REAL English Conversation | FAST English!

I feel like in an adventure and I feel like teaching English.

Kendimi bir maceranın içinde gibi hissediyorum ve içimden İngilizce öğretmek geliyor.

So let’s take an adventure today, I’m going to hop a train to New York City, let’s

O halde bugün bir maceraya atılalım, New York'a giden bir trene atlayacağım, bakalım

see what we see and see what we learn.

neler göreceğiz ve neler öğreneceğiz.

Okay, so I thought I was leaving all the time in the world but traffic is pretty much a

Tamam, bu yüzden dünyada her zaman ayrıldığımı sanıyordum ama trafik oldukça

crawl and now I’m thinking there is a chance I will miss my train.

yavaş ve şimdi trenimi kaçırma ihtimalim olduğunu düşünüyorum .

All the time in the world is just a phrase that means plenty of time.

Dünyadaki her zaman, bol zaman anlamına gelen bir deyimdir.

Ohm don’t worry about that, we have all the time in the world to get it done.

Ohm, bunun için endişelenme, bunu yapmak için dünya kadar zamanımız var.

If traffic is just crawling, that means of course it’s very slow, you’re seeing lots

Trafik yavaş ilerliyorsa, bu elbette çok yavaş demektir,

of brake lights which you don’t want to see when you’re running late for a train.

bir trene geç kaldığınızda görmek istemediğiniz çok sayıda fren lambası görürsünüz.

Will we make it?

Başaracak mıyız?

It's a nail-biter.

Bu bir tırnak ısırıcı.

If something is a nail-biter, that means it’s a situation with a lot of tension causing anxiety.

Bir şey tırnak ısırtansa, bu, kaygıya neden olan çok fazla gerilim içeren bir durum olduğu anlamına gelir. Ben

The train is going to leave at its appointed time whether I’m there or not and I really

orada olsam da olmasam da tren kararlaştırılan saatte kalkacak ve gerçekten

want to make it.

yetişmek istiyorum.

And I’m not sure if I’m going to.

Ve yapacağımdan emin değilim.

So, it’s a nail-biter.

Yani, bu bir tırnak ısırıcı.

Alright, we just cut in, we have eight minutes until the train leaves.

Pekala, araya girdik, trenin kalkmasına sekiz dakikamız var .

Traffic is thick, it is heavy, and we’re not too close, it’s getting down to the wire.

Trafik yoğun, yoğun ve çok yakın değiliz, tele kadar iniyor.

We made it and look at the station, isn’t it gorgeous?

Yaptık ve istasyona baktık, muhteşem değil mi?

So I get on the train and one of the best things about Philly is how quickly and easily

Bu yüzden trene biniyorum ve Philly ile ilgili en iyi şeylerden biri, New York'a ne kadar hızlı ve kolay

you can get to New York City.

gidebileceğiniz.

I hopped on and zipped up there in about seventy-five minutes.

Atladım ve yaklaşık yetmiş beş dakika içinde fermuarımı oraya çektim .

Then when you arrive, you’re right in the heart of midtown Manhattan.

Sonra vardığınızda, Manhattan şehir merkezinin tam kalbindesiniz.

We made it to New York City.

New York City'e ulaştık.

It’s cold but we made it and how are we starting the adventure?

Hava soğuk ama başardık ve maceraya nasıl başlıyoruz? Kulağa

I know this doesn’t sound like how most people start their adventure but I’m thinking

çoğu insanın maceralarına böyle başlamadığını biliyorum ama ben

about exercise.

egzersiz yapmayı düşünüyorum.

I'm thinking about trying a drop-in hot yoga class, haven’t done it in eight years, but

Sıcak bir yoga dersi almayı düşünüyorum , sekiz yıldır yapmadım, ama

my body is saying that would feel good so let’s try.

vücudum bunun iyi hissettireceğini söylüyor, o yüzden deneyelim. Havanın

It’s one of those days where it’s so cold that my eyes are watering.

çok soğuk olduğu ve gözlerimin dolduğu günlerden biri.

Has this ever happened to you?

Bu hiç başınıza geldi mi?

Chilly.

Soğuk.

When I used to live in New York City, I did hot yoga all the time but since I moved to

New York'ta yaşarken, her zaman sıcak yoga yapardım ama Philly'e taşındığımdan beri

Philly, I just have not been able to get into the groove with it you know?

, onunla havaya giremedim, anlıyor musun?

Just can’t get into a routine.

Sadece bir rutine giremiyorum.

So I’m excited to do it after so many years.

Bu yüzden yıllar sonra yapacağım için heyecanlıyım.

Okay, we made it to the building.

Tamam, binaya ulaştık.

We’re looking for the third floor.

Üçüncü katı arıyoruz.

I decided to take the stairs rather than the elevator.

Asansör yerine merdivenleri kullanmaya karar verdim .

Third is sort of a tricky word isn’t it?

Üçüncüsü biraz aldatıcı bir kelime değil mi?

[Θɜɹd]

[Θɜɹd]

This hallway looks like it’s not actually supposed to be used.

Bu koridor aslında kullanılmaması gerekiyormuş gibi görünüyor.

Maybe I should’ve taken the elevator.

Belki de asansöre binmeliydim.

I got in there.

İçeri girdim.

Paid, grabbed my water and mat and did the class.

Ücreti ödedim, suyumu ve matımı aldım ve dersi yaptım .

I think someone took yours.

Sanırım birisi seninkini aldı.

Yeah, that’s okay.

Evet, sorun değil.

Yeah I’ll grab that.

Evet, bunu alacağım.

I think I took it.

Sanırım aldım. Sorun

That’s okay.

yok.

I was taking my time.

zamanımı alıyordum

You can take the class for me.

Sınıfı benim için alabilirsin.

Oh, okay, I will.

Tamam, yapacağım.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Yeah, I did it.

Evet, yaptım.

I’m glad it was sixty instead of ninety.

Doksan yerine altmış olmasına sevindim.

My anke was popping like crazy.

Ayak bileğim deli gibi patlıyordu.

But it felt good.

Ama iyi hissettirdi.

If you follow me on social media, then you may have known that back in August, I severed

Beni sosyal medyadan takip ediyorsanız, ağustos ayında ayak

a ligament in my ankle and I’m still doing physical therapy for that, it really took me out.

bileğimden bir bağ kopardığımı ve bunun için hala fizik tedavi gördüğümü biliyor olabilirsiniz, bu beni gerçekten çok etkiledi.

And I’ve noticed that as I do things like going up on my toes, things that strain my

Ve ayak parmaklarımın üzerinde yükselmek gibi ayak bileğimi zorlayan şeyler yaptığımda

ankle that it’s making a popping noise quite often.

oldukça sık bir çıtlama sesi çıkardığını fark ettim .

To be honest, I’m actually shocked I made if through this 60-minute class.

Dürüst olmak gerekirse, bu 60 dakikalık dersi bitirdiğim için gerçekten şok oldum.

On such a cool day, the hot yoga felt good but not being that sweaty so I did take a

Böylesine serin bir günde, sıcak yoga iyi hissettirdi ama o kadar terletmediğim için

quick shower before I got on with my day.

günüme başlamadan önce hızlı bir duş aldım.

Have a good one!

İyi bir tane var!

You do the same.

Aynısını yapıyorsun.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Have a good one.

iyi eğlenceler

This is something that you can say when you’re leaving somebody, it’s like saying "have a good day."

Bu, birinden ayrılırken söyleyebileceğin bir şey , "iyi günler" demek gibi.

If someone says this to you, you can say, “You too!”.

Biri size bunu derse, “Sen de!” diyebilirsin. Saatin

I just realized that it’s 2PM and I haven’t had lunch yet, I haven’t had breakfast yet

2 olduğunu yeni fark ettim ve henüz öğle yemeği yemedim, kahvaltı yapmadım

and I did hot yoga but I don’t want to ruin my dinner.

ve sıcak yoga yaptım ama akşam yemeğimi mahvetmek istemiyorum .

So I need something to tide myself over, naturally, I’m going to go with hot chocolate.

Bu yüzden kendimi toparlayacak bir şeye ihtiyacım var, doğal olarak sıcak çikolata ile gideceğim.

My favorite place to get hot chocolate right now in New York City is Eataly. If you have

Şu anda New York'ta sıcak çikolata almak için en sevdiğim yer Eataly.

a place you like better, let me know in the comments because I love hot chocolate.

Daha çok sevdiğiniz bir yer varsa yorumlarda belirtin çünkü ben sıcak çikolatayı severim.

Now I noticed when I ordered my hot chocolate and croissant and they gave it to me, I said,

Şimdi sıcak çikolatamı ve kruvasanımı sipariş edip bana verdiklerini fark ettim,

“Thank you, have a good one.”

