Don't Watch This Video If You're Learning English

A very common question that I get

Canlı İngilizce derslerimi yaparken aldığım çok yaygın bir soru

when I'm doing my live English lessons

goes something like this,

şuna benzer:

someone will say, "I can read in English.

"İngilizce okuyabiliyorum.

I can understand you when you talk,

Konuştuğun zaman seni anlayabiliyorum

but when I try to have an English conversation,

ama İngilizce konuşmaya çalıştığımda

I don't know how to speak in English.

İngilizce konuşmayı bilmiyorum. İngilizce konuşabilmek için

I don't know how to put words and sentences together

kelimeleri ve cümleleri nasıl bir araya getireceğimi bilmiyorum

so that I can have an English conversation."

."

And then I usually talk a little bit about how,

Ve sonra genellikle biraz,

in my opinion, when you are studying a language,

bence, bir dil çalışırken,

you should be doing some reading practice,

biraz okuma alıştırması,

listening practice.

dinleme alıştırması yapmanız gerektiğinden bahsederim.

You should be doing some writing.

Biraz yazı yazmalısın.

You should be having conversations

Sohbet ediyor olmalısın

and maybe learn a little bit of grammar

ve belki de

and vocabulary along the way,

bu arada biraz gramer ve kelime bilgisi öğrenmelisin,

because I firmly believe you get good at what you practice.

çünkü pratik yaptığın şeyde iyi olacağına kesinlikle inanıyorum.

Now, if that sounds familiar,

Şimdi, bu size tanıdık geliyorsa,

it's possible that you watched Christian's video

Christian'ın videosunu dün

over on Canguro English yesterday, or earlier today.

veya bugün erken saatlerde Canguro English'te izlemiş olabilirsiniz.

It's a great video.

Bu harika bir video.

And that's why I called this video,

İşte bu yüzden bu videoya

"Don't watch this video if you want to learn English."

"İngilizce öğrenmek istiyorsanız bu videoyu izlemeyin " adını verdim.

Go and watch Christian's video.

Git ve Christian'ın videosunu izle.

Just hit pause right now.

Hemen duraklat'a basmanız yeterli.

Go and watch Christian's video.

Git ve Christian'ın videosunu izle.

I think he explains it in a very concise and clear way.

Bence çok kısa ve öz bir şekilde anlatıyor. İngilizce öğrenirken

He talks about the myth of input

girdi efsanesinden bahsediyor

when learning the English language.

.

It's a great video.

Bu harika bir video.

So you can pause this video and go watch his.

Böylece bu videoyu durdurabilir ve onunkini izleyebilirsiniz.

You don't have to come back, but if you wanna come back,

Geri gelmek zorunda değilsin, ama geri gelmek istersen,

I will talk a little bit more about this subject myself.

bu konu hakkında kendim biraz daha konuşacağım.

But certainly, if you do one thing today,

Ama kesinlikle, bugün bir şey yaparsanız,

if you have to choose between Christian's video and mine,

Christian'ın videosu ile benimki arasında seçim yapmak zorunda kalırsanız,

go watch Christian's.

gidip Christian'ınkini izleyin.

I really liked it.

Gerçekten beğendim.

He's a cool guy, by the way.

Bu arada, o havalı bir adam.

So what did I wanna talk about? Practice.

Peki ne hakkında konuşmak istiyordum? Pratik.

When you practice something, you get good at it.

Bir şeyi pratik ettiğinizde, onda iyi olursunuz.

Musicians know this.

Müzisyenler bunu bilir.

A musician would never say this,

Bir müzisyen asla şunu söylemez,

"I'm gonna watch some YouTube videos

"Gitar çalan birinin YouTube videolarını izleyeceğim

of someone playing a guitar,

and I'm going to learn to read music,

ve müzik okumayı öğreneceğim

and then I will be a great guitarist.

ve o zaman harika bir gitarist olacağım.

I will be amazing."

Harika olacağım."

Musicians understand that when you practice something,

Müzisyenler, bir şeyi pratik ettiğinizde

you get good at it.

o konuda iyi olduğunuzu anlarlar.

And the same is true when you are learning a language.

Aynı şey bir dil öğrenirken de geçerlidir.

Jen makes bouquets of flowers.

Jen çiçek demetleri yapar.

And when Jen first started making bouquets,

Jen buketleri ilk yapmaya başladığında

I thought they were beautiful,

güzel olduklarını düşünmüştüm

but Jen thought they could use improvement.

ama Jen iyileştirmeye ihtiyaçları olduğunu düşündü.

