.

Sırf bunu yapmak için beni kestin.

You couldn't have waited.

Beklemiş olamazsın.

Don't be careful, because I might.

Dikkatli olma, çünkü olabilirim.

I might do what she Ping did yesterday to Hu Jintao.

Ping'in dün Hu Jintao'ya yaptığını ben de yapabilirim.

Oh, I carried him away.

Ah, onu ben taşıdım.

Yes. Now, some people are saying that that Mr.. Hoo

Evet. Şimdi, bazı insanlar Bay Hoo

hoo hoo hoo.

hoo hoo hoo diyor.

Yeah, that's what I mean. Who?

Evet, demek istediğim buydu. DSÖ?

Well, who who are you talking about? Yes.

Peki, kimden bahsediyorsun? Evet.

Yes, I am.

I'm talking about who but who. Who are you talking about?

Evet benim.

Kimden ama kimden bahsediyorum. Kimden bahsediyorsun?

I don't know who the last president was.

Son başkanın kim olduğunu bilmiyorum.

It Prime Minister? I don't know.

Başbakan mı? Bilmiyorum.

What do they have?

Presidents have presidents.

Neleri var?

Başkanların başkanları vardır.

The grand leader.

Büyük lider.

They Supreme leader.

Yüce liderler.

They used to have supreme leaders.

Eskiden yüce liderleri vardı.

You see, they never show things on television when they the last supreme leader was actually Mao Tse tung.

Görüyorsunuz, son yüce lider aslında Mao Tse tung iken televizyonda hiçbir şey göstermiyorlar.

But but they they they got rid of all that

Ama

when Deng Xiaoping came along

Deng Xiaoping gelip

and he wanted to reform everything.

her şeyi yeniden düzenlemek istediğinde tüm bunlardan kurtuldular.

And then Mrs.

Sonra Bayan

Thatcher went there and she said, I really like China.

Thatcher oraya gitti ve dedi ki, Çin'i gerçekten seviyorum.

Now let's be friends.

Şimdi arkadaş olalım.

And then here we are.

Ve sonra buradayız.

We're well, we're not friends anymore with China, but we are.

Biz iyiyiz, Çin ile artık arkadaş değiliz ama öyleyiz.

But with them we're not.

Ama onlarla değiliz.

So it really depends.

Yani gerçekten bağlıdır.

So it was very dramatic yesterday.

Yani dün çok dramatikti.

Poor old Hu Jintao did not look as if he wanted to go anywhere.

Zavallı yaşlı Hu Jintao, hiçbir yere gitmek istiyormuş gibi görünmüyordu.

He didn't look very well to me. I thought he looked ill.

Bana pek iyi görünmedi. Hasta göründüğünü düşündüm.

I think he was a bit ill.

Sanırım biraz hastaydı.

So maybe he was acting strange and I thought it would be better

Belki de tuhaf davranıyordu ve gitmesinin daha iyi olacağını düşündüm ki bu

if he went, which, you know, is something

that they could have done to a lot of people in the Conservative Party.

Muhafazakar Parti'deki birçok insana yapabilecekleri bir şeydi.

This is to be very nice to see some of those people walked out,

Bu insanlardan bazılarının dışarı çıktığını,

forcibly removed, carried out, carried out.

zorla götürüldüğünü, yürütüldüğünü, yürütüldüğünü görmek çok güzel olacak.

I would like to see Boris Johnson taken to the edge of a

Boris Johnson'ın Dover'ın beyaz kayalıklarından birinin kenarına götürüldüğünü

of the white cliffs of Dover and then just from over the.

ve sonra da hemen üzerinden götürüldüğünü görmek isterim.

Yes, and that's it.

Evet ve bu kadar.

I think that's what they should do in Parliament here.

Bence burada Meclis'te yapmaları gereken de bu.

They should just somebody to people should come in and literally carry

Sadece birilerinin içeri girmesi ve

certain people off like a certain person.

belirli insanları belirli bir kişi gibi alıp götürmesi gerekir.

His name is Johnson. Yes.

Adı Johnson'dı. Evet.

And just get rid of this trash.

Ve sadece bu çöpten kurtul.

Okay.

Tamam aşkım.

And hello, everyone.

Herkese merhaba.

Welcome to learning English with Mr.

Bay Duncan ve Bay Steve ile İngilizce öğrenmeye hoş geldiniz,

Duncan and Mr.

Steve, where we are now, just deciding which members of our government

şu anda bulunduğumuz yerde, sadece hükümetimizin hangi üyelerinin

should be thrown over the edge of the white cliffs of Dover.

Dover'ın beyaz uçurumlarının kenarına atılması gerektiğine karar veriyoruz.

Well, what do you think you're watching the news.

Haberleri izlediğini ne sanıyorsun?

What do you make of what is happening in the UK at the moment

Şu anda Birleşik Krallık'ta olup bitenler

and the prospect of a Prime Minister?

ve bir Başbakan olma olasılığı hakkında ne düşünüyorsunuz?

But we don't know. We don't really understand it.

Ama bilmiyoruz. Bunu gerçekten anlamıyoruz.

Two months ago was thrown out for being a liar and corrupt

İki ay önce yalancı ve ahlaksız olduğu için atıldı

and is now possibly going to come back again.

ve şimdi muhtemelen tekrar geri dönecek.

What do you make of that?

Buna ne dersin?

I'm going to take to last week's live stream underneath here.

Geçen haftaki canlı yayına buradan devam edeceğim.

It will be there later.

Daha sonra orada olacak.

So you can watch that instead of this.

Yani bunun yerine bunu izleyebilirsiniz.

This is from putting his house down.

Bu, evini yıkmaktan.

I don't know any safe town. I'm not putting my sister down.

Güvenli bir şehir bilmiyorum. Kız kardeşimi aşağılamıyorum.

I'm just I just, you know, very aware that we don't have many people watching.

Ben sadece, bilirsin, bizi izleyen çok insan olmadığının farkındayım.

That's because we went off.

Bunun nedeni, yola çıktık.

Mr. Duncan, you don't have to keep referring to it.

Bay Duncan, sürekli ondan bahsetmenize gerek yok.

I just carry on.

Sadece devam ediyorum.

I just wish YouTube.

Sadece YouTube'u diliyorum.

YouTube would stop.

YouTube dururdu.

We had a very interesting question last week on the live chat, by the way.

Bu arada geçen hafta canlı sohbette çok ilginç bir sorumuz oldu.

Very interesting question.

Çok ilginç bir soru.

If you have 1 million subscribers, Mr.

1 milyon aboneniz varsa Bay

Duncan, how come only

Duncan, neden

70 or 80 people watch your live stream?

canlı yayınınızı sadece 70 veya 80 kişi izliyor?

That is a very good question.

Bu çok iyi bir soru.

I saw that too.

Bunu da gördüm.

And I only YouTube only YouTube can actually answer that question, but they never will.

Ve ben sadece YouTube, sadece YouTube bu soruyu gerçekten cevaplayabilir, ama asla vermeyecekler.

It is all to do with algorithms.

Bunların hepsi algoritmalarla ilgili.

It is to do with the system.

Sistemle alakalıdır.

If they like you, you will float to the top.

Senden hoşlanırlarsa, zirveye çıkarsın.

If they don't like you, you will sink to the bottom.

Seni sevmezlerse dibe batarsın. En

That's the reason I am at the bottom.

dipte olmamın nedeni bu.

The widest part of the pyramid.

Piramidin en geniş kısmı.

Yes. Palmira says enjoy your democracy.

Evet. Palmira, demokrasinizin tadını çıkarın diyor.

Because if you get supreme leaders like in Russia, China, Belarus,

Çünkü Rusya'da, Çin'de, Beyaz Rusya'da olduğu gibi yüce liderlere sahip olursanız, onlar

you have them until they're gone.

gidene kadar onlara sahip olursunuz.

But not it's not actually Belarus here.

Ama burası aslında Beyaz Rusya değil.

We're not saying that.

Bunu söylemiyoruz.

You know what? I was sorry.

Biliyor musun? Üzgündüm.

Did I say Belarus?

Beyaz Rusya mı dedim?

Belarus? It's just anyone watching might misunderstand.

Belarus? Sadece izleyen herkes yanlış anlayabilir.

That's it.

Bu kadar.

So we're not saying that.

Yani bunu söylemiyoruz.

Claudia is a supreme leader of any country.

Claudia herhangi bir ülkenin yüce lideridir.

Although you might make a very good one.

Yine de çok iyi bir tane yapabilirsin.

You might be very good if you were in power.

İktidarda olsaydın çok iyi olabilirdin. Her cuma

You might give everyone free food and free cakes every Friday.

herkese bedava yemek ve bedava kek verebilirsiniz.

So I would like that. So maybe.

Yani bunu isterim. Yani belki.

Maybe Claudia would be very good.

Belki Claudia çok iyi olurdu.

What's happening in the Conservative Party is a desperate attempt for them to cling on to power.

Muhafazakar Parti'de olanlar, iktidara tutunmak için umutsuz bir girişimdir.

And they will

Ve bir sonraki genel seçimde

they will put anybody in who they think will win them the next general election.

onları kazanacağını düşündükleri herkesi aday gösterecekler .

That isn't all it's about. Isn't that what they all do?

Bütün mesele bu değil. Hepsinin yaptığı bu değil mi?

You know, I know because the Labour Party is different.

Biliyorsun, biliyorum çünkü İşçi Partisi farklı.

You can't just get rid of a Labour leader so.

Bir İşçi Partisi liderinden öylece kurtulamazsın.

Well, no, but what I'm saying is you wouldn't choose someone who won't win.

Hayır, ama demek istediğim, kazanamayacak birini seçmezsin.

I know, but they're all incompetent.

Biliyorum ama hepsi beceriksiz.

They're not capable of governing.

Yönetebilecek kapasitede değiller.

So which ones?

Peki hangileri?

Which ones are the most incompetent?

Hangileri en beceriksiz? Yeni

The ones that the one that we've just got rid of

kurtulduklarımız

and the other one before that, who's thinking of coming back again?

ve ondan öncekiler, kim tekrar gelmeyi düşünüyor?

All we've got is chaos, indecision,

Elimizde olan tek şey kaos, kararsızlık,

division, massive divisions all started through Brexit.

bölünme, Brexit ile başlayan büyük bölünmeler.

Sorry.

And because of that we've got dysfunctional government.

Üzgünüm.

Ve bu yüzden işlevsiz bir hükümetimiz var.

Because

Çünkü

you've got these massive divisions.

bu devasa bölünmelere sahipsiniz.

Yes. Now, so nobody can get over these or move forwards.

Evet. Artık kimse bunları aşamasın, ilerleyemesin.

Okay. Unfortunately welcome to

Tamam aşkım. Ne yazık ki

Thomas says that Claude you can offer free dental care.

Thomas, Claude'a ücretsiz diş bakımı sunabileceğinizi söylüyor.

Yes, I do get into power.

Evet, iktidara geliyorum.

I could do that because dentistry if you have dental work done

Bunu yapabilirim çünkü diş hekimliği burada diş tedavisi yaptırıyorsanız

here, it's it's it's very expensive.

, bu çok pahalıdır.

It is eye wateringly expensive.

Gözü sulandıracak kadar pahalı.

So not only is the treatment eye

Yani sadece tedavi göz

watering, the price is also eye watering.

sulandırmaz, fiyat da göz sulandırır.

It's very expensive.

Bu çok pahalı.

So Yes, I think everyone should have free dental care

Yani evet, bence herkes ücretsiz diş bakımına sahip olmalı

and then the government can subsidise or pay the dentists for their work.

ve o zaman hükümet sübvansiyon sağlayabilir veya diş hekimlerine çalışmaları için ödeme yapabilir.

But it doesn't exist here anymore.

Ama artık burada yok.

Louis, you're absolutely right.

Louis, kesinlikle haklısın.

And what you say in your comments there, the problem was that

Ve oradaki yorumlarınızda söylediğiniz şey , sorun,

the British people did vote in back in at the last election.

İngiliz halkının son seçimlerde geri oy kullanmasıydı .

Yeah.

Evet.

So that they've already we've already lost our heads

Yani onlar şimdiden kafamızı kaybettik

because people voted him back and wanted him as the Prime Minister

çünkü insanlar ona oy verdi ve onun Başbakan olmasını istedi

because he's just this wonderful, fun guy, everybody.

