English Topics - English Conversation Strategies

Alisha: Hi, everybody!

Alisha: Herkese merhaba!

My name is Alisha and I'm joined again in the studio by…

Benim adım Alisha ve stüdyoda tekrar bana katılan ...

Michael: Michael. Hello.

Michael: Michael. Merhaba.

Alisha: And, today we're going to be talking about English conversation strategies.

Alisha: Ve bugün İngilizce konuşma stratejilerinden bahsedeceğiz. Hemen

Let's get right into it.

konuya girelim.

Let's start with Michael.

Michael'la başlayalım. İngilizce

What is your first strategy for keeping an English conversation going?

bir sohbeti devam ettirmek için ilk stratejin nedir ?

Michael: This is very important.

Michael: Bu çok önemli.

“Don't say, ‘I'm fine, thank you.

“'İyiyim, teşekkür ederim' deme.

And you?’”

Ya sen?'”

You hear this all the time from second language English learners or non-native speakers.

Bunu her zaman ikinci dil İngilizce öğrenenlerden veya anadili olmayanlardan duyarsınız.

It's one of the first things you learn in an English class.

Bu, İngilizce dersinde öğrendiğiniz ilk şeylerden biridir .

It's easy, it's good, it's a basic foundation.

Kolay, güzel, temel bir temel.

Okay, that's fine.

Tamam, sorun değil.

But, as soon as you can switch it up.

Ancak, değiştirebildiğiniz anda.

Because, to me, when I meet a foreigner and they come up, and if they say, “Hey, how

Çünkü bana göre, bir yabancıyla tanıştığımda gelip, “Hey,

are you?”

nasılsın?”

Say, “Oh, I'm fine.

“Oh, ben iyiyim.

I'm good.

İyiyim.

How about you?”

Peki ya sen?"

And they say, “I'm fine, thank you.

Onlar da “İyiyim, teşekkür ederim.

And you?”

Peki sen?"

And it's almost robotic because I've said it so many times, and when I hear that, I

Ve neredeyse robotik çünkü bunu birçok kez söyledim ve bunu duyduğumda

think their English isn't that good.

İngilizcelerinin o kadar iyi olmadığını düşünüyorum.

And, inside, I'm just going to be really polite and say, “Hello,” and talk slowly and

Ve içeride, gerçekten kibar olacağım ve "Merhaba" diyeceğim ve yavaşça konuşacağım ve

try to get out of there as quick as I can.

oradan elimden geldiğince çabuk çıkmaya çalışacağım.

To really impress the foreigner, in my opinion, I think the best way to do it is say something--

Bence bir yabancıyı gerçekten etkilemenin en iyi yolu bir şeyler söylemek

Use a big word or just like a slang word.

.

Something like that.

Bunun gibi bir şey.

When I hear that, I go, “Wow, man!

Bunu duyduğumda, “Vay canına!

I want to know what this person thinks!

Bu kişinin ne düşündüğünü bilmek istiyorum!

I want to get their point of view!

Onların bakış açısını almak istiyorum!

And I'm really excited,” and then I've had great conversations because of that.

Ve gerçekten heyecanlıyım” ve bu nedenle harika konuşmalar yaptım.

Alisha: That's a really good one, and actually, I think on this YouTube channel, from a couple

Alisha: Bu gerçekten iyi ve aslında, sanırım bu YouTube kanalında, birkaç

years ago, there's a video all about better answers to the question “How are you?”

yıl öncesine ait, "Nasılsın?" sorusuna daha iyi yanıtlar veren bir video var.

than “I'm fine, thank you.

“Ben iyiyim, teşekkür ederim.

And you?” or if someone says, “Hey, how are you?

Peki sen?" veya birisi, “Hey, nasılsın?

I'm good!

İyiyim!

You?” or “Fine.

Sen?" veya “Güzel.

You?”

Sen?"

Never “I'm fine, thank you.

Asla “Ben iyiyim, teşekkür ederim.

And you?”

Peki sen?"

Never.

Asla.

