English Addict -- 🎄Christmas Eve 2022 - 🚨LIVE STREAM 🚨- Have you been naughty or nice?

Here we are, everyone.

İşte buradayız millet. Yine

Here we are again.

buradayız.

Are you ready? Yes.

Hazır mısın? Evet.

Christmas is just around the corner.

Noel hemen köşede.

The two teams are in season three.

İki takım üçüncü sezonda.

Two, two, three, two.

İki, iki, üç, iki.

Team.

Takım.

Yes. If you haven't already guessed this

Evet. Bu Noel'i henüz tahmin etmediyseniz

Christmas.

.

Christmas is here, everyone.

Noel geldi millet.

And I hope you are having a good time.

Ve umarım iyi vakit geçiriyorsundur. Elbette

It is the day before Christmas, of course. Christmas Eve.

Noel'den önceki gün . Noel arifesi.

Hi, everybody. Hi. Hello.

Selam millet. MERHABA. Merhaba.

Here we are.

Buradayız.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

It's another English addict, but a slightly different one today

Başka bir İngiliz bağımlısı ama bugün biraz farklı

because we are here live on Christmas Eve.

çünkü Noel arifesinde buradayız.

Tomorrow, the special day.

Yarın, özel gün. Bir

Lots of children and lots of grown up children as well,

sürü çocuk ve bir sürü yetişkin çocuk,

because I don't think you are ever too old to enjoy Christmas, to be honest.

çünkü dürüst olmak gerekirse, Noel'in tadını çıkarmak için asla çok yaşlı olduğunuzu düşünmüyorum.

Whatever your age, you can have fun at this time of year.

Yaşınız ne olursa olsun, yılın bu zamanında eğlenebilirsiniz.

For some, it's the only time of year that we have any fun, including us, to be honest.

Bazıları için, dürüst olmak gerekirse, biz de dahil olmak üzere yılın sadece eğlendiğimiz zamanı.

So that's the reason why we are here

İşte bu yüzden burada,

celebrating the lovely festive time with you.

bu güzel bayram zamanını sizinle birlikte kutluyoruz.

So this is Mr. Steve.

Demek bu Bay Steve.

For those who don't know.

bilmeyenler için

Hello.

Merhaba.

And I am Mr. Duncan. Hello.

Ben de Bay Duncan. Merhaba.

I hope you are.

Umarım öylesindir.

I hope you are having a super duper time today.

Umarım bugün süper bir zaman geçiriyorsundur.

So we are here today.

O yüzden bugün buradayız.

And yes, Christmas has definitely arrived.

Ve evet, Noel kesinlikle geldi.

Don't forget, tomorrow, Christmas Day, we are with you as well.

Unutma yarın yılbaşında biz de seninleyiz.

Goodness knows, we still don't quite know what is going to happen, to be honest.

Tanrı bilir, dürüst olmak gerekirse, ne olacağını hala tam olarak bilmiyoruz.

Well, I've got a bone to pick with you, Mr.

Pekala, sizinle tartışacağım Bay

Duncan, because you just said the only time we have fun is at Christmas.

Duncan çünkü az önce eğlendiğimiz tek zamanın Noel olduğunu söylediniz.

We have fun every Sunday.

Her Pazar eğleniyoruz.

Well, this is true. Yes, every Sunday with you.

Bu doğru. Evet, her Pazar sizlerle.

Wonderful viewers that have been with us all year and for many years, some of you.

Tüm yıl ve uzun yıllardır bizimle olan harika izleyiciler , bazılarınız.

And we have fun every Sunday.

Ve her pazar eğleniyoruz.

I never know if it is not some day to date Saturday.

Cumartesi ile çıkmanın bir günü olup olmadığını asla bilmiyorum.

It is Saturday today. You know what I mean?

Bugün cumartesi. Ne demek istediğimi biliyorsun?

But it is Sunday, tomorrow.

Ama yarın Pazar.

It always gets confusing at this time of year because we never know what day it is.

Yılın bu zamanında her zaman kafa karıştırıcı olur çünkü hangi gün olduğunu asla bilemeyiz. Yeni Yıl ile Noel arasında

There is always that strange period of time between Christmas in the New Year.

her zaman o garip zaman dilimi vardır .

So that strange moment of time always seems like.

Yani zamanın o garip anı hep öyle görünüyor.

Well, it's confusing, let's just say.

Pekala, bu kafa karıştırıcı, sadece söyleyelim.

So. It is Saturday.

Bu yüzden. Cumartesi.

It's the 24th of December, Christmas Eve.

24 Aralık, Noel Arifesi.

And so many of you watching us today.

Ve birçoğunuz bugün bizi izliyorsunuz.

It's absolutely wonderful to sensitively comment.

Duyarlı bir şekilde yorum yapmak kesinlikle harika.

This is a nice place to be indeed.

Burası gerçekten olmak için güzel bir yer.

It is good. I hope you mean on the live stream.

Bu iyi. Umarım canlı yayından bahsediyorsundur.

Well, I'm sure you do.

Eminim öyledir.

I hope we can make your Christmas a little brighter if you are there watching right now.

Umarım şu anda orada olup izliyorsanız Noel'inizi biraz daha parlak hale getirebiliriz .

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

I wonder who was first?

Merak ediyorum ilk kimdi?

Who is going to get.

Kim alacak.

Who is going to get a special Christmas?

Kim özel bir Noel alacak?

A round of applause for today.

Bugün için bir alkış.

Oh, it's Beatrix again.

Oh, yine Beatrix.

I have a feeling. Buttons.

Ben bir şey hissediyorum. düğmeler. İçimde parmak tıklamanın

I have a feeling that Beatrix might be the new champion

yeni şampiyonunun Beatrix olabileceğine dair bir his var

of the finger clicking.

.

I think so.

Bence de.

Congratulations. What's your secret?

Tebrikler. Sırrın nedir?

Congratulations, Beatrice.

Tebrikler, Beatrice.

Yes, of course.

Evet elbette.

It wouldn't be Christmas without the gay elves having a little kiss there.

Neşeli elfler orada küçük bir öpücük olmasaydı Noel olmazdı.

Stop it.

Yapma.

I don't have to be gay.

Gay olmak zorunda değilim.

Do they? Mr.

Duncan can they just be sort of, I don't know, some indeterminate sexuality?

Onlar mı? Bay

Duncan, bir nevi belirsiz cinsellik olabilirler mi?

No, no, they're definitely gay.

Hayır, hayır, kesinlikle eşcinseller.

People want to watch that. Mr. Duncan on Christmas Eve.

İnsanlar bunu izlemek istiyor. Bay Duncan, Noel arifesinde.

Stop it. Stop it, you two. Exactly.

Yapma. Kes şunu, siz ikiniz. Kesinlikle.

Stop it.

Yapma.

Just the spirit of the village just told me.

Sadece köyün ruhu az önce bana söyledi.

No, don't worry about. We wish to.

Hayır, endişelenme. diliyoruz.

They're off again.

Tekrar yola çıktılar.

Stop it.

Yapma.

Look, I'm going to have to throw some cold water.

Bak, biraz soğuk su dökmem gerekecek.

I don't think you can tell what sex those are.

Bunların cinsiyetini anlayabileceğini sanmıyorum.

Okay.

You keep saying that, Steve.

Tamam aşkım.

Bunu söyleyip duruyorsun, Steve.

No. The two men, the two games.

Hayır. İki adam, iki oyun.

No, can't say anything. What?

Hayır, hiçbir şey söyleyemem. Ne?

They've got no male partner whatsoever.

Hiçbir erkek partnerleri yok.

Look at their dangle is. Well, they haven't got anything.

Onların sarkıttığına bak. Şey, ellerinde hiçbir şey yok.

So I think they could be asexual.

Bu yüzden aseksüel olabileceklerini düşünüyorum.

Okay. Right.

Tamam aşkım. Sağ.

And sex.

Ve seks.

Yeah, but they are gay.

Evet, ama onlar eşcinsel.

I don't think so, Mr. Duncan.

Sanmıyorum, Bay Duncan.

I think for you, every day, we've got people wanting us all different.

Bence senin için her gün farklı olmamızı isteyen insanlar var.

Only joking, miss, and just having a conversation, you know?

Sadece şaka yapıyorum, bayan ve sadece sohbet ediyorum, anlıyor musun?

It's not very funny, though.

Yine de çok komik değil.

Well, that's all for you to judge.

Eh, yargılamak için hepsi bu.

It's for the viewers.

İzleyiciler için.

It was.

Oldu.

It is this very, very irritating, this tinsel around my neck.

Boynumun etrafındaki bu gelin teli çok ama çok rahatsız edici.

Ooh. Irritating.

Ah. Rahatsız edici.

As you can see, Mr.

Gördüğünüz gibi, Bay

Steve is really getting into the festive spirit.

Steve gerçekten şenlik havasına giriyor.

He's complaining about the hat being too hot.

Şapkanın çok sıcak olmasından şikayet ediyor.

Is complaining about the itchy tinsel, And I can't begin to tell you

Kaşıntılı cicili bicili hakkında şikayet ediyor, Ve size

what else he's been complaining about.

başka ne hakkında şikayet ettiğini anlatamam.

All sorts of furniture says we both look fantastic.

Her türlü mobilya, ikimizin de harika göründüğümüzü söylüyor.

Thank you very much. Thank you for that.

Çok teşekkür ederim. Bunun için teşekkür ederim.

I must say it, it all came together very, very quickly.

Söylemeliyim ki, her şey çok, çok hızlı bir şekilde bir araya geldi.

I've been so busy, Mr. Duncan.

Çok meşguldüm, Bay Duncan.

So busy doing my usual pre-Christmas cleaning around the house.

Her zamanki Noel öncesi ev temizliğimi yapmakla meşguldüm.

I don't know Why is it got to do it? Yes.

Bilmiyorum Neden bunu yapmak zorunda? Evet.

And so he has been cleaning the bathroom, the bedrooms, hoovering the stairs, just cleaning it.

Ve böylece banyoyu, yatak odalarını temizliyor, merdivenleri temizliyor, sadece temizliyor.

I like to have a big clean. It's taken me days.

Büyük bir temizlik yapmayı seviyorum. Günlerimi aldı.

I want you to have a poo.

Kaka yapmanı istiyorum.

And Mr.

Steve was cleaning the bathroom? Yes, so I had to.

Ve Bay

Steve banyoyu mu temizliyordu? Evet, bu yüzden zorundaydım.

I told it all in, and now it's dirty again.

Her şeyi anlattım ve şimdi yine kirli.

I never got a chance to use it, unfortunately.

Maalesef hiç kullanma şansım olmadı.

So does that mean I've got to clean the other bathroom now?

Yani bu şimdi diğer banyoyu temizlemem gerektiği anlamına mı geliyor?

I know at this time of year we normally have a Yule log,

Yılın bu zamanında normalde bir Noel günlüğümüz olduğunu biliyorum

but this is taking it too far.

ama bu çok ileri gidiyor.

Oh, Mr.

Oh, Bay

Duncan, the jokes are coming thick and fast.

Duncan, şakalar yoğun ve hızlı geliyor.

Is that your best fake laugh?

En iyi sahte gülüşün bu mu?

That's a real laugh as well.

Bu da gerçek bir kahkaha.

Laugh, laugh.

Gülün, gülün.

I say laugh. Mr. Duncan says laugh. Hmm.

güle güle diyorum Bay Duncan gül diyor. Hmm.

Either are correct, but one is

Her ikisi de doğru, ancak biri

it's just a little more refined.

biraz daha rafine.

People are going to leave this channel if you do that.

Bunu yaparsan insanlar bu kanalı terk edecek.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

I mean, they're just happy.

Yani, sadece mutlular.

So are people.

İnsanlar da öyle.

Are you prepared for Christmas?

Noel için hazır mısın?

Have you wrapped all your presents for your loved ones?

Sevdikleriniz için tüm hediyelerinizi paketlediniz mi?

Have you got the turkey ready? Assuming you are?

Hindiyi hazırladın mı? Öyle olduğunu varsayarsak?

I mean, we were assuming you are celebrating Christmas.

Yani, Noel'i kutladığınızı varsayıyorduk.

Of course, many of you probably won't be.

Elbette çoğunuz muhtemelen olmayacaksınız. Herkesin Noel'i kutlamadığı

We have to know, take notice of the fact that not everybody celebrates Christmas,

gerçeğini bilmeli, dikkate almalıyız

but we know that.

ama bunu biliyoruz.

So if you're not celebrating Christmas, you are still welcome to join us here in the live chat.

Bu nedenle, Noel'i kutlamıyorsanız, burada canlı sohbette bize katılabilirsiniz.

Of course, because Christmas isn't just about

Elbette, çünkü Noel sadece

religious overtones.

dini imalardan ibaret değil.

It's also about having fun and and giving presents.

Aynı zamanda eğlenmek ve hediye vermekle de ilgili.

Your loved ones relaxing from a year of work.

Sevdikleriniz bir yıllık çalışmanın ardından dinlenirken. Bunu

So you heard that from Steve, having a little drink, indulging in some food

Steve'den, biraz içki içerek, biraz yemek yiyerek

and just relaxing, having a laugh, chilling out and just enjoying yourself.

ve sadece rahatlayarak, gülerek, rahatlayarak ve sadece eğlenerek duydunuz.

Really. That's it. Christmas is about to most people.

Gerçekten mi. Bu kadar. Noel çoğu insan için.

So remember, next time somebody says that Christmas is too religious, you could say it isn't.

Unutmayın, bir dahaki sefere birisi Noel'in çok dindar olduğunu söylediğinde, öyle olmadığını söyleyebilirsiniz.

And Mr. Steve told me that.

Ve Bay Steve bunu bana söyledi.

Oh, look. Palmira.

Oh bak. Palmira.

Hello, Palmira.

Merhaba, Palmira.

Hello. Is having some porto wine.

Merhaba. Porto şarabı içiyor.

Oh, this evening.

Bu akşam.

Well, Luis would be pleased about that.

Luis bundan memnun olur.

Sadly, we have.

Ne yazık ki bizde var.

We have no we have no wine or anything.

Ne şarabımız ne de başka bir şeyimiz var.

We have some porto wine ourselves, Mr. Duncan.

Bizim de biraz porto şarabımız var, Bay Duncan.

Well, we do have it, but we're not drinking it at the moment.

Bizde var ama şu an içmiyoruz.

Well, not now, but we will be, I'm sure, over Easter, over Easter, over Christmas.

Şey, şimdi değil, ama eminim Paskalya'da, Paskalya'da, Noel'de olacağız.

I'm getting ahead of myself. Mr. Duncan.

Kendimden geçiyorum. Bay Duncan.

It's still Christmas. Happy Easter.

Hala Noel. Mutlu Paskalyalar.

But we.

Ama biz.

It's nice with some cheese and biscuits, isn't it?

Biraz peynir ve bisküvi ile güzel olur, değil mi?

Porto Wine.

Porto Şarabı.

It seems to go very well because it's sort of sweet ish.

Çok iyi gidiyor gibi görünüyor çünkü biraz tatlı.

It goes very well with cheese. Is it sweet ish?

Peynirle çok iyi gider. Bu tatlı mı?

Yes, it's sweet. Ish.

Evet, çok tatlı. ish.

Means it's a little sweeter than normal

Yani normal

red wine, a little stronger.

kırmızı şaraptan biraz daha tatlı, biraz daha sert.

And it seems a bit like port itself, which

Ve biraz da İngiltere'de sevdiğimiz limanın kendisine benziyor

we like here in the UK.

.

It goes very well with cheese, Stilton and port.

Peynir, Stilton ve porto ile çok iyi gider.

So it's a traditional Christmas combo.

Yani geleneksel bir Noel kombinasyonu.

Okay, Short for combination.

Tamam, kombinasyonun kısaltması.

Two things.

İki şey.

Uh, my father always used to have

Babam her zaman

a glass of port and some Stilton cheese.

bir bardak porto şarabı ve biraz Stilton peyniri içerdi.

Wasn't it? A bottle of port

Değil mi? Bir şişe porto şarabı

and whisky and yes, I think

ve viski ve evet,

I think he would just go into the nearest cupboard and find all the alcohol and then drink it.

sanırım en yakın dolaba gidip tüm alkolü bulur ve sonra içerdi. Ailesiyle

It was, it was the only thing that would get him through having to spend lots of time

with his family or, or any weekend or any weekend.

veya herhangi bir hafta sonu veya herhangi bir hafta sonu ile çok fazla zaman geçirmek zorunda kalmasını sağlayacak tek şey buydu.

Yes, exactly.

Evet kesinlikle.

That's it. Well, many people do that, of course, don't they?

Bu kadar. Pek çok insan bunu yapıyor elbette, değil mi?

Can I say hello to the live chat?

Canlı sohbete merhaba diyebilir miyim?

Lots of people here already.

Burada zaten bir sürü insan var.

Olga has a complaint.

Olga'nın bir şikayeti var.

Complaints. Mr.

şikayetler Bay

Duncan, your background is making me feel sick. Uh

Duncan, geçmişiniz beni hasta ediyor. ah

oh. You sure it's not the foreground? Yes.

ah. Ön plan olmadığından emin misin? Evet.

That's making you feel sick.

Bu seni hasta hissettiriyor.

Well, I spent ages today making this.

Bugün bunu yapmak için yıllarımı harcadım.

This background. Okay.

Bu arka plan. Tamam aşkım.

Do you want me to stop it?

Durdurmamı ister misin?

All right, then I'll turn it off.

Tamam, o zaman kapatacağım.

I don't know how, though.

Nasıl bilmiyorum ama.

What does it mean? We'll says okay.

Bu ne anlama geliyor? Tamam diyeceğiz.

We'll be hard to be. Say we about.

olmamız zor olacak. Hakkında söyle.

What did we say?

Ne dedik? Kulağa

We must have said a word that sounds like real.

gerçek gibi gelen bir kelime söylemiş olmalıyız.

So I can't remember what it was now.

Yani şimdi ne olduğunu hatırlayamıyorum.

I'm still with Steve.

Hala Steve'leyim.

I'm still trying to do something.

Hala bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

I can't get it.

alamıyorum.

It stops, but then it starts again.

Duruyor ama sonra tekrar başlıyor.

Okay. I can't change that.

Tamam aşkım. Bunu değiştiremem.

Trying to create a festive mood.

Şenlik havası yaratmaya çalışıyoruz.

And I went to I went to Sam was terrible to make this background.

Ve bu arka planı yapmak için Sam'e gittim, korkunçtu.

Is it making and it's not making me sick is making anybody else sick.

Yapıyor mu ve beni hasta etmiyor, başkasını hasta ediyor.

It's moving very slowly.

Çok yavaş hareket ediyor.

You can always close your eyes and just listen to us.

Her zaman gözlerinizi kapatıp bizi dinleyebilirsiniz.

Yeah, that might be that. Ma.

Evet, bu olabilir. anne

It's moving.

Says Oh good background is nice as modes and Ms. typing.

Hareket ediyor.

Oh iyi arka planın modlar ve Bayan yazma kadar güzel olduğunu söylüyor.

So what did you mean, Olga? Which word did you mean?

Ne demek istedin Olga? Hangi kelimeyi kastettin?

That one of us must have said that you would like us

Birimizin anlamını açıklamamızı istediğini söylemiş olmalısın

to explain the meaning of.

.

Of what?

Neyin?

I don't know, because

Bilmiyorum, çünkü

Olga's written it, but it doesn't quite.

Olga yazdı, ama tam olarak değil.

Yeah.

The word isn't, doesn't quite translate as to what we said.

Evet.

Kelime değil, tam olarak ne söylediğimizi tercüme etmiyor.

So Magdalena wants what's Santa Claus

Bu yüzden Magdalena, bahçedeki işi yapabilmek için Noel Baba'nın

to bring a wheelbarrow so she can do the work in the garden.

bir el arabası getirmesini ister .

Talking of which.

Hangisinden bahsetmişken.

Oh, that reminds me, Steve, can we say a big thank you?

Oh, bu bana Steve'i hatırlattı, büyük bir teşekkür edebilir miyiz?

You know what I'm going to say?

