How to be a Fluent English Speaker: Don't Do These 7 Things

Vanessa: Hi, I'm Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com. You don't want to waste your time, right?

Vanessa: Merhaba, ben SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa. Vaktini boşa harcamak istemezsin, değil mi?

Let's talk about it. Today I have a special treat for you. I'm going to help you learn

Bunun hakkında konuşalım. Bugün size özel bir muamelem var.

seven things that you should avoid if you want to be a fluent English speaker. Don't

Akıcı bir İngilizce konuşmak istiyorsan kaçınman gereken yedi şeyi öğrenmene yardım edeceğim.

do these seven things if you want to be fluent. If you focus on these seven things, you're

Akıcı olmak istiyorsanız bu yedi şeyi yapmayın. Bu yedi şeye odaklanırsanız,

going to be wasting your time. It's not going to be efficient. Instead, you're just going

zamanınızı boşa harcamış olursunuz. Verimli olmayacak. Bunun yerine, sadece

to be wasting your time. So, to talk about these seven things, I thought, "Who can help

zamanınızı boşa harcamış olacaksınız. Bu yedi şey hakkında konuşmak için, "

me the most to talk about learning language?" Well, I have a special guest for you. Today,

Dil öğrenmek hakkında konuşmamda bana en çok kim yardımcı olabilir?" diye düşündüm. Pekala, senin için özel bir konuğum var. Bugün

I'm going to be talking with two brothers, Fran and Carlos, who run the YouTube channel

YouTube kanalı YouTalkTV'yi yöneten iki erkek kardeş Fran ve Carlos ile konuşacağım

YouTalkTV, and they have completely learned English starting at the age of 25. It's pretty

ve onlar 25 yaşından itibaren İngilizceyi tamamen öğrendiler.

incredible to completely learn a language as an adult. Most of us think if you're going

Bir dili yetişkin olarak tamamen öğrenmek oldukça inanılmaz . Çoğumuz

to be fluent, you should start as a kid, but that's not the reality for a lot of us.

akıcı konuşacaksan çocukken başlaman gerektiğini düşünür ama çoğumuz için gerçek bu değil.

For a lot of us, maybe for you too, you are starting now as an adult. You're kind of turning

Birçoğumuz için, belki sizin için de artık bir yetişkin olarak başlıyorsunuz. Bir nevi

a fresh page. "I don't want to learn like I did as a kid. Now, I have to start over."

yeni bir sayfa açıyorsun. " Çocukken yaptığım gibi öğrenmek istemiyorum. Şimdi baştan başlamalıyım."

Is it possible, can you really become fluent as an adult? Well, In today's lesson you're

Bu mümkün mü, bir yetişkin olarak gerçekten akıcı konuşabilir misin ? Pekala, bugünkü derste

going to learn seven things that didn't work for me in my second language, which is French,

ikinci dilim olan Fransızca'da benim işime yaramayan yedi şey

and seven things that didn't work for Fran and Carlos, so hopefully you can avoid those

ve Fran ve Carlos'ta işe yaramayan yedi şey öğreneceksiniz , yani umarım bunlardan kaçınabilirsiniz

things. Instead, you can focus your time wisely. You can hear their story. Be inspired to realize,

. Bunun yerine, zamanınızı akıllıca odaklayabilirsiniz. Hikayelerini duyabilirsiniz.

"I can do this as an adult. I can successfully learn to speak English." I hope you'll enjoy

"Bunu bir yetişkin olarak yapabilirim. İngilizce konuşmayı başarıyla öğrenebilirim." Umarım sohbetimizden keyif alırsınız

our conversation. Feel free to click CC to view the full subtitles

. Bugünün dersinin tüm altyazılarını görüntülemek için CC'ye tıklamaktan çekinmeyin

for today's lesson. That will help you to catch every word. They use a lot of great

. Bu, her kelimeyi yakalamanıza yardımcı olacaktır. Çok fazla harika

expressions. They talk about a lot of pronunciation and linking and some specific tips. So, I

ifade kullanıyorlar. Pek çok telaffuz ve bağlantıdan ve bazı özel ipuçlarından bahsediyorlar. Bu yüzden,

hope that the subtitles will help you as an English learner as well to catch everything

altyazıların İngilizce öğrenen biri olarak size de

that they say. All right. Thanks so much for joining me Fran and Carlos. Let's meet them.

onların söylediklerini anlamanıza yardımcı olacağını umuyorum. Elbette. Bana katıldığınız için çok teşekkürler Fran ve Carlos. Onlarla tanışalım.

Hi Fran and Carlos, thank you so much for joining me today to talk about this interesting,

Merhaba Fran ve Carlos, bugün nelerden kaçınılması gerektiğine dair bu ilginç ve önemli konu hakkında konuşmak için bana katıldığınız için çok teşekkür ederim,

important topic of what to avoid, don't do these things if you want to be fluent.

akıcı konuşmak istiyorsanız bunları yapmayın.

Vanessa: To get started, would you like to briefly introduce yourselves? I've mentioned

Vanessa: Başlamak için kısaca kendinizi tanıtmak ister misiniz?

you just a moment ago, but would you like to share with my audience something about

Biraz önce sizden bahsetmiştim ama izleyicilerimle kendiniz hakkında bir şeyler paylaşmak ister misiniz

yourself? YouTalkTV: Yes, Fran and Carlos Monaj, we're

? YouTalkTV: Evet, Fran ve Carlos Monaj, biz

brothers. So we're from Spain, from Spain and the thing is that we're running a YouTube

kardeşiz. İspanya'lıyız, İspanya'lıyız ve olay şu ki,

channel called YouTalkTV. Mm-hmm (affirmative).

YouTalkTV adında bir YouTube kanalı yürütüyoruz. Mm-hmm (olumlu).

The funny thing is we both learned at age 25 or later on in life and we were self-taught.

İşin garibi, ikimiz de 25 yaşında veya daha sonra hayatta öğrendik ve kendi kendimize öğrettik.

Now what we kind of selling is if we did it, then you can do it too. Just try to follow

Şimdi sattığımız şey, eğer biz yaptıysak, o zaman sen de yapabilirsin. Sadece bizi takip etmeye çalışın

us. If you like the way we talk, we can take you to our level or above, its pure logic,

. Konuşma şeklimizi beğenirseniz sizi bizim seviyemize veya daha yukarısına taşıyabiliriz, onun saf mantığı

and that is the only thing we do, yes. Vanessa: So you bring a completely different

ve yaptığımız tek şey bu, evet. Vanessa: Yani

perspective to the table for people who are learning, they can feel inspired by you, a

öğrenen insanlar için masaya tamamen farklı bir bakış açısı getiriyorsun , senden ilham alabiliyorlar, bir

role model and now you're teaching and when you teach something, you need to really know

rol model ve şimdi öğretiyorsun ve bir şey öğrettiğinde, onu gerçekten bilmen gerekiyor

it. So- YouTalkTV: Oh yeah, absolutely. You need to

. So- YouTalkTV: Oh evet, kesinlikle.

reflect on how you learned that, what difficulties you have... Yeah, big time. We've taught over

Bunu nasıl öğrendiğini, ne gibi zorluklar yaşadığını düşünmelisin... Evet, büyük zaman.

