Learn the English (French) Phrases "C'est la vie!" and "déjà vu"

In this English lesson,

Bu İngilizce dersinde,

I wanted to help you learn the English phrase c'est la vie

İngilizce c'est la vie ifadesini öğrenmenize yardımcı olmak istedim,

or is this actually a French phrase?

yoksa bu aslında Fransızca bir ifade mi?

By the way, there are French phrases that we use

Bu arada, günlük İngilizcede kullandığımız Fransızca ifadeler var

in everyday English and c'est la vie is one of them,

ve c'est la vie bunlardan biri

and it means, that's life.

ve anlamı, hayat bu.

Sometimes you have a situation where something

Bazen bir şeylerin

goes a certain way and there's no real way to explain it.

belirli bir şekilde gittiği ve bunu açıklamanın gerçek bir yolunun olmadığı bir durumla karşılaşırsınız.

So in an English conversation

Yani İngilizce bir sohbette omuz

you would just shrug and say, "Well, c'est la vie."

silkip "Pekala, c'est la vie" dersiniz.

And basically what we're saying is, "That's life."

Ve temelde söylediğimiz şey , "Hayat bu."

Life has its ups and downs.

Hayatın inişleri ve çıkışları vardır.

Sometimes good things happen, sometimes bad things happen.

Bazen iyi şeyler olur, bazen kötü şeyler olur.

Sometimes it's hard to understand why those things happen

Bazen bunların neden olduğunu anlamak zordur

and then we just say, c'est la vie.

ve sonra sadece c'est la vie deriz.

By the way, there's another French term we use

Bu arada kullandığımız başka bir Fransızca terim daha var

and that's deja vu.

ve o da deja vu. Bu arada

In English, people often forget to put the accents on it,

, İngilizce'de insanlar genellikle vurgulamayı unuturlar,

by the way, but deja vu is a situation where you feel

ancak deja vu,

like you're experiencing something that happened before.

daha önce olan bir şeyi yaşıyormuş gibi hissettiğiniz bir durumdur.

In English, you would say, "Oh, I just had deja vu.

İngilizce'de "Ah, az önce deja vu yaşadım.

I felt like I've already done this."

Bunu zaten yapmışım gibi hissettim" diyebilirsiniz.

Maybe you're reading a news story,

Belki bir haber okuyorsunuz

and you feel like you've read the story before

ve hikayeyi daha önce okumuş gibi hissediyorsunuz

or maybe you just have a weird moment

veya belki de

in your day where you think,

gününüzde

"I think I've already done this."

"Sanırım bunu çoktan yaptım" diye düşündüğünüz tuhaf bir an yaşıyorsunuz.

In that situation,

Bu durumda,

you would say you're experiencing deja vu.

deja vu yaşadığını söylersin. Bu

By the way, in French, this actually is the past participle

arada, Fransızca'da bu aslında

of the verb voir, and this means already

voir fiilinin geçmiş zaman kipidir ve bu, zaten

so it kind of roughly translates as already seen.

görüldüğü gibi kabaca tercüme edildiği anlamına gelir.

Anyways, enough of the French lesson.

Her neyse, bu kadar Fransızca dersi yeter.

To review, in an English conversation,

Bir İngilizce sohbeti gözden geçirmek için

you may use this phrase, c'est la vie.

şu ifadeyi kullanabilirsiniz, c'est la vie.

You can also say that's life.

Buna hayat da diyebilirsiniz.

Either one will work

Her ikisi de işe yarayacak

and people will understand what you're saying.

ve insanlar ne dediğinizi anlayacak.

You just say, "Hmm, c'est la vie." Or, "Oh, that's life."

Sadece "Hmm, c'est la vie" dersin. Veya "Ah, bu hayat."

And if you experience deja vu,

Ve deja vu yaşarsanız, bu, hayatta o anı zaten yaşamış gibi hissettiğiniz, zaten başınıza gelen

it means you have had a situation

bir durum yaşamışsınız demektir

in life where you feel like you've already lived that moment

that it's already happened to you.

. Deja vu yaşamak

It can be very, very strange to experience deja vu.

çok ama çok garip olabilir .

But hey, let's look at a comment from a previous video.

Ama hey, önceki bir videodan bir yoruma bakalım.

This comment is from Ruslan.