But try to actually use a phrase that a native speaker would use, and then that's a clue

Ama aslında ana dili İngilizce olan birinin kullanacağı bir cümleyi kullanmaya çalışın ve bu,

to the native speaker that, “Oh, maybe this person is ready for a conversation beyond

anadili İngilizce olan kişi için "Ah, belki bu kişi temel İngilizcenin ötesinde bir sohbete hazırdır

basic English.”

" şeklinde bir ipucudur.

That's a really good point.

Bu gerçekten iyi bir nokta.

I like that.

Bunu sevdim.

I didn't think of things not to do.

Yapılmayacak şeyler düşünmedim.

I only thought of things to do.

Aklıma sadece yapılacak şeyler geldi.

Cool! Let's see.

Serin! Görelim.

Let's go to my first one.

Gelelim ilk kitabıma.

This strategy, in general, is just “ask the other person a question.”

Bu strateji genel olarak sadece " diğer kişiye bir soru sorun" şeklindedir.

I'm guilty of this too when I'm learning another language.

Başka bir dil öğrenirken de bundan suçlu oluyorum .

I tend to only get input.

Sadece girdi alma eğilimindeyim.

Somebody else is always asking me the questions, and then I forget myself to ask the other

Soruları bana hep başkası soruyor ve sonra diğer kişiye soru sormak için kendimi unutuyorum

person a question.

.

One question that I like to ask or a variation, any kind of “WH” question is good, like

Sormaktan hoşlandığım bir soru veya bir varyasyon, herhangi bir tür "WH" sorusu iyidir,

a “who” question, “what,” “where.”

"kim" sorusu, "ne", "nerede" gibi.

Something like this, if you've been paying attention, you can use anyway to transition

Bunun gibi bir şey, eğer dikkat ettiyseniz, konuşmanızda geçiş yapmak için yine de kullanabilirsiniz

in your conversation.

.

This was in a previous video.

Bu bir önceki videoda vardı. Bu hafta sonu eğlenceli bir

You can ask something like anyway up to anything fun this weekend.

şeye kadar her neyse gibi bir şey sorabilirsiniz .

This is a pretty casual, conversational question that you can ask just about anybody, whether

Bu, ister yeni tanışmış olun ister bir süredir tanıyor olun, hemen hemen herkese sorabileceğiniz,

you've just met them or whether you've known them for a while, but just get in the habit

ancak soruyu

of asking other people the question.

diğer insanlara sormayı alışkanlık haline getirebileceğiniz, oldukça gündelik, sohbet niteliğinde bir sorudur.

Don't wait for someone else to ask you the question.

Başka birinin size soru sormasını beklemeyin . İşleri devam ettirmek için

So, that's one strategy that I tried to use to keep things going.

kullanmaya çalıştığım bir strateji buydu .

Michael: Yeah, me too.

Michael: Evet, ben de.

I agree, and I'm going to say, “samesies,” because actually, two of my questions were

Katılıyorum ve "aynılıklar" diyeceğim çünkü aslında iki sorum

exactly what you said.

tam olarak sizin söylediklerinizdi.

Agree 100%.

%100 katılıyorum.

This is kind of cheating.

Bu bir nevi hiledir.

These should be one.

Bunlar bir olmalıdır.

So, “always ask questions.”

Yani, "her zaman soru sorun."

Again, you forget it's really easy.

Yine, gerçekten kolay olduğunu unutuyorsun.

I'm really guilty of this, English, non-English, whatever.

Bundan gerçekten suçluyum, İngiliz, İngiliz olmayan, her neyse.

I'm guilty of this.

Bunun suçlusu benim.

And, the other thing is ask deep, open-ended questions.

Ve diğer şey, derin, açık uçlu sorular sormaktır. Alisha'nın dediği

If you ask a yes-or-no question, just like what Alisha was saying, it just dead ends.

gibi, evet-hayır sorusu sorarsanız , çıkmaza girersiniz.

You can't just say, “Do you like cheese?”

"Peynir sever misin?" diyemezsin.

“Yes,” or “No.”

"Evet veya hayır."

You would want to say, “What do you think about cheese?

“ Peynir hakkında ne düşünüyorsun? En

What is your favorite kind?”

sevdiğin tür nedir?”

