MASKS are back on in England / English Addict Live Chat and Learning / Sunday 28th November 2021

I still can't believe I'm here doing this.

Burada bunu yaptığıma hala inanamıyorum.

I shouldn't be I should be lying in bed resting, but

Olmamalıydım, yatakta uzanmış dinlenmeliydim ama

I couldn't resist coming and doing my live stream right here right now.

karşı koyamadım ve tam şu anda burada canlı yayınımı yapmaya geldim.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

It is Sunday and it is English

Günlerden Pazar ve

addict coming to you live from the place.

mekandan canlı olarak size gelen İngiliz bağımlısı. Nereden

Well, you know where it's coming from.

geldiğini biliyorsun.

Of course it's England.

Tabii ki İngiltere.

Oh, poor, Mr Juncker.

Zavallı, Bay Juncker.

Poor, Mr Duncan.

Zavallı, Bay Duncan.

What a pity.

Ne yazık.

Hi, everybody, this is Mr.

Herkese merhaba, ben

Duncan in England.

İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you OK?

?

I hope so. Are you happy?

Umarım. Mutlu musun?

I really hope you are feeling happy.

Umarım gerçekten mutlu hissediyorsundur.

Oh, wait there a second.

Bir saniye orada bekleyin.

There you are. Hello, everyone.

İşte buradasın. Herkese merhaba.

Nice to see you here. Thank you for joining me.

Seni burada görmek güzel. Bana katıldığın için teşekkür ederim.

I should be embedded at the moment.

Şu anda gömülü olmalıyım.

I was yesterday in bed all day.

Dün bütün gün yataktaydım.

Mr Steve went off

Bay Steve gitti

and left me all alone,

ve beni yapayalnız bıraktı,

so I had to suffer.

ben de acı çekmek zorunda kaldım.

I had to lie in bed by myself.

Yatakta tek başıma yatmak zorunda kaldım.

And yes, you may have noticed also

Ve evet, fark etmişsinizdir, yine

we are wearing masks again.

maske takıyoruz.

It was announced yesterday that here in England,

Dün, burada İngiltere'de,

we have two once more aware our masks when we go

into public places where there are lots of people together, for example,

örneğin

public transport, on the train, on the bus,

toplu taşıma, trende, otobüste,

on your local airplane service

yerel uçak servisinizde, çok sayıda insanın bir arada olduğu halka açık yerlere gittiğimizde iki kez daha maskelerimizin farkında olduğumuz açıklandı.

or air ship,

veya hava gemisi,

whatever your mode of travel is.

seyahat şekliniz ne olursa olsun.

And also when you are in supermarkets, shops,

Ayrıca süpermarketlerde, mağazalarda,

shopping areas, you will once again have to wear your

alışveriş alanlarında olduğunuzda yine maskenizi takmak zorunda kalacaksınız

masks.

.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

Yes, we are doing this again.

Evet, bunu tekrar yapıyoruz.

Another thing we are doing again, of course, is English addict.

Yine yaptığımız bir diğer şey de tabii ki İngiliz bağımlısı.

Yes, we have made it all the way to the end of another weekend

Evet, bir haftasonunun daha sonuna geldik

and also for those who are wondering who I am, well, I will tell you more about me

ve kim olduğumu merak edenler için de bugünlerden

in a few moments time because it

is Sunday.

Pazar olduğu için birazdan kendimden bahsedeceğim.

Did do

Yaptım mı, yaptım mı, yaptım mı, yaptım mı

do do do do do do do, do do.

, yaptım mı?

I can't do my high voice. I'm afraid.

Yüksek sesimi çıkaramıyorum. Korkarım. Özür dilemek için şu

I just can't reach up there at the moment for which I apologize.

anda oraya ulaşamıyorum .

I'm very sorry.

Çok üzgünüm.

Please bear with me today.

Lütfen bugün benimle kal.

I don't know how long this live stream is going to last for.

Bu canlı yayın ne kadar sürer bilmiyorum. Beş dakika

It might only four be for

için sadece dört olabilir

five minutes.

.

We will see what happens.

Ne olacağını göreceğiz.

But I have my emergency screen ready just in case anything goes wrong.

Ama bir şeyler ters giderse diye acil durum ekranım hazır.

And also helping me a little bit later on.

Ve ayrıca daha sonra bana biraz yardım ediyor. Bizde de

We have Mr. Steve as well.

Bay Steve var.

Mr. Steve will be with us a little bit later on as well.

Bay Steve de biraz sonra bizimle olacak.

How has your week been? I hope your week

Haftan nasıl geçti? Umarım sizin haftanız

has been better than my week because to be honest with you,

benim haftamdan daha iyi geçmiştir çünkü size karşı dürüst olmak gerekirse,

last week

geçen haftayı

I spent most of it lying down,

yatarak,

coughing, sneezing and generally feeling unwell.

öksürerek, hapşırarak ve genel olarak kendimi iyi hissetmeyerek geçirdim. Bugün

So that is the reason why I sound different today, for which I apologize.

sesimin farklı çıkmasının nedeni bu , bunun için özür dilerim.

We will see how long my voice lasts for

Sesimin şimdiye kadar ne kadar sürdüğünü göreceğiz

so far.

.

We are doing well, but yes, we are back together again.

İyi gidiyoruz ama evet, tekrar birlikteyiz.

My name is Duncan.

Benim adım Duncan.

I talk about English. I love English.

İngilizce hakkında konuşuyorum. İngilizceyi seviyorum.

But the English language is a wonderful thing.

Ama İngilizce harika bir şey.

Very popular.

Çok popüler.

Many people enjoy learning English as a second language.

Birçok insan ikinci dil olarak İngilizce öğrenmekten keyif alır .

And yes, I think

Ve evet,

it's fair to say that it is rather popular.

oldukça popüler olduğunu söylemenin adil olduğunu düşünüyorum.

We also have the live chat.

Canlı sohbetimiz de var.

Hello to the live chat.

Canlı sohbete merhaba.

Oh, congratulations to a Marois Marois Mohammed.

Oh, Marois Marois Mohammed'i tebrik ederim.

Guess what?

Ne oldu?

Ma ma ma ma ma.

Anne, anne, anne.

You are first on today's live chat.

Bugünkü canlı sohbette birincisiniz.

It feels very strange.

Çok garip hissettiriyor.

I can't believe it.

inanamıyorum

I'm feeling rather unwell today.

Bugün oldukça kötü hissediyorum.

Isn't that a shame?

Bu bir utanç değil mi?

I don't know how long this is going to go on for, but

Bu daha ne kadar devam edecek bilmiyorum ama

I always feel that when you get a cold or a fever,

nezle ya da ateşiniz olduğunda

I always feel that they go through different stages.

her zaman farklı aşamalardan geçtiklerini hissediyorum.

So, for example, mine started

Örneğin benimki

with a very strange, unpleasant discomfort.

çok garip, hoş olmayan bir rahatsızlıkla başladı.

In my nose, nothing too serious, but I knew that

Burnumda çok ciddi bir şey yoktu ama

that was the start of a cold

bunun soğuk algınlığının başlangıcı olduğunu biliyordum

coming on and then quit pretty quickly.

ve sonra hemen pes ettim.

It spread to my throat

Boğazıma yayıldı

and then I tried to do a live stream last week

ve geçen hafta

with my throat all painful and sore.

boğazım ağrılı ve ağrılı bir şekilde canlı yayın yapmaya çalıştım.

And then it made it worse.

Ve sonra daha da kötüleştirdi.

So because I did my live stream last Wednesday,

Canlı yayınımı geçen Çarşamba yaptığım için

it actually made everything much worse.

aslında her şeyi çok daha kötü hale getirdi.

So my throat was hurting. It was painful.

Bu yüzden boğazım acıyordu. Acı vericiydi.

And then slowly it spread down

Ve sonra yavaş yavaş

to not not into my lungs,

benim ciğerlerime değil,

but certainly all of the tubes that go down towards your lungs.

kesinlikle senin ciğerlerine inen tüm tüplere yayıldı.

They also became

Ayrıca

rather painful as well before anyone says anything.

kimse bir şey söylemeden önce oldukça acı verici hale geldiler.

No, it was.

Hayır, öyleydi.

It is not COVID.

COVID değil.

So don't worry about that.

Bu yüzden endişelenme.

It's nothing like that.

Böyle bir şey yok.

It is one of those damn colds

that are going around at the moment.

Şu anda ortalıkta dolaşan o lanet soğuk algınlığından biri.

So besides COVID, we also have normal infections

Yani COVID'in yanı sıra, normalde

that normally spread around at this time of year

yılın bu zamanında etrafa yayılan

colds, flu, all sorts of fevers.

soğuk algınlığı, grip, her türlü ateş gibi normal enfeksiyonlarımız da var.

And now we have the new variant of coronavirus as well.

Ve şimdi koronavirüsün yeni varyantına da sahibiz. Görünüşe göre

Oh, Mike from

Omicron'dan Mike

Omicron,

which apparently.

.

Means small.

Küçük anlamına gelir.

Which is why we say micro,

İşte bu yüzden mikro diyoruz

you see, so when we say micro, we mean small.

, yani mikro derken küçük demek istiyoruz.

So Omicron refers well,

Yani Omicron iyi ifade ediyor,

it is also one of the numbers in the Greek,

aynı zamanda Yunancadaki sayılardan biri,

one of the letters in the Greek alphabet.

Yunan alfabesindeki harflerden biri.

I'm doing well today and I am considering my brain has decided to switch off.

Bugün iyiyim ve beynimin kapanmaya karar verdiğini düşünüyorum.

But also micro is used

Ancak mikro,

to describe something small and

küçük ve üzerindeki bir şeyi anlatmak için de kullanılır

on it, or mega means large.

veya mega, büyük anlamına gelir. Bir şeyin küçük veya bir şeyin büyük olduğunu

So that's the reason why we use those two words as a prefix to say

söylemek için bu iki kelimeyi önek olarak kullanmamızın nedeni budur

that something is small or something is large.

.

Oh, that was very difficult.

Ah, bu çok zordu.

I have to be honest with you.

Sana karşı dürüst olmalıyım.

I'm finding all of this rather hard to do, but I hope you will stay with me.

Bütün bunları yapmayı oldukça zor buluyorum ama umarım benimle kalırsın.

Who knows?

You might get to see me collapse on the floor?

Kim bilir?

Beni yere yığılırken görebilir misin?

Who knows?

Kim bilir?

Also today joining us, we have Tomek.

Ayrıca bugün aramıza katılan Tomek'imiz var.

Hello, Tomek.

Merhaba Tomek.

I hope you will treat me gently today because I'm feeling frail.

Umarım bugün bana nazik davranırsın çünkü kendimi zayıf hissediyorum.

I am feeling delicate.

hassas hissediyorum

Also, we have Louis Mendon

Ayrıca Louis Mendon

is here today.

bugün burada.

Hello, Lewis, thanks for joining us.

Merhaba Lewis, bize katıldığın için teşekkürler.

I hope you feel better than I do today.

Umarım bugün benden daha iyi hissedersin.

I really do.

Gerçekten yaptım.

And I will say Richard Beatrice, we also have Michael

Ve Richard Beatrice diyeceğim, bizde de Michael var

and also take charge.

ve görevi de üstleniyoruz.

Hello, teacher.

Merhaba öğretmenim.

It feels like a long time since I saw you here last.

Seni en son burada gördüğümden beri çok uzun zaman geçmiş gibi geliyor.

Is it my imagination?

Benim hayal gücüm mü?

It feels like it.

Öyle hissettiriyor.

It feels like a very long time since I last saw you here.

Seni burada son gördüğümden beri çok uzun zaman geçmiş gibi geliyor. Bir

We also have Sandra Oh,

de

another person I haven't seen for a long time.

uzun zamandır görmediğim Sandra Oh var.

Pedro Belmont

Pedro Belmont da

is here as well.

burada.

Hello, Pedro.

Merhaba Pedro.

Nice to see you back as well.

Seni de görmek güzel.

Hello, stranger.

Merhaba yabancı.

I suppose I should say, although I have to apologize, I'm still unwell.

Sanırım söylemeliyim ki, özür dilemem gerekse de, hala iyi değilim.

I'm still feeling under the weather.

Hala havanın altında hissediyorum.

I have a cold.

Soğuk algınlığım var.

It's gone to my throat and then it's gone to my chest.

Boğazıma gitti ve sonra göğsüme gitti.

And and now I am fighting

Ve şimdi

fighting the infection.

enfeksiyonla savaşıyorum.

Although the good thing is, you end up with a rather sexy deep voice.

İşin iyi yanı, sonunda oldukça seksi, derin bir sese sahip olmanız.

Yeah.

Evet.

Coming soon to a cinema near you.

Yakında yakınınızdaki bir sinemada.

Hello, also, Claudia.

Ayrıca merhaba Claudia.

Don't worry, I am unwell, but but at least

Endişelenme, hastayım ama en azından

as I always say, it could always be worse.

her zaman söylediğim gibi, her zaman daha kötü olabilir.

It's true.

Bu doğru.

It could always be always be worse, always.

Her zaman daha kötü olabilir, her zaman.

So however bad things seem, it could always be worse.

Yani işler ne kadar kötü görünürse görünsün, her zaman daha kötü olabilir.

Hello also to Hakken.

Hakken'e de merhaba.

Also, we have to.

Ayrıca mecburuz.

Hello also to Maria,

Maria,

Maria Giovanni, La Rosa.

Maria Giovanni ve La Rosa'ya da merhaba.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

I hope you are feeling good today, by the way.

Bu arada umarım bugün kendini iyi hissediyorsundur.

I hope you are feeling happy and great

Umarım biz veda ederken kendinizi mutlu ve harika hissediyorsunuzdur

as we say goodbye.

.

And yes, we are about to say goodbye to November.

Ve evet, Kasım ayına veda etmek üzereyiz.

November

Kasım

is fading away

like like the sun setting in the distance.

uzaklarda batan güneş gibi kayboluyor.

And then of course, we have December coming up.

Ve tabii ki önümüzde Aralık ayı var .

December is just around the corner, a busy month for many people.

Aralık, hemen köşede, birçok insan için yoğun bir ay.

We have Christmas.

Noelimiz var.

We have preparations for the new year.

Yeni yıl için hazırlıklarımız var.

So a lot of people getting very excited during the month of December.

Bu yüzden pek çok insan Aralık ayı boyunca çok heyecanlanıyor.

And because of my illness, I haven't been able to go outside

Ve hastalığım nedeniyle,

to put my Christmas lights on the house.

Noel ışıklarımı eve yakmak için dışarı çıkamadım.

I haven't been able to go outside and arrange all of my lovely Christmas lights.

Dışarı çıkıp tüm güzel Noel ışıklarımı ayarlayamadım.

I haven't done it yet.

Henüz yapmadım.

Normally, by now, normally I have it done by now.

Normalde, şimdiye kadar, normalde şimdiye kadar bitirmiştim.

But this year I am a little bit late, unfortunately.

Ama bu yıl maalesef biraz geç kaldım .

I am a little bit later with my Christmas lights, so I haven't done it yet.

Noel ışıklarımla biraz geç kaldım , bu yüzden henüz yapmadım.

I haven't put them up.

Onları koymadım.

I think I should get a move on because,

Sanırım harekete geçmeliyim çünkü Noel'e

well, it's only around

sadece

three weeks, just over three weeks until Christmas.

üç hafta kaldı, üç haftadan biraz fazla.

So I better get a move on.

Bu yüzden harekete geçsem iyi olur.

I better move my bum.

Kıçımı hareket ettirsem iyi olur.

I think so.

Bence de.

Who else is here today? Hello.

Bugün başka kim var? Merhaba.

Also, very nice to see you here as well.

Ayrıca sizi de burada görmek çok güzel.

Hello.

Merhaba.

To mean meme.

Meme demek.

Hello, meme meme.

Merhaba, meme meme.

Are you okay today?

Bugün iyimisin?

How are your means today?

Bugün imkanların nasıl?

Are they spreading around the world?

Dünyaya mı yayılıyorlar?

You might describe something that is passed on from one person

Bir kişiden

to another, something that spreads very quickly as a meme.

diğerine geçen, çok hızlı yayılan bir şeyi mem olarak tanımlayabilirsiniz.

It's a very interesting expression, but these days people do like to communicate.

Bu çok ilginç bir ifade ama bu günlerde insanlar iletişim kurmayı seviyor.

They like to communicate using mediums.

Ortamları kullanarak iletişim kurmayı severler.

Rather than saying things quite often,

Sık sık bir şeyler söylemek yerine,

you will see people on the internet, especially on websites like Twitter.

internette, özellikle Twitter gibi web sitelerinde insanlar göreceksiniz. Sık

You will often see people communicating

sık insanların

or expressing themselves using a meme,

bir mem,

maybe a clip from a movie or maybe something.

belki bir filmden bir klip veya başka bir şey kullanarak iletişim kurduğunu veya kendilerini ifade ettiğini görürsünüz.

A picture, a well known photograph that has been altered slightly

Bir resim, biraz değiştirilmiş iyi bilinen bir fotoğraf,

means I love means very much.

çok sevdiğim anlamına gelir.

Hello to Ken, who says, Oh,

Ah,

I will be in London and a couple of weeks for business.

birkaç hafta iş için Londra'da olacağım diyen Ken'e merhaba. Maske dışında

Are there any new restrictions besides the mask?

yeni kısıtlamalar var mı ?

Well, I believe if you are coming into the UK

Pekala, Birleşik Krallık'a

from abroad, you will you will actually have to produce.

yurt dışından geliyorsanız, gerçekten üretmek zorunda kalacağınıza inanıyorum.

I think it's something called a PCR test result and it must be negative.

Sanırım PCR test sonucu denen bir şey ve negatif olmalı.

So that's one of the things they are also going to change.

Yani bu onların da değiştirecekleri şeylerden biri.

So instead of having a little bit of quarantine,

O yüzden biraz karantinaya girmek yerine

you must also make sure that you produce a PCR test result,

bir de PCR test sonucu ürettiğinizden emin olmalısınız,

which has to be it must be.

olması gereken de öyle olmalı.

Negative, if it is positive,

Olumsuz, eğer olumluysa,

then you will have to go into isolation

o zaman her zaman olduğu gibi tecride girmek zorunda kalacaksın

just the same as it always has been.

.

So yes, that's one of the other things that has changed slightly.

Yani evet, biraz değişen diğer şeylerden biri de bu . Buraya Birleşik Krallık'a geliyorsanız,

Many more restrictions for of of where

of of of için fiilen uçabileceğiniz daha birçok kısıtlama

you can actually fly from if you are coming here to the UK.

. Şu anda kırmızı listede olan

I believe at the moment there

are some African nations now that are on the red list.

bazı Afrika uluslarının olduğuna inanıyorum .

That's what we call it.

Biz buna öyle deriz.

You see, we have our red list of countries where you can't

Görüyorsunuz, seyahat edemediğiniz

or you are not allowed to travel from.

veya seyahat etmenize izin verilmeyen ülkeleri içeren kırmızı listemiz var.

So that's that's what's happening at the moment.

Yani şu anda olan bu.

But I suppose the biggest one must be the masks.

Ama sanırım en büyüğü maskeler olmalı.

We all have to wear masks again

Hepimiz dışarıda değil

when we are in crowded places, crowded areas, not outside.

kalabalık yerlerde, kalabalık alanlardayken yine maske takmak zorundayız.

So if you are outside in the fresh air and of course, you don't

Yani dışarıda temiz havadaysanız ve tabii ki

have to wear your mask, but if you go inside or in a place

maskenizi takmanıza gerek yok ama içeriye veya kalabalık bir yere girerseniz

that is crowded, you have to put one of these on your face.

yüzünüze bunlardan birini takmanız gerekiyor.

Yes, it is back, and some people feel

Evet, geri döndü ve bazı insanlar

slightly annoyed by that.

bundan biraz rahatsız. Giymek zorunda kalmayacakları söylendiği için

They feel as if they've been cheated

kendilerini kandırılmış gibi hissediyorlar

because they were told that they wouldn't have to wear it.

.

But of course, this is one of those strange situations

Ama tabii ki bu,

where circumstances change and they can change at any moment.

şartların değiştiği ve her an değişebilecek garip durumlardan biridir.

Who knows, by the end of today,

Kim bilir, bugünün sonunda,

before today, and who knows, we might have to change something else.

bugünden önce ve kim bilir başka bir şeyi değiştirmek zorunda kalabiliriz.

Something else might change.

Başka bir şey değişebilir.

So I suppose it's a little bit unfair

Bu yüzden

to expect everything to go smoothly.

her şeyin yolunda gitmesini beklemek biraz haksızlık olur sanırım.

Sometimes there might be little surprises, little shocks

Bazen küçük sürprizler, küçük şoklar

and things that we have to change or things

ve değiştirmemiz gereken şeyler ya da eski haline

that we have to change back to.

dönmemiz gereken şeyler olabilir.

So there are some people who are not very happy about that.

Dolayısıyla bundan pek memnun olmayanlar da var.

Hello.

Merhaba.

Oh, is it?

Öyle mi?

Oh, it looks

Ah, görünüşe

as if Tommy has.

göre Tommy bulmuş.

A birthday?

Doğum günü?

Is that right?

Bu doğru mu?

Hello, Tommy. Happy birthday to you.

Merhaba, Tommy. Doğum günün kutlu olsun.

I won't ask you how old you are because you are not supposed to

Sana kaç yaşında olduğunu sormayacağım çünkü

ask a lady her age, so I will not ask your age.

bir bayana yaşını sormamalısın, o yüzden yaşını sormayacağım.

But can I say Happy birthday to you?

Ama sana mutlu yıllar diyebilir miyim?

I suppose I should give you a round of applause.

Sanırım sizi bir alkışlamalıyım.

Is that good?

İyi mi?

Yes, apparently

Evet, görünüşe göre

Tomic had a birthday this week

Tomic'in bu hafta doğum günü var

and also a new job as well,

ve aynı zamanda yeni bir işi var,

junior manager position at my work and I will get the answer tomorrow.

işyerimde küçük yönetici pozisyonu ve yarın cevabı alacağım.

