SPEAK ENGLISH FLUENTLY | Use This Simple Rule To Speak Fluently In English [Episode 4]

Hey, in today's lesson I'm going to teach you how to speak English fluently

Hey, bugünün dersinde size

using the simple rule of threes.

basit üçler kuralını kullanarak akıcı bir şekilde İngilizce konuşmayı öğreteceğim.

Are you ready?

Hazır mısın?

Well then I'm Teacher Tiffani.

Öyleyse ben Öğretmen Tiffani'yim.

Let's jump right in.

Hemen atlayalım.

All right.

So let's take a look at the rule very quickly.

Pekala.

O halde çok hızlı bir şekilde kurala bir göz atalım.

The rule says this: provide enough support for your thoughts, ideas,

Kural şöyle der:

and opinions by giving three details, three examples or three reasons.

Üç ayrıntı, üç örnek veya üç neden vererek düşüncelerinizi, fikirlerinizi ve görüşlerinizi yeterince destekleyin.

Now, remember I've said before that English fluency is not

Şimdi, İngilizce akıcılığının

about the number of words.

kelime sayısıyla ilgili olmadığını daha önce söylediğimi hatırlayın.

Instead it's about your ability to support your ideas.

Bunun yerine, fikirlerinizi destekleme becerinizle ilgilidir.

And that's what we're going to look at today.

Ve bugün bakacağımız şey bu .

So let's look at the first one.

Öyleyse ilkine bakalım.

The first one is part one, three details.

İlki birinci kısım, üç detay.

Now this part of the rule focuses on the important details of the topic,

Şimdi kuralın bu kısmı, tartıştığınız konunun,

subject or person you are discussing.

konunun veya kişinin önemli ayrıntılarına odaklanıyor.

In other words, you want to help your listener visualize

Başka bir deyişle, dinleyicinizin

what you are talking about.

ne hakkında konuştuğunuzu görselleştirmesine yardımcı olmak istiyorsunuz.

Now, this is something that is so important.

Şimdi, bu çok önemli bir şey.

You see, when you're speaking to someone you want them to be able to

Görüyorsunuz, biriyle konuşurken,

see in their mind what you are saying.

söylediklerinizi akıllarında görebilmelerini istersiniz.

Think about story time.

Hikaye zamanını düşünün.

When I tell you a story, you can visualize it, right?

Sana bir hikaye anlattığımda onu gözünde canlandırabilirsin, değil mi?

And that's something you are going to learn.

Ve bu senin öğreneceğin bir şey.

How.

Nasıl.

So let's take a look at this example, we see a family walking, so the

Bu örneğe bir göz atalım, yürüyen bir aile görüyoruz, yani

topic could be family vacation.

konu aile tatili olabilir. Bana

Tell me about your last family vacation.

son aile tatilinden bahset.

And the simple response could be, we went to Colorado for our last family vacation.

Ve basit cevap şu olabilir: Son aile tatilimiz için Colorado'ya gittik.

Now I'll be honest with you.

Şimdi sana karşı dürüst olacağım.

That's a good response, but remember, we're trying to get an advanced level.

Bu iyi bir yanıt, ama unutmayın, ileri bir seviyeye ulaşmaya çalışıyoruz.

You want to speak English fluently.

Akıcı bir şekilde İngilizce konuşmak istiyorsunuz.

So in order to do that, you must give more information, three details.

Yani bunu yapabilmek için daha fazla bilgi, üç detay vermelisin.

So let's go back.

Öyleyse geri dönelim.

Here's the first detail off the grid cabin, detailed to

İşte ızgara kabinden ilk detay ,

mountainous area and detail.

dağlık alana kadar detaylandırılmış ve detaylandırılmıştır.

Three breath taking land.

Üç nefes kesen arazi.

So now with these three details, we can give a fluent English response.

Şimdi bu üç ayrıntıyla akıcı bir İngilizce yanıtı verebiliriz.

So here's the response we have right here.

İşte burada aldığımız yanıt.

My family and I went to Colorado for our family vacation last year.

Ailem ve ben geçen yıl aile tatilimiz için Colorado'ya gittik.

At first, my mom was a little nervous because we chose to

İlk başta annem biraz gergindi çünkü

stay at an off the grid cabin.

şebeke dışı bir kulübede kalmayı seçtik.

But since we stayed in a very mountainous area, my mom was

Ama çok dağlık bir bölgede kaldığımız için annem

satisfied with the amazing views.

muhteşem manzaralardan memnun kaldı.

Honestly, we were all amazed by the breathtaking landscape when we went on.

Doğrusu yola çıktığımızda nefes kesen manzara hepimizi hayrete düşürdü.

Now come on.

Hadi ama.

