5 Real British Accents You Need to Understand

What's up everyone!

Naber millet!

I'm Andrea your RealLife English Fluency Coach,

Ben Andrea, RealLife İngilizce Akıcılık Koçunuz

and today we're taking an in-depth look at a range of British English Accents.

ve bugün bir dizi İngiliz İngilizcesi Aksanına derinlemesine bakıyoruz.

If you haven't seen it already I highly recommend you check out this lesson that we did

Henüz izlemediyseniz,

on little known secrets of the British accent where we had a look at how the British accent

İngiliz aksanının

can tend to get confused and misinterpreted in American TV shows and movies.

Amerikan TV şovlarında ve filmlerinde nasıl karıştırılabileceğine ve yanlış yorumlanabileceğine bir göz attığımız İngiliz aksanının az bilinen sırları üzerine yaptığımız bu derse göz atmanızı şiddetle tavsiye ederim. .

In today's lesson, we're going to travel around Great Britain to see a range of accents

Bugünün dersinde, bir dizi aksanı görmek için Büyük Britanya'yı dolaşacağız

because there are so many and most of these don't get depicted in TV series and movies,

çünkü çok fazla aksan var ve bunların çoğu dizilerde ve filmlerde tasvir edilmiyor,

so we don't have time to look at all of them.

bu yüzden tümüne bakacak vaktimiz yok. onlardan.

There are very, very many but we're going to start off by taking a look at a few in today's lesson.

Çok, çok var ama bugünün dersinde birkaç tanesine göz atarak başlayacağız.

So Emma Watson is really famous for her portrayal of Hermione Granger in the Harry Potter series,

Emma Watson, Harry Potter serisindeki Hermione Granger'ı canlandırmasıyla gerçekten ünlüdür,

but as she has become older and I think because she's lived in America more,

ancak yaşlandıkça ve bence daha çok Amerika'da yaşadığı için

you'll find that her accent has changed a little bit.

aksanının biraz değiştiğini göreceksiniz.

She does have a modern RP accent which is quite popular with youngsters today,

Bugün özellikle Londra'da ve İngiltere'nin diğer bölgelerinde gençler arasında oldukça popüler olan modern bir RP aksanı var

particularly in London but also in other parts of Britain.

.

That is to say she does speak more like the Queen's English but a more modern version.

Yani daha çok Kraliçe'nin İngilizcesi gibi ama daha modern bir versiyonuyla konuşuyor.

It's a little bit less formal and you'll hear it when you see the clip.

Biraz daha az resmi ve klibi gördüğünüzde bunu duyacaksınız.

Now, the first thing we're going to take a look at is the way that she says "that I've."

Şimdi, bakacağımız ilk şey, "benim var" demesi.

You'll actually hear her saying it more in American English. She says "that I've"

Aslında bunu daha çok Amerikan İngilizcesinde söylediğini duyacaksınız. "Bende" diyor

and that is with the Tap T sound so in American English when you don't pronounce the T

ve bu, Amerikan İngilizcesindeki Tap T sesiyle, yani T'yi telaffuz etmediğiniz halde

but your tongue hits the roof of your mouth, that is called a Tap T.

diliniz damağınıza çarptığında, buna Tap T denir.

And that is how she says these two words.

bu iki kelimeyi söylüyor.

Now in British English we have something similar called a glottal T and there are usually two ways of saying the T.

Şimdi İngiliz İngilizcesinde gırtlaksı T denilen benzer bir şey var ve genellikle T'yi söylemenin iki yolu vardır.

So if you heard me the first time I said "that I've"

Yani beni ilk kez duyduysanız "ki ben" dedim,

so there that is called a true T where you actually hear the T sound.

yani orada buna gerçek bir T denir, burada gerçekten T sesini duyun.

Now remember Emma used an American accent here

Şimdi, Emma'nın burada bir Amerikan aksanı kullandığını

and she said "that I've" so a glottal T in British English is where you don't hear the T but there is a sound there.

ve "ki ben" dediğini hatırlayın, yani İngiliz İngilizcesinde gırtlaksı bir T, T'yi duymadığınız ama orada bir ses olduğu yerdir.

It's more to do with the stopping of the air so I could say "that I've".

Daha çok "yaptım" diyebilmek için havayı durdurmakla ilgili.