çünkü o harika, eğlenceli bir adam, millet.

Oh, good. Oh, Boris.

Oh iyi. Ah, Boris.

And this is what this is what all these charismatic leaders do.

Ve bu, tüm bu karizmatik liderlerin yaptığı şey.

They they they they they project this charisma.

Onlar onlar onlar onlar bu karizmayı yansıtıyorlar.

They make everybody think they're wonderful,

Herkesi harika olduklarına inandırıyorlar,

but underneath they're absolutely useless.

ama altında kesinlikle işe yaramazlar.

I am going to call it

Onu arayacağım,

I'm going to call it now I'm going to say that Rishi Sunak will be the next prime minister.

şimdi arayacağım, Rishi Sunak'ın bir sonraki başbakan olacağını söyleyeceğim.

Let me go. Well, I hope he is, because he will.

Gitmeme izin ver. Umarım öyledir, çünkü yapacak. Hiç

Well, there's no doubt about it.

şüphe yok.

Why do you say that? Because it will happen.

Neden öyle diyorsun? Çünkü olacak.

That's what's going to happen.

Olacak olan bu.

Well, if he isn't, we really will know

Değilse,

that the Conservative Party have completely lost all moral compass.

Muhafazakar Parti'nin tüm ahlaki pusulasını tamamen kaybettiğini gerçekten bileceğiz.

It's a bit like the best.

Biraz en iyisi gibi.

You've got a pile of it, got a pile of rubbish in the corner of the room.

Bir yığın çöpün var, odanın köşesinde bir çöp yığının var.

But you can only keep one thing

Ama o çöp yığınından sadece bir şey saklayabilirsin

from that pile of rubbish and it has to be the best thing there.

ve o da oradaki en iyi şey olmalı.

That's a bit like choosing

Bu biraz, sadece muhafazakar değil

the leader of any party,

, herhangi bir partinin liderini seçmek gibi

not just conservative, because that's what happens every election.

, çünkü her seçimde olan bu.

I remember in South Park they had a great little story about two people who were running, I think.

South Park'ta koşan iki kişi hakkında harika bir küçük hikayeleri olduğunu hatırlıyorum , sanırım.

I think they want to be the school president.

Sanırım okul başkanı olmak istiyorlar.

And they said all elections are run by a turd sandwich

Ve tüm seçimlerin [ __ ] bir sandviç

and a giant douche and that's it.

ve dev bir duş tarafından yönetildiğini söylediler, hepsi bu.

They're never very good.

Asla çok iyi değiller.

So you have to choose from two or three terrible people.

Yani iki veya üç korkunç insan arasından seçim yapmalısınız.

So you just choose which one is the least terrible.

Yani hangisinin en az korkunç olduğunu seçiyorsunuz.

But it didn't used to be like that, as you were saying yesterday.

Ama dün söylediğin gibi eskiden böyle değildi.

I mean, we used to vote and you had,

Demek istediğim, eskiden oy kullanırdık ve

you know, at least a couple of good candidates, people that you thought, yeah, they can run like that.

en azından birkaç iyi adayınız vardı, evet, böyle koşabileceklerini düşündüğünüz insanlar.

Cameron, for example.

Örneğin Kamerun.

I mean, we know he messed everything up, but at least, you know,

Yani, her şeyi mahvettiğini biliyoruz, ama en azından, bilirsiniz,

he was quite a good prime minister

oldukça iyi bir başbakandı

and you know, Tony Blair was.

ve bilirsiniz, Tony Blair öyleydi.

And whether you like him or hate him, he was quite a good prime minister.

Ve onu sevseniz de sevmeseniz de, oldukça iyi bir başbakandı.

Government was working, it was functioning.

Devlet çalışıyordu, çalışıyordu.

He was, like you said, Tony Blair.

O, dediğin gibi, Tony Blair'di.

Yeah.

Evet.

I mean, I didn't vote for him, but you can't say he was a bad. Yes.

Yani, ona oy vermedim ama kötü biri de diyemezsiniz. Evet.

He made some catastrophic decisions, you know, instead in parts of the world,

Bazı felaket kararları verdi, bilirsiniz, bunun yerine dünyanın bazı yerlerinde, ne

I'm talking about getting away by shouting out what I'm.

olduğumu haykırarak kaçmaktan bahsediyorum.

Yeah, the point I'm making is I have no government that's working, that's functioning properly.

Evet, demek istediğim, çalışan, düzgün işleyen bir hükümetim yok.

But anyway, let's not get into that.

Ama neyse buna girmeyelim.

Let's not get into it.

Buna girmeyelim.

You were writing right into it.

Tam içine yazıyordun.

So on that I agree, Mr. Jenkins.

Buna katılıyorum, Bay Jenkins.

You see, having read the I've been making comments all over the Internet over the last few days.

Son birkaç gündür internetin her yerinde yorumlar yaptığımı okudum.

Have you when I see news items now

Artık haber yazılarını gördüğümde

and I see something I am writing, there's always a section you can make comments.

ve yazdığım bir şeyi gördüğümde, her zaman yorum yapabileceğiniz bir bölüm var.

Yeah.

So you've been leaving comment?

Evet.

Demek yorum bırakıyorsun?

I mean, leaving comments all over the internet.

Demek istediğim, internetin her yerine yorum bırakmak. Johnson'ın geri dönme ihtimalinden duyduğum tiksintiyi ifade etmek için

I've even written to my local MP

yerel milletvekilime bile yazdım

to express my disgust at the possibility that Johnson might be coming back.

.

You know, Prime Minister not sending letters to Jodie Foster as well, are you?

Biliyorsunuz, Başbakan Jodie Foster'a da mektup göndermiyor, değil mi?

They're very well constructed

Çok iyi inşa edilmişler

because it's not rude.

çünkü kaba değiller.

I'm just saying how I feel because once you start

Sadece nasıl hissettiğimi söylüyorum çünkü

writing letters to Jodie Foster, apparently, apparently it's just a downhill.

Jodie Foster'a bir kez mektup yazmaya başladığında, görünüşe göre bu sadece bir yokuş aşağı.

Jodie Foster.

Jodie Foster.

Jodie Foster, who's Jodie Foster who?

Jodie Foster, kim Jodie Foster kim?

Jodie Foster is one of the most famous actresses in the world.

Jodie Foster, dünyanın en ünlü aktrislerinden biridir .

Oh, that, that Jodie Foster.

Ah, şu Jodie Foster.

Well which, which, which Jodie Foster I don't know.

Hangisi, hangisi, hangisi Jodie Foster bilmiyorum.

I haven't seen her in a film for years.

Onu yıllardır bir filmde görmedim.

She's, she's, she's literally in the film at the moment.

O, o, şu anda kelimenin tam anlamıyla filmin içinde.

Right.

Sağ.

Well I don't really watch films but very famous actress.

Aslında pek film izlemem ama çok ünlü bir oyuncu.

And of course the guy who shot Ronald Reagan

Ve tabii ki Ronald Reagan'ı vuran adam

was doing it for Jodie Foster.

bunu Jodie Foster için yapıyordu. Bunu

He's doing he was doing it as a gift as she was.

yapıyor, tıpkı onun gibi bir hediye olarak yapıyordu.

She was in Silence of the Lambs, is that right? She was.

Kuzuların Sessizliği'ndeydi, değil mi ? O idi.

That's right.

Bu doğru.

She that other one about going to see aliens cut my contact.

Uzaylıları görmeye gitmekle ilgili diğer kişi iletişimimi kesti.

Contact. That's it.

Temas etmek. Bu kadar.

So but yes, but the fact that so so is it.

Yani ama evet, ama öyle olduğu gerçeği. Jodie Foster'a

As long as you're not writing in the letters to Jodie Foster, you're okay?

mektup yazmadığın sürece iyi misin?

Well, it's going to happen.

Olacak.

Is this is all going to send more division in society?

Bunların hepsi toplumda daha fazla bölünme mi gönderecek?

Oh, yes.

Oh evet.

Well, it does matter because the world is in a very fragile state.

Önemli, çünkü dünya çok kırılgan bir durumda.

It is it needs strong governments.

Güçlü hükümetlere ihtiyacı var.

When I if we're going to protect democracy.

Ben demokrasiyi koruyacaksak.

Hi, Steve. Steve, this is not the time or place.

Merhaba Steve. Steve, bunun yeri ve zamanı değil.

In the early 1980s, we thought

1980'lerin başında,

that the Third World War was going to start with Russia.

Üçüncü Dünya Savaşı'nın Rusya ile başlayacağını düşündük. 1980'lerin başında

Every day people were talking about nuclear war in the early 1980s.

insanlar her gün nükleer savaştan bahsediyordu .

And I guess what I'm going to spoil the plot.

Ve sanırım olay örgüsünü bozacak olan şey.

It didn't happen.

Olmadı.

It very nearly did, though, Mr. Duncan.

Ama neredeyse yapıyordu, Bay Duncan.

No, not in the 1980s.

Hayır, 1980'lerde değil.

It was all just it turned out to be all in the 1980s, right?

Hepsi sadece 1980'lerde olduğu ortaya çıktı, değil mi?

Well, that's what I said. Yes, the 1980s.

Ben de öyle dedim. Evet, 1980'ler.

The very nearly did happen in the sixties.

Neredeyse altmışlarda oldu.

Well, yes, that's a different thing altogether.

Evet, bu tamamen farklı bir şey.

I'm not talking about that.

Bundan bahsetmiyorum.

I'm talking about the 1980s.

1980'lerden bahsediyorum.

Oh, my God.

Aman Tanrım.

What is this is what?

nedir bu nedir?

Anyway, in the 1980s, it turned out to be just sabre rattling.

Her neyse, 1980'lerde sadece kılıç sallama olduğu ortaya çıktı.

So everyone was making up things and none of it was true.

Yani herkes bir şeyler uyduruyordu ve hiçbiri doğru değildi.

And so that was different. And then it all passed.

Ve bu farklıydı. Ve sonra hepsi geçti.

And I think now we've almost come full circle where everyone again is talking

Ve sanırım şimdi neredeyse herkesin bu

like it's going to be the end of the world, the end of the world.

dünyanın sonu, dünyanın sonu olacakmış gibi konuşmaya başladığı bir noktaya geldik.

I don't think is going to be the end of the world.

Dünyanın sonu olacağını sanmıyorum.

So don't worry about it.

Bu yüzden endişelenme.

Have a cup of tea.

Bir bardak çay iç.

Put your feet up.

Ayağını yukarı kaldır.

Watch a bit of Netflix's. The Crown is back.

Biraz Netflix izleyin. Taç geri döndü.

I'll tell you something there are stupid people who actually believe.

Sana bir şey söyleyeceğim, gerçekten inanan aptal insanlar var.

Steve, I've got to say this.

Steve, şunu söylemeliyim. The Crown'ın bir belgesel olduğuna inanan toplumdaki herkesten

There are stupid people who probably need

muhtemelen uzak tutulması gereken aptal insanlar var

to be kept away from everyone else in society that believe

that The Crown is a documentary.

.

Now, just let that sink in for a moment.

Şimdi, bunun bir an için içeri girmesine izin verin.

A fictitious television show about the royal family.

Kraliyet ailesi hakkında hayali bir televizyon programı.

There are people who believe that it's a documentary, and the new series of the Crown

Bunun bir belgesel olduğuna inananlar var ve The Crown'ın yeni dizisinin

now is going to have a special message at the start

başında

to tell

people that this is not a documentary, this is it.

insanlara bunun bir belgesel olmadığını, bu olduğunu söyleyen özel bir mesaj olacak.

This is the problem.

Sorun bu.

This is this this goes to the heart of the problem in society.

İşte bu, toplumdaki sorunun özüne inen şeydir.

Now, the people are so far removed from reality

Artık insanlar gerçeklikten o kadar uzaklaştı

that they don't know what is true and what is what is fact and what is fiction.

ki neyin gerçek neyin gerçek neyin kurgu olduğunu bilemiyorlar.

Well, I can work it out.

Pekala, halledebilirim.

I know you can buy them.

Onları satın alabileceğini biliyorum.

Talking about the majority of people.

İnsanların çoğunluğu hakkında konuşmak.

And that is a huge problem because people spend most of the time

Ve bu çok büyük bir sorun çünkü insanlar zamanlarının çoğunu

with their heads buried in, you know, the Internet, buried in the Internet.

kafaları internette, bilirsiniz, internette gömülü olarak geçiriyorlar.

