12 Literary Devices You Should Know - English with Jennifer

Hi everyone. I'm Jennifer from English with  Jennifer. I have the ambitious goal of presenting  

Herkese selam. Ben English with Jennifer'dan Jennifer. 12 edebi araç sunmak gibi iddialı bir hedefim var

12 literary devices. I can't do this in the  blink of an eye, but I promise I won't be as  

. Bunu göz açıp kapayıncaya kadar yapamam ama söz veriyorum

slow as molasses. Hopefully, by the time we're  through, you'll love these wonderful, witty,  

pekmez kadar yavaş olmayacağım. Umarım, bitirdiğimizde, bu harika, esprili,

yet wacky literary devices, and you'll understand  which ones I just used. Let's get started.

yine de kaçık edebi araçları seversiniz ve az önce hangilerini kullandığımı anlarsınız. Başlayalım.

Have you ever faced rejection?  If you ask someone out on a date,  

Hiç reddedilmeyle karşılaştınız mı? Birine çıkma teklif ederseniz

and they give a polite excuse each time, '"Oh,  I'm going out of town." "I have family visiting."  

ve her seferinde "Ah, şehir dışına çıkıyorum" şeklinde kibar bir bahane uydurursanız. "Aile ziyaretim var."

I think you're failing to read between the  lines. The person isn't interested in having  

Bence satır aralarını okuyamıyorsunuz . Kişi

dinner with you. They're not saying this directly;  you just have to understand what isn't being said.  

sizinle  akşam yemeği yemekle ilgilenmiyor. Bunu doğrudan söylemiyorlar; sadece söylenmeyeni anlamalısın.

To read between the lines is an idiom. It's a  figurative expression, a colorful way of speaking.

Satır aralarını okumak bir deyimdir. Bu mecazi bir ifade, renkli bir konuşma şekli.

Idioms are used in spoken and written  English. They're common in movies,  

Deyimler, sözlü ve yazılı İngilizce'de kullanılır . Filmlerde,

in novels, in the news, and in conversation.  It's important to understand them,  

romanlarda, haberlerde ve konuşmalarda sık görülürler. Onları anlamak önemlidir,

but that doesn't mean you have to  learn every idiom under the sun.

ancak bu, güneşin altındaki her deyimi öğrenmeniz gerektiği anlamına gelmez.

You also shouldn't try to use  idioms in every single sentence.  

Ayrıca her cümlede deyimler kullanmaya çalışmamalısınız.

That won't make your English sound more natural.

Bu, İngilizcenizin kulağa daha doğal gelmesini sağlamaz.

Remember that some idioms are used only  in a particular variety of English.  

Bazı deyimlerin yalnızca belirli bir İngilizce türünde kullanıldığını unutmayın.

Americans don't understand every  British idiom and vice versa. Also,  

Amerikalılar her İngiliz deyimini anlamaz ve bunun tersi de geçerlidir. Ayrıca   genç

there could be idioms that sound outdated to a  younger generation. "What do you say, Dorothy? Do  

bir nesle modası geçmiş gibi gelen deyimler de olabilir . "Ne diyorsun Dorothy?

you want to hit the hay, as they say on the farm?"

Çiftlikte dedikleri gibi samanları öldürmek istiyor musun?"

Similes and metaphors are creative ways to  make comparisons. They're common in poetry,  

Benzetmeler ve metaforlar, karşılaştırmalar yapmanın yaratıcı yollarıdır. Şiirde yaygındır,

but that doesn't mean that poets have a monopoly  on them. You can use them too. Similes are  

ancak bu, şairlerin bunlar üzerinde tekel sahibi olduğu anlamına gelmez . Onları da kullanabilirsiniz. Benzetmeler,

comparisons that use "like" or "as." Metaphors are  direct comparisons. I'll give you some examples,  

"gibi" veya "as" kullanan karşılaştırmalardır. Metaforlar doğrudan karşılaştırmalardır. Size bazı örnekler vereceğim,

and then you can tell me whether  there are similes or metaphors.

sonra bana benzetme veya mecaz olup olmadığını söyleyebilirsiniz.

Certain things are like  riding a bike. Time is money.

Bazı şeyler bisiklet sürmek gibidir. Vakit nakittir.

The child ate all the cookies and  then sat there as innocent as a lamb.

Çocuk tüm kurabiyeleri yedi ve ardından bir kuzu kadar masum oturdu.

My neighbor has become a thorn in my  side with her constant complaints.