And kind of open it up to something else and let it just kind of snowball.

Ve onu başka bir şeye açın ve bir tür kartopu gibi olmasına izin verin.

Alisha: Right.

Alişa: Doğru.

Yeah, I think that's really a key.

Evet, bence bu gerçekten bir anahtar.

I have another variation.

Başka bir varyasyonum var.

I guess I'll just continue on because it kind of relates to what you're talking about.

Sanırım devam edeceğim çünkü bahsettiğiniz şeyle biraz ilgili.

He's saying always ask questions, always ask deep open-ended questions.

Hep soru sor, hep derin açık uçlu sorular sor diyor.

Don't ask a yes-or-no question because yes or no ends with the “Yes” or the “No.”

Evet ya da hayır sorusu sormayın çünkü evet ya da hayır "Evet" ya da "Hayır" ile biter.

One of the things that I'll do is use a pattern similar to this, “Hey, did you see...?”

Yapacağım şeylerden biri buna benzer bir kalıp kullanmak , "Hey, gördün mü...?"

or “Hey, did you hear about blah, blah, blah?”

veya "Hey, blah, blah, blah hakkında bir şey duydun mu ?"

So, you can use this little “blah, blah, blah” as your--you can ask about the news.

Yani, bu küçük "blah, blah, blah" kelimesini kullanabilirsiniz - haberler hakkında soru sorabilirsiniz. İnternette

You can ask about something funny you saw on the Internet.

gördüğünüz komik bir şeyi sorabilirsiniz . Başka bir arkadaşınızdan

You can ask about something that you heard from another friend of yours, whatever.

duyduğunuz bir şeyi sorabilirsiniz, neyse.

It's just a way to check in with the other person and say, “Oh, did you also experience

Bu sadece diğer kişiyle görüşmenin ve “Ah,

this thing that I experienced?

benim yaşadığım bu şeyi sen de yaşadın mı?

Let's talk about that.”

Bunun hakkında konuşalım.”

That might be another question that you can use with people.

Bu, insanlarla kullanabileceğiniz başka bir soru olabilir .

Michael: I like that one.

Michael: Bunu beğendim.

I really like that one because you got to stay within people's comfort zone.

Bunu gerçekten beğendim çünkü insanların rahatlık alanında kalmalısın.

Maybe you asked, and maybe they don't want to, right?

Belki sordun ve belki de istemiyorlar, değil mi?

A good thing is, “Did you hear about it?”

İyi bir şey, "Bunu duydun mu?"

That's up to him.

Bu ona kalmış.

Maybe they don't want to talk about it.

Belki de bu konuda konuşmak istemiyorlardır.

They can say, “Oh, yeah.

“Ah, evet.

I heard about that,” and you can kind of feel the atmosphere and realize, “Maybe

Bunu duydum” ve atmosferi hissedebilir ve “Belki de

I shouldn't talk about this.”

bunun hakkında konuşmamalıyım” diyebilirsiniz.

Change the subject, or they get passionate and they start talking about it, and there

Konuyu değiştirin, yoksa tutkulu hale gelirler ve bunun hakkında konuşmaya başlarlar ve

you go and just let it go.

siz de öylece bırakırsınız.

Yeah, absolutely.

Evet kesinlikle.

One thing, again, I'm guilty of is you got to keep returning it.

Yine suçlu olduğum bir şey var ki, onu iade etmeye devam etmek zorundasın.

Don't just say, “Oh, yeah, and what I think about that...”

Sadece "Oh, evet ve bunun hakkında ne düşünüyorum..." demeyin.

Bring it back.

Onu geri getirin.

Ask them, “What about you?”

Onlara "Ya siz?" diye sorun.

That's a common thing I forget about.

Bu unuttuğum yaygın bir şey.

Alisha: Ok. Good.

Alisha: Tamam. İyi.

I have one more.

Bir tane daha var.

This one, use when you see fit, I guess.

Bu, uygun gördüğün zaman kullan, sanırım.

I'll just introduce it.

Sadece tanıtacağım.

Compliment the other person.