So it looks as if not only is Tomic another year older,

Yani sadece Tomic bir yaş daha yaşlanmış gibi değil,

but it also looks as if you might be getting a promotion in your work.

aynı zamanda işinizde terfi alıyormuşsunuz gibi görünüyor.

So congratulations once again.

Bu yüzden bir kez daha tebrikler.

Oh my goodness,

Aman tanrım,

I can't believe it.

inanamıyorum.

I am wearing out my applause button.

Alkış düğmemi yıpratıyorum.

I think so.

Bence de. Bir

We also have a rover,

de gezici aracımız var,

Rajendra, I'm sorry,

Rajendra, üzgünüm,

I'm sorry if I'm

making mistakes today,

bugün hata yapıyorsam kusura bakmayın

but I have to be honest my brain is not really working.

ama dürüst olmam gerekirse beynim gerçekten çalışmıyor.

Yes, of course, it's a PCR test, not PCI.

Evet, tabii ki bu bir PCR testi, PCI değil.

I think that is something

Bence bu,

that you plug things into on a computer.

bir bilgisayara bir şeyler taktığınız bir şey.

I'm sorry about that.

Bunun için üzgünüm.

The PCR test, of course.

Tabii ki PCR testi.

So you have to have one of those.

Yani bunlardan birine sahip olmalısın.

It has to be negative for you to enter the country.

Ülkeye giriş yapabilmeniz için olumsuz olması gerekmektedir.

And if it's positive, then you will have to go

Ve eğer pozitif çıkarsa,

into quarantine for ten days, apparently.

görünüşe göre on gün boyunca karantinaya girmen gerekecek.

So that's the latest thing.

Demek en son şey bu.

I think

Bence insanların kafasını

one of the biggest things that's confusing people is that many of the rules

karıştıran en büyük şeylerden biri, kuralların

and many of the things that have been announced or the changes

ve duyurulan pek çok şeyin veya yapılan değişikliklerin

that are made very they are different between one place and another.

bir yerden diğerine çok farklı olması.

So you might see in one country there are certain rules that you have to abide by.

Yani bir ülkede uymanız gereken belirli kurallar olduğunu görebilirsiniz.

But then in another country, there might be completely different rules.

Ancak başka bir ülkede tamamen farklı kurallar olabilir.

Or maybe some of the rules are have been changed and you don't realize it.

Ya da belki bazı kurallar değişti ve siz bunun farkında değilsiniz.

So I think that is one of the things it is causing confusion.

Bu yüzden kafa karışıklığına neden olan şeylerden birinin bu olduğunu düşünüyorum .

I'm not going to deny that

there is a lot of confusion around.

Etrafta çok fazla kafa karışıklığı olduğunu inkar etmeyeceğim.

I suppose my advice would be just check, check

Sanırım tavsiyem,

on the updates if there are any changes.

herhangi bir değişiklik olup olmadığını kontrol etmek, güncellemeleri kontrol etmek olacaktır.

And if you are about to travel to another country or another place,

Ve başka bir ülkeye veya başka bir yere seyahat etmek üzereyseniz, yeni kuralları

then make sure you know what the new rules are.

bildiğinizden emin olun .

I suppose the biggest one here

Sanırım buradaki en büyüğü, maskenizi

is the requirement once again to wear your mask.

bir kez daha takma zorunluluğu.

So when you go into a shop or if you are on public transport,

Yani bir mağazaya girdiğinizde ya da toplu taşıma araçlarına bindiğinizde

you will once again have to wear your mask, unfortunately.

maalesef yine maskenizi takmak zorunda kalacaksınız.

Oh, thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Tomic is feeling rather,

Tomic daha çok hissediyor,

I think he's he's a little bit moved by your kind wishes.

sanırım o sizin iyi dileklerinizden biraz etkilenmiş.

I think so,

Bence de

Mr. Duncan, you are the best.

Bay Duncan, siz en iyisisiniz.

Tomorrow is my English exam.

Yarın benim İngilizce sınavım var.

Your English videos are helping me a lot.

İngilizce videolarınız bana çok yardımcı oluyor.

Thanks a ton.

Bir ton teşekkürler.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

That's very kind of you. Thank you, Pushkar.

Çok naziksiniz. Teşekkürler, Pushkar.

I hope you have a good exam tomorrow.

Umarım yarın iyi bir sınav geçirirsin.

I hope it goes well.

Umarım iyi gider.

I will

give you a one of my lucky thumbs up.

Sana şanslı başparmaklarımdan birini vereceğim.

But of course,

Ama elbette,

I only do some of the work.

işin sadece bir kısmını yapıyorum.

I only do part of the work.

Ben işin sadece bir kısmını yapıyorum.

The biggest part is you,

En büyük kısım sizsiniz,

the effort and the time and the work that you put into your study.

çalışmanız için harcadığınız çaba, zaman ve emek.

So even though I do help you

Bu nedenle,

at the end of the day and after all is said and done,

günün sonunda ve her şey söylenip yapıldıktan sonra size yardım etsem de,

it is actually you who achieves the success.

başarıya ulaşan aslında sizsiniz.

Hello to myriad

Sayısız

media me here by V.C.

medyaya merhaba ben burada V.C.

Hello.

I'm here, me here.

Merhaba.

Ben buradayım, ben buradayım.

But V-C, I hope I pronounce your name right.

Ama V-C, umarım adını doğru telaffuz etmişimdir.

I hope it came out of my mouth, right?

Umarım ağzımdan çıkmıştır, değil mi?

Can you see I haven't had a shave today,

Bugün tıraş olmadım,

so I haven't shaved my face for around two days.

bu yüzden yaklaşık iki gündür yüzümü tıraş etmedim.

So this is what my face looks like.

Yüzüm böyle görünüyor. Yatakta olduğum için

If I don't shave for a couple of days

birkaç gün tıraş olmazsam

because I was in bed, I was alone

,

feeling very sorry for myself yesterday because Steve went out

dün kendime çok üzülüyordum çünkü Steve dışarı çıktı

and also he went shopping as well.

ve o da alışverişe gitti.

I'm hoping that Steve will tell us

Steve'in

what he bought yesterday.

dün ne aldığını bize anlatacağını umuyorum.

He has treated himself to something.

Kendini bir şeyle tedavi etti.

Or should I say his mother has treated

Ya da annesinin

Mr Steve to something, something rather nice.

Bay Steve'e çok hoş bir şey ısmarladığını mı söylemeliyim?

Maiuri is here, o mayo.

Maiuri burada, mayonez.

I hope you'll read my note.

Umarım notumu okursun.

But you always buy your own.

Ama her zaman kendin alırsın.

Hello, Mary, nice to see you as well.

Merhaba Mary, ben de seni görmek güzel.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

This is what is going to happen.

Olacak olan bu.

I think I need to take a little break

Sanırım biraz ara vermem gerekiyor

for a moment.

.

I'm back, I'm sorry about that,

Döndüm, bunun için üzgünüm,

I had to drink some water, and I also had to soothe my throat.

biraz su içmem ve ayrıca boğazımı yatıştırmam gerekiyordu.

Very sorry about that.

Bunun için çok üzgünüm.

So that's going to happen a lot today.

Yani bugün çok şey olacak.

So you might notice from time to time I will vanish or disappear.

Yani zaman zaman ortadan kaybolacağımı veya ortadan kaybolacağımı fark edebilirsiniz.

And that is because,

Ve bunun nedeni,

well, basically because I'm choking.

aslında, çünkü boğuluyorum.

It's not nice.

Hoş değil.

So if I suddenly disappear, then you know why

Yani aniden ortadan kaybolursam, o zaman neden

I have to press my emergency button

acil durum düğmesine basmam gerektiğini biliyorsun

and when I do, this happens.

ve bastığımda bu oluyor.

Like that, you see, oh, that's good.

Bunun gibi, görüyorsun, oh, bu iyi.

Hello, story, story and lesson.

Merhaba, hikaye, hikaye ve ders.

I've never seen your name before on the live chat.

Canlı sohbette adını daha önce hiç görmedim.

Is it your first time here?

Burada ilk kez mi bulunuyorsun?

Interesting.

İlginç.

Very nice.

Çok güzel.

Mr. Duncan,

Bay Duncan,

who did?

kim yaptı?

We're having some very interesting

comments coming up on the live chat.

Canlı sohbette çok ilginç yorumlar alıyoruz.

Well, of course you are.

Tabii ki öylesin.

You are entitled to your opinion.

Fikrinize hakkınız var.

It doesn't necessarily mean you're right.

Bu mutlaka haklı olduğun anlamına gelmez. Tek

That's the only problem.

sorun bu.

Oh, Jimmy. Hello, Jimmy.

Ah, Jimmy. Merhaba Jimmy.

I've never given your name an echo before, but today I'm going to.

Adını daha önce hiç yankılamadım ama bugün yapacağım.

Hello, Jimmy.

Merhaba Jimmy.

Jimmy Jimmy to be watching in Hollywood.

Jimmy Jimmy Hollywood'da izliyor olacak.

So even though my throat is bad,

Yani boğazım kötü olsa da hala

I can still sing a little bit, not much.

biraz şarkı söyleyebiliyorum, fazla değil.

Oh, it is my first time here.

Buraya ilk defa geliyorum.

Hello, story, story and lesson.

Merhaba, hikaye, hikaye ve ders.

Very interesting name.

Çok ilginç bir isim. Bugün

And can I give you a round of applause because it is your first time here

buraya ilk gelişiniz olduğu için sizi bir alkışlayabilir miyim

today?

?

Why not, why not?

Neden olmasın, neden olmasın?

That's what I say. Very nice.

Ben de öyle söylüyorum. Çok güzel.

My real name is Miriam.

Gerçek adım Miryam.

Well, Miriam, welcome.

Miriam, hoş geldin.

You are watching my live stream.

Canlı yayınımı izliyorsunuz.

Unfortunately, over the past few days, I've not been very well.

Ne yazık ki, son birkaç gündür pek iyi değilim.

So I hope you will forgive me for my rough

Bu yüzden umarım kaba ve boğuk sesim için beni affedersiniz

and croaky voice.

.

I hope you will excuse me for that.

Umarım bunun için beni affedersiniz.

Oh, I see.

Ah anlıyorum.

Oh, I see.

Ah anlıyorum.

Mary is saying it feels as if today is my first day

Mary, bir aydır canlı yayınına katılmadığım için bugünün ilk günümmüş gibi hissettiğini söylüyor

because I haven't attended your live stream for a month.

.

Well, it's nice to see you back, whether you are new

Pekala, ister yeni ol, ister bu ilk seferin olsun, seni tekrar görmek güzel

or whether this is your first time.

.

You are all very welcome on my live stream.

Canlı yayınıma hepiniz hoşgeldiniz . Şimdi bir süreliğine

We're going to take a little break for a while now.

küçük bir ara vereceğiz .

I'm just trying to find something that I can put on

as Mr.

Steve comes along because I've just realized I haven't got anything to play.

Bay

Steve geldiğinde giyebileceğim bir şey bulmaya çalışıyorum çünkü oynayacak hiçbir şeyim olmadığını fark ettim.

So normally I have something to play, you see.

Yani normalde çalacak bir şeyim var, anlıyor musun?

Whilst Mr.

Steve prepares himself, well,

Bay

Steve kendini hazırlarken bir

so let's have a look, shall we?

bakalım, olur mu?

Oh yes, I think I think we will have a compilation of funny things whilst Mr.

Ah evet, sanırım Bay

Steve comes into the studio and

Steve stüdyoya gelip

prepares to join us.

bize katılmaya hazırlanırken komik şeylerden oluşan bir derlememiz olacak.

Is that is that a good idea?

Bu iyi bir fikir mi?

Okay, we will do that.

Tamam, bunu yapacağız.

Then we will be back.

Sonra geri geleceğiz.

Be right back.

Hemen dönecek. ah ah ah ah ah ah ah ah

Goo goo

goo goo.

ah

And that was that

Ve bu, kar meleğini göstermenin

there is a reason for showing the snow angel,

bir nedeni olmasıydı

and that is because about half an hour ago

ve bunun nedeni, yaklaşık yarım saat önce

it was trying to snow.

kar yağmaya çalışmasıydı.

Can you believe it?

Buna inanabiliyor musun?

Okay, everyone stand by. Here he comes.

Tamam, herkes beklemede kalsın. İşte geliyor.

Yes, it's the man you've all been waiting for.

Evet, hepinizin beklediği adam bu.

I'm so glad he's here.

Burada olduğu için çok mutluyum.

Hello.

Merhaba.

It is, Mr.

Bay

Duncan, I've got to be careful with my voice as well as well

Duncan, sesime de dikkat etmeliyim

because I'm still recovering from the cold that I gave you

çünkü

while I'm assuming you got it from me.

benden kaptığınızı farz ederken size verdiğim soğuk algınlığından hâlâ kurtuluyorum.

I did. Lovely to be here.

Yaptım. Burada olmak çok güzel.

Lovely to be with you, Mr. Duncan.

Sizinle olmak çok güzel, Bay Duncan.

I need you today, do you?

Bugün sana ihtiyacım var, değil mi?

You are what I call my backup.

Sen benim yedeğim dediğim kişisin.

You are my backup.

Sen benim yedeğimsin.

Or I suppose a more modern phrase would be,

Ya da sanırım daha modern bir tabir,

you are my wingman wingman.

sen benim kanat adamımsın.

So, so quite often when a man goes out looking for a female company, oh, not us,

Yani, çoğu zaman bir erkek bir kadın şirketi aramaya çıktığında, oh, biz değil,

he might.

o olabilir. Oradayken

He might take a friend

with him to give him some moral support whilst he's there.

ona biraz manevi destek vermesi için yanına bir arkadaş alabilir .

So the man does not look so sad and lonely.

Yani adam o kadar üzgün ve yalnız görünmüyor. Görünüşe göre yılın bu zamanında

It always looks better if you are with another person when you are out

looking for a date or looking for

bir randevu ararken veya

that special

o özel

someone apparently at this time of year, Steve.

birini ararken başka biriyle birlikte olmak her zaman daha iyi görünür, Steve.

People start looking for a little bit of cash.

İnsanlar biraz nakit aramaya başlar.

Will love to keep them going.

Devam etmelerini çok sevecek.

Joe, during the Crimean single people.

Joe, Kırım bekarları sırasında.

So single people. Yes, yes.

Yani bekar insanlar. Evet evet.

I suppose we should make sure that that clear single

Sanırım, Noel yaklaşırken, bekar

people are looking for a little bit of casual love

insanların tatil sezonunda biraz gündelik aşk aradıklarından emin olmalıyız

during the holiday season as Christmas approaches.

.

So apparently this is quite this is quite common.

Yani görünüşe göre bu oldukça yaygın.

This happens.

Bu olur.

They call it snow globe being apparently snow globe.

Görünüşe göre kar küresi olan kar küresi diyorlar.

Being a snow globe is when you have a relationship

Kar küresi olmak, Noel döneminde tatil döneminde biriyle ilişkiniz olduğu zamandır

with someone over the holiday period during the Christmas period.

.

So you are not alone.

Yani tek başına değilsin.

Well, it's understandable.

Bu anlaşılabilir.

Christmas is that time of year

Noel, birçok insan için yılın o zamanıdır ve

for a lot of people where

if you are alone, it can be very sad and depressing.

yalnızsanız çok üzücü ve iç karartıcı olabilir.

So it's very understandable that you would want to be

Bu yüzden

with somebody over Christmas, even if it was just family. Yes.

Noel'de birisiyle birlikte olmak istemeniz çok anlaşılır, bu sadece aile olsa bile. Evet.

For example.

Örneğin.

So yes, this time of the year, people try and find somebody

Yani evet, yılın bu zamanında insanlar birini bulmaya çalışır

and then they dump them in the new year.

ve sonra yeni yılda onu terk ederler.

This is the this snow globe being phrase refers

Bu kar küresi tabiri,

to the fact that people will try and find somebody for the Christmas period,

insanların Noel dönemi için birini bulmaya çalışacakları

and then one or other of them

ve sonra biri veya diğerinin

may be upset because one just then dumps them in the new year

üzülebileceği, çünkü yeni yılda biri onları terk ettiği için yeni yılda terk edebileceği gerçeğini ifade eder.

because they've only been using them for company.

onları şirket için kullanıyor.

Yes, and comfort during that period, that's it.

Evet ve o dönemdeki rahatlık, işte bu kadar.

So it's a very interesting,

Yani çok ilginç bir durum,

I suppose, if both people know what what this situation is.

sanırım iki kişi de bu durumun ne olduğunu biliyorsa.

So if both people in the relationship

Dolayısıyla, ilişkideki her iki kişi de

know that it is, it's casual and will only last for a short time . So.

bunun böyle olduğunu biliyorsa, bu geçicidir ve yalnızca kısa bir süre devam eder. Bu yüzden.

So just after New Year's Day, they will say, Okay, thanks.

Yılbaşından hemen sonra, Tamam, teşekkürler diyecekler. Seninle

It's been really good having some time with you and keeping each of the company.

biraz zaman geçirmek ve her bir şirketi elinde tutmak gerçekten güzeldi.

And now they they might go their separate ways.

Ve şimdi kendi yollarına gidebilirler.

Or of course, sometimes Steve, they might decide

Ya da tabii ki, bazen Steve,

that they are actually in love could happen and they decide

gerçekten aşık olabileceklerine karar verebilirler ve

that maybe it is a relationship and they want to stay together.

bunun bir ilişki olabileceğine ve birlikte kalmak istediklerine karar verebilirler.

So it's not not always temporary might meet at a Christmas party.

Yani bir Noel partisinde buluşmak her zaman geçici değildir.

And of course, if you're going to visit friends and family,

Ve tabii ki, arkadaşlarınızı ve ailenizi ziyaret edecekseniz,

there is pressure isn't there that you're not.

orada olmadığınız konusunda bir baskı yok.

Sometimes there is pressure that to find somebody to take along

Bazen yanınıza alacak birini bulma baskısı vardır

because it's nice not to be on your own at a party somewhere.

çünkü bir yerlerde bir partide tek başınıza olmamak güzeldir.

So yes, maybe we should break up and then we can find,

Yani evet, belki de ayrılmalıyız ve sonra

you know, see how much fun we can have snow driving this Christmas.

bu Noel'de karda araba sürerken ne kadar eğlenebileceğimizi görebiliriz.

The only problem is the only problem is I am sure that no one would want us to.

Tek sorun şu ki, kimsenin bizim yapmamızı istemeyeceğinden eminim.

In fact, that's you and I.

Aslında, bu sen ve ben varız.

So not both of us, but or or just you.

Yani ikimiz de değil, ya da ya da sadece sen.

But but but I don't think anyone, anyone

Ama ama ama kimsenin, kimsenin

would want

us nearby or near them at Christmas time.

Noel zamanı bizi yakınında veya yakınında isteyeceğini sanmıyorum.

We're not the only ones, by the way, suffering

Bu arada, soğuk algınlığı ve boğaz ağrısı çeken sadece biz değiliz

from colds, bad throats.

. Demek

I mean, add, ADHD has also said who of course, is in

istediğim, ekle, DEHB ayrıca Birleşik

the UK, has also mentioned that he's got one

Krallık'ta olanların da bir tane olduğundan bahsettiğini

and there are there is something called a super cold.

ve süper soğuk denen bir şey olduğunu söyledi.

They're calling it a super cold.

Buna süper soğuk diyorlar.

And at the moment, there is nothing super about it, by the way.

Ve bu arada, şu anda bunda süper bir şey yok .

There is a cold that people are having because a lot of people haven't

İnsanların sahip olduğu bir soğuk algınlığı var çünkü son iki yıldır tecrit nedeniyle pek çok insan nezle olmuyor

been catching colds because of lockdowns

over the past two years,

,

our resistance to colds has reduced and now when we're getting them

soğuğa karşı direncimiz azaldı ve şimdi soğuk algınlığına yakalandık

because we are out and about and meeting people.

çünkü dışarıdayız ve buluşuyoruz insanlar.

There's a particular coal that's really affecting people

İnsanları gerçekten etkileyen

and really laying them low, making them feel bad and sick

ve onları gerçekten alçaltan, uzun bir süre kendilerini kötü ve hasta hissetmelerine neden olan belirli bir kömür var

for a long period of time because our immune systems haven't been

çünkü bağışıklık sistemlerimiz

primed to this sort of regular

exposure to these types of seasonal viruses. Yes.

bu tür mevsimsel virüslere bu tür düzenli maruz kalmaya hazır değil. Evet.

Yeah.

So a lot of people are getting it.

Evet.

Yani birçok insan alıyor.

Few people at work have been off for like a week.

İş yerinde çok az insan bir hafta kadar izinli.

I didn't get it too badly, but you have really been effective

Çok kötü anlamadım ama gerçekten etkili oldun

because you don't usually get affected with cold.

çünkü genellikle soğuktan etkilenmezsin.

And so I have them all the time.

Ve bu yüzden onlara her zaman sahibim.

I bring them back home.

Onları eve geri getiriyorum.

I probably have three or four year. Yes.

Muhtemelen 3-4 yılım var. Evet.

And you never get them.

Ve onları asla elde edemezsin.

But this one, you've had it worse than me. Hmm.

Ama bu, benden beterini yaşadın. Hmm.

So I'm not quite sure why I'm and I'm still suffering, by the way.

Bu yüzden neden acı çektiğimden tam olarak emin değilim ve bu arada hala acı çekiyorum.

I still have it.

Ona hala sahibim.

So now and again today, you might notice that we disappear.

Yani bugün ara sıra ortadan kaybolduğumuzu fark edebilirsiniz.

If we if we suddenly vanish, then the reason is because I'm choking

Eğer birdenbire ortadan kaybolursak, bunun nedeni,

that Urrutia is cooking again every week.

Urrutia'nın her hafta yeniden yemek yapmasından dolayı boğuluyor olmamdır.

Claudia is busy in the kitchen.

Claudia mutfakta meşgul.

Claudia is.

Claudia öyle.

Well, no, that's Claudia.

Hayır, bu Claudia.

