👉Shoulda, Woulda, Coulda👈 / English Addict LIVE chat & Learning / 2nd March 2022 - with Mr Duncan

Here we go again.

Yine başlıyoruz. Yine

It's another live stream

bir canlı yayın

Hi, everybody.

Herkese merhaba.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

Yes, we are back once more on a very rainy day.

Evet, yine çok yağmurlu bir günde geri döndük.

The rain is falling.

Yağmur yağıyor.

The rain is pouring

Yağmur yağıyor

but I will try not to be boring,

ama sıkıcı olmamaya çalışacağım

and I hope I don't leave you snoring.

ve umarım sizi horlamadan bırakmam.

Here we go. We are back once again. Yes, it is.

İşte başlıyoruz. Bir kez daha geri döndük. Evet öyle.

English addict coming to you live from the birthplace of the English language, which just happens to be.

İngiliz bağımlısı, tesadüfen İngilizcenin doğum yerinden size canlı olarak geliyor .

Oh, my goodness, it is England.

Aman Tanrım, burası İngiltere.

Mm hmm.

Hmm.

Mm hmm.

Hmm.

Mm hmm.

Hmm. İşte

Oh, there you are. Hi, everybody. This is Mr.

buradasın. Selam millet. Ben

Duncan in England.

İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay? I hope so.

? Umarım. Mutlu

Are you happy?

musun?

I hope so.

Umarım.

I hope you're feeling good today.

Umarım bugün iyi hissediyorsundur.

Yes, it is raining.

Evet, yağmur yağıyor.

I don't know why, but I think the weather outside really does

Neden bilmiyorum ama bence dışarıdaki hava gerçekten

bring an air or a feeling.

bir hava ya da his getiriyor.

It really is a good representation.

Gerçekten iyi bir temsil.

Of the mood that many people are in at the moment.

şu an bir çok kişinin içinde bulunduğu ruh hali. Yine

Here we are again. I will try to cheer you up.

buradayız. Seni neşelendirmeye çalışacağım.

I know there are lots of things going on in the world,

Dünyada çok şey olduğunu biliyorum

but I hope I can bring a smile on your face.

ama umarım yüzünüzü gülümsetebilirim.

That's all I can say.

Tüm söyleyebileceğim bu.

And that's all I can do.

Ve tüm yapabileceğim bu.

It's the only thing I know how to do.

Nasıl yapılacağını bildiğim tek şey bu.

If I was honest with you, my name is Duncan.

Sana karşı dürüst olmam gerekirse benim adım Duncan.

I talk about English.

İngilizce hakkında konuşuyorum.

I like the English language very much.

İngilizce dilini çok seviyorum.

You might say that I am an English addict.

Benim bir İngiliz bağımlısı olduğumu söyleyebilirsiniz.

I am one of those an English addict.

Ben o İngiliz bağımlılarından biriyim.

You see, there is my face revolving

Görüyorsunuz,

above the screen next to me.

yanımdaki ekranın üzerinde dönen yüzüm var.

Here we go, then.

İşte başlıyoruz o zaman.

Yes, we are back together once more.

Evet, bir kez daha birlikteyiz.

For those who like the English language,

İngilizceyi sevenler için

well, you are in the right place because I like the English language.

doğru yerdesiniz çünkü ben İngilizceyi seviyorum.

And I have a feeling you do as well. Here we are.

Ve senin de öyle olduğunu hissediyorum. Buradayız.

Yes, we have made it

Evet,

to the middle of the week.

hafta ortasına geldik.

And I have to say, we have all breathed

Ve söylemeliyim ki,

a sigh of relief that we have made it this far into another week.

bir haftayı bu kadar geride bıraktığımız için hepimiz rahat bir nefes aldık.

And of course, it is also a new month.

Ve tabii ki aynı zamanda yeni bir aydır.

Welcome to March.

Marta Hoşgeldin.

Yes, it's Wednesday.

Evet, bugün Çarşamba.

To pee

pee pee pee pee pee pee pee pee, TBD, TBD, PDP.

Çiş çiş çiş çiş çiş çiş

çiş çiş, TBD, TBD, PDP.

The PDP do better.

HDP daha iyisini yapıyor.

Bulleen,

Bulleen,

I'm a bit tight today.

bugün biraz gerginim.

I don't know what's going on

Göğsümde neler olduğunu bilmiyorum

my chest.

.

My chest feels very tight.

Göğsümü çok sıkı hissediyorum.

I think it might be the atmosphere.

Bence atmosfer olabilir.

It might be some pollution in the air.

Havada biraz kirlilik olabilir.

I don't know really.

gerçekten bilmiyorum

But my chest feels slightly tight.

Ama göğsüm biraz dar geliyor.

I might have a little bit of the dreaded asthma today, so please

Bugün biraz korkunç astımım olabilir, bu yüzden

excuse me if I keep disappearing and coughing.

sürekli ortadan kaybolup öksürürsem lütfen beni affedin.

That's the reason why you see.

görmenizin nedeni budur.

Oh, by the way, you may have noticed there is someone's face next to me.

Oh, bu arada, yanımda birinin yüzü olduğunu fark etmişsindir.

Sadly, Mr. Steve

Ne yazık ki, Bay Steve

is not here.

burada değil.

But not only is he not here on the live

Ama canlı yayında burada olmadığı gibi

stream, he isn't here at all.

burada da değil.

He's gone away.

O gitti.

Conferences have started again. Yes.

Konferanslar yeniden başladı. Evet.

Just to show how much things are starting

Sadece İngiltere'de her şeyin ne kadar normale dönmeye başladığını göstermek için

to get back to normal here in England.

.

Mr. Steve has now gone away on a conference.

Bay Steve şimdi bir konferansa gitti.

They are all meeting face to face

Hepsi yüz yüze görüşüyor

in person, not on Zoom,

, Zoom'da değil, yüz yüze yüz yüze

not on face time in person.

değil.

So Mr.

Steve at the moment is far, far away in York.

Yani Bay

Steve şu anda çok çok uzakta, York'ta.

Have you ever been to York?

Hiç York'a gittin mi?

It's a very nice place.

Çok güzel bir yer.

They have a very famous place, a church, a large cathedral,

Çok ünlü bir yerleri var, bir kiliseleri, büyük bir katedralleri var,

you might call it York Minster, a very beautiful place.

buna York Minster diyebilirsiniz, çok güzel bir yer.

Hello.

Merhaba.

Also to the live chat, I suppose I should say hello to you.

Canlı sohbete de, sanırım sana merhaba demeliyim.

Hello.

Merhaba.

Nice to see you here today.

Bugün seni burada görmek güzel.

Who was first on today's live chat, I wonder?

Bugünkü canlı sohbette ilk kimdi acaba?

Let's have a look, shall we?

Bir bakalım, olur mu?

Oh, hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

Claudia. Claudia.

Claudia. Claudia.

Janis wants you all first on today's live chat.

Janis bugünün canlı sohbetinde ilk önce sizi istiyor.

Not only am I going

Sadece

to say well done, but also, I hope you are feeling better

aferin demeyeceğim, aynı zamanda umarım daha iyi hissediyorsundur

because you have had the dreaded Luigi

çünkü

you know what I'm talking about out there in YouTube.

YouTube'da neden bahsettiğimi bildiğin korkunç Luigi'ye sahipsin.

And so I hope you are feeling much better today.

Ve umarım bugün kendini çok daha iyi hissediyorsundur.

Claudia, please let us know how you are feeling.

Claudia, lütfen nasıl hissettiğini bize bildir.

And I hope you are feeling better.

Ve umarım daha iyi hissediyorsundur.

Hello, Mosen. Hello, Beatrice.

Merhaba Mosen. Merhaba, Beatrice.

Hello to the test.

Teste merhaba.

Hello, also, kristina.

Ayrıca merhaba Kristina.

We also have.

Ayrıca buna sahibiz.

Oh, welcome back to Luis Mendez.

Oh, Luis Mendez'e tekrar hoş geldiniz.

Who is here today.

Bugün kimler burada?

Welcome back.

Tekrar hoşgeldiniz.

I hope you fixed your computer not only yourself, but also myself as well.

Umarım bilgisayarınızı sadece kendiniz değil, kendimi de tamir etmişsinizdir.

I've also had computer problems.

Ben de bilgisayar sorunları yaşadım.

I'm feeling rather proud of myself because to yesterday,

Kendimle oldukça gurur duyuyorum çünkü düne kadar

I was able to expand my programme

programımı genişletebildim

It's nothing rude,

so I have a little bit more memory inside my computer now.

.

I did have 32 gigabytes, but now I have 64

32 gigabaytım vardı ama şimdi 64

gigabytes of random access memory,

gigabayt rasgele erişim belleğim var,

which means my computer will be working a little bit more smoothly.

bu da bilgisayarımın biraz daha sorunsuz çalışacağı anlamına geliyor.

I hope I'm keeping my fingers

Umarım parmaklarımı

and also my toes and quite likely my legs.

ve ayak parmaklarımı ve büyük olasılıkla bacaklarımı tutarım.

I'm keeping them all crossed to make sure, of course

Emin olmak için hepsini çapraz tutuyorum, elbette

there is one part of my computer that I want to replace but I can't at the moment.

bilgisayarımın değiştirmek istediğim bir parçası var ama şu anda değiştiremiyorum.

I mentioned this on Sunday, my lovely graphic card

Pazar günü bundan bahsetmiştim, güzel grafik kartım

has sadly

ne yazık ki

started to fail, so I have to buy a new one.

bozulmaya başladı, bu yüzden yeni bir tane almam gerekiyor.

The only problem is you may have heard a lot of people at the moment

Tek sorun, şu anda birçok insanın

are into Bitcoin mining and because of that,

Bitcoin madenciliği ile ilgilendiğini duymuş olabilirsiniz ve bu nedenle, grafik kartları da dahil olmak üzere

certain computer parts have become really expensive,

bazı bilgisayar parçaları gerçekten pahalı hale geldi.

including graphics cards So what I need to do

is improve the graphics on my computer

because my poor little graphics card is not working very well.

zavallı küçük grafik kartı çok iyi çalışmıyor.

Back to Lewis.

Lewis'e geri dön. Geçen Pazar burada olmayacağını

Thank you, Lewis, for letting me know that you would not be here last Sunday.

bana bildirdiğin için teşekkürler Lewis .

I'm glad to see you here.

Seni burada gördüğüme sevindim.

Today, and I really hope you have solved

Bugün, umarım

your computer programme problems.

bilgisayar program problemlerinizi çözmüşsünüzdür.

Hello.

Merhaba.

Also, Palmira is here today.

Ayrıca Palmira bugün burada.

Hey, Z seeker Elena.

Hey, Z arayıcısı Elena.

Hello, Elena.

Merhaba Elena.

I like your name, by the way.

Bu arada ismini beğendim.

Elena, nice to see you here today.

Elena, bugün seni burada görmek güzel.

We also have a Liu Ma.

Ayrıca bir Liu Ma'mız var.

Hello, Liu Ma.

Merhaba Liu Ma.

Where are you watching at the moment?

Şu anda nereden izliyorsunuz?

I'm always keen.

Ben her zaman istekliyim.

I'm always interested to find out where you are in the world.