Ne diyeceğim biliyor musun? Bununla güzel bağışlar

Thank you very much to those who have sent

gönderenlere çok teşekkür ederim

lovely donations with this.

.

Thank you very much to Luis Mendez,

Luis Mendez'e çok teşekkür ederim,

or should I say Luis Mendez,

yoksa Luis Mendez,

Hiroko Tani

Hiroko Tani

and also Magdalena care so far.

ve Magdalena'nın şimdiye kadar ilgilendiğini mi söylemeliyim? Elbette Noel zamanı Noel hediyem için yaptığınız

Thank you very much for your lovely donations

güzel bağışlar için çok teşekkür ederim

for my Christmas gift

at Christmas time, of course.

.

And yes, if you want to make a donation, you can over the next couple of days.

Ve evet, bağış yapmak istersen önümüzdeki birkaç gün içinde yapabilirsin.

We are with you today and also on Christmas Day.

Bugün ve Noel gününde de yanınızdayız.

We are live as well.

Biz de canlı yayındayız.

So thank you once again to Louis Hiroko and Magdalena

Bu yüzden Louis Hiroko ve Magdalena'ya

for your lovely, lovely Christmas donations.

güzel, sevimli Noel bağışlarınız için bir kez daha teşekkür ederim.

Very nice. Yes. Oh, God.

Çok güzel. Evet. Aman Tanrım.

If you want to redo the word, we retype the word.

Kelimeyi yeniden yapmak isterseniz, kelimeyi yeniden yazarız.

We will tell you what it means.

Bunun ne anlama geldiğini size söyleyeceğiz. Ne de

After all, this is an English teaching channel.

olsa burası bir İngilizce öğretim kanalı.

So I feel that we should explain things like that.

Bu yüzden böyle şeyleri açıklamamız gerektiğini hissediyorum.

But everything today is going to be very light talking of which,

Ama bugün her şey çok hafif olacak ve

we are going to show you our Christmas cards.

size Noel kartlarımızı göstereceğiz. Her yıl

We have the special camera set up, as we do

yaptığımız gibi özel kamera kurulumumuz var

every single year, the Christmas card camera.

, Noel kartı kamerası. İşte

So here it is.

burada.

Can you see it? There it is.

Bunu görebiliyor musun? İşte burada.

Just just next to it, next to us.

Hemen yanında, yanımızda. İşte

So there it is.

orada.

The Christmas card camera is ready.

Noel kartı kamerası hazır.

And your hand there?

Ve elin orada mı?

Well, no, no, no.

Hayır, hayır, hayır.

That's not my hand, Steve.

O benim elim değil, Steve. İşte

That's that's that's an illusion.

bu, bu bir illüzyon.

If if it.

eğer öyleyse.

Is that your live hand, Mr.. Don't you need to.

Bu senin canlı elin mi Bay.. Gerek yok mu?

If it's your life hand, put two fingers out now.

Can elinse, şimdi iki parmağını kaldır.

There we go.

Oraya gidiyoruz.

There we go. That's just kind of put one finger out.

Oraya gidiyoruz. Bu sadece bir parmağını çıkarmak.

As long as you don't point it up upwards.

Yukarı doğru çevirmediğiniz sürece.

Will be all right. Mr. Duncan, can I. Can I. Can I.

İyi olacak. Bay Duncan, yapabilir miyim? Yapabilir miyim? Yapabilir miyim.

Oh, here we go.

Oh, işte başlıyoruz.

Anyway, so we have some unopened cards and cards.

Her neyse, bazı açılmamış kartlarımız ve kartlarımız var.

So this is this is really, really exciting because we have cards that we haven't even opened yet.

Bu gerçekten çok heyecan verici çünkü henüz açmadığımız kartlarımız var.

The strange one that must be from a neighbour.

Bir komşudan olması gereken garip olan.

Do you think so? That must be from a neighbour.

Öyle mi düşünüyorsun? Bu bir komşudan olmalı.

Beka, are you telling us that we still have neighbours who want to speak to us?

Beka, hala bizimle konuşmak isteyen komşularımız olduğunu mu söylüyorsun?

I mean, it sounds almost unbelievable.

Yani, neredeyse inanılmaz geliyor. Buralardan

I can't believe that

anybody would want to send us a card from around here, but.

birinin bize kart göndermek isteyeceğine inanamıyorum ama.

So when anyone sends a card, that's what it looks like. Mr.

Yani biri kart gönderdiğinde, öyle görünüyor. Bay

Steve always comes first.

Steve her zaman önce gelir. Bu

So whenever anybody ever writes a letter to us or anything, they always put Mr.

yüzden, ne zaman biri bize mektup yazsa veya herhangi bir şey yazsa, her zaman

Steve first.

ilk sıraya Bay Steve'i koyarlar.

Well, you know, in England, the most handsome and attractive person

Biliyorsun, İngiltere'de en yakışıklı ve çekici kişi, onu gönderen

is always mentioned first on a Christmas card that's sent that.

bir Noel kartında her zaman ilk önce anılır .

I'm joking.

Şaka yapıyorum.

Of course you wish.

Tabii ki dilersin. Bu

So has that come this morning, Mr. Duncan?

sabah oldu mu, Bay Duncan?

I don't know.

Bilmiyorum.

Well, it was in the pile of Christmas cards.

Noel kartları yığınının arasındaydı. O zaman şimdi

Shall we have a look now then? Go on, Stuart.

bir göz atalım mı? Devam et Stuart.

Let's have a look. Go on then. Open. Is that Mr. Duncan?

Bir bakalım. Devam et o zaman. Açık. Bu Bay Duncan mı?

Does this mean I've got to write because I've only sent a Christmas card to one neighbour?

Bu sadece bir komşuma Noel kartı gönderdiğim için yazmam gerektiği anlamına mı geliyor ?

Of course, this might be from one of my admirers as well in the area too.

Tabii bu çevredeki bir hayranımdan da olabilir.

I have a lot of people around here who who want to get close to me.

Etrafımda bana yaklaşmak isteyen bir sürü insan var .

Oh, yes.

Oh evet.

They're only human. I'll just be careful.

Onlar sadece insan. Sadece dikkatli olacağım.

It might be personal.

Kişisel olabilir.

I would guess that is from.

den olduğunu tahmin ediyorum.

Well, I know who won't be from. Okay.

Kimin gelmeyeceğini biliyorum. Tamam aşkım.

I think it's from the neighbours with the dog.

Sanırım köpeği olan komşulardan.

Mind you, that doesn't narrow it down very much, does it?

Dikkat edin, bu onu pek daraltmıyor, değil mi ?

No, it doesn't really for anyone, including that.

Hayır, bu da dahil olmak üzere hiç kimse için değil.

So let's have a look.

Öyleyse bir bakalım.

Let's have a look first before we know we're going to do it.

Yapacağımızı bilmeden önce önce bir bakalım.

This.

See, we're going to be taking a big risk.

Bu.

Bak, büyük bir risk alacağız.

Taking a big risk.

Büyük bir risk almak.

So we haven't seen this card yet, so that's nice.

Bu kartı henüz görmedik, bu çok güzel. Çok

It's a lovely well, it looks like our ADOR because we've got a red door.

güzel bir kuyu, bizim ADOR'umuza benziyor çünkü kırmızı bir kapımız var.

It's a traditional Christmas scene with a lovely red door.

Güzel bir kırmızı kapısı olan geleneksel bir Noel sahnesi.

And you can see that it says it says

Ve

Merry Christmas if it's the neighbours.

komşular ise Mutlu Noeller yazdığını da görebilirsiniz.

I think they are. We nearly ran them over yesterday.

Bence öyleler. Dün neredeyse eziyorduk.

Oh okay.

Tamam.

Let's have a look.

Bir bakalım.

He's from

Stephen Duncan from Loveline.

Loveline'dan Stephen Duncan'dan.

Who's the love of that man?

O adamın aşkı kim?

Looks like Steve and Caroline.

Steve ve Caroline'a benziyor.

Steve and Kirsty.

Steve ve Kirsty.

Oh, that's our new neighbours next door.

Oh, yan taraftaki yeni komşularımız.

Oh, yes, of course.

Evet, elbette.

We have new neighbours. Of course.

Yeni komşularımız var. Elbette.

Yes. The baker next door.

Evet. Yandaki fırıncı. o

He isn't it. He's a baker.

değil O bir fırıncı.

But how lovely.

Ama ne güzel.

So it's not lovely to Stephen Duncan from Steve and Caroline.

Yani Steve ve Caroline'dan Stephen Duncan'a hoş değil .

So yes, we do have a Steve living next door to us as well.

Yani evet, yanımızda yaşayan bir Steve de var.

Well we have done that live.

İyi ki canlı yayında yaptık.

This isn't we're not joking.

Bu şaka yapmıyoruz.

So they wouldn't have known that we had a red door. No.

Yani kırmızı bir kapımız olduğunu bilmeyeceklerdi. Hayır.

And so unless they did, I mean, well, they might have noticed.

Ve öyle olmasaydı, yani, fark etmiş olabilirlerdi.

All you have to do is come round, right?

Tek yapman gereken kendine gelmek, değil mi?

I've got to write a card out for them later.

Daha sonra onlar için bir kart yazmam gerekiyor.

Mr. Duncan with it round there.

Bay Duncan yanında.

Very quickly, let's keep that one over here.

Çok çabuk, bunu burada tutalım.

So to remind me that's not okay, because you will forget.

Bu yüzden bana hatırlatman iyi değil, çünkü unutacaksın.

So I've got to go out to a neighbour.

Bu yüzden bir komşuya gitmem gerekiyor.

I'm going to give her some shopping. Yeah, this.

Ona biraz alışveriş yapacağım. Evet, bu.

This sounds like something for later.

Bu daha sonrası için bir şey gibi geliyor.

Well, it's me that'll do it. Of course. Well, of course.

Bunu yapacak olan benim. Elbette. Tabii ki.

So I'll put that on the floor. What a lovely card.

O yüzden onu yere koyacağım. Ne güzel bir kart.

Who is it? Try. It's just. Just us.

Kim o? Denemek. Bu sadece. Sadece biz.

Just to show how observant of you as our Steve.

Steve'imiz olarak ne kadar dikkatli olduğunuzu göstermek için.

Already someone has said, it looks as if Mr.

Zaten birisi dedi ki, Bay

Steve does all the jobs.

Steve bütün işleri yapıyor gibi görünüyor.

That is true.

Bu doğru.

You're not right in the house.

Evde değilsin.

You are right.

Haklısın.

Well, you do put the the washing in the dishwasher.

Peki, çamaşırları bulaşık makinesine koyuyorsun.

Sometimes I put the dishes in the dishwasher.

Bazen bulaşıkları bulaşık makinesine koyuyorum.

I do. I wash Mr.

Evet. Bay

Steve's dirty underpants.

Steve'in kirli iç çamaşırlarını yıkıyorum.

Sometimes they get very dirty.

Bazen çok kirlenirler.

There's this card even though it's very nice obviously is from

Bu kart çok güzel olmasına rağmen bir kutudan olduğu belli

a box.

.

There's nothing on there that they're not of obviously bothered about Charity.

Orada, Charity konusunda açıkça rahatsız olmadıkları hiçbir şey yok.

What, you mean it's from a box.

Ne yani, bir kutudan mı?

Well it's, I mean it's a lovely card. It's the thought that counts.

Yani, çok güzel bir kart. Önemli olan düşünce.

The thought that counts. But I like to judge you. Really?

Önemli olan düşünce. Ama seni yargılamayı seviyorum. Gerçekten mi? Ne

I don't even know what you mean.

demek istediğini bile bilmiyorum.

I like to judge people by the quality of their Christmas cards.

İnsanları Noel kartlarının kalitesine göre yargılamayı seviyorum.

I don't know this incident.

Bu olayı bilmiyorum. Ne

I want to know what you mean. What do you mean? It's from a box.

demek istediğini bilmek istiyorum. Ne demek istiyorsun? Bir kutudan.

Well, it's just from a you know, it's just out of a box of 25 or something.

Şey, sadece bildiğiniz birinden, 25'lik bir kutudan çıktı.

Yes, Well, well, people.

Evet, pekala, insanlar.

People that you do realise that no one goes around

buying individual Christmas cards unless they're crazy.

Deli olmadıkça kimsenin ayrı ayrı Noel kartları almadığını anladığınız insanlar.

But what I mean is there are levels of quality, are there not, Mr.

Ama demek istediğim kalite seviyeleri var, değil mi Bay

Duncan, that comes to Christmas anyway.

Duncan, Noel'e gelen zaten.

It's normal to have one.

Birinin olması normaldir.

Can we not alienate all joking.

Tüm şakaları yabancılaştıramaz mıyız?

Okay, I'm trying to talk, Steve.

Tamam, konuşmaya çalışıyorum Steve.

Well, I'm just though I'm just trying to say something.

Şey, ben sadece bir şeyler söylemeye çalışıyorum. Bir tane daha olup

Can we carry on moment to say if

olmadığını söylemeye devam edebilir miyiz

we have another one?

?

Steve There's another one, another card.

Steve Bir tane daha var, bir kart daha.

So we've done one and we have another one here.

Yani bir tane yaptık ve burada bir tane daha var.

Another one that came through the door.

Kapıdan içeri giren başka biri.

So I think this is also from another neighbour.

Sanırım bu da başka bir komşudan.

Let me guess, some say the writing is very nice.

Tahmin edeyim, bazıları yazının çok güzel olduğunu söylüyor.

Whoever it is, they have very it's a woman's writing.

Her kimse, çok kadınsı yazıları var.

Lovely handwriting there.

Güzel el yazısı var.

It's a woman's writing.

Kadın yazısıdır.

I can always tell. It's very rounded. Yes.

Her zaman söyleyebilirim. Çok yuvarlak. Evet.

Okay, let's hope I'm not being judgemental here, but that is not a man's writing.

Tamam, burada yargılayıcı olmadığımı umalım ama bu bir erkek yazısı değil.

Okay?

Tamam aşkım?

Not that that matters, but it just shows you that probably the them.

Önemli olan bu değil, ama sadece muhtemelen onlar olduğunu gösteriyor.

It's the.

Bu. İlişkideki komşular için

It's the women who are writing the cards out for the neighbours

kartları yazan erkek

in the relationship, not the man.

değil, kadınlardır.

You seem to be analysing everyone's relationships

Görünüşe göre herkesin ilişkilerini analiz ediyorsun

and just based on the Christmas concluding hours.

ve sadece Noel'in kapanış saatlerine göre.

Right, Right.

Doğru doğru.

So this will open this one. Yes.

Yani bu bunu açacak. Evet. Bugün

This is what we're doing today. It's the day before Christmas.

yaptığımız şey bu . Noel'den önceki gün.

Everyone excited.

Herkes heyecanlı.

Think this would be age? What do you think?

Bunun yaş olacağını mı düşünüyorsun? Ne düşünüyorsun?

What do you think Santa Claus is going to buy for you?

Noel Baba'nın sana ne alacağını düşünüyorsun?

Is there anything that you want from Santa Claus?

Noel Baba'dan istediğin bir şey var mı?

Because he's going to come down your chimney tonight

Çünkü bu gece bacandan aşağı inecek

and empty his sack.

ve çuvalını boşaltacak.

It's okay. Chance to be a fine thing.

Sorun değil. İyi bir şey olma şansı.

What's that right there, Steve?

Oradaki nedir, Steve?

Just. Just.

Sadece. Sadece.

We are opening these live.

Bunları canlı olarak açıyoruz.

We're not, if anything, really. So that is the next one.

Aslında biz değiliz. Yani bir sonraki bu.

Oh, dear. It's a cat.

Ah hayatım. O bir kedi.

Okay, It's all right.

Tamam, sorun değil.

It's just now we don't like cats. They kill birds.

Sadece şimdi kedileri sevmiyoruz. Kuşları öldürürler.

Okay? Yes. Sorry, I'm.

Tamam aşkım? Evet. Üzgünüm.

I'm being Christmas Scrooge today. Here you are.

Bugün Noel Scrooge oluyorum. İşte buradasın. Her

Although you

are pretty much Scrooge every day of the year.

ne kadar yılın her günü Scrooge olsan da.

Here we go, then.

İşte başlıyoruz o zaman.

Merry Christmas.

It says it's a little cat and it looks as if it wants to eat the Christmas pudding.

Mutlu Noeller.

Küçük bir kedi olduğunu söylüyor ve sanki Noel pudingi yemek istiyormuş gibi görünüyor.

Now, what?

It doesn't want to eat the Christmas pudding? What it's seen.

Şimdi ne olacak?

Noel pudingini yemek istemiyor mu? Ne görüldü.

What we can't see is that beyond that Christmas pudding in the field of view of that cat is a bird.

Göremediğimiz şey, o kedinin görüş alanındaki Noel pudinginin ötesinde bir kuş olduğu.

And that's what it's really looking at.

Ve gerçekten baktığı şey bu.

And that's what it's that's what it's going to go after.

Ve peşinden gideceği şey de budur.

Okay.

Tamam aşkım.

And that's what happened a few minutes after that picture was taken.

İşte o fotoğraf çekildikten birkaç dakika sonra olan buydu .

Okay.

Tamam aşkım.

So maybe there is a bird inside the Christmas pudding.

Yani belki Noel pudinginin içinde bir kuş vardır.

Maybe there's a little black bird or something or a tiny sparrow.

Belki küçük siyah bir kuş falan vardır ya da minik bir serçe.

Olga says, Hey, that next year is the year of the cat.

Olga, Hey, gelecek yıl kedi yılı, diyor.

It is in the Chinese calendar.

Çin takviminde yer almaktadır.

It is the year of the pussy.

Kedi yılı.

So maybe that's why they've given it.

Belki de bu yüzden verdiler.

You see, Maybe.

Görüyorsun, Belki.

Maybe our neighbours are actually quite intellectual.

Belki de komşularımız aslında oldukça entelektüeldir.

Have we got Chinese neighbours? No, but no.

Çinli komşumuz var mı? Hayır, ama hayır.

Anyway, I know, I'm just. I'm not.

Her neyse, biliyorum, ben sadece. Değilim.

Yes it's, it is hilarious. I really can't. Who is it from

Evet öyle, çok komik. Gerçekten yapamam.

back to you and Paul.

Senden ve Paul'den gelen kim?

But that, that didn't come through the door.

Ama bu, kapıdan içeri girmedi.

Well I don't know.

Bilmiyorum.

It was just in the pile of cards. Steve.

Sadece kart destesindeydi. Steve.

So to Stephen Duncan, wishing you both a very merry Christmas and a happy New Year

Stephen Duncan'a, Betty ve Paul'den sevgiler ve en iyi dileklerimle, ikinize de çok mutlu Noeller ve mutlu bir Yeni Yıl diliyorum

with love and best wishes from Betty and Paul.

.

So these are your former work colleagues. Yes.

Demek bunlar senin eski iş arkadaşların. Evet.

But you must have found that on the legislative table in the living room.

Ama bunu oturma odasındaki yasama masasında bulmuş olmalısın .

Yes, there was just a pile of cards.

Evet, sadece bir yığın kart vardı.

Oh, right. That and I grabbed them.

Ah, doğru. Bu ve onları yakaladım.

I didn't do anything special.

Özel bir şey yapmadım.

So the one that came from Steve and Caroline, where did you find that one?

Peki Steve ve Caroline'dan gelen, onu nereden buldun?

I don't know. They were just all together.

Bilmiyorum. Hepsi bir aradaydı. Bunun

I don't know why this is so difficult. They.

neden bu kadar zor olduğunu bilmiyorum. Onlar.

They were all together in a pub.

Hep birlikte bir bardaydılar.

In that case, Steve and Caroline are also my work colleagues.

Bu durumda, Steve ve Caroline aynı zamanda iş arkadaşlarım.

Then, not our neighbours are neighbours.

O zaman komşumuz komşu değil.

I thought you found them.

Onları bulduğunu sanıyordum.

They've been posted to the door.

Kapıya asıldılar.

Is anyone still watching?

Hala izleyen var mı?

Well, no.

I thought they'd been paid so that's a it's a good job, Mr.

Hayır.

İyi bir iş, Bay

Dingle.

We're going to go round postcards and neighbours even from them.

