Learn the English Phrases "Time out!" and "down time"

In this English lesson,

Bu İngilizce dersinde, İngilizce zaman aşımı ifadesini

I wanted to help you learn the English phrase time out.

öğrenmenize yardımcı olmak istedim .

Now you may have heard this phrase before

Şimdi eğer spor izliyorsanız bu cümleyi daha önce duymuş olabilirsiniz

if you watch sports.

Sometimes the coach will say, "Time out,"

.

Bazen koç "mola" der

and then the ref will blow the whistle.

ve ardından hakem düdüğü çalar.

And then they will all stop playing for a little bit

Ve sonra koç oyuncuyla konuşurken hepsi bir süre oynamayı bırakacak

while the coach talks to the player.

.

But did you know that teachers and parents

Ancak öğretmenlerin, ebeveynlerin

and other people sometimes use this phrase as well?

ve diğer insanların da bazen bu ifadeyi kullandığını biliyor muydunuz?

When I see two students arguing,

İki öğrencinin tartıştığını gördüğümde

sometimes I just say, "Hey, time out.

bazen sadece "Hey, mola.

Just stop arguing for a little bit.

Biraz tartışmayı bırak. Hadi

Let's try to resolve this situation in a different way."

bu durumu farklı bir şekilde çözmeye çalışalım" derim.

When my own children would be fighting or arguing,

Kendi çocuklarım kavga ederken veya tartışırken

sometimes I would say, "Hey, time out.

bazen "Hey, mola.

Let's just stop for a minute."

Bir dakika duralım" derdim.

Stop arguing, stop wrestling, whatever they were doing.

Tartışmayı bırakın, güreşmeyi bırakın, her ne yapıyorlarsa.

Just, "Time out. Let's just stop

Sadece, "Mola bitti. Durup

and try to resolve this situation in a different way."

bu durumu farklı bir şekilde çözmeye çalışalım."

So it's not just a phrase for coaches on sports teams.

Yani bu sadece spor takımlarındaki antrenörler için bir tabir değil.

The other phrase I wanted to teach you today

Bugün size öğretmek istediğim diğer ifade

is actually just a term, and it's the term down time.

aslında sadece bir terim ve o da dinlenme süresi terimi.

Down time refers to any time when you just relax

Boş zaman, sadece rahatladığınız

and don't work.

ve çalışmadığınız herhangi bir zamanı ifade eder.

Jen is busy flower farming right now,

Jen şu anda çiçek çiftçiliği yapmakla meşgul,

but in November, she's looking forward to some down time.

ancak Kasım ayında biraz dinlenmeyi dört gözle bekliyor.

She will have some time in November

Kasım ayında

where she doesn't have to work.

çalışmak zorunda olmadığı bir zamanı olacak.

Right now, Jen is putting in 12, 14, sometimes 16 hour days.

Şu anda Jen 12, 14, bazen 16 saat çalışıyor.

She's very, very busy.

O çok, çok meşgul. Bu

So she's definitely looking forward to some down time.

yüzden kesinlikle biraz dinlenmeyi dört gözle bekliyor.

So hopefully that comes soon.

Umarım bu yakında gelir.

So to review, when you say time out,

Yani gözden geçirmek için, zaman aşımı dediğinizde,

it means just stop what you're doing.

yaptığınız şeyi durdurun anlamına gelir.

Usually there's a conflict,

Genellikle bir çatışma vardır

and you want people to just take a break from it.

ve siz insanların buna ara vermesini istersiniz.

And when you refer to something as down time,

Ve bir şeye boş zaman dediğinizde,

it's just a time where you relax

bu sadece rahatladığınız

and don't work for a little bit.

ve biraz çalışmadığınız bir zamandır. Gelecekte

I could use some down time as well in the future.

biraz boş zaman da kullanabilirim.

Hello. - Hi.

Merhaba. - MERHABA.

- You're not in the video, just so you know.

- Videoda değilsin , haberin olsun.

It's just me in the video.

Videoda sadece ben varım.

Just some people walking by right there.

Sadece orada yürüyen bazı insanlar.

But hey, let's look at a comment from another video.

Ama hey, başka bir videodan bir yoruma bakalım.

This comment is from Eduardo.

Bu yorum Eduardo'dan.

"Hi, Bob. Good morning.

"Merhaba Bob. Günaydın.

Hope everything's going well over there."

Umarım orada her şey yolundadır."

And then my response, "It's a good day so far.

Ve ardından yanıtım, "Şimdiye kadar iyi bir gün.

I just went for a good walk.

Sadece iyi bir yürüyüşe çıktım.

Now I'm taking the time to respond to comments.

