Something Different today - Live from England / English Addict - Sun 28th August 2022

Oh. Hi, everybody.

Ah. Selam millet.

Welcome.

Hoş geldin.

Are you ready to learn some English

Biraz İngilizce öğrenmeye

and hopefully have some fun at the same time?

ve aynı zamanda biraz eğlenmeye hazır mısınız?

This is English addict.

Bu İngiliz bağımlısı.

Coming to you live from the birthplace of English,

Size İngilizcenin doğum yeri olan İngiltere'den canlı olarak geliyor

which just happens to be England.

.

Don't worry.

Merak etme.

That's not me screaming.

Çığlık atan ben değilim.

Oh, the.

Oh,

Oh, on.

Açık.

I'm assuming

that we are on now, and I assume that we are alive.

Şu anda açık olduğumuzu ve hayatta olduğumuzu varsayıyorum.

Mm hmm.

Hmm.

Something very different happening today.

Bugün çok farklı bir şey oluyor.

I hope you are having a good day.

Umarım iyi bir gün geçiriyorsundur.

I suppose first of all, I should say.

Sanırım her şeyden önce söylemeliyim.

Hi, everybody.

Selam millet.

This is Mr. Duncan in England.

Ben İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay?

?

I hope so. Are you happy?

Umarım. Mutlu musun?

That is the most important thing of all.

Bu en önemli şey.

Oh, feeling happy today.

Ah, bugün mutlu hissediyorum.

Welcome to a beautiful day.

Güzel bir güne hoş geldiniz.

The weather is fantastic.

Hava harika.

Please excuse me.

Affedersiniz lütfen.

I am eating a polo mint.

Polo nane yiyorum.

A lot of people ask

Pek çok insan

if I ever eat anything to help my throat.

boğazıma yardımcı olacak bir şey yiyip yemediğimi soruyor.

Well, I normally have a polo mint before I go on.

Normalde devam etmeden önce bir polo mint yerim.

The only problem is

Tek sorun,

it is now in my mouth blocking my throat.

şimdi ağzımda boğazımı tıkaması.

It's incredibly hot here today.

Bugün burası inanılmaz derecede sıcak. Aman

Oh, my goodness.

tanrım.

All I can say is it is really, really hot.

Söyleyebileceğim tek şey, gerçekten çok sıcak olduğu.

I'm just going to make sure that you can hear me

Sadece bir sabah beni duyabileceğinden emin olacağım

in one morning. Yes.

. Evet.

Good.

İyi.

I always like to check these things.

Bu şeyleri her zaman kontrol etmeyi severim.

You may have noticed

things are slightly different today.

Bugün işlerin biraz farklı olduğunu fark etmiş olabilirsiniz.

There is a reason for that.

Bunun bir nedeni var.

Well, there are some reasons.

Bazı nedenler var.

Many reasons, most of which I am not going to talk about today.

Birçoğundan bugün bahsetmeyeceğim birçok neden.

But let's just say at the moment,

Ama şu anda

lots of things are going on.

pek çok şey oluyor diyelim.

Some of them good things and some of them not so good.

Bazıları iyi şeyler ve bazıları o kadar iyi değil.

And that's all we're saying today.

Ve bugün tüm söylediğimiz bu.

I know what you're thinking, by the way.

Bu arada ne düşündüğünü biliyorum.

Frenching on hard sweets is not good for your teeth.

Sert şekerlemeleri çiğnemek dişleriniz için iyi değildir.

It is not good for your teeth at all.

Dişleriniz için hiç iyi değil. Neler olduğunu

So for those wondering what is going on, my name is Duncan.

merak edenler için benim adım Duncan.

I live in England and that's where I am at the moment.

İngiltere'de yaşıyorum ve şu an oradayım.

Standing in the garden, talking to you live right now.

Şu anda bahçede duruyor, canlı yayında sizinle konuşuyorum.

At what time is it?

saat kaçta

It is 2:11 o'clock here in the UK.

İngiltere'de saat 2:11.

I don't know what time it is where you are because I'm not there.

Orada olmadığım için saat kaç bilmiyorum .

Oh, I've just been rushing around, you see.

Ah, sadece koşuşturuyordum, görüyorsun.

Setting this up.

Bunu ayarlıyorum.

So this is slightly different today.

Yani bu bugün biraz farklı.

And yes, I know what you're thinking. Where is Steve?

Ve evet, ne düşündüğünü biliyorum. Steve nerede?

Mr. Steve is somewhere around here.

Bay Steve buralarda bir yerde.

I'm not sure where, but he is lurking around in the garden.

Nerede olduğundan emin değilim ama bahçede dolaşıyor.

We might see him. So? I don't know.

Onu görebiliriz. Bu yüzden? Bilmiyorum.

We might. We might not.

Biz belki. olmayabiliriz.

Can I say hello to the live chat?

Canlı sohbete merhaba diyebilir miyim?

Something different?

Farklı birşey?

Yes, I will mention this a few times.

Evet, bundan birkaç kez bahsedeceğim.

This is slightly different from my usual Sunday live stream.

Bu, her zamanki Pazar canlı yayınımdan biraz farklı .

There are many reasons for that and

Bunun birçok nedeni var ve

all of the reasons I can't talk about

tüm nedenler hakkında konuşamayacağım

the various reasons. So.

çeşitli nedenler var. Bu yüzden.

So there are many reasons why I can't talk about the reasons

Dolayısıyla,

why things are different today.

bugün işlerin farklı olmasının nedenlerinden bahsetmememin birçok nedeni var.

I know it's very strange.

Bunun çok garip olduğunu biliyorum.

So here we are.

Then we are live with the live chat and everything is superduper today.

İşte buradayız.

O zaman canlı sohbet ile canlı yayındayız ve bugün her şey süper.

Everything is rather nice.

Her şey oldukça güzel.

There is only one thing missing and that is

Eksik olan tek bir şey var ve o da

a certain person

called Mr. Steve.

Bay Steve adında belirli bir kişi.

Where is Mr. Steve?

Bay Steve nerede?

Can you see Mr.

Bay Steve'i görebiliyor musunuz

Steve?

?

I'm not sure what he's doing.

Ne yaptığından emin değilim.

I think maybe.

Sanırım belki.

Maybe he's waiting for something.

Belki bir şey bekliyordur.

Hello, Mr. Steve.

Merhaba Bay Steve.

Ciao.

Çav.

You look very suspicious today.

Bugün çok şüpheli görünüyorsun.

Well, Mr. Duncan, I.

Pekala, Bay Duncan, I.

You said make a show when you come on.

Geldiğinizde şov yapın dediniz.

Make a show today.

Bugün bir şov yap.

So I thought I'd bring with me this

Ben de bu güvenilir bavulu yanımda getirmeyi düşündüm

trusty suitcase. You know what this looks like?

. Bunun neye benzediğini biliyor musun?

This looks like maybe you are delivering the ransom to someone.

Bu, belki de fidyeyi birine teslim ediyorsun gibi görünüyor. Bir

It looks like the sort of case.

tür davaya benziyor.

Have you ever noticed in TV shows whenever they deliver a ransom.

TV programlarında fidye verdiklerini hiç fark ettiniz mi?

Maybe for a hostage or someone who is in captivity.

Belki bir rehine ya da esaret altındaki biri için.

They always carry one of these and they put all the money in there.

Her zaman bunlardan birini taşırlar ve tüm parayı oraya koyarlar.

Well, I was on the way to a very important meeting, Mr.

Çok önemli bir toplantıya gidiyordum Bay

Duncan.

Duncan.

And of course, if you want to look important when you're going to a meeting,

Ve tabii ki, bir toplantıya giderken önemli görünmek istiyorsanız,

you have to have a suitcase. You do? It's true.

bir valizinizin olması gerekiyor. Siz yapıyorsunuz? Bu doğru. Her

Although these days, you probably should carry a laptop. Hmm.

ne kadar bu günlerde muhtemelen bir dizüstü bilgisayar taşımalısınız. Hmm.

Because this is very old fashioned.

Çünkü bu çok eski moda.

This is, in fact, my father's old suitcase.

Bu aslında babamın eski valizi.

Is it

pure leather? Yes.

Saf deri mi? Evet.

And I thought that smell was you.

Ben de o kokunun sen olduğunu sandım.

Well, that old first is that you think I smell around leather? You.

Pekala, o eski ilk, deri kokusu aldığımı mı düşünüyorsun ? Sen.

You smell.

You smell like old leather. But.

Kokuyorsun.

Eski deri gibi kokuyorsun. Ancak.

But it isn't. It's Mr. Steves suitcase.

Ama değil. Bay Steve'in bavulu.

Yes, it's like a suitcase.

Evet, bavul gibi.

But it's actually a briefcase, isn't it? A briefcase?

Ama aslında bir evrak çantası, değil mi? Bir evrak çantası?

Yes, a briefcase. I should say a briefcase.

Evet, bir evrak çantası. Evrak çantası demeliyim.

So quite often

Bu nedenle,

people will put their important documents in there, although not many people use them nowadays.

günümüzde pek çok kişi bunları kullanmasa da, insanlar sıklıkla önemli belgelerini oraya koyarlar.

Do they? Briefcase.

Onlar mı? İş çantası.

You are right, Mr.

Duncan. I've got it wrong. It's not a suitcase.

Haklısınız Bay

Duncan. Yanlış anladım. Bavul değil.

It's not a suitcases for putting. Going on holiday. Yes.

Koymak için bir valiz değil. Tatile gitmek. Evet.

And putting your clothes in.

Ve kıyafetlerini koymak. Evrak

It's a briefcase for your briefcase. Okay.

çantan için bir evrak çantası. Tamam aşkım.

Just a moment, Steve.

Bir dakika, Steve.

I need to adjust the camera. You carry on? Yes.

Kamerayı ayarlamam gerekiyor. Sen devam et? Evet.

When I say briefs, of course I mean documents,

Külot derken tabii ki evrakları kastediyorum ki bu da

which is briefs is another word for documents is also a word for your underwear.

evrakların bir diğer adı olan külot aynı zamanda iç çamaşırınız için de bir kelimedir.

Men's underwear called briefs.

Erkek iç giyimine slip denir.

So it's not a suitcase.

Yani o bir bavul değil.

It's not it's not a it's not a suitcase at all.

Bu bir bavul değil.

It's not a briefcase of your underwear.

İç çamaşırından oluşan bir evrak çantası değil.

It's a briefcase for putting your documents in your briefs.

Belgelerinizi külotunuza koymak için bir evrak çantası.

That is a completely different word altogether.

Bu tamamen farklı bir kelime. Bugün bunu

And I don't know why I've decided to come on with this today, Mr.

neden yapmaya karar verdiğimi bilmiyorum , Bay

Duncan.

But you did say come on with an idiom, an idea for an idiom.

Duncan.

Ama bir deyimle gel dedin, bir deyim fikri.

Well, this can be used in many ways.

Pekala, bu birçok şekilde kullanılabilir.

If you have a case, it means you have something

Bir vakanız varsa, bu,

that needs to be done, maybe something that needs to be solved.

yapılması gereken, belki de çözülmesi gereken bir şeyiniz olduğu anlamına gelir. Bu

So the police will quite often have a case

nedenle, polisin genellikle

to solve a mystery, maybe a murder

bir gizemi, belki bir cinayeti

or a robbery or a kidnapping.

, bir soygunu veya bir adam kaçırmayı çözmesi gereken bir vakası olacaktır.

And perhaps this case has the ransom inside.

Ve belki de bu davanın içinde fidye vardır.

Maybe. Well, I'm hoping for money when I open it.

Belki. Açtığımda para bulmayı umuyorum.

I'm hoping that my father, when I can work out the combination.

Umarım babam, kombinasyonu çözebildiğimde.

Okay, the combination

Tamam,

to the suitcase.

bavulun kombinasyonu.

Maybe inside I will discover that my father left me lots of £50 notes. Hmm.

Belki içeride babamın bana bir sürü 50 sterlinlik banknot bıraktığını keşfedeceğim. Hmm.

Or maybe not inside, but forgot to tell me

Ya da belki içeride değil ama ölmeden önce bana söylemeyi unuttu

before he dies.

. Bu

So I'm hoping that when I open this,

yüzden umarım bunu açtığımda

there is a lot of money inside and we can comfortably retire.

içeride çok para olur ve rahat bir şekilde emekli olabiliriz.

Mr. Duncan.

Yes, I don't think there's any chance of that, and not that we would.

Bay Duncan.

Evet, bunun hiç şansı olduğunu düşünmüyorum ve olacağımızı da sanmıyorum.

Okay, Steve, why are you.

Tamam, Steve, neden sen?

Tell me to talk about the briefcase and I have.

Evrak çantası hakkında konuşmamı söyle ve bende var.

Okay. Open and shut case.

Tamam aşkım. Kasayı aç ve kapat.

Yes, an open and shut case.

Evet, açık ve kapalı bir dava.

So imagine a case opening.

Öyleyse bir vaka açılışı hayal edin.

Don't do it here because it won't work.

Burada yapma çünkü işe yaramayacak.

It's. There's not enough room.

Onun. Yeterli yer yok.

You'll end up knocking everything over. Pretend.

Sonunda her şeyi devireceksin. Numara yapmak.

So if an if you open a case, it means you are investigating.

Yani bir dava açarsanız, araştırıyorsunuz demektir.