That wasn't advanced level response.

Bu ileri düzey bir yanıt değildi.

It showed fluency, right?

Akıcılık gösterdi, değil mi?

New fluency.

Yeni akıcılık.

And I'm going to teach you how to do that, right.

Ve sana bunu nasıl yapacağını öğreteceğim, tamam mı?

Again, following the simple rule of threes, but there's

Yine, basit üçler kuralına uyarak, ama

something else I want to show you.

size göstermek istediğim başka bir şey var.

You see in this response, there were a few words or expressions

Görüyorsunuz, bu yanıtta, biraz aldatıcı olan birkaç kelime veya ifade vardı

that were a little bit tricky.

.

So first off the grid.

Yani önce şebekeden.

Good again, after me off the grid.

Ben şebekeden çıktıktan sonra yine iyi.

Excellent now real quick.

Mükemmel şimdi çok hızlı.

Again, if you want to improve your pronunciation, download my app

Yine, telaffuzunuzu geliştirmek istiyorsanız ,

English with Tiffani and I have so many lessons in the app that

English with Tiffani uygulamamı indirin ve uygulamada

help you with your pronunciation.

telaffuzunuzda size yardımcı olacak pek çok dersim var.

So you can master English pronunciation again, download

Böylece İngilizce telaffuzda tekrar ustalaşabilirsin,

my app English with Tiffani.

İngilizce uygulamamı Tiffani ile indir.

The link is in the description.

Bağlantı açıklama kısmındadır.

All right, so we're taking again, a look at off the grid.

Pekala, o zaman tekrar gözden geçiriyoruz.

This.

Bu. Özellikle elektrik tedariki olmak üzere kamu hizmetlerini

Not using or depending on public utilities, especially

kullanmamak veya bunlara bağlı olmamak

the supply of electricity.

.

So basically when you're doing something and you don't have electricity, you are

Yani temelde bir şey yaptığınızda ve elektriğiniz olmadığında,

basically doing something off the grid.

temelde şebekeden bir şey yapıyorsunuz demektir.

Now this is something that I've done in the past.

Şimdi bu geçmişte yaptığım bir şey.

I was a Pathfinder.

Ben bir Yol Bulucuydum. Bir

It's kind of like the boy Scouts or girl Scouts for church, and we'd go

nevi kilise için erkek İzciler veya kız İzciler gibi ve

camping and there'll be no electric.

kampa giderdik ve elektrik olmazdı.

We were off the grid.

Şebekeden çıktık.

Makes sense.

Right.

Mantıklı.

Sağ.

All right.

Elbette.

So off the grid.

Yani ızgara dışında.

Now what about the next one?

Şimdi bir sonraki ne olacak?

The next one was mountainous.

Bir sonraki dağlıktı.

Good again after me mountainous.

Benden sonra yine iyi dağlık.

Excellent.

Harika.

Now this is of a region having many, many mountains.

Şimdi burası pek çok dağa sahip bir bölge.

Now, when I was in South Korea, I loved hiking.

Şimdi, Güney Kore'deyken yürüyüş yapmayı severdim.

I went hiking every.

Her gün yürüyüşe çıktım.

But my favorite mountain to hike was Sadat outside.

Ama benim yürüyüş yapmayı en sevdiğim dağ dışarıdaki Sedat'tı.

And I remember it was beautiful whenever I go to hike.

Ve ne zaman yürüyüşe çıksam çok güzel olduğunu hatırlıyorum.

So that sun, there were mountains everywhere.

Öyle ki o güneş, her yerde dağlar vardı.

You see?

So Roxanne is made up of many different peaks.

Anlıyorsun?

Yani Roxanne birçok farklı zirveden oluşuyor.

It was a mountainous area.

Dağlık bir bölgeydi.

Makes sense.

Mantıklı.

Right.

Sağ.

All right.

So we have mountainous again, mountainous, meaning many mountains,

Elbette.

Yani yine dağlık var, dağlık, yani birçok dağ var,

but what about this one right here?

peki ya buradaki?

Breath taking.

Nefes kesen.

Good.

İyi.

Stick your tongue through your teeth again.

Dilini tekrar dişlerinin arasından geçir.

Breath taking excellent.

Nefes kesici mükemmel.

Now this just means astonishing or all inspiring in quality.

Şimdi bu sadece şaşırtıcı veya tamamen ilham verici kalite anlamına gelir.

So as to take one's breath away.

İnsanın nefesini kesecek kadar.

Now, remember I told you that I liked to hike when I was in Korea.

Şimdi, sana Kore'deyken yürüyüş yapmayı sevdiğimi söylediğimi hatırla.

I remember when I first went to the top of . I could not say a word.