Dingle.

Kartpostalları ve hatta onlardan komşuları dolaşacağız.

Yes, that would have been.

Evet, bu olurdu.

Oh my God, what a disaster that would have been Christmas ruined.

Aman Tanrım, Noel mahvolmuş olsaydı ne büyük bir felaket olurdu. İşte

So there it is.

orada.

It's not lovely.

I like I like the cat though.

Bu hoş değil.

Seviyorum ama kediyi seviyorum.

It looks quite cute.

Oldukça sevimli görünüyor.

The murderers. Don't forget, a lot of people like cats.

Katiller. Unutmayın, birçok insan kedileri sever.

You know, you could start to alienate and push our viewers away.

Biliyorsunuz, izleyicilerimizi yabancılaştırmaya ve uzaklaştırmaya başlayabilirsiniz.

We don't we don't want that on Christmas Eve. No cats.

Noel arifesinde bunu istemiyoruz. Kedi yok.

So now we have some cards that we have opened and they are safe to look at.

Şimdi açtığımız bazı kartlarımız var ve onlara bakmak güvenli.

There is second.

ikinci var. Bu ne

What's this? We have a gift here.

? Burada bir hediyemiz var.

So this looks like a gift, Steve.

Yani bu bir hediye gibi görünüyor, Steve.

A gift. Oh, I know who that's from.

Bir hediye. Kimden geldiğini biliyorum.

Okay. Well, yes.

Tamam aşkım. İyi evet.

I didn't say you didn't look at this.

Buna bakmadın demedim.

I think that's probably to be opened.

Muhtemelen açılacağını düşünüyorum.

And this is also from

Bu da

Caroline.

Caroline'dan.

That looks like Caroline.

Caroline'a benziyor.

That's Caroline. That's an ex work colleague of mine.

Bu Caroline. Bu benim eski bir iş arkadaşım.

So maybe this is something that is maybe disgusting or maybe naughty.

Yani belki bu belki iğrenç ya da yaramaz bir şeydir.

No, I don't think so.

Hayır, sanmıyorum.

It's probably I don't know what that is.

Muhtemelen bunun ne olduğunu bilmiyorum.

I actually have no idea. Okay.

Aslında hiçbir fikrim yok. Tamam aşkım.

But we'll open that on Christmas Day.

Ama onu Noel günü açacağız.

Oh, okay.

Tamam.

Oh, we can open it now.

Oh, şimdi açabiliriz.

I think it's a present, you see.

Bence bu bir hediye, anlıyor musun?

So now we have some cards that we have opened.

Şimdi açtığımız bazı kartlarımız var.

I like this one. Steve, Steve, keep an eye on the screen.

Bunu beğendim. Steve, Steve, gözünüz ekranda olsun.

He's just looking at the live chat. That's okay.

Sadece canlı sohbete bakıyor. Sorun yok.

Yeah, that's all right.

Evet, sorun değil.

No cats on that one is not lovely.

Bunda kedi yok, sevimli değil.

That's very nice. Yeah. So who's that from?

Bu çok iyi. Evet. Peki bu kimden?

Oh, this is from.

Ah, bu ondan.

I would tell you now this is from ah, one of our neighbours that used to live next to us.

Şimdi size bunun bir zamanlar yanımızda oturan komşularımızdan biri olduğunu söyleyebilirim.

Well we used to live next to them and then we moved away from them

Eskiden yanlarında yaşardık ve sonra onlardan uzaklaştık,

so it's not lovely and they still remember us even though we've.

bu hiç hoş değil ve hatırlamış olmamıza rağmen onlar bizi hala hatırlıyor .

We moved away ten years ago.

On yıl önce taşındık.

Can you believe that, Steve?

Buna inanabiliyor musun Steve?

They still send a lovely card that's not always.

Hala her zaman olmayan güzel bir kart gönderiyorlar.

And they normally send also some details of what's happening in their life.

Ve normalde hayatlarında olup bitenlerin bazı ayrıntılarını da gönderirler.

They do something called a round robin.

Round robin denen bir şey yapıyorlar. Görünüşe

Many people apparently I was watching something on television last night, Steve,

göre birçok insan dün gece televizyonda bir şeyler izliyordum, Steve

and apparently a lot of people used to send round robins

ve görünüşe göre birçok insan

years ago, so lots of people would send

yıllar önce birbirini takip ederdi, bu yüzden birçok insan

updates on everything that's happened in their life over the year.

yıl boyunca hayatlarında olan her şey hakkında güncellemeler gönderirdi.

Apparently it used to be traditional, but very few people do it.

Görünüşe göre eskiden gelenekseldi, ama çok az insan bunu yapıyor.

So yes, I know why that is, why?

Yani evet, bunun neden olduğunu biliyorum, neden?

Well, because people stay in touch more now, don't they?

Çünkü insanlar artık daha fazla iletişim halindeler, değil mi?

You know, in days gone by then,

Hani o zamanlar olmasa belki

maybe you wouldn't because you wouldn't have had mobile

cep

phones, you wouldn't have had social media like Facebook.

telefonlarınız olmazdı, Facebook gibi sosyal medyanız olmazdı.

So you would have probably maybe not heard from certain people

Yani muhtemelen belirli insanlardan

for one year to the next.

bir yıl sonra haber alamamış olabilirsiniz.

So you would in your Christmas card,

Noel kartınıza,

you used to write lots of details about what's happened to you over the year.

yıl boyunca başınıza gelenlerle ilgili birçok ayrıntı yazardınız.

Your family you are had a new child.

Ailenizin yeni bir çocuğu oldu.

Yeah, my dog died, that sort of thing.

Evet, köpeğim öldü, bu tür şeyler.

And you would just give people an update.

Ve insanlara sadece bir güncelleme verirsiniz.

But now, of course, people are constantly updating their lives.

Ama şimdi, elbette, insanlar hayatlarını sürekli güncelliyorlar.

They're sending texts,

Metinler,

phone calls, a chief, as I say, social media.

telefon görüşmeleri, bir şef, dediğim gibi, sosyal medya gönderiyorlar.

But this particular person

Ama bu özel kişi

still sends us in fact, it was something like three A3 sheets or something.

hala bize gönderiyor, aslında üç A3 sayfası falandı.

Well, no, it's just one I like and I can afford

Şey, hayır, bu sadece hoşuma giden bir şey ve

two sides of A4 piece of paper, but lots of details

A4 kağıdın iki yüzüne param yetiyor, ama

of their year, lots of details of the year, and none of which were particularly interesting.

onların yılıyla ilgili birçok ayrıntı, yılın birçok ayrıntısı ve hiçbiri özellikle ilgi çekici değildi.

But because we don't really know them that well.

Ama onları o kadar iyi tanımadığımız için.

Well, so what happens is that they send it to everybody like a blanket mailing.

Peki, olan şey şu ki, bunu bir battaniye postası gibi herkese gönderiyorlar.

They were.

Onlar.

Yes. Okay.

Evet. Tamam aşkım.

Well, they were our neighbours by the way, for 15 years.

Bu arada, 15 yıldır bizim komşumuzdular.

I know, but they're talking about people in there.

Biliyorum ama oradaki insanlardan bahsediyorlar.

But we didn't really get involved with them socially.

Ama onlarla sosyal olarak gerçekten ilgilenmedik.

We just say, Hello, how are you? Yeah, bye. He didn't.

Sadece merhaba nasılsın diyoruz. Peki hoşçakal. Yapmadı.

Well we didn't really get involved with that.

Aslında biz buna pek karışmadık.

I'm just joking. So they send us this.

Ben sadece şaka yapıyorum. Bu yüzden bize bunu gönderiyorlar.

It's a what they also call a blanket mailing.

Bu aynı zamanda toplu postalama dedikleri bir şey.

So they what they do is anyone they send a Christmas card to, they send this out.

Yani Noel kartı gönderdikleri kişiye bunu gönderiyorlar.

So there's all sorts of people's names mentioned in this that we've no idea who they are, how many.

Yani burada adı geçen her türden insan var ki kim oldukları, kaç tane oldukları hakkında hiçbir fikrimiz yok. Öyle

It's not. I suppose it's nice to get it.

değil. Almak güzel bence.

I suppose it's nice to use it, but it's a thing that people used

Sanırım onu ​​kullanmak güzel, ama insanların

to do all the time just to keep everyone up to date.

her zaman sırf herkesi güncel tutmak için yaptıkları bir şeydi.

But I think it's actually quite nice.

Ama aslında oldukça güzel olduğunu düşünüyorum.

It's been pointed out they don't hold anything back.

Hiçbir şeyi geri tutmadıkları belirtildi.

Well, no, that's the point of it.

Hayır, mesele bu.

So they literally tell us all the medical problems

Bu yüzden bize kelimenin tam anlamıyla çeşitli akrabalarının sahip olduğu tüm tıbbi sorunları anlatıyorlar

that various relatives of theirs have got, you know, blah,

, bilirsiniz, falan,

blah, blah, had cancer, probably has had a stroke, blah, blah, know, strange name.

falan, falan, kanser olmuş, muhtemelen felç geçirmiş, falan, falan, bilirsin, garip bir isim.

I know.

But they're telling us details of people we don't even know and then telling us in quite

Biliyorum.

Ama bize tanımadığımız insanların ayrıntılarını anlatıyorlar ve sonra bize

intimate detail what's wrong with them, which I think is slightly strange.

onların sorununun ne olduğunu oldukça samimi ayrıntılarla anlatıyorlar ki bence bu biraz garip.

Again, nice to have.

Yine olması güzel.

But, you know, I wouldn't send out

Ama, bilirsin, göndermezdim, bilirsin

you know, I just think it's a little unusual

, bence

to send something out to everybody

herkese

telling you what your nearest and dearest, what's wrong with them?

en yakın ve en sevdiğin şeyi, onların nesi var diyen bir şeyler göndermek biraz alışılmadık bir şey.

Well, that's good.

Tamam bu harika.

But then what?

Ama sonra ne olacak?

But then, you know, sometimes it's better you don't want to keep secrets.

Ama sonra, bilirsin, bazen sır saklamak istememen daha iyidir.

It's better just to tell people everything seven times that maybe they're doing the right thing.

İnsanlara her şeyi yedi kez belki de doğru şeyi yaptıklarını söylemek daha iyidir.

Maybe it's somehow releasing this from their consciousness.

Belki de bir şekilde bunu bilinçlerinden salıveriyor.

Maybe I'm looking too deeply into it.

Belki de çok derinlemesine bakıyorum.

I just think you're being really miserable.

Sadece gerçekten mutsuz olduğunu düşünüyorum.

Mohsin.

Muhsin. çok

It's lovely.

güzel

It's a lovely thing that people still think of us.

İnsanların hala bizi düşünmesi çok güzel. Bu

It is. It is. We shouldn't

. Bu.

Santa Clause where Mohsin lives.

Mohsin'in yaşadığı yerde Noel Baba olmamalıyız.

It's called Papa Noel. That's it. Papa. Noel.

Adı Papa Noel. Bu kadar. Baba. Noel.

Papa Noel.

Baba Noel.

Noel, of course, is the traditional word for Christmas.

Noel, elbette, Noel için geleneksel bir kelimedir.

The Noel peace on earth

Yeryüzünde Noel barışı

and joy to all men.

ve tüm insanlara neşe.

I know a friend in the UK,

Birleşik Krallık'ta

Betty, who in fact sent us a card.

bize bir kart gönderen Betty adında bir arkadaşımı tanıyorum.

Did we open Betty's card?

Betty'nin kartını açtık mı?

You might have open Betty's card.

Betty'nin kartını açmış olabilirsin.

She calls her husband, Papa G.

Kocası Papa G'yi arıyor.

So, y I don't know.

Yani bilmiyorum.

Pathogenes She calls that maybe

Patojenler, belki de

I don't envisage Father something.

babamı bir şey tasavvur etmediğimi söylüyor.

So you pamper them? I don't know.

Yani onları şımartıyor musun? Bilmiyorum.

So. So now we're giving information about people you don't know about.

Bu yüzden. Yani şimdi tanımadığınız kişiler hakkında bilgi veriyoruz .

Yeah, exactly. Yes.

Evet kesinlikle. Evet. İşin

It's the irony of it.

ironisi bu.

So some more cards, Steve.

Biraz daha kart, Steve.

And all I've got to say to this is Jesus Christ

Ve buna söyleyebileceğim tek şey İsa Mesih'in

is on this card. Oh, look at that.

bu kartta olduğu. Şuna bak.

Isn't that lovely? Yeah.

Bu çok hoş değil mi? Evet.

So there you can see that.

Yani orada bunu görebilirsin.

Now this is the tradition.

Şimdi bu gelenek.

Traditional never did tivity.

Geleneksel asla tivity yapmadı.

So the nativity scene with you can see there is Mary in the centre

Doğuş sahnesinde gördüğünüz gibi merkezde Meryem var

and also there is it looks like the three kings

ve üç kral hediyelerini getiriyor gibi görünüyor,

are bringing their their gifts

all of them of course completely useless to a baby.

tabii ki hepsi bir bebek için tamamen işe yaramaz.

And I think there is Joseph as well.

Ve sanırım bir de Yusuf var.

I think Joseph is on, is on the right even though he wasn't the father.

Sanırım Joseph açık, babası olmasa da sağda.

He's still there.

O hala orada.

Well well he's he's still a happy dad.

O hala mutlu bir baba.

He's bringing up the child.

Çocuğu yetiştiriyor.

Although he wasn't the father when you think when you think about it, it's quite a modern thing.

Düşündüğünüzde baba o olmasa da , bu oldukça modern bir şey.

Very modern thing. Yes.

Çok modern bir şey. Evet.

There are lots of there were lots of women who were having mysterious pregnancies.

Gizemli hamilelikler yaşayan birçok kadın var.

Yeah.

They are certainly wondering how they got pregnant.

Evet.

Nasıl hamile kaldıklarını kesinlikle merak ediyorlar.

But even though they really know how they got they got pregnant.

Ama gerçekten nasıl olduklarını bilmelerine rağmen hamile kaldılar.

They know they know what happened.

Ne olduğunu bildiklerini biliyorlar.

It was that Friday night at the back of the pub.

Barın arkasındaki cuma gecesiydi.

Mm. Yes.

mm. Evet.

So the nativity scene,

Yani doğum sahnesi,

I'm sure the baby comes at a different colour.

eminim bebeğin farklı bir rengi vardır.

There's this

İşte bu

is that from.

şundan.

Nobody heard you say that then.

O zaman bunu söylediğini kimse duymadı.

Not the easiest of Christmas time.

En kolay Noel zamanı değil.

Our thoughts will be with you.

Düşüncelerimiz sizinle olacak.

And this is from David who is your cousin.

Bu da kuzeniniz David'den.

That's right. Yes, cousin.

Bu doğru. Evet kuzen.

So this is again to Stephen and Duncan.

Yani bu yine Stephen ve Duncan'a.

So Steve always comes first on the card.

Yani Steve her zaman kartta önce gelir.

So that is lovely because I'm the oldest.

Bu çok güzel çünkü ben en yaşlıyım.

That that's what it is.

İşte bu. Bay ve Bayan'a

You normally put the oldest person first on the card

yazmıyorsanız, normalde en yaşlı kişiyi kartta ilk sıraya koyarsınız,

unless you are writing to Mr.

and Mrs., if you're writing to a married couple, then you will put the

eğer evli bir çifte yazmıyorsanız, o zaman

the man's name will come first. Yes.

önce adamın adını yazacaksınız. Evet.

But when it comes to Christmas cards, I think they put my name down

Ama iş Noel kartlarına gelince, sanırım adımı yazıyorlar

because, well, I'm the most important, so I'm only joking.

çünkü en önemlisi benim, bu yüzden sadece şaka yapıyorum.

It's because we know that it's because I'm the eldest.

Çünkü bunun en büyüğüm olduğu için olduğunu biliyoruz.

So that's probably what people do.

Yani muhtemelen insanların yaptığı şey bu.

Although when I write Christmas cards out to people, which is interesting, is it normally

İnsanlara Noel kartları yazdığımda, ki bu ilginç, normalde orada olduğunu en iyi

you write the name of the person that you know best there is.

bildiğiniz kişinin adını yazar mısınız?

There aren't any rules really, but some people would say

Aslında bir kural yok ama bazıları

they would write the girl's name first.

önce kızın adını yazacaklarını söylüyor.

Let you think about that the girls and some people put.

Kızların ve bazı insanların koyduğunu bir düşünelim.

So if it's Betty and Paul, you would say to Betty and Paul, But then if I

Yani Betty ve Paul ise, Betty ve Paul'e şöyle derdiniz, Ama sonra

knew Paul

Paul'ü

better than Betty, I would probably put Paul and Betty.

Betty'den daha iyi tanısaydım, muhtemelen Paul ve Betty'yi koyardım.

There aren't any rules really.

Gerçekten herhangi bir kural yok.

But normally, if you know both couples equally

Ama normalde, her iki çifti de eşit derecede tanıyorsan

and it's a male and female relationship, you would probably tend to put

ve bu bir erkek ve kadın ilişkisiyse, muhtemelen

the woman's name first, wouldn't you?

kadının adını ilk sıraya koyma eğiliminde olursun, değil mi?

Would you, dear Mr.

Jenkins, you agree?

Sevgili Bay

Jenkins, kabul eder misiniz?

It's just maybe because it's just seems polite.

Kibar göründüğü için olabilir.

It's like opening a door for a lady.

Bir hanımefendiye kapı açmak gibi.

Not that you can do that any more because it's seen as misogynist.

Kadın düşmanı olarak görüldüğü için artık bunu yapamazsınız.

So if you like.

Eğer istersen.

So what if you're opening a door and there's a man and a woman coming towards

Peki ya bir kapıyı açarken size doğru gelen bir erkek ve bir kadın olsa

you, would you insist that the woman goes first?

, önce kadının gitmesi için ısrar eder miydiniz?

Would you say, Excuse me, mate, there's a woman behind you.

Affedersiniz dostum, arkanızda bir kadın var mı dersiniz?

She has to come through the door first.

Önce kapıdan girmesi gerekiyor.

Do you do you mind?

Sakıncası var mı?

In modern society now, you you can't open a door for the woman because you would be accused

Modern toplumda artık kadınlara kapı açamazsınız çünkü kadın

of being misogynist, which is somebody who doesn't like women or somehow being,

düşmanı olmakla suçlanırsınız, bu da kadınları sevmeyen biri veya bir şekilde,

you know, it's women don't like to be treated.

bilirsiniz, kadınlar kendisine davranılmasını sevmez. .

And unless it's somebody I would say over the age of 50, you probably still would appreciate that.

Ve 50 yaşının üzerinde olduğunu söyleyeceğim biri değilse muhtemelen yine de bunu takdir edersin.

How can opening a door for a woman be misogynistic?

Bir kadına kapı açmak nasıl kadın düşmanı olabilir?

Because you're implying that they're too weak to open the door themselves? No.

Kapıyı kendi başlarına açamayacak kadar zayıf olduklarını ima ettiğiniz için mi? Hayır.

I mean, women men are.

Yani, kadın erkektir.

We used to open doors for women, didn't they?

Kadınlara kapı açardık değil mi?

No one does that. No one thinks that.

Bunu kimse yapmaz. Bunu kimse düşünmüyor.

But I think.

Ama bence.

Well, no, it's it's people some women have complained.

Hayır, bazı kadınların şikayet ettiği insanlar.

They don't like it.

Bundan hoşlanmıyorlar.

I've had people look at me as much, said, why are you opening that door, for example?

İnsanlar bana o kadar baktırdılar, neden o kapıyı açıyorsun dediler mesela?

I just slam it in women's faces now.

Şimdi kadınların suratına çarpıyorum.

Well, that's what I do.

Ben de öyle yapıyorum.

Well, that's because it's you.

Bunun nedeni sensin.

I deliberately wait and then let it go.

Kasıtlı olarak beklerim ve sonra gitmesine izin veririm.

So it slams in their face and then I can't be.

Bu yüzden yüzlerine çarpıyor ve sonra olamam.

I'm only joking. Obviously, I don't.

Sadece şaka yapıyorum. Açıkçası, bilmiyorum.

