KEEP 'UP TO DATE' ☎ - English Addict eXtra - 🚨LIVE CHAT🚨 / Thursday 22nd December 2022

I have to say, I love that music.

Söylemeliyim ki, bu müziği seviyorum.

It doesn't matter how many times I hear that piece of music, it always puts a smile on my face.

O müziği kaç kere dinlediğim önemli değil , her zaman yüzüme bir gülümseme konduruyor.

Something else that I hope will put a smile on your face.

Yüzünüzü gülümseteceğini umduğum bir şey daha.

Yes. We are back together again.

Evet. Tekrar birlikteyiz.

English addict is with you once more and we are getting ready

İngiliz bağımlısı bir kez daha sizlerle ve

for that big seasonal event.

o büyük mevsimsel etkinliğe hazırlanıyoruz.

I'm sure you know what it is.

Eminim ne olduğunu biliyorsundur.

We are coming to you live right now from the birthplace of the English language,

Şu anda size İngilizcenin doğum yerinden canlı olarak geliyoruz, orası

which just happens to be, oh, my goodness, it's England.

tesadüfen, aman Tanrım, orası İngiltere.

And this is new.

Ve bu yeni.

We are back together.

Tekrar beraberiz.

Everyone.

Herkes.

De de de de de de de de de, de de

De de de de de de de de de, de de

de de de de de de de de de de de de de.

de de de de de de de de de de de de de de.

I mean, such a good mood. Are you in a good mood, Steve?

Yani, çok iyi bir ruh hali. İyi bir ruh halinde misin, Steve?

Why is that?

Nedenmiş?

Have you have you seen some of the presents that I bought you for Christmas and not told me?

Noel için sana aldığım ve bana söylemediğim hediyelerden bazılarını gördün mü?

I haven't.

I haven't seen anything as far as I'm concerned.

bende yok

Endişelendiğim kadarıyla hiçbir şey görmedim.

You haven't bought anything for me.

Benim için hiçbir şey satın almadın.

So everything you do buy for me will be a nice surprise.

Bu yüzden bana alacağın her şey hoş bir sürpriz olacak.

Hello. Here we are again.

Merhaba. Yine buradayız.

We are back with you.

Sizinle geri döndük.

Some extra English addict during the month of December.

Aralık ayı boyunca fazladan bir İngiliz bağımlısı.

As we lead up to that special time of year.

Yılın bu özel zamanına yaklaşırken.

And I hope you are getting into the mood as well.

Ve umarım sen de havaya giriyorsundur.

So before we do anything else, we are going to officially begin

Yani başka bir şey yapmadan önce, resmi olarak

Christmas 2022.

2022 Noel'ine başlayacağız

We have our tinsel.

.

Here is the tinsel.

İşte gelin teli.

Mr. Steve, would you like the red tinsel or the silver?

Bay Steve, kırmızı gelin teli mi yoksa gümüş mü istersiniz?

I think silver. Okay, then.

bence gümüş. Tamam o zaman.

I think so, because it'll contrast, you see, with my blue shirt.

Sanırım, çünkü mavi gömleğimle tezat oluşturacak.

There we go.

Oraya gidiyoruz.

So, Mr. Steve has his silver tinsel.

Yani, Bay Steve'in gümüş cicili bicili var.

How exciting. How exciting, Mr. Duncan.

Ne kadar heyecan verici. Ne kadar heyecan verici, Bay Duncan.

It is exciting.

Heyecan verici.

Yes, because Christmas is coming, and I have my.

Evet, çünkü Noel geliyor ve benim.

My lovely, sexy red tinsel as well.

Benim sevimli, seksi kırmızı gelin telim de.

So it is official, everyone.

Yani resmi, millet.

And as a way of welcoming

Ve geldiğinde Noel sezonunu karşılamanın bir yolu olarak

the Christmas season as it arrives.

.

Here are some of our lovely Christmas

İşte

lights as well that are outside the house.

evin dışındaki güzel Noel ışıklarımızdan bazıları.

Oh, it's so nice to have Christmas here.

Oh, Noel'in burada olması çok güzel.

We are enjoying it.

Biz bundan keyif alıyoruz.

Here it is. So lovely.

İşte burada. Çok sevimli.

Lovely, lovely, lovely.

Güzel, güzel, güzel.

It's not dark yet, Mr Duncan.

Henüz hava kararmadı, Bay Duncan.

Christmas has arrived.

Noel geldi.

Christmas has officially arrived.

Noel resmen geldi.

And yes, for those wondering what we are doing for Christmas.

Ve evet, yılbaşında ne yaptığımızı merak edenler için.

Well,

Öyleyse

guess what?

tahmin et?

We are going to be with you over the Christmas period.

Yılbaşı boyunca sizlerle birlikte olacağız.

We will be with you on Saturday, Christmas Eve,

Cumartesi, Noel Arifesi,

Sunday, Christmas Day, and hopefully

Pazar, Noel Günü ve umarım

also on Boxing Day, the day after Christmas.

Noel'in ertesi günü olan Noel'in Ertesi Günü'nde de yanınızda olacağız.

Now, at the moment, we're not sure where we will be.

Şimdi, şu anda nerede olacağımızdan emin değiliz. Meydanda

We might be in much Wenlock

Wenlock'ta olabiliriz

in the square or we might be here in the studio.

veya burada stüdyoda olabiliriz.

So it just depends on the weather.

Yani sadece hava durumuna bağlıdır.

At the moment.

It looks as if it's going to rain quite a lot.

Şu anda.

Çok yağmur yağacak gibi görünüyor.

Yes, it does.

Evet öyle.

Although they are forecasting another cold blast

Yine de doğu rüzgarlarının bir başka soğuk esmesini tahmin ediyorlar

of easterly winds. No.

. Hayır.

And possibly snow after Christmas.

Ve muhtemelen Noel'den sonra kar yağar. Herhangi bir

Not that I've got any plans to go anywhere, so it doesn't really matter.

yere gitmek gibi bir planım olduğundan değil, bu yüzden gerçekten önemli değil.

Although Mr.

Bay

Duncan, we were out last night.

Duncan'a rağmen, dün gece dışarıdaydık.

We if going to talk about that I was there. Yes.

Orada olduğum hakkında konuşacaksak. Evet.

I had something very interesting, Mr. Duncan.

Çok ilginç bir şey yaşadım, Bay Duncan.

Yes, but can I can I just make sure that everyone knows we are here for the whole of Christmas?

Evet ama herkesin Noel boyunca burada olduğumuzu bildiğinden emin olabilir miyim?

All right.

Yes. Yes.

I want to make sure, because there might be some people who have just joined who don't know.

Elbette.

Evet. Evet.

Emin olmak istiyorum, çünkü yeni katılan ve bilmeyenler olabilir.

We are here on Christmas Eve, Christmas Day

Noel Arifesi, Noel Günü

and Boxing Day Live.

ve Boxing Day Live'da buradayız.

It should be interesting.

İlginç olmalı.

Goodness knows what is going to happen.

Allah ne olacağını bilir.

We might even have a little drink on Christmas Day.

Noel günü biraz içki bile içebiliriz.

It is Christmas.

Noel.

If it's Christmas, you are allowed.

Noel ise, izin verilir.

I think

Bence

despite what your religion says, you are

dinin ne derse desin,

probably allowed to have one little drink

muhtemelen bir parça alkol almana izin veriliyor

of alcohol. And I think we will.

. Ve bence yapacağız.

I think we will have something beer or wine or something.

Sanırım bir şeyler bira ya da şarap falan içeceğiz.

The thing is, I don't think I'll open a bottle of wine because we're unlikely to finish it.

Mesele şu ki, bir şişe şarap açacağımı sanmıyorum çünkü muhtemelen bitiremeyeceğiz.

We could just have a little beer together.

Birlikte biraz bira içebiliriz.

I think. So We don't know.

Bence. Yani bilmiyoruz.

Nobody just have half a bottle each.

Kimsede yarım şişe yok.

We often say, push the boat out.

Sıklıkla tekneyi dışarı itin deriz.

We often say Christmas.

Sık sık Noel deriz.

We indulge in something.

Bir şeye bayılıyoruz.

So we don't all normally drink alcohol.

Yani normalde hepimiz alkol içmeyiz.

The last time we had a lot of alcohol was

En son 1 milyon aboneye ulaştığımızda çok fazla alkol içmiştik

when we reached 1 million subscribers and I got a little bit

ve ben

just a little bit drunk.

biraz sarhoş olmuştum.

I did drink more champagne than you did,

Senden daha fazla şampanya içtim

and I started to reveal some very strange secrets about my early life,

ve erken yaşlarımla ilgili bazı çok garip sırları açığa çıkarmaya başladım , buna

including the romantic encounter

that I had down a certain railway line.

belli bir demiryolu hattında yaşadığım romantik karşılaşma da dahil.

I don't think we want to know about that, Mr. Duncan.

Bunu bilmek istediğimizi sanmıyorum Bay Duncan.

I'm not going to say what there, Steve.

Orada ne olduğunu söylemeyeceğim, Steve.

Just let me get to the end of the sentence.

Sadece cümlenin sonuna gelmeme izin ver.

So if you want to find out more about that, check out the video

Bu konuda daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız,

where we are doing it, where we are talking about our one millionth subscriber.

bunu yaptığımız, bir milyonuncu abonemizden bahsettiğimiz videoyu izleyin.

And also we are drinking lots of champagne.

Ayrıca bol bol şampanya içiyoruz.

And I am revealing some of my dark secrets from my past.

Ve geçmişimden bazı karanlık sırlarımı ifşa ediyorum .

What happened on that fateful night down that railway line trusted Mr.

Bay Duncan biletine güvendiği demiryolu hattındaki o uğursuz gecede olanlar

Duncan ticket.

.

Interesting and think that he was already the thing that fascinate.

İlginç ve zaten büyüleyen şeyin o olduğunu düşünmek.

Well, we are we are public figures.

Eh, biz kamuya mal olmuş kişileriz.

Very much advice to keep everything secret. You know why?

Her şeyi gizli tutmak için çok fazla tavsiye. Neden biliyormusun?

Well, this is. No, no, not nowadays.

İşte bu. Hayır, hayır, bugünlerde değil.

If you are a celebrity or famous,

Ünlü veya ünlüyseniz,

you have to tell everyone everything about yourself.

herkese kendinizle ilgili her şeyi anlatmalısınız.

But make sure that you sell those

Ancak o

those stories, first of all, to the highest bidder.

hikayeleri her şeyden önce en yüksek teklifi verene sattığınızdan emin olun.

Everyone is doing it now.

Şimdi herkes yapıyor.

Meghan Markle is doing it.

Meghan Markle yapıyor.

Prince Harry is doing it.

Prens Harry yapıyor.

Even the relatives of people now

Artık kraliyet ailesindeki insanların akrabaları bile

in the royal family, they are all selling their stories now.

artık hikayelerini satıyorlar.

They are selling their stories in the in the royal family, well connected to it relatives.

Hikayelerini, akrabalarıyla iyi bağları olan kraliyet ailesinde satıyorlar.

So Meghan Markle's father, Meghan Markle's cousin, Meghan Markle's

Yani Meghan Markle'ın babası, Meghan Markle'ın kuzeni, Meghan Markle'ın

estranged sister, they are all selling their stories now to the newspapers.

görüşmediği kız kardeşi, şimdi hepsi hikayelerini gazetelere satıyorlar.

So we said we could have we could be able

Biz de yapabileceğimizi,

we might be able to sell our exclusive story

yapabileceğimizi, özel hikayemizi satabileceğimizi

and maybe we can make a Netflix documentary as well.

ve belki de bir Netflix belgeseli yapabileceğimizi söyledik.

But you never know.

Ama sen asla bilemezsin.

Somebody might one day say, Mr.

Bir gün birisi, Bay

Duncan, you've got a million subscribers.

Duncan, bir milyon aboneniz var diyebilir.

You've been on here for how long?

Ne zamandır buradasın?

For 14 years, 16, 16 years.

14 yıl, 16, 16 yıl.

It's even better.

Daha da iyi.

You always get it right.

Her zaman doğru anlarsın.

So it's about time that we featured you.

Bu yüzden sizi öne çıkarmamızın zamanı geldi.

I mean, I think YouTube should because the can't be many people who have been on YouTube

Yani bence YouTube yapmalı çünkü YouTube'da çok fazla kişi

producing as long as you have to be many without breaking without a break

üretemez, ara vermeden çok sayıda olmanız gerekir

because there are people that you know what on before you but are they still going?

çünkü önünüzde ne olduğunu bildiğiniz insanlar var ama hala devam ediyorlar mı? ?

I doubt it. I see them.

Şüpheliyim. Onları görüyorum. Uzun zaman önce gitmiş olan

There are some people who are who have who've long since gone,

bazı insanlar var

but I've been here since 2006 and I haven't had a break in 16 years.

ama ben 2006'dan beri buradayım ve 16 yıldır hiç ara vermedim.

So I didn't disappear for a short time.

Yani kısa bir süre ortadan kaybolmadım.

Like some YouTube web celebrities do.

Bazı YouTube web ünlülerinin yaptığı gibi.

Anyway, can I say hello to the live chat?

Her neyse, canlı sohbete merhaba diyebilir miyim? Her

First of all, before we go any further, we do have some things to tell you about.

şeyden önce, daha ileri gitmeden önce size söylememiz gereken bazı şeyler var.

Last night, a very interesting night. Yes.

Dün gece, çok ilginç bir gece. Evet.

We had we had some fun and games. We did not.

Biraz eğlendik ve oyunlar oynadık. Biz yapmadık.

Very interesting.

Çok ilginç.

Can I say congratulations to be fierce?

Şiddetli olmak için tebrikler diyebilir miyim?

You are first on today's live chat.

Bugünkü canlı sohbette birincisiniz.

Congratulations to you.

Tebrikler. Gelin

I am waving my tinsel and Mr. Steve Austin.

telimi ve Bay Steve Austin'i sallıyorum.

So you followed very closely by Louis? Yes.

Demek Louis'i çok yakından takip ettin? Evet.

Can I say something to Louis right now?

Şu anda Louis'e bir şey söyleyebilir miyim?

Of course.

Of course.

Elbette.

Elbette.

We are talking about Louis mandate and it's Louis.

Louis mandasından bahsediyoruz ve bu Louis.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Just before I started today's live Stream, I actually received

Bugünkü canlı yayına başlamadan hemen önce, aslında

a donation from Louis only on paper.

Louis'den sadece kağıt üzerinde bir bağış aldım.

Well, thank you very much, Louis.

Çok teşekkür ederim, Louis.

It actually came through just as I was starting my live stream.

Aslında tam canlı yayınımı başlatırken geldi.

Does this mean that you can buy me a Christmas present? Mr.

Bu bana Noel hediyesi alabileceğiniz anlamına mı geliyor? Bay

Duncan, I will not be wasting that precious money on you.

Duncan, o değerli parayı sizin için çarçur etmeyeceğim.

It is all for my lovely live streams and my English teaching video.

Hepsi güzel canlı yayınlarım ve İngilizce öğretme videom için.

So everything.

Yani her şey.

Everything you donate on paper will go into this.

Kağıt üzerinde bağışladığınız her şey buna gidecek.

Nothing else we like, we don't spending spend it on anything else.

Başka hiçbir şeyi sevmeyiz, başka hiçbir şeye harcamayız.

Just actually today I have a delivery of new bulbs, light bulbs

Aslında bugün yeni ampul teslimatım var, ampuller

coming for the studio because they don't last very long.

çok uzun ömürlü olmadıkları için stüdyoya geliyor.

And once they blow, I have to buy some more and they are not cheap.

Ve patladıklarında, biraz daha almam gerekiyor ve ucuz değiller.

All right.

Elbette.

So you you are have now. Very well. Thank you very much, Louis.

Yani şimdi sahipsin. Çok iyi. Çok teşekkür ederim Louis. Onun yaptığını yapmaya devam edebilmeniz için

We appreciate everybody's support on this channel for Mr.

Bay Duncan'a bu kanaldaki herkesin desteğini takdir ediyoruz

Duncan so that you can continue to

do what he does. Yes.

. Evet.

He's teaching this to many, many people around the world.

Bunu dünyadaki pek çok insana öğretiyor.

This this is beginning to annoy me. Mr. Duncan.

Bu beni rahatsız etmeye başladı. Bay Duncan.

Well, you can't be annoyed by tinsel.

Peki, cicili bicili tarafından sinirlenemezsin.

Tinsel next to your skin is quite irritating.

Tinsel cildinizin yanında oldukça tahriş edicidir.

Tinsel is the most magical thing.

Tinsel en büyülü şeydir.

This is the closest you can get to actually

Bu, gerçekten

looking a fairy in the eye because it's very similar.

bir perinin gözlerine bakmaya en yakın haliniz çünkü çok benzer. Önünüzde

It makes a lovely shimmery, shiny light in front of you.

güzel, ışıltılı, parlak bir ışık yapar.

So I love tinsel very much and I like to put it on the Christmas tree.

Bu yüzden cicili bicili çok seviyorum ve onu Noel ağacına koymayı seviyorum.

The Christmas tree, by the way, is up.

Bu arada, Noel ağacı dikildi.

It is flashing away right now in the living room.

Şu anda oturma odasında yanıp sönüyor.

We might show it to you on Sunday because we will be with you

Pazar günü size gösterebiliriz çünkü

on Christmas Day, Christmas Eve, and also Boxing Day.

Noel Günü, Noel Arifesi ve Noel'in Ertesi Günü sizinle birlikte olacağız.

I will mention it a few times anyway.

Yine de birkaç kez değineceğim.

Steve.

Steve.

Yes, we had a very interesting night last night.

Evet, dün gece çok ilginç bir gece geçirdik. Bir

I had something. Mr.

şeyim vardı. Bay

Duncan Big and tasty.

Duncan Büyük ve lezzetli.

Oh, okay. I wasn't on about that.

Tamam. Bu konuda değildim.

But that that is also there.