That's it.

Bu kadar.

You always have your head buried in the you know what I mean?

Her zaman kafanı içine gömüyorsun, ne demek istediğimi anlıyor musun?

Okay.

Tamam aşkım. Size

I'll tell you something, Mr. Duncan.

bir şey söyleyeceğim Bay Duncan.

If Boris Johnson comes back as prime minister of the UK and

Boris Johnson İngiltere başbakanı olarak geri dönerse ve

if Donald Trump

Donald Trump Amerika

comes back as president of the United States, that would be a sign

Birleşik Devletleri başkanı olarak geri dönerse, bu Batı demokrasisinin bittiğinin bir işareti olur

that Western democracy is finished

and I will build a bunker in the garden

ve bahçeye bir sığınak inşa edeceğim

and we are going to prepare for a cataclysm because it will be on the way.

ve hazırlanacağız. bir felaket çünkü yolda olacak.

If that happens, we will know it's all over you remind me one of those men that used to see

Böyle bir şey olursa, her şeyin bittiğini bileceğiz, bana

walking around London with those sandwich boards saying the end is nigh.

Londra'da sandviç tahtalarıyla sonun yaklaştığını söyleyen o adamları hatırlatıyorsun. Bak

I'll tell you what, we're going to live in France

ne diyeceğim, Fransa'da yaşayacağız

because this is a big country.

çünkü burası büyük bir ülke. Ya

What if the French done to deserve us?

Fransızlar bizi hak edecek bir şey yaptıysa?

Well, no, because I think I think if anyone, if any country is going to survive.

Hayır, çünkü bence herhangi biri, eğer herhangi bir ülke hayatta kalacaksa.

I'm sorry. I'm sorry. France, Italy, France.

Üzgünüm. Üzgünüm. Fransa, İtalya, Fransa.

And we can go and live right in the centre somewhere in the nice out in the country.

Ve gidip tam merkezde, kırsalda güzel bir yerde yaşayabiliriz.

In fact, the president comes and cuts our hedges down.

Hatta başkan gelip çitlerimizi kesiyor.

Okay.

Tamam aşkım.

And trims our hedges has got a friend that is in France.

Ve çitlerimizi süsleyen Fransa'da bir arkadaşımız var.

I mean, we've got lots of friends in France.

Demek istediğim, Fransa'da bir sürü arkadaşımız var.

So maybe say, okay, all right. And we've got to

O yüzden belki tamam, tamam diyebilirsiniz. Ve

live out there.

orada yaşamak zorundayız.

All of us. All of us.

Hepimiz. Hepimiz.

Mr. Duncan, everyone on the livestream.

Bay Duncan, herkes canlı yayında.

Now we can all go and live ribeye chateau.

Şimdi hepimiz gidip ribeye chateau yaşayabiliriz.

I know what you got in power in France. Where are you going to stay?

Fransa'da neyin iktidarda olduğunu biliyorum. Nerede kalacaksınız?

Got the idea.

I, I'm just saying what I'm very sentence speak.

Anladım.

Ben, ben sadece çok cümle konuştuğum şeyi söylüyorum.

You're saying the same thing again and again.

Aynı şeyi tekrar tekrar söylüyorsun.

I'm going to go to France.

Fransa'ya gideceğim.

We're going to move there. We're going to go there. We're going to go to France.

Oraya taşınacağız. Oraya gideceğiz. Fransa'ya gideceğiz.

In France, all of on the line stream, live together.

Fransa'da, hat akışındaki herkes birlikte yaşıyor.

Okay. But we're not driving our own crops.

Tamam aşkım. Ama kendi ekinlerimizi sürmüyoruz.

But we're not.

Ama değiliz.

I'm just saying that.

Sadece bunu söylüyorum.

I'm just saying to you,

Sana sadece söylüyorum,

do you realise they're fighting each other in the streets of Paris at the moment over petrol?

şu anda Paris sokaklarında benzin için kavga ettiklerini biliyor musun?

Well, I'm not going to live in Paris, but there's a shortage of

Pekala, Paris'te yaşamayacağım, ama

if I knew there have been strikes. Yes.

grevler olduğunu bilseydim bir kıtlık var. Evet.

So I don't think France is on the

Bu yüzden Fransa'nın iyi durumda olduğunu düşünmüyorum, belki

I it has to be somewhere else like like Inner Mongolia

İç Moğolistan veya Dış Moğolistan gibi başka bir yerde olmalı

or Outer Mongolia maybe.

.

But what was what, a drab, cold, barren existence that would be.

Ama neydi, sıkıcı, soğuk, çorak bir varoluş olacaktı.

I've been there, but I went.

Orada bulundum ama gittim.

It's a bit like much Wenlock a monday afternoon.

Pazartesi öğleden sonra biraz Wenlock gibi.

It's, it's, it's about, it's, it reminded me of being on the surface of Mars.

Bu, bu, bu, hakkında, bu, bana Mars yüzeyinde olduğumu hatırlattı.

Might be what are you talking about now.

Şu an bahsettiğin şey olabilir.

I don't know but, but yes.

Bilmiyorum ama, ama evet.

What's, what's like the surface of Mars.

Ne, Mars'ın yüzeyi nasıl bir şey.

What I think you felt with your thumb.

Başparmağınla hissettiğini düşündüğüm şey.

You just said

Az önce

Mongolia is very barren, bleak, cold.

Moğolistan'ın çok çorak, kasvetli ve soğuk olduğunu söyledin.

I wouldn't want to live there.

Orada yaşamak istemezdim.

Mr. Duncan, here's some of this. Yes, very few people.

Bay Duncan, işte bunlardan bazıları. Evet, çok az insan.

Yes, very few people. You are right.

Evet, çok az insan. Haklısın.

That seeker, I think you are referring to the number of people watching us at the moment.

Şu arayıcı, sanırım şu anda bizi izleyen insan sayısından bahsediyorsun.

I don't think so.

Öyle düşünmüyorum.

Oh, I see.

I think it was a thing.

Ah anlıyorum.

Bence bu bir şeydi.

That's right. Yes.

Bu doğru. Evet.

But anyway, maybe we could move to Italy.

Ama her neyse, belki İtalya'ya taşınabiliriz.

Italy?

İtalya?

We could go there.

Oraya gidebilirdik.

Well, don't want to be unkind to anybody living in Italy, but we always in the UK,

Pekala, İtalya'da yaşayan kimseye karşı kaba olmak istemem ama biz her zaman Birleşik Krallık'tayız, yapacakları seçim sayısı nedeniyle

they always paint Italy as being a country in chaos

İtalya'yı her zaman kaos içinde bir ülke olarak resmediyorlar.

because of the number of elections that they will have in

I don't think changes of leaders lot, but I don't think we have any.

liderler grubu, ama bizde hiç olduğunu sanmıyorum.

Well, that's the point I'm making, Mr. Juncker.

Demek istediğim bu, Bay Juncker.

This is how Italy is always painted in the UK by politicians,

İtalya, Birleşik Krallık'ta siyasetçiler ve

by the media as being a country in chaos.

medya tarafından her zaman kaos içindeki bir ülke olarak resmedilir.

They've always giving you elections

Her zaman size seçimler veriyorlar

and fighting with the politicians, but we're just the same now.

ve politikacılarla kavga ediyorlar, ama biz şimdi aynıyız.

That's what we've turned into.

Biz buna dönüştük.

So no, I think we're worse.

Yani hayır, bence biz daha kötüyüz.

I think we're worse, actually. We're not.

Bence aslında daha kötüyüz. Değildi.

We're not the same. We're worse.

Biz aynı değiliz. Biz daha kötüyüz.

Well, we are like, do you remember those banana republic

tinpot dictators that used to be around in the 1960s and 1970s?

1960'larda ve 1970'lerde ortalıkta dolaşan muz cumhuriyeti diktatörlerini hatırlıyor musunuz?

There were lots of them.

Birçoğu vardı.

It's a bit like that now.

Şimdi biraz öyle.

We seem to be turning into one of those tinpot

dictators ships where the leader is changed every every few days

Birkaç günde bir liderin değiştirildiği

and says moved to the Czech Republic.

ve Çek Cumhuriyeti'ne taşındığını söyleyen teneke diktatör gemilerinden birine dönüşüyor gibiyiz.

The beer is good.

Bira iyidir.

Oh, yes.

Oh evet.

That said, yes, I might take up drinking.

Bu, evet, içmeye başlayabilirim dedi.

Yes, it's going to be a country that's a neutral.

Evet, tarafsız bir ülke olacak.

Uh, it well, I think Switzerland traditionally neutral isn't it.

Uh, pekala, bence İsviçre geleneksel olarak tarafsız değil mi? Bu

Is it. Yes.

mu. Evet.

They always remain neutral in wars.

Savaşlarda daima tarafsız kalırlar.

So maybe we could go there. Except it's very expensive.

Yani belki oraya gidebiliriz. Çok pahalı olması dışında.

Okay.

Tamam aşkım. Bahse

I bet we could buy a nice watch.

girerim güzel bir saat alabiliriz.

Couldn't we get a nice watch?

Güzel bir saat alamaz mıyız?

Mm hmm.

Hmm.

Anybody in Switzerland watching is prepared to take us in if the worst happens.

İsviçre'de izleyen herkes, en kötüsü olursa bizi almaya hazır.

I don't think.

sanmıyorum

I don't think Switzerland wants us.

İsviçre'nin bizi istediğini sanmıyorum.

Well, no, we're not with our watches that are made in Lithuania.

Hayır, Litvanya'da yapılan saatlerimizle değiliz.

Well? Well, is it invisible?

Kuyu? Peki görünmez mi?

Well, do you know what I'm talking about?

Peki, neden bahsettiğimi biliyor musun? O

What are those watches?

saatler ne?

Okay, Steve, you're just rambling. Well, go on, then.

Tamam, Steve, sadece saçmalıyorsun. Öyleyse devam et. Eşime

I'm trying to teach

öğretmeye çalışıyorum

my missus.

.

Sorry, everyone.

Last week, by the way, last week.

Üzgünüm millet.

Geçen hafta, bu arada, geçen hafta.

Last Sunday, a brilliant livestream.

Geçen Pazar, harika bir canlı yayın.

Just. Just forget about this one.

Sadece. Sadece bunu unut.

I might delete this.

Bunu silebilirim.

Actually, I deleted.

Aslında sildim.

Or I may delete my channel at this rate.

Ya da bu hızla kanalımı silebilirim.

So what do you to talk

Peki

to them to say that we're talking about emojis.

emojilerden bahsettiğimizi söylemek için onlarla ne konuşacaksın?

Don't I dare say what?

Ne söylemeye cesaret edemiyorum?

What are we going to talk about today?

Bugün ne hakkında konuşacağız?

What are we talking about?

Ne hakkında konuşuyoruz?

Mr. Duncan? Carry on, then. Show another 100 emojis.

Bay Duncan? Devam et o zaman. 100 emoji daha göster.

We're talking about

emojis. The government.

Emojilerden bahsediyoruz. Hükümet.

Yeah. Poop. Here is the one.

Evet. Kaka. İşte o.

Here is the one that a lot of people recognise straight away.

İşte birçok insanın hemen tanıdığı şey .

Oh. Ooh, look at that.

Ah. Şuna bak.

Nobody knows all about that.

Kimse bunun hakkında her şeyi bilmiyor.

Who Claudia was

Claudia kimdi

because she I noticed earlier you said that Claudia was cooking eggplant.

çünkü Claudia'nın patlıcan pişirdiğini söylediğini daha önce fark etmiştim.

Claudia knows all about this. Yes.

Claudia bu konuda her şeyi biliyor. Evet. Bu

This is one of the this has been banned, by the way, has it?

arada yasaklananlardan biri bu, değil mi?

Some countries.

Bazı ülkeler.

I'm not joking.

Şaka yapmıyorum.

People keep thinking I'm joking.

İnsanlar şaka yaptığımı düşünmeye devam ediyor.

This has now been banned in some countries.

Bu artık bazı ülkelerde yasaklandı.

In some places. You are not allowed to post this.

Bazı yerlerde. Bunu yayınlamanıza izin verilmiyor.

Do you know why?

Neden biliyor musun?

No, I've no idea.

Hayır, hiçbir fikrim yok.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Because it represents a man's dingle dangle.