Diğer kişiye iltifat edin.

This can be a nice strategy just to show that you're enjoying the other person's company.

Bu, diğer kişinin arkadaşlığından keyif aldığınızı göstermek için güzel bir strateji olabilir .

It can be as simple as, “Oh, I like your shirt today,” or “Oh, that's a nice dress

"Ah, bugün gömleğini beğendim" veya "Ah, bugün giydiğin güzel bir elbise

you're wearing today,” or “Oh, did you get a new haircut?

" veya "Ah, saçını yeni mi kestirdin?

That looks good on you!”

Sana yakıştı!"

Something like that.

Bunun gibi bir şey.

This is a nice way to make the other person maybe want to spend more time with you, I

Bu, diğer kişinin sizinle daha fazla zaman geçirmek istemesini sağlamak için güzel bir yol

think.

bence.

Michael: I agree 100% Two things: One, I think it's a good conversation starter sometimes.

Michael: %100 katılıyorum İki şey: Birincisi, bunun bazen iyi bir sohbet başlatıcı olduğunu düşünüyorum.

If, you got to be careful.

Eğer, dikkatli olmalısın.

With a stranger, it can be creepy.

Bir yabancıyla ürkütücü olabilir. İltifat

It can be a little uncomfortable, what you're complimenting, right?

ettiğin şey biraz rahatsız edici olabilir, değil mi?

But if it's something like, if they have a t-shirt and it's a band that you both like,

Ama şöyle bir şeyse, bir tişörtleri varsa ve bu ikinizin de sevdiği bir grupsa,

that's a great conversation starter, and you feel, “Wow, we're connected.”

bu harika bir sohbet başlatıcıdır ve "Vay canına, birbirimize bağlıyız" diye hissedersiniz.

Number two, the second thing I was thinking about is that keep it honest.

İkincisi, düşündüğüm ikinci şey dürüst olmaktı. Samimi

I love a sincere compliment.

bir iltifatı severim.

It really means a lot more, and it really does butter them up, kind of get them open

Bu gerçekten çok daha fazla anlam ifade ediyor ve onları gerçekten yağlıyor, onları

to having more conversations deeper, that kind of thing.

daha derin konuşmalara açık hale getiriyor, bu tür şeyler.

But one of the things people do, which I don't like is, let's say they say, “Hey, nice

Ama insanların yaptığı ve hoşuma gitmeyen şeylerden biri, diyelim ki, "Hey, güzel

shirt!”

gömlek!"

And then the person, out of habit, will say, “Oh, you too.

Ve sonra kişi, alışkanlığı dışında, “Ah, sen de.

I like your shirt, too.”

Gömleğini de beğendim.”

Just my opinion, I don't think this feels really natural.

Sadece benim görüşüm, bunun gerçekten doğal hissettirdiğini düşünmüyorum.

It doesn't really feel sincere, so I would save it, make a mental note, and go, “Hmm,

Pek samimi gelmiyor, bu yüzden onu saklar, zihnime not alır ve "Hmm,

I need to return the favor.

iyiliğe karşılık vermem gerek.

I need to give them a compliment.”

Onlara bir iltifat etmem gerekiyor.”

But, wait until you notice something you really do like and say, “Hey, actually, I love

Ama gerçekten hoşunuza giden bir şey fark edene kadar bekleyin ve "Hey, aslında,

blah, blah, blah.”

falan filan seviyorum" deyin.

Alisha: Yeah, I think that's a great point.

Alisha: Evet, bence bu harika bir nokta.

When you can sense whether someone is being sincere or not, what is your next strategy

Birinin samimi olup olmadığını hissedebildiğin zaman,

for continuing an English conversation?

İngilizce sohbeti sürdürmek için bir sonraki stratejin nedir?

Michael: Well, “don't be afraid to open up.”

Michael: Pekala, "açmaktan korkma ."

I like this one.

Bunu beğendim.

I think this is good.

Bence bu iyi.

A lot of people will be kind of shy.

Pek çok insan biraz utangaç olacak.

They won't open up too much.

Fazla açılmazlar.

