2 LIVE English Addict streams - 2pm UK time - 'Waste not want not' and words ending with '-ate'.

Do not worry, there is

Endişelenmeyin,

nothing wrong with your calendar or your computer or your brain.

takviminizde , bilgisayarınızda veya beyninizde bir sorun yok.

Yes, we are here again.

Evet, yine buradayız.

Oh my goodness, I can't believe it.

Aman tanrım, inanamıyorum.

And look at the weather outside.

Ve dışarıdaki havaya bakın.

The weather is beautiful today.

Bugün hava çok güzel.

I don't know why we are having the most glorious day.

Neden en şanlı günü yaşıyoruz bilmiyorum.

The weather is lovely. However,

Hava cok guzel. Ancak

apparently we are going to get some snow this weekend.

görünüşe göre bu hafta sonu biraz kar yağacak.

On Sunday, we might be getting a flurry of snow.

Pazar günü kar yağışı görebiliriz.

And as you know, I love snow very much.

Ve bildiğiniz gibi karı çok severim.

I like it when it's falling

Düştüğü zaman hoşuma gidiyor

and I love walking around in the snow as well.

ve karda dolaşmayı da seviyorum.

Here we go.

Then yes, there it is.

İşte başlıyoruz.

O zaman evet, işte orada.

The view outside the window right now.

Şu anda pencerenin dışındaki manzara.

It's a beautiful day. Very sunny.

Güzel bir gün. Çok güneşli.

Although it is quite cold outside right now,

Şu anda dışarısı oldukça soğuk olmasına rağmen, hala

it still feels as if winter is in the air.

havada kış varmış gibi hissettiriyor.

Here we go, then. Yes, it is.

İşte başlıyoruz o zaman. Evet öyle.

English added an extra fix, but

İngilizce fazladan bir düzeltme ekledi, ancak

with a little surprise because today

biraz sürprizle çünkü bugün

there is not one live stream, but two.

bir değil iki canlı yayın var.

And this is the first one coming to you live

Ve bu, tesadüfen İngilizcenin doğum yerinden canlı olarak size gelen ilk kişi

from the birthplace of the English language, which just happens to be.

.

Oh my goodness.

Aman tanrım.

England.

İngiltere.

You are you surprised?

şaşırdın mı

I think you might be rather surprised,

Bence oldukça şaşırmış,

quite shocked, even

oldukça şok olmuş, hatta

perhaps amazed.

belki de hayrete düşmüş olabilirsiniz.

Hi, everybody, this is Mr.

Herkese merhaba, ben

Duncan in England. How are you today? Are you OK?

İngiltere'den Bay Duncan. Bugün nasılsın? İyi misin?

I hope so.

Umarım.

Are you feeling happy today?

Bugün mutlu hissediyor musun?

I hope you're feeling good.

Umarım iyi hissediyorsundur.

I'm not too bad. Thank you very much.

Ben çok kötü değilim. Çok teşekkür ederim.

Thank you for asking.

Sorduğun için teşekkürler.

By the way, I like your your your care and attention.

Bu arada ilgi ve alakanı beğendim. Canlı yayınlarımla ilgili

Thank you very much for your lovely e-mails concerning my live streams.

güzel e-postalarınız için çok teşekkür ederim .

And yes, today we are live again and I thought I would do something different today.

Ve evet, bugün yine canlı yayındayız ve bugün farklı bir şey yapayım dedim.

Of course, there

are some changes taking place here in England.

Elbette

burada, İngiltere'de bazı değişiklikler oluyor.

You may have heard me mention them on Sunday, some of the restrictions.

Pazar günü bazı kısıtlamalardan bahsettiğimi duymuş olabilirsiniz .

In fact, most of them are now being dropped.

Aslında, çoğu şimdi düşürülüyor.

So you can from today go into a shop without your mask.

Yani bugünden itibaren bir dükkana maskesiz girebileceksiniz.

You don't have to wear your mask in enclosed spaces.

Kapalı alanlarda maskenizi takmak zorunda değilsiniz.

All of the isolation rules are starting to change as well.

Tüm izolasyon kuralları da değişmeye başlıyor.

They are starting to be altered.

Değiştirilmeye başlıyorlar.

So lots of things happening, lots of changes happening.

Pek çok şey oluyor, pek çok değişiklik oluyor.

Some people think it's a good idea,

Bazı insanlar bunun iyi bir fikir olduğunu düşünürken,

and some people think it's not a very good idea

bazı insanlar da şu anda konuşulan onca şey arasında pek iyi bir fikir olmadığını düşünüyor

amongst all the other things that people are talking about at the moment.

.

And yes, before you ask, that is life behind me

Ve evet, sormadan söyleyeyim,

looking out of my studio window, you can see today

stüdyo penceremden bakınca arkamdaki hayat bu, bugün

it's sunny, it's not warm.

hava güneşli, sıcak değil.

In fact, it's freezing.

Aslında, donuyor. Bugün

It's only around three,

sadece üç,

maybe four

belki dört

degrees four Celsius today,

derece dört derece

and we might be getting some snow this weekend as well.

ve bu hafta sonu da biraz kar yağıyor olabiliriz.

I have to be honest with you, I do feel a little excited about that,

Sana karşı dürüst olmalıyım, bu konuda biraz heyecanlıyım

to be honest, because I love snow so much.

, çünkü karı çok seviyorum.

So, so this is something different today.

Yani, bu bugün farklı bir şey.

I sometimes do live streams on Wednesday,

Bazen çarşamba günleri canlı yayın yapıyorum

but this one is different because today

ama bu farklı çünkü bugün

there is not just one, there are two live streams.

sadece bir canlı yayın yok, iki canlı yayın var.

So this one is going out now from 2:00 p.m.

Yani bu şimdi saat 14:00'ten itibaren çıkıyor.

UK time

İngiltere saatiyle

and there will be a second live stream

ve bugün saat 22:00'de ikinci bir canlı yayın olacak.

later today at 10:00 p.m.

UK time.

İngiltere saati.

So remember those times 2:00 p.m. is now.

O zamanları hatırla, öğleden sonra 2:00. şimdi.

Of course, we all live now and then.

Elbette hepimiz şimdi ve sonra yaşıyoruz.

Later on, I will be with you at 10:00 p.m.

Daha sonra saat 22:00'de sizlerle olacağım.

and we have a special guest tonight.

ve bu gece özel bir konuğumuz var.

A very special guest coming into the studio.

Stüdyoya gelen çok özel bir konuk.

A mystery guest.

Gizemli bir konuk.

I wonder if you can guess who it is.

Kim olduğunu tahmin edip edemeyeceğinizi merak ediyorum.

A mystery guest.

Gizemli bir konuk. Bu

Someone will be joining us here live later

on tonight when we do our second

akşam saat

live stream, which will be at 10:00 p.m.

22:00'de ikinci canlı yayınımızı yaptığımızda birileri burada canlı olarak bize katılacak.

UK time.

İngiltere saati.

So we are here.

Yani buradayız.

Yes, it is something a little different for this week

Evet, Ocak ayının sonuna yaklaşırken bu hafta biraz farklı bir durum var

as we approach the end of January.

.

For those wondering who I am, maybe you are thinking, who is that strange man

Kim olduğumu merak edenler için belki de

staring at me from my computer screen?

bilgisayar ekranından bana bakan garip adam da kim diye düşünüyorsunuzdur.

Well, my name is Duncan.

Benim adım Duncan.

I talk about the English language.

İngilizce dilinden bahsediyorum.

You might say that I am

an English addict, amongst

other things that people call me from time to time.

İnsanların zaman zaman beni aradığı diğer şeylerin yanı sıra, benim bir İngiliz bağımlısı olduğumu söyleyebilirsiniz.

It's OK, I don't mind.

Sorun değil, sorun değil. Bu

So I love English, I teach English, I talk about English, and that is what we are doing today.

yüzden İngilizceyi seviyorum, İngilizce öğretiyorum, İngilizce hakkında konuşuyorum ve bugün bunu yapıyoruz.

But it's not just me.

Ama sadece ben değilim.

It's not only me.

Sadece ben değilim.

We also have you as well on the live chat,

Ayrıca canlı sohbette de sizinleyiz,

so we are more than welcome to get in touch through the live chat as well.

bu nedenle canlı sohbette de sizinle iletişime geçmekten memnuniyet duyarız .

Yes, we have made it

Evet,

to the middle of the week

without blowing ourselves up.

kendimizi havaya uçurmadan haftanın ortasına geldik.

Almost

Neredeyse

yes, it's Wednesday.

evet, bugün Çarşamba.

Beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep,

Bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip,

beep deeply, deeply, deeply,

bip derinden, derinden, derinden, derinden

deeply, deeply, deeply, deeply, deeply

, derinden, derinden, derinden, derinden p p p

do p p p bomb.

bomba.

Oh, it is lovely to be with you

Ah,

on this bright and sunny Wednesday.

bu parlak ve güneşli Çarşamba gününde sizinle birlikte olmak çok güzel.

It's beautiful here.

Burası güzel.

I know some places are having rather bad weather.

Bazı yerlerin havasının oldukça kötü olduğunu biliyorum.

Some places are having terrible weather.

Bazı yerlerde korkunç bir hava var.

A lot of places have had snow, even places that don't normally have snow

Birçok yerde kar yağdı, hatta Yunanistan'da normalde kar yağmayan yerlerde bile

across Greece.