Her zaman dünyanın neresinde olduğunu öğrenmekle ilgileniyorum. Bana

Don't forget to tell me,

söylemeyi unutma,

Louis.

Louis.

It's the 17th. This here. Hello. Louis.

Ayın 17'si. Bu burada. Merhaba. Louis.

I haven't seen you for a long time, Louis.

Seni uzun zamandır görmedim, Louis.

The 17th.

17.

What have you been doing?

Ne yapıyordun?

How you been? Busy. Monarch King.

Nasıl gidiyor? Meşgul. Hükümdar Kral.

I think so.

Bence de.

Would the word Anglophile

Anglophile kelimesi

be an appropriate term for an English addict?

bir İngiliz bağımlısı için uygun bir terim olur mu?

Yes, I suppose so.

Evet, sanırsam.

An Anglophile.

Bir İngiliz hayranı.

A person who is crazy about all things

connected to English or England?

İngilizce veya İngiltere ile ilgili her şeye deli olan biri mi?

Yes, I suppose you could say that. Definitely.

Evet, sanırım bunu söyleyebilirsin. Kesinlikle.

Abdullah. Hello? Abdullah Bashir.

Abdullah. Merhaba? Abdullah Beşir.

Mr. Duncan, you are the best.

Bay Duncan, siz en iyisisiniz.

Please keep going.

Lütfen devam edin. Elimden geldiğince uzun süre

I will try my best to keep going

devam etmek için elimden gelenin en iyisini yapacağım

for as long as I can.

.

We also have Beatrice.

Beatrice'imiz de var.

Yes, oh, yes.

Evet, evet.

Talking of Louis Mendez and his computer.

Louis Mendez ve bilgisayarından bahsediyoruz.

Yes, it is very expensive to repair computers.

Evet, bilgisayarları onarmak çok pahalıdır.

Beatrice says mine is older than yours, and I've just updated it.

Beatrice benimkinin seninkinden daha eski olduğunu söylüyor ve ben de onu yeni güncelledim.

When I was in Beyond Aires.

Beyond Aires'teyken.

It was very expensive, but it was worth it.

Çok pahalıydı ama buna değdi.

Absolutely.

Kesinlikle.

It is an expensive thing to get into.

İçine girmek pahalı bir şey.

If you want to be able to use your computer for many different things,

Bilgisayarınızı birçok farklı şey için kullanabilmek istiyorsanız,

you have to have a good computer.

iyi bir bilgisayara sahip olmanız gerekir.

You have no choice about it.

Bu konuda başka seçeneğin yok.

Very similar to my situation here in my studio.

Buradaki stüdyomdaki durumuma çok benziyor.

I have to make sure that my computer works properly.

Bilgisayarımın düzgün çalıştığından emin olmalıyım.

It is functioning well, but also I have to make sure that all of the parts

İyi çalışıyor, ama aynı zamanda bilgisayarın içindeki tüm parçaların

and all of the things inside the computer are up to date as well.

ve her şeyin güncel olduğundan emin olmam gerekiyor.

So yes, it can be a very expensive thing

Yani evet,

to do that to have a computer and also to run a computer as well.

bir bilgisayara sahip olmak ve aynı zamanda bir bilgisayarı çalıştırmak için bunu yapmak çok pahalı bir şey olabilir.

You are right.

Haklısın.

Hello, Duong.

Merhaba Duong.

Hello to Vietnam.

Vietnam'a merhaba.

How are things there at the moment?

Şu anda orada durumlar nasıl?

Are they good?

İyiler mi?

Hello also to.

için de merhaba.

Oh, we have Vitoria here as well.

Oh, burada da Vitoria var.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Vitoria hello.

Vitoria merhaba.

Dr. Ha.

Doktor Ha.

Hello, Dr. Ha.

Merhaba Dr.

I like your name all.

Hepinizin adını seviyorum.

You really are a doctor because sometimes

Sen gerçekten bir doktorsun çünkü bazen

people call themselves doctor, but they are not really a doctor.

insanlar kendilerine doktor diyorlar ama onlar gerçekten doktor değiller.

For example, Dr.

Örneğin, Dr.

Dre isn't actually a real doctor.

Dre aslında gerçek bir doktor değildir.

He's a rapper.

O bir rapçi.

You think

Max is here?

Max'in burada olduğunu mu düşünüyorsun?

Hello, Max. Po, nice to see you here. As well.

Merhaba Max. Po, seni burada görmek güzel. İlave olarak.

Yes, we are talking about the English language because I like English.

Evet, İngilizce hakkında konuşuyoruz çünkü İngilizceyi seviyorum.

I do. I really like it very much.

Evet. gerçekten çok beğendim

I mean, I've been speaking English

Demek istediğim,

for nearly 57 years, so that's the reason why

yaklaşık 57 yıldır İngilizce konuşuyorum, bu yüzden

apparently Louis has been haunting the catacombs,

görünüşe göre Louis'in

the small places that you can hide

in the catacombs of the live chat I see.

gördüğüm canlı sohbetin yer altı mezarlarında saklanabileceğiniz küçük yerler olan yer altı mezarlarına musallat olmasının nedeni bu.

I hope you haven't been trolling everyone.

Umarım herkesi trollememişsindir.

I hope so.

Umarım.

I hope you have been behaving yourself.

Umarım uslu durmuşsundur.

YouTube have recently introduced a new thing

YouTube kısa bir süre önce,

where each person who hosts a live stream

bir canlı yayına ev sahipliği yapan herkesin

can actually create their own terms.

aslında kendi şartlarını oluşturabileceği yeni bir şey tanıttı.

Of service.

Servisin.

For example, I could now publish my own terms of service

Örneğin, canlı sohbetime katılmak isteyenler için artık kendi hizmet şartlarımı yayınlayabilirim,

for those who want to take part in my live chat

so I can actually come up with my own rules.

böylece kendi kurallarımı fiilen bulabilirim.

And before you can actually chat here

Ve burada gerçekten sohbet edebilmen için önce

you have to agree to those rules.

bu kuralları kabul etmelisin.

I haven't done it yet,

Henüz yapmadım,

but I did receive an email from YouTube asking

ancak YouTube'dan, sizin de kabul etmeniz gereken kendi kullanım koşullarımı eklemek isteyip istemediğimi soran bir e-posta aldım

if I would like to introduce

my own terms of use

something that you will have to agree with.

.

If you want to use my live chat.

Canlı sohbetimi kullanmak istersen.

I suppose the only thing I would like to say is

Sanırım söylemek istediğim tek şey,

I hope everyone who comes here has a good sense of humour

umarım buraya gelen herkesin iyi bir mizah anlayışı vardır

because we still have to smile, we still have to laugh,

çünkü hala gülümsememiz gerekiyor, hala gülmemiz gerekiyor, ne kadar zor görünse de

we still have to keep our spirits up

moralimizi yüksek tutmalıyız.

however difficult it may seem,

we still have to try and do it.

hala denemek ve yapmak zorundayız.

Today we are looking at one or two things to do with the English language.

Bugün İngilizce diliyle ilgili bir veya iki şeye bakıyoruz .

What is a double negative?

Çift negatif nedir?

It is something people use quite often

Bu, insanların İngilizcede oldukça sık kullandığı bir şeydir

in English, a double negative of what is it?

, çifte olumsuz nedir?

I will be talking about that a little bit later on.

Bundan biraz sonra bahsedeceğim.

Also, there are many different ways of talking and there are many different ways

Ayrıca, konuşmanın birçok farklı yolu vardır ve belirli kelimeleri değiştirmenin birçok farklı yolu vardır

of changing certain words, especially one when you want to use

, özellikle

a certain type of slang or a certain type

belirli bir tür argo veya belirli bir tür

of colloquialism colloquialism.

konuşma dili kullanmak istediğinizde.

That's a great word.

Bu harika bir kelime.

A colloquialism is a word

Bir konuşma dili,

that is used in certain places or maybe a phrase or a type of slang.

belirli yerlerde kullanılan bir kelime veya belki bir cümle veya bir tür argodur.

So today we are talking about reduction means in English.

Yani bugün İngilizce'deki indirgeme araçlarından bahsediyoruz. Kulağa

It sounds complicated, but to be honest with you, it is not.

karmaşık geliyor ama dürüst olmak gerekirse öyle değil.

So that is something else we are looking at later on today, and

Bu, bugün daha sonra bakacağımız başka bir şey ve

I thought we would do something a little bit different as well

ben de biraz farklı bir şey yapacağımızı düşündüm

because a lot of people are talking about winter here

çünkü burada İngiltere'de birçok insan kıştan bahsediyor

in England because on the 1st of March, technically

çünkü 1 Mart'ta teknik olarak

it was the end of winter.

bu sondu. kış

However,

Ancak, dürüst olmak gerekirse

I am a little displeased,

biraz rahatsızım

to be honest, because the winter

, çünkü

that is just coming to an end here in England as being very free from snow,

burada İngiltere'de kardan tamamen kurtulmuş olarak yeni sona eren kış,

we haven't had any snow whatsoever,

hiç kar görmedik,

so I thought I would put that right right now

bu yüzden bunu düzelteyim dedim. şimdi

by showing you a little video clip

size

that was taken a couple of years ago when we had some snow.

birkaç yıl önce biraz kar yağarken çekilmiş küçük bir video klibi gösteriyorum.

However, this year,

Ancak bu yıl,

this winter, we've had no snow at all.

bu kış hiç kar görmedik.

And to be honest, I did kind of miss it.

Ve dürüst olmak gerekirse, biraz özledim.

Wow, is that lovely?

Vay canına, bu güzel mi?

We've had no snow this year.

Bu yıl hiç kar görmedik.

Winter here in England is now coming to an end

Burada, İngiltere'de kış artık sona eriyor

and we've had no snow whatsoever.

ve hiç kar görmedik.

So to make up for that,

Bunu telafi etmek için

I couldn't resist showing a video that I made a couple of years ago.

birkaç yıl önce yaptığım bir videoyu göstermeden edemedim.

We did have a little bit of snow last year, last winter,

Geçen yıl, geçen kış biraz kar yağmıştı

but the winter of this year, that is just coming to an end.

ama bu yılın kışı daha yeni bitiyor.

We've had no snow whatsoever.

Hiç kar görmedik.

And I have to be honest with you, I did miss it and for some reason.

Ve sana karşı dürüst olmalıyım, onu özledim ve bir sebepten dolayı.

Can I just share something with you, something personal

Sizinle bir şey paylaşabilir miyim, kişisel bir şey,

I am so glad that this winter is coming to an end.

bu kış sona eriyor olduğu için çok mutluyum.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

It seemed to be a very long winter, not particularly cold,

Çok uzun bir kış gibi görünüyordu, özellikle soğuk değil

but miserable, I think is the word,

ama sefil, sanırım kelime bu,

especially when you only have very short days.

özellikle de sadece çok kısa günleriniz olduğunda.

And this is something I've mentioned before here in England.

Ve bu daha önce burada, İngiltere'de bahsettiğim bir şey.

We have short days during the winter.

Kışın günlerimiz kısa.

It gets dark very early during the winter,

Kışın hava çok erken kararır,

but now slowly the days are becoming longer

ama şimdi yavaş yavaş günler uzuyor

and spring will be here very soon.

ve bahar çok yakında burada olacak.