10,000 hours each. Oh, by the way Vanessa, we have a surprise

Her biri 10.000 saatin üzerinde ders verdik. Oh, bu arada Vanessa, izleyicilerine, abonelerine bir sürprizimiz var, bu da-

for your audience, for your subscribers, which is-

Yeah, well the thing is that they're going to have free access to our course on YouTalkTV

Evet, mesele şu ki YouTalkTV'deki

plus course where they can improve your English. Yeah. We're giving away a full year for free.

kursumuza artı İngilizcelerini geliştirebilecekleri kursa ücretsiz erişebilecekler. . Evet. Tam bir yılı ücretsiz veriyoruz.

And now it costs close to $300 a year. I'm saying close because I don't know the conversion.

Ve şimdi yılda 300 dolara yakın bir maliyeti var. Dönüşümü bilmediğim için kapat diyorum.

But anyways, we're going to give it away for free and the condition is going to be that

Ama her neyse, ücretsiz olarak dağıtacağız ve şart şu ki,

you guys need to be subscribed to Vanessa's channel, Speak English With Vanessa, and go

Vanessa'nın kanalı Speak English With Vanessa'ya abone olmanız ve

ahead and subscribe to our channel- YouTalkTV. Exactly. And so it's going to be a raffle

devam edin ve kanalımız YouTalkTV'ye abone olmanız gerekecek. Kesinlikle. Ve böylece bir çekiliş olacak

and among those subscribers that are in both channels, then you going to have a full year

ve her iki kanaldaki aboneler arasında bir tam yıl

free. Yeah, we'll take it okay.

ücretsiz olacak. Evet, tamam alacağız.

Vanessa: Thanks so much for offering that to my subscribers. Great.

Vanessa: Bunu abonelerime sunduğunuz için çok teşekkürler . Harika.

YouTalkTV: You're welcome. Thank you.

YouTalkTV: Rica ederim. Teşekkür ederim.

Vanessa: You've done a lot of things successfully with English and I imagine there were things

Vanessa: İngilizce ile pek çok şeyi başarılı bir şekilde yaptın ve muhtemelen denediğin şeyler olduğunu hayal ediyorum,

that you've tried that probably didn't work over time or maybe for your students, you

muhtemelen zamanla ya da öğrencileriniz için işe yaramadı,

see, oh no, they're focusing on this thing that isn't going to help them. So I thought

görüyorsunuz ya, hayır, buna odaklanıyorlar onlara yardım etmeyecek bir şey. Bu yüzden

we could talk about that together. Some things that you tried, but that just didn't work

bunu birlikte konuşabileceğimizi düşündüm. Denediğiniz ama işinize yaramayan bazı şeyler

for you because nobody wants to waste their time. You don't want to waste your time. Our

çünkü kimse zamanını boşa harcamak istemez . Zamanını boşa harcamak istemezsin.

students don't want to waste their time and we don't want to waste our time telling them-

Öğrencilerimiz zamanlarını boşa harcamak istemiyorlar ve biz de onlara bunu söyleyerek zamanımızı boşa harcamak istemiyoruz-

YouTalkTV: Absolutely. Vanessa: You should do this. I thought today

YouTalkTV: Kesinlikle. Vanessa: Bunu yapmalısın. Bugün

we could talk about seven things that our students should avoid doing, so that they

öğrencilerimizin

can really focus on what will work. So would you like to get started with the first point

gerçekten neyin işe yarayacağına odaklanabilmeleri için yapmaktan kaçınmaları gereken yedi şey hakkında konuşabileceğimizi düşündüm. İlk noktayla başlamak ister misiniz

and then we can kind of share our opinions from our-

ve sonra görüşlerimizi-

YouTalkTV: Absolutely. Yeah. Go ahead. Vanessa: Both of our experiences?

YouTalkTV'den paylaşabiliriz: Kesinlikle. Evet. Devam etmek. Vanessa: İkimizin de deneyimleri mi?

YouTalkTV: Yes. Vanessa: Cool. Well, my first tip for something

YouTalkTV: Evet. Vanessa: Güzel. Pekala, ikinci dil olarak başarıyla öğrendiğim bir dil olan Fransızca

that I did wrong when I was a beginner learning French, which is the language that I successfully

öğrenmeye yeni başladığımda yanlış yaptığım bir şey için ilk ipucum

learned as a second language and maybe you guys did this as well with English is, don't

ve belki sizler bunu İngilizce ile de yaptınız,

dive into material that's too difficult right away. If you just start watching, I don't

malzemeye dalmayın. hemen çok zor . İzlemeye başlarsan,

know, Avatar or Titanic, something that's so long and so complex, there's so much vocabulary

bilmiyorum, Avatar mı Titanic mi, çok uzun ve çok karmaşık bir şey, bilmediğin çok fazla kelime var

that you don't know. You can just easily feel overwhelmed and frustrated and kind of want

. Kolayca bunalmış ve hüsrana uğramış hissedebilir ve bir şekilde

to give up. I'm never going to do this. It's just too much. So starting small is going

pes etmek isteyebilirsiniz. Bunu asla yapmayacağım. Bu çok fazla. Bu yüzden küçükten başlamak

to be more helpful. You can feel that small win I did it, I watched this five minute video

daha faydalı olacaktır. O küçük kazancı hissedebilirsiniz ben yaptım, bu beş dakikalık videoyu izledim

and I understood it. I got some new vocabulary instead of a whole 45 minute TV episode or

ve anladım. 45 dakikalık bir TV bölümü ya da

two hour movie. That can be so overwhelming if it's too much for you. So don't do too

iki saatlik bir film yerine yeni kelimeler edindim. Senin için çok fazlaysa bu çok ezici olabilir. Bu yüzden çok

much too soon. Take it slowly. YouTalkTV: Yeah. Plus it can be really frustrating

yakında çok fazla şey yapmayın. Ağırdan al. YouTalkTV: Evet. Artı, gerçekten sinir bozucu olabilir

and maybe it's going to make you give up or something and that connects pretty well with

ve belki de pes etmenize neden olabilir ve bu,

one of our other mottos, which says which says keep it simple and that's an American

diğer sloganlarımızdan biriyle oldukça iyi bağlantı kurar, ki bu da " basit tut" der ve bu bir Amerikan

saying and we love it. Just keep it simple and this year in the Spanish approach of teaching

deyişidir ve biz onu seviyoruz. Sadece basit tutun ve bu yıl İngilizce öğretmeye yönelik İspanyolca yaklaşımında

English, they are always picking their more, the most difficult approach, the most grammar

, her zaman daha fazlasını, en zor yaklaşımını, en

complicated explanation. And we want to keep it simple. There is a lot of difficult approaches

karmaşık gramer açıklamasını seçiyorlar. Ve bunu basit tutmak istiyoruz. Dilbilgisi öğretiminde pek çok zor yaklaşım vardır

to teaching grammar. And of course what you're saying, don't go for movies, songs, because

. Ve tabii ki ne diyorsun, filmlere, şarkılara gitme, çünkü

they constantly putting those sentences together like, "Hey, do you mind if I sit down?" It

onlar sürekli o cümleleri bir araya getiriyorlar , "Hey, otursam sorun olur mu?"

is impossible for you to pick up. Don't do you mind if I sit down and they're not going

Almanız imkansız. Oturursam senin için sorun olmaz ve

to say that. So prior to that, you may want to make sure your students know some more

bunu söylemezler. Bundan önce, öğrencilerinizin bazı daha basit yapıları bildiğinden emin olmak

simple structures or just go through easier material.

veya sadece daha kolay materyallerden geçmek isteyebilirsiniz.