If you close a case, it means you stop investigating. And.

Bir vakayı kapatırsanız, araştırmayı bırakmış olursunuz. Ve.

Or maybe you have solved the mystery, you see.

Ya da belki de gizemi çözdün, görüyorsun.

So when we talk about an open and shut case,

Dolayısıyla, açık ve kapalı bir davadan bahsettiğimizde,

we mean something that is easy to solve.

çözülmesi kolay olan bir şeyi kastediyoruz.

It is a simple problem with an easy solution.

Kolay çözümü olan basit bir sorundur.

So we might say it's an open and shut case.

Yani bunun açık ve kapalı bir dava olduğunu söyleyebiliriz.

Or you could. It's easy to solve.

Ya da yapabilirsin. Çözmesi kolay.

Or you could put down the case.

Ya da davayı bırakabilirsin.

Drop the case.

Davayı bırak.

You drop the case like the police might drop a case.

Polisin bir davayı düşürdüğü gibi davayı bırakıyorsun.

It means that they stop investigating it.

Bu, araştırmayı bıraktıkları anlamına gelir.

Yes, for various reasons. Various reasons.

Evet, çeşitli nedenlerle. Çeşitli sebepler.

Whereas I could drop this this case at which

Oysa

incidentally has already been dropped because it's damaged on one side.

bir tarafı hasarlı olduğu için tesadüfen zaten düşmüş olan bu davayı bırakabilirim.

Steve told me that his father once reversed his car over this case. Yes.

Steve bana babasının bir keresinde bu dava yüzünden arabasını geri çevirdiğini söyledi. Evet.

And all I can say is yes, it looks like it.

Ve tek söyleyebileceğim, evet, öyle görünüyor.

Yes. Because it's got some damage. But

Evet. Çünkü biraz hasarı var. Ama

it's okay.

sorun değil.

I can wait.

Bekleyebilirim.

Yeah.

Evet.

So if I dropped this case, it would damage it.

Yani bu davayı düşürürsem, ona zarar verirdi.

But if the police dropped the case just means they're stopping.

Ama polis davayı düşürdüyse, sadece durdukları anlamına gelir.

Invest, getting a case, for example, of what Mr.

Yatırım yapın, örneğin, Bay

Duncan and Mr. Steve are up to in much.

Duncan ve Bay Steve'in neler peşinde olduklarına dair bir dava alın.

Wenlock Because we're very suspicious and you were wandering around much.

Wenlock Çünkü biz çok şüpheleniyoruz ve sen ortalıkta çok dolaşıyordun.

Wenlock this week doing some special filming.

Wenlock bu hafta bazı özel çekimler yapıyor.

Something really weird happened and the police

Gerçekten garip bir şey oldu ve polis

were probably investigating you, but I would imagine they will discover that

muhtemelen sizi soruşturuyordu, ama sanıyorum ki

in fact you were just doing perfectly innocent things, filming

sizin aslında son derece masum şeyler yaptığınızı,

for a current upcoming

yaklaşan bir

stream. Okay.

yayın için çekim yaptığınızı keşfedecekler. Tamam aşkım.

And just the case, are you just saying random words to the case

Ve tam da durum, özel olarak kimseye zarar vermediğinizi görebildikleri için davaya rastgele sözler mi söylüyorsunuz?

because they could see that you were not harming anyone in particular.

Good, though many locals might have been in danger

Güzel, yine de birçok yerli, sahip olduğunuz

from tripping over your various tripods and cameras that you had.

çeşitli tripodlara ve kameralara takılıp düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olabilir .

I don't know.

All over the place you do talk some rubbish sometimes I just want to let me put this case down.

Bilmiyorum.

Her yerde saçma sapan konuşuyorsun bazen bu davayı bırakmama izin vermek istiyorum.

Yes, put the case down.

Evet, çantayı yere bırak.

You may rest your case.

Davanı dinlendirebilirsin. Bir

Oh, there's another one. There's another one.

tane daha var. Bir tane daha var.

If you rest your case, it means you have made your argument.

Davanızı geri alırsanız, argümanınızı yapmışsınız demektir.

You are trying to put your argument forward, or maybe you are making a point.

Argümanınızı ileri sürmeye çalışıyorsunuz veya belki bir noktaya değiniyorsunuz.

And when you end that argument,

Ve bu tartışmayı bitirdiğinizde,

when you stop talking, you say, I rest my case.

konuşmayı kestiğinizde, "Davamı geri alıyorum" diyorsunuz. Sanki

I feel as if I have proved my point.

iddiamı kanıtlamış gibi hissediyorum.

I rest my case.

Diyeceğimi dedim. Bu konuda

You said everything you want to say on that particular matter.

söylemek istediğiniz her şeyi söylediniz .

Often you say that in conversations with people, don't you?

Bunu insanlarla sohbetlerinizde sıklıkla söylüyorsunuz, değil mi?

And I said what I want to say. I rest my case. We do

Ve söylemek istediğimi söyledim. Diyeceğimi dedim.

now that

you will, I'm going to talk about what I I've been doing this week.

Şimdi

siz yapın, ben bu hafta yaptıklarımdan bahsedeceğim.

I've been a busy bee.

Ben meşgul bir arı oldum.

I have been out out and about in much Wenlock

Wenlock'ta çok

filming a new lesson coming soon.

yakında çıkacak olan yeni bir dersi filme almak için dışarı çıktım.

I am busy at the moment editing in the studio.

Şu anda stüdyoda kurgu yapmakla meşgulüm.

That's what I've been doing for the past two days.

Son iki gündür yaptığım şey buydu.

But last week I was in much Wenlock, the place in which I live

Ama geçen hafta, yaşadığım yer olan Wenlock'taydım

and I was doing some filming, but something very strange happened.

ve bazı çekimler yapıyordum ama çok garip bir şey oldu. Kasaba meydanında

I was filming one particular sequence

belirli bir sahneyi çekiyordum

in the town square

and suddenly behind me someone shouted Mr.

ve aniden arkamdan biri Bay

Duncan.

Duncan diye bağırdı.

And I thought, Well, that's odd.

Ve düşündüm ki, bu tuhaf.

It wasn't me and it wasn't Mr.

Ben değildim ve Bay

Steve.

Well, I would know it was you because I recognise your voice, but.

Steve değildi.

Sesini tanıdığım için sen olduğunu anlardım ama.

And then I turned round

Sonra

to see where that voice was coming from.

o sesin nereden geldiğini anlamak için arkamı döndüm.

And there were three young lads

Ve kasaba meydanındaki halka açık sıralardan birinde oturan üç genç delikanlı vardı

sitting on one of the public benches

in the town square, and one of them shouted, Are you Mr.

ve içlerinden biri bağırdı, Siz Bay

Duncan?

Duncan mısınız?

And I went, Yes, I am.

Ve gittim, Evet, öyleyim.

And then what did they do?

Ve sonra ne yaptılar?

Nothing. Report you to the police? No, they did nothing.

Hiç bir şey. Seni polise ihbar etmek mi? Hayır, hiçbir şey yapmadılar.

No, no, they did not report me to the police. Steve,

Hayır, hayır, beni polise ihbar etmediler. Steve,

just stop saying things, please.

bir şeyler söylemeyi kes lütfen.

No, they didn't report me to anyone, but they did sit there and carried on.

Hayır, beni kimseye şikayet etmediler ama orada oturup devam ettiler.

They just carried on watching me.

Beni izlemeye devam ettiler.

So they were very polite young people,

Yani çok kibar gençlerdi

but they obviously knew who I was.

ama belli ki kim olduğumu biliyorlardı.

Please don't ask me how because I don't know.

Lütfen bana nasıl olduğunu sorma çünkü bilmiyorum. Hiçbir

I have no idea.

fikrim yok.

I want to ask a question.

Ben bir soru sormak istiyorum.

Pedro, is Pedro on today?

Pedro, Pedro bugün mü?

I don't know.

Bilmiyorum.

Well, I haven't seen him, but I had a message

Onu görmedim ama

from somebody to say that it was Pedro's birthday.

birinden Pedro'nun doğum günü olduğunu söyleyen bir mesaj aldım.

Yes, I think it was one of those automated messages from Facebook, but was it true?

Evet, sanırım Facebook'tan gelen otomatik mesajlardan biriydi ama doğru muydu?

So Pedro Belmont, if you are here today, was it your birthday?

Pedro Belmont, bugün buradaysan, doğum günün müydü?

Because I sent you a special message, did you?

Sana özel mesaj attığım için mi?

I did indeed.

Gerçekten yaptım. Yine insanlara

You haven't been sending naked photographs to people again, have not this time.

çıplak fotoğraf göndermedin , bu sefer de göndermedin.

Not this time. Good.

Bu sefer değil. İyi.

Not this time.

Bu sefer değil.

Because, you know, somebody says, hey, interestingly enough, patchy

Çünkü, bilirsiniz, biri diyor ki, ilginç bir şekilde, yamalı

patch.

Tammy, Patch.

yama.

Tammy, Patch.

Tammy, I haven't seen you before.

Tammy, seni daha önce görmedim.

Welcome.

Hoş geldin.

Thanks, Mr. Steve.

Teşekkürler, Bay Steve.

I now understand how to pronounce the sound h0cho.

Artık h0cho sesinin nasıl telaffuz edildiğini anlıyorum.

As some other Italian learners struggle with this sound,

Diğer bazı İtalyanca öğrenenler bu sesle mücadele ederken,

I'm watching how I move my mouth.

ağzımı nasıl hareket ettirdiğimi izliyorum.

You can understand how to as in home, I'm home.

Nasıl evde olduğunu anlayabilirsin, ben evdeyim.

But that's a that's a different there's different ways of pronouncing

Ama bu farklı, h'yi telaffuz etmenin farklı yolları var,

h what I always say, Steve, is imagine that you're cold.

her zaman söylediğim şey, Steve, üşüdüğünü hayal et.

Imagine that you feel cold in your hands, a freezing.

Ellerinizde bir soğukluk, bir donma hissettiğinizi hayal edin.

So what you normally do is you blow up

Yani normalde yaptığın şey,

on your hand like this. Oh,

elini bu şekilde havaya uçurmak. Oh,

that is one of the sounds of the letter H in words

such as home, home, house, happy.

ev, ev, ev, mutlu gibi kelimelerdeki H harfinin seslerinden biri de bu.

So they know you opening now, you know.

Yani şimdi açtığını biliyorlar, biliyorsun.

Thank you for that. Yes.

Bunun için teşekkür ederim. Evet.

Yes. So h there isn't a word

Evet. Yani

you don't never pronounce h like that in a word, do you know.

bir kelimede asla böyle telaffuz etmediğiniz bir kelime yoktur, biliyor musunuz?

Unless of course you're saying the letter H yes.

Tabii H harfini söylemiyorsan evet.

So if you say the letter H, that's how you'll say it.

Yani H harfini söylerseniz, böyle söylersiniz.

You really say ha,

Gerçekten ha diyorsun,

because it doesn't make sense.

çünkü mantıklı değil.

So the correct name for that particular letter is H.

Yani söz konusu harf için doğru isim H.

H, but we would normally would in a word

H'dir, ancak normalde tek kelimeyle

it would be like ha home. Hmm.

ha home gibi olurduk. Hmm.

So that's normally how it's pronounced happy

Yani sizin

when it's used in the language as you said.

dediğiniz gibi dilde kullanıldığında normalde böyle mutlu telaffuz edilir.

Ha. Happy. Hmm.

Ha. Mutlu. Hmm.

Maybe you are going out for a date or on a date

Belki bir randevuya ya da

with a sexy young lady and you have to make sure that your breath is not stinky.

seksi bir genç bayanla çıkıyorsun ve nefesinin kokmadığından emin olmalısın.

Maybe you will go

Belki de

because you want to smell your breath

to make sure later on when you move forward, to give her a big sloppy kiss

daha sonra ileriye doğru hareket ettiğinde emin olmak için nefesini koklamak istediğin için gideceksin, ona uzaklaşmaması için büyük özensiz bir öpücük vermek ve

that she doesn't move away and inside her, your breath stinks.

onun içinde nefesin kokuyor.

Do you have a clean your teeth?

diş temizliği var mı

That sort of thing.

Bu tür bir şey.

Are we not on for long today, are we, Mr. Duncan?

Bugün uzun sürmedik, değil mi Bay Duncan?

We are only on for an hour. Lots of things going on.

Sadece bir saatliğine yayındayız. Pek çok şey oluyor.

You know what life is like and we are finding out as well, aren't we, what life is like?

Hayatın nasıl olduğunu biliyorsun ve biz de hayatın nasıl olduğunu öğreniyoruz, değil mi?

Yes, life moves at a very fast pace.

Evet, hayat çok hızlı akıyor.

Sometimes good things happen, sometimes bad things happen, sometimes

Bazen iyi şeyler olur, bazen kötü şeyler olur, bazen

good and bad things happen at the same time.

iyi ve kötü şeyler aynı anda olur.

Well, sometimes it's very slow for a long time, and then a lot of things all happen at once. Yes.

Bazen uzun bir süre çok yavaş olur ve sonra pek çok şey aynı anda olur. Evet. Şu

Which is what's happening to us at the moment.

anda başımıza gelen de bu.

So, you know, a bit of an upsetting day yesterday for me.