Ama bu da orada.

You're right. Yes, I almost forgot about that.

Haklısın. Evet, bunu neredeyse unutuyordum.

I'll I'll let the viewers guess.

İzleyicilerin tahmin etmesine izin vereceğim.

If I say I had something last night that was big and tasty,

Dün gece büyük ve lezzetli bir şey yedim dersem,

guess what it was that I enjoyed last night.

tahmin edin dün gece hoşuma giden şey neydi?

Well,

Aklıma

I can think of one thing, but I know it wasn't that

bir şey geliyor ama o olmadığını biliyorum,

maybe our lovely viewers

belki sevgili izleyicilerimiz

will maybe tell us what they think it was.

bize onun ne olduğunu düşündüklerini söylerler.

So I will give you a clue.

Bu yüzden size bir ipucu vereceğim.

It was connected to something that Mr.

Bay

Steve likes putting in his mouth. Yes.

Steve'in ağzına koymayı sevdiği bir şeyle bağlantılıydı. Evet.

And I also like putting it in my mouth as well.

Ayrıca ağzıma almayı da seviyorum.

And he had on his mouth.

Ve ağzındaydı.

Yes, I had We don't like to be rude, but but anyway, it's a joke.

Evet, kaba olmayı sevmeyiz ama neyse, bu bir şaka.

It's not rude.

Bu kaba değil.

I had something big and tasty last night, said Mr.

Dün gece büyük ve lezzetli bir şey yedim, dedi Bay

Duncan. Although you had more meat than they didn't.

Duncan. Sende onlardan daha fazla et olmasına rağmen.

Yeah, well, I had slightly more meat, but then I'm always a little bit greedy.

Evet, biraz daha fazla etim vardı ama sonra hep biraz açgözlüyümdür.

Exactly.

Kesinlikle.

So have a guess what it is that we had last night

Öyleyse, dün gece görmeye gitmeden önce ne yaşadığımızı tahmin edin

before we went to see.

.

What would you call it, a show?

Buna ne denirdi, gösteri mi?

Well, this is something else I wanted to mention about last night.

Bu, dün gece bahsetmek istediğim başka bir şey.

We did something last night we've never done before.

Dün gece daha önce hiç yapmadığımız bir şey yaptık.

And I'm not talking about having something large and meaty.

Ve ben büyük ve etli bir şeye sahip olmaktan bahsetmiyorum .

I am talking about another thing.

Ben başka bir şeyden bahsediyorum.

We went to see

a comedy act.

Bir komedi oyunu izlemeye gittik.

We've never done this.

Bunu hiç yapmadık.

So there was a live comedy act featuring two

Böylece burada, Birleşik Krallık'ta oldukça iyi bilinen iki komedyenin yer aldığı canlı bir komedi gösterisi vardı

rather well-known comedians here in the UK.

.

And let's just say

Ve

that the humour

mizahın

is not very politically correct.

politik olarak pek doğru olmadığını söyleyelim.

I don't think bamboo for you would would have enjoyed the humour

that we that we were subjected to last night.

Dün gece maruz kaldığımız mizahtan senin için bambunun hoşlanacağını sanmıyorum.

Why not? Because.

Neden? Çünkü.

But Bamboo, for you has made a comment about the comments that a certain

Ama Bamboo, haberde

person has made about Prince Harry's voice

Prens Harry'nin sesi hakkında belli bir kişinin yaptığı yorumlara sizin için yorum yaptı

in the news.

.

It's all over the news in the UK, that is will be another guy.

Birleşik Krallık'taki tüm haberlerde, bu başka bir adam olacak.

Jeremy Clarkson.

Jeremy Clarkson.

Yes, Jeremy Clarkson is a TV presenter and over the years

Evet, Jeremy Clarkson bir TV sunucusu ve yıllar içinde çirkin şeyler söyleyerek

he's made a name for himself by saying outrageous things.

kendisine bir isim yaptı .

He does this. So that's what he does. He does it.

Bunu yapıyor. Yani yaptığı şey bu. O yapar.

So he gets lots of attention and then he releases a new book or a new TV show.

Bu yüzden çok ilgi görüyor ve ardından yeni bir kitap ya da yeni bir TV programı çıkarıyor.

Or maybe he has a new series coming up on Amazon, something like that.

Ya da belki Amazon'da yeni bir dizisi çıkıyor, buna benzer bir şey.

But yeah, no, carry on.

Ama evet, hayır, devam et.

But what I would say bamboo for you is that despite

Ama sizin için bambu diyeceğim şey, yapılan

what the press are saying about the comments that were made,

yorumlar hakkında basının söylediklerine rağmen ,

you will find that in the UK, Meghan

Birleşik Krallık'ta Meghan

Markle does not have many fans know well.

Markle'ın pek çok hayranının iyi bilmediğini göreceksiniz.

Well, let's just say that it's rather polarising.

Pekala, bunun oldukça kutuplaştırıcı olduğunu söyleyelim.

I will be honest.

Dürüst olacağım. Onun

There are people who are for or for her and against her.

için ya da onun için ve ona karşı olan insanlar var.

Probably 1% is for her.

Muhtemelen %1 onun içindir.

Well, maybe 5% and all of them will be under 20. Hmm.

Peki, belki %5 ve hepsi 20'nin altında olacak. Hmm. Clarkson,

Everybody else

diğer herkesin

pretty much agrees with was, Clarkson said.

hemen hemen aynı fikirde olduğunu söyledi.

Really?

Gerçekten mi?

Not in a tone that he said, I will be honest.

Söylediği bir tonda değil, dürüst olacağım.

I don't agree with him much.

Ona pek katılmıyorum.

Or most people in the UK would very much like to see the back anyway of Meghan Markle.

Ya da Birleşik Krallık'taki çoğu insan zaten Meghan Markle'ın arkasını görmeyi çok isterdi.

What we did last week, we're straying way off from what we did last night.

Geçen hafta yaptığımız şey, dün gece yaptığımızdan çok uzaklaştık.

We went to see a comedy act.

Bir komedi oyunu izlemeye gittik.

Two comedians, very rude,

İki komedyen, çok kaba,

not politically correct, but also very funny.

politik olarak doğru değil ama aynı zamanda çok komik.

So I think sometimes if you say things that are slightly offensive, maybe or rude,

Bu yüzden bazen biraz saldırgan, belki veya kaba

but it's also funny, I think you're you can laugh at those things.

ama aynı zamanda komik şeyler söylersen, bence sen bu şeylere gülebilirsin.

We always laugh at ourselves, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse, her zaman kendimize güleriz.

We don't take ourselves very seriously.

Kendimizi çok ciddiye almıyoruz.

Not Mr.

Bay

Dunn, because life is too short to be serious all the time.

Dunn değil, çünkü hayat her zaman ciddi olmak için çok kısa.

Sometimes you have to look in the mirror and think,

Bazen aynaya bakıp,

That is so stupid and weird.

Bu çok aptalca ve tuhaf, diye düşünmelisin.

You have to be able to laugh at yourself.

Kendine gülebilmelisin.

See, this is what's been lost

Bakın, bu

in humour now, and people are overreacting to

artık mizahta kaybolan bir şey ve insanlar,

things that people say.

insanların söylediği şeylere aşırı tepki veriyor.

You've got to be able to laugh at yourself.

Kendine gülebilmelisin.

You can't laugh at yourself.

Kendine gülemezsin.

Then really you're going to have a very unhappy life.

O zaman gerçekten çok mutsuz bir hayatın olacak.

Let me just pick this pen of Mr. Duncan.

Bay Duncan'ın bu kalemini seçeyim.

Oh, Steve, is that.

Ah, Steve, öyle mi?

Is that my Christmas present?

Bu benim Noel hediyem mi?

Fiddle with something when I'm on the list, Usually this pen probably pretty best.

Ben listedeyken bir şeyle oyna, Genellikle bu kalem muhtemelen en iyisidir.

Not say that again.

Bunu bir daha söyleme.

Yes. So.

But yeah, if you can't laugh at yourself

Evet. Bu yüzden.

Ama evet, o zaman kendinize gülemiyorsanız

then and it just because you make a comment about somebody

ve bu,

that's got a certain skin colour

belirli bir ten rengine sahip biri hakkında yorum yapmanız,

doesn't mean that it's necessarily racist.

bunun mutlaka ırkçı olduğu anlamına gelmez.

Well, now it's always interpreted it as that.

Şimdi hep böyle yorumlanıyor.

You see somebody says somebody can make a funny comment about me because I'm white.

Birinin beyaz olduğum için benim hakkımda komik bir yorum yapabileceğini söylediğini görüyorsun .

I'm not going to think that they're being racist.

Irkçı olduklarını düşünmeyeceğim.

But of course it's just the way things have become now, unfortunately.

Ama tabii ki, ne yazık ki, şimdi işler bu hale geldi .

Well, I think we have to make sure that we don't say that it doesn't exist because it does.

Bence var olduğu için var olmadığını söylemediğimizden emin olmalıyız.

There are idiots, but there is a fine line, I think, between that

Aptallar var ama bence bununla

and just everyone having a laugh at each other.

herkesin birbirine gülmesi arasında ince bir çizgi var.

I don't think I don't think there's any harm in that.

Bunun bir zararı olduğunu düşünmüyorum.

No. Anyway, we went to see this.

Hayır. Her neyse, bunu görmeye gittik.

We went to see these comedy.

Bu komedileri izlemeye gittik.

Well, comedians, one of them,

Pekala, komedyenler, içlerinden biri,

the first act that came on, decided to pick

ilk perdede seyircilerden birini seçmeye karar verdi

on someone in the audience. Yes.

. Evet.

When I say that person is

O kişinin şu anda karşınızda durduğunu söylediğimde

standing in front of you now, you can probably guess who it was.

muhtemelen kim olduğunu tahmin edebilirsiniz.

Yes, it was me.

Evet, bendim.

Because last night I decided to go out and I wore my red hats.

Çünkü dün gece dışarı çıkmaya karar verdim ve kırmızı şapkalarımı taktım.

Now, I didn't think anything of it because I just think

Şimdi, bunun hakkında hiçbir şey düşünmedim çünkü

this is a nice hat to wear when you go out.

bunun dışarı çıkarken takmak için güzel bir şapka olduğunu düşünüyorum.

However, the comedian.

Ancak komedyen.

Sorry, nothing.

Üzgünüm, hiçbir şey.

Nothing sounded like something.

Hiçbir şey bir şeye benzemiyordu.

It sounded like you said something that.

Öyle bir şey söylemişsin gibi geldi.

Okay, the comedian decided to pick on me because of my red hat.

Tamam, komedyen kırmızı şapkam yüzünden bana sataşmaya karar verdi .

He said there is a guy in the audience wearing a MAGA hat.

Seyirciler arasında MAGA şapkası takan bir adam olduğunu söyledi .

And for those who don't know what that is, it's Donald Trump's followers.

Ve bunun ne olduğunu bilmeyenler için, Donald Trump'ın takipçileri.

They all wear a red hat with Make America Great Again, written on the front.

Hepsi ön tarafında Make America Great Again yazan kırmızı bir şapka takıyorlar .

Of course, mine does not have that.

Tabii ki, benimki bu yok.

But he decided to pick on me in the audience.

Ama seyirciler arasında beni seçmeye karar verdi. Daha önce içeride

He said he's never seen anybody wear a red hat indoors before.

kırmızı şapka takan birini hiç görmediğini söyledi .

No, but but he did make a few references to me

Hayır, ama benim

being a supporter of Donald Trump, which of course, is a valid point to make.

Donald Trump'ın bir destekçisi olduğumdan birkaç kez bahsetti ki bu elbette geçerli bir nokta.

I mean, he was a comedian. Yes.

Yani, o bir komedyendi. Evet.

But yes, red hats are associated with Donald Trump supporters.

Ama evet, kırmızı şapkalar Donald Trump destekçileriyle ilişkilendirilir.

But you wouldn't we wouldn't think about that in the UK.

Ama bunu Birleşik Krallık'ta düşünmezdik.

But but it hasn't got anything written on the front, so it doesn't matter.

Ama ön tarafında yazılı bir şey yok, bu yüzden önemli değil.

So this is just a normal standard red hat.

Yani bu sadece normal bir standart kırmızı şapka.

It has no political persuasion.

Siyasi bir ikna gücü yok.

It is not an indication of anything I believe in.

Bu inandığım herhangi bir şeyin göstergesi değil.

It is just a very nice red hat.

Sadece çok hoş bir kırmızı şapka.

But this comedian last night embarrassed me in front of the whole auditorium, everyone there.

Ama dün geceki bu komedyen beni tüm oditoryumun önünde utandırdı, oradaki herkes.

And so I decided to say things to him.

Ben de ona bir şeyler söylemeye karar verdim.

He loved it. He loved he liked the attention.

Onu sevdi. İlgiyi severdi, severdi.

You see, I wasn't sure at first, but then afterwards in the break, everybody was looking at you.

Bak, ilk başta emin değildim ama sonra teneffüste herkes sana bakıyordu.

They all the audience in the break because there was a break halfway through. Yes.

Bütün seyirciler molada olduğu için yarı yolda mola verildi. Evet.

And we went for a little, you know, drink and everyone was sort of staring at Mr.

Ve biraz içmeye gittik ve herkes bir şekilde Bay

Duncan.

I thought they probably thought that he was a bit of a right wing nut job.

Duncan'a bakıyordu.

Muhtemelen onun biraz sağcı kaçık bir iş olduğunu düşündüklerini düşündüm.

No, I'm not. Because you had a red hat on.

Hayır, değilim. Çünkü kırmızı bir şapkan vardı.

But he had he had revealed it to everyone literally sitting in the audience.

Ama seyirciler arasında tam anlamıyla oturan herkese bunu açıklamıştı.

So I was slightly embarrassed during the interval during the break

Bu yüzden teneffüs sırasında biraz utandım

because quite a few people were just looking at me in a strange

çünkü epeyce insan bana tuhaf bir

way, thinking, Well, maybe, maybe he is.

şekilde bakıp, Şey, belki, belki öyledir, diye düşünüyordu.

Maybe he is a right wing person.

Belki sağ görüşlü biridir.

But it is.

Ama bu.

I'm not.

Değilim.

It is slightly strange to wear

a red baseball cap indoors.

İçeride kırmızı beyzbol şapkası takmak biraz garip.

Yeah, it is.

Evet o.

It's not something that you see very often, but a lot of people were wearing hats last night

Bu çok sık görülen bir şey değil, ama dün gece seyirciler arasında pek çok insan şapka takıyordu

in the audience, but red ones and that's all right.

ama kırmızı olanlar ve sorun değil.

Yeah, but I mean, signs the signs.

Evet, ama demek istediğim, işaretleri imzalar. Ben

I didn't think too. I'm used to it.

de düşünmedim. Ben buna alışığım. Takımları için her zaman

You say that there are baseball teams

that literally wear red hats all the time for their team.

tam anlamıyla kırmızı şapka takan beyzbol takımları olduğunu söylüyorsunuz .

By the way, if anyone was wondering what we had last night

Bu arada, dün gece büyük ve lezzetli ne yediğimizi merak edenler varsa

that was big and tasty, it was a McDonald's burger.

, o bir McDonald's burgeriydi.

Yes, a big tasty.

Evet, büyük bir lezzetli.

They've got one at the moment, which is now.

Şu anda bir taneleri var, ki bu şimdi.

We only we only eat this kind of junk food.

Sadece biz sadece bu tür abur cuburları yiyoruz.

Normally when we go out somewhere, I think an average

Normalde bir yere çıktığımızda, yılda ortalama

is about three or four times a year, three or four times a year.

üç dört kez, yılda üç dört kez diye düşünüyorum.

Usually when we get to see your mother as well.

Genellikle anneni de gördüğümüzde.

So maybe we'll repeat this again on Friday.

O yüzden belki bunu Cuma günü tekrar ederiz.

But yes, there is a particular burger

Ama evet,

shouldn't be really advertised.

gerçekten reklamı yapılmaması gereken belirli bir burger var.

I think people know the big tasty sites all around the world.

Bence insanlar dünyanın her yerindeki büyük lezzetli siteleri biliyor .

It isn't just this country.

Sadece bu ülke değil.

Well, let's just say the name is very accurate.

Pekala, sadece adın çok doğru olduğunu söyleyelim.

It's a big bird. Big.

Bu büyük bir kuş. Büyük.

It's big and it's nice and it tastes very good.

Büyük, güzel ve tadı çok güzel.

It's something like a thousand calories in this burger

Bu burgerde yaklaşık bin kalori var

and it's got from your entire day's allocation of fat.

ve tüm gün boyunca ayırdığınız yağdan elde edildi.

But it's just very nice.

Ama bu çok güzel.

A now and then.

Şimdi ve sonra.

I don't think it does you any harm at all.

Sana hiç bir zararı olduğunu düşünmüyorum.

I must say, Mr.

Söylemeliyim Bay

Duncan, McDonald's chips are not very nice.

Duncan, McDonald's cipsleri pek güzel değil.

No, that is the only thing compared to KFC.

Hayır, KFC'ye kıyasla tek şey bu.

The only thing I would fault

Hata yapacağım tek şey

is their French fries.

onların patates kızartması.

They are not very nice.

Çok hoş değiller.

I think KFC make much better chips, much better.

Bence KFC çok daha iyi cips yapıyor, çok daha iyi.

They actually taste like the ones that we had last night at

Aslında dün gece McDonald's'ta yediklerimizin tadı

McDonald's were soggy and ghastly.

sırılsıklam ve berbattı.

I didn't eat them all. They were disgusting.

Hepsini yemedim. İğrençtiler.

So we actually went all the way to Stafford last night and that is the place where I was raised.

Yani dün gece ta Stafford'a kadar gittik ve orası benim büyüdüğüm yer.

So it was strange walking through the town

Bu yüzden gece geç saatlerde kasabada yürümek garipti

late at night and and I was having flashbacks.

ve ben geçmişe dönüşler yaşıyordum.