Komşum sürekli şikayetleriyle başımın belası oldu.

Wow! You look like a million dollars!

Vay! Bir milyon dolar gibi görünüyorsun!

Similes and metaphors allow us to be creative and  colorful, but also concise. They should be easy to  

Benzetmeler ve metaforlar yaratıcı ve renkli olmamızın yanı sıra özlü olmamızı sağlar. Anlaşılması kolay olmalıdır

understand. We shouldn't have to explain them. The  similes and metaphors I just shared are common. If  

. Bunları açıklamak zorunda kalmamalıyız. Az önce paylaştığım benzetmeler ve metaforlar yaygın.

you use them, you'll be understood. "I'm clear. I'm  clear as a bell." An analogy is similar to a simile  

Bunları kullanırsanız, anlaşılacaksınız. "Ben netim. Ben çok netim." Bir benzetme, benzetmeye

or a metaphor because we're making a comparison,  but an analogy has a purpose. We use analogies  

veya metafora benzer çünkü bir karşılaştırma yapıyoruz, ancak analojinin bir amacı vardır. Bazı

to explain things. "Douglas, you are stem.  Katya, you are petal. Together we make flower."  

şeyleri açıklamak için analojileri   kullanırız. "Douglas, sen bir sapsın. Katya, sen taç yaprağısın. Birlikte çiçek yaparız."

How should a man and a woman skate in figure  skating? Like petals on a stem. Together  

Bir erkek ve bir kadın artistik patinajda nasıl kaymalı ? Bir daldaki taç yapraklar gibi. Birlikte

they form a flower that blooms in beauty. A  colorful way of putting it, right? "Douglas,  

güzellik içinde açan bir çiçek oluştururlar. Renkli bir ifade şekli, değil mi? "Douglas,

you are stem. Katya, you are petal. Together  we make flower. Hyperbole appears in spoken  

sen bir sapsın. Katya, sen taç yaprağısın. Birlikte çiçek yaparız. Abartma hem konuşma

and written English. Some people like to make a  mountain out of a molehill. It's just their style  

hem de yazma İngilizcesinde görülür. Bazı insanlar köstebek yuvasından dağ yapmayı sever. Abartmak onların tarzı  .

to exaggerate. They use hyperbole. Telling you  that there are a million reasons why you should  

Abartı kullanırlar. Anlatmak Benimle çalışmanız için milyonlarca neden var, bu

study with me is an exaggeration. I can probably  come up with a couple dozen, but not a million. If  

bir abartı. Muhtemelen birkaç düzine bulabilirim, ancak bir milyon değil.

you'd like more examples, watch my lesson on  hyperbole. You'll see how similes and idioms  

Daha fazla örnek istiyorsanız, mübalağayla ilgili dersimi izleyin . Göreceksiniz benzetmeler ve deyimler   bir

kind of mix in with hyperbole. "Don't tell Marilla  that I said anything. She'll say I'm interfering."  

nevi abartı ile karışıyor. "Marilla'ya bir şey söylediğimi söyleme. Müdahale ettiğimi söyleyecektir."

"Wild horses couldn't drag it from me." Irony is  something you have to be mature enough to detect.  

"Vahşi atlar onu benden alamaz." İroni seçecek kadar olgun olmanız gereken bir şeydir.

It can be hard for a young child to  understand this subtle form of humor.  

Küçük bir çocuğun bu incelikli mizah biçimini anlaması zor olabilir.

Irony often has to do with a surprising situation,  an unexpected outcome. Sometimes we comment on the  

İroni genellikle şaşırtıcı bir durumla, beklenmedik bir sonuçla ilgilidir. Bazen

irony of a situation. Like, when Steve Jobs got  fired from Apple and then went back to help the  

bir durumun ironisi hakkında yorum yaparız. Örneğin, Steve Jobs'un Apple'dan kovulması ve ardından

company and make it great. We can say: Do you see  the irony? Isn't that ironic? How ironic, right?

şirkete yardım etmek ve onu harika hale getirmek için geri [ __ ] gibi. Şunu söyleyebiliriz: İroniyi görüyor musunuz ? Bu ironik değil mi? Ne kadar ironik

Other times irony isn't a surprising  situation, but rather a contrast between  

değil mi? Diğer zamanlarda ironi şaşırtıcı bir durum değildir, daha çok

our words and our true thoughts. Hearing your  neighbors scream at each other as they argue  

sözlerimizle gerçek düşüncelerimiz arasındaki bir karşıtlıktır. Tartışırken komşularınızın birbirlerine bağırdığını duymak

may lead you to say, "Well, I guess they feel  the need to open up and share their feelings."  