Yani, bilirsin, dün benim için biraz üzücü bir gündü. Girmiş

We won't go into it now, even though you are.

olsanız da şimdi buna girmeyeceğiz.

But yes, Fasel will say

Ama evet, Fasel,

a lot of people watching will know what's been going on.

izleyen birçok insanın neler olup bittiğini bildiğini söyleyecektir.

I do like the way the birds are coming down behind us.

Kuşların arkamızdan inişi hoşuma gidiyor.

If you notice behind us there is the bird feeder.

Fark ettiyseniz arkamızda kuş yemliği var.

And there and again, you will see the birds coming down

Ve orada ve tekrar, kuşların

to have something to eat because they know is very well.

bir şeyler yemek için aşağı indiklerini göreceksiniz çünkü bunun çok iyi olduğunu biliyorlar.

They are they are friends of ours.

Onlar bizim arkadaşlarımız.

All of the birds around here know who we are.

Buradaki tüm kuşlar bizim kim olduğumuzu biliyor.

They love coming in to our garden. Don't know

Bahçemize gelmeye bayılıyorlar.

anything in particular that we're going to talk about today as well.

Bugün de konuşacağımız özel bir şey bilmiyorum.

We've just talk for 25 minutes.

Sadece 25 dakika konuştuk.

Can you believe so?

Buna inanabiliyor musun?

I'm sure we can find something to talk about.

Eminim konuşacak bir şeyler bulabiliriz.

We we never run out of things to talk about.

Konuşacak şeylerimiz asla bitmez.

One thing that I want to mention very briefly now, I was briefly.

Şimdi çok kısaca bahsetmek istediğim bir şey var, kısacası öyleydim.

Yes. Okay, Steve, brief.

Evet. Tamam, Steve, kısa.

We mentioned brief earlier briefs.

Kısa önceki özetlerden bahsetmiştik.

Briefly. Yes.

Kısaca. Evet.

Well, if something is being done briefly, it means it's being done

Bir şey kısaca yapılıyorsa,

quickly or over a very short time.

hızlı veya çok kısa sürede yapılıyor demektir.

It is being done briefly how it is being done, I think.

Kısaca nasıl yapılıyor diye düşünüyorum.

Legal.

Yasal.

No, I can't I can't remember what you were going to briefly.

Hayır, yapamam, kısaca ne yapacağınızı hatırlayamıyorum.

You said we were going to briefly do something.

Kısaca bir şeyler yapacağımızı söylemiştin.

Yes. Okay.

Evet. Tamam aşkım.

I've interrupted Mr.

Bay

Duncan's train of thought.

Duncan'ın düşünce zincirini yarıda kestim.

Here it is.

İşte burada.

Today I was going to talk about a completely different subject.

Bugün tamamen farklı bir konudan bahsedecektim.

I was going to talk about debt.

Borçtan bahsedecektim. O

So you're going to say then, because I think debt

zaman diyeceksiniz ki, çünkü bence borç

is something we're all thinking about at the moment, a lot of people borrow money.

şu anda hepimizin düşündüğü bir şey, birçok insan borç para alıyor.

I feel that borrowing money is something that you can't avoid in life.

Borç almanın hayatta kaçınamayacağınız bir şey olduğunu düşünüyorum.

You have to do it at some point.

Bunu bir noktada yapmalısın.

Maybe you will. Starting out with your first house.

Belki yapacaksın. İlk evinizden başlayarak.

Quite often you will have to borrow some money, but I'm not going to talk about that.

Sıklıkla biraz borç para almak zorunda kalırsınız, ama ben bunun hakkında konuşmayacağım.

Instead, I'm going to talk about some some ways that you might want

Bunun yerine,

to share ways of saving money, because that's another thing at the moment.

para biriktirmenin yollarını paylaşmak isteyebileceğiniz bazı yollardan bahsedeceğim, çünkü bu şu anda başka bir konu.

Now, when I say save money, I don't mean put money into the bank.

Şimdi, para biriktir dediğimde, bankaya para yatırmayı kastetmiyorum.

What I mean is how to avoid spending money.

Demek istediğim, para harcamaktan nasıl kaçınılacağı.

Everyone is feeling it at the moment, apparently here in the UK.

Görünüşe göre burada, Birleşik Krallık'ta herkes bunu hissediyor. Steve'e

Can you believe Steve here in the UK we have the highest cost

inanabiliyor musunuz, Birleşik Krallık'ta Avrupa'nın tamamında en yüksek enerji maliyetine sahibiz

for energy in the whole of Europe.

.

But I think actually I say that,

Ama bence aslında bunu söylüyorum,

but I think Germany is now catching up

ama bence Almanya şimdi yetişiyor

because apparently they have absolutely no energy at the moment.

çünkü görünüşe göre şu anda kesinlikle enerjileri yok.

And so this is maybe they're not getting enough sleep.

Ve bu belki de yeterince uyumuyor olmalarıdır.

Yeah, maybe that was a joke, by the way.

Evet, belki bu bir şakaydı, bu arada.

Good to say.

Söylemek güzel

This is obviously in connexion with the the cost of living crisis.

Bu açıkça yaşam maliyeti kriziyle bağlantılı.

That's it.

Bu kadar.

Or as they're calling it in the UK a catastrophe.

Ya da Birleşik Krallık'ta buna felaket dedikleri şekliyle.

They are slightly going overboard.

Biraz aşırıya kaçıyorlar. Durumu anlatmak için

They are using a lot of hyperbole to describe the situation.

çok fazla abartı kullanıyorlar .

Now, I do believe that there are lots of people

Şimdi,

who are going to suffer because of all of these price rises.

tüm bu fiyat artışlarından dolayı zarar görecek birçok insan olduğuna inanıyorum.

But what I want to talk about is are there any ways

Ama bahsetmek istediğim şey,

of saving money or not spending so much money?

para biriktirmenin veya çok fazla para harcamamanın herhangi bir yolu var mı?

We found a very good one, didn't we?

Çok iyi bir tane bulduk, değil mi?

We mentioned it before.

Daha önce bahsetmiştik.

One of our favourite ways of saving money at the moment

Şu anda tasarruf etmenin en sevdiğimiz yollarından biri, yemek

is to use less electricity when we're cooking. Yes.

pişirirken daha az elektrik kullanmaktır. Evet.

So that's a good one because of course, electricity

Bu iyi bir şey çünkü elektrik

suddenly has become very expensive, hasn't it?

birdenbire çok pahalılaştı değil mi?

And it's just doubled again in price in the UK.

Ve İngiltere'de fiyatı yeniden iki katına çıktı.

Different countries

Farklı ülkelerin

have different ways of of setting their energy levels.

enerji düzeylerini belirlemede farklı yolları vardır.

But here in the UK we have these sort of price caps and they've just been increased again.

Ancak burada, Birleşik Krallık'ta bu tür fiyat tavanlarına sahibiz ve bunlar daha yeni artırıldı.

So the price of electricity.

Yani elektrik fiyatı.

Can I just explain that?

Bunu açıklayabilir miyim?

You know, so when we talk about a price cap, that means that you are

Biliyorsunuz, fiyat tavanından bahsettiğimizde bu, bir

controlling the level or the cost of something.

şeyin seviyesini veya maliyetini kontrol ettiğiniz anlamına gelir.

So it will never go over that rate.

Yani bu oranı asla geçmeyecek.

So it makes sure that everyone can afford their gas or electricity.

Böylece herkesin gazını veya elektriğini karşılayabilmesini sağlar.

However, we here

Bununla birlikte, biz burada

in the UK we've just raised the cap

Birleşik Krallık'ta üst sınırı yeni yükselttik,

so it was low and now it's much higher, which means that the energy companies

bu yüzden düşüktü ve şimdi çok daha yüksek, bu da enerji şirketlerinin

can now charge much more for their electricity and gas and other things.

artık elektrik, gaz ve diğer şeyler için çok daha fazla ücret talep edebilecekleri anlamına geliyor .

And they need to, because if they don't, they will go out of business.

Ve buna ihtiyaçları var, çünkü yapmazlarsa iflas edecekler.

So the government set these these limits

Yani hükümet bu limitleri belirledi

and yes, there is a bit of a crisis.

ve evet, biraz kriz var.

So I would say the price of electricity in the UK has probably at least

Bu nedenle, Birleşik Krallık'ta elektrik fiyatının muhtemelen

trebled in the last 12 months.

son 12 ayda en az üç katına çıktığını söyleyebilirim.

Yeah, that's just.

Evet, bu sadece.

Well, no, it's okay. I'm sorting that one out. Okay.

Hayır, sorun değil. Onu çözüyorum. Tamam aşkım.

So it at least doubled its travelled in price

Yani şu anda seyahat ettiği fiyatını en azından iki katına çıkardı

now and probably will go up four times

ve muhtemelen

by the by January of next year,

gelecek yılın Ocak ayına kadar dört katına çıkacak,

which of course is going to cause a lot of problems for many people because everything else

bu da elbette birçok insan için pek çok soruna neden olacak çünkü diğer her şey

is going up at the same time, the cost because of inflation, which is at 40 year highs. Yes.

aynı anda artıyor. 40 yılın en yüksek seviyesinde olan enflasyon nedeniyle maliyet. Evet.

Okay. So food is going up in price.

Tamam aşkım. Yani gıda fiyatları artıyor.

Everything is going up in price.

Her şeyin fiyatı artıyor.

And energy, of course, is probably the one that's going at the most.

Ve tabii ki enerji, muhtemelen en fazla giden enerjidir.

That's why that's the one that people use all the time.

Bu yüzden insanların her zaman kullandığı şey budur.

You can't avoid using that energy.

O enerjiyi kullanmaktan kaçınamazsınız.

Electricity, from the very moment you wake up in the morning, suddenly you are using electricity.

Elektrik, sabah uyandığınız andan itibaren birdenbire elektriği kullanıyorsunuz.

In fact, you are using electricity even when you're not using it

Aslında kullanmadığınız zamanlarda bile elektrik kullanıyorsunuz

because you might have a refrigerator in your kitchen.

çünkü mutfağınızda buzdolabı olabilir.

So that is always working.

Yani bu her zaman çalışıyor.

That is always coming on and going off.

Bu her zaman geliyor ve sönüyor.

So you are always using some electricity.

Yani her zaman biraz elektrik kullanıyorsunuz.

And because the price of electricity and energy has gone up,

Ve elektrik ve enerji fiyatları yükseldiği için, birdenbire

it has a lot of people saying it has skyrocketed.

yükseldiğini söyleyen birçok insan var.

I love that phrase.

Bu cümleyi seviyorum.

If something skyrockets, it means it goes up very,

Bir şey fırlıyorsa, çok,

very fast and to a high point.

çok hızlı ve yüksek bir noktaya yükseliyor demektir.

I'm wondering whether Lewis Lewis has made, I think, or whether Lewis is misunderstood what we said.

Acaba Lewis Lewis mi yaptı diye düşünüyorum, yoksa Lewis mi yanlış anlaşıldı söylediklerimiz.

Yes, not we didn't say we were going to talk about death.

Evet, ölüm hakkında konuşacağımızı söylemedik.

It was debt.

Borçtu.

Yes. I put that on the screen already.

Evet. Bunu zaten ekrana koydum.

Oh, I see. You've explained.

Ah anlıyorum. Açıkladın.

Well, strangely enough, certain coaches may

Pekala, garip bir şekilde, bazı koçlar,

miss out the that when you've got a team together

bir takımınız olduğunda

they still pronounce it as a T

hala T olarak telaffuz ettiklerini,

so Afro-Caribbean for example, English,

örneğin Afro-Karayip İngilizcesini,

the word death would be pronounced as debt

ölüm kelimesinin borç olarak telaffuz edileceğini

because they don't pronounce the t h is a

çünkü telaffuz etmediklerini gözden kaçırabilirler. h

first in the word.

kelimede bir ilktir.

So maybe that's why we you know so. Yes.

Belki de bu yüzden böyle biliyoruz. Evet.

So some people. Yes.

Yani bazı insanlar. Evet.

Debt and death, if you're an English speaking

İngilizce konuşan Karayipli biriyseniz, borç ve ölüm hemen hemen

Caribbean person, would be pronounced in much the same way.

aynı şekilde telaffuz edilir.

Yes. Well, that is more about accent.

Evet. Bu daha çok aksanla ilgili.

Yes. But it's just the way they pronounce it.

Evet. Ama bu sadece onların telaffuz şekli.

They don't. But yes, that's a third.

Onlar değil. Ama evet, bu üçüncü.

That's it.

Because of the accent.

Bu kadar.

Aksan yüzünden.

Yeah, the accent leaves off the t h sound.

Evet, aksan t sesini bırakıyor.

Anyway, background your debt or joint how to save money.

Her neyse, borcunuzu arka plana atın veya nasıl para biriktireceğinizi birleştirin.

Yes, that's what we're actually talking about.

Evet, aslında bundan bahsediyoruz.

Well of course we're use of we could set we could have saved money today by not doing the live stream. Yes.

Elbette, canlı akışı yapmayarak bugün para biriktirebilirdik. Evet.

Because we're using electricity.

Çünkü elektrik kullanıyoruz.

We all say know we are saving money because we're not using the studio.

Hepimiz stüdyoyu kullanmadığımız için para biriktirdiğimizi biliyoruz diyoruz .

Oh, so you haven't got all the lights on.

Oh, yani tüm ışıkları yakmadın.

Well outside.

Peki dışarıda.

So we have we have the sun to keep us lit.

Yani bizi aydınlatacak güneşimiz var.

So this is a money saving exercise.

Yani bu bir para biriktirme egzersizi.

No, Mr. Duncan is doing but isn't.

Hayır, Bay Duncan yapıyor ama yapmıyor.

So are we going to do it outside every week?

Yani her hafta dışarıda mı yapacağız?

That is just a coincidence.

Bu sadece bir tesadüf.

I see. But we could do it every week.

Anlıyorum. Ama bunu her hafta yapabiliriz.

No, outside we're not okay.

Hayır, dışarıda iyi değiliz.

We are not doing it outside every week.

Her hafta dışarıda yapmıyoruz.

This is just what I like to call a one off.

Bu sadece bir kerelik demek istediğim şey.

No, I would not say we're not going to be outside every week.

Hayır, her hafta dışarıda olmayacağız demem.

But we could be.

Ama olabilirdik.

We could be. Yes, we could.

Olabilirdik. Evet yapabiliriz.

Yes, we could.

Evet yapabiliriz.

Anything I could I could go to the moon tomorrow because I think Mr.

Yapabileceğim her şeyi yarın aya gidebilirdim çünkü bence Bay

Duncan's lights probably contribute to 50% of our electricity bill.

Duncan'ın ışıkları muhtemelen elektrik faturamızın %50'sine katkıda bulunuyor.

I think that's rubbish, mind you.

Bence bu saçmalık, dikkat et.

You see there again talking about saving energy bills,

Orada yine enerji faturalarından tasarruftan bahsediyorsunuz,

you have switched to LCD light.

LCD aydınlatmaya geçtiniz.

Yes. Well, low energy, low energy bulbs. Yes.

Evet. Düşük enerjili, düşük enerjili ampuller. Evet.

The problem with low energy bulbs is, Mr.

Düşük enerjili ampullerin sorunu, Bay

Duncan, is that they are in of themselves expensive to buy.

Duncan, kendi içlerinde satın almanın pahalı olmasıdır.

Yes, we talk we've talked about this so many times.

Evet, konuşuyoruz, bunun hakkında birçok kez konuştuk.

Yes, they are expensive.

Evet, pahalılar.

Well, yes.

İyi evet.

But the point I'm making is you've got to work out how long it's going to take you to get that money back.

Ama demek istediğim, o parayı geri almanın ne kadar süreceğini hesaplaman gerektiği.

Yes. And the new LED bulbs are quite expensive.

Evet. Ve yeni LED ampuller oldukça pahalıdır.

That's it.

Bu kadar.

So I think you could take you maybe a year or two years to get your money back in savings.

Bu yüzden, paranızı birikmiş olarak geri almanız belki bir veya iki yılınızı alabilir .

So probably not worth changing them until the other ones break.

Bu yüzden muhtemelen diğerleri bozulana kadar onları değiştirmeye değmez.

Yeah, maybe. Yes,

Evet belki. Evet

but I don't know.

ama bilmiyorum.

But that certainly long term, that's why people say,

Ama bu kesinlikle uzun vadeli, bu yüzden insanlar,

you know, if you get solar panels.

bilirsin, güneş panelleri alırsan derler.

Well, yes. Well, anything is an investment, isn't it?

İyi evet. Her şey bir yatırımdır, değil mi?

Well, there will be any any new form of energy

Pekala, herhangi bir yeni enerji biçimi olacak,

is an investment, because there's the other one where you drill a hole in the ground

bir yatırımdır, çünkü bir diğeri var, yerde bir delik açıyorsun

and you drill so far, you get to the Earth's core,

ve şu ana kadar deliyorsun, Dünya'nın çekirdeğine ulaşıyorsun

and then all the lava comes up into your kitchen, all the molten rock,

ve sonra tüm lav senin içine geliyor. mutfak, tüm erimiş kayalar

and then you will huddle around it and keep yourself warm.

ve sonra etrafına toplanacak ve kendini sıcak tutacaksın.

So we're talking about things that will save money instantly. Yes.

Yani anında para kazandıracak şeylerden bahsediyoruz. Evet.

Like coming outside and not using the ice, turning, turning the electricity off. Yes.

Dışarı çıkıp buzu kullanmamak, dönüş yapmak, elektriği kesmek gibi. Evet.

The lights, for example, in your house at night,

Örneğin evinizdeki ışıklar, geceleri

a lot of people go from room to room and they always leave the lights on.

pek çok insan odadan odaya geçer ve ışıkları hep açık bırakırlar.

So instead switch all the lights off

Bunun yerine tüm ışıkları kapatın

and only use the lights that you're using at that moment.

ve yalnızca o anda kullandığınız ışıkları kullanın.

Use a slow cooker.

Yavaş bir ocak kullanın.

We've discussed that only uses sort of 60 watts. Yes.

Bunun sadece 60 watt kullandığını tartıştık. Evet.

This is the thing that we've talked about a few times.

Birkaç kez konuştuğumuz şey bu.

We haven't actually mentioned it today, but that is the big thing that we've changed.

Bugün aslında bundan bahsetmedik, ama değiştirdiğimiz en büyük şey bu.

So we've started cooking.

Böylece yemek yapmaya başladık.

Instead of using electricity on the big stove,

Büyük ocakta elektrik kullanmak yerine

we now use the wonderful slow cooker

artık harika yavaş pişiriciyi kullanıyoruz

and it uses a very small amount of electricity,

ve çok az miktarda elektrik kullanıyor,

but you can cook lots and lots of different types of food.

ancak çok ama çok farklı türde yemek pişirebilirsiniz.

In fact, Steve did something very nice

Aslında Steve geçen gece çok güzel bir şey yaptı

the other night, my sort of lentil daal,

, benim türümdeki mercimek daal,

an Indian dish with lots of

bol sebzeli bir Hint yemeği

vegetables, lentils as mild spices in there.

, içinde hafif baharat olarak mercimek.

And the great thing about and this is another way to save money, Mr.

Ve bunun harika yanı, paradan tasarruf etmenin başka bir yolu, Bay

Duncan, cook your food in batches. Yes.

Duncan, yemeğinizi porsiyonlar halinde pişirin. Evet.

So you've got enough that you can maybe have it for the next day.

Yani, belki ertesi gün için sahip olabileceğin kadarına sahipsin.

So rather than have to cook every day, cook the meals in batches, and then you can reheat it

Bu nedenle, her gün yemek pişirmek yerine, yemekleri gruplar halinde pişirin ve ardından

very quickly in the microwave, which uses less energy or you can freeze it.

daha az enerji kullanan mikrodalgada çok hızlı bir şekilde yeniden ısıtabilir veya dondurabilirsiniz.

And I've mentioned, I think a couple of weeks ago a friend

Ve bahsetmiştim, sanırım birkaç hafta önce bir arkadaşım

that he puts his oven on and cooks

fırınını açıp

sort of four meals at the same time and the different racks in the oven.

aynı anda dört çeşit yemek pişiriyor ve fırının farklı raflarında.

Yeah. And then freezes it.

Evet. Ve sonra onu dondurur. Bu

So the ovens only on one time using all that heat

nedenle fırınlar, birçok yemek pişirmek için orada bulunan tüm ısıyı yalnızca bir defada kullanır

that's in there to cook lots of meals.

.

And we had a suggestion, I think it was from Mika.

Ve bir önerimiz vardı, sanırım Mika'dandı.

Hello, Mika saying why don't we grow vegetables in the garden?

Merhaba Mika neden bahçede sebze yetiştirmiyoruz diyerek?

Well, yes, that's it.

Evet, bu kadar.

A lot of people are a lot of people now are starting

Pek çok insan artık

to grow their own vegetables.

kendi sebzelerini yetiştirmeye başlıyor.

And it is something that's been popular for a number of years.

Ve birkaç yıldır popüler olan bir şey .

A lot of people you might not realise this, but some people, they have their own plot of land

Pek çok insan bunu fark etmeyebilir, ancak bazı insanların yerel belediyeden kiralayabilecekleri kendi arazileri vardır

that they can rent from the local council

and they can grow all their food on a piece of land.

ve tüm yiyeceklerini bir arazi parçasında yetiştirebilirler.

So it is something that's been popular

Yani yıllardır popüler olan bir şey

for many years, but I think it might become more popular

ama bence

because of all of the problems.

tüm sorunlardan dolayı daha popüler hale gelebilir. Şu

At the moment, it's very fashionable to grow your own vegetables.

sıralar kendi sebzenizi yetiştirmek çok moda.

A lot of people are doing that now in the in the UK it went out of favour.

Pek çok insan bunu şimdi İngiltere'de yapıyor, bu gözden düştü.

Went out of favour is a phrase that means wasn't very popular

Gözden düşmek, uzun yıllar pek popüler olmayan anlamına gelen bir deyimdir

for many, many years.

.

But now it's coming back because people are thinking about ways

Ama şimdi geri geliyor çünkü insanlar

of how they can stretch their budgets.

bütçelerini nasıl genişletebileceklerini düşünüyorlar.

That's a good phrase.

Bu iyi bir cümle.

Mr. Jump and stretch.

Bay Zıpla ve gerin.

Yeah, stretch that to make your money go further.

Evet, paranızı daha da ileriye götürmek için bunu uzatın.

That's right.

Bu doğru.

So yeah, you've got so much money to spend.

Yani evet, harcayacak çok paran var.

What can you do to stretch that out to make it last for long?

Uzun süre dayanmasını sağlamak için bunu uzatmak için ne yapabilirsiniz?

I think we could very easily grow tomatoes

Bence çok rahat domates

and carrots.

ve havuç yetiştirebiliriz.

We could.

Yapabiliriz.

I might do that, Mr.

Bunu yapabilirim, Bay

Duncan, because there's a patch of ground that I need to redo the conifers don't

Duncan, çünkü kozalaklı ağaçların

always have.

her zaman sahip olmadığı şeyleri yeniden yapmam gereken bir yer parçası var.

The thing is, vegetables are cheap in the shoot.

Mesele şu ki, sebzeler çekimde ucuz.

So much trouble because once you plant vegetables, the first thing that happens is all the insects,

Çok fazla sorun var çünkü bir kez sebze ekersen, olan ilk şey tüm böceklerin,

all the creatures, all of the all of the various

tüm canlıların, buradaki tüm çeşitli

wildlife around here come and eat them.

vahşi yaşamın gelip onları yemesidir.

So you would spend most of your time trying to stop these things being eaten?

Yani zamanınızın çoğunu bu şeylerin yenmesini durdurmak için mi harcayacaksınız?

It would become a very big job.

Çok büyük bir iş olacaktı.

Well, my father used to grow all our vegetables when we were younger.

Şey, babam biz küçükken bütün sebzelerimizi yetiştirirdi .

He had a big patch of ground that he grew.

Büyüdüğü büyük bir toprak parçası vardı. Bifteklerde

Beans run of beans on on

fasulye akıyor

steaks, big pole steaks he used to grow.

, eskiden yetiştirdiği büyük sırık bifteklerinde.

Potatoes, carrots, broccoli.

Patates, havuç, brokoli.

He grew everything. Hmm.

Her şeyi büyüttü. Hmm.

I don't know how he fitted it all in around his very busy job,

Çok yoğun işine nasıl sığdırdı bilmiyorum

but he was always outside every weekend, growing vegetables.

ama her hafta sonu hep dışarıda sebze yetiştiriyordu.

A lot of people get these, buy these.

Birçok insan bunları alıyor, satın alıyor.

Well or have raised beds.

İyi ya da yükseltilmiş yataklar var.

Okay, a raised bed.

Tamam, yükseltilmiş bir yatak.

So that's the latest fashionable way to grow your vegetables

in the UK instead of digging up the ground,

Birleşik Krallık'ta toprağı kazmak yerine sebze yetiştirmenin en son moda yolu bu,

you, you, you fit like a square.

siz, siz, siz bir kare gibi uyuyorsunuz.

It's a big square plot with wood as a frame.

Çerçeve olarak ahşap olan büyük kare bir arsa.

It's a box full of dirt.

Bu pislik dolu bir kutu.

Yes. Very, quite big, you know, gigantic.

Evet. Çok, oldukça büyük, bilirsin, devasa.

And then you you fill it full of dirt and then you grow your vegetables in that.

Ve sonra onu pislikle dolduruyorsun ve sonra sebzelerini onun içinde yetiştiriyorsun.

But of course, that in itself is going to be expensive to do.

Ama elbette, bunu yapmak kendi başına pahalı olacak.

So. Will you get your money back by

Bu yüzden.

growing vegetables if you've spent hundreds on on a raised bed? Yes.

Yükseltilmiş bir yatakta yüzlerce harcadıysanız, sebze yetiştirerek paranızı geri alacak mısınız? Evet.

You might as well just dig the ground up and put some peat and nice stuff in it.

Toprağı kazıp içine biraz turba ve güzel şeyler koysan iyi olur.

But of course, that's more effort. Yes. Well,

Ama tabii ki, bu daha fazla çaba. Evet. Eh,

everyone has their well, some people are restricted because maybe they don't have a big garden.

herkesin kuyusu var, bazılarının kısıtlı olması belki büyük bir bahçeleri olmadığı için.

So that's why these boxes, you can grow things in boxes full of dirt instead.