I never coming back.

Asla geri dönmeyeceğim.

My childhood growing up in the county town of Stafford.

Stafford ilçe kasabasında büyüyen çocukluğum.

So it was good. We had a very interesting night.

Yani iyiydi. Çok ilginç bir gece geçirdik.

We even went to do some shopping, some grocery shopping afterwards.

Hatta sonrasında biraz alışveriş, biraz da market alışverişi yapmaya gittik.

Yes. At a rent to a supermarket? Yes.

Evet. Bir süpermarkete kiralamak için mi? Evet.

As 11:00 at night because it's open 24 hours.

24 saat açık olduğu için gece 11:00 olarak.

And it was wonderful because I think I mentioned the other day, Mr.

Ve harikaydı çünkü sanırım geçen gün

Duncan, when I was on. Was it Tuesday?

yayındayken Bay Duncan'dan bahsetmiştim. Salı mıydı?

We were, yes. Right.

Öyleydik, evet. Sağ.

I had been out in the car to visit one of Mum's friends

Arabayla annemin arkadaşlarından birini ziyarete gitmiştim

and on the way back I decided that I would go into the

ve dönüş yolunda

large

büyük

supermarket and I couldn't get in, I couldn't get in.

süpermarkete gitmeye karar verdim ve giremedim,

I abandoned the attempt because there were so many cars queuing

giremedim. Süpermarketin otoparkına girmek için sıraya giren o kadar çok araba vardı ki,

to get into the supermarket car park that I abandoned it.

orayı terk ettim.

And I said to Mr.

Ben de Bay

Duncan, And you said it as well, Why don't we try at 11:00 at night

Duncan'a dedim ki, Sen de söyledin, Neden bu komedi etkinliğinden dönerken gece saat 11:00'de denemiyoruz

on the way back from this comedy event?

?

And it was wonderful.

Ve harikaydı.

Straight in, no traffic,

Dosdoğru içeri girin, trafik yok,

no queues at the checkout, about much of the shop to ourselves.

kasada sıra yok, dükkanın çoğu hakkında kendimize.

It was fantastic.

Harikaydı.

That is the time to go and do your Christmas supermarket shopping.

Noel süpermarket alışverişinizi yapmanın zamanı geldi.

Yeah, especially this week, because the week leading up to Christmas is always crazy.

Evet, özellikle bu hafta, çünkü Noel'e giden hafta her zaman çılgıncadır.

There's always people dashing around trying to grab those last minute presents.

Her zaman son dakika hediyelerini kapmak için etrafta koşuşturan insanlar vardır.

Maybe.

Belki.

Or maybe they want to buy some food

Ya da belki Noel ziyafeti için biraz yiyecek almak istiyorlar

for their Christmas feast, maybe some brussel sprouts

, belki biraz brüksel lahanası

or maybe some parsnips,

, belki biraz yaban havucu

or maybe a big, fat, juicy turkey.

veya belki büyük, yağlı, sulu bir hindi.

Oh, interest people are pointing out the that Francesca

Oh, ilgilenenler, Francesca'nın

has pointed out that in Italy

İtalya'da kırmızı

the colour red is connected to being left wing.

rengin sol kanat olmakla bağlantılı olduğuna dikkat çektiğine dikkat çekiyor.

And of course it is in this country as well.

Ve tabii ki bu ülkede de var.

Never.

Asla.

Normally they wear red ties.

Normalde kırmızı kravat takarlar.

Red is normally associated with left wing,

Kırmızı normalde sol kanatla ilişkilendirilir,

but for some reason in America, the red hat, the MAGA hat, as they call it,

ancak Amerika'da nedense kırmızı şapka, MAGA şapkası, onların deyişiyle,

the Donald Trump hat is associated with right wing politics.

Donald Trump şapkası sağcı siyasetle ilişkilendirilir.

Yes, because that's that colour means that colour, their party colour is red as well. Yes.

Evet, çünkü bu renk o renk anlamına geliyor, onların parti rengi de kırmızı. Evet.

So it's the opposite.

Yani tam tersi.

Normally Blue is conservative isn't it. Here.

Normalde Mavi muhafazakardır, değil mi? Burada.

Here it is. Probably in Italy.

İşte burada. Muhtemelen İtalya'da.

I don't know that.

Normally blue is conservative and red is left wing.

Bunu bilmiyorum.

Normalde mavi muhafazakar ve kırmızı sol kanattır.

And of course yes, the red of course refers to communism.

Ve tabii ki evet, kırmızı elbette komünizmi ifade ediyor. İşte bu

So that's it. Yeah.

kadar. Evet.

So when you go left, it tends to be red.

Yani sola gittiğinizde, kırmızı olma eğilimindedir.

If you look at China, that red flag.

Çin'e bakarsanız, bu kırmızı bayrak.

Yeah.

Evet.

With with the stars and everything else.

Yıldızlarla ve diğer her şeyle. İşte bu

So that's it. That's the reason why.

kadar. İşte sebebi bu.

But this is not this is not political in any way.

Ama bu hiçbir şekilde siyasi değil.

The tinsel as well. Can I just say the tinsel?

Cicili bicili de. Sadece cicili bicili söyleyebilir miyim?

This is not political.

Bu politik değil.

This is purely festive.

Bu tamamen şenlikli.

Of course, somebody pointed out as well.

Tabii birileri de işaret etti.

I do think, as pointed out,

Belirtildiği gibi,

it is reminiscent of Santa Claus with his red hat.

kırmızı şapkalı Noel Baba'yı anımsattığını düşünüyorum.

Yes, of course. You should have said that last night.

Evet elbette. Bunu dün gece söylemeliydin.

You should, instead of Santa.

Noel Baba yerine sen yapmalısın.

But yeah, I don't know what sort of response that would have had.

Ama evet, bunun nasıl bir tepki vereceğini bilmiyorum.

Probably no response whatsoever.

Herhalde hiçbir tepki yok.

Anyway, we are talking about different, different things today.

Her neyse, bugün farklı, farklı şeylerden bahsediyoruz.

We, of course, are normally here talking about the English language.

Biz, tabii ki, burada normalde İngilizce dilinden bahsediyoruz.

That is what we do.

Bizim yaptığımız şey bu.

You can listen to this.

Bunu dinleyebilirsiniz.

You can also follow the live captions.

Canlı altyazıları da takip edebilirsiniz.

Don't forget there are live captions.

Canlı altyazılar olduğunu unutmayın.

And later on, after this has finished,

Ve daha sonra, bu bittikten sonra,

there are permanent captions

on this recording as well later on.

bu kayıtta daha sonra da kalıcı altyazılar var.

So at the moment we are live at 28 minutes pass to cover the people.

Yani şu an canlı yayında olduğumuz için 28 dakikada insanları kapsayacak şekilde geçiyoruz. Kendilerini tanıtan

I don't recognise from previous livestreams making themselves known.

önceki canlı yayınlardan tanımıyorum .

Raissa Prince Bui Oh I think I have from India.

Raissa Prince Bui Oh Sanırım Hindistan'dan aldım.

Oh I think he's right. Yes, he's been on before.

Ah bence haklı. Evet, daha önce girmiş.

Thank you. Hello.

Teşekkür ederim. Merhaba.

And we have Farah Jaffer Lee from Asia died as a Abi John.

Ve Asya'dan Farah Jaffer Lee Abi John olarak öldü.

Oh, with three A's. Or is it four days? Is that right?

Oh, üç A ile. Yoksa dört gün mü? Bu doğru mu?

We don't get many people watching from Azerbaijan.

Azerbaycan'dan izleyen çok insan yok.

So welcome to you and hope that you're enjoying the show so far.

O halde aranıza hoş geldiniz ve şimdiye kadar gösteriden keyif aldığınızı umarız. Dünyanın neresinde olursanız olun

We always welcome new viewers wherever you are in the world.

yeni izleyicileri her zaman memnuniyetle karşılıyoruz .

We've got a doctor, a doctor in the house. I'm Dr.

Bir doktorumuz var, evde bir doktor. Ben Dr.

Sana Iqbal.

Sana İkbal.

Are you a real doctor?

Sen gerçek bir doktor musun?

Who are we?

Biz Kimiz?

There were doctors in the audience last night, weren't they?

Dün gece izleyiciler arasında doktorlar da vardı, değil mi?

Yes, because the when the the comedians come on, they like to sort of

Evet, çünkü komedyenler sahneye çıktıklarında

get a connection with the audience.

seyirciyle bir nevi bağ kurmayı severler.

So they sort of pick on people and ask them what they do.

Bu yüzden bir nevi insanları seçerler ve onlara ne yaptıklarını sorarlar.

People picked on me.

İnsanlar beni seçti.

They did.

And there was there was a psychologist sitting there

Onlar yaptı.

Ve orada oturan bir psikolog vardı

and there was also a doctor.

ve bir de doktor vardı.

So, yeah, all sorts of people.

Yani, evet, her türden insan.

Well, of course, you know, this is the sort of circles that we mix in intellectuals,

Pekala, elbette, bilirsiniz, bu tür çevreler entellektüelleri, bir

sort of comedians with high intelligence doctors in the audience. Yes.

tür komedyenleri ve yüksek zekalı doktorları seyirciler arasında karıştırıyoruz. Evet.

Oh, yeah.

We can tell everyone about that. Mr. Duncan.

Ah evet.

Bunu herkese anlatabiliriz. Bay Duncan.

Well, I always think that anyway, about comedians, I think you've you have to be quite intelligent

Her zaman komedyenler hakkında düşünürüm ki, oldukça zeki olmanız

or have a very good grasp of what is happening in the world.

veya dünyada neler olup bittiğine dair çok iyi bir kavrayışa sahip olmanız gerektiğini düşünüyorum .

You have to be up to date, you have to be current,

Güncel olmalısın, güncel olmalısın,

you have to be with the time and you can't be left behind.

zamanın yanında olmalısın ve geride kalamazsın.

Which can you believe?

Hangisine inanabilirsin?

Steve That is what we are talking about today.

Steve Bugün bundan bahsediyoruz.

We are talking about being up to date.

Güncel olmaktan bahsediyoruz.

We are talking about living in the current time

to be aware of what is happening now.

Şu anda olanların farkında olmak için şimdiki zamanda yaşamaktan bahsediyoruz.

We often use the term current events,

Güncel olaylar terimini sık sık kullanırız,

so the word current means present.

bu nedenle güncel kelimesi mevcut anlamına gelir.

Now, the things that are happening during this particular

Şimdi, bu belirli

time and I suppose in a way humour

zamanda olan şeyler ve sanırım bir bakıma mizah,

is something that is often used during

certain situations and certain times, especially at the moment.

belirli durumlarda ve belirli zamanlarda, özellikle şu anda sıklıkla kullanılan bir şeydir.

So there are many people at the moment.

Yani şu anda birçok insan var.

I notice this morning, Steve, a lot of people are being a little sarcastic

Bu sabah farkettim Steve, pek çok insan Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı biraz alaycı davranıyor

towards the United States because they are at the moment hosting

çünkü şu anda

President Zelensky from Ukraine

Ukrayna'dan Başkan Zelensky'yi ağırlıyorlar

and of course in his previous life

ve tabii ki önceki hayatında

he was

he was actually a comedian through and now lots of video

aslında bir komedyendi ve şimdi pek çok komedi rutinlerini yaparken video

clips are starting to appear of him doing his comedy routines.

klipler görünmeye başlıyor .

And there is one particular one where he plays

Ve vücudunun belirli bir kısmıyla piyano çaldığı özel bir tane var

the piano with a certain part of his body.

.

Really? Yes.

Gerçekten mi? Evet.

As it is to now, it's a little higher up.

Şimdilik olduğu gibi, biraz daha yüksek.

It's his dingli dangly.

Bu onun dingli'si.

So there is I'm sure you've seen it because it's all over the place.

İşte eminim görmüşsünüzdür çünkü her yerde var.

I haven't. But he's he's playing the piano.

bende yok Ama o piyano çalıyor.

He's standing in front of the piano and he's doing this standing with his hands in the air.

Piyanonun önünde duruyor ve bunu elleri havada ayakta yapıyor.

But he's playing the piano and we all know how he's doing it.

Ama o piyano çalıyor ve hepimiz onun nasıl çaldığını biliyoruz.

And that's the joke you say.

Ve söylediğin şaka bu.

So there are quite a few means

Bu yüzden epeyce yol

and quite a few things being said, and some of them quite unkind.

ve söylenen epeyce şey var ve bunlardan bazıları oldukça kaba.

You'd you'd need to be in a certain state of arousal,

Belli bir uyarılma durumunda olmanız gerekirdi,

would you not if you were to be.

değil mi?

If I was to put the keys down on the piano.

Piyanonun tuşlarını bıraksaydım.

That's the joke. Is that the joke?

Şaka bu. Şaka mı bu?

That's the joke.

Şaka bu.

You say, Oh I.

Ah ben diyorsun.

Because otherwise you can't do it. Exactly.

Çünkü başka türlü yapamazsın. Kesinlikle.

Because it's all floppy.

Çünkü hepsi disket.

So it has to be in a certain.

Yani belirli bir yerde olması gerekiyor.

I wasn't going to actually. Yeah.

Aslında gitmeyecektim. Evet.

I think people can become you can't play the piano like that.

Bence insanlar böyle piyano çalamazsın.

You seem. Yes.

görünüyorsun. Evet.

You have to keep abreast of the latest news.

En son haberleri takip etmelisiniz.

Abdel Gaydar.

Abdül Gaydar.

Yassine Yeah.

Yasin Evet.

Dukie I like that one because that's a good phrase to keep abreast, to keep up to date.

Dukie Bunu sevdim çünkü bu, ayak uydurmak, güncel kalmak için iyi bir söz. Sen.

You are. So those things are always in front of you.

Yani bu şeyler her zaman gözünüzün önündedir.

They are current, they are things that are happening now.

Günceldirler, şu anda olan şeylerdir.

You have to keep up to date.

Günceli takip etmelisiniz.

You have to become knowledgeable of what is happening now.

Şu anda neler olup bittiğine dair bilgi sahibi olmalısınız.

Yes, you say.

Evet diyorsun.

I like to keep up to date with current events or you can say use the phrase I like to keep abreast.

Güncel olaylardan haberdar olmayı severim ya da takip etmeyi severim tabirini kullanın diyebilirsiniz.

I need to keep abreast of current events or abreast of the times just means you staying up to date.

Güncel olaylardan haberdar olmam gerekiyor veya zamanları takip etmem, sadece güncel kalmanız anlamına gelir.

I'm not sure where that phrase came from, but yes, keeping abreast

Bu sözün nereden geldiğinden emin değilim ama evet,

to the latest news or what's going on in around the world.

en son haberleri veya dünyada olup bitenleri takip etmek.

Another interesting thing about President Zelensky, he starred in a TV show

Başkan Zelensky ile ilgili bir başka ilginç şey de

about a comedian

who became the president of a country by accident.

tesadüfen bir ülkenin cumhurbaşkanı olan bir komedyeni konu alan bir televizyon programında rol almasıydı.

And can you believe that?

Ve buna inanabiliyor musun?

That is that is not weird, though.

Bu garip değil ama.

So before before before he became president of Ukraine,

Yani daha önce Ukrayna cumhurbaşkanı olmadan önce,

he was actually in a show where he became the president of a country.

aslında bir ülkenin cumhurbaşkanı olduğu bir şovdaydı.

And I think that's that's quite amazing.

Ve bence bu oldukça şaşırtıcı.

But it's not the first act, of course, to be the leader of a country, is it, Steve?

Ama elbette bir ülkenin lideri olmak ilk iş değil, değil mi Steve?

No, No, it isn't

Hayır, hayır,

exactly.

tam olarak değil.

I mean, we had we had in America famous

Demek istediğim, Amerika'da

idol from the silver screen,

who was president in the in the 1980s.

1980'lerde başkan olan beyaz perdeden ünlü bir idolümüz vardı.

And I'm just I'm talking to try and hope

Ve ben sadece denemek ve

that the name of that person comes in to my Ronald Ronald Reagan.

o kişinin adının benim Ronald Ronald Reagan'ıma gelmesini ummak için konuşuyorum.

Yes. Reagan.

Evet. Reagan.

He was, of course, very close.

Elbette çok yakındı.

They were like this.

Onlar böyleydi.

He was like this with Margaret Thatcher.

Margaret Thatcher ile böyleydi.

Yes, I think they were.

Evet, sanırım öyleydiler.

Yes, they were very close politically. So.

Evet, politik olarak çok yakındılar. Bu yüzden.

Well, between the two of them, they were able

Pekala, ikisi arasında,

to to make changes in

with the cold War, bringing a lot of things, too, to an end.

Soğuk Savaş ile birlikte değişiklikler yapmayı başardılar ve birçok şeyi de sona erdirdiler.

So even though I'm not a big fan of Mrs.

Bayan Thatcher'ın büyük bir hayranı olmasam da

Thatcher,

,

I suppose in some ways between herself and Ronald Reagan,

sanırım bazı açılardan kendisi ve Ronald Reagan arasında,

they they did bring about some big changes in the world.

dünyada bazı büyük değişiklikler getirdiler.

But he was an actor, Hollywood actor.

Ama o bir aktördü, Hollywood aktörü.

So it kind of happened. Yeah, exactly.

Yani bir şekilde oldu. Evet kesinlikle.

Because the president of the United States doesn't have to be somebody who I mean.

Çünkü Amerika Birleşik Devletleri başkanı, kastettiğim biri olmak zorunda değil.

Yeah, yeah.

Evet evet.

As long as you've got a vision about what you want to do, then you don't have to.

Ne yapmak istediğinize dair bir vizyonunuz olduğu sürece, yapmak zorunda değilsiniz.

You know, you've got you give the orders out and everybody else follows them.

Biliyorsun, emirleri sen veriyorsun ve diğer herkes onları takip ediyor.

And of course he was a senator for many years as well from the 1970s.