Oh yes, Belarus is Claudia.

Ah evet, Belarus Claudia'dır.

Well, it doesn't come right, OK?

Doğru gelmiyor, tamam mı?

I just had what I call.

Sadece dediğim şeyi yaptım.

I call Claudia or Claudia Belarus, because that's how she appears on the live chat.

Claudia veya Claudia Belarus'u arıyorum çünkü canlı sohbette öyle görünüyor.

That's all right.

And cooking meat and potatoes?

Tamam.

Ve et ve patates pişirmek?

Oh, that sounds like the perfect combination.

Oh, kulağa mükemmel bir kombinasyon gibi geliyor .

Sounds nice. Always cooking something.

Kulağa hoş geliyor. Her zaman bir şeyler pişirmek.

I've got.

Sahibim.

Congratulations.

Tebrikler. Zaten var mı

Have you already?

?

Isn't Thomas got something going on?

Thomas'ta bir şeyler dönmüyor mu?

I had a birthday or a promotion or something?

Doğum günüm mü vardı, promosyon falan mı?

Did you say both? Both.

İkisi de mi dedin? İkisi birden.

So last week for Tomic, he had a birthday,

Geçen hafta Tomic'in doğum günü vardı

and also it looks like he will also be getting a promotion in his job.

ve görünüşe göre işinde de terfi alacak.

I believe it's managerial.

yönetsel olduğuna inanıyorum.

Oh, I'm not.

Ah, değilim.

OK. Now we don't know Tomic very well.

TAMAM. Artık Tomic'i çok iyi tanımıyoruz.

We don't know. Most of you very well.

Bilmiyoruz. Çoğunuz çok iyisiniz.

That's one of the things we sometimes we sometimes talk about this, don't we?

Bazen bunun hakkında konuştuğumuz şeylerden biri de bu, değil mi?

Yes, we don't actually know any of you very well.

Evet, aslında hiçbirinizi çok iyi tanımıyoruz.

However, you you probably know more than know about us.

Ancak, muhtemelen bizim hakkımızda bildiklerinizden daha fazlasını biliyorsunuzdur.

I wish I could speak today.

Keşke bugün konuşabilseydim.

You know more about us than we do about you.

Bizim hakkımızda, sizin hakkınızda bildiğimizden daha fazlasını biliyorsunuz.

But I have a feeling that Tomic might be a strict

Ama içimde Tomic'in katı

and harsh boss.

ve haşin bir patron olabileceğine dair bir his var.

He's going up in the world, and that's what you say

O dünyada yükseliyor ve

when somebody gets a promotion and gets a better job.

biri terfi alıp daha iyi bir iş bulduğunda böyle söylenir.

We say that they're going up in the world.

Dünyada yükseldiklerini söylüyoruz.

It's an expression that is commonly used in the UK.

İngiltere'de yaygın olarak kullanılan bir ifadedir.

Oh, you're going up in the world if somebody buys a bigger house

Oh, eğer birisi daha büyük bir ev satın alırsa

or they get a better job or a bigger car, so you're going up in the world.

veya daha iyi bir iş veya daha büyük bir araba alırsa, dünyada yükselirsiniz, yani dünyada yükselirsiniz.

Another one you can uses is you have a step up the ladder,

Kullanabileceğiniz bir diğer yöntem de, merdivenden yukarı çıkmanız, merdiveni

step up the ladder, you go from one level, you go up to the next level.

çıkmanız, bir seviyeden bir sonraki seviyeye çıkmanızdır.

So so if you are working in a job and you are just general staff

Yani bir işte çalışıyorsanız ve sadece genelkurmaysanız

and then you get a promotion, maybe you will be promoted to supervisor

ve sonra bir terfi alırsanız, belki amir

or assistant manager or maybe even manager.

veya müdür yardımcılığına , hatta belki müdürlüğe terfi edersiniz.

Oh, fancy pants.

Oh, süslü pantolonlar.

I was a manager in in a previous job,

Daha önceki bir işte yöneticiydim,

in a previous, you know, long time ago, 25 years ago,

bir önceki işte, bilirsiniz, uzun zaman önce, 25 yıl önce

and I didn't like it.

ve bundan hoşlanmadım.

I did it for four years.

Dört yıl boyunca yaptım.

I was a sales manager and I didn't like it.

Satış müdürüydüm ve bundan hoşlanmadım.

So we left and then went back to just doing sales.

Biz de ayrıldık ve sonra sadece satış yapmaya geri döndük. Yönetim materyali olmadığınızı

I think it would be fair to say that you are not management material.

söylemenin adil olacağını düşünüyorum .

Well, it's not that it's I just

Şey, ben sadece oldukça

I'm quite a people person,

insancıl biri olduğumdan değil,

but when people do what I expect them to do. OK,

ama insanlar onlardan yapmalarını beklediğim şeyi yaptığında. Tamam,

can I just I get quite stressed.

biraz strese girebilir miyim?

Can I tell everyone what you were doing this morning?

Herkese bu sabah ne yaptığını söyleyebilir miyim?

Because Mr Steve is such a people person?

Bay Steve böyle bir insan olduğu için mi?

He loves pizza. No, no, nothing.

Pizzayı sever. Hayır, hayır, hiçbir şey.

All right. Okay.

Elbette. Tamam aşkım.

With Steve Steve, we have to do something.

Steve Steve ile bir şeyler yapmalıyız.

A coffee break.

Bir kahve molası.

Just just a moment.

Sadece bir dakika.

Oh, well, that was fun.

Bu eğlenceliydi.

Back with we're back.

Geri ile geri döndük. Size

I have to tell you, Mr.

söylemeliyim ki, Bay

Duncan, when when we leave and Mr.

Duncan, ayrıldığımızda ve Bay

Duncan puts that on the screen, he's literally having a coughing fit.

Duncan bunu ekrana koyduğunda, kelimenin tam anlamıyla öksürük krizi geçiriyor.

I was just choking my guts and bringing up all sorts of horrible.

Sadece bağırsaklarımı boğuyordum ve her türlü korkunç şeyi gündeme getiriyordum.

OK, shall we say green. Is it green?

Tamam, yeşil diyelim mi? yeşil mi

Yes. The color, the color that I am bringing from my lungs

Evet. Renk, ciğerlerimden

and my throat is is a lovely shade of green. Yes.

ve boğazımdan getirdiğim renk yeşilin çok güzel bir tonu. Evet.

And of course, the atmosphere is very smoky around here at the moment

Ve tabii ki, şu anda buralarda atmosfer çok dumanlı

because everyone's lighting their fires and knowingly

çünkü herkes ateş yakıyor ve bilerek

making things even worse.

her şeyi daha da kötüleştiriyor.

I was going to mention something about Tomek as well,

Tomek hakkında da bir şeylerden bahsedecektim,

because if Tomic is watching, I think he is

çünkü Tomic izliyorsa, sanırım o

that at work, talking of sales.

iş başında, satıştan bahsediyor.

So I'm in sales.

Yani satıştayım.

I think Tomic is as well.

Sanırım Tomic de öyle.

I'm not entirely sure.

Tam olarak emin değilim.

Okay, wait, wait.

Tamam, bekle, bekle.

We've got something at work that we had.

İş yerinde sahip olduğumuz bir şey var. Şu

We're doing a course at the moment,

anda

which is from the Netherlands

called the Energy Project,

which I thought it was quite interesting.

oldukça ilginç olduğunu düşündüğüm Enerji Projesi adlı Hollanda'dan bir kurs yapıyoruz.

I wonder if Thomas watching has he heard of this?

Acaba izleyen Thomas bunu duydu mu?

Is this to do with motivation?

Bunun motivasyonla ilgisi var mı?

It's to do with no.

Hayırla alakası var.

It's to do with managing your energy levels during the working day.

Bu, iş günü boyunca enerji seviyenizi yönetmekle ilgilidir.

Oh dear.

Ah hayatım.

And I mean, there's nothing really new in there

Ve demek istediğim, orada muhtemelen bilmediğiniz gerçekten yeni bir şey yok

that you probably didn't know already, but it's sort of,

, ama bu bir nevi,

yeah, it's about taking breaks and not carrying on all that.

evet, ara vermek ve tüm bunları sürdürmemekle ilgili.

It's about making sure that you've got enough energy

Bu, gün içinde yapmak istediğiniz tüm görevleri yapmak için yeterli enerjiye sahip olduğunuzdan emin olmakla ilgilidir

to do all the tasks you want to do during the day.

.

And what is the best way of doing that?

Ve bunu yapmanın en iyi yolu nedir?

The worst way being just never stopping.

Hiç durmamanın en kötü yolu.

So just wondering whether you know, Telmex watching,

Yani sadece biliyor musunuz, Telmex izliyor,

if he's heard of the energy project needs something from the Netherlands

enerji projesinin Hollanda'dan ihtiyacı olan bir şeyi duyup duymadığını

we're using here in the company I work for.

burada çalıştığım şirkette kullanıyoruz .

If I if I had my way, if I was the boss of a company,

Elimden gelse, bir şirketin patronu olsam, saat 2:30 gibi

I would allow everyone to have half an hour's

herkesin yarım saat

sleep at around about 2:30.

uyumasına izin verirdim.

I always find during the working day

Her zaman çalıştığım iş günü boyunca her

when I used to work all the time.

zaman bulurum.

Some people say that I don't work anymore, but I do.

Bazı insanlar artık çalışmadığımı söylüyor ama çalışıyorum.

This is work, trust me.

Bu iş, güven bana.

But I would say that around about 2:30

Ama öğleden sonra 2:30

to around 3:00

ile 3:00 arası

in the afternoon is the worst period at work.

işteki en kötü dönem diyebilirim.

I don't know why that period of time always seems to go by so slowly.

Bu zaman diliminin neden her zaman bu kadar yavaş geçtiğini bilmiyorum.

So I think, I think to make the day go faster, we should all be allowed

Bu yüzden, bence, günün daha hızlı geçmesi için,

to have half an hour's sleep at around about 2:30 in the afternoon.

öğleden sonra 2:30 civarında hepimizin yarım saat uyumasına izin verilmeli.

So everyone at work, so you can all just stop what you're doing

Yani herkes işte, yani hepiniz yaptığınız işi bırakabilir

and then have a little rest, a little sleep and then go back to work

ve sonra biraz dinlenebilir, biraz uyuyabilir ve sonrasında işinize geri dönebilirsiniz

afterwards.

.

And I think they have the afternoon then will be more pleasant.

Ve bence öğleden sonraları daha hoş olacak.

Well, of course, in many countries,

Pekala, pek çok ülkede,

I think they do it and

bence bunu yapıyorlar ve

they used to do it, certainly in France, in Spain and many European countries.

eskiden de yapıyorlardı, kesinlikle Fransa'da, İspanya'da ve birçok Avrupa ülkesinde.

They do have a long break in the afternoon

Öğleden sonra uzun bir ara veriyorlar

and then work more into the evening hours.

ve daha sonra akşam saatlerine kadar çalışıyorlar.

You see, in the UK we've got we've always had this very strict

Görüyorsunuz, Birleşik Krallık'ta her zaman bu çok katı

nine to five yes, working hours policy.

dokuzdan beşe evet, çalışma saatleri politikamız oldu.

So you start, you start at nine, you finish at 5:00 in the afternoon.

Yani başlıyorsun, dokuzda başlıyorsun, öğleden sonra 5:00'te bitiriyorsun. Bu

So we often call that nine to five with just a one hour break at lunch time,

nedenle, öğle yemeğinde sadece bir saatlik bir mola ile genellikle dokuzdan beşe,

usually between maybe one and two or twelve and half one.

genellikle bir ile iki veya on iki buçuk arasında deriz.

But particularly,

Ama özellikle,

I think it's mainly to do with countries where the weather is a lot hotter.

bunun esas olarak havanın çok daha sıcak olduğu ülkelerle ilgili olduğunu düşünüyorum. Daha

Then people will take a longer break in the afternoon

sonra insanlar öğleden sonra daha uzun bir mola verecek

and then the shops, for example, and offices

ve ardından örneğin mağazalar ve ofisler

reopen later on in the afternoon when it's cooled off a bit

öğleden sonra biraz serinlediğinde yeniden açılacak

and then people work later on into the evening.

ve ardından insanlar daha sonra akşama kadar çalışacak.

So they probably do the same hours.

Yani muhtemelen aynı saatlerde yapıyorlar.

But with a larger gap in the afternoon, it happens.

Ancak öğleden sonra daha büyük bir boşlukla olur.

It still happens now. Yes.

Şimdi hala oluyor. Evet.

So certainly hot countries do.

Yani kesinlikle sıcak ülkeler yapar.

And I know, I know in China, they have very long rests.

Ve biliyorum, Çin'de çok uzun dinlenme süreleri olduğunu biliyorum.

Most people sleep just after lunch.

Çoğu insan öğle yemeğinden hemen sonra uyur. Öğleden sonra işe dönmeden önce uyumak için

They will have about 4040 minutes, or maybe an hour or two

yaklaşık 4040 dakikaları veya belki bir veya iki saatleri olacak

to sleep as well before they go back to work in the afternoon.

.

Anyway, Steve, we have some things to talk about it today.

Her neyse, Steve, bugün bunun hakkında konuşacak bazı şeylerimiz var.

We have the live chat.

Canlı sohbetimiz var.

We have me here, we have Mr Steve, who is doing his best

Burada ben varım, öksürüklerini bastırmak için elinden geleni yapan Bay Steve var

to suppress his coughs.

.

Now you went out yesterday, you left me all alone.

Şimdi dün dışarı çıktın, beni yapayalnız bıraktın.

Well, yes.

İyi evet.

So I was sick yesterday, but Steve went out yesterday

Dün hastaydım ama Steve dün dışarı çıktı

and you went to do a little bit of shopping.

ve sen de biraz alışveriş yapmaya gittin .

Well, I wondered whether you'd mentioned something because if.

Şey, bir şeyden bahsedip bahsetmediğini merak ettim çünkü eğer.

Somebody a couple of people asked, What did I buy yesterday? Yes.

Biri birkaç kişi sordu, Dün ne aldım? Evet.

So you've already told them everything that I did yesterday.

Yani onlara dün yaptığım her şeyi anlattın .

I haven't. I'm joking. OK.

bende yok Şaka yapıyorum. TAMAM.

So let me get to the point.

Öyleyse konuya geleyim.

So Steve yesterday went out shopping.

Steve dün alışverişe çıktı.

His mother decided to treat him to something very nice.

Annesi ona çok güzel bir şey ısmarlamaya karar verdi.

And this is something miss.

Ve bu bir şey özledim.

Yes. Well, yes.

Evet. İyi evet.

I don't think we need to specify,

Belirtmemize gerek yok bence

but a mother can be generous at any time.

ama bir anne her an cömert olabilir.

But yes, Steve Steve is having an early Christmas present.

Ama evet, Steve Steve erken bir Noel hediyesi alıyor.

Okay, let me let me carry on telling the story,

Tamam, izin verin hikayeyi anlatmaya devam edeyim

and I will get to the end of this story.

ve bu hikayenin sonuna geleceğim.

Honestly, and quite often, Steve Steve is very good

Dürüst olmak gerekirse ve çoğu zaman, Steve Steve çok iyidir

because he doesn't buy things all the time, so he will wear his.

çünkü her zaman bir şeyler almaz , bu yüzden onunkini giyer.

He will wear his clothes.

Kıyafetlerini giyecek.

He will wear them until they virtually fall to pieces.

Neredeyse parçalara ayrılana kadar onları giyecek.

And he has some lovely suits that he wears for work.

Ve iş için giydiği çok güzel takımları var .

The only problem is he often wears them out,

Tek sorun, onları sık sık eskitiyor,

so because he wears them a lot.

bu yüzden onları çok giyiyor.

So he's decided to get a new suit because the other ones

Bu yüzden yeni bir takım elbise almaya karar verdi çünkü diğerleri,

are starting to fall to pieces, especially the trousers.

özellikle pantolonlar parçalanmaya başlıyor.

That's all I'm saying.

Tüm söylediğim bu.

But your mother said, treat yourself to a new suit.

Ama annen kendine yeni bir takım elbise giy dedi.

And then she will pay for it.

Ve sonra bunun bedelini ödeyecek.

Well, so that's to a certain amount.

Yani belli bir miktara kadar.

Yes, anyway, that's not really important.

Evet, her neyse, bu pek önemli değil.

That's not part of the story for Christmas.

Bu, Noel hikayesinin bir parçası değil .

Let me just.

Bana izin ver sadece.

But Steve is a fussy person.

Ama Steve telaşlı bir insandır.

He's quite fussy sometimes.

Bazen oldukça telaşlıdır.

So he wants a suit that you can actually put in the washing machine.

Bu yüzden gerçekten çamaşır makinesine atabileceğiniz bir takım elbise istiyor .

And there are suits.

Ve takım elbise var.

There are suits, smart suits that you wear for the office

Ofis

or for work that you can actually wash in the washing machine.

ya da iş için giydiğiniz ve aslında çamaşır makinesinde yıkayabileceğiniz takım elbiseler, akıllı takımlar var.

But you had a lot of difficulty finding one. Yes.

Ama bulmakta çok zorluk çektin . Evet.

So for many years now, I've always bought

Bu yüzden uzun yıllardır,

machine washable suits for work because normally

iş için her zaman makinede yıkanabilir takımlar satın aldım çünkü normalde yün içerdiği için

you have to have a suit dry cleaned because it contains wool.

bir takım elbiseyi kuru temizleme yaptırmanız gerekir .

Yes, they're horrible to to treat, and I hate the inconvenience

Evet, tedavi edilmesi korkunç bir şey ve

of having to have a suit dry cleaned.

bir takım elbiseyi kuru temizlemeye vermenin verdiği rahatsızlıktan nefret ediyorum.

And what happens is that I mean, if you free,

Ve olan şu ki, demek istediğim , eğer özgürseniz, uygunsuz olduğu için

you don't tend to do it very often because it's inconvenient.

bunu çok sık yapma eğiliminde olmazsınız .

You've got to take it somewhere.

Onu bir yere götürmelisin.

You've got to then remember to go back and it could be out of you.

O zaman geri dönmeyi hatırlamalısın ve bu senin dışında olabilir.

I hate that kind of inconvenience.

Bu tür rahatsızlıklardan nefret ediyorum.

Plus, I think if you were wearing a pair

Ayrıca, iş için takım

of jeans every day, like you would a suit trousers for work,

elbise giydiğiniz gibi her gün bir kot pantolon giyiyor olsaydınız, o pantolonları

how often would you want to actually wash those trousers?

ne sıklıkla yıkamak istersiniz ?

You probably want to wash them at least once a week or else you don't

Muhtemelen haftada en az bir kez yıkamak istersiniz veya

when it's dry, when a suit needs dry cleaning because dry cleaning,

kuruduğunda, bir takım elbise kuru temizlemeye ihtiyaç duyduğunda yıkamazsınız,

but you can't be totally inconvenient to take it every week anyway.

ancak zaten her hafta yıkamak için tamamen sakıncalı olamazsınız.

So yes.

Yani evet.

So I discovered many years ago, you can buy machine washable suits.

Bu yüzden yıllar önce keşfettim, makinede yıkanabilir takım elbise satın alabilirsin.

Okay, they're not quite.

Tamam, tam değiller.

They don't look quite as nice as the standard suit, but

Standart takım elbise kadar güzel görünmüyorlar ama

you just put them in the washing machine on a very gentle wash

onları çamaşır makinesine çok nazik bir yıkamayla koyuyorsunuz

and then you just hang them out and virtually.

ve sonra onları neredeyse asıyorsunuz.

The jacket doesn't need clean. It doesn't need ironing.

Ceketin temizlenmeye ihtiyacı yok. Ütü gerektirmez.

The trousers need ironing.

Pantolonun ütülenmesi gerekiyor.

They don't shrink. It's perfect.

Küçülmezler. Mükemmel.

So I buy two pairs of trousers with suits and then I can wash one

Bu yüzden takım elbiseli iki pantolon alıyorum ve sonra birini

and the other one.

ve diğerini yıkayabiliyorum.

I can be wearing an ironing and it's brilliant, but

Ütü yapıyor olabilirim ve bu harika, ama bu yıl bir

I have found struggle to find one this year.

tane bulmakta zorlandım .

But yes, because for whatever reason,

Ama evet, çünkü her ne sebeple olursa olsun,

a lot of the shops now won't stock all the items.

birçok dükkan artık tüm ürünleri stoklamıyor.

They'll only stock certain ones.

Sadece belirli olanları stoklayacaklar.

But I found one, but I went to a shop tried.

Ama bir tane buldum ama denedim bir dükkana gittim.

You have to order it online. That's it.

İnternetten sipariş etmeniz gerekiyor. Bu kadar.

So there is there's still a little bit of waiting.

Yani hala biraz beklemek var.

So but quite often, but I remember the days, Steve,

Yani, ama oldukça sık, ama Steve,

where you would go to a shop and you had to have your suit made

bir dükkana gittiğin ve takım elbiseni diktirmen gerektiği

and you would have to wait for about two or three weeks whilst they made it so.

ve onlar dikilirken yaklaşık iki veya üç hafta beklemek zorunda kaldığın günleri hatırlıyorum.

So quite often you can go into a suit shop and pick one

Çoğu zaman bir takım elbise mağazasına gidip bir tane seçip

and buy it straight away, but yours is a little bit

hemen satın alabilirsiniz, ancak sizinki

more difficult to get hold of only because it's a machine washable.

sadece makinede yıkanabilir olduğu için elde etmesi biraz daha zordur.

So they said to me, Try this style and see if you like this style.

Bu yüzden bana, Bu stili dene ve bu stili beğenip beğenmediğini gör dediler.

Mm-Hmm.

And if you do, we can order it the same style, the size,

Mm-Hmm.

Ve yaparsanız, aynı stilde, boyutta sipariş verebiliriz,

because we don't stop the machine washable ones, you have to order those online.

çünkü makinede yıkanabilir olanları durdurmuyoruz, bunları çevrimiçi sipariş etmeniz gerekiyor.

