Learn the English Phrases TO MAKE SOMEONE and IT MAKES NO DIFFERENCE

In this English lesson,

Bu İngilizce dersinde,

I wanted to help you learn the English phrase

to make someone or to make something.

birisini yapmak veya bir şey yapmak için İngilizce ifadeyi öğrenmenize yardımcı olmak istedim.

Now this isn't what you think.

Şimdi düşündüğün şey bu değil.

This isn't using the verb to make

Bu, bir şey yarattığınız anlamında yapmak fiilini kullanmak değildir

in the sense that you're creating something.

.

This is using the verb to make meaning to force someone.

Bu, birini zorlamak için anlam yaratmak için fiili kullanmaktır.

When I was a kid,

Ben çocukken,

my parents would make me eat my vegetables.

ailem bana sebzelerimi yedirirdi.

When we sat down at the table,

Sofraya oturduğumuzda

we would have meat and potatoes, and green beans.

et, patates ve taze fasulye yerdik.

And I didn't always like eating my vegetables.

Ve her zaman sebzelerimi yemeyi sevmedim.

So my parents would make me eat my vegetables.

Bu yüzden ailem bana sebzemi yedirirdi.

So they would force me to eat my vegetables.

Böylece beni sebzemi yemeye zorlarlardı.

And you can also use it to make something.

Ayrıca bir şeyler yapmak için de kullanabilirsiniz.

So this is in the sense of

Yani bu,

if I'm trying to put something together and it doesn't fit,

bir şeyi bir araya getirmeye çalışırsam ve uymuyorsa,

I might force it.

onu zorlayabilirim anlamındadır.

I might make it go together by pushing on it.

Üzerine basarak birlikte gitmesini sağlayabilirim.

Sometimes I make the door of my van close

Bazen minibüsümün kapısını

by shutting it really, really hard.

gerçekten çok sert kapatarak kapatıyorum.

It's not a great example, but I think you get the point.

Harika bir örnek değil, ama bence sen anladın.

So, oh, the second phrase I wanted to teach you today.

Bugün size öğretmek istediğim ikinci cümle.

Sorry, that was already two phrases,

Üzgünüm, bu zaten iki cümleydi

and there's another one on the other side,

ve diğer tarafta bir tane daha var,

is it makes no difference.

fark etmez mi?

This is a phrase we use when we're okay with something.

Bu, bir şeyle iyi olduğumuzda kullandığımız bir ifadedir.

So let's say someone says to me,

Diyelim ki birisi bana

do you want vanilla or chocolate ice cream?

vanilyalı mı yoksa çikolatalı dondurma mı istersiniz?

I could say, ah it makes no difference to me,

ah benim için farketmez,

either is fine.

iyi de diyebilirim.

If someone said to me,

Biri bana

do you like driving your red van or your blue van?

kırmızı minibüsünü mü yoksa mavi minibüsünü mü sürmeyi seversin dese?

I could say, well, it makes no difference.

Pekala, fark etmez diyebilirim.

I like driving both of them.

İkisini de sürmeyi seviyorum.

So to review, to make someone do something

Yani gözden geçirmek, birine bir şey yaptırmak,

is to force them to do something,

onu bir şey yapmaya zorlamak,

sorry, there's a tractor right there.

kusura bakmayın, orada bir traktör var.

We'll go look at it in a bit, hopefully.

Birazdan gidip bakacağız inşallah.

And to make something, do something is to force it as well.

Ve bir şey yapmak, bir şey yapmak aynı zamanda onu zorlamaktır.

And when you say it makes no difference,

Ve bunun fark etmediğini söylediğinizde,

it simply means that it's fine with you.

bu sadece sizin için sorun olmadığı anlamına gelir.

Do you like my short lessons, or my long lessons?

Kısa derslerimi mi seversiniz yoksa uzun derslerimi mi?

You might reply, and say, ah, it makes no difference.

Cevap verebilir ve ah, fark etmez diyebilirsiniz.

I like both of them.

Ben ikisini de seviyorum.

But hey, let's look at a comment from a previous video.

Ama hey, önceki bir videodan bir yoruma bakalım.

This comment is from Dúlio.

Bu yorum Dúlio'dan.

Hi, teacher Bob,

Merhaba Bob öğretmen,

what time of night did you record this video?

bu videoyu gecenin kaçında kaydettiniz?

It's quite interesting that it's quite bright out there.