İşte bu yüzden bu kutular, bunun yerine pislik dolu kutularda bir şeyler yetiştirebilirsiniz.

Anyway, we've had a lot of things in the live chat.

Her neyse, canlı sohbette çok şey yaşadık.

We seem to be ignoring the live chat.

Canlı sohbeti görmezden geliyor gibiyiz.

I never ignore the live chat, Anarchy says here in our country,

Canlı sohbeti asla göz ardı etmiyorum, Anarchy burada ülkemizde diyor ki, artık

the lighting of the public buildings will now stay off

kamu binalarının aydınlatması artık geceleri kapalı kalacak

from now on during the night time.

.

So that that's a good one.

Yani bu iyi bir şey.

Well, I remember years ago, Steve,

Yıllar öncesini hatırlıyorum Steve

and this is something I've noticed.

ve bu fark ettiğim bir şey.

I've noticed these days a lot of the street lights.

Bugünlerde birçok sokak lambasını fark ettim.

So the lights that stay on at night stay on all night, they don't actually switch off.

Yani gece yanan ışıklar bütün gece yanık kalır, aslında sönmez. Bu

So I always think to myself that maybe that is also

yüzden her zaman kendi kendime

a waste of electricity, keeping the street lights on all night.

sokak ışıklarını bütün gece açık tutmanın da elektrik israfı olduğunu düşünürüm.

The reason it was done, of course, or is done

Yapılmasının veya yapılmasının sebebi elbette ki

is because it in should make it particularly in towns and cities.

özellikle kasaba ve şehirlerde yapılması gerektiğidir.

It should make it very much safer to walk around at night without being mugged or robbed.

Geceleri soyulmadan veya soyulmadan dolaşmayı çok daha güvenli hale getirmeli.

Yes. And driving on a motorway

Evet. Ve ışıklar açıkken otoyolda araç kullanmak

with the lights on is a lot safer.

çok daha güvenlidir.

It's from my experience, if you drive a long way on very dark motorways, it's

Tecrübelerime göre, çok karanlık otoyollarda uzun bir yol kullanıyorsanız,

more stressful to drive in those conditions.

bu koşullarda araba kullanmak daha streslidir.

And of course, they are switching

Ve tabii ki,

public lighting like

street lighting, motorway lighting to these low energy bulbs.

sokak aydınlatması, otoyol aydınlatması gibi kamu aydınlatmalarını bu düşük enerjili ampullere çeviriyorlar.

So they're going to be using less electricity, but

Böylece daha az elektrik kullanacaklar, ancak

they could switch them on slightly later and maybe switch them off earlier.

biraz daha sonra açıp belki daha erken kapatabilirler.

Yeah.

Evet.

And yeah, I think a lot of countries will be doing that.

Ve evet, birçok ülkenin bunu yapacağını düşünüyorum. Bahse

I bet they'll be doing that in Germany where they could.

girerim bunu yapabildikleri yerde Almanya'da yapacaklardır.

Well, what they've been talking about in the UK having to switch

Pekala, Birleşik Krallık'ta

have periods of time when the electricity goes off.

elektriklerin kesildiği dönemler arasında geçiş yapmak zorunda kaldıklarından bahsettikleri şey.

We can't do that.

Bunu yapamayız.

Sorry. Please, please.

Üzgünüm. Lütfen lütfen.

If, if the electricity company is listening at the moment,

Eğer şu anda elektrik şirketi dinliyorsa,

I'm sure you might be you might be there listening in.

eminim siz de orada dinliyor olabilirsiniz.

Please don't start switching off the electricity because I won't be able to do my live streams.

Lütfen elektriği kesmeye başlamayın çünkü canlı yayınlarımı yapamayacağım.

We'll have to get a battery. Mr. Duncan? Yes.

Bir pil almamız gerekecek. Bay Duncan? Evet.

I'm worried about blackouts, says Magdalena.

Magdalena, bayılmalardan endişe ediyorum, diyor.

Oh, well, yes, that that could well happen.

Oh, evet, bu pekala olabilirdi.

Well, I.

Şey, I.

I grew up in the 1970s, and there was a crisis, energy crisis

1970'lerde büyüdüm ve 1970'lerde bir kriz, enerji krizi vardı

in the 1970s, and lots of people on strike and things like that.

ve birçok insan greve gitti ve bunun gibi şeyler.

In order to save money, the government switched off the electricity during periods of the day.

Paradan tasarruf etmek için hükümet günün belli saatlerinde elektriği kesti.

That ended in the 1970s, and that was also a period of time where energy

Bu 1970'lerde sona erdi ve bu aynı zamanda enerjinin

was expensive and inflation and oil was expensive.

pahalı olduğu, enflasyonun ve petrolün pahalı olduğu bir dönemdi.

So it's almost it's very similar.

Yani neredeyse çok benzer.

What's what's happening now is very similar to what happened in the the late 1970s,

Şu anda olan şey, 1970'lerin sonlarında,

when everyone was trying to survive and they had a name for it.

herkesin hayatta kalmaya çalıştığı ve buna bir isim buldukları zamana çok benziyor.

They called it The Winter of Discontent.

Buna Hoşnutsuzluk Kışı adını verdiler.

And everyone was feeling annoyed because they had no electricity,

Ve elektrikleri olmadığı için,

they couldn't pay their bills and everyone was going on strike.

faturalarını ödeyemedikleri için herkes rahatsızdı ve herkes greve gidiyordu.

So that's what we called it.

Biz de öyle dedik. O

Back then Giovanni asks about the Hello Giovanni

zamanlar Giovanni Merhaba'yı soruyor Giovanni

Revathi asks Rivette Revathi.

Revathi, Rivette Revathi'ye soruyor.

I must put my tongue on the roof of my mouth when I pronounce the T in Italian.

İtalyancada T harfini telaffuz ettiğimde dilimi damağıma koymalıyım.

I believe that is the correct way of doing it.

Bunu yapmanın doğru yolu olduğuna inanıyorum.

What is the usual word?

Her zamanki kelime nedir?

A kitchen garden?

Mutfak bahçesi mi?

Yes, a kitchen garden is a is

Evet, mutfak bahçesi

a small garden.

küçük bir bahçedir.

Not it wouldn't be the raised beds that we talk about.

Bahsettiğimiz yükseltilmiş yataklar olmazdı.

A kitchen garden is usually literally something that you might plant,

Bir mutfak bahçesi genellikle kelimenin tam anlamıyla ekebileceğiniz,

have plants in your kitchen growing or just

mutfağınızda bitki yetiştirebileceğiniz veya sadece içinde bitki yetiştirebileceğiniz

it refers to a very small,

çok küçük,

maybe very small little container of soil

belki çok küçük bir toprak kabına atıfta bulunabileceğiniz bir şeydir

that you would grow maybe herbs in.

.

So it's a sort of indoor garden.

Yani bu bir tür kapalı bahçe.

It can be indoors, but it also refers to

İçeride olabilir, ama aynı zamanda

a small maybe little pots of soil.

küçük, belki de küçük toprak kaplarını ifade eder.

Very small ones, yes.

Çok küçükler, evet.

But you would only grow things like herbs in there,

Ama orada sadece otlar gibi şeyler yetiştirirdin,

or maybe some chilli peppers or something like that. So.

ya da belki biraz acı biber ya da onun gibi bir şey. Bu yüzden.

So I think it's things that you can take very easily.

Bu yüzden çok kolay alabileceğiniz şeyler olduğunu düşünüyorum.

So if you grow your own herbs and things like that, you can use it in your in your cooking.

Yani kendi otlarınızı ve bunun gibi şeyleri yetiştirirseniz, yemeklerinizde kullanabilirsiniz.

Maybe you, you have to add some flavouring.

Belki sen, biraz aroma katmalısın.

It just means a small garden, but not necessarily outside

Sadece küçük bir bahçe anlamına gelir, ancak

a kitchen garden, just where it could be, but just very small.

bir mutfak bahçesinin dışında olması gerekmez, tam da olabileceği yerde, ama çok küçük.

And you would only grow things like herbs and maybe a few little tomatoes or something like that. Yes,

Ve sadece otlar gibi şeyler ve belki birkaç küçük domates ya da onun gibi bir şey yetiştirirsiniz. Evet,

but not very. Yes.

ama çok değil. Evet.

Magdalena, I have a garden, but the soil is very low quality.

Magdalena, benim bir bahçem var ama toprak kalitesi çok düşük.

No vegetables will grow there.

Orada hiçbir sebze yetişmeyecek.

So. Yes, so you need to you need to follow some horses

Bu yüzden. Evet, bu yüzden bazı atları

and cattle and collect the the dung, the poop,

ve sığırları takip etmeniz ve gübre, kaka,

the poop from the horses and various cattle,

atların ve çeşitli sığırların kakasını toplamanız,

collect it all and shovel that into your garden. Yes.

hepsini toplamanız ve bahçenize kürekle atmanız gerekiyor. Evet.

I mean, you could use your own, too.

Demek istediğim, seninkini de kullanabilirsin.

You could use your own food.

Kendi yemeğini kullanabilirsin.

Well, that's not recommended.

Peki, bu tavsiye edilmez.

No, because the neighbours might be disturbed

Hayır, çünkü komşular

by the sight of you sitting down in your toilet.

sizi tuvalette otururken görünce rahatsız olabilir.

I mean in your garden.

Yani senin bahçende.

You need to leave it in the soil for a long time for it all to break down.

Hepsinin parçalanması için uzun süre toprakta bırakmanız gerekiyor.

But you need humus.

Ama humusa ihtiyacın var.

You need.

ihtiyacın var

You need lots of vegetable matter.

Çok fazla bitkisel maddeye ihtiyacınız var.

Yes. Peat.

Evet. Turba.

Something that will decompose. That's it.

Parçalanacak bir şey. Bu kadar.

You need to get some.

Biraz almalısın.

Some rotting vegetables and

Bazı çürüyen sebzeler ve

that's fork that all into the soil.

bu, hepsini toprağa çatallamak.

So and it's all animal poop is very good.

Yani ve tüm hayvan kakası çok iyi.

If you live in the countryside like we do, there is

Bizim gibi kırsalda yaşıyorsanız

there is animal poop everywhere.

her yerde hayvan pisliği var.

In fact, we're standing in it right now,

Aslında, şu anda içinde duruyoruz,

loads and loads of cow poop everywhere.

her yerde bir sürü inek kakası var.

And the flies are unbelievable. The flies.

Ve sinekler inanılmaz. sinekler

But yes, you can definitely improve the quality of your soil.

Ama evet, toprağınızın kalitesini kesinlikle artırabilirsiniz.

I mean, you know, look you can look that up

Demek istediğim, bak buna bakabilirsin

and then you'll be able to grow vegetables in it.

ve sonra içinde sebze yetiştirebilirsin.

It probably just needs some fertiliser and some some

Muhtemelen sadece biraz gübreye ve

some rotting vegetable matter. Yes.

biraz da çürüyen sebze maddesine ihtiyacı var. Evet.

For lots of peat, you can buy bags of bags of that to improve the quality of your soil.

Çok fazla turba için, toprağınızın kalitesini artırmak için bundan çantalar dolusu satın alabilirsiniz .

So we're talking about saving money.

Yani para biriktirmekten bahsediyoruz.

You can grow your own food.

Kendi yemeğinizi yetiştirebilirsiniz.

You can try to save electricity, too,

by turning off the lights or maybe using low energy

Işıkları kapatarak veya belki düşük enerjili

light bulbs or maybe appliances

ampuller veya belki de

that use very little energy.

çok az enerji kullanan cihazlar kullanarak elektrik tasarrufu da yapabilirsiniz.

And I suppose the big one that we haven't even mentioned yet

Ve sanırım henüz bahsetmediğimiz büyük olan

and it is the big one because here

ve büyük olanı çünkü

it is, September next week

işte, önümüzdeki hafta Eylül

and we all know what that means, what the temperature

ve hepimiz bunun ne anlama geldiğini, sıcaklığın

will start to slowly drop.

yavaş yavaş düşmeye başlayacağını biliyoruz.

And then as September arrives

Ve sonra Eylül geldiğinde

and then October comes, we all know what's happening

ve ardından Ekim geldiğinde, sonbahar yolunda ilerlerken neler olduğunu hepimiz biliyoruz

as autumn proceeds along its way.

.

We know what we know what's waiting for us.

Bizi neyin beklediğini bildiğimizi biliyoruz.

And that thing is winter.

Ve o şey kış.

When it gets really cold.

Gerçekten soğuduğunda.

So I think that's the big problem.

Bu yüzden bence büyük sorun bu.

How to stay warm when it's freezing cold.

Dondurucu soğukta nasıl sıcak kalınır.

Well, you see, we'll have to.

Pekala, görüyorsun, buna mecbur kalacağız.

This always makes you laugh, doesn't it?

Bu seni her zaman güldürür, değil mi?

Whenever they talk on the television, on the news about energy prices.

Ne zaman televizyonda, haberlerde enerji fiyatlarından bahsetseler.

Yes, gas prices, electricity prices, it's always

Evet, gaz fiyatları, elektrik fiyatları,

while the reporter is commenting about it,

muhabir yorum yaparken hep oluyor,

there are always lots of lots of films and videos being shown.

her zaman bir sürü film ve video gösteriliyor.

