Feeling LUCKY? 🎲🎰 / English Addict LIVE chat & Learning / Wed 16th March 2022 - with Mr Duncan

Hi, everybody,

Herkese merhaba,

and welcome to another live stream.

başka bir canlı yayına hoş geldiniz. Şu

Even though at the moment this is recorded.

anda bu kaydedilmesine rağmen.

I couldn't resist coming out here today to one of my most favourite places.

Bugün buraya, en sevdiğim yerlerden birine gelmeye karşı koyamadım. O baharın birazını

I could not resist coming out to breathe in some of that spring.

solumak için dışarı çıkıp dayanamadım .

Yes, it really does feel as if spring is in the air at last.

Evet, gerçekten de sonunda bahar gelmiş gibi hissettiriyor.

Finally, we can start to enjoy those long spring days.

Sonunda o uzun bahar günlerinin tadını çıkarmaya başlayabiliriz. Şu

I am at the moment in a place,

anda bir yerdeyim,

a local area near to where I live called the 99 Steps.

yaşadığım yerin yakınında yerel bir bölge olan 99 Adım.

And the reason why it's called that is because just behind me,

Ve buna böyle denmesinin nedeni, hemen arkamda

there are 99 steps.

99 basamak olması.

Well, there used to be.

Eskiden vardı.

Now there are around 70 steps.

Şimdi yaklaşık 70 adım var.

So not quite as many.

Yani o kadar değil.

I don't know what happened to the others.

Diğerlerine ne oldu bilmiyorum.

They all vanished for some reason.

Hepsi nedense ortadan kayboldu. Bu

By the way,

arada,

you may have noticed that I am using a stick today.

bugün bir çubuk kullandığımı fark etmişsinizdir.

This is my lovely stick.

Bu benim sevimli sopam.

And the reason why I'm using this is not because I'm getting old.

Ve bunu kullanmamın sebebi yaşlanmam değil.

Don't worry about that.

Bunun için endişelenme.

I am not becoming infirm, by the way.

Bu arada, güçsüzleşmiyorum.

The word infirm means unable to move around easily.

Infirm kelimesi kolayca hareket edememe anlamına gelir.

Quite often if you are elderly, you will be infirm,

Oldukça sık, eğer yaşlıysanız,

especially if you don't take enough exercise in your earlier years.

özellikle de ilk yıllarınızda yeterince egzersiz yapmazsanız, halsiz olursunuz .

Mr. Duncan, some lovely health advice there.

Bay Duncan, bazı güzel sağlık tavsiyeleri var.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

For the gist.

İşin özü için.

Behind me there is a lovely brook babbling

Arkamda sevimli bir dere var,

by a brook is a shallow river

yanında gevezelik eden bir dere var,

quite often with rocks at the bottom,

genellikle dibinde kayalar olan sığ bir nehir

and they are normally quite noisy.

ve normalde oldukça gürültülüler.

And that's the reason why we describe a book as babbling.

Bir kitabı gevezelik olarak tanımlamamızın nedeni de budur.

Also, if a person talks too much,

Ayrıca bir insan çok konuşursa,

they babble we can describe a person as babbling

gevezelik ederse,

if they talk for a long time or if they talk about nonsense.

uzun süre konuşursa veya saçma sapan konuşursa, geveze olarak nitelendirebiliriz.

Some people say, Mr.

Bazıları diyor ki, Bay

Duncan, sometimes you babble.

Duncan, bazen gevezelik ediyorsunuz.

I don't know what you mean.

Ne demek istediğini bilmiyorum.

Anyway, I'm glad to see you here.

Her neyse, seni burada gördüğüme sevindim.

We will be live in a moment.

Birazdan canlı yayında olacağız.

And of course, I hope you stay with us today.

Ve tabii ki, umarım bugün bizimle kalırsın.

Lots of super duper stuff to come your way.

Yolunuza çıkacak bir sürü süper kandırılmış şey.

This is, of course, English addict.

Bu, elbette, İngiliz bağımlısı. Size

Coming to you live from the birthplace of the English language,

İngilizcenin doğum yeri olan İngiltere'den canlı olarak geldiğimize

which is England

do you believe we do you mean we are on?

inanıyor musunuz?

We are here.

Biz burdayız.

Hell, do Hey, Lou.

Hey, Lou.

Hey, Lou. Hi, everybody.

Selam Lou. Selam millet.

This is Mr. Duncan in England.

Ben İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay?

?

I hope so. Are you happy?

Umarım. Mutlu musun?

I hope you're feeling happy.

Umarım mutlu hissediyorsundur.

It has been chaos here today.

Bugün burada bir kaos var.

I'm sure you have days very similar to this

Eminim buna çok benzer,

where everything seems to be happening at the same time.

her şeyin aynı anda oluyormuş gibi göründüğü günleriniz vardır. İçki

I haven't had a drink.

içmedim.

I haven't got any water with me.

Yanımda hiç su yok.

I haven't eaten any food whatsoever today.

Bugün hiçbir şey yemedim.

So you might hear my stomach rumbling from time to time.

Bu yüzden ara sıra midemin guruldadığını duyabilirsiniz.

I've had some computer problems.

Bazı bilgisayar sorunları yaşadım.

Of course,

Tabii

I was going to go outside today to do my live stream outdoors.

bugün canlı yayınımı dışarıda yapmak için dışarı çıkacaktım.

But although yesterday was a beautiful day,

Ama dün güzel bir gün olmasına rağmen

as you could see in the video that I played at the start of today's live stream.

bugünkü canlı yayının başında oynattığım videoda da görebileceğiniz gibi.

But today, not so good.

Ama bugün, pek iyi değil. Bu

It is.

.

I would say that it is miserable.

Bunun sefil olduğunu söyleyebilirim.

I hope you're not miserable,

Umarım mutsuz değilsindir,

but the weather outside is quite grey, quite gloomy,

ama kum fırtınası yaşamadığımızı söylememe rağmen, dışarıdaki hava oldukça gri, oldukça kasvetli

although I have to say we haven't had any sandstorms.

. Kum yükselip Avrupa'ya yayıldıkça

I know a lot of people have been getting sandstorms as the sand

birçok insanın kum fırtınası yaşadığını biliyorum

has been lifted and blown across Europe.

.

But here we haven't had any sand or any sandstorms.

Ama burada hiç kum ya da kum fırtınası yaşamadık.

But some parts of Europe have had lots

Ancak Avrupa'nın bazı bölgelerinde, kum dalgalanırken

of dramatic scenes of the orange sky

turuncu gökyüzünün birçok dramatik sahnesi olmuştur

as the the sand billows across.

. Yine de

I do remember, though, a few years ago

hatırlıyorum, birkaç yıl önce

I I do remember when I was in China,

Çin'deyken hatırlıyorum,

the place that I lived in in China

Çin'de yaşadığım yer

was very close to the Gobi Desert

Gobi Çölü'ne çok yakındı

and normally around springtime,

ve normalde ilkbaharda

there would be lots of sandstorms.

çok sayıda kum fırtınası olurdu.

We would get huge gusts of wind

Büyük rüzgarlar alırdık

and they would carry a lot of the sand with them.

ve yanlarında çok fazla kum taşırlardı.

And in the afternoon you would often hear

Ve öğleden sonraları,

the sound of the sand approaching.

yaklaşan kumun sesini sık sık duyardınız. Havada

It would be a rather eerie, creepy

oldukça ürkütücü, tüyler ürpertici bir

howling sound in the air

uluma sesi olurdu

and you knew straight away that there was a sandstorm coming.

ve bir kum fırtınasının geldiğini hemen anlardınız.

And so everyone would have to go indoors, they would have to close their windows,

Ve böylece herkes içeriye gitmek zorunda kalacaktı, pencerelerini kapatmak zorunda kalacaklardı

and then everywhere I would go orange.

ve sonra her yerde turuncuya dönecektim.

You wouldn't be able to see anything outside.

Dışarıda hiçbir şey göremezsin. Kum fırtınası geçerken

It was like living on Mars for around about ten or 15 minutes

yaklaşık on veya 15 dakika Mars'ta yaşamak gibiydi

whilst the sandstorm passed over.

.

But yes, we had a lot of sandstorms

Ama evet, Çin'de bahar aylarında çok fazla kum fırtınası yaşadık

during the spring months in China, but not here today.

ama bugün burada değil.

Fortunately, you might notice behind me as well, we have a different background

Neyse ki, arkamda da fark etmişsinizdir, farklı bir arka planımız var

because the weather is so bad My usual background

çünkü hava çok kötü

is just haze mist because the rain is coming down.

.

However, there is behind me a live view right now

Ancak arkamda şu anda bahçeye bakan canlı bir görüntü var

looking into the garden and those are my lovely daffodils in the garden.

ve bunlar benim bahçedeki güzel nergislerim.

So we have a live you, but something

Yani canlı bir sen var ama

a little different today behind me.

bugün arkamda biraz farklı bir şey var.

I hope you are enjoying the spring view, which I will have

for the rest of today's live stream behind me.

Bugünkü canlı yayının geri kalanında arkamda olacak bahar manzarasını umarım beğenirsiniz.

I hope you are feeling good.

Umarım iyi hissediyorsundur.

Yes, we have made it all the way

Evet, daha kendimizi havaya uçurmadan

to the middle of another week without blowing ourselves up

bir haftanın daha ortasına geldik

yet Beep, beep,

Bip, bip, bip, bip, bip

beep, beep, beep, beep, beep, beep.

, bip, bip, bip.

I hope you will excuse me.

Umarım beni affedersiniz.

I hope you will say Mr.

Umarım Bay

Duncan we quite understand.

Duncan'ı oldukça anladığımızı söylersiniz.

I like to have fun here on the live stream.

Burada canlı yayında eğlenmeyi seviyorum.

I have to be honest with you.

Sana karşı dürüst olmalıyım.

I do like to have fun.

Eğlenmeyi severim.

And I know at the moment there are some terrible things happening in the world.

Ve şu anda dünyada bazı korkunç şeylerin olduğunu biliyorum.

Of course, in Ukraine, we also have places like Yemen parts of Africa,

Elbette Ukrayna'da, Afrika'nın Yemen gibi

where they have already forecast a huge famine,

büyük bir kıtlık öngörüldüğü,

where maybe up to 11 million

belki de 11 milyon kadar

people are going to be affected by famine.

insanın kıtlıktan etkileneceği yerlerimiz var.

So there are lots of things going on in the world

Bu yüzden dünyada

that are quite gloomy, sad,

oldukça kasvetli, üzücü,

unfortunate and dare I say, disastrous for quite a few people.

talihsiz ve söylemeye cüret ediyorum, epeyce insan için felaket olan pek çok şey oluyor.