Vanessa: Yeah. When you finally, as English learners, when you finally watched a TV show

Vanessa: Evet. Sonunda, İngilizce öğrenenler olarak, nihayet bir TV şovunu

or a movie without subtitles, you'd probably been you starting smaller first and then working

veya filmi altyazısız izlediğinizde, muhtemelen önce küçükten başlayıp sonra

up to that or maybe watching the TV show with some titles in English first. You're slowly

buna kadar çalışıyor veya belki önce bazı başlıkları İngilizce olan TV şovunu izliyordunuz. Yavaş yavaş

working up to that and not just diving in and then thinking, oh my goodness, that feeling

buna doğru ilerliyorsunuz ve sadece içine dalıyor ve sonra, aman tanrım, o

of dread and fear though yeah if you start small then it's going to be a lot easier to

korku ve korku hissini düşünmüyorsunuz, ancak evet, eğer küçük başlarsanız, o zaman

approach and to get beyond that. YouTalkTV: Absolutely.

yaklaşmak ve bunun ötesine geçmek çok daha kolay olacak. YouTalkTV: Kesinlikle.

And especially talking about songs, songs I think they are more difficult than a real

Ve özellikle şarkılardan bahsetmek, şarkıların gerçek bir sohbetten daha zor olduğunu düşünüyorum

conversation. I think so. People are very frustrated. They get very frustrated with

. Bence de. İnsanlar çok sinirli. Şarkılara çok sinirleniyorlar

songs because they say, "Okay, what are they singing here? I don't understand. Oh my God,

çünkü "Tamam, burada ne söylüyorlar? Anlamıyorum. Aman Tanrım,

am I learning English but I don't understand that." Songs are very difficult.

İngilizce öğreniyorum ama bunu anlamıyorum" diyorlar. Şarkılar çok zor.

Vanessa: Yeah, songs are poetry. Poetry is tough. What about you guys? What is something

Vanessa: Evet, şarkılar şiirdir. Şiir zordur. Siz ne dersiniz?

that you think doesn't work for your English students, but you see them doing anyway and

İngilizce öğrencileriniz için işe yaramadığını düşündüğünüz , ancak yine de yaptıklarını gördüğünüz ve

you don't want them to waste their time? YouTalkTV: Well, one of the recurrent mistakes

zamanlarını boşa harcamalarını istemediğiniz bir şey nedir? YouTalkTV: Pekala,

that people tend to make here in Spain, at least it's to just to focus a lot on degrees

burada, İspanya'da insanların tekrar tekrar yapma eğiliminde olduğu hatalardan biri, en azından derecelere,

and certificates and all that. It's kind of the, it's on the rates now. Like everybody

sertifikalara ve tüm bunlara odaklanmak. Bu bir nevi , şimdi oranlarda. Sanki herkes

wants to have it, but that's not going to make you speak a better English. No. Most

buna sahip olmak istiyor ama bu senin daha iyi bir İngilizce konuşmanı sağlamayacak. Hayır. Büyük

likely you're going to get some idea but having a B1 B2 that's we call them here or even a

olasılıkla bir fikir edineceksin ama burada onlara biz dediğimiz B1 B2'ye sahip olmak veya hatta

C1 level is not going to make you speak good English. It takes a lot more than that but

C1 seviyesine sahip olmak seni iyi İngilizce konuşturmayacak. Bundan çok daha fazlası gerekiyor ama

people are really focusing on those degrees and I think that's totally wrong because they

insanlar gerçekten bu derecelere odaklanıyor ve bence bu tamamen yanlış çünkü

and don't get me wrong. It'd be great to have those degrees, but just as a result of you

beni yanlış anlamıyorlar. Bu derecelere sahip olmak harika olurdu , ama sadece

having a really good level of English. Vanessa: Why do you think some people are

gerçekten iyi bir İngilizce seviyesine sahip olmanın bir sonucu olarak. Vanessa: Neden bazı insanların

so focused on getting those certificates? Is that a hangover from our school years where

bu sertifikaları almaya bu kadar odaklandığını düşünüyorsun? Bu,

we need that grade to feel good or why are so many people focused on that.

iyi hissetmek için o nota ihtiyaç duyduğumuz okul yıllarımızdan kalma bir kalıntı mı yoksa neden bu kadar çok insan buna odaklanıyor?

YouTalkTV: It's also like Carlos said before, it's a kind of a requirement. It's required.

YouTalkTV: Aynı zamanda Carlos'un daha önce söylediği gibi, bu bir tür gereklilik. Gereklidir.

It's an institutional requirement. Most of the jobs, like if you want to be a civil servant.

Kurumsal bir gerekliliktir. Memur olmak istiyorsanız çoğu iş gibi.

Vanessa: Okay. YouTalkTV: In Spain, I don't know if you know

Vanessa: Peki. YouTalkTV: İspanya'da

what it is. If you want to work like in public- Vanessa: Like a government employee?

bunun ne olduğunu biliyor musunuz bilmiyorum. Kamuda çalışmak istersen- Vanessa: Devlet memuru gibi mi?

YouTalkTV: Exactly. And here's explains a lot of related to it, like if you want to

YouTalkTV: Kesinlikle. Ve burada bununla ilgili pek çok şey açıklanıyor, örneğin,

be a teacher, you need to do kind of those, that kind of stuff and there's a lot of money

öğretmen olmak istiyorsanız, bunun gibi şeyleri yapmanız gerekiyor, bu tür şeyler ve işin içinde çok para var

involved. There's a lot of money involved because you pay taxes and you do pay training

. Çok fazla para var çünkü vergi ödüyorsunuz ve

for those courses. It's a whole marketing behind that, marketing strategy-

bu kurslar için eğitim ödüyorsunuz. Bunun arkasında koca bir pazarlama var , pazarlama stratejisi-

Vanessa: Sure. YouTalkTV: I don't think that it's useful.

Vanessa: Tabii. YouTalkTV: Yararlı olduğunu düşünmüyorum.

It's not good for our learners. Absolutely. So we're kind of fighting against that.

Öğrencilerimiz için iyi değil. Kesinlikle. Yani bir nevi buna karşı savaşıyoruz.

Vanessa: I feel like that leads into one of the other things that I recommend avoiding

Vanessa: Bence bu,

when you're wanting to be a fluent speaker and that's just don't wait to start speaking.

akıcı bir konuşmacı olmak istediğinizde kaçınmanızı tavsiye ettiğim diğer şeylerden birine yol açıyor ve bu da konuşmaya başlamak için beklemeyin.

If you feel like, for example, if you feel like you have to pass an exam for your future

Örneğin, gelecekteki iş görüşmeniz için bir sınavı geçmeniz gerektiğini düşünüyorsanız

interview, for a future job well, don't wait to do other real fluency activities before

, bundan önce başka gerçek akıcılık etkinlikleri yapmak için beklemeyin

that. So if you wait to start speaking, it's just going to be more stressful. It's going

. Yani konuşmaya başlamak için beklersen, daha stresli olacak.

to be such a new thing that it's a little bit weird. I don't know if you had this sensation

O kadar yeni bir şey olacak ki biraz garip. Başka bir dili ilk öğrendiğinde bu duyguya kapıldın mı bilmiyorum

when you were first learning another language, but when I first heard my voice speaking in

ama Fransızca konuşurken sesimi ilk duyduğumda

French or I lived in South Korea for a couple of years, when I first heard my voice saying

ya da Korece kelimeler söylerken sesimi ilk duyduğumda birkaç yıl Güney Kore'de yaşadım.

some Korean words, it felt so weird but after a while it was completely normal.

, çok garip hissettirdi ama bir süre sonra tamamen normaldi.

YouTalkTV: Used to it, right? Yeah.

YouTalkTV: Alışkın, değil mi? Evet.

Vanessa: Getting used to it and hearing okay, this is my voice. I'm saying these words that

Vanessa: Alışıyorum ve iyi duyuyorum, bu benim sesim.

have some meaning now, but it's completely different. As you get used to that, it feels

Şimdi bir anlamı olan bu kelimeleri söylüyorum ama tamamen farklı. Buna alıştıkça

more comfortable so don't wait to just jump into it and try to talk about what's around

daha rahat geliyor, bu yüzden hemen içine atlamak ve etrafınızdakiler hakkında konuşmaya

you and drinking some water. There's a picture of an elephant on this glass-

ve biraz su içmeye çalışmayın. Bu camın üzerinde bir fil resmi var-

YouTalkTV: Yeah plus- Vanessa: It looks like it needs to be washed-

YouTalkTV: Evet artı- Vanessa: Görünüşe göre yıkanması gerekiyor-

YouTalkTV: Plus- Vanessa: You talking about it.

YouTalkTV: Artı- Vanessa: Bundan bahsediyorsun.

YouTalkTV: The sooner you start talking, this means you going to start making mistakes?

YouTalkTV: Ne kadar çabuk konuşmaya başlarsan, bu hata yapmaya başlayacağın anlamına mı geliyor?

And the more mistakes you make the quicker you're going to learn.

Ve ne kadar çok hata yaparsanız o kadar çabuk öğrenirsiniz.

Making mistakes here in our culture is kind of overrated.

Bizim kültürümüzde hata yapmak biraz abartılıyor.

Yeah. It is our case. Oh my God, I'm making a mistakes.

Evet. Bu bizim durumumuz. Aman Tanrım, bir hata yapıyorum.

So you going to be penalized while in the Anglo-Saxon culture. It's like, I remember

Yani Anglo-Sakson kültüründeyken cezalandırılacaksın. Sanki

playing volleyball and I was really bad. And at the end of the game everybody say hey,

voleybol oynadığımı hatırlıyorum ve gerçekten kötüydüm. Ve oyunun sonunda herkes merhaba,

good man. Good, good game. Good game? Vanessa: Sound positive?

aferin diyor. İyi, iyi oyun. İyi oyun? Vanessa: Kulağa olumlu geliyor mu?

YouTalkTV: No. Yeah. Okay, thank you but it's kind of a cultural

YouTalkTV: Hayır. Evet. Tamam, teşekkür ederim ama

thing of making mistake is over penalized and I think that's something that's going

hata yapmanın aşırı cezalandırıldığı kültürel bir şey ve bence bu

to hamper your learning process. Especially talking about English, about to

senin öğrenme sürecini engelleyecek bir şey. Özellikle İngilizce hakkında konuşmak,

learning English and that if you practice and you talk, so then you're going to see

İngilizce öğrenmek hakkında ve eğer pratik yaparsan ve konuşursan, o zaman

that it's useful. So I think that- The purpose-

bunun faydalı olduğunu göreceksin. Bence - Amaç -

because the way you study English is bad. You study the theory, you study the grammar

çünkü İngilizce çalışma şeklin kötü. Teoriye çalışırsın, gramer

rules, you study the vocabulary but you don't feel that you're going to use it. You don't

kurallarına çalışırsın, kelime dağarcığına çalışırsın ama onu kullanacağını düşünmezsin.

feel that's something useful. Vanessa: So in your opinion, do you think

Bunun yararlı bir şey olduğunu düşünmüyorsun. Vanessa: Peki sence, İngilizce'deki

that there is a magic solution to learning all of these complex or maybe simple things

tüm bu karmaşık ve belki de basit şeyleri öğrenmenin sihirli bir çözümü var mı

in English? YouTalkTV: Wooh. Magic solutions? Yeah. That's

? YouTalkTV: Ahh. Sihirli çözümler? Evet. Bu

a great topic. The thing is that as something we wanted to talk about is that about the

harika bir konu. Mesele şu ki, hakkında konuşmak istediğimiz şey,

magical solutions about the miracles. A lot of companies are selling about English, right?

mucizelerle ilgili sihirli çözümler hakkında. Pek çok şirket İngilizce hakkında satış yapıyor, değil mi?

So yeah, people realizing that well, they can't learn English, they can't learn English

Yani evet, insanlar bunu çok iyi anlıyorlar, İngilizce öğrenemezler, İngilizceyi

with just a 1000 words, just without effort, having a good time, while they’re sleeping,

sadece 1000 kelimeyle, sadece çaba harcamadan, uyurken iyi vakit geçirerek öğrenemezler

and that's impossible. Of course there are ways to make it simple, make it more simple

ve bu imkansızdır. Basitleştirmenin, daha basitleştirmenin

and to make it easier. But yeah, it's not easy. If people were receiving so easy, everybody

ve daha kolay hale getirmenin elbette yolları var. Ama evet, kolay değil. İnsanlar bu kadar kolay alıyor olsaydı, herkes

would speak English. It's not easy. You need to make a big effort and you need time. You

İngilizce konuşurdu. Kolay değil. Büyük bir çaba sarf etmeniz ve zamana ihtiyacınız var.

need to spend time and you should make a big effort. It's like for example, when you're

Zaman ayırmanız ve büyük çaba sarf etmeniz gerekiyor . Örneğin,

training for a marathon, it's something very hard and have people say, "Hey, how can you

bir maraton için antrenman yaparken, bu çok zor bir şeydir ve insanların "Hey,

do that? Are you going to run 30 kilometers alone with this cold in an hour? How can you

bunu nasıl yaparsın? 30 kilometreyi bu soğukta bir saatte tek başına mı koşacaksın? Nasıl yaparsın?"

do that?" Well, but you have a goal, your motivator.

yap bunu?" Ama senin bir hedefin var, motive edenin.

Vanessa: Yeah. So having that motivation? YouTalkTV: It's difficult and you need a big

Vanessa: Evet. Peki bu motivasyona sahip olmak? YouTalkTV: Bu zor ve büyük bir çabaya ihtiyacınız var

effort. If it were easy, nobody would be watching this video here.

. Kolay olsaydı kimse bu videoyu burada izlemiyor olurdu.

Absolutely. We wouldn't be here

Kesinlikle. Burada olmazdık

And it's a long process and it's an ongoing process and there's a, there's some method,

Ve bu uzun bir süreç ve devam eden bir süreç ve bir, bir yöntem var,

there's a couple of three companies here in Spain they're competing and one of them is

burada İspanya'da rekabet halinde olan birkaç üç şirket var ve onlardan biri '

saying, 'Oh, learn English. Learn very good English in only 15 minutes a day."

Oh, İngilizce öğren' diyor. Günde sadece 15 dakikada çok iyi İngilizce öğrenin."

Yeah. That’s crazy. There's another one says Learn English only

Evet. Bu çılgınca. Günde sadece 10 dakikada İngilizce öğrenin diyen bir tane daha var

in 10 minutes a day, but there's another one that says learn English in only five minutes.

ama sadece beş dakikada İngilizce öğrenin diyen bir tane daha var.

Five minutes. They're huge companies with millions of dollars

Beş dakika. Çok büyükler arkalarında milyonlarca dolar olan şirketler

behind and trying to sell something that it's- They don't tell you if you're going to a couple

ve bir şey satmaya çalışıyorlar ki bu- Birkaç bin yıl sonrasına gidip gitmeyeceğinizi size söylemiyorlar.

of thousands of years so. It does. I think the underlying things that he's going to take

you 80 years, a hundred years, the approach of the, they're focusing on, on showing or

, yüz yıl, yaklaşımı,

presenting English as something that is not fun or you just get rid of.

