English Phrasal Verbs: Run Out and Run Into

Hi English learner, it's me again, Chad from RealLife English. Today I have another awesome

Merhaba İngilizce öğrencisi, yine ben, RealLife English'ten Chad. Bugün size

video lesson for you teaching you two more phrasal verbs. The phrasal verbs I am going

iki deyimsel fiil daha öğreteceğiniz harika bir video dersim daha var . Bugün size öğreteceğim deyimsel fiiller

to teach you today are...

... O halde

So first let's look at the verb to run. Run is an irregular verb, the conjugation is...

önce koşmak fiiline bakalım. Run düzensiz bir fiildir, çekimi...

And the first thing you think of when you hear run is probably the most common meaning

Ve run'u duyduğunuzda aklınıza gelen ilk şey, koşmak olan run'un muhtemelen en yaygın anlamıdır,

of run, which is to run, like to walk really fast. But there is actually two more ways

çok hızlı yürümek gibi . Ama

we can use the verb to run. For example you can say to run a company, to run a company,

fiili çalıştırmak için kullanabileceğimiz iki yol daha var. Örneğin, bir şirket yönetmek, bir şirket işletmek

or to run a shop, which is the same as saying to manage that. Maybe you are the owner of

veya bir dükkan işletmek diyebilirsiniz ki bu onu yönetmek demekle aynı şeydir. Belki

the company or the shop but you also run the shop means you are managing that shop or company.

şirketin ya da dükkanın sahibisiniz ama aynı zamanda dükkanı işletiyorsunuz demek o dükkanı ya da şirketi yönetiyorsunuz demektir.

Run can also mean to move with a fluid motion. For example if you were to paint a wall and

Koşmak aynı zamanda akıcı bir hareketle hareket etmek anlamına da gelebilir. Örneğin, bir duvarı boyayacaksanız ve

the paint was really thick sometimes that paint is going to run. Or you can even say

boya çok kalınsa, bazen o boya akacaktır. Ya da

a river is running, the running water. Maybe if you turn on your tap, or your faucet, the

bir nehir akıyor, akan su bile diyebilirsiniz. Belki musluğunuzu ya da musluğunuzu açarsanız,

water is running from the faucet, running from the tap.

su musluktan akıyor, musluktan akıyor.

But let's look at today's phrasal verbs. The first one being to run out of something, run

Ama bugünün öbek fiillerine bakalım. Birincisi, bir şeyin bitmesi, bir

out of something. So to run out of something means that you have finished with whatever

şeyin bitmesi. Yani bir şeyin bitmesi, o şey her ne ise onu bitirdiğiniz anlamına gelir

that thing is, it's more like you have consumed all of that. So for an example I can say,

, daha çok hepsini tüketmişsiniz gibidir . Yani bir örnek olarak

I have run out of coffee, I've run out of coffee. That means I've drunk all of the coffee

kahvem bitti, kahvem bitti diyebilirim. Bu, tüm kahveyi içtiğim

and I need to go and buy some more. Some other common collocations with run out can be to

ve gidip biraz daha almam gerektiği anlamına geliyor. Tükenmişlik ile ilgili diğer bazı yaygın eşdizimler,

run out of time, to run out of space, to run out of gas in your car. So in this case you

zamanın bitmesi, yerin bitmesi, arabanızın benzininin bitmesi olabilir. Yani bu durumda, her ne ise hepsini

have used all of whatever it is, you've used all your time, you've used all the space,

kullandınız, tüm zamanınızı kullandınız, tüm alanı kullandınız

and you have used all the gas in your car.

ve arabanızdaki tüm gazı kullandınız.

And the second phrasal verb today is to run into someone, run into a person. You can also

Ve bugün ikinci öbek fiil, biriyle karşılaşmak, bir kişiye rastlamaktır.

say to run into a problem, but in this case let's focus on a person. If you run into someone

Bir sorunla karşılaşmak da diyebilirsiniz ama bu durumda bir kişiye odaklanalım. Biriyle karşılaşırsanız,

that means that you unexpectedly see that person, it's a random situation. If you are

bu, o kişiyi beklenmedik bir şekilde gördüğünüz anlamına gelir , bu rastgele bir durumdur.

walking on the street and you see an old friend of yours "oh hey, what's up?" "I just ran

Sokakta yürürken eski bir arkadaşınızı görseniz "aa hey, naber?" "Az önce

into Bob." So that means that your just saw him randomly on the street and you said, "hey

Bob'la karşılaştım." Yani bu, onu sokakta rastgele gördüğünüz ve "hey

Bob, what's up" you just ran into Bob.