.

The beaches have been covered with snow,

Sahiller karla kaplandı

and I believe also, I think it was last week.

ve sanırım geçen haftaydı.

There was also a large desert area that had snow.

Kar yağan geniş bir çöl alanı da vardı.

It was snowing

in the desert last week.

Geçen hafta çölde kar yağıyordu.

So if you are at the moment looking out of your window

Yani şu anda pencerenizden

at the snow, I am a little bit jealous.

kar yağıyorsa, biraz kıskanıyorum.

To be honest, I do feel rather jealous that you have snow and we don't.

Dürüst olmak gerekirse, sende kar var da bizde yok diye biraz kıskanıyorum.

However, we might be getting some snow this weekend.

Ancak bu hafta sonu biraz kar yağabilir.

Wherever you are in the world, I hope you stay safe, stay warm and stay happy

Dünyanın neresinde olursanız olun, umarım güvende kalırsınız, sıcak kalırsınız ve mutlu kalırsınız

because that's the most important thing of all, to be honest.

çünkü dürüst olmak gerekirse en önemli şey budur .

I would like to ask you a question.

Sana bir soru sormak istiyorum.

Do you like to keep something

if if, for example, maybe you have an old phone

Örneğin, eski bir telefonunuz

or maybe an old television that you've had for many years

veya belki de yıllardır kullandığınız eski bir televizyonunuz varsa

and suddenly it develops a problem?

ve aniden bir sorun çıkarsa, bir şeyi saklamak ister misiniz?

It has a slight problem, something that means that it doesn't work very well.

Ufak bir sorunu var, bu da pek iyi çalışmadığı anlamına geliyor.

What do you do in that situation?

Bu durumda ne yaparsın?

Do you throw it away

Çöpe atıp

and buy a new one?

yenisini mi alıyorsunuz?

Or do you try to fix it?

Yoksa düzeltmeye mi çalışıyorsun?

And that is something that I've decided to do.

Ve bu yapmaya karar verdiğim bir şey.

I have

a couple of watches, as you

Birkaç saatim var,

know, I have I have my lovely watch that Mr.

bildiğiniz gibi Bay

Steve bought for me, but I also have two other watches as well.

Steve'in benim için aldığı güzel saatim var, ama ayrıca iki saatim daha var.

So this is one of my other watches.

Yani bu benim diğer saatlerimden biri.

Sadly, it doesn't work anymore.

Ne yazık ki, artık çalışmıyor.

It has stopped working, and this is another watch

Çalışmayı bıraktı ve bu da

that I've had for many years.

yıllardır sahip olduğum başka bir saat.

I had this watch in, I think it was around 1997.

Bu saati almıştım, sanırım 1997 yılıydı.

Mr Steve bought this watch for me many years ago,

Bay Steve bu saati benim için yıllar önce almıştı

but as you can see, it also does not work.

ama gördüğünüz gibi o da çalışmıyor.

So both of these watches don't work.

Yani bu saatlerin ikisi de çalışmıyor.

However,

Ancak,

I am going to fix them

onları düzelteceğim

because the problem with these watches is simple.

çünkü bu saatlerle ilgili sorun basit. Güç bittiği için

The batteries inside have stopped working

içindeki piller çalışmayı durdurdu

because the power has run out,

, bu

so there is no power in the batteries.

nedenle pillerde güç yok.

The batteries that power these watches

Bu saatlere güç sağlayan pillerin

no longer have any power.

artık gücü yoktur.

They are flat.

Onlar düz.

The batteries are flat.

Piller boş.

So what I'm going to do over the next couple of days,

Önümüzdeki birkaç gün içinde yapacağım şey,

I'm going to open these watches, open the backs

bu saatleri açacağım, arkalarını açacağım

and I'm going to put some new batteries in them.

ve onlara yeni piller takacağım.

And then I will have

Sonra

two extra watches that I can wear while I'm going out

dışarı çıkarken

or when I'm here with you on the live stream.

veya canlı yayında sizlerle birlikteyken takabileceğim fazladan iki saatim olacak.

And the best thing of all?

Ve en iyi şey?

They will work.

Onlar çalışacak.

So at the moment, they don't work.

Yani şu anda çalışmıyorlar.

They don't function because the batteries no longer work

Çalışmazlar çünkü piller artık çalışmaz

because there is no power in them.

çünkü içlerinde güç yoktur.

However, instead of throwing them away

Ancak onları

instead of putting them in a drawer

bir çekmeceye koyup

and forgetting about them, I've decided to fix them.

unutmak yerine çöpe atmak yerine tamir etmeye karar verdim.

So sometimes it is possible to fix things that appear

Bu yüzden bazen

to be broken, that appear to no longer work.

bozuk görünen, artık çalışmıyormuş gibi görünen şeyleri düzeltmek mümkündür.

However, it is possible to do it.

Ancak bunu yapmak mümkündür.

So what about you?

Peki ya sen?

Do you like to fix things?

Bir şeyleri düzeltmeyi sever misin?

Do you like to renew or renovate

Yenilemeyi veya yenilemeyi

or make something that is old, or maybe something that is broken?

veya eski bir şeyi veya belki bozuk bir şeyi yapmayı sever misiniz?

Maybe you can.

Belki sen yapabilirsin.

You can fix it or repair it.

Tamir edebilir veya tamir edebilirsiniz.

So that is one of the questions we are asking today.

Bugün sorduğumuz sorulardan biri de bu.

Hello to the live chat.

Canlı sohbete merhaba.

I can't forget about you.

seni unutamıyorum

I cannot forget that you are there because without you,

Orada olduğunu unutamıyorum çünkü sensiz

there would be none of this.

bunların hiçbiri olmazdı.

So the only reason why I come here is to talk to you.

Bu yüzden buraya gelmemin tek nedeni seninle konuşmak.

You are the reason why I do this.

Bunu yapmamın sebebi sensin.

Hello to the live chat.

Canlı sohbete merhaba.

I wonder who was first today?

Acaba bugün birinci kimdi?

Oh, very interesting.

Çok ilginç.

It would appear that we have a new champion,

Görünüşe göre yeni bir şampiyonumuz var,

a new champion with the fast finger.

hızlı parmaklı yeni bir şampiyonumuz.

Congratulations once again to euphonium.

euphonium'u bir kez daha tebrik ederim.

Guess what?

Ne oldu?

Euphonium eight, 88.

Euphonium sekiz, 88.

You are.

Öylesin.

first on the live chat.

ilk önce canlı sohbette.

Very,

Çok

very good.

çok iyi.

Now behind me, as I mentioned a few moments

Şimdi arkamda, biraz önce de belirttiğim gibi

ago, behind me, there is a live view.

, arkamda canlı bir görüntü var.

And if you look closely, you will see

Ve yakından bakarsanız,

there are lots of birds flying around behind me.

arkamda uçan bir sürü kuş olduğunu göreceksiniz.

And just before I started today's live stream,

Ve bugünkü canlı yayına başlamadan hemen önce

I had a beautiful sight behind me.

arkamda güzel bir manzara vardı. Şu anda durduğum yerin arkasında

A beautiful bird of prey

güzel bir yırtıcı kuş

was flying around behind where I'm standing now.

uçuyordu.

So the view behind me was showing some lovely moments of nature.

Arkamdaki manzara, doğanın bazı güzel anlarını gösteriyordu.

However,

Ancak tabi

of course, now I've started doing my live stream.

artık canlı yayınımı yapmaya başladım.

Now I'm on

Şimdi canlı yayına başladığımda

the bird

kuş

has disappeared, so there was a beautiful buzzard

kayboldu, bu yüzden

flying around behind me just before I started the live stream.

canlı yayına başlamadan hemen önce arkamda güzel bir akbaba uçtu.

But of course, now it's gone.

Ama tabii ki artık gitti.

So keep a lookout.

Bu yüzden dikkatli olun. Arkamda

You might see some wonderful moments of nature behind me.

bazı harika doğa anları görebilirsiniz .

Of course, you can also see the traffic on the roads.

Elbette yollardaki trafiği de görebilirsiniz.

You might see the occasional white

Beyaz bir yelpaze görürseniz, ara sıra

fan as well if you see a white fan.

beyaz bir yelpaze de görebilirsiniz.

Don't forget you have to open your window

Pencerenizi açmanız gerektiğini

and you have to shout as loud as you can.

ve olabildiğince yüksek sesle bağırmanız gerektiğini unutmayın.

I have just seen a white van

Az önce beyaz bir minibüs gördüm

and your neighbours will think you've gone crazy.

ve komşularınız delirdiğinizi düşünecek.

They really will.

Gerçekten yapacaklar.

Congratulations also, Mohsin, you are here as well.

Tebrikler ayrıca Mohsin, sen de buradasın.

You were second today on the live chat.

Bugün canlı sohbette ikinci oldun.

Also, we have Sandra Gonzalez.

Ayrıca Sandra Gonzalez'imiz var.

Is he read Game and Hello Vitesse V task?

Game ve Hello Vitesse V görevini okuyor mu?

It would appear that you have a new rival

Görünüşe göre yeni bir rakibiniz var

rival.

.

I like that word when we describe someone as a rival.

Birini rakip olarak tanımladığımızda bu kelimeyi seviyorum.

It means a person who is competing against them.