Çünkü bir adamın dingle sallanmasını temsil ediyor.

Right. It doesn't look anything like mine.

Sağ. Benimki gibi görünmüyor. çok

Thank goodness. But.

şükür Ancak.

But that is it. That.

Ama bu kadar. O.

So this this is used as as a

Yani bu,

as a way of representing

a man's dingle dangle penis.

bir erkeğin dingle sarkan penisini temsil etmenin bir yolu olarak kullanılıyor.

No, don't say it. Don't say that.

Hayır, söyleme. Bunu söyleme.

I can say that.

Bunu söyleyebilirim.

It's a it's a medical term.

Bu bir tıbbi terimdir.

Yes, there are lots of medical terms I'd like to use now.

Evet, şimdi kullanmak istediğim birçok tıbbi terim var .

So a man's dingle.

Yani bir erkek dingle.

Dingle would could be represented by this.

Dingle bununla temsil edilebilirdi.

Oh I think

Bence bu

that's. Have you finished.

. Bitirdin mi.

I don't know.

Bilmiyorum.

Is there another one.

Başka var mı?

They normally come in threes. I do

Normalde üçlü gelirler. Dingle'ınız böyle

make says it looks like he's

görünüyorsa

can I just say it's funny

komik olduğunu söylüyorum,

if your dingle Dingle looks like this you really do need medical attention straight away

gerçekten hemen tıbbi yardıma ihtiyacınız var

but apparently in some countries in some places there this is now not allowed.

ama görünüşe göre bazı ülkelerde bazı yerlerde buna artık izin verilmiyor.

You can't use this emoji.

Bu emojiyi kullanamazsınız.

Do you know what is the worst emoji you can use?

Kullanabileceğiniz en kötü emojinin ne olduğunu biliyor musunuz?

The worst, the worst one.

En kötüsü, en kötüsü.

Now, in terms of being offensive, you make anything the worst one that you shouldn't use ever.

Şimdi, saldırgan olma açısından, hiçbir şeyi kullanmamanız gereken en kötü şey haline getiriyorsunuz.

Are you going to use it anyway?

Yine de kullanacak mısın?

I'm going to show you. Yes, but I'm just asking you first.

sana göstereceğim Evet, ama önce sana soruyorum. Hiçbir

I've no idea. It's thumbs up. Okay, it is.

fikrim yok. Beğendim. Tamam, öyle.

Yes, joking. Go. Right. The thumbs up.

Evet, şaka. Gitmek. Sağ. Başparmak yukarı.

The thumbs up emoji has now

Başparmak yukarı emojisi artık

been deemed

as offensive.

saldırgan olarak kabul edildi.

You're joking.

Şaka yapıyorsun.

I wish I was joking.

Keşke şaka yapıyor olsaydım.

I'm not joking.

Şaka yapmıyorum.

I keep saying I'm not joking by the woke people.

Uyanık insanlar tarafından şaka yapmadığımı söyleyip duruyorum.

It is it is all to do with the fact that this can be seen as Patrick

Bütün mesele, bunun Patrick'i

izing and demeaning.

aşağılayıcı ve küçük düşürücü olarak görülebileceği gerçeğiyle ilgili.

If you do it, if you give

Yaparsan,

that thumbs up emoji there, it is if you do it.

oradaki o yaşasın emojisini verirsen, yaparsan olur.

I haven't got one on the screen.

Ekranımda bir tane yok.

I can't believe I haven't got one.

Bir tane almadığıma inanamıyorum.

But there it is. We all know what it is.

Ama işte orada. Hepimiz ne olduğunu biliyoruz.

Apparently it's the one you should never use now because people get offended.

Görünüşe göre, insanlar gücendiği için şu anda asla kullanmamalısın .

They think it's patronising and demeaning.

Bunun küçümseyici ve küçük düşürücü olduğunu düşünüyorlar.

You are making the person feel awkward or embarrassed

Kişinin kendisini garip hissetmesine veya bundan utanmasına neden oluyorsunuz

by it.

.

That's what's happening to the world too.

Dünyada da olan budur.

So anyone know what's happening to the world at the moment?

Yani şu anda dünyaya ne olduğunu bilen var mı ?

Everything is a bit weird. It is strange.

Her şey biraz garip. O garip.

But the thing is, it is the easy one to use, isn't it?

Ama mesele şu ki, kullanımı kolay olan, değil mi?

It's there. It's right at the start.

Orada. Tam başlangıçta.

The trouble with emojis is I only tend to use the ones that are visible.

Emojilerle ilgili sorun, yalnızca görünenleri kullanma eğiliminde olmam.

I'm not going to search through them.

Onları aramayacağım.

And the ones that come up first are the smiley face with the thumbs up and the cool one with the glasses.

Ve ilk gelenler, başparmakları havada gülen surat ve gözlüklü havalı olan.

So I can't be bothered.

Yani rahatsız olamam.

So it is second one down from there.

Yani oradan ikinci.

Yes, but when you're on the one, you're on your phone, it comes up.

Evet, ama sen birdeyken, telefonundasın, o çıkıyor.

I think it's the first one that comes up for the second one.

Sanırım ikincisi için gelen ilki.

Predictive text will often suggest emojis to you now if you type in a certain word.

Tahmini metin, artık belirli bir kelimeyi yazarsanız size genellikle emoji önerir.

So if you type love in a message automatically the

Yani bir mesaja otomatik olarak sevgi yazarsanız,

you can get rid of the keyboard that's trying to get rid of it.

ondan kurtulmaya çalışan klavyeden kurtulabilirsiniz.

Yes, that's what I was trying to tell you.

Evet, sana söylemeye çalıştığım buydu. Canlı yayındayken

The I've learnt now that I can actually write text when we're on the livestream.

gerçekten metin yazabildiğimi şimdi öğrendim .

I've done this all these years and I didn't know I could actually do it.

Bunu bunca yıldır yaptım ve gerçekten yapabileceğimi bilmiyordum.

I'm surprised you can write.

yazabiliyor olmana şaşırdım

Well, I did have problems early actually putting putting words together

Aslında, kelimeleri bir araya getirmekte erken problemler yaşadım,

so that so just below the sleepy face there is the thumbs up and that is now bad.

böylece uykulu yüzün hemen altında başparmak yukarıya var ve bu artık kötü.

It's a bad thing to use,

Kullanması kötü bir şey

but we haven't got to the worst of it yet

ama henüz en kötüsüne gelmedik

because the worst thing and this is something I've noticed

çünkü en kötüsü ve bu benim fark ettiğim bir şey ve

and I'm sure you've noticed as well with emoji is thank you for it.

eminim siz de bunun için teşekkür ederim emojisiyle fark etmişsinizdir.

See Farai

Farai'yi gör,

lots of them is that

birçoğunun

I don't mind that's an endorsement of the live stream I don't mind the buy.

canlı akışın bir onayı olduğunu umursamıyorum, satın almayı umursamıyorum.

I love these.

Bunları seviyorum.

Please give me as many of these as you want because then YouTube

Lütfen bana bunlardan istediğiniz kadar verin, çünkü o zaman YouTube

might actually start letting people see my stuff.

gerçekten insanların eşyalarımı görmesine izin vermeye başlayabilir.

Yes, Myra.

Evet, Myra.

Thank you, Myra.

Teşekkürler Myra.

Instead of hiding it, we need lots of likes on these

Gizlemek yerine, bunlarda çok fazla beğeniye ihtiyacımız var

because that's this is all the algorithms thing that gets.

çünkü algoritmaların aldığı tek şey bu.

Mr. Duncan said more. Notice the technical term for it.

Bay Duncan daha fazlasını söyledi. Bunun için kullanılan teknik terime dikkat edin.

So the algorithm thing, please do like the live stream because it will help Mr.

Algoritma olayı, lütfen canlı yayını beğenin çünkü Bay

Duncan get noticed more.

Duncan'ın daha fazla fark edilmesine yardımcı olacaktır.

The worst thing about emojis

Emojilerle ilgili en kötü şey,

is when people use them inappropriately.

insanların onları uygunsuz bir şekilde kullanmasıdır.

I'm not going to say too much, but we had a drama recently, didn't we?

Çok fazla bir şey söylemeyeceğim ama geçenlerde bir dram yaşadık değil mi?

I'm not going to say what it was, but we received a couple of messages and at the end

Ne olduğunu söylemeyeceğim ama bir iki mesaj aldık ve sonunda

there were emojis, but the message was something

emojiler vardı ama mesaj

very serious and quite unhappy.

çok ciddi ve oldukça mutsuz bir şeydi.

But I think sometimes using emojis is not a good idea

Ama bazen emoji kullanmak iyi bir fikir değil

because it looks as if maybe you are not being sincere.

çünkü samimi değilmişsin gibi görünüyor.

So I think the use of emojis can actually slowly

Bu yüzden emoji kullanımının,

make everyone seem insincere

instead of using them all the time just to use them

occasionally, especially on Facebook.

özellikle Facebook'ta ara sıra kullanmak için her zaman kullanmak yerine yavaş yavaş herkesin samimiyetsiz görünmesine neden olabileceğini düşünüyorum.

Social media people will often just click the thumbs up,

Sosyal medya kullanıcıları, her ne ise, genellikle sadece başparmak yukarıya tıklarlar

whatever it is.

.

So maybe, maybe a person will say, Oh, I'm sorry.

Yani belki, belki bir kişi, Oh, üzgünüm, diyecektir.

My my cat died yesterday.

Dün kedim öldü.

My lovely cat died.

Benim güzel kedim öldü.

It was hit by a car and it died.

Bir araba çarptı ve öldü.

And then people underneath put thumbs up.

Ve sonra altındaki insanlar yaşasın.

But but they're just clicking it.

Ama sadece tıklıyorlar.

They're not thinking about the message.

Mesajı düşünmüyorlar.

They're just doing it automatically.

Sadece otomatik olarak yapıyorlar.

Is this because and I've noticed this TV on Facebook, which I rarely go on

Bunun nedeni Facebook'ta nadiren girdiğim ve

and you get text, you haven't got time to read

mesaj aldığınız, herkesin mesajlarını okumaya vaktiniz olmadığı için bu televizyonu fark etmemdi

everybody's texts, not everybody's messages.

.

So is that what people are doing?

Yani insanların yaptığı bu mu?

Mr. Duncan said they're not even reading it.

Bay Duncan okumadıklarını bile söyledi.

They're just responding because they think that they have to respond to be seen to be responding.

Sadece yanıt veriyorlar çünkü yanıt verdiklerinin görülmesi için yanıt vermeleri gerektiğini düşünüyorlar.

Yeah. And I've noticed this at work.

Evet. Ve bunu işte fark ettim.

So instead of reading the message, they're just putting a thumbs up that they haven't even read the message

Bu yüzden mesajı okumak yerine, mesajı hiç okumadıklarını onaylıyorlar

at all because they don't want to read it because they haven't got time or can't be bothered.

çünkü zamanları olmadığı veya canlarını sıkamayacakları için okumak istemiyorlar.

I would say haven't got time.

Vaktim yok diyebilirim.

And I used to notice this at work when we had our work,

Ve bunu işyerinde işimiz olduğunda,

the sales team that was in the eight of us. Okay.

sekiz kişiden oluşan satış ekibinde fark ederdim. Tamam aşkım.

And we had a we had a WhatsApp group and so people would put a comment on

Ve bir WhatsApp grubumuz vardı ve insanlar yorum yazardı

and then suddenly everybody would reply to it and everybody would say,

ve sonra aniden herkes buna cevap verirdi ve herkes derdi

and you haven't got time to keep reading all these messages.

ve tüm bu mesajları okumaya devam edecek vaktiniz olmaz. Bu

So quite often the easiest thing to do is just like a thumbs up or or.

yüzden çoğu zaman yapılacak en kolay şey, sadece bir başparmak yukarı veya veya gibi. Bunca aydır

I used to do the cool with the glasses on

because you haven't got time to soak it all these months.

ıslanacak vaktin olmadığı için gözlüklerimi takıp havalı yapardım .

Unless, of course, someone is saying that one of their parents

Tabii birisi anne ve babasından birinin

passed away last night and you go thumbs up.

dün gece vefat ettiğini söylemiyorsa ve sen onaylamıyorsan.

But you have.

Ama sen sahipsin.

