How to START a Conversation in English with Anyone

Vanessa: Hi.

Vanessa: Merhaba. Ben

I'm Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com.

SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa.

Let's talk about starting a conversation.

Bir konuşma başlatmak hakkında konuşalım.

Vanessa: To improve your speaking skills in English, you need to speak, right?

Vanessa: İngilizce konuşma becerilerinizi geliştirmek için konuşmanız gerekiyor, değil mi?

Practice the skills that you want to improve.

Geliştirmek istediğiniz becerileri uygulayın.

It's that easy.

Bu kadar kolay.

Well, maybe it's not that easy.

Belki de o kadar kolay değildir.

Vanessa: Hi. Dan: Hi.

Vanessa: Merhaba. Merhaba.

Vanessa: What do I say next?

Vanessa: Bundan sonra ne diyeceğim?

Why isn't he talking more?

Neden daha fazla konuşmuyor?

Dan: Oh, no.

Ah, hayır. ne

I don't know what to say.

diyeceğimi bilmiyorum

Vanessa: You know what?

Vanessa: Biliyor musun?

This has probably happened to you in your native language, so it makes sense that in

Bu muhtemelen ana dilinizde başınıza gelmiştir , bu nedenle

English, it can be tough to start a conversation, too.

İngilizce'de de bir konuşma başlatmanın zor olabileceği mantıklıdır .

But, never fear, Vanessa's tips are here!

Ancak korkmayın, Vanessa'nın ipuçları burada!

Vanessa: In life, there are two kinds of people; people you know and people you don't know.

Vanessa: Hayatta iki tür insan vardır; tanıdığın insanlar ve tanımadığın insanlar.

We call those strangers.

Biz bunlara yabancı diyoruz.

So, it makes sense to have two different types of conversation starters.

Bu nedenle, iki farklı türde konuşma başlatıcıya sahip olmak mantıklıdır.

Of course, there's some overlap, but it's helpful to separate them.

Elbette bazı örtüşmeler var ama bunları ayırmakta fayda var.

Vanessa: Let's start with people you know.

Vanessa: Tanıdığınız insanlarla başlayalım.

Imagine that you are in the grocery store, you're pushing your cart, looking for some

Düşünün bakkaldasınız, sepetinizi itiyorsunuz, biraz

spinach, and you see a co-worker, and you want to say, hi.

ıspanak arıyorsunuz ve bir iş arkadaşınızı görüyorsunuz ve merhaba demek istiyorsunuz.

What can you say?

Ne söyleyebilirsin?

Well, here are four great questions that you can ask in that situation, or that they might

Pekala, işte bu durumda sorabileceğiniz veya onların

ask you, so you need to understand them and how to respond.

size sorabilecekleri dört harika soru var, bu yüzden onları anlamanız ve nasıl yanıt vermeniz gerektiğini anlamanız gerekiyor.

Vanessa: The first two questions are about the past.

Vanessa: İlk iki soru geçmişle ilgili. Hadi

Let's take a look.

bir bakalım.

Vanessa: Hi, Dan.

Vanessa: Merhaba, Dan.

Dan: Hi.

Merhaba.

Vanessa: How are you?

Vanessa: Nasılsın?

Dan: Pretty good.

Dan: Oldukça iyi.

Vanessa: What’ve(have) you been up to lately?

Vanessa: Son zamanlarda neler yaptın?

Dan: Oh, not much.

Dan: Ah, çok değil.

Just went to see my family yesterday.

Dün ailemi görmeye gittim. Senden ne haber

What about you?

?

Vanessa: Hi, Dan.

Vanessa: Merhaba, Dan.

Dan: Hi.

Merhaba.

Vanessa: How are you?

Vanessa: Nasılsın?

Dan: Pretty good.

Dan: Oldukça iyi.

Vanessa: What were you up to this weekend?

Vanessa: Bu hafta sonu ne yaptın?

Dan: Oh, not much.

Dan: Ah, çok değil.

Just went to see my family yesterday.

Dün ailemi görmeye gittim. Senden ne haber

What about you?

?

Vanessa: These questions asked about sometime in the past.

Vanessa: Bu sorular geçmişte bir zaman hakkında soruldu .

You can change the words to say, "lately", "today", "last weekend", for “a recent holiday".

"Son zamanlarda", "bugün", "geçen hafta sonu" gibi kelimeleri "yakın zamanda bir tatil" olarak değiştirebilirsiniz.

You can switch that up depending on the situation, but it's great to ask about the past.

Duruma göre bunu değiştirebilirsiniz, ancak geçmiş hakkında soru sormak harika.

Vanessa: The next questions are going to ask about the present.

Vanessa: sıradaki sorular şimdiki zaman hakkında soracak.

Vanessa: What do you have going on today?

Vanessa: Bugün neler yapıyorsun?

Dan: Oh, not much.

Dan: Ah, pek değil.

Just going to a friend's house this evening.

Bu akşam bir arkadaşın evine gidiyorum. Peki ya

What about you?

sen?

Vanessa: What’ve (have) you got going on today?

Vanessa: Neyin var(sahipsin)

Dan: Oh, not much.

Dan: Pek değil.

Just going to a friend's house this evening.

Sadece bu akşam bir arkadaşın evine gidiyorum.

What about you?

Peki ya sen?

Vanessa: These questions asked about the present.

Vanessa: Bu sorular şimdiki zamanla ilgili. Burada kullanılan

Did you notice the beautiful, casual verbs that were used here?

güzel, gelişigüzel fiillere dikkat ettin mi ?

"What've you got going on today?"

"Neler oldu? Bugün ne yapıyorsun?"

"What have you got going on today?"

"Bugün ne yapıyorsun?" "

"What are you doing today?"

Bugün ne yapıyorsun?" Bunu

That's another way to say it, but we often say, "What have you got going on today?",

söylemenin başka bir yolu, ama sık sık "Bugün neler yapıyorsun?"

and it's really casual, informal, it's great for these just, passing by, situations when

gerçekten gündelik, gayri resmi, zaten tanıdığınız birini gördüğünüzde bu tür geçip giden durumlar için harika

you see someone who you already know.

Vanessa: Let's go on to the next questions, which talk about the future.

Vanessa: Gelecekle ilgili sonraki sorulara geçelim

Vanessa: Do you have anything fun going on this weekend?

Vanessa: Bunda eğlenceli bir şey var mı? hafta sonu?

Dan: Oh, not much.

Dan: Ah, çok değil.

Just going to a friend's house tomorrow.

Yarın bir arkadaşın evine gideceğim. Senden ne haber

What about you?

?

Vanessa: Do you have any plans for Easter?

Vanessa: Paskalya için herhangi bir planın var mı?

Dan: Oh, not much.

Dan: Ah, çok değil.

Just going to have lunch with my family.

Sadece ailemle öğle yemeği yiyeceğim. Senden ne haber

What about you?

?

Vanessa: For these questions that ask about the future, I want you to be a little bit

Vanessa: Gelecekle ilgili bu sorularda biraz dikkatli olmanızı istiyorum

careful, because if you say this with a certain type of intonation, the other person, especially

çünkü bunu belirli bir tonlamayla söylerseniz karşınızdaki kişi, özellikle de

if you're a guy talking to a girl, it could feel like you're trying to ask them on a date,

bir kızla konuşan bir erkekseniz, onlara bir randevu teklif etmeye çalışıyormuşsunuz gibi hissedebilir

or maybe they'll feel a little bit uncomfortable.

veya belki biraz rahatsız hissedebilirler.

So, make sure that when you say, "Oh, do you have anything fun going on this weekend?"

Bu yüzden, "Ah, bu hafta sonu eğlenceli bir şey var mı?"

Make sure you say it with a smile, very casually.

Bunu çok rahat bir şekilde gülümseyerek söylediğinizden emin olun.

You don't need to look them into the eye and say it seriously from the bottom of your heart.

Onların gözlerinin içine bakmanıza ve bunu ciddiyetle kalbinizin derinliklerinden söylemenize gerek yok.

It's just a casual question.

Bu sadece sıradan bir soru.

Of course, unless you do want to ask them for a date.

Tabii, onlardan bir randevu istemek istemiyorsanız.

And then, you can say it a little more seriously.

Ve sonra, biraz daha ciddi söyleyebilirsin.

But if you just want to casually say something to your co-worker, you need to have a light

Ancak, iş arkadaşınıza gelişigüzel bir şekilde bir şeyler söylemek istiyorsanız , hafif bir ses tonuna sahip olmanız gerekir

tone.

.

Don't worry about using this, just make sure you have a light tone, and you say it with

Bunu kullanma konusunda endişelenmeyin, sadece hafif bir ses tonunuz olduğundan emin olun ve bunu

a smile.

bir gülümsemeyle söyleyin.

"Oh, do you have anything fun going on this weekend?"

"Ah, bu hafta sonu eğlenceli bir şey var mı ?"

Great.

Harika.

Like you saw on those sample conversation, Dan could have just said, "Not much."

O örnek sohbette gördüğünüz gibi, Dan "Pek değil" diyebilirdi.

And then, stopped the conversation.

Ve sonra konuşmayı durdurdu.

Boring, boring, boring.

Sıkıcı, sıkıcı, sıkıcı.

But you know?

Ama biliyorsun?

Some people do that.

Bazı insanlar bunu yapar.

If you're lucky, the person you're talking to might ask, "Not much, what about you?"

Şanslıysanız, konuştuğunuz kişi "Pek değil, peki ya sen?" diye sorabilir.

Okay, at least they're asking a question, and you can share some information about what

Tamam, en azından bir soru soruyorlar ve ne

you're doing, or what you did over the weekend.

yaptığınız veya hafta sonu ne yaptığınız hakkında bazı bilgiler paylaşabilirsiniz.

So, here, not everyone is going to give a lot of information, but they might give you

Yani, burada herkes çok fazla bilgi vermeyecek ama size

something, and if they don't, don't worry about it, it's not your fault, you tried your

bir şeyler verebilirler ve vermezlerse endişelenmeyin, bu sizin suçunuz değil, elinizden gelenin

best.

en iyisini yaptınız.

What about the second kind of people?

Peki ya ikinci tür insanlar?

People you don't know.

Tanımadığınız insanlar.

Strangers.

Yabancı insanlar.

In the U.S., we sometimes strike up a conversation with strangers, but it depends where you are.

ABD'de bazen yabancılarla sohbet ederiz ama bu nerede olduğunuza bağlıdır.

For example, in the south of the U.S. where I live, it's pretty common that when you pass

Örneğin, yaşadığım ABD'nin güneyinde ,

by a stranger, you make eye contact and you might say, "Hi."

bir yabancının yanından geçtiğinizde göz teması kurmanız ve "Merhaba" diyebilmeniz oldukça yaygın.

But, if you're in Manhattan in New York, if you did that to every stranger who you passed

Ancak, New York'ta Manhattan'daysanız, bunu geçtiğiniz her yabancıya yaptıysanız

by, "Hi.

, "Merhaba.

Hi.

Merhaba.

Hi."

Merhaba."

People would think you're a little bit strange.

İnsanlar senin biraz tuhaf olduğunu düşünürdü.

So, it depends on where you are in the U.S., but it's certainly common to strike up a conversation

Bu, ABD'nin neresinde olduğunuza bağlıdır, ancak tanımadığınız biriyle sohbet başlatmak kesinlikle yaygın bir durumdur

with someone who you don't know.

.

If you visit the U.S., I recommend visiting a grocery store called Trader Joe's, because

ABD'yi ziyaret ederseniz, Trader Joe's adlı bir marketi ziyaret etmenizi tavsiye ederim, çünkü

it's a requirement for working there that every employee is amazing at having small

orada çalışmak için her çalışanın yabancılarla havadan sudan konuşmalar yapmakta harika olması bir gerekliliktir

talk conversations with strangers, and it's part of their job to talk with customers.

ve müşterilerle konuşmak işlerinin bir parçasıdır.

So, if you have ever visited a Trader Joe's, you know exactly what I mean.

Yani, daha önce bir Trader Joe'yu ziyaret ettiyseniz, ne demek istediğimi tam olarak anlarsınız.

These employees are known for being so kind and so friendly, and if you go there, be prepared

Bu çalışanlar çok kibar ve arkadaş canlısı olmakla tanınırlar ve oraya giderseniz,

with some of these questions and be prepared to answer them, because they'll definitely

bu soruların bazılarına hazırlıklı olun ve bunları yanıtlamaya hazır olun, çünkü

ask you them.

size kesinlikle soracaklardır. Yabancıyla

Let's think about a scenario where you might talk with the stranger.

konuşabileceğiniz bir senaryo düşünelim .

We can imagine you're in the park.

Parkta olduğunuzu hayal edebiliyoruz.

You're walking your dog, and like dogs do, your dog is sniffing and going towards another

Köpeğinizi gezdiriyorsunuz ve köpeklerin yaptığı gibi köpeğiniz de burnunu çekiyor ve başka bir köpeğe doğru gidiyor

dog.

. O köpeğin sahibiyle

Well, you'd like to strike up a conversation with the owner of that dog.

bir konuşma başlatmak istersin .

What can you say?

Ne söyleyebilirsin?

Vanessa: Aww, what a cute dog.

Vanessa: Ah, ne tatlı bir köpek.

