ADVANCED Plan Making - INTENSE British English Pronunciation

- You've said hello.

- Merhaba dedin.

You've asked, "How are you?"

"Nasılsın?" diye sordun.

Now, you want to make plans.

Şimdi, plan yapmak istiyorsun.

How do we do that?

Bunu nasıl yaparız?

(upbeat instrumental music)

(iyimser enstrümantal müzik)

We don't often use the word "shall" but,

"Yapacak" kelimesini pek kullanmayız ama

this question is very common.

bu soru çok yaygın.

So, if you want to make plans,

Yani, planlar yapmak istiyorsanız,

you want some ideas,

bazı fikirler,

something to do,

yapacak bir şeyler istiyorsanız

ask this way,

,

"What shall we do?"

"Ne yapalım?" diye sorun.

Usually, I will tell you that,

Genellikle, size

we glottalize that t but,

bunu glottalize ettiğimizi söyleyeceğim ama

in this one, not really, no.

bu sefer gerçekten değil, hayır.

We just drop it.

Sadece bırakıyoruz.

So, the wha-sh

Yani, wha-sh

sounds like,

gibi geliyor,

wa- what's wa?

wa- wa-nedir?

Wa-sha,

Wa-sha,

wa-sha,

wa-sha,

yeah, yeah, yeah.

evet, evet, evet.

Yeah so,

Evet, yani,

"what shall," usually becomes wa-sha,

"ne olacak" genellikle wa-sha,

wa-sha.

I know, weird.

wa-sha olur.

Biliyorum, garip.

Say it with me, washa,

Benimle söyle, washa,

washa.

washa.

We don't even pronounce those L's just,

Bu L'leri telaffuz bile etmiyoruz,

we,

biz,

wa-sha-we, wa-sha-we,

wa-sha-we, wa-sha-we,

say it with me, washawe.

benimle söyle, wasshawe.

Do.

Yapmak.

Washawe do?

Yıkanabilir mi?

Why did you chose to study English?

Neden İngilizce öğrenmeyi seçtin?

This is the most ridiculous language ever.

Bu gelmiş geçmiş en saçma dil.

We don't even say half of the sounds!

Seslerin yarısını bile söylemiyoruz!

It's really ridiculous.

Bu gerçekten çok saçma.

So,

O halde, önce

let's practice together, slowly then quickly.

yavaş sonra hızlı bir şekilde birlikte pratik yapalım.

Wa-sha-we-do.

Wa-sha-we-yapıyoruz.

Faster,

Daha hızlı

washawedo?

mı?

Really fast, "what shall we do?"

Gerçekten hızlı, "ne yapalım?"

Nice, you're really good at this.

Güzel, bu işte gerçekten iyisin.

Maybe, you have a specific idea in mind,

Belki de aklınızda önermek istediğiniz belirli bir fikriniz vardır

that you want to suggest.

.

So,

Yani,

you could say,

I don't know, as a suggestion,

bir öneri olarak bilmiyorum,

"Do you wanna dance?"

"Dans etmek ister misin?" diyebilirsiniz.

That's not important,

Bu önemli değil,

the important thing is the pronunciation of "do you".

önemli olan "yapar mısın"ın telaffuzu.

I have made lots of other videos,

about the pronunciation of "do you".

"Do you"nun telaffuzu hakkında başka birçok video yaptım.

You can watch them here.

Onları buradan izleyebilirsiniz.

Let's just practice two very common ones.

Çok yaygın olan iki tanesini uygulayalım.

Ja.

Ja.

Ju.

Ju.

Say them with me,

Benimle birlikte söyle,

Ja.

Ja.

Ju.

Ju.

In the sentence,

Cümlede,

"ja wanna, dance?"

"ja ister misin, dans?"

"Ju wanna dance?"

"Dans etmek ister misin?"

Both are completely fine, acceptable,

Her ikisi de tamamen iyi, kabul edilebilir,

good ways of pronouncing "do you",

"yapar mısın" demenin iyi yolları

and of course yes,

ve tabii ki evet,

you could say, "Do, you, wanna dance?"

"Dans etmek ister misin?" diyebilirsiniz.

But, that sounds a bit more serious.

Ancak, bu biraz daha ciddi geliyor.

Just practice these two, that's the easiest way.

Sadece bu ikisini uygula, en kolay yol bu.

Then your ears will more easily recognize,

O zaman kulaklarınız sesin ne anlama geldiğini daha kolay anlayacak

that sound meaning do you,

and, you'll sound a bit more natural when you speak.

ve konuşurken biraz daha doğal konuşacaksınız.

Easy, amazing.

Kolay, harika.

Okay,

Tamam,

you've said hello, you've asked, "how are you?"

merhaba dedin, "nasılsın?" diye sordun.

Then you've asked for a suggestion,

Sonra bir öneri istediniz

or, you made a suggestion.

veya bir öneride bulundunuz.

