Phrasal verbs with "Get"

Ladies and gentlemen,

Bayanlar ve baylar,

please welcome :

lütfen hoş geldiniz:

Papa Teach Me!

Papa Bana Öğretin!

Yes,

Evet,

hello,

merhaba,

welcome, thank you for coming!

hoş geldiniz, geldiğiniz için teşekkürler!

Yes!

Evet!

It's me!

Benim!

It's a pleasure to be here in 1953,

1953'te burada olmak bir zevk,

most of all because I wasn't born then...

çünkü o zamanlar doğmamıştım...

...Now!

...şimdi!

Now, I know, English is hard,

Şimdi, biliyorum, İngilizce zor,

it is a hard language to learn,

öğrenmesi zor bir dil,

there are so many questions, like :

pek çok soru var, örneğin:

Why aren't phrasal verbs just called "Phrerbs"?

Neden deyimsel fiiller sadece "Phrerbs" olarak adlandırılmıyor?

#phrerbs

#phrerbs

You don't know what a hashtag is, wait sixty years, you'll know!

Hashtag'in ne olduğunu bilmiyorsunuz, altmış yıl bekleyin, öğreneceksiniz!

Well, ladies and gentlemen, get excited,

Pekala, bayanlar ve baylar, heyecanlanın

because today's lesson is: Phrasal verbs!

çünkü bugünün dersi: Cümle fiilleri!

Using the verb "Get"!

"Al" fiilini kullanarak!

What?! It's good, it's different... you need to learn this stuff!

Ne?! Bu iyi, farklı... Bunları öğrenmelisin!

It's fine, it's not difficult, I promise!

Sorun değil, zor değil, söz veriyorum!

We'll start easy, maybe you know this one :

Kolaydan başlayacağız, belki bunu biliyorsunuz:

but maybe you don't know the little details of it.

ama belki de bunun küçük ayrıntılarını bilmiyorsunuz.

For example :

Örneğin :

Get on/Get along with someone :

Get on/Get on with birisi :

Yon don't need the "with", but, if you use "with", you must have an object.

"with"e gerek yok ama "with" kullanırsanız, bir nesneniz olması gerekir.

The other person.

Diğer kişi.

You probably know this, you know it has a good relationship with someone.

Muhtemelen bunu biliyorsun, birisiyle iyi bir ilişkisi olduğunu biliyorsun.

A romantic relationship?

Romantik bir ilişki mi?

No!

HAYIR!

It justs means that when you're together, you don't hate each other.

Bu, birlikte olduğunuzda birbirinizden nefret etmediğiniz anlamına gelir.

For example :

Örneğin:

if you're together and you hate each other,

birlikteyseniz ve birbirinizden nefret ediyorsanız,

you would say :

"we don't get on"

"anlaşamıyoruz"

or "we don't get along"

veya "anlaşamıyoruz" diyeceksiniz. Bunu bununla

How would I use it with this?

nasıl kullanırım?

What would the object be?

Nesne ne olurdu?

I don't like him,

Ben onu sevmiyorum,

he doesn't like me,

o beni sevmiyor,

we don't like each other.

biz birbirimizi sevmiyoruz.

So, we'd say "we don't get on / we don't get along...

Yani "birbirimizle anlaşamıyoruz / anlaşamıyoruz...

... with each other."

..." derdik.

"with each other", it's not necessary,

"birbirleriyle" gerekli değildir,

but, if you use "with", you must have the object and in this case, it's "with each other".

ancak "ile" kullanırsanız, nesneye sahip olmalısınız ve bu durumda, "birbirleriyle" olur.

Or we could say "he doesn't get on with him",

Ya da "onunla anlaşamıyor" diyebiliriz,

It's fine!

sorun değil!

So, that's when they don't have a good relationship, right?

Demek o zaman iyi bir ilişkileri olmuyor, değil mi?

But,

Ama

these guys,

bu adamlar,

they're not best friends,

en iyi arkadaş değiller

but they have a good relationship,

ama iyi bir ilişkileri var,

when they see each other : - "Hey it's you!" - "It's me!"

birbirlerini gördüklerinde: - "Hey, sensin!" - "Benim!"

In this case, they "get on", they "get along".

Bu durumda "anlaşırlar", "anlaşırlar".

But that just means they don't hate each other,

Ama bu sadece birbirlerinden nefret etmedikleri anlamına geliyor,

What if I wanted to say "when we're together, when I see him, when I see her,

"Birlikte olduğumuzda, onu gördüğümde, onu gördüğümde

we laugh, we joke, we play XBox..

gülüyoruz, şaka yapıyoruz, XBox oynuyoruz..

we're very happy!"

biz çok mutlu!"

In this case, we could say :

Bu durumda şunu söyleyebiliriz:

You can emphasise it and say :

Vurgulayabilir ve

"We really get on"

"gerçekten anlaşıyoruz"

or "we really get on well"

veya "

the same for "along",

"We really get along", "we really get along well".

gerçekten iyi anlaşıyoruz" diyebilirsiniz. .

That's fine! Or

Bu iyi! Veya

"we get along well"

"iyi anlaşıyoruz",

you wanna say "we're good together, nothing special",

"birlikte iyiyiz, özel bir şey yok",

"We get on, that's fine!"

"Anlaşıyoruz, sorun değil!"

you wanna say "we're bestest friends"?

"Biz en iyi arkadaşız" mı demek istiyorsun?

"Wow, we really get on!"

"Vay canına, gerçekten anlaşıyoruz!"

But, if you wanna say "hmm, I don't like this person"

Ama "hmm, bu kişiyi sevmiyorum" demek istersen

"Me and him... hmmm, we don't get on."

"Ben ve o... hmmm, anlaşamıyoruz."

Another phrasal verb with "get"!

"Get" ile başka bir deyimsel fiil!

Number 2 :

2 Numara :

I can't draw buses, sorry!

Otobüs çizemiyorum, üzgünüm!

This is the one that everyone is confused with.

Herkesin kafasını karıştıran da bu.

When do I use "get in / out",

"Giriş/Çıkış",

"get on / off"?

"Giriş/Çıkış"ı ne zaman kullanırım?

For a bus you would say "get on" or "get off".

Bir otobüs için "bin" veya "in" diyebilirsiniz.

To "get on the bus", that means to enter the bus.

Otobüse binmek, otobüse binmek demektir.

And to exit, "get off".

Ve çıkmak için "in".

Another way to use "get on" is this one :

"Devam et"i kullanmanın başka bir yolu da şudur: Ders

You know when you're studying or you're at the office,

çalışırken ya da ofiste

or somewhere,

ya da başka bir yerdeyken

and someone comes behind you,

arkandan biri gelir

and they're all like :

ve hepsi

"Hey, how's it goin'?"

"Hey, nasıl gidiyor" derler. ?"

I just want to continue with my work, don't bother me, I want to continue!

Sadece işime devam etmek istiyorum, beni rahatsız etmeyin, devam etmek istiyorum!

That is how you use "get on",

"Devam et" böyle kullanılır,

it can mean "continue with something", "continue with work".

"bir şeye devam et", "işe devam et" anlamına gelebilir.

So, he would say :

Yani,

"Sorry, face!"

"Özür dilerim, yüz!" derdi.

So, just remember that in this case,

Bu durumda,

"get on" means "continue".

"devam et"in "devam et" anlamına geldiğini unutmayın.

But "continue with work".

Ama "çalışmaya devam et".

Again, notice that we've got "with",

Dikkat ederseniz "ile" var,

that's an option.

bu bir seçenek.

So, just to clarify :

Yani, sadece açıklığa kavuşturmak için:

two options :

iki seçenek:

"I need to get on"

"Devam etmem gerekiyor"

or "I need to get on with my work".

veya "İşime devam etmem gerekiyor".

For the next one, we'll do...

Bir sonraki için yapacağız...