But the thing is, when you're in a small group, a WhatsApp group, often you have to say something,

Ama mesele şu ki, küçük bir gruptayken, bir WhatsApp grubundayken, genellikle bir şeyler söylemek zorundasın,

because if you don't, people think that you're not engaged to kids when it's work.

çünkü söylemezsen, insanlar iş olduğunda çocuklarla meşgul olmadığını düşünürler.

Oh, well, Steve and he hasn't replied to the message.

Oh, şey, Steve ve o mesaja cevap vermediler.

Or maybe he's not. Oh, what's wrong?

Ya da belki o değildir. Oh sorun nedir?

And then suddenly, if you don't reply after an hour, you suddenly get someone to call you.

Ve sonra aniden, bir saat sonra cevap vermezseniz, aniden sizi arayan birini bulursunuz.

Are you all right, Steven?

İyi misin Steven? sen

You you didn't.

yapmadın

You didn't see you on the on the WhatsApp group, right?

WhatsApp grubunda seni görmedin değil mi?

Well, I'm busy, you idiot. Steve. Okay.

Pekala, meşgulüm, seni aptal. Steve. Tamam aşkım.

Yeah, it's just no scepticism.

Evet, sadece şüphecilik değil.

It's knowing when to stop that.

Bunu ne zaman durduracağını bilmektir.

I understand we get it, we get it.

Anladığımızı anlıyorum, anlıyoruz. Bu

So quite often people will use these inappropriately.

nedenle, çoğu zaman insanlar bunları uygunsuz bir şekilde kullanır.

Maybe if a person is giving bad news, but the person replying

Belki bir kişi kötü bir haber veriyorsa, ancak yanıt veren kişi,

will just click the like button even if the news is awful.

haber kötü olsa bile sadece beğen düğmesine basacaktır.

All of my family were wiped out last night in a fire.

Bütün ailem dün gece bir yangında yok oldu.

Thumbs up

Başparmak yukarıya

smiley face because you haven't read the message and you are responding in an inappropriate manner,

gülen surat çünkü mesajı okumadınız ve uygunsuz bir şekilde yanıt veriyorsunuz,

which is probably because you're sick to death of how much time does it take?

ki bu muhtemelen hasta olduğunuz için ne kadar zaman alıyor?

This is why I don't go on Facebook.

Bu yüzden Facebook'a girmiyorum.

I haven't got enough time in the day to constantly

Gün içinde sürekli olarak

be reading messages about what people are doing.

insanların ne yaptığıyla ilgili mesajları okuyacak kadar zamanım yok.

Okay, I just haven't got the time.

Tamam, sadece zamanım yok. Kelimenin

I just literally haven't got the time in my life to be doing it.

tam anlamıyla hayatımda bunu yapacak zamanım yok.

But I need to decide on what most treatment that needs to go on the move

Ancak hareket halindeyken en çok hangi tedavinin yapılması gerektiğine

and which which angry letter or email should I send to my local MP?

ve yerel milletvekilime hangi kızgın mektubu veya e-postayı göndermem gerektiğine karar vermem gerekiyor?

Which plant shall I buy to?

Hangi bitkiyi alayım?

Make the new hedgerow and to do everything.

Yeni çit yapın ve her şeyi yapın. Yine de

This has been a problem though, so Steve is not very good at deciding things,

bu bir sorun oldu , bu yüzden Steve bir şeylere karar vermede,

making decisions in that situation.

bu durumda kararlar vermede pek iyi değil.

So I think the world of emojis, here they come.

Bence emoji dünyası, işte geliyorlar.

Look, there are so many of them.

Bak, onlardan çok var.

Look at all those emojis.

Şu emojilere bak. Oldukça fazla olduğunu

Can you see any you recognise that there are quite a few.

fark ettiğiniz herhangi birini görebiliyor musunuz?

No, because I never go beyond the ones that are visible. Yes.

Hayır, çünkü asla görünenin ötesine geçmem . Evet.

On, you know what, I'm sending a message.

Açık, biliyor musun, bir mesaj gönderiyorum.

There are only so many that are visible on the screen.

Sadece ekranda görünen çok fazla şey var.

So I never go beyond ones that I can't see because I'm not going to spend 5 minutes

Bu yüzden asla göremediklerimin ötesine geçmiyorum çünkü 5 dakikamı

just trying to decide on an emoji so I can see

bir emojiye karar vermeye çalışarak harcamayacağım, böylece

when that look that looks like a prawn.

o karidese benzeyen görünümü ne zaman görebilirim.

Has anyone ever used that emoji?

Bu emojiyi hiç kullanan var mı?

That's rude to me. Prawn emoji.

Bu benim için kaba. Karides emojisi.

And that looks very rude.

Ve bu çok kaba görünüyor.

It looks rather rude, but it isn't. It's it's it's a prawn.

Oldukça kaba görünüyor, ama değil. Bu bir karides.

It looks like a prawn with who's getting excited.

Heyecanlanan bir karides gibi görünüyor.

Okay, Steve, that's.

Tamam, Steve, bu.

It's very, uh, what's the word I'm looking for

Bu çok, ah,

if you just

joined us, by the way, this is the second attempt

aramıza yeni katıldıysanız aradığım kelime nedir, bu arada, bu

at doing a live stream for Sunday, live

Pazar günü İngiltere'den canlı yayın yapmak için ikinci girişimim

from England.

.

Yes, right.

Evet doğru.

Why is that funny?

Bu neden komik?

Where the laughing stock of the world, if you say if you say to somebody or something

Dünyanın alay konusu olduğu yerde, birine veya bir şeye

that are the laughing stock, it means everyone is laughing at you

alay konusu olduğunu söylerseniz, bu, aptal olduğunuzu düşündükleri için herkes size gülüyor

and ridiculing you because they think you're stupid. Yes.

ve sizinle alay ediyor demektir . Evet.

Because you've done something stupid sometimes are right.

Çünkü aptalca bir şey yaptın, bazen haklısın.

Of course.

Elbette.

And in this case, sometimes, like

Ve bu durumda, bazen

my nose is running, Mr.

burnum akıyormuş gibi, Bay

Duncan will notice.

Duncan fark edecek. Acele edip kovalasan

You better hurry up and chase it.

iyi olur.

Did somebody have COVID early on the live stream with you commenting about somebody who might have had COVID?

Canlı yayının başında, COVID hastası olabilecek biri hakkında yorum yaparken birisinde COVID var mıydı?

I think there's a lot of people in there wishing they had COVID just so they don't have to watch this.

Bence orada sırf bunu izlemek zorunda kalmamak için COVID olmasını dileyen birçok insan var.

A lot of people getting it the moment who have escaped it all this time.

Bunca zaman ondan kaçan birçok insan onu anında anlıyor. Hiç COVID kapmamış

I've got two people I know

tanıdığım iki kişi var

who never got COVID.

.

Yeah.

And suddenly they've got it now.

Evet.

Ve aniden şimdi anladılar.

They thought they'd escaped and they're getting it.

Kaçtıklarını sandılar ve alıyorlar.

Lots of people thought they'd escaped it.

Pek çok insan bundan kurtulduğunu düşündü.

Suddenly getting it.

Aniden alıyorum.

Uh, yes.

Evet.

That's good.

Bu iyi.

Any more emojis, Mr. Duncan? Oh, any more emojis?

Başka emoji var mı, Bay Duncan? Oh, başka emoji var mı?

Oh, we're going to give people a timescale about when we're going to go.

Oh, insanlara ne zaman gideceğimiz konusunda bir zaman çizelgesi vereceğiz .

No, we better not.

Hayır, yapmasak daha iyi.

Because if we do that, people might go, yes.

Çünkü bunu yaparsak insanlar gidebilir, evet.

If we say we're going, then people will leave.

Gidiyoruz dersek insanlar gidecek.

We're not going to have them again.

Onlara tekrar sahip olmayacağız.

We will just suddenly disappear like we did earlier.

Daha önce yaptığımız gibi aniden ortadan kaybolacağız.

Could be 30 seconds.

30 saniye olabilir.

It might be another half an hour. I don't know what happened today.

Yarım saat daha olabilir. Bugün ne oldu bilmiyorum.

Something really bad happened today.

Bugün gerçekten kötü bir şey oldu.

It went completely wrong.

Tamamen yanlış gitti.

The connexion broke and then the computer restarted.

Bağlantı koptu ve ardından bilgisayar yeniden başlatıldı.

Then I couldn't go, Mr. Duncan.

O zaman gidemedim Bay Duncan.

I couldn't get anything connected.

Hiçbir şeyi bağlayamadım.

So this is part two.

Yani bu ikinci bölüm.

I don't know how it's going to work out later,

Daha sonra nasıl sonuçlanacak bilmiyorum

but I'm sure you will find this a bit too live streams to watch.

ama eminim ki bunu izlemek için biraz fazla canlı yayın bulacaksınız.

Too few lucky people. But

Çok az şanslı insan. Ama

that's a good one.

bu iyi bir şey.

Very tense.

My boss got really angry with me this morning.

Çok gergin.

Patronum bu sabah bana çok kızdı.

He kept shouting and cursing.

Bağırmaya ve küfür etmeye devam etti.

At least an hour after a while my habits kicked in

Bir süre sonra en az bir saat sonra alışkanlıklarım devreye girdi

and at one point I said, You're right, honey.

ve bir noktada Haklısın tatlım dedim.

Oh, in that you mean the boss is wife?

Oh, bununla patronun karısı olduğunu mu kastediyorsun? Her ne kadar

Although, although the V tested, say, my boss, he kept shouting,

V test edilmiş olsa da, örneğin patronum,

Yes, sir, maybe you are involved in a homosexual relationship.

Evet, efendim, belki de eşcinsel bir ilişkiniz var diye bağırmaya devam etti.

Maybe.

Yeah, maybe. Nothing wrong with that.

Belki.

Evet belki. Bunda yanlış bir şey yok.

Nothing wrong with that.

Bunda yanlış bir şey yok.

Don't knock it until you've tried it. Yes,

Denemeden vurmayın. Evet,

but anyway, there we. It was funny.

ama neyse, işte oradayız. Komikti.

Maybe she maybe my boss was angry at me this morning and complained

Belki patronum bu sabah bana kızdı ve

she instead of he.

onun yerine ondan şikayet etti.

So if you are telling the joke as a male and you want it

Yani fıkrayı bir erkek olarak anlatıyorsan ve sanki

to appear as if it's your wife, you would say she are not he.

karınmış gibi görünmesini istiyorsan, onun o olmadığını söylersin.

Unless of course you are happily

Tabii

to a nice man

iyi bir adamla mutlu olmadıkça

and you live together

ve

in a beautiful house with white picket fences.

beyaz çitli güzel bir evde birlikte yaşamadıkça.

I think Test has just been inclusive. Yeah.

Bence Test kapsayıcı oldu. Evet.

Inclusive of all possible relationships.

Tüm olası ilişkiler dahil.

All of them.

Hepsi.

All possible interactions.

Tüm olası etkileşimler.

All shapes and sizes. You know, the flag.

Tüm şekiller ve boyutlar. Bildiğin bayrak.

The flag has all of the colours.

Bayrağın tüm renkleri var.

Now there are some colours that don't even exist on the flag.

Artık bayrakta bile olmayan bazı renkler var.

Now it's all them. Every single.

Şimdi hepsi onlar. Her bir.

Every single colour is lumped together.

Her bir renk bir araya toplanır.

We're all together in a big happy

Hepimiz büyük, mutlu bir grupta birlikteyiz

group.

.

Mm hmm. Yes.

Hmm. Evet.

Right.

Emojis, right. Don't count.

Sağ.

Emojiler, doğru. sayma

Oh, okay. Yeah.

Tamam. Evet.

Have you any more to surprises?

Başka sürpriziniz var mı?

Why does. Why would you think I had more? I don't know.

Neden? Neden daha fazlasına sahip olduğumu düşündün? Bilmiyorum.

Because I suppose the one we've been using today quite a lot is this like this one.

Çünkü bugün epeyce kullandığımız sanırım bunun gibi.

See that one to describe lib?

Lib'i tanımlamak için bunu görüyor musunuz?

What is going on in politics in the UK?

İngiltere'de siyasette neler oluyor?

Well, no, it's not necessarily anything.

Şey, hayır, mutlaka bir şey değil.

So anything that a person thinks is a pile poop, that's all I'm saying.

Yani bir insanın bir yığın kaka olduğunu düşündüğü herhangi bir şey, tüm söylediğim bu.