But, you know, in this in this modern world, you've got to be very careful

Ama, bilirsiniz, bu modern dünyada,

what you do and say just in case you upset somebody.

birilerini üzmemek için ne yaptığınıza ve ne söylediğinize çok dikkat etmelisiniz.

Well, you have

you've got to be very

careful that our Victoria says I'm surprised.

Victoria'mızın şaşırdım demesine çok dikkat etmelisin.

Now, wait, is don't serve women first anymore.

Şimdi, bekle, artık önce kadınlara hizmet etme.

Yes, I've noticed that. Have you?

Evet, bunu fark ettim. Senin varmi? Kadın olmadığın için

Well, you've never noticed it because you're not a woman.

bunu hiç fark etmedin .

Well, I've noticed when I've been in that happened to us the other day when we went out.

Geçen gün dışarı çıkarken başımıza gelenin içerideyken fark ettim.

Yes. They always used to serve women first, but they don't any more.

Evet. Her zaman önce kadınlara hizmet ederlerdi, ama artık yapmıyorlar.

Equality there is second. No, I can tell you why.

Eşitlik orada ikinci. Hayır, sana nedenini söyleyebilirim.

Because they don't always bring the meals in the right order.

Çünkü yemekleri her zaman doğru sırayla getirmezler.

So maybe if one person wanted chicken and that person is a man

Yani belki bir kişi tavuk isterse ve bu kişi bir erkekse

and the chicken is the first meal to come to arrive at the table, then

ve tavuk masaya gelen ilk yemekse, o zaman

of course they're not going to give it to the woman because she didn't order chicken.

elbette kadına tavuk sipariş etmediği için vermeyeceklerdir.

The man or the chicken.

Adam ya da tavuk.

I know, but they'd normally bring the woman's name first, Thomas says.

Biliyorum, ama normalde önce kadının adını getirirler , diyor Thomas.

That allowed to make that.

Bu, bunu yapmaya izin verdi.

As long as I'm around, chivalry won't die out.

Ben etrafta olduğum sürece, şövalyelik ölmeyecek.

Yes, I like that.

Evet şunu sevdim.

Yes, that's good.

Evet bu iyi.

So some good old fashioned chivalry.

Yani bazı eski moda şövalyelik.

Chivalry?

Şövalyelik mi?

Yes. Olga says, I appreciate a door is open for me.

Evet. Olga, benim için bir kapının açık olduğunu takdir ediyorum, diyor.

Yes, That's very good.

Evet, bu çok iyi.

Yes, Yes, I know.

Evet evet biliyorum.

I like that. Yes, Well, I still do.

Bunu sevdim. Evet, hala yapıyorum.

I think. Well, I do it for anyone.

Bence. Bunu herkes için yaparım.

A man.

Yes, Yes, I think so.

Bir adam.

Evet, evet, öyle düşünüyorum.

The more attractive they are, the more likely I am to open.

Ne kadar çekici olurlarsa, açılma olasılığım o kadar artar.

Well, that's just typical of you, isn't it?

Bu senin için tipik, değil mi?

Hello? No.

Merhaba? Hayır.

To ugly, slim, attractive.

Çirkin, ince, çekici.

All come through.

Hepsi geçer.

Is Madam.

Bayan mı?

I'm joking. Of course I'm joking.

Şaka yapıyorum. Tabii ki şaka yapıyorum.

It's.

It's your.

Onun.

Senin.

It's your comic delivery that makes us all realise.

Hepimizin farkına varmasını sağlayan senin komik sunumun.

Hello.

From Kazakhstan.

Merhaba.

Kazakistan'dan.

Sorry, we can't read your name. I can't because I can't read it.

Üzgünüz, adınızı okuyamıyoruz. Okuyamıyorum çünkü okuyamıyorum.

That's Cyrillic, Mr. Duncan.

Bu Kiril alfabesi, Bay Duncan.

Probably. But

Muhtemelen. Ama

best wishes for 2023.

2023 için en iyi dileklerimle.

And best wishes to you two.

Ve ikinize de en iyi dileklerimle.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

That's very kind of you, sir. More cards, Steve?

Çok naziksiniz, efendim. Daha fazla kart mı, Steve?

It's a macaque.

Yes, Yes. Okay. Here's your.

Bu bir makak.

Evet evet. Tamam aşkım. İşte senin.

I recognise this.

Bunu tanıyorum.

I think this is Santa Claus getting very close to the camera.

Sanırım bu, Noel Baba'nın kameraya çok yaklaşması.

So this is what happens when Santa Claus sometimes is is doing his face time.

Demek Noel Baba bazen yüz yüze geldiğinde olan şey bu.

He forgets that he's got his camera pointed down.

Kamerasını aşağı doğrulttuğunu unutuyor.

I don't know why he would have his camera pointed downwards.

Kamerasını neden aşağı doğru çevirdiğini bilmiyorum.

Maybe he's been on some other website, but there it is, a lovely card.

Belki başka bir web sitesine girmiştir, ama işte burada, hoş bir kart.

I think this is very nice.

Bence bu çok hoş.

It says Season's Greetings.

Mevsim Selamları yazıyor.

And so this is another way of saying Merry Christmas, isn't it?

Bu da Mutlu Noeller demenin başka bir yolu , değil mi?

And the season. Yes, that's right.

Ve sezon. Evet bu doğru.

The season being the Christmas season and the festive season, rather.

Mevsim, Noel mevsimi ve bayram mevsimidir, daha çok.

Festive season.

Bayram mevsimi.

We call this because of the festivities, which is

Buna parti kutlaması olan şenlikler nedeniyle diyoruz

parties celebration.

.

So we call this the festive season.

Biz buna bayram mevsimi diyoruz.

Normally sort of a week before Christmas, too, just into the new year,

Normalde Noel'den bir hafta önce de, yeni yıla girerken,

basically before, when you go back to work, it stops.

temelde daha önce, işe döndüğünüzde durur.

So the festive season, would you say, normally probably starts today and ends on New Year's Day?

Yani bayram mevsimi, normalde muhtemelen bugün başlar ve Yeni Yıl Günü biter, diyebilir misiniz?

Yeah, it's well, it's over Christmas. Over Christmas.

Evet, güzel, Noel bitti. Yılbaşı boyunca.

That's right.

Stephen Duncan.

Bu doğru.

Stephen Duncan.

Happy Christmas, love from Emma and John.

Mutlu Noeller, Emma ve John'dan sevgiler.

Now, the thing to point out about this card is that it is obviously home made.

Şimdi, bu kartla ilgili belirtilmesi gereken şey, açıkça ev yapımı olmasıdır.

Oh, it's a homemade card.

Oh, bu ev yapımı bir kart.

And I couldn't work out what it was.

Ve ne olduğunu çözemedim.

I think you're right, Mr.

Sanırım haklısınız, Bay

Duncan. It's a close up of

Duncan.

Santa Clauses or Papa Noel's

Noel Baba'nın ya da Papa Noel'in

stomach with his bells.

çanlarıyla birlikte midesinin yakından görünümü.

Hoo hoo hoo hoo hoo hoo hoo.

hoo hoo hoo hoo hoo hoo hoo.

I'm too close to the camera. Hoo hoo hoo.

Kameraya çok yakınım. hoo hoo hoo.

So a lot of people make their own cards.

Yani birçok insan kendi kartlarını yapıyor.

Now, I've left my camera set up from Chat Roulette.

Şimdi, kameramı Chat Roulette'ten ayarladım.

Whoo hoo hoo!

hoo hoo hoo!

By the way, where are there any flights to France.

Bu arada, Fransa'ya uçuşlar nerede?

To Paris. At the moment, I have no idea.

Paris'e. Şu anda hiçbir fikrim yok.

I guess so.

Sanırım öyle.

The problem is, at the moment, all of the customs people at the airports are on strike.

Sorun şu ki, şu anda havalimanlarındaki tüm gümrük memurları grevde.

The baggage handlers.

Bagaj işleyicileri.

Oh, no, it's not just the customs people.

Oh, hayır, sadece gümrük görevlileri değil.

It's a border force.

Bu bir sınır kuvveti.

The people that check your passports, they are all now on strike and on strike

Pasaportlarını kontrol eden insanların hepsi şu anda grevde ve grevde

because otherwise Louis, we would be on the next flight over, would we?

çünkü aksi halde Louis, bir sonraki uçağa binerdik , değil mi?

To Paris?

Paris'e?

Yes, because, Louis, I'm sure we would probably have time to get there.

Evet, çünkü Louis, oraya varmak için muhtemelen zamanımız olacağına eminim.

Louis has got shrimps in oven now.

Louis şimdi fırında karides var.

You don't mean small people, do you? You mean there

Küçük insanları kastetmiyorsun, değil mi?

are those

creatures that live in the sea?

Denizde yaşayan canlılar var mı demek istiyorsun?

Okay, well, we used to call them.

Tamam, biz onları çağırırdık.

Used to call people that were, let's just say, smaller than average.

Eskiden, ortalamadan daha küçük diyelim.

We would say, oh, you, you shrimp,

Ah, sen, sen karides,

meaning a small person.

küçük bir insan anlamında derdik.

Now, we don't say that anymore because obviously it's

Şimdi, artık bunu söylemiyoruz çünkü

incorrect to say things like that.

böyle şeyler söylemek kesinlikle yanlış.

So when you said we have shrimps in the oven, it immediately

Yani fırında karides var deyince

made me think of a very small people.

aklıma hemen çok küçük bir insan geldi.

But of course what you meant was those wriggly little pink

Ama elbette kastettiğin o kıvranan küçük pembe sarmaşık

ivy crustaceans.

kabuklularıydı.

I think the crustaceans invertebrates

Bence kabuklular

that are not invertebrates because they've got legs that live in the sea.

denizde yaşayan bacakları olduğu için omurgasız olmayan omurgasızlardır.

So shrimps in the oven, Smoked salmon, Yes.

Yani fırında karides, Füme somon, Evet.

What is what is smoked salmon, Steve It's a fish.

Somon füme nedir, Steve Bu bir balık.

I think shrimps are crustaceans, aren't they?

Karideslerin kabuklular olduğunu düşünüyorum, değil mi? Beş yaşındakiler için

We should start doing our English lessons for five year olds.

İngilizce derslerimizi yapmaya başlamalıyız .

I think salmon as an entree with champagne and lamb.

Şampanya ve kuzu eti ile antre olarak somon balığı düşünüyorum.

Okay,

Tamam,

quick, send a helicopter over, Louis.

çabuk, bir helikopter gönder Louis.

Well, you know, in France, food is the most important thing in life.

Biliyorsun, Fransa'da yemek hayattaki en önemli şeydir.

Food and meals.

Yiyecek ve yemekler.

So there isn't the third thing anyway, right?

Yani zaten üçüncü bir şey yok, değil mi?

But I think I think Steve has been drinking the cooking sherry.

Ama sanırım Steve yemek şerisini içiyor.

Yes. What Magdalena says, what his stomach.

Evet. Magdalena ne diyor, midesi ne.

Stomach says he's cooking and he hasn't got time to look at the live chat, although he obviously does

Mide, yemek yaptığını ve canlı sohbete bakacak zamanı olmadığını söylüyor, ancak belli ki

have time because he is occasionally making remote looks, which is fine.

zamanı olduğu için ara sıra uzaktan bakışlar atıyor ki bu iyi bir şey.

So what are you cooking?

Peki ne pişiriyorsun?

Tomek It was stomach already television.

Tomek Zaten midem televizyondu.

I haven't looked

for these sentences.

Bu cümleleri aramadım.

Fish in veggies, fish and vegetables.

Sebzelerde balık, balık ve sebzeler.

Not quite, I've got to say.

Tam olarak değil, söylemeliyim.

You know, I would give Lewis nine and a half out of ten

Biliyorsun, Lewis'e on üzerinden dokuz buçuk verirdim

and, you know, maybe five or six out of ten to tell me.

ve bilirsin, belki on üzerinden beş ya da altı verirdim.

So. Yes.

Bu yüzden. Evet.

So if there was a flight available to

Yani Amsterdam'a uygun bir uçuş olup

Amsterdam or not.

olmadığı.

Amsterdam. Yeah.

Amsterdam. Evet.

Amsterdam, Netherlands, rather, or to Paris,

Daha doğrusu Amsterdam, Hollanda ya da Paris'e,

I think I would take the Paris flight at this point

sanırım bu noktada Paris uçağına binerdim

because the food looks quite nice at Lewis's house.

çünkü Lewis'in evinde yemekler oldukça güzel görünüyor.

I think I'm getting slightly mad, Mr. David.

Sanırım biraz kızıyorum, Bay David.

Now, you were k

Şimdi, sanırım

I think I think Steve has been cleaning the bathroom and is being I think he's been inhaling the bleach.

Steve'in banyoyu temizlediğini ve sanırım çamaşır suyu soluduğunu düşünüyordun.

I've been inhaling a lot of bleach and cleaning fluids. Mr.

Çok fazla çamaşır suyu ve temizlik sıvısı soludum. Bay

Duncan It's made me go a bit round the bend, I think so If you go round the bend, it means you go a bit mad.

Duncan Beni biraz virajı döndürdü, sanırım öyle virajı dönerseniz, bu biraz delirdiğiniz anlamına gelir.

Yes. Here's another.

Evet. İşte bir tane daha.

Shall we have a look at some more cards?

Biraz daha kartlara bakalım mı?

I think people are very interested to see our cards.

İnsanların kartlarımızı görmekle çok ilgilendiğini düşünüyorum.

So here's another one.

İşte bir tane daha.

Yes, Christine, the tradition of writing Christmas cards is still

Evet, Christine, Noel kartı yazma geleneği İngiltere'de hala devam ediyor

going on

in the UK, although we haven't had so many as normal years.

, gerçi o kadar çok normal yılımız olmadı.

But that's because the Royal Mail have been on strike. Yes.

Ama bunun nedeni Royal Mail'in grevde olması. Evet.

And people don't like us anymore.

Ve insanlar artık bizi sevmiyor. Birleşik Krallık'ta

Is there anyone that's actually working in public services in the UK?

gerçekten kamu hizmetlerinde çalışan biri var mı ?

If you mean the board of Forces are on strike, the the

Kuvvetler kurulunun grevde olduğunu kastediyorsanız,

the health service are on strike.

sağlık hizmetinin grevde olduğunu kastediyorsunuz.

No they're not.

Hayır değiller.

Well they were not today.

Neyse ki bugün değillerdi.

Not today. You know, be pedantic.

Bugün değil. Biliyorsun, bilgiç ol. Bu

You did say today by the way, you said that the forces, the posts,

arada bugün söylediniz, kuvvetler, karakollar,

the rail workers and all the public services, they're all going on strike for more pay.

demiryolu işçileri ve tüm kamu hizmetleri, hepsinin daha fazla ücret için greve gittiğini söylediniz.

But anyway, carry on with the cards, Mr. Duncan.

Ama yine de, kartlara devam edin, Bay Duncan.

Thank you, Steve. I don't want to hug.

Teşekkürler Steve. sarılmak istemiyorum Demek

I mean, most people most people aren't working anyway because it's Christmas,

istediğim, çoğu insan Noel olduğu için zaten çalışmıyor,

so they don't need to go on strike

bu yüzden burada tekrar greve gitmelerine gerek yok

here again.

.

It is a very traditional scene.

Bu çok geleneksel bir sahne.

We have the snowmen, we have the lovely cottage

Kardan adamlarımız var, kırmızı kapılı sevimli kulübemiz var

with the red door seasons, Greetings again by door, again,

mevsimler, Yine kapıdan selamlar, yine

a very common well, I think red, of course, is always used around this time of year.

çok yaygın bir kuyu, bence kırmızı, yılın bu zamanlarında her zaman kullanılır.

I wonder who this card is from.

Bu kartın kime ait olduğunu merak ediyorum.

Let's have a look.

Bir bakalım.

Oh. Oh, now, this is from.

Ah. Oh, şimdi, bu nereden.

This is from our very rich friends.

Bu çok zengin arkadaşlarımızdan.

We have some friends in there.

Orada bazı arkadaşlarımız var.

They're very, very rich.

Çok, çok zenginler.

Oh, well, but this card doesn't look like it's from any one.

Ama bu kart herhangi birinden gelmiş gibi görünmüyor.

Very rich.

Çok zengin.

Well, they always used to send us the most beautiful, expensive cards every year.

Her yıl bize hep en güzel, en pahalı kartları gönderirlerdi.

And I've noticed the last two years they've been downgrading

Ve son iki yılda

the quality of their cards, which is fine.

kartlarının kalitesini düşürdüklerini fark ettim ki bu normal.

Maybe they're giving some away to charity.

Belki bir kısmını hayır kurumuna veriyorlardır.

But look at that one.

Ama şuna bak.

That one is a charity, a charity card, but it's for more than one.

O bir hayır kurumu, bir yardım kartı, ama birden fazlası için.

I know that's I was about to that.

Bunu yapmak üzere olduğumu biliyorum.

So they if you buy that card, then they will give a certain

Yani o kartı satın alırsanız, o zaman karın belirli bir

percentage of the profits to those charities.

yüzdesini bu hayır kurumlarına verecekler.

And there's a lot of them on the on that card.

Ve o kartta onlardan çok var.

So they're not going to get very much each other.

Yani birbirlerini pek alamayacaklar.

They know.

Biliyorlar.

But but if a million people do it, then they will.

Ama bir milyon insan yaparsa, o zaman yapacaklar.

But do, which is to be better if it was only just one charity.

Ama sadece bir hayır kurumu olsaydı daha iyi olurdu.

Okay. But there you go. There's another.

Tamam aşkım. Ama işte gidiyorsun. Bir tane daha var.

Now you're not sharing the cards anymore.

Artık kartları paylaşmıyorsunuz.

That's fine.

Bu iyi.

Now I'm going to share another one in a moment.

Şimdi birazdan bir tane daha paylaşacağım.

Steve Rosa.

Steve Rosa.

Rosa Oh, Thomas in Poland at the moment,

Rosa Oh, Thomas şu anda Polonya'da,

um, that's a bit far for us to go.

um, bu bizim için biraz uzak.

Bought borsch dumplings.

Borsch köfte aldım.

Delicious. Cabbage.

Lezzetli. Lahana.

Mushroom. What, you don't like mushrooms?

Mantar. Ne, mantar sevmiyor musun?

Oh, well, I don't know.

Bilmiyorum.

We'll have to do we will have to do a bit of a tour.

Biraz tur yapmamız gerekecek.

As I understand it, Borsch is a type of vegetable.

Anladığım kadarıyla Borsch bir sebze türü.

I believe it's a type of thing that you can prepare and it goes very well with, um,

Bence hazırlayabileceğiniz türden bir şey ve mantı,

with dumplings and cabbage and mushrooms.

lahana ve mantarla çok iyi gidiyor.

The mushroom fillings.

Mantar dolguları.

Interesting thing about Poland.

Polonya hakkında ilginç bir şey.

Um, is that they are predicting that

Um,

in ten years time Poland will have a larger economy than the UK.

on yıl içinde Polonya'nın Birleşik Krallık'tan daha büyük bir ekonomiye sahip olacağını tahmin etmeleri.

Who cares?

Kimin umurunda?

So I'm just saying it's interesting, Mr.

Ben sadece ilginç olduğunu söylüyorum Bay

German, don't ruin everyone's Christmas thing.

German, herkesin Noel olayını mahvetmeyin.

Everyone's Christmas. It's just very good for Poland.

Herkesin Noel'i. Polonya için çok iyi.

I don't want to talk about politics and we don't want to talk talking about,

Politika hakkında konuşmak istemiyorum ve hakkında konuşmak istemiyoruz,

but I'm just stating what I read in the paper on the internet that because of everything that's gone

ama sadece internette gazetede okuduğum şeyi söylüyorum, olan biten her şey yüzünden,

on, they think that, uh, Parliament have a larger economy than the UK in ten years time.

Parlamento'nun öyle olduğunu düşünüyorlar. on yıl içinde İngiltere'den daha büyük bir ekonomiye sahip olmak.

So that's we're going to be moving to, well, Poland, I think we are.

