English Conversation – Summer Vacation – American English Pronunciation

In this American English Pronunciation video, you’re going to come with me on vacation

Bu Amerikan İngilizcesi Telaffuz videosunda,

to study real life English conversation.

gerçek hayattaki İngilizce konuşmaları çalışmak için benimle tatile geleceksin.

- Oh my God! That’s amazing. - Poor Gina!

- Aman Tanrım! Bu harika. - Zavallı Gina!

That is so cute.

Bu çok şirin.

Every year, my extended family gets together for a week to play, swim, and have fun together.

Her yıl, geniş ailem bir hafta boyunca birlikte oynamak, yüzmek ve eğlenmek için bir araya geliyor.

First, let's head to the beach.

Önce sahile gidelim.

- Hey Ri! You enjoying the beach? - Yeah.

- Hey Ri! Kumsalın tadını çıkarıyor musun? - Evet.

- Except for you got a face full of water? - Yeah!

- Yüzün su dolu olması dışında? - Evet!

Except for you got.

Sen hariç.

Let’s talk about the phrase ‘except for’, it’s pretty common.

"Hariç" ifadesinden bahsedelim, oldukça yaygın.

The T comes between two consonant sounds, and in that case, natives often drop the T sound.

T iki ünsüz sesin arasına gelir ve bu durumda yerliler genellikle T sesini düşürür.

I did.

Yaptım.

Except for--

Hariç--

Just the P then the F, excep’for.

Sadece P sonra F, hariç.

Also, notice that I reduced the word ‘for’.

Ayrıca, 'için' kelimesini azalttığıma dikkat edin.

Fer, fer.

fer, fer.

Except for--

Sadece-- Sen

Except for you got.

hariç.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

Except for you got...

Ama senin...

- a face full of water? - Yeah!

- yüzün su dolu? - Evet!

- What happened? Tell me about it. - It got bigger.

- Ne oldu? Bana bundan bahset. - Büyüdü.

- Well, it got my no [nose!], that I, I start choking.

- Pekala, [burnumu] aldı, ben, boğulmaya başladım.

Oh no! She started choking! So glad she’s alright.

Oh hayır! Boğulmaya başladı! İyi olmasına çok sevindim.

Well this is the perfect day for him. Overcast and warm.

Bu onun için mükemmel bir gün. Bulutlu ve sıcak.

How did my mom pronounce the word AND?

Annem VE kelimesini nasıl telaffuz etti?

She reduced it to ‘n’. Just the N sound. Listen again.

Onu 'n'ye indirdi. Sadece N sesi. Tekrar dinleyin.

Well this is the perfect day for him. Overcast and warm.

Bu onun için mükemmel bir gün. Bulutlu ve sıcak.

Overcast and warm.

Bulutlu ve sıcak. '

This is how it’s normally pronounced, unless you want to stress the word ‘and’.

Ve' kelimesini vurgulamak istemediğiniz sürece normalde bu şekilde telaffuz edilir.

Here, my cousin stresses it:

Burada kuzenim vurguluyor:

What about standing up like Gigi?

Gigi gibi ayağa kalkmaya ne dersiniz?

Check this out: she can pull hair and stand up at the same time.

Şuna bakın: Aynı anda hem saçını çekip hem de ayağa kalkabiliyor.

She can pull hair and stand up at the same time.

Aynı anda saçını çekip ayağa kalkabiliyor .

“And”, fully pronounced.

"Ve", tam olarak telaffuz edilir.

Pull hair and stand up--

Saçını çek ve ayağa kalk--

Most of the time, you’ll want to reduce this, nn, just like my mom.

Çoğu zaman, bunu azaltmak isteyeceksin , nn, tıpkı annem gibi.

Overcast and--

Bulutlu ve-- El

Can you wave, Gina? Hi!

sallayabilir misin, Gina? MERHABA!

Can you wave?

el sallayabilir misin

We reduce ‘can’ when it’s a helping verb, that is, not the main verb in the sentence.

Bir yardımcı fiil olduğunda, yani cümledeki ana fiil olmadığında 'can'ı azaltırız.

WAVE is the main verb.

DALGA ana fiildir.

Most of the time, ‘can’ is a helping verb: kn, kn.

Çoğu zaman 'can' yardımcı bir fiildir: kn, kn.

Can you wave?

el sallayabilir misin

Listen again.

Tekrar dinleyin.

Can you wave, Gina?

El sallayabilir misin, Gina?

Hi!

MERHABA!

On this day, it happened to be Gina’s first birthday.

Bu gün, Gina'nın ilk doğum günüydü.

We sang happy birthday to her. Do you know this song?