And that's the reason why I always feel slightly uplifted.

Ve bu yüzden her zaman biraz canlanmış hissediyorum. Mart

I feel uplifted when

geldiğinde kendimi canlanmış hissediyorum

March arrives because technically

çünkü

it is the start of spring,

even though officially spring

resmi olarak bahar

does not start until the end of March.

Mart ayının sonuna kadar başlamasa da teknik olarak baharın başlangıcıdır.

So towards the end of March is when spring

Yani Mart ayının sonlarına doğru baharın

officially begins.

resmen başladığı zamandır.

Hello, welcome. Yes, it is English addict.

Merhaba hoşgeldin. Evet, İngilizce bağımlısıdır.

And yes, I am here with you alive on a Wednesday,

Ve evet,

Wednesday, the 2nd of March two days into March.

2 Mart Çarşamba günü, Mart'tan iki gün sonra canlı canlı sizlerle birlikteyim.

They often say that

Genellikle

number two looks a little bit like a duck.

iki numaranın biraz ördeğe benzediğini söylerler. Sık

We often say that

sık

the number two looks like one of these.

iki numaranın bunlardan birine benzediğini söyleriz.

And it is when you think about it, it does look a little bit

Ve bunu düşündüğünüzde,

like a little dip I think so.

biraz daldırma gibi görünüyor, bence öyle.

Hello, also to

Marcia Cardozo.

Marcia Cardozo'ya da merhaba.

Hello to you.

Merhaba sana.

Thank you for joining me on today's live stream.

Bugünkü canlı yayında bana katıldığınız için teşekkür ederim.

Now, as I mentioned earlier, Mr.

Şimdi, daha önce de belirttiğim gibi, Bay

Steve is not here.

Steve burada değil.

Unfortunately, there is no Mr. Steve today.

Maalesef bugün Bay Steve yok.

For those who are a fan of the words of wisdom that Mr.

Bay

Steve often comes out with.

Steve'in sık sık ortaya attığı bilgelik sözlerinin hayranı olanlar için.

He's not here, but is also not here in the house.

O burada değil ama aynı zamanda evde de değil.

He's gone away all the way to York.

York'a kadar gitti.

And for those who know what the UK looks like

Ve Birleşik Krallık'ın neye benzediğini,

and the places and how far away they are,

yerler ve ne kadar uzakta olduklarını bilenler için

York is a very long way from much Wenlock.

York, Wenlock'tan çok uzak.

So there is no Mr. Steve.

Yani Bay Steve diye bir şey yok.

But I thought we would make up for it

Ama

by spending a little bit bit of time in the kitchen.

mutfakta biraz zaman geçirerek bunu telafi ederiz diye düşündüm.

So this is a video that we recorded well in

Bu, iyi kaydettiğimiz bir video,

I think it was in November, 2020

sanırım Kasım 2020'de

when we went into the kitchen to make some scones.

mutfağa çörek yapmak için gitmiştik.

And as you know, Mr.

Ve bildiğiniz gibi, Bay

Steve enjoys cooking and also baking.

Steve yemek yapmaktan ve yemek yapmaktan hoşlanıyor. Bu

So I couldn't resist showing the moment

yüzden mutfağa girdiğimiz anı göstermeden edemedim

that we went into the kitchen and we decided to make some lovely scones.

ve güzel çörekler yapmaya karar verdik.

And that is what is following right now.

Ve şu anda bunu takip ediyor.

And then after this it is more live English.

Ve bundan sonra daha canlı İngilizce.

Hi, everybody.

Selam millet.

Welcome to Mr.

Duncan's kitchen on a Saturday night.

Cumartesi gecesi Bay Duncan'ın mutfağına hoş geldiniz.

And guess what? Mr.

Ve tahmin et ne oldu? Bay

Steve is going to show us how to make his magic scones

Steve bize sihirli çöreklerini nasıl yapacağımızı gösterecek.

The only problem is we are missing one important ingredient, and that is Mr.

Tek sorun, önemli bir malzemeyi kaçırıyoruz ve o da Bay

Steve.

Steve.

Come on, Mr. Steve.

Hadi, Bay Steve.

Hello, Hello.

Merhaba Merhaba.

Here he is. Here I am.

İşte burada. İşte buradayım.

This normally is an English teaching channel, but today it's a cookery channel,

Bu normalde bir İngilizce öğretim kanalıdır, ancak bugün bir aşçılık kanalıdır,

so you can learn how to make scones or scones

bu nedenle çörek veya çörek yapmayı öğrenebilir

and learn some new English words as well.

ve ayrıca bazı yeni İngilizce kelimeler öğrenebilirsiniz.

So without any more messing about.

Yani daha fazla oyalanmadan.

Let's get on with it, shall we? I'm ready, Mr. Duncan.

Devam edelim, olur mu? Ben hazırım, Bay Duncan.

I have all my ingredients made out here on this

Tüm malzemelerimi burada, bu derileri yapacağım bu

rather small area that I'm going to make these skins on.

oldukça küçük alanda hazırladım .

So. Right. The most important thing is this

Bu yüzden. Sağ. En önemli şey, bu

weighing device scales.

tartı cihazının terazisidir.

And I'll use the old fashioned non electronic ones.

Ve eski moda elektronik olmayanları kullanacağım.

I've had these since I was about 20. Right.

20 yaşımdan beri bunlara sahibim.

So first ingredient, of course, I've got my cookery book here.

İlk malzeme, tabii ki, burada yemek kitabım var.

This is a very big The Good Housekeeping Guide, but Mr.

Bu çok büyük bir İyi Temizlik Rehberi ama Bay

Duncan wants to put a Good Housekeeping book.

Duncan bir İyi Temizlik kitabı koymak istiyor.

I've had this again my mother bought this for me

Bunu yine yaşadım, annem bunu benim için

when I was about 18 when I left home.

18 yaşımdayken evden ayrıldığımda aldı.

And it's got everything in here you could possibly want to cook.

Ve burada pişirmek isteyebileceğiniz her şey var .

So on page three, seven, eight, it tells me how to make scones.

Yani üçüncü, yedi, sekizinci sayfada bana nasıl çörek yapılacağını anlatıyor.

The first thing is I want eight ounces of self-raising flour.

İlk şey, sekiz ons kendi kendine kabaran un istiyorum.

So we're going to weigh this

Bunu tartacağız

Here we go, eight full ounces.

İşte başlıyoruz, sekiz tam ons.

It's self-raising, of course, because we want the scones

Elbette kendi kendine kabarıyor, çünkü çöreklerin

to rise in the oven

fırında kabarmasını istiyoruz,

so that they're nice and delicate and spongy and nice to eat.

böylece güzel, narin, süngerimsi ve yemesi güzel oluyorlar.

So we also want to make it rise even more.

Bu yüzden daha da yükselmesini de istiyoruz.

So we add some baking powder, so it just helps it to rise a bit more.

Bu yüzden biraz kabartma tozu ekliyoruz, bu yüzden biraz daha yükselmesine yardımcı oluyor.

So how much do we want, Mr. Duncan?

Peki ne kadar istiyoruz, Bay Duncan?

Baking powder that we want One level teaspoon.

İstediğimiz kabartma tozu Bir seviye çay kaşığı.

Now, here is my magic spoons.

İşte sihirli kaşıklarım. Aşçılıkta ihtiyaç duyabileceğiniz

They have all the the different measurements that you might need in cookery.

tüm farklı ölçülere sahipler .

So what did I say?

Peki ben ne dedim?

Half a teaspoon. A whole teaspoon. Mr. Duncan's chef.

Yarım çay kaşığı. Tam bir çay kaşığı. Bay Duncan'ın şefi.

What does it say?

Let's check again one level teaspoon baking powder.

Ne diyor?

Bir seviye çay kaşığı kabartma tozunu tekrar kontrol edelim.

There we go. We also want some salt.

Oraya gidiyoruz. Biz de biraz tuz istiyoruz. Kek için garip gelen

We want half a teaspoon of salt, which sounds odd for cakes.

yarım çay kaşığı tuz istiyoruz .

Let's just out in the living facility.

Yaşam tesisinden çıkalım.

I think it's because that's just the flavour.

Sanırım bunun nedeni sadece lezzet.

So we need to save everything to make sure that aren't any lumps

Bu yüzden topak olmadığından emin olmak için her şeyi saklamamız gerekiyor

And it also helps to mix the ingredients.

ve bu aynı zamanda malzemelerin karıştırılmasına da yardımcı oluyor.

Plus, I just like sitting.

Artı, sadece oturmayı seviyorum.

See if this is a sieve

Bu bir elek olup olmadığına bakın,

so it takes out all the lumps and also creates.

böylece tüm topakları çıkarır ve ayrıca oluşturur. çok

Thank goodness.

şükür

A big cloud of flour at the same time of the day.

Günün aynı saatinde büyük bir un bulutu.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

So I'll give it a bit of a mix.

O yüzden biraz karıştıracağım. Diğer tüm malzemelerin karıştığından

I'll give it a bit of a mix, Mr.

Duncan, just to make sure that all those other ingredients are mixed up.

emin olmak için biraz karıştıracağım Bay Duncan .

Now, they will say, you want cool hands for baking,

Şimdi, pişirme için soğuk eller istediğinizi söyleyecekler,

because if your hands are sticky and hot, everything gets sticky.

çünkü elleriniz yapışkan ve sıcaksa, her şey yapışkan olur.

Right now. We've got to add some fat to this, Mr. Duncan.

Şu anda. Buna biraz yağ eklemeliyiz, Bay Duncan.

How much do we need?

Ne kadara ihtiyacımız var? 25 ila 50 gram olan

We want one to two ounces of butter,

bir ila iki ons tereyağı istiyoruz

which is 25 to 50 grams.

.

Eight ounces of flour, by

Bu arada 8 ons un

the way, is 225 grams of flour.

, 225 gram un eder.

So I'm going to add two ounces because I can add two ounces will make it

Bu yüzden iki ons ekleyeceğim çünkü iki ons ekleyebilirim,

just a little bit more rich than it otherwise would have been.

onu normalde olacağından biraz daha zengin yapacaktır .

In fact, I might just add a little bit more.

Aslında, biraz daha ekleyebilirim. Belki

Maybe get two ounces of fast.

hızlı iki ons olsun.

Any old fat will do.

Herhangi bir eski yağ yapacaktır.

Simply put the fat into their

Yağı unla birlikte içine koyun

with the flour and then you've got to mix it all up.

ve sonra hepsini karıştırmanız gerekir.

I like this bit.

Bu biraz hoşuma gitti.

So you sort of squash

Böylece unu yağla bir nevi eziyorsunuz

the flour with the fat

and eventually and all sort of combines together.

ve sonunda her türlü bir araya geliyor.

Now, I should be using a bigger bowl. Really.

Şimdi, daha büyük bir kase kullanmalıyım. Gerçekten mi.

Can you describe this is kneading?

Bunun yoğurma olduğunu tarif edebilir misiniz?

No, this isn't kneading.

Hayır, bu yoğurma değil.

This is just sort of mixing.

Bu sadece bir çeşit karıştırma.

You're just blending the fact with the flour.

Sadece gerçeği unla karıştırıyorsun.