Demek Polonya'ya taşınacağız, sanırım öyleyiz.

I don't think we're moving anywhere.

Bir yere taşındığımızı sanmıyorum.

I'm joking.

Şaka yapıyorum.

You know, to me, yeah.

Bilirsin, bana göre, evet.

These, these jokes today, I really feature beetroot soup.

Bunlar, bugün bu şakalar, gerçekten pancar çorbasına yer verdim.

You'd love that beetroot soup.

Pancar çorbasına bayılırsın.

I don't like beetroot soup.

Pancar çorbasını sevmiyorum.

You will have strange coloured urine.

Garip renkli idrarınız olacak.

Yes. Borsch?

Evet. Borsch?

Yes, I remember there was a guy on YouTube and he is how you say it's eight again.

Evet, YouTube'da bir adam olduğunu hatırlıyorum ve yine sekiz diyorsun.

So it's

Yani

polite and such again?

yine kibar mı?

Borsch Oh, is that right?

Borsch Ah, bu doğru mu?

Tommy Yes, that's right.

Tommy Evet, doğru.

Go and tell. Mike is going to say Mr.

Git ve söyle. Mike, Bay

Duncan, You've pronounced it perfectly because I know how to pronounce it.

Duncan diyecek ki, Mükemmel telaffuz ettiniz çünkü ben nasıl telaffuz edeceğimi biliyorum.

So shut your mouth.

Çeneni kapat.

I'm in a chatty mood today, Mr. Duncan.

Bugün çok geveze bir havadayım Bay Duncan.

Well, you're in a very strange mood, right, Rosa?

Pekala, çok tuhaf bir ruh halindesin, değil mi Rosa?

Look at what Rosa's cooking.

Rosa'nın ne pişirdiğine bak.

Roast pork loin.

Kızarmış domuz filetosu.

Whoo hoo hoo hoo! That's got you interested.

hoo hoo hoo hoo! Bu ilgini çekti.

I'm always into the loin lasagne, rice with raisins.

Ben her zaman fileto lazanya, kuru üzümlü pilav severim.

Uh, cap on that.

Şuna bir son ver.

I'm not sure what that is.

Bunun ne olduğundan emin değilim.

It all sounds nice, except for the raisin lettuce salad,

Üzümlü marul salatası,

vegan tender couscous and pudding plus parfait.

vegan ihale kuskus ve puding artı parfe dışında hepsi kulağa hoş geliyor.

As a dessert, we have always have on Christmas Eve.

Tatlı olarak, Noel arifesinde hep yeriz.

Yeah.

Lovely stomach says my pronunciation was perfect.

Evet.

Sevimli mide telaffuzumun mükemmel olduğunu söylüyor.

Spot on. Damn.

yerinde. Lanet etmek.

And you say, But what is it? Is it vegetable?

Ve diyorsun ki, Ama bu nedir? sebze mi

I don't know what it is. It's beetroot.

Ne olduğunu bilmiyorum. pancar.

Right. Okay. Atomic literally told us what it was.

Sağ. Tamam aşkım. Atomik tam anlamıyla bize ne olduğunu anlattı.

Well, Magdalena says it's not vegetarian.

Magdalena bunun vejeteryan olmadığını söylüyor.

It must be if it's beetroot, it must be.

Pancarsa olmalı, olmalı.

Well, there is meat as well.

Eh, et de var.

So there probably is some meat in that somewhere I find.

Bu yüzden muhtemelen bulduğum bir yerde biraz et var .

Well, normally when you think about it, dumplings

Normalde düşündüğünüzde, mantı

are normally made with animal fat anyway, so.

zaten hayvansal yağdan yapılır, yani.

Yeah. So there must be some animal in there.

Evet. Yani orada bir hayvan olmalı.

I like beetroot.

Pancar severim.

It's very good for you, beetroot.

Senin için çok iyi pancar. Ağırlık

If you are somebody who likes doing

çalışmayı seven

weights and goes to the gym a lot, is that what that is?

ve spor salonuna çok giden biriyseniz, öyle mi?

I'm just indicating.

Sadece belirtiyorum.

Indicating.

belirten.

This is this is. This is Steve Wood.

Bu bu. Bu Steve Wood'dur.

This is Steve.

Bu Steve'di. O

When he goes to the gym, or at least

spor salonuna gittiğinde ya da en azından

I try, I don't go to the gym anyway.

ben denediğimde, ben zaten spor salonuna gitmiyorum.

I'm lifting the weight. It it's very heavy.

Ağırlığı kaldırıyorum. Bu çok ağır.

But yeah, it's apparently there's something in beetroot that replaces electrolytes or something.

Ama evet, görünüşe göre pancarda elektrolitlerin yerini alan bir şey var .

It's very good.

Çok iyi.

Beetroot juice is very good If you, you know, you get a bit of a workout person

Pancar suyu çok iyidir, bilirsiniz, üzerinde çalışabileceğiniz biraz egzersiz yapan bir insan bulursanız

to work towards, it turns you.

, bu sizi döndürür.

It turns. Yep. Red.

Döner. Evet. Kırmızı.

It does go a strange colour. Yeah.

Garip bir renge bürünüyor. Evet.

That's the only thing to remember.

Hatırlanması gereken tek şey bu. Bir

Remember that next time you have a wee wee and it's red, just make sure that you haven't had beetroot.

dahaki sefere çişiniz olduğunda ve kırmızı olduğunda, pancar yemediğinizden emin olun.

If you haven't, go straight to the doctor.

Eğer gitmediyseniz, doğrudan doktora gidin.

That's it.

So is our or our advice.

Bu kadar.

Bizim veya bizim tavsiyemiz de öyle.

If blood anywhere except for inside your veins go to the doctor.

Damarlarınızın içi dışında herhangi bir yerde kan varsa doktora gidin.

Another card because I'm feeling very kind festive

Başka bir kart çünkü şafaktan beri kendimi çok neşeli hissediyorum

since dawn and I guess it's a nice one This is beautiful Whoever it.

ve sanırım bu güzel bir kart Bu çok güzel Her kimse.

Yeah.

Evet.

Why don't I do something?

Neden bir şeyler yapmıyorum?

Does it involve me taking my clothes off?

Giysilerimi çıkarmamı içeriyor mu?

Well, it

Öyle

looks.

görünüyor.

I don't know what's going on there.

Orada neler olduğunu bilmiyorum.

Why did you do that?

Neden bunu yaptın?

Well, because when you're sharing one car, the other one's being seen straight away.

Çünkü bir arabayı paylaştığınızda diğeri hemen görülüyor.

There's no element of surprise taking place.

Gerçekleşen bir sürpriz unsuru yok.

Okay, That's a beautiful car, Mr. Johnson.

Tamam, bu güzel bir araba, Bay Johnson.

And it says Winter.

Ve Kış diyor.

And as you can see, a winter view

Ve gördüğünüz gibi, bir kış manzarası

and they look like snow drops.

ve kar damlaları gibi görünüyorlar.

That's a very high quality.

Bu çok yüksek bir kalite.

That's probably the most high quality car that we've received.

Bu muhtemelen aldığımız en kaliteli araba .

Beautiful.

Güzel.

It's a beautiful fake paper, embossed paper.

Güzel bir sahte kağıt, kabartmalı kağıt.

And I would I would say that that card

Ve bu kartın

is probably around three or £4.

muhtemelen üç veya 4 sterlin civarında olduğunu söyleyebilirim.

So that doesn't actually sound very.

Yani kulağa pek hoş gelmiyor.

But it is.

Ama bu.

Yeah, but if you have but anyway, who's up from who sent us that beautiful card.

Evet, ama varsa ama neyse, bize o güzel kartı gönderenden kim haber?

So this particular card came from

Yani bu özel kart ondan geldi,

it came from your sister.

kız kardeşinden geldi.

Oh yeah. Well, that's not surprising.

Ah evet. Bu şaşırtıcı değil.

Not surprising.

Şaşırtıcı değil.

So Steve's sister has three cars

Yani Steve'in kız kardeşinin

in the driveway in a swimming pool. So?

bir yüzme havuzunda garaj yolunda üç arabası var. Bu yüzden?

So that's why just in the drive.

İşte bu yüzden sadece sürücüde.

Yeah. So that's a high quality card.

Evet. Yani bu yüksek kaliteli bir kart.

Um, and, uh, yeah, and,

Um, ve, evet, ve

you know, no, no expense spared.

bilirsin, hayır, hiçbir masraftan kaçınılmadı.

No expense spared.

Hiçbir masraftan kaçınılmadı.

Look at the embossed

paper that.

Yes, that is that is very high quality paper.

Şu kabartmalı kağıda bak.

Evet, bu çok kaliteli bir kağıt.

What's was the most the make of the of the

it tell you who made this art angel angels.

Bu sanatı melek meleklerin yaptığını size en çok ne anlatıyor.

It's even got the artist's name on there printed in England.

Hatta üzerinde İngiltere'de basılmış sanatçının adı bile var.

Are you it's incredible are you impressed in that case it's probably £10 a car.

İnanılmaz mısınız, etkilendiniz mi, bu durumda muhtemelen araba başına 10 sterlin.

Well, that's what I meant.

Demek istediğim buydu.

I think this is a very expensive card. We should.

Bence çok pahalı bir kart. Yapmalıyız.

We should take this to the antique shop tomorrow and have it valued.

Bunu yarın antikacıya götürüp kıymetini bilmeliyiz.

It might be worth.

Buna değer olabilir.

Well, £10.

Peki, 10 sterlin. Görünüşe

Well, it looks like Timex going is going ahead now in terms of the place to go to eat

göre Timex,

because they're serving 12 different dishes.

12 farklı yemek servis ettikleri için yemek yenecek yer açısından ilerliyor.

Sounds good.

Kulağa iyi geliyor.

And for Paul's Christmas Eve dinner is very important

Ve Paul'ün Noel Arifesi için akşam yemeği çok önemlidir

and most of it is vegetarian apart from fish.

ve balık dışında çoğu vejetaryendir.

But that's. That's, uh. I didn't know that.

Ama bu. Bu... Bunu bilmiyordum.

I must remember that for next year.

Gelecek yıl için bunu hatırlamalıyım.

But then we're going to Rosa Rose's

Ama sonra Rosa Rose'un

cooking cap or not. Oh, no.

şapkasına gidiyoruz ya da gitmiyoruz. Oh hayır.

Cap and ata is vegetables roasted as eggplant.

Kap ve ata, patlıcan gibi kavrulmuş sebzelerdir.

So We love eggplant very much.

Bu yüzden patlıcanı çok seviyoruz.

Red, green and yellow peppers.

Kırmızı, yeşil ve sarı biber.

You're not too keen on that, but I like those.

Buna pek hevesli değilsin ama ben bunları seviyorum.

Uh, so it's wonderful

to know what you're doing whilst watching us.

Bizi izlerken ne yaptığınızı bilmek harika.

A while Watching us.

Bir süre bizi izliyor.

Do you say while whilst Wales say either in

Galler İngiliz

British English you say whilst in American English?

İngilizcesi derken Amerikan İngilizcesi derken mi söylüyorsunuz?

Most people say while so.

Çoğu insan öyleyken söyler.

All right. So whilst watching us. Mm hmm.

Elbette. Yani bizi izlerken. Hmm.

You are cooking meals.

Yemek pişiriyorsun.

Or if in America, whilst watching us, you're

Ya da Amerika'da bizi izlerken

cooking your Christmas Eve meals, correct?

Noel yemeğinizi yapıyorsanız, değil mi? Bunun ne

Well, I'm not sure what that was.

olduğundan emin değilim.

And raisins as well.

Ve ayrıca kuru üzüm.

But you can take the raisins out.

Ama kuru üzümleri çıkarabilirsiniz.

You know, take the raisins out. Pick them out.

Bilirsin, kuru üzümleri çıkar. Onları seç.

That's what I do.

İşte bu yaptığım şey.

If I if I ever eat a meal and there are things in the meal that I don't like, I just pick them out.

Eğer bir gün yemek yersem ve yemekte hoşuma gitmeyen şeyler olursa, onları seçerim.

And if we're in a restaurant, I normally give them to Steve.

Ve eğer bir restorandaysak, normalde onları Steve'e veririm.

And Steve always complains because he says, Don't do that, don't do that.

Ve Steve her zaman şikayet eder çünkü "Bunu yapma, bunu yapma" der.

That looks so terrible.

Bu çok korkunç görünüyor.

If I don't like the food on my plate, I will give it to Steve.

Tabağımdaki yemeği beğenmezsem Steve'e veririm.

Hello, Luca.

Merhaba Luca.

Luca avenatti is finally here.

Luca avenatti sonunda burada.

Gets to be on one of our livestream. Good.

Canlı yayınlarımızdan birinde olacak. İyi.

Hello, Luca.

Merhaba Luca.

I love your streams.

Akışlarını seviyorum.

Probably we're on at the wrong time for you normally.

Muhtemelen normalde sizin için yanlış zamanda yayındayız.

But, baby, you're not working today

Ama bebeğim, bugün çalışmıyorsun

and you've got nothing better to do.

ve yapacak daha iyi bir işin yok.

So you decided you would watch us live, which is wonderful.

Bizi canlı izlemeye karar verdiniz, bu harika.

I can't think of anything better. No, to have.

Daha iyi bir şey düşünemiyorum. Hayır, sahip olmak.

Yeah, that's it.

Evet işte bu. Canlı olmasa bile

Well, it's good that you're watch anyway, even if it's not live.

yine de izliyor olmanız güzel .

So thank you for that.

Bunun için teşekkür ederim.

Um, any more cards, Mr.

Başka kart var mı, Bay

Doom? We've got loads

Doom? Bir

and loads of cards.

sürü kartımız var.

Here's another one.

İşte burada bir başkası. Çok

A beautiful landscape you have.

güzel bir manzaranız var.

This is.

Bu.

I would say this is sort of.

Bunun bir nevi olduğunu söyleyebilirim.

It's not realistic.

gerçekçi değil

Would you?

Yapar mısın?

No, it's a sort of collection of.

Hayır, bir çeşit koleksiyon.

Well, yeah.

İyi evet.

Yes, it is depicting a sort of a, a mountain scene.

Evet, bir çeşit dağ manzarası tasvir ediyor.

It's slightly surreal. Slightly surreal.

Biraz gerçeküstü. Biraz gerçeküstü.

It looks like that all the people playing in the ice

Görünüşe göre buzda oynayan tüm insanlar

are about to fall over and break their legs. Yes.

düşüp bacaklarını kırmak üzere. Evet.

So they're making snow angels.

Yani kardan melekler yapıyorlar.

Oh, are they? Oh, yes.

Ah, onlar mı? Oh evet.

They're not they're not falling over.

Düşmüyorlar.

They're actually making snow angels.

Aslında kardan melekler yapıyorlar.

I can see it now. But yeah, that's it's not nice.

Şimdi görebiliyorum. Ama evet, bu hiç hoş değil.

Yes, it's a sort of this is nice, Uh, evergreen trees.

Evet, bu bir nevi güzel, yaprak dökmeyen ağaçlar.

There are some houses and it's the roads to the house.

Bazı evler var ve bunlar eve giden yollar.

Let's have a view.

Bir görüşelim.

Well It doesn't matter. Here we go.

Önemli değil. İşte başlıyoruz.

We shouldn't. Yeah. Okay.

Yapmamalıyız. Evet. Tamam aşkım.

No, Andy and Karen.

Hayır, Andy ve Karen.

Yes. So, again, friends from work.

Evet. Yani, yine işten arkadaşlar.

I love the way Steve is really nervous.

Steve'in gerçekten gergin olmasına bayılıyorum.

To Steve and Duncan from Andy.

Andy'den Steve ve Duncan'a.

Love from Andy and Karen.

Andy ve Karen'dan sevgiler.

So once again, we're colleagues.

Yani bir kez daha, biz meslektaşız.

Yeah, but colleagues again.

Evet, ama yine iş arkadaşları.

Well, Andy's and.

Şey, Andy'nin ve.

Oh, excuse me, Mr. Duncan.

Affedersiniz, Bay Duncan. Bu evdeki

That's the the dust from all the cleaning

tüm temizlikten çıkan toz bu

in this house.

.

I hope you enjoyed that cough.

Umarım bu öksürük hoşunuza gitmiştir.

If you were listening with headphones.

Kulaklıkla dinleseydin.

Yeah, exactly.

Evet kesinlikle.

So lots of people don't mind raisins.

Bu yüzden pek çok insan kuru üzümden hoşlanmaz.

So in Sicily,

Yani Sicilya'da

we add olives into the cabinet and some sugar

dolaba zeytin ve biraz şeker

and vinegar. Yes.

ve sirke ekliyoruz. Evet.

I don't like olives either.

Ben de zeytin sevmiyorum.

And Magdalena in the Czech Republic, they're having carp, which is fish, of course.

Ve Çek Cumhuriyeti'nde Magdalena, tabii ki balık olan sazan besliyorlar.

Now is.

Şimdi.

Are you noticing what I'm noticing, Steve?

Benim fark ettiğim şeyi sen de fark ediyor musun, Steve?

A lot of these are food heavy comments.

Bunların çoğu yemek ağırlıklı yorumlar.

Know that a lot of people are having fish. Yes.

Birçok insanın balık yediğini bilin. Evet.

So I wonder I wonder if this is

Acaba biz yapmıyoruz diye bu

leaning towards a traditional thing because we don't do it.

geleneksel bir şeye mi yöneliyor merak ediyorum .

We don't have fish Christmas here, Christmas Eve.

Burada Noel'de balık yok, Noel Arifesi.

Well, it seems that it's definitely in Poland.

Görünüşe göre kesinlikle Polonya'da.

It's traditional to have lots of vegetables and a fish meal.

Bol sebze ve balık yemeği yemek gelenekseldir.

France,

Fransa,

obviously, Lewis

belli ki, Lewis

is having what he's having fish, but that doesn't mean it's a tradition.

balık yediğini yiyor, ama bu onun bir gelenek olduğu anlamına gelmiyor.

But he's having that

Ama

smoked salmon, of course, is

somon füme yiyor, tabii ki Birleşik

fairly traditional in the UK.

Krallık'ta oldukça geleneksel. Füme

Lots of people will buy sliced smoked salmon

somon pahalı olduğu için pek çok kişi dilimlenmiş somon füme satın alacaktır

because it's smoked salmon is expensive.

.

And I remember when we grew up, you would only really buy it at Christmas

Ve biz büyüdüğümüzde hatırlıyorum, onu gerçekten sadece Noel'de alırdın

because it's so expensive that people would buy it at Christmas as a treat.

çünkü o kadar pahalıydı ki insanlar onu Noel'de ikram olarak alırdı.

You wouldn't normally.

Normalde yapmazdın.

Certainly when I grew up, you wouldn't eat smoked salmon

Kesinlikle ben büyüdüğümde, muhtemelen

unless it was probably Christmas or you went out for a very expensive meal.

Noel olmadıkça veya çok pahalı bir yemek için dışarı çıkmadıkça somon füme yemezdin.

And that is a really good point.

Ve bu gerçekten iyi bir nokta.

I'm glad you said that, because quite often at Christmas you would treat yourself to something

Bunu söylemene sevindim, çünkü Noel'de sık sık kendine bir şey ısmarlardın, bu yüzden

so I remember my family because as you know,

ailemi hatırlıyorum çünkü bildiğin gibi

I want some sad music here playing in the background.

burada arka planda biraz hüzünlü bir müzik çalmak istiyorum.

Of course, I was raised in a poor family, not like Mr.

Elbette fakir bir ailede büyüdüm,

Steve with his big silver spoon in his mouth.

ağzında büyük gümüş kaşığı olan Bay Steve gibi değil.

I was red and we would always treat ourselves at Christmas time to something that we wouldn't

Kırmızıydım ve Noel zamanında kendimize

normally have.

normalde sahip olmayacağımız bir şeyle davranırdık.

So maybe some fresh meat or maybe some fish or something like that.

Yani belki biraz taze et ya da belki biraz balık ya da onun gibi bir şey.

Cold, cold fish.

Soğuk, soğuk balık.

Or maybe.

Ya da belki.

Maybe a big bag of nuts.

Belki de büyük bir çuval fındık.