"Eh, sanırım açılma ve duygularını paylaşma ihtiyacı hissediyorlar."

That kind of understatement is a form of irony.

Bu tür bir hafife alma bir tür ironidir.

Sarcasm, in my understanding, is an extension  of irony. Sarcasm is negative. It's meant to be  

Benim anlayışıma göre alaycılık ironinin bir uzantısıdır . Alaycılık olumsuzdur.

insulting or confrontational. Let's say you  know a guy who was stood up at his wedding,  

aşağılayıcı veya çatışmacı olması gerekiyordu. Diyelim ki düğününde ayağa kalkan bir adam tanıyorsunuz,

meaning the bride decided not to go through with  it. She didn't come. You heartlessly comment,  

yani gelin bunu yapmamaya karar verdi . O gelmedi. Kalpsizce,

"I bet that felt bad." The  guy responds with sarcasm.

"Bahse girerim bu kötü hissettirmiştir." Adam alaycı bir şekilde yanıt verir.

"No, it felt really good. Thanks for bringing  it up, man. You know, my parents died when I  

"Hayır, gerçekten iyi hissettirdi. Konuyu açtığın için teşekkürler dostum. Biliyorsun, ailem ben

was 10. Would you like to talk about that?" Puns  are humorous wordplay. Advertisers especially  

10 yaşındayken öldü. Bunun hakkında konuşmak ister misin?" Kelime oyunları mizahi bir kelime oyunudur. Reklamverenler özellikle

like to play with what words mean and how words  sound. I was searching online, and I came across  

kelimelerin ne anlama geldiği ve kelimelerin kulağa nasıl geldiği ile oynamayı severler . İnternette arama yapıyordum ve

a Vietnamese restaurant out in California called  Good Pho You. It made me smile and chuckle.  

California'da Good Pho You adında bir Vietnam restoranına rastladım . Beni gülümsetti ve kıkırdadı.

Good Pho You. That's a play on words. "Pho" is  the name of the soup, and it sounds a lot like  

İyi Pho Sen. Bu bir kelime oyunu. "Pho" çorbanın adıdır ve kulağa "için" gibi gelir

"for." Good for you. Good Pho You. That's a  clever and memorable pun. That's good marketing.  

. Aferin sana. İyi Pho Sen. Bu zekice ve akılda kalıcı bir kelime oyunu. Bu iyi bir pazarlama.

If I were in the area, I'd try their Pho soup.  Puns can make use of homophones. I have a lesson  

Bölgede olsaydım Pho çorbasını denerdim. Kelime oyunları sesteş sözcüklerden yararlanabilir.

on that, by the way. I'll put the link in the  video description. Journalists and reporters  

Bu arada bununla ilgili bir dersim var. Bağlantıyı video açıklamasına koyacağım. Gazeteciler ve muhabirler

sometimes use puns, like Bill Murray's character  in Groundhog Day. He gives a report on February  

bazen Bill Murray'in Groundhog Day'deki karakteri gibi kelime oyunları kullanır . 2 Şubat'ta bir rapor veriyor

2nd, and he's waiting for the groundhog  named Phil to make its prediction. "So,  

ve Phil adlı köstebeğin tahminini yapmasını bekliyor. "Yani,

I guess the question we have to ask  ourselves today is, 'Does Phil feel lucky?'"

sanırım bugün kendimize sormamız gereken soru 'Phil kendini şanslı hissediyor mu?'" "

"So, I guess the question we have to  ask ourselves today is, 'Does Phil  

Yani, sanırım bugün kendimize sormamız gereken soru, 'Phil kendini

feel lucky?'" Parallelism is something I  usually talk about in the context of grammar  

şanslı hissediyor mu?' genellikle dilbilgisi

and writing. Parallel structure is  about having grammatically equal terms  

ve yazma bağlamında konuşulur. Paralel yapı,

in pairs or a series of items, for example,  "neither too hard, nor too difficult."

çiftler halinde veya bir dizi öğede gramer açısından eşit terimlere sahip olmakla ilgilidir, örneğin, "ne çok zor ne de çok zor."

As a literary device, parallelism is about  using repetition -- repetition of structures  

Edebi bir araç olarak paralellik, tekrarı -- yapıların tekrarını --

for emphasis. We have parallelism  in many of our sayings and proverbs.  

vurgu için kullanmakla ilgilidir. Pek çok atasözümüz ve atasözümüzde paralellik vardır.

