How Not to Swear in English?

Want to get cheat sheets, audiobooks, lessons, apps and much more every month for free?

Kopya sayfaları, sesli kitaplar, dersler, uygulamalar ve çok daha fazlasını her ay ücretsiz olarak almak ister misiniz?

Just click the link in the description to get your free language gifts of the month.

Ayın ücretsiz dil hediyenizi almak için açıklamadaki bağlantıya tıklamanız yeterli.

Alisha: Hi, everybody and welcome back to English Topics.

Alisha: Herkese merhaba, English Topics'e tekrar hoş geldiniz .

My name is Alisha.

Benim adım Alisha.

And, today, I'm joined again by…

Ve bugün yine bana katılan...

Davey: Hi, I'm Davey.

Davey: Merhaba, ben Davey.

Alisha: Davey.

Alisha: Davey.

It’s Davey.

Bu Davey.

Davey: Just Davey.

Davey: Sadece Davey.

Alisha: It's Davey.

Alisha: Ben Davey.

Davey: It’s me.

Davey: Benim.

It’s Davey.

Bu Davey.

Alisha: It’s Davey.

Alisha: Ben Davey.

Davey: It’s me, Davey.

Davey: Benim, Davey.

Alisha: Today, we’re going to talk about How Not to Swear.

Alisha: Bugün, Nasıl Küfür Etmememiz gerektiği hakkında konuşacağız.

So, of course, every language has some very fun swear words to use and English is no exception.

Yani, elbette, her dilin kullanabileceği çok eğlenceli bazı küfürler vardır ve İngilizce de bir istisna değildir.

We have lots of good creative words to use.

Kullanacak çok sayıda iyi yaratıcı kelimemiz var.

But, they are not always appropriate.

Ancak bunlar her zaman uygun değildir.

So, how do you swear when you want to swear but you cannot say a swear word.

Peki, küfür etmek isteyip de bir küfür söyleyemediğinizde nasıl küfür ediyorsunuz?

That's what we're going to talk about today.

Bugün bunun hakkında konuşacağız.

So, we have a lot, I think.

Yani, bence çok şeyimiz var.

We have a lot of examples.

Çok fazla örneğimiz var.

Davey: Well, there's a lot of real swear words and there's a lot of fake ones, too.

Davey: Pek çok gerçek küfür var ve bir sürü sahte de var.

Alisha: Yep, yep.

Alisha: Evet, evet.

I think you have more than me.

Benden daha fazlasına sahip olduğunu düşünüyorum.

No?

HAYIR?

Davey: Maybe.

Davey: Belki.

Alisha: Alright.

Alisha: Peki. O

I'll start us off from this one then.

zaman bizi buradan başlatacağım.

I'll start with a very, very tame one.

Çok, çok uysal biriyle başlayacağım.

Apparently, maybe I'm the only person who uses this.

Görünüşe göre, belki de bunu kullanan tek kişi benim .

When making a mistake, a childhood mistake or a small mistake.

Bir hata yaparken, bir çocukluk hatası veya küçük bir hata.

Actually, I still use this word.

Aslında bu kelimeyi hala kullanıyorum.

Small mistakes, I say, “foo.”

Küçük hatalar, "foo" diyorum.

I do this like, “Oh, foo.”

Bunu "Oh, foo" gibi yapıyorum.

It's like--a very--I deleted the wrong file on my computer and it wasn't an important

Sanki -- çok -- bilgisayarımdaki yanlış dosyayı sildim ve bu önemli bir

file.

dosya değildi.

Or, I dropped the cap to my toothpaste or something.

Ya da diş macunumun kapağını falan düşürdüm .

That's a very specific example.

Bu çok spesifik bir örnek.

If something small goes awry, if I make a small mistake, I was like, “Oh, foo!”

Küçük bir şey ters giderse, küçük bir hata yaparsam, "Ah, foo!"

Something like that.

Bunun gibi bir şey.

Sort of cute, I guess, but kids.

Sanırım biraz tatlılar ama çocuklar.

I used this a bit when I was kids.

Bunu çocukken biraz kullanırdım.

This “foo” and “oops” also.

Bu "foo" ve "oops" da.

“Oops” is another big one for small mistakes, yep.

"Hata", küçük hatalar için bir başka büyük hatadır, evet.