Onlara karşı yarışan bir kişi anlamına gelir.

So I think euphonium

Bence euphonium,

is your new rival

with a fast finger on the live chat.

canlı sohbette hızlı bir parmakla yeni rakibiniz.

I think so. So

Bence de. Öyleyse

hello.

merhaba.

It's nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Also, we have a zewde see car.

Ayrıca zewde see arabamız var.

We have Beatrice.

Beatrice'imiz var.

We have

Elimizde

Christina is here as well.

Christina da burada.

So nice to see you here, Claudia.

Seni burada görmek çok güzel Claudia.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

Thank you very much for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

Just before I did my live stream today, just before I started,

Bugün canlı yayınımı yapmadan hemen önce, başlamadan hemen önce,

I was actually in the bathroom cleaning my teeth and I managed.

aslında banyoda dişlerimi temizliyordum ve başardım.

I don't know if you can see it, but there is a stain on my shirt.

Görüyor musun bilmiyorum ama gömleğimde bir leke var.

Can you see that? Can you see the stain?

Bunu görebiliyor musun? Lekeyi görebiliyor musun?

There is a stain on my shirt. Where is it?

Gömleğimde bir leke var. Nerede? İşte

There it is.

burada.

And that is the toothpaste.

Ve bu diş macunu.

Some of the toothpaste came out of my mouth

Diş macununun bir kısmı ağzımdan çıktı

and it went down the front of my shirt.

ve gömleğimin önüne indi.

So you might notice there is a little stain on my T-shirt today,

Bugün tişörtümde küçük bir leke olduğunu fark edebilirsiniz

and that is toothpaste proving

ve bu diş macunu,

that I am still taking care of my lovely teeth.

hala güzel dişlerime iyi baktığımı kanıtlıyor.

Hello, my roots. Hello, also, Zachary.

Merhaba köklerim. Ayrıca merhaba, Zachary.

Hello, Zachary.

Merhaba, Zachary.

Zachary Ahmed, hello

Zachary Ahmed, sana da merhaba

to you as well.

.

Duong Dye is here.

Duong Dye burada.

Hello to you. I believe you are watching in Vietnam.

Merhaba sana. Vietnam'da izlediğine inanıyorum.

Am I right? I think you are.

Haklı mıyım? Bence sen.

Hello also, too.

Ayrıca merhaba.

Oh, interesting.

Oh ilginç.

Hello to Louise Mendez

Louise Mendez'e merhaba

is here today.

bugün burada.

Hello, Louis. I hope you are having a good time.

Merhaba Louis. Umarım iyi vakit geçiriyorsundur.

We might be taking a look

at some of the sights of Paris a little bit later on.

Biraz sonra Paris'in görülmeye değer yerlerinden bazılarına göz atıyor olabiliriz.

I have some lovely videos that I found to show you.

Size göstermek için bulduğum bazı güzel videolarım var. Vaktimiz olursa

So we might be taking a little trip to Paris if we have time.

küçük bir Paris gezisine çıkabiliriz .

And also, we are talking about words

Ve ayrıca,

that end with a T e

T e ile biten kelimelerden bahsediyoruz,

all of that coming a little bit later on.

bunların hepsi biraz sonra geliyor.

Of course,

Tabii

today I have decided to do two live streams and also

bugün iki canlı yayın yapmaya karar verdim ve ayrıca

my voice has decided to be rather annoying

sesim Bay Steve'i özleyenler için oldukça rahatsız edici olmaya karar verdi

for those missing Mr. Steve.

.

Don't worry, there might be a little bit of Mr Steve coming

Endişelenme, daha sonra biraz Bay Steve gelebilir

later on.

.

Mm hmm.

Hmm.

I wonder who the mystery guest will be later on.

Daha sonra gizemli konuğun kim olacağını merak ediyorum.

Can you guess who it will be?

Kim olacağını tahmin edebilir misin?

Well, there was a clue for those who aren't sure

Peki,

who the mystery guest will be later on.

daha sonra gizemli konuğun kim olacağından emin olmayanlar için bir ipucu oldu.

Yes, we are here live twice.

Evet, burada iki kez canlı yayındayız. Bugün

Your ears did not deceive you

kulaklarınız sizi

twice today.

ikinci kez aldatmadı.

We will be here.

burada olacağız

Hello. two.

Merhaba. iki.

Oh, we have Palmira.

Ah, Palmira'mız var.

Hello, Palmira.

Merhaba, Palmira.

Who says Mr. Duncan?

Kim diyor Bay Duncan?

Your watch is the watch is your old watches look like souvenirs.

Saatiniz, saatiniz, eski saatleriniz hediyelik eşya gibi duruyor.

They look like something from the past.

Geçmişten bir şeye benziyorlar.

Well, this particular watch was given to me on my birthday

Bu özel saat bana

many years ago in I think it was 1997,

yıllar önce doğum günümde verildi, sanırım 1997,

1997.

1997.

I think it was.

Sanırım öyleydi.

And at the time I was actually in Malaysia, and Mr.

Ve o zamanlar aslında Malezya'daydım ve ikimiz de Malezya'dayken doğum günümde Bay

Steve gave me this lovely watch on my birthday when we were both in Malaysia.

Steve bana bu güzel saati verdi.

And the strange thing is, this watch was also made in Malaysia.

İşin tuhafı , bu saat de Malezya'da yapılmış.

It says on the back made in Malaysia.

Arkasında Made in Malaysia yazıyor.

So I've had this for a very long time, nearly 20 over 20

Bunu çok uzun bir süredir yaşadım, yaklaşık 20

years, 20 years, 22, 23 years.

yıl, 20 yıl, 20 yıl, 22, 23 yıl.

I've had this, although at the moment it's not working,

Bunu yaşadım, şu anda çalışmıyor olsa

but I hope that I will be able to fix this very soon.

da, umarım bunu çok yakında düzeltebilirim. Bir

And also my other watch, these watches are quite old.

de diğer saatim, bu saatler oldukça eski.

I've had this one for around

Bunu yaklaşık

eight years, nine years

sekiz, dokuz yıldır yaşadım

and this one I've had for around about 20,

ve bu yaklaşık 20,

23, maybe even 24 years.

23, hatta belki 24 yıldır yaşadım.

I've had this watch a very long time indeed.

Bu saati gerçekten çok uzun zamandır kullanıyorum.

We will be looking at that later on.

Buna daha sonra bakacağız.

Also, words ending with a T

Ayrıca, T e ile biten kelimeler

e, which is what we will be doing in a few moments.

, birazdan yapacağımız şey de bu.

Hello, Sue Katz.

Merhaba Sue Katz.

Oh my goodness,

Aman tanrım,

I can't believe it.

inanamıyorum.

Hello, Sue Cat.

Merhaba, Sue Cat.

I haven't seen you for ages.

Seni yıllardır görmedim. uzun zamandır görmediğim

one of our very regular viewers who I haven't seen for a long time.

çok düzenli izleyicilerimizden biri .

So welcome back, Sue.

Tekrar hoş geldin, Sue.

Cat, it's great to see you, even though your connexion is not very good.

Cat, bağlantın pek iyi olmasa da seni görmek harika.

Don't worry, don't worry about it

Endişelenme,

as long as you are here.

burada olduğun sürece endişelenme.

I am working online from home and it is so slow.

Evden online çalışıyorum ve çok yavaş.

So I think you mean your connexion.

Yani bağlantınızı kastettiğinizi düşünüyorum.

Or maybe you mean the time.

Ya da belki zamanı kastediyorsun.

Maybe you mean that the time is going by very slowly.

Belki de zamanın çok yavaş geçtiğini kastediyorsun. İngiltere'de işler değişmek üzere olsa da

A lot of people are at the moment working from home, even though here in England

pek çok insan şu anda evden çalışıyor

things are about to change.

.

Many people now are being encouraged to go back to

Artık birçok insan işe geri dönmeye teşvik ediliyor

work, and most of the rules

ve

requiring you to wear masks on

yüzünüze maske takmanızı gerektiren kuralların çoğu

your face are also going to go after today

bugün burada, İngiltere'de de geçerliliğini yitirecek

here in England.

.

Hello, Christina, who says I prefer the classic watch.

Merhaba, klasik saati tercih ettiğimi söyleyen Christina.

It is very chic.

Çok şık.

So I wonder if you mean, do you mean this one, this watch or this watch?

Acaba şunu mu kastediyorsun, bu saati mi, yoksa bu saati mi?

So this is the watch that Mr.

Bu, Bay

Steve bought a couple of years ago for my birthday,

Steve'in birkaç yıl önce doğum günüm için aldığı saat

and this is the watch that I bought a few years ago

ve bu da birkaç yıl önce

when I needed a watch.

bir saate ihtiyacım olduğunda aldığım saat.

And this watch is the one that Mr.

Ve bu saat, Bay

Steve bought for me

Steve'in

many years ago in the late 1990s.

yıllar önce 1990'ların sonunda benim için satın aldığı saat.

But I am going to fix them.

Ama onları düzelteceğim.

We are talking about that a little bit later on.

Bundan biraz sonra bahsediyoruz.

Hello.

Also to Olga.

Merhaba.

Ayrıca Olga'ya.

Hello, Olga.

Merhaba Olga.

Another one of my regular viewers.

Düzenli izleyicilerimden biri daha.

If it is your first time here, if it is your first time.