Ona doğum günün kutlu olsun şarkısını söyledik. Bu şarkıyı biliyor musun?

Happy birthday to you! Happy birthday to you!

Doğum günün kutlu olsun! Doğum günün kutlu olsun!

Happy birthday dear Gina! Happy birthday to you!

Doğum günün kutlu olsun sevgili Gina! Doğum günün kutlu olsun!

And now onto meal time.

Ve şimdi yemek saatine.

-How's the meal? -The lasagna’s pretty good.

-Yemek nasıl? - Lazanya oldukça iyi.

Not quite as good as Marlise’s, but not bad.

Marlise kadar iyi değil ama fena da değil.

Pretty good.

Oldukça iyi.

We use this phrase a lot.

Bu tabiri çok kullanırız.

It means okay, but not great.

Tamam, ama harika değil anlamına gelir.

How are you?

Nasılsın?

Pretty good.

Oldukça iyi.

How was the movie?

Film nasıldı?

Pretty good.

Oldukça iyi.

What do you notice about the pronunciation?

Telaffuz konusunda nelere dikkat ediyorsunuz?

The lasagna’s pretty good.

Lazanya oldukça iyi.

Pretty, pretty.

Cici cici.

That’s a Flap T. Not a True T, pretty, but a Flap T, pretty.

Bu bir Flap T. Gerçek bir T değil, güzel, ama bir Flap T, güzel.

This is the American English pronunciation.

Bu Amerikan İngilizcesi telaffuzudur.

I write it with a D, but depending on your native language, it may sound like an R to you.

D ile yazıyorum ama ana dilinize bağlı olarak size R gibi gelebilir.

Just flap the tongue against the roof of the mouth without stopping the air.

Sadece havayı durdurmadan dili damağa doğru sallayın .

Pretty.

Tatlı.

The lasagna’s pretty good.

Lazanya oldukça iyi.

Pretty good, with the UH as in PUSH vowel.

PUSH sesli harfindeki gibi UH ile oldukça iyi.

My uncle makes it very clear.

Amcam çok net söylüyor.

See if you can imitate him.

Bakalım onu ​​taklit edebilecek misin?

Pretty good.

Oldukça iyi.

You wanna go watch the tennis game?

Gidip tenis maçı izlemek ister misin?

Wanna

‘Want to’ shifting to ‘wanna’ in conversation.

Konuşmada 'istiyorum', 'istiyorum'a geçiyor.

You wanna go watch?

Gidip izlemek ister misin?

Listen again.

Tekrar dinleyin.

You want to go watch the tennis game?

Tenis maçını izlemek ister misin?

My family loves to play tennis on vacation.

Ailem tatilde tenis oynamaya bayılır.

Very few of us are any good at it.

Çok azımız bunda iyiyiz.

These are the fans out for the big match.

Bunlar büyük maç için sahaya çıkan taraftarlar.

These are the fans.

Bunlar hayranlar.

Did you notice how my dad reduced the word ‘are’?

Babamın 'var' kelimesini nasıl azalttığını fark ettin mi?

These are, these are.

Bunlar, bunlar.

This is how we pronounce ARE, it just sounds like an extra syllable at the end of the word before.

ARE'yi böyle telaffuz ediyoruz, kulağa bir önceki kelimenin sonundaki fazladan bir hece gibi geliyor.

These are.

Bunlar.

These are the fans. Listen again.

Bunlar hayranlar. Tekrar dinleyin.

These are the fans...

Bunlar...

out for the big match.

büyük maça giden taraftarlar.

Don’t go easy on him, Ernie.

Ona yumuşak davranma, Ernie.

Easy on him.

Sakin ol. "

What do you notice about the word ‘him’?

O" kelimesinde ne fark ettiniz?

No H!

Hayır!

We pronounce ‘him’ this way a lot.

Biz 'onu' bu şekilde çokça telaffuz ediyoruz.

Just like ‘are’, when it’s reduced, think of adding an extra syllable to the end of the word before it.

Tıpkı 'are' gibi, kısaltıldığında, ondan önceki kelimenin sonuna fazladan bir hece eklemeyi düşünün.

On him, on him.

Onun üzerinde, onun üzerinde.

Easy on him.

Sakin ol.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

Don’t go easy on him, Ernie.

Ona yumuşak davranma, Ernie.

Let me go check on him.

Gidip onu kontrol edeyim.

Here’s another HIM reduction: Check on him.

İşte başka bir HIM indirimi: Onu kontrol edin.

On him, on him, on him.

Onun üzerinde, onun üzerinde, onun üzerinde.

Listen again.

Tekrar dinleyin. Onu

Check on him.

kontrol et.

