Learn the English Phrases STRIKE UP and STRIKE ONE

In this English lesson, I wanted to help you learn

Bu İngilizce dersinde, İngilizce ifadeyi öğrenmenize yardımcı olmak istedim

the English phrase, strike up.

, grev yapın.

We use this phrase mostly when we're talking

Bu cümleyi çoğunlukla

about starting a conversation with someone.

biriyle sohbet başlatmaktan bahsederken kullanırız.

If I go somewhere and I see someone I know

Bir yere gidersem ve odanın diğer tarafında tanıdığım birini görürsem

on the other side of the room,

, yanına

I might walk over and strike up a conversation with them.

gidip onunla bir sohbet başlatabilirim.

If I'm at a party and there's a person

Bir partideysem ve

that I really want to talk to,

gerçekten konuşmak istediğim biri varsa,

at some point I might walk over

bir noktada yanlarına gidebilirim

and I might strike up a conversation with them.

ve onunla bir konuşma başlatabilirim.

So again, when you strike up a conversation with someone,

Yani yine, birisiyle sohbet başlattığınızda,

it means simply that you go and you start

bu sadece gidip

having a conversation with them.

onunla sohbet etmeye başlamanız anlamına gelir.

You go and you start talking to them.

Gidiyorsun ve onlarla konuşmaya başlıyorsun.

If I was in an airport and someone recognized me and said,

Bir havaalanında olsaydım ve biri beni tanıyıp

"Bob, the Canadian," I would probably strike up

"Kanadalı Bob" deseydi, muhtemelen onlarla

a conversation with them.

bir konuşma başlatırdım . Bu

That would be really cool, by the way,

arada,

if I ran into someone who knew who I was.

kim olduğumu bilen biriyle karşılaşırsam gerçekten harika olur.

That's never happened.

Bu asla olmadı.

Even though I have many, many subscribers on YouTube,

YouTube'da pek çok abonem olmasına rağmen,

no one has ever yelled out in public,

hiç kimse toplum içinde

"Hey Bob, the Canadian," and then struck up

"Hey Bob, Kanadalı" diye bağırıp

a conversation with me.

benimle sohbet başlatmadı.

Anyways, the second phrase I wanna teach you today

Her neyse, bugün size öğretmek istediğim ikinci ifade

is the phrase, strike one,

, birinci vuruş

and also strike two and strike three.

ve ayrıca ikinci vuruş ve üçüncü vuruş ifadesidir.

Baseball is a sport where you have a number of chances

Beyzbol,

to hit the ball.

topa vurmak için birkaç şansınızın olduğu bir spordur.

But if you swing and miss it's strike one.

Ama eğer sallanır ve ıskalarsan, birinci vuruş olur. İnsanlarla

We use this phrase when we're talking to people as well.

konuşurken de bu tabiri kullanırız .

I actually use it with my students

Aslında,

when they're not behaving well in class.

sınıfta iyi davranmadıklarında öğrencilerimle kullanıyorum.

I'll say to a student, "Look, you really need

Bir öğrenciye, "Bak, gerçekten

to stop talking and you need to get your work done.

konuşmayı kesmen ve işini bitirmen gerekiyor.

And because I need to warn you that's strike one."

Çünkü seni uyarmam gerekiyor, bu birinci vuruş."

Okay, then the student knows that if I catch them talking

Tamam, o zaman öğrenci biliyor ki onları konuşurken yakalarsam

and not doing their work again, it will be strike two.

ve işlerini bir daha yapmazlarsa ikinci vuruş olacak.

And then when we get to strike three,

Sonra üçüncü vuruşa geldiğimizde,

I'll probably make them go and talk to the principal.

muhtemelen gidip müdürle konuşmalarını sağlayacağım.

So once again, to review, when you strike up a conversation,

Yani bir kez daha gözden geçirmek gerekirse, bir sohbet başlattığınızda

it means you start having a conversation with someone.

bu, birisiyle sohbet etmeye başladığınız anlamına gelir .

And when you use the strike system,

Ve grev sistemini kullandığınızda,

when you tell someone that, "That's strike one,"

birine "Bu birinci vuruş" dediğinizde,

you mean that they have been warned.

onun uyarıldığını kastediyorsunuz.

They have two more chances

İki şansları daha var

and then something's going to happen

ve sonra muhtemelen hoşlanmayacakları bir şey olacak

that they probably won't like.

.

Hey, let's look at a comment from a previous video.