It doesn't mean that I don't care just because I'm having fun here

Sırf burada eğleniyorum

and bringing a little bit of sunlight and colour

ve biraz güneş ışığı ve renk getiriyorum diye

doesn't mean that I don't care.

umursamadığım anlamına gelmez.

I have had some messages and some emails asking Mr.

Bay Duncan'a "Dünyada olup bitenler gerçekten umurunuzda mı?" diye soran bazı mesajlar ve e-postalar aldım.

Duncan, Do you really care about what's happening in the world?

Yes, I do, I do.

Evet, yaparım, yaparım.

Those things do affect me.

O şeyler beni etkiliyor.

But when I do this,

Ama bunu yaptığımda,

I like to try and bring something positive.

denemeyi ve olumlu bir şey getirmeyi seviyorum.

Someone has to do it.

Birileri bunu yapmak zorunda.

It's very easy

to to turn on the television and listen to the news.

Televizyonu açıp haberleri dinlemek çok kolay.

And everything is doom and gloom.

Ve her şey kıyamet ve kasvet.

And I do understand that.

Ve bunu anlıyorum.

But there are people who feel affected by that.

Ama bundan etkilendiğini hisseden insanlar var.

Situation, either directly or indirectly.

Durum, doğrudan veya dolaylı olarak. Bu

So a lot of people like to come and watch my livestream as a way of cheering themselves up.

yüzden pek çok insan kendilerini neşelendirmek için gelip canlı yayınımı izlemeyi seviyor .

So that's what I try to do.

Ben de bunu yapmaya çalışıyorum.

However, it doesn't mean I don't care,

Ancak bu umursamadığım anlamına gelmez

and it doesn't mean I have no empathy.

ve empati yapmadığım anlamına da gelmez.

By the way, that's a great word.

Bu arada, bu harika bir kelime.

Empathy if you have empathy, it means you have an understanding.

Empati Empati yapıyorsanız, bir anlayışınız var demektir.

You have an understanding of other people's feelings.

Diğer insanların duygularını anlıyorsun.

So, yes, I do know and I am aware

Yani, evet, biliyorum ve

that we do have many viewers in in the areas

that are affected at the moment, including Ukraine.

şu anda Ukrayna da dahil olmak üzere etkilenen bölgelerde çok sayıda izleyicimiz olduğunun farkındayım.

So I have received lots of messages,

Bu yüzden teşekkür ettiğim çok sayıda mesaj aldım

which I thank you for.

.

So here we are today.

İşte bugün buradayız.

It is English Addict Extra.

English Addic Extra'dır.

I like to give you something extra on Wednesday.

Çarşamba günü sana fazladan bir şey vermek istiyorum.

And I hope you don't mind.

Ve umarım sakıncası yoktur.

We are talking about look, today,

Bakmaktan bahsediyoruz bugün,

maybe ironically, we are looking

belki ironik bir şekilde,

looking at the subject of look, some people might say, Mr.

bakma konusuna bakıyoruz, bazıları diyebilir Bay

Duncan, there is a lot of bad look around at the moment,

Duncan, şu anda etrafta çok fazla kötü bakış var

but we will do that anyway.

ama yine de yapacağız.

That is what we are doing today, looking at words and phrases

Bugün yaptığımız şey bu,

connected to look being lucky or not being lucky.

şanslı veya şanssız görünmekle bağlantılı kelimelere ve ifadelere bakıyoruz.

Oh, very interesting.

Çok ilginç.

I have something to show you.

Sana gösterecek bir şeyim var.

I had I had a little problem, by the way,

Bu arada

during the week and during last weekend.

hafta içi ve geçen hafta sonu ufak bir sorun yaşadım.

I did show a photograph

last weekend and I will show it again.

Geçen hafta sonu bir fotoğraf gösterdim ve tekrar göstereceğim. İşte

So there it is.

orada.

There is the photograph that I showed last week.

Geçen hafta gösterdiğim fotoğraf var.

And I said that that photo was from Claudia.

Ben de o fotoğrafın Claudia'dan olduğunu söyledim.

However, I realised later my mistake

Ancak daha sonra hatamın

it was in fact from Lewis.

aslında Lewis'ten olduğunu anladım.

So can I say sorry about that?

Yani bunun için üzgünüm diyebilir miyim?

And we will be looking at a guinea

Ve

pig in a few moments time as well.

birazdan bir kobaya da bakacağız.

Here is another photograph of the daffodils that Lewis sent.

İşte Lewis'in gönderdiği nergislerin başka bir fotoğrafı .

Not Claudia Lewis.

Claudia Lewis değil.

So thank you very much for sending that in.

Bunu gönderdiğiniz için çok teşekkür ederim.

And I do appreciate everything you send to me.

Bana gönderdiğiniz her şey için minnettarım.

If it is something nice,

Güzel bir şeyse,

something not so nice, maybe you are criticising me for some reason.

pek hoş olmayan bir şeyse, belki de beni bir nedenden dolayı eleştiriyorsunuzdur.

Maybe I said something that you don't like.

Belki de hoşlanmadığın bir şey söyledim.

Or maybe you want to send me something lovely to look at

Ya da belki bana bakmam

and to show on the live chat Partridge.

ve canlı sohbette göstermem için güzel bir şey göndermek istersin Partridge.

Hello, Partridge. Oh,

Merhaba Partridge. Ah,

what is this I see before me?

bu karşımda gördüğüm nedir?

This looks like a guinea pig.

Bu bir kobay gibi görünüyor.

Hello, Mr. Guinea pig.

Merhaba, Bay Gine domuzu.

I'm not sure if this is a male guinea pig

Bunun erkek kobay mı

or a female guinea pig, but it's lovely.

yoksa dişi kobay mı olduğundan emin değilim, ama çok güzel.

Isn't that lovely?

Bu çok hoş değil mi? Bir

And a close up shot as well.

de yakın çekim.

Thank you very much for that.

Bunun için çok teşekkür ederim.

I remember many years ago at school,

Yıllar önce okulda hatırlıyorum,

we used to have a pet guinea pig in the classroom,

sınıfta evcil bir kobayımız vardı

and its name was William.

ve adı William'dı.

That was the name of the guinea pig.

Gine domuzunun adı buydu.

That we had at school.

Okulda yaşadıklarımız.

And normally during the school holidays,

Ve normalde okul tatillerinde

one of the children would have to take

çocuklardan birinin

the guinea pig home to look after.

bakması için kobayı eve götürmesi gerekirdi.

And can you believe it?

Ve buna inanabiliyor musun?

On one of those occasions, I took the guinea pig home to look after.

Böyle durumlardan birinde kobayı bakması için eve götürdüm.

So isn't that lovely?

Çok hoş değil mi?

I think guinea pigs are lovely.

Bence kobaylar çok sevimli.

They're like giant mice.

Dev fareler gibiler.

Without the tail.

Kuyruk olmadan.

I don't know why, but they always remind me of giant mice.

Neden bilmiyorum ama bana hep dev fareleri hatırlatıyorlar.

I know what you're thinking, Mr. Duncan.

Ne düşündüğünüzü biliyorum Bay Duncan.

They look nothing like giant mice, you silly man.

Dev farelere hiç benzemiyorlar, seni aptal adam.

Well, I think they look like it anyway.

Bence yine de öyle görünüyorlar.

Isn't that lovely? I love

Bu çok hoş değil mi?

it is not hamster.

Hamster olmadığını seviyorum.

It is not a hamster.

bu bir hamster değil.

It is a guinea pig.

Bu bir kobay.

Isn't that lovely? Hello to the live chat.

Bu çok hoş değil mi? Canlı sohbete merhaba.

Oh, I haven't said hello to the live chat, for which I apologise.

Ah, canlı sohbete merhaba demedim, bunun için özür dilerim.

Hello to the live chat.

Canlı sohbete merhaba.

Nice to see you here today,

Bugün sizi burada görmek güzel

and I hope you are having a good day wherever you are in the world.

ve umarım dünyanın neresinde olursanız olun iyi bir gün geçiriyorsunuzdur .

I hope some luck is coming your way,

Umarım şansın yaver gider,

because that's what we're talking about today on the live chat.

çünkü bugün canlı sohbette bundan bahsediyoruz.

It is a lovely guinea pig.

Bu sevimli bir kobaydır. Size

I agree with you.

katılıyorum.

Isn't that beautiful?

Bu çok güzel değil mi?

It is a beautiful guinea pig.

Bu güzel bir kobaydır.

I think so.

Bence de.

And I always like the noise they make me

Ve bana çıkardıkları gürültüyü her zaman sevmişimdir.

That, by the

Bu

way, is the sound of a guinea pig with me.

arada, bu benimle bir kobayın sesi.

Me, me, me, me, me, me.

Ben, ben, ben, ben, ben, ben.

And I think that's the reason why they are called guinea pigs,

Ve bence kobay olarak adlandırılmalarının nedeni de bu,

because their sound is very similar to the sound made by a pig.

çünkü sesleri bir domuzun çıkardığı sese çok benziyor.

I think so.

Bence de.

I think that's the reason why I'm sure someone will correct me and say Mr.

Sanırım bu yüzden birinin beni düzeltip Bay

Duncan, you silly sausage.

Duncan, seni aptal sosis diyeceğinden eminim.

It has nothing to do with that.

Bununla hiçbir ilgisi yok.

But I think it is because they do sound like

Ama bence küçük küçük domuzlar gibi ses çıkardıkları için

little little pigs.

.

That's the sound they make.

Çıkardıkları ses bu.

You see

Görüyorsun,

I'll be alright in a moment.

birazdan iyi olacağım.

I'm hungry. I haven't eaten any food today.

Açım. Bugün hiç yemek yemedim.

I've been so busy setting up my live stream,

Canlı yayınımı ayarlamakla o kadar meşguldüm ki,

talking with which we have the live chat.

onunla canlı sohbetimiz var.

Who was first on today's live chat?

Bugünün canlı sohbetinde ilk kim vardı?

Oh, very interesting.

Çok ilginç.

Hello, Vitesse.

Merhaba, Vitesse.

Guess what you are first on today's live chat.

Bugünkü canlı sohbette ilk önce kim olduğunuzu tahmin edin.

I know what we haven't had for a long time.

Uzun zamandır sahip olmadığımız şeyi biliyorum.

We haven't had a fancy pants, so thank you, Vitesse, for joining me.

Süslü bir pantolonumuz olmadı, bu yüzden bana katıldığın için teşekkürler Vitesse.

Also, we have a moral wall, moral

Ayrıca ahlaki bir duvarımız var, ahlaki

hello, my room, our Sandra Gonzalez.

merhaba, odam, Sandra Gonzalez'imiz.

We also have Maria Cristina

Ayrıca Maria Cristina'mız var

and also oh, hello once again.

ve ayrıca bir kez daha merhaba.

I mentioned you earlier.

Senden daha önce bahsetmiştim.

Luis Mendez is here today.

Luis Mendez bugün burada.

Nice to see you back as well.

Seni de görmek güzel.

And thank you once again for the photograph

Ve gönderdiğiniz nergis fotoğrafı için bir kez daha teşekkür ederim

that you sent of the daffodils.

.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

We also have

Ayrıca

oh, Palmira is here

ah, Palmira burada

and also Forest Forest Leprechaun.

ve ayrıca Orman Orman Cüce Cinimiz var.

Hello to you as well.

Sana da merhaba. Senin için büyük süslü pantolonlarda bana

Can I say thank you for joining me on the big fancy pants

katıldığın için teşekkür edebilir miyim?

for you.

That's enough.

Bu yeterli.

Whoo! I'm tired out.

Vay canına! yorgunum

I was walking yesterday.

Dün yürüyordum.

You see, I was filming and walking yesterday, and I did lots and lots of steps.

Dün film çekiyor ve yürüyordum ve çok ama çok adım attım.

I have decided once again to to start taking regular exercise.

Bir kez daha düzenli egzersiz yapmaya karar verdim.

I know during the past few weeks,

Son birkaç haftadır biliyorum, gittikçe daha

I've been taking less and less exercise.

az egzersiz yapıyorum.

So now the weather is starting to become

Yani şimdi hava

better, milder.

daha iyi, daha ılıman olmaya başlıyor.

I'm going to be taking many more walks.

Daha çok yürüyüş yapacağım.

I will be doing much more exercise.

Çok daha fazla egzersiz yapacağım.

I will try anyway. Hello, Christina.

Yine de deneyeceğim. Merhaba Christina.

Christina says Mr.

Christina, Bay

Duncan, there is a concert on June

Duncan,

the 21st later this year with the Rolling Stones.

bu yıl 21 Haziran'da Rolling Stones ile bir konser olduğunu söylüyor.

Ah, ah.

Ah ah.

I can't get no satisfaction.

Memnuniyet alamıyorum.

That should be my theme tune.

Bu benim tema melodim olmalı.

To be honest, I can't get no satisfaction.

Dürüst olmak gerekirse, tatmin olamıyorum.

It's true.

Bu doğru.

Hello, also, Fernando, nice to see you here as well.

Ayrıca merhaba Fernando, seni de burada görmek güzel.

Who apparently Palmira

Görünüşe göre Palmira

saw the Rolling Stones in concert last year.

geçen yıl Rolling Stones'u konserde görmüş.

How old

is Mick Jagger?

Mick Jagger kaç yaşında?

How old is he?

Kaç yaşında?

He must be about 83

83 yaşında olmalı

and he's still doing it.

ve hala yapıyor.

By the way, talking of singers, last weekend we had the BAFTA Awards.

Bu arada şarkıcılardan bahsetmişken, geçen hafta sonu BAFTA Ödüllerimiz vardı.

The big ceremony giving awards to film and television.

Film ve televizyona ödül veren büyük tören.

And there was a performance,

Ve bir performans vardı,

a live performance by my all time favourite singer and also Mr.

tüm zamanların en sevdiğim şarkıcısı ve ayrıca Bay

Stevie's favourite singer, Shirley Bassey.

Stevie'nin en sevdiği şarkıcı Shirley Bassey'nin canlı performansı.

She sang Alive and it was amazing.

Alive şarkısını söyledi ve harikaydı.

It was absolutely fantastic.

Kesinlikle harikaydı.

She sang Diamonds Are Forever,

which of course is from a James Bond film of the same name.

Elbette aynı adlı bir James Bond filminden olan Diamonds Are Forever'ı söyledi.

Diamonds Are Forever.

Elmaslar Sonsuza Kadardır.

85. Shirley Bassey is now 85 years old.

85. Shirley Bassey şimdi 85 yaşında.

And there she was last weekend on stage

Ve geçen hafta sonu sahnede tüm

singing her heart out.

kalbiyle şarkı söylüyordu.

And it sounded absolutely incredible.

Ve kesinlikle inanılmaz geliyordu.

It's not amazing.

Bu harika değil.

So well done. Congratulations.

Aferin. Tebrikler. Kulağa

I know it sounds patronising, but Shirley Bassey is still got it.

küçümseyici geldiğini biliyorum ama Shirley Bassey hala anlıyor.

Still performing at 85.

Hala 85 yaşında performans gösteriyorum.

I hope I will have that much energy and enthusiasm

Umarım o kadar enerjim ve hevesim olur,

maybe I will still be here when I'm 85

belki 85'ime geldiğimde hala burada olacağım

and I will still be teaching English

ve hala YouTube'da İngilizce öğretiyor olacağım

on YouTube, who knows?

, kim bilir?

Yes, we are going to look at

Evet,

words connected to being lucky.

şanslı olmakla bağlantılı kelimelere bakacağız.

And I thought it will be interesting to have a mystery idiom.

Ve gizemli bir deyime sahip olmanın ilginç olacağını düşündüm.

Would you like one?

Bir tane ister misiniz?

Okay.

Then we're going to have a mystery idiom and here it is.

Tamam aşkım.

O zaman gizemli bir deyimimiz olacak ve işte burada.

And it is connected to today's subject.

Ve bugünün konusu ile bağlantılıdır.

What is it though?

Yine de nedir?

Do you know what today's mystery idiom is?

Bugünün gizemli deyiminin ne olduğunu biliyor musun?

If you think you know.

Eğer bildiğini düşünüyorsan.

Let me know on the live chat

Canlı sohbette bana haber ver,

and then I will look at the live chat

sonra canlı sohbete bakacağım

and then I will say Who has made, I guess?

ve sonra kim yaptı diyeceğim, sanırım?

Apparently,

Görünüşe göre,

apparently Mick Jagger is 79.

görünüşe göre Mick Jagger 79 yaşında.

So he's he's a child really isn't he?

Demek o gerçekten bir çocuk, değil mi?

Compared to Shirley Bassey. Shirley Bassey.

Shirley Bassey ile karşılaştırıldığında. Shirley Bassey.

85, Mick Jagger. 79.

85, Mic Jagger. 79.

He's just a teenager.

O sadece bir genç.

Really, isn't he?

Gerçekten, değil mi?

Yes. Christina, I agree with you.

Evet. Christina, sana katılıyorum.

Shirley Bassey is a talented singer.

Shirley Bassey yetenekli bir şarkıcıdır. iyi

You all right?

misin? O

She is both great and talented.

hem harika hem de yetenekli. Size

I agree with you.

katılıyorum.

It is amazing, though, isn't it?

Yine de harika, değil mi?

I think the secret

Bence işin sırrı,

when you when you see celebrities, famous people,

ünlüleri, ünlüleri,

or even even not famous people

hatta ünlü olmayanları bile

who are still doing something active they are still keeping their life busy.

hala aktif bir şeyler yapanları gördüğünüzde, onların hayatlarını meşgul etmeye devam etmeleri.

And I think the reason why they they carry on for so long

Ve bence bu kadar uzun süre devam etmelerinin nedeni,

is because they're doing something they enjoy.

zevk aldıkları bir şeyi yapmaları.

And I think that's the secret.

Ve bence sır bu.

Isn't that the big secret of life?

Hayatın büyük sırrı bu değil mi?

Find something that you enjoy doing.

Yapmaktan zevk aldığınız bir şey bulun.

Keep doing it. And if you love doing it,

Yapmaya devam et. Ve yapmayı seviyorsan,

Carry on.

devam et.

Carry on until you drop.

Düşene kadar devam et.

That's what they say.

Dedikleri bu.

Oh, the mystery idiom has returned.

Oh, gizemli deyim geri döndü.

Yes, it has.

Evet, var.

Would you like to see it again?

Tekrar görmek ister misin?

Here it is. Very quickly.

İşte burada. Çok çabuk.

So this is today's mystery idiom.

Demek bugünün gizemli deyimi bu. Bakın

I thought we would do it today, connected to the theme

temasıyla bağlantılı olarak bugün yapacağımızı düşündüm

of, look,

and that is what we are talking about a little bit later on.

ve biraz sonra bunun hakkında konuşacağız .

But first, we're going to have a short break just for a few moments.

Ama önce, sadece birkaç dakikalığına kısa bir ara vereceğiz .

And then I will be back with more live chat.

Ve sonra daha fazla canlı sohbetle geri döneceğim.

So please don't go away.

O yüzden lütfen gitme. İşte

Oh, there you are.

buradasın. Winnie the Pooh'un doğum yerinden

Welcome to another full English lesson coming to you

size gelen başka bir tam İngilizce dersine hoş geldiniz

from the birthplace of Winnie the Pooh.

.

Professor Snape,

Profesör Snape,

Judi Dench, Hugh Laurie,

Judi Dench, Hugh Laurie

and of course, the English language,

ve tabii ki İngilizce,

which is why we are all here together now.

bu yüzden şimdi hep birlikte buradayız.

So without any more dawdling or time wasting.

Yani daha fazla oyalanmadan veya zaman kaybetmeden.

Let's get on with today's full English lesson right

Hemen bugünün tam İngilizce dersine geçelim

now. Have you

.

ever been stuck for words?

Hiç kelimeler için sıkışıp kaldınız mı?

Have you ever been in a situation where you could not think what to say?

Hiç ne söyleyeceğinizi düşünemediğiniz bir durumda kaldınız mı ?

There are many ways of describing this occurrence.

Bu olayı açıklamanın birçok yolu var.

We can say that you are tongue tied.

Diliniz bağlı diyebiliriz.

You have been left speechless.

Dilsiz bırakıldın.

You are stuck for words.

Kelimeler için sıkışıp kaldın.

You cannot find the words to express yourself.

Kendinizi ifade edecek kelime bulamıyorsunuz.

Your mind has gone blank.

Zihniniz boşaldı.

There are many reasons why you might find yourself unable to speak.

Kendinizi konuşamayacak durumda bulmanızın birçok nedeni vardır.

Perhaps you are in a state of shock or surprise.

Belki de bir şok veya şaşkınlık halindesiniz.

An unexpected event can leave you speechless.

Beklenmedik bir olay sizi suskun bırakabilir.

The surprise can be a nice thing, or it can be something

Sürpriz güzel bir şey olabilir ya da

not so nice, such as bad news.

kötü haber gibi pek hoş olmayan bir şey olabilir.