Yeah.

My mum and dad used to go crazy for the.

Evet.

Annem ve babam onun için çıldırırdı.

For the walnuts. Yes.

Cevizler için. Evet.

My dad would be there sitting on the sofa cracking his walnuts.

Babam orada kanepede oturmuş cevizlerini kırıyor olurdu.

Ooh, very noisy.

Çok gürültülü.

Yeah, but nuts are always a big tradition in the UK.

Evet, ama cevizler Birleşik Krallık'ta her zaman büyük bir gelenek olmuştur.

They were. I don't think they are so much now.

Onlar. Şimdi o kadar olduklarını sanmıyorum. Brezilya fıstığı

It's the only time of the year you would buy

alacağınız yılın tek zamanı

Brazil nuts.

. Az

What did you just mention?

önce neden bahsettin?

Walnuts. Walnuts.

Ceviz. Ceviz.

And there's another one we used to buy as almonds.

Bir de badem diye aldığımız bir tane daha var.

Yeah.

Now I think it was mainly walnuts.

Evet.

Şimdi esas olarak ceviz olduğunu düşünüyorum.

And I've forgotten already.

Ve çoktan unuttum.

What was the other walnut?

Diğer ceviz neydi?

Brazil Nuts.

Brezilya fındığı.

Brazil nuts and walnuts, the round ones.

Brezilya fıstığı ve ceviz, yuvarlak olanlar.

But sort of.

Ama bir bakıma.

And we had this.

Ve bizde bu vardı.

This nutcracker. Ooh.

Bu fındıkkıran. Ah.

Who Dad would always buy this big bag of nuts?

Kimin babası her zaman bu büyük fındık çuvalını alırdı?

But the nuts were still inside the shells.

Ancak fındıklar hala kabukların içindeydi.

So that that was the thing.

Demek olan buydu.

You didn't buy the nuts in a bag already taken out of those shells.

O kabuklardan zaten çıkarılmış bir torbadaki fındıkları satın almadın.

You always bought them in the shells.

Onları her zaman kabuklarında satın aldın.

And that was part of the fun, was trying to crack

Ve bu eğlencenin bir parçasıydı,

the shells to get the nut out inside

içindeki cevizi çıkarmak için kabukları kırmaya çalışmaktı

and the there was a skill in doing it because the walnuts, if you were too

ve bunu yapmakta bir beceri vardı çünkü cevizler, eğer

heavy with that, with The Nutcracker, you'd smash

onunla çok ağır olsaydın, Fındıkkıran ile kırardın.

the walnuts inside.

içi ceviz.

So you wanted to try and get the walnuts almost whole.

Yani cevizleri neredeyse bütün olarak denemek istediniz.

Yeah, because they're a very complicated shape, aren't they?

Evet, çünkü çok karmaşık bir şekiller, değil mi?

And that's the only difference of course, Steve used to just break them with his bare hands because I'm.

Ve tabii ki tek fark bu, Steve onları sadece çıplak elleriyle kırardı çünkü ben öyleyim.

Yeah, because I have my hands, like, murderous hands.

Evet, çünkü benim ellerim var, katil ellerim gibi.

Steve's got giant hands.

Steve'in dev elleri var.

They're like.

They're like, awful. They're like a bunch of bananas.

Onlar gibiler.

Sanki korkunçlar. Bir salkım muz gibiler.

Yeah, And but of course, the real tough ones for a child

Evet, ama elbette, Brezilya fıstığı olan bir çocuk için gerçekten zor olanlar

with the with the Brazil nuts.

.

So the Brazil nuts, they're almost very, very tough, dark shells.

Yani Brezilya fıstığı, neredeyse çok, çok sert, koyu renkli kabuklardır.

And they were very hard to break open

Ve kırılmaları çok zordu

and you normally have to bash them to get them open.

ve normalde onları açmak için onlara vurmanız gerekir. Onları kolayca çözememeniz

It was always frustrating that you you couldn't just crack them very easily.

her zaman sinir bozucuydu .

Obviously, I could with my super powerful fingers.

Açıkçası, süper güçlü parmaklarımla yapabilirdim.

I'm joking.

Şaka yapıyorum.

But that's probably where I developed my super strength in my hands.

Ama muhtemelen süper gücümü ellerimde geliştirdiğim yer orasıydı .

Was my dad saying the thing

Babam o şeyin

was cracking nuts in Christmas time? Yes.

Noel zamanı fındık kırdığını mı söylüyordu? Evet.

So you would grab the nuts very tightly and squeeze them as hard as you can.

Böylece fındıkları çok sıkı bir şekilde kavrar ve olabildiğince sıkarsınız.

Now, can I ask?

Şimdi sorabilir miyim?

Does anybody out there watching, listening today,

Bugün izleyen, dinleyen kimse var mı,

do you still crack nuts at Christmas War nuts,

hala Noel Savaşı fıstığı, Brezilya fıstığı gibi fındık kırıyor musunuz?

Brazil nuts.

Do you do that? I did.

Bunu yapıyor musun? Yaptım.

You used to do it or do you do it now?

Eskiden yapardın yoksa şimdi yapıyor musun?

Because it used to be quite good fun.

Çünkü eskiden oldukça eğlenceliydi.

You were watching television and you'd have have a have a back in Nuts and The Nutcracker.

Televizyon izliyordunuz ve Nuts ve The Nutcracker'da bir arkanız olacaktı.

And then you would and it would make a mess everywhere, because when it broke

Ve sonra her yeri karıştırırdın, çünkü

the bits, the shells would go everywhere.

parçaları kırdığında mermiler her yere dağılırdı.

But does anybody do that anymore? I don't think they do.

Ama artık bunu yapan var mı? Sanmıyorum.

We don't.

yapmıyoruz.

You just buy them now, ready out of the shells.

Onları şimdi satın alın, mermilerden hazır.

But yeah, we'd like to know.

Ama evet, bilmek isteriz.

Do you still crack nuts at Christmas?

Hala Noel'de fındık kırıyor musun?

Does anybody still do that

Hâlâ o Noel yemeğini yapan var mı

Christmas meal?

? Louis,

Eve is very it's an important meal for Portuguese people, says Louis.

Havva'nın Portekizliler için çok önemli bir yemek olduğunu söylüyor.

It seems to be for a lot of cultures

Pek çok kültür

and countries that the Christmas Eve meal

ve ülke için öyle görünüyor ki, Portekiz cilası için aldığım Noel Arifesi yemeği

from what I'm getting for Portuguese

polish certainly

kesinlikle

that it if anything is it more important

than the Christmas Day meal

Noel Günü yemeğinden daha önemliyse

good job.

iyi iş.

It isn't for us because we wouldn't be here

Bizim için değil çünkü yarın burada olmayacaktık

tomorrow.

We're going to have to really get our act together.

.

Hareketimizi gerçekten bir araya getirmemiz gerekecek.

I can I just say I think tomorrow is going to be the most hectic

Sadece şunu söyleyebilirim ki, yarın geçirdiğimiz en telaşlı Noel olacak

Christmas we've ever had because we've got to get up early.

çünkü erken kalkmamız gerekiyor.

We've got to open our gifts.

Hediyelerimizi açmalıyız.

But I think it might be a good idea

Ama

to save something for the live stream.

canlı yayın için bir şeyler ayırmanın iyi bir fikir olabileceğini düşünüyorum.

What do you think

Ne

you could do? We could do? Yes.

yapabileceğini düşünüyorsun? Yapabilirdik? Evet.

I don't mind.

umursamıyorum.

Think so?

Öyle düşünüyorum?

So I think we should open at least one of our gifts.

Bu yüzden hediyelerimizden en az birini açmalıyız diye düşünüyorum.

Okay.

Which, of course, means that there might be more than one gift set.

Tamam aşkım.

Bu, elbette, birden fazla hediye seti olabileceği anlamına gelir.

So that's a good start already when you think about it.

Düşündüğünüzde bu zaten iyi bir başlangıç.

So, yes, I think tomorrow we're going to get up early, open, open some of our gifts.

Yani, evet, sanırım yarın erken kalkıp hediyelerimizden bazılarını açacağız. O

Then we have to prepare our Christmas meal.

zaman Noel yemeğimizi hazırlamalıyız. Bu

So I might actually do a little bit of recording of us

yüzden aslında

preparing the vegetables and then later on, 2 p.m.

sebzeleri hazırladığımızı ve daha sonra öğleden sonra 2'yi biraz kaydedebilirim.

UK time tomorrow we are with you on Christmas Day.

İngiltere saati ile yarın yılbaşında sizlerleyiz. Sizinle paylaşmak için

We are giving up some of our Christmas Day to share it with you

Noel Günümüzün bir kısmından vazgeçiyoruz

and I hope you will join us tomorrow and we will enjoy it very much.

ve umarım yarın bize katılırsınız ve bundan çok keyif alırız.

Yes, they do eat nuts, not just at Christmas Victoria.

Evet, sadece Noel Victoria'da değil, fındık yerler.

We do it quite often.

Oldukça sık yapıyoruz.

Yeah, we crack nuts and dried fruit,

Evet, fındık ve kuru meyve kırıyoruz

but not just at Christmas.

ama sadece Noel'de değil.

So Lewis says yes as well.

Yani Lewis de evet diyor.

I think I'd like to do that.

Sanırım bunu yapmak isterim.

I'd like to do that again because it's just the the problem is when you buy them

Bunu tekrar yapmak isterim, çünkü sorun şu ki, onları satın alıp rafa

and shelf

so out of their shells, as our God

kaldırdığınızda, Tanrımızın

says, that's a good phrase on shelves.

dediği gibi, bu raflarda güzel bir sözdür.

Then you eat more often, don't you.

O zaman daha sık yersin, değil mi?

Well, yeah, I'm not a big nut guy.

Evet, ben büyük bir kaçık değilim.

Do you don't like nuts?

Fındık sevmiyor musun?

I don't really.

Not like nuts.

Gerçekten bilmiyorum.

Fındık gibi değil.

Sometimes I like I tell you what I like.

Bazen sana neyi sevdiğimi söylemeyi seviyorum.

I like cashew nuts. Aha.

Kaju fıstığını severim. Aha.

You do like cashews.

Kaju fıstığını seviyorsun.

I always think that cashew nuts are often

Her zaman kaju fıstığının genellikle

overlooked and underrated.

göz ardı edildiğini ve hafife alındığını düşünürüm.

But I love cashew nuts.

Ama kaju fıstığını severim.

They're normally the most expensive nuts they have all the nuts.

Normalde tüm fındıkları olan en pahalı kuruyemişlerdir.

Cashew nuts are probably the most expensive,

Kaju fıstığı muhtemelen en pahalısıdır,

but I the problem now the problem is.

ama ben şimdi sorun şu ki sorun.

And when we used to go to Malaysia, it was a tradition.

Ve Malezya'ya gittiğimizde bu bir gelenekti.

Do you remember? Even

Hatırlıyor musun?

we noticed our friends in the evening.

Akşam saatlerinde arkadaşlarımızı bile fark ettik.

One of our friends said that their father

Bir arkadaşımız dedi ki, babası

and I think it was quite common, used to like

ve ben çok yaygın olduğunu düşünüyoruz, eskiden

so sunflowers, sunflower seeds.

ayçiçeği, ayçekirdeği severdik. Kelimenin

They would literally sit there just taking the seeds out of the shells.

tam anlamıyla orada oturup tohumları kabuklardan çıkarırlardı.

Just tell me where else they do that.

Sadece bana bunu başka nerede yaptıklarını söyle.

Where else they do that? China.

Bunu başka nerede yapıyorlar? Çin.

Chinese people are crazy about sunflowers inside the pot.

Çinliler saksı içindeki ayçiçeklerine bayılıyorlar.

So they sit there and they normally bite them with their teeth and then take the seed out.

Böylece orada otururlar ve normalde onları dişleriyle ısırırlar ve sonra tohumları çıkarırlar.

So if anyone is watching in China. Yes, I know.

Yani Çin'de izleyen varsa. Evet biliyorum. Çin'de yaşarken

I've sat there with a Chinese family

orada Çinli bir aileyle oturdum

when I was there living in China, and they were all eating sunflower seeds

ve hepsi ayçiçeği çekirdeği yiyorlardı

and they were biting them and then taking the small seed out and eating it.

ve onları ısırıyorlar ve sonra küçük çekirdeği çıkarıp yiyorlardı.

Christina does.

Christina yapar.

And I think that that's the best way to eat nuts,

Ve bence yemiş yemenin en iyi yolu bu,

because nuts are very fattening, aren't they? Yes.

çünkü yemişler çok şişmanlatıyor, değil mi? Evet.

And seeds are very fattening. Yes.

Ve tohumlar çok şişmanlatıcıdır. Evet.

Not peanuts, anything like that.

Fıstık değil, onun gibi bir şey.

So if you force yourself

Bu nedenle, kendinizi

to shell all the nuts yourself, then it takes a long period of time.

tüm fındıkları kendiniz soymaya zorlarsanız, o zaman bu uzun bir zaman alır.

You will eat less of them because it's very easy with cashews.

Kaju fıstığı ile çok kolay olduğu için daha az yiyeceksiniz.

Just pour a handful of cashews, India, into all peanuts

Sadece bir avuç kaju fıstığını, Hindistan'ı, bir avuç dolusu ağzınıza almak için tüm yer fıstığının içine dökün

for a handful of them into your mouth and you've eaten them.

ve onları yediniz.

And that would take you probably an hour. I do.

Ve bu muhtemelen bir saatinizi alacaktır. Evet.

I shall.

All those individually, by the way, can I just say the word shell

yapacağım.

Tüm bunlar, bu arada, kabuk kelimesinin

can be used as a noun and also a verb.

bir isim ve aynı zamanda bir fiil olarak kullanılabileceğini söyleyebilirim.

So the shell is the outside, the hard outside.

Yani kabuk dış, sert dış.

Or we can say the the hard exterior

Ya da sert dış kısım diyebiliriz

and the process of removing

ve kabuğu çıkarma işlemine

the shell is also called shell.

de kabuk denir.

So you shell something by taking off the shell.

Yani kabuğunu çıkararak bir şeyi kabukluyorsun.

So the word shell can be used as a noun and a verb.

Yani kabuk kelimesi isim ve fiil olarak kullanılabilir.

Very good, Mr.

Çok iyi, Bay

Juncker.

We see we were not just pretty faces were teaching English as well.

Juncker.

Görüyoruz ki biz sadece güzel yüzler değil, aynı zamanda İngilizce öğretiyoruz.

Yes, Well, yeah, I think if we all go uses walnuts for cooking.

Evet, evet, sanırım hepimiz yemek pişirmek için ceviz kullanırsak.

Yes, there's

Evet

walnuts are very nice.

ceviz var çok güzel.

Walnuts apparently are very good for high cholesterol.

Ceviz görünüşe göre yüksek kolesterol için çok iyi.

Although they give me, they give me indigestion, walnuts.

Bana vermelerine rağmen hazımsızlık veriyorlar, ceviz.

Um, but they're very good for cholesterol

Um, ama kolesterol için çok iyiler, kulağa

which sounds like an oxymoron, doesn't it.

tezat gibi geliyor, öyle değil mi? Kulağa

It sounds like this.

böyle geliyor.

It wouldn't do because they're high in fat, by the way.

Bu arada, yağ oranı yüksek olduğu için işe yaramaz.

An oxymoron are two words

Bir oksimoron,

that are used next to each other that don't seem to fit together.

yan yana kullanılan ve birbirine uymayan iki kelimedir.

They don't seem appropriate to use together because they often

Çoğu zaman

have opposite meanings, or one will take away the meaning of the other.

zıt anlamlara sahip oldukları veya biri diğerinin anlamını ortadan kaldıracağı için birlikte kullanılması uygun görülmemektedir.

So in oxymoron, it's a bit like saying, I don't know, honest politician.

Yani oksimoron olarak, biraz bilmiyorum, dürüst politikacı demek gibi.

No one says that.

Bunu kimse söylemiyor.

Very good example.

Çok iyi bir örnek.

Mr. Honest politician It's impossible.

Sayın Dürüst politikacı İmkansız.

No such thing. It's an oxymoron.

Öyle bir şey yok. Bu bir oksimoron.

Those two words together are an oxymoron because it's obviously not true.

Bu iki kelime birlikte bir tezat oluşturuyor çünkü açıkça doğru değil.

That's

Bu

I should have been a politician.

bir politikacı olmalıydım. Yalan

I'm very good at lying. Mr. Duncan. You are.

söylemekte çok iyiyim. Bay Duncan. Sen.

I am very good at that.

Bunda çok iyiyim.

Yeah.

I'm very convinced.

Evet.

çok ikna oldum

The only problem is you are also very good at being caught lying.

Tek sorun, yalan söylerken yakalanmakta da çok iyisin.

That's true, right?

Bu doğru, değil mi?

Yes. Shell could be a verb.

Evet. Kabuk bir fiil olabilir.

Yes. There we go. Vitoria.

Evet. Oraya gidiyoruz. Vitoria.

Always learning something here. True.

Burada her zaman bir şeyler öğreniyorum. Doğru.

We're not just pretty.

Biz sadece güzel değiliz.

Pretty faces.

Güzel yüzler.

We're joking when we say that.

Bunu söylerken şaka yapıyoruz.

Obviously as well. Walnuts.

Açıkçası da. Ceviz.

A cake is quite common in the UK, but not that popular.

İngiltere'de bir pasta oldukça yaygındır, ancak o kadar popüler değildir.

Is coffee and walnut cake.

Kahve ve cevizli kektir.

Coffee and walnut.

Kahve ve ceviz.

For some reason that is a combination in a cake,

Nedense bu,

which is not the most popular of cakes.

pastaların en popüleri olmayan bir pastanın birleşimidir.

Normally people would go for like a

Normalde insanlar

like a sponge with a with a filling in it.

içi dolgulu bir sünger gibi giderdi.

But coffee and walnut is a more expensive type of cake.

Ancak kahve ve ceviz daha pahalı bir kek türüdür.

But for some reason coffee and warned not to go well together in a cake.

Ama nedense kahve ve pastanın birlikte iyi gitmemesi konusunda uyardı.

I don't normally eat cake so normally I have something like sponge at Christmas.

Normalde pasta yemem, bu yüzden normalde Noel'de sünger gibi bir şeyim olur.

I mean. Right.

Demek istediğim. Sağ.

So it's very unusual, you know, what they're talking about now in the live chat.

Yani şu anda canlı sohbette konuştukları şey çok sıra dışı.

Of course, a lot of people during Christmas will sit down and watch television quite often.

Tabii ki, Noel'de pek çok insan sık sık oturup televizyon izleyecek.

They will watch a movie or something like that.

Bir film veya buna benzer bir şey izleyecekler.

Apparently, a lot of people will be watching hard.

Görünüşe göre, birçok insan sıkı bir şekilde izleyecek.

Well, a very popular movie, a little bit violent for some people.

Pekala, çok popüler bir film, bazı insanlar için biraz şiddet içeriyor.

Not for the children, maybe, but of a lot of people say that Die

Belki çocuklar için değil, ama birçok insan Zor Ölüm'ün

Hard is a Christmas movie because there is an element of Christmas

bir Noel filmi olduğunu söylüyor çünkü gerçek filmde bir Noel unsuru var

in the actual movie, but not not

, ama değil,

I wouldn't say it is a Christmas movie, but it feels like one.

bunun bir Noel filmi olduğunu söyleyemem ama öyle hissettiriyor gibi.

Not in the traditional sense.

Geleneksel anlamda değil.

You would think of a Christmas movie, a being, but what would you think of

Bir Noel filmi, bir varlık düşünürdünüz ama Noel Baba hakkında ne düşünürdünüz

the Santa Claus?

?

Santa Claus in it and sort of lovey dovey things going on.

İçinde Noel Baba ve bir tür sevimli saçma sapan şeyler oluyor.

Romantic. Romantic sort of, yes.

Romantik. Romantik bir tür, evet.

Christmas lights, people celebrating Christmas and other things going on.

Noel ışıkları, Noel'i kutlayan insanlar ve devam eden diğer şeyler.

But lots of films have become associated with Christmas because they work.

