Improve your British Accent | 5 times American TV Got the British Accent WRONG!

What's up everyone! I'm Andrea, your Real-life English Fluency Coach.

Naber millet! Ben Andrea, Gerçek Hayattaki İngilizce Akıcılık Koçunuz.

And today we're learning more about British pronunciation and accents.

Ve bugün İngiliz telaffuzu ve aksanları hakkında daha çok şey öğreniyoruz.

So, in case you didn't know, I'm from London. I was born and raised there, and so you might notice

Bilmiyorsanız diye söylüyorum ben Londralıyım. Orada doğup büyüdüm ve bu yüzden

that i have more of a general London accent. I don't necessarily speak with Received Pronunciation,

daha çok genel bir Londra aksanım olduğunu fark etmişsinizdir.

which another name for it is "RP" and is what the Queen speaks.

Başka bir adı "RP" olan ve Kraliçe'nin konuştuğu Alınan Telaffuz ile mutlaka konuşmam.

So, if you've heard the Queen speak English, that's what RP sounds like.

Yani, Kraliçe'nin İngilizce konuştuğunu duyduysanız, RP kulağa böyle geliyor.

You might also hear a "Cockney" accent

Ayrıca,

which is more of an east side of London accent that can be quite strong as well.

Londra aksanının daha çok doğu tarafı aksanı olan ve aynı zamanda oldukça güçlü olabilen bir "Cockney" aksanı da duyabilirsiniz.

So, the reason we're bringing you this lesson today is because in media in TV and movies you will normally

Bugün size bu dersi vermemizin nedeni, televizyon ve filmlerdeki medyada normalde

only see these two British accents represented,

yalnızca bu iki İngiliz aksanının temsil edildiğini görmenizdir, bu

which isn't true about the demographic because in the whole of Britain there are many different accents.

demografik yapı için doğru değildir çünkü Britanya'nın tamamında birçok farklı aksan vardır. .

Now, we're going to take a look at some very exaggerated and not so accurate examples

Şimdi, en

of British pronunciation by American actors in some of our favorite TV series and movies.

sevdiğimiz dizi ve filmlerden bazılarında Amerikalı aktörlerin çok abartılı ve pek de doğru olmayan İngiliz telaffuz örneklerine bir göz atacağız.

Now, this will be very funny because they're so exaggerated

Şimdi, bu çok komik olacak çünkü çok abartılılar

but they're not a great representation of the British accent.

ama İngiliz aksanını pek iyi temsil etmiyorlar .

Oh bloody hell.

Ah lanet olsun.

Now before we get into today's lesson and in case you're new here, I want to let you know

Şimdi bugünkü dersimize geçmeden önce ve burada yeniyseniz,

that every week we make lessons just like this one to help you learn fast English.

hızlı İngilizce öğrenmenize yardımcı olmak için her hafta buna benzer dersler yaptığımızı bilmenizi isterim.

Without getting lost,

Kaybolmadan,

without missing the jokes,

esprileri kaçırmadan

and without subtitles.

ve altyazısız.

Just like Drishti who says that thanks to our lessons, she's now a better listener, observer and speaker.

Tıpkı derslerimiz sayesinde artık daha iyi bir dinleyici, gözlemci ve konuşmacı olduğunu söyleyen Drishti gibi.

So, if that sounds good to you don't forget to hit that subscribe button and the bell down below

Bu yüzden, bu size iyi geldiyse, yeni derslerimizi kaçırmamak için abone ol düğmesine ve aşağıdaki zile basmayı unutmayın

So that you don't miss any of our new lessons.

. Her şeyden

So first of all, we're going to take a look at this hilarious scene from Friends where Ross is so nervous about

önce, Ross'un ilk dersini verme konusunda o kadar gergin olduğu ve aniden bir İngiliz aksanı icat ettiği Friends'teki bu komik sahneye bir göz atacağız

teaching his first lecture that he suddenly invents a British accent.

.

Now this is a really really exaggerated Cockney accent.

Şimdi bu gerçekten çok abartılı bir Cockney aksanı. Kulağa

Let's take a look at how it sounds.

nasıl geldiğine bir göz atalım.

Okay so the first word we're going to take a look at is "laboratory."

Tamam, bakacağımız ilk kelime "laboratuvar".

Now in English we would say "labora-tree" but he has pronounced every single syllable of the word

Şimdi İngilizce'de "labora-tree" derdik ama o, yerlilerin aslında yapmadığı kelimenin her hecesini telaffuz etti

which natives do not actually do.