No pain, no gain. Nothing ventured, nothing  gained. You'll also hear it in movies.  

Emeksiz yemek olmaz. Hiçbir şeye cesaret edilmedi, hiçbir şey kazanılmadı. Filmlerde de duyacaksınız.

"We came. We saw. We kicked its ---." You don't  want to have too much repetition, especially  

"Geldik. Gördük. Tekmeledik ---." Özellikle yazılarınızda çok fazla tekrar yapmak istemezsiniz

in your writing, but a small amount can be  effective. Parallelism can convey an idea clearly.  

, ancak küçük bir miktar etkili olabilir. Paralellik bir fikri açıkça iletebilir.

The delivery can be strong and memorable.  "We will not go quietly into the night.  

Teslimat güçlü ve akılda kalıcı olabilir. "Gecenin karanlığına sessizce girmeyeceğiz.

We will not vanish without a fight. We're  going to live on. We're going to survive."  

Savaşmadan ortadan kaybolmayacağız. Yaşamaya devam edeceğiz. Hayatta kalacağız."

Personification is giving human  qualities to inanimate objects,  

Kişileştirme, insan niteliklerini cansız nesnelere,

non-human things. I read an example  at my New Year's Eve livestream.  

insan olmayan şeylere vermektir. Yılbaşı gecesi canlı yayınımda bir örnek okudum.

In Tennyson's poem "Ring Out, Wild Bells," he  writes, "The year is dying in the night;/ Ring  

Tennyson'ın "Çıngırak Çan Çanları" adlı şiirinde şöyle yazar: "Yıl gece ölüyor;/

out, wild bells, and let him die." The poet  thinks of the passing year as a person dying.

Çalın, yaban çanları ve bırakın ölsün." Şair geçen yılı ölen bir kişi olarak düşünür.

There are some conversational expressions  that use personification, like "opportunity  

"Fırsat kapınızı çalar" gibi kişileştirmenin kullanıldığı bazı konuşma ifadeleri vardır

knocks." When opportunity knocks, open  the door. "Fortune smiles on someone."  

. Fırsat kapıyı çaldığında kapıyı açın. "Talih birine güler." Seninle

Fortune was smiling on me the day I met you.

tanıştığım gün şans bana gülümsüyordu.

"Opportunity is knocking at the door.  If you don't want to answer it, fine."  

"Fırsat kapıyı çalıyor. Cevap vermek istemiyorsan, tamam."

An oxymoron is formed when we put two words  together, and it seems like they contradict  

İki kelimeyi yan yana koyduğumuzda bir oksimoron oluşur ve birbirleriyle çelişiyormuş gibi görünürler

each other, but instead the meaning is clear and  strong. In my grammar lesson on intensifiers and  

, ancak bunun yerine anlam açık ve güçlüdür. Yoğunlaştırıcılar ve azaltıcılar üzerine gramer dersimde

downtoners, I taught the phrase "awfully good."  It means "really good.' That's an oxymoron.  

"çok iyi" ifadesini öğrettim. "Gerçekten iyi" anlamına gelir. Bu bir tezat.

"She's an awfully good reporter." In one of  my bonus videos for Patreon members, I taught  

"O çok iyi bir muhabir." Patreon üyelerine yönelik bonus videolarımdan birinde,

ways to organize information. For example, names  can appear in alphabetical order, from A to Z.  

bilgileri düzenlemenin yollarını öğrettim. Örneğin, adlar A'dan Z'ye alfabetik sırayla görünebilir.

Other times names might be listed in  random order -- there's no logic to it,  

Diğer zamanlarda adlar listelenebilir rastgele sırayla -- hiçbir mantığı yoktur,

so "random order" is an oxymoron. Listen  for more oxymorons. "It was the only choice  

bu nedenle "rastgele sıra" bir tezattır. Daha fazla oksimoron için dinleyin. "Mümkün olan tek seçenek buydu

possible." "Choice" implies two or more options,  right? So how can we talk about our only choice?  

." "Seçim" iki veya daha fazla seçeneği ifade eder, değil mi? Öyleyse nasıl konuşabiliriz tek seçeneğimiz hakkında?

But we do. It means the only thing we can do.  "Everybody, act natural. Act naturally." If  

Ama yapıyoruz. Bu, yapabileceğimiz tek şey anlamına geliyor. "Herkes doğal davransın. Doğal davran."

you're acting, how is it natural or normal?  But "act naturally" is a common phrase.  

