RISE and SHINE EVERYBODY! / English Addict LIVE chat & Learning / Wed 2nd FEB 2022 - with Mr Duncan

Here we are again, oh, my goodness.

Yine buradayız, aman tanrım.

These days are going by so quickly, don't you think?

Bu günler çok çabuk geçiyor değil mi? Yine

Here we are again.

buradayız.

Yes, it is another English addict.

Evet, başka bir İngiliz bağımlısı.

Extra something extra during the week, just for you.

Ekstra hafta boyunca sadece sizin için ekstra bir şey.

Here we are, live once more from the birthplace of the English language,

İşte buradayız, bir kez daha İngiliz dilinin doğduğu yerden yaşıyoruz

and I think by now, you know where it is.

ve sanırım şimdiye kadar onun nerede olduğunu biliyorsunuz.

I think so.

Bence de.

Yes, I'm coming to you live from England.

Evet, size İngiltere'den canlı olarak geliyorum.

New DVD video.

Yeni DVD videosu.

Hi, everybody.

Selam millet.

Mm-Hmm. Yes.

Mm-Hmm. Evet.

How are you today? Are you okay?

Bugün nasılsın? İyi misin?

I hope so. Are you happy?

Umarım. Mutlu musun?

Do you have a smile on your face right now?

Şu an yüzünüzde bir gülümseme var mı?

If you don't, we are all going to smile now

Eğer yapmazsan,

together after 3123. Hmm.

3123'ten sonra hep birlikte güleceğiz. Hmm.

Yeah.

Evet.

Can't be bad.

Kötü olamaz.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

My name is Duncan. I talk about English.

Benim adım Duncan. İngilizce hakkında konuşuyorum.

I love English.

İngilizceyi seviyorum.

You might say that I am one of those an English addict,

Benim de o İngiliz bağımlılarından biri olduğumu söyleyebilirsin

and I have a feeling that you might be as well.

ve senin de öyle olabileceğine dair bir his var içimde.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Then, yes, I talk about English.

Sonra, evet, İngilizce hakkında konuşuyorum.

I love the English language.

İngilizce dilini seviyorum.

I've been doing this for ever such a long time.

Bunu çok uzun zamandır yapıyorum.

I know I haven't mentioned this for a while, but I've been doing this for over

Bundan bir süredir bahsetmediğimi biliyorum ama bunu

15 years on YouTube.

YouTube'da 15 yılı aşkın süredir yapıyorum.

I remember many years ago starting my YouTube

Yıllar önce,

channel when I was still working in China.

hala Çin'de çalışırken YouTube kanalımı başlattığımı hatırlıyorum.

And here I am over 15 years later,

Ve 15 yıldan fazla bir süre sonra buradayım,

standing here, live, talking to you.

buradayım, sizinle canlı olarak konuşuyorum.

When I started doing this way back in 2006, there was no live streaming.

2006'da bu şekilde yapmaya başladığımda canlı yayın yoktu.

It didn't exist.

Yoktu.

The technology wasn't around.

Teknoloji ortalıkta yoktu.

You could not live stream on YouTube in 2006.

2006'da YouTube'da canlı yayın yapamıyordunuz.

But over the years, the technology has improved.

Ancak yıllar içinde teknoloji gelişti.

I'm not sure if my content has improved.

İçeriğimin geliştiğinden emin değilim.

I don't know if the things I do

Yaptığım şeyler

have got better, but at least I try my best.

düzeldi mi bilmiyorum ama en azından elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.

Anyway, here we are, and now we know what it's all about.

Her neyse, işte buradayız ve artık ne hakkında olduğunu biliyoruz.

Yes, we have made it to the middle of another week

Evet, günlerden Çarşamba olduğu için bir haftanın daha ortasına geldik

because it is Wednesday.

.

Beep beep, beep, beep, beep, beep, beep,

Bip bip, bip, bip, bip, bip, bip,

beep, empty, typically BJP deputy PD PDP dude.

bip, boş, tipik olarak BJP vekili PD PDP ahbap.

I'm so glad to see that

so many of you have a smile on your face today.

Bugün bir çoğunuzun yüzünün güldüğünü gördüğüme çok sevindim.

It's nice.

Bu iyi.

I think there's nothing wrong with smiling.

Bence gülümsemekle ilgili yanlış bir şey yok.

Some people might give you a strange look.

Bazı insanlar size garip bir bakış atabilir.

I love walking around with a smile on my face.

Yüzümde bir gülümsemeyle dolaşmayı seviyorum.

It always confuses people

because they don't know why you are happy.

Neden mutlu olduğunuzu bilmedikleri için insanların kafasını hep karıştırır. Hiçbir

They have no idea.

fikirleri yok.

But sometimes that smile on your face

Ama bazen yüzünüzdeki o gülümseme

can make other people also feel happy.

diğer insanları da mutlu edebilir.

Maybe they needed to see someone else

Belki de

smiling at them to make their day extra special.

günlerini ekstra özel kılmak için onlara gülümseyen başka birini görmeleri gerekiyordu.

So remember that next time you're walking around, keep

Bu yüzden, bir dahaki sefere etrafta dolaşırken,

that smile upon your face as you walk amongst the human race. You?

insan ırkı arasında yürürken o gülümsemeyi yüzünüzde eksik etmeyin. Sen?

You never know.

Asla bilemezsin.

You might change a person's day completely

Bir insanın gününü,

or even their life.

hatta hayatını tamamen değiştirebilirsiniz.

Who knows?

Kim bilir?

It's a very strange day, I will be honest with you.

Çok garip bir gün, sana karşı dürüst olacağım.

It feels like spring is in the air.

Havada bahar varmış gibi hissettiriyor.

However,

Bununla birlikte,

it is also incredibly warm

aynı zamanda inanılmaz derecede sıcak

twelve degrees twelve Celsius.

on iki derece on iki Santigrat.

Today, the temperature outside my window and here is another view.

Bugün, penceremin dışındaki sıcaklık ve işte başka bir manzara.

I know a lot of people like to see the view from my window.

Birçok insanın penceremden manzarayı görmekten hoşlandığını biliyorum.

They always say, Mr.

Her zaman Bay

Duncan, we love to see the view from your window.

Duncan, pencerenizden manzarayı görmeyi çok seviyoruz derler.

So there it is twelve degrees twelve Celsius.

Yani orada on iki derece on iki Santigrat.

For those who like to be modern

Modern ve hassas olmayı sevenler için

and precise, so there it is.

, işte burada. Şu

That is the view outside the window right now.

anda pencerenin dışındaki manzara bu.

I could I could have gone outside today.

Bugün dışarı çıkabilirdim.

I did think about doing my live stream outside, but I wasn't sure

Canlı yayınımı dışarıda yapmayı düşündüm ama emin olamadım

because there is a little bit of noise going on at the moment.

çünkü şu anda biraz gürültü oluyor .

Near where I live, so I decided not to, but it is warm enough.

Yaşadığım yere yakın, bu yüzden yapmamaya karar verdim, ama yeterince sıcak.

I can't believe it.

inanamıyorum

Today is warm enough to go outside in

Bugün

just your T-shirt and shorts.

sadece tişört ve şortla dışarı çıkacak kadar sıcak.

Incredible.

İnanılmaz.

So we are having a very nice, warm day today.

Dolayısıyla bugün çok güzel, sıcak bir gün geçiriyoruz.

We also have the live chat, of course.

Tabii ki canlı sohbetimiz de var.

Today we are looking at a subject that we started looking at on Sunday,

Bugün, Pazar günü incelemeye başladığımız bir konuya bakıyoruz,

but we ran out of time because

ancak zamanımız tükendi çünkü

Mr Steve kept talking all the time.

Bay Steve sürekli konuşuyordu.

He loves talking and apparently you love

O konuşmayı seviyor ve görünüşe göre sen de

listening to Mr Steve telling his stories.

Bay Steve'in onun hikayelerini anlatmasını dinlemeyi seviyorsun.

So we will have more of Mr Steve next Sunday.

Bu yüzden önümüzdeki Pazar Bay Steve'den daha çok yer alacağız.

But of course, we have subjects to look at,

Ama elbette

including the stages of age.

yaş evreleri dahil bakmamız gereken konularımız var.

So today we are looking at adult hood.

Yani bugün yetişkin kaputuna bakıyoruz.

So on Sunday, we looked at childhood.

Böylece Pazar günü çocukluğa baktık.

Today we are looking at adult hood

Bugün

words connected to that.

bununla bağlantılı yetişkin kapüşonlu kelimelere bakıyoruz.

We also have some strange English words to look at.

Ayrıca bakmamız gereken bazı garip İngilizce kelimeler de var.

As you know, I love English, and sometimes

Bildiğiniz gibi İngilizceyi seviyorum ve bazen

the English language can be a little bit

İngilizce biraz

strange.

garip olabiliyor.

It really can.

Gerçekten yapabilir.

So we are doing that as well.

Dolayısıyla biz de bunu yapıyoruz.

Of course, we have the live chat.

Tabii ki, canlı sohbetimiz var.

It wouldn't be a live stream without you on the live chat.

Canlı sohbette siz olmadan canlı yayın olmaz.

Hello to everyone.

Herkese merhaba.

And I wonder who is first today?

Ve merak ediyorum bugün kim birinci?

Who is first?

İlk kim?

Oh, we have someone new.

Oh, yeni biri var.

Hmm. Hello to render

Hmm. Merhaba,

Fo Z Runda Pharmacy.

Fo Z Runda Eczanesini işlemek için.

I hope I pronounce your name right.

Umarım adını doğru telaffuz ederim.

Hello, render. Guess what?

Merhaba render. Ne oldu?

You are first on today's live chat.

Bugünkü canlı sohbette birincisiniz.

Very nice.

Çok güzel.

In fact, I think that deserves a fancy pants.

Aslında, bunun havalı bir pantolonu hak ettiğini düşünüyorum.

Okay, that's enough.

Tamam, bu kadar yeter.

Did you like my jazz hands, by the way?

Bu arada caz ellerimi beğendin mi?

That's a new thing I'm introducing when I'm doing my fancy pants.

Süslü pantolonumu giyerken tanıttığım yeni bir şey bu.

I will do my jazz hands as a show of my appreciation.

Takdirimin bir göstergesi olarak caz ellerimi yapacağım.

So well done.

Aferin. Bugün hepiniz

Congratulations to to run the Runda Fauzi

Runda Fauzi'yi yönettiğiniz için tebrikler

you all first today.

.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

We also have betrayers. We have tests.

Bizim de hainlerimiz var. Testlerimiz var.

Hello, V8's, I'm afraid you are not first today,

Merhaba V8'ler, korkarım bugün birinci değilsiniz

but maybe you were very close.

ama belki de çok yaklaşmıştınız.

Perhaps you were very close to being first.

Belki de birinci olmaya çok yakındın.

We also have betrayers, palmira.

Bizim de hainlerimiz var palmira.

We also have a Zika.

Bizim de Zika'mız var.

We have Beatrice.

Beatrice'imiz var. Daha

We have more one

bir tane daha var

more one.

.

Hello to you as well.

Sana da merhaba.

Thanks for joining me today.

Bugün bana katıldığın için teşekkürler.

Also, Fernando, oh,

Ayrıca Fernando, ah, bir

we also have Luis Mendez.

de Luis Mendez'imiz var.

He's here today.

Bugün burada.

Hello, Louis.

Merhaba Louis.

I've got some photographs to show in a few moments from Louis.

Louis'den birkaç dakika sonra göstermem gereken bazı fotoğraflar var.

Also, can you believe I had a big surprise this morning?

Ayrıca, bu sabah büyük bir sürprizim olduğuna inanabiliyor musun?

I received an email from one of my viewers with some incredible news.

İzleyicilerimden birinden inanılmaz haberler içeren bir e-posta aldım .

Some think that I don't think has ever happened before.

Bazıları daha önce hiç olmadığını düşündüğümü düşünüyor.

In my life, someone has written a song all about me

Hayatımda biri benim

and also Mr.

ve ayrıca Bay

Steve.

Steve hakkında bir şarkı yazdı.

And there he is.

Ve işte orada.

Thank you very much to Paolo.

Paolo'ya çok teşekkür ederim.