Yes. So, you know, couldn't just

Evet. Yani, bilirsin, eğer

if you can just I'm lucky because I'm

yapabilirsen yapamazsın, ben şanslıyım çünkü

a sort of what must be quite a standard size for a man.

bir erkek için oldukça standart bir bedenim var. Steve'in her bedene, her şeye, her şeye uyan

I can always manage to pick a suit that fits straight off the shelf

bir takım elbise seçmeyi her zaman başarabilirim

of the peg every size, everything, everything of Steve.

.

All of the sizes

Tüm boyutlar

are fairly standard, except one thing

oldukça standart, bir şey dışında

I won't say what

ne olduğunu söylemeyeceğim

that. Overseas now, how many now?

. Yurtdışı şimdi, kaç şimdi?

So, yes, yes, for some people, if they're, for example,

Yani, evet, evet, bazı insanlar için, örneğin

if they might have short legs or something

kısa bacakları veya benzeri bir şeyleri varsa

or they might be their proportions, don't fit

veya orantıları varsa, raftan alabileceğiniz

with what our standard size suits you can get off the shelf.

standart beden takımlarımıza uymuyorlar .

Yeah, but I've always been lucky in that I can do that,

Evet, ama bunu yapabildiğim için her zaman şanslıydım , bu

so I don't have to have a suit made, which costs obviously a lot of money.

yüzden takım elbise yaptırmak zorunda kalmıyorum ki bu da açıkçası çok paraya mal oluyor.

But yet, anyway, that's a story.

Ama yine de, her neyse, bu bir hikaye.

Yeah, mum said. What do you want for Christmas?

Evet, dedi annem. Yılbaşı için ne istersin?

And I said, Well, I do need a new suit.

Ben de "Yeni bir takım elbiseye ihtiyacım var" dedim.

And she said, Right, I'll buy you that.

Ve dedi ki, Tamam, sana bunu alacağım.

What?

She doesn't realize it's cost twice as much

Ne? Bana harcamak istediğinin

iki katına mal olduğunun farkında değil

as what she wanted to spend on me, but that's fine.

ama sorun değil. Şubatta olan

She can combine it

with my birthday present, which is in February, and pay for the lot.

doğum günü hediyemle birleştirip parasını ödeyebilir.

That's it. So.

Bu kadar. Bu yüzden.

So when your birthday arrives early next year,

Böylece, gelecek yılın başlarında doğum gününüz geldiğinde ,

you won't get anything from your mummy because she's already bought you your suit

annenizden hiçbir şey alamayacaksınız çünkü o unutulmadığı sürece takım elbisenizi zaten satın almıştır

unless she's forgotten.

.

I do think it's a little

embarrassing that, you know, at the age of 60,

60 yaşında

my mother is still buying me clothes, so that's

annemin bana hala kıyafet alıyor olmasının biraz utanç verici olduğunu düşünüyorum, bu yüzden o kadar

if that's slightly embarrassing not to be admitting to that well.

iyi itiraf etmemek biraz utanç vericiyse.

Well, Mother's always treat their children, no matter

Pekala, Anneler çocuklarına her zaman davranır,

how old they are, if they're 40, 50, 60.

kaç yaşında olurlarsa olsunlar, 40, 50, 60

And as long as the parent, of course, is still alive,

they will treat their children to something.

.

They will treat their children to something friend Martin is watching today.

Çocuklarını bugün arkadaşı Martin'in izlediği bir şeye ısmarlayacaklar.

Martin Martello, Martin, nice to see you here today,

Martin Martello, Martin, bugün seni burada görmek güzel,

friend of mine from many of the

acting groups that I'm with

birlikte olduğum birçok oyunculuk grubundan arkadaşım

and we've acted together many times on stage acting .

ve birçok kez sahne oyunculuğunda birlikte oynadık.

Thank you for that.

Bunun için teşekkür ederim.

We are professional, even though they are amateur groups.

Amatör gruplar olsalar da biz profesyoneliz.

Anyway, Steve.

Her neyse, Steve. Sanırım

He's got a show coming up this week, I think.

bu hafta bir şovu var .

Okay, so well, good luck with that.

Tamam, peki, iyi şanslar.

Oh, you get in.

Oh, içeri girdin.

I thought, you're going to advertise it?

Reklamını mı yapacaksın diye düşündüm.

Yes, I will.

Evet yapacağım.

Okay, Steve, I'm just saying

Pekala Steve, sadece

I thought, I thought for a moment you were going to advertise it.

bir an için bunun reklamını yapacağını düşündüğümü söylüyorum.

But so if anyone, if you fancy flying

Ama eğer birileri, dünyanın neresinde olursanız olun uçmayı hayal ediyorsanız,

from wherever you are in the world to go and see Martin Show.

Martin Show'u görmeye gidin.

Tickets are available.

Biletler mevcuttur.

Yes, definitely.

Evet kesinlikle.

What was I going to say? Yes?

Ne diyecektim? Evet?

Well, aid, you could go because, you know, not living very far away.

Yardım, gidebilirsin çünkü bilirsin, çok uzakta yaşamıyorsun.

And yeah, we're advertising.

Ve evet, reklam yapıyoruz.

Anyone wants to visit any of us.

Herhangi birimizi ziyaret etmek isteyen var mı? Bu hafta

Go to a Christmas style

Noel tarzı bir

concert this week.

konsere gidin.

Think it's Friday and Saturday?

Cuma ve Cumartesi olduğunu mu düşünüyorsun?

We will go if we can,

Yapabilirsek gideceğiz,

then let us know.

sonra bize haber verin.

And if you're in the UK, it's in the Midlands, near Birmingham.

Ve Birleşik Krallık'taysanız, Birmingham yakınlarındaki Midlands'tadır.

I can play school Tipton.

Okul Tipton oynayabilirim. Bu arada,

I was just making a joke there, by the way.

orada sadece şaka yapıyordum .

Yeah, it wasn't.

I wasn't being serious free advertising Martin.

Evet, değildi. Martin'in

bedava reklamını yaparken ciddi değildim .

I can't.

Yapamam.

I can't say much.

pek bir şey söyleyemem Christina, dünyanın diğer tarafından uçan

I can't imagine anyone, anyone

herhangi birinin

flying

from the other side of the world, any gifts for Mr.

Bay Duncan için herhangi bir hediye hayal edemiyorum,

Duncan, says Christina. Nothing.

diyor. Hiç bir şey.

Can you believe he came back yesterday with all things that he bought

Dün aldığı her şeyle geldiğine

and he didn't buy me anything?

ve bana hiçbir şey almadığına inanabiliyor musun?

However, I did.

Ancak yaptım.

Yes, I'm going to say now, Steve, he did buy me some throat tablets.

Evet, şimdi söyleyeceğim Steve, bana boğaz hapı aldı.

Exactly.

Kesinlikle.

I don't want to show them some too late.

Onlara biraz geç göstermek istemiyorum.

Some throat tablets.

Bazı boğaz tabletleri.

So that's that's what Mr Steve bought for me yesterday.

Bay Steve'in dün benim için aldığı şey bu.

Isn't that lovely?

Bu çok hoş değil mi?

How thoughtful.

Ne kadar düşünceli.

Lots of people saying that their mothers buy clothes for them.

Pek çok insan annelerinin onlara kıyafet aldığını söylüyor.

Marty is saying that. Hmm.

Bunu Marty söylüyor. Hmm.

And so is my.

Ve benim de öyle.

Laurie Murray is saying that as well.

Laurie Murray de bunu söylüyor. Seninle dükkana geldiklerinde

It's more embarrassing when they come into the shop with you.

daha da utanç verici oluyor .

Oh yes, because that has happened.

Ah evet, çünkü bu oldu.

We have gone out when I visited my mother and she's said,

Annemi ziyaret ettiğimde dışarı çıkmıştık ve o, "

Do you want to go anywhere?

Bir yere gitmek ister misin?" dedi.

And I said, Oh yeah, I need to buy a new pair of jeans or something.

Ben de "Evet, yeni bir kot pantolon falan almam gerekiyor" dedim.

And he said, I need some new underpants man,

Ve dedi ki, yeni bir iç çamaşırına ihtiyacım var dostum,

you know, bearing in mind, I'm 60, my mother is 90.

biliyorsun, ben 60 yaşındayım, annem 90 yaşında

So there we go into a shop now I'm not.

.

And then suddenly at the last minute, so I chose them, whatever

Ve sonra birdenbire son anda, ben de onları seçtim, ne

I want to buy, then my mother says, I'll buy it for you.

almak istersem, sonra annem sana alırım diyor.

You know, at the till I don't I as though here's my card.

Bilirsin, kasada yokmuş gibi, işte kartım.

This is like a little embarrassing.

Bu biraz utanç verici gibi.

It's almost like, Oh my god, you think the assistants are thinking

Sanki, Aman Tanrım, asistanlar

man of his age, his elderly mother still buying him clothes?

onun yaşındaki bir adamı, yaşlı annesi hala ona kıyafet alıyor mu sanıyorsun?

I don't think there's I don't think there's anything embarrassing about that.

Bunda utanılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum.

I just find it a little and it's like, I'm a failure in life.

Sadece biraz buluyorum ve sanki hayatta başarısızım. Bana

That's what it makes me feel like.

böyle hissettiriyor.

That's a whole different subject altogether.

O tamamen farklı bir konu .

But one of the interesting things is I've noticed

Ama ilginç olan şeylerden biri de

that men's clothing

erkeklerin

for the office or or formal clothing has changed .

ofise ya da resmi kıyafetlere yönelik kıyafetlerinin değiştiğini fark etmem.

I don't think men wear ties anymore.

Erkeklerin artık kravat taktığını düşünmüyorum.

Have you noticed this? Well, yes.

Bunu fark ettin mi? İyi evet. Artık

Many office workplaces now, you don't have to wear a suit

birçok ofis iş yerinde takım elbise giymek zorunda değilsiniz

at all.

I mean, the standard

.

Demek istediğim,

clothing for a man in any kind of sort of business

her türlü iş

environment was always a suit and tie.

ortamında bir erkeğin standart kıyafeti her zaman takım elbise ve kravattı.

I mean, we used to wear hats, didn't wear Ebola

Demek istediğim, eskiden şapka takardık,

hats up until about the 1960s or seventies.

1960'lara veya yetmişlere kadar Ebola şapkası takmazdık.

In the UK, a hat for a man was required.

İngiltere'de bir erkek için şapka gerekliydi.

Dress codes.

Kıyafet kodları.

Just walking.

Sadece yürümek.

Just doing your job. Naturally, yes.

Sadece işini yapıyorsun. Doğal olarak evet.

But that's gone.

Ama bu gitti.

I was telling you last night my uncle Vic, my lovely uncle Vic,

Dün gece sana anlatıyordum Vic amcam,

who I used to think was the coolest person ever.

gelmiş geçmiş en havalı insan olduğunu düşündüğüm sevgili Vic amcam.

I think everyone has a cool uncle at some point

Bence herkesin büyürken bir noktada havalı bir amcası oluyor

when they're growing up, and my uncle Vic would

ve Vic amcam

always wear a tie

whenever he was doing.

ne zaman yapsa kravat takardı.

He could be in the garden,

Bahçede

trimming his daffodils or mowing the grass,

nergislerini budayabilir veya çimleri biçebilirdi

and he would still wear his tie,

ve bahçe işlerini yapmak için yine de kravatını,

a shirt and tie to to do the gardening.

gömleğini ve kravatını takardı.

Many men of that generation

O kuşaktan pek çok erkek

sort of who grew up, maybe in the thirties and forties,

, belki otuzlu ve kırklı yıllarda büyümüş,

who were born there and you would see them or earlier.

orada doğmuş ve onları veya daha önce görürsünüz.

You would always see elderly men in their gardens

Bahçelerinde

wearing a tie dress and smart clothes doing gardening.

kravatlı elbise ve şık giysiler içinde bahçıvanlık yapan yaşlı erkekleri hep görürdünüz.

Well, not not just elderly.

Eh, sadece yaşlı değil.

Yes. It was just normal.

Evet. Sadece normaldi.

It was just normal, even if you were in your garden.

Bahçenizde olsanız bile normaldi.

Yes, in this country, it wasn't because they wanted to look smart.

Evet, bu ülkede zeki görünmek istedikleri için değildi.

It was just that. That was it. That was what you did.

Sadece buydu. O kadardı. Yaptığın buydu.

You went out of the house to the shops.

Evden çıkıp dükkanlara gittiniz.

You put a tie on

a little bit

like maybe 100 over 100 years ago

100 yıl önce

when people used to wear hats, hats.

insanlar şapka takarken, belki 100 gibi biraz kravat taktın.

Now, as you know,

Şimdi, bildiğiniz gibi

I like hats very much.

şapkaları çok severim.

I do love hats, but managed to wear hats all the time,

Şapkaları severim ama her zaman şapka takmayı başardım

and there were so many different styles of hat

ve moda değiştikçe çok farklı şapka stilleri vardı

as the fashions changed.

.

The hats would also change.

Şapkalar da değişirdi.

Sometimes they would be flat.

Bazen düz olurdu.

Sometimes they would be made of straw.

Bazen samandan yapılırlardı.

Sometimes they would be very tall.

Bazen çok uzun olurdu.

Sometimes they would be round or oval, such as the bowler hat.

Bazen melon şapka gibi yuvarlak veya oval olurlar .

Well, if you look at any old video footage

Peki,

taken in factories, outside factories

fabrikalarda, fabrikaların dışında

and workplaces at any period, sort

ve işyerlerinde herhangi bir dönemde,

of from the 1960s, fifties,

mesela 1960'lardan, ellilerden, kırklardan

forties, thirties, did they have video that,

, otuzlardan kalma eski video görüntülerine bakarsanız,

you know, when film was taken, everyone was wearing a hat

film çekildiğinde herkesin çektiği videolar var mıydı? şapka takmak

doesn't matter what the job was, but it was a factory.

işin ne olduğunun bir önemi yoktu ama o bir fabrikaydı.

Whether it was a hat when it was, just everybody wore a hat.

Eskiden şapka olsa da olmasa da herkes şapka takardı.

And in fact, I think it should come back because you need to have your head

Ve aslında, geri gelmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü

covered, I think, to protect yourself from the ultraviolet rays of the Sun.

kendinizi Güneş'in ultraviyole ışınlarından korumak için başınızı örtmeniz gerekiyor.

So I think actually it's making people's health worse

Yani bence aslında şapka olmaması insanların sağlığını daha da kötüleştiriyor

by not having a hat because I mean, for example, me with no hair.

çünkü örneğin benim saçsız olmamı kastediyorum.

I, you know, it's dangerous to go outside for long periods of time

Ben, bilirsin, uzun süre

without a hat on because you risk getting,

şapka takmadan dışarı çıkmak tehlikeli çünkü melanomlara yakalanma riskin var,

you know, melanomas can't skin cancer.

biliyorsun, cilt kanseri olamaz.

So I think that's probably I don't know whether that's why people used

Bu yüzden muhtemelen insanların

to wear hats many years ago, but it's now unfashionable to wear a hat.

yıllar önce şapka takmalarının nedeninin bu olup olmadığını bilmiyorum ama artık şapka takmak modası geçmiş durumda.

No. And in fact, yeah.

Hayır. Ve aslında, evet.

So I put some factor, you know?

Bu yüzden bir faktör koydum, biliyor musun?

Okay, so anyway, this is moving well away.

Tamam, her neyse, bu oldukça uzaklaşıyor.

People have said, Yeah, so what I was saying, Steve, yes,

İnsanlar, Evet, yani benim söylediğim şey, Steve, evet,

ties, neckties

kravatlar, kravatlar

do not seem to be fashionable anymore.

artık moda gibi görünmüyor, dediler.

Yeah, I love wearing my tie.

Evet, kravat takmayı seviyorum.

I don't wear it all the time, but I like putting my tie on, sometimes

Her zaman takmam ama kravatımı takmayı severim, bazen

just to look presentable and dare I say professional.

sadece prezentabl görünmek ve profesyonel demeye cüret etmek için.

But I don't wear it all the time.

Ama sürekli takmıyorum.

But I have noticed that the fashions have changed.

Ama modanın değiştiğini fark ettim.

They have, yes.

Var, evet.

Few people

have commented about my mother buying me gifts. Yes.

Annemin bana hediye alması hakkında çok az kişi yorum yaptı . Evet.

Beatrice Beatrice says.

Beatrice Beatrice diyor.

You have a sweet and lovely mum.

Tatlı ve sevimli bir annen var.

Enjoy that.

Bunun tadını çıkar.

You have the possibility for her to buy clothes.

Ona kıyafet alma şansın var .

Yes, I'm sort of. I'm

Evet, öyleyim.

joking a bit

when when I say what I said and Tomic says

Söylediklerimi söylediğimde ve Tomic

makes a point to smile that

gülümsemek için bir noktaya değindiğinde

I let my parents indulge me every now and then.

ailemin ara sıra beni şımartmasına izin verdiğimi söylediğinde biraz şaka yapıyorum .

Yes, because if I say no to my mother, she gets upset.

Evet, çünkü anneme hayır dersem üzülür.

If I say no mum, I don't want you to buy that.

Hayır anne dersem, onu almanı istemiyorum. Ben

I'm fine.

iyiyim.

She gets upset because she just wants to buy me something.

Bana bir şey almak istediği için üzülüyor.

It's just it's like an instinct.

Bu sadece bir içgüdü gibi.

Yes, the mothering instinct never never goes.

Evet, annelik içgüdüsü asla gitmez.

So it's I don't say no anymore.

Yani artık hayır demiyorum.

No, it's just it's slightly embarrassing

Hayır, sadece

when it's being done in front of other people in a shop.

bir dükkanda diğer insanların önünde yapıldığında biraz utanç verici oluyor.

Yes, she even she even buys things for me.

Evet, o bile benim için bir şeyler alıyor. O

She does.

yapar.

She buys things for me,

Benim için bir şeyler alıyor, bu

so maybe I'm coming to the shop as well with Steve and then I'm buying

yüzden belki ben de Steve'le dükkana geliyorum ve sonra

a nice T-shirt or something.

güzel bir tişört falan alıyorum.

I think Steve has a note, a runny nose.

Sanırım Steve'in bir notu var, burnu akıyor.

But yes, I'm

Ama evet,

Steve's mother also buys things for me as well.

Steve'in annesi benim için de bir şeyler alıyor.

Sometimes not always.

Bazen her zaman değil.

Sometimes a little treat for Mr Steve from his mum

Bazen annesinden Bay Steve'e küçük bir ikram

and a little treat for me from Mr Steve's mum.

ve Bay Steve'in annesinden bana küçük bir ikram .

Isn't that? Yes, Inaki makes the point.

öyle değil mi Evet, Inaki konuyu açıklıyor.

Mothers will always be mothers.

Anneler her zaman anne olacaktır.

Does it matter how old you are?

Kaç yaşında olduğunun önemi var mı?

They still see me.

Hala beni görüyorlar.

I think my mother still sees me as as a little boy

Sanırım annem beni hala, horozdan ona gülümseyen küçük bir çocuk olarak görüyor

smiling up at her from the cocked.

.

And of course, it is that that bond

Ve tabii ki,

between parent and child never really goes

ebeveyn ile çocuk arasındaki o bağ

in a lot of cases. So,

pek çok durumda asla tam olarak kurulmaz. Yani,

you know, yes, you're right.

biliyorsun, evet, haklısın.

I shouldn't.

Yapmamalıyım.

I shouldn't object.

itiraz etmemeliyim

I should just accept it and let my mother enjoy buying me a gift.

Sadece kabul etmeli ve annemin bana bir hediye almaktan zevk almasına izin vermeliyim.

So, yes, thank you for that. Yeah,

Yani, evet, bunun için teşekkür ederim. Evet

yeah.

Just be a good son and say thank you, Rosa.

evet.

Sadece iyi bir evlat ol ve teşekkür et, Rosa.

Rosa makes the same point.

Rosa da aynı noktaya değiniyor.

Smile and hug your parents while they are there.

Gülümseyin ve anne babanız oradayken onlara sarılın.

There is a song called Terim Bala.

Terim Bala diye bir şarkı var.

It has a deep water deep letter, or it has a deep meaning.

Derin bir su derin harfi vardır ya da derin bir anlamı vardır.

Maybe so, yes, I think so. Thank you, Latif.

Belki öyle, evet, öyle düşünüyorum. Teşekkürler Latif.

Yes, parents, we often complain

Evet anne babalar,

about parents or parents when they are around.

anne babalar ya da anne babalar ortalıktayken sık sık onlardan şikayet ederiz.

Sometimes maybe they are annoying

Bazen belki bazen sinir bozucu oluyorlar

sometimes, but we can all be annoying.

ama hepimiz sinir bozucu olabiliriz.

Steve, can you believe this?

Steve, buna inanabiliyor musun?

Sometimes Steve can be annoying.

Bazen Steve sinir bozucu olabilir.

Okay.

Tamam aşkım.

Most of the time.

Çoğu zaman.

But it happens.

Ama olur.

It happens.

It does.

Olur.

öyle

I just I just need to accept it and not worry.

Sadece kabul etmem ve endişelenmemem gerekiyor.

Valentine says.

Sevgililer diyor. 1930'larda

Just look at the pictures from New York

New York'tan

and everywhere around that period taken in the 1930s.

ve o dönemdeki her yerden çekilmiş fotoğraflara bir bakın. Kelimenin

Literally all the male are wearing hats.

tam anlamıyla tüm erkekler şapka takıyor.

Yes, I think and you know me,

Evet, düşünüyorum ve beni bilirsiniz,

I am a hat lover.

ben bir şapka aşığıyım.

I do like wearing hats.

Şapka takmayı severim.

I think one day hats will come back.

Bence bir gün şapkalar geri gelecek.

Of course, baseball hats like these are always popular,

Tabii ki, bunun gibi beyzbol şapkaları her zaman popüler olmuştur,

but people don't seem to wear them very often anymore.

ancak insanlar artık onları çok sık takmıyor gibi görünmektedir.

So when you see a person wearing a hat, sometimes you think, Oh,

Yani şapka takan birini gördüğünüzde, bazen şöyle düşünürsünüz: Oh,

wearing a hat or a hat?