And what happens is it turns into sort of bread crumbs is quite magic the way it happens.

Ve olan şey, bir çeşit ekmek kırıntısına dönüşmesi, bu şekilde olması oldukça sihirdir.

And of course, we need to get it nicely, evenly mixed up.

Ve tabii ki, güzelce, eşit şekilde karıştırmalıyız.

Here we go.

Make sure it's all blended in.

İşte başlıyoruz.

Hepsinin karıştığından emin olun.

I'm not really using the correct bowl.

Gerçekten doğru kaseyi kullanmıyorum.

You normally use a bigger bowl, but I haven't got one because I broke it.

Normalde daha büyük bir kase kullanırsın ama kırdığım için bende yok.

It's only recently that I've started actually baking again.

Daha yeni, gerçekten tekrar pişirmeye başladım.

Now, can you see what's happened here, Mr. Dunk?

Şimdi, burada ne olduğunu görebiliyor musunuz, Bay Dunk?

All the flour has blended with the fat,

Tüm un, yağ ile karıştı

and we've got sort of bread crumbs.

ve bir çeşit ekmek kırıntımız var.

A break from the effect?

Etkiden bir mola mı?

Yes. It's quite magic, isn't it?

Evet. Oldukça sihir, değil mi? Bu

So I can't believe that this will eventually become scones.

yüzden bunun sonunda çörek olacağına inanamıyorum.

Well, it will. And I'm just.

Öyle olacak. Ve ben sadece.

I can feel the end of a bit of fact here, so I'm just trying to blend it in to make sure it's

Burada biraz gerçeğin sonunu hissedebiliyorum, bu yüzden her şeyin doğru yapıldığından emin olmak için onu karıştırmaya çalışıyorum

all correctly done because we don't want these sort of lumps of blended fat.

çünkü bu tür harmanlanmış yağ topaklarını istemiyoruz.

Right.

My mother always used to say, you want cool hands for making cakes.

Sağ.

Annem her zaman kek yapmak için havalı ellere ihtiyacın olduğunu söylerdi.

Right. Here we go.

Sağ. İşte başlıyoruz.

It's always messy doing this.

Bunu yapmak her zaman dağınıktır.

Don't expect this to be not messy.

Bunun dağınık olmamasını beklemeyin.

We're all old clothes now.

Artık hepimiz eski kıyafetleriz.

We need to add some milk.

Biraz süt eklememiz gerekiyor.

We want a quarter of a pint of milk or a 150 mils.

Çeyrek litre süt veya 150 mil istiyoruz.

Now, don't add it all in.

Şimdi hepsini eklemeyin. Bir

It once, because this is quite important, because you don't want the mixture to become sticky.

kez, çünkü bu oldukça önemli, çünkü karışımın yapışkan olmasını istemezsiniz. Biraz ekmek gibi

We want it to go into a consistency that's a bit like bread

bir kıvama gelmesini istiyoruz

So I'm going to add quarter of a pint of milk.

O yüzden çeyrek litre süt ekleyeceğim.

We're not going to put it all in.

Hepsini koymayacağız.

We're going to leave some of it out

because we don't want it to get sticky

because we won't be able to turn into nice shapes.

Güzel şekillere dönüşemeyeceğimiz için yapışkanlaşmasını istemediğimiz için bir kısmını dışarıda bırakacağız.

If it does go too sticky, then we can just add some more flour to it.

Çok cıvık olursa biraz daha un ekleyebiliriz.

I'm not going to get in there with my hands because there's nothing more satisfying

Oraya ellerimle girmeyeceğim çünkü

than needing a bit of dough That's perfect, Mr.

biraz paraya ihtiyaç duymaktan daha tatmin edici bir şey yoktur Bu mükemmel, Bay

Dunk.

Dunk.

We just want it like that so that we can just it doesn't stick to our hands

Sadece böyle olmasını istiyoruz, böylece

if it sticks your hands at more flour, but it's best to buy it less than they suggest.

elimize daha fazla un yapışırsa elimize yapışmaz, ancak önerilenden daha az satın almak en iyisidir.

Right.

So next stage, Mr.

Sağ. Bir

sonraki aşama, Bay

Duncan, is that I like fruit scones.

Duncan, ben meyveli çörekleri severim.

Here's the fruit raisin.

İşte kuru üzüm.

There we go.

Oraya gidiyoruz.

I like raisins.

Ben kuru üzümü severim.

I like sweet stones.

Tatlı taşları severim.

Mr. Duncan wants cheese in his.

Bay Duncan peynir istiyor.

Oh, yes.

Oh evet.

And there we go. So there's some cheese that I grated.

Ve işte başlıyoruz. Rendelediğim biraz peynir var.

One of the things that I've noticed, Steve, is if you grate cheese,

Fark ettiğim şeylerden biri Steve, eğer peyniri rendelersen,

it becomes more much easier to handle.

işlemesi çok daha kolay hale geliyor.

You can have.

Alabilirsin.

You can handle it much easier. Right.

Çok daha kolay halledebilirsin. Sağ.

So because Mr.

Bay

Duncan wants cheese in his I'm going to split this in half,

Duncan peynir istediğinden, bunu ikiye böleceğim

and then I'll get in to

ve sonra

make the cheese ones with one half.

peynirleri bir buçuk ile yapmaya başlayacağım.

So I'll approximately cut it in half.

Bu yüzden yaklaşık olarak ikiye böleceğim.

All right. That I'll just see what there they are the same.

Elbette. Orada ne olduklarını göreceğim.

Eight ounces.

8 ons.

Eight ounces.

8 ons.

So that's Mr. Duncan.

Demek bu Bay Duncan.

So these are approximately the same

Yani bunlar aşağı yukarı aynı

and now I'm going to put cheese in.

ve şimdi içine peynir koyacağım.

We probably should have done this before, but it doesn't matter.

Muhtemelen bunu daha önce yapmalıydık ama önemli değil.

We can do it afterwards in engage the cheese

Bunu daha sonra peyniri meşgul ederek yapabiliriz,

then I'm just going to sort of mash it in there. Hmm.

sonra onu orada ezeceğim. Hmm.

So you're mixing the cheese into the dough? Yes.

Yani peyniri hamura mı karıştırıyorsunuz? Evet.

But probably if I wasn't splitting this into two lots,

Ama muhtemelen bunu iki partiye ayırmasaydım,

I would have probably added the cheese in it

muhtemelen

when I was mixing it in earlier.

daha önce karıştırırken içine peyniri eklerdim.

But because Mr.

Ama Bay

Duncan's awkward and he wants cheese, I do that.

Duncan beceriksiz olduğu ve peynir istediği için bunu yapıyorum.

I'm going to I'm going to mix it in now.

Şimdi karıştıracağım.

I love cheese, and it doesn't matter because we've got the perfect consistency for the dough here.

Peyniri severim ve önemli değil çünkü burada hamur için mükemmel kıvama sahibiz.

It's not sticking to my fingers.

Parmaklarıma yapışmıyor.

It would blend the cheese in there.

Peyniri orada karıştırırdı.

You can add all sorts of things to this.

Buna her türlü şeyi ekleyebilirsiniz.

You might be interested to know that I haven't added

any sugar to this because you don't have to for scones,

Buna hiç şeker eklemediğimi bilmek ilginizi çekebilir çünkü çörekler için eklemek zorunda değilsiniz,

right?

değil mi?

Is Mr.

Bay

Duncan's that's ready?

Duncan'ınki hazır mı?

We're not going to overdo it. To sink it. We're cooking it out.

Aşırıya kaçmayacağız. Onu batırmak için. Onu pişiriyoruz.

Overdo it.

Abartmak.

Now I'm going to split it into three.

Şimdi üçe böleceğim.

Going a roll.

Bir rulo gidiyor.

It's a bit not going to split into three scones.

Biraz üç çöreğe ayrılmayacak.

So, Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Yeah, because he's important.

Evet, çünkü o önemli.

So there we go.

İşte başlıyoruz.

A lot. You know, I might be able to get more than three.

Çok fazla. Biliyorsun, üçten fazla alabilirim.

I'll do three because that'll be quite nice.

Üç tane yapacağım çünkü bu oldukça hoş olacak.

Again, they're going to be very big scones.

Yine, çok büyük çörekler olacaklar.

They are going to be very big.

Çok büyük olacaklar.

And now all I'm going to do is roll them like that.

Ve şimdi tek yapacağım onları bu şekilde yuvarlamak.

I'm not going to mess around with them and put them onto

Onlarla uğraşmayacağım ve yapışmasını istemediğim için biraz unlanmış

a baking sheet,

bir fırın tepsisine koymayacağım,

which has some flour on because I don't want it to stick

we don't need to be first to be this.

bunun için ilk olmamıza gerek yok.

You can get proper things for cutting out nice shapes, but we're not going to bother.

Güzel şekiller kesmek için uygun şeyler alabilirsiniz, ama biz zahmet etmeyeceğiz.

We're just going to shove them onto the baking tray like that.

Bu şekilde fırın tepsisine diziyoruz.

And then here's mine.

Ve işte benimki.

I don't want cheese in mine, so we want raisins in mine.

Benimkinde peynir istemiyorum, o yüzden benimkinde kuru üzüm istiyoruz.

So I'm just going to add a handful of raisins and that'll do we have to measure it?

Yani sadece bir avuç kuru üzüm ekleyeceğim ve bunu ölçmek zorunda mıyız?

Just a few.

Sadece birkaç tane.

So I'm going to just blend that in the first half.

Bu yüzden ilk yarıda bunu harmanlayacağım.

I did with the cheese and out of one mixture,

Peynirle yaptım ve bir karışımdan

I've got two different types of stone, which is

iki farklı türde taş elde ettim,

I think that's very clever of you.

bence bu çok zekice.

I think it's very not only clever, but also resourceful.

Bence sadece zekice değil, aynı zamanda becerikli de.

Yes, it shouldn't really handle this very much because

Evet, bununla pek ilgilenmemeli çünkü

it's going to affect the way it rises.

yükselme şeklini etkileyecek.

Oh, I'm going to get three scans after this as well.

Oh, bundan sonra da üç tarama yapacağım. Bu

So I get one to

yüzden bununla ilgili bir tane alıyorum

it's about.

.

All right,

Pekala,

there we go.

işte başlıyoruz.

Don't need to be too precise with it.

Bu konuda çok kesin olmaya gerek yok.

Roll it up, stick it on.

Rulo yap, yapıştır.

It's on the baking tray that's ready to go in the oven.

Fırına girmeye hazır fırın tepsisindedir.

One more thing to do we're just going to glaze.

Yapacağımız bir şey daha var, sadece sırlayacağız. En

We're going to put some milk on the top,

üste biraz süt koyacağız,

which just when they bake, it gives it a nice colour

tam pişince güzel bir renk veriyor,

you can use egg mixture for this,

bunun için yumurtalı karışımı kullanabilirsiniz,

which makes it look a bit better.

bu da biraz daha güzel görünmesini sağlıyor.

It just gives us a nice colour when it's cooked, it makes them look brown

Pişirildiğinde bize güzel bir renk veriyor, kahverengi yumurta gibi görünmelerini sağlıyor,

egg works better, but you waste a whole egg

daha iyi çalışıyor, ama sırf bunu yapmak için bütün bir yumurtayı boşa harcıyorsunuz

just to just to do this, right?