If you are giving a speech to a group of people.

Bir grup insana konuşma yapıyorsanız.

You might find that your brain suddenly stops working.

Beyninizin aniden çalışmayı bıraktığını fark edebilirsiniz.

You become nervous and cannot remember what to say.

Sinirlenirsin ve ne söyleyeceğini hatırlayamazsın.

I am ever so sorry.

Çok üzgünüm.

My mind has gone blank.

Aklım boşaldı.

After a sudden surprise, you might only be able

Ani bir şaşkınlıktan sonra, sadece

to say I'm speechless.

suskun kaldım diyebilirsin.

You have become tongue tied and stuck for words.

Dilin tutulmuş, kelimelere takılıp kalmışsın. Bahsetmek istediğin

If you try to remember the thing you wanted to mention you might say

şeyi hatırlamaya çalışsan

It's on the tip of my tongue.

dilimin ucunda diyebilirsin.

A continuing debate in English usage is the question

İngilizce kullanımında süregelen bir tartışma

of when to use who and when to use whom,

kimin ne zaman kullanılacağı ve kimin ne zaman kullanılacağı sorusudur,

according to formal grammar, who forms the subjective case

biçimsel dilbilgisine göre kim öznel durumu oluşturur

and so should be used in subject position in a sentence

ve

as in who decided this the form?

bu biçime kimin karar verdiği gibi bir cümlede özne konumunda kullanılmalıdır?

Who, on the other hand, forms the objective case

Öte yandan, kim nesnel durumu oluşturur

and so should be used in object position in a sentence as in.

ve bu nedenle bir cümlede olduğu gibi nesne konumunda kullanılmalıdır .

Whom do you think we should support?

Sizce kimi desteklemeliyiz?

To whom do you wish to speak?

Kiminle konuşmak istiyorsun?

Although there are some speakers who still use who and whom, according to the rules of formal grammar.

Biçimsel dilbilgisi kurallarına göre hala who ve who kullanan bazı konuşmacılar olmasına rağmen.

As stated here, there are many more who rarely use whom at all

Burada belirtildiği gibi, nadiren kullanan daha pek çok kişi var ki,

its use has retreated steadily

kullanımı giderek geriledi

and is now largely restricted to formal contexts.

ve artık büyük ölçüde resmi bağlamlarla sınırlı.

The normal practise in modern English is to use who instead of whom,

Modern İngilizcedeki normal uygulama, who yerine who kullanmak

and where applicable to put the preposition at the end of the sentence.

ve uygun olduğunda cümlenin sonuna edat koymaktır.

Who do you wish to speak to?

Kiminle konuşmak istersin?

Who do you think we should support?

Sizce kimi desteklemeliyiz?

Such uses today are broadly accepted in standard English

Bu tür kullanımlar bugün standart İngilizcede geniş çapta kabul görüyor

I said it would be quick.

Hızlı olacağını söyledim.

I said the break would be short.

Aranın kısa süreceğini söyledim.

And there you can see it.

Ve orada görebilirsiniz. YouTube kanalımda bulabileceğiniz

Was there is one of my many lessons

birçok dersimden biri var mıydı

you can find on my YouTube channel English Addict

English Addict

Live Stream today coming to you from England.

Live Stream bugün İngiltere'den size geliyor.

Of course,

Tabii ki,

Mm hmm.

Mm hmm.

Yes, we are back live.

Evet, canlı yayına geri döndük.

Yes, it is 20 minutes away from 3:00 on Wednesday, the 16th of March.

Evet, 16 Mart Çarşamba günü saat 3:00'e 20 dakika uzaklıkta .

We are now halfway through March.

Artık Mart ayının yarısına geldik.

Already this year is going by so quickly, don't you think?

Zaten bu yıl çok çabuk geçiyor değil mi?

Have you noticed this year going by very fast.

Bu yılın çok hızlı geçtiğini fark ettiniz mi? Görünüşe göre

Some people say that that might be a good thing, apparently.

bazı insanlar bunun iyi bir şey olabileceğini söylüyor .

Mick Jagger,

Mick Jagger,

I can't believe what a conversation has.

bir konuşmanın ne olduğuna inanamıyorum. Sahip

Has. I

olmak.

because of mentioning

the Rolling Stones.

Rolling Stones'tan bahsettiğim için.

Apparently, Mick Jagger is 78, not 79.

Görünüşe göre Mick Jagger 79 değil, 78 yaşında.

So I suppose his next birthday in July he will be 79.

Yani sanırım bir sonraki doğum günü Temmuz'da 79 olacak.

Would I be right in saying that? I hope so.

Bunu söylerken haksız mıyım? Umarım.

Oh, dear.

Ah hayatım.

We are looking at look today.

Bugün bakıyoruz.

Some people seem to go through life with very little luck.

Bazı insanlar hayattan çok az şansla geçiyor gibi görünüyor.

Have you noticed that there seem to be people who are unlucky

Şanssız olan insanlar

and other people who are lucky?

ve şanslı olan başka insanlar olduğunu fark ettiniz mi?

And quite often there seems to be no explanation

Ve çoğu zaman

or no actual reason for it.

bunun için hiçbir açıklama veya gerçek bir sebep yokmuş gibi görünür.

But do you know someone?

Ama birini tanıyor musun?

Do you know a person who seems to always have some sort of bad luck?

Her zaman bir tür şanssızlık varmış gibi görünen birini tanıyor musun?

And do you know people who seem to always have good luck?

Ve her zaman şansı varmış gibi görünen insanları tanıyor musun?

But it is true.

Ama bu doğru.

I'm not sure about my life.

Hayatımdan emin değilim.

If I had to sum up my life,

Hayatımı özetlemem gerekirse,

is my life lucky?

hayatım şanslı mı?

Well, yes, in certain ways it is to be fortunate

Evet, bazı yönlerden

to have look to be lucky.

şanslı görünmek şanslı olmaktır.

But I suppose also in other ways, not so lucky.

Ama sanırım başka şekillerde de, o kadar şanslı değil.

So so there has been moments in my past.

Yani geçmişimde anlar oldu.

There have been moments where I've had bad fortune, bad luck.

Şanssız, şanssız olduğum anlar oldu .

So, yes, I think it would be fair to say that you can have both of those things,

Yani, evet,

although sometimes it does appear that that some people

bazen bazı insanların hayatlarında

do have a lot of

çok fazla

bad luck in their lives.

şanssızlık varmış gibi görünse de, her ikisine de sahip olabileceğinizi söylemenin adil olacağını düşünüyorum.

For various reasons. Hello.

Çeşitli nedenlerle. Merhaba.

In India, we are celebrating the Festival of Colours

Hindistan'da

called Holi or Holy, and I'm

Holi veya Kutsal denilen Renk Festivali'ni kutluyoruz ve ben

very busy making delicious eatables

lezzetli yenilebilir yiyecekler yapmakla çok meşgulüm

food.

.

Please don't talk about food at the moment because I'm hungry.

Lütfen şu anda açım diye yemek hakkında konuşmayın .

I am a little bit hungry because I haven't eaten this morning.

Bu sabah yemek yemediğim için biraz açım.

I was in a hurry.

Acelem vardı.

I'm setting up lots of things here in the studio for the live stream.

Canlı yayın için stüdyoda pek çok şey ayarlıyorum.

I am also

Ben de

I don't know if I want to tell you this.

bunu sana söylemek isteyip istemediğimi bilmiyorum.

Hmm. Shall I tell you what I'm doing at the moment?

Hmm. Şu an ne yaptığımı söyleyeyim mi?

I have a little project that I'm working on,

Üzerinde çalıştığım küçük bir projem var

and it's something that I haven't mentioned,

ve bu bahsetmediğim bir şey

but it is a little project that I'm doing behind the scenes

ama

to improve this.

bunu geliştirmek için perde arkasında yaptığım küçük bir proje.

That's all I'm saying.

Tüm söylediğim bu.

I'm not saying anything else.

Başka bir şey söylemiyorum.

I think that look doesn't exist.

Bence o bakış yok.

Everybody has to make things happen.

Herkes bir şeyler yapmak zorunda.

Thank you, Eric.

Teşekkürler Eric.

Yes, I suppose from a certain point, of view,

Evet, sanırım bir açıdan bakıldığında,

if you go through your life expecting things to go your way

hayatınızı her şeyin yolunda gitmesini bekleyerek geçirirseniz

or if you expect things to always come out

ya da her şeyin hep

positively, you might be disappointed.

olumlu yönde olmasını beklerseniz, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

So I think sometimes it is just about doing your best, trying our best.

Bu yüzden bazen meselenin elinden gelenin en iyisini yapmak, elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak olduğunu düşünüyorum.

Sometimes you will fail.

Bazen başarısız olacaksın.

Sometimes you will succeed.

Bazen başaracaksın.

Sometimes as you will be lucky.

Bazen şanslı olacağın gibi.

Sometimes you will be unlucky.

Bazen şanssız olacaksın.

Of course, there are people who try to be lucky.

Tabii ki, şanslı olmaya çalışan insanlar var.

Maybe they they gamble.

Belki kumar oynuyorlardır.

Maybe they like to take chances on things.

Belki de bir şeyleri şansa bırakmayı seviyorlardır.

So you can, I suppose, put yourself in a situation

Böylece, sanırım, kendinizi

where you are trying your best to be lucky.

şanslı olmak için elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığınız bir duruma sokabilirsiniz.

But if you keep doing that, you will find that

Ama bunu yapmaya devam edersen,

quite often bad luck will come your way.

sıklıkla kötü şansın sana geleceğini göreceksin.

I think so.

Bence de.

It can be like that.

Böyle olabilir.

Hello.

Ten new in hello to you

Merhaba. Size

on yeni merhaba

and thank you for your love from Vietnam.

ve Vietnam'dan sevginiz için teşekkür ederim.

Can I send you my love?

Sana aşkım gönderebilir miyim?

Is that like

Bu

nothing else?

başka hiçbir şeye benzemiyor mu?

Just my best wishes and a warm love.

Sadece en iyi dileklerim ve sıcak bir sevgi.

I did something very strange last week.

Geçen hafta çok garip bir şey yaptım.

I think it might be my age.

Sanırım benim yaşımda olabilir.

But I was busy last week grooming myself,

Ama geçen hafta kendimi tımarlamakla,

trying to take care of my body to keep my appearance and I was cutting

görünüşümü korumak için vücuduma bakmaya çalışmakla meşguldüm ve ayak

my toenails.

tırnaklarımı kesiyordum.

I'm sure you are really pleased to hear about this,

Bunu duyduğuma gerçekten sevindiğine eminim

but last week I was cutting my toenails

ama geçen hafta ayak tırnaklarımı kesiyordum

and I was trying to cut the edge

ve ayak tırnaklarımdan birinin kenarını kesmeye çalışıyordum

of one of my toenails.

.

However, I got a little bit carried away with the Clippers.

Ancak Clippers'a kendimi biraz kaptırdım.

And don't ask me how I did it, but I managed to chop

Ve bana bunu nasıl yaptığımı sorma ama

a huge chunk

out of my toe with the Clippers, so I was cutting my nail.

Clippers ile ayak parmağımdan büyük bir parça kesmeyi başardım, bu yüzden tırnağımı kesiyordum.

And then suddenly

Ve sonra

I actually sliced a big chunk out of my toe.

aniden ayak parmağımdan büyük bir parça kestim.

I don't know how I did it, but all I can say is it was very painful.

Nasıl yaptım bilmiyorum ama tek söyleyebileceğim çok acı verici olduğu.

For many days afterwards.

Sonrasında birçok gün için.

In fact, even now, if I go for a walk

Aslında, şimdi bile, yürüyüşe çıkarsam

and I'm wearing my big heavy boots,

ve büyük ağır botlarımı giyersem,

it's very painful.

bu çok acı verici.

Because my poor little toe is still trying to heal.

Çünkü zavallı küçük parmağım hala iyileşmeye çalışıyor.

I don't know how I did it.

Nasıl yaptığımı bilmiyorum.

I really do.

Do you ever accidentally injure yourself

Gerçekten yaptım. Basit bir şey yaparken

yanlışlıkla kendinizi yaraladığınız oldu mu

when you were doing something simple?

?

So I'm not talking about knives,

Yani bıçaktan bahsetmiyorum,

although come to think of it,

aklıma gelse de

I've had lots of accidents whilst cutting bread

ekmek keserken

or cutting cake or cutting anything.

, pasta keserken veya herhangi bir şey keserken çok kaza geçirdim. Bu

So I have had quite a few accidents come to think of it.

yüzden aklıma gelen epeyce kaza oldu .

So maybe it's just me.

Yani belki de sadece benim.

Perhaps sign careless.

Belki dikkatsiz imzala.

Maybe I'm not paying enough attention

Belki de

whilst doing my little jobs.

küçük işlerimi yaparken yeterince dikkat etmiyorum.

But yes, it's very strange

Ama evet, çok garip

Hello, Pedro.

Merhaba Pedro.

Pedro Belmont.

Pedro Belmont.

Or should I say Pedro Belmont?

Yoksa Pedro Belmont mu demeliyim?

Have you showed the video?

videoyu gösterdin mi

I haven't showed the video.

Videoyu göstermedim.

Pedro,

Pedro,

there is a video that Pedro sent to me

Pedro'nun bana gönderdiği bir video var

of of well, something very unusual happening.

, çok sıra dışı bir şey oluyor.

However, I can't show it here because there is another person

Ancak burada gösteremiyorum çünkü videoya karışan başka biri var

involved in the video and I can't do it.

ve ben yapamıyorum.

You have to trust me.

Bana güvenmelisin.

There is one thing I know after doing this for 15 years

15 yıldır bu işi yaptıktan sonra bildiğim bir şey var ki

is, you know, when to do something and when not to do it.

, bir şeyi ne zaman yapıp ne zaman yapmamak.

So that's the reason why I haven't shown it.

O yüzden göstermedim.

Hello? 100, Dobby.

Merhaba? 100 Dobby.

We are so lucky because your amazing English videos

Harika İngilizce videoların olduğu için çok şanslıyız

and of course it seems that you are an awesome person.

ve tabii ki sen harika bir insansın.

I'm not sure if I'm awesome.

Harika olup olmadığımdan emin değilim.

I've been.

oldum

I've been described as many things in my life.

Hayatımda birçok şey olarak tanımlandım.

I'm not sure about awesome.

Harika olduğundan emin değilim. Tek

All I do is try my best

yaptığım elimden gelenin en iyisini yapmak

Who else is here today?

Bugün burada başka kim var?

Oh, we have. I think it's Daniel.

Ah, bizde. Sanırım Daniel'di.

Hello, Daniel.

Merhaba Daniel.

And I believe you are watching in Ukraine at the moment.

Ve sanırım şu anda Ukrayna'da izliyorsunuz.

And you are asking about my videos.

Bir de benim videolarımı soruyorsun.

Who makes your funny titles?

Komik başlıklarınızı kim yapıyor?

For your video? I do.

Videon için mi? Evet.

I do everything myself.

Her şeyi kendim yaparım.

So all of the editing, all of the production,

Yani tüm kurgu, tüm prodüksiyon,

everything you see everything you hear,

gördüğünüz her şey, duyduğunuz her şey,

everything is done by me.

her şey bana ait.

No one else helps me.

Başka kimse bana yardım etmiyor.

I do everything by myself.

Her şeyi kendim yaparım.

So all of the editing, all of the graphic design, everything you see around you.

Yani tüm düzenleme, tüm grafik tasarım, etrafınızda gördüğünüz her şey.

It is created by me.

Benim tarafımdan yaratılmıştır.

If it is on here, then

Eğer buradaysa, o zaman

I made it.

yaptım.

That's all I can say.

Tüm söyleyebileceğim bu.

Hello, Tomic.

Merhaba Tomic.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Even though I haven't had a shave. Have you noticed

Tıraş olmama rağmen.

I haven't had a shave today?

Bugün tıraş olmadığımı fark ettin mi?

I'm starting to look very mature.

Çok olgun görünmeye başladım. Görünüşe

Apparently some of the ladies

göre bazı bayanlar

and maybe some of the men as well out there quite like my beard.

ve belki de bazı erkekler sakalımı çok beğeniyor.

If you remember last year I did actually decide

Hatırlarsan geçen sene

to grow a beard, but

sakal bırakmaya karar vermiştim ama

who knows?

kim bilir?

I might do it again.

Tekrar yapabilirim.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

V8's, thank you also to Palmira for your lovely messages today.

V8'ler, bugünkü güzel mesajlarınız için Palmira'ya da teşekkür ederim.

We have a lot of things to do.

Yapacak çok şeyimiz var.

We are going to talk about. Look.

Hakkında konuşacağız. Bakmak. Şanslı olmakla bağlantılı

Would you like to look at some words and phrases

bazı kelimelere ve ifadelere bakmak ister misiniz

connected to being lucky?

?

Being fortunate.

Şanslı olmak

Having good fortune on your side.

Senin tarafında iyi bir şans olması.

And I love those cows.

Ve o inekleri seviyorum.

And I have a feeling you do as well.

Ve senin de öyle olduğunu hissediyorum.

Oh. Oh, lovely.

Ah. Oh, ne güzel.

A lot of requests for the cows. Mr.

İnekler için çok istek var. Bay

Duncan, please show us the beautiful cows at the back of your house and there they are.

Duncan, lütfen bize evinizin arkasındaki güzel inekleri gösterin, işte oradalar.

Sora.

Sora.

Hello, Sora.

Merhaba Sora.

And also we have all him or him.

Ve ayrıca hepimiz ona sahibiz.

Hello? Or him.

Merhaba? Ya da o.

I haven't seen you for a while.

Seni bir süredir görmedim.

It seems like a long while since I last saw you here.

Seni burada son gördüğümden bu yana çok uzun zaman geçmiş gibi görünüyor.

But it's nice to see you again.

Ama seni tekrar görmek güzel.

Yes, we are looking at. Look.

Evet bakıyoruz. Bakmak.

Some people seem to have all the luck.

Bazı insanlar tüm şansa sahip gibi görünüyor.

Some people seem to have no luck.

Bazı insanların hiç şansı yok gibi görünüyor.

They seem to be quite unlucky.

Oldukça şanssız görünüyorlar.

And that's what we are talking about today.

Ve bugün bundan bahsediyoruz.

By the way, we also have an idiom as well.

Bu arada bizim de bir deyimimiz var.

The mystery idiom.

Gizemli deyim.

Here it is.

İşte burada.

If you think you know what it is, please let me know.

Ne olduğunu bildiğinizi düşünüyorsanız, lütfen bana bildirin.

It's a well-known expression in the English language.

İngilizce dilinde iyi bilinen bir ifadedir.

So let's have a look, shall we?

Öyleyse bir bakalım, olur mu?

We have some words and phrases connected to look.

Bakmakla bağlantılı bazı kelimelerimiz ve deyimlerimiz var. Kendini

Are you feeling lucky?

şanslı hissediyor musun?

Well, are you

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Then our first phrase up on your look.

Ardından, görünüşünüzle ilgili ilk cümlemiz.

You might be up on your luck.

Şansın açık olabilir.

If a person is up on their luck, it means they are having good fortune.

Bir kişinin şansı açıksa, bu onun iyi bir şansa sahip olduğu anlamına gelir.

Something nice is happening.

Güzel bir şey oluyor. Onlara neşe, mutluluk getiren

They are having a situation or maybe an occurrence

bir durum ya da belki bir olay yaşıyorlar

that is bringing them joy, happiness.

.

Because quite often good luck can also bring a smile to your face.

Çünkü çoğu zaman iyi şanslar da yüzünüzü gülümsetebilir.

If you are lucky enough to win some money.

Biraz para kazanacak kadar şanslıysanız.

Or maybe you hear from a friend

Ya da belki bir arkadaşınızdan haber alıp

and you haven't heard from them for many years,

uzun yıllardır ondan haber alamamışsınızdır,

you might feel that today is your lucky day

because you were waiting for something to happen.

bir şeylerin olmasını beklediğiniz için bugünün şanslı gününüz olduğunu hissedebilirsiniz.

Of course there is the opposite.

Tabii bunun tersi de var.

You can also be down on your luck as well.

Ayrıca şansınız da düşebilir.

If you are down on your luck, it means you are having no luck.

Şansınız yoksa, hiç şansınız yok demektir.

You are feeling unhappy because you are having no luck.

Şansın olmadığı için kendini mutsuz hissediyorsun.

We might say that you are down on your luck.

Şansınızın düştüğünü söyleyebiliriz.

So we often use the word down as a negative word to show

Bu nedenle, aşağı kelimesini genellikle

that something is not as good as it was.

bir şeyin eskisi kadar iyi olmadığını göstermek için olumsuz bir kelime olarak kullanırız.

Or maybe something that is not as good as it could be.

Ya da belki olabileceği kadar iyi olmayan bir şey.

A person is down on their luck.

Bir kişi şansına bağlı.

You are down on your luck because you are having no good luck.

Şansın yok çünkü şansın yok.

Of course, there are many words we can use to describe.

Tabii ki, tanımlamak için kullanabileceğimiz birçok kelime var.

Look, we can say Fortune,

Bakın Talih,

Chance Destiny.

Tesadüf Kader diyebiliriz.

Well, I like that word.

Şey, bu kelimeyi beğendim.

I don't know why, but the word destiny

Neden bilmiyorum ama kader kelimesi

is, is the arrival point

in your future.

senin geleceğine vardığın noktadır.

So maybe in the future you will have good luck.

Bu yüzden belki gelecekte şansın yaver gider.

Your destiny is the road or the route you are taking.

Kaderiniz, gittiğiniz yol veya rotadır.

You might experience good things or bad things.

İyi ya da kötü şeyler yaşayabilirsiniz.

We like to think of our destiny as being something

Kaderimizi gerçekleşen bir şey olarak düşünmeyi severiz

that is fulfilled.

.

Maybe a wish.

Belki bir dilek.

Maybe something you hope for is your destiny.

Belki de umduğun bir şey kaderindir.

Fate is another word we often use fate negatively,

Kader, sıklıkla olumsuz kullandığımız bir diğer kelimedir,

you might notice, but fate is just the outcome of something.

fark etmişsinizdir ama kader sadece bir şeyin sonucudur.

Something that comes your way an occurrence or an event.

Yolunuza çıkan bir şey, bir olay veya bir olay.

Fate.

Kader. Her ne kadar

Although we often

use the word fate negatively to mean

kader kelimesini genellikle

a sad or unfortunate occurrence.

üzücü veya talihsiz bir olayı ifade etmek için olumsuz olarak kullansak da.

Coincidence?

Tesadüf?

Yes. As I mentioned earlier,

Evet. Daha önce de belirttiğim gibi,

a coincidence can be a happy event.

bir tesadüf mutlu bir olay olabilir.

Maybe something that you weren't expecting.

Belki de beklemediğin bir şey.

Perhaps you are walking down the road

Belki yolda yürüyorsunuz

and you just happen

ve tesadüfen

to look on the pavement or on the sidewalk

kaldırıma ya da kaldırıma bakıyorsunuz

and you see some money that is maybe a pound coin

ve belki bir İngiliz sterlini

or something else of value.

ya da değerli başka bir şey olan bir miktar para görüyorsunuz.

You might think, Oh, that is my lucky day.

Oh, bu benim şanslı günüm, diye düşünebilirsiniz.

That is my lucky pound.

Bu benim şanslı poundum.

My lucky pound coin.

Şanslı pound madeni param.

So you might have a coincidence where two things happen at the same time

Yani iki şeyin aynı anda olduğu

and the event leads to something nice happening.

ve olayın güzel bir şeyin olmasına yol açtığı bir tesadüf olabilir.

You might say that the moment was lucky.

O anın şanslı olduğunu söyleyebilirsin.

We often say a lucky coincidence.

Sık sık şanslı bir tesadüf deriz. Güzel bir anı beraberinde getiren

Two things that happen at the same time that bring a nice moment of time

iki şeyin aynı anda olması

with them is a coincidence.

tesadüf.

Providence is another word I think this particular word.

Providence başka bir kelime bence bu özel kelime.

Providence is old fashioned, maybe.

Providence eski moda, belki.

I don't think people usually use the word providence,

İnsanların genellikle ihtiyat kelimesini kullandıklarını sanmıyorum,

but it can be used when we are talking about, look,

ama biz konuşurken kullanılabilir, bakın,

to be fortunate is to be lucky.

şanslı olmak şanslı olmaktır.

And I suppose in these strange times we are living

Ve sanırım yaşadığımız bu garip zamanlarda

in, I think a lot of us

, sanırım çoğumuz

are counting the blessings that we have

sahip olduğumuz nimetleri sayıyoruz

because maybe we live in a place that is peaceful,

çünkü belki huzurlu, sakin bir yerde yaşıyoruz

calm, Maybe you are able to put some food on your plate and eat a meal.

, Belki tabağınıza biraz yemek koyabiliyorsunuz ve yemek ye.

So for me, from my point of view, especially over the last couple of years,

Bu yüzden benim açımdan, özellikle son birkaç yılda, hayatımı

I have started to re-evaluate

yeniden değerlendirmeye başladım

my life, things that I often worry about

, sık sık endişelendiğim

or feel annoyed about.

veya sinirlendiğim şeyler.

I no longer worry about because I realise that those small things in life,

Artık endişelenmiyorum çünkü hayattaki o küçük şeyler,

the small things that you have, you realise how fortunate you are

sahip olduğunuz küçük şeyler, ne kadar şanslı olduğunuzu fark ediyorsunuz

because you can live in your house, you have a roof over your head, you are warm

çünkü evinizde yaşayabiliyorsunuz, başınızın üzerinde bir çatınız var, sıcaksınız

and you have some food in front of you.

ve önünüzde biraz yiyecek.

So those things, as far as I'm concerned,

Yani bunlar, bana göre,

are my ways

of of expressing fortune being fortunate,

having the things that you need to survive.

hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğun şeylere sahip olmanın, şanslı olmanın talihi ifade etme yollarım.

To be fortunate is to be lucky.

Şanslı olmak şanslı olmaktır.

A lucky person might have everything they need in front of them.

Şanslı bir kişinin ihtiyaç duyduğu her şey gözünün önünde olabilir.

And by that I mean walk a roof over your head

Ve bununla, başınızın üzerinde bir çatıda yürümeyi

and maybe some sort of security as well.

ve belki bir çeşit güvenliği de kastediyorum.

A fortunate person is a lucky person,

Şanslı insan şanslı insandır,

a person who has luck on their side.

şansı yanında olan insandır.

They are fortunate.

Onlar şanslı.

They have good fortune.

Şansları var.

We say a fortunate person, fortunate.

Şanslı insan diyoruz, talihli.

And the opposite is unfortunate.

Ve tersi ne yazık ki.

A person who is not lucky is unfortunate.

Şanssız insan talihsizdir.

Maybe they have some bad luck in their life.

Belki de hayatlarında bazı şanssızlıklar vardır.

You might say that that is unfortunate.

Bunun talihsizlik olduğunu söyleyebilirsin.

The thing that happened is not positive.

Yaşananlar olumlu değil.

It is negative.

Negatif.

So fortunate is a good thing.

Yani şans iyi bir şey.

It is something that has come your way.

Bu senin başına gelen bir şey.

Some things that you need, something that is good for you

İhtiyacınız olan bazı şeyler, sizin için iyi olan ve talihsiz olan bir şey,

and unfortunate is a situation

or an event that comes along that is not good for you.

sizin için iyi olmayan bir durum veya olayın başına gelmesidir.

So those are the two words and the ways of expressing them

Yani bu iki kelime ve bunları ifade etme biçimleri

He is a

O

an interesting phrase, the luck of the draw.

ilginç bir cümle, şans berabere.

We often describe the luck of the draw

Çekilişin şansını,

to mean the occurrence of luck or maybe

şansın ortaya çıkması veya belki de

the actual event of receiving look.

gerçek bakma olayı anlamına gelecek şekilde tanımlarız.

The luck of the draw, for example,

Çekilişin şansı, örneğin,

the draw is when you pick something out.

çekiliş bir şey seçtiğinizde olur.

So imagine if you are playing the lottery and you are

Piyango oynadığınızı ve

waiting for your magic numbers

sihirli numaralarınızın

or your lucky numbers to come up in the lottery.

veya şanslı numaralarınızın çekilişte çıkmasını beklediğinizi hayal edin.

So quite often they will draw some numbers and that means you are taking something out,

Sık sık bazı sayılar çekerler ve bu, bir şeyi çıkardığınız,

you are drawing the numbers, and then you are showing each number

sayıları çektiğiniz ve ardından her sayıyı

to the audience or to those who are playing the lottery.

seyirciye veya piyango oynayanlara gösterdiğiniz anlamına gelir.

The luck of the draw is the occurrence

Çekilişin şansı olaydır

or I suppose also the chance of luck

ya da şansın

happening or recurring.

olma ya da tekrar etme şansı da sanırım. Bu

By the way, do you play the lottery?

arada, piyango oynar mısın?

Do you ever take part in the lottery?

Hiç piyangoya katıldın mı?

I don't. I will be honest with you.

Yapmıyorum. sana karşı dürüst olacağım

I don't play the lottery

Piyango oynamıyorum, bunun

I like to keep

the money instead.

yerine parayı tutmayı seviyorum.

I have seen people in the supermarkets or in the shops

Süpermarketlerde veya mağazalarda her hafta sonu piyangoya

spend 20 or £30

20 veya 30 sterlin harcayan insanlar gördüm

on the lottery for each weekend.

.

So they go into the shop and they spend 20 or £30

Böylece dükkana giderler ve piyango için 20 veya 30 sterlin harcarlar

on the lottery.

.

And as we all know,

Ve hepimizin bildiği gibi,

the chances or the odds of you winning

kazanma şansınız

are quite high.

oldukça yüksek.

They are high or when.

Onlar yüksek veya ne zaman.

When I say high, I mean the chances are that you won't win.

Yüksek dediğimde, şansın kazanamayacaksın demek istiyorum.

Maybe it's 10 million to one.

Belki de 10 milyonda birdir.

You probably have more chance of being struck by lightning

Muhtemelen piyangoyu kazanmaktansa yıldırım çarpma şansınız daha fazladır

than winning the lottery.

.

That's what I'm saying.

Benim dediğim de o.

Claudia says, I don't like gambling.

Claudia ben kumarı sevmem der.

I don't like it.

hoşuma gitmedi

Anna says,

Anna,

I believe that many of us have the same feeling of you as you.

Çoğumuzun senin hakkında seninle aynı hislere sahip olduğuna inanıyorum, diyor.

Mr. Duncan, we are very lucky you are right. Yes.

Bay Duncan, haklı olduğunuz için çok şanslıyız. Evet.

And I like to count all of the luck and all of the lucky things that I have in my life.

Ve hayatımda sahip olduğum tüm şansları ve tüm şanslı şeyleri saymayı seviyorum.

And that's

İşte bu

the reason why these days, I don't complain very much.

yüzden bugünlerde pek şikayet etmiyorum.

I might complain sometimes,

Bazen

maybe about the weather or Mr.

hava durumundan ya da Bay

Steve playing James last in his room,

Steve'in James'i odasında sonuncu oynamasından şikayet edebilirim

but nothing else.

ama başka bir şey değil.

To be on the road That's a great expression.

Yolda olmak Bu harika bir ifade.

If you are on a roll.

Eğer bir rolde iseniz.

It means you are having a lot of good luck.

Bu, çok fazla şansın olduğu anlamına gelir.

To be on a roll means to have a lucky streak.

Rolde olmak, şanslı bir galibiyet serisine sahip olmak demektir.

So when we say lucky streak, we are describing a moment where you seem to have lots of luck

Yani şanslı seri dediğimizde, çok şanslı göründüğünüz

lucky things and good things are happening.

ve iyi şeylerin olduğu bir anı anlatıyoruz.

You are having a lucky streak.

Şanslı bir çizginiz var.

So if you are on a roll, it means everything is going your way.

Yani bir yoldaysanız, her şey yolunda gidiyor demektir .

Everything is going as you wanted it to.

Her şey istediğin gibi gidiyor.

You are on a roller

A lucky number might be seen as bringing good luck.

Şanslı bir sayı iyi şans getiriyor olarak görülebilir.

So some people believe that they have their own lucky number.

Bu yüzden bazı insanlar kendi uğurlu sayılarına sahip olduklarına inanırlar .

Some people believe that if they play the lottery

Bazı insanlar piyango oynasalar

and if they use certain numbers, maybe their date of birth

ve belirli sayıları, belki doğum tarihlerini

or maybe the date that they got married,

, belki evlendikleri tarihi,

or maybe the date of birth of their child,

belki de çocuklarının doğum tarihini kullanırlarsa,

they believe that those numbers are actually lucky and they will help them to win the lottery.

bu sayıların aslında uğurlu olduğuna inanırlar ve piyangoyu kazanmalarına yardımcı olacak.

So some people believe in lucky numbers.

Bu yüzden bazı insanlar şanslı sayılara inanır.

Some people have a lucky number.

Bazı insanların şanslı bir numarası vardır.

I used to think that my lucky number was four.

Uğurlu sayımın dört olduğunu düşünürdüm.

I don't know why, but I was always strangely attracted to number four.

Neden bilmiyorum ama garip bir şekilde dört numaraya her zaman ilgi duymuşumdur.

And I have no idea why, but a lucky number might be seen as bringing

Ve neden olduğu hakkında hiçbir fikrim yok, ama şanslı bir sayı

good luck or fortune.

iyi şans ya da servet getiriyor olarak görülebilir.

So what about you? Do you have a lucky number?

Peki ya sen? Uğurlu bir numaran var mı?

Is there a number that you sometimes think, Oh,

Bazen, Oh,

I like it when that number appears in front of me

bu sayının önümde görünmesi hoşuma gidiyor

because then I feel more confident or comfortable that things will go my way.

çünkü o zaman işlerin istediğim gibi gideceği konusunda kendimi daha güvende veya rahat hissediyorum, diye düşündüğünüz bir sayı var mı? Bu

So we often have lucky numbers, maybe one or many

yüzden genellikle şanslı numaralarımız olur, belki bir veya daha fazla

Oh, that's interesting.

Oh, bu ilginç.

Yes. A lot of people now commenting on gambling.

Evet. Artık birçok insan kumar hakkında yorum yapıyor.

Eric says there are many addictions

Eric, birçok bağımlılık olduğunu

and many people become addicted to gambling.

ve birçok insanın kumar bağımlısı olduğunu söylüyor.

You are right.

Haklısın. İngiltere'deki

One of the things I've noticed in this country

bu ülkede fark ettiğim şeylerden biri,

in England is how many

ne kadar çok

online casinos there are

çevrimiçi kumarhane olduğu, bu

so there are many people now that like to gamble online.

nedenle artık çevrimiçi kumar oynamayı seven birçok insan var.

They will go to a website and they will put some money

Bir web sitesine gidecekler ve

on maybe a roulette table

belki bir rulet masasına

or maybe the drawing of some cards.

ya da belki bazı kartların çekilmesine biraz para koyacaklar.

Or maybe if numbers come up on the screen,

Ya da belki ekranda rakamlar belirirse,

you will try to guess those numbers and then if you do, you get some some money in return.

o rakamları tahmin etmeye çalışırsınız ve tahmin ederseniz karşılığında bir miktar para alırsınız.

So I would say that gambling has become a very big thing

Bu yüzden, kumarın bu ülkede çok büyük bir şey haline geldiğini söyleyebilirim

in this country, a very big thing

, çok büyük bir şey

There are many casinos here in this country,

Bu ülkede birçok kumarhane var

but also there are many online gambling sites.

ama aynı zamanda birçok çevrimiçi kumar sitesi de var.

And it would appear, especially during lockdown,

Ve özellikle tecrit sırasında,

that lots of people have become addicted

pek çok insanın

to gambling because they've had nothing else to do whilst they were

yapacak başka bir şeyleri olmadığı için

there were being forced to stay at home.

evde kalmaya zorlandıkları için kumar bağımlısı hale geldiği görülüyor.

So they found something else to do.

Böylece yapacak başka bir şey buldular.

And quite often those those people who are looking for a little bit of excitement

Ve genellikle uzun günlerinde biraz heyecan arayan insanlar

during their long days, they might decide to try gambling, but

, kumarı denemeye karar verebilirler, ancak

it's not a good thing It is not

bu iyi bir

the test says something nice.

şey değildir.

Thank you for your tests.

Testleriniz için teşekkür ederiz.

It is no joke.

I just want to say that my thoughts are with the Ukrainian people and I wish them the best of luck.

Şaka değil.

Düşüncelerimin Ukrayna halkıyla olduğunu söylemek istiyorum ve onlara iyi şanslar diliyorum.

Thank you ve tass.

Teşekkürler ve tass.

As we all do.

Hepimizin yaptığı gibi.

As we all do during this time.

Bu süre zarfında hepimizin yaptığı gibi.

Another one coming up on your screen.

Ekranınıza bir tane daha geliyor. Şans için

An item worn

giyilen bir eşya

for luck is a lucky charm.

bir uğur tılsımıdır.

Many people believe that if they carry something around with them,

Pek çok insan yanlarında bir şey taşırlarsa,

if they have something that they carry with them,

yanlarında bir şeyler taşırlarsa

it will bring them good luck.

bunun kendilerine uğur getireceğine inanırlar.

And there are many different types of things that people might carry with them.

Ve insanların yanlarında taşıyabilecekleri birçok farklı türde şey var .

For example,

Örneğin,

maybe a four-leaf clover.

belki dört yapraklı bir yonca.

A four-leaf clover is considered

Dört yapraklı yonca uğurlu kabul edilir

to be lucky It is a lucky charm.

Uğur getiren bir tılsımdır.

So if you can find a four-leaf clover, then you can

Yani dört yapraklı bir yonca bulabilirseniz, o zaman

have some good luck.

biraz şanslı olabilirsiniz.

Apparently, because that's what people believe.

Görünüşe göre, çünkü insanlar buna inanıyor.

Oh, dear.

Ah hayatım.

What are those

Bunlar nedir

Some people like to carry a rabbit's foot

Bazı insanlar yanlarında bir tavşan ayağı

or maybe two rabbits feet around with them.

veya belki iki tavşan ayağı taşımayı severler.

I'm not sure if people still do this.

İnsanların bunu hala yapıp yapmadığından emin değilim.

I would imagine nowadays a lot of people would be quite angry if they realised

Bugünlerde pek çok insanın,

that their best friend was carrying part of a rabbit around in their handbag.

en iyi arkadaşlarının el çantalarında bir tavşanın bir parçasını taşıdığını fark etseler çok kızacağını tahmin ediyorum.

But yes, some people do believe that a rabbit's foot will bring them good luck.

Ama evet, bazı insanlar tavşan ayağının onlara iyi şans getireceğine inanıyor.

Maybe you might have a lucky charm,

Belki bir uğur tılsımınız olabilir,

something that you believe will bring you good luck.

size şans getireceğine inandığınız bir şey.

Such as?

Örneğin?

Maybe your your lucky dice

Belki şanslı zarın,

you might carry this around with you.

bunu yanında taşıyabilirsin. Kumar

When you are gambling, you might believe that this thing will bring you good luck.

oynarken, bu şeyin size iyi şans getireceğine inanabilirsiniz.

Of course, quite often it probably won't.

Tabii ki, çoğu zaman muhtemelen olmayacak.

Also, a very familiar sight outside people's houses.

Ayrıca insanların evlerinin dışında çok tanıdık bir manzara.

Horseshoes.

Nallar.

So maybe a lucky horseshoe.

Yani belki şanslı bir at nalı.

A lot of people believe if you have one of these outside your house

Pek çok insan, evinizin dışında

or near your front door, this will bring you good luck.

veya ön kapınızın yakınında bunlardan birine sahipseniz, bunun size iyi şans getireceğine inanır.

It is seen as a good luck charm.

İyi şans tılsımı olarak görülür.

Some things that might bring look, your way.

Görünüm getirebilecek bazı şeyler, senin tarzın.

When people get married, you will often find

İnsanlar evlendiklerinde genellikle

somewhere near the bride.

gelinin yakınında bir yer bulursunuz.

There will be a horseshoe

At nalı olacak

It is a symbol of good luck.

İyi şansın sembolüdür.

Of course, there are many

Tabii ki, pek çok

good luck charms Many things that a person might wear.

şans tılsımı vardır. Bir kişinin takabileceği pek çok şey vardır. Şimdi

As you can see here on the screen now, there are many different

burada ekranda da görebileceğiniz gibi , boynunuza veya bileğinize takabileceğiniz birçok farklı

types of good look charm

güzel görünüm tılsımı var

that you might wear on your on your neck or on your wrist.

.

And we call these things good luck charm

Ve biz bunlara şans tılsımı diyoruz.

And as I mentioned earlier,

Ve daha önce de belirttiğim gibi,

there are people who have their own lucky number.

kendi uğurlu numarası olan insanlar var.

For example, if you look here

Örneğin, buraya bakarsanız,

your lucky numbers here are three and six.

buradaki şanslı numaralarınız üç ve altıdır.

And that means that you are gifted and modest

Bu, yetenekli ve mütevazı olduğunuz

and your lucky day is Tuesday.

ve şanslı gününüzün Salı olduğu anlamına gelir.

I suppose that's another thing worth mentioning is, well, a lot of people

Sanırım bahsetmeye değer başka bir şey de pek çok insanın

believe that they have a lucky day of the week.

haftanın şanslı bir günü olduğuna inanması.

Oh, by the way, it's raining.

Oh, bu arada, yağmur yağıyor.

Can you see behind me?

Arkamı görebiliyor musun?

The rain is really coming down there.

Yağmur gerçekten oraya geliyor.

So that's the reason why the image behind me has become very blurred.

İşte bu yüzden arkamdaki görüntü çok bulanıklaştı.

So a lot of people believe that if they have,

Bu yüzden pek çok insan,

I don't know, a certain thing on their body, or nearby,

bilmiyorum, vücutlarında veya yakınında belirli bir şey varsa,

that they will have good luck an item

bir öğenin iyi şans getireceğine

or maybe you have your lucky day of the week.

veya belki de haftanın şanslı gününün olacağına inanıyor.

Some people believe that they have a lucky month as well.

Bazı insanlar da şanslı bir ay geçirdiklerine inanırlar.

Some people believe that they have a lucky year.

Bazı insanlar şanslı bir yıl geçirdiklerine inanırlar.

So maybe they are waiting for the year

Yani belki de

that they believe will give them good fortune.

kendilerine şans getireceğine inandıkları yılı bekliyorlar.

Claudia is going.

Claudia gidiyor.

And guess what?

Ve tahmin et ne oldu?

I will also be going in a few moments.

Ben de birazdan gideceğim.

So look, when we talk about being lucky,

Bakın, şanslı olmaktan bahsederken,

we might say that it is a thing

that you bring upon yourself

If you work hard in your life.

hayatınızda çok çalışırsanız, kendi başınıza getirdiğiniz bir şey diyebiliriz. Elinizden

If you try your best, even if you fail,

gelenin en iyisini yapmaya çalışırsanız, başarısız olsanız bile,

eventually luck will come your way.

sonunda şans yolunuza çıkacaktır.

I think so.

Bence de.

I think it is true to say that

Palmira says I do not like Friday,

Palmira'nın 13'üncü Cuma'yı sevmiyorum dediği doğru sanırım

the 13th Yes, I suppose it would be fair to say

that there are things that are seen as bringing luck,

but also there are things that do not bring luck.

.

So, yes, you might have a good point there.

Yani, evet, orada iyi bir noktaya değinebilirsin.

I think so.

Bence de.

People.

İnsanlar.

Some people believe that bad luck

Bazı insanlar kötü şansın

is a punishment for a bad deed.

kötü bir eylem için bir ceza olduğuna inanırlar.

Some people believe that if a person is bad in their life,

Bazı insanlar, bir kişinin hayatında kötü olması durumunda,

that they will receive or get at some point bad luck.

bir noktada kötü şans alacağına veya alacağına inanır.

We often call this karma.

Buna genellikle karma diyoruz.

Karma.

Karma.

So there are people who believe that if you do something bad towards another person,

Bu nedenle, başka birine karşı kötü bir şey yaparsanız,

if you do something evil, or wicked,

kötülük veya kötülük yaparsanız,

then bad things will come back.

o zaman kötü şeylerin geri geleceğine inanan insanlar var.

They will come back to you.

Sana geri dönecekler.

And that is what karma is.

Ve karma budur.

And a lot of people do believe in it.

Ve birçok insan buna inanıyor.

So those are some words and phrases

Yani bunlar

connected to being lucky, having luck,

şanslı olmak, şansa sahip olmak,

looking for luck,

şans aramak,

having good luck, bad luck

iyi şansa sahip olmak,

to be fortunate or unfortunate.

şanslı veya talihsiz olmak için kötü şans ile bağlantılı bazı kelime ve ifadelerdir.

There are many words that we can use

Kullanabileceğimiz birçok kelime var

Yes, sir.

Evet efendim.

Sure.

Elbette.

Marsha asks, Are these myths?

Marsha, Bunlar efsane mi?

Well, I would say that they are superstitions.

Bunların batıl inançlar olduğunu söyleyebilirim.

Superstitions are things that people have or do.

Batıl inançlar, insanların sahip olduğu veya yaptığı şeylerdir.

There is something they do in their life.

Hayatlarında yaptıkları bir şey var.

Maybe inactivity that they believe will bring them good luck.

Belki de onlara şans getireceğine inandıkları hareketsizlik .

Of course there is the opposite.

Tabii bunun tersi de var. İyi

You can have good superstition and bad superstition.

batıl inançlara ve kötü batıl inançlara sahip olabilirsiniz.

So maybe if something happens that you believe will bring you

Yani belki de sana

bad luck is bad superstition.

kötü şans getireceğine inandığın bir şey olursa kötü bir hurafedir.

But quite often people try to do things that will bring them good luck.

Ancak çoğu zaman insanlar kendilerine şans getirecek şeyler yapmaya çalışırlar.

So there are people who believe in superstition.

Yani batıl inançlara inanan insanlar var. Palmira,

And I think that is the word that

we would use

to stop being superstitious

batıl inançlara son vermek için kullanacağımız kelimenin

is very difficult, says Palmira.

çok zor olduğunu düşünüyorum.

You are right.

I think it is hard in your everyday life not

Haklısın.

Bence günlük hayatında

to be superstitious in some way.

bir şekilde batıl inançlara kapılmamak çok zor.

There are many things that people do or they try to avoid

İnsanların yaptıkları ya da

because they believe it will bring them bad luck or good luck.

onlara şans ya da şans getireceğine inandıkları için kaçınmaya çalıştıkları pek çok şey vardır .

For example, walking under a ladder.

Örneğin, merdiven altında yürümek.

Some people believe if you walk under a ladder, it will bring you bad luck.

Bazı insanlar merdivenin altından geçmenin size uğursuzluk getireceğine inanır.

So there is a good example of something that people believe brings bad fortune,

Yani insanların kötü talih getirdiğine inandıkları bir şeyin iyi bir örneği var ,

whether it's true or not

doğru olup olmadığı

is up to you.

size kalmış.

I am about to go.

gitmek üzereyim

The rain is pouring down. It's falling outside.

Yağmur yağıyor. Dışarısı düşüyor.

It does not feel like spring today.

Bugün bahar gibi değil.

Yesterday it was beautiful.

Dün çok güzeldi.

We had a lovely day yesterday here.

Dün burada güzel bir gün geçirdik.

And today it's the opposite.

Ve bugün tam tersi.

It's raining, it's gloomy.

Yağmur yağıyor, kasvetli.

But here in the studio, everything is lovely and bright.

Ama burada, stüdyoda her şey güzel ve parlak.

I will see you on Wednesday.

Çarşamba günü görüşürüz.

I'm going to be back with you on Sunday.

Pazar günü aranızda olacağım.

So I'm here today. On Wednesday.

O yüzden bugün buradayım. Çarşamba günü.

But I will be back with you on Sunday, Sunday and Wednesday.

Ama pazar, pazar ve çarşamba günleri sizlerle birlikte olacağım.

2 p.m.

UK time is when you can find me

öğleden sonra 2

İngiltere zamanı, beni bulabileceğiniz zamandır

Christina leaves us with a very good point.

Christina bize çok iyi bir nokta bırakıyor.

The Law of Attraction.

Çekim Yasası.

I've heard of this.

Bunu duydum.

I've seen many videos on YouTube

YouTube'da

talking about the laws of attraction.

çekim yasalarından bahseden birçok video gördüm.

If you believe that good things will happen,

İyi şeylerin olacağına inanıyorsanız,

if you believe that your life will be positive, then good things will come your way.

hayatınızın olumlu geçeceğine inanıyorsanız, yolunuza güzel şeyler çıkacaktır.

That is something I have heard of.

Bu duyduğum bir şey.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

Before I go, of course I have the mystery idiom.

Gitmeden önce, elbette gizemli bir deyimim var.

Don't worry, I haven't forgotten

Merak etme, unutmadım

I haven't forgotten about the mystery idiom.

gizemli deyimi unutmadım.

Here it is.

İşte burada.

Did you think I had forgotten

about the mystery idiom?

Gizemli deyimi unuttuğumu mu düşündün?

I almost did.

Neredeyse yaptım.

I almost forgot.

Neredeyse unutuyordum.

Thank you for reminding me.

Bana hatırlattığın için teşekkür ederim.

Today's mystery idiom is

Bugünün gizemli deyimi,

push your luck.

şansını zorla.

As I mentioned earlier,

Daha önce de belirttiğim gibi, sürekli

the person who keeps trying to be lucky

şanslı olmaya çalışan kişi,

maybe they do risky things that they believe

will bring luck their way to continually do things that are dangerous or risky.

sürekli olarak tehlikeli veya riskli şeyler yapmak için şans getireceğine inandığı riskli şeyler yapabilir.

A person who always dices with danger

Her zaman tehlikeyle zar atan

or likes to take risks can be said

veya risk almayı seven bir kişinin

to be pushing their luck.

şansını zorladığı söylenebilir.

Perhaps a person who is gambling at the casino

Belki de kumarhanede kumar oynayan

and they keep going back every day,

ve her gün geri dönen bir kişi ve

and quite often they lose all their money.

oldukça sık olarak tüm paralarını kaybederler.

We might say that that person is pushing their luck.

O kişinin şansını zorladığını söyleyebiliriz.

And there it was.

Ve işte oradaydı.

Today's Mystery Idiom.

Bugünün Gizemli Deyimi.

I hope you enjoyed that.

Umarım bundan zevk almışsındır.

Time to go see one Sunday.

Bir pazar günü gidip görme zamanı.

2 p.m.

öğleden sonra 2

UK time is when I'm with you.

Birleşik Krallık zamanı, seninle olduğum zamandır.

I will put it on the screen very quickly.

Çok hızlı bir şekilde ekrana koyacağım. İşte

There it is.

burada. Seninle bir

The next time I'm with you is on Sunday from 2 p.m.

dahaki sefere pazar günü öğleden sonra 2'de.

UK time.

İngiltere saati.

Mr. Steve will be here as well.

Bay Steve de burada olacak.

He's not here today.

Bugün burada değil.

You may have noticed Mr.

Bay

Steve isn't here because he's working.

Steve'in çalıştığı için burada olmadığını fark etmişsinizdir.

Catch you later.

Sonra görüşürüz.

Take care. Enjoy the rest of your day.

Dikkatli ol. Günün geri kalanının tadını çıkar.

This is Mr.

Bu,

Duncan, in the birthplace of English, saying Thanks for joining me,

İngilizcenin doğum yerinde olan Bay Duncan,

even though the weather was not very nice.

hava çok güzel olmasa da bana katıldığınız için teşekkürler diyor.

I hope I have still brought.

Umarım hala getirmişimdir.

I hope I've brought a little bit of sunshine into your lives.

Umarım hayatınıza biraz güneş ışığı getirmişimdir .

And of course, until the next time we meet here.

Ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar.

You know what's coming next

Sırada ne olduğunu biliyorsun

Yes you do...

Evet biliyorsun...

ta ta for now.

şimdilik ta ta.