Tricky English Question Structures: Tag Questions, “Do you mind?”, “Are you in?”...

Hi, everybody.

Selam millet.

Welcome to www.engvid.com.

www.engvid.com'a hoş geldiniz. Ben

I'm Adam.

Adamım.

In today's video, I have a very, very important lesson for you.

Bugünün videosunda size çok ama çok önemli bir dersim var.

And the reason I say that is because we're going to look at some questions that especially

Bunu söylememin nedeni, özellikle

for beginner and even intermediate students have a very difficult time trying to answer.

başlangıç ​​seviyesindeki ve hatta orta seviyedeki öğrencilerin cevaplamaya çalışırken çok zorlandıkları bazı sorulara bakacağız. Soruyu

And it's not because they don't understand the question.

anlamadıkları için değil .

The problem most of the time is they don't know how to structure the answer in relation

Çoğu zaman sorun, cevabı soruyla ilişkili olarak nasıl yapılandıracaklarını bilmemeleridir

to the question.

. İncelediğimiz soru türlerini size

You'll understand more when I show you the types of questions we're looking at.

gösterdiğimde daha fazlasını anlayacaksınız .

So basically, these - I call these "tricky questions".

Temel olarak, bunlar - ben bunlara "zor sorular" diyorum.

Now, for native speakers, they're not tricky; they're just natural questions.

Şimdi, ana dilini konuşanlar için aldatıcı değiller; onlar sadece doğal sorular.

For English learners, they can be very tricky.

İngilizce öğrenenler için çok zorlayıcı olabilirler.

So we're going to start with "tag questions".

Bu yüzden "etiket soruları" ile başlayacağız.

Now, "tag questions" are - the way they are built is you have basically an expression

Şimdi, "etiket soruları" - inşa edilme biçimleri, temelde bir ifadeniz

or a statement followed by a short question, a yes/no question.

veya bir ifadenizin ardından kısa bir soru, bir evet/hayır sorusu gelmesidir.

So, "You like pizza, don't you?"

Yani, "Pizza seversin, değil mi?"

"You don't like pizza, do you?"

"Pizza sevmiyorsun değil mi?"

Now, you'll notice that I have a positive verb and a negative verb, or I have a negative

Şimdi, bir pozitif fiilim ve bir negatif fiilim olduğunu veya bir negatif

verb and a positive verb.

fiilim ve pozitif bir fiilim olduğunu fark edeceksiniz.

So, that's how we structure it.

Yani, onu böyle yapılandırıyoruz.

So, I'm not going to focus too much about the tags now; I want to just show you how

Bu yüzden, şimdi etiketlere çok fazla odaklanmayacağım ; Size

to answer this question every time.

her seferinde bu soruyu nasıl cevaplayacağınızı göstermek istiyorum.

The key is to basically understand what are you being asked.

Anahtar, temelde size ne sorulduğunu anlamaktır.

So, if you look at both of these questions, try to make it a very simple, straightforward

Bu nedenle, bu soruların her ikisine de bakarsanız, onu çok basit, anlaşılır bir soru haline getirmeye çalışın

question, like.

.

If you understand the meaning.

Eğer anlamını anlarsan.

We're talking about liking pizza.

Pizzayı sevmekten bahsediyoruz.

So, the question actually is, "Do you like pizza?"

Yani asıl soru şu: "Pizza sever misin?"

Okay?

Tamam aşkım? Size sorulan

That's the actual question you're being asked.

asıl soru bu .

If I say it like this, this is the meaning.

Böyle dersem anlamı bu.

If I say it like this, this is still the meaning.

Böyle söylersem, anlamı yine budur.

So, it doesn't matter how the tag is structured, the meaning of the question does not change.

Yani etiketin nasıl yapılandırıldığı önemli değil, sorunun anlamı değişmiyor.

So, it's very important to understand what the meaning of the question is, not the structure

Bu nedenle, sorunun yapısını değil, sorunun anlamını anlamak çok önemlidir

of the question.

.

So, it doesn't matter what you want to say.

Yani ne söylemek istediğinin bir önemi yok.

However, you would answer this question, answer this question, these questions as well.

Ancak siz bu soruya cevap vereceksiniz, bu soruya cevap vereceksiniz, bu sorulara da cevap vereceksiniz.

So, I like pizza, for example.

Mesela pizzayı severim.

I love pizza, actually, but.

Aslında pizzayı severim ama.

"You like pizza, don't you?"

"Pizza seversin, değil mi?"

"Yes."

"Evet."

"You don't like pizza, do you?"

"Pizza sevmiyorsun değil mi?"

"Yes."

"Evet."

"Yes" doesn't mean I agree with a "don't like", it means yes, I do.

"Evet", "beğenmiyorum"a katıldığım anlamına gelmez, evet, katılıyorum anlamına gelir.

Now, if you're not entirely sure that the person will understand you, with the negative,

Şimdi, kişinin sizi olumsuzla anlayacağından tam olarak emin değilseniz,

just stress the positive verb.

olumlu fiili vurgulayın.

"You don't like pizza, do you?"

"Pizza sevmiyorsun değil mi?"

"Yes, I do."

"Evet ediyorum."

Now, let's pretend I don't like pizza.

Şimdi pizza sevmiyormuşum gibi davranalım.

"You like pizza, don't you?"

"Pizza seversin, değil mi?"

"No."

"HAYIR."

"You don't like pizza, do you?"

"Pizza sevmiyorsun değil mi?"

"No."

"HAYIR."

Right?

Sağ?

The answer doesn't change, depending on the question.

Soruya göre cevap değişmez.

The answer will always be the same, because this is the actual question that you're answering.

Cevap her zaman aynı olacak, çünkü cevapladığınız asıl soru bu.

Right?

Sağ?

So, don't be afraid to just simply answer yes or no, regardless of how the question

Bu nedenle, size ne sorulduğunu gerçekten anladığınız sürece, sorunun nasıl yapılandırıldığına bakılmaksızın, basitçe evet veya hayır diye cevap vermekten korkmayın

was structured, as long as you actually understand what you're being asked.

.

Right?

Sağ?

"It's not cold out today, is it?"

"Bugün hava soğuk değil, değil mi?"

"Yes, it is."

"Evet öyle."

-10.

-10.

"It's cold out today, isn't it?"

"Bugün hava soğuk, değil mi?"

"Yes, it is."

"Evet öyle."

Right?

Sağ?

-10 doesn't change.

-10 değişmez.

"Yes, it is cold" doesn't change.

"Evet, soğuk" değişmiyor.

I can change the question many times; the answer will always stay the same.

Soruyu defalarca değiştirebilirim; cevap hep aynı kalacak.

So, I had a lot...

Yani, çok şey yedim...

I have a lot of students, and you ask them, "You like pizza, don't you?"

Çok öğrencim var ve onlara "Pizza seversin, değil mi?"

"Yes, I don't."

"Evet, bilmiyorum."

Or "No, I do."

Veya "Hayır, biliyorum."

Like, they get a little bit confused because they're not sure, do they answer this verb

Mesela emin olamadıkları için biraz kafaları karışıyor , bu fiile mi cevap veriyorlar

or do they answer this verb?

yoksa bu fiile mi cevap veriyorlar?

Answer the meaning of the question, not the two verbs inside of it.

Sorunun anlamını cevaplayın, içindeki iki fiili değil.

So, that's tags.

Yani, bu etiketler.

I hope that's a little bit clear, because I know this is a very confusing question type.

Umarım biraz anlaşılır olmuştur, çünkü bunun çok kafa karıştırıcı bir soru türü olduğunu biliyorum.

Next, we have this one, "would you mind if" or "do you mind if".

Sonra, "eğer sakıncası var mı" veya "sakıncası var mı" buna sahibiz.

Now, you have to remember, this word "mind" is a verb; it's not a mind, it's not a noun.

Şimdi, hatırlamanız gerekiyor, bu "akıl" kelimesi bir fiildir; bu bir zihin değil, bir isim değil.

"To mind" means to be against.

"Aklına almak" karşı olmak demektir.

If you mind something, if you mind someone doing something, you're against them doing

Bir şeye aldırıyorsanız, birinin bir şey yapmasına aldırıyorsanız, o şeyi yapmasına karşısınız demektir

it.

.

Okay?

Tamam aşkım?

You don't want them to do it.

Bunu yapmalarını istemiyorsun.

So, "Would you mind if I smoked?"

Yani, "Sigara içmemin sakıncası var mı?"

"Yes" means don't smoke.

"Evet" sigara içmeyin demektir.

So, "yes" to this question means don't do whatever the person wants to do.