So you don't hear the T but i'm stopping the air from coming out of my mouth

Yani T'yi duymuyorsunuz ama ben havanın ağzımdan çıkmasını engelliyorum

and then it's released so it's quite subtle, but you do hear a difference.

ve sonra serbest bırakılıyor, bu yüzden oldukça ince, ama bir fark duyuyorsunuz.

So the three would be American English.

Yani üç Amerikan İngilizcesi olacaktır.

"that I've" you can have the true T "that I've" and then you have the glottal T "that I've"

"ki ben" gerçek T "ye sahip olabilirsin" ve sonra gırtlaksı T "sahip olduğum"a sahip olabilirsin,

so you can notice the difference there if you listen very closely.

böylece çok yakından dinlersen oradaki farkı fark edebilirsin.

So just to explain it a little bit further the glottal T is used when the T comes in the middle of a word

Yani sadece biraz daha açıklamak için, gırtlaksı T bir kelimenin ortasında

or at the end of a word.

veya bir kelimenin sonunda geldiğinde kullanılır.

Never at the start.

Başlangıçta asla.

If a T is at the start of the word we always pronounce it.

Kelimenin başında bir T varsa, her zaman onu telaffuz ederiz.

So you can hear a glottal T in words such as "water".

Böylece "su" gibi sözcüklerde gırtlaksı bir T sesi duyabilirsiniz.

So that's a true T where I'm pronouncing the T "water" but with a glottal T we would say "water".

Yani bu, T'yi "su" olarak telaffuz ettiğim gerçek bir T'dir, ancak gırtlaksı bir T ile "su" deriz.

So that's kind of very Cockney but it is also found in many other parts of Britain where people use a glottal T.

Yani bu biraz Londra'ya özgü ama aynı zamanda insanların gırtlaksı T kullandığı Britanya'nın diğer birçok yerinde de bulunuyor.

It's not just a London thing.

Bu sadece Londra'ya özgü bir şey değil.

Other words such as "city" so with a true T: "city" and with the glottal T "city".

"Şehir" gibi diğer kelimeler, yani gerçek bir T ile: "şehir" ve gırtlaksı T ile "şehir".

So, I'm holding in that air when I'm not pronouncing the T sound, and then I release it so "city"

Yani, T sesini telaffuz etmediğimde o havayı tutuyorum ve sonra bırakıyorum, böylece "şehir"

It's quite in the throat, and there is a sound there so there is a sound there but you cannot hear the T

Bu oldukça gırtlakta ve orada bir ses var yani orada bir ses var ama duyamıyorsunuz. T

and when you have that T sound at the end of words, it might sound like this so instead of saying "light"

ve kelimelerin sonunda o T sesi olduğunda, kulağa şöyle gelebilir, bu yüzden "hafif" demek yerine

I would say "light" and instead of saying "right" I would say "right".

"hafif" derdim ve "doğru" demek yerine "doğru" derdim.

Now if you listen to the way that Emma says "put together" you'll notice that the first T is not sounded.

Şimdi, Emma'nın "bir araya getir" deyişini dinlerseniz, ilk T'nin ses çıkarmadığını fark edeceksiniz.

This is because T is a plosive speech sound.

Bunun nedeni, T'nin patlayıcı bir konuşma sesi olmasıdır.

That is to say, when you make that sound some air is released.

Yani o sesi çıkardığınızda bir miktar hava açığa çıkıyor.

So what happens when two T's come together at the end of one word and at the start of another

Öyleyse, bir kelimenin sonunda ve diğerinin başında iki T bir araya geldiğinde olan şey,

is that first one is not released because it just wouldn't sound right.

kulağa doğru gelmediği için ilkinin serbest bırakılmamasıdır.

It would be really strange to try and pronounce them both, and say "put together".

İkisini de telaffuz etmeye çalışmak ve "bir araya getir" demek gerçekten garip olurdu.

It just seems like too much effort, so to make it easier that first one comes away and we say "put together".

Çok fazla çaba gibi görünüyor, bu yüzden kolaylaştırmak için ilki geliyor ve biz "bir araya getir" diyoruz.

Are you frustrated by finding it difficult to understand fast-speaking natives?

Hızlı konuşan yerlileri anlamakta zorlandığınız için hüsrana mı uğruyorsunuz?

Then, I highly recommend our Fluent with Friends course.

O halde, Arkadaşlarla Akıcı Kursumuzu şiddetle tavsiye ederim.

In this 48-week course, you will learn with the first two seasons of Friends.

48 haftalık bu kursta, Friends'in ilk iki sezonunu öğreneceksiniz.

Each week you'll receive PDF power lessons, vocabulary memorization software,

Her hafta PDF güç dersleri, kelime ezberleme yazılımı,

access to our Fluency Circle Global Community, and so much more.

Fluency Circle Global Topluluğumuza erişim ve çok daha fazlasını alacaksınız.

And the best part is you can try it right now for free with our Three-part Master Class.

Ve en iyi yanı, Üç Bölümlü Ustalık Sınıfımızla hemen şimdi ücretsiz olarak deneyebilmenizdir.

All you have to do is click up here or in the description box below to learn more and sign up now.

Daha fazla bilgi edinmek ve hemen kaydolmak için tek yapmanız gereken buraya veya aşağıdaki açıklama kutusuna tıklamak.

We hope to see you there.

Seni orada görmeyi umuyoruz.

Now the schwa sound which you may have heard about is probably the most common sound

Şimdi duymuş olabileceğiniz schwa sesi muhtemelen en yaygın sestir

and the one that you would really need to learn about if you want to sound like a British native.

ve bir İngiliz yerlisi gibi ses çıkarmak istiyorsanız gerçekten öğrenmeniz gereken sestir.

So where words end with "er" for example we don't really pronounce that R again.

Örneğin kelimelerin "er" ile bittiği yerde, R'yi gerçekten tekrar telaffuz etmiyoruz.

It has more of an sound as in "umbrella".

Daha çok "şemsiye" gibi bir sesi var.

So rather than saying "together" and pronouncing that r or like in american english saying together,

Yani "together" demek ve Amerikan İngilizcesindeki r veya like'ı birlikte söyleyerek telaffuz etmek yerine,

in British English we say "together".

İngiliz İngilizcesinde "together" deriz.

So you can hear it in words such as "together, brother, mother".

Yani “birlikte, kardeş, anne” gibi kelimelerle duyabilirsiniz.

So I hope you can hear that at the end there that is the schwa sound.

Bu yüzden umarım sonunda schwa sesi olduğunu duyabilirsiniz.

So it's more of an "uh" sound. You'll hear it in other words as well not just words that end with er.

Yani daha çok bir "uh" sesi. Sadece er ile biten kelimelerle değil başka kelimelerle de duyacaksınız.

For example, you'll hear it in survive so we don't say survive we say survive it's very very subtle.

Örneğin, Survivor'da duyacaksınız, bu yüzden Survivor demiyoruz, Survivor diyoruz, çok çok ince.

So next we're going to travel up north and take a look at the Manchester accent which we actually call a Mancunian accent.

Bundan sonra kuzeye gideceğiz ve aslında Mancun aksanı dediğimiz Manchester aksanına bir göz atacağız.

We're going to take a little look at Liam Gallagher, who does have quite a strong accent

Oldukça güçlü bir aksanı olan Liam Gallagher'a biraz göz atacağız

but we're going to look at how he pronounces some words so as I mentioned before even in Cockney London

ama bazı kelimeleri nasıl telaffuz ettiğine bakacağız, bu yüzden daha önce bahsettiğim gibi Londra

accent the h at start of words is often not sounded out and you'll hear Liam Gallagher do that as well in this clip

aksanında bile kelimelerin başında h harfi var. çoğu zaman kulağa hoş gelmiyor ve bu klipte Liam Gallagher'ın bunu yaptığını duyacaksınız,

so instead of saying "have" he'll say "av" so instead of saying "I had a good time"

bu nedenle "var" demek yerine "av" diyecek, bu nedenle "iyi vakit geçirdim" demek yerine

some people might say "I ad a good time".

bazı insanlar "Ben reklam yaptım" diyebilir. iyi zaman".

another interesting word that he pronounces here is glasses

burada telaffuz ettiği bir başka ilginç kelime de gözlük, bu

so he actually says glasses and this is really more in north of england as well as scotland and wales

yüzden aslında gözlük diyor ve bu gerçekten daha çok İngiltere'nin kuzeyinde, İskoçya ve Galler'de,

it's only more in the south and in particular london where we say these words with a longer r sound

sadece güneyde ve özellikle Londra'da bu kelimeleri daha uzun r sesiyle söylediğimiz yerde daha fazla.

so generally in britain you'll hear words like glass dance pass with a shorter a sound

Genelde Britanya'da cam dans geçişi gibi kelimeleri daha kısa bir ses ile duyarsınız

glass dance pass but in london and accent we have that elongated r sound.

cam dans geçişi ama Londra'da ve aksanda o uzun r sesine sahibiz.