Şimdi yorumlara yanıt vermek için zaman ayırıyorum.

I hope you're having a good day."

Umarım iyi bir gün geçiriyorsunuzdur."

And then when I was done replying to comments,

Sonra yorumlara cevap vermeyi bitirdiğimde

I came out here.

buraya geldim.

So yes, there were just a few people walking by there.

Yani evet, orada yürüyen birkaç kişi vardı.

Anyways, what was I gonna say?

Her neyse, ne diyecektim?

Oh yeah, I've had a good morning.

Ah evet, iyi bir sabah geçirdim.

I went for an hour and a half walk.

Bir buçuk saat yürüyüşe çıktım.

That was awesome. I just loved it.

Bu harikaydı. Sadece sevdim.

And thanks, Eduardo, for that comment.

Ve bu yorum için teşekkürler Eduardo.

I hope you're having a good day as well.

Umarım siz de iyi bir gün geçiriyorsunuzdur.

Hey, you might think I'm out here

Hey, burada,

in the wilderness in Canada,

Kanada'da vahşi doğada olduğumu düşünebilirsiniz,

but surprisingly, if I turn,

ama şaşırtıcı bir şekilde, dönersem,

you'll see there is a walking path.

orada bir yürüyüş yolu göreceksiniz. Az önce

You just heard some people go by on the walking path.

yürüyüş yolundan bazı insanların geçtiğini duydunuz.

And then if I turn again,

Sonra tekrar dönersem,

you'll see that I'm actually on the edge of town.

aslında şehrin sınırında olduğumu göreceksin.

So this is probably one of the coolest places to live

Yani burası muhtemelen bu kasabada yaşanacak en havalı yerlerden biri

in this town.

.

People probably prefer these houses

İnsanlar muhtemelen bu evleri tercih ediyor

because the back of your house faces this creek down here.

çünkü evinizin arkası bu dereye bakıyor.

So if you live out this way, you have this beautiful view.

Yani bu şekilde yaşıyorsanız, bu güzel manzaraya sahip olursunuz.

If this was your house, your backyard faces this.

Bu senin evinse, arka bahçen bununla karşı karşıya.

It's actually the creek that I've showed you

Aslında

in other videos as well.

diğer videolarımda da gösterdiğim dere.

Sorry, I can't see my clock here.

Maalesef saatimi burada göremiyorum.

I think I have a minute left.

Sanırım bir dakikam kaldı.

It's really hard to see.

Görmek gerçekten zor.

Anyways, I'll keep talking. (chuckles)

Her neyse, konuşmaya devam edeceğim. (kıkırdar)

I was a little thrown off because I'm on a walking path,

Biraz dağıldım çünkü

as you can see.

gördüğünüz gibi yürüyüş yolundayım.

This is the path I actually walked on this morning.

Bu, aslında bu sabah yürüdüğüm yol.

And surprisingly, people keep walking by.

Ve şaşırtıcı bir şekilde, insanlar yürümeye devam ediyor.

I should've known that would happen

if I came to shoot a video on a walking path.

Bir yürüyüş yolunda video çekmeye gelsem bunun olacağını bilmeliydim.

In fact, I feel like I should head back the other way soon

Aslında, yakında diğer yöne gitmem gerektiğini hissediyorum

'cause I've kind of left my tripod there all by itself.

çünkü tripodumu orada tek başına unutmuşum.

Hopefully no one comes along and thinks, "Oh, cool tripod."

Umarım kimse gelip "Ah, harika tripod" diye düşünmez.

Luckily, it's one of my cheaper ones.

Neyse ki, benim ucuz olanlardan biri. Dün diğer kanalımdaki

I mentioned this in my members only video

üyelerime özel videomda bundan bahsetmiştim

on my other channel yesterday.

.

I have a good tripod now.

Artık iyi bir tripodum var.

I only take the cheap ones when I go out in public.

Sadece halka çıktığımda ucuz olanları alıyorum . Her

So anyways, I am gonna turn around and go back.

neyse, arkamı dönüp geri döneceğim.

I am going to wrap up this video in 10 seconds.

Bu videoyu 10 saniyede bitireceğim.

Thanks for watching.

İzlediğiniz için teşekkürler.

I hope you liked learning some new phrases,

Umarım bazı yeni ifadeler öğrenmek hoşunuza gitmiştir

and I hope you enjoyed seeing where people live

ve umarım

in some places in Ontario, Canada.

Kanada'nın Ontario şehrinde bazı yerlerde insanların nerede yaşadığını görmek hoşunuza gitmiştir.

Bye.

Hoşçakal.

Oh good, my tripod is still there.

Güzel, tripodum hala orada.