Ve tabii ki 1970'lerden beri de uzun yıllar senatörlük yaptı.

Yeah. So it's not like he went straight into it.

Evet. Yani doğrudan konuya girmiş gibi değil. Bundan yıllar önce

He really went from from being an actor into politics many years before that.

aktörlükten gerçekten siyasete geçti .

But but yes, I there are no certain in in America,

Ama evet, Amerika'da kesin bir şey yok,

there are no restrictions that anyone can become president as long as you were born there.

orada doğduğunuz sürece herkesin başkan olabileceğine dair herhangi bir kısıtlama yok.

I think that's the only stipulation.

Bence tek şart bu.

We've had many actors, many actors in this country

Birçok aktörümüz oldu, bu ülkede

as well, who have gone into politics. Yes.

de siyasete atılan birçok aktör var. Evet.

So it's not unusual.

Yani alışılmadık değil.

It's not an unusual to Jackson.

Jackson için alışılmadık bir durum değil.

Yes. Famous actress in the 1970s.

Evet. 1970'lerin ünlü oyuncusu.

It does happen.

Olur.

It does happen. You can go for it from the arts.

Olur. Bunun için sanattan gidebilirsiniz.

You can go from the arts into into politics.

Sanattan politikaya geçebilirsiniz.

It does happen quite often.

Oldukça sık olur.

So we are going to look at this now, I think, Steve,

Sanırım şimdi buna bakacağız Steve

because you're such a good co-host today, and I really love having you around

çünkü bugün çok iyi bir yardımcı sunucusun ve etrafta olmanı gerçekten çok seviyorum

and I think you do as well that you are you trying to button me up?

ve bence beni iliklemeye çalışıyorsun ?

Mr. Duncan I'm not trying to do anything.

Bay Duncan, hiçbir şey yapmaya çalışmıyorum.

You're going to ask a favour, are you?

Bir iyilik isteyeceksin, değil mi?

No, no, no, no. I'm not asking anything.

Hayır, hayır, hayır, hayır. Hiçbir şey sormuyorum.

It's like you were buttering me up.

Sanki beni yağlıyordun.

You better somebody.

Birinden daha iyisin.

If it means that you flatter them, you flatter them more

Bu onları pohpohladığınız anlamına geliyorsa, onlar

than would be expected because you want them to do something for.

için bir şeyler yapmalarını istediğiniz için beklenenden daha fazla pohpohlarsınız.

You know, I think it's it's good.

Biliyor musun, bence bu iyi.

It's a good time to talk about the subject so you can hang around for a bit longer

Konu hakkında konuşmak için iyi bir zaman, böylece biraz daha takılabilirsin

because we are talking about staying up to date.

çünkü güncel kalmaktan bahsediyoruz.

And this is something we talk about with ourselves, don't we?

Ve bu kendi kendimize konuştuğumuz bir şey, değil mi?

Do Yes. And since I've stopped working,

Evet yap Ve çalışmayı bıraktığımdan beri, dünyada olup bitenlerden

I'm staying up to date a lot more with what is going on around the world

çok daha fazla haberdar oluyorum

because I've got time to look, read many news

çünkü bakmaya, internette birçok haber okumaya vaktim oldu

items on the Internet and a happy time got into Mr.

ve Mr.

Duncan, which are probably going to have to stop too, because I'm going to get myself into trouble

Duncan, bu da muhtemelen durmak zorunda kalacak, çünkü

sooner or later.

er ya da geç başımı belaya sokacağım.

In fact, I keep leaving comments on news stories

Aslında, haberlere yorum bırakıyorum

because you can do that, can't you? Can.

çünkü sen bunu yapabilirsin, değil mi? Olabilmek.

A news story comes up and there's a section where people have left comments,

Bir haber geliyor ve insanların yorum yaptığı bir bölüm var

and I'm getting to the point where I can't.

ve ben yapamayacak noktaya geliyorum. Haberlere

I have to keep reacting and leaving comments to news items.

tepki vermeye ve yorum bırakmaya devam etmeliyim.

I'm not saying anything rude or saying anything racist

Kaba bir şey söylemiyorum veya

or anti any particular people, but I am certainly

belirli bir kişiye ırkçı veya anti bir şey söylemiyorum, ama kesinlikle

venting my opinion.

fikrimi açığa vuruyorum.

And that's you're putting your point of view across from my point of view across.

Ve bu, kendi bakış açınızı benim bakış açımın karşısına koyuyorsunuz.

But what concerns me, Mr. Duncan,

Ama beni endişelendiren, Bay Duncan,

is that those are going to be recorded for all time.

bunların sonsuza dek kaydedilecek olması.

Somewhere someone is collecting all these

Bir yerlerde birileri tüm bunları topluyor

and they could well be used against me in the future.

ve gelecekte bana karşı kullanılabilirler.

Well, it's as if committing a crime stop.

Sanki bir suç işlemek gibi.

Well, not just that, but where public figures we are public figures.

Eh, sadece bu değil, kamuya mal olmuş kişiler olduğumuz yerde de tanınmış kişileriz.

I'm on Facebook.

Facebook'tayım.

I have a little blue tick, so that means I am official.

Bende biraz mavi tik var yani ben resmiyim.

It's officially me on there on Facebook.

Facebook'ta resmen benim.

So you have to be careful what you say sometimes.

O yüzden bazen ne söylediğine dikkat etmelisin.

So to stay up to date, here are some phrases we can use.

Güncel kalmak için işte kullanabileceğimiz bazı ifadeler.

Mr. Steve,

Bay Steve,

you can keep in touch.

irtibatta kalabilirsiniz.

I like this phrase, actually. Keep in touch.

Aslında bu cümle hoşuma gitti. İletişimi koparmamak.

This can be used in many ways.

Bu birçok şekilde kullanılabilir.

Actually You can keep in touch by connecting with someone.

Aslında biriyle bağlantı kurarak iletişiminizi sürdürebilirsiniz.

You keep in touch by connecting with a certain person, maybe someone that you

Belirli bir kişiyle, belki

you used to know years ago and you still want to know them.

yıllar önce tanıdığınız ve hala tanımak istediğiniz biriyle bağlantı kurarak iletişiminizi sürdürürsünüz.

So you keep in touch, which could be

Böylece iletişimde kalabilirsiniz, bu

telephone or could be letter, could be texting.

telefon da olabilir, mektup da olabilir, mesaj da olabilir.

And that's what you say.

Ve dediğin bu.

Know, you might meet somebody and then you might say, well,

Biliyorsun, biriyle tanışabilirsin ve sonra,

you know, let's make sure we keep in touch,

bilirsin, iletişimde kaldığımızdan emin olalım diyebilirsin,

which means regularly send each other a message.

bu da düzenli olarak birbirimize mesaj göndermek anlamına gelir.

Yes, telephone or something like that.

Evet, telefon ya da onun gibi bir şey.

But that's a very, very common phrase to use when you're with people and you want to make sure

Ama bu, insanlarla birlikteyken ve

that you stay in contact, then you can use the phrase, Yeah, let's let's keep in touch.

iletişimde kaldığınızdan emin olmak istediğinizde çok çok yaygın bir ifadedir, o zaman " Evet, hadi iletişimde kalalım" ifadesini kullanabilirsiniz. Arayı

Let's stay in touch.

soğutmayalım.

But another way of using that, of course,

Ama bunu kullanmanın bir başka yolu da,

is to keep in touch with what is happening

so you can be in touch with the world around you.

çevrenizdeki dünyayla iletişim halinde olabilmeniz için, olan bitenle bağlantınızı sürdürmektir.

That means understanding what is happening in the world.

Bu, dünyada olup bitenleri anlamak demektir.

And there are many things happening at the moment.

Ve şu anda olan birçok şey var.

Some of them good, some of them

Bazıları iyi, bazıları

not so good,

çok iyi değil

but to keep in touch with and you used a very interesting word,

ama iletişim halinde olmak için ve çok ilginç bir kelime kullandınız,

the current events or the things happening now,

güncel olaylar veya şu anda olan şeyler,

the the general news, the general,

genel haberler, genel,

the things that are happening around the world, the events.

çevrede olup bitenler. dünya, olaylar.

Yes, yes.

Evet evet.

You can stay in touch with a person or

Bir kişiyle iletişim halinde kalabilir veya

keep in touch with a person, which means not literally touch.

bir kişiyle iletişim halinde kalabilirsiniz, bu da kelimenin tam anlamıyla dokunmamak anlamına gelir.

No, but it just means you will communicate on a regular basis

Hayır, ancak bu,

to keep the friendship going or whatever that relationship is.

arkadaşlığınızı veya bu ilişki her ne ise onu sürdürmek için düzenli olarak iletişim kuracağınız anlamına gelir.

And you can say, let's stay in touch.

Ve iletişimde kalalım diyebilirsiniz.

But as you say, if you stay in touch, you can stay in touch with current events.

Ama dediğiniz gibi iletişim halinde olursanız güncel olaylardan da haberdar olabilirsiniz.

As you say, it just means that you read the news,

Sizin dediğiniz gibi sadece haber okuyorsunuz,

watch the television and your your your keeping in touch.

televizyon izliyorsunuz ve iletişim halindesiniz demektir.

It could be with you with what's going on at work.

İş yerinde olan bitenle ilgili olabilir. Daha geniş şirketlerin

I will stay in touch with what the wider companies doing.

yaptıklarıyla iletişim halinde kalacağım .

Yes. Yeah.

Evet. Evet.

It just means that you. Yeah.

Bu sadece sen demek. Evet.

Keep you up to date with current events.

Güncel olaylardan haberdar olmanızı sağlar.

If you want the latest news, you want to keep in touch, you want you want to have a connection as well.

En son haberleri istiyorsanız, iletişimde kalmak istiyorsanız , bir bağlantınızın olmasını da istiyorsunuz.

So I suppose keeping in touch is also a form of connection.

Bu yüzden iletişimde kalmanın da bir bağlantı biçimi olduğunu düşünüyorum.

You are keeping in touch with the present day.

Günümüzle iletişim halindesiniz.

The present events, the things that are happening right now around the world.

Mevcut olaylar, şu anda dünyada olan şeyler.

Here's another way of expressing that.

İşte bunu ifade etmenin başka bir yolu.

I suppose you can keep yourself updated as well.

Sanırım kendinizi de güncel tutabilirsiniz.

So this means that you receive news or you receive information

Yani bu,

that is happening or has just happened,

olmakta olan veya henüz olmuş olan haberleri veya bilgileri aldığınız anlamına gelir

and we all do that, especially on our mobile phones.

ve bunu hepimiz özellikle cep telefonlarımızda yaparız.

Steve Everyone, now they have communication from apps,

Steve Herkes, artık uygulamalardan,

maybe from the news services, all of the notifications that come through.

belki haber servislerinden, gelen tüm bildirimlerden iletişim kuruyorlar.

So I think a lot of people these days like to keep themselves updated and I think you do as well.

Bence bu günlerde pek çok insan kendini güncel tutmayı seviyor ve bence sen de seviyorsun.

Definitely.

Kesinlikle.

I like to know what's going on.

Neler olduğunu bilmek hoşuma gidiyor. Demek istediğim

I mean, really, when you think about it, there's nothing

, gerçekten, bunun hakkında düşündüğünüzde, hiçbir şey yoktur, benim

there's nothing more

probably pertinent is the word I would use or

kullanacağım kelimeden daha uygun olan veya

nothing more interesting sometimes.

bazen daha ilginç olan hiçbir şey yoktur.

And knowing what's going on in the present moment around the

Ve şu anda etrafta neler olup bittiğini bilmek,

because once you don't do that,

çünkü bunu yapmadığınız zaman,

the opposite phrase comes into mind,

aklınıza tam tersi bir ifade gelir,

which is you become out of touch. Yes.

bu da iletişiminizi kaybedersiniz. Evet.

And we'll look at that a little bit later on. Yes.

Ve buna biraz sonra bakacağız. Evet.

So the opposite of being in touch is being out of touch.

Yani temas halinde olmanın zıttı, irtibatın dışında olmaktır.

And I don't think, you know, that's a lot of people

Ve bence bu pek çok insan

as they get older sometimes,

yaşlandıkça bazen,

I mean, not always, but sometimes people's circle of influence,

yani her zaman değil ama bazen insanların etki çemberi,

the people that they know around them shrinks and they just

çevrelerinde tanıdıkları insanlar küçülür ve onlar sadece

live in a small bubble.

küçük bir balonun içinde yaşarlar. .

And a lot of people do this anyway of all ages, not just not just older people.

Ve sadece yaşlı insanlar değil, her yaştan birçok insan bunu zaten yapıyor .

They live in a small bubble of just the people that they know, their own

Sadece tanıdıkları insanlardan, kendi

friends, their own family, and sometimes they don't really know what's going on.

arkadaşlarından, kendi ailelerinden oluşan küçük bir balonun içinde yaşarlar ve bazen neler olup bittiğini gerçekten bilmezler.

And we've all met people, haven't we, Mr. Duncan?

Ve hepimiz insanlarla tanışmışızdır, değil mi Bay Duncan?

And I'm sure you watching too.

Ve eminim siz de izliyorsunuz.

You meet some people and they don't seem to have a clue about what's going on in the world.

Bazı insanlarla tanışıyorsunuz ve dünyada neler olup bittiği hakkında hiçbir fikirleri yok gibi görünüyor.

Sometimes it's shocking outside maybe their own country

Bazen kendi ülkelerinin

or their own town that they live in and

veya kendi kasabalarının dışında yaşadıkları şok edici oluyor ve şimdi

most of you watching

izleyen çoğunuzun bir

now sort of people have sort of international influence.

tür uluslararası etkiye sahip insanları izliyorsunuz. Neler olup bittiğiyle

I would say people that like to stay in touch with what's going on because we see the comments

bağlantıda kalmaktan hoşlanan insanlar diyebilirim çünkü

that you make about current events and you know a lot about what's

güncel olaylar hakkında yaptığınız yorumları görüyoruz ve

going on in this country,

bu ülkede,

in other countries.

diğer ülkelerde neler olup bittiği hakkında çok şey biliyorsunuz.

And people are making comments to each other about what's going on in their particular countries.

Ve insanlar kendi ülkelerinde olup bitenler hakkında birbirlerine yorum yapıyorlar. Aslında

I think communication is a good point to make, actually.

iletişimin yapılması gereken iyi bir nokta olduğunu düşünüyorum .

So quite often these days we use modern communication devices,

Bu günlerde oldukça sık olarak modern iletişim cihazlarını,

modern means of communicating to keep ourselves updated.

modern iletişim araçlarını kendimizi güncel tutmak için kullanıyoruz.

For those wondering what this is around our necks, it is tinsel.

Boynumuzdaki bunun ne olduğunu merak edenler için gelin teli.

Tinsel.

gelin teli

It is something we normally put on our Christmas trees as as Christmas approaches.

Normalde Noel yaklaşırken Noel ağaçlarımıza koyduğumuz bir şey . Bu

So today we've we've started our official Christmas holiday,

yüzden bugün

even though we're not having much of a holiday because we will be with you right over Christmas.

çok fazla tatil yapmasak da resmi Noel tatilimize başladık çünkü Noel boyunca sizlerle birlikte olacağız.

We are with you every day.

Her gün yanınızdayız.

Francesca says that Berlusconi,

Francesca, Berlusconi'nin

of course, was a president of infamous

tabii ki kötü şöhretli Salvador'un başkanı olduğunu söylüyor

Salvador, say president of Italy.

, diyelim İtalya başkanı.

He used to play piano on cruise ships.

Yolcu gemilerinde piyano çalardı.

Oh, I didn't know that.

Bunu bilmiyordum.

So, yeah, again, somebody asked from a

Yani, evet, yine, eğlenceyle ilgili bir arka plandan biri sordu

background

concerned with entertainment, and he's still relevant as well.

ve o da hâlâ ilgili.

After all the scandals he's been connected to, he's

Bağlantılı olduğu tüm skandallardan sonra,

still quite relevant in Italy as well.

İtalya'da da hala oldukça alakalı.

Very nice.

Çok güzel.

Hello from Peru says When the now Hello, Peru.

Peru'dan merhaba derken şimdi Merhaba Peru diyor.

I hope you're staying safe there.

Umarım orada güvendesindir.

Lots of things going on there.

Orada bir sürü şey oluyor.

Some some people not happy, some people a little.

Bazı insanlar mutlu değil, bazı insanlar biraz.

I don't know. I would say disgruntled.

Bilmiyorum. hoşnutsuz diyebilirim.

I think that's a good word.

Bence bu iyi bir kelime.

If you are disgruntled, it means you are not happy with something.

Huzursuzsanız, bir şeyden memnun değilsiniz demektir.

And there is a lot of unhappiness taking place

Ve şu anda Peru'da çok fazla mutsuzluk yaşanıyor

at the moment in Peru.

.

I think there's always something going on.

Bence her zaman bir şeyler oluyor.

I mean, we've got strikes everywhere in the UK.

Demek istediğim, İngiltere'nin her yerinde grevler var.

Yes, people have mentioned those in the live stream, the nurses.

Evet, insanlar canlı yayında hemşirelerden bahsetmişti.

Are they on strike again today?

Bugün yine grevdeler mi?

I don't think they are today.

Bugün olduklarını sanmıyorum.

But back to work today, we're having strikes, industrial action.

Ama bugün işe döndüğümüzde , grevler ve endüstriyel eylemler yapıyoruz.

Many people are deciding just before Christmas they are going to protest

Pek çok insan, Noel'den hemen önce

about their poor rate of pay.

düşük maaş oranlarını protesto etmeye karar veriyor.

Yes, I it's it's quite strange because the ambulances,

Evet, çok garip çünkü ambulanslar,

the ambulance drivers were on strike yesterday.

ambulans şoförleri dün grevdeydi.

The people that come in and look after you and take you to hospital, if you're ill.

Hastalandığınızda gelip sizinle ilgilenen ve sizi hastaneye götüren insanlar.

And the advice from the government yesterday was, you know, don't do anything dangerous.