şapka mı yoksa şapka mı?

Very interesting.

Çok ilginç.

Yet I think in the future they will come back.

Yine de gelecekte geri geleceklerini düşünüyorum. Bir beysbol şapkasıyla

Everything comes round the top with a baseball hat

her şey doruğa çıkar

as it's very good covering your head, but it doesn't cover the tops of your ears,

çünkü başınızı çok iyi örter, ancak kulaklarınızın üstünü örtmez,

so they get exposed exposed to the sun.

bu nedenle güneşe maruz kalırlar.

I always,

Her zaman,

I always notice my

her zaman

my hat pushes my ears right out,

şapkamın kulaklarımı dışarı çıkardığını fark etmişimdir,

so you need to lift it up a bit at the back.

bu yüzden arkadan biraz yukarı kaldırmanız gerekir .

But I can't, because then it doesn't fit properly again.

Ama yapamam, çünkü o zaman tekrar tam olarak uymuyor.

This it, but that is really that looks stupid.

Bu, ama bu gerçekten aptalca görünüyor.

No, I think that's better.

Hayır, bence bu daha iyi.

I think it looks better like that with my ears sticking out.

Bence kulaklarım dışarıdayken böyle daha iyi duruyor .

Now you go.

Yeah, that's it.

Şimdi sen git.

Evet işte bu.

V8's everything comes round again.

V8'in her şeyi yeniden dönüyor.

I'm sure that big baggy flare

Eminim o bol bol paça

jeans will one day come back. Yes,

kotlar bir gün geri gelecek. Evet,

because that's something I've discovered now because I haven't bought a suit

çünkü bu şimdi keşfettiğim bir şey çünkü yaklaşık sekiz yıldır bir takım elbise almadım,

for maybe about eight years that the style has changed dramatically,

stil önemli ölçüde değişti,

that it's all very skinny and almost drainpipe on the legs.

hepsi çok sıska ve neredeyse bacaklarda drenaj borusu.

Everything's tight, and

Her şey dar ve

I think I can show off my slim figure.

sanırım ince figürümü gösterebilirim.

Mr. Dunk doesn't need to worry.

Bay Dunk'ın endişelenmesine gerek yok.

Now you still have a slim figure. You do.

Şimdi hala ince bir figürün var. Siz yapıyorsunuz.

But yes, tucking tight suits, it has to look as if the button at the front

Ama evet, dar takım elbise giymek, öndeki düğme patlayacakmış gibi görünmeli

is about to pop off.

.

Yes, that's how tight everything has to be nowadays.

Evet, bugünlerde her şey bu kadar sıkı olmak zorunda.

Well, the assistant in the shop, I tried the jacket on.

Şey, dükkandaki asistan, ceketi denedim.

I thought, this is a bit tight and did feel very tight.

Bunun biraz sıkı olduğunu ve çok sıkı hissettirdiğini düşündüm.

He even suggested to me I to go for a size lower coat.

Hatta bana bir beden daha küçük bir ceket giymemi önerdi.

He said,

Dedi ki,

I just, you know, I could just do the button up, but you know,

ben sadece, bilirsin, düğmeyi ilikleyebilirim, ama bilirsin, benden

he wanted me to go for a size , even narrower size

bir beden, hatta daha dar bir beden seçmemi istedi

because I had to tell him that I'm normally

çünkü ona normalde

a much bulkier than this, you know, with all my bodybuilding,

bundan çok daha hantal olduğumu söylemem gerekiyordu. Bilirsin, tüm vücut geliştirmemle,

but I've had to not do it recently because of my shoulder injuries.

ama son zamanlarda omuz yaralanmalarım yüzünden bunu yapmak zorunda kaldım.

OK, you know, had to allow for me turning back into a

Tamam, biliyorsun,

into a real muscular hunk and being able to fit into the jacket.

gerçek bir kaslı iri parçaya dönüşmeme ve ceketin içine sığabilmeme izin vermeliydim.

I don't know who that person is.

O kişinin kim olduğunu bilmiyorum.

It's definitely not you.

Kesinlikle sen değilsin.

So it is interesting that certain things that certainly when I grew up,

Bu yüzden ilginç olan bazı şeyler, kesinlikle ben büyüdüğümde,

my grandad was another one who always used to wear a tie.

her zaman kravat takan başka bir büyükbabamdı.

I used to go around to their house and he would always have a tie on and he'd do.

Evlerine giderdim ve o her zaman kravat takardı ve yapardı.

I always remembered my grandad.

Hep büyükbabamı hatırladım.

He would always stand by the fireplace and he'd he'd have a little tin of sniff

Her zaman şöminenin yanında dururdu ve küçük bir kutu koklardı

sniff.

. Bir

Pinch pinches

tutam çimdikler

put it up his nose and then he'd sneeze a couple of times,

burnuna sokar, sonra birkaç kez hapşırır

and then he would blow his nose into a handkerchief.

ve sonra burnunu mendile silerdi.

And it was all sort of brown.

Ve her yer kahverengiydi.

It's quite disgusting,

Oldukça iğrenç,

but I always remember that of my granddad who used to take snuff.

ama enfiye kullanan büyükbabamı hep hatırlıyorum .

I wonder if people still do that snuff.

İnsanlar hala bu enfiyeyi yapıyor mu merak ediyorum.

It's probably rare, isn't it?

Muhtemelen nadirdir, değil mi?

Powdered tobacco yes, it's it's.

Toz tütün evet, öyle.

It's tobacco leaves.

Tütün yaprakları.

If you want to get cancer, I would imagine snorting

Kanser olmak istiyorsan,

that straight into your nose is not a good idea.

bunu doğrudan burnuna çekmenin iyi bir fikir olmadığını tahmin ediyorum.

Well, there used to be a habit of chewing tobacco.

Eskiden tütün çiğnemek gibi bir alışkanlığımız vardı .

People used to buy tobacco leaves and choose them and hold that in their mouths.

İnsanlar tütün yapraklarını satın alır, onları seçer ve ağızlarında tutarlardı.

Mm-Hmm.

Mm-Hmm.

And in fact, I know I know two people.

Ve aslında, iki kişi tanıdığımı biliyorum.

one was a doctor

biri,

who and they both got

mouth cancer as a result of long term use of chewing tobacco.

uzun süre çiğneme tütünü kullanmanın bir sonucu olarak her ikisi de ağız kanseri olan bir doktordu .

So I don't imagine one being a doctor.

Bu yüzden kimsenin doktor olduğunu düşünmüyorum.

I mean, I yet.

Yani, henüz.

But yes, so.

Ama evet, yani.

Yeah.

Evet.

But I've got the point I was making there.

Ama orada anlatmak istediğim noktayı anladım.

But yes, chewing tobacco snuff is not a good idea.

Ama evet, tütün enfiyesi çiğnemek iyi bir fikir değil.

You know, something that we know or we've known for many years is bad for you.

Biliyor musun, bildiğimiz ya da yıllardır bildiğimiz bir şey senin için kötü.

But it doesn't mean just because that's actually a good point.

Ama bu aslında iyi bir nokta olduğu anlamına gelmez.

You've just made there, Steve.

Az önce oraya ulaştın, Steve.

Just because a doctor is a doctor,

Bir doktor sadece doktor olduğu için,

we often assume that they will take good care of themselves.

genellikle kendilerine iyi bakacaklarını varsayarız.

But you've told me some horror stories about doctors that you've been to see,

Ama bana, görmeye gittiğin doktorlar hakkında bazı korku hikayeleri anlattın

and they they normally have maybe maybe a bottle of whiskey

ve normalde çekmecelerinde belki bir şişe viski var

in their drawer, or maybe they're smoking like a chimney.

ya da baca gibi tütüyorlar.

And you would imagine if a person is a doctor,

Ve bir insan doktor olsa

they would know that they shouldn't do that too much or do it at all.

bunu çok fazla yapmaması ya da hiç yapmaması gerektiğini bildiğini düşünürsünüz.

But it is interesting, isn't it?

Ama ilginç, değil mi?

Yes, that's right.

Evet bu doğru.

I mean, I used to have a job where I used to have to go

Demek istediğim, eskiden

and see doctors part of my job.

işimin bir parçası olarak gidip doktorları görmek zorunda olduğum bir işim vardı.

And you know, you go to see them and this is going back not that long ago,

Ve bilirsiniz, onları görmeye gidersiniz ve bu çok uzun zaman öncesine dönmüyor

and they finished seeing all their patients

ve tüm hastalarını görmeyi bitirdiler

and they'd offer you a glass of whiskey or or

ve size bir bardak viski ikram ederlerdi ya da eskiden

there was one I used to go and see that he was a chain smoker.

gittiğim ve onun ne olduğunu gördüğüm bir tane vardı. zincir sigara içen.

Mm-Hmm.

And you went into his consultation room and he was just it was just smoke

Mm-Hmm.

Ve onun muayene odasına girdin ve o sadece

everywhere.

her yer duman içindeydi.

He always had a fag in his mouth.

Ağzında hep bir sigara vardı.

Yes, he did.

Evet yaptı.

And he and incidentally, his sad story, his receptionist

Ve o ve tesadüfen, onun acıklı hikayesi,

that had been with him for 30 years died of lung cancer.

30 yıldır yanında olan resepsiyonisti akciğer kanserinden öldü.

Oh yes. Well, that's the other thing.

Oh evet. Şey, bu başka bir şey.

Don't see, that's the other thing, you know, if you will cheat, obviously.

Bakma, o başka bir şey, biliyorsun, eğer hile yapacaksan, tabii ki.

I mean, not saying that was the cause of it, but it's a coincidence.

Yani, sebebinin bu olduğunu söylemiyorum ama bu bir tesadüf.

A doctor that smokes, it's like, I always think,

Sigara içen bir doktor, sanki, her zaman düşünürüm, bilirsiniz

you know, if you go to a doctor and they're trying to advise you

, eğer bir doktora giderseniz ve onlar size

about things which are beneficial to your health,

sağlığınız için faydalı olan şeyler hakkında tavsiye vermeye çalışırlarsa,

for example, you know, I mean, you can always tell if somebody smokes,

örneğin, bilirsiniz, yani, her zaman yapabilirsiniz Birisi sigara içiyorsa, sigara

you can smell it on their breath even when they're not smoking.

içmiyorken bile nefesinden koklayabileceğinizi söyleyin.

So if you went to a doctor and he said, you know, stop smoking, he or she

Yani bir doktora gittiyseniz ve o, bilirsiniz , sigarayı bırakın dediğinde, sigara

said, don't smoke or they or they they, then you would,

içmeyin veya onlar veya onlar onlar dediyse, o zaman, bilirsiniz,

you know , if you knew they were smoker

sigara içtiklerini

or could smell smoke, you would think they were being hypocritical.

veya duman kokusu alabildiklerini bilseydiniz, ikiyüzlü olduklarını düşünürsünüz.

It's the same as going to see a doctor and that the doctor is obese.

Bu, bir doktora görünmek ve doktorun obez olması ile aynı şeydir.

Well, that's the modern equivalent.

Modern karşılığı bu.

And they're telling you to lose weight, move

Ve size kilo vermenizi, fazla

selves, those who are overweight.

kilolu olanların hareket etmesini söylüyorlar.

My suggestion is you should lose some weight

Benim önerim, biraz kilo vermen

and you can't take it seriously.

ve bunu ciddiye almaman.

So if the doctor is fact

Yani doktor gerçekse

and he's telling you not to eat so much food, it is hard to

ve size çok fazla yemek yemeyin diyorsa,

take the advice which brings to mind the the well known expression

akıllara şu meşhur deyimi getiren tavsiyeye kulak asmak zor,

do as I say, not as I do.

dediğimi yap, yaptığımı yapma.

So that's saying that it doesn't matter what I do, I'm telling you

Yani bu benim ne yaptığımın bir önemi yok demek oluyor, sana

you should do something, even though I'm not doing it myself.

bir şeyler yapman gerektiğini söylüyorum, bunu kendim yapmıyor olsam bile. Benim

You don't do as I do do as I say.

yaptığımı dediğimi yapmıyorsun.

Yeah,

Evet,

and that's a well known expression that people use when you say, Oh,

ve bu, insanların "Oh,

but you do it and then somebody says, Well, no, don't do as I do do as I say.

ama sen yap" dediğinde kullandıkları iyi bilinen bir ifadedir ve sonra birisi "Pekala, hayır, benim yaptığımı yapma dediğimi yap" der. Bir

Another one is one rule for one person and another rule for someone else.

diğeri, bir kişi için bir kural ve bir başkası için başka bir kuraldır.

So you might you might give advice, but you don't take your own advice.

Yani tavsiye verebilirsin ama kendi tavsiyene kulak asmazsın.

So that's a yes, I like that. That's pretty good.

Yani bu bir evet, hoşuma gitti. Bu oldukça iyi. Bir an

We are talking about something else

başka bir şeyden bahsediyoruz

that a few moment, Steve, something that annoys me.

Steve, beni rahatsız eden bir şey.

I don't want to start moaning too much about things,

Bir şeyler hakkında çok fazla inlemeye başlamak istemiyorum,

but something something that annoys me.

ama beni rahatsız eden bir şey. Sabah

When you get your your mail

postanızı aldığınızda

in the morning, it comes through your letterbox.

, posta kutunuza gelir.

It goes,

Gider,

it comes

through your letterbox and drops onto the mat.

posta kutunuza gelir ve matın üzerine düşer.

And it's always an exciting moment, isn't it, when you get your mail

Ve sabahları postanızı almak her zaman heyecan verici bir andır, değil mi

in the morning? It's always an exciting move.

? Her zaman heyecan verici bir harekettir.

I like to get my mail through my letterbox and there's nothing more.

Postalarımı posta kutumdan almayı seviyorum ve daha fazlası yok.

There's nothing.

Hiçbir şey yok. Posta kutunuza

More exciting than receiving some some mail

bazı postalar almaktan daha heyecan verici

in your letterbox.

.

Post, you mean post your post.

Gönderi, gönderinizi yayınlamayı kastediyorsunuz.

Well, that's what he did me so but but I've noticed sometimes

Bana öyle yaptı ama bazen

we get a lot of something called junk mail, junk mail.

önemsiz posta, önemsiz posta denen pek çok şey aldığımızı fark ettim .

And can I just say quite often the junk mail

Ve önemsiz postaların

is is completely, completely

tamamen, tamamen uygunsuz olduğunu

inappropriate

or not connected to anything that we want?

veya istediğimiz herhangi bir şeyle bağlantılı olmadığını oldukça sık söyleyebilir miyim?

And that's the thing that always gets me.

Ve bu beni her zaman yakalayan şeydir.

So I've got some here.

Yani burada biraz var.

I've got some here, some junk mail

Biraz burada, biraz istenmeyen posta

here, some junk mail.

, biraz da önemsiz posta var.

So this this is something I received the other day preferred to stay in.

Yani bu geçen gün aldığım bir şey içinde kalmayı tercih ettim.

It's a question.

Bu bir soru.

So this is from the Royal Mail.

Demek bu Royal Mail'den.

The people that actually deliver

the mail, the letters and the parcels to you.

Postayı, mektupları ve kolileri size teslim eden kişiler.

And they're now offering a service where they will pick your,

Ve şimdi sizin,

your parcels and your letters.

kolilerinizi ve mektuplarınızı alacakları bir hizmet sunuyorlar.

If you want to post something, you can stay in your house.

Bir şeyler paylaşmak isterseniz evinizde kalabilirsiniz. Artık mektuplarınızı postalamak için

You don't have to even leave the house any more to post your letters.

evden çıkmanıza bile gerek yok .

Really? Yes, I quite a good idea.

Gerçekten mi? Evet, oldukça iyi bir fikrim var.

So this is a new thing that they've they've just introduced.

Yani bu yeni tanıttıkları yeni bir şey .

But really, isn't that just lazy?

Ama gerçekten, bu sadece tembel değil mi?

Isn't that just the laziest thing?

Bu en tembel şey değil mi?

You can't even be bothered to go to the post box, please.

Posta kutusuna gitme zahmetine bile girmeyin, lütfen.

You've got to get some exercise.

Biraz egzersiz yapmalısın.

But so I think this is making people more lazy.

Ama bence bu insanları daha tembel yapıyor.

So I don't think this applies to me.

Yani bunun benim için geçerli olduğunu düşünmüyorum.

I don't think so.

Öyle düşünmüyorum.

I think we still have to have some exercise.

Bence hala biraz egzersiz yapmalıyız.

This is the post office

Bu,

trying to get on the bandwagon of

people now, the Amazon generation, as they're calling it,

where people don't even leave the house anymore to buy anything.

insanların artık bir şey satın almak için evden bile çıkmadığı Amazon kuşağı olan insanların çoğuna katılmaya çalışan postanedir.

So but the one thing you still have to do

Yani, ama yine de

to post a letter is go out to the post office or for a pass

bir mektubu postalamak için yapmanız gereken tek şey postaneye gitmek ya da geçiş izni almak mı

or do you have to go to the post office to have to wait to put the stamps on

yoksa postaneye gidip pulları yapıştırmak için beklemek zorunda mı kalmanız gerekiyor,

so they're trying to cash in or capitalize on the Amazon generation

böylece deniyorlar ki?

who don't want to go out anywhere anymore and of course, the COVID and all that.

artık hiçbir yere çıkmak istemeyen Amazon neslinden ve tabii ki COVID'den ve tüm bunlardan para kazanın veya bunlardan yararlanın.

So actually, I think it's a good idea. Here's another one.

Aslında, bunun iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum. İşte burada bir başkası. Bir

I've got a I've got to get through these quickly.

an önce bunları atlatmam gerekiyor.

Yes, I know I've only got a dozen.

Evet, biliyorum sadece bir düzinem var.

Would you like to go and see the northern lights?

Gidip kuzey ışıklarını görmek ister misin?

We have that through our letterbox delivery that came through the letterbox.

Bunu, posta kutusundan gelen posta kutusu teslimatımız aracılığıyla elde ettik . İstemediğimiz için

We call it junk mail because we didn't ask for it.

önemsiz posta diyoruz .

This is junk mail.

Bu gereksiz posta.

We did not ask for this, but you can go and see the northern lights

Bunu biz istemedik ama gidip kuzey ışıklarını görebilirsin

and you can you can be pulled pulled along by some,

ve

some husky dogs.

bazı husky köpekler tarafından çekilebilirsin.

Hello.

I like being pulled along by a something husky.

Merhaba. Husky

bir şey tarafından çekilmeyi seviyorum .

Well, I think hasn't I?

Sanırım değil mi?

Haven't there been some significant solar flares? Yes.

Bazı önemli güneş patlamaları olmadı mı? Evet.

But the problem is, you know, the problem is, yeah,

Ama sorun şu ki , sorun şu ki, evet,

the problem is there are many travel restrictions. Yes.

sorun şu ki birçok seyahat kısıtlaması var. Evet.

So I think maybe going there might be difficult.

Bu yüzden oraya gitmenin zor olabileceğini düşünüyorum.

But I think when we have this high solar activity period,

Ama bence şu anda içinden geçmekte olduğumuz bu yüksek güneş aktivitesi dönemine sahip olduğumuzda,

which we're going through one now, the northern lights come further south.

kuzey ışıkları daha da güneye geliyor.

So you don't have to necessarily go to Nordic countries or the Arctic.

Yani ille de İskandinav ülkelerine veya Kuzey Kutbu'na gitmek zorunda değilsiniz.

They are called the aurora borealis.

Onlara aurora borealis denir.

So they are

saying now you might be able to see this in northern England

Yani

diyorlar ki, aktivite nedeniyle Kuzey İngiltere'de bunu görebiliyor olabilirsiniz

because of the activity, because it's all to do with the Sun's activity.

, çünkü bunların hepsi Güneş'in aktivitesi ile ilgili.

Yes, when the solar flares come out and as as it enters

Evet, güneş patlamaları ortaya çıktığında ve

the Earth's atmosphere, it all, it almost looks as if it is.

Dünya'nın atmosferine girdiğinde, her şey neredeyse varmış gibi görünüyor.

If it's igniting, it's quite amazing.

Eğer tutuşuyorsa, oldukça şaşırtıcıdır.

Anyway, I don't need this. Are we going? No.

Her neyse, buna ihtiyacım yok. Gidiyor muyuz? Hayýr.

Are we going?

No, we're not going.

Gidiyor muyuz?

Hayır, gitmiyoruz.

No, we're not going to.

Hayır, yapmayacağız.

Wherever it is, it is.

Nerede ise, odur.

I don't want to go here.

buraya gitmek istemiyorum

There is it Iceland? Where have you got to go to see the northern? Well?

İzlanda var mı? Kuzeyi görmek için nereye gitmeniz gerekiyor? Kuyu?

Where do you think it is?

Sizce nerede?

But you might be able to just wait here or travel to Scotland

Ama burada bekleyebilir veya İskoçya'ya seyahat edebilirsiniz

because, you know, this year this is actually to Norway.

çünkü bu yıl aslında Norveç'tesiniz.

Norway,

Norveç,

yes. Norway, Norway.

evet. Norveç, Norveç.

Oh, the fjords I'd love to.

Oh, seve seve fiyortlar.

I saw an advertisement the other day for a holiday to go to the

Geçen gün tatil için

to go on a boat, to travel the fjords of Norway.

bir tekneye gitmek, Norveç fiyortlarını gezmek için bir ilan gördüm.

That would be that would be, I think, a lovely trip.

Bence güzel bir yolculuk olurdu.

Okay. Anyway, moving on, here's another one.

Tamam aşkım. Her neyse, devam edin, işte bir tane daha.

Oh, look at this.

Şuna bak.

A glamor fashion magazine.

Göz alıcı bir moda dergisi.

Oh, right.

Ah, doğru.

But it's it's only for ladies.

Ama sadece bayanlar için.

It's all ladies clothing.

Tamamı bayan giyimidir.

So unless unless Mr Steve has a secret that he's not telling me about,

Yani Bay Steve'in bana söylemediği bir sırrı olmadıkça ,

I don't think this is any use to us, really.

bunun bize bir faydası olduğunu düşünmüyorum, gerçekten.