Hello, Paolo. Are you watching today?

Merhaba Paolo. Bugün izliyor musun?

I was watching your video this morning singing your song

Videonuzu bu sabah

dedicated to not only myself, but also Mr.

sadece kendime değil,

Steve and the English lessons

Steve Bey'e ve

that I've been doing for the past 15 years.

15 yıldır yaptığım İngilizce derslerine adadığınız şarkıyı söylerken izliyordum.

So thank you very much.

Bu yüzden çok teşekkür ederim.

I will play your song on Sunday.

Pazar günü senin şarkını çalacağım.

So when you join me on Sunday, I will play Paolo's song.

Pazar günü bana katıldığınızda, Paolo'nun şarkısını çalacağım.

I haven't been able to put it into my computer yet, but I have a photograph there.

Henüz bilgisayarıma koyamadım ama orada bir fotoğrafım var. Bu sabah dinlediğim

Thank you very much, Paolo, for your wonderful song

harika şarkın için çok teşekkür ederim Paolo

that I listen to this morning.

.

Very good and very nice. Thank you.

Çok iyi ve çok güzel. Teşekkür ederim.

I must say I've never had

Söylemeliyim ki

anyone write a song about me before, ever.

daha önce hiç kimse benim hakkımda şarkı yazmadı, hiç.

So yeah, that's quite incredible.

Yani evet, bu oldukça inanılmaz.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Who else is on the live chat today?

Bugün canlı sohbette başka kimler var?

We also have a Mega Mega is here.

Bizde de bir Mega Mega var.

Hello to you as well.

Sana da merhaba.

If it is your first time now,

Şimdi ilk kez iseniz,

the reason why I mention this is because on Sunday, I noticed

bundan bahsetmemin nedeni, Pazar günü

that we had a lot of new visitors on my live chat.

canlı sohbetimde birçok yeni ziyaretçimiz olduğunu fark etmemdir.

So if it is your first time, please say, Mr.

Bu yüzden, eğer ilk seferinizse, lütfen söyleyin, Bay

Duncan, it is my first time.

Duncan, bu benim ilk seferim.

Please let me know and I will say hello to you.

Lütfen bana bildirin, size merhaba diyeceğim.

Hello to Charlie.

Charlie'ye merhaba.

Hello, Charlie.

Merhaba Charlie.

I can see from your little icon

Küçük ikonundan

that you are a fan of Charlie Chaplin.

Charlie Chaplin hayranı olduğunu görebiliyorum.

Very nice.

Çok güzel.

Charlie Chaplin.

Charlie Chaplin.

Hello UK and Mr. Duncan.

Merhaba Birleşik Krallık ve Bay Duncan.

Thank you very much for joining me here today.

Bugün burada bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

This is my mid-week live stream.

Bu benim hafta ortası canlı yayınım.

Of course, I am also with you on Sunday as well.

Tabii ki Pazar günü de sizlerleyim.

Don't forget, you can also find me here

Unutma,

on Sunday from 2:00 p.m.

Pazar günü saat 14:00'ten itibaren beni burada da bulabilirsin.

UK time.

İngiltere saati.

English addict live so

İngiliz bağımlısı

not only on Wednesday, but also on

sadece Çarşamba günü değil,

Sunday as well for two hours on Sunday.

Pazar günü de Pazar günü iki saat boyunca yaşıyor.

Not only myself but also Mr Steve.

Sadece ben değil, aynı zamanda Bay Steve.

He will be here as well.

O da burada olacak.

Hello, Annie.

Merhaba Annie.

Hello. Also, happy life.

Merhaba. Ayrıca mutlu bir hayat.

That's what you need.

İhtiyacın olan şey bu.

You see, you need a happy life. You need something.

Görüyorsun, mutlu bir hayata ihtiyacın var. Bir şeye ihtiyacın var.

You need to have something in your life to give you purpose, but also something that makes you happy.

Hayatında sana bir amaç verecek ama aynı zamanda seni mutlu edecek bir şeye ihtiyacın var. Bu

So I hope by watching this and improving your English at the same time,

yüzden umarım bunu izleyerek ve aynı zamanda İngilizcenizi geliştirerek

I will also bring a little bit of joy and happiness as well.

biraz neşe ve mutluluk da getiririm.

I really do.

Gerçekten yaptım.

Hello.

Merhaba.

Also to

Ayrıca

now I've got someone here

şimdiye kadar burada canlı sohbette biri var

on the live chat, but I can't read your name because it is.

ama ismini okuyamıyorum çünkü öyle.

It looks like Cyrillic, and I can't read that.

Kiril alfabesine benziyor ve bunu okuyamıyorum.

Unfortunately, I might try to translate that in a moment

Ne yazık ki,

to see if I can actually read it.

gerçekten okuyup okuyamayacağımı görmek için birazdan çevirmeye çalışabilirim.

We also have Anna Vera.

Anna Vera'mız da var.

Hello to you as well, Mohammed Alala.

Sana da merhaba Muhammed Alala.

I heard about you on Twitter.

Seni Twitter'da duydum.

Really?

Gerçekten mi?

So it would appear on Sunday

Öyle görünüyor ki Pazar günü

someone had recommended me on Twitter,

birisi beni Twitter'da tavsiye etmişti

and that's why we had a lot of people joining for the first time.

ve bu yüzden ilk kez katılan çok sayıda insan oldu .

Happy Life says it is my first time here.

Happy Life buraya ilk defa geldiğimi söylüyor.

Well, congratulations.

Tebrikler.

Welcome to my big English family.

Büyük İngiliz aileme hoş geldiniz.

This is the biggest English corner.

Burası en büyük İngiliz köşesi. Dünyanın

The biggest, the largest English corner

en büyük, en büyük İngiliz köşesi

in the world because it is not only here

çünkü sadece canlı burada değil

live, but also I'm here

, ben de buradayım

and you are here as well all around the world.

ve siz de dünyanın her yerinde buradasınız.

Valentin says

Valentin,

We definitely need someone like you, Mr Duncan.

sizin gibi birine kesinlikle ihtiyacımız olduğunu söylüyor, Bay Duncan.

Thank you very much. Well, I try my best.

Çok teşekkür ederim. Pekala, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum.

That's all I can do, really.

Tüm yapabileceğim bu, gerçekten.

I can't.

Yapamam.

I can never do more than my best.

Asla elimden gelenin fazlasını yapamam.

I can try my hardest.

elimden geleni yapabilirim.

I can try to be as good as I can,

Elimden geldiğince iyi olmaya çalışabilirim

but still, it's the same thing.

ama yine de aynı şey. Tek

All I can do is my best.

yapabileceğim elimden gelenin en iyisini yapmak. E

Hello to.

merhaba.

Oh, Beatriz is here as well, Paolo.

Oh, Beatriz de burada, Paolo.

Paolo, I like your present.

Paolo, hediyeni beğendim.

I love it very much and I will be playing that on Sunday.

Onu çok seviyorum ve bunu Pazar günü oynayacağım. Bu

So next Sunday, I will play the song that Paolo has has written

yüzden önümüzdeki Pazar, Paolo'nun yazdığı

and also has sung just for us.

ve sadece bizim için söylediği şarkıyı çalacağım.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

It's very nice of you today.

Bugün çok güzelsin. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki

As you may have noticed from my thumbnail

küçük resmimden de fark etmiş olabileceğiniz gibi

in the United States,

,

it is Groundhog Day, a special day.

bugün Groundhog Day, özel bir gün.

This is where people find out whether winter

İnsanlar kışın

is going to continue for another six weeks or not.

altı hafta daha devam edip etmeyeceğini burada öğreniyor.

And it is called Groundhog Day.

Ve buna Groundhog Günü denir.

It is also the title of a very popular movie

Aynı zamanda

starring Bill Murray and Andie MacDowell,

a very big film many years ago.

yıllar önce çok büyük bir film olan Bill Murray ve Andie MacDowell'in oynadığı çok popüler bir filmin adıdır.

I think it was from the IRA.

Sanırım IRA'dandı.

I always want to say the 1980s, but I don't think it was.

Hep 1980'ler demek isterdim ama öyle olduğunu sanmıyorum.

I think Groundhog Day was actually made in the early 1990s.

Bence Groundhog Day aslında 1990'ların başında yapıldı.

I might be wrong there, but at least it is the end of the 1980s.

Orada yanılıyor olabilirim ama en azından 1980'lerin sonu.

But a good film all the same.

Ama her şeye rağmen iyi bir film.

But yes, we have.

Ama evet, bizde var.

We have some breaking news coming through now,

Şu anda gelen bazı son dakika haberlerimiz var,

some breaking news on this Groundhog Day.

bu Groundhog Günü'nde bazı son dakika haberlerimiz var.

And of course, every year, the residents of a place called

Ve tabii ki her yıl Gobblers Knob denilen gerçek bir yerin sakinleri

Gobblers Knob, which is a real place.

.

By the way. I didn't make that up.

Bu arada. Bunu ben uydurmadım.

I'm not being rude or disgusting,

Kaba ya da tiksindirici değilim

but the people of Gobblers knob always wait on February

ama Gobblers topuzundakiler her zaman

the second for the little groundhog to come out of the ground.

2 Şubat'ta küçük köstebeğin yerden çıkmasını beklerler.

And if the groundhog sees its shadow,

Dağ sıçanı gölgesini görürse,

it means there will be another six weeks of winter.

altı hafta daha kış olacak demektir.

But if he doesn't see his shadow, then

Ancak gölgesini görmezse,

winter has come to an end

kış sona ermiştir

and spring will start straight away or earlier than usual.

ve bahar hemen veya her zamankinden daha erken başlayacaktır.

So let's have a look, shall we?

Öyleyse bir bakalım, olur mu?

Because apparently we've had the news come through.

Çünkü görünüşe göre haberler bize ulaştı.

Just a few moments ago, apparently.

Görünüşe göre sadece birkaç dakika önce.

Yes, it is.

Evet öyle.

Breaking news, everyone.

Son dakika haberi millet.

What has happened?

Ne oldu?

Has the groundhog seen its shadow or not?

Köstebek gölgesini gördü mü görmedi mi?

Well, let's find out.

Hadi öğrenelim.

Come on.

Hadi.

Oh dear.

Ah hayatım.

It would appear that

Görünüşe göre

in the United States, they are going to have

Amerika Birleşik Devletleri'nde

six more weeks of winter,

altı hafta daha kış olacak,

which means that the little groundhog

bu da küçük dağ sıçanının

actually saw its own shadow.

aslında kendi gölgesini gördüğü anlamına geliyor.

It actually saw its shadow.

Aslında gölgesini gördü.

Which means there is six more weeks of winter.

Bu da altı hafta daha kış olduğu anlamına geliyor.

Fortunately, it doesn't apply here,

Neyse ki, burada geçerli değil,

so it's not here in the UK.

dolayısıyla burada, Birleşik Krallık'ta değil.

So, so that's good news,

Yani bu iyi bir haber,

because it really does feel as if winter has already come to an end.

çünkü gerçekten kış çoktan sona ermiş gibi hissettiriyor.

Apparently, we've just had here in England

Görünüşe göre, İngiltere'de uzun yıllardır en

the sunniest and driest

güneşli ve en kurak

January for many, many years.

Ocak ayını yaşıyoruz.

So it has been a very

Yani çok

warm, mild and

sıcak, hafif ve

I suppose I should also say

sanırım kuru da demeliyim

dry as well.

.

So January was a very dry month indeed.

Yani Ocak gerçekten de çok kurak bir aydı.

So that's what's happening in the US, say this morning as the little groundhog

Demek ABD'de olan bu, diyelim ki bu sabah küçük köstebek

came out of the ground

yerden çıktı

and he saw his shadow,

ve gölgesini gördü,

which means in the US say they have to,

bu da ABD'de

they have to endure another six weeks of winter.

altı hafta daha kışa katlanmak zorunda olduklarını söylüyor.

I wonder if it also refers to lockdown.

Kilitlenme anlamına da gelip gelmediğini merak ediyorum.

Maybe they could have a little groundhog that comes out of the ground

Belki de

to decide whether they'll be another six weeks of lockdown.

altı haftalık bir karantina daha olup olmayacağına karar vermek için yerden çıkan küçük bir köstebek olabilir.

