Stocks, supplies and shortages #COVID-19

Stoklar, takviyeler ve eksiklikler #COVID-19

9,805 views ・ 2020-04-10

Simple English Videos


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

00:00
How are you?
0
89
1271
Nasılsınız?
00:01
We really hope youíre keeping safe and healthy.
1
1360
2619
Sağlıklı ve güvende olmanızı umut ediyoruz.
00:03
Weíre both fine and weíre staying at home because of COVID-19.
2
3979
5161
İkimiz de iyiyiz ve COVID-19 yüzünden evde kalıyoruz.
00:09
We know many of you are too, so weíre going to tell you how weíre coping
3
9140
5060
Birçoğunuzun da evde olduğunu biliyoruz, bu yüzden size bununla nasıl başa çıkacağımızı anlatacağız
00:14
And we hope youíll share your stories with us too.
4
14200
3920
Umarız sizler de hikayelerinizi bizimle paylaşırsınız.
00:18
This videoís about vocabulary you can use to talk about your lives and how youíre affected
5
18120
9069
Bu videoda, hayatlarınız ve COVID-19'dan nasıl etkilendiğiniz hakkında konuşmak için kullanabileceğiniz kelimeler hakkında olacak.
00:27
by COVID-19.
6
27189
1071
Bu videoda, hayatlarınız ve COVID-19'dan nasıl etkilendiğiniz hakkında konuşmak için kullanabileceğiniz kelimeler hakkında olacak.
00:28
Weíll focus on language for talking about a big issue ñ stocks, supplies and shortages.
7
28260
7590
Bükük sorun olan malzemeler, takviyeler ve yokluktan bahsetmek için gerekli olan dile odaklanacağız.
00:35
A shortage is when there isnít enough of something thatís needed.
8
35850
4930
Yokluk, ihtiyaç duyulan bir şey yeterli olmadığında ortaya çıkar.
00:40
The most serious shortages are medical supplies and equipment.
9
40780
4770
En ciddi yokluk tıbbi malzeme ve teçhizattır.
00:45
Doctors, nurses and other essential workers need PPE ñ Personal Protective Equipment.
10
45550
8370
Doktorlar, hemşireler ve diğer başlıca çalışanların PPE Kişisel Koruyucu Ekipmana ihtiyacı vardır.
00:53
In particular, they need masks to protect their faces.
11
53920
4630
Özellikle yüzlerini korumak için maskeye ihtiyaçları vardır.
00:58
Goggles to cover their eyes.
12
58550
2660
Gözlerini örtmek için de gözlüklere.
01:01
Gowns to protect their bodies.
13
61210
1880
Vücutlarını korumak için koruyucu giysi.
01:03
And gloves to cover their hands.
14
63090
3790
Ve ellerini örtmek için de eldivenler.
01:06
Hospitals also need ventilators and respirators.
15
66880
3610
Hastaneler ayrıca ventilatör ve resipartor cihazlarına da ihtiyaç duyarlar.
01:10
They both help with breathing so whatís the difference?
16
70490
4960
Her ikisi de solunuma yardımcı oluyor, o zaman fark nedir?
01:15
A ventilator is a machine that helps a patient breathe.
17
75450
4079
Ventilatör hastaların nefes almasına yardımcı olan bir makinedir.
01:19
It pumps oxygen into the lungs if they're too ill or weak to breathe themselves.
18
79529
6401
Kendileri solunum yapamayacak kadar hasta veya zayıflarsa akciğerlere oksijen pompalar.
01:25
A respirator is a kind of mask, so itís a kind of PPE.
19
85930
5729
Respirator bir çeşit maskedir, bu yüzden bir çeşit Kişisel Koruyucu Ekipmanıdır.
01:31
The American Centers for Disease Control recommends that health workers wear N95 respirators that
20
91659
6640
Amerikan Hastalık Kontrol Merkezleri, sağlık çalışanlarının burun ve ağızlarına sıkıca oturan N95 solunum maskeleri
01:38
fit tightly around their nose and mouth.
21
98299
2880
takmalarını önermektedir.
01:41
Now ,there are some kinds of respirators that pump air, so theyíre a kind of ventilator
22
101179
6480
Artık, hava pompalayan bazı resipratorler var, bu yüzden onlar da bir çeşit vantilatördür.