If people turning down their thermostats, well, they'll use it

İnsanlar termostatlarını kısarlarsa, bunu

as a way of demonstrating what the story is about.

hikayenin ne hakkında olduğunu göstermenin bir yolu olarak kullanacaklar.

It's normally people turning off all of their things

Normalde insanlar her şeylerini kapatıyorlar

and it just it always makes us laugh

ve bu bizi her zaman güldürüyor

because, you know, we don't it if they're talking about something as simple as that, you don't need

çünkü, bilirsiniz, bu kadar basit bir şeyden bahsediyorlarsa,

to have a film playing, showing somebody turning down

bir film oynamanıza gerek yok. birinin

their room thermostat or switching off a light bulb.

oda termostatını kıstığını veya bir ampulü söndürdüğünü gösteriyor.

But it's only the gas down.

Ama sadece gaz kesildi.

But they do that because most media outlets assume that people are stupid.

Ama bunu yapıyorlar çünkü çoğu medya kuruluşu insanların aptal olduğunu varsayıyor.

That's that's the reason why there was a funny one the other night.

Bu yüzden geçen gece komik bir olay yaşandı .

Anyway, we're drifting off.

Her neyse, sürükleniyoruz.

So far away from what we're talking about.

Konuştuklarımızdan çok uzaktayız.

Travel, about saving money. Yes, but you're not.

Seyahat, para tasarrufu hakkında. Evet, ama değilsin.

You're talking about video playback in news item.

Haber öğesinde video oynatmadan bahsediyorsunuz.

I was just a humorous comment.

Ben sadece komik bir yorum yaptım.

We saw one the other day with a lady, obviously filmed this lady in her home going to her

Geçen gün bir bayanla gördük, belli ki bu hanımı evinde

energy ball box with all the metres in it

tüm sayaçlarla birlikte enerji topu kutusuna giderken ve

and opening it and going, yes, I got there, I get,

açıp gidiyorken filme almış, evet, oraya vardım, anladım,

I get the feeling that someone had actually told her to do that.

birinin geldiğini hissediyorum. aslında ona bunu yapmasını söylemişti.

Right. Mrs.

Sağ. Bayan

Jones, what I want you to do is I want you to look at the electricity metre

Jones, sizden elektrik sayacına bakmanızı istiyorum

and then when you look at it, I want you to shake your head in disbelief.

ve ona baktığınızda, inanamayarak başınızı sallamanızı istiyorum.

And they did that. They actually did it.

Ve bunu yaptılar. Aslında yaptılar.

We understand.

Anlıyoruz.

And the story we don't need to actually see,

Ve aslında görmemize gerek olmayan hikaye,

you know, it's just enough for them to tell us what's happening.

bilirsiniz, bize neler olduğunu anlatmaları için yeterlidir.

Magdalena has plenty of cat poop, so if anyone needs are,

Magdalena'da bol miktarda kedi kakası var, bu yüzden ihtiyacı olan varsa,

we ask that if anyone needs some cat poop.

kedi kakasına ihtiyacı olan varsa rica ediyoruz.

Apparently Magdalena has lots and lots of it.

Görünüşe göre Magdalena'da bolca var.

Well, she mentioned this last week about this problem with the cats. Yes.

Geçen hafta kedilerle ilgili bu sorundan bahsetmişti . Evet.

In her garden.

Onun bahçesinde.

Well, there's the answer then to to get the cat poop

Pekala, o zaman kedi kakasını alıp yere çatallamak için bir cevap var

and just fork it into the ground. Yes.

. Evet.

To leave it for six months.

Altı ay boyunca bırakmak için.

You just you just mix mix it into the ground.

Siz sadece karıştırın, toprağa karıştırın.

So every time you see the poo, I don't why cat poop

Yani kakayı her gördüğünüzde, neden kedi kakası

always smells.

hep kokar anlamıyorum.

I've noticed this cat poop has a very strong smell, but dog poop doesn't.

Bu kedi kakasının çok güçlü bir kokusu olduğunu fark ettim ama köpek kakasında yok. Öyle

It's not.

değil.

Not that I'm going around sniffing poop.

Etrafta kaka kokladığımdan değil.

Can I just say that?

Bunu söyleyebilir miyim?

No, I don't have any.

Hayır, hiç yok.

Any desire to do that.

Bunu yapmak için herhangi bir arzu.

But I have noticed from from years ago, when we used to have a cat,

Ama yıllar önce bir kedimiz olduğunda,

sometimes the cat would have an accident

bazen kedinin halıda kaza yaptığını fark ettim

on the carpet.

.

It would leave a little poop, but it always used to stink.

Biraz kaka bırakırdı ama eskiden hep kokardı.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

I think it's what you feed.

Bence senin beslediğin şey bu.

I mean, I've noticed that with my own too, Mr. Duncan.

Yani, bunu kendimde de fark ettim Bay Duncan.

Depending on what you eat, the smell is stronger, isn't it?

Ne yediğinize bağlı olarak koku daha güçlü oluyor değil mi?

I mean, if we have a have a curry, but I mean, you know,

Yani, köri yersek, ama yani, bilirsiniz,

you don't go in there for a couple of hours afterwards into the toilet.

oraya birkaç saat sonra tuvalete girmezsiniz.

Into the toilet.

Tuvalete.

But, you know, if you have sort of a bland food or you eat some foods,

Ama, bilirsiniz, eğer hafif bir yemeğiniz varsa veya bazı yiyecekler yerseniz,

there's nothing is the know it you know it's a good experiment

that to see which foods create the good luck.

hangi yiyeceklerin iyi şans yarattığını görmek için iyi bir deney olduğunu bildiğinizden başka bir şey yoktur.

Why do we always end up talking about poop?

Neden hep kaka hakkında konuşuyoruz?

We do. Yes, yes.

Yaparız. Evet evet.

I grow any herbs and be friendly flowers says.

Herhangi bir bitki yetiştiririm ve çiçeklerle dost olurum der.

Really lovely.

Gerçekten güzel.

Well, that would.

Maybe you've got a kitchen garden or a small patch of ground

Bu olurdu.

Belki bir mutfak bahçeniz veya içinde belirli bitkileri yetiştirdiğiniz küçük bir toprak parçanız var

that you just grow certain plants in and it means you don't.

ve bu sizin yapmadığınız anlamına geliyor.

It's much easier to maintain.

Bakımı çok daha kolay.

You don't have to spend hours forking over the soil.

Toprağı çatallamak için saatler harcamanıza gerek yok.

Yes, you keep saying that.

Evet, bunu söylemeye devam ediyorsun.

I don't know what that's going to come out like. I'm like

Bunun nasıl çıkacağını bilmiyorum . Sanki

when you walk,

yürürken

you can say that you mix it in, you mix it using a fork.

karıştırıyorum diyebilirsin, çatal kullanarak karıştırıyorsun.

Yes. Or anything. You can use your hands.

Evet. Veya herhangi bir şey. Ellerini kullanabilirsin. Nystrom,

Not when there's poop around and just use your hands,

etrafta kaka varken ve sadece ellerinizi kullandığınızda değil,

Nystrom says.

diyor.

Are you looking forward to winter?

Kışı dört gözle bekliyor musunuz?

I wouldn't say looking forward to it, no.

Dört gözle bekliyorum diyemem, hayır.

The thing nowadays, though, don't you think, Steve, sometimes,

Bugünlerde olan şey, sence de Steve, bazen,

especially with these weird weather situations,

özellikle bu garip hava durumlarında,

we might not even have winter.

kış bile olmayabilir.

It might be really hot. Is it? Yeah.

Gerçekten sıcak olabilir. Bu mu? Evet.

So if we get a mild winter, then we won't have to turn the heating on so much.

Yani ılıman bir kış geçirirsek, ısıtmayı çok fazla açmak zorunda kalmayacağız.

And we have, we've got oil here.

Ve bizde, burada petrolümüz var.

We don't have gas, so we might be safe. Mr.

Benzinimiz yok, bu yüzden güvende olabiliriz. Bay

Duncan, because the price of oil has come down a lot, quite a lot since it peaked

Duncan, çünkü petrol fiyatı Nisan ayında zirve yaptığından beri epey düştü

in sort of April time.

.

Yes, it's come down a lot.

Evet çok düştü.

So we might be because we don't use gas for heating here.

Yani burada ısınmak için gaz kullanmadığımız için olabilir.

We haven't got gas pipes.

Gaz borularımız yok.

No, we have to use oil.

Hayır, petrol kullanmalıyız.

And that, relatively speaking, I think is cheaper than gas.

Ve bu, nispeten konuşursak, bence gazdan daha ucuz.

Yeah. So we might be okay. Mr. Duncan said we might.

Evet. Yani iyi olabiliriz. Bay Duncan yapabileceğimizi söyledi.

We can rent out our home.

Evimizi kiraya verebiliriz.

You might say that the oil price is quite volatile.

Petrol fiyatının oldukça değişken olduğunu söyleyebilirsiniz.

It goes up suddenly, then comes back down, but it's sort of stabilising a bit now.

Aniden yükselir, sonra geri gelir, ama şimdi biraz dengeleniyor.

Uh, but I think it's probably going

Uh, ama bence muhtemelen

to be cheaper than gas, so I think, well, we'll be alright.

benzinden daha ucuz olacak, bu yüzden bence iyi olacağız.

So I don't know why we're even talking about.

Bu yüzden neden bahsettiğimizi bile bilmiyorum.

No, and I can always put, put more clothes on, I can wear my big fluffy coat and maybe I can give Mr.

Hayır, ve her zaman daha fazla kıyafet giyebilirim, büyük kabarık paltomu giyebilirim ve belki Bay

Steve a cuddle as well.

Steve'e de sarılabilirim.

Maybe Mr.

Belki Bay

Steve can keep me warm on those cold winter nights.

Steve o soğuk kış gecelerinde beni sıcak tutabilir. Tek

You're on your own, pal.

başınasın dostum.

Mayor of Mansions in India, cow poop is used as fuel.

Hindistan'da Belediye Başkanlarının konaklarında, inek kakası yakıt olarak kullanılıyor.

That's true.

Bu doğru.

You won't.

Yes. I've seen a couple of documentaries about this.

yapmayacaksın.

Evet. Bununla ilgili bir iki belgesel seyrettim.

How poop is now being turned into a source of fuel.

Kaka şimdi nasıl bir yakıt kaynağına dönüştürülüyor.

I think it's sort of dried out in the sun. I think so.

Sanırım güneşte biraz kurumuş. Bence de.

And then you burn it. Well, there's an idea.

Ve sonra onu yakarsın. Bir fikir var.

It's like dried blocks of poop,

Kurutulmuş kaka blokları gibi,

a bit like coal full of energy.

biraz enerji dolu kömür gibi.

So we can try that with our own Mr.

Böylece bunu kendi Bay Duncan'ımızla deneyebiliriz

Duncan and, you know, we can try it out.

ve bilirsiniz, deneyebiliriz.

We should have been doing this all summer. Yes.

Bütün yaz bunu yapıyor olmalıydık. Evet.

Because with all the hot weather that we've been having, yes.

Çünkü sahip olduğumuz tüm sıcak havalarda , evet.

We could have dried out a lot of poop.

Çok fazla kaka kurutabilirdik.

There's never a shortage of poop.

Asla kaka sıkıntısı olmaz.

I think it's going to be as well cheaper to burn wood.

Odun yakmak kadar ucuza geleceğini düşünüyorum.

That is gas. Yes.

Yani gaz. Evet.

But of course, that causes pollution.

Ama tabii bu da kirliliğe neden oluyor.

But the problem is finding it as well.

Ama sorun onu bulmakta da.

Finding it because if you want to buy wood.

Bulmak çünkü odun almak istiyorsanız.

Finding wood.

odun bulmak.

Well, yes, if you must.

Evet, zorundaysan.

Oh, it's always I'm always looking for wood, Mr.

Oh, her zaman odun arıyorum Bay

Duncan, but I never find any

Duncan, ama hiç bulamıyorum,

for maybe

belki de

because you've only got a very small chopper.

sadece çok küçük bir helikopteriniz olduğu için.

Oh, we're getting naughty. Yeah.

Ah, yaramaz oluyoruz. Evet.

Yes. If only a certain person was here, who would appreciate that.

Evet. Burada belirli bir kişi olsaydı, bunu kim takdir ederdi?

Okay, how about all the other people are here?

Tamam, diğer insanların burada olmasına ne dersin?

I haven't seen. Obviously doesn't seem Pedro yet. No.

görmedim Belli ki henüz Pedro görünmüyor. Hayır.

Maybe his birthday celebrations got so out of hand

Belki de doğum günü kutlamaları o kadar kontrolden çıktı

that he's so got so drunk on his birthday that he still hasn't recovered.

ki doğum gününde o kadar sarhoş oldu ki hala kendine gelemedi.

Yes, I'm.

Evet benim.

I'm assuming it was.

Öyle olduğunu varsayıyorum.

Does anybody know if it was Pedro as long as he's not in the clink again?

Tekrar çıngırakta olmadığı sürece Pedro olup olmadığını bilen var mı?

Yes. We don't want that.

Evet. Bunu istemiyoruz.

We don't want him in the clink. No.

Onu çıngırakta istemiyoruz. Hayır,

So it is. Yes, yes.

öyle. Evet evet.

Cat poop. Dog poop.

Kedi kakası. Köpek pisliği.

Poop in general can be very annoying.

Genel olarak kaka çok can sıkıcı olabilir.

It really can. Especially

Gerçekten yapabilir. Özellikle

I was going to say

the animal that it comes from can also be rather annoying.

geldiği hayvanın da oldukça can sıkıcı olabileceğini söyleyecektim.

Yeah.

Evet.

GIOVANI Hello, Ronnie.

GIOVANI Merhaba, Ronnie.

What is that?

D I hope I'm pronouncing that correctly.

Bu nedir?

D Umarım bunu doğru telaffuz ediyorumdur.

I don't know what that is.

Bunun ne olduğunu bilmiyorum.

So a hot topic in his family at the moment is

Yani şu anda ailesinde gündemde olan bir konu,

should you use the dishwasher

in order to save energy?

enerji tasarrufu için bulaşık makinesini kullanmalı mıyım?

Should you wash the plates by hand, go

Tabakları elde mi yıkamalı,

your dirty dishes by hand, or should you use the dishwasher?

kirli bulaşıkları elde mi yıkamalı yoksa bulaşık makinesini mi kullanmalısınız?

I can answer that question.

Bu soruya cevap verebilirim.

I can.

Yapabilirim.

It's actually better

to use the dishwasher.

Bulaşık makinesini kullanmak aslında daha iyi.

Well, because it only uses a small amount of water

Eh, çünkü sadece az miktarda su kullanır

and that water then is circulated around.

ve bu su daha sonra etrafta dolaştırılır.

But if you wash your dishes with running water,

Ancak bulaşıklarınızı akan su ile yıkarsanız, bulaşıkları yıkamak için

then you have to run the water for a long time

suyu uzun süre akıtmanız gerekir

to wash the dishes because you have to rinse them afterwards.

çünkü daha sonra durulamanız gerekir.

So now apparently this is I was reading a story about this.

Şimdi görünüşe göre bu, bununla ilgili bir hikaye okuyordum. Bulaşık

They've worked out experts in the field of dishwashing have said that it's actually cheaper

yıkama alanında uzmanlar,

to to wash your dishes in your dishwasher.

bulaşıklarınızı bulaşık makinesinde yıkamanın aslında daha ucuz olduğunu söylediler.

You see, I don't believe that.

Görüyorsun, buna inanmıyorum.

Oh, okay.

Tamam.

They might have said that, but I don't believe it. Yes.

Bunu söylemiş olabilirler ama ben buna inanmıyorum. Evet.

Because if you just have a bowl

Çünkü sadece su dolu bir kaseniz varsa

full of water

and you use that water for all your dishes. Yes.

ve o suyu tüm bulaşıklarınız için kullanırsanız. Evet.

And then you just carefully rinse them in cold water. Yes.

Ve sonra onları dikkatlice soğuk suyla durula. Evet.

That's using water.

Bu su kullanmaktır.

Yeah, but water's not that expensive.

Evet ama su o kadar pahalı değil.

It's the heating up.

Bu ısınma.

The water is the expensive bit and a dishwasher

Su pahalıdır ve bulaşık makinesi içerideki suyu ısıtmak için

is going to use a lot of energy

çok fazla enerji harcar

to heat up the water inside.

.

And then you've got to say to yourself, well, is it costing

Ve sonra kendinize şunu söylemelisiniz, peki, bulaşıkları yıkamak için

more water to heat up more energy to heat up the water to wash the dishes?

suyu ısıtmak daha fazla enerji ısıtmak için daha fazla suya mı mal oluyor ?

Or is it going to use up more energy to heat it, the water in the dishwasher? Yes.

Yoksa bulaşık makinesindeki suyu ısıtmak için daha fazla enerji mi kullanacak? Evet.

And I think possibly you could save more money

Ve bence

by using sort of not very hot water,

çok sıcak olmayan bir su kullanarak daha fazla tasarruf edebilirsiniz,

one bowl of I think it's got to be cheaper

bence bir kase

than using a dishwasher.

bulaşık makinesi kullanmaktan daha ucuz olmalı.

I don't believe these reports. Okay.

Ben bu raporlara inanmıyorum. Tamam aşkım.

If you are, then you need to fill it up

Eğer öyleyse, o zaman çamaşırla doldurmanız gerekir

full of washing and certainly you could always use

ve kesinlikle her zaman

paper plates and plastic plates or paper plates.

kağıt tabak ve plastik tabak veya kağıt tabak kullanabilirsiniz.

Probably better for the environment if you use plates that are made of paper

Kağıttan yapılmış tabakları kullanırsanız

and then you just throw them in the bin and you don't have to wash them at all.

ve sonra onları çöp kutusuna atarsanız ve hiç yıkamak zorunda kalmazsanız çevre için muhtemelen daha iyidir.

Good for the environment.

Çevre için iyi.

Yes. And Giovanni says, do you wash them before putting them in?

Evet. Ve Giovanni, onları koymadan önce yıkıyor musun?

Well, no, no.

Hayır, hayır.

I never see the point.

Amacı asla göremiyorum.

Why do people wash their plates before they put them in the dishwasher?

İnsanlar tabaklarını bulaşık makinesine koymadan önce neden yıkarlar?

Yeah, that means you're using and you're using water and hot water.

Evet, bu, su ve sıcak su kullandığınız ve kullandığınız anlamına gelir.

Some people my mother does that she washes, doesn't wash.

Bazı insanları annem yıkar, yıkamaz. Bir

She sort of spills them under the tap. Hmm.

nevi onları musluğun altına döküyor. Hmm.

I mean, yes, you want to get rid of all the chunky bits of food, but just scrape that off.

Yani, evet, tüm iri parça yiyecek parçalarından kurtulmak istiyorsun, ama sadece kazı.

Yeah.

If you then put it under a hot tap to wash off

Evet.

Ardından, yiyeceğin çoğunu veya çoğunu yıkamak için sıcak musluğun altına koyarsanız

or most of the food, then put it in the do I mean for a start that's taking you more time.

, daha fazla zaman harcayan bir başlangıç ​​için do I'e koyun.

What's the point of having a dishwasher?

Bulaşık makinesi olmasının ne anlamı var? Hiç bir

It makes no sense.

anlamı yok. Biliyorsunuz,

We're using more water and more energy

daha fazla su ve daha fazla enerji kullanıyoruz

to, you know, so no scrape off the

, bu yüzden

the food, the excess food and then just put straight in.

gıdayı, fazla gıdayı sıyırmak ve sonra doğrudan koymak yok

That's it.

.

Well, maybe just when you've had your meal, you could always lick the plate like I do.

Belki de tam yemeğini yerken, benim yaptığım gibi her zaman tabağı yalayabilirsin.

If I ever have a nice meal, if I ever eat something nice, I always like to

Güzel bir yemek yersem, güzel bir şey yersem,

lick the plate afterwards.

sonrasında tabağı yalamak isterim.

That's it.

Bu kadar.

Lick your plate. Yeah.

Tabağınızı yalayın. Evet.

And then just throw it in the dishwasher. No, you don't.

Ve sonra sadece bulaşık makinesine atın. Hayır, bilmiyorsun.

You don't have to do that. No, the clean.

Bunu yapmak zorunda değilsin. Hayır, temiz.

The clean, just you use your mouth, don't clean them or if you've got a cat.

Temiz, sadece ağzınızı kullanın, onları temizlemeyin veya bir kediniz varsa.

Yes, but and then.

Evet, ama sonra.

Exactly.

Kesinlikle.

You don't have to use any energy at all.

Hiç enerji kullanmanıza gerek yok.

What do you use the cat for.

Kediyi ne için kullanıyorsun?

Well cats like licking plates. Oh, dogs.

Kediler tabak yalamayı sever. Ah, köpekler. Hiçbir

I have no idea. Yes. Use your pets.

fikrim yok. Evet. Evcil hayvanlarınızı kullanın.

Get the plates and hold them out in front and get them to lick the plates.

Tabakları alın ve önde tutun ve tabakları yalamalarını sağlayın.

And then you don't have to put them in the dishwasher, too.

Ve sonra onları da bulaşık makinesine koymanıza gerek yok.

I will lick the myself.

Kendimi yalayacağım.

I'm not giving the dogs and the cats all the fun.

Köpeklere ve kedilere tüm eğlenceyi vermiyorum.

I want to lick my own plate.

Kendi tabağımı yalamak istiyorum.

Please. Yes, I. Inaki says.

Lütfen. Evet, I. Inaki diyor.

I thought that dishwashers save water.

Bulaşık makinelerinin su tasarrufu yaptığını düşündüm.

Well, it depends on how you wash by hand if you're very economical

Peki, elde yıkama şeklinizle çok ekonomik olup olmadığınızı elde nasıl yıkadığınıza bağlıdır,

with the way that you hand-wash, you know, one bowl of water.

bilirsiniz, bir kase su.

Yes. With some soap.

Evet. Biraz sabunla.

Can wash a lot of dishes.

Birçok bulaşık yıkayabilir.

Yes, I know.

Evet biliyorum.

If you're not running the tap all the time, you've got to be using less water

Musluğu her zaman çalıştırmıyorsanız, suyu birkaç durulama döngüsünden geçen bulaşık makinesinden daha az su kullanıyor olmanız gerekir

than a dishwasher, which goes through several cycles of of rinsing the water. Yes.

. Evet.

And then it wastes send it to the waste.

Sonra da çöpe gönderiyor.

It's got to use more water.

Daha fazla su kullanması gerekiyor.

Another thing, of course, is there is a shortage of water

Başka bir şey de tabii ki

at the moment here in the UK.

şu anda burada, Birleşik Krallık'ta su sıkıntısı yaşanıyor.

Certain areas of the UK have now stopped people from using too much water.

İngiltere'nin bazı bölgeleri artık insanların çok fazla su kullanmasını durdurdu.

They can't use it in the garden, they can't water their grass.

Bahçede kullanamıyorlar, çimlerini sulayamıyorlar.

So everyone's grass, all of the lovely green grass

Yani herkesin çimeni, tüm güzel yeşil çimenler

is slowly turning brown. Yes.

yavaş yavaş kahverengiye dönüyor. Evet.

The only thing you've got to think about with a dishwasher

Bir bulaşık makinesine

if you're fortunate enough to have one, because not everybody has one.

sahip olacak kadar şanslıysanız, düşünmeniz gereken tek şey, çünkü herkesin bir bulaşık makinesi yoktur.

No. Is that. Yes.

Hayır. Evet. Filtreyi tıkayacağı için

You don't want big lumps of food in there because it will clog up the filter.

orada büyük yiyecek yığınları istemezsiniz .

So just scrape off the excess food.

Bu yüzden fazla yiyeceği kazıyın.

That's it.

Bu kadar.

Or lick it or lick it. Yes.

Ya da yala ya da yala. Evet.

So when you've had the meal, just like lick the plate

Yani yemeği yediğinizde, tıpkı tabağı yalamak gibi

and then you can put it straight into the dishwasher

ve sonra doğrudan bulaşık makinesine koyabilir

or don't wash it at all just put it straight into the cupboard.

veya hiç yıkamadan doğrudan dolaba koyabilirsiniz.

And Catarina says, use some bread

Ve Catarina, biraz ekmek kullan

and scrape it all the heat, the gravy and the excess.

ve tüm ısıyı, et suyunu ve fazlalığı kazıdığını söylüyor.

You mop, mop everything off the plate with a piece of bread.

Paspaslarsın, tabaktaki her şeyi bir parça ekmekle paspaslarsın.

Sang, knew it, knew.

Sang, biliyordu, biliyordu.

How did you win?

Nasıl kazandın?

This is the first time I've watched your video stream.

Video akışınızı ilk kez izliyorum.

Hello to Tang New Nguyen watching in Vietnam, I believe.

Sanırım Vietnam'da izleyen Tang New Nguyen'e merhaba.

Hello. Hello from England. Normally, Mr.

Merhaba. İngiltere'den merhaba. Normalde, Bay

Duncan will play some nice music to welcome you onto the live stream.

Duncan sizi canlı yayına davet etmek için güzel bir müzik çalar .

But because we're outside today, you haven't got

Ancak bugün dışarıda olduğumuz için

your usual sort of facilities available.

her zamanki gibi tesisleriniz mevcut değil.

Well, we are outside, not in the studio.

Dışarıdayız, stüdyoda değiliz.

So we'll give you a little clapping step and welcome, welcome, welcome.

Bu yüzden size küçük bir alkış adımı vereceğiz ve hoş geldiniz, hoş geldiniz, hoş geldiniz.

Is livestream please again, welcome.

Canlı yayın tekrar lütfen, hoş geldiniz.

Yes so Magda magdalena P

Evet, Magda magdalena P

German politicians of told told them in Germany

Alman politikacılar onlara Almanya'da onlara

that they've got to have short showers

kısa süreli duş almaları

or use a washing cloth instead

veya bunun yerine yıkama bezi kullanmaları gerektiğini veya

or as we would call them, flannel in the UK, a flannel, a washcloth.

Birleşik Krallık'ta bizim deyimimizle pazen, pazen, el bezi kullanmaları gerektiğini söylediler.

They are the most disgusting things ever.

Onlar şimdiye kadarki en iğrenç şeyler.