Did you notice how instead of saying myself he actually said myself

Kendim demek yerine aslında kendi kendime söylediğimi fark ettiniz mi,

now i think historically this was an influence from Irish English because in the north of england

tarihsel olarak bunun İrlanda İngilizcesinden bir etki olduğunu düşünüyorum çünkü İngiltere'nin kuzeyinde

especially liverpool is very close to the um to the sea and very close to ireland and so over time

özellikle Liverpool, denize çok yakın ve İrlanda'ya çok yakın.

the irish actually influenced the way that brits would say particular words so definitely in the north of england

İrlanda dili aslında İngilizlerin belirli kelimeleri söyleme biçimini etkiledi o kadar kesin ki İngiltere'nin kuzeyinde

you will hear people often say myself instead of myself

insanların sık sık benim yerine kendimi söylediğini duyacaksınız

so we're now going to journey back down a little bit in between london and manchester to birmingham

bu yüzden şimdi biraz geriye, londra ve manchester arasından birmingham'a ve

so birmingham is found in the midlands and we're going to be looking at a clip from peaky blinders

birmingham'a doğru bir yolculuğa çıkacağız Midlands'de bulunur ve şimdi Peaky Blinder'dan bir klibe bakacağız,

now it's worth noting that even i struggle to understand them when they speak sometimes on peaky blinders

bazen Peaky Blinder'larda konuştuklarında onları anlamakta benim bile mücadele ettiğimi belirtmekte fayda var

and i do actually watch the show with subtitles to make sure i don't miss anything

ve aslında şovu altyazılı izliyorum emin olmak için hiçbir şeyi kaçırmayın

but if you do ever visit birmingham itself you'll find this accent is not quite as strong as in the show

ama birmingham'ı ziyaret ederseniz, bu aksanın dizideki kadar güçlü olmadığını göreceksiniz

and you will understand people a lot better so one thing that's really distinctive in this accent is the way

ve insanları çok daha iyi anlayacaksınız, bu yüzden bu aksanın gerçekten ayırt edici olan bir yanı,

they pronounce the uh so it's that u sound that's found in the middle of words or sometimes at the start

konuşma biçimleridir. uh yani u sesi kelimelerin ortasında veya bazen başında bulunur

and in london for example we would pronounce this as uh so when i say us it has that sound that you would

ve örneğin londra'da bunu uh olarak telaffuz ederiz yani bize dediğimde o harfle ilişkilendireceğiniz o sese sahiptir

associate with the letter but here you can hear them say "ooz"

ama burada "ooz" dediklerini duyun

and you hear it in the way that they say pub as well

ve bunu onların pub dedikleri şekilde duyun

so in the south of england we would say pub but as you can hear in the birmingham accent we can hear pub

yani İngiltere'nin güneyinde pub derdik ama birmingham aksanıyla duyabildiğiniz için pub'ı duyabiliyoruz

so it has more of an uh sound quite a short uh sound maybe as in good this sound is synonymous with more

bu yüzden daha çok uh sesi var oldukça kısa bir uh sesi belki iyi olduğu için bu ses daha fazla

northern accents you will hear it the further north you go up um in the british isles so it's not just a birmingham

kuzey aksanı ile eşanlamlıdır, onu ingiliz adalarında daha kuzeye çıktıkça duyacaksınız, bu yüzden bu sadece bir Birmingham

accent but here it is very very strong.

aksanı değil ama burada çok çok güçlü.

so you'll notice that any time the word of is said it actually connects with the word before and after it

yani ne zaman of sözcüğü söylense aslında sözcükten önceki ve sonraki sözcükle bağlantı kurduğunu fark edeceksiniz, bu yüzden

so we don't actually hear the v sound so when he says a lot of money it sounds like a lot of money

v sesini gerçekten duymuyoruz, bu yüzden çok para söylediğinde kulağa çok para gibi geliyor, bu yüzden

so it's more of a connected speech and here are some examples to see that even further

daha bağlantılı bir konuşma ve burada daha da ileri giderek

you can also hear this when he says a lot of money so rather than saying a lot of money he says a lot of money.

bunu çok para derken çok para demek yerine çok para derken duyabileceğinizi görmek için bazı örnekler var.

so again he's just shorting in it it makes it easier to say and again that you will find a lot in birmingham

yani yine kısalıyor, söylemeyi kolaylaştırıyor ve yine birmingham'da çok şey bulacaksınız,

did you also notice the way that he said pour it so when we say poor it has more of an elongated sound

dökün dediğini de fark ettiniz mi, fakir dediğimizde daha uzun bir ses var

but if you hear the way that thomas shelby says it in this clip he says pour it so again it has more of an ooh sound

ama duyarsanız thomas shelby'nin bu klipte söylediği gibi, tekrar dökün diyor, daha çok ooh sesi var

but they also roll the r ever so slightly so you do hear the r sound a lot more than you would with an rp accent

ama aynı zamanda r'yi o kadar hafif döndürüyorlar ki, r sesini bir rp aksanıyla duyacağınızdan çok daha fazla duyuyorsunuz

or a more london or southern accent

veya daha çok londra ya da güney aksanı,

if you'd like to learn a little bit more about british english and also the difference between this

ingiliz ingilizcesi ve bununla amerikan ingilizcesi arasındaki fark hakkında biraz daha fazla şey öğrenmek istiyorsanız,

and american english i highly recommend that you listen to our podcast where ethan and i actually went through

ethan ve benim aslında bir sürü farklı deneyim yaşadığımız podcast'imizi dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim.

a whole load of different words that are different in britain and america so you can check out

Britanya ve Amerika'da farklı olan kelimeler bu yüzden

in the description box below that link so you can listen to it after this lesson

bu bağlantının altındaki açıklama kutusuna göz atabilirsin böylece bu dersten sonra dinleyebilirsin bu

so we're now going to travel a little bit further west to wales and did you know that catherine zeta jones

yüzden şimdi biraz daha batıya, Galler'e gideceğiz ve biliyor muydun o catherine zeta jones

is in fact welsh you may not have realized because her accent is probably not quite as strong now

aslında galce, fark etmemiş olabilirsiniz çünkü aksanı muhtemelen

from living in America for so long but she is in fact from wales

uzun süredir Amerika'da yaşadığı için o kadar güçlü değil ama aslında o

now in this clip she describes the welsh accent

artık galli bu klipte o gal aksanı anlatıyor

and i really like the way that she describes it because she says that it's sing-songy

ve ben bu yolu gerçekten seviyorum bunu tarif ediyor çünkü şimdi şarkı söylüyor diyor, bu

now what does that mean if someone describes something as sing-songy

ne anlama geliyor, eğer birisi bir şeyi şarkı söylüyor olarak tanımlıyorsa,

they mean that it sounds like a song so as you can hear in this clip the way that she talks there's a lot

bunun bir şarkı gibi olduğunu kastediyor, bu klipte onun konuşma şeklini duyabileceğiniz gibi, çok fazla

of intonation and it does very much sound very sing-songy

şey var. tonlama ve kulağa çok şarkı gibi geliyor bence

i think that this is probably the best way to describe the welsh accent but it is also important to know that again

bu muhtemelen Gal aksanı tanımlamanın en iyi yolu ama yine de bilmek önemlidir ki,

depending whether you're in the north or the south of wales the accent will be very different

Galler'in kuzeyinde veya güneyinde olmanıza bağlı olarak aksan değişecektir. Galler'in güneyinde,

i do find that they are a lot stronger in the south of wales than they are in the north

Liverpool'a çok yakın olduğu için kuzey ve kuzeyde olduğundan çok daha güçlü olduklarını görüyorum.

and the north as it's so close to liverpool manchester does have a little bit more representation of these two

Manchester bu iki aksanı biraz daha fazla temsil ediyor,

accents so in this next clip from one of my favorite british tv series gavin and stacy

bu yüzden bu sonraki klipte en sevdiğim İngiliz dizilerinden biri olan Gavin ve Stacy

stacy is in fact from wales and you will hear a stronger welsh accent here

Stacy aslında Galler'den ve burada daha güçlü bir Gal aksanı duyacaksınız,

so let's see what you think

o yüzden şimdi ne düşündüğünüzü görelim,

so we're now moving further north all the way to scotland and here you will hear a glaswegian accent