Dışarısının oldukça parlak olması oldukça ilginç.

Have a nice weekend.

Güzel hafta sonları.

And my response was, I think it was at about 7:00 PM,

Ve cevabım, sanırım

right now, though it is light out until almost 9:30 PM here.

şu anda saat 19:00 civarındaydı, ancak burada neredeyse 21:30'a kadar ışık yok.

One of the benefits of living in a northern country,

Bir kuzey ülkesinde yaşamanın faydalarından biri

and then Dúlio responded again, wow, that's so cool.

ve ardından Dúlio tekrar yanıt verdi , vay canına, bu çok havalı.

So thanks, Dúlio.

Teşekkürler, Dúlio.

Yeah, it's interesting in Canada.

Evet, Kanada'da ilginç.

In December, we have these really short days.

Aralık ayında, gerçekten kısa günlerimiz var.

And then in the summer, we have these really nice long days.

Ve yazın, gerçekten çok güzel uzun günlerimiz oluyor.

So in the month of June, especially this time of year,

Yani haziran ayında, özellikle yılın bu zamanında, saat

it's actually quite light out

'til 9:30, almost 10 o'clock at night.

9:30'a kadar, neredeyse gece saat 10'a kadar oldukça aydınlık oluyor.

It's quite amazing actually.

Aslında oldukça şaşırtıcı.

It's really nice for us because on the farm,

Bu bizim için gerçekten çok güzel çünkü çiftlikte

we can get a lot of work done at night.

geceleri birçok işi halledebiliyoruz. Yazın

I'm very, very thankful that the days are really long

günlerin gerçekten uzun olmasına

in the summer, and then we're less busy in the winter.

ve kışın daha az meşgul olmamıza çok ama çok müteşekkirim.

So having shorter days doesn't really matter.

Yani daha kısa günlere sahip olmak gerçekten önemli değil.

It also makes me a lot happier in the summer.

Ayrıca yaz aylarında beni çok daha mutlu ediyor. Eve geldiğinizde

It's just nice to be able to do a lot of things outside

dışarıda pek çok şey yapabilmek çok güzel

when you get home.

.

Anyways, I'm not sure if you can see,

Her neyse, görebildiğinden emin değilim,

but let me just, well let me show you from this way first.

ama izin ver, sana önce bu yönden göstereyim.

There's a field across the river,

Nehrin karşısında bir tarla var

and there's a large tractor out there right now

ve şu anda orada

working up the soil.

toprağı işleyen büyük bir traktör var. Yakınlaştırmak için

So I'll try to remember when I edit this

bunu düzenlediğimde

to zoom in, so you can see what's happening out there.

, orada neler olduğunu görebilmeniz için hatırlamaya çalışacağım.

It's a large John Deere tractor,

Bu büyük bir John Deere traktör

and he has behind him what we would call

ve arkasında bizim

a tillage implement.

toprak işleme aleti diyebileceğimiz bir şey var.

I think it's a disc actually.

Aslında bir disk olduğunu düşünüyorum.

And what that does is it works up the soil.

Ve bunun yaptığı şey, toprağı işlemek.

So I'm sure in a few days, they will be planting that field.

Bu yüzden eminim ki birkaç gün içinde o tarlayı ekecekler.

My guess is they're going to plant soybeans.

Tahminimce soya fasulyesi ekecekler.

It's a little late in this area to plant corn.

Bu bölgede mısır ekimi için biraz geç kalınmıştır.

Usually they try to plant corn in May,

Genellikle Mayıs ayında mısır ekmeye çalışırlar

and then towards the end of May, they plant soybeans.

ve ardından Mayıs ayının sonlarına doğru soya fasulyesi ekerler. Nehrin karşısına dikim yapmak için

I'm actually not sure

why they're so late planting across the river.

neden bu kadar geç kaldıklarından emin değilim .

Most other fields in my area are already planted.

Bölgemdeki diğer tarlaların çoğu zaten ekilmiş durumda.

Mine was planted three weeks ago already.

Benimki zaten üç hafta önce dikildi.

So maybe they're just running a little bit behind.

Yani belki biraz geride kalıyorlardır.

Anyways, thanks for watching.

Her neyse, izlediğiniz için teşekkürler.

I'll see you in a couple days

Birkaç gün sonra

with another short lesson, bye.

başka bir kısa dersle görüşürüz, hoşçakalın.