"Do you wanna see my books?"

"Kitaplarımı görmek ister misin?"

But actually, your friend wants to say,

Ama aslında arkadaşın,

"I am good with any plan that you say."

"Söylediğin her plan için iyiyim" demek istiyor.

How do we say that?

Bunu nasıl söyleriz?

Well, in British English,

İngiliz İngilizcesinde

we have this expression...

şu ifade var...

(sighs)

(iç çeker)

I'm not fussed.

Telaşlı değilim.

When you are fussed, it means you're annoyed,

Telaşlı olduğunuzda, rahatsız olduğunuz,

or bothered, or angry at something.

rahatsız olduğunuz veya bir şeye kızdığınız anlamına gelir.

But we don't often use that word, in the positive,

Ama bu kelimeyi genellikle olumlu anlamda kullanmayız,

we often, in British English,

İngiliz İngilizcesinde

use this in the negative to say,

bunu genellikle olumsuz anlamda

"I don't mind, whatever you choose, is good for me."

"Umrumda değil, ne seçersen seç, benim için iyi" demek için kullanırız.

You could also say,

"I'm not bothered".

And in this context, it means the same thing.

"Ben rahatsız değilim" de diyebilirsiniz.

Ve bu bağlamda, aynı anlama gelir.

But yes, it might sound like you're not interested,

Ama evet, planlarla ilgilenmiyormuşsun gibi gelebilir

in the plans.

.

It might sound like, you don't care, your apathetic, meh.

Kulağa, umursamıyorsun, kayıtsızsın, meh gibi gelebilir.

But, how do we pronounce this?

Ancak, bunu nasıl telaffuz ederiz?

How can you pronounce this?

Bunu nasıl telaffuz edebilirsiniz?

How can you train your ears to hear this?

Bunu duymak için kulaklarınızı nasıl eğitebilirsiniz?

Well, it's very easy,

Yine çok kolay,

again, that's usually glottalized.

bu genellikle glottalize edilir.

I'm not, I'm not.

değilim, değilim.

The "I'm" is not, so pronounced.

"Ben" o kadar belirgin değildir.

This is a very weak sounding word.

Bu kulağa çok zayıf gelen bir kelime.

I'm not,

Değilim,

I'm not fussed.

telaşlı değilim.

The ed doesn't sound like an "ed",

Ed kulağa "ed" gibi gelmiyor,

in this word it sounds like a "t", fussed.

bu kelimede "t" gibi geliyor, telaşlı.

Fussed.

Telaşlı. Hadi

Let's put it together, practice with me

bir araya getirelim, benimle pratik yap,

I'm not, fussed.

telaşlı değilim.

Faster.

Daha hızlı.

I'm not fussed.

Telaşlı değilim.

Nice!

Okay let's try this word,

Güzel!

Tamam, şimdi bu kelimeyi deneyelim

now,

,

if you prefer the more Cockney sounding,

daha çok Cockney sesini,

style of pronunciation.

telaffuz tarzını tercih edersen.

Then you could change that to a "v",

O zaman bunu "v",

bo-v-ered.

bo-v-ed olarak değiştirebilirsin.

I'm not bovered.

sıkılmadım

Often I hear students pronounce this bo-ther-red,

Çoğu zaman öğrencilerin bu bo-ther-red'i söylediğini duyuyorum,

no!

hayır!

This is just,

Bu sadece,

bothered.

rahatsız.

Two syllables,

İki hece,

bo-thered.

rahatsız.

Or, if you prefer a cockney style,

Ya da, Londra stilini tercih ediyorsan,

bo-vered.

bo-vered.

Bovered.

sıkıldım

The whole sentence,

Cümlenin tamamı,

I'm not bothered.

rahatsız olmadım. "

Remember I said, we can replace the word "doing",

Yapmak" kelimesini "

with "up to".

kadar" ile değiştirebileceğimizi söylediğimi hatırla.

Well,

Pekala,

"up to" has another, meaning,

"kadar" başka bir anlama sahiptir,

not just, doing.

sadece yapmak değil.

If we want to say, "it's your decision",

"Karar senin" demek istiyorsak

we can say this.

şunu söyleyebiliriz.

"It's up to you."

"O size kalmış."

Now if you want to pronounce this slowly, then yes,

Şimdi, bunu yavaşça telaffuz etmek istiyorsan, o zaman evet,

you could say, "It's, up to you."

"Sana kalmış" diyebilirsin.

That's fine,

Sorun değil,

but, typically we speak faster,

ama genellikle daha hızlı konuşuruz,

you may have noticed.

fark etmiş olabilirsiniz.

So, how do we say it faster.

Peki daha hızlı nasıl söyleriz.

"Sup to you."

"Sana ne?"

We actually might drop,

Aslında

"it".

"o" kelimesini bırakabiliriz.

So it sounds like "sup".

Yani kulağa "sup" gibi geliyor.

Sup,

Sup,

te,

te,

you.

sen.

"Sup to you"

"Sana naber"

say it with me, slowly first,

, önce yavaşça,

"sup-te-you".

"sup-te-senden", benimle birlikte söyle.

"Sup to you",

"Sana naber",

now faster,

şimdi daha hızlı,

"sup to you".

"sana naber".

Remember that this means, it's your decision.

Bunun şu anlama geldiğini unutmayın, bu sizin kararınız.

This means, I don't mind.

Bu, umursamıyorum anlamına geliyor.

So,

very commonly, you might put these together.

Yani,

çok yaygın olarak, bunları bir araya getirebilirsiniz.

"what should we do?"

"ne yapmalıyız?"

"I'm not fussed, it's up to you."

"Ben telaşlı değilim, sana kalmış."

Practice that with your classmates,

Bunu sınıf arkadaşlarınla,

your friends, anyone who studies English.

arkadaşlarınla, İngilizce öğrenen herkesle pratik yap. Telaffuzunuzda size

It will really help you with your pronunciation.

gerçekten yardımcı olacaktır .

And finally when it's time to leave you want to say bye,

Ve son olarak, ayrılma zamanı geldiğinde veda etmek istediğinde,

you can say it the British way.

bunu İngiliz usulü söyleyebilirsin.

"All right, I best be off".

"Tamam ben gideyim en iyisi"

Usually, we put "all right",

Genellikle, "tamam" kelimesini

before this,

bundan önce koyarız,

this time not to mean "hi",

bu sefer "merhaba" anlamında değil,

but to kind of mean bye... whoa.

hoşçakal demek için... vay canına.

I think this means that "all right" is our Aloha.

Bence bu, "tamam"ın bizim Aloha'mız olduğu anlamına geliyor.

Wow.

Vay.

Okay, pronunciation,

Tamam, telaffuz,

that t gets removed,

bu t kaldırılıyor,

so it sounds like,

bu yüzden

"bess-be",

"bess-be" gibi geliyor,

off were gonna connect it with a "ye" sound.

off onu "ye" sesiyle birleştireceğiz.

"Bess-be yoff",

"Bess-be yoff"

and then that, usually is a "swa".

ve sonra bu genellikle bir "swa" dır.

Ah, "I bess be off".

Ah, "gitsem iyi olur".

Grammatically you know that "I. Had. Better",

Gramer olarak "Ben daha iyiydim"

or "I best",

veya "En iyisi bendim"in,

means, I have to, I should, something like that right?

yapmalıyım, yapmalıyım, bunun gibi bir şey olduğunu biliyorsun, değil mi?

So usually when we want to say, "I have to go".

Bu yüzden genellikle "Gitmem gerek" demek istediğimizde. Kulağa

To make it sound a bit more casual, we'd say it like this.

biraz daha rahat gelmesi için şöyle söylerdik.

"I bess-be off".

"Gidelim".

Off, in this case meaning,

Kapalı, bu durumda anlamı,

away, goodbye.

uzakta, hoşçakal. Bu

So last time, practice with me,

yüzden son kez,

slowly first.

önce benimle yavaşça pratik yap.

"I bess-be-yoff".

"Ben bess-be-yoff".

Nice,

Güzel,

bit faster.

biraz daha hızlı.

"I best be off",

"Gideyim en iyisi",

you're amazing at this!

bu işte harikasın!

You're so good! Look at you, you're amazing!

Sen çok iyisin! Kendine bak, harikasın!

So you can practice a whole conversation,

Böylece

where you say, "hi, how are you?".

"merhaba, nasılsın?" dediğiniz bütün bir konuşmanın pratiğini yapabilirsiniz.

Making plans, saying, "I don't mind, the decision is yours".

Planlar yapmak, "Ben farketmez, karar senin" demek.

With your friend, your classmate,

Arkadaşınla, sınıf arkadaşınla,

any English speaking person... in the street!

İngilizce konuşan herhangi biriyle ... sokakta!

Just stop them and make a plan...

Sadece onları durdur ve bir plan yap...

No that's dangerous! Don't do that.

Hayır, bu tehlikeli! Bunu yapma.

But anyway, I love to see what you make so,

Ama yine de, ne yaptığınızı görmeyi seviyorum, bu yüzden

if you put it on Instagram or anywhere,

Instagram'a veya herhangi bir yere koyarsanız,

make sure you tag me @papateachme.

beni @papateachme olarak etiketlediğinizden emin olun. Bunlarla

I would love to see what you create with these,

ne yarattığını görmeyi

and check your pronunciation.

ve telaffuzunu kontrol etmeyi çok isterim.

So have fun, and I'll see you in the next class.

Öyleyse iyi eğlenceler, bir sonraki derste görüşürüz.

(upbeat jazz music)

(iyimser caz müziği)