Tepeye ilk çıktığım zamanı hatırlıyorum . Tek kelime edemedim.

It was ref taking.

Ref alıyordu.

It was so beautiful.

Çok güzeldi.

The air, the tops of the mountains, I was at a loss for words, make sense.

Hava, dağların dorukları, kelimelerin anlamını kaybetmiştim.

Something is breadth.

Bir şey genişliktir.

Take it.

al onu

So maybe you've also seen something that's.

Yani belki siz de öyle bir şey görmüşsünüzdür.

Taking.

alıyor.

So again, in our response, we have all three details and that's why this

Yani yine cevabımızda, üç detayın hepsine sahibiz ve bu yüzden bu

response shows an advanced level response.

cevap ileri seviye bir cevap gösteriyor.

It is an advanced level response, but what about the other part of the rule?

Bu ileri düzey bir yanıt, peki ya kuralın diğer kısmı?

The rule being part two, three examples.

Kural ikinci kısım, üç örnek.

You see, the second part of this rule focuses on examples of the

Görüyorsunuz, bu kuralın ikinci kısmı,

topic, subject or person you artists.

sanatçı olduğunuz konu, konu veya kişi örneklerine odaklanıyor.

In other words, you want to help your listener understand more by giving

Başka bir deyişle, gerçek hayattan örnek durumlar vererek dinleyicinizin daha iyi anlamasına yardımcı olmak istersiniz

them real life example situations.

.

Now, this is something I purposely do for you all.

Şimdi, bu hepiniz için bilerek yaptığım bir şey.

Think about it at the end of every lesson, I give you up story time.

Her dersin sonunda bir düşünün , size hikaye zamanı veriyorum.

Right?

And I connect what I'm teaching you to my life.

Sağ?

Ve sana öğrettiklerimi hayatıma bağlıyorum.

This is a part of English fluency.

Bu, İngilizce akıcılığının bir parçasıdır.

Again, three examples.

Yine üç örnek.

So let's take a look at this one right here.

O halde şuraya bir göz atalım .

We see this wonderful couple of grandmother and a grandfather

Bu harika büyükanne ve büyükbaba çiftini görüyoruz

and the topic is grandparents.

ve konu büyükanne ve büyükbaba.

So here's the.

İşte burada.

Do you think grandchildren make grandparents happy, simple response?

Torunların büyükanne ve büyükbabaları mutlu ettiğini düşünüyor musunuz, basit bir cevap?

Yes.

Evet.

I think grandparents are extremely happy when they are with their grand children.

Bence büyükanne ve büyükbabalar, torunlarının yanındayken son derece mutlular .

Now, this is so true.

Şimdi, bu çok doğru.

My parents have three grandchildren and my sister and I, we always laugh because

Ailemin üç torunu var ve kız kardeşim ve ben her zaman güleriz çünkü

my parents are totally different people.

ailem tamamen farklı insanlar.

When they're with the grandchildren.

Torunların yanındayken.

So yes, grandchildren really do make well grandchildren, not only make they

Yani evet, torunlar gerçekten iyi torunlar oluyorlar, sadece

provide the joy that grandparents need.

büyükanne ve büyükbabaların ihtiyaç duyduğu neşeyi sağlamalarını sağlamıyorlar.

All right.

Elbette.

So looking at this response right here, it's good, but we wanted

Yani buradaki cevaba baktığımızda , bu iyi, ama biz

the advanced level of response.

ileri seviyede bir cevap istiyorduk. Bir

So example number one, my mother was very happy to babysit my niece for two years.

numaralı örnek, annem yeğenime iki yıl bakıcılık yapmaktan çok mutluydu.

Example to my grandmother would smile and sneak me money whenever I went to.

Örnek anneannem ne zaman gitsem gülümseyip bana gizlice para verirdi.

And example three, the highlight of my dad's day is when he

Ve üçüncü örnek, babamın gününün en önemli olayı,

gets to speak to his grandpa.

büyükbabasıyla konuştuğu zamandır.

So you can already see that we're giving examples situations and these situations

Yani zaten örnek durumlar verdiğimizi görebilirsiniz ve bu durumlar

will provide a measure of curiosity.

bir merak ölçüsü sağlayacaktır.

The listener is going to want to know more, and as you explain,

Dinleyici daha fazlasını öğrenmek isteyecek ve siz açıkladıkça

it will show your fluency.

akıcılığınızı gösterecek.

So let's take a little closer, look at what the response would look

Öyleyse biraz daha yakından ele alalım,

like, including these examples.

bu örnekler de dahil olmak üzere yanıtın nasıl görüneceğine bakalım.

Here we are.

Buradayız.

I'll show you that a little later.

Bunu sana biraz sonra göstereceğim.

Yes.