İngilizceyi eğlenceli olmayan bir şey olarak göstermeye veya sunmaya odaklanıyorlar ya da sadece kurtuluyorsunuz.

Vanessa: That's kind of like a click bait title almost.

Vanessa: Bu neredeyse bir tıklama yemi başlığı gibi.

YouTalkTV: Oh yeah. Absolutely. Vanessa: Just 10 minutes a day, but it's not

YouTalkTV: Oh evet . Kesinlikle. Vanessa: Günde sadece 10 dakika, ama gerçek bu değil.

the reality. Like you said you are not telling you the fine print.

Söylediğin gibi, sana ince yazıları söylemiyorsun.

YouTalkTV: For example, in my case, well I learned English in a year well, I had a base,

YouTalkTV: Örneğin, benim durumumda, ben bir yılda İngilizce öğrendim, iyi bir zaman geçirdim.

but I learned in a year spending 10 hours a day or 12 hours day, I think to me just

ama günde 10 saat veya günde 12 saat harcayarak bir yılda öğrendim, bence sadece

a year- Vanessa: You were focused.

bir yıl- Vanessa: Odaklanmışsın.

YouTalkTV: I devoted all my time. But the funny thing I was going to say, the

YouTalkTV: Tüm zamanımı buna adadım. Ama söyleyeceğim komik şey,

funny thing is that you've never been abroad. No never. Just you're on your own and never

senin hiç yurt dışına çıkmamış olman. Hayır asla. Sadece kendi başınasın ve hiç

been abroad. So you, it's possible. Just, everything's possible. No.

yurt dışına çıkmadın. Yani sen, bu mümkün. Sadece, her şey mümkün. Hayır.

Vanessa: Something I noticed when I first watched your videos was how great, this is

Vanessa: Videolarını ilk izlediğimde fark ettiğim bir şey, ne kadar harika olduğuydu

such a specific thing, but how great you're both for both of you, you're /R/ sound is.

, bu çok özel bir şey ama ikiniz için de ne kadar harikasınız , /R/ sesiniz.

YouTalkTV: Oh yeah. Vanessa: It's tricky for everyone from every

YouTalkTV: Ah evet. Vanessa: Her dil geçmişinden gelen herkes için zor

language background, but I can tell that, that's something that you probably really

, ama bunun muhtemelen gerçekten odaklandığınız bir şey olduğunu söyleyebilirim

focused on. YouTalkTV: Oh yeah.

. YouTalkTV: Ah evet.

Vanessa: And it really sets you apart from other people who are learning language because

Vanessa: Ve bu seni dil öğrenen diğer insanlardan gerçekten ayırıyor çünkü buna

you focused on that and that 10 hours a day that you spent-

odaklandın ve günde 10 saat harcadın-

YouTalkTV: Yeah. Because what been.

YouTalkTV: Evet. Çünkü ne oldu.

Vanessa: Was worth it. YouTalkTV: Yeah. It was worth it. I remember

Vanessa: Buna değdi. YouTalkTV: Evet. Buna değerdi.

very well even I remember even I used to record myself. Used to when I started, I used to-

Çok iyi hatırlıyorum hatta kendimi bile kaydederdim. Başladığımda eskiden, ben-

Vanessa: Great Idea. YouTalkTV: Record myself and compare, okay

Vanessa: Harika fikir. YouTalkTV: Kendimi kaydedin ve karşılaştırın, tamam

they are native speakers, said that is way or so car. And I listened to myself with this

anadili İngilizce olan kişiler, öyle ya da böyle araba dediler. Ve kendimi dinledim, bu

is a car, no. I cannot repeat. So I used to record myself so-

bir araba, hayır. tekrar edemem Bu yüzden kendimi şöyle kaydederdim-

And because our specialty now is to teach Hispanic speakers how to learn English and

Ve artık uzmanlığımız Hispanik konuşmacılara İngilizce öğrenmeyi öğretmek olduğu için ve

we have even classified out the letters and key and semi-key letters on, for example,

hatta harfleri, anahtar ve yarı anahtar harfleri sınıflandırdık, örneğin,

we have the R being the number one key letter to make you sound a native speaker.

bir numara R'ye sahibiz anadili gibi konuşmanızı sağlayacak anahtar harf.

Vanessa: It helps a lot. YouTalkTV: Oh yeah. A lot

Vanessa: Çok yardımcı oluyor. YouTalkTV: Ah evet.

Absolutely. It is very common. The R is pretty much in every other word, but it's so character

Kesinlikle çok. Bu çok yaygın. R hemen hemen her kelimede bulunur, ancak karakter

characteristic. And then in Spanish we, we make it sound kind of similar. It's like “rrrrr”

özelliğidir. Ve sonra İspanyolca'da biz, bunu kulağa biraz benzer hale getiriyoruz. Sanki “rrrrr” gibi,

you just put it, put it back. “Rrrrr” So it's really simple. Just change it. And

sadece koy, geri koy. “Rrrrr” Yani gerçekten çok basit. Sadece değiştir. Ve

there's the R and we have the L, which is a really defining sound in English like a

R var ve bizde L var, ki bu İngilizce'de

pencil and table family, a little. And then the short, I just not to make it, not to say

biraz kalem ve masa ailesi gibi gerçekten tanımlayıcı bir ses. Ve sonra kısaca, başaramam, hoşuma gittiğini söylemem

I like it, but I like it. To make it sound more like an A. and then when we have the

ama hoşuma gider. Daha çok bir A gibi ses çıkarması için ve sonra SH'ye sahip olduğumuzda

S H like “shhh” Like she. And then we have the J like jacket, like the G sounds,

"şşşt" gibi Onun gibi. Ve sonra J benzeri ceketimiz var, G sesleri gibi,

those are five key letters. It took us a long time to learn and we've been focused that

bunlar beş anahtar harf. Öğrenmemiz uzun zaman aldı ve

in past we used to focus on them for weeks and weeks and so, but we found out that just

geçmişte bunlara haftalarca ve haftalarca odaklandığımıza odaklandık, ancak sadece

by changing those five key letters it pulls sounds going to make you sound good but understand

bu beş ana harfi değiştirerek, sesinizi çıkaracak sesleri çektiğini öğrendik. iyi ama

way better. Vanessa: Yeah.

çok daha iyi anla. Vanessa: Evet.

YouTalkTV: Thank you for picking up on that. Vanessa: Well I like to share another tip,

YouTalkTV: Bunu aldığınız için teşekkür ederiz. Vanessa: Pekala, başka bir ipucu paylaşmak istiyorum,

which is if you want to be a fluent English speaker, do not make excuses. I feel like

o da akıcı bir şekilde İngilizce konuşan biri olmak istiyorsanız , bahaneler üretmeyin.

from everyone, everyone has experienced making excuses or procrastinating, all of these types

Herkesten hissediyorum, herkes mazeret bulmayı veya ertelemeyi, tüm bu tür

of things and I think the best thing we can do is to reword it in your mind. If you say,

şeyleri deneyimledi ve yapabileceğimiz en iyi şeyin zihninizde yeniden ifade etmek olduğunu düşünüyorum.