Ancak pek çok film, işe yaradıkları için Noel ile ilişkilendirildi.

They tend to be shown a lot at Christmas. Yes.

Noel'de çokça gösterilme eğilimindedirler. Evet.

The other one, by the way, many people are mentioning is the British film called Love Actually,

Diğeri ise, bu arada, birçok kişinin bahsettiği İngiliz filmi Love Really, aynı zamanda

which has become a very popular Christmas movie as well.

çok popüler bir Noel filmi haline geldi .

Yes. And

Evet. Ve

Murder on the Orient Express,

Doğu Ekspresinde Cinayet,

You always say that was my favourite film at Christmas.

Noel'de en sevdiğim filmin bu olduğunu söylersin hep.

It feels Christmasy, even cast as snow in it. Yes.

Noel gibi hissettiriyor, hatta içinde kar gibi yağıyor. Evet.

And it has nothing to do with Christmas, Nothing to do with Christmas,

Ve Noel ile hiçbir ilgisi yok, Noel ile hiçbir ilgisi yok,

but it always is shown at Christmas time.

ama her zaman Noel zamanında gösteriliyor.

So you associate it when you see Murder on the Orient Express.

Yani Doğu Ekspresinde Cinayet'i gördüğünüzde bunu ilişkilendiriyorsunuz.

For me it always says Christmas is here, as do James Bond films.

Benim için her zaman Noel'in burada olduğunu söyler, tıpkı James Bond filmlerinde olduğu gibi.

Now, when we grew up in the seventies and eighties,

Yetmişlerde ve seksenlerde büyüdüğümüzde,

they always showed James Bond films at Christmas.

Noel'de hep James Bond filmleri gösterirlerdi.

And the reason is these were blockbuster films,

Sebebi ise, bunların gişe rekorları kıran filmler olması

and the networks like BBC, ITV would only,

ve BBC, ITV gibi ağların ancak

could only afford to have them put on at certain times of the year.

yılın belirli zamanlarında onları oynatmaya gücü yetiyordu.

So they would buy these expensive films to put on at Christmas time.

Bu yüzden Noel zamanı koymak için bu pahalı filmleri satın alacaklardı .

But yeah, well, there was always the excitement of seeing a movie,

Ama evet, yani televizyonda ilk kez gösterilen bir sinema filmini, bir filmi izlemenin heyecanı hep vardı

a cinema film that was being shown on television for the first time.

.

I remember when they showed Star Wars for the first time,

Star Wars'ı ilk kez gösterdikleri zamanı hatırlıyorum,

I think it was in the late eighties, in the late 1980s, and they showed Star Wars

sanırım seksenlerin sonu, 1980'lerin sonuydu ve Star Wars'u

the first original film for the first time on television.

ilk orijinal film olarak televizyonda ilk kez göstermişlerdi.

And it was a huge event.

Ve çok büyük bir olaydı.

Of course, nowadays no one even cares if a cinema

Tabii günümüzde bir sinemanın

or a movie from the cinema is suddenly shown on television.

ya da sinemadan bir filmin aniden televizyonda gösterilmesi kimsenin umurunda bile değil.

No one really cares because we can watch them at any time.

Kimsenin umurunda değil çünkü onları her an görebiliriz.

Going back to nuts, Magdalena gets the the nuts from her father.

Cevizlere geri dönen Magdalena, fındıkları babasından alır.

He's retired and has time to sit and open them by.

Emekli oldu ve oturup onları açacak zamanı var.

Wow. Well, maybe that's something I can do now.

Vay. Belki de bu şimdi yapabileceğim bir şey.

I'm retired.

Emekliyim.

Yes, I can see you sitting.

Evet, oturduğunu görebiliyorum.

Sitting in your armchair, holding your nuts.

Koltuğunda oturuyorsun, [ __ ] tutuyorsun.

Definitely.

Kesinlikle.

We've been on for over an hour already.

Zaten bir saatten fazladır çalışıyoruz.

Missed one hour and 15 minutes.

Bir saat 15 dakikayı kaçırdık.

We're going to show a couple of more cards.

Birkaç kart daha göstereceğiz.

And then we are going because we have the rest of our Christmas Eve to do things.

Ve sonra gidiyoruz çünkü Noel Arifemizin geri kalanında bir şeyler yapmamız gerekiyor.

And I hope you will have fun as well.

Ve umarım siz de eğlenirsiniz.

Here's another one, Steve.

İşte bir tane daha, Steve.

He really is another Christmas card.

O gerçekten başka bir Noel kartı.

Again, artistic, very colourful,

Yine sanatsal, çok renkli,

quite abstract, I would say An abstract.

oldukça soyut, An abstract diyebilirim.

That's correct. Yes. Yes. It's very nice.

Bu doğru. Evet. Evet. Bu çok hoş.

Not lovely.

And this is I think this is also from one of your friends, Steve.

Güzel değil.

Ve bu sanırım bu da arkadaşlarınızdan biri Steve'den.

Oh, yes, your friends, Julie

Oh, evet, arkadaşların Julie

and Phil.

ve Phil.

Julie and visit Julie is an ex work colleague of mine from

Julie ve ziyaret edin Julie, önceki bir yeniden yapılandırmadan eski bir iş arkadaşım

a previous restructure.

.

Yes. For years ago, many years ago.

Evet. Yıllar önce, uzun yıllar önce.

And I suppose it's fair to say that Julie and Phil are friends of both of us. Yes.

Ve sanırım Julie ve Phil'in ikimizin de arkadaşı olduğunu söylemek adil olur. Evet.

So, yeah, that's have a nice relaxed.

Yani, evet, bu güzel bir rahatlama.

Oh, there's a lovely message there as well.

Oh, orada da çok güzel bir mesaj var.

Number four that's No it's not there.

Dört numara Hayır, orada değil. sen

You didn't write it.

yazmadın

So if you want to freeze the screen. Yes.

Yani ekranı dondurmak istiyorsanız. Evet.

It's, it'll be blurred.

Bu, bulanık olacak.

That will be

Bu

okay.

iyi olacak.

Uh, that's

Ah,

not what I was going to say that.

bunu söyleyeceğim şey bu değildi.

Yeah. Natrium.

Evet. Sodyum.

Hello?

Natrium has has

Merhaba?

Natrium,

referenced the happy happiest season

of all with those holiday greetings and gay happy endings,

tatil selamları ve neşeli mutlu sonlarla en mutlu mevsime atıfta bulundu,

which is obviously from the Christmas Song by Andy Williams

bu açıkça Andy Williams'ın

that I have performed and recorded

for a set of Christmas songs that we did last year.

geçen yıl yaptığımız bir dizi Noel şarkısı için seslendirip kaydettiğim Noel Şarkısı'ndan.

So well done for, for remembering that,

Bunu hatırladığın için çok aferin,

uh, lovely.

uh, güzel.

It's the most.

En çok bu.

Sorry, I must go tomorrow.

Üzgünüm, yarın gitmeliyim.

I won't be live, says Maria.

Canlı olmayacağım, diyor Maria.

Maria Giovanni. La la Rosa.

Maria Giovanni. La la Rosa.

So wish you, Mr.

Bay

Duncan, a very happy Merry Christmas. Yes.

Duncan, size mutlu Noeller dilerim. Evet.

And hope to be there on Monday.

Ve Pazartesi günü orada olmayı umuyorum.

I'll be here on Monday. We are. We are. Of course we are.

Pazartesi günü burada olacağım. Biz. Biz. Tabii ki öyleyiz.

Hopefully if the weather is good, we will be live outside.

İnşallah hava güzel olursa dışarıda canlı yayında olacağız.

We will be in much Wenlock Christmas Fair

Wenlock Noel Fuarı'nda

under the Christmas tree.

Noel ağacının altında olacağız.

There'll be nobody else there because all the shops will be closed.

Orada başka kimse olmayacak çünkü tüm dükkanlar kapalı olacak.

But we will be there with our own little Christmas fair.

Ama kendi küçük Noel panayırımızla orada olacağız .

Mr. Steve and myself, We will be live in much Wenlock Town

Bay Steve ve ben,

Square on Boxing Day and of course tomorrow.

Noel'in ertesi gününde ve tabii ki yarın Wenlock Kasaba Meydanı'nda canlı yayında olacağız.

I don't think I have a feeling, Steve, there won't be many people with us tomorrow.

İçimde bir his olduğunu sanmıyorum Steve, yarın bizimle çok insan olmayacak.

I don't know.

Bilmiyorum.

We let's.

hadi yapalım

Let's wait and see. We'll be here and

Bekleyip görelim. Biz burada olacağız ve

we would say, whatever you're

ne

doing, it'll be better with us.

yapıyorsanız bizim için daha iyi olacağını söyleyebiliriz.

But we'll have to.

Ama mecbur kalacağız.

We'll have to wait and see. So, yeah,

Bekleyip görmemiz gerekecek. Yani, evet,

well, yeah, we'll be here.

peki, evet, burada olacağız.

So if you want to be here and you want to have some fun and some laughs,

Yani burada olmak ve biraz eğlenmek ve biraz gülmek istiyorsanız, o zaman

then join us and

bize katılın ve

we'll have a lovely time inside.

içeride harika zaman geçirelim.

So sounds was good to make another card. Mr.

Yani sesler başka bir kart yapmak için iyiydi. Bay

Steve will be looking at the live chat and then we are going in a few moments.

Steve canlı sohbete bakıyor olacak ve birkaç dakika sonra başlıyoruz.

It's another one. Mm.

Bu başka bir tane. mm.

Oh no, I like this one because it has, it has some nice crafting.

Oh hayır, bunu beğendim çünkü bazı güzel işçiliği var.

Look at that.

Şuna bak.

So that, that there is actually real, it's a real thing.

Böylece, aslında gerçek olan, gerçek bir şeydir.

So it's not printed that's actually real.

Yani aslında gerçek olan basılı değil.

It's got a 3D effect.

3D efekti var.

It's very nice. It's not beautiful effect.

Bu çok hoş. Bu güzel bir etki değil.

So this, this particular effect is, is this is a snow globe.

Yani bu, bu özel etki , bu bir kar küresi. Bu yıl tüm televizyonda

A snow globe which has been featured in an advert all over television this year. Yes.

bir reklamda yer alan bir kar küresi . Evet.

So there we go. Yes.

İşte başlıyoruz. Evet.

Shake up the snow globe and then you view

Kar küresini sallayın ve ardından

the snow will fall inside the small little constructed

karın küçük inşa edilmiş ortamın içine düşeceğini görün

environment.

.

And this is oh, this is a very

Ve bu oh, bu çok

some people, when they send cards, they don't put anything else on Steve.

bazı insanlar, kart gönderdiklerinde Steve'e başka bir şey koymuyorlar.

They don't put the names.

İsimleri koymuyorlar.

They just write their names.

Sadece isimlerini yazarlar.

Again, another work colleague, X work colleague from many, many years ago

Yine başka bir iş arkadaşı, X'in çok uzun yıllar önceki iş arkadaşı

still keeps in touch.

hala iletişimini sürdürüyor.

That was my used to be my manager.

Bu benim eskiden menajerimdi.

Well,

so sometimes when people write cards, it's

Yani bazen insanlar kart yazarken,

quite interesting to note that sometimes people don't put

bazen insanların kartı

the name of the person they're sending it to.

gönderdikleri kişinin adını yazmadıklarını not etmek oldukça ilginçtir.

They just write their name.

Sadece isimlerini yazarlar.

I think it's so they can do it quickly.

Bence bunu hızlı bir şekilde yapabilmeleri için yapıyorlar.

I think that's the reason why they do that.

Bence bunu yapmalarının nedeni bu.

It means if they get the envelopes mixed up with the cards, it doesn't matter.

Zarfları kartlara karıştırsalar da önemli değil demek.

That's it.

Bu kadar.

Have you ever received a Christmas card where it

Hiç size gönderilmeyen bir Noel kartı aldınız mı

wasn't sent to you?

?

It was sent to somebody else.

Başkasına gönderilmiş.

Because what happened was that whoever wrote the card out

Çünkü kartı kim yazdıysa

accidentally put it in the wrong envelope, which just shows you if you're writing out

yanlışlıkla yanlış zarfa koymuş, bu da size

lots of lots of Christmas cards, you need to do them one at a time and put them in the envelopes.

çok sayıda Noel kartı yazıyorsanız, bunları birer birer yapıp zarfların içine koymanız gerektiğini gösteriyor. .

But I have done that.

Ama bunu yaptım.

I have written the card out for somebody

Kartı biri için yazdım

and then put it into the envelope and then

ve sonra zarfa koydum ve sonra

because it's in an address book, I've then just put the wrong address down.

bir adres defterinde olduğu için yanlış adresi yazdım.

That was to somebody else. I have done that.

Bu başka birineydi. Bunu yaptım.

So the person has received the card but the card inside is to someone else.

Yani kişi kartı almıştır fakat içindeki kart başkasınadır.

To somebody else.

Başka birine.

Because I've written the wrong address on the front, because you've got a list of addresses

Çünkü ön tarafa yanlış adresi yazdım, çünkü adres defterinizde bir adres listesi var

in your address book.

.

And some of them might be a lot under M, for example, o t

Ve bazıları, örneğin M'nin altında çok fazla olabilir , o t

And you've got to be very careful when you're writing out.

Ve yazarken çok dikkatli olmalısınız .

I mean, some people would say that was a stupid thing to do

Demek istediğim, bazı insanlar bunun aptalca bir şey olduğunu söylerdi

but a

ama

lot of people would say that, yes, but if you are in a rush

birçok insan da öyle derdi, evet, ama aceleniz varsa

and many of us are we were in time yesterday, weren't we, Steve, who went into much, much Wenlock.

ve çoğumuzun acelesi varsa, dün vaktinde gelmiştik, öyle değil mi Steve, kim çok, çok Wenlock'a girdi.

We did try to buy a couple of things, some vegetables, but we noticed that everyone

Birkaç şey, biraz sebze almaya çalıştık ama herkesin

was driving around in their cars like crazy things.

arabalarıyla deli gibi dolaştığını fark ettik.

They were agitated. They were

Heyecanlandılar.

let's just say they were

driving very erratically.

Çok düzensiz sürdüklerini söyleyelim.

They were rushing. Everyone was in a rush.

Acele ediyorlardı. Herkesin acelesi vardı. İnsanlar çekildikleri için

We saw a couple of near accidents because people were pulling out.

birkaç yakın kaza gördük .

They were in a rush.

Aceleleri vardı.

It's always stressful at Christmas time If you're working

Noel zamanı her zaman streslidir. Çalışıyorsanız

and you want to get gifts for people, you've got to get the food.

ve insanlara hediye almak istiyorsanız, yiyecek almalısınız.

It always gets very.

Her zaman çok olur.

The build up to Christmas is always stressful.

Noel'e kadar olan süreç her zaman streslidir. Bu

It is. I always find it stressful.

. Bunu her zaman stresli bulurum.

Even this year and I haven't been working, I still find it a little stressful.

Bu yıl çalışmıyor olmama rağmen hala biraz stresli buluyorum.

But you know, and people,

Ama bilirsiniz, insanlar, yolda ortaya çıkan

you notice people's frustrations and people's

insanların hayal kırıklıklarını,

tiredness and anxiety and frustrations coming out on the road.

yorgunluklarını, kaygılarını ve hayal kırıklıklarını fark edersiniz .

If you're going to see that anywhere, it's going to be out on the road.

Bunu herhangi bir yerde göreceksen, yollarda olacak.

So people are rushing.

Yani insanlar acele ediyor.

They don't look properly, they pull out.

Düzgün görünmüyorlar, çekiyorlar.

There's an alien accident because people are rushing

Bir uzaylı kazası var çünkü insanlar acele ediyor

and you see that we need a couple of accidents.

ve birkaç kazaya ihtiyacımız olduğunu görüyorsunuz.

Yesterday, people were just not looking.

Dün insanlar bakmıyordu.

We were in the

in the car waiting to go off

Arabanın içinde patlamayı bekliyorduk

and the people were just taking risks, more risks than they normally would.

ve insanlar risk alıyorlardı, normalden daha fazla risk .

I think that's what happens this time of year.

Sanırım yılın bu zamanında böyle oluyor.

A lot of people do leave all of their preparations to the last minute.

Pek çok insan tüm hazırlıklarını son dakikaya bırakır.

So they they end up rushing around like a crazy

Böylece,

person did a lot of people with us at the moment.

şu anda bizimle birlikte birçok insanın yaptığı gibi çılgın bir insan gibi etrafta koşuşturuyorlar.

Yes. Well, I think a lot of people want to share their Christmas with us and we are sharing on Christmas Eve.

Evet. Bence pek çok insan Noel'ini bizimle paylaşmak istiyor ve biz de Noel arifesinde paylaşıyoruz.

So can I say I hope you have a super duper time wherever you are

Bu yüzden, nerede olursanız olun süper bir zaman geçirdiğinizi umuyorum

and I hope you have a lovely Christmas.

ve güzel bir Noel geçirdiğinizi umuyorum.

Talking of Christmas, which we are.

Biz Noel'den bahsediyoruz.

This is a nice one. Now this, this.

Bu güzel bir tane. Şimdi bu, bu.

If you ever want to send a Christmas card to me that will make me smile,

Bana beni gülümsetecek bir Noel kartı göndermek istersen ,

always send one with a robin or any animal except for a cat or a dog.

her zaman ardıç kuşu veya kedi veya köpek dışında herhangi bir hayvanla gönder.

Cats are not associated with Christmas.

Kediler Noel ile ilişkili değildir.

Isn't that lovely?

Bu çok hoş değil mi?

Now whenever I think of winter,

Şimdi ne zaman kışı düşünsem,

there is only one bird that I normally think of and that is the robin.

normalde aklıma gelen tek bir kuş var, o da ardıç kuşu.

Isn't that beautiful?

Bu çok güzel değil mi?

A beautiful card.

Güzel bir kart.

And yes, charity card.

Ve evet, yardım kartı.

And this particular one is for the outside is research

Ve bu özellikle, İngiltere'de yapılan araştırma

in the UK, a very good charity.

, çok iyi bir hayır kurumu.

All money from that card will go to that one charity,

O karttaki tüm para o tek hayır kurumuna gidecek, pek

not to lots of charities.

çok hayır kurumuna değil.

It's not beautiful, man.

Güzel değil dostum.

I love Robin's.

Robin'i seviyorum.

I think they are one of the most gorgeous, if not the most violent.

Bence en şiddetli olmasa da en muhteşemlerinden biri.

They are all quite violent animals as well.

Hepsi de oldukça vahşi hayvanlardır.

They will defend their territories. They will?

Bölgelerini savunacaklar. Yapacaklar mı?

Yeah.

They'll fight to the death fiercely as a reward for this.

Evet.

Bunun için bir ödül olarak ölümüne savaşacaklar.

Vociferously they will.

Yüksek sesle yapacaklar.

They are one of the few common garden birds that will fight to the death.

Onlar ölümüne savaşacak birkaç yaygın bahçe kuşlarından biridir .

Yes, it's quite amazing.

Evet, oldukça şaşırtıcı.

With appropriate music. That would be okay.

Uygun müzikle. Bu iyi olurdu.

Is that okay? Steve?

Can I show this one to Stephen Duncan?

Uygun mu? Steve?

Bunu Stephen Duncan'a gösterebilir miyim?

Merry Christmas.

Looking forward to seeing you in 2023, Alan.

Mutlu Noeller.

2023'te seni görmeyi dört gözle bekliyorum Alan.

There you go.

İşte gidiyorsun.

So that somebody who isn't an expert colleague

Öyle ki

so far, nice of my cards

şu ana kadar uzman olmayan bir meslektaşım,

both of our cards have been from work colleagues or expert.

kartlarımın her ikisi de iş arkadaşı ya da uzman kartlarımızdan güzel olmuştur.

Well, strangely, strangely enough, I haven't had a single card from

Garip bir şekilde, yeterince garip,

work that I've

işten

only recently stopped working with them.

son zamanlarda onlarla çalışmayı bıraktığım tek bir kartım olmadı.

They've just been texting saying, Have a happy Christmas.

Az önce "Mutlu Noeller" diye mesaj atıyorlar .