Maybe you could have a little Dr.

Belki küçük bir Dr.

Ritchie come out of the ground and go

Ritchie'nin yerden kalkıp

six more weeks of lockdown, baby.

altı hafta daha tecritte kalmasını sağlayabilirsin bebeğim.

I don't know.

Bilmiyorum.

Maybe, maybe not.

Belki, belki değil.

Anyway, we all live today, and as you know, I love receiving your photographs.

Her neyse, bugün hepimiz yaşıyoruz ve bildiğiniz gibi fotoğraflarınızı almayı seviyorum.

I love receiving your emails.

E-postalarını almayı seviyorum.

Can I say thank you to

Magdalena'ya teşekkür edebilir miyim

Magdalena?

?

Hello, Magdalena, who came to the UK in 2017 and.

Merhaba, 2017'de İngiltere'ye gelen Magdalena ve.

During this time, you saw some lovely old English castles and beautiful gardens.

Bu süre zarfında, bazı güzel eski İngiliz kaleleri ve güzel bahçeler gördünüz. Magdalena,

You spent one day in London, then one in Canterbury

Londra'da bir gün, ardından Canterbury'de bir gün

and one day on the south coast

ve İngiltere'nin güney kıyısında bir gün geçirdiniz diye

of England, Magdalena writes.

yazıyor.

We tried all sorts of English beer.

Her türlü İngiliz birasını denedik.

Oh, I see, I'm sure you did.

Oh, anlıyorum, eminim görmüşsündür. Benim de yaşadığım bölgede çok

We have some lovely local beer

güzel yerel biralarımız var

in the area where I live as well.

.

We tried all sorts of English beer and we also had

Her çeşit İngiliz birasını denedik ve ayrıca

some fish and chips.

balık ve patates kızartması da yedik.

Thank you, Magdalena.

Teşekkürler, Magdalena.

And to answer your final question,

Ve son sorunuzu cevaplamak için,

has Mr Steve found some running shoes?

Bay Steve koşu ayakkabısı buldu mu?

I can tell you now that he has.

Şimdi sahip olduğunu söyleyebilirim.

Mr Steve has some lovely new running shoes

Bay Steve'in çok güzel yeni koşu ayakkabıları var ve

that literally, as I started my live stream today,

kelimenin tam anlamıyla, bugün canlı yayınımı başlattığımda,

Mr Steve was in the kitchen cleaning his new running shoes.

Bay Steve mutfakta yeni koşu ayakkabılarını temizliyordu.

Can you believe that?

Buna inanabiliyor musun?

Also, I've had a lovely message

Ayrıca Arjantin'in bir kısmıyla ilgili güzel bir mesaj da aldım

come through as well concerning

part of Argentina.

.

Would you like to have a look?

Bir göz atmak ister misin? İşte

So there it is.

orada.

If you look in the centre of the screen, you will see a place called Miramar.

Ekranın ortasına bakarsanız Miramar diye bir yer göreceksiniz.

And this is a place that Sandra

Burası da Sandra

Sandra Gonzalez often visits.

Sandra Gonzalez'in sık sık ziyaret ettiği bir yer.

Apparently, Sandra used to visit this place with her family,

Görünüşe göre Sandra, ailesiyle birlikte burayı ziyaret ederdi

but now she goes there to remember her family.

ama şimdi ailesini anmak için oraya gidiyor.

It always brings back lots of lovely memories and also some lovely photographs as well.

Her zaman birçok güzel anıyı ve ayrıca bazı güzel fotoğrafları da geri getirir.

So thank you very much.

Bu yüzden çok teşekkür ederim.

So this is a place called Miramar Miramar,

Burası Miramar Miramar adlı bir yer

and it is on the I think it's the East Coast

ve sanırım

south of Sao Paulo, and here is another one.

Sao Paulo'nun güneyindeki Doğu Sahili'nde ve işte bir tane daha.

This is Sandra's dock.

Burası Sandra'nın iskelesi.

Isn't that amazing?

Bu harika değil mi?

I'm just trying to work out what type of dog that is.

Ne tür bir köpek olduğunu çözmeye çalışıyorum.

I think it's a bulldog, maybe even a British bulldog.

Bence bu bir buldog, hatta belki bir İngiliz buldozer.

I think it might be.

Ben bunun olabileceğini düşünüyorum.

Am I right, Sandra?

Haklı mıyım Sandra?

Am I right?

Haklı mıyım?

Is your dog a British bulldog?

Köpeğiniz bir İngiliz buldogu mu?

And also another photograph sent by Sandra.

Ve ayrıca Sandra tarafından gönderilen başka bir fotoğraf.

Very nice looking at the not only the beach,

Sadece plaja değil,

but also the buildings as well in the distance.

aynı zamanda uzaktaki binalara da bakmak çok güzel.

So apparently, Miramar is a popular

Görünüşe göre, Miramar popüler bir

holiday holiday destination.

tatil tatil beldesidir.

And Sandra goes there quite often.

Ve Sandra oraya oldukça sık gider.

We also have some photographs from Lewis as well.

Ayrıca Lewis'ten de bazı fotoğraflar var.

Louis Mendez, thank you very much.

Louis Mendez, çok teşekkür ederim.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Some more photographs from Lewis.

Lewis'ten birkaç fotoğraf daha.

And yes, you can really tell that spring is in the air.

Ve evet, baharın havada olduğunu gerçekten söyleyebilirsin.

Also in France, walking around the park, just so

Ayrıca Fransa'da, parkta dolaşırken,

you see, I've actually pronounced it correct today.

bakın, bugün gerçekten doğru telaffuz ettim.

Also, another photograph from Louis.

Ayrıca, Louis'den başka bir fotoğraf.

Let's have a look at this one.

Buna bir göz atalım.

Very nice.

Çok güzel.

Very nice.

Çok güzel.

Although I can see in that photograph there are a lot of grey skies.

O fotoğrafta görebilsem de çok fazla gri gökyüzü var.

The clouds look a little bit angry.

Bulutlar biraz kızgın görünüyor.

Dare I say.

Cesaret ediyorum.

And finally, one more photograph from Louis.

Son olarak, Louis'den bir fotoğraf daha.

Oh yes, I do like that shot.

Ah evet, bu çekimi beğendim.

I have to be honest, Louis.

Dürüst olmalıyım Louis.

I do like that picture.

O resmi beğendim.

I think that might be my favourite picture.

Sanırım en sevdiğim resim bu olabilir.

I don't know why, but I love walking down paths,

Neden bilmiyorum ama patikalarda yürümeyi seviyorum, iki yanında bir

long paths that have lots of trees

sürü ağaç olan uzun patikalarda

lined on each side.

.

So this looks like an arboretum.

Yani burası bir arboretuma benziyor.

I would probably describe

Muhtemelen

this particular place as an arboretum.

bu özel yeri bir arboretum olarak tanımlardım.

Would I be right in saying that?

Bunu söylemekte haklı mıyım?

And finally, this is the local museum in the same area

Ve son olarak, bu,

where apparently they are having a special exhibition

görünüşe göre,

for is it Lewis Libby, the 14th

14. Lewis Libby

and also Napoleon, the third

ve ayrıca

who apparently escaped to England.

görünüşe göre İngiltere'ye kaçan üçüncü Napolyon için özel bir sergi düzenledikleri aynı bölgedeki yerel müze.

So I didn't actually realise that.

Yani aslında bunun farkında değildim.

So maybe somewhere in England

Yani belki İngiltere'de bir yerlerde

or maybe the UK, perhaps Napoleon.

veya belki Birleşik Krallık'ta, belki Napolyon.

The third is buried somewhere.

Üçüncüsü bir yere gömülür.

His resting place is somewhere in this country.

Dinlendiği yer bu ülkede bir yer.

Thank you once again to Louis Mendez.

Louis Mendez'e bir kez daha teşekkür ederim.

Yes. Beatrice also enjoys your your picture with.

Evet. Beatrice de senin resminle eğleniyor.

A beautiful tree.

güzel bir ağaç

He's going down a path.

Bir yola giriyor.

It looks like a very long footpath

Çok uzun bir patika gibi görünüyor

and lots of trees on either side.

ve her iki yanında da çok sayıda ağaç var.

It looks very nice. In fact,

Çok güzel görünüyor. Aslında

we are having longer days, by the way,

günlerimiz uzuyor bu arada

the days are slowly getting longer.

günler yavaş yavaş uzuyor.

I don't know about where you are, but

Neredesin bilmiyorum ama

the days are now slowly getting longer

as we head towards the end of winter and spring.

kış ve baharın sonuna doğru yol alırken artık günler yavaş yavaş uzuyor.

Next month,

Önümüzdeki ay

the weather will change.

hava değişecek.

As March arrives, we will have much better weather.

Mart ayı geldiğinde çok daha güzel havalara sahip olacağız.

Also, it means that the daylight will become longer.

Ayrıca, gün ışığının daha uzun olacağı anlamına gelir.

I don't know about you, but I can't wait.

Sizi bilmem ama ben sabırsızlanıyorum.

I really can't wait for the nice weather to arrive.

Güzel havaların gelmesini gerçekten sabırsızlıkla bekliyorum.

I hope you are feeling good today.

Umarım bugün iyi hissediyorsundur.

This is English addict.

Bu İngiliz bağımlısı.

We are alive.

Hayattayız. Biraz sonra

We are looking at some strange English words a little bit later on.

bazı garip İngilizce kelimelere bakacağız . Yetişkinliğin yaşlanmasına

We also have some words connected to adulthood getting older.

bağlı bazı sözlerimiz de var .

It is not necessarily

Bu mutlaka

a depressing subject.

iç karartıcı bir konu değildir. Yaşlanmaktan bahsederken

You can have a little bit of humour as well,

biraz mizah, biraz da eğlence olabilir

a little bit of fun when you are talking about getting older.

.

All of that coming up later on.

Bunların hepsi daha sonra ortaya çıkıyor.

But first, here is an excerpt from one of my full English lessons,

Ama önce, tam İngilizce derslerimden birinden bir alıntı,

giving you the opportunity to see what I do here

size burada YouTube'da ne yaptığımı görme fırsatı veriyor

on YouTube.

.

Hi, everybody.

Selam millet.

This is Mr. Duncan in England.

Ben İngiltere'den Bay Duncan.

How are you?

Nasılsın?

Oh, wait, there a moment.

Oh, bekle, bir an var.

Something's wrong here.

Burada bir şeyler yanlış. İşte

Oh, there you are.

buradasın.

I'm very sorry.

Çok üzgünüm.

I was facing the wrong way.

Yanlış yöne bakıyordum.

I had my back to you.

sırtım sana dönüktü

Well, here we are once again with another edition of Mr.

Pekala, bir kez daha Bay Duncan'ın tam İngilizce'sinin başka bir baskısı ile karşınızdayız

Duncan's full English.

.

Yes. Another serving of piping

Evet. Sıcak İngilizce'nin bir porsiyonu daha servis edilmek

hot English is about to be served.

üzere. O

So please take your seats and let the full English soiree begin.

yüzden lütfen yerlerinize oturun ve tam İngiliz suaresi başlasın.

Oh, by the way, soiree is a French word,

Bu arada, suare Fransızca bir kelimedir,

meaning evening meal or social gathering.

akşam yemeği veya sosyal toplantı anlamına gelir.

Can you see what sort of day it is here?

Burada nasıl bir gün olduğunu görebiliyor musun?

The weather today is cold and icy.

Bugün hava soğuk ve buz gibi.

There is frost on the ground and the air is frigid.

Yerde don var ve hava soğuk.

The word frigid means cold.

Frigid kelimesi soğuk demektir.

It can also be used to describe a person who is unemotional and cold hearted.

Ayrıca duygusuz ve soğuk kalpli bir kişiyi tanımlamak için de kullanılabilir .

If a person shows no affection towards others in any way

Bir kişi herhangi bir şekilde başkalarına sevgi göstermiyorsa

or seems distant and uninterested in making friends,

veya mesafeli görünüyorsa ve arkadaş edinmekle ilgilenmiyorsa,

we can say that they are frigid.

o kişinin soğuk olduğunu söyleyebiliriz.