I don't have time, I'm too busy, which is a common excuse or it's too hard. If you reword

Vaktim yok, çok meşgulüm derseniz bu yaygın bir bahane ya da çok zor. Bunu yeniden yazarsanız

that and say this is not my priority. Learning English is not my priority. Every time you

ve bunun benim önceliğim olmadığını söylerseniz. İngilizce öğrenmek önceliğim değil. Ne zaman

make an excuse, you're saying that activity is not my priority.

bir bahane uydursan, aktivitenin önceliğim olmadığını söylüyorsun.

If you have a boyfriend or girlfriend and they keep asking you to go on a date and you

Bir erkek arkadaşın ya da kız arkadaşın varsa ve senden sürekli çıkmanı istiyorlarsa ve sen de "

say, I'm too busy, I can't do it. Well it's not a surprise that person's not your priority.

Çok meşgulüm, yapamam" diyorsan. O kişinin önceliğiniz olmaması sürpriz değil.

So if you treat English like a relationship, you have to spend time together. You can't

Dolayısıyla, İngilizceyi bir ilişki gibi ele alıyorsanız, birlikte zaman geçirmelisiniz.

keep making excuses. You can't make excuses and say, I still want it. That doesn't go

Bahane üretmeye devam edemezsin. Bahaneler üretemezsin ve yine de istiyorum diyemezsiniz. Bu

together. If you really want something, you're not going to make excuses that you have to

birlikte gitmez. Bir şeyi gerçekten istiyorsanız,

be positive and actually follow through with those things.

olumlu olmanız ve gerçekten bu şeyleri takip etmeniz gerektiğine dair mazeretler üretmeyeceksiniz.

YouTalkTV: Yeah, you need to be productive and it is not only starting from a book or

YouTalkTV: Evet, üretken olmanız gerekiyor ve bu sadece bir kitaptan başlamak veya

doing exercises. You can always try to watch movies in English or you like to read about

egzersiz yapmak değil. Her zaman İngilizce film izlemeyi deneyebilirsin ya da en

by your favorite singer or rock star player, whatever. You can look it up on Wikipedia

sevdiğin şarkıcı ya da rock yıldızı hakkında okumayı sevdiğin her neyse. Vikipedi'ye bakabilirsin

or you can read a book you like book that is like for example in Spanish you have very

ya da sevdiğin bir kitabı İspanyolca gibi okuyabilirsin,

good authors that they write in Spanish or you can always try to find it and translate

İspanyolca yazan çok iyi yazarların var ya da her zaman onu bulup İngilizce'ye çevirmeye çalışabilirsin

it into English. Vanessa: Sure.

. Vanessa: Elbette.

YouTalkTV: There's no excuses. There's today nowadays it's... you have all kinds-

YouTalkTV: Bahane yok. Bugünlerde bugün var ... her türlüsüne sahipsiniz-

It used to be more difficult. I don't know 20 years ago. 20 years ago it was more difficult

Eskiden daha zordu. 20 yıl öncesini bilmiyorum. 20 yıl önce bulmak daha zordu

to find, I have a lot of to find movies in English, to find books in English, but now

, İngilizce film bulmak , İngilizce kitap bulmak için çok şeyim var ama şimdi

you haven't tried it. You have the TV, you have books, you have everything here.

denemediniz. Televizyonunuz var, kitaplarınız var, burada her şeyiniz var.

Vanessa: So a lot of resources. YouTalkTV: Yeah, YouTube first you have YouTube

Vanessa: Yani çok fazla kaynak var. YouTalkTV: Evet, önce YouTube YouTube'a sahipsiniz

and I think one of the biggest problems about excuses is that people really believe those

ve bence mazeretlerle ilgili en büyük sorunlardan biri insanların bu mazeretlere gerçekten inanması

excuses, they really think that they're not going to learn, because every time someone

, gerçekten öğrenemeyeceklerini düşünmeleri, çünkü ne zaman biri

comes to us and they want to learn English, they always say the same. They say, I can't,

bize gelse ve öğrenmek istiyorsa İngilizce öğren, hep aynı şeyi söylüyorlar. Yapamam,

I'm too old. I'm not cut out for languages. Yes.

çok yaşlıyım derler. Ben dillere uygun değilim. Evet.

They even think it's a country thing. It's a cultural thing. People from Spain can learn

Hatta bunun bir ülke meselesi olduğunu düşünüyorlar. Bu kültürel bir şey. İspanya'dan insanlar

languages. We can't correct our accent. We're not cut out for that, or they're just putting

dil öğrenebilirler. Aksanımızı düzeltemiyoruz. Bunun için biçilmiş kaftan değiliz, ya da sadece

themselves just making excuses for themselves. Yeah. Absolutely.

kendileri için mazeretler uyduruyorlar. Evet. Kesinlikle.

People really believe that. Vanessa: Yeah. That negative self talk. Really.

İnsanlar buna gerçekten inanıyor. Vanessa: Evet. Bu olumsuz kendi kendine konuşma. Gerçekten mi.

Yeah, you begin to believe it. So do you have any other tips for something that students

Evet, buna inanmaya başlıyorsun. Öğrencilerin İngilizce öğrenirken

should avoid so they don't waste their time while they're learning English?

zamanlarını boşa harcamamaları için kaçınmaları gereken başka ipuçlarınız var mı ?

YouTalkTV: Yeah, the thing is that, well people always think that living abroad is going to

YouTalkTV: Evet, mesele şu ki, insanlar her zaman yurtdışında yaşamanın

be something like magic and they going to learn English without an effort. Of course

sihir gibi olacağını ve çaba harcamadan İngilizce öğreneceklerini düşünürler. Tabii ki

it helps. It helps a lot because if you're in the perfect environment, but the thing

yardımcı olur. Çok yardımcı olur, çünkü mükemmel bir ortamdaysanız, ama olay

is that as we told you part of that learning, unless he takes a big effort and the people

şu ki, size söylediğimiz gibi, büyük bir çaba sarf etmedikçe ve insanlar

think that just living abroad is going to be just to get your English, you're going

yurtdışında yaşamanın sadece sizi elde etmek için olacağını düşünmedikçe, bu öğrenmenin bir parçası. İngilizce,

to get without an effort and that's unreal. That's not real. You have to make an effort.

çaba harcamadan elde edeceksin ve bu gerçek değil. Bu gerçek değil. Çaba göstermelisin.

You have to study and especially if you want to work on pronunciation because you just

Çalışmak zorundasınız ve özellikle telaffuz üzerinde çalışmak istiyorsanız, çünkü

want to do, just sit there following people who live here in your country I was here in

sadece orada oturup ülkenizde yaşayan insanları takip etmek istiyorsunuz, ben

Spain, they've been here for, I don't know, 10 year, 15 years.

İspanya'da buradaydım, onlar ne zamandır buradalar, bilmiyorum. 10 yıl, 15 yıl.

They are still making the same mistake. They have an accent.

Hala aynı hatayı yapıyorlar. Aksanları var.