Buraya ilk gelişinizse, eğer ilk gelişinizse.

I don't know why my voice is not working well today.

Bugün sesim neden iyi çalışmıyor bilmiyorum.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

If it is your first time, please let me know.

İlk seferinizse, lütfen bana bildirin.

Let me know on the live chat, please,

Lütfen canlı sohbette bana bildirin, karşılığında

and I will give you a special

size özel bir

hello in return.

merhaba vereceğim.

So we have some words to look at.

Yani bakmamız gereken bazı kelimeler var.

I thought it would be interesting today to to have a little bit of English.

Bugün biraz İngilizce bilmenin ilginç olacağını düşündüm.

Of course, that's the reason why we're here.

Tabii ki, burada olmamızın nedeni bu.

So we have some words connected or words

Yani bağlantılı bazı kelimelerimiz veya

ending with a

T e, and then you can see so quite often

T e ile biten kelimelerimiz var ve sonra

when we add something to the end of a word, we will call it a suffix.

bir kelimenin sonuna bir şey eklediğimizde bunu oldukça sık görebilirsiniz, buna sonek diyeceğiz.

Suffix is something that comes at the end.

Ek, sonunda gelen bir şeydir.

Over word.

Fazla söz.

And of course, you can have the opposite, which is prefix

Ve tabii ki,

or prefix, which comes at the beginning.

başta gelen önek veya önek olan tam tersi olabilir.

So 80 is often used

Yani 80 genellikle

at the end of a word to show a certain state,

bir kelimenin sonunda belirli bir durumu,

maybe a verb, or maybe a noun and sometimes an adjective as well.

belki bir fiili, belki bir ismi ve bazen de bir sıfatı göstermek için kullanılır.

So that's what we're going to look at today

Bugün

amongst all the other things, as well

diğer şeylerin yanı sıra

as a suffix

forming nouns and denoting a status or office.

isimleri oluşturan ve bir statü veya makamı belirten bir eke bakacağız.

So when we talk about 80, we can talk about a suffix.

Yani 80'den bahsederken bir ekten bahsedebiliriz.

And in this particular case, we are saying a suffix that forms

Ve bu özel durumda,

nouns denoting status or office.

statü veya makamı ifade eden isimleri oluşturan bir eki söylüyoruz.

For example, doctorate.

Örneğin, doktora.

So doctorate shows your position.

Yani doktora pozisyonunuzu gösterir.

It shows that you have a certain qualification.

Belirli bir kalifikasyona sahip olduğunuzu gösterir.

And because of that, a certain ability

Ve bu nedenle, belirli bir yetenek

is another one.

başka bir yetenektir.

As a suffix 80

Bir son ek olarak 80,

can form verbs denoting an action,

bir eylemi ifade eden fiiller oluşturabilir,

for example, hallucinate if you hallucinate,

örneğin halüsinasyon görürseniz,

it means you are seeing things that aren't there.

orada olmayan şeyleri gördüğünüz anlamına gelir.

We say that you hallucinate.

Halüsinasyon gördüğünüzü söylüyoruz.

So in this particular word, we are using a verb.

Yani bu özel kelimede bir fiil kullanıyoruz. Bu kelimelerin

So you can see already there are some different uses

bazı farklı kullanımları olduğunu şimdiden görebilirsiniz

of these words.

.

Also,

Ayrıca,

when we talk about 80, well, originally, did you know originally forms

80 hakkında konuştuğumuzda, orijinal olarak, biçimlerin 80 ABD ile biten

were based on existing past participle adjectives

mevcut geçmiş sıfat sıfatlarına dayandığını biliyor muydunuz

ending in 80 U.S.?

?

So you can see that over the years, those things have changed.

Böylece yıllar içinde bu şeylerin değiştiğini görebilirsiniz.

But they were later later extended to any Latin

Ancak daha sonra bunlar,

verb ending in R

R ile biten herhangi bir Latince fiile

and to French verbs ending in e r.

ve e r ile biten Fransızca fiillere genişletildi.

So when you look at the French language, you will often find many states

Bu nedenle, Fransızcaya baktığınızda, çoğu zaman birçok durum

or many types of verbs or even nouns

veya birçok fiil türü ve hatta isimlerin

will end in each other .

birbiri içinde bittiğini görürsünüz.

However, over the years we have changed that in English

Ancak yıllar içinde bunu İngilizcede

to a T e,

T e olarak değiştirdik,

it will all become clear

as I show you the words, so don't panic.

size kelimeleri gösterdiğimde her şey netleşecek, bu yüzden panik yapmayın.

For example, we have subjugate

Örneğin, olumlu bir kelime olmasa da, boyun eğdirmek

or I like that word subjugate,

ya da boyun eğdirmek kelimesini seviyorum

even though it is not a positive word.

.

It is actually quite a negative word.

Aslında oldukça olumsuz bir kelime.

So subjugate is a verb, meaning conquer,

Dolayısıyla boyun eğdirmek, fethetmek,

vanquish, subdue,

yenmek, boyun eğdirmek,

defeat and overpower.

yenmek ve alt etmek anlamına gelen bir fiildir.

So to subjugate is to make people

Yani boyun eğdirmek, insanları

obey your rule or your command

sizin kuralınıza veya emrinize itaat ettirerek

so you conquer a certain place.

belli bir yeri fethetmektir.

Maybe you conquer a certain country or a place or an area.

Belki belli bir ülkeyi , bir yeri ya da bölgeyi fethedersiniz.

You caused the people there to be under your rule.

Oradaki insanları kendi yönetiminiz altına aldınız.

You subjugate

so the people who you subjugate

Boyun eğdirdiğiniz insanlar

become your subjects,

sizin tebaanız olsun diye boyun eğdiriyorsunuz

and that would be the noun that you would use.

ve bu, kullanacağınız isim olurdu.

So you subjugate people and then you, they become

Böylece insanları boyun eğdirirsiniz ve sonra onlar

your subjects, the people you rule over.

sizin tebaanız, yönettiğiniz insanlar olur.

Adjudicate now, this is a very interesting word.

Şimdi karar verin, bu çok ilginç bir kelime. Yargılamak

It's also not very easy to say

da çok kolay değil

adjudicate.

.

There are a lot of syllables in that word adjudicate.

Yargılamak kelimesinde çok fazla hece var.

And this once again is a verb, meaning

Ve bu da yine bir fiildir, yani

give a ruling or arbitrate or sit in judgement.

hüküm vermek, hakemlik yapmak veya hüküm vermek anlamındadır.

Referee and judge

Hakem ve yargıç

so you are deciding something to adjudicate is to make a decision.

yani bir şeye karar veriyorsunuz, hüküm vermek bir karar vermektir.

You are deciding something.

Bir şeye karar veriyorsun.

You are making a decision.

Bir karar veriyorsun.

You are giving a ruling.

Bir hüküm veriyorsun.

Maybe you are adjudicating

Belki hakemlik yapıyorsun

or you adjudicate a match, a football match.

ya da bir maç, bir futbol maçı için hakemlik yapıyorsun.

In that case, we can describe the person doing that as a referee.

O halde bunu yapan kişiyi hakem olarak nitelendirebiliriz.

They referee the match.

Maçı yönetirler.

So in that particular sense, the word referee can be used

Yani bu anlamda hakem kelimesi

as both a noun and a verb.

hem isim hem de fiil olarak kullanılabilir.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

Another word ending in eight.

Sekiz ile biten başka bir kelime.

Remonstrate again, another interesting word.

Tekrar protesto, başka bir ilginç kelime.

And remonstrate, remonstrate

Ve itiraz edin,

to argue,

tartışmak için itiraz edin,

object, protest squabble and bicker.

itiraz edin, ağız dalaşına ve atışmaya itiraz edin.

So remonstrate means all of those things.

Yani remonstrate tüm bu şeyler anlamına gelir.

It is a verb.

Bu bir fiildir.

Quite often, maybe you you argue with someone.

Oldukça sık, belki birisiyle tartışırsınız.

Maybe you objected to something that is happening.

Belki de olan bir şeye itiraz ettiniz.

You feel strongly about that thing.

O şey hakkında güçlü hissediyorsun.

So maybe one person thinks one thing.

Yani belki bir kişi bir şey düşünür.

Maybe their opinion is something, but you

Belki onların fikirleri bir şeydir, ama siz

decide to remonstrate.

itiraz etmeye karar veriyorsunuz.

You decide to argue or object.

Tartışmaya veya itiraz etmeye siz karar verirsiniz.

You protest, you squabble.

İtiraz ediyorsun, kavga ediyorsun.

It is a form of disagreement

alleviate alleviate to alleviate something.

Bir şeyi hafifletmek için bir anlaşmazlık biçimidir. Bir

Once again, we are using a verb, which means ease, lessen,

kez daha hafifletmek , azaltmak, iyileştirmek veya hafifletmek anlamına gelen bir fiil kullanıyoruz

improve or lighten.

.

So to make something better,

Yani bir şeyi daha iyi hale getirmek için, bir

to make something less painful, you are alleviating

şeyi daha az acı verici hale getirmek için,

something to alleviate is to ease less.

hafifletmek için bir şeyi hafifletiyorsunuz, daha az hafifletmek demektir.

And by that, we mean to make something less than it is already.

Ve bununla, zaten olduğundan daha az bir şey yapmayı kastediyoruz.