Davey: I've never heard “foo” before.

Davey: Daha önce hiç "foo" duymadım.

Alisha: Really?

Alisha: Gerçekten mi?

Davey: No.

Davey: Hayır.

“Oops,” I’m familiar with.

"Oops"a aşinayım.

Alisha: “Oops,” I never meant—“Oops” and “foo,” okay.

Alisha: "Hata," asla "Hata" ve "foo" demek istemedim, tamam.

Those are a couple that I've used, yep.

Bunlar kullandığım bir çift, evet.

Davey: Okay.

Davey: Tamam.

Alisha: Are we ready to go into some more?

Alisha: Biraz daha konuşmaya hazır mıyız?

Davey: Absolutely.

Davey: Kesinlikle.

Yeah.

Evet.

So, my first word here is “heck.”

Yani, buradaki ilk kelimem "lanet olsun".

This is one of a family of fake swear words that are all very close.

Bu, hepsi çok yakın olan sahte küfür ailesinden biridir .

Words that are very close to a real swear word.

Gerçek bir küfüre çok yakın sözler .

Words like “heck” and “shoot,” “darn,” “dang,” “fudge.”

"Kahretsin" ve "vur", "lanet olsun", "dang", "fudge" gibi kelimeler.

All words that if you just change one sound, you make it from a swear word to something

Sadece bir sesi değiştirirseniz, onu bir küfürden kulağa

sounding so sweet and innocent.

çok tatlı ve masum gelen bir şeye dönüştüren tüm kelimeler.

Like “fudge.”

"Şekerleme" gibi.

Fudge is delicious but it's a stand-in for something much darker.

Fudge lezzetli ama çok daha karanlık bir şeyin vekili.

Alisha: Indeed.

Alişa: Gerçekten.

But, again, we use that to express a mistake, something is not gone the way we expect it

Ama yine de bunu bir hatayı ifade etmek için kullanırız, bir şey beklediğimiz gibi gitmez

to.

.

“Fudge.”

"Geçiştirmek."

Davey: But, if you want to really say something else but you just can't, “fudge.”

Davey: Ama gerçekten başka bir şey söylemek isteyip de söyleyemiyorsanız, "geçirin."

Alisha: “Fudge.”

Alisha: "Şekerleme."

Good one.

İyi bir.

Okay, yeah.

Tamam, evet.

You kind of already touched on this one but my next one was “Dangit!”

Buna çoktan değindin ama bir sonraki benim "Dangit!"

My brother and I, my younger brother and I, we actually still used this word with that

Ağabeyim ve ben, küçük erkek kardeşim ve ben aslında hala bu kelimeyi o tonlamayla kullanıyorduk

intonation.

.

I don't know why we're so attached to this.

Buna neden bu kadar bağlıyız bilmiyorum.

I think it's—actually, I don't know, I guess it's just a habit.

Sanırım bu—aslında bilmiyorum, sanırım bu sadece bir alışkanlık.

We still use this word.

Hala bu kelimeyi kullanıyoruz.

Usually, I guess I do most of my swearing at the computer.

Genellikle, sanırım küfürlerimin çoğunu bilgisayar başında yaparım.

Davey: Okay, sure.

Davey: Tamam, tabii.

Alisha: It’s just that it causes so much frustration and stress to me, so I swear at

Alisha: Sadece bende çok fazla hüsrana ve strese neden oluyor, bu yüzden

my computer a lot.

bilgisayarıma çokça küfrediyorum.

But, when it's going very slowly, I always like, “Dangit!

Ama çok yavaş gittiğinde, her zaman “Lanet olsun!

Mooove.”

Mooove.”

That's a kind of a tame swear word, I just use “dangit.”

Bu bir tür uysal küfür, ben sadece "dangit" kullanıyorum.

The “I” sound in this, “dangiiiiit.”

Buradaki "ben" sesi, "dangiiiiit". Ne

It's longer the more frustrated I am and that one I like to use.

kadar hayal kırıklığına uğrarsam ve kullanmayı sevdiğim o kadar uzun oluyor.

Or, I would--with computers is what--I don't know, maybe this is just me who has a very

Ya da yapardım - bilgisayarlarla olan şey - Bilmiyorum, belki de bilgisayarıyla çok kötü bir ilişkisi olan benim

bad relationship with her computer but when the computer is not functioning, too, if swearing

ama bilgisayar çalışmadığında da, eğer ona küfretmek performansını

at it has not improved the situation, I'll just be like, “Computer, compute.”

iyileştirmediyse durum, ben sadece "Bilgisayar, hesaplama" gibi olacağım.

Davey: “Computer, compute.”

Davey: "Bilgisayar, bilgi işlem."

Alisha: Yeah, “Please do your job,” in other words.

Alisha: Evet, "Lütfen işinizi yapın", başka bir deyişle.

Davey: Alright.

Davey: Pekala.

Alisha: I'll address it, whatever this causing the problem.

Alisha: Soruna neden olan her ne ise, onu ele alacağım .

Davey: Right.

Davey: Doğru.

But, first, you try swearing at it?

Ama önce küfretmeyi denedin mi?

Alisha: At first, I try swearing.

Alisha: İlk başta küfretmeyi deniyorum.

Davey: And then, you ask nicely?

Davey: Ve sonra kibarca mı soruyorsun?

Alisha: I would say I use the command form.

Alisha: Komut formunu kullandığımı söyleyebilirim.

Davey: Okay, yes.

Davey: Tamam, evet.

As computers become more like people, you should try reversing that order.

Bilgisayarlar insanlara daha çok benzedikçe, bu sırayı tersine çevirmeyi denemelisiniz.

Alisha: Sometimes I ask it politely.

Alisha: Bazen kibarca soruyorum.

I say, “Why are you not computing?”

"Neden bilgisayar kullanmıyorsun?"

Davey: Sure.

Davey: Elbette.

Address the issue head-on.

Sorunu kafa kafaya ele alın.

Alisha: Yup, yup.

Alisha: Evet, evet.

Davey: Swear as the last resort.

Davey: Son çare olarak yemin et.

Alisha: Indeed.

Alişa: Gerçekten.

But, anyway, yes.

Ama her neyse, evet.

I like to use “dangit.”

"Dangit" kullanmayı seviyorum.

“Dangit” as a personal favorite of mine.

Benim kişisel favorim olarak “Dangit”.

Classic.

Klasik.

Okay, others?

Tamam, diğerleri?

Davey: Yes, my next one is, “Sweet Mother!”

Davey: Evet, sıradaki "Tatlı Anne!"

Just an old classic.

Sadece eski bir klasik. Hazırlıksız

If you're caught off guard or you stub your toe, something surprises you, better to say,

yakalanırsanız veya ayak parmağınızı çarparsanız ,

“sweet mother” than something much worse.

çok daha kötü bir şey yerine “tatlı anne” demek daha iyi bir şey sizi şaşırtır.

But, I think it gets the point.

Ama bence meseleyi anlıyor.

Alisha: “Sweet mother!”

Alisha: "Tatlı anne!"

Yeah.

Evet.

Davey: Try it out sometime.

Davey: Bir ara dene.

Alisha: That is a good one.

Alisha: Bu iyi bir şey.

Actually, when you said that, “sweet mother,” I believe that's a standard for sweet mother

Aslında, "tatlı anne" dediğin zaman, bunun

of someone else or sweet mother of something but we're only using the beginning of that

bir başkasının tatlı annesi veya bir şeyin tatlı annesi için bir standart olduğuna inanıyorum ama biz bu ifadenin sadece başlangıcını kullanıyoruz

phrase, “sweet mother,” and then we cut off the end.

, "tatlı anne" ve sonra kesiyoruz. son.

Davey: If you stop there, if you see it written down, “sweet mother,” it sounds so nice.

Davey: Orada durursan, "tatlı anne" yazdığını görürsen, kulağa çok hoş geliyor.

Alisha: Mm-hmm.

Alisha: Mm-hmm.

Davey: You know, mothers are sweet people.

Davey: Bilirsin, anneler tatlı insanlardır.

Alisha: Mm-hmm.

Alisha: Mm-hmm.

Davey: But, “Sweet mother!” has a much more ominous tone.

Davey: Ama, "Tatlı anne!" çok daha uğursuz bir tonu var.

Alisha: Indeed.

Alişa: Gerçekten.

Something terrible has just happened if you hear someone shout, “Sweet mother!”

Birinin "Tatlı anne!"

Davey: In that way.

Davey: Bu şekilde.

Alisha: Yeah.

Alisha: Evet.

I don't think I've ever heard this shouted happily.

Bunun mutlu bir şekilde bağırdığını duyduğumu hiç sanmıyorum .

“Sweet mother!”

"Tatlı anne!"

Davey: That’s true.

Davey: Bu doğru.

Alisha: “It’s so nice to see you.”

Alisha: "Seni görmek çok güzel."

We don't ever use that in a happy way.

Bunu asla mutlu bir şekilde kullanmayız.

Davey: No, no doubt.

Davey: Hayır, şüphesiz.

Alisha: You used the expression of like stubbing your toe.

Alisha: Parmağını yere vurmak gibi bir ifade kullandın .

To stub your toe is to hit your toe against an object like a desk or a table or something,

Parmağınızı çarpmak, parmağınızı sıra veya masa gibi bir nesneye veya başka bir şeye vurmak,

it really hurts.

gerçekten acıtıyor.

I totally forgot about it.

Onu tamamen unutmuşum.

But, one that I use all the time, especially, like with young--maybe teenage people—actually,

Ancak, her zaman kullandığım, özellikle gençlerde olduğu gibi - belki de gençlerde - aslında,

I don't use it now now that I think about it.

şimdi düşündüğüm için kullanmıyorum . Eskiden

One that I used to use a lot and still use from time to time is, “That sucks!”

çok kullandığım ve hala ara sıra kullandığım bir şey , "Bu berbat!"

Davey: “That sucks!”

Davey: "Bu berbat!"

Classic.

Klasik.

Alisha: Yeah, it means that's too bad, that's unfortunate.

Alisha: Evet, demek ki bu çok kötü, bu talihsiz.

You hear bad news, “Oh, that sucks.” or I break a thing that I didn't want to break,

Kötü haberler duyarsınız, "Oh, bu berbat." ya da kırmak istemediğim bir şeyi kırıyorum,

“Oh, that sucks!”

"Ah, bu berbat!"

You can use “Suck!”

"Emmek!"

“That sucks.”

"Bu berbat."

It doesn't have anything to do with removal of air or transfer of air just, “That sucks.”

Havanın çıkarılması veya havanın aktarılmasıyla hiçbir ilgisi yok, sadece "Bu berbat."

Make the “U” sound elongated.

“U” sesini uzatın.

“That suuuucks.”

"Ne güzel."

Davey: “Duuuude!”

Davey: "Duuuude!"

Alisha: “Duuuude!”

Alisha: "Duuuude!"

See?

Görmek?

If you elongate that “U” sound, you immediately sound like that turtle from “Finding Nemo.”

Bu "U" sesini uzatırsanız, hemen "Finding Nemo"daki kaplumbağa gibi ses çıkarırsınız.

Davey: Okay.

Davey: Tamam.

Alisha: Are you familiar?

Alisha: Tanıdık mısın?

Davey: I can't recall the character but I have seen the movie.

Davey: Karakteri hatırlayamıyorum ama filmi izledim.

Alisha: Crush, the turtle from “Finding Nemo.”

Alisha: "Finding Nemo"daki kaplumbağa Crush. O

That's how he talks.

böyle konuşuyor.

Davey: Okay.

Davey: Tamam.

Alisha: Yeah, he's a surfer turtle.

Alisha: Evet, o bir sörfçü kaplumbağa.

Davey: What's his name?

Davey: Adı ne?

Alisha: Crush.

Alisha: Ezmek.

Davey: Cruuuush.

Davey: Cruuuush.

Alisha: Indeed.

Alişa: Gerçekten.

See, he gets it.

Bak, anladı.

That's it.

Bu kadar.

Alright.

Peki.

Good.

İyi.

So, we have “Sweet mother!”

Yani, "Tatlı annemiz!"

We have added, “That sucks.”

“Bu berbat” diye ekledik.

Davey: You're next.

Davey: Sıradaki sensin.

Alisha: I guess since we're talking about injuries, I have the expression, “That hurt!”

Alisha: Sanırım yaralanmalardan bahsettiğimize göre , "Acıdı!"

And, you can add “like” plus some kind of other, I don't know, a bonus word if you

Ve "beğenmek" artı bir tür başka, bilmiyorum, bir bonus kelime ekleyebilirsiniz

will.

.

So, here, “That hurt like crazy!” or, “That hurts so bad! or, “That hurt like…”

Yani, burada, "Deli gibi acıttı!" veya “Bu çok acıyor! veya, "Bu çok acıttı..."

Davey: “…a monkey's uncle.”

Davey: "...bir maymunun amcası."

Alisha: There we go.

Alisha: İşte başlıyoruz.

So, it's sort of a nonsense phrase but you can just add whatever you like at the end

Yani, bu biraz saçma bir cümle ama bunun sonuna ne istersen ekleyebilirsin

of this, “like blah, blah, blah,” or just drop this part as well.

, "blah, blah, blah gibi" ya da sadece bu kısmı da bırak.

Just, “That hurt!” and then kind of, again, elongate the vowel sounds to express your

Sadece, "Bu acıttı!" ve sonra, acınızı gerektiği gibi ifade etmek için sesli harfleri tekrar uzatın

pain as necessary.

.

Davey: Gets the point across.

Davey: Konuyu anladı.

Alisha: Indeed.

Alişa: Gerçekten.

Okay, that's mine.

Tamam, bu benim.

What else have you got?

Başka neyin var?

Davey: My last one is childhood original, for me, “Bull honky!”

Davey: Sonuncusu çocukluk orijinali, benim için "Bull honky!"

“That's bull honky, Alisha.”

"Bu çok saçma, Alisha."

Alisha: Okay.

Alişa: Tamam.

Davey: This one has a very specific story to it.

Davey: Bunun çok özel bir hikayesi var .

I grew up across the street from another young boy whose parents were always really hard

Ebeveynleri ona küfür konusunda her zaman çok sert davranan başka bir genç çocuğun karşısında büyüdüm

on him about swearing.

.

They would always mind his swearing.

Küfürlerine hep aldırırlardı.

And, they conditioned him to say, “bull honky” whenever he wanted to swear.

Ve ne zaman küfür etmek istese "boğaz" demesi için onu şartlandırdılar.

I thought it was pretty funny and I picked it up myself.

Oldukça komik olduğunu düşündüm ve kendim aldım.

And so, playing with him in his yard or playing basketball, you know, basketball hoop in his

Ve böylece, onunla bahçesinde oynamak ya da basketbol oynamak, bilirsiniz, bahçesinde basketbol potası

yard and I heard a lot of, “Man, that's bull honky.”

ve çok sayıda "Adamım, bu çok saçma."

from him.

ondan.

So, this one is very specific.

Yani, bu çok spesifik.

I don't know how many people would use this.

Bunu kaç kişi kullanır bilmiyorum.

But, that's maybe another point about these kinds of swear words is a lot of this kind

Ancak, belki de bu tür küfürlerle ilgili başka bir nokta, bu tür

of fake or made-up or substitute swear words I think can be really specific to a person.

sahte veya uydurma veya ikame küfürlerin çoğunun gerçekten bir kişiye özgü olabileceğini düşünüyorum.

Alisha: Absolutely.

Alisha: Kesinlikle.

Davey: Or a group of friends or something funny that they say instead of swearing.

Davey: Ya da bir grup arkadaşın ya da küfür etmek yerine söyledikleri komik bir şey.

Alisha: Yeah, we call those…

Alisha: Evet, biz bunlara...

Davey: “Bull honkey”’s one of those.

Davey: "Bull honkey" de onlardan biri.

Alisha: … inside jokes.

Alisha: … şakalar içinde.

Davey: Inside jokes.

Davey: İçeriden şakalar.

Alisha: Sometimes.

Alişa: Bazen.

If they're funny, if it's meant to be funny but just these inside phrases, I guess, or

Komikse, komik olması gerekiyorsa ama sadece bu iç ifadeler, sanırım ya da

inside expressions.

iç ifadeler.

But, usually, we say inside jokes for that.

Ama genellikle bunun için içeriden şakalar yaparız.

By the way, you said, your friend's parents were really, really strict about him not swearing.

Bu arada, arkadaşının ailesinin onun küfür etmemesi konusunda gerçekten çok katı olduğunu söylemiştin.

Were your parents pretty strict?

Ailen oldukça katı mıydı?

Davey: Yes, definitely.

Davey: Evet, kesinlikle.