, değil mi?

One baking tray into a hot oven.

Sıcak bir fırına bir fırın tepsisi.

So so now we're going to put these into the oven. You go,

Yani şimdi bunları fırına koyacağız. Git,

oh, can you see what I've already got in there, Mr..

ah, zaten orada ne yaptığımı görebiliyor musun, Bay ..

Mr. Steve has it. Mr.

Bay Steve'de var. Bay

Steve you have something else?

Steve, başka bir şeyiniz mi var?

I have our team cooking in there already, which is chilly.

Ekibimiz şimdiden orada yemek pişiriyor ki bu çok soğuk.

Come. Can I say so? The oven's already on.

Gelmek. öyle diyebilir miyim Fırın zaten açık.

So I'm not wasting electricity by just putting it on to cook the scones.

Yani sadece çörekleri pişirmek için koyarak elektriği boşa harcamıyorum. En

I've got the chilli in the bottom.

altta acı biberim var.

It's Kevin's in the top right now.

Kevin şu anda zirvede.

We got to time this Mr. Doom. Okay, we got it.

Bu Bay Doom'u zamanlamamız gerekiyor. Tamam, anladık.

We'll stop that.

Bunu durduracağız.

Okay.

Tamam aşkım.

It's done. Mr. Duncan, this goes in the oven.

Bitti. Bay Duncan, bu fırına girecek.

What we're going to do, we're going to have a little break,

Ne yapacağız, biraz ara vereceğiz

and then we're going to come back to see if there's Chilli Hong Kong.

ve sonra Chilli Hong Kong var mı diye geri geleceğiz.

And also the scones have cooked as they should.

Ayrıca çörekler olması gerektiği gibi pişirildi.

And then we will eat them tomorrow live, if we will.

Ve sonra, eğer istersek, yarın onları canlı yiyeceğiz.

We will have one of the scones on the live stream.

Canlı yayında çöreklerden birini yiyeceğiz.

Okay.

Does that sound like a good idea?

Tamam aşkım.

Kulağa iyi bir fikir gibi mi geliyor?

Okay. See you in a few moments.

Tamam aşkım. Birkaç dakika içinde görüşürüz.

I could take

a veggie.

Mr. Duncan.

Bir sebze alabilirim.

Bay Duncan.

Switch that off.

Kapat şunu.

Okay. Mr. Duncan, they're coming out of the oven.

Tamam aşkım. Bay Duncan, fırından çıkıyorlar.

Yeah,

Evet,

oh, look at that.

şuna bak. Aman

Oh, my goodness.

tanrım.

And I should put them on this cooling rack.

Ve onları bu soğutma rafına koymalıyım.

And there we go.

Ve işte başlıyoruz.

Oh, my God.

Aman Tanrım.

While I look at those,

Onlara baktığımda,

they are the most amazing stones that I've ever seen.

şimdiye kadar gördüğüm en muhteşem taşlar.

I have to put them in for 15 minutes because they haven't really browned off.

Onları 15 dakika koymak zorundayım çünkü gerçekten kızarmadılar.

Okay. Those are brand off more than mine.

Tamam aşkım. Bunlar benimkinden daha fazla markalı.

These are the cheese ones here.

Buradaki peynirler bunlar.

And these are obviously the fruit ones here.

Ve bunlar belli ki buradaki meyveler.

Yeah, I use a brand of more because I think it's because they've got cheese in them,

Evet, bir marka daha kullanıyorum çünkü içinde peynir olduğu için olduğunu düşünüyorum

but they will be done.

ama bitecek.

Yeah, I think it's safe to say that we have success.

Evet, başarılı olduğumuzu söylemenin güvenli olduğunu düşünüyorum.

One thing worth mentioning, if something is browned

Bahsetmeye değer bir şey, eğer bir şey

off, it can also mean annoyed.

kızarırsa, sinirlenmek anlamına da gelebilir.

Or if you are sick and tired of something, something can make you feel annoyed.

Ya da bir şeyden bıktıysanız, bir şey sizi sinirlendirebilir.

You are you are

sen sen

you've had enough of it.

sensin bıktın. Kendinizi

You are feeling down, you are feeling

kötü hissediyorsunuz,

depressed, you are feeling browned off

depresyonda hissediyorsunuz, yine de kararmış hissediyorsunuz

anyway. That's it, Steve.

. İşte bu, Steve. Hadi

Let's go, shall we?

gidelim, olur mu?

Yes. I often feel brand off with Mr. Duncan around.

Evet. Bay Duncan etraftayken sık sık kendimi kötü hissediyorum.

That's nice. You got my clothes.

Bu güzel. Kıyafetlerimi aldın.

They're all warm and tense to Steve's guys.

Hepsi Steve'in adamlarına karşı sıcak ve gergin.

Oven gloves.

Fırın eldiveni.

They are very warm right there.

Orada çok sıcaklar.

Off to cook the rest of tonight's meal.

Bu akşamki yemeğin geri kalanını pişirmek için yola çıktık.

And tomorrow, will they be the skins? Yes.

Ve yarın deriler olacaklar mı? Evet.

On on the live stream.

Canlı yayında.

Tomorrow we are going to eat one of these stones each.

Yarın bu taşlardan birer tane yiyeceğiz.

I will have a cheese one, and Mr.

Ben peynirli bir tane alacağım ve Bay

Steve will have one of the fruit stones, and that's it.

Steve meyve çekirdeklerinden birini alacak ve hepsi bu.

I will return you back live to the studio.

Seni canlı olarak stüdyoya geri götüreceğim.

Thank you very much, Mr.

Çok teşekkür ederim, Bay

Duncan.

Duncan.

I know one thing.

Bir şeyi biliyorum.

I really do want to eat a stone right now.

Şu an gerçekten bir taş yemek istiyorum.

Yummy, yummy, yummy.

Nefis, nefis, nefis.

Oh, I really want to eat a Moscone.

Oh, gerçekten bir Moscone yemek istiyorum.

I really do.

Gerçekten yaptım.

One of Mr.

Steve's delicious cakes

Bay

Steve'in lezzetli keklerinden biri

very nice. So very.

çok güzel. Çok çok.

It was something different because I'm missing Mr. Steve.

Farklı bir şeydi çünkü Bay Steve'i özlüyorum.

He's a long, long way from here.

O buradan çok çok uzakta.

He's away on conference, and I couldn't resist having a little bit of Mr.

Konferans için uzakta ve Bay

Steve in the kitchen making one of his delicious meals.

Steve'in mutfakta lezzetli yemeklerinden birini yapmasına karşı koyamadım.

And in that particular video, he was making some scones,

Ve o özel videoda,

a traditional English cake that you will have normally

normalde

in a local village tea room in the afternoon.

öğleden sonra yerel bir köy çay salonunda yiyeceğiniz geleneksel bir İngiliz pastası olan çörekler yapıyordu.

Quite often people will have a cup of tea, and as shown

Oldukça sık olarak insanlar bir fincan çay içerler ve gösterildiği gibi

with a little bit of butter or cream and maybe some jam as well.

biraz tereyağı veya krema ve belki biraz da reçel ile.

And as you saw in that video, you can also have scones

Ve o videoda gördüğünüz gibi peynirli çörek de yiyebilirsiniz ki

with cheese as well,

which happened to be my favourite, to be honest.

bu benim favorim oldu açıkçası.

It is English addict and yes, it is

Bu bir İngiliz bağımlısı ve evet, bugün

Wednesday, the 2nd of March.

2 Mart Çarşamba.

I hope you're having a good day.

Umarım iyi bir gün geçiriyorsundur.

I hope your week is going all right.

Umarım haftanız her şey yolunda gidiyordur.

I know things are not perfect in the world at the moment,

Şu anda dünyada her şeyin mükemmel olmadığını biliyorum

but I will try to bring a smile to your face.

ama yüzünüze bir gülümseme getirmeye çalışacağım. Birazdan elimden gelenin

I will try my best

en iyisini yapacağım

in a moment.

.

We are looking at something

that does occur quite often in English,

İngilizcede oldukça sık,

maybe more often than we realise,

belki de fark ettiğimizden daha sık,

especially in everyday talking and everyday speech.

özellikle günlük konuşmalarda ve gündelik konuşmalarda meydana gelen bir şeye bakıyoruz.

Normal, everyday, casual, informal speech

Normal, günlük, gündelik, gayri resmi konuşma

and that is something called reductions.

ve buna indirgeme denen bir şey.

Reductions.

İndirimler. Size

I'm going to take you through this

bunu anlatacağım

and you can see above

ve mikrofonumun üstünde görebilirsiniz

my microphone, you can actually see some examples.

, aslında bazı örnekler görebilirsiniz.

So hopefully this will help to explain

Umarım bu,

what a reduction is.

azalmanın ne olduğunu açıklamaya yardımcı olur.

And you can see there are some words here,

Ve burada bazı kelimeler olduğunu görebilirsiniz,

but they don't look like English words,

ancak bunlar İngilizce kelimelere benzemiyorlar

and that's because they are reduced words.

ve bunun nedeni indirgenmiş kelimeler olmaları.

They are words that have been changed

maybe for every day in formal speech

Resmi konuşmalarda belki de her gün değiştirilen kelimelerdir

and you will see this sort of speech or hear this sort of speech

ve bu tür konuşmaları

in general in formal situations.

genel olarak resmi durumlarda görür veya duyarsınız.

So when we say informal,

Gayri resmi dediğimizde,

we mean in a relaxed social setting

rahat bir sosyal ortamda

or maybe during an everyday occurrence.

veya belki de günlük bir olay sırasında kastediyoruz.

When things happen in your everyday life, when you meet your friends, when you meet a person

Gündelik hayatınızda bir şeyler olduğunda, arkadaşlarınızla tanıştığınızda,

you know in the street, you might just use

sokakta tanıdığınız biriyle karşılaştığınızda,

reductions in your English.

İngilizcenizde sadece kısaltmalar kullanabilirsiniz.

So, for example, we have here we have could you

Yani, örneğin, burada sahip olabilir miyiz

would you,

, yapabilir

should you

miydiniz

and you will see that they are spelt

ve

very differently from what they are actually saying.

gerçekten söylediklerinden çok farklı bir şekilde hecelendiklerini göreceksiniz.

And that is what we are going to look at today.

Ve bugün bakacağımız şey de bu.

We will spend a little bit of time doing this right now.

Şu anda bunu yapmak için biraz zaman harcayacağız. Baktığımız şey

Reductions in English

İngilizce'deki azalmalar

is what we are looking at.

.

So I'm going to give you some examples of words that are used in English.

Bu yüzden size İngilizce'de kullanılan kelimelere bazı örnekler vereceğim .

I suppose you would call them formal words.

Sanırım onlara resmi sözler diyeceksiniz.

And then afterwards we are going to look at the reduction of that particular word.

Ve sonra, o kelimenin indirgenmesine bakacağız.