01:47
too.
23
107659
1000
01:48
So sometimes the words respirator and ventilator can be synonyms and mean the same thing.
24
108659
7011
Yani bazen respirator ve ventilatör kelimeleri eş anlamlı olabilir ve aynı anlama gelebilir.
01:55
But normally, ventilators are machines that help patients breathe and respirators are
25
115670
6369
Normalde ventilatörler hastaların nefes almasına yardımcı olan makinelerdir fakat respiratorler ise koruyucu maskelerdir.
02:02
the protective masks.
26
122039
1770
02:03
OK.
27
123809
1060
evet
02:04
Another serious shortage in the US is testing.
28
124869
3000
ABD'deki bir diğer ciddi sıkıntı ise testtir.
02:07
Itís very hard to get tested for COVID-19 here.
29
127869
4150
Burada COVID-19 için test yaptırmak oldukça zor.
02:12
We lack the tests we need.
30
132019
2061
İhtiyacımız olan testlerden yoksunuz.
02:14
Thereís a lack of testing.
31
134080
2950
Test noksanlığı var.
02:17
Notice the word ëlackí here.
32
137030
2039
Burada "eksiklik" kelimesine dikkat edin.
02:19
We use it when there isnít enough of something and you can use it as a verb or a noun.
33
139069
6700
Bir şey yeterli olmadığında kullanırız ve fiil veya isim olarak kullanabilirsiniz.
02:25
Thereís another thing we lack at the moment.
34
145769
2851
Şu anda yokluğunu çektiğimiz başka bir şey daha var.
02:28
Whatís that?
35
148620
1229
Nedir?
02:29
Good news.
36
149849
1220
İyi haber
Evet
02:31
Yes.
37
151069
1000
Haberler çok kötü.
02:32
The news is so bad.
38
152069
1821
02:33
But personally, we want you to know that Vicki and I are fine.
39
153890
3959
Ancak şahsen, Vicki'nin ve benim iyi olduğumuzu bilmenizi istiyoruz.
02:37
And weíd like to say thank you to everyone who's been wishing us good health in the comments.
40
157849
5780
Yorumlarda bize sağlık dileyen herkese teşekkür etmek istiyoruz.
02:43
Thank you all.
41
163629
1271
Hepinize teşekkürler.
02:44
Weíve been isolating for nearly a month now, so we havenít left the house.
42
164900
5009
Neredeyse bir aydır izole durumyadız, bu yüzden evden çıkmadık.
02:49
And weíre lucky because in Philadelphia we can order online and get food and other things
43
169909
6021
Ve şanslıyız çünkü Philadelphia'da online sipariş verip, yiyecek ve diğer şeyleri teslim alabiliyoruz.
02:55
delivered.
44
175930
5449
03:01
Itís called contact-less delivery because they just leave it on your doorstep.
45
181379
10731
Buna temassız teslimat deniyor, çünkü teslimat sadece kapınıza bırakılıyor.
Aynısını yapabilir misin?
03:12
Can you do the same?
46
192110
1200
03:13
I know itís harder for my family in England.
47
193310
4009
İngiltere'deki ailem için daha zor olduğunu biliyorum.
03:17
But it can take a while to get a delivery here now.
48
197319
3560
Ancak şimdi teslimatın gelmesi biraz daha uzun zaman alabilir.
03:20
Lots of people are ordering online so there are delays
49
200879
3920
Pek çok kişi online sipariş veriyor, bu yüzden gecikmeler oluyor.
03:24
It took two weeks to snag a delivery.
50
204799
3660
Bir teslimatın yapılması iki hafta sürdü.
03:28
Snag ñ thatís an interesting use of the word snag.
51
208459
4421
"beklenmedik engel ya da güçlük" bu engel kelimesinin ilginç bir kullanımı.
03:32
Really?
52
212880
1100
Sahi mi?
03:33
It means we were lucky to get a delivery.
53
213980
3100
Bu, teslimatı aldığımız için şanslı olduğumuz anlamına geliyor.
03:37
That meaning is more common in American than British English.
54
217080
3320
Bu anlam Amerikan İngilizcesi olarak İngiliz İngilizcesinde olduğundan daha yaygındır.
03:40
Well Iím glad we snagged it.
55
220400
2539
Evet, tökezlediğimize memnunum.
03:42
Our stocks were running low and our refrigerator was empty.
56
222939
3770
Stoklarımız tükeniyordu ve buzdolabımız boştu.
03:46
We ran out of fresh fruit and vegetables.
57
226709
3411
Taze meyve ve sebzeleri tüketmiştik.
Tükettiğin zaman, fazla kalmıyor.
03:50
When you run low, you donít have many.
58
230120
2690
03:52
And when you run out, you donít have any.
59
232810
3689
Ve tükendiğinde, hiç yok.
03:56
We need to learn to order early.
60
236499
1971
Erken sipariş vermeyi öğrenmemiz lazım.
03:58
But weíve stocked up now.
61
238470
1939
Ama şimdi stokladık.
04:00
Now, what about that word ëstockí?
62
240409
2870
Peki ya "stoklamak" kelimesi?
04:03
It has a lot of different meanings.
63
243279
3261
Bir çok anlamı var.
04:06
We have the stock market.
64
246540
1739
menkul kıymetler borsamız var.
04:08
For example, the stock market fell when the corona virus hit.
65
248279
4540
Örneğin, korona virüsü darbesi borsayı düşürdü.
04:12
Here stock means a share in a company.
66
252819
3491
Burada "stok" senedi bir şirkette hisse anlamına gelir.
04:16
And stock can be a liquid too that we use in cooking.
67
256310
3709
Ve "stok", yemek pişirmede kullandığımız bir sıvı anlamına gelebiliyor.
04:20
This is stock.
68
260019
1460
Bu "stok"
04:21
Itís a liquid you make by boiling meat or vegetables and you can use it to make soup.
69
261479
7590
Et veya sebzeleri kaynatarak elde ettiğiniz bir sıvıdır ve çorba yapmak için kullanabilirsiniz.
04:29
But more often, stock is a supply of something.
70
269069
3291
Ancak çoğunlukla, stok bir şeyin kaynağıdır.
04:32
Companies might do stocktaking.
71
272360
2140
Şirketler stoklama yapabilir.
04:34
Thatís when they count their inventory and all the materials they use to manufacture
72
274500
5419
Envanterlerini ve ürünlerini üretmek ve işlerini yapmak için kullandıkları tüm malzemeleri o zaman sayıyorlar
04:39
their products and do business.
73
279919
2941
04:42
And the word 'stock' can be a verb too.
74
282860
3020
Ve 'stok' kelimesi de bir fiil olabilir.
04:45
If a store stocks something, then it has it for sale.
75
285880
4780
Bir mağaza bir şey stokluyorsa, o zaman bu satılıktır.
04:50
And they might stock the shelves - keep them full.
76
290660
3200
Raflara stok yapıp doldurabilirler.
04:53
And if a store has an item available for sale, then we say itís ëin stockí.
77
293860
7019
Ve bir mağazada satışa sunulan bir ürün varsa, stokta olduğunu söylüyoruz.
05:00
And if there arenít any for sale, then the store is 'out of stock'.
78
300879
5181
Ve satışta bir şey yoksa, mağazada 'stokta yok' demektedir.
05:06
Hereís a message I had from Amazon this week.
79
306060
4410
İşte bu hafta Amazon'dan aldığım bir mesaj. 'Stok eksikliği nedeniyle, siparişinizden aşağıdaki ürünü sağlayamıyoruz. Öğeyi iptal ettik ve sıkıntıdan dolayı özür dileriz."
05:10
Itís quite formal English because it was a written message.
80
310470
3970
Oldukça resmi bir İngilizce çünkü yazılı bir mesajdı.
05:14
If I were saying this, Iíd probably say something like ëThis item is out of stock, so we canít
81
314440
7860
Bunu ben söylüyor olsaydım, muhtemelen böyle bir şey söylerdim. Bu ürün stokta yok, bu yüzden sağlayamıyoruz.
05:22
get it.
82
322300
1000
05:23
Weíve cancelled your order and weíre sorry.
83
323300
3690
Siparişinizi iptal ettik ve üzgünüz.
05:26
What were they out of?
84
326990
1780
Olmayan neydi?
05:28
Contact lens solution.
85
328770
1399
lens solusyonu
05:30
So you canít clean your contact lenses?
86
330169
3301
Yani zaman lenslerini temizliyemiyorsun?
05:33
No but it's not a big problem, yet.
87
333470
4270
hayır, ama şimdilik çok sorun değil.
05:37
With the corona virus, lots of people have been ëstocking upí on things ñ buying them
88
337740
5280
Korona virüsü ile birçok insan, ihtiyaçlarını çok miktarda satın alıp stokluyor.
05:43
in large quantities.
89
343020
1930
05:44
Like hand sanitizer and toilet paper.
90
344950
4240
El dezenfektanı ve tuvalet kağıdı gibi.
05:49
People have been panic-buying because theyíre worried about a shortage.
91
349190
3979
İnsanlar paniğe kapılıyor çünkü bir kıtlıktan endişe ediyorlar.
05:53
Theyíre hoarding them.
92
353169
1581
Onları istifliyorlar.
05:54
Now hoarding is another interesting verb.
93
354750
3780
Şimdi de "istifleme" başka bir ilginç fiildir.
05:58
It has negative connotations.
94
358530
2060
Olumsuz çağrışımları var.
06:00
Itís when you have a secret stack of something that you donít want to share.
95
360590
7000
Paylaşmak istemediğiniz şeyleri gizlice stoklamanızdır.
06:07
Hereís another phrase we use with the word stock.
96
367590
6049
"stok" kelimesi ile kullandığımız başka bir ifade.
06:13
We could say a supermarket is well-stocked.
97
373639
3921
Bir süpermarketin iyi stoklandığını söyleyebiliriz.
06:17
That means the shelves are full of different things.
98
377560
3040
Bu, rafların farklı ürünlerle dolu olduğu anlamına gelir.
06:20
We have a well-stocked refrigerator.
99
380600
7590
İyi stoklanmış bir buzdolabımız var.
06:28
We can order food online and get it delivered so weíre not worried about running out.
100
388190
4930
Online yemek siparişi verebilir ve teslim alabiliriz, böylece tüketme konusunda endişemiz kalmaz.
06:33
But drinks are a different story.
101
393120
2760
Ama içecekler başka hikaye.
06:35
Yes, we donít know what we have so we want to ëtake stockí.
102
395880
4629
Elimizde ne kadar olduğunu bilmiyoruz, o yüzden stok sayımı yapmak istiyoruz.
06:40
We want to evaluate our situation because we canít buy any more.
103
400509
5291
Durumumuzu değerlendirmek istiyoruz çünkü daha fazla satın alamıyoruz.
06:45
Yeah.
104
405800
1000
Evet
06:46
The reason dates back to the 1920s when there was prohibition in America and nobody could
105
406800
5660
Bunun sebebi, Amerika'da hiç kimsenin alkol alamadığı veya satamadığı 1920'lerdeki yasağa dayanıyor.
06:52
buy or sell alcohol.
106
412460
2120
06:54
And when they changed the law so you could buy alcohol again, Pennsylvania, the state
107
414580
6059
Ve tekrar alkol alabilmeniz için yasayı değiştirdiklerinde, yaşadığımız eyalet olan Pennsylvani' daki,
07:00
we live in, took control of all the liquor stores.
108
420639
4520
tüm likör mağazalarının kontrolünü ele geçirdiler.
07:05
When the COVID crisis started, the governor closed down all the non-essential businesses,
109
425159
5781
COVID krizi başladığında, vali tüm zorunlu olmayan işleri kapattı,
07:10
but he left the liquor stores open.
110
430940
2430
ancak likör mağazalarını açık bıraktı.
07:13
So other businesses complained and they said ëHey!
111
433370
3490
Diğer işletmeler şikayet etti ve Hey dediler!
07:16
Thatís not fair!í So then he closed down the liquor stores tooÖ
112
436860
4600
Bu hiç adil değil! Sonra likör dükkanlarını da kapattı.
07:21
And people REALLY complained about that.
113
441460
3650
Ve insanlar bu durumdan GERÇEKTEN şikayet ettiler.
07:25
So they opened up an online store and as soon as they didÖ
114
445110
5420
Bu yüzden bir online mağaza açtılar ve
07:30
... the website crashed!
115
450530
2129
web sitesi anında çöktü.
07:32
But luckily we have some alcohol in the house.
116
452659
4280
Neyse ki evde alkolümüz var.
07:36
Weíve got..
117
456939
1741
var..
07:38
Weíve got some red wine.
118
458680
1989
Biraz kırmızı şarabımız var.
07:40
We like red wine.
119
460669
1901
Kırmızı şarabı seviyoruz.
07:42
Thereís a bottle of port there, and I think itís full.
120
462570
4119
Orada bir şişe porto şarabı var ve bence dolu.
07:46
Oh my goodness.
121
466689
1410
Aman tanrım.
07:48
Thereís a little tiny bit of martini.
122
468099
4481
Bi parça martini var.
07:52
Another bit of port.
123
472580
1059
Diğer bir porto şarabı daha.
07:53
Oh look, thereís some English sherry.
124
473639
2150
Oh bak, biraz İngiliz sherry var.
07:55
Oh, very nice.
125
475789
1081
Oh çok güzel.
07:56
A pre-dinner drink one night.
126
476870
2240
Bir gece akşam yemeği öncesi içki.
07:59
Some pickled onions.
127
479110
1589
Biraz soğan turşusu.
08:00
Urgh!
128
480699
1000
08:01
An English delicacy.
129
481699
1661
Bir İngiliz leziz yiyeceği
08:03
ErmÖ And then we have this Frangelico liqueur.
130
483360
4740
Ve sonra bu Frangelico likörü var.
08:08
Where did we get that?
131
488100
2420
Bunu nereden aldık?
08:10
I have no idea.
132
490520
2250
Fikrim yok.
08:12
I think itíll give us a headache.
133
492770
2970
Sanırım biraz başımızı ağrıtacak.
08:15
Weíve also got this.
134
495740
2030
Bi de bu var.
08:17
Ah, cachacas.
135
497770
1019
Ah, cachacas.
08:18
You mix this with lime juice and a lot of sugar and it makes a caipirinha.
136
498789
3611
Bunu limon suyu ve çok fazla şekerle karıştırıyorsunuz ve bir caipirinha oluyor.
08:22
You get those in Brazil.
137
502400
2239
Bunlar Brezilya'dan alıyorsun.
08:24
And weíve got a little bit of campari but I havenít got any soda water.
138
504639
4221
Bi parça camparimiz var ama sodamız yok.
08:28
Iíll have to get some.
139
508860
1279
Biraz almam gerekecek.
08:30
And then a bit more wine.
140
510139
2701
Biraz daha şarap
08:32
Is it.. ohÖ Itís scotch whiskey.
141
512840
2210
İskoç viskesi.
08:35
I think weíll be all right for a little while.
142
515050
4040
yakında iyi olucaz.
08:39
Do you have plenty to eat and drink too?
143
519090
2700
Bol yiyeceğinizin ve içeceğiniz var mı?
08:41
We hope so.
144
521790
1480
Bizde öyle umuyoruz.
08:43
And are you like us and looking through your cupboards and finding food and drink there
145
523270
5470
Sizde bizim gibi misiniz, ve dolaplarınızı inceleyip orada unutmuş olduğunuz
08:48
that youíd forgotten you had?
146
528740
2660
yiyecek ve içecekleri mi buldunuz?
08:51
Are you staying at home too?
147
531400
2250
Siz de evde kalıyor musunuz?
08:53
What are you doing through this COVID-19 crisis?
148
533650
2740
COVID-19 krizinde neler yapıyorsunuz?
08:56
Weíd love to hear about your experiences, so please write and tell us in the comments.
149
536390
6890
Deneyimlerinizi duymak isteriz, bu yüzden lütfen yorumlarda bize yazın ve anlatın.
09:03
Or make a video about them.
150
543280
1660
Ya da bununla ilgili bir video yapın.
09:04
You can post it on YouTube and send the link here.
151
544940
3080
YouTube'a yükleyebilir ve bağlantıyı buraya gönderebilirsiniz.
09:08
Weíd love to know how youíre getting on.
152
548020
3120
Nasıl geçiyor bilmek isteriz.
09:11
Please keep safe everyone and donít forget to call your grandpa and grandma.
153
551140
4260
Lütfen herkesi güvende tutun ve büyükbabanızı ve büyükannenizi aramayı unutmayın.
09:15
Bye.
154
555400
1000
Hoşçakalın.
09:16
Bye-bye
155
556400
80
Güle güle
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7