Now, there are two main meanings :

Şimdi, iki ana anlam var:

the first one means "to connect with someone",

birincisi "biriyle bağlantı kurmak" anlamına geliyor,

when you're trying to call someone,

birini aramaya çalıştığınızda,

but, maybe they're listening to music and

ama, belki müzik dinliyorlar ve

they don't hear their phone,

telefonlarını duymuyorlar,

so it goes to voicemail or maybe

bu yüzden sesli mesaja gidiyor ya da belki

their phone is busy, they're calling someone else...

telefonları meşgul, başka birini arıyorlar...

So he can't connect with her on the phone,

Yani kadınla telefonda bağlantı kuramıyor, bu

so he's thinking :

yüzden şöyle düşünüyor:

"hmmm, I can't get through..."

"hmmm, yapabilirim 'geçmek..."

That's one meaning of "get through",

Bu, "geçmenin" bir anlamındadır,

the other meaning

diğer anlamı ise,

it's when you have a difficult situation,

zor bir durumla karşılaştığınızda,

that you're trying to finish.

bitirmeye çalıştığınız anlamına gelir.

For example, a difficult exam :

Örneğin, zor bir sınav:

maybe his friend comes to visit him because he's studying so hard and she's a good friend :

belki arkadaşı çok çalıştığı için onu ziyarete gelir ve o iyi bir arkadaştır:

and she wants to ask this :

ve şunu sormak ister:

"How's Uni?" (how's University?)

"Üni nasıl?" (Üniversite nasıl?)

and he's really having a difficult time,

ve gerçekten zor zamanlar geçiriyor,

so much to study!

çalışacak çok şey var!

"Oh my God, it's too much, it's too difficult!"

"Aman Tanrım, bu çok fazla, çok zor!"

"I want to cry, it's so hard"

"Ağlamak istiyorum, çok zor" bu

so much studying!

kadar ders çalışmak!

But, remember, she's a good friend,

Ama unutma, o iyi bir arkadaş,

she wants to reassure him :

onu rahatlatmak istiyor:

so she wants to say :

bu yüzden

"it's a difficult time, but you'll finish!"

"zor bir zaman ama bitireceksin!" demek istiyor.

She could say this :

Şunu söyleyebilirdi

She's gonna say : "don't worry, you will (you'll) get through it!"

: "Endişelenme, atlatacaksın (geçeceksin)!" diyecek.

"No problem!"

"Sorun değil!"

"You"ll get through it, you'll finish the difficult thing!"

"Atlayacaksın, zor olanı bitireceksin!"

So, there you have one meaning is "finish something difficult",

Yani orada bir anlamı var "zor bir şeyi bitir",

the other meaning is, if you remember from before

diğer anlamı daha önce hatırlarsanız

"connect on the phone".

"telefonla bağlan". Ne

How are you doing? Are you confused?

yapıyorsun? Kafan mı karıştı? Can

I know it's annoying and English is stupid,

sıkıcı ve İngilizcenin aptalca olduğunu biliyorum

but don't worry, together, we're gonna get through phrasal verbs with get.

ama merak etme, birlikte get ile deyimsel fiillerin üzerinden geçeceğiz.

Next one :

Sıradaki:

To start a conversation, you could say "which TV shows do you like?".

Bir sohbet başlatmak için "hangi TV şovları" diyebilirsin Beğendin mi?"

A good answer would be this :

İyi bir cevap şu olurdu:

"OMG! I got into Game of Thrones last week!"

"Aman Tanrım! Geçen hafta Game of Thrones'a girdim!"

What does she mean by "get into Game of Thrones"?

"Game of Thrones'a girmek" derken ne demek istiyor?

Well, it means to become interested in something,

Pekala, bir şeye ilgi duymak anlamına geliyor,

but more than a little bit,

ama birazdan fazla

for example, she could say :

, örneğin şöyle diyebilir:

"hmm, I watched Game of Thrones, it's ok, I watched two episodes, it's ok!"