So you might alleviate someone's pain.

Böylece birinin acısını hafifletebilirsin.

You make their pain ease away, you make it

Acılarını hafifletiyorsun,

less, then to become less.

azaltıyorsun, sonra da azaltıyorsun.

Here's another word

İşte başka bir kelime,

activate once again, we have a verb,

bir kez daha aktif hale getirin,

which means make active set in motion.

harekete geçirmek için aktif hale getirmek anlamına gelen bir fiilimiz var.

Set off

turn on trigger

start and

stimulate

to activate something.

Bir şeyi etkinleştirmek için tetik başlatmayı açın ve uyarın.

To set something in motion. You begin something.

Bir şeyi harekete geçirmek için. Bir şeye başlarsın.

You take something that is not active

Aktif olmayan bir şeyi alırsınız

and you activate it to activate something.

ve bir şeyi aktif hale getirmek için onu aktif hale getirirsiniz.

Maybe you activate your computer.

Belki de bilgisayarınızı etkinleştirirsiniz.

Maybe you activate an electrical device.

Belki bir elektrikli cihazı etkinleştirirsiniz.

You switch it on.

Açıyorsun.

You start it.

Sen başlat.

Here is a word

İşte

that is very negative, a word that is rather negative

çok olumsuz olan bir kelime, oldukça olumsuz olan

and quite often has a negative meaning

ve çoğunlukla ayırmak için olumsuz bir anlamı olan bir kelime

segregate to segregate.

.

We are talking, of course, about segregation.

Elbette ayrımdan bahsediyoruz.

Segregation, which is the noun that describes

Segregation eylemini anlatan isim olan segregation

the action of segregating to segregate

as a verb means to separate, to isolate,

fiil olarak ayırmak, tecrit etmek,

keep apart,

ayrı tutmak,

set apart or set aside.

ayırmak veya bir kenara koymak anlamlarına gelmektedir.

So we often hear the word segregate used when we are dividing a group of people,

Bu nedenle, bir grup insanı böldüğümüzde

or maybe people who we feel should not be together.

veya belki de birlikte olmaması gerektiğini düşündüğümüz insanlar arasında ayrım yapmak kelimesinin kullanıldığını sık sık duyarız.

You segregate

a group of people, you segregate a community.

Bir grup insanı ayırıyorsunuz, bir topluluğu ayırıyorsunuz.

So that can mean the whole community is put in a different place

Bu, tüm topluluğun farklı bir yere konulduğu

or the community itself is divided.

veya topluluğun kendisinin bölündüğü anlamına gelebilir.

So it can be used in many different ways.

Bu yüzden birçok farklı şekilde kullanılabilir.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

This is something you might do in the office.

Bu ofiste yapabileceğiniz bir şey.

Maybe you have lots of paperwork that needs sorting out

Belki de harmanlamak, eğer harmanlıyorsanız harmanlamak için düzenlenmesi gereken çok sayıda evrak işiniz vardır

to collate, collate

if you collate.

.

Then once again, we are using this as a verb

Sonra bir kez daha, bunu bir fiil olarak

to mean collect, gather,

toplamak, bir araya getirmek,

assemble, pool.

birleştirmek, birleştirmek anlamında kullanıyoruz.

Oh, Mr.

Oh, Bay

Duncan, we did not realise that the word

Duncan, kelime

pool could be used as a verb.

havuzunun bir fiil olarak kullanılabileceğini fark etmemiştik.

Yes, to bring something together, to bring people together,

Evet, bir şeyleri bir araya getirmek, insanları bir araya getirmek,

to bring things together is pool.

bir şeyleri bir araya getirmek havuzdur.

You bring them together

to bring together and pool together.

Bir araya getirmek ve bir araya getirmek için onları bir araya getirirsiniz.

You are all joining together to do something

to carry out a certain thing, a certain activity.

Belirli bir şeyi, belirli bir faaliyeti gerçekleştirmek için bir şeyler yapmak üzere hepiniz bir araya geliyorsunuz.

Collate, collate.

Harmanlayın, sıralayın.

I like that word, actually,

Aslında bu kelimeyi seviyorum

because it sounds a little bit like collect.

çünkü kulağa biraz toplamak gibi geliyor.

And they are, of course, connected in that sense.

Ve tabii ki bu anlamda bağlantılılar.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

Maybe if you go to church, maybe if you if you gather

Belki kiliseye gidersen, belki

in a certain place with other people, you will congregate.

başka insanlarla belli bir yerde toplanırsan bir araya gelirsin.

Congregate

to congregate as a verb means

Bir fiil olarak toplanmak,

gather together, assemble,

bir araya gelmek, bir araya gelmek,

collect meat,

et toplamak,

mass flock.

toplu sürü anlamına gelir.

I like that one because that one normally

Bunu beğendim çünkü normalde

is used to describe a group of animals such as sheep.

koyun gibi bir grup hayvanı tanımlamak için kullanılır.

So a flock of sheep flock together

Yani bir koyun sürüsü bir araya gelir ve

so you can use that word as a noun and also a verb.

bu kelimeyi hem isim hem de fiil olarak kullanabilirsiniz.

So a flock of sheep flock together.

Böylece bir koyun sürüsü birlikte akın eder.

We can also say that they congregate.

toplandıklarını da söyleyebiliriz.

They meet. They assemble.

Buluşuyorlar. Toplanıyorlar.

They come together.

Bir araya geliyorlar.

So there's an interesting congregate.

Yani ilginç bir cemaat var. Pazar günü,

All of the locals in much wenlock

Wenlock'taki tüm yerel halk, ben hariç

will congregate at the local church on Sunday,

, yerel kilisede toplanacak

except me.

.

I won't be there.

orada olmayacağım

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

Another word ending with a tea.

Çay ile biten başka bir kelime.

Another verb.

Başka bir fiil.

A boo rate.

Bir boo oranı.

Oh, Mr.

Bay

Duncan, a very interesting word.

Duncan, çok ilginç bir kelime.

We've never heard that word before.

Bu kelimeyi daha önce hiç duymamıştık.

To berate someone is to rebuke,

Birini azarlamak, azarlamak,

tell off, shout at criticise,

azarlamak, eleştirirken bağırmak,

slate or scold.

karalamak veya azarlamaktır.

So maybe a person that you want to give a warning to,

Yani belki uyarmak istediğiniz bir kişi,

or maybe a person who has done something wrong against you?

belki de size karşı yanlış bir şey yapmış bir kişi ?

You rebuke them.

Onları azarlarsın.

You tell them off.

Onları azarla.

You shout at them. You criticise them.

Onlara bağırıyorsun. Onları eleştiriyorsun.

You slate them

Onları

again.

tekrar kayrakla.

Another interesting word we use the word slate as a noun,

Kayrak kelimesini isim olarak kullandığımız bir başka ilginç kelime,

but also we can use it as a verb as well.

ama aynı zamanda fiil olarak da kullanabiliriz.

You will slate someone, you will berate them,

Birini karalayacaksın, azarlayacaksın,

you will scold them.

azarlayacaksın.

You will give them a piece of your mind.

Onlara aklının bir parçasını vereceksin.

Oh, now I know what you're going to say, Mr.

Şimdi ne söyleyeceğinizi biliyorum Bay

Duncan.

Duncan.

That is an interesting word.

Bu ilginç bir kelime.

I'm sure a lot of men will be looking at this word

Eminim bir çok erkek bu kelimeye bakıp

and they will say that word, but they will read it incorrectly.

o kelimeyi söyleyecek ama yanlış okuyacaklar.

Now, that is not prostate.

Şimdi, bu prostat değil.

If you are a man of a certain age,

Belli bir yaşta bir erkekseniz,

the word prostate

prostat kelimesi

is probably one you are very familiar with.

muhtemelen çok aşina olduğunuz bir kelimedir.

It is a part of the body, the male body

Vücudun bir parçasıdır, erkek bedeni

that quite often goes wrong as you get older.

yaşlandıkça sıklıkla ters gider.

However, this particular word is not that word.

Ancak, bu özel kelime o kelime değildir.

It is prostrate.

secdedir.

So this is not prostate.

Yani bu prostat değil.

This particular word is actually prostrate prostrate.

Bu özel kelime aslında secde secdesidir.

So first of all, we can use it as an adjective to mean

Yani her şeyden önce,

face down lying flat

yüz üstü düz

or spread out on the ground

ya da yere yayılmış anlamında bir sıfat olarak kullanabiliriz,

so we can describe something we see visually

böylece görsel olarak gördüğümüz bir şeyi tarif edebiliriz

and we can see that it is prostrate.

ve onun secde olduğunu görebiliriz.

It is lying down.

Yatıyor.

It is face down.

Yüzü aşağı dönük.

Maybe a person has collapsed

Belki bir kişi yere yığılmıştır

and now you can see that they are face down on the ground.

ve şimdi onun yüz üstü yerde olduğunu görebilirsiniz .

They are lying flat.

Düz yatıyorlar.

They are prostrate.

Onlar secde ediyorlar.

Also, guess what?

Ayrıca, tahmin et ne oldu?

We can also use prostrate as a verb, which means to lie flat.

Secdeyi fiil olarak da kullanabiliriz, bu da düz yatmak anlamına gelir.

So, so in this particular situation, we are using this as an action.