Ve dün hükümetin tavsiyesi şuydu, bilirsiniz, tehlikeli bir şey yapmayın.

Since yesterday they said don't do anything dangerous, don't get injured, don't get injured.

Dünden beri tehlikeli bir şey yapma , yaralanma, yaralanma dediler.

You know, don't drink too much.

Bilirsin, fazla içme.

We were even told not to drink too much yesterday because if you did get sick,

Hatta dün çok fazla içmememiz söylendi çünkü hastalanırsan

then there wouldn't be an ambulance that would come along and take you into hospital.

ambulans gelip seni hastaneye götürmezdi.

I mean, actually, that was one of the jokes that the comedians pointed out last night.

Yani, aslında, dün gece komedyenlerin dikkat çektiği şakalardan biri de buydu.

Surely, surely on any day

Elbette, kesinlikle herhangi bir günde zaten

you shouldn't be doing dangerous things anyway.

tehlikeli şeyler yapmamalısın.

I mean, is is if there is a day when you can do dangerous things. Yes.

Demek istediğim, tehlikeli şeyler yapabileceğin bir gün varsa. Evet.

They were only picking people up yesterday in ambulances.

Daha dün ambulanslarla insanları alıyorlardı .

If it was life threatening event.

Hayatı tehdit eden bir olay olsaydı.

If you were if you phoned up, if, for example,

Olsaydın, telefon etseydin, mesela

you would an ambulance wouldn't come yesterday

dün ambulans gelmeyecekti,

if you were having a stroke

felç geçirseydin

or if an elderly person

ya da yaşlı biri

that fell over at home, the ambulance wouldn't come out for that yesterday.

evinde düşseydi, dün ambulans onun için gelmezdi.

It's only if you have a heart attack, I mean, even road accident, it's fair to say

Sadece kalp krizi geçirirseniz, yani trafik kazası bile olsa,

during normal times it is.

normal zamanlarda öyle olduğunu söylemek doğru olur.

It is possible to have to wait for a very long time to be.

Olmak için çok uzun süre beklemek zorunda kalmak mümkündür.

I don't want any personal stories, Steve.

Kişisel hikayeler istemiyorum, Steve.

Well, no stories.

Hikaye yok.

No, I'm just somebody I know. Well, that's it.

Hayır, sadece tanıdığım biriyim. İşte bu kadar.

But I'm not going to say who it is. Yes, it's okay.

Ama kim olduğunu söylemeyeceğim. Evet tamamdır.

I don't I don't want to bring that up.

Bunu gündeme getirmek istemiyorum.

I don't think so.

Öyle düşünmüyorum.

I'm just saying the waiting times that people have 13 hours to write for them.

Sadece insanların kendilerine yazmak için 13 saatlerinin olduğu bekleme sürelerini söylüyorum.

That's it?

Bu kadar?

Yes, that's it.

Evet, bu o.

Yeah.

Well, I was going to say I wasn't going to say names and places. I

Evet.

Şey, isim ve yer söylemeyeceğimi söyleyecektim.

know I'm not that stupid.

O kadar aptal olmadığımı biliyorum.

Mr. Duncan

Bay Duncan

Sash.

Sash.

Sash says

Sash

that I'm from Pakistan, so we've got people from all over the place today.

Pakistanlı olduğumu söylüyor, bu yüzden bugün her yerden insanlarımız var.

Pedro was here apparently, Pedro moaned.

Görünüşe göre Pedro buradaymış, diye inledi Pedro.

Hello, Pedro.

Merhaba Pedro.

See, Pedro did well.

Bak, Pedro iyi iş çıkardı.

Can we get back to our subject? What?

Konumuza dönebilir miyiz? Ne?

That whole subject.

Bütün konu.

Keeping up to date, keeping up to date?

Güncel kalmak mı, güncel kalmak mı?

If there is one person who has sometimes difficulty keeping in the moment, it's Mr.

Bazen anı yakalamakta güçlük çeken biri varsa , o da Bay

Steve.

Don't get left behind, Steve, this is my advice to you.

Steve'dir.

Geride kalma Steve, sana tavsiyem bu.

I think the rain is coming.

Sanırım yağmur geliyor.

By the way, can you see behind us?

Bu arada, arkamızı görebiliyor musun?

Yeah. There isn't a It's raining.

Evet. Yağmur yağıyor.

It's raining. Yes.

Yağmur yağıyor. Evet.

Don't get left behind.

Geride kalmayın.

It is possible because the world seems to move quicker.

Mümkün çünkü dünya daha hızlı hareket ediyor gibi görünüyor.

Everything seems to happen at a faster pace these days.

Bugünlerde her şey daha hızlı gerçekleşiyor gibi görünüyor.

And sometimes it is easy to get left behind, whether it's in politics.

Ve bazen, ister siyasette olsun, geride kalmak kolaydır .

If you are interested in that, maybe you are left behind with technology.

Bununla ilgileniyorsanız, belki de teknolojinin gerisinde kalmışsınızdır. İşte bu

That's that's the one. That's the one. Mr. Duncan,

o. Bu o. Bay Duncan,

Isn't it very easy to get left behind with?

arkada bırakılmak çok kolay değil mi?

It doesn't mean, you know, you can get left behind.

Bu geride kalabileceğin anlamına gelmez.

A child can get physically, you can get left behind if you parent forgets to pick you up from school.

Bir çocuk fiziksel olarak zarar görebilir, ebeveyniniz sizi okuldan almayı unutursa geride kalabilirsiniz.

Now, that's we're talking about a different kind of being, you know, being left behind.

Şimdi, farklı türde bir varlıktan bahsediyoruz, bilirsiniz, geride bırakılmak.

This is figurative.

Bu mecazi.

That's it's figurative.

Bu mecazi.

We're not talking literally. No.

Kelimenin tam anlamıyla konuşmuyoruz. Hayır.

Personally, you're left behind because somebody didn't pick you up after a party or after school.

Şahsen, bir partiden ya da okuldan sonra birisi seni almadığı için geride kaldın.

This is about you not keeping up to date with something.

Bu, bir şeyi güncel tutmamanızla ilgili .

Technology, as you say. Yeah.

Teknoloji dediğin gibi. Evet.

What's going on at work?

İş yerinde neler oluyor?

What's going on around the world.

Dünyada neler oluyor.

But yes, technology is a very common one.

Ama evet, teknoloji çok yaygın.

And I must admit I've been a bit left behind

Ve teknoloji konusunda biraz geride kaldığımı itiraf etmeliyim

when it comes to technology.

.

Certainly when it comes to things like social media.

Kesinlikle sosyal medya gibi şeyler söz konusu olduğunda.

I mean, I'm you know, I don't really don't

Yani, ben sensin, ben gerçekten

do Tik tok or you you I don't really.

Tik tok yapmıyorum ya da sen sen gerçekten yapmıyorum.

Well, I think you do YouTube.

Bence sen YouTube yapıyorsun.

I know, but I'm on here doing it now. Yes.

Biliyorum, ama şimdi burada yapıyorum. Evet.

And you know, your Facebooks and your tick tock,

Ve bilirsiniz, Facebook'larınız ve tik takınız,

tick tock and you like your MySpace.

tik takınız ve MySpace'inizi seviyorsunuz.

Well, what's that of the one where they put those short form videos on Instagram Instagrams?

Peki, o kısa formdaki videoları Instagram Instagram'larına koydukları şey nedir?

You know, I don't do any of those.

Biliyorsun, ben bunların hiçbirini yapmıyorum.

Instagram is the weirdest.

Instagram en tuhafı.

I think that is the most I think of all the toxic social media sites.

Sanırım tüm zehirli sosyal medya siteleri arasında en çok düşündüğüm şey bu.

I know a lot of people these days criticise Tik Tok,

Bugünlerde pek çok insanın Tik Tok'u eleştirdiğini biliyorum,

but I think still in this day and age, I think the most toxic

ama bence hala bu gün ve yaşta, bence en zehirli

social media must be Instagram because, well,

sosyal medya Instagram olmalı çünkü, evet,

yes, I think it is, and I think a lot of people still have concerns about that.

bence öyle ve bence birçok insan konusunda hala endişeleri var.

Tik Tok is something that is, I would describe it is frivolous,

Tik Tok öyle bir şey ki, onu anlamsız olarak tanımlardım

but they are now trying.

ama şimdi deniyorlar.

And I think I think the people who are running Tik Tok have realised

Ve bence Tik Tok'u yöneten insanlar

that they have to be taken more seriously these days.

bugünlerde daha ciddiye alınmaları gerektiğini anladılar.

So now they are trying to introduce an educational front for Tik Tok, can you believe it?

Yani şimdi Tik Tok için bir eğitim cephesi oluşturmaya çalışıyorlar, buna inanabiliyor musunuz? Bu

So they are now trying to put Tik Tok forward as an educational platform,

yüzden şimdi Tik Tok'u bir eğitim platformu olarak öne çıkarmaya çalışıyorlar

which I find quite interesting and slightly silly as well.

ki bunu oldukça ilginç ve biraz da saçma buluyorum.

Isn't Tik Tok Chinese?

Tik Tok Çinli değil mi?

Well, it is owned by Chinese, but it is part owned.

Şey, Çinlilere ait, ama kısmen sahip olunan.

It is also part owned by the United States.

Aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri'ne ait bir parçadır.

Don't forget they have a big share in Tik Tok.

Tik Tok'ta onların da büyük payı olduğunu unutmayın.

Well, we've got somebody called Israel

Elimizde Çin'den olduğunu söyleyen İsrail adında biri var

who says that they're from China.

.

Hello to this today. Really? Yes.

Bugün buna merhaba. Gerçekten mi? Evet.

Are you actually in China?

Gerçekten Çin'de misin?

If you are, congratulations on breaking through into the real world,

Eğer öyleyseniz, gerçek dünyaya,

to the Western world, the Great Firewall of China. Yes.

Batı dünyasına, Çin'in Büyük Güvenlik Duvarı'na girdiğiniz için tebrikler. Evet.

But obviously, you might not be in China.

Ama belli ki, Çin'de olmayabilirsin.

But are you actually in China is probably better not admit it

Ama gerçekten Çin'de misiniz, muhtemelen bunu kabul etmemeniz daha iyi

because somebody will cut you off if you do so.

çünkü bunu yaparsanız birileri sizi kesecektir.

Maybe not reveal that.

Belki bunu açığa vurmaz.

But we're glad to have you here. Okay.

Ama burada olduğun için mutluyuz. Tamam aşkım.

Pedro asks and the answer to Pedro's question

Pedro sorar ve Pedro'nun sorusunun cevabı

Will there be a class on Sunday?

Pazar günü ders olacak mı?

If you'd been here at the start, Pedro, you would have known. Yes.

Başlangıçta burada olsaydın, bilirdin Pedro. Evet.

If you hadn't been watching or if you were here on Tuesday, You've. Yes.

İzlememiş olsaydınız veya Salı günü burada olsaydınız, izlemişsinizdir. Evet.

Why were you late?

Neden geç kaldın?

Come on.

Hadi.

You have to be here at 2 p.m., because what happens is you miss all of the really important information.

Öğleden sonra 2'de burada olmalısın, çünkü gerçekten önemli olan tüm bilgileri kaçırıyorsun.

You have to punish you. Now, Pedro, we are here on Sunday.

Seni cezalandırmak zorundasın. Pedro, Pazar günü buradayız.

We will be with you on Christmas Eve, Saturday,

Noel Arifesi, Cumartesi,

Christmas Day, Sunday day and Boxing Day.

Noel Günü, Pazar günü ve Noel'in ertesi gününde yanınızda olacağız.

Monday.

Pazartesi.

We might we might give Pedro a special Christmas present.

Pedro'ya özel bir Noel hediyesi verebiliriz.

He's here on Sunday. Flights of the world

Pazar günü burada. Dünyanın uçuşları

Might be.

olabilir.

You know, you never know.

Bilirsin, asla bilemezsin.

I would imagine Duncan might be feeling generous on Christmas Day.

Duncan'ın Noel Günü'nde kendini cömert hissedebileceğini düşünürdüm.

He might be a little tipsy, a little drunk.

Biraz sarhoş, biraz sarhoş olabilir.

And Juan

Ve Juan

asks us, what do we drink on

bize,

Christmas Day when normally we just have beer? Hmm.

normalde sadece bira içerken Noel Günü ne içeriz diye soruyor. Hmm.

Some people have beer, some people have wine,

Bazı insanlar bira içer, bazı insanlar şarap içer,

some people have sherry or brandy.

bazı insanlar şeri veya brendi içer.

So there are spirits that you can have.

Yani sahip olabileceğiniz ruhlar var.

When I say spirits, I mean very strong alcoholic drinks.

Alkollü içki dediğimde, çok güçlü alkollü içecekleri kastediyorum.

Okay, I'm just talking.

Tamam, sadece konuşuyorum.

Steve. So there are many.

Steve. Yani çok var.

You can have spirits.

Ruhlara sahip olabilirsiniz.

So I don't mean ghosts.

Yani hayaletleri kastetmiyorum.

I mean very strong alcohol.

Çok güçlü alkol demek istiyorum.

Oh, background or background has disappeared.

Oh, arka plan veya arka plan kayboldu.

So that is supposed to be the road that leads into much Wenlock.

Yani Wenlock'a giden yolun bu olması gerekiyordu .

It is a road right behind us.

Hemen arkamızda bir yol var.

Well, it should be, but now it's just rain.

Öyle olmalı, ama şimdi sadece yağmur.

It's raining. So, yes, Israel is.

Yağmur yağıyor. Yani, evet, İsrail öyle.

I am in jealous Yang or Yang Province, which is in China.

Kıskanç Yang veya Çin'deki Yang Eyaletindeyim .

Yes, I I've heard of that place. I used to work in China.

Evet, o yeri duymuştum. Çin'de çalışıyordum.

I lived in China for over four years working and teaching English.

Çin'de dört yılı aşkın bir süredir İngilizce çalışarak ve öğreterek yaşadım.

That's what I did.

Ben de öyle yaptım.

Well, congratulations.

Tebrikler. Hiç

I'm using your VPN, no doubt, to to break through.

şüphe yok ki, aşmak için senin VPN'ini kullanıyorum.

But we we won't say anything.

Ama bir şey söylemeyeceğiz.

We won't let the authorities find out what you're doing. No.

Yetkililerin ne yaptığınızı öğrenmesine izin vermeyeceğiz. Hayýr.

So I hope you can have you stay on for as long as you can.

Bu yüzden, olabildiđince uzun süre kalmaný sađlayacađýný umuyorum.

And I hope the situation there is is much better now.

Ve umarım oradaki durum şimdi çok daha iyidir.

Now they are slowly relaxing some of the rules surrounding COVID.

Şimdi COVID'i çevreleyen bazı kuralları yavaş yavaş gevşetiyorlar .

The people were not very happy about that.

Halk bundan pek memnun değildi.

The deputy rate show are getting worried because they think there's going to be a big outbreak in China. But

Milletvekili oran gösterisi, Çin'de büyük bir salgın olacağını düşündükleri için endişelenmeye başlıyor. Ama

hopefully it's not.

umarım öyle değildir.

Don't be alarmed, please.

Paniğe kapılmayın lütfen.

Mr. Steve does this a lot.

Bay Steve bunu çok yapar.

He he likes to make people see.

İnsanların görmesini sağlamayı sever.

See, I'm keeping up to date with current events.

Bakın, güncel olaylardan haberdar oluyorum.

Yeah, well, that's.

Evet, işte bu.

Well, that's not really.

I'm not getting left behind, Mr. Duncan.

Pekala, bu gerçekten değil.

Geride kalmıyorum, Bay Duncan.

Well, saying what might happen isn't a current event.

Ne olabileceğini söylemek güncel bir olay değil.

Well, it's the news.

Peki, bu haber.

Yes, but it's. It's what happens.

Evet ama öyle. Olan bu.

It's from the W.H.O..

DSÖ'den.

I always like to think of what what actually happens is more important.

Her zaman gerçekte ne olduğunun daha önemli olduğunu düşünmeyi severim.

What people think might happen, because that's what we found out.

İnsanlar ne olabileceğini düşünüyor, çünkü biz öyle öğrendik.

Steve, over the years, there are many people who say they are experts,

Steve, yıllar içinde uzman olduğunu söyleyen birçok insan var

but they know nothing about the situation.

ama durum hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.

They just like to say they know, but they don't know.

Sadece bildiklerini söylemekten hoşlanırlar ama bilmezler.

A typical example of that, Mr.

Bunun tipik bir örneği, Bay

Duncan, is people predicting what's going to happen to the stock market.

Duncan, insanların borsaya ne olacağını tahmin etmesidir.

Yes, that is there you go on to the Internet

Evet, orası internete giriyorsunuz

and you can read, you know,

ve

a dozen different opinions about where

so-called experts think that the stock market is going to go in the next week.

sözde uzmanların borsanın önümüzdeki hafta nereye gideceğini düşündüğüne dair bir düzine farklı görüş okuyabilirsiniz.

And the next month in the next year.

Ve gelecek yıl gelecek ay.

But the fact is, nobody knows.

Ama gerçek şu ki, kimse bilmiyor.

But because there are people

Ama haberlerle aynı olan insanlar olduğu için,

who and it's the same with the news, there are people who are,

you know, very visible on the media, on TV,

bilirsiniz, medyada, televizyonda çok görünür olan

and they are seen as so-called experts.

ve sözde uzman olarak görülen insanlar var.

So they have to give an opinion because if they don't

Bu yüzden bir fikir vermek zorundalar çünkü

give an opinion, it looks like they're probably not experts.

bir fikir vermezlerse, muhtemelen uzman değillermiş gibi görünüyorlar.

So they very confidently give a prediction about what they think is going to happen.

Bu nedenle, ne olacağını düşündükleri hakkında kendinden emin bir şekilde tahminde bulunurlar.

Yes. Even though there's no way they could possibly ever know.

Evet. Her ne kadar bilmeleri mümkün olmasa da.