"hmm, Game of Thrones'u izledim, sorun değil, iki bölüm izledim, sorun yok!"

But, if she gets into Game of Thrones,

Ama Game of Thrones'a girerse,

now she's a fan.

artık hayranıdır.

Now, one very important thing you need to know about "get"

Şimdi, bilmeniz gereken çok önemli bir şey "almak"

it can mean "become".

anlamına gelebilir. "olmak".

So, that means the start of being interested in something,

Yani bu, bir şeye ilgi duymaya başlamak anlamına geliyor,

"I started to be really interested in Game of Thrones last week".

"Geçen hafta Game of Thrones'a gerçekten ilgi duymaya başladım". "

"I get into Game of Thrones now"?

Artık Game of Thrones'a giriyorum" mu?

No, that doesn't mean "I am interested",

Hayır, bu "ben" anlamına gelmez. ilgileniyorum",

with "get", it means "start",

"al" ile, "başla" anlamına gelir,

so it's only correct to say "I got into Game of Thrones"

bu nedenle yalnızca "Game of Thrones'a girdim" demek

now, "I am interested",

artık doğrudur, "İlgileniyorum",

you would say :

"I am into Game of Thrones",

"Game of Thrones'a giriyorum" diyebilirsiniz,

without "last week".

"geçen hafta" olmadan.

"I am into", that's right now,

"İlgileniyorum", işte şimdi,

you could use this in the past if you're not interested in something anymore...

artık bir şeyle ilgilenmiyorsanız bunu geçmişte kullanabilirsiniz...

"I was into Game of Thrones but then ... died so now, I am not into it anymore."

"Game of Thrones'a ilgi duyuyordum ama sonra ... şimdi öldüm , Artık ilgilenmiyorum."

So, going back to this question "which TV shows do you like?"

Bu soruya geri dönersek, "Hangi TV şovlarını seversin?"

a more common question to ask someone :

Daha yaygın bir soru olan birisine sorulur:

"Which TV shows...

"Hangi TV şovlarını...

... are you into?"

... seviyorsun?"

So, if you meet someone, a good first question is :

Yani, Biriyle tanışırsanız, iyi bir ilk soru şudur:

"Which TV shows are you into?"

"Hangi TV şovlarını seviyorsunuz?" Bir

Another one, this time with "over" : "'get over".

diğeri, bu sefer "bitti" ile: "'bitti'.

If a boyfriend and a girlfriend break up,

Bir erkek ve bir kız arkadaşı ayrılırsa

and he says "this relationship is finished",

ve o "bu ilişki bitti" derse,

how is she gonna feel?

kız nasıl hissedecek?

Very sad, right?

Çok üzücü, değil mi?

She has a good friend,

İyi bir arkadaşı var

and she wants to reassure her, she wants to say :

ve onu rahatlatmak istiyor,

"He's an idiot, don't worry!"

"O bir aptal, merak etme!"

"Soon, the bad feelings... will finish."

"Yakında, kötü duygular... bitecek."

When you want to say "finish with bad feelings", you can say "get over".

"Kötü duygularla bitir" demek istediğinde, "üstesinden gel" diyebilirsin.

"Don't worry, you'll get over him!"

"Merak etme onu atlatırsın!"

"Those bad feelings, you won't care soon, it won't be important to you, you'll get over him."

"O kötü hisler, yakında umursamayacaksın, senin için önemli olmayacak, onu unutacaksın."

Now, can I say "you'll get over"?

Şimdi, "geçeceksin" diyebilir miyim?

No! With this, you must have an object!

HAYIR! Bununla, bir nesneye sahip olmalısın!

"You"ll get over him"; or "you'll get over it" (the relationship)

"Aşacaksın onu" veya "aşacaksın" (ilişki)

"you'll get over it, it's fine!"

"üstesinden geleceksin, sorun değil!"

Also, if you want to tell someone :

Ayrıca birine "

"Ok.. 3 months you mmmm.. about your ex boyfriend, get over it already!"