I think grandparents are extremely happy when they are with their grandchildren.

Evet.

Bence büyükanne ve büyükbabalar torunlarıyla birlikteyken son derece mutlular.

That's the simple response.

Basit cevap bu.

Now the three examples, for example, my mother was very happy to babysit

Şimdi üç örnek, örneğin annem

my niece for two years, but it's not just my mother when I was younger.

yeğenime iki yıl bakıcılık yapmaktan çok mutluydu, ama ben daha gençken bu sadece annem değil.

My grandmother true story would always give me a big

Büyükannemin gerçek hikayesi bana her zaman kocaman

smile and sneak me somewhere.

gülümser ve beni bir yere gizlice sokardı.

The same is true for my dad.

Aynı şey babam için de geçerli.

Honestly, the highlight of my dad's day is when he gets to

Dürüst olmak gerekirse, babamın gününün en önemli

speak to his grand children.

anları torunlarıyla konuştuğu zamanlar.

So what just happened in that response?

Peki bu yanıtta az önce ne oldu?

Again, the basic response, then I gave three examples.

Yine temel cevap, ardından üç örnek verdim.

You learned more about me and my family, and you understand

Ben ve ailem hakkında daha çok şey öğrendiniz ve

why I gave the response.

neden yanıt verdiğimi anladınız.

I did a fluent English response.

Akıcı bir İngilizce cevap verdim.

Now within my response, there were some new words and express.

Şimdi cevabımın içinde bazı yeni kelimeler ve ifadeler vardı.

The first one was babysit again after me babysit.

İlki benden sonra yine bebek bakıcılığıydı.

Excellent.

Harika.

Now this word just refers to looking after a child or children while the

Şimdi bu kelime sadece ebeveynler dışarıdayken bir çocuğa veya çocuklara bakmayı

parents are out again, taking care of the children while the parents are out.

, ebeveynler dışarıdayken çocuklara bakmayı ifade ediyor.

Now, my sister actually babysat some kids when we were younger.

Şimdi, kız kardeşim aslında biz küçükken bazı çocuklara bakıcılık yaptı. Kız

I'm younger than my sister.

kardeşimden daha küçüğüm. Bebek

So when she had to babysit, I would go with her.

bakıcılığı yapması gerektiğinde, onunla giderdim.

But then when I got in high school, I also started to baby.

Ama sonra liseye geldiğimde ben de bebek olmaya başladım.

Taking care of children in order to earn money, money.

Para, para kazanmak için çocuklara bakmak.

I said money, money, right?

Para dedim, para değil mi?

Again, babysitting is very common in America.

Yine, bebek bakıcılığı Amerika'da çok yaygın.

So looking at babysit, the next one we have is sneak someone, something.

Yani bebek bakıcılığına baktığımızda, sıradaki şey birini gizlice sokmak, bir şey.

In my example story, I said, my grandmother used to sneak me some

Örnek hikayemde, dedim, büyükannem bana gizlice biraz

money, which she actually did, but to sneak someone something, it just means

para verirdi, aslında bunu yaptı, ama birine bir şey gizlice vermek,

to secretly give someone something.

birine gizlice bir şey vermek anlamına gelir.

In other words, to give someone something without other people knowing now I

Başka bir deyişle, başkaları bilmeden birine bir şey vermek şimdi

remember one time my grandmother, we had went to a restaurant, my mother

hatırlıyorum, bir keresinde büyükannem, bir restorana gitmiştik, annem

and my grandmother and I, and I think, no, it was just the three of us.

ve büyükannem ve ben ve sanırım, hayır, sadece üçümüzdük.

And I remember we were leaving and my grandmother said, Hey baby,

Ve ayrıldığımızı hatırlıyorum ve büyükannem, Hey bebeğim,

Hey baby, come here, come here.

Hey bebeğim, buraya gel, buraya gel, dedi.

She did this with her hand, come here.

Bunu eliyle yaptı, buraya gel.

And she snuck me a $20 bill.

Ve bana gizlice 20 dolarlık bir banknot verdi.

I said, oh grandma, I don't need it.

Ah büyükanne, buna ihtiyacım yok dedim.

She said, baby, just take.

Bebeğim, sadece al dedi.

And I remember that my grandmother passed away several years

Ve büyükannemin birkaç yıl

ago, but I always remember my grandmother sneaking me some money.

önce vefat ettiğini hatırlıyorum, ama her zaman büyükannemin bana gizlice biraz para verdiğini hatırlıyorum.

I was an adult and she said, baby, but just take this $20.

Ben bir yetişkindim ve bebeğim dedi, ama sadece bu 20 doları al.