şimdi daha kuzeye, İskoçya'ya doğru ilerliyoruz ve burada bir ses duyacaksınız. glaswegian aksanı

which means this person is from glasgow he is probably the most successful football manager

yani bu kişi glasgow'ludur o muhtemelen oyun tarihindeki en başarılı futbol menajeridir

in the history of the game sir alex ferguson

efendim alex ferguson

now you'll probably notice in this clip that many sounds within words are unstressed

şimdi muhtemelen bu klipte kelimelerdeki pek çok sesin vurgulanmadığını fark edeceksiniz, bu

so it can be quite difficult to actually understand sometimes what is being said

yüzden aslında oldukça zor olabilir bazen ne söylendiğini anlıyor,

for example the way that he says definitely

örneğin kesinlikle dediği şekilde,

so you can hear that i'm pronouncing most of the sounds in that word definitely

o kelimedeki seslerin çoğunu kesinlikle telaffuz ettiğimi duyabilirsiniz

but here he says it's so fast it's very easy to miss it he says definitely

ama burada çok hızlı diyor, kaçırmak çok kolay kesinlikle diyor yani

so it's quite tricky to understand sometimes what is being said

oldukça bazen ne söylendiğini anlamak zor

You will also notice with a scottish accent that the r sound is more prominent at times they tend to roll the r

Ayrıca bir İskoç aksanıyla r sesinin daha belirgin olduğunu fark edeceksiniz, bazen r'yi

not so much but definitely maybe that one time so that you do hear it a little bit more

çok fazla yuvarlama eğiliminde değiller ama kesinlikle belki bir seferlik, böylece onu biraz daha fazla duyabilirsiniz.

i do believe that in tv series and movies sometimes this accent is exaggerated and a little bit overdone

Dizilerde ve filmlerde bazen bu vurgunun abartılı ve biraz abartılı olduğuna inanıyorum

because they don't roll the r's that much but you can hear it there a little bit

çünkü r'leri o kadar fazla yuvarlamazlar ama orada biraz duyabilirsiniz,

this is in fact called a tapped r so you'll hear it in words such as bright so in scotland you'd hear it more as bright

buna aslında taped r denir, yani bunu parlak gibi kelimelerle duyun, bu nedenle İskoçya'da onu daha parlak olarak duyarsınız

and words such as red so they would say red

ve kırmızı gibi kelimeler bu nedenle kırmızı derler, böylece r'yi

so you can hear that i am rolling that r a little bit

biraz döndürdüğümü duyabilirsiniz

but not too much so it's called a tapped r another interesting thing to note about

ama çok fazla değil, bu yüzden buna a taped r denir İskoç aksanı hakkında dikkat edilmesi gereken bir başka ilginç şey de,

the scottish accent is the way that they say words such as good and food and mood

iyi ve yemek ve ruh hali gibi kelimeleri söyleme biçimleridir,

so that double o sound in british english is most commonly that sound an ooh sound mood food

bu nedenle İngiliz İngilizcesinde çift o sesi en yaygın olarak bu ses a ooh sesi ruh hali gıdadır,

but in scottish accents you will hear that shorter sound as in good so they will say food rather than food

ancak İskoç aksanında bunu daha kısa duyacaksınız. kulağa hoş geliyor, bu yüzden yemek yerine yemek diyecekler, bu nedenle

so as you've hopefully learned in today's lesson you will see that all around britain there are so many different

umarım bugünkü derste öğrenmiş olduğunuz gibi, tüm Britanya'da o kadar çok farklı aksan olduğunu göreceksiniz

accents so many that we couldn't even cover them all in today's lesson so we just picked a handful for you

ki bugünkü derste hepsini ele alamadık. başlangıç ​​olarak senin için bir avuç seçtik,

just to get started so that you can understand more native english so if you'd like to learn more british english

böylece daha fazla yerli ingilizce anlayabilirsin, bu yüzden daha fazla ingiliz ingilizcesi öğrenmek istiyorsan,

i highly recommend that you check out our playlist to learn more about this

bu konuda daha fazla bilgi edinmek için çalma listemize göz atmanı şiddetle tavsiye ederim

and hopefully in the future we'll bring some more lessons to you

ve umarım gelecekte sana İngiliz aksanı ve telaffuzu ile ilgili daha fazla ders getireceğim

to do with british accents and pronunciation