It's it's a scattergun effect, isn't it?

Bu bir saçılma etkisi, değil mi?

If you advertisers pay the Royal Mail

Siz reklamcılar, Royal Mail'e

to deliver these into our doors,

bunları kapımıza getirmesi için para ödüyorsanız,

but it's like having a scattergun effect

ancak bu, saçılma etkisine sahip olmak gibi

or they try to throw lots of mud at the wall and.

veya duvara çok fazla çamur atmaya çalışıyorsa ve.

Hope some of it sticks.

Umarım bir kısmı yapışır.

So they put it in every house,

Böylece,

in all the country, in the hope that, you know, 1% of people will do it, yes,

tüm ülkedeki her eve, insanların %1'inin bunu yapması umuduyla koydular, evet

and that

they will get a return on their investment of printing all those things out

ve

tüm bunları basıp

and paying the Royal Mail to deliver them. Yes.

ödemeye yönelik yatırımlarının karşılığını alacaklar. Royal Mail onları teslim edecek. Evet.

So they call it a mail shot.

Bu yüzden ona posta atışı diyorlar.

So in the industry, they actually call it a mail shot.

Yani endüstride buna aslında posta atışı diyorlar.

So imagine shooting a gun or a weapon.

Öyleyse bir silah veya silahla ateş ettiğinizi hayal edin.

And out of the end, all of the junk mail will fly

Ve sonunda, tüm gereksiz postalar uçacak

and land quite often on your doorstep subsequently.

ve daha sonra sık sık kapınıza inecek.

Can I mention something quickly?

Hızlı bir şekilde bir şeyden bahsedebilir miyim?

OK, I'll tell you what's a particularly annoyance to me of junk mail

Tamam, önemsiz postanın benim için özellikle can sıkıcı yanının, belirli bir şirketten

is that when you're already purchasing a product

zaten bir ürün satın alırken

from a particular company,

,

you still get the junk mail from that company.

yine de o şirketten istenmeyen posta almanız olduğunu söyleyeceğim .

Well, that's asking you to buy something off.

Bu senden bir şey satın almanı istiyor.

I don't know if you are psychic, but that's exactly what I was about to say.

Medyum musun bilmiyorum ama ben de tam olarak bunu söylemek üzereydim.

Really? Yeah.

Gerçekten mi? Evet.

So supermarkets, for example, there's a particular supermarket

Süpermarketler, örneğin, düzenli olarak kullandığımız belirli bir süpermarket var

that we use

regularly and yet

ve yine de

they continually send us junk mail, saying

bize sürekli olarak önemsiz postalar gönderiyorlar,

giving us offers that we can only use if we're a new customer.

bize yalnızca yeni bir müşteriysek kullanabileceğimiz teklifler verdiklerini söylüyorlar.

Yes, that is really annoying.

Evet, bu gerçekten can sıkıcı.

So we'll get 30, get £10 off your delivery.

Yani 30 alacağız, teslimatınızdan 10 £ indirim alacağız .

New customers only. Yes.

Yalnızca yeni müşteriler. Evet.

I mean, I'm already buying a.

Yani, zaten bir tane alıyorum.

So that actually makes me annoyed because I think, Well,

Bu aslında beni sinirlendiriyor çünkü şöyle düşünüyorum, Son beş yıldır iki haftada bir seni sipariş ettiğim için

why don't you give me some money back off my orders

neden bana siparişlerimden biraz para vermiyorsun

for ordering off you every two weeks for the last five years?

?

This sounds like a conversation

Bu, bazen inlerken annenle yaptığın bir sohbete benziyor

you have with your mum, sometimes when you're moaning. Here we go.

. İşte başlıyoruz.

So this is a company that we already deal with,

Yani bu zaten anlaştığımız bir şirket,

but they still send, yes, junk mail.

ama yine de evet, gereksiz posta gönderiyorlar.

So this is British telecom and we happen

Burası İngiliz telekom ve

to have their service already,

onların hizmetlerini zaten aldık,

but they keep sending junk mail.

ancak önemsiz posta göndermeye devam ediyorlar.

Asking us is if if we would like

Bize

to have their service, but we already have it.

onların hizmetini almak isteyip istemediğimizi soruyoruz, ama biz zaten buna sahibiz.

You would think that in this day and age of technology,

Bu teknoloji çağında ve çağında,

that they could filter out from their list of customers, that their

müşteri listelerinden,

email list

e-posta listelerinden

or their list of all the people that they're sending junk mail

veya önemsiz posta gönderdikleri tüm kişilerden oluşan listelerinden filtreleyebileceklerini düşünürsünüz,

to, you'd think they would be able to match that up and take out the ones

onların olacağını düşünürdünüz. bunu eşleştirebilir ve

that are already buying those products from them because it's very annoying. So.

zaten bu ürünleri satın alan kişileri onlardan çıkarabilir çünkü bu çok can sıkıcıdır. Bu yüzden.

So we get advertisements and junk mail from British Telecom,

even though we already use this service and a supermarket.

Halihazırda bu hizmeti ve bir süpermarketi kullanıyor olmamıza rağmen, British Telecom'dan reklamlar ve önemsiz postalar alıyoruz.

In fact, that is how I am coming to you now.

Aslında, şimdi size böyle geliyorum.

Oh, fancy pants? Here's another one, Steve.

Oh, süslü pantolon? İşte bir tane daha, Steve.

Oh, right, OK.

Tamam.

This is we get a lot of charities writing to us at this time of year.

Bu, yılın bu zamanında bize yazan çok sayıda hayır kurumu alıyoruz.

So there we go. Look. Crisis.

İşte başlıyoruz. Bakmak. Kriz.

This is a well known charity helping people who are.

Bu, insanlara yardım eden iyi bilinen bir yardım kuruluşudur .

I think it's for people who are homeless

Sanırım evsiz

or need temporary shelter.

veya geçici barınağa ihtiyacı olan insanlar için.

So this is something we get quite often through the door.

Yani bu, kapıdan oldukça sık aldığımız bir şey. Hayır

Charities, yes.

kurumları, evet.

So charities often, especially at this time of year around

Hayır kurumları genellikle, özellikle yılın bu zamanında,

Christmas, because they seem to assume that we are more generous.

Noel civarında, çünkü bizim daha cömert olduğumuzu varsayıyorlar. Bu

So we often get more requests for donations to charities as well.

nedenle, hayır kurumlarına bağış için de sık sık daha fazla talep alıyoruz .

It also

Aynı zamanda

is a good one

iyi bir

stair lifts.

merdiven asansörüdür.

If you are elderly

Eğer yaşlıysanız

and you have difficulty getting up the stairs,

ve merdiven çıkmakta zorlanıyorsanız

you can have a stair lift.

merdiven asansörü yaptırabilirsiniz.

Yes. Do they think

Evet.

already we are, we are over the hill.

Zaten olduğumuzu mu sanıyorlar, tepenin üzerindeyiz.

We are not over the hill.

Tepenin üzerinde değiliz.

We are not old age pensioners yet.

Henüz yaşlılık emeklisi değiliz.

So still something I've noticed, I don't know

Hâlâ fark ettiğim bir şey var, bunun

whether that's in in your list of junk mail is that we've also begun

önemsiz postalar listenizde olup olmadığını bilmiyorum, huzurevimiz, huzurevimizin reklamını yapan

to start having junk mail from companies

şirketlerden de istenmeyen postalar almaya başladık

that advertise our advertising nursing home, retirement home.

.

Yes, retirement homes, because they must they either

Evet, huzurevleri, çünkü mecburlar ya

we're on a list somewhere where a mailing list, somewhere

bir posta listesi olan bir yerde,

where our age is known or because of the area we live in.

yaşımızın bilindiği bir yerde ya da yaşadığımız bölgeden dolayı bir listedeyiz.

I mean, you don't really want to be, you know, you don't want to think

Yani, gerçekten olmak istemiyorsun, sen Biliyorsun, iyiyken

about going into a retirement home

bir huzurevine gitmeyi düşünmek istemezsin

when you're well. Yeah.

. Evet.

So that makes you think, you know, you know, don't like it, don't like that, Mr.

Bu da size şunu düşündürüyor, bilirsiniz, bilirsiniz, bundan hoşlanmayın, bundan hoşlanmayın, Bay

Duncan. Not so.

Duncan. Öyle değil.

And oh, here's a good one.

Ve oh, işte iyi bir tane.

Autumn smart phone says Do you ever get advertisements for funerals?

Sonbahar akıllı telefon diyor Cenazeler için hiç reklam alıyor musunuz?

Well, yes, there is. We have had

Evet, var.

leaflets

like this come through our door and there they are, advertising

Bunun gibi broşürler kapımızdan içeri girdi ve işte oradalar,

cremation services, funeral services

ölü yakma hizmetlerinin reklamı, cenaze hizmetleri

and you can pay for your funeral.

ve cenazenizin parasını ödeyebilirsiniz.

It says Why not start paying for your funeral today?

Cenazenizin parasını neden bugün ödemeye başlamıyorsunuz?

And that's not the sort of thing you want to see first thing in the morning after

Ve bu, sabahları

getting out of bed and facing another day, particularly with your bad cough.

yataktan kalktıktan ve yeni bir günle karşı karşıya kaldıktan sonra, özellikle kötü öksürüğünüzle birlikte, ilk iş olarak görmek isteyeceğiniz türden bir şey değil.

Yes, or anything.

Evet ya da herhangi bir şey.

So yes, we do have those sometimes. Yes.

Yani evet, bazen bunlara sahibiz. Evet.

Funeral directors, funeral

Cenaze müdürleri,

companies that offer insurance that you pay

sizin ödediğiniz bir sigorta sunan cenaze şirketleri

and then when you snuff it, they will pay for your funeral.

ve sonra onu söndürdüğünüzde cenazenizin parasını ödeyecekler.

Oh, here's a good one.

İşte iyi bir tane.

Talking of funerals, this is easy.

Cenazelerden bahsetmişken, bu kolay.

When we got the other day, we're real suffering, ever.

Geçen gün vardığımızda, gerçekten acı çekiyoruz, hiç.

And now already, as soon as I saw this, Steve, I knew that

Ve şimdi, bunu görür görmez Steve,

this was from the Jehovah's Witnesses,

bunun Yehova'nın Şahitlerinden olduğunu biliyordum

and it was so the Jehovah's Witnesses

ve bu Yehova'nın Şahitleri

religious group and there are a lot around here.

dini grubuydu ve buralarda pek çok kişi var.

I was surprised to find that there are

a lot of organizations, religious organizations

Pek çok kuruluş, dini kuruluş olduğunu

and one

of the most common ones is the Jehovah's Witnesses. Yes.

ve

en yaygın olanlardan birinin Yehova'nın Şahitleri olduğunu görünce şaşırdım. Evet.

So this is the sort of thing

Yani bu,

this will suffering ever end and there's a picture of somebody suffering.

bu ıstırabın biteceği türden bir şey ve acı çeken birinin resmi var.

So you might be in a low point in your life, your suffering,

Yani hayatınızın, ıstırabınızın dip noktasında olabilirsiniz

and you identify with that picture on the front and then you open it up.

ve ön taraftaki o resimle özdeşleşirsiniz ve sonra onu açarsınız.

And what do you see?

Ve ne görüyorsun?

Salvation is at hand.

Kurtuluş yakındır.

There is a happy person obviously reading a religious book.

Belli ki din kitabı okuyan mutlu bir insan var.

The answer is to come to us Jehovah's Witnesses.

Cevap biz Yehova'nın Şahitlerine gelsin.

But of course, you know, we are not religious either of us.

Ama tabii ki ikimiz de dindar değiliz.

So that's no good. Yes, I know.

Yani bu iyi değil. Evet biliyorum.

Yeah, exactly.

Evet kesinlikle. Bizi izleyen

I don't sorry if anyone is a Jehovah's Witness

bir Yehova'nın Şahidi varsa kusura bakmayın

watching us,

but we object to having that through our door.

ama bunun kapımızdan geçmesine karşıyız .

Well, we don't object is

Eh, itiraz etmiyoruz,

actually we find it quite amusing because it gives us a bit of fun.

aslında bize biraz eğlence verdiği için oldukça eğlenceli buluyoruz. Bir

I wouldn't say I once had a person from the Jehovah's Witnesses

keresinde Yehova'nın Şahitlerinden birinin

knock on my door and I had a lovely chat

kapımı çaldığını ve

with them for around 40 minutes.

onlarla yaklaşık 40 dakika hoş bir sohbet ettiğimi söyleyemem.

And I think they wanted to go, which which very rarely happens normally.

Ve bence gitmek istediler ki bu normalde çok nadiren olur.

Normally they get the door slammed in their face.

Normalde kapıyı yüzlerine çarparlar.

But but I wanted to have a chat with them.

Ama onlarla sohbet etmek istedim.

I was very interested to actually talk to them.

Aslında onlarla konuşmak çok ilgimi çekti. Lewis,

They've got a certain reputation for being quite

manipulative religious

in the UK and anywhere where

Birleşik Krallık'ta ve

people are talking about smoking, Lewis said.

insanların sigara içmekten bahsettiği her yerde oldukça manipülatif dindar olmakla belirli bir üne sahip olduklarını söyledi.

Hello, Louis, that stopping smoking was the most

Merhaba Louis, sigarayı bırakmak

difficult experience of his life.

hayatının en zor deneyimiydi.

And it is, I know, because my father was a heavy smoker

Ve biliyorum, çünkü babam çok sigara içiyordu

and he he could never stop.

ve asla bırakamıyordu. Demek

I mean, it's highly addictive and we know all that.

istediğim, oldukça bağımlılık yapıyor ve bunların hepsini biliyoruz.

And in fact, he only stopped when

Ve aslında, sadece

he was seriously ill as a result of that smoking.

o sigaranın bir sonucu olarak ciddi bir şekilde hasta olduğunda bıraktı.

And then it was too late and then it was too late.

Ve sonra çok geçti ve sonra çok geçti.

But I mean, he still had a few years, but we know that, Beatrice says.

Ama demek istediğim, daha birkaç yılı vardı ama bunu biliyoruz, diyor Beatrice.

I think it was Beatrice number one where we stopped.

Sanırım bir numaralı durduğumuz yer Beatrice'di.

But if you sat down, just try to do it for that.

Ama oturduysanız, bunun için yapmaya çalışın.

I think it was only moving.

Sanırım sadece hareket ediyordu.

Can't remember that when you have a heart attack, it's easy

Kalp krizi geçirdiğinde

to make that decision because, yes, a lot of people, but that's a lot.

bu kararı vermenin kolay olduğunu hatırlayamıyorum çünkü evet, pek çok insan ama bu çok fazla.

People with health issues, you do things that you never and.

Sağlık sorunları olan insanlar, asla ve asla yapmadığınız şeyleri yaparsınız.

Healthy, but because you don't see

Sağlıklı, ama göremediğin için sana

that you don't think anything's happening to you.

bir şey olduğunu düşünmüyorsun .

A lot of the time we only react to it when something happens. Yes,

Çoğu zaman sadece bir şey olduğunda tepki veririz. Evet,

but then often it's too late.

ama o zaman çoğu zaman çok geç olur.

And we often described that as a wake up call.

Ve bunu sık sık bir uyandırma çağrısı olarak tanımladık.

And how you have a wake up call.

Ve nasıl uyandırma servisiniz var.

So maybe you are smoking a lot and then suddenly one day you cough

Yani belki çok sigara içiyorsun ve sonra bir gün aniden öksürüyorsun ve

and then suddenly there's a little bit of blood

sonra aniden biraz kan geliyor ve "

and you think, Oh,

Oh," diye düşünüyorsun ve

and you go to the doctor and you say, Oh,

doktora gidiyorsun ve "Oh,

you got something seriously wrong with you.

sende ciddi bir sorun var" diyorsun.

And then they treat it and you are able to carry on with your life.

Sonra onu tedavi ederler ve sen de hayatına devam edebilirsin.

But afterwards, you will definitely never smoke

Ama sonrasında kesinlikle bir daha asla

another cigaret ever again.

sigara içmeyeceksiniz.

Yes. Autumn smart phone.

Evet. Sonbahar akıllı telefon.

They have very nice leaflets, yes, but they're all the same.

Çok güzel broşürleri var evet ama hepsi aynı.

It's always

I was fear that it tried to prey on you in a way, it's silly to use them

Seni bir şekilde avlamaya çalıştığından her zaman korkmuşumdur , onları hayatının düşük bir noktasına getirmeye çalıştığını

as a bit of an ironic phrase to use that you're trying to get you at a low point

biraz ironik bir ifade olarak kullanmak aptalca

in your life.

.

Yes, and saying that the answer is what they have to offer.

Evet ve cevabın sunmaları gereken şey olduğunu söylemek.

I mean, maybe it's true.

Yani, belki de doğrudur. Tamamen memnun olan

You might find that happy people who are completely content

mutlu insanların

very rarely become religious.

çok nadiren dindar hale geldiklerini görebilirsiniz.

However, people who are miserable and they hate their life,

Bununla birlikte, sefil olan ve hayatlarından nefret eden insanlar,

they are more vulnerable

to to becoming religious.

dindar olmaya karşı daha savunmasızdırlar.

I know that.

Biliyorum ki.

I know, I know you might disagree, but I think that's a just a general thing.

Biliyorum, aynı fikirde olmayabileceğini biliyorum ama bence bu genel bir şey.

You say you just generally, generally.

Sadece genel olarak, genel olarak diyorsun.

So quite often.

Yani oldukça sık.

If you want someone to join your religion, you will often look for people

Birinin dininize katılmasını istiyorsanız, genellikle şansları

who are feeling a little bit down or down on their luck.

biraz kötü hisseden veya kötü hisseden insanları ararsınız.

Sorry, Fetus's told as a joke student,

Affedersin, Fetus öğrenciye şaka olsun diye, Yapmadığım bir

Would you punish me for something I didn't do?

şey için beni cezalandırır mısın ?

Teacher says, Of course not.

Öğretmen, Tabii ki hayır, der.

And then student replies, Good because I haven't done my homework.

Sonra öğrenci cevap verir, Güzel çünkü ödevimi yapmadım.

That's a good one.

Bu iyi bir tanesi.

We've had a few jokes today.

Bugün birkaç şaka yaptık.

Yes, I think I think Vitus is becoming a comedian.

Evet, bence Vitus bir komedyen oluyor.

I think it is a bean bag being burned.

Yakılan bir fasulye torbası olduğunu düşünüyorum.

Yes, a bean burner.

Evet, fasulye brülörü.

I thought, what is a bean burner?

Fasulye brülörü nedir diye düşündüm.

Rafael says.

Rafael diyor.

I used to call them the bean burners.

Onlara fasulye brülörleri derdim.

Well, I would imagine the Jehovah's Witness.

Pekala, Yehova'nın Şahidini hayal ederdim.

Yes, I don't know.

Evet, bilmiyorum.

I. Let's not let's not go into that just in case it's something really rude.

I. Gerçekten kaba bir şey olabilir diye buna girmeyelim.

Uh, Tom Rocks says

Tom Rocks bizim

we are Mr Duncan witnesses.

Bay Duncan tanıkları olduğumuzu söylüyor.

What a terrible thing to have to witness.

Tanık olmak zorunda olmak ne korkunç bir şey.

This is a kind of a religion religious movement,

Bu bir tür din dini hareketi,

isn't it?

değil mi?

Yes. Well, yeah.

Evet. İyi evet.

So there's no answer to that.

Yani buna bir cevap yok.

Valentin makes a comment about funerals and says that,

Valentin cenazeler hakkında bir yorum yapıyor ve diyor ki,

you know, why not order your smart

akıllı

caskets online two for the price of one?

tabutlarınızı neden bir fiyatına çevrimiçi olarak iki tane sipariş etmiyorsunuz?

They could.

Yapabilirlerdi.

They could bury you in a giant mobile phone case

Sizi dev bir cep telefonu kılıfına gömebilir

and then put all of your mobile devices in there with you.

ve ardından tüm mobil cihazlarınızı sizinle birlikte oraya koyabilirler.

But make sure they're fully charged.

Ancak tamamen şarj olduklarından emin olun.

And so we are looking at

Ve böylece

junk junk

mail words connected to having junk mail.

önemsiz postaya sahip olmakla bağlantılı önemsiz önemsiz posta kelimelerine bakıyoruz.

And that's a little subject we're going to look at.

Ve bu inceleyeceğimiz küçük bir konu .

Oh, that's interesting.

Vay ilginçmiş.

Rafael, an answer to what does being Berners mean?

Rafael, Berners olmanın ne anlama geldiğine bir cevap? Yani

It means that when you're talking, yes,

konuşurken evet,

you forget that you've got something in the oven

while talking to the Jehovah's Witness because the Jehovah's Witnesses

Yehova Şahitleri ile konuşurken fırında bir şey olduğunu unutuyorsunuz çünkü Yehova Şahitleri

and then you go back and discover that what you've put in the oven as burnt,

ve sonra geri dönüp fırına koyduklarınızın yanmış olduğunu keşfediyorsunuz. ,

because when you go to the door and Jehovah's Witnesses are there,

çünkü kapıya gittiğinizde ve Yehova'nın Şahitleri oradayken,

it's often the conversation goes on for a long period of time.

sohbet genellikle uzun sürer.

Mm-Hmm.

Mm-Hmm.

And of course, in this case, beans in the oven, whatever it is, is burnt.

Ve tabi bu durumda fırında ki fasulye ne ise yanmış oluyor.

Yeah, bean burners. I like that.

Evet, fasulye brülörleri. Bunu sevdim.

So it distracts you away from the thing you are doing.

Böylece sizi yaptığınız işten uzaklaştırır .

Yes, but quite often people would just close the door in their faces.

Evet, ama çoğu zaman insanlar kapıyı suratlarına kapatırlardı.

They would just,

Onlar sadece,

I mean, I'm always pleasant.

yani, ben her zaman hoş biriyimdir.

It's just not worth engaging anymore because you can never win, can you?