“Teşekkürler, afiyet olsun” dedim.

So apparently, that is my phrase I use.

Görünüşe göre, kullandığım ifade bu.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Would you like a receipt?

No that’s alright.

Makbuz ister misiniz?

Hayır, sorun değil.

Thank you have a good one.

Teşekkür ederim iyi bir tane var.

Alright.

Peki.

I always try a good plain croissant.

Her zaman iyi bir sade kruvasan denerim.

It’s not as good as the one in my hometown coffee shop.

Memleketimdeki kahve dükkanındaki kadar iyi değil .

But that’s good, I don’t have to come to New York every day for a croissant.

Ama bu iyi, her gün bir kruvasan için New York'a gelmek zorunda değilim.

That hot chocolate though is bomb.

O sıcak çikolata bomba olsa da.

So good.

Çok iyi.

After my snack, I still had a little bit of time to kill before meeting my friends so

Atıştırmalığımdan sonra, arkadaşlarımla buluşmadan önce harcayacak biraz zamanım vardı, bu yüzden kameram için ihtiyacım olan

I decided to go to a camera store to buy a few things I needed for my camera.

birkaç şeyi almak üzere bir kamera mağazasına gitmeye karar verdim .

Hi, I’ve lost my little wrist cord that goes in there.

Merhaba, oraya giren küçük bilek kordonumu kaybettim .

Do you guys sell those as an accessory?

Bunları aksesuar olarak satıyor musunuz?

Wait, I think I found it.

Bekle, sanırım buldum.

Do you need....from?

....'den ihtiyacınız var mı?

Yeah, that.

Evet, bu.

Okay yeah, that little thing is.

Tamam, evet, o küçük şey.

Okay, thank you so much.

Tamam çok teşekkürler.

Oh, no but this whole thing is perfect.

Oh, hayır ama her şey mükemmel.

Great.

Awesome, thank you.

Harika.

Harika. Teşekkürler.

Where do I checkout?

Nerede ödeme yapacağım?

Thank you.

Teşekkür ederim.

You should go downstairs all the way down.

Aşağıya kadar inmelisin.

Thank you so much.

Çok teşekkür ederim.

Alright.

Peki.

B and H had everything I need, absolutely incredible.

B ve H ihtiyacım olan her şeye sahipti, kesinlikle inanılmaz.

In and out in 10 minutes.

10 dakikada giriş ve çıkış.

The best part of my day just happened!

Günümün en iyi kısmı az önce oldu!

It’s when I got to meet up with my friends.

Arkadaşlarımla buluşmam gereken zamandı.

This is Renee.

Bu Renee.

Hi!

MERHABA!

It’s so great to have you in the city!

Şehirde olman çok güzel!

Oh, it’s the best!

Oh, bu en iyisi!

So good to be here.

Burada olmak çok güzel.

It’s cold but it’s clear, it’s Christmas time, there are lights everywhere.

Hava soğuk ama hava açık, Noel zamanı, her yerde ışıklar var.

I love it!

Bayıldım!

Renee, how was your day?

Renee, günün nasıldı?

It was pretty great, I had a few meetings, I went to lunch, had a working meeting.

Oldukça harikaydı, birkaç toplantı yaptım, öğle yemeğine gittim, bir çalışma toplantısı yaptım.

We don’t have offices, individual offices, so I sat different places, on the couch.

Ofislerimiz, bireysel ofislerimiz yok, bu yüzden kanepede farklı yerlere oturdum.

Oh!

Ah!

Yeah.

Moved around.

Evet.

Dolaştı.

Depending on the work I had to do.

Yapmam gereken işe bağlı olarak.

Nice!

Güzel!

Sounds like a good day.

İyi bir gün gibi görünüyor.

And now, the best part of my day is seeing my friend.

Ve şimdi, günümün en iyi kısmı arkadaşımı görmek.

Yes!

Evet!

This amazing city, yeah, it’s great.

Bu harika şehir, evet, harika.

Have you ever thought it’s awkward to walk with your arms straight out.

Hiç kollarınız düz bir şekilde yürümenin garip olduğunu düşündünüz mü?

This part is not going in the video.

Bu kısım videoda geçmiyor.

I have thought that it’s awkward.

Bunun garip olduğunu düşündüm.

I’ve been trying to make it the least amount of awkward as possible.