.

So this is really really funny and exaggerated and we'll see a lot in this clip.

Yani bu gerçekten çok komik ve abartılı ve bu klipte çok şey göreceğiz.

Now the way he says "discovery" is pretty funny too

Şimdi "keşif" deme şekli de oldukça komik

because he pronounces every syllable really clearly again, but there's also an intonation

çünkü her heceyi yeniden çok net bir şekilde telaffuz ediyor, ama aynı zamanda bunu söyleme biçiminde bir tonlama da var ki

on the way that he says it, which again is not very natural for native speakers.

bu yine anadili İngilizce olanlar için pek doğal değil.

So, when he says it, he says "discovery" because again it's very exaggerated and again it makes

Yani, söylediğinde "keşif" diyor çünkü yine çok abartılı ve yine

for really good humor.

gerçekten iyi bir mizah sağlıyor.

In fact, when we say the word "discovery" we don't always pronounce all of the syllables,

Aslında, "keşif" kelimesini söylediğimizde, her zaman tüm heceleri telaffuz etmeyiz,

so he pronounces it as "dis-co-ve-ry" but we often will shorten it to "disco-vree"

bu nedenle o bunu "dis-co-ve-ry" olarak telaffuz eder, ancak biz genellikle "disco-vree" olarak kısaltırız.

Usually when you have the "ery" or the "ary" sounds at the end of words,

kelimelerin sonunda "ery" veya "ary" sesleri var,

they kind of merge into one sound, to make "vree": "disco-vree".

bunlar bir nevi tek seste birleşerek "vree": "disco-vree" oluyor.

And the same with "laboratory," it's not "laboratory" so that "ory" merges to make "laboratory,"

Ve "laboratuvar" ile aynı şey, "laboratuvar" değildir, böylece "ory" birleşerek "laboratuvar

You can also hear this in the way that he says "sedimentary," so "sedimentary" is a type of rock

" olur.

and he says "sedimentary," but again this is not how native speak.

"tortul" diyor, ama yine de yerlilerin konuşma şekli bu değil.

We will shorten that last sound to say "sedimen-tree",

Bu son sesi "sedimen-tree" olacak şekilde kısaltacağız,

so the last part of this clip that we're going to look at is at the end where Monica and Rachel walk in to find Ross

yani bu klibin bakacağımız son kısmı, Monica ve Rachel'ın içeri girip Ross'un

doing his fake British accent, and so he comes out with...

sahte İngiliz aksanını yaptığını bulduğu yer ve böylece ... ile çıkıyor ki

which is actually really really funny but it's quite accurate of a Cockney accent.

bu aslında gerçekten çok komik ama bir Cockney aksanı için oldukça doğru.

So remember a Cockney accent is one you'll hear in east London and one that you'll see a lot in TV and movies,

Bu yüzden, Doğu Londra'da duyacağınız ve

especially like Mary Poppins or even some gangster movies like "Clock Stock and Two Smoking Barrels"

özellikle Mary Poppins gibi TV ve filmlerde ve hatta "Clock Stock and Two Smoking Barrels"

and "The Gentleman" which is Guy Richie's new one,

ve "The Gentleman" gibi bazı gangster filmlerinde çokça göreceğiniz bir Cockney aksanı olduğunu unutmayın. " ki bu Guy Richie'nin yeni aksanı,

so what is quite typical of the Cockney accent but also in many other places around Britain is that people do not

bu yüzden Cockney aksanı için oldukça tipik olan şey, aynı zamanda İngiltere'deki diğer birçok yerde de insanların

pronounce that first H sound at the start of the word,

kelimenin başındaki ilk H sesini telaffuz etmemeleridir,

so instead of saying "Oh bloody hell", he says "Oh bloody el"

bu yüzden "Oh lanet olsun" demek yerine ", "Oh kanlı el" diyor

and you'll find this in many other words that start with H such as "have":

ve bunu "sahip olmak" gibi H ile başlayan diğer birçok kelimede bulacaksınız:

If you're Cockney you'd say "ave", so "I wanna ave a cup of tea" rather than...

Eğer Cockney iseniz, "ave" derdiniz, bu yüzden "Bir fincan kahve içmek istiyorum. çay" yerine...

"I want to have a cup of tea."

"Bir fincan çay içmek istiyorum."

and even things like "hello."

ve hatta "merhaba" gibi şeyler.

Instead of saying "hello" people in east London might say "ello."

Doğu Londra'daki insanlar "merhaba" demek yerine "merhaba" diyebilir.

Are you frustrated by finding it difficult to understand fast speaking natives,

Hızlı konuşan yerlileri anlamakta zorluk çekiyorsanız,

then I highly recommend our Fluent with Friends course.

o zaman Arkadaşlarla Akıcı Kursumuzu şiddetle tavsiye ederim.

In this 48 week course, you will learn with the first two seasons of Friends.

48 haftalık bu kursta Friends'in ilk iki sezonunu öğreneceksiniz.

Each week, you'll receive PDF Power Lessons, vocabulary memorization software,

Her hafta, PDF Güç Dersleri, kelime ezberleme yazılımı,

access to our Fluency Circle Global Community,

Fluency Circle Global Topluluğumuza erişim ve çok

and so much more and the best part is you can try it right now for free with our Three-part Masterclass.

daha fazlasını alacaksınız ve en iyi yanı, Üç Bölümlü Masterclass'ımızla hemen şimdi ücretsiz olarak deneyebilirsiniz.

All you have to do is click up here or in the description box below to learn more and sign up now.

Daha fazla bilgi edinmek ve hemen kaydolmak için tek yapmanız gereken buraya veya aşağıdaki açıklama kutusuna tıklamak.

We hope to see you there.

Seni orada görmeyi umuyoruz.

Now this clip of James Franco's British accent is actually really really funny

Şimdi, James Franco'nun İngiliz aksanıyla ilgili bu klip aslında gerçekten çok komik

because it's hard to even realize he's doing it.

çünkü bunu yaptığını anlamak bile zor. O

It's so, so subtle that it doesn't even seem like he's really trying, and I think that's what makes it so funny.

kadar incelikli ki gerçekten çabalıyormuş gibi görünmüyor ve bence onu bu kadar komik yapan da bu.

So if you listen very carefully the subtle difference is the way that he pronounces the "Rs"

Bu yüzden çok dikkatli dinlerseniz aradaki ince fark,

in some words such as "tear", "heart" and "burn".

"gözyaşı", "kalp" ve "yanmak" gibi bazı kelimelerdeki "R"leri telaffuz etme şeklidir.

Now in British English we tend to soften this R sound so you don't really hear it

Şimdi, İngiliz İngilizcesinde bu R sesini yumuşatma eğilimindeyiz, bu yüzden gerçekten duymuyorsunuz, oysa

whereas in American English you do hear that R sound

Amerikan İngilizcesinde bu R sesini duyuyorsunuz, yani

so this is kind of where he does have a little bit of a British accent but that's really all it is in this clip.

burada biraz İngiliz aksanı var ama gerçekten hepsi bu bu klipte var

So just to explain that a little bit further in American English you'd hear "tear" so you hear that R sound,

Amerikan İngilizcesinde biraz daha ileride "tear" yani R sesini duyduğunuzu açıklamak için,

but in British English we would say "tear" so it's very very soft.

ama İngiliz İngilizcesinde "tear" deriz, bu yüzden çok çok yumuşaktır.

The same with "heart" you don't really hear that R sound but in American English you do when they say "heart".

"Kalp" ile aynı şey, o R sesini gerçekten duymazsınız ama Amerikan İngilizcesinde "kalp" deyince duyarsınız.

Now we've chosen a scene from the film "Parent Trap" where a very young Lindsay Lohan actually

Şimdi "Parent Trap" filminden çok genç bir Lindsay Lohan'ın aslında

plays identical twin sisters.

tek yumurta ikizlerini oynadığı bir sahne seçtik.

One is American and one is British, so she was actually 11 years old when she filmed this movie

Biri Amerikalı, biri İngiliz, bu yüzden bu filmi çektiğinde aslında 11 yaşındaydı

and I think that for such a young girl she does a really good job of the British accent,

ve bence böyle genç bir kız için İngiliz aksanını gerçekten çok iyi yapıyor,

especially when you take into consideration that she had to film both parts at the same time.

özellikle de yapmak zorunda olduğunu düşündüğünüzde. her iki bölümü de aynı anda filme alın.