Bu yorum Ruslan'dan. Ders

Thank you for the lesson, dear teacher Bob.

için teşekkürler sevgili öğretmen Bob. Bu videoda dolaştığınız

I love that nice, quiet neighborhood

o güzel, sakin mahalleye bayılıyorum

you were walking around in this video.

.

Everybody has such a small fence around their houses

Herkesin evinin etrafında o kadar küçük bir çit var

so I guess house robbery does not happen in this area.

ki, sanırım bu bölgede ev soygunu olmuyor.

And my response, it does happen, but not too often.

Ve benim cevabım, oluyor, ama çok sık değil.

It is a very peaceful neighborhood.

Çok huzurlu bir mahalledir.

So thanks Ruslan for that comment.

Bu yorum için teşekkürler Ruslan.

Let's talk a little bit about crime in Canada.

Kanada'daki suç hakkında biraz konuşalım.

We do have crime. Houses do get robbed.

Bizde suç var. Evler soyuluyor.

We are like every other country in the world.

Dünyanın her ülkesi gibiyiz. Suç oranımızı düşük

We try our best to keep our crime rate down,

tutmak için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz

but there are still bad people and things still do happen.

ama hala kötü insanlar var ve hala bir şeyler oluyor.

So yes, people do have their house houses robbed

Yani evet, insanların

from time to time.

zaman zaman evleri soyuluyor.

We don't tend to have a lot of fences,

Çok fazla çite sahip olma eğiliminde değiliz,

but a lot of houses have security alarms or alarm systems

ancak birçok evde güvenlik alarmları veya alarm sistemleri var

and we probably in smaller towns have a very low crime rate.

ve muhtemelen küçük kasabalarda suç oranı çok düşük.

It's probably more of a worry in the bigger cities

Muhtemelen

like Toronto or Edmonton or Calgary.

Toronto, Edmonton veya Calgary gibi büyük şehirlerde daha çok endişe vericidir.

So yes, we do have crime.

Yani evet, suçumuz var.

It's even sometimes dangerous out in the countryside

where I live, although people steal different things

İnsanlar dışarıdayken farklı şeyler çalsa da, yaşadığım kırsal kesimde bazen tehlikeli olabiliyor

when they're out there.

.

People tend to steal things like snowmobiles

İnsanlar kar motosikletleri

and four wheelers and farm equipment.

, dört tekerlekli araçlar ve çiftlik ekipmanları gibi şeyleri çalma eğilimindedir.

So yes, there is crime. We do our best to stop it.

Yani evet, suç var. Durdurmak için elimizden geleni yapıyoruz.

Hey, I'm out here at our local soccer fields

Hey, yerel futbol sahalarımızdayım

because as I understand it, the World Cup

çünkü anladığım kadarıyla

is occurring right now.

şu anda Dünya Kupası yapılıyor.

(chuckles) I have to admit, I am not a huge football fan

(kıkırdar) İtiraf etmeliyim ki, büyük bir futbol fanatiği

or what I call soccer.

ya da futbol dediğim şey değilim.

I might watch some of it, but I know

Bir kısmını izleyebilirim ama

that around the world this is a big deal.

bunun dünya çapında çok önemli olduğunu biliyorum. İngilizce'de

When something is a big deal

bir şeyin büyük anlaşma olduğunu

when you say it's a big deal in English,

söylediğinizde,

it means it's very interesting for everyone.

bunun herkes için çok ilginç olduğu anlamına gelir.

So I wish your team all the best.

Bu yüzden ekibinize en iyisini diliyorum.

I'm not sure what this meant.

Bunun ne anlama geldiğinden emin değilim.

I think that's my cheering action.

Sanırım bu benim tezahürat eylemim.

I wish your team all the best as they run around

Takımınıza

on the football pitch and as they try to score goals.

futbol sahasında koşuştururken ve gol atmaya çalışırken en iyisini diliyorum.

I wish you an enjoyable few weeks

as you get to watch lots and lots of football or soccer

Bol bol futbol ya da

whatever you want to call it.

adına ne derseniz deyin futbol izleyeceğiniz keyifli bir kaç hafta diliyorum.

Anyways, have a good day.

Her neyse, iyi günler.

I'll see you in a couple days

Birkaç gün sonra

with another short English lesson.

başka bir kısa İngilizce dersi ile görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.