So I'm going to go through them and you might not believe this,

Bu yüzden onların üzerinden geçeceğim ve buna inanmayabilirsiniz

but I have received many requests

ama

to actually talk about this subject.

bu konu hakkında gerçekten konuşmam için birçok talep aldım. Bu

So I'm doing it today for all those

yüzden bugün bunu

who wanted to hear about reductions in English,

İngilizce'de azalmalar,

changing the sound of words or some time,

kelimelerin seslerini değiştirmek veya bir süreliğine duymak isteyenler için yapıyorum,

if you might merge the sounds of words together,

eğer kelimelerin seslerini birleştirirseniz,

it's almost as if

neredeyse

you are creating a new word, very interested in naturally,

yeni bir kelime yaratıyormuşsunuz gibi olur, çok doğal olarak ilgilenir

and it is quite common in everyday speech.

ve günlük konuşmada oldukça yaygındır.

If you're not sure what I'm on about, if you don't know what I'm talking about,

Ne hakkında konuştuğumdan emin değilseniz, neden bahsettiğimi bilmiyorsanız

well, hopefully over the next few minutes it will become much clearer.

, umarım önümüzdeki birkaç dakika içinde her şey çok daha netleşir.

Here we go then.

İşte başlıyoruz o zaman.

So this is gotta

Yani bu,

gotta

quite often this is used

sıklıkla

when you need to do something something you must do.

yapmanız gereken bir şeyi yapmanız gerektiğinde kullanılır.

And in its correct sense,

Ve doğru anlamıyla,

in its formal sense,

resmi anlamıyla,

Gotta,

lazım, lazım

gotta,

,

gotta.

lazım.

I gotta see you tomorrow.

Seni yarın görmeliyim.

I gotta go to school this afternoon.

Bu öğleden sonra okula gitmeliyim.

Gotta, gotta.

Yapmalıyım, yapmalıyım.

So you see here, right here

Yani burada görüyorsunuz, tam burada

at the bottom of the screen, you will see

ekranın alt kısmında,

the reduction of

got too formal,

çok resmi hale gelen azalmayı göreceksiniz, tam

informal you will see right here on the screen.

burada ekranda gayri resmi göreceksiniz.

So that is the formal sense

Yani bu resmi anlamdır

and that is the informal reduction

ve bu gayri resmi indirgemedir

and you will often hear this used

ve bunun

in general social situations.

genel sosyal durumlarda kullanıldığını sıklıkla duyacaksınız.

Z Sica says, I have gotta see you later.

Z Sica, "Sonra görüşürüz" der.

I've got to see you.

seni görmeliyim

I've got to, I've gotta move.

Hareket etmeliyim, hareket etmeliyim.

And you will notice also the spelling

Ayrıca yazımın da

quite often will be different as well.

sıklıkla farklı olacağını fark edeceksiniz.

Here's another one

İşte bir tane daha, şu anda yaklaşan bir sonrakini gösterdiğimde

I have a feeling a lot of people are going to mention Rick Astley

birçok insanın Rick Astley'den bahsedeceğini hissediyorum

when I show the next one, which is coming up right now.

.

There it is on the screen

İşte ekranda

Garner.

Garner.

Garner.

Garner.

And of course, there was a famous song

Ve tabii ki, 1980'lerde, 1980'lerin sonlarında

by a man called Rick Astley

Rick Astley adında bir adamın ünlü bir şarkısı vardı

around the 1980s, the late 1980s and never going to give you up

ve senden asla vazgeçmeyeceğim

and never going to give you up never going to let you down,

ve asla vazgeçmeyeceğim, asla seni hayal kırıklığına uğratmayacağım,

never going to run around and hurt you

asla etrafta koşup canını yakmayacağım Yapacaksın

gonna

And in its formal sense we will say

Ve resmi anlamıyla gideceğini söyleyeceğiz,

going to going to

so the reduction is gonna

böylece indirim

never gonna give you up,

seni asla bırakmayacak,

never gonna hurt you.

seni asla incitmeyecek.

Formerly we would say going to going to

Eskiden, senden

never going to give you up, never going to give you up,

asla vazgeçmeyeceğim, senden asla vazgeçmeyeceğim, seni asla

never going to hurt you never going to hurt you.

incitmeyeceğim, seni asla incitmeyeceğim derdik.

You can see now the reduction

Şimdi indirgemeyi görebilirsiniz

you can see how the reduction

azaltmanın nasıl yerleştirildiğini görebilirsiniz

is inserted

I will show the next one

Bir sonrakini göstereceğim

and maybe you would like to guess what the next one actually is.

ve belki bir sonrakinin gerçekte ne olduğunu tahmin etmek istersiniz.

So here is the next 11 at one.

İşte bir sonraki 11.

So there is the next word on the screen one.

Yani ekranda bir sonraki kelime var.

But what is the formal sense of this word?

Ama bu kelimenin biçimsel anlamı nedir?

What how do we say this in formal English?

Bunu resmi İngilizcede nasıl söyleriz?

Formal English is English

Resmi İngilizce,

that you must use in certain situations.

belirli durumlarda kullanmanız gereken İngilizcedir.

However, this is the reduction of that word.

Ancak bu, o kelimenin indirgenmesidir.

Does anyone know

Duong says, I don't know how to use.

Duong'un söylediğini bilen var mı, nasıl kullanılacağını bilmiyorum.

Gotta wanna garner in English.

İngilizce öğrenmek istiyorum.

They are strictly not observed,

even in formal English, even in the dictionary.

Resmi İngilizcede, hatta sözlükte bile kesinlikle gözetilmezler.

Quite often people will ignore

Çoğu zaman insanlar

the use of reductions in English.

İngilizce'de kısaltmaların kullanımını görmezden gelirler.

I will be honest with you.

sana karşı dürüst olacağım

Find a lot of people especially people

Pek çok insan bulun, özellikle

who are a little bit snobbish,

biraz züppe olan,

people who think English should always be perfect.

İngilizcenin her zaman mükemmel olması gerektiğini düşünen insanlar.

They don't like to hear reductions of words.

Kelimelerin küçültülmesini duymaktan hoşlanmazlar.

So want to is

Yani istemek istemek istemektir

want to want to.

.

I want to see you tonight.

Bu gece seni görmek istiyorum.

I want to see you later.

Seni sonra görmek istiyorum.

I want to see you tonight.

Bu gece seni görmek istiyorum.

I want to see you later.

Seni sonra görmek istiyorum.

So the reduction is one hour

Yani indirgeme

in its formal sense.

resmi anlamda bir saattir.

Want to

I see.

görmek istiyorum.

Thank you, Mohsin.

Teşekkür ederim Muhsin.

Mr. Duncan got us thinking.

Bay Duncan bizi düşündürdü.

I know you

don't normally say got us thinking you might say.

Normalde söylemediğini biliyorum, diyebileceğini düşünmemize neden oldu.

Got to think.

Düşünmek zorundayım.

I got to think about it.

Bunun hakkında düşünmeliyim.

I got to think about it.

Bunun hakkında düşünmeliyim.

I I've got to think about it.

Bunun hakkında düşünmeliyim.

I gotta think about it.

Bunu düşünmeliyim.

So not thinking.

Yani düşünmemek.

Think

here's another one.

Burada bir tane daha olduğunu düşün.

If you think you know the answer, just write it down

Cevabı bildiğinizi düşünüyorsanız

in the live chat.

canlı sohbete yazmanız yeterli.

Should have

Olmalıydı, bu

should have

I don't know

what these are coming up as on the captions, by the way.

arada altyazılarda olduğu gibi bunların ne olduğunu bilmiyorum.

They're probably not.

Not coming up correctly.

Muhtemelen değiller.

Doğru gelmiyor.

Hello, Inaki.

Merhaba Inaki.

I wanna love you and treat you right.

Seni sevmek ve sana iyi davranmak istiyorum.

I believe that's a song, isn't it?

Bunun bir şarkı olduğuna inanıyorum, değil mi?

I think so.

Bence de.

Should

Should

So what is should, uh, should a

So what is should, uh, must a

this is a reduction

Bu,

that is often used in everyday English.

günlük İngilizcede sıklıkla kullanılan bir indirgemedir.

Although it is not recognised in formal

Resmi İngilizcede tanınmasa da

English, it is not recognised

tanınmaz

Here's another one.

İşte bir tane daha.

Should.

There is, should have.

Meli.

vardır, olmalıdır.

You should have called me last night.

Dün gece beni aramalıydın.

You should have called me last night.

Dün gece beni aramalıydın.

You should have called me last night.

Dün gece beni aramalıydın.

So should I.

Yani must I.

Is the reduction of should have should have

must have have have'in indirgemesi

is another one

başka bir olur mu

Woulda woulda

Again, we are using the reduction here.

yine, burada indirgemeyi kullanıyoruz.

So this is the reduction of what I would call

Yani bu resmi İngilizce diyeceğim şeyin indirgenmesi

formal English

Does anyone know in Inaki says Bob Marley.

Inaki'de bilen var mı Bob Marley diyor.

Do you remember him?

Onu hatırlıyor musun?

Yes, I know Bob Marley.

Evet, Bob Marley'i tanıyorum.

One of his most famous songs.

En ünlü şarkılarından biri.

No Woman, No Crime,

Kadın Yok, Suç Yok,

No Woman, No Cry

Kadın Yok, Ağlamak Yok

Please,

Lütfen

hello to VIP.

VIP'ye merhaba.

Hello. Very nice to see you here.

Merhaba. seni burada görmek çok güzel

So what is would I as a reduction

Peki indirim olarak ben ne yapacağım

It is.

.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Galu galu has got it right.

Galu galu doğru anladı.

Would have

woulda would have.

Yapardım yapardım.

So when we are using the reduction,

İndirgemeyi kullandığımızda,

you can see it.

onu görebilirsiniz.

There woulda it is actually would

Aslında

have, would have,

olurdu, olurdu,

would have.

olurdu.

I would have seen you.

seni görecektim

But I arrived too late.

Ama çok geç geldim.

I would have seen you.

seni görecektim

But I arrived too late

Ama çok geç geldim

Here's another one.

İşte bir tane daha.

And I think this next one is easy.

Ve bence sıradaki kolay.

I think so.

Bence de.

Lewis, you are right. Yes.

Lewis, haklısın. Evet.

Almost all the models with half and also

Yarım olan ve ayrıca yarım ile biten hemen hemen tüm modeller

ending with half.

.

Yes, you are right. You are right.

Evet haklısın. Haklısın. Aslında birçoğunun sahip olduğu ile

That would be fair to say that they do end with

bittiklerini söylemek adil olur

have in fact, a lot of them do.

.

They also end with it as well?

Onlar da onunla mı bitiyor?

In many situations.

Birçok durumda.

So the next one is Kuda. Kuda

Sıradaki Kuda. Kuda

and the idea is,

ve fikir şu ki,

do you know what it is?

bunun ne olduğunu biliyor musunuz?

Kuda,

Kuda,

Christina? Yes.

Christina? Evet.

Kuda is

Kuda

could have could have good

iyi olabilirdi,

I could have been a famous pop star.

ünlü bir pop yıldızı olabilirdim.

I could have be the best English teacher in the world.

Dünyanın en iyi İngilizce öğretmeni olabilirdim.

I could have been a famous pop star.

Ünlü bir pop yıldızı olabilirdim.

I could have been a famous pop star.

Ünlü bir pop yıldızı olabilirdim.

Could have could have

here's another one.

Burada bir tane daha olabilirdi.

This is not necessarily

Bu mutlaka

a reduction, but I still think that this is interesting

bir azalma değil, ama yine de bunun ilginç olduğunu düşünüyorum

in it.

.

You will often hear this used at the end of sentences

Bunun sık sık cümlelerin sonunda kullanıldığını duyacaksınız,

when a person is reiterating

bir kişi

or enforcing what they've just said, they are making a statement,

az önce söylediklerini tekrar ederken veya uygularken, bir açıklama yaparken

and then at the end of the statement, they will reinforce

ve ardından ifadenin sonunda,

what they've said in it.

içinde söylediklerini pekiştireceklerdir. .

In it

İçinde

in it

we are looking at reductions today.

bugün indirimlere bakıyoruz.

Can you say could or not?

Yapabilir ya da söyleyemez misin?

You can't say.

söyleyemezsin.

Could I not?

Yapamaz mıyım?

Thank you, Cristina, for that question.

Bu soru için teşekkürler Cristina.

This is

Bu

isn't it

in it?

onun içinde değil mi? içinde

Isn't it

değil mi

in it?

Isn't it

Değil mi

And it's time for us to eat

Ve içinde yemek yememizin zamanı geldi

in it.

Time for you to go home.

. Eve

gitme vaktin geldi.

And it's time for Mr.

Ve Bay

Steve's

Steve'in

scones to come out of the oven,

çöreklerinin fırından çıkma zamanı geldi,

isn't it?

değil mi?

Isn't it?

değil mi

Victoria says

Victoria

war is wrong in it.

savaşın yanlış olduğunu söylüyor.

You are right.

Haklısın.

Quite often it is

Oldukça sık

Here's another one.

İşte bir tane daha.

We are getting through these quite quickly because I will be going soon.

Bunları oldukça hızlı bir şekilde atlatıyoruz çünkü yakında gideceğim.

Here is another one.

Işte başka biri.

Ain't I?

değil mi?

Now this.

Şimdi bu.

I'm going to say.

söyleyeceğim

Now, this is a very common reduction

Şimdi, bu çok yaygın bir kısaltmadır.

It is an abbreviation that is used quite often in British English.

İngiliz İngilizcesinde oldukça sık kullanılan bir kısaltmadır.

You might find that reductions are more often used in American English.

İndirgemelerin Amerikan İngilizcesinde daha sık kullanıldığını fark edebilirsiniz.

However, you will find these days reductions

Ancak, bu günlerde İngilizcedeki kısaltmaların

in English are used much more

in both British and American English.

hem İngiliz hem de Amerikan İngilizcesinde çok daha fazla kullanıldığını göreceksiniz.

However, this one this one is definitely

Ancak, bu kesinlikle

British English ain't it?

İngiliz İngilizcesi, değil mi?

I live it.

onu yaşıyorum

Many years ago, this was seen as

Yıllar önce, bu

a vulgar word, vulgar

kaba bir kelime olarak görülüyordu, kaba

So if a word is vulgar, it means it is horrible.

Yani bir kelime kaba ise, korkunç olduğu anlamına gelir.

It is a word that you must never say.

asla söylememeniz gereken sözdür.

It is a way of speaking that you must never use or do

Asla kullanmamanız veya kullanmamanız gereken bir konuşma şeklidir

ain't.

.

Although these days it is often used, especially in

Bugünlerde sık sık kullanılmasına rağmen, özellikle

I suppose you would say, in Cockney English

around the areas and suburbs of London,

Londra'nın çevresinde ve banliyölerinde Cockney İngilizcesinde söyleyeceğiniz gibi,

you might hear a lot of people saying Ain't ain't

birçok insanın "Ben

I ain't a thief,

hırsız değilim, ben hırsız değilim" dediğini duyabilirsiniz.

I ain't your friend,

Ben senin arkadaşın değilim,

I ain't

formerly, we would say is not or have not.

eskiden değil, ya yoktur ya da yoktur derdik.

He ain't my friend.

O benim arkadaşım değil.

He ain't my brother.

O benim kardeşim değil.

He ain't heavy

O ağır değil,

He is my brother.

o benim kardeşim.

Another famous song there

Bir başka ünlü şarkı da

when we say ain't

yok mu dediğimizde

we are actually saying is not or have not.

aslında yok mu yok mu diyoruz.

He ain't my friend.

O benim arkadaşım değil. o

He ain't. He ain't my friend.

değil O benim arkadaşım değil. Bu arada, İngilizceyi azaltmanın

Most of these ways of

bu yollarının çoğuna

reducing English, by the way, I looked at quite negatively,

oldukça olumsuz baktım,

especially people who are a little bit snobbish about the English language,

özellikle İngilizce konusunda biraz züppe olan insanlar ,

they will often say, no, you should never use

sık sık, hayır, İngilizcede asla kısaltma kullanmamalısın diyecekler

reductions in English.

.

However, these days it has become more acceptable.

Ancak, bu günlerde daha kabul edilebilir hale geldi.

It really has Here's another one

Gerçekten var İşte başka bir

kind of.

tür.

Kind of.

Biraz.

I kind of see you tonight.

Bu gece seni görüyorum. Bir

I kind of I kind of sing.

nevi şarkı söylüyorum. Bir

I kind of sing

nevi şarkı

I want to sing,

söylemek istiyorum,

but I kind of I kind of do it

ama bir bakıma bunu yapıyorum

I kind of

and this is normally

ve bu normalde

said as I cannot kind of

yapamayacağım şeklinde söylenir,

is cannot formally you would say can not

resmi olarak İngilizcede

if you are reducing or using a reduction

indirgeme yapıyorsanız veya indirgeme kullanıyorsanız yapamazsınız diyebilirsiniz

in English, you will say kind of quite often also in Scottish as well,

, İskoçça da oldukça sık diyeceksiniz ,

people will say kind of or can say, hmm.

insanlar bir nevi diyecekler veya hmm diyebilirler.

Did you know that so even though English

is spoken in Scotland quite often, a lot of the words

İskoçya'da İngilizce oldukça sık konuşulmasına rağmen, pek çok kelimenin

still have a Scottish sound to them.

hala İskoçca bir sesi olduğunu biliyor muydunuz?

Can I, can I do it

Yapabilir miyim, yapabilir miyim

No, I'm not going to try

Hayır,

and do a Scottish accent because I might get

İskoç aksanı yapmaya çalışmayacağım çünkü

complaints.

şikayet alabilirim.

So kind of is cannot something you are an able to do?

Yani, yapabileceğiniz bir şey olamaz mı?

You can do it.

Bunu yapabilirsin.

You cannot do it.

Bunu yapamazsın.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

Something that you might say

when you have no idea of the answer.

Cevap hakkında hiçbir fikriniz olmadığında söyleyebileceğiniz bir şey.

Maybe a person will ask you a question and you don't know the answer.

Belki biri sana bir soru sorar ve sen cevabını bilmezsin. "

You might say,

I do know

Bilmiyorum bilmiyorum" diyebilirsiniz,

I don't know

quite often in British English

İngiliz İngilizcesinde

people will say, I don't know

insanlar "bilmiyorum" derler. Bu,

It is another way of saying, I don't know.

bilmiyorum demenin başka bir yoludur.

I don't know.

Bilmiyorum.

I do know I did home

Evde yaptığımı biliyorum,

so if you are listening to informal English

bu yüzden

being used daily in a social situation,

günlük olarak sosyal bir durumda kullanılan resmi olmayan İngilizceyi dinliyorsanız

or in maybe a moment where people are just talking

veya belki de insanların rahat bir şekilde konuştuğu bir anda

in a relaxed way, you might hear people use reductions.

, insanların kısaltma kullandığını duyabilirsiniz.

However, there are many people who don't like them.

Ancak, onlardan hoşlanmayan birçok insan var.

They do not like reductions in English.

İngilizcede kısaltmalardan hoşlanmazlar.

I know is I don't know

Biliyorum, bilmiyorum

We are now going to have a quick

Şimdi

look at a list of sentences which can also be reduced.

kısaltılabilecek cümlelerin bir listesine hızlıca göz atacağız.

Would you like to see them?

Onları görmek ister misin?

Just before I go, I will show them to you on the screen.

Gitmeden hemen önce, bunları size ekranda göstereceğim.

Oh, so let's have a look at these sentences.

Haydi, bu cümlelere bir göz atalım. Sen

Are you?

?

Oh, yeah.

Ah evet.

Oh, yeah.

Ah evet.

Are you going out tonight?

Bu gece çıkıyor musun? Bu

Are you all you

can you

can you

can you

can you

can you see me tonight?

gece beni görebilir misin?

Can you see me tonight?

Bu gece beni görebilir misin? Yapabilir

Could you

misin

could you

could you

Yapabilir misin

could you come around later?

Daha sonra gelebilir misin?

Could you come round tonight and see me?

Bu gece gelip beni görebilir misin?

Could you could you.

Yapabilir misin? Yapar

Would you

mıydın?

would you.

Would you.

İster misin? Yapar

Would you

mıydın?

did you.

Did you.

yaptın mı

Did you.

yaptın mı

Did you.

yaptın mı

Do you do you.

yapar mısın?

Do you want to see me tonight?

Bu gece beni görmek ister misin?

Do you want to see me tonight.

Bu gece beni görmek ister misin? Gösterme,

Don't you

olur mu?

don't show

will you.

Will you

do you want to.

istediğini yapacak mısın?

Do you want to

İstiyor musun

or do you want to.

yoksa istiyor musun? yapmak

Do you want to do you want to.

istiyor musun yapmak istiyorsun.

Are you going to.

Gidiyor musun.

Are you going to.

Gidiyor musun.

Are you going to.

Gidiyor musun.

Are you going to go to the party

Partiye gidecek misin

or are you going to see me tonight.

yoksa bu gece beni görecek misin?

Are you going to.

Gidiyor musun.

Do you have to see.

görmek zorunda mısın.

Did you have to or do you have to.

zorunda mıydın yoksa zorunda mısın?

Do you have to.

Zorunda mısın.

Do you have to.

Zorunda mısın.

I would imagine there will be a lot of people

who believe that the English language must always be spoken correctly.

İngilizcenin her zaman doğru konuşulması gerektiğine inanan pek çok insan olacağını tahmin ediyorum.

And I would imagine a lot of people are now

Ve pek çok insanın az önce yaptığım şeye

closing their eyes in disgust

tiksintiyle gözlerini kapattığını hayal ediyorum

at what I've just done. There

.

However, it is worth

Bununla birlikte,

remembering that in everyday English, quite often

günlük İngilizcede oldukça sık olarak

we will reduce the sounds or the pronunciation

of certain words and phrases.

belirli kelime ve deyimlerin seslerini veya telaffuzlarını azaltacağımızı hatırlamakta fayda var.

It does happen, not always,

Olur, her zaman değil

but it is important when you are learning to listen to English.

ama İngilizce dinlemeyi öğrenirken önemlidir.

So I think one of the hardest parts of learning English is not just

Bu yüzden İngilizce öğrenmenin en zor kısımlarından birinin sadece

learning words, but also listening

kelimeleri öğrenmek değil, aynı zamanda

to the many different ways in which words are pronounced.

kelimelerin telaffuz edildiği birçok farklı yolu dinlemek olduğunu düşünüyorum.