Maybe your grandmother does the same thing, sneaking you

Belki büyükannen de aynı şeyi yapıyor,

some money without your family members, knowing what she's doing.

ne yaptığını bilerek, aile üyelerin olmadan sana gizlice biraz para veriyor.

This is something that grandparents do.

Bu dedelerin yaptığı bir şey.

Now.

What about the next one?

Şimdi. Bir

sonraki ne olacak? Benden

The highlight of someone's day after me, the highlight of someone's.

sonra birinin gününün öne çıkanı , birinin gününün öne çıkanı.

Excellent.

Harika.

Now this just means the high point or the most exciting moment of someone's day

Şimdi bu, birinin gününün en yüksek noktası veya en heyecan verici anı,

something that makes them extremely happy.

onu son derece mutlu eden bir şey anlamına geliyor.

Now, yesterday, this happened, I actually was teaching a class to my students.

Şimdi, dün, bu oldu, aslında öğrencilerime ders veriyordum.

Again, if you want to be one of my students, all you have to do is go

Yine öğrencilerimden biri olmak istiyorsanız tek yapmanız gereken

to www dot let's, jump right in.com.

www dot let's adresine gitmek, hemen in.com'a atlamak.

The link is in the description and during the class, one of my students.

Link açıklamada ve ders esnasında bir öğrencim.

Teacher, you know what, the best thing that happened to me today

Hocam biliyor musunuz bugün başıma gelen en güzel şey

was I said what she said, having the opportunity to join your class.

onun söylediklerini söylemiş olmam, sınıfınıza katılma fırsatı bulmuş olmam.

And my heart was warmed.

Ve kalbim ısındı.

And her comment was the highlight of my day.

Ve onun yorumu günümün en önemli olayıydı.

It made me feel so good.

Kendimi çok iyi hissettirdi.

So during your day, you probably have things that make you feel good.

Yani gün boyunca, muhtemelen seni iyi hissettiren şeylere sahipsindir.

You can say this thing, or this event was the highlight of my.

Bu şeyi söyleyebilirsin ya da bu olay benim en önemli olayımdı. Verdiğimiz

So you see in the response we have, again, the three examples, you understand

yanıtta, yine üç örneği görüyorsunuz,

more about me, more about my parents and their love for their grandchildren.

benim hakkımda, ailem ve onların torunlarına olan sevgileri hakkında daha çok şey anlıyorsunuz.

And I gave a fluent English response simply by using the rule of threes,

Ve sadece üçler kuralını kullanarak akıcı bir İngilizce yanıt verdim,

part two, being three examples.

ikinci bölüm, üç örnek.

Now what about part number three?

Şimdi üç numaralı parça ne olacak?

Part number three is focusing on giving specific reasons.

Üçüncü kısım, belirli nedenler sunmaya odaklanıyor. Tartıştığınız

For your ideas on the topic, subject or person you are discussing.

konu, konu veya kişi hakkındaki fikirleriniz için .

In other words, you want to help your listener understand your thought

Başka bir deyişle, dinleyicinizin düşünce

process and how you developed your idea.

sürecinizi ve fikrinizi nasıl geliştirdiğinizi anlamasına yardımcı olmak istiyorsunuz.

And remember I said, English fluency is all about supporting your answers,

Ve unutmayın, İngilizce akıcılığı tamamen cevaplarınızı desteklemekle ilgilidir,

not about giving a thousand new words.

binlerce yeni kelime vermekle ilgili değildir.

It's really about supporting your.

Bu gerçekten sizi desteklemekle ilgili.

And part of that is giving three reasons.

Ve bunun bir kısmı üç sebep vermek.

So let's take a look at this example right here.

Şimdi bu örneğe bir göz atalım.

These three look so happy to be together.

Bu üçlü birlikte olmaktan çok mutlu görünüyor.

So the topic could be sibling relationships.

Yani konu kardeş ilişkileri olabilir.

Do you get along with your siblings?

Akrabalarınla ​​iyi anlaşıyor musun?

Simple response?

Basit yanıt?

Yes, we get along very well.

Evet, çok iyi anlaşıyoruz.

Now, remember I said, that's a good response, but your goal is

Şimdi, dediğimi hatırlayın, bu iyi bir yanıt, ama amacınız

to speak like a native English.

anadili İngilizce gibi konuşmak. İleri düzeyde

You want to give an advanced level response?

bir yanıt vermek ister misiniz ?

So you need three reasons.

Yani üç nedene ihtiyacınız var.

So let's jump back and see the three reasons that you can give reason.

Öyleyse geriye atlayalım ve gerekçe gösterebileceğiniz üç nedeni görelim.

Number one, our parents taught us to look out for each other reason.

Birincisi, ebeveynlerimiz bize birbirimizin sebeplerini kollamamızı öğretti.