Yani, bu soruya "evet", kişinin yapmak istediği her şeyi yapma anlamına gelir.

"Would you mind if I smoked?"

"Sigara içmemin sakıncası var mı?"

"Yes" means go ahead.

"Evet", devam et demektir.

Okay?

Tamam aşkım?

So, "Do you mind if I smoke?"

Yani, "Sigara içmemin sakıncası var mı?"

"Yes" means don't smoke.

"Evet" sigara içmeyin demektir.

"Do you mind if I smoke?"

"Sigara içmemin mahsuru var mı?"

"No, go ahead, have a cigarette."

"Hayır, devam et, bir sigara iç."

Right?

Sağ?

Again, smoking or any other situation.

Yine sigara veya başka bir durum.

"Do you mind if I sit here?"

"Buraya oturmamın sakıncası var mı?"

"Go ahead."

"Devam etmek."

Or "No, do you mind if I sit here?"

Veya "Hayır, buraya oturmamın sakıncası var mı?"

"Yes, I'm saving it for my friend who's coming soon."

"Evet, yakında gelecek olan arkadaşım için saklıyorum."

Right?

Sağ?

So, you can always say why your answer is yes or no, but a lot of people say, "Do you

Yani, cevabınızın neden evet veya hayır olduğunu her zaman söyleyebilirsiniz, ancak birçok insan "Sigara

mind if I smoke?"

içmemin sakıncası var mı?"

"No."

"HAYIR."

"No, I don't mind" means go ahead and smoke, but it means...

"Hayır, umursamıyorum" devam et ve sigara iç anlamına gelir, ama bu şu anlama gelir...

But what you're actually thinking is no, don't smoke.

Ama aslında düşündüğün şey hayır, sigara içme.

Right?

Sağ?

So, you have to be very careful about that because native speakers will take your answer

Bu nedenle, bu konuda çok dikkatli olmalısınız çünkü anadili İngilizce olanlar, yanıtınızı

to mean the opposite of what you might think it is.

düşündüğünüzün tam tersi olarak algılayacaklardır.

Okay?

Tamam aşkım?

I hope that's a little bit clear as well.

Umarım bu da biraz açıktır.

Whenever you hear this question, think of the opposite of what you want to do or the

Bu soruyu her duyduğunuzda, yapmak istediğiniz şeyin veya

person to do and say that.

yapılacak kişinin tam tersini düşünün ve bunu söyleyin.

"Yes" means don't, "no" means do.

"Evet" yapma anlamına gelir, "hayır" yapma anlamına gelir.

Okay?

Tamam aşkım?

So, it's a little bit tricky.

Yani, biraz zor.

Now, I'm going to give you a few more questions that are a little bit more, I guess, street

Şimdi size birkaç soru daha vereceğim , sanırım biraz daha sokak

language, more slangy, therefore they're very tricky.

dili, daha argo, bu yüzden çok zorlar.

For non-native English speakers, they're very hard to understand, but I'll explain to you

Anadili İngilizce olmayanlar için anlamak çok zor ama

what they mean and how to answer them.

ne anlama geldiklerini ve onlara nasıl cevap vereceğinizi size açıklayacağım.

Okay, so now we're going to look at some questions that native speakers use all the time, and

Tamam, şimdi anadili İngilizce olanların her zaman kullandığı bazı sorulara bakacağız ve

we use it with each other, but sometimes we use it with non-native speakers because we're

bunu birbirimizle birlikte kullanıyoruz, ama bazen anadili olmayanlarla da kullanıyoruz çünkü

just in the moment, and the non-native speakers get a little bit confused because there's

tam da andayız ve ana dili İngilizce olmayan kişiler biraz kafası karışır çünkü

not enough information in the question, so you have to understand all the little pieces.

soruda yeterli bilgi yoktur, bu yüzden tüm küçük parçaları anlamanız gerekir.

Right?

Sağ?

So, for example, someone suggests a few of us are going to go to the bar for some drinks.

Örneğin, birisi birkaçımızın bir şeyler içmek için bara gitmesini öneriyor.

Are you in?

Var mısın?

And you're looking, and am I in the bar?

Ve bakıyorsun ve ben barda mıyım?

No, I'm here.

Hayır ben buradayım.

Am I in somewhere else?

Başka bir yerde miyim?

No.

Hayýr.

"In" means are you interested, okay?

"İçeride", ilgileniyorsun demektir, tamam mý?