Um, wait, when did you meet Gigi in Colorado?

Bekle, Colorado'da Gigi ile ne zaman tanıştın?

When did you meet?

Ne zaman tanıştın?

Did you, did you.

yaptın mı yaptın mı

Did you, would you, could you, should you: all common two-word phrases.

Yaptın mı, yapabilir misin, yapabilir misin: tüm yaygın iki kelimelik ifadeler. D'den

We often make the Y sound a J sound when it comes after a D.

sonra gelen Y sesini genellikle J sesi yaparız.

Diijew, jj, jj, jj.

Diijew, jj, jj, jj.

Did you.

yaptın mı

Listen again.

Tekrar dinleyin.

When did you meet Gigi...

Gigi ile ne zaman tanıştınız...

...in Colorado. When was that?

...Colorado'da. Ne zaman oldu?

- Uh, we were out there to ski in March. - Okay

- Mart ayında kayak yapmak için oradaydık. - Tamam

Anybody want to hit a few with my partner?

Ortağımla birkaç tane vurmak isteyen var mı?

Anybody wanna hit a few?

Birkaç tane vurmak isteyen var mı?

Did you hear that in the background?

Arka planda bunu duydun mu?

Wanna. Listen again.

istiyorum. Tekrar dinleyin. Ortağımla

Anybody want to hit a few--

birkaç-- ...vurmak isteyen var mı

...with my partner?

?

- Yeah, I will! - Warm him up?

- Evet yapacağım! - Onu ısıttın mı?

I'll warm him up.

Onu ısıtacağım.

Again, dropping the H in ‘him’.

Yine, H'yi "onu" bırakarak.

Warm him, warm him.

Onu ısıt, onu ısıt.

I’ll warm him up.

Onu ısıtacağım.

Can you grab it? Nice!

Onu yakalayabilir misin? Güzel!

- Oh! - Oh!

- Ah! - Ah!

That’s what she thinks of your hat.

Şapkan hakkında düşündüğü bu.

Thinks uh’ your hat.

Şapkanı düşünüyor.

You’ll notice that we sometimes drop the V sound in ‘of’; we just use the schwa.

Bazen V sesini 'of'ta bıraktığımızı fark edeceksiniz; sadece schwa kullanıyoruz.

Uh.

Ah.

Thinks of, thinks of your hat.

Düşünür, şapkanı düşünür.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

She thinks of your hat.

Şapkanı düşünüyor.

- Hello! - Stoney, who's this?

- Merhaba! - Stoney, bu kim?

- This is Stoney! - Your cousin!

- Bu Stoney! - Senin kuzenin!

- Oh, don’t whack her in the head. - Don’t let him put his mouth on that, Dad.

- Kafasına vurma. - Bunu ağzına almasına izin verme, baba.

It's probably gross.

Muhtemelen iğrençtir.

Don’t whack her in the head.

Kafasına vurma. '

Did you notice the dropped H in ‘her’?

O'ndaki H harfinin düştüğünü fark ettiniz mi?

Just like with ‘him’.

Tıpkı "onun"da olduğu gibi.

Wacker, wacker.

Wacker, Wacker.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

Don’t whack her in the head.

Kafasına vurma.

You can’t chew that.

Bunu çiğneyemezsin.

Man, it’s such a nice evening.

Dostum, çok güzel bir akşam.

Perfect temperature, slight breeze, beautiful sun.

Mükemmel sıcaklık, hafif esinti, güzel güneş. İşte bu

That it is.

.

Listen to how I talk about the weather:

Hava hakkında nasıl konuştuğumu dinleyin:

Man, it’s such a nice evening.

Dostum, çok güzel bir akşam.

Perfect temperature, slight breeze, beautiful sun.

Mükemmel sıcaklık, hafif esinti, güzel güneş. İşte bu

That it is.

.

Perfect temperature.

Mükemmel sıcaklık.

Notice I only make one T: Perfect temperature.

Dikkat edin, sadece bir T yapıyorum: Mükemmel sıcaklık.

So you can think of dropping the T in ‘perfect’, because you have one beginning the next word.

Böylece T'yi 'mükemmel' olarak bırakmayı düşünebilirsiniz, çünkü bir sonraki kelimeye başlayan bir T'niz var.

Perfect temperature.

Mükemmel sıcaklık.

Also, I make ‘temperature’ just three syllables: TEM-per-chur.

Ayrıca "sıcaklık" kelimesini sadece üç hece yapıyorum: TEM-per-chur.

This is an easier pronunciation.

Bu daha kolay bir telaffuz.

Temperature, perfect temperature.

Sıcaklık, mükemmel sıcaklık.

Perfect temperature

Mükemmel sıcaklık

Slight breeze

Hafif esinti

I made the T in ‘slight’ a stop T because the next word begins with a consonant.

T'yi 'hafif' olarak T yaptım çünkü sonraki kelime bir ünsüzle başlıyor.

Slight breeze, slight breeze.

Hafif esinti, hafif esinti.

Beautiful sun.

Güzel güneş.

The T in ‘beautiful’ is a Flap T because it comes between two vowels.

"Güzel"deki T, iki sesli harfin arasına geldiği için bir Flap T'dir.

Beautiful

Güzel

Beautiful sun

Güzel güneş

Man, it’s such a nice evening.

Adam, çok güzel bir akşam.

Perfect temperature, slight breeze, beautiful sun.

Mükemmel sıcaklık, hafif esinti, güzel güneş. İşte bu

That it is.

. Dışarı

Going out might be sort of fun.

çıkmak biraz eğlenceli olabilir.

Except for that I don’t want to have to go forever.

Bunun dışında sonsuza kadar gitmek zorunda kalmak istemiyorum.

Except for!

Dışında!

Did you hear that phrase again?

Bu cümleyi tekrar duydun mu?

Sep-fer-thut.

Sep-fer-thut. P'yi serbest bırakmadan

I reduced ‘except’ to just ‘sep’, without releasing the p.

"hariç" i sadece "sep" e indirdim .

I also reduced ‘for’ and ‘that’ – ‘that’ had the schwa and a Stop T. Sep-fer-thut.

Ayrıca 'for' ve 'o'yu da azalttım - 'o' schwa'ya ve bir Stop T'ye sahipti. Sep-fer-thut.

Except for that. Listen again.

Bunun dışında. Tekrar dinleyin.

Except for that

Bunun dışında

I don’t want to have to go forever.

sonsuza kadar gitmek zorunda kalmak istemiyorum.

Wanna.

istiyorum.

Another ‘wanna’.

Başka bir 'istemek'.

I don’t want to have to go forever.

Sonsuza dek gitmek zorunda kalmak istemiyorum.

- I don’t want to have to drive very far. - No.

- Çok uzağa gitmek zorunda kalmak istemiyorum. - Hayır.

Do you want to color?

Boyamak ister misin?

Wanna. Wanna color.

istiyorum. renk istiyorum

Do you want to color?

renklendirmek ister misin

Is he messing up your coloring, Lydia?

Rengini mi bozuyor, Lydia?

Is he messing you up? Should we move him?

Seni karıştırıyor mu? Onu taşımalı mıyız?

Move him.

Kaldır onu.

Dropped H in ‘him’.

H'yi "onun" içine düşürdü.

Move him, move’um.

Hareket ettir onu, hareket et.

Should we move him?

Onu taşımalı mıyız?

- Yeah. - Yeah.

- Evet. - Evet.

No. No. Tell them no.

Hayır. Hayır. Onlara hayır deyin.

Tell them no.

Onlara hayır deyin.

My aunt is dropping the TH in them, tell um, tell um.

Teyzem içlerindeki TH'yi düşürüyor, söyle um, söyle um.

This sounds just like ‘him’ when the H is dropped, um, um.

Bu, H düştüğünde "o" gibi geliyor, um, um.

Move um, tell um.

Hareket et, söyle.

They sound the same when they’re reduced. That’s okay.

Azaltıldıklarında aynı ses çıkarırlar. Sorun yok.

Tell them no.

Onlara hayır deyin.

It’s alright.

Tamam. Hayır sorun

No, it’s alright.

yok.

We also went skiing.

Biz de kayak yapmaya gittik.

When I get tired, this is how I end.

Yorulduğumda böyle bitiriyorum.

David is a little less graceful.

David biraz daha az zarif.

Haha!

Haha!

He’s down!

Düştü!

What I fun week I had with my family playing games, swimming.

Ailemle oyun oynayarak, yüzerek eğlenceli bir hafta geçirdim .

They’re special people, and I can’t wait to see them again!

Onlar özel insanlar ve onları tekrar görmek için sabırsızlanıyorum!

I hope you liked this video.

Umarım bu videoyu beğenmişsinizdir.

Please visit RachelsEnglish.com/newsletter to sign up for my mailing list to get free

weekly English lessons sent to your inbox.

Haftalık ücretsiz İngilizce derslerinin gelen kutunuza gönderilmesini sağlamak üzere posta listeme kaydolmak için lütfen RachelsEnglish.com/newsletter adresini ziyaret edin. Hepsi

That’s it, and thanks so much for using Rachel’s English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler .