Learn the English Terms THE BIG SCREEN and THE SMALL SCREEN

In this English lesson,

Bu İngilizce dersinde

I wanted to help you learn the English term, the big screen.

İngilizce terim olan the big screen'i öğrenmenize yardımcı olmak istedim.

The big screen is simply another way of saying the movies.

Büyük ekran, filmleri söylemenin başka bir yoludur. Çok iyi tanıdığınız

There might be an actor that you know really well

bir oyuncu olabilir

and you see him quite often on the big screen.

ve onu beyaz perdede oldukça sık görürsünüz.

This would mean that that actor often plays roles in movies.

Bu, aktörün genellikle filmlerde rol oynadığı anlamına gelir.

So sometimes when you read a book,

Yani bazen bir kitap okuduğunuzda

it might be adapted for the big screen.

büyük ekrana uyarlanmış olabilir.

They might take that book and then make a script out of it

O kitabı alıp ondan bir senaryo yapabilirler

and then make it into a movie

ve sonra onu bir filme çevirebilirler

and then you can go and see the same story

ve sonra gidip kitapta okuduğunuz aynı hikayeyi görebilirsiniz

that you read in the book,

,

you can go see it on the big screen.

onu büyük ekranda izleyebilirsiniz. Bugün size öğretmek

The other term I wanted to teach you today is, of course,

istediğim diğer terim ise elbette

the small screen.

küçük ekran.

The small screen is simply another way

Küçük ekran, televizyon demenin başka bir yoludur

of saying the television.

.

Now I'm not 100% sure if this also means Netflix

Şimdi bunun Netflix mi

or your phone,

yoksa telefonunuz mu anlamına geldiğinden %100 emin değilim,

but definitely in the past, and even still a little bit now,

ancak kesinlikle geçmişte ve hatta biraz da olsa şimdi

we would say the small screen,

küçük ekran derdik

and we would be talking about the television.

ve televizyondan bahsediyor olurduk .

You might have a favorite actor who used to be in movies,

Eskiden filmlerde oynayan favori bir aktörünüz olabilir,

but lately, that actor has started to do more,

ancak son zamanlarda bu aktör

to play more roles on the small screen.

küçük ekranda daha fazla rol oynamak için daha fazlasını yapmaya başladı.

That would mean instead of being in movies,

Bu, filmlerde olmak yerine,

that actor is now normally seen on television.

o aktörün artık normal olarak televizyonda görülmesi anlamına gelir.

So to review.

Yani gözden geçirmek için.

The big screen simply means the movies

Büyük ekran basitçe filmler anlamına gelir

and the small screen simply means the television.

ve küçük ekran sadece televizyon anlamına gelir.

I think you can understand

Sanırım

where these terms come from, right?

bu terimlerin nereden geldiğini anlayabilirsiniz, değil mi?

The movie theater has a very, very big screen,

Sinema salonunun çok ama çok büyük bir ekranı var

and your television, I guess is somewhat big,

ve televizyonunuz sanırım biraz büyük

but not nearly as big as the movie theater,

ama sinema salonu kadar büyük değil

but, hey, let's look at a comment from a previous video.

ama, hey, önceki videodan bir yoruma bakalım.

This comment is from Lolly Lolly, I think.

Bu yorum Lolly Lolly'den sanırım.

By the way, Oscar's just kind, gent--

Bu arada, Oscar nazik, nazik--

Nicely sleeping there.

Orada güzelce uyuyor.

Oh, now he just kind of looked at me.

Oh, şimdi bana öylece baktı.

I think he knows he's on camera.

Bence kamerada olduğunu biliyor.

Shh, don't say anything.

Şşt, hiçbir şey söyleme.

The comment from Lolly Lolly is this.

Lolly Lolly'nin yorumu bu.

Hello from France.

Fransadan merhaba. Çiftlikte

Do you think that some of your children

bazı çocuklarınızın sizin

will follow in your footsteps on the farm?

ayak izlerinizi takip edeceğini düşünüyor musunuz?

Thanks, Bob.

Teşekkürler Bob.

My reply is I'm really not sure.

Cevabım, gerçekten emin değilim.

We're taking a wait and see approach.

Bekle ve gör yaklaşımı uyguluyoruz.

We're not pressuring any of them.

Hiçbirine baskı yapmıyoruz.

Right now, it seems like they have a lot of other interests.