Do you come here often?

Buraya sık gelir misin?

Dan: Yeah, we try to.

Dan: Evet, yapmaya çalışıyoruz.

It's a great place to walk.

Yürümek için harika bir yer.

Vanessa: Aww, what a cute dog.

Vanessa: Ah, ne tatlı bir köpek.

Have you ever been here before?

Daha önce burada bulundun mu?

Dan: Yeah, a lot.

Dan: Evet, çok.

It's a great place to walk.

Yürümek için harika bir yer.

Vanessa: Aww, what a cute dog.

Vanessa: Ah, ne tatlı bir köpek.

Dan: Yeah, he's a sweetie.

Dan: Evet, o çok tatlı.

Vanessa: Have you been in Asheville for a while?

Vanessa: Bir süredir Asheville'de miydin ?

Dan: Just two years.

Dan: Sadece iki yıl. Senden ne haber

What about you?

?

Vanessa: Aww, what a cute dog.

Vanessa: Ah, ne tatlı bir köpek.

Dan: Yeah, he's a sweetie.

Dan: Evet, o çok tatlı.

Vanessa: Do you live nearby?

Vanessa: Yakınlarda mı yaşıyorsun?

Dan: Yeah, we live just down the street.

Dan: Evet, sokağın aşağısında yaşıyoruz. Senden ne haber

What about you?

?

Vanessa: Like with the previous set of questions, it's important to have a light attitude.

Vanessa: Önceki sorularda olduğu gibi, hafif bir tavır sergilemek önemlidir.

If you ask someone, "Do you come here often?"

Birine "Buraya sık gelir misin?"

The other person might feel a little bit uncomfortable, like, "Are they following me?

Diğer kişi, "Beni mi takip ediyorlar?

Are they a scary person?"

Korkunç biri mi?"

So, make sure you just say it lightly.

Bu yüzden, hafifçe söylediğinizden emin olun.

"Oh, do you come here often?"

"Ah, buraya sık gelir misin?"

No problem.

Sorun değil.

This is a great question to ask.

Bu sorulması gereken harika bir soru.

And I ask this all the time when I go to the park and I'm playing with my toddler, and

Bunu parka gittiğimde her zaman soruyorum ve yürümeye başlayan çocuğumla oynuyorum ve

he ends up playing with another kid, and I ask the parent, "Oh, do you come here often?"

sonunda başka bir çocukla oynuyor ve ebeveyne soruyorum, "Oh, buraya sık gelir misin?"

It's just a way to start a conversation.

Bu sadece bir konuşma başlatmanın bir yolu.

Okay, now it's special notice time.

Tamam, şimdi özel bildirim zamanı.

I want to let you know that not everyone is a great conversationalist.

Herkesin harika bir konuşmacı olmadığını bilmenizi isterim .

You have to try your best and practice this.

Elinizden gelenin en iyisini denemeli ve bunu uygulamalısınız.

So, if you ask these questions to someone, and they don't respond, and you don't have

Yani, bu soruları birine sorarsanız ve cevap vermezlerse ve

an amazing conversation, you know what?

harika bir sohbetiniz olmazsa, ne var biliyor musunuz?

Maybe they're just not a good conversationalist.

Belki de iyi bir konuşmacı değillerdir.

Maybe they haven't practiced this skill.

Belki de bu beceriyi uygulamadılar.

So, I want you to be able to try your best, and then, it's really up to the other person.

Bu yüzden, elinizden gelenin en iyisini yapabilmenizi istiyorum ve sonra, gerçekten diğer kişiye kalmış.

It's their choice if the conversation continues.

Konuşmanın devam edip etmeyeceği onların seçimi.

You might be thinking, "Vanessa, you seem like a good conversationalist.

"Vanessa, iyi bir konuşmacıya benziyorsun.

What do you know about being worried about what to say, or not knowing what to say?"

Ne söyleyeceğin konusunda endişelenmek ya da ne söyleyeceğini bilememek hakkında ne biliyorsun?" diye düşünüyor olabilirsiniz. Sana

Let me tell you a little story.

küçük bir hikaye anlatmama izin ver.

Well, Dan and I lived in South Korea for three years.

Dan ve ben üç yıl Güney Kore'de yaşadık .

So, that means that for three years, every time that I had small talk or started a conversation

Yani bu, üç yıl boyunca ne zaman biriyle küçük bir konuşma yapsam ya da sohbet başlatsam

with someone, it was in Korean.

Korece oluyordu.

That means that I didn't practice small talk in English for three years.