I would imagine that they are all busy with job or busy trying to find another job.

Hepsinin işiyle ya da başka bir iş aramakla meşgul olduğunu düşünürdüm.

Yes. Francesca.

Evet. Francesca.

Cats are often connected to the devil.

Kediler genellikle şeytanla bağlantılıdır.

Yes, I agree.

Evet katılıyorum.

I agree. Especially black one evil little creatures.

Kabul ediyorum. Özellikle siyah olan kötü küçük yaratıklar.

Black cat.

Kara kedi.

If a black cat passes, you goes across your path.

Kara bir kedi geçerse yolunun karşısına geçersin.

Some people believe it's good luck, others believe it is bad.

Bazı insanlar bunun iyi şans olduğuna inanır, bazıları ise kötü olduğuna inanır.

Look,

Bakın,

I think millions, literally millions

bence Birleşik Krallık'ta her yıl milyonlarca, kelimenin tam anlamıyla milyonlarca

of birds in the UK are killed by cats every year.

kuş kediler tarafından öldürülüyor.

Of course, cats are not an indigenous species that are there now.

Tabii ki, kediler şu anda orada olan yerli bir tür değil.

There were never cats here in the UK until they were brought in

artificially from other countries

few hundred years ago.

Birkaç yüz yıl önce diğer ülkelerden yapay olarak getirilene kadar İngiltere'de hiç kedi yoktu. Hiç

No doubt when people were going around in their ships

şüphesiz insanlar gemileriyle

conquering other countries brought cats cats back with them.

başka ülkeleri fethederken yanlarında kedi kedileri de getirmişlerdir.

You might say that dogs are the same as well.

Köpeklerin de aynı olduğunu söyleyebilirsiniz.

Many dogs were bred overseas and brought here

Pek çok köpek denizaşırı ülkelerde yetiştirildi ve buraya

as as a luxury item, but they don't kill birds.

lüks bir eşya olarak getirildi, ancak kuşları öldürmüyorlar.

So, you know, I'm not they're not very good at catching birds.

Kuşları yakalamakta pek iyi değiller.

They just have the giant poops.

Sadece dev kakaları var.

So, yes, in the street

Yani evet, sokakta

I would say I'm anti cat.

kedi karşıtı olduğumu söyleyebilirim.

I think probably when I was

Galiba ben küçükken

my mum and dad used to send me for piano lessons.

annem ve babam beni piyano derslerine gönderirdi. Kulağa

It sounds very posh, but I used to be sent for piano lessons.

çok havalı geliyor ama ben piyano derslerine gönderilirdim.

And the lady that that used to the teacher that I went to was quite elderly.

Ve gittiğim hocaya alışık olan hanımefendi oldukça yaşlıydı. Charles Dickens'ın kitabından alınmış

She was like a miss Havisham character,

bir Bayan Havisham karakteri gibiydi

which is from a Charles Dickens book. Isn't it?

. değil mi

Great Expectations.

Büyük beklentiler.

I think she is the Lonely Bridesmaid or the Bride who was left at the altar. Yes.

Sanırım o Yalnız Nedime ya da mihrapta bırakılan Gelin. Evet.

And so she decides to close her curtains and live forever

Ve böylece perdelerini kapatmaya ve sonsuza kadar

in her dark house, still wearing her wedding dress and the cake.

karanlık evinde, üzerinde gelinliği ve pastasıyla yaşamaya karar verir.

The wedding cake in the corner of the room, slowly rotting away.

Odanın köşesindeki düğün pastası yavaş yavaş çürüyor.

Anyway, she did.

Her neyse, yaptı.

She was elderly.

O yaşlıydı. O

She was a bit mean as well.

da biraz kabaydı.

She wasn't particularly nice piano teacher.

Pek iyi bir piyano öğretmeni değildi.

I didn't like it.

hoşuma gitmedi

She used to slam the door of the piano onto your fingers.

Piyanonun kapısını parmaklarına çarpardı. Piyanoda çok iyi olan

She only really wanted to teach people that were very good at the piano

insanlara gerçekten öğretmek istiyordu

because she was a concert pianist and she was very good and I wasn't a very good piano player.

çünkü o bir konser piyanistiydi ve o çok iyiydi ve ben çok iyi bir piyanist değildim.

And so she treated a bit mainly.

Ve bu yüzden biraz esas olarak davrandı.

But what I well, she had cats,

Ama iyi ki kedileri vardı,

so you would have to wait in a room.

bu yüzden bir odada beklemek zorunda kalacaksın.

She would have somebody a pupil in before you and you would have to wait. And

Senden önce öğrencisi olan birini alırdı ve sen de beklemek zorunda kalırdın. Ve

she had three or four cats

that would suddenly spring out at you and scratch you for no reason.

birdenbire üzerinize atılıp sebepsiz yere sizi tırmalayan üç dört kedisi vardı.

So they'd be on the top of a settee and then they'd suddenly leap on you and scratch your legs.

Böylece bir kanepenin üstüne çıkarlar ve sonra aniden üzerinize atlarlar ve bacaklarınızı kaşırlar.

And this is I used to be living in fear when I used to go

Ve bu, bu derslere gittiğimde korku içinde yaşıyordum

for these lessons because had these horrible cats that would just attack.

çünkü öylece saldıran bu korkunç kediler vardı.

You see, I know what the problem is.

Görüyorsun, sorunun ne olduğunu biliyorum.

I know what the problem is.

Sorunun ne olduğunu biliyorum.

Steve You're just jealous because the cats could play the piano better than you.

Steve Kediler senden daha iyi piyano çalabildiği için kıskanıyorsun.

Well, that's true. Yes.

Bu doğru. Evet.

Yeah, They used to get their little paws on the keys

Evet, bugün küçük patilerini tuşlara koyarlardı

today.

So a kingfisher says Magdalene.

.

Bir yalıçapkını böyle diyor Magdalene.

I love, like, beautiful birds.

Güzel kuşları severim.

Very rare birds. To see.

Çok nadir kuşlar. Görmek için.

Those are kingfishers.

Bunlar yalıçapkını.

You must be near some water.

Biraz su yakınında olmalısın.

They're quite they're quite timid.

Oldukça çekingenler.

Well, Mr.

Denholm, are we starting or are we going?

Bay

Denholm, başlıyor muyuz yoksa gidiyor muyuz? O

Was that was that a moment of silence then?

zaman bu bir sessizlik anı mıydı?

That that was a very rare moment of silence here.

Burada çok ender görülen bir sessizlik anıydı.

Mr. Duncan, This is one of my little traditions.

Bay Duncan, bu benim küçük geleneklerimden biri.

At Christmas I was going to show because, of course, we were talking about food earlier

Noel'de gösteri yapacaktım çünkü tabii ki daha önce yemeklerden

and what better way of finishing

ve

today's live streaming than eating one of these.

bugünkü canlı yayını bitirmenin bunlardan birini yemekten daha iyi bir yolu olduğundan bahsediyorduk.

These are these are beautiful, though.

Bunlar çok güzel ama.

Little marshmallow.

Küçük şekerleme.

Can I have one?

Bir tane alabilirmiyim?

You can one if you want.

İstersen bir tane yapabilirsin.

You get one out of there. Mr.

Oradan bir tane alırsın. Bay

Duncan. I am quite hungry, Mr. Duncan.

Duncan. Oldukça açım, Bay Duncan.

So these. These are lovely.

Yani bunlar. Bunlar çok güzel. En

They are biscuits at the bottom.

altta bisküviler var.

And then inside there is marshmallow.

Ve sonra içinde hatmi var.

And actually, what am I doing?

Ve aslında, ben ne yapıyorum?

I've got a, I've got a camera here haven't I. Eye whether

Benim bir, benim burada bir kameram var değil mi. Göz olup olmadığını

know it is here it is a marsh.

bilsem burası bir bataklık.

Isn't that lovely.

Ne güzel değil mi? Bu

So I will unwrap this so you can see it

yüzden bunu açacağım böylece

just goes.

I must a camera nearby all the time because it's very useful

öylece gittiğini görebileceksiniz.

Her zaman yakınımda bir kamera olmalı çünkü

although it is not nice.

hoş olmasa da çok kullanışlı.

So I will take a bite.

O yüzden bir ısırık alacağım.

Let's have a little bite of this.

Şunu biraz yiyelim.

Mr. Duncan.

Bay Duncan. Baktığın

I'm not quite as sophisticated as

kadar sofistike değilim

look at that.

That biscuit on the bottom, chocolate on the outside and sort of a fluffy

.

Alttaki bisküvi, dıştaki çikolata ve

what would you call that in the middle.

ortadakine ne dersiniz?

It's marshmallow, marshmallow, whatever that is.

Hatmi, hatmi, her neyse. Bir

It's sort of eggs and sugar isn't it. It's lovely.

çeşit yumurta ve şeker değil mi? çok güzel

Ooh. That's lovely. That is. Mm. I like that.

Ah. Bu çok şirin. Yani. mm. Bunu sevdim.

So I often buy these at Christmas time.

Bu yüzden bunları genellikle Noel zamanında satın alırım.

So that's the reason why I'm eating them.

Demek onları yememin nedeni bu.

Because quite often at Christmas I will buy these and

Çünkü Noel'de sık sık bunları alacağım ve

are quite nice.

oldukça hoşlar.

So look at that.

Şuna bak.

I like all of these.

Bunların hepsini beğendim.

The company that makes them was established in 1890

Bunları yapan firma 1890 yılında kurulmuş

and it's still a family business according to this.

ve buna göre halen bir aile şirketi.

So the thing

Yani

creamy I think that's eggs

kremsi olan şey bence bu yumurta

whipped eggs

çırpılmış yumurta,

so it's a bit like

bu yüzden sanki

I never really make a

hiç

meringue a lemon meringue pie. Hmm.

beze ve limon kremalı turta yapmıyorum. Hmm.

That's like the meringue before you bake it in, the oven eggs and sugar

Bu, fırında pişirmeden önceki beze gibi , fırında yumurta ve şeker,

sort of whipped up on a biscuit base with milk chocolate on top.

üstüne sütlü çikolata ile bisküvi tabanı üzerinde çırpılmış gibi.

Oh, delicious.

Nefis.

Those are nice once again, because.

Bunlar bir kez daha güzel, çünkü.

Very nice.

Çok güzel.

I might have another one in a minute.

Bir dakika içinde bir tane daha alabilirim.

We are. We are about to go, by the way.

Biz. Bu arada, gitmek üzereyiz.

Right.

But I hope you've enjoyed today's live stream.

Sağ.

Ama umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

Something a little different today, something unusual.

Bugün biraz farklı bir şey, alışılmadık bir şey.

I hope you enjoy today's lovely Christmas Eve live stream.

Umarım bugünün güzel Noel Arifesi canlı yayınını beğenirsiniz.

We were here on Christmas Eve. Can you believe it?

Noel arifesinde buradaydık. Buna inanabiliyor musun?

Yes. Well, thankfully, I've got not a lot to do now.

Evet. Neyse ki, şimdi yapacak pek bir şeyim yok.

I've wrapped most of your presents.

Hediyelerinin çoğunu paketledim.

I've done all the cleaning.

Tüm temizliği yaptım.

The house is spotless.

Ev lekesiz.

If you do a lot of cleaning around your house,

Evinizin etrafında çok fazla temizlik yaparsanız,

you can say my house is spotless.

evim lekesiz diyebilirsiniz.

There's no spot

on the glass on the floor.

Yerdeki camda leke yok.

It's just a phrase you use to indicate that your house,

Bu sadece evinizin,

whatever it is, is very clean, like your car.

her ne ise, arabanız gibi çok temiz olduğunu belirtmek için kullandığınız bir deyimdir.

My car is spotless.

Arabam lekesiz.

Well, you might say to somebody who your car is spotless

Pekala, arabanızın lekesiz olduğu birine,

just means it's very clean.

bunun çok temiz olduğu anlamına geldiğini söyleyebilirsiniz.

Oh, I can hardly pronounce that word. Spotless.

Ah, bu kelimeyi zar zor telaffuz ediyorum. Lekesiz.

Spotless. No spots

Lekesiz. Hiçbir nokta, doğru olan bir şeyi

is a phrase you often use to describe

tanımlamak için sıklıkla kullandığınız bir ifadedir

something that's right.

. Sorun

What's wrong?

nedir?

You've got marshmallow all over your face, Mr.

Yüzünüzün her yerinde hatmi var, Bay

DiMucci.

DiMucci.

Oh, but you know, you have. You've done it.

Oh, ama biliyorsun, yaptın. Sen yaptın.

You've done it deliberately.

Bunu bilerek yaptın. Tarihinden

Best before.

önce tüketiniz. Keklere ve çikolataya

I love it when they put best before

en iyi şekilde koymalarına bayılıyorum

on cakes and chocolate, because there's no way it's ever going

, çünkü

to get to the point where it's outside the expiry date

son kullanma tarihinin dışında olduğu noktaya gelmesinin hiçbir yolu yok

because you're going to eat them

çünkü onları

well in advance of that.

çok önceden yiyeceksin.

But what is the expiry date?

Ama son kullanma tarihi nedir? Hadi

Just as let's have a laugh, it doesn't actually say, well, it should be somewhere anyway.

gülelim gibi, aslında, eh, zaten bir yerlerde olmalı demiyor.

We're not really interested.

Gerçekten ilgilenmiyoruz.

It's time to go.

Gitme zamanı.

It's time to say goodbye.

Hoşçakal deme vakti.

See you all tomorrow.

Yarın görüşürüz.

You've got to be here.

Burada olmalısın.

By the way, There's no excuse.

Bu arada, mazeret yok.

We don't want any excuses.

Herhangi bir mazeret istemiyoruz.

Whatever you're doing, family, forget them.

Ne yapıyorsan aile, unut onları.

We come first.

Önce biz geliyoruz.

You have to talk.

konuşmak zorundasın

You have to tell your family tomorrow.

Yarın ailene söylemelisin.

I'm sorry. Christmas has been cancelled.

Üzgünüm. Noel iptal edildi.

Yeah.

Evet.

We are going to spend all day with Mr. Steve and Mr..

Bütün günü Bay Steve ve Bay ile geçireceğiz.

Then you're cooking.

Sonra sen yemek yapıyorsun.

Someone else is going to have to take over.

Başkası devralmak zorunda kalacak.

If you.

Eğer sen.

If your relatives around,

Etrafta akrabalarınız varsa, kendilerini

they'll have to entertain themselves or.

veya kendilerini eğlendirmek zorunda kalacaklar.

Or put us on. Yes.

Ya da bizi takın. Evet.

With your relatives.

Akrabalarınla.

You could sit around the television or the computer or if you have a nice Christmas present,

Televizyonun ya da bilgisayarın başında oturabilirsiniz ya da güzel bir yılbaşı hediyeniz varsa,

maybe someone buys you a new mobile phone or an iPad

belki birisi size yeni bir cep telefonu ya da iPad

or a tablet device and then you can watch us.

ya da tablet alır ve bizi izleyebilirsiniz.

We can be the first thing that you watch exactly on your new device.

Tam olarak yeni cihazınızda izlediğiniz ilk şey biz olabiliriz.

And if you were going to watch a Christmas film or the Queen's Speech,

Ve örneğin bir Noel filmi veya Kraliçe'nin Konuşması'nı izleyecekseniz

for example, we'll have to forego not the Queen's speech.

, Kraliçe'nin konuşmasından vazgeçmemeliyiz.

It's The King's Speech.

Bu Kralın Konuşması.

Yes, it's a traditional it would be amazing if it was the Queen's speech,

Evet, bu bir gelenek, Kraliçe'nin Noel'deki geleneksel kraliyet konuşması olsaydı harika olurdu

the traditional royal address at Christmas.

.

The Queen.

Kraliçe.

The Queen's Speech from From Beyond the Grave.

Mezarın Ötesinden Kraliçe'nin Konuşması.

She's recorded some for, you know, in advance.

Önceden bazılarını kaydetti.

I doubt it.

My husband and I.

Şüpheliyim.

Kocam ve ben.

Oh, very happy to be with you from the other side.

Ah, diğer taraftan seninle olmaktan çok mutluyum.

We are with you on Christmas Day from heaven

Noel Günü'nde cennetten

or somewhere else.

veya başka bir yerden sizinleyiz.

But yeah, it'll be King Charles's first Christmas address.

Ama evet, Kral Charles'ın ilk Noel konuşması olacak.

I call it an address.

Adres diyorum.

If you address somebody, it means your talking to them.

Birine hitap ediyorsanız, bu onlarla konuştuğunuz anlamına gelir.

Yes, address.

Evet, adres.

Now you are directing your communication towards a person.

Artık iletişiminizi bir kişiye yönlendiriyorsunuz.

You address them.

Onlara hitap ediyorsun. Görünüşe

Apparently he's already recorded it.

göre çoktan kaydetmiş.

They do do it in advance or in advance.

Bunu önceden veya önceden yaparlar.

I think that's cheating.

Bence bu hile yapmak.

Yeah, that's right.

They should do it live like us.

Evet bu doğru.

Bizim gibi yaşayarak yapmalılar.

We can it live.

Onu yaşayabiliriz.

So I'm sure the King of England can.

Bu yüzden İngiltere Kralı'nın yapabileceğinden eminim.

We are going now.

Şimdi gidiyoruz.

I hope you've enjoyed today's livestream.

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

Yes. And we are back with you tomorrow on Christmas Day.

Evet. Ve yarın Noel günü yeniden sizlerleyiz.

Enjoy the rest of your day.

Günün geri kalanının tadını çıkar.

And I hope Father Christmas buys or brings

Ve umarım Noel Baba

you exactly what you want.

size tam olarak istediğinizi alır veya getirir.

Maybe some people watching.

Belki izleyenler vardır.

It's already Christmas Day.

Zaten Noel Günü.

It might be. It might be in some places,

Olabilir. Bazı yerlerde,

especially in Asia.

özellikle Asya'da olabilir.

Yes. And maybe Australia,

Evet. Ve belki Avustralya,

New Zealand, maybe Malay.

Yeni Zelanda, belki Malay.

Know Malaysia. I think they're right. 8 hours ahead.

Malezya'yı tanıyın. Bence haklılar. 8 saat ileride.

So probably not just yet, but it's very close to being Christmas

Muhtemelen henüz değil, ama dünyanın bazı bölgelerinde Noel olmaya çok yakın

in some parts of the world. Yes.

. Evet.

Where as when we go on, it might not even be Christmas yet in some places

Oysa devam ettiğimizde , bazı yerlerde henüz Noel bile olmayabilir

but anyway right.

ama yine de doğru.

Babbling babbling on. I have no idea what that was.

gevezelik gevezelik. Bunun ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.

No more comments that I wish to take out of the live chat for now.

Şimdilik canlı sohbetten çıkarmak istediğim başka yorum yok.

And on that eloquent note, we will beat you.

Ve bu anlamlı notta, seni yeneceğiz.

Goodbye for now.

Şimdilik hoşçakal.

We will see you tomorrow 2 p.m. UK time.

yarın 2 de görüşürüz İngiltere saati.

Have a Super Christmas Eve and.

Süper bir Noel Arifesi geçirin ve.

Have a great Christmas Day.

Harika bir Noel Günü geçir.

We will be back with you tomorrow.

Yarın tekrar sizlerle olacağız.

Don't forget Christmas Day 2 p.m.

Noel Günü 14:00'ü unutmayın.

UK Time is when we're back with you and and until tomorrow.

İngiltere Saati, yarına kadar sizinle tekrar birlikte olacağımız zamandır .

Enjoy your festive moments and we will see you very soon.

Şenlikli anlarınızın tadını çıkarın, çok yakında görüşürüz.

This is Mr.

Duncan and Mr.

Ben İngiltere'den Bay

Duncan ve Bay

Steve in England saying Merry Christmas.

Steve Mutlu Noeller diyorlar. İyi

Enjoy yourself.

eğlenceler.

And of course, until tomorrow, you know what's coming next.

Ve tabii ki, yarına kadar sırada ne olduğunu biliyorsun.

Yes, you do...

Evet,

ta ta for now.

şimdilik... ta ta yapıyorsun.