Learn the English Phrases "a hard pill to swallow" and "to be hard hit"

In this English lesson,

Bu İngilizce dersinde,

I wanted to help you learn the English phrase,

İngilizce deyimi,

a hard pill to swallow.

yutması zor bir hapı öğrenmenize yardımcı olmak istedim.

Sometimes we say a tough pill to swallow.

Bazen yutması zor bir hap deriz.

When you have an experience in life

Hayatta

that you describe as a hard pill to swallow,

yutması zor bir hap olarak tanımladığınız bir deneyim yaşadığınızda,

it means it's a difficult situation,

bunun zor bir durum olduğu

or it's something that's just not very nice.

veya pek hoş olmayan bir şey olduğu anlamına gelir.

The other day,

I talked about needing to get something fixed on my van.

Geçen gün

minibüsümde bir şeyi tamir etmem gerektiğinden bahsetmiştim.

The mechanic said it was going to be $1,000.

Tamirci 1000 dolar olacağını söyledi.

That's a bit of a hard pill to swallow.

Bu yutması biraz zor bir hap.

The other day, I was driving my van,

Geçen gün minibüsümü kullanıyordum

and I saw someone on the side of the road,

ve yolun kenarında birini gördüm

and there was steam coming out

ve

from the front of their vehicle.

That might be a hard pill to swallow,

aracının önünden buhar çıkıyordu.

Bu yutması zor bir hap olabilir,

especially when they go to get it fixed.

özellikle de tamir ettirmeye gittiklerinde.

It might be really, really expensive.

Gerçekten çok pahalı olabilir.

So when you're describing something that isn't pleasant,

Bu yüzden, hoş olmayan bir şeyi

or something that you don't actually enjoy,

veya aslında zevk almadığınız bir şeyi tarif ederken,

you might say that it's a hard pill to swallow.

bunun yutması zor bir hap olduğunu söyleyebilirsiniz.

The other phrase I wanted to teach you today

Bugün size öğretmek istediğim bir diğer ifade de

is to be hard hit.

sert vuruş yapmaktır.

So when you're hard hit by something,

Yani bir şeye sert bir şekilde çarptığınızda,

it means that it's very, very difficult or trying.

bu onun çok, çok zor veya zahmetli olduğu anlamına gelir.

You could say this,

Şunu söyleyebiliriz, pandemi sürecinde

a lot of restaurants were hard hit during the pandemic.

pek çok restoran ağır darbe aldı.

They didn't have a lot of customers,

Çok fazla müşterileri yoktu

and it was very, very difficult for them to make money.

ve para kazanmaları çok ama çok zordu .

They were hard hit during the pandemic.

Pandemi sürecinde ağır darbe aldılar.

By the way, I can switch the words as well,

Bu arada kelimeleri de değiştirebiliyorum

and I can say the restaurants were hit hard

ve pandemi döneminde restoranlar çok etkilendi diyebilirim

during the pandemic, and it means exactly the same thing.

ve bu tamamen aynı anlama geliyor.

So you could say restaurants were hard hit

Yani pandemi sırasında restoranların ağır darbe aldığı söylenebilir

during the pandemic.

.

They weren't allowed to be open,

Açık olmalarına izin verilmedi

and they didn't have a lot of sales,

ve çok fazla satışları yoktu

and it was very difficult for them.

ve onlar için çok zordu.

Or you could say they were hit hard as well.

Ya da çok sert vurdular diyebilirsiniz.

So to review,

Yani gözden geçirecek olursak,

when you say that something is a hard pill to swallow,

bir şeyin yutulması zor bir hap olduğunu

or a tough pill to swallow,

veya yutulması zor bir hap olduğunu söylediğinizde,

it means it's something that you don't wanna do.

bu, yapmak istemediğiniz bir şey olduğu anlamına gelir .

It's something that you're experiencing

Bu, deneyimlediğiniz

that isn't very nice.

çok hoş olmayan bir şey.

And when you say that something is hard hit or hit hard,

Ve bir şeye sert vurulduğunu veya sert vurulduğunu söylediğinizde,

it means that they've taken a bit of a wallop.

bu onların bir parça darbe aldıkları anlamına gelir.

It means they went through a time

Demek ki

that wasn't very good for them.

onlar için pek iyi olmayan bir dönemden geçmişler.

Hey, let's look at a comment from a previous video.

Hey, bir önceki videodan bir yoruma bakalım.