Again, within your comfort zone, but I like this one because people return the favor.

Yine rahatınız içinde, ama bunu beğendim çünkü insanlar iyiliğe karşılık veriyor.

Because if you're just having small talk and you say, “The weather is nice today.

Çünkü havadan sudan sohbet ediyorsan ve “Bugün hava güzel.

Blah, blah, blah,” you can only go so far.

Falan, falan, falan,” sadece bir yere kadar gidebilirsin.

So, don't be afraid to say something personal.

Bu nedenle, kişisel bir şey söylemekten korkmayın.

Again, trust your judgment.

Yine, muhakemenize güvenin.

Don't be a creeper.

Sarmaşık olma. Hayatınız

We don't want to hear certain things about your life.

hakkında bazı şeyler duymak istemiyoruz .

Alisha: Don't be a creep.

Alisha: Utangaç olma.

Don't be weird.

Garip olma.

Don't be strange.

Garip olma.

Like what you're saying about opening up, “open up” is just a phrase that means

Açılmak hakkında söyledikleriniz gibi, "açılmak" da

“share something about yourself.”

"kendiniz hakkında bir şeyler paylaşmak" anlamına gelen bir deyimdir.

It can be as simple as what you did last weekend or what you're going to do this weekend or

Geçen hafta sonu ne yaptığınız veya bu hafta sonu ne yapacağınız veya

a project that you have coming up.

üzerinde çalıştığınız bir proje kadar basit olabilir.

It doesn't mean that you have to spill all of your life secrets to the other person but

Bu, diğer kişiye tüm yaşam sırlarınızı açıklamanız gerektiği anlamına gelmez, ancak

just showing that you're willing to share something more personal about yourself can

kendinizle ilgili daha kişisel bir şeyi paylaşmaya istekli olduğunuzu göstermek,

help ingratiate yourself or can help the other person understand you a little bit better.

kendinizi sevdirmenize veya diğer kişinin sizi biraz daha iyi anlamasına yardımcı olabilir. .

That's a good tip.

Bu iyi bir ipucu.

I like that tip.

Bu ipucu hoşuma gitti.

That's hard to do, though.

Yine de bunu yapmak zor.

It's hard.

Zor.

It's a little bit scary, I think, to share parts of yourself, but it's good.

Bence kendi parçalarınızı paylaşmak biraz korkutucu ama güzel.

But it's a good way to meet people and make friends.

Ama insanlarla tanışmak ve arkadaş edinmek için iyi bir yol.

Alright.

Peki.

I think that's all.

Sanırım hepsi bu kadar.

Is that all that you have?

Tüm sahip olduğun bu mu?

Michael: Yeah, that’s all I got.

Michael: Evet, sahip olduğum tek şey bu.

Alisha: Okay.

Alişa: Tamam.

Those are some interesting strategies to keep an English conversation going, so give them

Bunlar İngilizce sohbeti sürdürmek için bazı ilginç stratejiler , o yüzden

a try.

bir deneyin.

If you're ever at a loss for words and don't know what to say, you can try one of these

Eğer kelimeleriniz tükenirse ve ne söyleyeceğinizi bilmiyorsanız, bu stratejilerden birini deneyebilirsiniz

strategies, and hopefully, it will help you out.

ve umarız size yardımcı olacaktır .

Please let us know if you have any other strategies or anything else that you would like to use

Başka stratejileriniz veya kullanmak istediğiniz herhangi bir şey varsa

or you try to use when you are having trouble keeping a conversation going.

veya bir sohbeti sürdürmekte sorun yaşadığınızda kullanmaya çalıştığınızda lütfen bize bildirin .

Leave us a comment and let us know what it is.

Bize bir yorum bırakın ve ne olduğunu bize bildirin .

We will see you again next time.

Bir dahaki sefere görüşürüz.

Do you have anything else you'd like to add?

Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Michael: That's about it.

Michael: Hepsi bu kadar.

Alisha: Alright!

Alişa: Peki!

Thanks very much for joining us and take care.

Bize katıldığınız için çok teşekkür ederiz ve kendinize iyi bakın.

Bye-bye!

Güle güle!