Yani, bu belirli durumda, bunu bir eylem olarak kullanıyoruz.

You lie flat, you lie

Düz yatıyorsun,

face down, you fool

yüzüstü yatıyorsun, seni aptal

face down.

yüzüstü.

So if you fall flat onto your face,

Yani yüz üstü düşerseniz

we can say that you prostrate yourself.

secdeye varın diyebiliriz.

You lie down quite often flat on your face.

Sık sık yüz üstü yatarsınız.

Or of course, you might just fall flat.

Ya da elbette, düz düşebilirsin. Sen

You prostrate yourself.

secde et.

It's a very interesting word that

Çok ilginç bir kelime ki

here's another one.

burada bir tane daha var.

Oh, now this is a positive one.

Oh, şimdi bu olumlu bir şey.

We've had some negative words to.

Bazı olumsuz sözlerimiz oldu.

Today, but here is a lovely, positive word.

Bugün, ama işte güzel, olumlu bir kelime.

Very positive

celebrates to celebrate,

to have fun as a verb.

Fiil olarak kutlamak, eğlenmek için çok olumlu kutlar.

You rejoice.

sen sevin

You have fun.

Eğlendin.

You have a good time.

İyi günler.

You party.

Sen parti yap. İyi

You enjoy.

eğlenceler.

Or you commemorate.

Ya da anarsın.

So to celebrate something quite often means to remember something.

Bu yüzden bir şeyi kutlamak genellikle bir şeyi hatırlamak anlamına gelir.

Maybe you celebrate a person's birthday,

Belki bir insanın doğum gününü kutlarsın,

you celebrate their birthday.

onun doğum gününü kutlarsın.

You are remembering their birthday, but also you are

Doğum günlerini hatırlıyorsun ama aynı zamanda anın

enjoying the moment as well.

tadını da çıkarıyorsun.

Celebrate, you have a celebration, which is the noun.

Kutlayın, isim olan bir kutlamanız var.

Celebrate you celebrate your wedding anniversary.

Evlilik yıl dönümünüzü kutlayın.

You celebrate your birthday.

Doğum gününü kutluyorsun.

You celebrate your engagement to another person.

Başka biriyle olan nişanınızı kutlarsınız.

Very nice.

Çok güzel.

So as a verb, rejoice.

Yani bir fiil olarak sevinin. İyi

Have fun. Have a good time party.

eğlenceler. İyi eğlenceler. Keyfini

Enjoy and commemorate can all be used,

çıkarın ve anın hepsi kullanılabilir

and the word you can use is celebrate.

ve kullanabileceğiniz kelime kutlamaktır.

Maybe you have a birthday party at number ten Downing Street.

Belki Downing Caddesi'ndeki on numarada bir doğum günü partin vardır .

Perhaps you are the prime minister of this country.

Belki de bu ülkenin başbakanısın.

Oh dear.

Ah hayatım.

Enough of that, I think enough of that.

Yeter artık, yeter bence.

Oh, here's a negative word.

Oh, burada olumsuz bir kelime var.

I don't want to have negative words today because there is enough negativity.

Bugün olumsuz sözler söylemek istemiyorum çünkü yeterince olumsuzluk var.

However, we do have to have some and this one is annihilate annihilate.

Ancak, bazılarına sahip olmalıyız ve bu, yok etmek, yok etmek.

To annihilate as a verb means

Fiil olarak yok etmek

to wipe out, destroy,

, yok etmek, yok etmek, yok etmek

obliterate, extinguish,

, söndürmek,

eradicate and

ortadan kaldırmak ve yok etmek,

exterminate annihilate.

yok etmek anlamına gelir.

Quite a powerful word that one.

Bu oldukça güçlü bir kelime.

To be honest, a very powerful word

Dürüst olmak gerekirse, yok etmek çok güçlü bir kelime

annihilate.

.

Here's another word

İşte başka bir kelime,

hesitate

quite often when you have to make a decision or you have to do something.

bir karar vermeniz gerektiğinde veya bir şeyler yapmanız gerektiğinde oldukça sık tereddüt edin.

Sometimes you might be unsure.

Bazen emin olmayabilirsin.

You might be indecisive.

Kararsız olabilirsin.

You might waver.

Tereddüt edebilirsin.

You might falter.

sendeleyebilirsin.

You might vacillate.

Tereddüt edebilirsin.

Oh, Mr. Duncan, that's an interesting word.

Bay Duncan, bu ilginç bir kelime.

I've never heard that one before.

Bunu daha önce hiç duymadım.

Or you might differ. Dither.

Veya farklı olabilirsiniz. Titreşim.

So all of these words are verbs, and they can all be used

Yani bu kelimelerin hepsi fiildir ve hepsi

as synonyms of hesitate, something you are unsure about,

tereddüt etmekle, emin olmadığınız,

something you do not feel comfortable doing.

yapmaktan çekindiğiniz bir şeyle eşanlamlı olarak kullanılabilir.

You might hesitate before you do it.

Bunu yapmadan önce tereddüt edebilirsiniz.

You might think about what you are about to do.

Ne yapmak üzere olduğunuzu düşünebilirsiniz.

You feel unsure.

Emin değilsin.

You feel indecisive.

Kararsız hissediyorsun.

You cannot make a decision.

bir karar veremezsiniz.

You hesitate.

Çekiniyorsun.

Here's another word.

İşte başka bir kelime.

Maybe this is a word you've never heard before.

Belki de bu daha önce hiç duymadığınız bir kelimedir.

Another verb confabulation.

Başka bir fiil konfabülasyonu.

It is a word.

Bu bir kelimedir.

It is a real word that exists in English confabulation.

İngilizce konfabülasyonda var olan gerçek bir kelimedir.

It means to talk.

konuşmak demektir.

Speak chat.

Sohbet konuş.

Have a conversation. Have a talk.

Görüşme yapmak. biraz konuş

Have a discussion and discourse.

Bir tartışma ve konuşma yapın.

So when we talk about discourse,

Dolayısıyla söylem hakkında konuştuğumuzda,

we are saying that two people or

iki kişinin veya

a group of people have a conversation.

bir grup insanın sohbet ettiğini söylüyoruz.

They are talking, they are communicating with each other.

Konuşuyorlar, birbirleriyle iletişim kuruyorlar.

They can fabulist.

Fabulist olabilirler.

I like that word.

Bu kelime hoşuma gitti.

So perhaps I don't know.

Yani belki bilmiyorum.

Maybe, maybe it's the first time you've heard that word.

Belki, belki de bu kelimeyi ilk kez duyuyorsunuz.

And now we have one last one before we move on.

Ve şimdi devam etmeden önce son bir tane daha var.

Confiscate.

müsadere.

Oh yes, if you are in your classroom,

Ah evet, eğer sınıfınızdaysanız,

if you are in the classroom, you are sitting in class and the teacher

sınıftaysanız, sınıfta oturuyorsunuz ve öğretmen

is standing at the front of the classroom talking just like I am now.

sınıfın önünde durmuş tıpkı benim şimdi yaptığım gibi konuşuyor.

Maybe you will get something out of your pocket

Belki cebinizden,

or maybe out of your desk, maybe your phone,

belki masanızdan, belki telefonunuzdan,

maybe something you want to look at.

belki de bakmak isteyeceğiniz bir şey çıkaracaksınız.

You are looking at your phone and then suddenly

Telefonunuza bakıyorsunuz ve birden

the teacher sees that you are playing with your phone.

öğretmen telefonunuzla oynadığınızı görüyor.

They come over and they confiscate.

Gelip el koyuyorlar.

Your phone.

Telefonunuz.

They take the phone away

Telefonunuza el koyarlar, el koyarlar,

to confiscate is to take away

or remove you, take possession,

sizi alıp götürürler veya uzaklaştırırlar, mülk edinirsiniz,

you sequester

you seise and impound.

el koyarsınız ve haczedersiniz.

So maybe something that belongs to you.

Yani belki sana ait bir şey.

But it has been taken away or the action

Ama elinden alınmış veya

of taking something off a person you confiscate.

el koyduğun bir kişinin üzerinden bir şey alma eylemi olmuştur.

That particular thing may be something

Bu belirli şey,

that you are not supposed to bring into another country.

başka bir ülkeye getirmemeniz gereken bir şey olabilir.

You might have that thing confiscated from you to

O şeye sizden el konulabilir,

confiscate is to take something away.

el koymak bir şeyi geri almaktır.

You take something off a person,

Bir insandan bir şey alırsınız,

something that is forbidden or not allow.

yasak olan veya izin verilmeyen bir şey.

So there they are

Yani orada

words that begin or end, should I say with a T

başlayan veya biten kelimeler var, demeliyim ki bir T ile

can also be converted quite often into nouns.

de oldukça sık isimlere dönüştürülebilir.

However, you will not have a T at the end.

Ancak, sonunda bir T'niz olmayacak. Bu

So quite often it is used to describe

nedenle, sıklıkla

or to define the occasional adjective

ara sıra sıfat

or verbs.

veya fiilleri tanımlamak veya tanımlamak için kullanılır.

Always remember that quite often they will be verbs.

Her zaman, oldukça sık olarak fiil olacaklarını unutmayın.

Oh, very interesting.

Çok ilginç.

Yes. Thank you, Louis.

Evet. Teşekkürler Louis.

Thank you, Palmira.

Teşekkürler Palmira.