I'm not using the real word.

Gerçek kelimeyi kullanmıyorum.

Don't use the real word for goodness sake.

Allah rızası için gerçek kelimeyi kullanmayın.

Please don't.

Lütfen yapma.

Don't use the real words.

Gerçek kelimeleri kullanmayın. Ne

I won't do not whatever you do.

yaparsan yap yapmayacağım.

Do you mean the one beginning with F or the one beginning with S well, f?

F ile başlayanı mı yoksa S ile başlayanı mı yani f?

Yeah. Well, clearly, this is.

Evet. Açıkçası, bu.

This is a pile of poop. Hmm.

Bu bir kaka yığını. Hmm.

Well, the word beginning with F would be the sort of technical.

Pekala, F ile başlayan kelime bir tür teknik olurdu.

Oh, I see. Oh, yes. And I use that.

Ah anlıyorum. Oh evet. Ve bunu kullanıyorum.

No one's using that word anyway, but can I use it now?

Zaten kimse o kelimeyi kullanmıyor ama şimdi kullanabilir miyim? İşte

So there it is.

orada.

That's one that a lot of people use when they want to show that something is awful.

Bu, pek çok insanın bir şeyin berbat olduğunu göstermek istediğinde kullandığı bir ifadedir.

But there is another one and I couldn't find it.

Ama bir tane daha var ve onu bulamadım. Etrafında vızıldayan sinekler olan bir

There is another one, Steve, that has flies buzzing around it.

tane daha var, Steve .

There are some flies around it,

Etrafında bazı sinekler var ki

which is my favourite, but I couldn't find it.

bu benim favorim ama bulamadım.

But I know it exists somewhere.

Ama bir yerlerde var olduğunu biliyorum. İşte

So there it is.

orada.

We call that the poop emoji

Buna kaka emojisi diyoruz

because it's a it's a poop with a smiley face, but it's so friendly.

çünkü bu bir gülen yüzlü kaka ama çok arkadaş canlısı.

Who would have ever imagined that society

Toplumun

would one day have a smiling piece of poop

bir gün

as an icon that is being used around the world?

dünya çapında kullanılan bir simge olarak gülümseyen bir kaka parçasına sahip olacağını kim hayal edebilirdi?

Wasn't there a character on the American cartoon series, South Park?

Amerikan çizgi dizisi South Park'ta bir karakter yok muydu ?

Who was it like a friendly piece of poop?

Dostça bir kaka parçası gibi kimdi?

That, of course, was Mr.

Tabii ki Bay

Hanky at it? Yes.

Hanky ​​de öyle miydi? Evet.

Oh, oh, oh.

Ah, ah, ah.

Beatrice now has a bad signal.

Beatrice'in artık kötü bir sinyali var.

So we we, you know, we feel your pain. Yes.

Yani biz, bilirsiniz, acınızı hissediyoruz. Evet.

It's not us, but not this time.

Biz değiliz, ama bu sefer değil. Az önce

I've just checked my signal.

sinyalimi kontrol ettim.

It is 100% okay.

%100 tamam.

Fancy pants.

Süslü pantolonlar.

Very nice.

Çok güzel.

Thank you, Beatrice.

And look to seeing you again next week. Yep.

Teşekkürler Beatrice.

Ve haftaya tekrar görüşmek dileğiyle. Evet.

And hopefully we will have no technical difficulties whatsoever.

Ve inşallah herhangi bir teknik sıkıntı yaşamayız .

Thank you, Beatrice, for watching us today.

Bugün bizi izlediğiniz için teşekkürler Beatrice.

It's been a strange one because, well, first all, we were on for around

Garip bir şey çünkü, her şeyden önce, yaklaşık

33 minutes and then the signal disappeared.

33 dakika boyunca açık kaldık ve sonra sinyal kayboldu.

Everything went off, and I had to spend a long time repairing it.

Her şey bozuldu ve onu tamir etmek için uzun zaman harcamak zorunda kaldım.

Then we came back and it started.

Sonra geri döndük ve başladı.

And then it's up until this point here now.

Ve sonra şimdi burada bu noktaya kadar.

So this now is still the same live stream

Yani bu,

that we had to restart earlier.

daha önce yeniden başlatmak zorunda kaldığımız canlı yayının aynısı. İşte

So this is it. It's still still here.

bu kadar. Hala burada.

Now this and those those words

Şimdi bu ve

that I'm saying now and those and those words and these words.

şu anda söylediğim o kelimeler ve o ve o kelimeler ve bu kelimeler.

So this is now live. We've caught up

Yani bu şimdi canlı.

in the UK.

İngiltere'de yakalandık.

Steve. I'm fine. I'm fine.

Steve. Ben iyiyim. Ben iyiyim.

Yes. Sadly, we don't have time

Evet. Ne yazık ki,

to talk about hard and easy.

zor ve kolay hakkında konuşacak zamanımız yok.

We don't have time to do that.

Bunu yapmak için zamanımız yok.

We didn't have time last week and we don't have time this week either.

Geçen hafta vaktimiz yoktu, bu hafta da vaktimiz yok.

Are the emojis for hard and easy?

Emojiler zor ve kolay için mi? Keşke

I wish there were.

olsaydı.

Well, maybe thumbs up and thumbs down.

Peki, belki başparmak yukarı ve başparmak aşağı.

You see, we could probably use those easy,

Görüyorsunuz, muhtemelen bunları kolay,

hard.

zor kullanabiliriz.

So maybe that's it.

Yani belki de bu kadar.

Maybe that's when you're typing in your phone.

Belki de o sırada telefonunuza yazarsınız.

Certain words. Sometimes the emojis come up, don't they?

Belirli kelimeler. Bazen emojiler geliyor değil mi?

That's it.

I meant predictive text will now actually show the emojis.

Bu kadar.

Tahmini metnin artık emojileri göstereceğini kastetmiştim.

If you put love, a little heart will come up.

Sevgi koyarsan küçücük bir kalp çıkar ortaya. Koyarsan

If you put if you put poop, if you put poop, you know what comes up.

kaka koyarsan, kaka koyarsan ne çıkacağını bilirsin.

And it said to save you having to scroll through.

Ve sizi kaydırmak zorunda kalmamak için söyledi.

How many emojis are there altogether?

Toplam kaç emoji var?

There are assistants, thousands.

Asistanlar var, binlerce.

So are they all available? On my device?

Yani hepsi mevcut mu? Cihazımda mı?

On my communication device?

İletişim cihazımda mı?

They probably are on your communication device and

Muhtemelen iletişim cihazınızdalar ve

I've stopped using them really now because it's sort of,

ben onları kullanmayı gerçekten bıraktım çünkü bu bir nevi,

oh, do you need to use an emoji really.

ah, gerçekten bir emoji kullanmanız gerekiyor mu?

Everyone's going, by the way?

Bu arada herkes gidiyor mu?

Yes. Well, they probably think we're going.

Evet. Muhtemelen gideceğimizi düşünüyorlar.

Well, I think Claudia is going.

Sanırım Claudia gidiyor.

Yeah.

Evet.

Because where Beatrice is going, things to do, places to go.

Çünkü Beatrice nereye gidiyorsa, yapılacak şeyler, gidilecek yerler.

I am going as far as we have to go.

Gitmemiz gereken yere kadar gidiyorum.

I'm thinking about hungry actually.

Aslında acıkmayı düşünüyorum.

Yeah.

Evet.

Well, well, it is 25 hours for eggplant emoji.

Pekala, patlıcan emojisi için 25 saat. Bana

It's made me feel we've had. Really?

sahip olduğumuzu hissettirdi. Gerçekten mi? Emin

Are you sure? Yes.

misin? Evet.

Oh, yes.

Oh evet.

Nick Trump said the eggplant was obviously for hard. Yes.

Nick Trump, patlıcanın kesinlikle sert olduğunu söyledi. Evet.

And we know it bears a strong resemblance to a certain person's anatomy.

Ve belirli bir kişinin anatomisine güçlü bir benzerlik taşıdığını biliyoruz .

Yes, a man's a man's Dingley dangly.

Evet, erkek erkeğin Dingley'sidir.

Well, Tomic said it looked very much like his because a little bit of events on the livestream

Pekala, Tomic, canlı yayındaki birkaç olay yüzünden

did it?

Yes. I didn't know that you missed that.

onunkine çok benzediğini söyledi.

Evet. Bunu özlediğini bilmiyordum.

You see, I'm paying attention.

Bak, dikkat ediyorum.

Did we have some drama today?

Bugün biraz dram yaşadık mı? Pek

Not really, but a little bit of mild offence,

sayılmaz ama biraz hafif bir hakaret ki

which could have escalated into a massive argument that didn't work.

bu, işe yaramayan büyük bir tartışmaya dönüşebilirdi .

Well, that's the problem.

Sorun bu.

That's why no one watches, because we need more more interaction.

Bu yüzden kimse izlemiyor çünkü daha fazla etkileşime ihtiyacımız var.

You see, we need more violence, more fighting, because that's that's

Görüyorsunuz, daha fazla şiddete, daha fazla kavgaya ihtiyacımız var çünkü bu

why people watch live streams and videos on YouTube.

yüzden insanlar YouTube'da canlı yayınları ve videoları izliyor.

That's what it's all about these days.

Bugünlerde her şey bundan ibaret.

You've got to have confrontation.

Yüzleşmek zorundasın. Aynı

You've got to have people disagreeing and fighting and scratching each other.

fikirde olmayan, kavga eden ve birbirini tırmalayan insanlara sahip olmalısınız.

I don't agree with that.

Buna katılmıyorum.

Oh, I'm going to write something that.

Ah, öyle bir şey yazacağım ki.

We stay on for another 5 minutes, a bit like you and I can tell everybody

5 dakika daha kalıyoruz, biraz senin ve

about how I'm treating the moss in my grass, my lawn.

benim çimlerimdeki, çimlerimdeki yosunları nasıl tedavi ettiğimi herkese anlatabiliriz. Size

Have you been asked about it? No.

bu soru soruldu mu? Hayır.

No one's asked about your moss now.

Artık kimse senin yosununu sormadı.

Okay, then I think it's safe to say that no one is interested.

Tamam, o zaman kimsenin ilgilenmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

I am ordering Moss.

Moss'u sipariş ediyorum.

Are you interested in hearing about Mr.

Bay Steve'in yosunu hakkında bir şeyler duymak ister misiniz

Steve's moss? Yes.

? Evet. Eğer

Uh, and if so,

öyleyse,

if have a problem with moss, how do you treat it?

yosunla ilgili bir sorununuz varsa, onu nasıl tedavi edersiniz?

Is there something wrong with your grass? Yes.

Çimlerinizde bir sorun mu var? Evet.

And that, you know, can you be accused being a murderer?

Ve bu, bilirsin, katil olmakla suçlanabilir misin?

If you go out with chemicals, spray them on your lawn and kill them off?

Kimyasallarla dışarı çıkarsanız, onları çimlerinize püskürtün ve öldürün?

Yeah.

Evet.

Personally, I'm using

Şahsen ben

iron sulphate you could call it are other methods.

demir sülfat kullanıyorum başka yöntemler diyebilirsiniz. Bir

You could call it lawn aside.

kenara çim diyebilirsin.

Yes. Lawns if you kill if you kill your grass,

Evet. Çimleri öldürürseniz, çimlerinizi öldürürseniz, bir kenara

you could call it lawn aside.

çim diyebilirsiniz.

But I don't want to kill the grass as I would pronounce it.

Ama telaffuz edeceğim gibi çimleri öldürmek istemiyorum.

You say grass. I say grass. Yes,

çimen diyorsun. çimen diyorum. Evet,

I. Because I'm posher than you.

çünkü ben senden daha havalıyım.

Okay.

Tamam aşkım.

So, you know, if you want to be posh, don't say grass.

Yani, havalı olmak istiyorsan, çim deme. çimen

Say grass. Right.

deyin. Sağ.

Okay. Okay.

Tamam aşkım. Tamam aşkım.

But it doesn't matter as long as people can understand you, which is what you're always say, Mr.

Ama insanlar sizi anlayabildiği sürece bunun bir önemi yok ki her zaman söylediğiniz şey bu Bay

Duncan. Well, I never have any complaints.

Duncan. Valla benim hiç şikayetim yok.

Long as people can understand what you're saying, that's all that matters.