And then if one of them gets it right, a year later, they'll say, oh, well, I got it right.

Ve eğer içlerinden biri doğru anlarsa, bir yıl sonra, " Ah, doğru anladım" derler.

But it was just pure luck. Yeah.

Ama bu tamamen şanstı. Evet. Pek

So I suppose in many cases you could predict anything

çok durumda, her şeyi tahmin edebileceğinizi

and have a 5050 chance of being right and that you'll be heard.

ve haklı olma şansınızın 5050 olduğunu ve sesinizin duyulacağını varsayıyorum.

And you know what I'm going to say?

Ve ne söyleyeceğimi biliyor musun?

No one forecast the big financial crash in 2008.

2008'deki büyük finansal çöküşü kimse tahmin edemedi.

No, not one single financial expert said, well, you know what you going to say?

Hayır, tek bir finans uzmanı bile, " Ne diyeceğinizi biliyor musunuz?"

I know you're going to say people did, but they didn't.

İnsanların yaptığını söyleyeceğinizi biliyorum ama yapmadılar.

If they did, if they knew, they would have said something, but no one did.

Bilselerdi, bilselerdi bir şeyler söylerlerdi ama kimse söylemedi.

They waited until everything crashed.

Her şey çökene kadar beklediler.

And then all the experts said, yes, we we we kind of thought this was going to happen.

Ve sonra tüm uzmanlar, evet, biz bunun olacağını düşündük.

No, you didn't.

Hayır, yapmadın.

So a lot of people were lying during that time saying that they had predicted it, but they hadn't.

O zamanlar pek çok insan bunu tahmin ettiklerini ancak tahmin etmediklerini söyleyerek yalan söylüyordu.

No one saw it coming.

Geldiğini kimse görmedi.

Experts quite often have no idea what they're talking about.

Uzmanların genellikle ne hakkında konuştukları hakkında hiçbir fikirleri yoktur.

They just appear to and 99% of the time they are completely wrong.

Öyle görünüyorlar ve zamanın %99'unda tamamen yanılıyorlar.

And when they are right, they will talk about it forever.

Ve haklı olduklarında sonsuza kadar bunun hakkında konuşacaklar.

And then here's another example.

Ve sonra işte başka bir örnek.

Of course, polls that come out before

Elbette, seçimlerden önce

or certainly before elections take place that predict that

veya kesinlikle önce çıkan anketler,

certain candidates are going to win or lose.

belirli adayların kazanacağını veya kaybedeceğini tahmin ediyor.

I don't know why people even bother anymore.

İnsanların artık neden rahatsız olduklarını bilmiyorum.

They've been wrong every time.

Her seferinde yanıldılar.

I don't think they've ever been right, have they?

Hiç haklı olduklarını sanmıyorum, değil mi?

Well, which country on a boat?

Peki, teknede hangi ülke var?

Well, by irony, no one in America.

İronik olarak, Amerika'da kimse yok.

In this country.

Bu ülkede.

Polls that take place before elections of invariably wrong. Yes.

Seçimlerden önce yapılan anketler hep yanlış. Evet.

A lot of people got the Brexit vote wrong.

Pek çok insan Brexit oylamasını yanlış anladı.

Yes, A lot of people said that we would vote to remain, but the opposite happened and lot of people said

Evet, birçok insan kalmak için oy kullanacağımızı söyledi, ancak tam tersi oldu ve birçok insan

the poll polling people were asking those

anket yapanların

who who had an interest in politics.

siyasetle ilgilenen kişilere sorduğunu söyledi.

They were saying that Donald Trump would not become president and he did.

Donald Trump'ın başkan olmayacağını söylüyorlardı ve o oldu.

So I think I think there were many people getting it all completely wrong and maybe wrong.

Bu yüzden bence her şeyi tamamen yanlış anlayan ve belki de yanlış anlayan birçok insan vardı.

Anyway.

Anyway, back to the subject. Subject.

Her neyse.

Her neyse, konuya dönelim. Ders.

We are talking about being left behind.

Geride kalmaktan bahsediyoruz.

You have to stay up to get left behind.

Geride kalmak için ayakta kalmalısın.

Stay ahead, stay up to date with current events to stay current.

Önde kalın, güncel kalmak için güncel olaylarla güncel kalın.

So there is the word that Steve just said.

Steve'in az önce söylediği kelime var.

So when we talk about current, we are talking about things that are happening

Yani güncel hakkında konuştuğumuzda,

now, the flow of information, the flow of news,

şu anda olan şeylerden, bilgi akışından, haber akışından,

the flow of what is happening right now.

şu anda olanların akışından bahsediyoruz.

So we talk about current events,

Bu yüzden güncel olaylardan,

things that are happening right now.

şu anda olan şeylerden bahsediyoruz.

So I'm sure all of you can think of one thing.

Bu yüzden eminim ki hepinizin aklına bir şey geliyor.

It doesn't have to be the same thing because of course we are.

Aynı şey olmak zorunda değil çünkü elbette öyleyiz.

We are going out to many people around the world.

Dünyanın her yerinden birçok insana gidiyoruz.

So in your country there might be something happening where you are

Yani ülkenizde, bulunduğunuz yerde bizim bilmediğimiz bir şeyler oluyor olabilir

that we don't know about, but you do because it is the current situation where you are.

, ama siz biliyorsunuz çünkü bu, bulunduğunuz yerdeki mevcut durum.

We mentioned Peru a few moments ago, also in Argentina,

Birkaç dakika önce Peru'dan bahsettik, Arjantin'de de son birkaç gündür

a lot of people there getting very excited over the past couple of days.

oradaki birçok insan çok heyecanlanıyor .

I don't know if you saw the parade for the Argentinean to see that.

Arjantinlinin bunu görmesi için geçit törenini gördünüz mü bilmiyorum .

No, it was amazing.

Hayır, harikaydı. Sokaklarda

The there must have been a million people in the streets.

bir milyon insan olmalı.

I think I've witnessed many things.

Birçok şeye tanık olduğumu düşünüyorum.

I've never seen so many people in one place.

Hiç bu kadar çok insanı bir arada görmemiştim.

It was incredible.

İnanılmazdı.

But they were very pleased that their country won the World Cup.

Ancak ülkelerinin Dünya Kupası'nı kazanmasından çok memnun kaldılar.

Of course, there are many, many, many reasons for that so.

Elbette bunun pek çok, pek çok nedeni var.

So there were many things happening locally.

Yani yerel olarak birçok şey oluyordu. Bu

So sometimes you might be aware of things that are happening in your area.

nedenle, bazen bölgenizde olup bitenlerin farkında olabilirsiniz .

Steve, but no one else knows about it

Steve, ama başka kimse bilmiyor

because it's just in that particular place

çünkü o sadece belirli bir yerde,

or area or city or country.

bölgede, şehirde veya ülkede.

So I always find that quite fascinating.

Bu yüzden bunu her zaman oldukça büyüleyici buluyorum.

There's another type of current, isn't there?

Başka bir akım türü var, değil mi?

That sounds heavy.

Kulağa ağır geliyor.

Here we get homophones again,

İşte yine sesteş sözcükleri alıyoruz,

there's a fruit, isn't there?

bir meyve var, değil mi?

A dried fruit called a current?

Akıntı denilen kuru meyve mi?

It's spelt differently. It's spelt differently. Yes.

Farklı yazılmış. Farklı yazılmış. Evet.

It's anti isn't it. Yeah.

Anti değil mi? Evet.

See you double are a anti.

Çifte anti olduğunu görüyorum.

So yeah, it may sound the same but it's spelt differently.

Yani evet, kulağa aynı gelebilir ama farklı yazılmış.

And of course a current is a dried

Ve tabii ki bir akım kurutulmuş bir

fruit.

meyvedir.

Yes. Will a great be a great or something like that.

Evet. Harika mı harika mı yoksa onun gibi bir şey mi?

Or a plum.

Veya bir erik.

Also the word currant spelt like this

Ayrıca bu şekilde yazılan frenk üzümü kelimesi

can mean the flow of electricity as well.

elektriğin akışı anlamına da gelebilmektedir.

So as electricity flows

Bu nedenle, elektrik akarken,

we often think of the force of electricity, especially if you are one of those

özellikle

poor people who have suffered an electric shock.

elektrik çarpmasına maruz kalan fakir insanlardan biriyseniz, genellikle elektriğin gücünü düşünürüz.

I was electrocuted years ago as a child, accidentally, very briefly.

Yıllar önce çocukken kazara çok kısa bir süre elektrik çarptı.

I touched something I shouldn't have.

Dokunmamam gereken bir şeye dokundum.

You know what it's like when you're young.

Gençken bunun nasıl bir şey olduğunu biliyorsun.

You're always putting your fingers where they shouldn't be.

Her zaman parmaklarını olmaması gereken yere koyuyorsun.

And I got slightly electrocuted and it was not very nice.

Ve biraz elektrik çarptım ve bu pek hoş değildi.

I can tell you.

Sana söyleyebilirim.

So the word currant, that's that spelling

Yani frenk üzümü kelimesi,

there can also mean the flow the force of electricity,

oradaki yazımın elektrik kuvveti anlamına da gelebileceğini,

the current Rosa says 5 billion in Argentina.

mevcut Rosa'nın Arjantin'de 5 milyar olduğunu söylüyor.

I think you probably mean million yes

Sanırım muhtemelen milyon demek istedin evet Arjantin'de

I don't think there are 5 billion people in Argentina. No.

5 milyar insan olduğunu düşünmüyorum . Hayır.

As any eight on the planet.

Gezegendeki herhangi bir sekiz kişi gibi.

Yes, you probably mean a million there.

Evet, muhtemelen orada bir milyon demek istiyorsun.

But that's still a phenomenal number of people

Ama yine de inanılmaz sayıda insan vardı

who and it was

ve maçı takip eden

it was it was quite interesting listening to the

muhabirleri dinlemek oldukça ilginçti

the reporters who were who were following the game.

.

They were so excited.

Çok heyecanlıydılar.

Yes, they do get very excited.

Evet, çok heyecanlanıyorlar.

The commentators in Argentina

Arjantin'deki yorumcular dünyanın

are the most excitable

en heyecanlı

people in the world and they were really getting quite excited.

insanları ve gerçekten çok heyecanlanmaya başladılar.

Go! Beatrice says yes.

Gitmek! Beatrice evet diyor.

She didn't know the phrase getting left behind.

Geride kalmak deyimini bilmiyordu.

Victoria says, I'm a kind of dinosaur.

Victoria diyor ki, ben bir tür dinozorum.

Not very good at technology and not attracted by it.

Teknolojide pek iyi değil ve ondan etkilenmiyor.

And Palmira says her husband got left behind.

Palmira da kocasının geride kaldığını söylüyor.

He doesn't have a smartphone.

Akıllı telefonu yok.

He doesn't even recognise it.

Tanımıyor bile.

Hmm. Yes.

Hmm. Evet.

Yes. I think it's fair to say that that does happen,

Evet. Bence bunun olduğunu,

that there is a large proportion of the population here that don't do it.

burada nüfusun büyük bir kısmının bunu yapmadığını söylemek adil olur.

That's right.

Bu doğru.

But I think you have I mean, it's I don't like to do it.

Ama sanırım demek istediğim , bunu yapmayı sevmiyorum.

And if it hadn't been for my place of

Ve benim yerim olmasaydı,

I don't think I

would have ever got bothered to get a smartphone.

bir akıllı telefon almak için canımı sıkacağını sanmıyorum.

I know friends same age as me.

Benimle yaşıt arkadaşlar tanıyorum. Akıllı

You haven't got a smartphone, but I think you have to at least know what's going on,

telefonun yok ama en azından neler olup bittiğini bilmen gerektiğini düşünüyorum

because once you get out of touch with what's going on,

çünkü bir kez olup bitenden koptuğunda, o zaman

then you to get old.

yaşlanıyorsun.

You know, mentally you have to know what's going on.

Biliyorsun, zihinsel olarak neler olup bittiğini bilmek zorundasın.

Change.

Değiştirmek. Bay

That's the one thing I remember Mr.

Duncan about my college days is we had

Duncan, üniversite günlerim hakkında hatırladığım tek şey,

a lecturer come in to tell us about

bize gelecekte neler olacağını anlatmak için bir öğretim görevlisinin gelmesi

what was going to happen in the future, and it was nothing to do with the subject

ve bunun o sırada çalıştığım konuyla hiçbir ilgisi olmamasıydı.

I was studying at the time, which was biology.

biyoloji idi.

But I remember him coming in saying, Look, you lot here, you, you generation.

Ama gelip, Bakın, siz buradasınız, siz, siz nesil, dediğini hatırlıyorum.

This would have been in the early 1980s.

Bu 1980'lerin başında olurdu. Bugün sana anlattıklarımla

If you remember nothing about what I'm telling you today,

ilgili hiçbir şey hatırlamıyorsan ,

just remember this one thing and I do remember it to this day.

sadece şunu hatırla ve ben bugüne kadar onu hatırlıyorum.

Change. He said Change.

Değiştirmek. Değiştir dedi.

You will see more change than any other generation before it

Gelecek nesil

just as the next generation that comes along always is more.

her zaman daha fazla olduğu gibi, önceki nesillerden daha fazla değişiklik göreceksiniz.

And he said, if you don't adapt to that change, you will get left behind

Ve bu değişime ayak uyduramazsan geride kalırsın

and you will become irrelevant in a modern society.

ve modern toplumda önemsizleşirsin dedi.

And I think that's the problem. If you don't stay up to

Ve bence sorun bu. Ayakta kalmazsan

and you get left behind and then you, you, you disappear.

geride kalırsın ve sonra sen, sen, yok olursun.

And I know lots of people are much older than me.

Ve birçok insanın benden çok daha yaşlı olduğunu biliyorum.

They're on Facebook and they stay in.

Facebook'talar ve Facebook'ta kalıyorlar.

That's how people stay in touch.

İnsanlar bu şekilde iletişim halinde kalıyor.

Now you've just got to accept things have changed.

Şimdi bir şeylerin değiştiğini kabul etmelisin.

Yes, I think it's interesting.

Evet, bence ilginç.

It's not the number of your age because it doesn't matter the number of your age.

Yaşınızın sayısı değil çünkü yaşınızın sayısı önemli değil.

Does it matter?

It's actually really you how you you focus on what is happening around you and also keeping up to date.

Önemli mi?

Etrafınızda olup bitenlere nasıl odaklandığınız ve aynı zamanda güncelliği takip ettiğiniz aslında gerçekten sizsiniz.

I have to do it all the time because the technology

Sürekli yapmak zorundayım çünkü

I use here in my studio is constantly changing there.

burada stüdyomda kullandığım teknoloji sürekli değişiyor.

There are always updates and new innovations.

Her zaman güncellemeler ve yeni yenilikler vardır.

Things change.

İşler değişir.

There are things that are slightly altered and you have to make sure

Biraz değişen şeyler var ve

that you know that those things are happening or else you just get left behind.

bunların olduğunu bildiğinizden emin olmalısınız, yoksa geride kalırsınız.

And these days it's so easy to be left behind.

Ve bu günlerde geride kalmak çok kolay.

Very easy, because there's always something new coming along, something you don't have doesn't mean

Çok kolay, çünkü her zaman yeni bir şeyler çıkıyor, sende olmayan bir şey,

it doesn't mean you have to do all the things that come along like Tick

Tik tak gibi gelen her şeyi yapman gerektiği anlamına gelmiyor

tock and and what was the other one?

ve diğeri neydi?

You mentioned Instagram. You don't have to

Instagram'dan bahsettiniz.

get involved in them, but you

Onlara karışmak zorunda değilsin, ama

at least have to know what they're there and that you do they exist.

en azından orada ne olduklarını ve var olduklarını bilmelisin.

I mean, I know about them, but I'm not I'm not on about them.

Yani, onları biliyorum, ama ben onlar hakkında değilim.

Of course, Louis is one of our more senior members of regular viewers,

Tabii ki Louis, düzenli izleyicilerimizin en kıdemli üyelerinden biri

and Lewis obviously is staying very much up to date with everything that's going on.

ve Lewis olan biten her şey hakkında çok güncel kalıyor.

He's on YouTube and texting and emailing and everything.

YouTube'da ve mesaj atıyor, e-posta gönderiyor ve her şey.

And I, I met one of my mother's friends who is the same age as my mother.

Ve ben, annemin, annemle aynı yaştaki arkadaşlarından biriyle tanıştım.

You see, my mother

Görüyorsun, annem

dresses so

artık bizimle giyinmiyor

no longer with us,

but mum didn't stay up to date with what was going on

ama annem olan bitenden hiç haberdar olmadı

at all.

.

But I've met some of her friends same age as her and they're on Facebook.

Ama onunla aynı yaştaki bazı arkadaşlarıyla tanıştım ve onlar Facebook'ta.

They're there just sending texts, emails and watching things on YouTube.

Orada sadece metinler, e-postalar gönderiyor ve YouTube'da bir şeyler izliyorlar.

They admit that they're not

fast at it or quick at it, but at least that's staying up to date.

Hızlı ya da hızlı olmadıklarını kabul ediyorlar, ama en azından bu güncel kalıyor.

So they're getting information in about things which they otherwise wouldn't have done.

Yani başka türlü yapmayacakları şeyler hakkında bilgi alıyorlar .

And it's just I think it keeps your mind active,

Ve bence bu, zihninizi aktif tutuyor,

keeps your mind active and inquisitive

zihninizi aktif ve meraklı

and interested in what's going on Once you give up, I think,

ve neler olup bittiğine karşı ilgili tutuyor

you know, you become irrelevant in the world, really.

.

It is very important, I think. Follow the innovations.

Bence çok önemli. Yenilikleri takip edin.

Here's the other one.

İşte diğeri.

Follow the innovation. Right. Sorry.

Yeniliği takip edin. Sağ. Üzgünüm.

Yes. No, they were I like this word, by the way, innovation.