Bunu mümkün olduğunca az garip hale getirmeye çalışıyordum.

Wait, I didn’t take a photo of you taking this

Bekle, bunu çekerken senin bir fotoğrafını çekmedim.

See if you can get us in the view finder.

Bizi vizöre sokabilir misin bir bak.

Okay.

Tamam aşkım.

Sawyer said he wanted knit mittens and I found some, they are so cute, how fabulous are those?

Sawyer örgü eldiven istediğini söyledi ve ben de birkaç tane buldum, çok tatlılar, ne kadar harikalar?

So I had to get some for Stoney.

Bu yüzden Stoney için biraz almam gerekti.

Alright.

Peki.

Is there a tax on top of that?

Bunun üzerine bir vergi var mı?

No.

Hayır.

Okay, ten, twenty.

Tamam, on, yirmi.

There you go.

Thank you.

İşte gidiyorsun.

Teşekkür ederim.

Thank you so much.

Çok teşekkür ederim.

No problem.

Sorun değil.

My kids will be very happy.

Çocuklarım çok mutlu olacak.

You stay warm.

Sıcak kal.

Thank you, you too.

Teşekkürler sana da.

Success!

Başarı!

Today has been the most fruitful day, the most fruitful day.

Bugün en verimli gün oldu, en verimli gün.

Alright.

Peki.

Times Square baby.

Times Meydanı bebeğim.

If you have a fruitful day, you were productive.

Verimli bir gün geçirirseniz, üretkensinizdir.

You got a lot of stuff done.

Bir sürü şey yaptın.

Then we met up with my friend Annie and had a very energetic hug.

Sonra arkadaşım Annie ile buluştuk ve çok enerjik bir şekilde kucaklaştık.

If something hits just right, that means it’s perfect.

Bir şey tam olarak isabet ederse, bu mükemmel olduğu anlamına gelir .

That is hitting just right.

Bu doğru vuruyor.

That is hitting just right.

Bu doğru vuruyor.

Then we met up with two more dear friends and the five of us had an absolutely fantastic dinner.

Sonra iki sevgili arkadaşımızla daha buluştuk ve beşimiz kesinlikle harika bir akşam yemeği yedik.

These four friends and a few others have all been in my videos before like this one from

Bu dört arkadaş ve birkaç kişi daha önce videolarımda yer almışlardı, bunun gibi

quite a while ago, ten years actually where we talk about places and idioms.

epey bir zaman önce, aslında on yıl önce, yerler ve deyimler hakkında konuştuğumuz videolar.

There was a situation which was not ideal, it was a bump in the road.

İdeal olmayan bir durum vardı, yoldaki bir tümsekti.

Bump in the road.

Yolda çarpmak.

Now, that’s also an idiom.

Şimdi, bu da bir deyim.

Could you explain that?

Bunu açıklayabilir misin?

I went to Florida.

Florida'ya gittim.

The other idiom you came up with was hot seat.

Bulduğun diğer deyim sıcak koltuktu.

Yes it was.

Evet öyleydi.

Can you make up a sentence with hot seat?

Sıcak koltuk ile bir cümle kurabilir misiniz?

Man, I hate being in the hot seat when topic turns into something I am not quite comfortable answering.

Dostum, konu yanıtlamaktan pek rahat olmadığım bir şeye dönüştüğünde sıcak koltukta olmaktan nefret ediyorum.

Bye everybody!

Görüşürüz millet!

Oh yeah.

Ah evet.

Bye!

Bye!

Hoşçakal!

Hoşçakal!

Love you!

Seni seviyorum!

Bye!

Hoşçakal!

I had so much fun on this day trip to New York City and part of what made it so fun

New York'a yaptığım bu günlük gezide çok eğlendim ve onu bu kadar eğlenceli kılan şeylerden biri de

was making this vlog for you.

sizin için bu vlog'u hazırlamaktı.

Thinking about how to teach English and share this day with you. So thank you so much for watching.

İngilizceyi nasıl öğreteceğimi düşünüyorum ve bu günü sizinle paylaşıyorum. İzlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Be sure to subscribe with notifications on because I absolutely love being your English teacher.

Bildirimleri açık olarak abone olmayı unutmayın çünkü İngilizce öğretmeniniz olmayı kesinlikle seviyorum.

Check out this video to keep your learning going.

Öğrenmeye devam etmek için bu videoyu izleyin. Hepsi

That’s it and thanks so much for using Rachel’s English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler .