Full English 38 - Learn New Words & Idioms with Misterduncan in England / What is a cliche?

oh thank you thank you for that lovely round of applause isn't it nice to

oh teşekkür ederim bu güzel alkış için teşekkür ederim

receive a warm welcome a polite greeting offered to someone as they appear is a

sıcak bir karşılama almak hoş değil mi göründüğü gibi birine kibarca bir selamlama sunulduğu için

warm welcome you are pleased to see someone so you offer them a warm welcome

sıcak bir karşılama birini görmekten memnunsunuz bu yüzden ona sıcak bir karşılama sunun bir grup insanın eylemini

an audience might clap or applaud the action of a group of people clapping is

alkışlamak veya alkışlamak alkışlamak

a round of applause you can also applaud someone for their

bir alkıştır ayrıca birini başarılarından dolayı alkışlayabilirsiniz

achievements you give praise and encouragement to someone by telling them

birisine onun

how happy you are for them you applaud them I know what you're thinking now mr.

adına ne kadar mutlu olduğunuzu söyleyerek onu övebilir ve cesaretlendirebilirsiniz onu alkışlarsınız ne düşündüğünüzü biliyorum şimdi bay

Duncan when are you going to start today's full English lesson that is a

Duncan bugünün tam İngilizce dersine ne zaman başlayacaksın bu

very good question so without any more delay let's get on with today's full

çok iyi bir soru bu yüzden daha fazla gecikmeden bugünün tam

English lesson right

İngilizce dersine geçelim şimdi

now

here is an interesting word that you might hear being used from time to time

burada zaman zaman kullanıldığını duyabileceğin ilginç bir kelime var.

the word is cliche it sounds French that's because it is French however we

klişe Fransızca olduğu için kulağa Fransızca geliyor, ancak

often use this word in English as well the word cliche is a noun that means a

bu kelimeyi İngilizce'de de sıklıkla kullanıyoruz klişe kelimesi,

phrase or opinion that is overused and unoriginal.

aşırı kullanılmış ve orijinal olmayan bir ifade veya fikir anlamına gelen bir isimdir . aşırı kullanılmış

to show a lack of imagination by coming out with an overused thought or opinion can be

bir düşünce veya görüşle ortaya çıkarak hayal gücünün eksikliğini göstermek

described as using a cliche

bir klişe kullanmak olarak tanımlanabilir klişe

a cliched thing is something that is

bir şey

unoriginal and predictable you know what is going to happen before it occurs a

orijinal olmayan ve öngörülebilir bir şeydir daha gerçekleşmeden ne olacağını bilirsiniz

worn-out notion is a cliche a story might have a cliche at the end the

yıpranmış bir kavram bir klişedir bir hikayenin sonunda bir klişe olabilir

conclusion of a story is obvious and not unexpected

bir hikayenin sonucu açıktır ve beklenmedik değildir

a predictable and unoriginal thing is a cliche some people see life is a cliche

tahmin edilebilir ve orijinal olmayan bir şey bir klişedir bazı insanlar hayatın bir klişe olduğunu görür

they know how it started and they are pretty sure how it will end the word

nasıl başladığını bilirler ve nasıl biteceğinden oldukça emindirler kelime

itself derived from the French word for stereotype a familiar thing that holds

kendisi Fransızca klişe kelimesinden türetilmiştir,

no surprise is a cliche it has been done before so many times it is...

şaşırtıcı olmayan tanıdık bir şey bir klişedir, daha önce birçok kez yapılmıştır...

it is a cliche

bu bir klişedir,

how are things going with your English studies are you progressing well are you

İngilizce çalışmalarınızla işler nasıl gidiyor, iyi ilerliyor musunuz,

happy with the way it is going or are there some annoying difficulties you are

mutlu musunuz? gidişatla ya da şu anda yaşadığınız bazı sinir bozucu zorluklar var mı

experiencing right now one of the biggest problems with learning a new

yeni bir dil öğrenmenin en büyük sorunlarından biri

language is appreciating how well you are doing it is very easy to

ne kadar iyi yaptığınızı takdir etmektir

underestimate how well you are progressing with your English learning

İngilizce öğrenmenizde ne kadar iyi ilerlediğinizi hafife almak çok kolaydır gerçekte olduğunuzdan

you might think you are doing much worse than you actually are this is one of the

çok daha kötü durumda olduğunuzu düşünebilir,

reasons why you might need to build some self-confidence in not only your ability

sadece öğrenme beceriniz konusunda değil,

to learn but also to appreciate how far you have come with your studies during

aynı zamanda benim zamanımda çalışmalarınızla ne kadar ilerlediğinizi takdir etmek için biraz özgüven geliştirmeniz gerekmesinin nedenlerinden biri de budur.

my time I have mentored many students who have an unrealistic view of how much

ne kadar öğrendiklerine dair gerçekçi olmayan bir görüşe sahip birçok öğrenciye akıl hocalığı yaptım,

they have learned try to avoid always comparing yourself to other English

speakers as I said in the previous lesson you must not put too much

önceki derste söylediğim gibi, kendinizi İngilizce konuşan diğer kişilerle karşılaştırmaktan her zaman kaçınmaya çalışın, kendinize çok fazla baskı uygulamamalısınız,

pressure on yourself learn to appreciate how much you have learned be proud of

ne kadar öğrendiğinizi takdir etmeyi öğrenin.

what you have achieved so far learning is a journey and on that journey it is

Şimdiye kadar başardıklarınızla gurur duymak, öğrenmek bir yolculuktur ve bu yolculukta, İngilizce Çalışmalarınızda

useful to take a look back now and again to fully appreciate how far you have

ne kadar ilerlediğinizi tam olarak takdir etmek için ara sıra geriye bakmakta fayda var,

come with your English Studies

it's time to take a look at another buzzword a buzzword is a word or

başka bir moda kelimeye bir göz atmanın zamanı geldi

phrase that is popular during a certain time or is generally used today's

belirli bir dönemde popüler olan veya genellikle günümüzün moda

buzzword is privilege the word privilege is generally used as a noun and means a

sözcüğü ayrıcalıktır ayrıcalık sözcüğü genellikle bir isim olarak kullanılır ve bu anlamda

special right advantage or immunity granted or available only to a

yalnızca belirli bir kişi veya gruba tanınan veya mevcut olan özel bir hak avantajı veya dokunulmazlık anlamına gelir

particular person or group in this sense the word is used to show inequality or a

kelime eşitsizliği veya

certain and bias towards a particular social group some people see privilege

belli bir durumu ve belirli bir sosyal gruba karşı önyargıyı göstermek için kullanılır, bazı insanlar ayrıcalığı

as a thing enjoyed only by a certain race or someone with a high social

yalnızca belirli bir ırkın veya yüksek sosyal statüye sahip birinin sahip olduğu bir şey olarak görürler,

standing it always seems to be the privileged few who get into a good

her zaman ayrıcalıklı bir azınlığın iyi bir duruma girdiği görülür.

university the privilege might be there from birth examples of which include

üniversite ayrıcalığı doğumdan itibaren olabilir örneğin

being born in a particular country to a certain social class or of a certain

belirli bir ülkede belirli bir sosyal sınıfa veya belirli bir

race the topic of privilege has become a hot subject over the years the

ırka ait olmak ayrıcalık konusu yıllar içinde sıcak bir konu haline gelmiştir

perception that one social group has more rights than another often relates

bir sosyal grubun diğerinden daha fazla hakka sahip olduğu algısı bir başkası genellikle

to the notion of privilege we can also use privilege to express the honour of

ayrıcalık kavramıyla ilgilidir, ayrıca ayrıcalığı, bir şey yapmanın onurunu ifade etmek için de kullanabiliriz,

doing something it is a privilege for me to be here with you all again another

burada tekrar sizinle birlikte olmak benim için bir ayrıcalıktır, ayrıcalığın başka bir

use of privilege relates to the right of a lawyer or official to refuse to

kullanımı, bir avukatın veya memurun ifşa etmeyi reddetme hakkıyla ilgilidir.

divulge or reveal confidential informations the private or confidential

veya gizli bilgileri ifşa etmek

conversations between a professional and their client can be classed as

bir profesyonel ile müşterisi arasındaki özel veya gizli konuşmalar ayrıcalıklı bilgi olarak sınıflandırılabilir ifşa

privileged information it cannot be disclosed the phrase check

edilemez ayrıcalığını kontrol et ifadesi,

your privilege is used to suggest that someone should recognise that their

birinin

attitudes or views reflect the fact that they are in a privileged or advantageous

tutumlarının veya görüşlerinin içinde bulundukları gerçeği yansıttığını kabul etmesi gerektiğini önermek için kullanılır. Ait

position because of their particular social category or categories to which

oldukları belirli sosyal kategori veya kategoriler nedeniyle ayrıcalıklı veya avantajlı bir konum,

they belong for example there is the concept of

örneğin, Kafkasyalılara karşı doğal

'white privilege' which suggests an inherent bias or favouritism towards

bir önyargı veya kayırmacılık öneren 'beyaz ayrıcalığı' kavramı vardır,

those who are Caucasian the original meaning of the word privilege literally

ayrıcalık kelimesinin orijinal anlamı, kelimenin tam anlamıyla

means private law and comes from Latin with the original definition expressing

özel anlamına gelir. hukuk ve orijinal tanımıyla Latince'den gelir ve

a particular law affecting an individual

bir kişiyi etkileyen belirli bir yasayı ifade eder

do you know someone who is pretentious have you ever met someone who tries hard

iddialı birini tanıyor musunuz hiç

to appear sophisticated and superior if so then you have met a pretentious

sofistike ve üstün görünmek için çok uğraşan biriyle tanıştınız mı, öyleyse gösterişli bir

person to be pretentious means to appear superior by affecting an air of

kişiyle tanıştınız, iddialı olmak anlamına gelir Sofistike bir havayı

sophistication and intellectual prowess a pretentious person will go out of

ve entelektüel hüneri etkileyerek üstün görünmek Gösterişli bir kişi,

their way to appear better than others by displaying a certain style or

belirli bir tarz sergileyerek veya

behaving in a particular way they are putting on a fake front so as to appear

belirli bir şekilde davranarak diğerlerinden

better than other people their pretense is literally a sham it is not real they

daha iyi görünmek için kendi yolundan çıkacaktır. insanların iddiaları kelimenin tam anlamıyla sahte, gerçek değil, çevrelerindeki diğerlerini etkilemek

are affecting a certain manner with the hope of impressing others around them to

umuduyla belirli bir şekilde etkiliyorlar,

affect is to put on something that is not really you

etkilemek aslında siz olmayan bir şeyi giymektir,

you are acting in a certain way did you see the way she was dressed in that

belli bir şekilde hareket ediyorsunuz, onun nasıl olduğunu gördünüz mü? o

kimono with those chopsticks in her hair how pretentious a pretentious person

kimonoyu giymişti ve saçındaki yemek çubuklarıyla ne kadar iddialı bir insan

will often be picked out by others however they will rarely be told to

çoğu zaman başkaları tarafından seçilir, ancak ne

their face just how pretentious they appear it takes a lot of courage to tell

kadar gösterişli göründükleri yüzlerine nadiren söylenir,

someone that they are pretentious he always likes to use big words to look

birisine gösterişli olduğunu söylemek çok cesaret ister bir gün zeki görünmek için her zaman büyük sözler kullanmayı sever

clever one day I'll tell him how pretentious he really looks the action

ona gerçekten ne kadar kendini beğenmiş göründüğünü söyleyeceğim

of showing pretense is pretension a person might express emotions that they

numara yapma eylemi bir numaradır bir kişi gerçekten hissetmediği duyguları ifade edebilir

do not really feel they might say things that they don't really believe they

gerçekten hissetmediği şeyleri söyleyebilir

express opinions just to appear educated and enlightened a thing can be described

sadece eğitimli ve aydın görünmek için fikir beyan ettiklerine inanıyorlar bir şey gerçekten olduğundan

as pretentious if it is trying to gain attention by appearing more important

daha önemli görünerek dikkat çekmeye çalışıyorsa, gerçekten hak ettiğinden

than it really is it is trying to gain a greater merit

daha büyük bir değer kazanmaya çalışıyorsa, iddialı olarak tanımlanabilir.

than it actually deserves I couldn't sit through the whole movie I found its

tüm film

editing in dialogue really pretentious the word pretense derives from the Latin

diyalog halinde kurgusunu gerçekten gösterişli buldum bahane kelimesi Latince'den türemiştir

for so called or alleged to show pretentiousness is to

çünkü sözde iddialılık göstermek için sözde ya da iddia edilen gösteriş

display ostentation artificiality posturing and snobbery that person is

sergilemektir yapaylık poz verme ve züppelik o kişi kendini

being pretentious

beğenmişlik yapıyor

they say that parting is such sweet sorrow yes we have come to the end of

ayrılmanın çok tatlı bir keder olduğunu söylüyorlar evet bizde var

another full english lesson but don't worry because you can see me live every

Bir tam ingilizce dersinin daha sonuna geldik ama üzülmeyin çünkü beni her

weekend right here on youtube with the live chat don't forget to subscribe to

hafta sonu burada canlı sohbet ile youtube'da canlı olarak görebilirsiniz

my channel by hitting that big red button and you can also activate the

büyük kırmızı butona basarak kanalıma abone olmayı unutmayın ve siz de aktif hale getirebilirsiniz.

notifications bell so you will never miss another lesson be it live or

bildirim zili, böylece canlı veya kayıtlı başka bir dersi asla kaçırmazsınız,

recorded this is misterduncan in the birthplace of English saying see you

bu misterduncan İngilizcenin doğum yerinde

again soon enjoy english and of course

tekrar görüşmek üzere yakında ingilizcenin tadını çıkarın ve tabii ki

ta ta for now 8-)

şimdilik ta ta 8-)