Evet. Hayır, bu arada, yenilik kelimesini beğendim.

We live in a world or an age of innovation.

Bir dünyada veya yenilik çağında yaşıyoruz.

And what you said earlier is quite true, Steve, about living in the moment,

Anı yaşamak,

being aware of those changes, never getting left behind.

bu değişikliklerin farkında olmak, asla geride kalmamak konusunda daha önce söylediğin çok doğru Steve.

And also the innovations, the new ideas.

Ve ayrıca yenilikler, yeni fikirler.

And I always think that new ways of thinking,

Ve her zaman yeni düşünme biçimlerinin,

new attitudes, new technology,

yeni tutumların, yeni teknolojinin,

all of those things are new innovations.

tüm bunların yeni yenilikler olduğunu düşünürüm.

So a way of thinking, philosophy,

Yani bir düşünme biçimi, felsefe,

I always think philosophy, is one of those

bence her zaman felsefe, bir

fascinating subjects where you can change

all to talk about things, look deeply into certain subjects and quite often

şeyler hakkında konuşmak için her şeyi değiştirebileceğiniz, belirli konuları derinlemesine inceleyebileceğiniz ve sıklıkla

you make new discoveries about,

well, about people and how they think and what they want.

insanlar hakkında ve nasıl oldukları hakkında yeni keşifler yaptığınız büyüleyici konulardan biridir. ne düşündüklerini ve ne istediklerini

So I like the word innovation

İnovasyon kelimesini seviyorum

because innovation relates to all of the new ways of thinking,

çünkü inovasyon, tüm yeni düşünme biçimleriyle ilgilidir

and that can be inventions from technology

ve bu,

and the ways we use energy, for example.

örneğin teknolojiden ve enerjiyi kullanma yollarımızdan icatlar olabilir.

That is a big one where we are often talking about energy

Bu,

innovations in technologies surrounding that,

onu çevreleyen teknolojilerdeki enerji yeniliklerinden sık sık bahsettiğimiz, aynı

but also the way we think, the way we see each other,

zamanda düşünme şeklimiz, birbirimizi görme şeklimiz,

the way we identify with, with ourselves.

kendimizle özdeşleşme şeklimiz hakkında konuştuğumuz büyük bir konu.

Even so, these are all new ideas is thank you, Rosa.

Öyle bile olsa, bunların hepsi yeni fikirler, teşekkürler Rosa.

Who is who was told Israel Israel was asking a question.

Kimin kim olduğu söylendi İsrail İsrail'e bir soru soruyordu. Ne yazık ki

We can't always answer everybody's questions, unfortunately,

her zaman herkesin sorularına cevap veremiyoruz

because sometimes the live chat is very, very fast moving

çünkü bazen canlı sohbet çok ama çok hızlı ilerliyor

and we don't always have time to answer everybody's question.

ve her zaman herkesin sorusunu cevaplayacak vaktimiz olmuyor .

Yes, it moves quite quickly. We are in the UK. Yes.

Evet, oldukça hızlı hareket ediyor. Birleşik Krallık'tayız. Evet.

So new ideas are often described as innovations.

Dolayısıyla yeni fikirler genellikle yenilik olarak tanımlanır.

Oh, I like this one. You keep, you keep your finger.

Bu hoşuma gitti. Tut, parmağını tut.

Or sometimes we say you keep your fingers

Ya da bazen parmaklarınızı bileğinizde hissedebileceğiniz nabzın

on the pulse, the pulse,

, nabzın,

the heartbeat that you can feel in your wrist.

kalp atışının üzerinde tutun deriz.

So the pulse is the activity.

Yani nabız aktivitedir.

Think of everything that is happening.

Olan her şeyi düşün.

Steve as staying in touch with current events

Steve şu anda güncel olaylarla iletişim halinde kalıyor

in the moment.

.

Your finger on the pulse, you know exactly what's happening.

Parmağın nabzında, tam olarak ne olduğunu biliyorsun.

Just like just not literally keeping your finger.

Tıpkı kelimenin tam anlamıyla parmağınızı tutmamak gibi. Kelimenin

We don't mean literally, but the pulse is cinnamon.

tam anlamıyla kastetmiyoruz ama nabız tarçın.

Synonym is what is happening.

Eşanlamlı olan şey.

It's meaning that you're in touch with what's going on right now.

Bu, şu anda olanlarla temas halinde olduğunuz anlamına gelir .

Just as if you had your finger on your pulse,

Sanki parmağınız nabzınızdaymış gibi, o anda

you would know what your heart rate was doing right at that moment.

kalp atış hızınızın ne yaptığını bileceksiniz .

And if you keep your finger on the pulse of events,

Ve olayların nabzını tutuyorsanız,

it just means that you are up to date with what's going on around the world

bu sadece dünyada

or in your place of work,

veya iş yerinizde olup bitenlerden

or what's connected with your your particular scene.

veya sizin özel sahnenizle bağlantılı olanlardan haberdar olduğunuz anlamına gelir.

For example, I was in sales, so I need to keep my finger

Örneğin, satış yapıyordum, bu yüzden

on the pulse about what customers are thinking about,

müşterilerin ne düşündüğü,

what things that they want to buy and what they're using and things like that.

neleri satın almak istedikleri , ne kullandıkları ve bunun gibi şeyler hakkında nabzımı tutmam gerekiyor.

It doesn't have to be just world events.

Sadece dünya olayları olmak zorunda değil.

It can be just in your particular

Bu sadece sizin özel

sphere of influence, in

etki alanınızda,

your field of expertise. Yes.

uzmanlık alanınızda olabilir. Evet.

And then we have two words that are opposite opposite words now.

Ve şimdi karşıt kelimeler olan iki kelimemiz var .

So you have to observe what is new

Bu yüzden yeni

and obsolete as well.

ve eskimiş olanı da gözlemlemelisiniz.

So I sometimes feel as if

Bu yüzden bazen modası geçmiş gibi hissediyorum

maybe I'm obsolete, but I know what you're going to say. Mr.

ama ne diyeceğini biliyorum. Bay

Duncan is feeling sorry for himself again.

Duncan yine kendisi için üzülüyor.

No, I'm just saying sometimes I feel that maybe I am old

Hayır, sadece bazen YouTube'da eski ve demode olduğumu düşünüyorum

and obsolete here on YouTube because there is always something new.

çünkü her zaman yeni bir şeyler çıkıyor.

There is always a new thing appearing every day on this very website.

Bu web sitesinde her gün her zaman yeni bir şey ortaya çıkıyor.

And so every time something new appears, I always think maybe

Ve böylece ne zaman yeni bir şey görünse, hep

I become a little bit more a little more obsolete.

biraz daha modası geçmiş olabilirim diye düşünürüm.

Well, I would never use your you're staying up to date.

Şey, güncel kaldığın için asla kullanmazdım. Bir

If you if something becomes obsolete, it means it becomes useless,

şeyin eskimesi, işe yaramaz hale gelmesi, artık

something that you can't

use or don't need to use anymore. Yes.

kullanamayacağınız veya artık kullanmanıza gerek kalmaması anlamına gelir. Evet.

For example, face time

Örneğin, yüz süresi

is that you know, his face time still around? Yeah.

bildiğiniz gibi, onun yüz süresi hala ortalıkta mı? Evet.

So what's what's obsolete in the world of.

Peki dünyada modası geçmiş olan nedir? Demek

Well, I mean,

istediğim,

musical CDs are becoming obsolete now because everyone's got

müzik CD'lerinin modası geçiyor çünkü herkesin

digital music stored in their phone.

telefonunda kayıtlı dijital müzik var.

Maybe videotape, videotape, something that was useful

Belki video kaset, video kaset,

once and is no longer useful anymore.

bir zamanlar faydalı olan ve artık faydalı olmayan bir şey.

Obsolete? Yeah.

Modası geçmiş? Evet.

You Can describe a person as becoming obsolete as well.

Bir insanı modası geçmiş olarak da tanımlayabilirsiniz.

Not just objects.

Sadece nesneler değil.

You can say you're becoming obsolete, meaning that you're useless.

Eskidiğini söyleyebilirsin, yani işe yaramazsın.

You're no good for anything anymore.

Artık hiçbir işe yaramıyorsun.

And of course, it's fair to say that new technology that comes along often

Ve tabii ki, ortaya çıkan yeni teknolojinin çoğu zaman

makes human beings obsolete.

insanları demode hale getirdiğini söylemek doğru olur.

And that is another thing that we are often talking about.

Sıklıkla bahsettiğimiz başka bir konu da budur .

Robots.

Yes, robots, new technology, artificial intelligence, and all of these things are coming along.

robotlar.

Evet robotlar, yeni teknolojiler, yapay zekalar ve bunların hepsi geliyor.

And every time.

Ve her seferinde.

There is a change or an innovation or a new invention.

Bir değişiklik ya da bir yenilik ya da yeni bir buluş var.

Someone somewhere is going to lose their job.

Birileri bir yerlerde işini kaybedecek.

Such, such and such, such a difficult word to pronounce quickly.

Böyle, böyle, çabuk telaffuz edilmesi çok zor bir kelime.

Difficult two words to pronounce quickly.

Çabuk telaffuz etmesi zor iki kelime.

Close together is quite difficult.

Birbirine yakın olmak oldukça zordur.

Sash. Sash

kuşak. Sash

says, I find it difficult to remember Spellings, Please give me some tips.

, "Yazımları hatırlamakta zorlanıyorum, lütfen bana birkaç ipucu ver" diyor.

They are well, I think.

Bence iyiler.

It's just really about memorising the spelling.

Bu gerçekten hecelemeyi ezberlemekle ilgili.

But even if it makes you feel better and I'm going to reassure you now.

Ama seni daha iyi hissettirecek olsa bile ve şimdi seni rahatlatacağım. O

So first of all, I'm going to say calm down about that.

yüzden öncelikle sakin ol diyeceğim.

You don't have to worry too much about it, because

Bu konuda fazla endişelenmenize gerek yok, çünkü

even here in this country where people speak English is their first,

insanların ilk kez İngilizce konuştuğu bu ülkede bile,

You will be amazed how many people make spelling mistakes.

ne kadar çok insanın yazım hatası yaptığına şaşıracaksınız.

Yes. Or get certain words mixed up, of course,

Evet. Ya da bazı kelimeleri karıştır, elbette,

over time you will get it's just like I mean, we

zamanla anlayacaksın, tıpkı demek istediğim gibi, biz

when when you're a youngster, just like when you learn your own language

gençken, tıpkı

every day or every week, you learn

her gün veya her hafta kendi dilini öğrendiğinde olduğu gibi,

new words, don't you, when you're at school And then over a long period of time,

yeni kelimeler öğreniyorsun, don Sen okuldayken Ve sonra uzun bir süre boyunca,

you have your memory bank for all those different world words increases.

tüm o farklı dünya kelimeleri için hafıza bankan artar.

So yeah, it's really repetition, isn't it, really writing it down.

Yani evet, gerçekten tekrar, değil mi, gerçekten yazmak.

I would say if you want to remember something, it's like when I'm having to remember

Bir şeyi hatırlamak istersen,

the words in a song or the script in a play.

bir şarkının sözlerini veya bir oyunun senaryosunu hatırlamak zorunda kaldığım zamanki gibi diyebilirim. Şan

If you write it down that my my singing

öğretmenimin söylediğini yazarsan

teacher was said, she said to me, If you want to remember

bana dedi ki, Bir şarkıyı hatırlamak istiyorsan

a song,

write it down three times and then act it out.

üç kere yaz ve sonra canlandır.

What the words mean with your hands and then you remember it.

Kelimelerin ne anlama geldiğini ellerinizle ve sonra hatırlarsınız.

So if you keep writing something down, you you'll remember it.

Yani bir şeyler yazmaya devam ederseniz, onu hatırlayacaksınız.

Yeah, That's what the visual.

Evet, görsel budur.

The visual is very important.

Görsel çok önemlidir.

Your brain recognises the visual.

Beyniniz görseli tanır.

So write the word out many times.

Bu yüzden kelimeyi birçok kez yazın.

And you, you will then remember well writing uses more than one part of your brain.

Ve siz, o zaman yazmanın beyninizin birden fazla bölümünü kullandığını iyi hatırlayacaksınız.

And that's why.

Ve bu yüzden.

And that's why doing it.

Ve bu yüzden yapıyor.

And that's with new words and also spelling, writing things

Ve bu yeni kelimeler ve heceleme ile ilgili, bir şeyler yazmak

down uses more than one part of your brain, which is why

beyninizin birden fazla bölümünü kullanır, bu yüzden

it often is a good way of getting something

genellikle beyninize bir şey

to imprint, imprint into your brain.

basmak, damgalamak için iyi bir yoldur.

So I think that's probably the best piece of advice I can give.

Bu yüzden muhtemelen verebileceğim en iyi tavsiyenin bu olduğunu düşünüyorum .

Really. You can spell the word word out

Gerçekten mi. Kelimeyi heceleyebilir

or they and hear it orally,

veya sözlü olarak duyabilirsiniz,

but if you the more senses you can engage, the better chance you've got of your brain remembering it.

ancak ne kadar çok duyuyu devreye sokabilirseniz, beyninizin onu hatırlama şansı o kadar artar.

So writing it down, then you've got the visual, then say it,

Yani onu yazın, sonra görseli elde edersiniz, sonra söyleyin,

see it on a screen and eventually it'll take time.

ekranda görün ve sonunda zaman alacaktır.

It's not a quick process.

Hızlı bir süreç değil.

Never underestimate

writing things down,

Bir şeyleri yazmayı asla hafife almayın,

not just because when you write it, you can see it.

sadece yazarken görebildiğiniz için değil.

I remember it, but also the process.

Onu hatırlıyorum ama aynı zamanda süreci de.

The brain is doing something, you are doing something physical,

Beyin bir şey yapıyor, sen fiziksel bir şey yapıyorsun

but also you are doing something mental as well.

ama aynı zamanda zihinsel bir şey de yapıyorsun.

It's going on up here, but also it's going up.

Burada devam ediyor, ama aynı zamanda yükseliyor.

It's happening with your hand.

Elinle oluyor.

It's a very, very physical thing, Abdelkader says.

Abdelkader, çok, çok fiziksel bir şey olduğunu söylüyor.

That's another another word for obsolete is antique.

Bu eskimiş için başka bir kelime antika.

Yes, Yes.

Evet evet.

Could be used as a synonym. Yes.

Eşanlamlı olarak kullanılabilir. Evet.

So maybe an old thing, something that's old,

Yani belki eski bir şey, eski bir şey,

that's not used very much anymore.

artık pek kullanılmayan bir şey.

So will often joke. But if you've got a phone

Bu yüzden sık sık şaka yapacak. Ama

that's maybe five years old.

belki beş yaşında bir telefonunuz varsa.

Yes. Now say, Oh, what's that? Antique?

Evet. Şimdi söyle, Ah, bu da ne? Antik?

Yeah, as a joke.

Evet, şaka olarak.

It's not really that old.

Gerçekten o kadar eski değil.

But in in the world of technology now, a five year old phone is old.

Ama artık teknoloji dünyasında , beş yıllık bir telefon eski.

It's like.

Gibi.

It's like a five year old television that that's old

Beş yıllık bir televizyon gibi,

now because they update them every so many years.

artık eski, çünkü onları her çok yılda bir güncelliyorlar.

Yeah, well, I was I was asked the other day about my phone.

Evet, şey, geçen gün bana telefonum soruldu.

Someone said, is that is that the new iPhone?

Biri dedi ki, bu yeni iPhone mu?

And I said, no, no, it's last year.

Ben de hayır, hayır, geçen yıl dedim.

And they look really disappointed as if oh, oh, oh, that's the old one.

Ve gerçekten hayal kırıklığına uğramış görünüyorlar, sanki oh, oh, oh, bu eskisi.

And it's only last year, for goodness sake.

Ve daha geçen yıl, Tanrı aşkına.

It's not out of date yet. Thank you for that. That's it.

Henüz güncel değil. Bunun için teşekkür ederim. Bu kadar.

That's what technology is.

Teknoloji budur.

So you can use the word antique as a joke,

Antika kelimesini şaka olarak kullanabilirsiniz,

because normally you would

çünkü normalde

think of an antique as something of being very old, like 50 or 100 years old.

bir antikayı çok eski, 50 veya 100 yaşında gibi düşünürsünüz.

But you can say just a joke to somebody if their phone or

Ama telefonu veya

their have is five years old.

telefonu beş yaşındaysa birine şaka diyebilirsiniz.

So that's a bit of an antique.

Yani bu biraz antika.

Yeah, that's a joke. Yes, we might.

Evet, bu bir şaka. Evet, yapabiliriz. Tarih öncesi

We might also make a joke by using the word prehistoric.

kelimesini kullanarak da şaka yapabiliriz . Aman

Oh, my goodness. That old phone.

tanrım. O eski telefon.

Look at that. It's prehistoric. It's so old.

Şuna bak. Tarih öncesi. Çok eski.

Yeah, It was around when the dinosaurs were walking the earth.

Evet, dinozorların dünyada yürüdüğü sıralardaydı .

Here's another one, Steve.

İşte bir tane daha, Steve.

Now, this is another phrase

Şimdi, bu

that we use the here and now.

burada ve şimdi kullandığımız başka bir ifadedir.

When? When we are in the here and now.

Ne zaman? Burada ve şimdi olduğumuzda.

Well, as it suggests, I suppose it explains itself early.

Önerdiği gibi, sanırım kendini erken açıklıyor.

The here and now relates to this period, what is happening right now.

Burada ve şimdi, bu dönemle, şu anda olanlarla ilgilidir.

So you are sitting there very comfortably and you look very relaxed today.

Demek orada çok rahat oturuyorsun ve bugün çok rahat görünüyorsun. sen

Can I say you? You are.

diyebilir miyim Sen.

I just wish you you had put some clothes on, that's all.

Keşke üstüne bir şeyler giyseydin, hepsi bu.

But you look very relaxed there.