That's very important to understand.

Bunu anlamak çok önemli .

This basically means interested, okay?

Bu temelde ilgilenmek anlamına gelir, tamam mı?

Or do you want to come?

Yoksa gelmek ister misin?

Do you want to join us, right?

Bize katılmak ister misin, değil mi?

That's what "in" in this particular sentence means.

Bu özel cümledeki "in" in anlamı budur.

Now, "into" basically means the same thing, except that you need more information.

Şimdi, "içine", daha fazla bilgiye ihtiyaç duymanız dışında temelde aynı anlama gelir.

Are you into having a few drinks?

Birkaç içki içer misin?

Are you into coming with us?

Bizimle gelmek ister misin?

Are you into coming to the bar with us?

Bizimle bara gelmek ister misin?

Etc.

Vb

"In" by itself, the information was given before.

"in" kendisi tarafından, daha önce bilgi verildi.

"Into", the information is given after, but they mean the same thing.

"İçine", bilgiden sonra verilir, ancak aynı şeyi ifade ederler.

So, we're going to go to the bar.

Yani, bara gideceğiz.

Are you in or out?

İçeride misin, dışarıda mısın?

Or we're going to - a few of us are going to buy a lottery ticket.

Ya da biz - birkaçımız bir piyango bileti alacağız.

He's going to put in $5, and we're going to share the winnings if we win.

5 dolar koyacak ve kazanırsak kazancımızı paylaşacağız.

Are you in or out?

İçeride misin, dışarıda mısın? Bu,

Means do you want to be involved or do you want to stay out of this particular adventure

dahil olmak mı yoksa bu özel maceranın

or project or whatever it is, right?

veya projenin dışında kalmak mı istediğiniz anlamına gelir, değil mi?

Do you want to join or do you not want to join?

Katılmak istiyor musunuz yoksa katılmak istemiyor musunuz?

Do you want to take part or do you not want to take part?

Katılmak istiyor musunuz yoksa katılmak istemiyor musunuz?

"Down with", now, "down with" is very slang.

"Kahrolsun", şimdi "kahrolsun" çok argo.

You're not going to write like this and you're not going to use it in formal situations,

Bu şekilde yazmayacaksın ve resmi durumlarda kullanmayacaksın,

but with friends, very commonly used.

ama arkadaşlarla çok yaygın olarak kullanılır.

Maybe a little less popular than it used to be, but people still use this.

Belki eskisinden biraz daha az popüler ama insanlar bunu hala kullanıyor.

"Down with" basically means the same as "in" or "into".

"Down with" temel olarak "in" veya "into" ile aynı anlama gelir.

Are you interested?

İlgilenir misiniz?

So, are you down with coming to the bar?

Bara gelmek istemiyor musun?

Are you down with putting in $5 to buy lottery tickets?

Piyango bileti almak için 5 dolar yatırmaya razı mısınız?

And the same thing, you need the information after.

Ve aynı şey, daha sonra bilgiye ihtiyacınız var. Bir

You can also say, we're going to do this, are you down with that?

de şunu yapacağız diyebilirsiniz, buna var mısınız?

And "that" would refer back to the information that came before, but same meaning.

Ve "o", daha önce gelen bilgilere atıfta bulunur, ancak aynı anlama gelir.

More common, are you down with doing something, right?

Daha yaygın olanı, bir şeyler yapmaya hazır mısın, değil mi?

Are you interested?

İlgilenir misiniz?

"Cool with", same idea, are you cool with that?

"Güzel", aynı fikir, bundan hoşlanır mısın?

Are you okay with that?

Bu durumdan memnun musun?

Do you agree?

Katılıyor musun?

Do you want to participate?

Katılmak ister misin?

Do you want to join?

Katılmak ister misin?

So, I'm going to take your homework and submit it, like I'm a bully, right?

Yani, ödevini alıp bir zorbaymışım gibi teslim edeceğim, değil mi?

You're a little person in the school.

Sen okulda küçük bir insansın.

I'm going to take your homework and give it to the teacher, are you cool with that?

Ödevini alıp öğretmene vereceğim, senin için sorun olur mu?

If you say no, I will beat you up.

Hayır dersen seni döverim.

If you say yes, I will say thank you and take your homework, right?

Evet dersen, teşekkür ederim ve ödevini alırım, değil mi?

Are you cool with that?

Bununla iyi misin?