The word refrigerator derives from the word frigid,

Buzdolabı kelimesi frigid kelimesinden,

and the word frigid derives from the Latin word

frigid kelimesi ise Latince soğuk konuşma kelimesinden türemiştir.

for cold talking, of which

there is a harsh frost on the ground here today,

Bugün burada zeminde nemin donması sonucu oluşan sert bir ayaz söz konusudur

which is caused by moisture freezing on the surface of the ground.

.

Today is a chilly day.

Bugün soğuk bir gün.

It's an icy warm.

Buz gibi bir sıcak.

It's nippy.

Güzel.

It's colder than the Penguins breakfast.

Penguenlerin kahvaltısından daha soğuk.

If I was given the choice

Bana

between being hot or feeling cold,

sıcak olmak veya üşümek arasında bir seçim hakkı verilseydi,

I know which one I would choose, I'm not a fan of the cold weather.

hangisini seçeceğimi biliyorum, soğuk havanın hayranı değilim.

I find going out on a freezing day tiring.

Dondurucu bir günde dışarı çıkmayı yorucu buluyorum.

Your body uses up much more energy

Vücudunuz soğukken çok daha fazla enerji harcar

when it is cold, so you get tired easily.

, bu nedenle kolayca yorulursunuz.

Your hands and feet become numb.

Elleriniz ve ayaklarınız uyuşur.

And if there is a cold wind to, then your face will freeze

Ve eğer soğuk bir rüzgar varsa, o zaman yüzün

to the point where you cannot speak.

konuşamayacak kadar donar.

Oh yes, I'm very sure that if I was given the choice,

Ah evet, eminim ki seçme şansım olsaydı, her seferinde

I would always choose a hot day over a cold one

soğuk bir gün yerine sıcak bir günü seçerdim

every time.

.

Whilst walking out on a day like this,

Böyle bir günde dışarı çıkarken mutlaka

you are bound to come across some patches of ice,

buz parçalarına rastlarsınız,

you might even find a frozen area such as a pool or lake.

hatta havuz veya göl gibi donmuş bir alan bile bulabilirsiniz.

There is an idiom in English that relates to ice.

İngilizce'de buzla ilgili bir deyim vardır.

If a person is doing something that might get them into trouble,

Bir kişi başını belaya sokacak bir şey yapıyorsa

we can say that they are skating on thin ice

ince buz üzerinde kayıyor

or treading on thin ice.

veya ince buz üzerinde yürüyor diyebiliriz.

This person is running the risk of being punished.

Bu kişi cezalandırılma riskini taşıyor.

They are tempting fate by doing something dangerous or risky.

Tehlikeli veya riskli bir şey yaparak kaderi cezbediyorlar.

The boss has noticed that you keep coming in late for work.

Patron, işe geç gelmeye devam ettiğinizi fark etti .

You are really skating on thin ice.

Gerçekten ince buz üzerinde kayıyorsunuz.

Hello, Sue Cat,

Merhaba Sue Cat,

there it was one of my full English lessons,

tam İngilizce derslerimden biriydi

and of course, you can find all of my lessons on my YouTube channel.

ve tabii ki tüm derslerimi YouTube kanalımda bulabilirsiniz.

And also, there is a playlist underneath

Ayrıca, bu videonun altında bir oynatma listesi

this video as well.

de var.

Yes, of course I saw you.

Evet, tabii ki seni gördüm.

Of course I noticed you, I see everything on the live chat.

Tabii ki seni fark ettim, canlı sohbette her şeyi görüyorum.

Well, OK, not always.

Tamam, her zaman değil.

I don't always see everything that happens.

Olan her şeyi her zaman göremiyorum.

But I did notice that Sue Cat was here.

Ama Sue Cat'in burada olduğunu fark ettim.

Hello, Sue. Cat, just in case you are still here.

Merhaba Sue. Cat, ne olur ne olmaz hâlâ buradasın.

Hello.

Merhaba.

I know you can't stay for very long, but it's nice to see you here

Çok uzun süre kalamayacağını biliyorum ama yine de seni burada görmek güzel

anyway, even if it's just for a few seconds.

, birkaç saniyeliğine de olsa. Bir

We also have Colonel. Hello, Colonel.

de albayımız var. Merhaba, Albay.

Oh yes, Sandra's dog.

Ah evet, Sandra'nın köpeği.

I forgot to mention this.

Bunu söylemeyi unuttum.

I'm sorry about that, but Sandra's dog is called Simon.

Bunun için üzgünüm ama Sandra'nın köpeğinin adı Simon.

It's a great name for a dog.

Bir köpek için harika bir isim.

I love that name.

Bu ismi seviyorum.

I can.

Yapabilirim.

I can almost hear Sandra on the beach calling Simon.

Kumsalda Sandra'nın Simon'a seslendiğini neredeyse duyabiliyorum.

So, Simon, come here, Simon.

Simon, buraya gel, Simon.

Simon.

Simon.

Simon. Simon, Simon.

Simon. Simon, Simon.

Very nice, dog. Very lovely.

Çok güzel, köpek. çok güzel

And I think it is a British bulldog.

Ve sanırım bir İngiliz buldogu.

I think it is.

Sanirim oyle.

Hello, also, Claudia.

Ayrıca merhaba Claudia.

Hello, Claudia. I haven't forgotten you.

Merhaba Claudia. seni unutmadım

I had a very strange message.

Çok garip bir mesajım vardı.

Come this morning.

Bu sabah gel. E-posta adresime

I do get some really unusual messages

gerçekten alışılmadık bazı mesajlar alıyorum

on my email address, and one of them was

ve bunlardan biri

a company

based in Turkey, offering me free dental work.

Türkiye'de bulunan ve bana ücretsiz diş tedavisi sunan bir şirketti.

They wanted to take all my teeth out and replace them with beautiful

Tüm dişlerimi çekip güzel

white pearl white teeth.

beyaz inci beyazı dişlerle değiştirmek istediler. Tek yapmam gereken

And all I had to do was fly there

oraya uçmaktı

and they would pull all my teeth out, and then they would put some nice new ones in.

ve tüm dişlerimi çektiler ve sonra güzel yenilerini taktılar. Tek

And all I had to do was mention their product

yapmam gereken ürünlerinden bahsetmekti

and they were going to pay for everything.

ve her şeyin parasını ödeyeceklerdi.

They were going to pay for the flight.

Uçak parasını ödeyeceklerdi.

They were going to pay for the treatment.

Tedavi için para ödeyeceklerdi.

Everything was going to be free.

Her şey bedava olacaktı.

To be honest with you,

Sana karşı dürüst olmak gerekirse,

it's a lovely offer, but I'm not sure

bu çok hoş bir teklif ama

if I want to have that sort sort of procedure.

bu tür bir prosedüre sahip olmak isteyip istemediğimden emin değilim.

I don't like the idea of having all of my teeth

Tüm dişlerimin çekilmesi fikrinden hoşlanmıyorum

pulled out, or sometimes I think they grind them.

ya da bazen onları gıcırdattıklarını düşünüyorum.

They use a machine to grind your teeth,

Dişlerinizi öğütmek için bir makine kullanıyorlar

and then they put new teeth over the top of them.

ve sonra üzerlerine yeni dişler takıyorlar.

To be honest with you, I do not like the sound of that.

Sana karşı dürüst olmak gerekirse, bunun sesini sevmiyorum.

I will try my best

to look after the teeth that I have now.

Şimdi sahip olduğum dişlere bakmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım.

Is that okay? It's a nice offer.

Uygun mu? Bu güzel bir teklif.

So thank you very much to that lovely company

Bu yüzden beni İstanbul'a kadar uçakla götürmek isteyen Türkiye'deki o sevimli şirkete çok teşekkür ederim

in Turkey who who wanted to fly me

all the way there to Istanbul,

and they wanted to give me some free dental treatment.

ve onlar da bana ücretsiz diş tedavisi vermek istediler.

They wanted to to make my teeth look

Dişlerimi

like look like a film star.

bir film yıldızı gibi göstermek istediler.

I'm not sure if that's a good idea.

Bunun iyi bir fikir olup olmadığından emin değilim.

Claudia Huber, who, by the way, is a dentist.

Bu arada diş hekimi olan Claudia Huber.

So that's the reason why I'm mentioning this when I mention

Claudia's name because Claudia is a dentist.

Claudia diş hekimi olduğu için Claudia'nın adından söz ettiğimde bundan bahsetmemin nedeni de bu.

And Claudia says, Mr.

Ve Claudia Bay

Duncan, don't do that.

Duncan, bunu yapmayın diyor.

I don't want to do it anyway because I don't want someone

Zaten yapmak istemiyorum çünkü birinin

pulling all my teeth out and changing them for new teeth.

tüm dişlerimi çekip yeni dişlerle değiştirmesini istemiyorum.

I don't want to do that because I don't like going to the dentist anyway.

Bunu yapmak istemiyorum çünkü zaten dişçiye gitmeyi sevmiyorum.

I don't like it.

hoşuma gitmedi

However,

Ancak,

there is something that I know you can get in Turkey

Türkiye'de alabileceğinizi bildiğim bir şey var,

that is apparently not very expensive,

görünüşe göre çok pahalı değil

and you can also

ve aynı zamanda

get it done

with very good quality.

çok kaliteli bir şekilde yaptırabilirsiniz.

So, so the professionalism of the particular thing I'm about to mention.

Yani, bahsetmek üzere olduğum belirli şeyin profesyonelliği.

Apparently, it's very high quality and I'm talking

Görünüşe göre çok kaliteli ve

about hair transplants.

saç ekiminden bahsediyorum.

Apparently, this is the new thing.

Görünüşe göre, bu yeni bir şey.

A lot of men are now flying to turkey

Artık birçok erkek

to have hair transplants.

saç ekimi yaptırmak için Türkiye'ye uçuyor.

So if they are losing their hair, maybe they are going bald.

Yani saçlarını kaybediyorlarsa, belki de kelleşiyorlar.

They can have hair

from the back of their head, or maybe from somewhere else on their body.

Başlarının arkasından veya vücutlarının başka bir yerinden saç alabilirler.

I don't know where

they have it implanted at the front.

Ön tarafta nereye yerleştirdiklerini bilmiyorum.

So it looks as if they have all of their hair.

Böylece tüm saçlarına sahipmiş gibi görünürler.

But apparently a lot of men are flying all the way to turkey for two reasons.

Ama görünüşe göre birçok erkek iki nedenden dolayı Türkiye'ye kadar uçuyor.

one, apparently it's very cheap

bir, görünüşe göre çok ucuz

and two apparently.

ve görünüşe göre iki.

The quality of the work, the quality of the hair

İşin kalitesi, saç

transplant is supposed to be very good.

ekiminin kalitesinin çok iyi olması gerekiyor.

So what I'm waiting for now?

Peki şimdi ne bekliyorum?

You know what I'm waiting for?

Neyi bekliyorum biliyor musun?

I'm waiting for someone in Turkey to write to me and say, Mr.

Türkiye'den birinin bana yazıp, Bay

Duncan,

Duncan,

we can give you a lovely, nice new head of hair

size bedava güzel, güzel bir yeni saç verebiliriz demesini bekliyorum

for free.

.

And all you have to do is mention it, mention our product or our company.

Ve tek yapmanız gereken bahsetmek, ürünümüzden veya şirketimizden bahsetmek.

So am I do that? I might be tempted.

Yani bunu yapıyor muyum? baştan çıkmış olabilirim.

But as long as Mr.

Ama Bay

Steve can come with me as well.

Steve de benimle gelebildiği sürece.

And then he can have his hair transplant

Ve sonra saç ektirebilir

and we can both come back with this lovely, thick head of hair.

ve ikimiz de bu güzel, gür saçlarla geri dönebiliriz.

Can you imagine it?

Hayal edebiliyor musun?

Hello, Agnello.

Merhaba Agnello.

Hello, Agnello.

Merhaba Agnello.

Yes, I agree with you, Claudia.

Evet, sana katılıyorum Claudia.

Your real teeth are the best of the best teeth to have.

Gerçek dişleriniz, sahip olunabilecek en iyi dişlerin en iyisidir.

I think so. I don't like fake teeth.

Bence de. Takma diş sevmiyorum.

You do see this a lot now with celebrities not only in Hollywood,

Bunu artık sadece Hollywood'da değil,

not only in other parts of the world, but also here as well in the UK.

sadece dünyanın başka yerlerinde değil, aynı zamanda burada, Birleşik Krallık'ta da ünlülerde çokça görüyorsunuz.

Famous people have all of their teeth replaced

Ünlü kişiler dişlerinin tamamını değiştirtirler

or they have them coated with.

veya kaplama yaptırırlar.

I think it's it's called, it's called Vinnie Ring.

Sanırım adı bu, adı Vinnie Ring.

You have a veneer put on your teeth

Dişlerinize bir kaplama yaptırdınız

and it makes them look very white and sparkly.

ve bu onların çok beyaz ve ışıltılı görünmesini sağlıyor.

Oh, apparently, Andrew

Oh, görünüşe göre Andrew

Andrew says you will probably need

Andrew

some donors for a hair transplant.

saç nakli için muhtemelen donörlere ihtiyacın olacağını söylüyor.

Really?

Well, maybe I can take it from the back because I do have a lot of hair at the back.

Gerçekten mi?

Pekala, belki arkadan alabilirim çünkü arkada çok saçım var.

If I turn round, you can see.

Arkamı dönersem görebilirsin.

So I do have a lot of hair at the back, so maybe they can transplant

Bu yüzden arkada çok fazla saçım var, bu yüzden belki

some of the hair from the back and put it at the front.

saçların bir kısmını arkadan ekip öne koyabilirler.

But I have heard that this is happening a lot now.

Ama şimdi bunun çok olduğunu duydum.

A lot of men are going to turkey to have hair

Birçok erkek saç ekimi yaptırmak için Türkiye'ye gidiyor

transplants.

.

Hello also, too.

Ayrıca merhaba.

Hello, Ricardo again.

Tekrar merhaba, Ricardo.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

So I'm waiting for someone to write to me

Bu yüzden birinin bana yazmasını

and offer a free hair transplant, but not just for me.

ve ücretsiz saç ekimi teklif etmesini bekliyorum, ama sadece benim için değil. Aynı zamanda

It will also have to be for Mr.

Bay Steve için de olması gerekecek

Steve as well, so we can both have one.

, böylece ikimiz de bir tane alabiliriz.

But you have to pay for it.

Ama bunun için ödeme yapmalısın.

The company will have to pay for it.

Şirket bunun bedelini ödemek zorunda kalacak.

And then maybe I will mention

Ve sonra belki

your hair transplant company on here.

burada saç ekimi şirketinizden bahsederim.

Oh, very nice.

Oh çok güzel.

Can you imagine me with a lovely, thick head of hair?

Beni güzel, kalın bir saçla hayal edebiliyor musun?

Imagine it.

Hayal et.

I will look like some Hollywood superstar.

Bir Hollywood süperstarı gibi görüneceğim.

I really well,

Gerçekten iyiyim,

hello to the devil.

şeytana merhaba.

Hello, Davy Lao Davy Lo go Dora.

Merhaba, Davy Lao Davy Lo, Dora'ya gidin.

Hello to you. Nice to see you here.

Merhaba sana. Seni burada görmek güzel. Size

Can I give you a special wave and welcome

özel bir el sallayıp

to the biggest English corner on the internet?

internetteki en büyük İngilizce köşesine hoş geldiniz diyebilir miyim? Bu

It is. It's the biggest one.

. Bu en büyüğü.

There isn't a bigger one than this.

Bundan daha büyüğü yok.

It's a very big one.

Bu çok büyük bir tane.

It's very large, in fact.

Aslında çok büyük.

Would you like to see some strange English words?

Bazı garip İngilizce kelimeler görmek ister misiniz?

You would.

Yapabilirdin.

Okay.

Then in a moment, we are going to take a look at some unusual

Tamam aşkım.

Sonra birazdan bazı alışılmadık

English words, some strange

İngilizce kelimelere,

English words that for many people

birçok insan için

do appear to be rather unusual.

oldukça sıra dışı görünen bazı garip İngilizce kelimelere göz atacağız.

We are waiting for some

cows to come to the back of the House.

Evin arkasına ineklerin gelmesini bekliyoruz.

But there you just saw some lovely cows

Ama geçen yıl burada, evin arkasında sahip olduğumuz bazı sevimli inekleri gördünüz

that we had right here at the back of the house

last year.

.

We did.

Yaptık.

We often get lots of animals living behind our house.

Evimizin arkasında yaşayan birçok hayvana sık sık rastlarız.

We have sheep.

Koyunlarımız var.

In fact, we had sheep last year and also some cows as well.

Aslında geçen sene koyunlarımız oldu, ineklerimiz de oldu.

And then the year before that, we have we had lots of baby cows as well.

Ve ondan önceki yıl, bizim de bir sürü bebek ineğimiz oldu.

Little cows living at the back of our house.

Evimizin arka tarafında yaşayan küçük inekler.

So I do like cows, very much Mr.

Bu yüzden inekleri çok severim, Bay

Steve and myself. We love cows.

Steve'i ve kendimi. İnekleri seviyoruz.

Sometimes we have a fantasy about actually owning

Bazen

maybe a couple of cows and looking after them in our garden.

birkaç ineğe sahip olmak ve bahçemizde onlara bakmak gibi bir hayalimiz olur.

The only problem is they might escape.

Tek sorun kaçabilmeleri. Bir

And also the other problem, of course, is

diğer sorun da tabii ki

they leave very large poops.

çok büyük kakalar bırakmalarıdır.

That is one of the problems with having a cow.

Bir ineğe sahip olmanın sorunlarından biri de budur.

Hello to oh, hello to Luciano.

Oh'a merhaba, Luciano'ya merhaba.

Hello, Luciano.

Merhaba, Luciano.

Who's say a Ramos?

Ramos kim diyor?

Hello to you. Hello, dear teacher.

Merhaba sana. Merhaba sevgili öğretmenim.

I am from Brazil.

Ben Brezilyalıyım.

Please say hi to me, Luciano.

Lütfen bana merhaba de, Luciano.

Hello to you. I hope I pronounce your name right.

Merhaba sana. Umarım adını doğru telaffuz ederim.

It might be Luciano.

Luciano olabilir.

It might be Lucio.

Lucio olabilir.

So, so hopefully one of those pronunciations

Yani, umarım bu telaffuzlardan biri

will be right and welcome, of course.

doğru olur ve elbette hoş karşılanır.

Here we go.

Then we have some unusual English words, some strange English words

İşte başlıyoruz.

Sonra bazı alışılmadık İngilizce kelimelerimiz var,

that some people say are rather unusual.

bazı insanların oldukça sıra dışı olduğunu söylediği bazı garip İngilizce kelimeler.

Some very strange English words.

Bazı çok garip İngilizce kelimeler.

So here today, we have three unusual English words.

Bugün burada, alışılmadık üç İngilizce kelimemiz var.

So for some people, maybe you've heard these words before.

Yani bazı insanlar için belki bu kelimeleri daha önce duymuşsunuzdur.

Maybe you've seen them.

Belki onları görmüşsünüzdür.

Maybe you've seen them written down, and perhaps you don't know what they mean.

Belki onları yazılı olarak gördünüz ve belki de ne anlama geldiklerini bilmiyorsunuz.

So here are today's strange English words.

İşte bugünün garip İngilizce kelimeleri.

The first one? I love this word.

İlki? Bu kelimeyi seviyorum.

Something that is wonky.

Riskli bir şey.

Wonky.

[ __ ].

It's a great word wonky.

Harika bir kelime.

We can say that something

that is an even crooked cockeyed,

Hatta eğri büğrü,

unlevel askew or not level

düz olmayan yamuk ya da düz olmayan bir şeyin

is wonky.

riskli olduğunu söyleyebiliriz.

Something that is wonky.

Riskli bir şey.

Something that is not straight.

Düz olmayan bir şey.

Something that is uneven.

Eşit olmayan bir şey.

It is a thing that is not even something

Bu, riskli bir şey bile olmayan bir şeydir

that is wonky.

.

It is an even crooked cockeyed.

Hatta çarpık bir ukalalıktır.

I like that as well.

Bunu da beğendim.

Cockeyed, if something is cockeyed.

Eğik, eğer bir şey ukalaysa.

It means it is not level.

Düzeyde değil demektir.

It is not balanced.

Dengeli değil.

It is unbalanced.

Dengesiz.

It is not level.

Seviye değil.

And we use the word wonky.

Ve sakat kelimesini kullanıyoruz. İşte

There it is.

burada.

As an adjective, you describe something that appears uneven

Bir sıfat olarak, düzensiz

or crooked or level

veya eğri görünen veya düz

or not level.

veya düz olmayan bir şeyi tanımlarsınız.

Something that is not level.

Düzeyde olmayan bir şey.

Maybe a flaw, maybe a wall,

Belki bir kusur, belki bir duvar,

maybe something that should be level, but it isn't.

belki düz olması gereken bir şey, ama değil.

You can describe it as wonky.

Bunu sakat olarak tanımlayabilirsiniz.

I like that word.

Bu kelime hoşuma gitti.

It's a good one.

İyi bir tane. En

It's one of the best. Here's another one.

iyilerinden biri. İşte burada bir başkası.

Another adjective categorical.

Başka bir sıfat kategorik.

I like this word.

Bu kelimeyi beğendim.

It's got a nice sound to it.

Güzel bir sesi var.

It's got some lovely, strong syllables as well.

Bazı güzel, güçlü heceleri de var.

Categorical.

Kategorik.

Something categorical is something that is defined

Kategorik bir şey, tanımlanmış

or a resounding something.

veya yankılanan bir şeydir.

Clear, distinct.

Açık, belirgin.

Something explicit is categorical.

Açık olan bir şey kategoriktir.

Maybe something you are explaining.

Belki de açıkladığın bir şey.

Maybe you explain it in a very clear and defined way.

Belki çok net ve tanımlı bir şekilde açıklarsınız.

You can say that you are explaining it

in a categorical way.

Kategorik bir şekilde anlattığınızı söyleyebilirsiniz.

You are showing that the thing you are saying

Söylediklerinin

is being expressed and explained clearly.

açıkça ifade edildiğini ve açıklandığını gösteriyorsun.

I hope my explanation of categorical

Umarım kategorik açıklamam

was categorical.

kategorik olmuştur.

I really do.

Gerçekten yaptım.

I hope so. Here's another one.

Umarım. İşte burada bir başkası.

Our final strange word.

Son garip sözümüz.

I've got three for you today.

Bugün senin için üç tane var.

I've been in this position in my life,

Hayatımda bu pozisyondaydım,

I have been in this situation.

bu durumdaydım.

The word is subordinate, subordinate

Kelime tabidir, tabidir

and we can use this as both an adjective and a noun.

ve bunu hem sıfat hem de isim olarak kullanabiliriz.

And also, you can use it sometimes as a verb as well.

Ayrıca bazen fiil olarak da kullanabilirsiniz.

A subordinate is something that is secondary

Bir ast, ikincil

or lesser, something that is a minor,

veya daha az olan bir şeydir, küçük olan bir şeydir, daha

something that is lower,

düşük olan bir şeydir,

something that is inferior,

daha düşük olan bir şeydir

or if you are a person who is under supervision.

veya eğer denetim altında olan bir kişiyseniz.

So maybe you are working for a supervisor

Yani belki bir amir

or maybe a manager and you are below them.

veya belki bir yönetici için çalışıyorsunuz ve onların altındasınız.

So your position is

Yani konumunuz

subordinate, you are lower than the other person.

ikincildir, diğer kişiden daha aşağıdasınızdır.

Maybe they have a high position in the company

Belki onların şirkette yüksek bir konumu vardır

and you have a lower position.

ve sizin daha düşük bir konumunuz vardır.

You are subordinate and we can also use it as a noun.

Sen tabisin ve onu bir isim olarak da kullanabiliriz. Gözetim altında olma

If you are a person who is given the title

sıfatı verilen bir kişiyseniz

of being under supervision,

,

you are being looked after by a senior person.

bir üst düzey kişi tarafından bakılırsınız.