Şu anda, pek çok başka ilgi alanları var gibi görünüyor.

So that's a great question, Lolly Lolly.

Bu harika bir soru, Lolly Lolly.

Often, it's hard to know as a farm dad and farm mum,

Çoğu zaman, bir çiftlik babası ve çiftçi annesi olarak bilmek zordur,

it's hard to know if any of the kids

çocuklardan herhangi birinin

are interested in working on the farm.

çiftlikte çalışmakla ilgilenip ilgilenmediğini bilmek zordur.

Should we pet Oscar for a sec?

Bir saniyeliğine Oscar'ı sevelim mi?

Hi, puppy.

Merhaba köpek yavrusu.

And we don't want to pressure them.

Ve onlara baskı yapmak istemiyoruz.

We don't want to try.

Denemek istemiyoruz.

We don't want them to think that they have to do it.

Yapmak zorunda olduklarını düşünmelerini istemiyoruz.

We know they have lots of other interests.

Başka ilgi alanları olduğunu biliyoruz.

They like computers.

Bilgisayarları severler.

They like music.

Müziği severler.

They like sports.

Sporu severler.

There's all kinds of things that children

Çocukların doğal olarak ilgi duyduğu her türlü şey var

are naturally interested in

and we don't want to force them.

ve onları zorlamak istemiyoruz.

We don't want to say you have to take over the farm,

Çiftliği devralmanız gerektiğini söylemek istemiyoruz,

so we're taking a wait and see approach.

bu nedenle bekle ve gör yaklaşımı izliyoruz.

A wait and see approach is exactly what it sounds like.

Bekle ve gör yaklaşımı tam olarak göründüğü gibi.

You wait and you see what happens.

Beklersin ve ne olduğunu görürsün.

So they're still quite young.

Yani henüz oldukça gençtirler.

We'll see what happens in a few years.

Birkaç yıl sonra ne olacağını göreceğiz. Çiftliklerde büyüyen

What often happens with kids who grow up on farms is,

çocuklara sıklıkla olan şey,

later in life, when they're in their 20s or 30s,

hayatlarının ilerleyen dönemlerinde, 20'li veya 30'lu yaşlarına geldiklerinde, çiftlikte olmanın nasıl bir şey olduğuna dair

they start to have fond memories

güzel anılara sahip olmaya başlamalarıdır

of what it was like to be on the farm.

.

Anyways, I wanted to come out this way

Her neyse,

to show you that this tractor is totally fixed.

size bu traktörün tamamen sabit olduğunu göstermek için buradan çıkmak istedim.

There is now a brand new tire right there.

Şimdi orada yepyeni bir lastik var.

I am very, very happy.

Çok çok mutluyum.

And my big tractor is also fixed.

Ve büyük traktörüm de tamir edildi.

Now I say it's fixed, but really,

Şimdi düzeldi diyorum ama gerçekten daha

it just started working again.

yeni çalışmaya başladı.

There was a repair person who was going to come,

Tamirci gelecekti

but when I went down to get my tractor,

ama ben traktörümü almaya indiğimde diğer traktörümle

I was gonna pull this tractor up the hill

bu traktörü yokuş yukarı çekecektim

with my other tractor.

.

This one started fine and seems to be working.

Bu iyi başladı ve çalışıyor gibi görünüyor.

So what I'm going to do is I'm going to take

Bu yüzden yapacağım şey, buraya düzeltmesi için birini getirmeden

a wait and see approach before I get someone here to fix it.

önce bekle ve gör yaklaşımını kullanacağım .

I'm just going to use it for the next few days.

Sadece önümüzdeki birkaç gün kullanacağım.

I used it yesterday and everything seemed to be fine.

Dün kullandım ve her şey yolunda görünüyordu.

So I'm gonna take a wait and see approach.

Bu yüzden bekle ve gör yaklaşımını izleyeceğim.

I'm just gonna keep using it.

Sadece kullanmaya devam edeceğim.

I've checked all the fluids.

Tüm sıvıları kontrol ettim.

I've checked all the levels.

Tüm seviyeleri kontrol ettim.

I think it's okay

Bence sorun yok

and we'll just see if it stops working again.

ve tekrar çalışmayı durdurup durdurmadığına bakacağız.

Anyways, I'll see you in a couple of days

Her neyse, birkaç gün sonra

with another short English lesson, bye.

başka bir kısa İngilizce dersi ile görüşürüz, hoşçakalın.