Number two, we have so many inside jokes and reason.

İkincisi, çok fazla iç şakamız ve sebebimiz var.

Number three.

Üç numara.

Life would be meaningless without them.

Onlarsız hayat anlamsız olurdu.

So now we're giving some more reasons to support our response.

Şimdi yanıtımızı desteklemek için birkaç neden daha veriyoruz.

And this is something that's very important again, thinking about my sister.

Ve bu, kız kardeşimi düşündüğümüzde yine çok önemli bir şey.

Yes.

I think sibling relationships are very important.

Evet.

Kardeş ilişkilerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kız

My sister, when we were growing up, she's five years older than me,

kardeşim, biz büyürken benden beş yaş büyüktü

and sometimes she would trick me during games so that she could have.

ve bazen oyunlarda beni kandırırdı ki, ben de yapabileyim.

But it's okay.

Ama sorun değil.

I have so many good memories of my sister and I playing games together.

Kız kardeşimle birlikte oyunlar oynadığımız çok güzel anılarım var.

Sibling relationships are so important now, again, looking at our three reasons,

Kardeş ilişkileri artık o kadar önemli ki , yine üç nedenimize bakarsak,

this is what our response could be.

cevabımız bu olabilir.

Yes.

Evet.

We get along very well.

Çok iyi anlaşıyoruz.

Growing up, our parents told us to look out for each other, so

Büyürken, ebeveynlerimiz bize birbirimize göz kulak olmamızı söyledi, bu yüzden

we always protected each other.

her zaman birbirimizi koruduk.

We also laugh a lot because we have so many inside jokes.

Ayrıca çok gülüyoruz çünkü çok fazla iç şakamız var.

Honestly, my life would be meaningless without them.

Dürüst olmak gerekirse, hayatım onlarsız anlamsız olurdu.

So what's happening.

Peki ne oluyor? Sana

You see the fact that I gave you three reasons.

üç sebep verdiğim gerçeğini görüyorsun. Sana

It emphasizes what I'm telling you.

ne söylediğimi vurguluyor.

You can say, ah, Tiffani really believes what she's saying, and that actually shows

Ah diyebilirsiniz, Tiffani gerçekten onun söylediğine inanıyor ve bu aslında

you that I'm a fluent English speaker.

benim akıcı bir İngilizce konuştuğumu gösteriyor.

So giving three reasons to support their answer, shows your English fluency.

Bu nedenle, cevaplarını desteklemek için üç neden vermek , İngilizce akıcılığınızı gösterir.

So in the response, I want to look at a few of the expressions.

Bu yüzden yanıtta, ifadelerden birkaçına bakmak istiyorum.

The first one was look out for someone after me.

İlki, benden sonra birine göz kulak olmaktı.

Look out for somebody.

Birine dikkat et.

Excellent.

Good.

Harika.

İyi.

Last time.

Son kez.

Look out for someone.

Birine dikkat et.

Great job.

İyi iş.

Now this just means to take care of someone and make sure that

Şimdi bu sadece birine bakmak ve ona

they are treated well again, to look out for someone, making

tekrar iyi davranıldığından emin olmak, birine göz kulak olmak,

sure they are treated well.

ona iyi davranıldığından emin olmak anlamına geliyor.

And then my sister is five years older than me.

Ve sonra kız kardeşim benden beş yaş büyük.

But I don't have to worry about anything.

Ama hiçbir şey için endişelenmeme gerek yok.

Especially when I was growing up, my sister always looked out for me.

Özellikle ben büyürken, kız kardeşim beni hep kolladı.

She made sure that I was okay.

İyi olduğumdan emin oldu.

She actually used to do my hair.

Aslında saçımı o yapardı.

She's really good at doing hair now.

Şimdi saç yapmakta gerçekten iyi.

I didn't mind this time.

Bu sefer aldırış etmedim.

And I usually do it myself now, but growing up, she looked out for me.

Ve şimdi bunu genellikle kendim yaparım ama büyürken bana göz kulak oldu.

She made sure I was okay.

İyi olduğumdan emin oldu.

That's what big sisters do.

Büyük kız kardeşler böyle yapar.

All right.

Elbette.

So looking at this one, we have looked out for someone, but what about the.

Buna baktığımızda, birini aradık, peki ya o.

Inside joke.

İç şaka.

Excellent.

Harika.

Last time after me inside joke.

Benden sonra son kez iç şaka.

Great job now inside joke.

Şaka içinde harika bir iş çıkardın.

It just means a joke that is shared exclusively by a small group of people.

Sadece küçük bir grup insan tarafından özel olarak paylaşılan bir şaka anlamına gelir.

It means that only these individuals know what is really being set.