Bu, üç yıl boyunca İngilizce havadan sudan konuşma pratiği yapmadığım anlamına geliyor .

When we moved back to the U.S., I remember two situations.

ABD'ye geri döndüğümüzde iki durumu hatırlıyorum. Bunlardan

One was when I was getting my drivers license because we had just moved back, so I needed

biri, yeni taşındığımız için ehliyetimi alırkendi, bu yüzden

my driver's license again.

ehliyetime tekrar ihtiyacım vardı.

And the man at the desk said something to me like, "Have you just moved here," or "How's

Masadaki adam bana "Buraya yeni mi taşındınız" veya "

your day going?"

Günün nasıl geçiyor?" gibi bir şeyler söyledi.

Some kind of typical small talk question.

Bir tür tipik havadan sudan soru.

And I just did there, and I stuttered, and I didn't really know what to say.

Ve öylece yaptım ve kekeledim ve gerçekten ne diyeceğimi bilemedim.

And then, he repeated the question, and I said something, probably something silly,

Sonra soruyu tekrarladı ve bir şey söyledim, muhtemelen aptalca bir şey

and when I walked away from that conversation, I just laughed and thought, "What happened?

ve o sohbetten uzaklaştığımda sadece güldüm ve "Ne oldu?

This is my native language.

Bu benim anadilim.

Why can't I respond to him?"

Neden ona cevap veremiyorum?" diye düşündüm. ?"

And then, I realized, "Oh, I haven't practiced small talk with strangers in English in three

Sonra fark ettim ki, "Ah, üç yıldır yabancılarla İngilizce havadan sudan konuşma pratiği yapmadım

years.

.

I'm going to need a little bit of practice to get used to speaking like that again."

Tekrar böyle konuşmaya alışmak için biraz pratiğe ihtiyacım olacak."

Then, a few weeks later, I was at Trader Joe's, the grocery store that I mentioned to you,

Sonra, birkaç hafta sonra, size bahsettiğim bakkal Trader Joe's'taydım

and I was getting a sample of food from one of the workers, and she asked me some typical

ve işçilerden birinden yemek örneği alıyordum ve bana tipik bir

question.

soru sordu.

I don't even remember what it was, but it was some kind of small talk question, and

Ne olduğunu bile hatırlamıyorum ama bir tür havadan sudan soruydu ve

my brain just went, "Meeer," and shut down completely.

beynim "Meeer" dedi ve tamamen kapandı.

And I recognized this feeling because it happened a couple weeks earlier at the driver's license

Ve bu duyguyu tanıdım çünkü birkaç hafta önce ehliyet

place.

yerinde yaşandı.

So, I thought, I should just tell her why I am reacting like this.

Bu yüzden ona neden böyle tepki verdiğimi söylemeliyim diye düşündüm.

So, I said, "I'm sorry.

Ben de, "Üzgünüm.

I just moved back from Korea and I haven't had small talk in English for a long time,

Kore'den yeni döndüm ve uzun süredir havadan sudan İngilizce konuşmadım, bu

so I'm sorry about my awkwardness."

yüzden beceriksizliğim için özür dilerim" dedim.

And, you know what, she had lived in Korea, too.

Ve biliyor musun, o da Kore'de yaşamıştı .

It was a really unusual circumstance, but we bonded over that, and I could kind of loosen

Gerçekten alışılmadık bir durumdu, ama bunun üzerine bir bağ kurduk ve

up a little bit and feel comfortable, because we started talking a little bit.

biraz gevşeyip rahat hissedebildim çünkü biraz konuşmaya başladık.

And this helped me to get practice.

Bu da pratik yapmama yardımcı oldu.

And practice and practice and repetition is what's going to help you to really improve

Ve pratik yapmak, pratik yapmak ve tekrarlamak, bu beceriyi gerçekten geliştirmenize yardımcı olacak şeylerdir

this skill.

.

Always remember that, a smile is the best tool.

Her zaman hatırla, bir gülümseme en iyi araçtır.

Sometimes when we feel nervous, our face gets really serious and we forget to smile.

Bazen kendimizi gergin hissettiğimizde yüzümüz gerçekten ciddileşir ve gülümsemeyi unuturuz.

But, something happens when you smile, you start to loosen up.

Ama gülümseyince bir şeyler oluyor, gevşemeye başlıyorsun.

You start to feel a little more comfortable, and maybe you'll be able to remember some

Biraz daha rahat hissetmeye başlarsın ve belki

of the sentences and questions that we talked about.

konuştuğumuz bazı cümleleri ve soruları hatırlamaya başlarsın .