So over the years,

Yıllar geçtikçe,

as she has continued to practice the art of making bouquets,

buket yapma sanatını uygulamaya devam ettikçe,

she has started to become very, very good at it.

bunda çok ama çok iyi olmaya başladı.

She is starting to master the art of bouquet making.

Buket yapma sanatında ustalaşmaya başlıyor.

And I think the same is true for a language.

Aynı şeyin bir dil için de geçerli olduğunu düşünüyorum.

I think you want to approach it

Bence ona

with the desire to master it,

hakim olma arzusuyla

and to master all aspects of it.

ve her yönüyle hakim olma arzusuyla yaklaşmak istiyorsunuz.

So again, in my opinion,

Yani yine, bence,

you get good at what you practice.

uyguladığın şeyde iyi oluyorsun.

Again, taken from Christian's video.

Yine Christian'ın videosundan alınmıştır.

It's a great theory.

Bu harika bir teori.

This is true, even in my own teaching.

Bu, kendi öğretimde bile doğrudur.

Students get better at writing stories

Öğrenciler,

when they write lots of stories

çok sayıda öykü yazdıklarında

and get some good feedback on it.

ve bununla ilgili iyi geri bildirimler aldıklarında, öykü yazmada daha iyi olurlar.

For myself, here's a little story

Kendi adıma,

that I'll give you about my own life,

size kendi hayatımdan anlatacağım küçük bir hikaye,

I went and I took the French B1 test.

gittim ve Fransızca B1 sınavına girdim.

As a French language learner,

Fransızca öğrenen biri olarak,

I wanted to take the B1 test

B1 sınavına girmek

and to see what score I would get.

ve hangi puanı alacağımı görmek istedim.

I scored really well on reading.

Okurken çok iyi puan aldım.

I scored really well on listening.

Dinlerken çok iyi puan aldım.

I didn't do so good on writing,

Yazma konusunda pek iyi değildim

and I did a little bit poorly on the speaking component,

ve konuşma bileşeninde biraz kötüydüm

but I did okay enough to pass.

ama geçecek kadar iyiydim. Bu

So I wanted to take the next test a year later, the B2 test.

yüzden bir yıl sonraki sınava, B2 sınavına girmek istedim.

What do you think I practiced the most

between the first test and the second test?

İlk test ile ikinci test arasında en çok ne çalıştım sizce?

It certainly wasn't my reading and my listening.

Kesinlikle benim okumam ve dinlemem değildi.

I continued to do that, of course,

Bunu yapmaya devam ettim,

because I think it's important,

çünkü bunun önemli olduğunu düşünüyorum.

But I spent the most amount of time,

Ama en çok zamanımı,

when I was practicing English,

İngilizce pratik yaparken, internette tanıştığım

in conversation with an English tutor

bir İngilizce öğretmeniyle sohbet ederek geçirdim

that I met with online.

.

I also spent a lot of time writing.

Ayrıca yazmak için çok zaman harcadım.

We did some writing back and forth via email,

E-posta yoluyla karşılıklı yazılar yazdık

but I probably spent most of my time practicing

ama muhtemelen zamanımın çoğunu Fransızca öğrenmenin konuşma kısmını pratik yaparak geçirdim

the speaking portion of learning the French language,

because I wanted to improve that specific aspect of it.

çünkü Fransızcanın bu özel yönünü geliştirmek istiyordum.

When I took the B2 test, I did really well.

B2 sınavına girdiğimde gerçekten iyi yaptım.

I was really happy,

Gerçekten mutluydum

because my scores in all four areas were almost equal.

çünkü dört alanda da puanlarım neredeyse eşitti.

Whereas, as I mentioned the first time around,

Oysa ilk başta bahsettiğim gibi

my reading and my listening scores were great,

okuma ve dinleme puanlarım çok iyiydi

and my writing and speaking scores were a bit lower.

ve yazma ve konuşma puanlarım biraz daha düşüktü.

But the second time around,

Ama ikinci kez,

I scored really well on all four.

dördünde de gerçekten iyi puan aldım.

It also reminds me of something that I saw on TV

Ayrıca bana çocukken televizyonda gördüğüm bir şeyi hatırlatıyor

when I was a kid.

.

There was a news story

Bir haber vardı

and they were investigating how football players,

ve futbolcuların,

American football players,

Amerikan futbolcularının

trained to be better football players.

daha iyi futbolcular olmak için nasıl eğitildiklerini araştırıyorlardı.

And they were showing the players running through the tires.