This comment is from Denis,

Bu yorum Denis'ten,

or in English, we would say Dennis,

ya da İngilizce'de Dennis deriz,

but it usually has two N's then.

ama o zaman genellikle iki N vardır. Yorum

The comment is this.

şudur.

"A very good lesson,

"Çok güzel bir ders,

I will listen to it in a couple of hours for repetition."

tekrar için birkaç saat sonra dinleyeceğim."

And my response, "That's a great plan."

Ve cevabım, "Bu harika bir plan." Bu

So I've mentioned this a lot of times as I teach English.

yüzden İngilizce öğretirken bundan birçok kez bahsettim.

I think repetition is very, very valuable.

Tekrarın çok ama çok değerli olduğunu düşünüyorum.

The problem with repetition is it's not very enjoyable.

Tekrarla ilgili sorun, çok eğlenceli olmamasıdır.

So it's one of those things in life that's valuable,

Yani hayattaki değerli

but not enjoyable.

Think of it this way.

ama zevkli olmayan şeylerden biri.

Bu şekilde düşün.

If you read a book,

Bir kitap okursanız,

it's very difficult to reread the book right away.

kitabı hemen yeniden okumak çok zordur.

If you watch a TV show,

Bir TV şovu izliyorsanız,

it can be fun and enjoyable and you just love it,

eğlenceli ve keyifli olabilir ve onu seversiniz,

but thinking about watching it again immediately,

ancak hemen tekrar izlemeyi düşündüğünüzde , o

it's not as exciting, is it?

kadar heyecan verici olmaz, değil mi?

You won't have the same experience

if you watch it for a second time,

İkinci kez izlerseniz aynı deneyimi yaşamazsınız, öyle

it will be something where you,

bir şey olacak ki

sorry, there's a vehicle driving in.

pardon bir araç geliyor. Size

I'll show you for a sec.

bir saniye göstereyim.

It looks like there's a van driving in,

Görünüşe göre bir minibüs geliyor,

now they're backing up.

şimdi geri gidiyorlar.

And then now they're going to drive out.

Ve sonra şimdi dışarı çıkacaklar.

So maybe someone was here for flowers.

Yani belki biri çiçekler için buradaydı.

Anyways, repetition.

Her neyse, tekrar. Tekrarlamanın eğlenceli olduğu yerde

The only thing I can think of where repetition is enjoyable

düşünebildiğim tek şey

is with music.

müzik.

When you listen to a song and you love the song,

Bir şarkıyı dinlediğinizde ve şarkıyı sevdiğinizde,

it's really easy to listen to it again.

onu tekrar dinlemek gerçekten çok kolay.

But once again, Denis, as you mentioned,

Ama bir kez daha, Denis, bahsettiğin gibi,

watching these videos twice is a good idea.

bu videoları iki kez izlemek iyi bir fikir.

Watching things twice, reading things twice.

Bir şeyi iki kez izlemek, bir şeyi iki kez okumak. Bir

Even if you can get to the point

where you're doing things three times,

şeyi üç kez yapacak noktaya gelebilsen bile,

it will really, really help your English learning.

bu İngilizce öğrenmene gerçekten ama gerçekten yardımcı olacaktır.

Anyways, I've gone on with this quite a bit, haven't I?

Her neyse, bu konuyu epey uzattım değil mi?

I should show you the tree that I have not cleaned up yet.

Sana henüz temizlemediğim ağacı göstermeliyim.

So we'll spin around.

Yani etrafında döneceğiz.

This is the tree that blew down in that windstorm

Bu,

a little while ago.

kısa bir süre önce o fırtınada devrilen ağaç.

You can see the leaves are turning brown.

Yaprakların kahverengiye döndüğünü görebilirsiniz.

I still have to get up there and cut this branch,

Hala oraya çıkıp bu dalı kesmem

and pull it down with my tractor and dispose of it.

ve traktörümle aşağı çekmem ve imha etmem gerekiyor.

We'll probably cut it up into small pieces,

Muhtemelen onu küçük parçalara ayıracağız

and use it for firewood next summer.

ve önümüzdeki yaz yakacak olarak kullanacağız.

That would be my plan.

Planım bu olurdu.

Anyways, thank you so much

Her neyse,

for watching this short English lesson.

bu kısa İngilizce dersini izlediğiniz için çok teşekkür ederim.

I hope you enjoyed it,

Umarım beğenmişsinizdir

and I'll see you in a few days with another one, bye.

ve birkaç gün sonra başka bir tane ile görüşürüz, hoşçakalın.