But, they never gave me a substitute.

Ama bana asla yedek oyuncu vermediler.

So, I just had to mind my own P's and Q's or use substitutes like “heck” or “darn”

Bu yüzden, kendi P'lerime ve Q'larıma dikkat etmem ya da "lanet olsun", "lanet olsun"

or “shoot.”

veya "vur" gibi ikameler kullanmam gerekiyordu.

Those were okay.

Bunlar iyiydi.

Alisha: Yeah, me too.

Alisha: Evet, ben de. 11 yaşında

I have a vivid memory of one time I was like 11 years old.

olduğum bir zamana dair canlı bir anım var .

My mom was just strolling with me on the street and she said, “What swear words do you know?

Annem benimle sokakta geziniyordu ve “Hangi küfürleri biliyorsun?

Tell me.”

Söyle bana."

And, I couldn't, I was so afraid to tell her because it was in my head like, “You shouldn't

Ve yapamadım, ona söylemekten çok korktum çünkü "

swear.

Küfür etmemelisin."

It's bad to swear.”

Küfür etmek kötüdür.”

She wanted to know, “What words do you know?”

"Hangi kelimeleri biliyorsun?"

I wouldn't tell her.

Ona söylemezdim.

Yeah.

Evet.

Alright.

Peki.

I have one more that I actually still use, especially at work, because—okay, you'll

Hâlâ kullandığım bir tane daha var, özellikle işte, çünkü—tamam,

see.

göreceksin.

The expression is “loud swear words.”

İfade “yüksek sesle küfür” dür.

I use--I physically--I actually say this like if I'm at my desk, and again, it's at work,

Kullanıyorum--ben fiziksel olarak--aslında bunu masamdaymışım gibi söylüyorum ve yine işte,

it's a like a quiet office, I hurt myself or something or I've made a huge mistake but

sessiz bir ofis gibi, kendimi incittim falan ya da çok büyük bir hata yaptım ama

I cannot express my rage at that moment, I say, “loud swear words!” like under my

ben O anki öfkemi ifade edemiyorum, “Ağır küfürler!” diyorum. nefesimin altındaymış gibi

breath very, very quietly.

çok, çok sessizce.

Because I have to get it out somehow because if I say--I'm not actually saying loudly swear

Çünkü bunu bir şekilde ağzımdan çıkarmalıyım çünkü eğer söylersem-- Aslında avazım çıktığı kadar

words at the top of my voice.

yüksek sesle küfürler söylemiyorum.

Davey: Right.

Davey: Doğru.

Alisha: But, if I say to myself like, “Ugh, loud swear words!”

Alisha: Ama eğer kendi kendime "Ah, yüksek sesle küfürler!"

It feels a little bit like I'm getting it out of my body.

Sanki biraz vücudumdan atıyormuşum gibi geliyor .

Davey: Sure.

Davey: Elbette.

Alisha: So, it's sort of-- it's just a stand-in.

Alisha: Yani, bu bir nevi-- bu sadece bir vekil.

I'm saying actually the words I wish I could say at the volume I wish I could say them,

Aslında keşke söyleyebilseydim dediğim sözleri ses seviyesinde söylüyorum,

“loud swear words.”

“yüksek sesle küfürler”.

Davey: Make sense.

Davey: Mantıklı.

Alisha: Or, just “swear words” is fine too.

Alisha: Veya sadece "küfür" de iyi.

Davey: Sure.

Davey: Elbette.

Alisha: Yep.

Alisha: Evet.

“Swear words!”

"Argo kelimeler!"

“Curse words!”

"Küfürlü sözler!"

Mm-hmm, good.

Güzel.

So, yeah.

Yani evet.

Those are some ways not to swear or to swear politely, I suppose.

Bunlar küfür etmemenin ya da kibarca küfür etmenin bazı yolları sanırım.

I'm sure there are a lot more though.

Eminim çok daha fazlası vardır.

Davey: A lot more.

Davey: Çok daha fazlası.

Or you can just say nothing at all.

Ya da hiçbir şey söylemeyebilirsin.

You can say nothing at all.

Hiçbir şey söyleyemezsin.

That's something my mom used to always say to me as a kid and a lot of moms, a lot of

Bu, annemin bana çocukken hep söylediği bir şeydi ve birçok anne, pek çok

sweet mothers say it to their children is, “if you don't have anything nice to say,

tatlı anne çocuklarına şunu söyler: “Söyleyecek güzel bir şeyin yoksa,

don't say anything at all.”

hiçbir şey söyleme. ”

Alisha: That is true.

Alisha: Bu doğru.

Davey: Or, “silence is golden.”

Davey: Veya "sessizlik altındır."

Alisha: That is true.

Alisha: Bu doğru.

Though, on the other hand, I have read that some studies though, this is true, some studies

Öte yandan, bazı çalışmalarda okudum, bu doğru olsa da, bazı araştırmalar,

suggest that if you swear upon like injuring yourself or you swear upon like encountering

kendinizi yaralamak veya

a stressful situation, just the act of swearing and using an inappropriate word, actually

stresli bir durumla karşılaşmak gibi yemin ederseniz, sadece küfür ve uygunsuz bir kelime kullanma eylemini öneriyor. , aslında

relieve stress.

stresi azaltmak.

Davey: I believe that.

Davey: Buna inanıyorum.

Alisha: So, choose accordingly.

Alisha: Öyleyse, ona göre seçim yap. Ara

Say nothing or a little bit of a swear now and then.

sıra hiçbir şey söyleme ya da biraz küfür etme .

Everything in moderation.

Her şey ölçülü.

Davey: I've also heard that people who never swear are less trustworthy…

Davey: Hiç küfür etmeyen insanların daha az güvenilir olduğunu da duydum...

Alisha: Really?

Alisha: Gerçekten mi?

Davey: …than people who swear.

Davey: …küfür eden insanlardan daha çok.

I don't know if that's true.

Bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum. Bana

Don't believe me or trust me.

inanma ya da bana güvenme.

Alisha: You haven't sworn at all in this episode.

Alisha: Bu bölümde hiç küfür etmedin.

Davey: Exactly.

Davey: Kesinlikle.

So, if you haven't you haven't heard me swear, I don't know that you can trust me on that.

Yani, eğer duymadıysanız, yemin ettiğimi duymadınız, bu konuda bana güvenebileceğinizi bilmiyorum.

Alisha: Alright, alright.

Alisha: Tamam, tamam.

I'll injure you later and see what you say.

Seni sonra yaralayacağım ve ne diyeceğini göreceğim.

Davey: Alright.

Davey: Pekala.

Alisha: Okay.

Alişa: Tamam.

Alright.

Peki.

So, that's the end of this episode of English Topics.

English Topics'in bu bölümünün sonu bu kadar .

That was a fun one.

Bu eğlenceliydi.

So, those are a few ways that you can swear without actually swearing.

Yani, bunlar gerçekten küfür etmeden küfür etmenin birkaç yolu .

If you have any others that we missed or if you want to just try out a few, oh, gosh,

Kaçırdığımız başkaları varsa veya sadece birkaçını denemek istiyorsanız, aman tanrım,

maybe we're just inviting disaster in the comments on this one.

belki de bu konudaki yorumlarda felaketi davet ediyoruz .

Davey: I'm looking forward to the comment section.

Davey: Yorum bölümünü dört gözle bekliyorum.

Alisha: Yeah, leave us a comment and let us know if you have any ideas or if there are

Alisha: Evet, bize bir yorum bırakın ve herhangi bir fikriniz varsa veya

any interesting expressions that you can translate from your language into English to share,

kendi dilinizden İngilizceye çevirerek paylaşmak için ilginç ifadeler varsa bize bildirin,

that would be interesting too.

bu da ilginç olurdu.

Let us know.

Bilmemize izin ver. English Topics'in

So, thanks very much for watching this episode of English Topics.

bu bölümünü izlediğiniz için çok teşekkürler .

If you like the video, please make sure to give it a thumbs up and subscribe to the channel

Video hoşunuza gittiyse beğenmeyi ve kanala

if you haven't already.

hala abone değilseniz abone olmayı unutmayın.

Also, check us out at EnglishClass101.com for more good stuff.

Ayrıca, daha iyi şeyler için EnglishClass101.com adresinden bize göz atın .

Thanks very much for watching this episode and we will see you again soon.

Bu bölümü izlediğiniz için çok teşekkürler ve yakında tekrar görüşürüz.

Bye-bye.

Güle güle.