All right, my challenge for you is this, choose one of these questions that you're going to

Pekala, sana meydan okumam şu, bir sonraki İngilizce konuşmanda soracağın bu sorulardan birini seç

ask in your next English conversation, practice it by writing it in the comments, and check

, yorumlara yazarak pratik yap ve

out to see what other students questions are, too.

diğer öğrencilerin sorularını da kontrol et. Sana

It's a good chance to pretend that they're asking you.

soruyorlarmış gibi davranmak için iyi bir fırsat .

Pretend to answer it, and really use this repetition.

Cevap veriyormuş gibi yapın ve bu tekrarı gerçekten kullanın .

Thanks so much for learning English with me, and I'll see you again next Friday for a new

Benimle İngilizce öğrendiğin için çok teşekkürler, önümüzdeki Cuma YouTube kanalımda yeni bir ders için tekrar görüşmek üzere

lesson here on my YouTube channel.

.

Bye.

Hoşçakal.

Vanessa: Do you have anything fun going on this weekend?

Vanessa: Bu hafta sonu eğlenceli bir şey var mı ?

Dan: Oh, not much.

Dan: Ah, çok değil.

Just going to a friend's house tomorrow.

Yarın bir arkadaşın evine gideceğim. Senden ne haber

What about you?

?

Vanessa: Don't do that.

Vanessa: Bunu yapma.

(haha!)

(haha!)

Vanessa: Hi, Dan.

Vanessa: Merhaba Dan.

Dan: Hi.

Merhaba.

Vanessa: How are you?

Vanessa: Nasılsın?

Dan: Pretty good.

Dan: Oldukça iyi.

Vanessa: What were you up to this weekend?

Vanessa: Bu hafta sonu ne yaptın?

Vanessa: Hi Dan.

Vanessa: Merhaba Dan.

Dan: Hi.

Merhaba.

Vanessa: How are you?

Vanessa: Nasılsın?

Dan: Pretty good.

Dan: Oldukça iyi.

Vanessa: What have you been up to lately?

Vanessa: Son zamanlarda ne yapıyorsun?

Dan: I don't remember.

Dan: Hatırlamıyorum.

Dan: Oh, not much.

Dan: Ah, çok değil.

Just went to see my family yesterday.

Dün ailemi görmeye gittim. Senden ne haber

What about you?

?

Vanessa: Aww, what a cute dog.

Vanessa: Ah, ne tatlı bir köpek.

Dan: Yeah, he's a sweetie.

Dan: Evet, o çok tatlı.

Vanessa: Have you been in Asheville for a while?

Vanessa: Bir süredir Asheville'de miydin ?

Dan: Just two years.

Dan: Sadece iki yıl. Senden ne haber

What about you?

?

Vanessa: I have a unicorn dog.

Vanessa: Tek boynuzlu bir köpeğim var.

Dan: I want a corn dog?

Dan: Ben mısır gevreği ister miyim?

Vanessa: I have a unicorn dog, not I want a corn dog.

Vanessa: Tek boynuzlu bir köpeğim var, mısır köpeği istemiyorum.

Dan: I thought you said, "I want a corn dog."

Dan: "Ben mısır gevreği istiyorum" dediğini sanmıştım.

Unicorn dog.

Tek boynuzlu at köpeği.

Vanessa: Aww, What a cute ... What a cutie.

Vanessa: Ayy, ne tatlı... Ne tatlı.

But, I said, "Cutie dog".

Ama "tatlı köpek" dedim.

Vanessa: Aww, what a cute dog.

Vanessa: Ah, ne tatlı bir köpek.

Dan: Mmm.

Dan: Mmm.

Thanks.

Teşekkürler.

Vanessa: Mmm.

Vanessa: Mmm.

Thanks.

Teşekkürler.

Vanessa: The next step is to download my free e-book, Five Steps to Becoming a Confident

Vanessa: Bir sonraki adım, ücretsiz e-kitabım olan Kendine Güvenen Bir İngilizce Konuşmacısı Olmak İçin Beş Adım'ı indirmek

English Speaker.

.

You'll learn what you need to do to speak confidently and fluently.

Kendinden emin ve akıcı bir şekilde konuşmak için ne yapman gerektiğini öğreneceksin.

Don't forget to subscribe to my YouTube channel for more free lessons.

Daha fazla ücretsiz ders için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın.

Thanks so much.

Çok teşekkürler.

Bye.

Hoşçakal.