Tamam.. 3 ay sen" demek istiyorsan mmmm.. eski erkek arkadaşın hakkında, artık üstesinden gel!"

So, just to clarify :

Yani, sadece açıklığa kavuşturmak için:

"get over" means to lose negative feelings about something or someone,

"aşmak", bir şey veya biri hakkındaki olumsuz duyguları kaybetmek

or, to generally stop caring about that situation.

veya genel olarak bu durumu umursamayı bırakmak anlamına gelir.

"I did care but now, I got over it"

"Umursuyordum ama şimdi , Üstesinden geldim" "

"I am over it"

Bittim"

Next one, we'll do "get by" :

Sıradaki "geçinmek" olacak: Farz

Let's imagine someone offers you a job and you want to ask :

edelim ki biri size bir iş teklif etti ve siz şunu sormak istiyorsunuz:

"How much is the salary?"

"Maaş ne kadar?"

"How much money does it pay?"

"Ne kadar para alıyor? öder mi?"

And they say this :

Ve derler ki:

Now, if someone offers you £3 an hour for a job,

Şimdi biri size bir iş için saati 3 sterlin teklif etse,

at least in London, you can't survive on that!

en azından Londra'da, bununla hayatta kalamazsınız!

You can't survive on that money...

O parayla hayatta kalamazsınız...

So if you wanna say "survive", but "financially survive",

Öyleyse eğer "hayatta kal" demek istiyorum, ama "maddi olarak hayatta kal",

you could say "get by".

"geçir" diyebilirsin.

£3 an hour?! I can't get by on that money, I can't survive! What am I gonna do? Buy a sandwich?

Saati 3 sterlin mi?! O parayla geçinemem, hayatta kalamam! Ne yapacağım? Sandviç mi?

Probably, because I'm British.

Muhtemelen İngiliz olduğum için.

"Survive financially"

"Finansal olarak hayatta kalın"

"Living in London is difficult, but if you have the right job, you can get by."

"Londra'da yaşamak zordur, ancak doğru işe sahipseniz geçinebilirsiniz."

Next one!

Sıradaki!

One maybe you haven't heard of is this one :

Belki de duymadığınız bir tanesi şudur:

"to get around".

"etrafta dolaşmak".

Doesn't have a positive feeling to it, it's kinda negative.

Olumlu bir havası yok, biraz olumsuz. Size

Let me give you an example :

bir örnek vereyim:

Girls, you probably know this situation.

Kızlar, muhtemelen bu durumu biliyorsunuzdur.

If a guy comes up to you and says :

Bir erkek sana gelip

"you are the most beautiful girl in the world!"

"sen dünyanın en güzel kızısın!" derse.

Probably, you're not the only one he's saying this to, right?

Muhtemelen, bunu söylediği tek kişi sen değilsin, değil mi?

But don't worry, she has good friends,

Ama merak etme, iyi arkadaşları var,

friends who know better.

daha iyi bilen arkadaşları var.

And she wants to say :

Ve

"Don't trust him, I know him, he gets around!"

"Ona güvenme, onu tanıyorum, ortalıkta dolaşıyor!" demek istiyor.

What does that mean, to get around?

Dolaşmak ne demek?

Well it means to...

Yani...

be...

with lots of people...

bir sürü... insanla...

sexually...

cinsel olarak... olmak...

So you want to say : "this person... is with a lot of people..." : they "get around".

Demek istiyorsun ki: "bu kişi... bir sürü insanla birlikte...": onlar "etrafta dolaşıyorlar" .

Well, ladies and gentlemen, you've been fantastic,

Bayanlar ve baylar, harikaydınız,

thank you so much for coming to see our lesson,

dersimizi izlemeye geldiğiniz için çok teşekkür ederiz,

click here to subscribe, click here to watch another video,

abone olmak için buraya tıklayın, başka bir video izlemek için buraya tıklayın, bir

I'll see you all in the next class!

sonraki derste görüşürüz!

Goodbye!

Güle güle!