Artık uğraşmaya değmez çünkü asla kazanamazsın, değil mi?

Because they've always got an answer.

Çünkü her zaman bir cevapları vardır.

Even even if it's totally illogical, they believe it. So.

Tamamen mantıksız olsa bile buna inanıyorlar. Bu yüzden.

And we're back.

Ve geri döndük.

Oh, oh, I wish you could see what's happening.

Ah, keşke neler olduğunu görebilseydin.

Disgusting, but it is really disgusting.

İğrenç ama gerçekten iğrenç.

It's disgusting.

İğrenç.

If you want to see somebody choking and almost

Birinin boğulduğunu ve adeta

suffocating on their own tongue and their mouths

kendi dili ve ağzıyla boğulduğunu görmek istiyorsanız,

in the subject of religion is sensitive .

din konusunda hassastır.

So we've got to be careful what you say.

O yüzden ne söylediğine dikkat etmeliyiz.

Well, we were just mentioning that because that's one of the things we often get.

Bundan bahsediyorduk çünkü sık sık karşılaştığımız şeylerden biri bu.

We often get mail.

Sık sık posta alırız.

And also, we often get calls to the house in person.

Ayrıca, sık sık eve şahsen telefonlar alıyoruz.

Everyone is entitled to their beliefs.

Herkesin inancına göre hakkı vardır.

Yes. Okay, Steve, as we don't talk about it, it doesn't injure me.

Evet. Pekala Steve, bunun hakkında konuşmadığımıza göre, bu beni incitmiyor.

Okay. Okay, Steve. Right.

Tamam aşkım. Tamam, Steve. Sağ.

So junk mail,

İstenmeyen posta,

we often see junk

genellikle istenmeyen

mail as unsolicited correspondence.

yazışmaları istenmeyen yazışmalar olarak görürüz. Önemsiz posta

So that is the formal way of saying junk mail.

demenin resmi yolu bu .

So we often say junk mail, but in fact, what we actually mean

Bu yüzden sık sık gereksiz posta diyoruz, ama aslında kastettiğimiz

is unsolicited correspondence.

istenmeyen yazışmalar.

Something, something we've received

Bir şey,

that we we did not want or we did not ask for.

istemediğimiz veya istemediğimiz bir şey aldık.

Maybe from something that's come from a person we don't know.

Belki de tanımadığımız birinden gelen bir şeyden.

So junk mail can be described formally

Bu nedenle önemsiz posta, resmi olarak

as unsolicited correspondence.

istenmeyen yazışmalar olarak tanımlanabilir.

Can I just add something to that? You can.

Buna bir şey ekleyebilir miyim? Yapabilirsiniz.

Have you finished what you wanted to say? Mm-Hmm.

Söylemek istediğini bitirdin mi? Mm-Hmm.

Unsolicited correspondence can also apply

İstenmeyen yazışmalar, bahsedeceğim

to things like emails, which I will be talking about.

e-postalar gibi şeyler için de geçerli olabilir .

Yes, and you've got to be careful these days.

Evet ve bu günlerde dikkatli olmalısın.

Quite often, if you are communicating with people

Oldukça sık,

by email that you have email,

e-postanız olan kişilerle e-posta yoluyla iletişim kuruyorsanız,

you have permission to contact them.

onlarla iletişim kurma izniniz vardır.

And maybe if you giving them, for example, in

Ve belki onları verirseniz, örneğin,

my job is sales, and I have to be very careful

benim işim satıştır ve insanlara tanıtım amaçlı görünen

that I don't send emails to people that seem to be promotional,

e-postalar göndermemeye çok dikkat etmeliyim,

but I haven't got their permission beforehand.

ancak önceden izinlerini almadım.

And you have to be very careful with this.

Ve bu konuda çok dikkatli olmalısınız. İşimde bu konuda

I have to be very careful with this in my line of work

çok dikkatli olmalıyım

because I could have a complaint made against me

çünkü o

if I don't word that email correctly or send

e-postayı doğru bir şekilde söylemezsem veya

proper official emails,

uygun resmi e-postaları göndermezsem

or they have already signed

veya

an agreement to allow me to send them emails in the first place,

göndermeme izin verecek bir sözleşme imzalamışlarsa hakkımda şikayette bulunulabilir. ilk etapta e-postalar, son birkaç yılda

it's become quite a big thing over the last few years.

oldukça büyük bir şey haline geldi .

So there are a lot of laws and rules around now

Bu nedenle, şu anda

about sending unsolicited correspondence.

istenmeyen yazışmaların gönderilmesiyle ilgili birçok yasa ve kural var. Bu

So I suppose it would be fair to say most of it

yüzden çoğunun reklamlardan oluştuğunu söylemek doğru olur sanırım

consists of advertisements.

.

So I think it would be fair to say that's what most of it consists of.

Bu yüzden, çoğunun bundan oluştuğunu söylemenin adil olacağını düşünüyorum .

Quite often when you when you sign up to a product or service online,

Bir ürün veya hizmete çevrimiçi olarak kaydolduğunuzda, çoğu zaman, yazışma almaktan memnun olduğunuzu

you have to tick boxes to say that you are happy

söylemek için kutuları işaretlemeniz gerekir

to receive correspondence and you can select that.

ve bunu seçebilirsiniz.

Can't you unsubscribe?

Abonelikten çıkamaz mısın?

I think most people, most people make sure that they don't get it.

Bence çoğu insan, çoğu insan anlamadığından emin oluyor.

Mm-Hmm. Here's another one.

Mm-Hmm. İşte burada bir başkası.

Unwanted emails are also junk,

İstenmeyen e-postalar da önemsizdir,

so we often refer to emails that we don't want.

bu nedenle genellikle istemediğimiz e-postalara başvururuz .

And let's face it,

Ve kabul edelim,

we often get them.

sık sık onları alıyoruz. Bunun için, tüm bunlar için

I know that my my official email address

resmi e-posta adresimi biliyorum

for this, for all of this.

.

I get more junk mail than anything else.

Her şeyden daha fazla önemsiz posta alıyorum.

Sometimes the average month I get around 500

Bazen ortalama ayda 500

500 junk emails, just rubbish from everyone.

500 önemsiz e-posta alıyorum, herkesten sadece çöp.

Lots of Nigerian princes

who have

have $20 million in their bank account that they want to give to me,

Banka hesaplarında bana vermek istedikleri 20 milyon doları olan birçok Nijeryalı prens

and all I have to do is send them, send them the bank charges for it.

ve benim tek yapmam gereken onları göndermek, bunun için banka masraflarını onlara göndermek.

So all I have to do is send them a small percentage of that,

Yani tek yapmam gereken onlara bunun küçük bir yüzdesini göndermek

and then they will send me the the two $200 million.

ve sonra bana iki 200 milyon doları gönderecekler.

It's not great.

Harika değil.

We all know Mr.

Bay Duncan'ı hepimiz tanırız

Duncan.

.

No, no.

Hayır hayır.

I'm definitely not going to fall for that one.

Kesinlikle buna kanmayacağım.

So I do get a lot.

Yani çok şey alıyorum. Garip olan

I get a lot of what are the strange thing is

bir çok şey alıyorum

state.

devlet.

I wish I could speak today.

Keşke bugün konuşabilseydim.

It's horrible.

Bu korkunç.

It's like talking through sandpaper.

Zımpara kağıdı üzerinden konuşmak gibi.

one of the strange things I've noticed is when people try to con you

Fark ettiğim garip şeylerden biri, insanların sizi

on the internet through junk mail.

internette gereksiz posta yoluyla dolandırmaya çalışması.

Quite often they will use religion.

Çoğu zaman dini kullanırlar. "

They will say, I hope God is with you today, and then they try to con you

Umarım bugün Tanrı sizinledir" derler ve sonra sizi

so despicable in the despicable

o kadar aşağılık bir şekilde kandırmaya çalışırlar

that they really do try anything to to

ki,

to trick you into sending money somehow.

sizi bir şekilde para göndermeniz için kandırmak için gerçekten her şeyi yaparlar.

So unwanted e-mails

Bu nedenle, istenmeyen e-postalara

are often referred to as junk junk e-mail.

genellikle gereksiz önemsiz e-posta denir.

Often referred to as spam, right, spam.

Genellikle spam olarak anılır, değil mi, spam.

So I love that word.

O yüzden bu kelimeyi seviyorum.

So they send you something to your email address, but you did not ask for it.

Yani size e-posta adresinize bir şey gönderiyorlar ama siz onu istemediniz.

It came into your email box, but you don't want it.

E-posta kutunuza geldi, ama siz onu istemiyorsunuz.

So we often describe it as spam.

Bu yüzden bunu genellikle spam olarak tanımlarız.

Do we know why it's called spam?

Neden spam olarak adlandırıldığını biliyor muyuz?

We call it spam because, well, first of all,

Buna spam diyoruz çünkü her şeyden önce

there is a product that you can buy.

satın alabileceğiniz bir ürün var.

Good grief, a meat product.

İyi keder, bir et ürünü.

And we did. We plan that

Ve yaptık.

I planned it.

Planladığımı planlıyoruz.

That's regrettable.

Bu üzücü.

I plan because I have honestly had no idea.

Planlıyorum çünkü gerçekten hiçbir fikrim yoktu.

Okay. Mr.

Tamam aşkım. Bay

Duncan was going to do good, but they draw attention to it.

Duncan iyi iş çıkaracaktı ama dikkatleri buna çekiyorlar.

Just make it look professional.

Sadece profesyonel görünmesini sağla.

Yes, we intended for this to happen.

Evet, bunun olmasını amaçladık.

So spam is a type of meat.

Yani spam bir et türüdür.

It was introduced.

Tanıtıldı.

I think it was just after the second World War where

Sanırım ikinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonraydı,

when there was a lot of rationing and this was sold as as something

burada çok fazla karne vardı ve bu, özel jambon anlamına gelen

that was an affordable type of meat spam,

uygun fiyatlı bir et spam türü olarak satıldı

which means special ham.

.

So it is it is the two words contracted

Yani bu,

together, crushed together spam.

birlikte kasılan, birlikte ezilmiş spam olan iki kelimedir.

Special ham. Right?

Özel jambon. Sağ?

So that's why we call it that.

Bu yüzden ona böyle diyoruz.

Even though pork, then yes, I think it is pork,

Domuz eti olmasına rağmen evet, domuz eti olduğunu düşünüyorum

but it's it's got it's got other things in as well.

ama içinde başka şeyler de var.

It's let's just put it this way, it won't be the pure meat.

Şöyle diyelim, saf et olmayacak. Öyle

It's not.

değil.

It'll be hooves.

Toynak olacak.

It's now. Well, that isn't what I meant, actually.

Kar. Şey, aslında demek istediğim bu değildi.

Well, it was always

Her zaman

it was always regarded as a low, very low quality meat, wasn't it?

düşük, çok düşük kaliteli bir et olarak görüldü, değil mi?

Okay, Steve, it does exist.

Tamam, Steve, var.

Still, I know it does.

Yine de öyle olduğunu biliyorum.

But if that's what it's regarded and it's not, it's not high quality yet,

Ama eğer kabul edilen buysa ve değilse, henüz yüksek kalitede değilse,

I think the medicine the makers would would agree that they're not.

yapımcıların ilaç olmadığı konusunda hemfikir olacaklarını düşünüyorum.

They're not.

Onlar değil.

They're not saying that this is high quality meat.

Bunun yüksek kaliteli et olduğunu söylemiyorlar.

So the makers of spam are selling.

Yani spam üreticileri satıyor.

This is something that's not very good by spam.

Bu spam tarafından pek iyi olmayan bir şey .

It's not very good.

Bu hiç iyi değil.

Yes, I don't think they're doing that anyway, but it is still very popular.

Evet, zaten bunu yaptıklarını sanmıyorum ama yine de çok popüler.

But the word spam

Ancak spam kelimesi

comes from special ham, however.

özel jambondan gelir.

How did this product

Bu ürün nasıl

become the word for junk e-mail?

önemsiz e-posta için bir kelime haline geldi?

Well, I will tell you, is the clue in the word junk?

Pekala, sana söyleyeceğim, ipucu önemsiz kelimesinde mi?

No. OK.

Hayır. Tamam.

The word comes from Monty Python of all places.

Kelime her yerde Monty Python'dan geliyor.

There is a famous sketch, a famous performance

Ünlü bir skeç,

where someone working in a small

küçük bir kafede çalışan birine

cafe is asked what is on the menu

menüde ne var diye sorulan ünlü bir performans vardır

and there is the person working at the restaurant.

ve restoranda çalışan kişi vardır.

Yes, it is a man dressed as a lady, but that's what Monty Python often did.

Evet, hanımefendi gibi giyinmiş bir adam ama Monty Python'un sık sık yaptığı şey buydu.

But she goes through all of the menu

Ancak tüm menüyü gözden geçiriyor

and everything has spam, spam

ve her şeyde spam, spam

and chips, spam and egg spam and toast spam.

ve cips, spam ve yumurta spam'ı ve tost spam'ı var.

So everything had spam.

Yani her şeyde spam vardı.

And in the end, she just says spam,

Ve sonunda, sadece spam,

spam, spam, spam, spam, spam, spam.

spam, spam, spam, spam, spam, spam diyor.

And it becomes annoying after a while.

Ve bir süre sonra rahatsız edici olmaya başlıyor.

And that is why we call junk

İşte bu yüzden önemsiz

e-mail spam because it's annoying because it's

e-posta spam'i diyoruz çünkü can sıkıcı çünkü can

something that's annoying, something you can't get rid of.

sıkıcı bir şey, kurtulamayacağınız bir şey.

So that song that they sing, the spam song

Söyledikleri o şarkı, spam şarkı

is where we get spam

for junk mail because it's annoying

istenmeyen postalar için spam aldığımız yer çünkü can sıkıcı

because it's annoying and it's always coming in your ear.

çünkü can sıkıcı ve her zaman kulağınıza geliyor.

You can't get rid of it, interestingly enough.

Ondan kurtulamazsın, ilginçtir.

I have, I have, you know, a work

Bir iş

email address and a personal email address.

e-posta adresim ve kişisel bir e-posta adresim var, bilirsiniz.

And the work email address is controlled by the company I work for.

Ve iş e-posta adresi, çalıştığım şirket tarafından kontrol ediliyor.

And they must have very good filters because I get very, very few, very, very

Ve çok iyi filtreleri olmalı çünkü çok, çok az, çok, çok

little spam, if any, or junk emails.

az spam veya önemsiz e-posta alıyorum.

So I don't know what, but my personal email address,

Yani ne olduğunu bilmiyorum ama kişisel e-posta adresime

I get loads of this and I don't know how is that my stomach?

bir sürü bundan geliyor ve midem nasıl oluyor bilmiyorum.

Your stomach is rumbling.

Mideniz gurulduyor.

I'm hungry and I've got something of a treat for you, Mr.

Acıktım ve sizin için bir ziyafetim var, Bay

Duncan.

Later on after this, after this live stream.

Duncan.

Daha sonra bundan sonra, bu canlı yayından sonra.

So yes, and I don't know how I can.

Yani evet ve nasıl yapacağımı bilmiyorum.

I don't know what the company does that I can't do.

Şirketin benim yapamayacağım ne yaptığını bilmiyorum.

I must be able to do something to stop all this spam and junk mail

Tüm bu istenmeyen e-postaları ve gereksiz postaları durdurmak için bir şeyler yapabilmeliyim

because it takes me ten or 15 minutes a day just to get rid of all the junk,

çünkü tüm gereksiz e-postalardan kurtulmak,

to find the emails that are useful.

yararlı e-postaları bulmak günde on veya 15 dakikamı alıyor.

On my personal email address, Steve,

Kişisel e-posta adresimde Steve,

I mentioned spam a few moments ago.

birkaç dakika önce spam'den bahsetmiştim.

Junk e-mail.

Gereksiz e-posta.

But did you know that this particular product also has

Ancak bu özel ürünün aynı zamanda

a high salt content?

yüksek tuz içeriğine sahip olduğunu biliyor muydunuz?

It has its own museum.

Kendi müzesi var.

There is a museum of spam.

Bir spam müzesi var.

I'm not joking. I'm not joking.

Şaka yapmıyorum. Şaka yapmıyorum.

It is true.

Bu doğru.

And there it is.

Ve işte burada.

There is the spam museum, and inside you can have the.

Spam müzesi var ve içinde şuna sahip olabilirsiniz. İstenmeyen

You can see the history of spam, all of the things over the years

e-posta geçmişini, yıllar içinde

that have been associated with that particular product.

söz konusu ürünle ilişkilendirilmiş her şeyi görebilirsiniz. Bu arada

This is based in the United States, by the way, not in this country.

bu, Amerika Birleşik Devletleri'nde yerleşik , bu ülkede değil.

It's not in England. It's in the in the USA.

İngiltere'de değil. ABD'de bulunuyor.

I think it's Minnesota. Minnesota

Sanırım Minnesota'dır. Minnesota,

is where this particular place is actually situated.

bu özel yerin gerçekte bulunduğu yerdir.

There is a spam museum and it's dedicated,

Bir spam müzesi var ve

completely dedicated to to this product

tamamen bu ürünün

spam meat.

spam etine adanmış.

Can you believe it? It's true.

Buna inanabiliyor musun? Bu doğru.

I'm not joking, by the way.

Bu arada şaka yapmıyorum.

I wish I was.

Keşke olsaydım.

Hope that we are not offending certain religions

Umarım

by talking about pork derived products. But

domuzdan elde edilen ürünlerden bahsederek bazı dinleri rencide etmiyoruzdur. Ama

it's part of the world, so we're just talking about it.

bu dünyanın bir parçası, bu yüzden sadece onun hakkında konuşuyoruz.

Okay.

Tamam aşkım.

I'm not sure if you'd be offending the religious people

Dindar insanları mı

or just anyone, anyone that eats food.

yoksa yemek yiyen herhangi birini mi gücendireceğinizden emin değilim.

That's because it's not the nicest thing in the world.

Çünkü bu dünyadaki en güzel şey değil.

Bamboo for You says that you can.

Bamboo for You yapabileceğinizi söylüyor.

There's an acronym as well that you can put around around spam,

İstenmeyen posta,

sending of persistent, annoying mail. Hmm.

kalıcı, can sıkıcı e-postaların gönderilmesini ortadan kaldırabileceğiniz bir kısaltma da vardır. Hmm.

So yes, it's it's annoying.

Yani evet, can sıkıcı.

Like the song was in that

Şarkının içinde olduğu gibi o

spam spend, spend, spend, spend, spend, spend, spend

spam harca, harca, harca, harca , harca, harca,

more fully spam.

daha tam spam harca.

I can see smoke going by. Is it? It's not.

Dumanların geçtiğini görebiliyorum. Bu mu? Öyle değil.

There's not coming from you. Is that?

Senden gelen yok Bu mu?

I hope not.

Umarım değildir.

What's next, Mr.

Sırada ne var Bay

Duncan? I hate it when you say that, by the way.

Duncan? Bu arada, bunu söylemenden nefret ediyorum.

So there is a spam museum.

Yani bir spam müzesi var.

I can't believe that.

Buna inanamıyorum.

I wonder if there are any other museums that are connected to

something that is that is really weird or something very odd.

Gerçekten tuhaf veya çok tuhaf bir şeyle bağlantılı başka müzeler olup olmadığını merak ediyorum.

I can't believe now.

Şimdi inanamıyorum.

I don't want to offend anyone with this.

Bununla kimseyi gücendirmek istemiyorum.

I can't believe that there is a 9-11 museum.

9-11 müzesi olduğuna inanamıyorum.

Really? Yes.

Gerçekten mi? Evet.

Because a museum and you can go inside and there are lots of bits

Çünkü bir müze ve içine girebiliyorsunuz ve ikiz kulelerden bir sürü parça var

of the twin towers and you can look at look at all sorts of things.

ve her türlü şeye bakabiliyorsunuz.

Now, I don't know, just from my point of view, by the way,

Şimdi, bilmiyorum, bu arada, sadece benim açımdan,

I think I'm not sure if, if, if that is in good taste.

bunun iyi bir zevk olup olmadığından emin değilim.

Am I wrong there?

Orada yanılıyor muyum?

Is it wrong to have a 9-11 museum?

11 Eylül müzesine sahip olmak yanlış mı?

So there are things that I think sometimes they they

Bu yüzden bazen

they seem to go to the edge of decency.

edep sınırlarını aştığını düşündüğüm şeyler var.

So that's just a thought.

Yani bu sadece bir düşünce.

Just a thought that just popped in my head.

Sadece kafamda beliren bir düşünce.

But there are lots of lots of interesting museums, car museums.

Ama pek çok ilginç müze, araba müzesi var.

I would go to any of those, Mr. Duncan.

Herhangi birine giderdim, Bay Duncan.

Yes, we have.

Evet, biz sahibiz.

We have some very good, some very nice car museums around here.

Buralarda çok güzel araba müzelerimiz var.

What's this got to do with junk mail?

Bunun önemsiz postayla ne ilgisi var?

I was talking about strange museums because because of the spam museum.

Spam müzesi yüzünden garip müzelerden bahsediyordum.

So I thought, yes, I thought, maybe there are other strange museums.

Ben de düşündüm ki, evet, belki başka tuhaf müzeler de vardır diye düşündüm.

Of course, in hard times, that project came out of hard times.

Tabii ki zor günlerden, zor günlerden o proje çıktı.

You know, when did you say it was developed after the war?

Savaştan sonra geliştirildiğini ne zaman söylemiştin?

I'm hearing I think it was after.

Sonra olduğunu düşündüğümü duydum.

I think it was because there was serious food rationing.

Sanırım ciddi bir gıda karnesi olduğu içindi.

Well, I think it came from that.

Sanırım oradan geldi.

We've learned so much from watching our favorite show.

En sevdiğimiz programı izleyerek çok şey öğrendik.

Don't be Mr. Duncan.

Bay Duncan olmayın.

Bull's eye.

Boğa gözü.

We learned all sorts of facts because it's a quiz show,

Her türlü gerçeği bilgi yarışması olduğu için öğrendik

and we learned from a question that was asked from a program

ve dün izlediğimiz bir programdan sorulan bir sorudan, savaştan sonra

we watched yesterday an episode that rationing in the U.K.