You are a subordinate.

Sen bir astsın.

You can also make a person feel inferior.

Ayrıca bir insanı aşağılık hissettirebilirsiniz.

You can make them feel small and insignificant.

Kendilerini küçük ve önemsiz hissetmelerini sağlayabilirsiniz.

You can subordinate someone as a verb,

which is sometimes used

Bazen

as a verb as well.

bir fiil olarak da kullanılan bir fiil olarak birini tabi kılabilirsiniz.

So there they are three interesting,

İşte üç ilginç,

three unusual English words.

üç sıra dışı İngilizce kelime.

They are all used quite often in the English language.

Hepsi İngilizce dilinde oldukça sık kullanılmaktadır.

And yes, you can use these words every day.

Ve evet, bu kelimeleri her gün kullanabilirsiniz.

Yes, Palmira.

Evet, Palmira.

All of those words can be used every day in everyday English.

Bu kelimelerin tümü günlük İngilizcede her gün kullanılabilir .

Something you are stating.

Belirttiğiniz bir şey.

Clearly, you are stating it categorically.

Açıkçası, kategorik olarak belirtiyorsun.

It is clear it is defined.

tanımlandığı açıktır.

And another word that we just used is subordinate

Ve az önce kullandığımız başka bir kelime,

to a person who is below another level

başka bir seviyedeki amir müdürün altında olan bir kişiye tabidir

supervisor manager

and I am down there at the bottom.

ve ben orada en alttayım.

I subordinate.

boyun eğerim. Astım şirketimde

I have a low level of status

düşük bir statüye sahibim

in my company subordinate.

.

Thank you very much for your comments today.

Bugünkü yorumlarınız için çok teşekkür ederim.

I am with you for a few more minutes and I thought it would be interesting

Birkaç dakika daha sizlerleyim ve

today to continue what we looked at at the weekend.

hafta sonu baktıklarımıza bugün devam etmenin ilginç olacağını düşündüm.

Excuse me, a moment?

Bir dakika lütfen?

Excuse me.

Affedersin.

Oh, that's better.

Ah, bu daha iyi.

I just had to have a drink of water.

Sadece bir bardak su içmem gerekiyordu.

I'm back now, I'm back, I have my water here.

Şimdi döndüm, döndüm, suyum burada.

Sometimes my throat becomes dry.

Bazen boğazım kurur.

And when that happens, I sometimes have to take a drink of water.

Ve bu olduğunda, bazen bir bardak su içmem gerekiyor.

So please excuse me. Hmm.

Bu yüzden lütfen beni bağışlayın. Hmm.

Oh, that's better.

Ah, bu daha iyi.

As I was saying on Sunday,

Pazar günü söylediğim gibi,

we were talking about stages of age.

yaş evrelerinden bahsediyorduk.

We looked at childhood.

Çocukluğa baktık.

We looked at birth, being an infant,

Doğuma, bebek olmaya, genç

being a teenager, being a young person.

olmaya, genç olmaya baktık.

And I thought today we would continue this,

Ben de bugün buna devam edelim,

continue the subject a little bit.

konuyu biraz devam ettirelim dedim.

From childhood to adulthood.

Çocukluktan yetişkinliğe.

So today we are going to look at adulthood

Yani bugün yetişkinliğe bakacağız

and we can just define adulthood

ve

if we are going to define this word.

bu kelimeyi tanımlayacaksak yetişkinliği tanımlayabiliriz.

We can say that adulthood is when you are an adult.

Yetişkinlik, yetişkin olduğunuz zamandır diyebiliriz.

The state of being an adult, you are grown up,

Yetişkin olma durumu, büyümüşsün,

you are fully developed.

tamamen gelişmişsin.

Mm-Hmm.

Mm-Hmm.

You are responsible.

Sorumlusunuz.

You are answerable.

Sen sorumlusun.

You are accountable.

Sen sorumlusun.

So when we say that a person is responsible or accountable,

Yani bir kişinin sorumlu veya mesul olduğunu söylediğimizde,

it means their actions

bu onun eylemlerinin kendi

are under their control.

kontrolü altında olduğu anlamına gelir.

So all of the things an adult does

Yani bir yetişkinin yaptığı her şey

are their responsibility.

onların sorumluluğundadır.

Each adult is responsible for their own actions.

Her yetişkin kendi davranışlarından sorumludur.

Whatever they do in law,

Hukuken ne yaparlarsa yapsınlar

an adult is responsible for their own actions.

yetişkin kendi yaptıklarından sorumludur.

So when we talk about adulthood,

Bu nedenle, yetişkinlikten bahsettiğimizde,

we are often defining or describing an adult,

genellikle bir yetişkini,

a person who is of adult age.

yetişkin yaştaki bir kişiyi tanımlar veya tanımlarız.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

Well, as I just said,

Az önce söylediğim gibi,

an adult is seen as responsible for their actions.

davranışlarından bir yetişkin sorumlu olarak görülüyor.

So if you do something that breaks the law and you are an adult,

Dolayısıyla, kanunları çiğneyen bir şey yaparsanız ve yetişkinseniz,

then you will be held responsible for that crime.

o suçtan sorumlu tutulacaksınız.

Of course,

Tabii ki

something we often approach,

sık sık yaklaştığımız bir şey,

something we often approach when we are

coming up towards a certain age.

belli bir yaşa gelirken sıklıkla yaklaştığımız bir şey.

In this case, around about 45 middle age,

Bu durumda yaklaşık 45 orta yaş,

middle age is the time of your life

orta yaş hayatınızın

where you are still fit and healthy.

hala zinde ve sağlıklı olduğunuz zamanıdır.

Maybe you have a good job.

Belki de iyi bir işin var.

Maybe you have an income.

Belki bir gelirin vardır.

Perhaps you, you have a wife, you have a family.

Belki senin, senin bir eşin var, senin bir ailen var.

Maybe you have established yourself in the world so you don't have to be married.

Belki de evlenmek zorunda kalmamak için dünyaya yerleştin.

You don't have to have children.

Çocuk sahibi olmak zorunda değilsin.

So maybe you have just established your life.

Yani belki de hayatınızı yeni kurdunuz.

So we often say that middle age is

Bu yüzden sık sık orta yaşın

maybe the peak of your life in that sense,

bu anlamda hayatınızın zirvesi olduğunu söyleriz,

from the sense of having a career or a job

bir kariyere veya işe sahip olma anlamında

and you have stability, you still have your health

ve istikrarınız var, hala sağlığınız var

because of course, these days we are more health conscious than we used to be.

çünkü elbette, bu günlerde sağlık konusunda daha bilinçliyiz. Biz eskiden.

We do worry more about our health

Sağlığımız hakkında eskisinden daha fazla endişeleniyoruz

than we used to, which means that a lot of people

, bu da

now who are approaching their their forties,

artık kırklı yaşlarına yaklaşan pek çok insanın,

maybe they are 42 or 43,

belki 42 veya 43 yaşında oldukları anlamına geliyor,

they are now becoming more health conscious.

artık sağlık konusunda daha bilinçli hale geliyorlar.

They think more about their health.

Sağlıklarını daha çok düşünürler.

So we often see middle age as 45 plus.

Bu yüzden genellikle orta yaşı 45 artı olarak görüyoruz.

We often say that a person is at their prime.

Sıklıkla bir kişinin en iyi döneminde olduğunu söyleriz.

They are at their peak.

Zirvedeler.

But it doesn't mean as

Ancak bu,

you get older, those things disappear.

yaşlandıkça bu şeylerin ortadan kalktığı anlamına gelmez.

It doesn't always mean that as we, we will find out later.

Bu her zaman bizim olarak daha sonra öğreneceğimiz anlamına gelmez.

So between your forties and your sixties,

Yani kırklarınız ile altmışlarınız arasında,

we often describe this as your middle age, your middle age.

bunu genellikle sizin orta yaşınız, orta yaşınız olarak tanımlarız.

A person's middle age is between 45,

Bir insanın orta yaşı 45 arasıdır

and normally

ve normalde

your sixties

altmışlarınız

is your middle age.

orta yaşınızdır.

So I would say that I am.

Yani ben olduğumu söyleyebilirim.

Maybe

Belki de orta yaşların

I am coming towards the middle

ortalarına doğru geliyorum

of middle age, so I would describe.

, o yüzden tarif edeyim.

Myself as middle aged, so I think I am

Ben orta yaşlıyım, bu yüzden

in the middle of middle age.

orta yaşın ortasında olduğumu düşünüyorum.

I still have a little bit of time left, which is lovely.

Hala biraz zamanım kaldı, bu çok güzel.

A lot of people say, of course, there is a well known expression.

Pek çok kişi der ki, elbette çok bilinen bir tabir vardır.

Life begins at 40.

Hayat 40 yaşında başlar.

A lot of people believe that this is true.

Pek çok insan bunun doğru olduğuna inanır.

They say that life does begin at 40

Hayatın

many years ago now.

artık 40 yıl önce başladığını söylüyorlar.

I suppose this is worth mentioning.

Sanırım bundan bahsetmeye değer.

100, maybe 200 years ago,

100, belki 200 yıl önce,

the life expectancy of the average person was much lower,

ortalama bir insanın yaşam beklentisi çok daha düşüktü,

maybe 40, maybe in your late thirties.

belki 40, belki de otuzlu yaşlarının sonlarında.

So people did not live

Yani insanlar

for as long as they do now.

şimdiki kadar uzun yaşamadılar.

And we are only going back.

Ve biz sadece geri dönüyoruz.

A couple of hundred years ago,

Birkaç yüz yıl önce,

people would die at a young age,

insanlar genç yaşta,

sometimes in their in their teens.

bazen de genç yaşlarında ölüyorlardı.

Quite often a young child is born

Sıklıkla küçük bir çocuk doğar

and it would not survive for very long.

ve çok uzun süre hayatta kalamaz.

So this was very common.

Yani bu çok yaygındı.

But life expectancy now, of course, is much longer.

Ama şimdi yaşam beklentisi elbette çok daha uzun.

So the average age of a person now is

Yani şu anda bir insanın ortalama yaşı

late sixties, early seventies.

altmışların sonu, yetmişlerin başı.

So we do look at getting older

Bu yüzden

in a very different way these days, and that's one of the reasons why it doesn't worry me.

bu günlerde yaşlanmaya çok farklı bir şekilde bakıyoruz ve bunun beni endişelendirmemesinin sebeplerinden biri de bu.

I don't worry too much about getting older.

Yaşlanma konusunda çok fazla endişelenmiyorum.

It's only a number. It doesn't really matter.

Bu sadece bir sayı. Gerçekten önemli değil.

And as it says here,

Ve burada yazdığı gibi

life begins at 40.

hayat 40 yaşında başlar

That's what they say.

.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

You are only as old as you feel.

Sadece hissettiğin kadar yaşlısın.

You are only as old as you feel.

Sadece hissettiğin kadar yaşlısın.

So if you feel 20,

Yani 20 yaşında hissediyorsan

great, if you feel 30,

harika, 30 yaşında hissediyorsan

wonderful.

harika.

So if you are an older person and you still feel young, you still have your health

Dolayısıyla, eğer daha yaşlı bir insansanız ve kendinizi hala genç hissediyorsanız, hala sağlığınız

and you still have your vitality.

ve canlılığınız devam ediyor demektir.

I like that word.

Bu kelime hoşuma gitti.

If you have vitality, it means you have youth.

Canlılığınız varsa, gençliğiniz var demektir.

You have an energy, a youthful energy.

Bir enerjin var, gençlik dolu bir enerjin var.

You have vitality.

Canlılığın var.

I like that word.

Bu kelime hoşuma gitti.

And then,

of course, after middle age, we have something that a lot of people

Ve

tabii ki orta yaştan sonra, pek çok insanın başına gelmesini istemediği bir şey yaşıyoruz

don't want to happen to them.

.

I don't really want to get older, but I have no choice.

Gerçekten yaşlanmak istemiyorum ama başka seçeneğim yok.

So to be honest with you, from my point of view,

Bu yüzden, size karşı dürüst olmak gerekirse, benim açımdan,

there is no point worrying just to enjoy life.

sadece hayattan zevk almak için endişelenmenin bir anlamı yok. İyi

Enjoy yourself.

eğlenceler.