İnsanlar ne dediğinizi anlayabildiği sürece, önemli olan budur.

The most important thing of all is that people understand you.

En önemlisi de insanların sizi anlaması.

Yes. You're saying?

Evet. Diyorsun?

Well, I don't know if people are really interested in learning

İnsanların

about how I'm treating the moss in public.

toplum içinde yosunları nasıl tedavi ettiğimi öğrenmekle gerçekten ilgilenip ilgilenmediklerini bilmiyorum.

I'm not reading the most riveting of subjects know.

Bildiğim en sürükleyici konuları okumuyorum.

Most of today's subjects, by the way, have not been very interesting.

Bu arada, bugünün konularının çoğu pek ilgi çekici olmadı. Bu

Something is riveting, by the way. We better say that.

arada, bir şey perçinliyor. Bunu söylesek iyi olur.

If something is riveting, yes, it means it is keeping your attention firmly acting.

Bir şey sürükleyiciyse, evet, bu, dikkatinizi sağlam bir şekilde harekete geçirmeye devam ettiği anlamına gelir.

You can't stop watching. You are riveted.

İzlemeden duramazsın. perçinlendin

So it to note the thing that is used quite often in construction,

Bu nedenle, inşaatta oldukça sık kullanılan şeylere dikkat etmek gerekir,

quite often things that are made of metal, they usually use small.

oldukça sık metalden yapılmış şeyler, genellikle küçük kullanırlar.

They look like but they're not.

benziyorlar ama değiller.

They are actually things that are pressed and flattened

Aslında preslenip yassılaştırılan şeylerdir

and they use the joining metal together.

ve birleştirme metalini birlikte kullanırlar.

They put.

Koydular.

Yes, they are called rivet.

Evet, perçin denir.

Rivet rivets. Yes.

Perçin perçinleri. Evet.

And you you sort of sort of bang them in one end and then flat and then other end.

Ve sen onları bir şekilde bir uçtan vuruyorsun , sonra düzleştiriyorsun ve sonra diğer ucunu.

And the two bits of metal are then.

Ve o zaman iki metal parçası.

Or you can weld them I suppose.

Ya da sanırım onları kaynak yapabilirsiniz.

But yes, I mean maybe that's where the world comes from.

Ama evet, belki de dünyanın geldiği yer orasıdır.

Being riveted to something you fixed place a fixed.

Sabitlediğin bir yere perçinlenmek. Tıpkı

You can't you know you can't take your eyes off just like this livestream. Yes.

bu canlı yayın gibi gözlerini alamadığını bilemezsin. Evet.

People are riveted on Mr.

İnsanlar Bay

Duncan's live stream by Olga because they cannot everyone's going that either way.

Duncan'ın Olga tarafından canlı yayınına perçinlendi çünkü herkes o şekilde gidemez.

So in that case, I think it's probably time for us to go.

Bu durumda, muhtemelen bizim için gitme zamanının geldiğini düşünüyorum.

They definitely can't take their eyes away from this.

Kesinlikle gözlerini bundan alamıyorlar.

The most of the eyes aren't even watching.

Çoğu göz izlemiyor bile.

I think.

Bence.

So we've got our love, lovely Laura viewers that stayed with us

Böylece, Bay Duncan'ın boş kaldığı süre boyunca bizimle kalan sevgili Laura izleyicilerimiz var

during the downtime when Mr.

Duncan had.

.

We had a few problems with the connexion and you stayed on.

Bağlantıyla ilgili birkaç sorun yaşadık ve sen devam ettin.

And we thank you very much for that.

Ve bunun için size çok teşekkür ediyoruz.

Our lovely Laura viewers who every week are here watching. Yes.

Her hafta burada izleyen sevimli Laura izleyicilerimiz. Evet.

Hoping that we'll actually say something interesting.

Gerçekten ilginç bir şey söyleyeceğimiz umuduyla.

One day it will happen one day.

Bir gün bir gün olur.

One day you will be rewarded.

Bir gün ödüllendirileceksin.

I thought last week's live stream was really good.

Geçen haftaki canlı yayının gerçekten iyi olduğunu düşündüm.

So if you want to see a good live stream last week was good.

Yani iyi bir canlı yayın görmek istiyorsanız geçen hafta iyiydi.

It was a good one last week. So watch it again.

Geçen hafta iyiydi. Tekrar izle.

Don't watch this, but watch last week's it was

Bunu izleme ama geçen haftakileri izle gerçekten

it was really good Tom I since to stay why

iyiydi Tom I beri kalmak neden şu

I'm almost talking to no one at the moment.

anda neredeyse kimseyle konuşmuyorum.

There are more people surrounding us in houses,

Evlerde bizi çevreleyen daha çok insan var,

so there are people watching this live stream.

bu yüzden bu canlı yayını izleyen insanlar var.

If you haven't already, I will say again, please do like the live stream.

Henüz yapmadıysanız, tekrar söyleyeceğim, lütfen canlı yayını beğenin.

Although I'm not sure that 50 likes would make much difference anyway, but at least please do it anyway.

Yine de 50 beğeninin çok şey değiştireceğinden emin değilim ama en azından lütfen yine de yapın.

You can't get likes from people who aren't watching.

İzlemeyenlerden beğeni alamazsınız.

Unfortunately, that would be good though.

Ne yazık ki, yine de bu iyi olurdu.

It would be nice if you could get from people who are not watching

İzlemeyen insanlardan alabilsek ne güzel olur

because then we could get millions of likes.

çünkü o zaman milyonlarca beğeni alabiliriz.

But you have to be watching too.

Ama sizin de izlemeniz gerekiyor.

Like, unfortunately, yeah, it's coming up to half past.

Ne yazık ki, evet, saat buçuğa kadar geliyor.

Where were we then?

O zaman neredeydik?

We were down about ten, 15 minutes, so we've actually done more than we usually would.

Yaklaşık 10, 15 dakika gerideydik, bu yüzden normalde yapacağımızdan daha fazlasını yaptık.

Everything.

Her şey.

It's a bit like what people say when they have an accident.

Bu biraz insanların kaza yaptıklarında söyledikleri gibi.

It's like everything is in slow motion.

Sanki her şey ağır çekimde.

And that's what happened today when I was trying to repair the Internet connexion

Ve bugün internet bağlantısını

and the computer and everything stopped working

ve bilgisayarı onarmaya çalışırken olan buydu ve her şey çalışmayı durdurdu

and it felt as if I was moving in slow motion.

ve sanki ağır çekimde hareket ediyormuşum gibi hissettim.

Everything around me was

Etrafımdaki her şey

going very slow

çok yavaş gidiyordu,

I want

to add

stuff like

that is a bit like that.

biraz da böyle şeyler eklemek istiyorum.

Oh God, catch my breath and

Tanrım, nefesimi tut ve

catch my breath.

nefesimi tut.

Well, I don't know what that was. Sorry about that.

Bunun ne olduğunu bilmiyorum. Bunun için üzgünüm.

I don't know if I say yeah.

Evet dersem bilemiyorum.

Amelia Lopez. Hello, Amelia.

Amelia Lopez. Merhaba, Amelia.

Hello.

Amelia says we're having an interesting we think you were having such an interesting conversation.

Merhaba.

Amelia ilginç bir sohbet ettiğimizi söylüyor, biz de sizin çok ilginç bir konuşma yaptığınızı düşünüyoruz.

When you use a variety of words, the audience can increase

Çeşitli kelimeler kullandığınızda, dinleyicilerin kelime dağarcığı artabilir

their vocabulary have vocabulary.

.

You can't say the words. Well, that's an idea.

Kelimeleri söyleyemezsin. Bu bir fikir.

That's ironic vocabulary.

Bu ironik bir kelime dağarcığı.

So the word you can't say is vocabulary.

Yani söyleyemediğin kelime kelime dağarcığıdır.

Yes. Okay.

Evet. Tamam aşkım.

That's correct.

Bu doğru.

And Anna is going by.

Ve Anna geçiyor.

Anna?

Anna mı?

Yes, Tom. Well, we've tried all this.

Evet, Tom. Bütün bunları denedik.

It doesn't work.

işe yaramıyor

Well, Michael, I think you meant content.

Pekala, Michael, sanırım içerik demek istedin.

Yes. Anyway, yeah, we don't know how it works.

Evet. Her neyse, evet, nasıl çalıştığını bilmiyoruz.

We've given up. Really.

Biz pes ettik. Gerçekten mi.

We're just very thankful that you make your content every week.

İçeriğinizi her hafta yaptığınız için çok müteşekkiriz.

Thank you, Mac. Make your content better.

Teşekkürler Mac. İçeriğinizi daha iyi hale getirin.

Thank.

Teşekkür etmek.

Can I just say thank you, Tom, for that.

Bunun için teşekkür edebilir miyim, Tom?

I needed that word of and courage.

O söze ve cesarete ihtiyacım vardı.

Maybe that boost today, didn't you?

Belki bugün o destek, değil mi?

That there is nothing worse than telling someone

Birine

to make something they're doing better.

daha iyi yaptığı bir şeyi yapmasını söylemekten daha kötü bir şey olmadığını.

Because what you're saying is the thing you're doing now is rubbish,

Çünkü şu anda yaptığın şeyin saçmalık olduğunu söylüyorsun

but it's good enough for you and that's all that matters.

ama bu senin için yeterince iyi ve önemli olan da bu.

That's okay too.

Bu da sorun değil.

Say, can I just say YouTube is not just about videos.

Söyleyin, YouTube'un sadece videolardan ibaret olmadığını söyleyebilir miyim? öyle

It isn't.

değil

It's a it's a complex world

where people who appear to be popular

Popüler ya da ünlü gibi görünen insanların

or famous

are actually there for a reason quite.

aslında orada olmalarının bir nedeni olduğu karmaşık bir dünya.

Often they have other people helping them, or maybe there is money involved, or maybe there are

Genellikle onlara yardım eden başka insanlar vardır veya işin içinde para vardır veya

people behind the scenes who are paying

perde arkasında

for that person to be put forward and promoted on the site.

o kişinin öne çıkarılması ve sitede terfi ettirilmesi için para ödeyen insanlar vardır.

So don't forget that we don't do any of that.

Bu yüzden bunların hiçbirini yapmadığımızı unutmayın.

We don't do any promotion.

Herhangi bir promosyon yapmıyoruz.

We don't put money into having ourselves

put all around the sites, mainly because we can't afford it.

Sitelerin her yerine kendimizi koymaya para yatırmıyoruz, çünkü bunu karşılayamıyoruz.

It's only us.

Sadece biziz.

It's Mr.

Steve and me that suits.

Uygun olan Bay Steve ve ben.

But we don't have a team of people here.

Ama burada bir ekibimiz yok. Tüm bunları kontrol eden

We don't have people behind the scenes controlling all of this.

perde arkasında insanlarımız yok .

It's me.

Benim.

I have to take care of everything.

Her şeyle ilgilenmek zorundayım.

I have to take care of the computer.

Bilgisayarla ilgilenmem gerekiyor.

I have to take care of all of the technical stuff.

Tüm teknik işlerle ilgilenmek zorundayım.

Me And sometimes Mr.

Ben Ve bazen Bay

Steve comes along and he talks about things.

Steve gelir ve bir şeyler hakkında konuşur.

I'm going to look into all this, Mr.

Tüm bunları inceleyeceğim Bay

Duncan, and see if there's anything I can do to help you.

Duncan ve size yardım etmek için yapabileceğim bir şey var mı bakacağım.

I am sick and tired of it. Yeah, but anyway, Mr.

Bundan bıktım ve yoruldum. Evet, ama her neyse, Bay

Negative. And I'm not being negative.

Negatif. Ve negatif değilim.

I just. That's not negative.

Ben sadece. Bu olumsuz değil.

That's just an opinion.

Bu sadece bir görüş.

But it's true.

Ama gerçek bu.

That's what happens when someone says you need to stick out.

Birisi dışarı çıkman gerektiğini söylediğinde böyle olur.

I tried that once and I got arrested perhaps you

Ben bir kez denedim ve tutuklandım belki siz de her hafta

perhaps if you kept sharing that eggplant emoji every week, that would get you noticed.

o patlıcan emojisini paylaşmaya devam ederseniz fark edilirsiniz.

Mr. Duncan I think this one is your eggplant out every week on live stream and you will get noticed.