Hey, bir önceki videodan bir yoruma bakalım.

Sorry, I'm sitting out here sort of in the rain.

Üzgünüm, burada biraz yağmurda oturuyorum.

I'm actually underneath the hatch of my van right now,

Aslında şu anda minibüsümün kapağının altındayım

because it's raining a little bit.

çünkü biraz yağmur yağıyor.

So my camera's out of the rain, but I'm still kind of in it.

Yani kameram yağmurdan çıktı, ama ben hala işin içindeyim.

But let's look at a comment from a previous video.

Ama bir önceki videodan bir yoruma bakalım. Bu

This is from Padma and Padma says, "Hello, teacher Bob.

Padma'dan.

When I see certain," sorry, "When I see certain titles

of your videos, I always think these phrases are so unusual.

But then on the TV show, "Friends," I hear many of them.

," Birçoğunu duyuyorum.

And I say, "Oh, they are so common."

"Ah, çok yaygınlar" diyorum

And my response is this.

ve cevabım şu.

"I'm happy to hear that.

"Bunu duyduğuma sevindim.

I get all of my phrases from everyday conversations.

Tüm ifadelerimi günlük konuşmalardan alıyorum.

I'm always on the lookout for phrases

that native English speakers use when I'm talking to them.

Anadili İngilizce olan kişilerle konuşurken kullandıkları ifadeleri her zaman ararım.

And then I write them down quickly

Ve sonra

so that I can make a lesson about it.

bu konuda bir ders çıkarabilmek için bunları hızlıca yazıyorum.

It has left me thinking that English

İngilizcenin

is a bit of a strange language."

biraz tuhaf bir dil olduğunu düşünmeme neden oldu."

So yeah, that one of the side-effects of teaching English

Yani evet, İngilizce öğretmenin yan etkilerinden biri de

is that as I study the English language,

şu ki,

in order to teach it to you,

İngilizceyi size öğretmek için çalışırken,

I've been starting to realize

that the language is kind of strange.

Dilin biraz tuhaf olduğunu fark etmeye başladım.

Sorry, I forgot to thank Padma.

Üzgünüm, Padma'ya teşekkür etmeyi unuttum.

Thanks Padma, for the comment.

Yorum için teşekkürler Padma.

Again, I've been starting to realize

Yine,

the language is pretty strange.

dilin oldukça tuhaf olduğunu fark etmeye başladım.

Especially when I'm teaching phrasal verbs

Özellikle deyimsel fiilleri veya fiilleri öğretirken ne

or when I'm teaching phrases

where I'm not even sure what they mean.

anlama geldiklerinden bile emin olmadığım ifadeler öğretirken. Kelimenin

Like literally, I know what they mean in usage

tam anlamıyla, kullanımda ne anlama geldiklerini biliyorum

and it just seems to me like it's a strange language.

ve bana garip bir dil gibi geliyor.

But I know I've mentioned this several times to all of you,

Ama biliyorum ki bundan birkaç kez bahsettim. hepiniz,

I think everyone who knows me in life,

sanırım beni hayatta tanıyan herkes YouTube kanalımda öğretmek için

knows that I'm constantly on the lookout

for really good English phrases

gerçekten iyi İngilizce ifadeler aradığımı biliyor.

to teach on my YouTube channel.

So even at work, sometimes people will come up and say,

"Have you taught this phrase yet?"

Bu cümleyi öğrettin mi?"

In fact, yesterday's phrase, "spoken for,"

Aslında, dünkü "adına konuşulan" ifadesi,

was a phrase that Jen used at breakfast the other day.

Jen'in geçen gün kahvaltıda kullandığı bir ifadeydi.

And so I was like, "Oh, that's a good phrase.

Ben de "Ah, bu iyi bir cümle.

I'll add it to my list."

Listeme ekleyeceğim" dedim.

Anyways, Bob, the Canadian here.

Her neyse, Bob, Kanadalı burada.

Sorry if I talked a little too fast today.

Bugün biraz hızlı konuştuysam özür dilerim.

I think the rain falling on my head

Sanırım başıma yağan yağmur bende bir

made me want to get done quickly.

an önce iş bitirme isteği uyandırdı.

Anyways, thanks for watching.

Her neyse, izlediğiniz için teşekkürler.

I'll see you in a couple of days

with another small English lesson.

Birkaç gün sonra

başka bir küçük İngilizce dersi ile görüşürüz.