Old age is often described as later life.

Yaşlılık genellikle daha sonraki yaşam olarak tanımlanır.

We often refer to old age

Yaşlılığı genellikle

as your twilight years.

alacakaranlık yıllarınız olarak adlandırırız.

I'm not sure if that's still true.

Bunun hala doğru olup olmadığından emin değilim.

So I always think that if you describe a person's

Bu yüzden, bir kişinin

old age as their twilight years, I always think that's negative.

yaşlılığını alacakaranlık yılları olarak tanımlarsanız, bunun her zaman olumsuz olduğunu düşünürüm.

It sounds a little bit negative to me.

Bana biraz olumsuz geldi.

Your twilight years.

Alacakaranlık yıllarınız. Kulağa

It sounds as if everything is fading away,

her şey solup gidiyor gibi geliyor,

which of course it isn't because people are living

ki bu elbette insanların

much longer these days .

bugünlerde çok daha uzun yaşadıkları için değil.

We can also say that a person is getting on

Bir insan yaşlanıyorsa yaşlanıyor da diyebiliriz

if they are getting older.

.

We can say that they are getting on.

gittiklerini söyleyebiliriz.

You might describe your parents if they are getting older.

Ebeveynleriniz yaşlanıyorsa onları tarif edebilirsiniz .

You might say that they are getting on.

Başlıyorlar diyebilirsiniz.

It means they are getting older.

Yaşlanıyorlar demektir.

They are getting on.

Başlıyorlar.

I am getting on.

Başlıyorum.

In years,

Yıllar içinde,

we might describe a person

who is older as being no spring chicken.

daha yaşlı bir insanı bahar tavuğu olmayan biri olarak tanımlayabiliriz.

I sometimes feel like that in the morning when I get out of bed.

Bazen sabahları yataktan kalktığımda böyle hissediyorum.

Maybe I have to stretch my arms and legs, and maybe I have a little bit of backache,

Belki kollarımı bacaklarımı esnetmem gerekiyor ve belki biraz sırtım ağrıyor,

maybe a little bit of discomfort in my back. Oh,

belki biraz da sırtımda bir rahatsızlık var. Oh,

and and those little pains,

bir de o küçük acılar,

those little aches remind you

o küçük ağrılar sana

that you are no spring chicken.

bahar tavuğu olmadığını hatırlatır.

It means you are getting older,

Yaşlanıyorsun demek

but at least you're still alive.

ama en azından hala hayattasın.

An old or ageing person

Yaşlı veya yaşlanan bir kişi

might be described as past it.

geçmiş olarak tanımlanabilir.

That's.

Terrible.

bu

Korkunç.

You can't say that to someone.

Bunu birine söyleyemezsin.

Never, ever describe an old person as past it.

Asla, asla yaşlı bir insanı geçmiş olarak tanımlama.

So that normally means that they can't do things

Bu, normalde bir şeyleri yapamayacakları

or they can't carry out the actions or activities.

veya eylemleri veya faaliyetleri gerçekleştiremeyecekleri anlamına gelir.

As a young person, would

Bir genç olarak, neden

you know what I'm talking about?

bahsettiğimi biliyor musun?

You know what I'm talking about?

Ne hakkında konuştuğumu biliyorsun?

So an old person might be described as being past it.

Yani yaşlı bir insan bunu geçmiş olarak tanımlanabilir.

They are no longer able

Artık

to do the things that a young person does.

bir gencin yaptığı şeyleri yapamıyorlar.

It's not true, though.

Yine de bu doğru değil.

It's not true.

Bu doğru değil.

We might describe a person as over the hill,

Tepeyi aşmış bir insanı,

a person who is over the hill

as a person who now is approaching

artık yaklaşan ya da yaşlı bir insan olarak tanımlayabiliriz

or is in old age.

.

They have reached a certain age that is seen as old.

Yaşlı olarak görülen belli bir yaşa ulaşmışlardır.

We might describe a person as being over the hill.

Bir kişiyi tepenin üzerinde olarak tanımlayabiliriz.

And if they can't run very far, maybe they feel out of breath if they try running.

Ve eğer çok uzağa koşamazlarsa, koşmayı denediklerinde belki de nefessiz kalırlar.

They might say, Oh, I can't, I can't run any further.

Oh, yapamam, daha fazla koşamam diyebilirler.

Oh, I'm over the hill.

Oh, tepenin üzerindeyim.

It means I'm too old for this.

Bunun için çok yaşlıyım demektir.

I'm too old to do this.

Bunu yapmak için çok yaşlıyım.

I'm over the hill.

Tepenin üzerindeyim.

And of course, another one.

Ve tabii ki bir tane daha.

This one is an insult.

Bu bir hakarettir.

Never, ever say this to anyone.

Bunu asla ama asla kimseye söyleme.

A person who is old might have one foot in the grave

Yaşlı olan bir kişinin

if they are very old.

çok yaşlı olması durumunda bir ayağı mezarda olabilir.

That's terrible.

Bu korkunç.

That that is a horrible thing to say.

Bunun söylenmesi korkunç bir şey.

That really is a horrible thing to say to someone.

Bu gerçekten birine söylenecek korkunç bir şey.

Never say to anyone.

Asla kimseye söyleme.

You look like you have one foot in the grave.

Bir ayağın çukurda gibi görünüyorsun.

Horrible

Korkunç

a person.

An old person might be referred to as an old codger,

bir insan.

Yaşlı bir kişi, yaşlı bir kodlayıcı olarak adlandırılabilir,

an old called.

yaşlı denir.

Quite often we will describe an elderly person,

Sıklıkla yaşlı bir kişiyi,

maybe a person who is having difficulty walking or moving.

belki de yürümekte veya hareket etmekte güçlük çeken bir kişiyi tarif edeceğiz.

We will describe them as an old codger.

Onları eski bir kodlayıcı olarak tanımlayacağız.

I still think that is very unfair.

Yine de bunun çok büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.

It's not a nice thing to say.

Söylemesi hoş bir şey değil.

You might describe an old man as an old geezer,

Yaşlı bir adamı yaşlı bir moruk olarak tanımlayabilirsiniz

and this

is often used in both British and American English.

ve bu

genellikle hem İngiliz hem de Amerikan İngilizcesinde kullanılır.

An old geezer.

Yaşlı bir moruk.

So when we say an old geezer,

Yani yaşlı bir moruk dediğimizde

we are actually describing an old man, an elderly man

aslında yaşlı bir adamı, bir parkta bankta oturan yaşlı bir adamı tarif ediyoruz

sitting on a park bench.

.

Or maybe he's walking down the road with his shopping bags.

Ya da belki alışveriş çantalarıyla yolda yürüyordur .

He's just been to the supermarket.

Az önce süpermarkete gitti.

An old geezer.

Yaşlı bir moruk.

Very soon I will be an old geezer.

Çok yakında yaşlı bir moruk olacağım.

People will be saying, Oh no, it's not that old geezer, Mr.

İnsanlar, Oh hayır, o yaşlı moruk değil, Bay

Duncan.

Duncan diyecekler.

And we can also describe an old person as an old stick.

Ve yaşlı bir insanı yaşlı bir sopa olarak da tanımlayabiliriz.

That's horrible.

Bu korkunç.

By the way, these are all horrible phrases, but I have to show them to you

Bu arada, bunların hepsi korkunç ifadeler ama bunları size göstermem gerekiyor

because they do exist in the English language.

çünkü İngilizce'de varlar.

An old stick.

Eski bir çubuk.

We might describe an elderly person as an old stick.

Yaşlı bir insanı eski bir sopa olarak tanımlayabiliriz.

It's not very nice, is it?

Çok hoş değil, değil mi?

You might also say that I'm not getting any younger.

Ayrıca gençleşmediğimi de söyleyebilirsin.

I'm not getting any younger.

Daha gençleşmiyorum.

If you are talking about your, your health

Sağlığınızdan

or your fitness,

veya zindeliğinizden bahsediyorsanız,

you might say that these days

I can't walk very far these days.

bugünlerde çok uzağa yürüyemiyorum diyebilirsiniz. Kendimi

I feel tired very easily.

çok kolay yorgun hissediyorum.

Even if I only do a little bit of work, I get very tired.

Çok az çalışsam bile çok yoruluyorum.

And then maybe I will say I'm not getting any younger.

Ve sonra belki de gençleşmediğimi söyleyeceğim.

I'm not getting any younger.

Daha gençleşmiyorum.

Come to think of it.

Bunu bir düşün.

None of us know nobody is getting any younger.

Kimsenin gençleşmediğini hiçbirimiz bilmiyoruz.

When you think about it,

Bunu düşündüğünde

Valentin says, How about old sport?

Valentin, Eski spora ne dersin?

Yes, I suppose you could say that.

Evet, sanırım bunu söyleyebilirsin.

Hello, old sport.

Merhaba eski spor.

Well, though, I think that particular phrase is a little bit out of date.

Yine de, bu sözün biraz modası geçmiş olduğunu düşünüyorum.

I don't think we use it very much nowadays.

Bugünlerde pek kullandığımızı sanmıyorum.

An old person might be described as age. It

Yaşlı bir kişi yaş olarak tanımlanabilir.

aged,

Yaşlandı,

so an aged person, a person who is older,

yani yaşlı bir kişi, daha yaşlı,

very old, will be described as aged.

çok yaşlı bir kişi yaşlı olarak tanımlanacaktır.

And you will notice the pronunciation is different.

Ve telaffuzun farklı olduğunu fark edeceksiniz.

So you can say aged or you can say

Yani yaşlı diyebilirsin ya da

age it aged and in British English,

yaşlandı diyebilirsin ve İngiliz İngilizcesinde,

we will often pronounce the the title or the name given to an old person

genellikle yaşlı bir kişiye

or a person who appears old as aged.

ya da yaşlı görünen bir kişiye verilen başlığı ya da adı yaşlı olarak telaffuz ederiz.

Elderly is another one,

Yaşlı bir diğeri,

an elderly person and OJP.

yaşlı bir kişi ve OJP.

Quite often we will use this in British English

Bunu İngiliz İngilizcesinde oldukça sık kullanacağız

o a p means old aged pensioner.

o a p, yaşlı yaşlı emekli anlamına gelir.

And finally, in medicine,

Ve son olarak tıpta,

in medicine terms or medical terms,

tıp terimlerinde veya tıbbi terimlerle

we will describe an elderly person

yaşlı bir insanı

as geriatric, geriatric.

geriatrik, geriatrik olarak tanımlayacağız.

Quite often, if you go to a hospital here in the UK,

Sıklıkla, Birleşik Krallık'ta bir hastaneye giderseniz,

you will see that there is a sign somewhere in the hospital

hastanenin bir yerinde

that says geriatric ward.

geriatri koğuşu yazan bir tabela olduğunu görürsünüz.

That is a place where elderly people are being taken care of.

Orası yaşlıların bakıldığı bir yer.

So the word geriatric is often used in medical terms.

Bu nedenle geriatrik kelimesi tıbbi terimlerde sıklıkla kullanılmaktadır.

When we are talking about the care

given to elderly people,

Yaşlılara verilen bakımdan bahsederken,

something positive

to finish with something nice and positive.

güzel ve olumlu bir şeyle bitirmek için olumlu bir şey.

You are never too old.

Asla çok yaşlı değilsin.

You are never too old.

Asla çok yaşlı değilsin.

You are never too old to try something new.

Yeni bir şey denemek için asla çok yaşlı değilsin. Asla

You are never too old to travel.

seyahat etmek için çok yaşlı değilsin. Daha önce bilmediğiniz bir şeyi

You are never too old to learn

öğrenmek için asla çok yaşlı değilsiniz

something that you didn't know before.

.

And that's one of the things I believe in.

Ve inandığım şeylerden biri de bu.

I think that is part of having a long and healthy life.

Bence bu, uzun ve sağlıklı bir yaşama sahip olmanın bir parçası. Bir

You are never too old to do something, to try something,

şeyi yapmak, bir şeyi denemek, bir

to learn something you are never too old.

şeyi öğrenmek için asla çok yaşlı değilsin.