Thank you also, Angelo, for your lovely messages on the live chat.

Canlı sohbetteki güzel mesajlarınız için de teşekkür ederim Angelo.

Nice to see you here, by the way.

Bu arada seni burada görmek güzel.

I know this is different, and I know this is a little bit different today

Bunun farklı olduğunu biliyorum ve bugün biraz farklı olduğunu biliyorum

because I'm not always here on Wednesday, but I will be here

çünkü çarşamba günleri her zaman burada değilim ama

not once but twice today.

bugün bir değil iki kez burada olacağım.

I'm actually here twice today.

Aslında bugün iki kez buradayım.

Thank you to event, Powell.

Etkinlik için teşekkürler, Powell.

Hello. Ed Powell, I don't recognise your name.

Merhaba. Ed Powell, adını tanımıyorum.

Is it your first time here?

Burada ilk kez mi bulunuyorsun?

If it is your first time here in the live chat, please let me know

Canlı sohbete ilk kez geliyorsanız, lütfen bana bildirin,

and I would be very happy to.

memnuniyetle karşılarım. Size

Say hello to you,

merhaba deyin,

maybe even give you a round of applause.

hatta belki sizi bir alkışlayın.

Now, if you've been watching our live streams over the past few weeks,

Şimdi, son birkaç haftadır canlı yayınlarımızı izliyorsanız, çok özel bir

you will know we have been talking about something very special

şey hakkında konuştuğumuzu bileceksiniz

meeting a meeting together.

.

This is something that has happened on YouTube and with YouTube

Bu, YouTube'da , YouTube'da

and the people on YouTube for many years.

ve YouTube'daki insanlarla uzun yıllardır olan bir şey.

So quite often people will join together.

Bu yüzden çoğu zaman insanlar bir araya gelir.

They will meet up.

Buluşacaklar.

They will get together and they will see each other face to face.

Bir araya gelecekler ve birbirlerini yüz yüze görecekler.

This is something we have been talking about

Bu,

over the past two or three weeks, myself and also Mr.

son iki veya üç haftadır, ben ve ayrıca Bay

Steve and you as well.

Steve ve siz de konuştuğumuz bir şey.

So we are hoping at some point in the future

Bu yüzden gelecekte bir noktada

we can actually meet up.

gerçekten buluşabileceğimizi umuyoruz.

We can actually get together, we can actually join together and see each other

Gerçekten bir araya gelebiliriz, gerçekten bir araya gelebilir ve birbirimizi

for real face to face.

gerçek yüz yüze görebiliriz. Şu anda

one of the places that we are thinking about

düşündüğümüz yerlerden biri,

at the moment is meeting up

a place we would all like to meet up in or at

hepimizin buluşmak isteyeceği bir yerde buluşmak,

is a place I've been to before with Mr Steve.

Bay Steve ile daha önce gittiğim bir yer.

A very romantic place.

Çok romantik bir yer.

A lovely place called Paris.

Paris adında güzel bir yer.

I hope you enjoyed that a few sights

Umarım

of a place that I hope we will be able to meet up in

May in this year, perhaps this year or maybe next year.

bu yıl, belki bu yıl veya belki gelecek yıl Mayıs ayında buluşabileceğimizi umduğum bir yerden birkaç manzarayı beğenmişsinizdir.

I hope you enjoy that.

Umarım bundan hoşlanırsın.

Mm hmm.

Hmm.

I hope you will join me later

Umarım daha sonra bana katılırsınız

on because we have another live stream coming, I will be going in a few moments,

çünkü başka bir canlı yayınımız daha geliyor, birkaç dakika sonra gideceğim

but don't worry because I am back with you tonight,

ama merak etmeyin çünkü bu akşam,

UK time tonight, 10:00 p.m.

İngiltere saatiyle bu akşam saat 22:00'de tekrar sizlerleyim.

UK time is when I'm with you next.

Sıradaki seninle olduğum zaman İngiltere zamanı.

So not just one live stream, but to two live streams today.

Yani bugün sadece bir canlı yayına değil, iki canlı yayına.

So I really hope you will be able to join me for that later on as well.

Bu yüzden daha sonra bunun için de bana katılabileceğinizi gerçekten umuyorum.

I know a lot of people love the music to that particular video.

Pek çok insanın o videonun müziğini sevdiğini biliyorum .

The Jazz in Paris music

Jazz in Paris müziği,

is the actual name of the music,

müziğin gerçek adıdır

and I think it is available on YouTube if you actually search for it.

ve gerçekten ararsanız YouTube'da mevcut olduğunu düşünüyorum .

I think you can actually find it on YouTube as well.

YouTube'da da bulabileceğinizi düşünüyorum. E

Hello to.

merhaba.

Now we've had some new viewers on here today,

Bugün burada,

which I'm always interested in, to be honest.

dürüst olmak gerekirse her zaman ilgimi çeken bazı yeni izleyicilerimiz oldu.

Hello to Forest

Orman

Forest Leprechaun.

Orman Leprikonuna merhaba.

I love your name, by the way.

Bu arada, adını seviyorum.

Hello from Russia.

Rusya'dan merhaba. Şu anda

A big hello Russia

büyük bir merhaba Rusya

at the moment.

.

A lot of people talking about Russia at the moment.

Şu anda birçok insan Rusya hakkında konuşuyor.

Hello, Angela.

Merhaba Angela.

Excuse me.

Affedersin.

Google sometimes changes my words,

Google bazen sözlerimi değiştiriyor

and I don't always see it in time.

ve bunu her zaman zamanında göremiyorum.

Oh, I see.

Ah anlıyorum.

Maybe you are using the translation.

Belki de çeviri kullanıyorsunuzdur.

Or maybe sometimes you are putting it through your computer to to to check for grammar.

Ya da belki bazen dilbilgisini kontrol etmek için bilgisayarınızdan to to to'ya koyuyorsunuz.

This does happen.

Bu olur.

It happens quite a lot on your telephone.

Telefonunuzda oldukça fazla oluyor.

Have you ever done that?

Bunu daha önce hiç yaptın mı?

You try to type something on your telephone.

Telefonunuza bir şeyler yazmaya çalışıyorsunuz.

But the

Ancak

the phone will change the spelling

telefon yazımı değiştirecek

or in some cases, it will change the world completely.

veya bazı durumlarda dünyayı tamamen değiştirecektir.

And you end up, you actually have the wrong word.

Ve sonunda, aslında yanlış kelimeye sahipsin.

And if you don't look carefully, you can actually send

Dikkatli bakmazsanız, aslında

the messages with with the wrong word.

ile mesajları yanlış kelimeyle gönderebilirsiniz.

And sometimes the word can be rather naughty.

Ve bazen kelime oldukça yaramaz olabilir.

Hello, Nissar.

Merhaba, Nissar.

Hello.

Merhaba.

So who is watching now,

Peki şimdi kim izliyor

but also is asking how many people will be watching tonight?

ama aynı zamanda bu gece kaç kişinin izleyeceğini de soruyor?

I don't know.

Bilmiyorum. İçimde Güney Amerika'da

I have a feeling that there will be lots of people in South America watching

pek çok insanın izleyeceğine dair bir his var

because later on, when I am on again at 10:00 p.m.

çünkü daha sonra, saat 22:00'de tekrar yayında olduğumda.

UK time, it is also a little bit later in South America.

İngiltere saati, Güney Amerika'da da biraz geç.

So it's always worth remembering in South America,

Bu yüzden Güney Amerika'da zamanımızın gerisinde olduklarını her zaman hatırlamaya değer

they are behind our time.

.

And if you are watching in Asia,

Ve eğer Asya'da izliyorsanız,

then you are normally ahead of our time.

normalde bizim zamanımızın ilerisindesiniz demektir. İşte

So that's the reason why.

nedeni bu.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I will be going soon. We are talking about recycling.

Yakında gideceğim. Geri dönüşümden bahsediyoruz.

Recycling now, when we talk about recycling,

Şimdi geri dönüşüm, geri dönüşümden bahsettiğimizde,

this is something we are talking about later.

bu daha sonra konuşacağımız bir şey.

When we talk about that, we often think of things like plastic bottles

Bunun hakkında konuştuğumuzda, genellikle plastik şişeler

or things that we throw away normally.

veya normalde attığımız şeyler gibi şeyleri düşünürüz.

However, sometimes you can take something

Ancak bazen eski veya bozuk bir şeyi alıp

that is old or broken

and you can turn it into something else.

başka bir şeye dönüştürebilirsiniz.

Quite often people will do that.

Oldukça sık insanlar bunu yapacak.

Or of course, you can repair something, and that is what we are talking about.

Ya da elbette bir şeyi tamir edebilirsiniz ve biz de bundan bahsediyoruz.

Later on, we are going to talk about repairing, fixing,

Daha sonra tamir etmekten, tamir etmekten,

making things as new

yeni gibi yapmaktan

or making something work again.

ya da tekrar çalışır hale getirmekten bahsedeceğiz.

So something that was broken is suddenly working again.

Yani bozulan bir şey aniden tekrar çalışıyor.

For example, my lovely watch, which has been broken

Mesela epeydir bozuk olan güzel saatim,

for quite a long time, almost two years.

neredeyse iki yıldır.

This has been broken, so I am going to try and fix this later on today.

Bu bozuldu, bu yüzden bugün daha sonra bunu düzeltmeye çalışacağım.