İngiltere'de karneye bağlanan bir bölümden öğrendik

after the war.

.

So the war ended in 4445, 1944.

Böylece savaş 4445, 1944'te sona erdi.

Modified

Değiştirilmiş

food was still being rationed right up until as it was at the end of the 1950.

yiyecekler, 1950'lerin sonuna kadar hâlâ karneyle veriliyordu

It was 1959 1959.

So during the war, everybody had a ration book.

.

My mother tells me about this and you were only allowed to buy

Annem bana bundan bahsediyor ve

certain quantities of food each week.

her hafta sadece belirli miktarlarda yiyecek almanıza izin veriliyordu.

A certain amount of sugar, a certain amount of meat, certain amount of milk.

Belli miktarda şeker, belli miktarda et, belli miktarda süt.

You had a ration because there wasn't enough food available during the war,

Bir tayınınız vardı çünkü savaş sırasında yeterli yiyecek yoktu,

but that rationing

ama o tayınlama

because it took a long time for everything to get back to normal after the war.

çünkü savaştan sonra her şeyin normale [ __ ] uzun zaman aldı .

Supplies and everything bit like we were experiencing now in a way

Sarf malzemeleri ve her şey, pandemiden sonra şu anda yaşadığımız gibi,

after the pandemic took a long time for those supply chains.

bu tedarik zincirleri için uzun zaman aldı.

And to get back to normal again, because, you know, all the men

Ve tekrar normale dönmek için, çünkü bilirsiniz, bütün erkekler

have gone to war or there weren't so much farming going on, that's the thing.

savaşa gitti ya da çok fazla çiftçilik yapılmadı, olay bu. Sanırım

I suppose we should mention rationing. Rationing

tayınlamadan bahsetmeliyiz. Tayınlama, bir

means you are

you are cutting the supply of things,

şeylerin arzını kestiğiniz anlamına gelir,

so you can't just go to the shop and buy something.

bu nedenle dükkana gidip bir şeyler satın alamazsınız.

You have to have rations

so you can only buy a certain amount of something.

Bir şeyi yalnızca belirli bir miktarda satın alabilmek için tayınınız olmalıdır.

So that's what rationing was

after the second World War, and it went on to 1959.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tayınlama buydu ve 1959'a kadar devam etti.

Did you say yes? Incredible.

Evet mi dediniz? İnanılmaz.

And the last thing that was rationed, they took things off at different times

Ve en son tayınlanan şey, farklı zamanlarda bir şeyler çıkardılar

because that was the most difficult one to get hold of was

çünkü bu, elde edilmesi en zor olan

meat meat.

et etiydi.

So you meat was still rationed right up until 1959

Yani et, 1959'a kadar hâlâ karneyle veriliyordu

because it had taken 15, 14, 15

çünkü savaştan sonra stokların normale [ __ ] 15, 14, 15 yıl sürmüştü

years to get the supplies back

to normal after the war. Yes.

. Evet.

And of course, in those days,

Ve tabii ki o günlerde,

I actually think there were very few overweight people

aslında çok az kilolu insan olduğunu düşünüyorum

because you could only eat so much and as you grew it yourself.

çünkü ancak bu kadarını yiyebiliyordunuz ve kendi büyüttüğünüz kadar.

But I still think that's

Ama yine de bunun

I mean, literally two years before I was born.

tam anlamıyla ben doğmadan iki yıl önce demek istediğimi düşünüyorum .

Okay.

They were still rationing.

Tamam aşkım.

Hala karne yapıyorlardı.

Yes, it's amazing.

Evet harika.

You OK, Steve?

I just something caught my eye out.

İyi misin Steve?

Sadece bir şey gözüme çarptı.

Didn't I caught my eye?

gözüm tutmadı mı?

Okay.

Tamam aşkım.

In fact, it was just a reflection of us.

Aslında o sadece bizim bir yansımamızdı.

Yes. In the window. That's it. Okay, great.

Evet. Pencerede. Bu kadar. Tamam harika.

I'm sure we're all glad to know that you can see outside now.

Eminim artık dışarıyı görebildiğini bilmek hepimizi sevindirmiştir.

It's getting dark. It's dark.

Karanlık oluyor. Karanlık.

The Sun has gone down, and it's only it's not even 4:00.

Güneş battı ve sadece saat 4:00 bile değil.

Nothing to see.

Görecek hiçbirşey yok.

Nothing to see outside. Look.

Dışarıda görülecek bir şey yok. Bakmak.

So there it is outside.

Yani dışarıda.

You can tell it's life.

Bunun hayat olduğunu söyleyebilirsin.

You can tell where life because it's gradually got dark.

Hayatın nerede olduğunu söyleyebilirsin çünkü yavaş yavaş kararıyor.

Yes, we've been on air just to prove how short

Evet, İngiltere'de günlerin ne kadar kısa olduğunu kanıtlamak için yayındayız

the days are here in England.

.

We are going in the moment.

Anında gidiyoruz.

We are, but I'm feeling hungry.

Öyleyiz ama ben acıktım.

I can't believe that I survived all the way through.

Tüm yol boyunca hayatta kaldığıma inanamıyorum.

Well, your voice is definitely you wrested it yesterday.

Şey, sesin kesinlikle dün onunla güreştin.

You didn't come out with me.

Benimle çıkmadın.

I decided to stay indoors.

İçeride kalmaya karar verdim.

It was very cold, very windy.

Çok soğuktu, çok rüzgarlıydı.

And yes,

Ve evet,

you obviously benefited from that rest.

belli ki bu dinlenmeden faydalandın.

I think sometimes when you get sick, it's in a way, you know,

Bence bazen hastalandığınızda, bir bakıma,

it's your body telling you, slow down, you're sick

vücudunuz size yavaşla diyor, hastasınız

because you've probably been overdoing it and you just need to slow down.

çünkü muhtemelen aşırıya kaçmışsınız ve sadece yavaşlamanız gerekiyor.

Stop, let your body catch up and repair itself.

Dur, bırak vücudun kendini toparlasın ve onarsın.

And that has worked for you yesterday, Mr.

Ve bu dün işinize yaradı, Bay

Yes. Yes.

Evet. Evet.

So I don't feel too bad.

Bu yüzden kendimi çok kötü hissetmiyorum.

I suppose I was a little bit excited to come back and join you here.

Sanırım geri gelip burada size katılacağım için biraz heyecanlıydım. Bu

By the way, talking of exciting things next week,

arada heyecan verici şeylerden bahsetmişken , önümüzdeki hafta

December arrives, and also I will begin

Aralık ayı geliyor ve ben de

publishing my new English lessons.

yeni İngilizce derslerimi yayınlamaya başlayacağım.

So on Wednesday,

Yani çarşamba yani

this Wednesday, there will be no live stream on Wednesday because I am going

bu çarşamba canlı yayın olmayacak çünkü

to start publishing my new English lessons, I will give you a clue.

yeni ingilizce derslerimi yayınlamaya başlayacağım size bir ipucu vereyim.

What I'm doing is I am rerecording and remaking some of my earlier lessons,

Yaptığım şey şu ki,

which now look a little bit old fashioned

şimdi biraz modası geçmiş görünen

and also because the quality isn't as good.

ve aynı zamanda kalite o kadar iyi olmadığı için eski derslerimden bazılarını yeniden kaydediyorum ve yeniden yapıyorum.

So I rerecorded.

Bu yüzden yeniden kaydettim. Tamamen

I've remade completely from scratch.

sıfırdan yeniden yaptım.

So it is me now.

Yani şimdi benim.

As I look,

Baktığım gibi, onları

I've remade them and I will begin posting them

yeniden yaptım ve

onto a new playlist next week as December arrives.

önümüzdeki hafta Aralık geldiğinde onları yeni bir oynatma listesine göndermeye başlayacağım.

Have you used clever technology, Mr.

Duncan, to take away the years

Yılları alıp

and make yourself look like you did when you first made that list?

kendinizi o listeyi ilk yaptığınız zamanki gibi göstermek için zekice bir teknoloji kullandınız mı Bay Duncan?

No, the first.

Hayır, ilk.

Well, the one thing to mention is I'm not wearing my hat,

Eh, söylenecek tek şey şapkamı takmıyorum,

so there is no hat in my new lessons, so I'm not even wearing my hat.

bu yüzden yeni derslerimde şapka yok, bu yüzden şapkamı bile takmıyorum.

Oh, so I hope you are intrigued enough to take a look at my new lessons

Ah, umarım

as I start to po post them next week

önümüzdeki hafta Aralık ayına girerken onları yayınlamaya başladığım yeni derslerime bir göz atacak kadar ilginizi çekersiniz

as we enter December .

.

I know the answer to the question I had earlier.

Daha önce sorduğum sorunun cevabını biliyorum.

I haven't started putting my Christmas lights on the house and I haven't.

Noel ışıklarımı eve koymaya başlamadım ve başlamadım.

I don't even know when I'm going to do it.

Ne zaman yapacağımı bile bilmiyorum.

So I have to do it.

Bu yüzden yapmak zorundayım.

Maybe next week sometime, but I will try my best.

Belki haftaya bir ara, ama elimden gelenin en iyisini yapacağım.

I hope I feel better.

Umarım daha iyi hissederim.

I hope I feel better then.

Umarım o zaman daha iyi hissederim. Bugün bizi izleyen bir

There were lots of new people watching us today, somebody from Russia

sürü yeni insan vardı , Rusya'dan biri

who good says Hi, but

merhaba dedi, ama

we can't read your name, unfortunately, because we can't read

ne yazık ki adınızı okuyamıyoruz çünkü

Cyrillic.

Kiril alfabesini okuyamıyoruz.

That's it.

Abigail.

Bu kadar.

Abigail.

Hello.

Merhaba.

I'm from Russia and also somebody from Sudan.

Ben Rusya'danım ve ayrıca Sudan'dan biriyim.

Hello to Sudan.

Sudan'a merhaba.

That's disappeared.

Bu kayboldu.

Yeah, there we go now. I can't.

Evet, şimdi başlıyoruz. Yapamam. Senin

We can't read your name, either.

adını da okuyamıyoruz.

Unfortunately,

Ne yazık ki,

we're not clever enough to be able to read

people's names in other languages.

insanların isimlerini diğer dillerde okuyabilecek kadar akıllı değiliz.

We don't we we can't be like that.

Biz böyle olamayız.

So it looks it looks a bit like Arabic.

Yani biraz Arapça gibi görünüyor.

So I think Cyrillic and Arabic, we are not very good at reading.

Yani bence Kiril ve Arapça okuma konusunda pek iyi değiliz.

We're going to struggle with that. So apologies.

Bununla mücadele edeceğiz. Yani özür dilerim.

If you do have any English equivalents, please let us know.

İngilizce karşılıklarınız varsa, lütfen bize bildirin.

Yeah.

And and we'd love to read your name ahead and we appreciate you watching us today.

Evet.

Ve ileride adınızı okumayı çok isteriz ve bugün bizi izlediğiniz için teşekkür ederiz.

Yes. Gulu, Gulu, Gulu

Evet. Gulu, Gulu, Gulu

is here as well.

da burada.

I believe you are one of our regular viewers.

Düzenli izleyicilerimizden biri olduğunuza inanıyorum.

Well, I've noticed today we've had a lot of people come back today

Bugün farkettim ki, bugün

that we haven't seen for a long time in Vick's arm. Yes.

uzun süredir Vick'in kolunda görmediğimiz birçok insan geri döndü. Evet.

Has just

Az önce

said come back after a year or two years.

bir veya iki yıl sonra geri gelin dedi.

So many memories

Pek çok anı

and a nice little heart. Yes.

ve güzel bir küçük kalp. Evet.

So many old memories.

Pek çok eski hatıra.

Well, of course, they don't come much older than this,

Tabii ki, özellikle burada , YouTube'da bundan daha eski değiller

especially here on YouTube.

.

We are going in the moment we are.

Olduğumuz anda gidiyoruz.

I hope you've enjoyed today's live stream.

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

Shall I tell you the surprise I have for you?

Sana sürprizimi söyleyeyim mi?

Steve has something for me.

Steve'in benim için bir şeyi var.

He's going to give me a nice treat.

Bana güzel bir muamele yapacak.

I wonder what it could be.

Ne olabileceğini merak ediyorum.

Do I have to take my clothes off?

Kıyafetlerimi çıkarmam gerekiyor mu?

No. OK, good. Good.

Hayır. Tamam, güzel. İyi.

Thank goodness for that.

Bunun için tanrıya şükürler olsun.

I'm glad it's too cold for that anyway.

Yine de bunun için çok soğuk olmasına sevindim.

Yes, sir.

Evet efendim. Yıllardır yaptığımız ve yapmaya alıştığımız canlı yayınlardan sonra

What have we done on a Sunday after the livestreams

bir Pazar günü ne yaptık

that we have done and used to do for year and year and year on?

? Canlı yayından

We used to always do something after the livestream and we always announced it.

sonra hep bir şeyler yapardık ve bunu hep duyururduk.

We had a cup of tea and we used to steal one of our farm local farmers sheep.

Bir bardak çay içtik ve çiftliğimizin yerel çiftçilerinden birinin koyunlarını çalardık.

Oh no, no, we don't talk about that, do we?

Oh hayır, hayır, bunun hakkında konuşmuyoruz, değil mi?

We always had a cup of tea and a tea cake.

Her zaman bir bardak çay ve bir çay kekimiz vardı.

Yes, but we stopped having the tea cakes and of course, our low.

Evet, ama çaylı kekleri yemeyi bıraktık ve tabii ki moralimiz bozuldu.

Bakery closed down. Well, guess what, Mr.

Fırın kapandı. Bilin bakalım ne oldu Bay

Duncan, yeah, I went out yesterday on the way to where I was going

Duncan, evet, dün gideceğim yere giderken

without you, and I went into the bakery shop, which is reopened.

sizsiz çıktım ve yeniden açılan fırına girdim.

And lo and behold, that's the first.

Ve işte, bu ilk.

Lo and behold, like that.

İşte böyle.

And lo and behold, it's afraid of you to say, Nuala.

Ve bak, Nuala demek senden korkuyor. İşte

There it is.

burada.

Lo and behold, I think it's from the from the Bible.

Bakın, sanırım İncil'den.

I think it is. So there we go.

Sanirim oyle. İşte başlıyoruz.

Lo and behold, we have tea cakes.

Bakın, çay keklerimiz var.

Yes, they look nice. They look quite big.

Evet, güzel görünüyorlar. Oldukça büyük görünüyorlar.

They're big one big one.

Onlar büyük bir büyük.

So teacakes are back,

Çay kekleri

at least for this week.

en azından bu hafta için geri döndü.

Let's see if they're stale and dry, if they are.

Bakalım bayat ve kuru mu, eğer öyleyse.

I will be complaining and we won't be purchasing them again.

Şikayet edeceğim ve bir daha almayacağız.

OK, OK, we will see what happens.

Tamam, tamam, ne olacağını göreceğiz.

Right?

Sağ?

Say yes.

Evet de.

Lovely. Oh, a good ideas.

Sevimli. İyi fikir.

Take a little rest.

Biraz dinlen.

Oh yes.

Oh evet.

Lovely to be here, Mr.

Burada olmak çok güzel, Bay

Duncan. OK, so I won't be here on Wednesday.

Duncan. Tamam, o halde çarşamba günü burada olmayacağım.

No live stream on Wednesday, but of course, we will be back next Sunday.

Çarşamba günü canlı yayın yok, ama elbette önümüzdeki Pazar geri döneceğiz.

I hope I will be feeling better.

Umarım daha iyi hissederim.

And of course we will be if we go out and about.

Ve tabii ki dışarı çıkarsak olacağız.

If we go into the shops,

Dükkanlara girersek artık mecbur

we will wear our masks because we have to now.

olduğumuz için maskelerimizi takacağız.

Yes, it's back, it's back.

Evet, geri geldi, geri geldi.

We are back to wearing our masks.

Maskelerimizi takmaya geri döndük.

Everyone's worried about a new strain of the COVID.

Herkes yeni bir COVID türü hakkında endişeli. Sık

I often get a new strain, but I can't tell you where.

sık yeni bir tür alıyorum, ama size nerede olduğunu söyleyemem. Buna ne

What are they calling it?

diyorlar? Bu o mu

Is it this?

? Küçük anlamına gelen mikrop kelimesinden gelen

It's the army on Omicron or Omicron,

Omicron veya Omicron'daki ordu

which comes from the word microbe, which means small.

.

Oh, did you know that

Bunun

might run?

I knew small. Yes, my micro. Yes.

işe yarayabileceğini biliyor muydunuz?

küçük bildim Evet, benim mikro. Evet.

Well, that's that's why we put microbes in front of words.

İşte bu yüzden mikropları kelimelerin önüne koyuyoruz.

Yes, yes.

Evet evet.

And so is that.

Ve bu da öyle.

But is that the next one in the Greek alphabet after devil?

Ama Yunan alfabesinde şeytandan sonraki harf bu mu?

The strange thing is, no, it isn't.

Garip olan şey, hayır, değil.

It's much further down because some of them don't make any sense.

Çok daha aşağıda çünkü bazıları hiçbir anlam ifade etmiyor.

So some of them are just two letters. Ah.

Yani bazıları sadece iki harf. Ah.

And so they don't.

Ve böylece yapmazlar.

Well, I think one is pig where you can't

Bence biri, domuza

really have the pig, so they've missed out ones that you can't pronounce.

gerçekten sahip olamayacağın domuz, bu yüzden telaffuz edemediğin şeyleri kaçırmışlar.

Yes. Ones that look a bit strange.

Evet. Biraz tuhaf görünenler.

So now we are on our microbe on on.

Yani şimdi mikrobumuz üzerindeyiz.

OK, from the time to worry is when we've used up all the letters

Tamam, Yunan alfabesinin tüm harflerini tüketip geri

of the Greek alphabet and we've come back and we have to have a new system

döndüğümüzde ve COVID varyantlarını tanımlamak için yeni bir sistemimiz olması gerektiğinde endişelenmeye başladığımız andan itibaren,

to describe COVID variants, then we know we're really in trouble.

gerçekten başımızın belada olduğunu anlarız.

Well, I hope that doesn't happen. Yes. All right.

Umarım bu olmaz. Evet. Elbette.

Mr. Duncan, I'll go into the kitchen and make a cup of tea and tea cake. Yes.

Bay Duncan, mutfağa gidip bir fincan çay ve çay keki yapacağım. Evet.

And I shall see you in a few minutes time and lovely to be here.

Birkaç dakika içinde görüşürüz ve burada olmak çok güzel.

Have you have a lovely week learning English and whatever you do

İngilizce öğrenmek ve ne yaparsanız yapın güzel bir hafta geçirdiniz mi,

and see you next week?

haftaya görüşmek üzere?

Mr. Steve is going.

Bay Steve gidiyor. Fark ettiğim

I've just realized one thing I've realized is

bir şeyin farkına vardım,

I need a new backdrop, an emergency backdrop,

yeni bir arka plana, acil bir arka plana ihtiyacım var, bu

so so when the light goes outside,

yüzden ışık dışarı çıktığında, arkama koyabileceğim

I have to have a backdrop that I can put behind me.

bir arka plana sahip olmalıyım .

So it just doesn't look like I'm standing in front of a blackboard

Yani bir karatahtanın

or a blank void.

veya boş bir boşluğun önünde duruyormuşum gibi görünmüyor.

So that's what I have to do.

Yani yapmam gereken bu.

I think I will try to sort that out for next week.

Sanırım önümüzdeki hafta bunu halletmeye çalışacağım .

It's time to say goodbye.

Hoşçakal deme vakti.

It's time for me to go.

Gitme zamanım geldi.

I hope you've enjoyed today's live stream.

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

Thank you for your company.

Şirketiniz için teşekkür ederiz.

It's been a busy one. We've talked about a lot of things.

Yoğun bir gündü. Birçok şey hakkında konuştuk.

We've talked about face masks.

Yüz maskeleri hakkında konuştuk.

We've talked about Mr.

Bay

Steve's new suit and we've talked about junk mail.

Steve'in yeni kıyafeti hakkında konuştuk ve önemsiz posta hakkında konuştuk.

We've talked about Jehovah's Witnesses

Yehova'nın Şahitlerinden bahsettik

and we've talked about teacakes as well.

ve keklerden de bahsettik.

See you later. Take care, everyone.

Sonra görüşürüz. Herkes kendine iyi baksın.

And I hope you've enjoyed today's livestream.

Ve umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

My new lesson, my first new lesson

Yeni dersim, yaptığım ilk yeni dersim

that I've been making and I have made a few.

ve birkaç tane yaptım.

I'm going to try and make some more next week.

Önümüzdeki hafta biraz daha yapmaya çalışacağım.

The first one will be posted on.

İlki tarihinde yayınlanacak.

I want to say Tuesday.

Salı demek istiyorum.

Yes, I think Tuesday, Tuesday will be the day,

Evet, bence Salı, Salı gün olacak,

so I hope you will catch that

bu yüzden umarım bunu yakalarsın

and I hope I will catch you

ve umarım

next Sunday as well.

önümüzdeki Pazar da seni yakalarım.

This is Mr.

Bu, İngilizcenin

Duncan in the birthplace of English, saying, Thanks for watching.

doğum yerindeki Bay Duncan , "İzlediğiniz için teşekkürler" diyor.

See you soon. Enjoy your week.

Yakında görüşürüz. Haftanın tadını çıkar.

Have a good one.

iyi eğlenceler

And can you stay safe as well?

Ve sen de güvende kalabilir misin?

Just for me, I would be very happy if you could stay safe

Sadece benim için, bir

and of course, until the next time we meet here.

dahaki sefere burada buluşana kadar güvende kalabilirsen çok mutlu olurum.

You know what's coming next? Yes, you do.

Sırada ne var biliyor musun? Evet yaparsın.

Ta ta for

Şimdilik ta ta

now. And.

. Ve.

I'm a big boy now.

Ben artık büyük bir çocuğum.