And I think that is a very good expression

Ve bence bu hatırlanması gereken çok güzel bir ifade

to remember.

.

We have some expressions to finish with

Bununla bitirmek için bazı ifadelerimiz var

this one.

.

We are using the word kid, of course.

Tabii ki çocuk kelimesini kullanıyoruz.

On Sunday, we talked about the word kid.

Pazar günü çocuk kelimesini konuştuk.

A kid is a young child.

Bir çocuk küçük bir çocuktur.

It can also be a young goat as well.

Aynı zamanda genç bir keçi de olabilir.

Interesting.

İlginç.

So in this particular phrase, we are talking about having fun

Yani bu özel ifadede, eğlenmekten

and playing to kid around.

ve etrafta çocuk yapmak için oynamaktan bahsediyoruz.

If you kid around, it means you are not being serious.

Dalga geçiyorsan ciddi değilsin demektir.

You are playing around. You are having fun.

Ortalıkta oynuyorsun. Eğleniyorsun.

You are kidding around.

dalga geçiyorsun Dalga

You kid around.

geçiyorsun.

It means you are

Demek ki

being humorous.

mizah yapıyorsun.

You are playing.

Oynuyorsun.

Maybe you are not taking something seriously.

Belki bir şeyi ciddiye almıyorsundur.

Perhaps you must take it seriously, but you don't want to.

Belki de ciddiye almalısın, ama istemiyorsun.

You decide to kid around.

Dalga geçmeye karar verdin.

You make jokes, you have fun.

Şaka yapıyorsun, eğleniyorsun.

You kid around

hello to holler, Holler says.

Holler, merhaba diyerek dalga geçiyorsun, diyor.

Age is just a number.

Yaş sadece bir rakamdır.

And I agree with you it is.

Ve sana katılıyorum, öyle.

Age is nothing.

Yaş hiçbir şey değildir.

Age is what you make.

Yaş senin yaptığın şeydir.

It just like life, really when you think about it.

Tıpkı hayat gibi, gerçekten düşündüğünüzde.

It's the same as life.

Hayatla aynı. Çocuklara

It is what you make it

yaptığınız şey

to kids, someone.

, biri.

If you kid someone, it means you play a trick or mislead a person.

Birini kandırırsanız, bu, bir oyun oynadığınız veya bir kişiyi yanılttığınız anlamına gelir.

So maybe you play a joke on someone.

Yani belki birisine şaka yapıyorsun.

You kid someone, you play a joke,

Birini kandırırsın, şaka yaparsın,

you mislead someone,

birini yanıltırsın,

you trick someone into believing something.

birini bir şeye inandırırsın.

Or maybe they say something that is untrue.

Ya da belki doğru olmayan bir şey söylüyorlar.

They are kidding.

Şaka yapıyorlar. Seninle

They are kidding you.

dalga geçiyorlar.

They try to kid you.

Seni kandırmaya çalışıyorlar.

They try to mislead and trick you.

Sizi yanıltmaya ve kandırmaya çalışırlar.

Finally, something that is easy to do.

Sonunda, yapılması kolay bir şey.

Something that is simple.

Basit bir şey. Hiç

Something that takes no effort.

çaba gerektirmeyen bir şey.

Something that is easy to do

Yapması kolay olan bir şey

can be described as child's play.

çocuk oyuncağı olarak tanımlanabilir.

It's child's play.

Bu çocuk oyuncağı.

It is so easy to do.

Bunu yapmak çok kolay.

It's so simple. Anyone can do it.

çok basit Herkes yapabilir.

It's child's play.

Bu çocuk oyuncağı.

It's easy.

Bu kolay.

Some people say that learning English with Mr Duncan

Bazı insanlar Bay Duncan ile İngilizce öğrenmenin

is child's play because.

çocuk oyuncağı olduğunu söylüyor çünkü.

It is explained so clearly,

O kadar net anlatılmış ki,

so thank you.

teşekkürler.

Thank you very much for your company and

Arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim ve

I hope today's lesson has been easy.

umarım bugünün dersi kolay geçmiştir.

I hope it has been child's play

Umarım sizin için çocuk oyuncağı olmuştur

to you

and that since we are coming towards

ve

the end of today's livestream, a round about another three

bugünkü canlı yayının sonuna doğru geldiğimize göre, yaklaşık üç

or four minutes.

veya dört dakikalık bir raunt.

Davey Lyle Hello, Davey.

Davey Lyle Merhaba, Davey.

You only look around 35.

Sadece 35 gibi görünüyorsun.

Do you mean me?

Beni mi kastediyorsun?

Well, I've always been.

Ben her zaman öyleydim.

I've always looked younger than my age.

Her zaman yaşımdan daha genç göründüm.

So I remember when I was 23, when I was in my early twenties,

23 yaşımdayken, yirmili yaşlarımın başındayken,

I found it very hard to get served with alcohol

if I went into a bar or a pub.

bir bara ya da birahaneye gittiğimde alkol almanın çok zor olduğunu hatırlıyorum.

People would always ask to see some identity.

İnsanlar her zaman bir kimlik görmek isterdi. Yaşımı kanıtlamak için

They had to see my driver's licence or some sort of

ehliyetimi veya bir çeşit kimliğimi görmeleri gerekiyordu

ID to prove my age.

.

So even when I was in my twenties, my early twenties, I always looked much younger

Yani yirmili yaşlarımda, yirmili yaşlarımın başındayken bile her zaman gerçekte olduğumdan çok daha genç görünüyordum

than I actually was.

.

And that followed me all the way through life.

Ve bu, hayatım boyunca beni takip etti.

However, it can also be something that is negative.

Ancak, olumsuz olan bir şey de olabilir.

It can have a negative effect on your life.

Hayatınız üzerinde olumsuz bir etkisi olabilir.

If you look to young people, sometimes don't take you seriously.

Gençlere bakarsanız, bazen sizi ciddiye almayın.

It's very hard to be taken seriously if you look young.

Genç görünüyorsan ciddiye alınman çok zor.

So in certain jobs, in certain professions,

Yani belirli işlerde, belirli mesleklerde,

they might expect a person to appear mature.

bir kişinin olgun görünmesini bekleyebilirler.

So sometimes looking younger

Bu yüzden bazen

than your real age can be a negative thing.

gerçek yaşınızdan daha genç görünmek olumsuz bir şey olabilir.

It can have negative effects.

Olumsuz etkileri olabilir.

Not always, not always.

Her zaman değil, her zaman değil.

But people are always surprised to find out that I am

Ama insanlar benim büyük 60'a yaklaştığımı öğrenince hep şaşırıyorlar.

approaching the big 60.

People can't believe it.

İnsanlar buna inanamıyor.

Talking of birthdays, by the way, of course we are now into February.

Bu arada doğum günlerinden bahsetmişken, tabii ki şubat ayına girdik.

February

Şubat

is here.

geldi.

Mr Steve has his birthday on the 16th

Bay Steve'in 16 Şubat'ta doğum günü var

of February,

,

so a lot of people have been asking about Mr Steve's birthday.

bu yüzden pek çok kişi Bay Steve'in doğum gününü soruyor. 16 Şubat'ta bir

He will be another year older

yaş daha yaşlanacak

on the 16th of February.

.

For those asking and of course, also we have Valentine's Day

Soranlara ve tabii ki

coming up for all those who are looking for love,

aşkı arayan

or maybe they are already in love.

veya belki de çoktan aşık olan herkese Sevgililer Günü yaklaşıyor.

So February is a busy month.

Yani Şubat yoğun bir aydır.

We also have the Lunar New Year

Ayrıca Ay Yeni Yılı

and anything else happening this month.

ve bu ay olan diğer her şey var.

I can't think of anything else but that.

Bundan başka bir şey düşünemiyorum. Şimdiye

That's it so far.

kadar bu kadar.

Perhaps you have a birthday coming up.

Belki de yaklaşan bir doğum günün vardır.

Do you have a birthday this month?

Bu ay doğum günün var mı?

If you do, let me know and I will say, Happy birthday to you.

Eğer yaparsan, bana haber ver, sana mutlu yıllar diyeceğim.

Thank you, Christina.

Teşekkürler Christina.

Thank you, Valentine. Thank you, Eve.

Teşekkürler Valentine. Teşekkürler Havva.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Also to Tom. Hello, Tom.

Ayrıca Tom'a. Merhaba Tom.

You are never too old to rock.

Rock yapmak için asla çok yaşlı değilsin. Size

I agree with you.

katılıyorum.

There's nothing I

enjoy more than having a dance around the house.

Evin etrafında dans etmekten daha çok zevk aldığım bir şey yok.

I like to put some music on and I like to have

Biraz müzik açmayı ve

a little boogie woogie around the house.

evin etrafında biraz boogie woogie yapmayı seviyorum.

So I agree with you, Tom.

Bu yüzden sana katılıyorum, Tom.

You are never too old to rock.

Rock yapmak için asla çok yaşlı değilsin.

You are never too old to have a little dance.

Biraz dans etmek için asla çok yaşlı değilsin.

It's another way of keeping young and free

Gençleri ve özgürleri özgür tutmanın başka bir yolu

free.

. Sanırım

I think I mean fit, young and fit.

formda, genç ve formda demek istiyorum.

Thank you, Beatrice.

Teşekkürler Beatrice.

Thank you also, Jessica.

Jessica'ya da teşekkür ederim.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Also to Kristina again.

Ayrıca tekrar Kristina'ya.

Hello, also to Omar.

Ömer'e de merhaba.

Hello, Omar.

Omar, Adele, hello

Merhaba Ömer.

Ömer, Adele size de merhaba

to you as well.

Thanks for joining me today.

.

Bugün bana katıldığın için teşekkürler.

I am back on Sunday.

Pazar günü geri döndüm.

I am with you on Sunday.

Pazar günü sizlerleyim.

Paolo. Hello, Paolo.

Paolo says.

Paolo. Merhaba Paolo.

Paolo diyor.

My birthday will be on the ninth of February the night,

Benim doğum günüm 9 Şubat gecesi olacak,

so I hope you have a good birthday on that day.

o yüzden umarım o gün doğum gününüz güzel geçer.

I'm not sure if I'm on leave that day.

O gün izinli olup olmadığımdan emin değilim.

Am I with you on the ninth?

Dokuzunda seninle miyim?

I will have to wait and find out.

Beklemem ve öğrenmem gerekecek.

Thank you, Paolo, once again for your lovely video.

Paolo, güzel videon için bir kez daha teşekkür ederim.

We will be playing it on Sunday.

Pazar günü oynayacağız.

Paolo has written a song all about me and Mr.

Paolo tamamen ben ve Bay Steve hakkında bir şarkı yazdı

Steve, and I will be playing it on Sunday.

ve onu Pazar günü çalacağım.

Thank you for your company. I am going now.

Şirketiniz için teşekkür ederiz. Şimdi gidiyorum.

I hope you've enjoyed this live stream.

Umarım bu canlı yayını beğenmişsinizdir.

And yes, if you look behind me, you can see that it's actually raining now.

Ve evet, arkama bakarsanız, şu anda gerçekten yağmur yağdığını görebilirsiniz.

We have rain,

Yağmur var,

so I am glad that I did not go outside.

bu yüzden dışarı çıkmadığım için mutluyum.

Very glad.

Çok memnun.

Thanks a lot for joining me.

Bana katıldığınız için çok teşekkürler.

See you on Sunday from 2:00 p.m. UK time. This is Mr.

Pazar günü saat 14:00'den itibaren görüşmek üzere. İngiltere saati. Bunu

Duncan in England saying. Thanks for watching.

İngiltere'deki Bay Duncan söylüyor. İzlediğiniz için teşekkürler.

See you on Sunday.

Pazar görüşürüz.

Enjoy the rest of your Wednesday

Çarşamba gününüzün

and the rest of your week, and I will see you soon.

ve haftanızın geri kalanının tadını çıkarın, yakında görüşürüz.

And of course,

Ve tabii ki, bir

until the next time we meet here, you know what's coming next?

dahaki sefere burada buluşana kadar, sırada ne var biliyor musun?

Yes, you do.

Evet yaparsın.

Ta ta for now.

Şimdilik ta ta.