Are you okay with that?

Bu durumdan memnun musun?

Are you comfortable with that?

Bununla rahat mısın?

Etc.

Vb.

Again, not the best situation to explain it, but it works, right?

Yine, bunu açıklamak için en iyi durum değil ama işe yarıyor, değil mi? İşte

That's how it happens.

böyle olur.

Now, keep in mind also that native speakers, as much as possible, will always take shortcuts.

Şimdi, anadili İngilizce olanların mümkün olduğunca her zaman kısayolları kullanacağını unutmayın.

We will always squeeze the information into as few words as we can, just because we can,

Bilgileri her zaman elimizden geldiğince az kelimeye sığdıracağız, sırf yapabildiğimiz için,

right?

değil mi?

So, instead of saying, "Are you in?"

Yani, "Geliyor musun?" demek yerine,

Sometimes people will ask you, "You in?

Bazen insanlar size "Geldiniz mi?

You in?"

Var mısınız?"

And if you don't understand that these are two separate words, shortening of a full question,

Ve bunların iki ayrı kelime olduğunu anlamazsanız, tam bir sorunun kısaltılması,

it can be very confusing, confusing, sorry.

çok kafa karıştırıcı olabilir, kafa karıştırıcı, üzgünüm.

So, sometimes you'll hear people say, "You in?

Yani, bazen insanların, "Katılıyor musun? Var mısın, yok musun? Var mısın, yok musun? Buna katılıyor musun?

You in or out?

You in or out?

You down with that?

You into coming with us?

Bizimle gelmek ister misin?

You cool with that?"

Bundan hoşlanır mısın?"

Yeah.

Evet.

So, the "you" becomes "ya", and the "are" completely taken out, and this is very natural

Böylece, "sen" "ya" olur ve "are" tamamen çıkarılır ve bu

English for native speakers.

anadili İngilizce olanlar için çok doğaldır.

So, if you want to understand what people around you are saying or what you hear in

Bu nedenle, çevrenizdeki insanların ne söylediğini veya filmlerde duyduklarınızı anlamak istiyorsanız

the movies, remember that native speakers will squeeze the language as much as possible.

, anadili İngilizce olanların dili mümkün olduğunca sıkacağını unutmayın.

And this happens in your language, too.

Ve bu sizin dilinizde de olur.

If I want to study your language, I will need to learn all the shortcuts, all the squeezed

Dilinizi çalışmak istersem, tüm kısayolları, tüm sıkıştırılmış

expressions as well.

ifadeleri de öğrenmem gerekecek. İngilizce konuşan arkadaşlar da edinmek istiyorsan

You're going to have to do that in English if you want to make English-speaking friends

bunu İngilizce yapmak zorunda kalacaksın

as well.

.

Right?

Sağ?

So, I hope these are a little bit helpful.

Yani, umarım bunlar biraz yardımcı olur.

There is a quiz at www.engvid.com if you want to practice your understanding of these questions,

Bu soruları,

especially the tags and the questions with mind.

özellikle etiketleri ve soruları akılla anlamak için pratik yapmak istiyorsanız www.engvid.com adresinde bir sınav var.

Make sure you take the quiz and understand all that.

Testi çözdüğünüzden ve tüm bunları anladığınızdan emin olun.

If you have any questions, there's also a comment section there.

Herhangi bir sorunuz varsa, orada bir yorum bölümü de var.

Please ask your questions, I'll be happy to help out.

Lütfen sorularınızı sorun, yardımcı olmaktan memnuniyet duyarım.

And that's it for the tricky questions.

Zor sorular için bu kadar.

Remember, not tricky for us, tricky for you now, and soon they'll be natural for you as

Unutma, bizim için değil, şimdi senin için zor ve yakında senin için de doğal olacaklar

well, I hope.

, umarım.

Okay?

Tamam aşkım?

If you like the video, give me a like, don't forget to subscribe to my channel, and come

Videoyu beğendiyseniz, bana bir like atın, kanalıma abone olmayı ve İngilizcenizi geliştirmenize yardımcı olacak

back for more useful tips and vocabulary and other tools to help you improve your English.

daha faydalı ipuçları, kelime dağarcığı ve diğer araçlar için geri gelmeyi unutmayın.

Okay?

Tamam aşkım?

See you next time.

Bir dahaki sefere görüşürüz.

Bye-bye.

Güle güle.