Bob, naber" dediğiniz ve az önce Bob'a rastladığınız anlamına gelir.

So this phrasal verb is commonly used in the past because it's talking about a

Yani bu deyimsel fiil geçmişte yaygın olarak kullanılır çünkü a'dan bahsediyor

because it's talking about a past experience so you'll often hear people say, "oh, you'll

çünkü geçmiş bir deneyimden bahsediyor, bu yüzden insanların sık sık "ah,

never guess who I ran into the other day" "the other day I ran into Bob at the store"

geçen gün kiminle karşılaştığımı asla tahmin edemezsin" " diğeri" dediğini duyacaksınız. gün mağazada Bob'la karşılaştım"

and it's sometimes used in the future, "If you go to that party you'll probably run into

ve gelecekte bazen " O partiye gidersen muhtemelen

Bob."

Bob'la karşılaşırsın" şeklinde kullanılır.

Ok so now I'm going to say two phrases with both phrasal verbs, but this time I'm going

Tamam, şimdi her iki öbek fiil ile iki cümle söyleyeceğim, ama bu sefer bağlantılı konuşmanın

to say a phrase that has a strong aspect of connected speech. So in both phrases listen

güçlü bir yönü olan bir cümle söyleyeceğim . Yani her iki cümleyi de

really closely and try to mimic what I say and exactly how I say it.

gerçekten yakından dinleyin ve söylediklerimi ve tam olarak nasıl söylediğimi taklit etmeye çalışın.

Ok guys and girls, so they are two more really common English phrasal verbs, and I hope you

Tamam beyler ve kızlar, yani bunlar gerçekten yaygın olan iki İngilizce deyimsel fiil ve umarım

were able to say that, mimic it kind of like how I was saying it. I know it's really difficult,

bunu benim söylediğim gibi taklit ederek söyleyebilmişsinizdir. Bunun gerçekten zor olduğunu biliyorum,

English speakers we speak with connected speech all the time. It doesn't matter if you can't

İngilizce konuşanlar her zaman bağlantılı konuşma ile konuşuruz .

get this 100% right now but keep practicing because you're going to get better and better.

Şu anda bunu %100 alamamanız önemli değil, ancak pratik yapmaya devam edin çünkü gittikçe daha iyi olacaksınız.

It's all about training your mouth muscles. To really master pronunciation you have to

Her şey ağız kaslarınızı eğitmekle ilgili. Telaffuzda gerçekten ustalaşmak için

repeat and repeat and repeat, and sooner or later your mouth is going to adapt to those

tekrarlamanız, tekrarlamanız ve tekrarlamanız gerekir ve er ya da geç ağzınız bu

new sounds, the phonetics of the language and it's going to get much easier and easier.

yeni seslere, dilin fonetiğine uyum sağlayacak ve giderek daha kolay hale gelecektir.

If you enjoyed this video please share it with anyone else you think could benefit from

Bu videoyu beğendiyseniz, lütfen bundan yararlanabileceğini düşündüğünüz herhangi biriyle paylaşın

this, also if you want to learn more about reallife global just go to our website it's,

, ayrıca global reallife hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, sadece web sitemize gidin,

RealLifeGlobal.com, there we have many more articles, podcasts, more videos, and some

RealLifeGlobal.com, orada daha birçok makale, podcast ve video var. ve bazı

awesome English fluency courses.

harika İngilizce akıcılık kursları.

Also remember to subscribe to us here on Youtube and you'l get all of our newest videos as

Ayrıca Youtube'da bize abone olmayı unutmayın ve en yeni videolarımızı

soon as they're released. Thank you all so much for joining me today, and I'll see you

yayınlanır yayınlanmaz alacaksınız. Bugün bana katıldığınız için hepinize çok teşekkür ederim.

on our next video lesson here at RealLife English. Awwww Yeah!!!

RealLife English'teki bir sonraki video dersimizde görüşmek üzere . Awwww Evet!!!