Vanessa: That's kind of what people are making as an excuse sometimes that, well I don't

Vanessa: Bu, insanların bazen bir mazeret olarak uydurdukları türden bir şey, yani

live in the U S so I'm not going to speak English fluently or maybe someday when I live

ABD'de yaşamıyorum bu yüzden akıcı bir şekilde İngilizce konuşamayacağım veya belki bir gün

in the US I'll speak English fluently. But like you said, like for you Carlos, you've

ABD'de yaşadığımda akıcı bir şekilde İngilizce konuşacağım. Ama dediğin gibi, senin gibi Carlos,

never lived in an English speaking country, but it's still possible-

İngilizce konuşulan bir ülkede hiç yaşamadın, ama yine de mümkün-

YouTalkTV: Oh yeah very possible. Vanessa: To have your English and I have a

YouTalkTV: Oh evet, çok mümkün. Vanessa: İngilizce bilmek için ve

video on my channel that says it's about how to start learning English at home while you're

kanalımda, yurtdışında yaşamıyorken evde İngilizce öğrenmeye nasıl başlayacağınızla ilgili bir videom var

not living abroad because there's so many people, like you said, who live abroad, live

çünkü sizin de dediğiniz gibi yurtdışında yaşayan, İngilizce yaşayan çok fazla insan var.

in an English speaking country for 5, 10 even 20 years and they still aren't satisfied with

5, 10 hatta 20 yıldır ülke konuşuyorlar ve hala seviyelerinden memnun değiller

their levels. So if those people aren't satisfied, don't wait until you get there. Just start

. Yani bu insanlar memnun değilse, oraya varana kadar beklemeyin.

now. There's so many ways that you can improve your speaking while you're still in your home

Şimdi başla. Hâlâ kendi ülkenizdeyken konuşmanızı geliştirmenin pek çok yolu var

country. It's not impossible. Don't make excuses. YouTalkTV: I've told you a lot of our students

. İmkansız değil. bahaneler üretmeyin YouTalkTV: Size birçok öğrencimizin

are from the US. We have a lot of students from the US they've been, they've been living

ABD'den olduğunu söyledim. ABD'den birçok öğrencimiz var ,

there for many years and they found... They came across our channel and they said, "Oh

uzun yıllardır orada yaşıyorlar ve buldular... Kanalımıza rastladılar ve "Ah

man, I've, I hadn't ever been taught these things. I'm making progress. I'm a cashier

dostum, ben, ben yapmamıştım" dediler. hiç böyle şeyler öğretilmedi. İlerliyorum. Kasiyerim

and now I'm using your tips and now I'm... The customers are telling me that I'm improving."

ve şimdi senin bahşişlerini kullanıyorum ve şimdi ben... Müşteriler bana gelişme gösterdiğimi söylüyor."

And so the power of the equation is practicing on what power of the equation is having a

Ve böylece denklemin gücü, denklemin hangi gücünün

good method, like Vanessa's method, so yeah. Vanessa: You still have to put effort and

Vanessa'nın yöntemi gibi iyi bir yönteme sahip olduğunun alıştırmasıdır, yani evet. Vanessa: Hala çaba sarf etmeli ve

to make it work. YouTalkTV: And that leads us to an important

çalışmasını sağlamalısınız. YouTalkTV: Bu da bizi burada önemli bir

point here. And it'd be, don't underrate the power of pronunciation and fluency in English.

noktaya getiriyor. Ve İngilizce'deki telaffuzun ve akıcılığın gücünü hafife almayın.

And why is that? Because focusing on your pronunciation, linking words, intonation,

Ve neden böyle? Telaffuzunuza, kelimeleri birbirine bağlamanıza, tonlamanıza odaklandığınızdan,

you name it on the way you sound, it has a double impact. The first one is you going

onu seslendirme şeklinize göre adlandırırsınız, bunun çifte etkisi vardır. Birincisi,

to sound way better. Maybe your grammar is not really good. Maybe you don't have any

sesin çok daha iyi çıkacak. Belki gramerin gerçekten iyi değildir. Belki

degrees. Will you go to the US and you say, "Hey, what do you want me to do? Do you want

diploman yoktur. ABD'ye gidip "Hey, ne yapmamı istiyorsun?

me to go? Do you want me to stay? Do you want me to give you a hand?"

Gitmemi mi istiyorsun? Kalmamı mı istiyorsun? Sana yardım etmemi ister misin ?"

They'll listen to you say that and they're going to open doors. But guess you sound good.

Bunu söylemeni dinleyecekler ve kapıları açacaklar. Ama sanırım sesin iyi.

So the first thing by correcting your, not only your pronunciation but your linking words

Yani ilk şey, sadece telaffuzunuzu değil, aynı zamanda bağlantılı kelimelerinizi

and what happens is that with those Soft T’s and Tap T’s and skipping the H like “talk

ve olan şeyi düzelterek, o Yumuşak T'ler ve Tap T'ler ve H'yi atlayarak, "

to ‘im” instead of “talk to him” and all that, what happens is that you sound good

onunla konuş" yerine "im ile konuş" gibi, ve tüm bunlar, Olan şu ki, kulağa hoş geliyor

but seeking consequences and it's even more important is that you understand better. So

ama sonuçları arıyor ve daha da önemlisi, daha iyi anlamanız.

that's, another motto that we have is sound good understand better is by saying, "Hey,

Yani, sahip olduğumuz başka bir slogan daha iyi anlamaktır, "Hey,

what do you want me to do? Do you want me to go?" If you pronounce it that way, then

ne yapmamı istiyorsun? Gitmemi ister misin ?" Bu şekilde telaffuz ederseniz,

the first consequences that when Vanessa says, "What do you want me to say? Or what do you

Vanessa'nın "Ne dememi istiyorsunuz? Ya da ne

me to do?" We understand that. We understand that.

yapmamı istiyorsunuz?" Bunu anlıyoruz. Bunu anlıyoruz.

Because you speaking the same language. Vanessa: When you also pronounce it correctly,

Çünkü aynı dili konuşuyorsunuz. Vanessa: Bir de doğru telaffuz ettiğinde,

then you're used to it and you hear other people saying it, you can feel much more comfortable

sonra alışırsın ve başka insanların söylediğini duyarsın,

because you've been saying it like that. I feel like that happens a lot with linking

bu şekilde söylediğin için çok daha rahat hissedebilirsin. Bağlantı ifadelerinde bunun çok olduğunu hissediyorum

expressions because we link all the time. Every language links somehow-

çünkü her zaman bağlantı kuruyoruz. Her dil bir şekilde bağlantı kurar-

YouTalkTV: In Spanish too. Vanessa: Yeah, that's essential for understanding

YouTalkTV: İspanyolca da. Vanessa: Evet, daha fazlasını anlamak için bu çok önemli

more. And if you, a lot of people, I feel like their goal is to understand songs and

. Ve siz, birçok insan, bence amaçları şarkıları,

movies and TV shows, but the only way to do that is to understand how the intonation,

filmleri ve TV şovlarını anlamak ama bunu yapmanın tek yolu tonlamanın,

the linking works. So if you're doing that, you might as well use it. Well in pronunciation

bağlantıların nasıl çalıştığını anlamak. Yani bunu yapıyorsanız, onu da kullanabilirsiniz. Bugün telaffuzda iyi

today. YouTalkTV: It is speaking the same language

. YouTalkTV: Aynı dili konuşuyor

and no matter how many times you repeat, wait a minute, wait a minute, even if you say it

ve ne kadar tekrar ederseniz edin, bir dakika bekleyin, bir dakika bekleyin,

a million times, you know the rest of the English section speaker's not going to change

milyonlarca kez söyleseniz bile, İngilizce bölümün geri kalanının konuşmacının değişmeyeceğini biliyorsunuz ve şöyle diyorsunuz

and say, wait a minute. They're going to continue saying, wait a minute. Yeah. So the most intelligent

: Bir dakika bekle. Dur bir dakika demeye devam edecekler. Evet. Yani en zeki

one is say, wait a minute. So if you say wait a minute most likely you're going to get to

olanı, bir dakika bekleyin. Yani bir dakika bekle dersen büyük ihtimalle

understand. Because that, don't get me wrong, they'll understand you and no matter what,

anlayacaksın. Çünkü bu, beni yanlış anlama, seni anlayacaklar ve ne olursa olsun,

if you say, wait a minute, I have a bottle , you understand that. But the problem is

dur bir dakika, bende bir şişe var dersen anlarsın. Ama sorun şu ki,

you're not going to get to understand the real thing because they speak differently

gerçek şeyi anlayamayacaksın çünkü farklı konuşuyorlar

and that's what we want to get across to you. You're never going to sound confident.

ve biz de sana bunu anlatmak istiyoruz. Asla kendinden emin konuşmayacaksın.