So the scene we're going to take a look at is deep into the movie when they have already switched places

Yani inceleyeceğimiz sahne, filmin derinliklerinde, çoktan yer değiştirmişler

and one of them says there is an emergency because the father is in love with another woman

ve içlerinden biri acil bir durum olduğunu çünkü babanın başka bir kadına aşık olduğunu

and they need to do something about it.

ve bu konuda bir şeyler yapmaları gerektiğini söylüyor.

So let's take a look and see how Lindsay Lohan does the British accent.

Öyleyse bir göz atalım ve Lindsay Lohan'ın İngiliz aksanını nasıl kullandığını görelim.

So the British accent that Lindsay is having a go at here as her character Elizabeth which is the Queen's name

Yani Lindsay'in burada karakteri Elizabeth olarak denediği İngiliz aksanı, yani Kraliçe'nin adı, bu

so it's quite interesting, is a Received Pronunciation accent.

yüzden oldukça ilginç, Alınan Telaffuz aksanı.

so her family is quite wealthy and she's having a go at doing more of a Posh accent.

yani ailesi oldukça zengin ve o daha çok Posh aksanı yapmaya çalışıyor.

So the first word we're going to take a

Yani bakacağımız ilk kelime

look at is darling now as you can hear i'm not pronouncing

sevgilim şimdi duyabildiğiniz gibi r'yi telaffuz etmiyorum

the r it's very very soft and it has more of a long a sound

çok çok yumuşak ve daha uzun bir sesi var bu

so when we say darling you really hear a long r sound whereas

yüzden sevgilim dediğimizde gerçekten uzun bir ses duyuyorsunuz. r sesi, oysa

in American English you would hear that R more: darling.

Amerikan İngilizcesinde R'yi daha çok duyarsınız: sevgilim.

so this long r sound is very typical of a British accent

yani bu uzun r sesi, İngiliz aksanına çok özgüdür,

you'll hear it in words such as darling card

bunu darling card

car park and so so many more you can also hear it in the

car parking gibi sözcüklerde duyacaksınız ve çok daha fazlasını,

way she says "How are you".

onun "How are you" deme biçiminden de duyabilirsiniz.

So, again we soften that r sound as opposed to how you hear it in American English

Bu yüzden, r sesini Amerikan

where they would say "how are you", so you hear that r a lot more.

İngilizcesinde "nasılsın" dediklerinin aksine yumuşatıyoruz, böylece r sesini çok daha fazla duyuyorsunuz.

In British English we would say how are you or certainly

İngiliz İngilizcesinde nasılsın derdik ya da kesinlikle

in an rp accent now another little stereotype that's

bir rp aksanıyla şimdi bu sahnede oldukça komik olan başka bir küçük klişe

quite funny in this scene is that elizabeth actually

Elizabeth'in aslında

brings up the weather.

hava durumunu gündeme getirmesidir.

now I don't know if you know but Brits are often associated with being

şimdi biliyor musunuz bilmiyorum ama İngilizler genellikle

obsessed with the weather and somehow in conversation

hava durumuna takıntılı olmakla ilişkilendirilir ve bir şekilde sohbette

the weather always comes up so she actually talks about

hava durumu her zaman ortaya çıkar, bu yüzden aslında

the chance that it might rain today which is usually pretty often

bugün yağmur yağma ihtimalinden bahseder ki bu genellikle

around Britain.

Britanya çevresinde oldukça sık görülür.

So the last word we're going to look at from this scene

Yani bu sahneden bakacağımız son kelime

is emergency.

acil durum.

So if you can hear the way i'm saying that emergency so again we have the soft r sound and it's

Öyleyse, bu acil durumu nasıl söylediğimi duyabiliyorsanız, yine yumuşak r sesimiz var ve

slightly elongated as opposed to American English where it

Amerikan İngilizcesinin aksine biraz uzamış, burada

would sound like this emergency

bu acil durum gibi geliyor, hadi ingilizce öğrenmek için en

let's take a look at the six best tv series to learn

iyi altı TV dizisine bir göz atalım

british english

ingilizce

so the first one is the office when you laugh

yani ilki ofiste güldüğünüzde

your brain releases endorphins yeah your stress hormones

beyniniz endorfin salgılar evet stres hormonlarınız

are reduced and the oxygen supply to your blood

azalır ve kanınıza giden oksijen miktarı

is increased so you feel i try and laugh several times a day just because it

artar bu yüzden günde birkaç kez sırf

makes you feel good so let's let's try that

sizi iyi hissettirdiği için gülmeye çalışıyorum o halde hadi bakalım hadi deneyelim