Bu, yalnızca bu kişilerin gerçekte neyin ayarlandığını bildiği anlamına gelir.

Now, one of my friends and I, we do this all the time.

Şimdi, arkadaşlarımdan biri ve ben, bunu her zaman yaparız.

We have lots of inside jokes.

Bir sürü iç şakamız var.

One joke that we have with each other is about Jurassic.

Birbirimizle yaptığımız bir şaka Jurassic hakkında.

And something that happened in the past with the movie.

Ve geçmişte filmde olan bir şey .

And now whenever someone says Jurassic park, we look at each

Ve şimdi ne zaman biri Jurassic park dese, birbirimize bakıp

other and say, Jurassic park again.

yine Jurassic park diyoruz.

It's a joke that only she, and I know it's an inside joke.

Bu sadece onun yaptığı bir şaka ve bunun içeriden bir şaka olduğunu biliyorum.

So maybe you have an inside joke with your family members or your friends,

Belki aile üyeleriniz veya arkadaşlarınızla bir iç şakanız var,

but what about this one right here?

peki ya buradakine ne dersiniz?

Meaningless.

Anlamsız.

Good again after me meaningless.

Benden sonra yine iyi anlamsız.

Excellent.

Now this just means having no meaning or significance, it's not important.

Harika.

Şimdi bu sadece hiçbir anlam veya öneme sahip olmamak anlamına geliyor , önemli değil.

It's meaning less and many times you want to use this word when there's

Bu daha az anlam ifade ediyor ve bu kelimeyi "

something that, Hey, this, honestly, I don't see anything important about it.

Hey, bu, dürüst olmak gerekirse, bunda önemli bir şey görmüyorum" diyen bir şey olduğunda birçok kez kullanmak istiyorsunuz.

It's meaning less.

Daha az anlam ifade ediyor.

So looking at my response, you see.

Yani cevabıma baktığınızda, anlıyorsunuz.

Three examples can be, excuse me.

Üç örnek olabilir, afedersiniz.

Three reasons can be found in my research.

Araştırmamda üç neden bulunabilir.

Again, the rule of threes.

Yine üçlü kuralı.

Again, we had three details, three examples, and now three reasons.

Yine üç ayrıntımız, üç örneğimiz ve şimdi de üç nedenimiz vardı.

And you can use this rule to finally sound like a native English

Ve bu kuralı sonunda anadili İngilizce olan biri gibi ses çıkarmak için kullanabilirsiniz,

speaker that remember if you want to continue studying with me, all you

unutmayın ki benimle çalışmaya devam etmek istiyorsanız tek

have to do is go to www dot let's.

yapmanız gereken www dot let's adresine gitmek.

Jump right in.com.

In.com'dan sağa atlayın.

I want to help you achieve all of your goals.

Tüm hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olmak istiyorum.

You can join thousands of students from around the world.

Dünyanın dört bir yanından binlerce öğrenciye katılabilirsiniz.

I hope you enjoy today's lesson.

Umarım bugünkü dersten zevk alırsınız.

Thanks so much for joining, but as always remember to speak English,

Katıldığınız için çok teşekkürler, ancak her zaman olduğu gibi İngilizce konuşmayı unutmayın,

you still there, you know what time it is?

hala oradasınız, saatin kaç olduğunu biliyor musunuz?

It's story time.

Hikaye zamanı.

I said it's story time.

Hikaye zamanı dedim.

All right.

Elbette.

So today's story.

Yani bugünün hikayesi.

It's about my siblings.

Kardeşlerimle ilgili.

So I have two older sisters.

Yani iki ablam var.

All right.

Now I'm the youngest, right?

Elbette.

Şimdi en küçüğüm, değil mi?

And my middle sister, she's five years older than me and the next

Ve ortanca ablam benden beş yaş büyük ve bir sonraki

sister is nine years older than me.

ablam benden dokuz yaş büyük.

So growing up, I remember one time.

Büyürken bir kere hatırlıyorum.

So we were in my room.

Yani benim odamdaydık.

This was when I lived in Arizona and I may have been four years old.

Bu, Arizona'da yaşadığım zamandı ve dört yaşında olabilirdim.

So my sister above me.

Yani kız kardeşim benden üstün.

Uh, nine years old.

Dokuz yaşında.

And then my other sister was above her was 13 years old and we're all

Ve sonra diğer kız kardeşim ondan büyüktü 13 yaşındaydı ve hepimiz

just sitting in my room playing.

odamda oturmuş oynuyoruz.

And I remember there was a game we liked to play and we called it Superman.

Ve oynamayı sevdiğimiz bir oyun olduğunu hatırlıyorum ve ona Superman adını vermiştik.

Right.

Superman, you know, the, the superhero, right?