Absolutely. Vanessa: Sure, sure. So have you felt that

Kesinlikle. Vanessa: Tabii, tabii.

as your pronunciation has improved your listening and understanding has improved too. It just

Telaffuzunuz geliştikçe dinleme ve anlama yeteneğinizin de geliştiğini hissettiniz mi? Sadece

goes together. YouTalkTV: That's have direct impact.

birlikte gider. YouTalkTV: Bunun doğrudan etkisi var.

Of course. Vanessa: I think it will help people also

Elbette. Vanessa: Düşünmek için mücadele eden insanlara da yardımcı olacağını düşünüyorum

who are struggling to think, should I improve my pronunciation? People can understand me.

, telaffuzumu geliştirmeli miyim ? İnsanlar beni anlayabilir.

It's okay to realize, yeah, it's going to improve a lot of other areas as well.

Farkında olmak sorun değil, evet, başka birçok alanı da iyileştirecek.

YouTalkTV: And you have, I guess I was checking all your channel and you have some videos

YouTalkTV: Ve sen, sanırım tüm kanalını kontrol ediyordum ve bununla ilgili bazı videoların var,

on that too, on real English and what happens when you put words together and those-

gerçek İngilizce hakkında ve kelimeleri bir araya getirdiğinde ne olduğuyla ilgili...

Vanessa: Yeah that's an essential piece. YouTalkTV: Exactly. Yeah. And that's not,

Vanessa: Evet, bu çok önemli bir parça. YouTalkTV: Kesinlikle. Evet. Ve bu değil,

that's not really been taught. That's not typical. So that's-

bu gerçekten öğretilmedi. Bu tipik değil. İşte bu-

Vanessa: So congratulations to all of our students who are trying new methods, new approaches.

Vanessa: Yeni yöntemler, yeni yaklaşımlar deneyen tüm öğrencilerimizi tebrik ediyoruz.

And this is part of it. Thank you guys for joining me. So this has been a wonderful conversation.

Ve bu onun bir parçası. Bana katıldığınız için teşekkürler çocuklar . Bu harika bir sohbet oldu.

I'm sure that our students have enjoyed it as well.

Eminim öğrencilerimiz de çok eğlenmiştir.

YouTalkTV: Absolutely. And thank you for having us. It's been such a pleasure and it's an

YouTalkTV: Kesinlikle. Ve bize sahip olduğunuz için teşekkür ederiz . Çok büyük bir zevkti ve bu bir

honor. Vanessa: Thank you guys also for offering

onur. Vanessa:

my subscribers a free year of your course. That's really cool. So all they have to do

Abonelerime ücretsiz bir yıl kurs verdiğiniz için de teşekkür ederim. Bu gerçekten havalı. Yani tek yapmaları gereken

is just subscribe to your channel. YouTalkTV: Yeah, exactly. And we'll make sure

sadece kanalınıza abone olmak. YouTalkTV: Evet, kesinlikle. Ve

that they're subscribed to your challenge too coming. So, that's a way you will have

onların da sizin meydan okumanıza abone olmalarını sağlayacağız . Bu, kanalınızdan gelip gelmediklerini iki kez kontrol etmeniz gerekmesinin bir yoludur

to double check that they're coming from your channel. And so that's it. Subscribe to our

. İşte bu kadar. Kanalımıza abone olun

channel. And we're going to raffle off foyer for free off our you talked to me plus course.

. Ve sen benimle konuştun artı kursumuzda fuayede bedava çekiliş yapacağız.

It's a course focusing on what we were talking about. Yeah. Fluency, pronunciation. Just

Konuştuklarımıza odaklanan bir kurs . Evet. Akıcılık, telaffuz. Sadece

make it sound like really what we do. They can have the link to our channel in the description.

gerçekten yaptığımız gibi görünmesini sağlayın. Açıklama kısmında kanalımızın linkine sahip olabilirler.

Vanessa: Well thanks so much and I hope we can do this again another time.

Vanessa: Çok teşekkürler ve umarım bunu başka bir zaman tekrar yapabiliriz.

YouTalkTV: Oh, absolutely. Sure. We're looking for more collaboration.

YouTalkTV: Ah, kesinlikle. Elbette. Daha fazla işbirliği arıyoruz.

I'll talk to you later. Bye. Vanessa: Bye. Thanks so much Fran and Carlos

Seninle sonra konuşacağım. Hoşçakal. Vanessa: Görüşürüz. Fran ve Carlos'a,

for joining me on my channel to be an inspiration and a role model that it is possible to learn

English fluently and naturally as an adult if you'd like to continue learning with them,

bir yetişkin olarak İngilizce'yi akıcı ve doğal bir şekilde öğrenmenin mümkün olduğu konusunda ilham kaynağı ve rol model olmak üzere kanalımda bana katıldıkları için çok teşekkür ederim.

make sure you check out their channel in the description. You can also join their raffle,

kanal açıklamasında Ayrıca size

which is a pretty cool thing that they're offering you guys. Thanks so much for learning

sundukları çok güzel bir şey olan çekilişlerine de katılabilirsiniz . Benimle öğrendiğin için çok teşekkürler

with me. And I have a question for you. What is something else that you think English learners

. Ve sana bir sorum var.

should avoid if they want to be a fluent English speaker? Hmm. So anything else that you shouldn't

Akıcı bir İngilizce konuşan olmak istiyorlarsa, İngilizce öğrenenlerin kaçınmaları gerektiğini düşündüğünüz başka bir şey nedir ? Hmm. Yani yapmaman gereken başka bir şey var mı

do? If you want to be a fluent speaker, I don't want you to waste your time. I don't

? Akıcı bir konuşmacı olmak istiyorsanız, zamanınızı boşa harcamanızı istemiyorum.

want to waste my time. Nobody wants to waste their time. So make sure that you check out

Zamanımı boşa harcamak istemiyorum. Kimse zamanını boşa harcamak istemez . Bu nedenle, yorumları kontrol ettiğinizden

the comments and see what other things people recommend. All right. Thanks so much for learning

ve insanların başka neler önerdiğini gördüğünüzden emin olun. Elbette. Benimle öğrendiğin için çok teşekkürler.

with me and I'll see you again next Friday for a new lesson here on my YouTube channel.

Gelecek Cuma YouTube kanalımda yeni bir ders için tekrar görüşmek üzere.

Bye. The next step is to download my free ebook,

Hoşçakal. Bir sonraki adım, ücretsiz e-kitabımı indirmek, kendinden

five steps to becoming a confident English speaker. You'll learn what you need to do

emin bir İngilizce konuşmacısı olmak için beş adım .

to speak confidently and fluently. Don't forget to subscribe to my YouTube channel for more

Kendinden emin ve akıcı bir şekilde konuşmak için ne yapman gerektiğini öğreneceksin. Daha fazla ücretsiz ders için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın

free lessons. Thanks so much. Bye.

. Çok teşekkürler. Hoşçakal.