Bay Duncan bence bu, her hafta canlı yayında patlıcanınız olacak ve fark edileceksiniz.

Okay, then.

So if I get my if I, if I get my eggplant and wave it around, that's it.

Tamam o zaman.

Yani eğer alırsam, eğer patlıcanımı alırsam ve sallarsam, o kadar.

Maybe.

Belki.

Maybe someone will notice me.

Belki biri beni fark eder.

You will definitely stick out, Mr. Duncan. Definitely.

Kesinlikle öne çıkacaksınız, Bay Duncan. Kesinlikle.

Thank you. Especially if it looks like that.

Teşekkür ederim. Özellikle de öyle görünüyorsa.

Yes. Yeah, that's it.

Evet. Evet işte bu.

If you're Dingli dangly looks like that, you are in a lot of trouble.

Eğer Dingli sarkık bir şekilde böyle görünüyorsa, başın büyük belada demektir.

I think so. My risk preparing lunch.

Bence de. Öğle yemeği hazırlama riskim.

As we know a lot of people prepare while they're watching us

Biliyoruz ki birçok insan bizi izlerken hazırlanıyor

and we are quite happy to entertain you while you're doing that.

ve siz bunu yaparken sizi eğlendirmekten büyük mutluluk duyuyoruz .

Yes, of course.

Evet elbette. Ne

We always like to know what you're cooking, but whatever you are doing, wherever you are going,

pişirdiğinizi her zaman bilmek isteriz ama her ne yapıyorsanız, nereye gidiyorsanız,

whoever you are seeing, I hope it will be an enjoyable

kimi görüyorsanız görün, umarım keyifli bir

moment of time.

an olur.

Wouldn't that be nice? Steve if it was, it would be lovely.

Bu güzel olmaz mıydı? Steve olsaydı, çok güzel olurdu.

I think so.

Bence de.

So are we going to take time?

Yani zaman alacak mıyız?

I think we are going, yes.

Sanırım gidiyoruz, evet. Hadi

Let's go now.

şimdi gidelim.

I'm hungry.

My hips are aching. We're going for 2 hours. Poor Mr.

Açım.

Kalçalarım ağrıyor. 2 saatliğine gidiyoruz. Zavallı Bay

Steve and his aching joints. Yes,

Steve ve ağrıyan eklemleri. Evet,

I think I'm going downhill, Mr.

sanırım yokuş aşağı gidiyorum, Bay

Duncan.

Duncan.

But you know, you.

Ama biliyorsun, sen.

There's a clue you're old.

Yaşlı olduğuna dair bir ipucu var.

That is the clue. Yes.

İpucu bu. Evet.

And everything's falling apart.

Ve her şey dağılıyor.

Anything made in 1961 has either fallen pieces

1961'de yapılmış herhangi bir şey ya düşmüş parçalara sahiptir

or is in the ground or on the scrap heap.

ya da yerdedir ya da hurda yığınındadır.

Even to make something is dinner. So which one are you?

Bir şeyler yapmak bile akşam yemeğidir. Peki sen hangisisin?

What are you eating? We want to know what you were eating.

Ne yiyorsun? Ne yediğinizi bilmek istiyoruz.

What was eating?

Ne yiyordu?

What are you eating? Tarmac.

Ne yiyorsun? Asfalt.

What have you got on your plate?

Tabağında ne var?

What are you eating?

Ne yiyorsun?

Tarmac, please tell us.

Asfalt, lütfen bize söyle.

My best mate and Myra.

En iyi arkadaşım ve Myra.

What are you preparing for? Your lunch?

Ne için hazırlanıyorsun? Öğle yemeğin?

We want to know. What are you cooking?

Bilmek istiyoruz. Ne pişiriyorsun?

Don't just say you're preparing lunch.

Sadece öğle yemeği hazırladığını söyleme.

You've got to tell us what it is.

Bize ne olduğunu söylemelisin.

You must know we need a list. We need a menu.

Bir listeye ihtiyacımız olduğunu biliyor olmalısın. Bir menüye ihtiyacımız var.

That by thought was What's going on?

Neler oluyor?

My voice there is going by Louis.

Oradaki sesim Louis'den geliyor.

I know.

Biliyorum.

You know it's bad when Louis is going by Louis. Yep.

Louis'in yanından geçmesinin kötü olduğunu biliyorsun. Evet.

I know Louis is probably going to cook something.

Louis'nin muhtemelen bir şeyler pişireceğini biliyorum.

We are now officially awful.

Artık resmen berbat durumdayız.

We've done it.

Yaptık.

Yes, thanks to a great job, says Palmira

Evet, harika bir iş sayesinde, diyor Palmira

and Thomas.

ve Thomas.

Veggies and potatoes.

Sebzeler ve patatesler. Kulağa

Well, that sounds nice.

hoş geliyor.

Potatoes?

Do you mean chips maybe you are having chips?

Patates?

Cips mi demek istiyorsun, belki cips yiyorsun?

Is it fish chips?

Balık cipsi mi?

It's fish and chips, isn't it? And peas.

Balık ve cips, değil mi? Ve bezelye. İşte

That's what it is. Fish chips.

bu. Balık cipsi.

Fish and chips and peas.

Balık ve cips ve bezelye. İşte

That's what it is.

bu.

Is that what they.

Onlar öyle mi?

When you say potatoes, you mean chips is not what they have in the Netherlands.

Patates derken, patateslerin Hollanda'da olan şey olmadığını kastediyorsunuz.

Netherlands style. Very healthy dish.

Hollanda tarzı. Çok sağlıklı yemek.

I imagine it's, uh, garnished

Sanırım

with a tulip on the side.

yanında bir lale ile süslenmiş. Tekrar

Right again.

Put the kettle on, Mr. Duncan.

sağ.

Çaydanlığı açın, Bay Duncan.

I'm going to make a decision.

Bir karar vereceğim.

I'm very bad at making decisions. Thank you, Steve.

Karar verme konusunda çok kötüyüm. Teşekkürler Steve.

Now, making the decision that I'm going

Şimdi, gideceğime karar vermek,

my was preparing roast vegetables with rice and tofu.

pilav ve tofu ile kızarmış sebzeler hazırlamaktı.

Ooh, I don't like tofu. It's disgusting.

Ooh, tofu sevmem. İğrenç.

A huge hug to us.

Bize kocaman bir kucak.

I don't like tofu.

Tofu sevmiyorum.

I'm not I'm not saying that people who like tofu should not like it,

Tofu sevenler sevmesin demiyorum

but I'm saying it is disgusting for its phrase, having salad.

ama tabiri, salata yemesi iğrenç diyorum.

Mara's having very healthy food going on here.

Mara burada çok sağlıklı yiyecekler yiyor.

Myra is having

tofu with rice and vegetables, which I'm sure is delicious.

Myra, lezzetli olduğuna eminim

, pirinç ve sebzeli tofu yiyor .

Mr. Duncan It's delicious. It sounds good to me.

Bay Duncan Çok lezzetli. Bana iyi geliyor.

It's having it's broccoli, cauliflower, carrots and potato chips.

Brokoli, karnabahar, havuç ve patates cipsi yiyor.

Very healthy.

Çok sağlıklı.

Very healthy.

Çok sağlıklı.

Yeah. Okay.

Evet. Tamam aşkım.

Thank you, Mr. Steve.

Teşekkürler, Bay Steve.

I'm going to gorge on some chocolate.

Biraz çikolata yiyeceğim.

Steve is going to eat chocolate because we need comfort food after today.

Steve çikolata yiyecek çünkü bugünden sonra rahatlatıcı yiyeceklere ihtiyacımız var.

Well, I don't like comfort food.

Ben hazır yemeklerden hoşlanmam.

I've decided to eat healthily.

Sağlıklı beslenmeye karar verdim.

I'm so surprised. 70.

çok şaşırdım 70.

Very healthy.

Çok sağlıklı.

Lots of you. Healthy.

Çoğunuz. Sağlıklı.

Very healthy.

Çok sağlıklı.

Yeah. Oh, very healthy. Out there. Yes. Well done.

Evet. Çok sağlıklı. Dışarıda. Evet. Tebrikler.

Thumbs up. You are.

Başparmak havaya. Sen.

It's not the sort of meal I would expect to make to eat, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse yemek yapmayı umduğum türden bir yemek değil.

Oh, okay.

Well, fish and chips.

Tamam.

Pekala, balık ve patates kızartması.

No, no, it's not fish and chips. It's very healthy.

Hayır, hayır, balık ve patates kızartması değil. Bu çok sağlıklı.

All sorts of mixture of broccoli, cauliflower, carrots, potatoes.

Her türlü brokoli, karnabahar, havuç, patates karışımı.

Uh, so, yeah, I expected junk food.

Evet, abur cubur bekliyordum.

Anyway, there you go. Yeah.

Her neyse, işte gidiyorsun. Evet.

I'm always surprised by.

Her zaman şaşırırım.

By what people say on the lives particularly stomach,

İnsanların hayatları üzerine söyledikleri özellikle mide

but right never fanciful, fun and laughs.

ama doğru asla hayal ürünü değil, eğlenceli ve kahkahalar.

It's all good fun.

Hepsi çok eğlenceli.

At the end of the day, no one actually cares.

Günün sonunda, aslında kimsenin umurunda değil.

And one day we'll all meet up and have a good laugh.

Ve bir gün hepimiz buluşup güzelce güleceğiz. Bundan

60 years from now, we will always hope we'll all be dead so it won't matter.

60 yıl sonra, her zaman hepimizin ölmüş olmasını umacağız, bu yüzden fark etmeyecek.

So just have for some of us a lot sooner than that.

Bu yüzden bazılarımız için bundan çok daha erken sahip olun.

Thank you, Mr. Steve.

Teşekkürler, Bay Steve.

Thank you, Mr. Duncan.

Teşekkürler, Bay Duncan.

Thank you, Mr. Stewart.

Teşekkürler, Bay Stewart.

For being here and I shall enjoy looking forward to seeing you all again next.

Burada olduğum için ve bir dahaki sefere hepinizi tekrar görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

Well, enjoy looking forward. Yes. Okay.

Pekala, ileriye bakmanın tadını çıkarın. Evet. Tamam aşkım.

If it makes you happy, do it.

Seni mutlu ediyorsa, yap.

The lovely cows. Very nice.

Sevimli inekler. Çok güzel.

It's time to say good bye.

Hoşçakal deme vakti.

If you've enjoyed this, whatever it was,

Eğer bundan keyif aldıysanız, her ne ise,

I'm back with you on Wednesday from 2 p.m.

çarşamba günü saat 14:00'ten itibaren sizlerleyim.

UK time with you on Wednesday Mr.

İngiltere saati ile çarşamba günü sizinle Bay

Steve might be with us.

Steve bizimle olabilir.

I'm not sure to be honest.

Dürüst olduğumdan emin değilim.

I don't know. He hasn't said. He hasn't told me.

Bilmiyorum. O söylemedi. Bana söylemedi.

So I might be here on Wednesday by myself. Mr.

Bu yüzden Çarşamba günü tek başıma burada olabilirim. Bay

Steve might also be with you.

Steve de sizinle birlikte olabilir.

Does it make any difference?

hiç fark yapar mı?

I am thinking not. Thank you for watching.

olmadığını düşünüyorum. İzlediğiniz için teşekkürler.

There are two parts to this live stream.

Bu canlı yayının iki bölümü var.

The first half an hour and then this

İlk yarım saat ve ardından

after our slight technical difficulty.

biraz teknik zorluğumuzun ardından bu.

Thanks for watching c Wednesday.

Çarşamba izlediğiniz için teşekkürler.

Have a good week. Enjoy the rest of your day.

İyi haftalar. Günün geri kalanının tadını çıkar.

This is Mr.

Duncan in the birthplace of the English language.

Bu,

İngiliz dilinin doğum yerindeki Bay Duncan.

Shall I do it again?

Tekrar yapayım mı?

Okay, I'll do it one more time.

Tamam, bir kez daha yapacağım.

In England

İngiltere'de

saying

thanks for watching C on Wednesday and of course, until the next time we meet here.

Çarşamba günü C'yi izlediğiniz için teşekkürler ve tabii ki bir dahaki sefere burada buluşana kadar.

You know what's coming next.

Sırada ne olduğunu biliyorsun.

Yes, you do...

Evet,

ta ta for now.

şimdilik... ta ta yapıyorsun.