And quite often in everyday speech, when people are talking every day,

Ve oldukça sık olarak günlük konuşmada, insanlar her gün konuşurken,

you will often hear reductions used.

sık sık kısaltmaların kullanıldığını duyarsınız.

So it is something that is worth remembering.

Bu yüzden hatırlamaya değer bir şey.

It really is

Gerçekten

Beatrice says, I have to go now.

Beatrice, artık gitmem gerekiyor, diyor.

I'm sorry, I have to leave

Üzgünüm, sınıftan çıkmak zorundayım

the class.

.

Don't worry, Beatrice. I will be back on Sunday.

Endişelenme, Beatrice. Pazar günü döneceğim.

Don't worry.

Merak etme. E

Hello to.

merhaba.

Hello, sir.

Merhaba efendim.

All reductions and contractions the same

Tüm küçültmeler ve küçültmeler

technically. No,

teknik olarak aynıdır. Hayır,

technically, no, they're not.

teknik olarak, hayır değiller.

Reductions tend to be used in certain places at certain times.

İndirimler belirli zamanlarda belirli yerlerde kullanılma eğilimindedir.

However, contractions

Bununla birlikte, kısaltmalar

are often used even in written English,

yazılı İngilizcede bile sıklıkla kullanılır,

so you will rarely see

bu nedenle

the reductions used in written English.

yazılı İngilizcede kullanılan kısaltmaları nadiren görürsünüz.

However, you will see contractions used in written English.

Ancak, yazılı İngilizcede kullanılan kısaltmaları göreceksiniz.

I think. I think you are.

Bence. Bence sen.

You have more freedom to use contractions

Kasılmaları kullanmak için tahminleri kullanmaktan daha fazla özgürlüğe sahipsiniz

than you do to use predictions.

.

Street English.

Sokak İngilizcesi.

Valentin.

Sevgililer.

That is a good phrase.

Bu iyi bir cümle.

Yes, I suppose if you are using your English language on the streets with your friends

Evet, sanırım İngilizcenizi sokakta arkadaşlarınızla

in a relaxed environment or situation, yes,

rahat bir ortamda veya durumda kullanıyorsanız, evet,

you will use reductions

indirimleri kullanacaksınız.

Some people say street English.

Bazıları sokak İngilizcesi diyor.

English or phrases or ways of speaking

İngilizce veya

that are done or used on the streets in everyday life.

günlük yaşamda sokaklarda yapılan veya kullanılan deyimler veya konuşma biçimleri.

I think so.

Bence de.

And yes, they are commonly used in American English.

Ve evet, Amerikan İngilizcesinde yaygın olarak kullanılırlar.

However, because of the influence

Ancak,

of certain ways of speaking, you will find these days

belirli konuşma biçimlerinin etkisinden dolayı, bugünlerde

many people in British English also use reductions as well.

birçok insanın İngiliz İngilizcesinde de indirgeme kullandığını göreceksiniz.

It has become very common

and very popular, especially amongst the young people.

Özellikle gençler arasında çok yaygın ve çok popüler hale geldi.

That's all I'm saying.

Tüm söylediğim bu.

So yes, it is

Yani evet,

commonly used in American English but you will find that reductions are more

Amerikan İngilizcesinde yaygın olarak kullanılmaktadır, ancak

often used in American English, but quite often

Amerikan İngilizcesinde daha sık kullanıldığını göreceksiniz, ancak

they are used in British English as well.

İngiliz İngilizcesinde de oldukça sık kullanılmaktadır.

And that is one of the things we always have to remember about English.

Ve bu, İngilizce hakkında her zaman hatırlamamız gereken şeylerden biridir.

It is a language that is always changing in some way.

Her zaman bir şekilde değişen bir dildir.

It is always evolving.

Her zaman gelişiyor.

It is always being changed.

Her zaman değiştirilmektedir.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I hope you've enjoyed this live stream.

Umarım bu canlı yayını beğenmişsinizdir.

I will be going in a moment.

Birazdan gideceğim.

I hope you've enjoyed today's live stream

Umarım bugünün canlı yayınını beğenmişsinizdir

and I will see you again on Sunday.

ve Pazar günü tekrar görüşürüz.

Don't forget, of course, this Sunday, Mr.

Unutmayın, tabii ki, bu Pazar Bay

Steve will be here for all those who are missing Steve.

Steve, Steve'i özleyen herkes için burada olacak.

Don't worry.

Merak etme.

He will be with us live on Sunday.

Pazar günü canlı yayında bizlerle olacak.

At the moment, he's away.

Şu anda uzakta.

He's he's around about I think it's around 100,

O buralarda, sanırım

110 miles away at the moment.

şu anda 100, 110 mil uzakta.

Very far away. In a place called your

Çok uzak. Senin Oh diye bir yerde

Oh, that's interesting.

, bu ilginç.

Lewis makes a suggestion to Vittoria.

Lewis, Vittoria'ya bir öneride bulunur.

You need to buy English pronunciation and use

İngilizce telaffuz satın almanız ve

the advanced version by Martin Huguenots.

Martin Huguenots'un gelişmiş sürümünü kullanmanız gerekiyor.

I have heard of that book.

O kitabı duymuştum.

I normally

Normalde

certainly in situations where I'm teaching directly in class,

kesinlikle doğrudan sınıfta ders verdiğim durumlarda,

I would always use textbooks,

her zaman ders kitaplarını kullanırdım,

for example, Cambridge textbooks that are often used in

örneğin, genellikle iyi kullanılan Cambridge ders kitaplarını,

well, I would say in Asia

Asya'da

you will find a lot of schools use Cambridge books,

Cambridge kitaplarını kullanan birçok okul bulacağınızı söyleyebilirim,

but also there are books written by individuals

ama aynı zamanda bireyler tarafından yazılmış kitaplar

and English pronunciation in use.

ve İngilizce telaffuz kullanımda.

The Advanced Version by Martin hearings

Advanced Version by Martin duruşmaları

would be a good place to go. Yes.

gitmek için iyi bir yer olacaktır. Evet.

Thank you, Lewis. That is a good suggestion.

Teşekkürler Lewis. Bu iyi bir öneri.

Of course, there are many other books, many other textbooks

Elbette başka birçok kitap var, başka birçok ders kitabı

available as well.

da mevcut.

Thank you, Palmira This is something different today.

Teşekkürler, Palmira Bu, bugün farklı bir şey.

I don't always talk about slang or street talk,

Her zaman argo veya sokak konuşması hakkında konuşmam

but I thought today it would be a good opportunity to do that.

ama bugün bunu yapmak için iyi bir fırsat olacağını düşündüm.

So I hope it's been interesting

Umarım ilginç olmuştur

and not too confusing.

ve kafa karıştırıcı değildir.

I hope so.

Umarım.

I will be back on Sunday.

Pazar günü döneceğim.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I hope you stay happy for the rest of the week.

Umarım haftanın geri kalanında mutlu kalırsın. İnsan ırkının arasında dolaşırken

Keep that smile upon your face

o gülümsemeyi yüzünüzden eksik etmeyin

as you walk around amongst the human race because you never know that smile.

çünkü o gülümsemeyi asla bilemezsiniz.

That smile that you give to another person

Başka birine verdiğiniz o gülümseme tam da

might be just the thing that they were waiting for.

onların bekledikleri şey olabilir.

It might be the one thing that will make their day

Günlerini daha parlak ve daha mutlu edecek tek şey bu olabilir

brighter and more happy.

.

So you never know.

Yani asla bilemezsin.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

Oh, apparently it is a Cambridge book

Oh, görünüşe göre bu bir Cambridge kitabı

There you go.

.

That's the probably the reason why I've heard of it.

Muhtemelen adını duymamın nedeni buydu.

Thank you, Louis.

Teşekkürler Louis.

Yes, you see

Evet, görüyorsun,

I'm so glad

that we managed to meet in the middle there, Louis.

ortada buluşabildiğimiz için çok mutluyum, Louis.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

But it is a good book.

Ama bu iyi bir kitap.

Any reference book or any book that gives you information about the ways

Herhangi bir referans kitabı veya size İngilizcenin belirli alanlarda nasıl kullanıldığı hakkında bilgi veren herhangi bir kitap

in which the English language is used in certain

areas is always useful

her zaman yararlıdır

Perhaps one week I should talk about that.

Belki bir hafta bundan bahsetmeliyim.

I think that would be a very good subject to talk about.

Bence konuşulacak çok güzel bir konu .

Thank you for your company.

Şirketiniz için teşekkür ederiz.

Thank you for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için teşekkür ederim.

And I will see you on Sunday from 2 p.m.

Pazar günü saat 2'den itibaren görüşürüz.

UK time.

İngiltere saati.

Before I go there is something I wanted to mention

Gitmeden önce hızlıca bahsetmek istediğim bir şey var.

very quickly

Something that people do in English quite often.

İnsanların İngilizcede oldukça sık yaptığı bir şey.

They often use something called a double negative.

Genellikle çift negatif denen bir şey kullanırlar.

And this is where they use a negative twice.

Ve burası iki kez negatif kullandıkları yer.

And quite often if you use a negative word twice

Ve sıklıkla aynı cümlede iki kez olumsuz bir kelime kullanırsanız

in the same sentence, you will create a positive.

, olumlu bir kelime yaratırsınız.

So if you say you didn't do nothing,

Yani hiçbir şey yapmadım diyorsan,

that means that you did something

bu bir şey yaptın demektir.

I will show you the sentence now before I go,

Şimdi gitmeden önce sana cümleyi göstereceğim,

I didn't do nothing.

ben hiçbir şey yapmadım.

If you say you didn't do nothing,

Hiçbir şey yapmadım dersen,

it means that you did do something.

bir şey yapmışsın demektir.

So remember that

Bu yüzden,

it is quite often used

in English when people are maybe distressed or maybe panicking.

İngilizce'de insanlar sıkıntılı veya panik halindeyken oldukça sık kullanıldığını unutmayın.

I didn't do nothing.

Ben hiçbir şey yapmadım.

No, I didn't do it.

Hayır, yapmadım.

I didn't do nothing.

Ben hiçbir şey yapmadım.

Be careful, because what you are actually saying is

Dikkatli olun, çünkü aslında bir

you did do something Double negatives

şey yaptığınızı söylüyorsunuz. İngilizce'de çifte olumsuzluklar

in English can quite often get you into trouble.

sıklıkla başınızı belaya sokabilir.

So be careful when you use them.

Bu yüzden onları kullanırken dikkatli olun.

I'm going now for sure. Definitely.

Şimdi kesin gidiyorum. Kesinlikle.

See you later.

Sonra görüşürüz.

Take care.

Dikkatli ol.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

And you know what's coming next.

Ve sırada ne olduğunu biliyorsun.

Until we meet again. On Sunday.

Tekrar buluşana kadar. Pazar günü.

Enjoy the rest of your Wednesday.

Çarşamba gününüzün geri kalanının tadını çıkarın.

And of course, you know what's coming next.

Ve tabii ki, sırada ne olduğunu biliyorsun.

Yes, you do...

Evet,

ta ta for now.

şimdilik... ta ta yapıyorsun.