So that is one of the things we are talking about tonight.

Demek bu gece konuştuğumuz şeylerden biri de bu.

We are also talking about another form of,

Ayrıca yıkım binalarının başka bir biçiminden de bahsediyoruz

I suppose you would say, destruction buildings.

sanırım.

Are there any buildings near you

Yakınınızda herhangi bir bina

or maybe a famous building that for many years you have loved?

veya belki de uzun yıllardır sevdiğiniz ünlü bir bina var mı ?

But then suddenly the local authority

Ama sonra aniden yerel yönetim

decides to demolish the building?

binayı yıkmaya mı karar veriyor?

Has that ever happened?

Bu hiç oldu mu?

We'll be talking about that later on as well.

Bundan sonra da söz edeceğiz.

I am going in a moment.

birazdan gidiyorum

Angela says No, Mr De.

Angela Hayır, Bay De diyor.

And I am not naughty with my words. OK.

Ve sözlerimde yaramaz değilim. TAMAM.

I believe you.

Sana inanıyorum.

I I believe everything you say there.

Orada söylediğin her şeye inanıyorum.

So no problem.

Öyleyse mesele yok.

No problem. I trust you.

Sorun değil. Sana güveniyorum.

I know that not everyone will be able to join later on.

Herkesin sonradan katılamayacağını biliyorum.

But I hope you will.

Ama umarım yaparsın.

If you can, I hope you will join me later

Eğer yapabilirsen, umarım daha sonra bana katılırsın

because we are going to do another live stream.

çünkü başka bir canlı yayın yapacağız. Bugün

We are having two live streams today because, well, because

iki canlı yayın yapıyoruz çünkü, çünkü,

because

çünkü

I can and I want to, and I hope you will join me then.

yapabilirim ve yapmak istiyorum ve umarım o zaman bana katılırsınız. Öğleden

10:00 p.m.

sonra 10:00.

U.K. time is when I'm back with you.

Birleşik Krallık zamanı, seninle döndüğüm zamandır.

Yes, I know not everyone will be able

Evet, herkesin

to to actually join, but I hope you will.

gerçekten katılamayacağını biliyorum ama umarım siz de katılabilirsiniz. Daha

Later on, we have a special guest

sonra aramıza katılacak özel bir konuğumuz var

later as well joining us.

.

Do you know who it is?

Kim olduğunu biliyor musun? Bu gece canlı sohbette

Can you guess who is joining us later on the live chat tonight?

bize kimlerin katılacağını tahmin edebilir misiniz ?

A very special guest.

Çok özel bir konuk.

We have booked this person specially.

Bu kişiyi özel olarak ayırttık.

For you.

Senin için.

So they will be here in the studio live later on today.

Bu yüzden bugün daha sonra canlı olarak stüdyoda olacaklar.

But I wonder if you can guess who it might be?

Ama kim olabileceğini tahmin edip edemeyeceğinizi merak ediyorum.

Will tonight's lesson be different from this one?

Bu geceki ders bundan farklı olacak mı?

Asks Christina.

Christina'ya sorar.

Yes, it will.

Evet, olacak.

It will be very different.

Çok farklı olacak.

It will be very different.

Çok farklı olacak.

It will not be the same lesson.

Aynı ders olmayacak.

It will be a different lesson with different words.

Farklı kelimelerle farklı bir ders olacak.

I will be here.

Burada olacağım.

But Mr Steve, who may or may not be here.

Ama burada olan ya da olmayan Bay Steve.

So just because I said, Mr Steve,

Sırf söylediğim için, Bay Steve,

you already know that tonight's lesson will be very different

bu akşamki dersin çok farklı olacağını zaten biliyorsunuz

because whenever Mr Steve arrives,

çünkü ne zaman Bay Steve gelse, ne

whenever Mr Steve joins in with the live chat,

zaman Bay Steve canlı sohbete katılsa,

you know that things become quite crazy.

işlerin çılgınca bir hal aldığını bilirsiniz.

So I hope you will join us later on.

Umarım daha sonra bize katılırsın.

Tomic Oh hello, Tomic, I didn't see you here.

Tomic Ah merhaba Tomic, seni burada görmemiştim.

Oh, when did you sneak in?

Ne zaman gizlice girdin?

Interesting.

İlginç.

Hello, Tomic.

Merhaba Tomic.

Will it be Boris Johnson?

Boris Johnson olacak mı?

I'm not sure, although

Emin değilim, ancak

there is a good chance that he might be out of a job soon,

yakında işsiz kalma ihtimali yüksek,

so perhaps he could come here and host this with me.

bu yüzden belki buraya gelip bunu benimle birlikte sunabilir.

He could be.

He could be here because he might have.

O olabilir.

Burada olabileceği için burada olabilir.

He might not have a job soon.

Yakında bir işi olmayabilir.

We will have to wait and see.

Bekleyip görmemiz gerekecek.

Bogdan says, Yes, you will have to make a cake for him and then maybe he will come.

Bogdan, "Evet, onun için bir pasta yapmalısın ve sonra belki gelir" der.

Well, I will say that there is a party so we can have a party here later on,

Pekala, daha sonra burada bir parti verebilmemiz için bir parti olduğunu söyleyeceğim

and I'm pretty sure that we will be able to to tempt

ve

Boris Johnson to join us later.

Boris Johnson'ı daha sonra bize katılması için ikna edebileceğimizden oldukça eminim.

I want to thank you for your company.

Şirketiniz için size teşekkür etmek istiyorum.

I am going in a moment because I am only here for one hour,

Birazdan gidiyorum çünkü sadece bir saatliğine buradayım

but I will be back with you later from 10:00 p.m.

ama akşam 22:00'den sonra sizinle birlikte olacağım.

10:00 p.m..

22:00.

Can you believe it?

İnanabiliyor musun?

Will I be able to stay awake?

Uyanık kalabilecek miyim?

Is the question, I wonder.

Soru, merak ediyorum.

Anyway, I hope you will join me later.

Her neyse, umarım daha sonra bana katılırsın.

I am going now

Şimdi gidiyorum

and I will see you at 10:00 p.m.

ve saat 22:00'de görüşürüz.

UK time later on.

İngiltere zamanı daha sonra.

Of course, things will be different.

Tabii ki, işler farklı olacak.

Behind me, there will be no view later on from the window

Arkamda, daha sonra pencereden görüş olmayacak

because it will be dark.

çünkü hava karanlık olacak.

So I am not sure what I'm going to put behind me

Bu yüzden arkama ne koyacağımdan emin değilim

because there will be no view because it will be night time when I come back.

çünkü geri döndüğümde gece olacağı için manzara olmayacak.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

See you later and enjoy the rest of your day.

Sonra görüşürüz ve günün geri kalanının tadını çıkarın.

This does feel very strange, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse bu çok garip hissettiriyor.

Before I go, would you like to see Mr Steve?

Gitmeden önce, Bay Steve'i görmek ister misiniz?

Ordering coffee?

Kahve mi sipariş ediyorsunuz?

At a French cafe, would you like to see that?

Bir Fransız kafesinde bunu görmek ister miydiniz?

Okay, here it is, very quickly.

Tamam, işte burada, çok çabuk.

There is no sound, unfortunately.

Maalesef ses yok.

So there is Mr. Steve.

Yani Bay Steve var.

And we were sitting at Montmartre

Montmartre'de

outside a little café.

küçük bir kafenin önünde oturuyorduk.

And if you look very closely, you can see Mr Steve preparing

Ve çok yakından bakarsanız, Bay Steve'in

to receive the coffee.

kahveyi almaya hazırlandığını görebilirsiniz.

He looks, he looks a little anxious.

Görünüyor, biraz endişeli görünüyor.

So what he actually wants to do is pay for the coffee.

Yani aslında yapmak istediği şey kahvenin parasını ödemek.

But the waiter says, No, no, you don't pay for it now, you pay for it later.

Ama garson, "Hayır, hayır, şimdi ödemezsin, sonra ödersin" der.

And then he walks away,

Sonra uzaklaşıyor

and that's it.

ve hepsi bu.

What an amazing way to end today's live stream.

Bugünkü canlı yayını bitirmek için ne harika bir yol.

I hope you enjoyed that.

Umarım bundan zevk almışsındır.

Mr Steve

Bay Steve

ordering coffee.

kahve sipariş ediyor.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

See you later. Take care.

Sonra görüşürüz. Dikkatli ol.

And of course, until the next time we meet here, which I hope will be 10:00

Ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar, umarım

UK time, 10:00 p.m.

İngiltere saatiyle 22:00, 22:00 olur.

UK time later on today.

İngiltere saati daha sonra bugün.

And of course, if not, I will see you again next Sunday.

Ve tabii ki, yoksa önümüzdeki Pazar tekrar görüşürüz.

So tonight, 10:00 p.m.

Yani bu gece, 22:00

or next Sunday.

veya gelecek Pazar.

Either way, I look forward to seeing you right here.

Her iki durumda da, seni burada görmeyi dört gözle bekliyorum.

And of course, until the next time we meet, you know what's coming next?

Ve tabii ki, bir dahaki görüşmemize kadar, sırada ne var biliyor musun?

Yes, you do.

Evet yaparsın. Şimdilik

Thanks for joining me and

bana ve ta ta'ya katıldığınız için teşekkürler

ta ta for now.

.