Ama orada çok rahat görünüyorsun.

Yes. Daring. It's

Evet. Cesur.

paper money now is increasingly

Artık kağıt paranın modası

being seen as obsolete. Yes.

geçmiş olarak görülüyor. Evet.

And well, the funny thing is and, I said this to Steve yesterday.

Ve komik olan şu ki, bunu dün Steve'e söyledim.

They're bringing out all of the new money here in the UK.

Bütün yeni parayı burada, İngiltere'de getiriyorlar.

Yes. With Prince Charles.

Evet. Prens Charles ile.

Now, of course, King Charles,

Şimdi, tabii ki, Kral Charles,

he will be on the face of the new banknotes.

yeni banknotların yüzünde olacak.

But I said to Steve, I said, what a waste of time.

Ama Steve'e dedim ki, ne büyük bir zaman kaybı.

So no one use this money anymore.

Yani artık kimse bu parayı kullanmıyor.

Where the last time you actually had money, cash, paper money in your hand.

En son elinizde gerçekten para, nakit, kağıt para olduğu yerde. Önünde Kraliçe Elizabeth olan tüm eski banknotları

So they're going to a lot of expense to to to remove

çıkarmak için çok masraf yapacaklar

all of the old banknotes with Queen Elizabeth on the front.

.

And they're going to introduce new banknotes with King Charles.

Ve Kral Charles ile birlikte yeni banknotları piyasaya sürecekler.

But I think it's quite pointless because very few

Ama bence çok anlamsız çünkü çok az

people actually carry large amounts of cash.

insan büyük miktarda nakit taşıyor.

And in fact, some places now in the UK won't even accept cash.

Ve aslında, şu anda Birleşik Krallık'ta bazı yerler nakit para bile kabul etmiyor.

You can't even go into some restaurants now.

Artık bazı restoranlara bile giremiyorsunuz.

They won't take cash.

Nakit almayacaklar.

It's because banks are sometimes charging companies money

Bunun nedeni, bankaların bazen

for taking cash in and putting it into the bank.

nakit alıp bankaya yatırmak için şirketlerden para almasıdır.

Well, I mean, can you believe that?

Yani, buna inanabiliyor musun?

That they are trying to make us a cashless society because it means that the black market,

Bizi nakitsiz bir toplum haline getirmeye çalışıyorlar çünkü bu, karaborsa, bir

you just keep a build up £1,000 for doing something and you know that

şey yaptığınız için sadece 1.000 sterlin biriktirdiğiniz anlamına geliyor ve

those days will be gone because it's a way of getting more tax.

o günlerin daha fazla vergi almanın bir yolu olduğu için o günlerin geride kalacağını biliyorsunuz.

If you stop people using

İnsanların

cash rather than having to write a check.

çek yazmak yerine nakit kullanmasını durdurursanız.

Well, I would say because they are printing new notes with King Charles on the front,

Pekala, ön yüzünde Kral Charles olan yeni notlar bastıkları için,

I would imagine that they're not about to do that.

bunu yapmak üzere olmadıklarını düşünürdüm. Dün geceki

Even the comedian last night was selling books

komedyen bile kitap satıyordu

and in his back he had a little device

ve arkasında bir

that could read your cards if you wanted to buy something there.

şey satın almak istediğinde kartlarını okuyabilen küçük bir cihaz vardı.

And then you couldn't give him cash.

Ve sonra ona nakit veremezsin.

No, you had to pay on this card.

Hayır, bu kartla ödeme yapmak zorundaydın.

Reader.

Yes, a little machine, which I believe you can now get quite cheaply.

Okuyucu.

Evet, artık oldukça ucuza alabileceğinize inandığım küçük bir makine.

It's very, very small.

Çok, çok küçük.

It was and it was connected to his phone.

Öyleydi ve telefonuna bağlıydı.

So all he had to do was just read your card and you pay and that's it.

Yani tek yapması gereken sadece kartınızı okumaktı ve siz ödediniz ve hepsi bu.

And then later on, the cash will go to him.

Ve daha sonra, nakit ona gidecek.

So he was selling these books last night.

Demek dün gece bu kitapları satıyordu.

We didn't buy one last night, by the way.

Bu arada, dün gece bir tane almadık.

We we kept far away,

Uzak tuttuk,

as far away as possible.

olabildiğince uzağa.

So the here and now would you say, Mr.

Yani burada ve şimdi, Bay

Steve, that you are in the here and now?

Steve, şimdi ve burada olduğunuzu söyleyebilir misiniz?

More so than I've ever been? Yes.

Hiç olmadığım kadar mı? Evet.

I think, I like to stay in the here and now.

Sanırım şimdi ve burada kalmayı seviyorum.

Well, in certainly in terms of news.

Eh, kesinlikle haber açısından.

Yeah I think so.

Evet bence de.

I, I'm fairly good with that now.

Ben, ben artık bununla oldukça iyiyim.

I'm still better since you retired. I am. That's it.

Emekli olduğundan beri hala daha iyiyim. Ben. Bu kadar.

Definitely. Yes.

Kesinlikle. Evet.

Okay.

Tamam aşkım.

I had a couple of ball and I was going all right. Yes.

Birkaç topum vardı ve iyi gidiyordum. Evet.

I need to go, Mr. Duncan.

Gitmem gerek, Bay Duncan.

I've got things to do, places to go.

Yapacak işlerim, gidecek yerlerim var.

So here are my tips.

İşte benim ipuçlarım.

You want my tips?

İpuçlarımı ister misin?

How? Your tips. What you think I said?

Nasıl? İpuçların. Ne dediğimi sanıyorsun?

I thought you said something else that Mr.

Bay

Duncan tips to stay up to date.

Duncan'ın güncel kalması için tavsiye ettiği başka bir şey söylediğini sanıyordum.

Here is my advice.

İşte benim tavsiyem.

Listen, observe,

Dinle, gözlemle,

learn.

öğren.

That's it.

Bu kadar. İşte bu

So that's it.

kadar.

This is. Stay up to date with that English, is it Mr.

Bu. Bu İngilizce ile güncel kalın, değil mi Bay

Duncan? Anything?

Duncan? Herhangi bir şey?

Well, yes.

İyi evet.

It's just to stay up to date with the world politics, the news, your family.

Sadece dünya siyasetinden, haberlerden ve ailenizden haberdar olmak için.

Listen, observe, learn.

Dinle, gözlemle, öğren.

So you might say that the first two things

Yani ilk iki şeyin

will lead to the third thing.

üçüncü şeye yol açacağını söyleyebilirsiniz.

Listen.

Dinlemek.

Listen to what is happening.

Neler olduğunu dinle.

Listen to what people are saying.

İnsanların ne dediğini dinleyin.

Observe.

Look at what's happening around you.

Gözlemlemek.

Etrafında olup bitenlere bir bak.

Look at how people are acting or behaving towards each other or towards yourself.

İnsanların birbirlerine veya kendinize karşı nasıl davrandığına veya davrandığına bakın.

And then, of course, learn, learn a new skill.

Ve sonra tabii ki öğrenin, yeni bir beceri öğrenin.

You don't have to learn lots of things every day.

Her gün çok şey öğrenmek zorunda değilsiniz.

Just spend a few moments every day learning something.

Her gün birkaç dakikanızı bir şeyler öğrenerek geçirin.

Maybe it is English, maybe it is something.

Belki İngilizcedir, belki bir şeydir.

So that is my best advice for keeping up to date.

Güncel kalmak için en iyi tavsiyem bu.

Listen, observe and learn.

Dinle, gözlemle ve öğren.

Now, finally, Mr.

Şimdi, son olarak, Bay

Steve,

Steve,

we often say that something is out of date.

sık sık bir şeyin güncelliğini yitirdiğini söyleriz.

If it is old, we say something is old,

Eskiyse, bir şey eskidir,

it is out of date, it is obsolete.

modası geçmiş, modası geçmiş diyoruz.

It is an antique.

Bu bir antika.

I like that one.

Bunu beğendim.

Well done.

Tebrikler.

The way that thing is old

O şeyin modası geçmiş olduğu gibi

fashioned, a person can be old fashioned.

, bir insan da eski moda olabilir.

That's it.

If are described as an old fashioned person, you are somebody that probably

Bu kadar.

Eski kafalı biri olarak tanımlanıyorsanız, muhtemelen

at some point in your life stopped bothering

hayatınızın bir noktasında

to keep up to date with what's going on in the world.

dünyada olup bitenlerden haberdar olma zahmetinden vazgeçmişsinizdir.

You may be wearing the same clothes

that you had 20 years ago or 30 years ago.

20 yıl veya 30 yıl önce giydiğiniz kıyafetleri giyiyor olabilirsiniz.

And when you buy new clothes, you buy exactly the same ones that you had before.

Ve yeni kıyafetler satın aldığınızda, daha önce sahip olduklarınızın tamamen aynısını alırsınız. Senin

You you don't have a mobile phone.

cep telefonun yok.

You talk in terms that would suggest that you come

from a different era or a different time.

Farklı bir çağdan veya farklı bir zamandan geldiğinizi ima edecek terimlerle konuşuyorsunuz.

An old fashioned person is basically I mean, there's nothing necessarily wrong with that.

Eski moda bir insan temelde demek istediğim, bunda mutlaka yanlış bir şey yok.

There is a we're not criticising it because I don't think that,

Bir şeyi eleştirmiyoruz çünkü,

you know,

you have to stay up to date with things.

bilirsin,

güncel kalmak zorunda olduğunu düşünmüyorum.

And some people, you know, it's comforting to stay in touch with the things

Ve bazı insanlar, bilirsiniz,

that they've always known and some people and it's good to stay in touch with that.

her zaman bildikleri şeylerle ve bazı insanlarla iletişim halinde olmak rahatlatıcıdır ve bununla iletişim halinde olmak iyidir.

But you know, if you are described as an old fashioned person,

Ama bilirsiniz, eski kafalı biri olarak tanımlanıyorsanız, bu

it means that you are somebody that probably hasn't kept up to date with things

muhtemelen güncelliği takip etmemiş

or may be a person who believes in traditional values.

veya geleneksel değerlere inanan biri olduğunuz anlamına gelir.

Yes, their morals, their ways of behaving.

Evet, ahlakları, davranış biçimleri.

They are an old fashioned person.

Onlar eski moda bir insan. Modaya uymasalar

They they say that they believe that there are certain rules in life

or in society that they follow, even though they are they are not fashionable.

da, uydukları yaşamda veya toplumda belirli kurallar olduğuna inandıklarını söylerler .

They are old fashioned, old fashioned views, since quite often people,

Bunlar eski moda, eski moda görüşlerdir, çünkü çoğu zaman insanlar,

for example has one sex before marriage.

örneğin evlenmeden önce bir seks yaparlar.

A lot of people think I did.

Birçok insan yaptığımı düşünüyor. Demek

I mean, that's what my parents believed in.

istediğim, ailem buna inanıyordu.

It's what their parents believed in that this was something that people should follow.

Aileleri buna, insanların takip etmesi gereken bir şey olduğuna inanıyorlardı.

But now it is often seen as old fashioned

Ama artık

in a modern society that that

modern bir toplumda bu

attitude I'm not

tavrın modası geçmiş olarak görüldüğünü

going to say.

Rather, I think it's one way or the other, but it's after if you were to say, for example,

söylemeyeceğim. Bunun

yerine, öyle ya da böyle olduğunu düşünüyorum, ama sonra, örneğin,

if we were to go out with friends and have a discussion on somebody was to say,

arkadaşlarla dışarı çıkıp birileri hakkında tartışacaksak,

Oh, I think that I don't believe in sex before marriage,

Ah, sanırım yapmayacağım diyeceksiniz. evlenmeden önce sekse inan,

somebody might comment, Oh, that's a very old fashioned view.

birisi şöyle yorum yapabilir, Oh, bu çok eski moda bir görüş.

They might.

Olabilir.

They might, but that would that's just an example

Olabilirler, ancak bu sadece

of a particular behaviour.

belirli bir davranış örneğidir.

Think it could be.

Olabileceğini düşün.

Yeah, maybe you don't keep up to date with clothes and the fashions.

Evet, belki de kıyafetlerden ve modadan haberdar değilsin.

I mean I don't I'm very old fashioned with in terms of clothing.

Demek istediğim, giyim açısından çok eski kafalı değilim .

Yeah.

Well people say nowadays that marriage itself. Yes.

Evet.

İnsanlar bugünlerde evliliğin kendisinin olduğunu söylüyor. Evet.

Marriage Itself the actual act of marriage, some people believe that

Evlilik Gerçek evlilik eyleminin kendisi, bazı insanlar

that is an old fashioned way.

bunun eski moda bir yol olduğuna inanıyor.

So there are people now that don't even feel like they want to get married

Yani artık evlenmeyi

because they see it as an old fashioned and out of date thing.

modası geçmiş ve modası geçmiş bir şey olarak gördükleri için evlenmek istemeyen insanlar var .

Many, many examples of this.

Bunun birçok, birçok örneği.

Yes, food.

Evet, yemek.

Food can also be called out of date if it has gone rotten,

Yiyecekler ayrıca çürümüşse

or maybe if it is unsafe to.

veya belki de güvenli değilse son kullanma tarihi geçmiş olarak adlandırılabilir.

We say that it is out of date.

Eskidi diyoruz.

Do we?

Biz mi?

Yeah, that's it.

Evet işte bu.

But that's like a technical thing, isn't it, where we're saying we're about a slightly different

Ama bu teknik bir şey gibi, değil mi, burada biraz farklı bir

meaning here, but that is another use of that, that word my

anlamdan bahsediyoruz, ama bu benim

meat, my my.

etim, benim benim kelimesinin başka bir kullanımı.

The chicken that I bought last week is now out of date.

Geçen hafta aldığım tavuğun son kullanma tarihi geçti.

It is two days outside its sell by date.

Tarihe göre satışına iki gün kaldı.

It is out of date.

Güncel değil.

Yeah. Old fashioned.

Evet. Eski moda.

It's something that when people call you old fashioned, it can be it

İnsanlar size eski kafalı dediğinde, bazen

almost can be a bit of an insult at times, particularly if.

biraz aşağılayıcı olabilir , özellikle de.

But yeah, yeah, that's right.

Ama evet, evet, bu doğru.

But an old fashioned person is a person who maybe they just believe

Ancak eski kafalı bir kişi, belki de sadece

in traditional ways or traditional values.

geleneksel yollara veya geleneksel değerlere inanan bir kişidir.

Now Gaydar says, Thank you for keeping us up to date in English language.

Şimdi Gaydar, "Bizi İngilizce olarak güncel tuttuğunuz için teşekkür ederiz" diyor . Ben

Thank you very much as well. Good use of the phrase.

de çok teşekkür ederim. tabiri güzel kullanmış.

And you may have noticed today we have put on our tinsel

Ve bugün gelin telimizi taktığımızı fark etmişsinizdir

and there is a very good reason for that because Christmas is coming.

ve bunun çok iyi bir nedeni var çünkü Noel geliyor.

And this weekend I will mention it again for those who missed it,

Ve bu hafta sonu kaçıranlar için yine değineceğim,

we are with you on Christmas Eve,

Noel Arifesinde,

Saturday, Christmas Day,

Cumartesi, Noel Günü sizlerle birlikteyiz

a I can't wait to see what happens there.

ve orada neler olacağını görmek için sabırsızlanıyorum.

Christmas Day on Sunday and on Boxing

Pazar günü Noel Günü ve

Day, the day after Christmas.

Noel'den sonraki gün Noel'in ertesi günü.

We hope with you as well.

Sizinle de umuyoruz.

I'm not sure if that's a good idea or not, but

Bunun iyi bir fikir olup olmadığından emin değilim ama

we're going to try anyway.

yine de deneyeceğiz.

So we are back with you Saturday, Christmas Eve.

Bu yüzden Cumartesi, Noel Arifesinde sizlerle birlikteyiz.

We will be back with you.

Seninle geri döneceğiz. Hediyelerini paketlemek için

I don't know when I'm going to have time to wrap your presents.

ne zaman vaktim olur bilmiyorum .

Mr. Duncan, you will have to wear online on Christmas time.

Bay Duncan, Noel zamanı çevrimiçi giyinmeniz gerekecek.

You have the whole of tomorrow, right?

Yarının tamamı senin, değil mi?

I'll say goodbye first and then I'll go for the catalogue because I feel like a cup of tea.

Önce vedalaşacağım sonra kataloğa gideceğim çünkü içim bir bardak çay gibi.

Lovely to be here.

Lovely to see you all and see you all again on Saturday.

Burada olmak çok güzel.

Hepinizi görmek ve Cumartesi günü tekrar görüşmek çok güzel.

Well, actually, I'm going to go at the same time.

Şey, aslında, aynı zamanda gideceğim. Sen

Are you? Yes.

? Evet.

We're going to fade away into the Christmas lights again,

Tekrar Noel ışıklarının içinde kaybolacağız,

because from this point on,

çünkü bu noktadan itibaren,

Christmas is officially here,

even though it isn't happening until Sunday.

Pazar gününe kadar olmayacak olsa da, Noel resmen burada.

But we are really getting into the Christmas feel now.

Ama şimdi gerçekten Noel havasına giriyoruz.

And definitely on Saturday it will feel very much like

Ve kesinlikle Cumartesi günü

the season of goodwill has arrived.

iyi niyet mevsimi gelmiş gibi hissedecek.

This is Mr. Duncan and Mr.

Ben Bay Duncan ve Bay

Steve saying Enjoy the rest of your Thursday and I will see you and Mr.

Steve, Perşembe gününüzün geri kalanının tadını çıkarın, ben sizi göreceğim ve Bay

Steve will see you on Saturday, Christmas Eve.

Steve sizi Cumartesi, Noel Arifesi görecek diyorlar.

Are you excited? I hope so.

Heyecanlı mısın? Umarım.

And of course, until the next time...

Ve tabii ki, bir dahaki sefere kadar...

ta ta for now.

şimdilik ta ta.