Ve lastiklerin içinden koşan oyuncuları gösteriyorlardı. Daha sonra

And they interviewed one player afterwards and they said,

bir oyuncuyla röportaj yaptılar ve

"Does running through the tires make you

"Tekerleklerin üzerinden koşmak seni

a better football player?"

daha iyi bir futbolcu yapar mı?" dediler.

And he said, you know, "It's good for endurance

Ve dedi ki, "Dayanıklılık

and leg strength and things like that,

ve bacak kuvveti ve bunun gibi şeyler için iyi,

but mostly it just makes me really good

ama çoğunlukla beni

at running through tires.

lastiklerin üzerinden geçme konusunda gerçekten iyi yapıyor.

I'm the fastest player on the team when we do that drill."

Bu tatbikatı yaptığımızda takımın en hızlı oyuncusu benim."

And so you can kind of see how this relates

Ve böylece bunun

to learning English as well.

İngilizce öğrenmekle nasıl bir ilişkisi olduğunu da görebilirsiniz.

Certainly, listening is important.

Elbette dinlemek önemlidir.

Certainly, reading is important.

Elbette okumak önemlidir. Girdiğiniz bilgileri pratik ettiğiniz

The methods of practicing your English,

İngilizce pratik yapma yöntemleri

where you are practicing your input is very important,

çok önemlidir,

but if you're not writing and if you're not speaking,

ancak yazmıyorsanız ve konuşmuyorsanız,

there's certainly something missing in all of it.

kesinlikle hepsinde bir şeyler eksiktir.

And I'll leave you with this one final thought.

Ve sizi bu son düşünceyle baş başa bırakıyorum.

You will realize that language is a living thing

the first time you make someone smile,

Birini ilk kez gülümsettiğinizde

or you make someone laugh

ya da onun

when you're speaking their language.

dilini konuşurken güldürdüğünüzde dilin yaşayan bir varlık olduğunu anlayacaksınız. Fransızca konuşurken

I have a clear memory

of the first time I made someone smile

birini gülümsettiğim ilk anı çok net hatırlıyorum

when I was speaking French to them.

. Birisiyle İngilizce konuşurken

You probably have a very clear memory

of the first time you made someone smile or laugh

ilk kez gülümsettiğin veya güldürdüğün anı muhtemelen çok net hatırlıyorsundur

when you were speaking English to them.

.

It's just, in that moment,

İşte o an

you realize that a language is not a written thing.

dilin yazılı bir şey olmadığını anlıyorsun.

It's not a recorded thing.

Kayıtlı bir şey değil.

Language is a life thing.

Dil bir yaşam olgusudur.

It's something to be experienced,

Bu, deneyimlenmesi gereken bir şeydir

and the best way to experience it

ve bunu deneyimlemenin en iyi yolu, dili öğrenmenin tüm yönlerini

is to make sure you practice all the aspects

uyguladığınızdan emin olmaktır

of learning the language.

.

And I'll leave you with another final thought.

Ve sizi başka bir son düşünceyle baş başa bırakıyorum.

We have a phrase in English, "Practice makes perfect,"

İngilizce'de bir deyimimiz var, "Alıştırma mükemmelleştirir"

and that's probably very appropriate in this situation.

ve bu muhtemelen bu duruma çok uygundur. Mükemmelliğe olabildiğince

If you want to get as close to perfection as possible,

yaklaşmak istiyorsanız

and it's going to be hard work, with your English,

ve bu çok zor olacaksa, İngilizceniz,

with your ability to read, write, listen, and speak,

okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerinizle

the more you practice, the more perfect it will become.

ne kadar çok pratik yaparsanız, o kadar mükemmel hale gelecektir.

So practice makes perfect.

Yani pratik mükemmelleştirir.

Anyways, Bob the Canadian here.

Her neyse, Kanadalı Bob burada.

I'm not sure if you came back

after watching Christian's video,

Christian'ın kanalındaki

called "The myth of input" over on his channel.

"Girdi efsanesi" adlı videosunu izledikten sonra geri gelip gelmediğinizden emin değilim .

I'll put a link in the description as well to that video.

Açıklamaya o videonun linkini de koyacağım.

I just think it was a great little reflection

on the theories and the philosophies

of how languages are learned and why we learn them.

Dillerin nasıl öğrenildiğine ve bizim onları neden öğrendiğimize dair teoriler ve felsefeler üzerine harika bir fikir olduğunu düşünüyorum.

Anyways, Bob the Canadian here,

Her neyse, Kanadalı Bob,

I hope you're having a great day,

umarım harika bir gün geçiriyorsundur

and I hope you have a great week.

ve umarım harika bir hafta geçirirsin.

Bye.

Hoşçakal.

(gentle music)

(hafif müzik)