Davranıyorsanız, bu nasıl doğal veya normal? Ancak "doğal davran" yaygın bir deyimdir.

Onomatopoeia is a lot of fun, although it's  a difficult word to spell. I bet you know  

Yansıtma çok eğlencelidir, ancak hecelenmesi zor bir kelimedir. Bahse girerim

some examples already. Here are just a few.  Boom. Hiss. Zip. Meow. These words imitate the  

bazı örnekleri zaten biliyorsunuzdur. İşte bunlardan sadece birkaçı. Boom.Hiss.Zip.Miyav. Bu kelimeler

sounds they describe. The "pitter-patter"  of raindrops is another good example.  

tanımladıkları   sesleri taklit eder. Yağmur damlalarının "pitter-pıtırtı" bir başka güzel örnektir.

The pitter patter of raindrops is the  sound of rain as it hits a surface.  

Yağmur damlalarının pıtırtısı, yağmurun bir yüzeye çarparken çıkardığı sestir. .

Check out my lesson on onomatopoeia to learn more,  especially animal sounds. Do you know what a dog,  

Daha fazla bilgi edinmek için yansımayla ilgili dersime göz atın, özellikle hayvan sesleri. Köpek,

a frog, and a cow say in English? I'll  put all links in the video description.

kurbağa ve inek İngilizce'de ne der biliyor musunuz? Tüm bağlantıları video açıklamasına koyacağım.

Alliteration is our last literary device.  Americans love to use it especially in names:  

Aliterasyon bizim son edebi aracımızdır. Amerikalılar bunu özellikle isimlerde kullanmayı severler:

Janet Jackson, Ronald Reagan, Marilyn Monroe.  Alliteration is the use of repetitive sounds.  

Janet Jackson, Ronald Reagan, Marilyn Monroe. Aliterasyon, tekrar eden seslerin kullanılmasıdır.

We usually repeat the first consonant sound, but  repetition can also be in the middle of a word.  

Genellikle ilk ünsüz sesi tekrar ederiz, ancak tekrar bir kelimenin ortasında da olabilir.

We also like to repeat vowel sounds.  Alliteration makes a name sound more musical.  

Biz de severiz. sesli harfleri tekrar edin. Aliterasyon, bir adın kulağa daha müzikal gelmesini sağlar. Patreon'da

When I created some of my levels  on Patreon, I used alliteration.  

seviyelerimden bazılarını oluştururken , aliterasyon kullandım.

After Super Member comes Truly Marvelous  Member and then Absolutely Amazing Member.  

Süper Üye'den sonra Gerçekten Muhteşem Üye ve ardından Kesinlikle Muhteşem Üye gelir.

Can you think of any businesses or  celebrities with alliteration in their names?

Adlarında aliterasyon bulunan işletme veya ünlüler aklınıza geliyor mu?

"Ned. Ryerson. Needle Nose Ned.  Ned the Head. Come on, buddy."  

"Ned. Ryerson. İğne Burun Ned. Kafa Ned. Hadi dostum."

We did it! 12 literary devices worth knowing. Look  out for them. Try using them a bit, and I'll just  

Yaptık! Bilmeye değer 12 edebi araç. Onlara dikkat edin. Onları biraz kullanmayı dene, bu videoyu

be jumping for joy if you decide to like and share  this video. Remember I have tons of other topics,  

beğenip paylaşmaya karar verirsen ben de sevinçten uçacağım . Tonlarca başka başlığım olduğunu unutmayın

so be sure to check out my other playlists. As  always, thanks for watching and happy studies!

bu nedenle diğer oynatma listelerime göz atmayı unutmayın. Her zaman olduğu gibi, izlediğiniz için teşekkürler ve iyi çalışmalar!

Everyone, visit me on Patreon. You  can join to support my online work,  

Millet, beni Patreon'da ziyaret edin. Çevrimiçi çalışmalarımı desteklemek için katılabilir,

get live lessons and bonus videos, and some of  you may even want a monthly one-on-one video call.

canlı dersler ve bonus videolar alabilir ve hatta bazılarınız aylık bire bir görüntülü görüşme isteyebilir.

Follow me on Facebook, Twitter, and Instagram.  

Beni Facebook, Twitter ve Instagram'da takip edin.

And don't forget to subscribe.  Turn on those notifications.

Ve abone olmayı unutmayın. Bu bildirimleri açın.