Sağ.

Süpermen, bilirsin, süper kahraman, değil mi?

So what we do is one person would lay on the ground and they'd stick

Yani yaptığımız şey, bir kişinin yere uzanması ve

their legs straight up in the air.

bacaklarını havaya dikmesi.

And the other person would lie flat.

Ve diğer kişi düz yatardı.

On the person's feet.

Kişinin ayakları üzerinde.

So the feet would be like this and you'd lay your body on their feet.

Yani ayaklar böyle olurdu ve vücudunuzu ayaklarının üzerine koyardınız.

And then the person would pump their legs.

Ve sonra kişi bacaklarını pompalardı.

1, 2, 3, and shoot you out into the air.

1, 2, 3 ve sizi havaya fırlatın.

And you fly like Superman.

Ve Süpermen gibi uçuyorsun.

Now think about it.

Şimdi bir düşünün.

Who was the person on top of that?

Üstündeki kişi kimdi?

You know, it was me.

Biliyorsun, bendim.

I was the smallest.

Ben en küçüğüydüm.

So I remember this time, my sister, she laid on the ground.

Bu sefer hatırlıyorum, kız kardeşim yere yatmıştı.

She said, come on, TIFF.

Hadi, TIFF dedi. Hadi

Let's do it.

Let's do it.

yapalım. Hadi

yapalım.

G I said, okay.

G tamam dedim.

Okay, Simona, let's do it.

Tamam, Simona, hadi yapalım.

She got on the ground, put her features in.

Yere indi, yüz hatlarını ortaya koydu.

All right, tip.

Get on my feet again.

Pekala, ipucu.

Tekrar ayağa kalk.

I was about four years old, so I got on her feet.

Yaklaşık dört yaşındaydım, bu yüzden ayağa kalktım.

She said, spread your arms out.

Kollarını aç dedi.

TIF.

TIF.

You're about to fly.

uçmak üzeresin.

So I spread my arms out.

Bu yüzden kollarımı açtım. Ben ...

I was.

idim.

I was all my big sister's feet.

Ben ablamın ayaklarıydım.

And I said, go, she said 1, 2, 3.

Ben de git dedim, 1, 2, 3 dedi.

And I flew through the air and boom, I hit the wall now.

Ben de havada uçtum ve bum, şimdi duvara çarptım.

Clearly I was okay.

Açıkçası iyiydim.

But the problem was there was a big hole in the wall.

Ama sorun, duvarda büyük bir delik olmasıydı.

I hit the wall.

duvara vurdum

Everything got quiet.

Her şey sessizleşti. Kız

My sisters looked at each other, then they looked at me and I looked at them.

kardeşlerim birbirlerine baktılar, sonra bana baktılar, ben de onlara baktım.

They're like, are you okay?

İyi misin?

I said, yeah, I'm okay.

Evet, iyiyim dedim.

And then we all looked at each other again and said, but we got.

Sonra hepimiz tekrar birbirimize baktık ve dedik ama aldık.

You see, we knew that my mom was going to get us now.

Görüyorsun, annemin bizi şimdi yakalayacağını biliyorduk.

I don't remember what happened to us.

Bize ne olduğunu hatırlamıyorum.

And usually when a traumatic experience happens, you try to

Ve genellikle travmatik bir deneyim olduğunda,

block it out of your memory.

onu hafızanızdan silmeye çalışırsınız.

So I'm sure we all got spankings and we got in big trouble

Bu yüzden eminim ki hepimiz tokat yedik ve kafamız büyük bir belaya girdi

because there was a hole in the.

çünkü bir delik vardı.

But I'll tell you this.

Ama sana şunu söyleyeceğim.

I am almost 40 years old.

Neredeyse 40 yaşındayım.

And to this day, I still remember flying through the air.

Ve bugüne kadar, havada uçtuğumu hala hatırlıyorum.

So sometimes getting in trouble.

Yani bazen başı belaya giriyor.

Yes, it's bad.

Evet, bu kötü.

But when you're making good memories with your siblings, it's all worth it.

Ama kardeşlerinle güzel anılar biriktirdiğinde buna değer.

All right.

I hope you enjoy today's story.

Elbette.

Umarım bugünün hikayesini beğenirsiniz.

I hope you also have some experiences with your siblings.

Umarım kardeşlerinle de bazı deneyimler yaşarsın.

Remember, if you want to keep studying with me, go to www dot let's.

Unutmayın, benimle çalışmaya devam etmek istiyorsanız www dot let's adresine gidin.

Jump right in.com.

In.com'dan sağa atlayın.

I love you.

And I'll talk to you next time.

Seni seviyorum.

Ve bir dahaki sefere seninle konuşacağım.