If you if you use a little cloth to wipe your face and,

Yüzünüzü ve vücudunuzu ve oradaki diğer tüm uzuvlarınızı silmek için küçük bir bez kullanırsanız,

and your body and all the other parts down there,

flannels or a washcloth, disgusting things.

pazen veya el bezi, iğrenç şeyler.

Well they're alright if you just use them once or twice.

Onları bir veya iki kez kullanırsan sorun yok.

But when we grew up that's how we used to wash.

Ama biz büyüdüğümüzde böyle yıkanırdık.

We had a flannel and my mum still uses one now. Yes,

Bir pazenimiz vardı ve şimdi annem hala kullanıyor. Evet,

because that's the way people

çünkü insanlar

did it back in the sort of six, 50, 6070s

altı, 50, 6070'lerde böyle yapardı

because you didn't, people didn't have showers in their houses.

çünkü sen yapmadın, insanların evlerinde duş yoktu.

If you go back 50 years.

50 yıl geriye giderseniz.

Not many people had a shower. No, they had a bath. Yeah.

Pek çok insan duş almadı. Hayır, banyo yaptılar. Evet.

And then they everybody got in the bath.

Sonra herkes banyoya girdi.

Yes. Told me stories.

Evet. Bana hikayeler anlattı.

Well well we used to we used to all bath in the same water. Yes.

İyi ki alışmıştık, hepimiz aynı suda yıkanırdık. Evet.

Not at the same time.

Aynı anda değil. Kız kardeşlerimle aynı anda

Can I just say I did not climb into the bathtub

küvete girmedim diyebilir miyim?

with my sisters at the same time.

First of all, it would have been very crowded, but we used to use the same bath water.

Öncelikle çok kalabalık olurdu ama aynı banyo suyunu kullanırdık.

So one person would go first and then the other, and then the other.

Yani önce bir kişi gidecek , sonra diğeri ve sonra diğeri.

But whoever was last,

Ama en son kim kaldıysa,

trust me, they

came out of the water more dirty than when they went in.

güven bana,

sudan girdiklerinden daha kirli çıktılar .

But that's unthinkable today in in the UK, that is.

Ama bugün İngiltere'de bu düşünülemez, yani.

And the reason that your parents would have done that is because people

Ve anne babanın bunu yapmasının nedeni, biz

imagine having to heat up you when we were

poor three, you had two sisters.

üç zavallıyken, senin iki kız kardeşin varken insanların seni ısıtmak zorunda olduklarını hayal etmeleriydi.

So there were three of you then your parents, that's five or so.

Ailenden sonra üç kişiydin, yani beş falan.

If you had to fill up the bath for each person,

Banyoyu kişi başı doldurmak zorunda kalsanız,

the cost of that would be a lot in electricity.

bunun maliyeti elektrikte çok olurdu.

So you were returning back to these days of austerity?

Yani bu kemer sıkma günlerine geri mi dönüyordunuz?

Well, we couldn't use we couldn't use electricity because we were poor.

Eh, kullanamadık elektriği kullanamadık çünkü fakirdik.

That's why no heating.

Bu yüzden ısıtma yok.

I didn't I have a lot of people think I come from a rich family.

Zengin bir aileden geldiğimi düşünen çok insan olmadı.

I don't my my family were very poor.

Bilmiyorum ailem çok fakirdi.

We were poor.

Biz fakirdik.

We lived in a cardboard box at the side of the river.

Nehrin kenarında bir karton kutuda yaşıyorduk.

Wasn't quite that bad.

O kadar da kötü değildi.

Wasn't quite that bad. But sometimes it felt like it.

O kadar da kötü değildi. Ama bazen öyle hissettiriyordu.

But yes, I mean, even in the 1970s, people used to, you know, that people didn't have shit.

Ama evet, demek istediğim, 1970'lerde bile insanlar, bilirsin, insanların bir boku yoktu.

I remember when my father fitted a shower. Yes.

Babamın bir duş taktığı zamanı hatırlıyorum. Evet.

Actually could fit one in the 1970s and it was like the most exciting thing ever

Aslında 1970'lere sığabilirdi ve şimdiye kadarki en heyecan verici şey gibiydi

because of course, a shower uses a lot less energy than a bath.

çünkü elbette duş, banyodan çok daha az enerji harcıyor.

As long as you're not Mr.

Bay

Duncan and spend half an hour in there, I mean, you can put your shower on.

Duncan olmadığın ve orada yarım saat geçirdiğin sürece, duşunu alabilirsin.

They have a good wash in less than 5 minutes

5 dakikadan kısa sürede iyi bir yıkama sağlarlar

and it uses very little energy.

ve çok az enerji harcarlar.

You know what I miss?

Neyi özlüyorum biliyor musun?

I miss having a good soak in the bath.

Güzelce banyo yapmayı özledim.

I don't think people do it very often now.

İnsanların artık bunu çok sık yaptığını sanmıyorum.

We we all use the showers, but there is nothing

Hepimiz duşları kullanıyoruz, ama

nicer than just running a lovely bath, filling it up

güzel bir banyo yapmak, onu doldurmak

and putting some bubbles in there, some lovely skin softener,

ve içine biraz köpük, güzel bir cilt yumuşatıcı,

something to make your skin all lovely, nice and soft.

cildinizi güzel, güzel ve yumuşak yapacak bir şey koymaktan daha güzel bir şey yoktur.

And then you climb into the bath.

Ve sonra banyoya tırmanıyorsun.

And what always happens, it's always too hot when you first try to go in.

Ve her zaman olan şey, içeri ilk girmeye çalıştığınızda her zaman çok sıcaktır.

Why is it why is it always too hot?

Neden, neden hep çok sıcak?

I've never I've never had a bath in my life.

Hayatımda hiç banyo yapmadım.

Where where the water was the right temperature,

Suyun doğru sıcaklıkta olduğu yer,

really.

gerçekten.

Unless, of course, I was getting into the bath after my two sisters had used it,

Tabii iki kız kardeşim kullandıktan sonra banyoya girmiyorsam, ki

in which case it would be very cool. Yes.

bu durumda çok havalı olurdu. Evet.

Nature and says, why would you why on earth would you share a bath with your sisters?

Doğa der ki, neden kız kardeşlerinle aynı banyoyu paylaşasın ki?

I didn't share with them.

Onlarla paylaşmadım.

I wasn't in the bath with them. No.

Onlarla banyoda değildim. Hayır.

Can we just make that clear?

Bunu açıklığa kavuşturabilir miyiz?

It was done in sequence. Yes.

Sırayla yapıldı. Evet.

So one would then the other went in and had their bath.

Yani biri daha sonra diğeri içeri girip banyolarını yapardı.

And then I think I was always last being the boy.

Ve sonra hep en son çocuk olduğumu düşünüyorum.

They thought you were dirty, you say.

Pis olduğunu düşündüler, diyorsun.

Well, that doesn't make sense.

Bu hiç mantıklı değil.

It does.

öyle

You see Girls for the sisters first.

Girls for the sisters'ı ilk sen görüyorsun.

Okay, so then you would go in afterwards. So why?

Tamam, o zaman daha sonra girersin. Peki neden?

What's that got to do with being dirty?

Bunun kirli olmakla ne alakası var?

Well, boys are always dirty, aren't they?

Erkekler her zaman kirlidir, değil mi?

Okay, so you could have been.

Tamam, yani olabilirdin.

You could have been on your hands and knees somewhere, Mr. Duncan.

Bir yerde dizlerinizin üstüne çökebilirdiniz, Bay Duncan.

You know, with dirty knees, you could have been doing something,

Biliyorsun, kirli dizlerle, arka sahada bir şeyler yapıyor olabilirdin

you know, in the backfield.

. Gençken

Heroes on your knees, weren't you, when you were younger?

dizlerinin üzerinde kahramanlar vardı, değil mi?

That's another story.

Bu başka bir hikaye.

We were about nine at the time.

O zamanlar yaklaşık dokuz yaşındaydık.

You know, some people start young, but.

Bilirsin, bazı insanlar genç yaşta başlar, ama.

Yeah, but yes, that's it.

Evet, ama evet, bu kadar.

So to save money in the 1970s, Mr.

Yani 1970'lerde para biriktirmek için, Bay

Duncan, your parents didn't give you a separate bath each.

Duncan, ailen sana ayrı banyo yaptırmadı.

You all use the same water, but not at the same time.

Hepiniz aynı suyu kullanıyorsunuz ama aynı anda değil.

Not at the same time.

Aynı anda değil.

And what about your parents?

Peki ya ailen? Daha

When did the they jump in afterwards as well?

sonra da ne zaman atladılar?

Well, we took priority because we were the children.

Çocuk olduğumuz için önceliğimizi aldık.

So they would make all of the sacrifices.

Böylece tüm fedakarlıkları yapacaklardı.

So we would be all clean and lovely and our parents would be all sort of stinky and smelly.

Böylece hepimiz temiz ve güzel olurduk ve ebeveynlerimiz her türden kokmuş ve pis kokulu olurdu.

How did they not really not relate.

Gerçekten nasıl ilişki kurmadılar.

That's it's just a joke.

Bu sadece bir şaka.

Maybe they ran a bath for themselves.

Belki de kendileri için banyo yaptılar.

Well, later, my mum needed some help anyway because she, she's disabled.

Daha sonra, annem engelli olduğu için zaten biraz yardıma ihtiyaç duydu .

But my father used to when he was at home.

Ama babam evdeyken yapardı.

My dad wasn't at home all the time you see.

Babam gördüğün her zaman evde değildi.

Oh yeah. Yeah.

Ah evet. Evet.

So we are talking about Christina.

Demek Christina'dan bahsediyoruz.

We are not talking about poop.

Kakadan bahsetmiyoruz.

No, that was mentioned.

Hayır, bundan bahsedildi.

But specifically subject for today is how to save money

Ancak bugünün konusu,

you've missed in this current crisis.

bu mevcut krizde kaçırdığınız parayı nasıl biriktireceğinizdir.

You've missed us talking about poop.

Kaka hakkında konuşmamızı özledin.

We have talked about it because we always do.

Bunun hakkında konuştuk çünkü her zaman konuşuruz.

Yes. The same salary, you know, the same bath water, like in a Western movie.

Evet. Aynı maaş, bilirsin, aynı banyo suyu, bir Western filminde olduğu gibi.

Yeah, exactly.

Evet kesinlikle.

Because that's what people used to do

Çünkü insanlar eskiden böyle yapardı

with, you know, even in the 1970s,

, bilirsiniz, 1970'lerde bile

we didn't I don't know.

biz bilmiyorduk, bilmiyorum.

I'm actually rather I don't know whether I mean, I used to have a bath when I was younger.

Aslında daha çok mu demek istiyorum bilmiyorum, küçükken banyo yapardım.

My mother used to bath me.

Annem beni yıkardı. Kız kardeşimin kullandığı

And I don't know if it's the same water that my sister used.

suyla aynı mı bilmiyorum . Öyle

I don't know if it was. They didn't tell me.

miydi bilmiyorum. Bana söylemediler.

Okay, but they may well have done.

Tamam, ama yapmış olabilirler.

My father was, but yeah.

Babam öyleydi ama evet.

Showers are better for saving money.

Para biriktirmek için duş almak daha iyidir. Elektrik faturanızı

I tell you what the not good if you want to rack up your electricity bill and that's a hot tub.

yükseltmek istiyorsanız neyin iyi olmadığını size söylüyorum ve bu bir jakuzi.

Well, yes, but you've got to be mental.

Evet, ama aklı başında olmalısın.

Let's have one of those.

Onlardan birine sahip olalım.

Nowadays, hot tubs are very popular at the moment.

Günümüzde, sıcak küvetler şu anda çok popüler.

Well, they were I don't know whether they are now because they use vast amounts of electricity.

Öyleydiler, şimdi öyleler mi bilmiyorum çünkü çok büyük miktarda elektrik kullanıyorlar.

You've got to be mad

Deli

and or wealthy.

veya zengin olmalısın.

Same a Jacuzzi. Yes.

Aynı jakuzi. Evet.

Although the bubbles, of course, are nice.

Baloncuklar elbette güzel olsa da.

Yeah. Yes.

Evet. Evet.

You never claimed your bath, right?

Hiç banyona sahip çıkmadın, değil mi?

Says Inaki. That's very funny.

Inaki diyor. Bu çok komik.

No, that. That's. That's a joke.

Hayır, bu. bu Bu bir şaka.

You see, instead of saying your birth rights, you say your bath rights.

Bakın doğum hakkınızı söylemek yerine banyo hakkınızı söylüyorsunuz.

Well, I suppose I had to go last, you see, because ladies

Sanırım en son benim gitmem gerekiyordu, çünkü

first, ladies in the bath first.

önce bayanlar, banyoya önce bayanlar.

Splish, Splash, Splish, splash, scrub, scrub, scrub, scrub, soap, soap.

Sıçrama, Sıçrama, Sıçrama, sıçrama, ovma , ovma, ovma, ovma, sabun, sabun.

Get out.

Çıkmak.

And then me I had to get in last.

Ve sonra ben en son girmek zorunda kaldım.

It was like climbing into

a bath, climbing into right,

Banyoya girmek, sağa tırmanmak,

slamming

into say something as this is gone now, hasn't it.

bir şey söylemek için çarpmak gibi bir şeydi, çünkü bu artık gitti, değil mi?

Can't have gone your brain.

Beynini almış olamazsın.

Yeah you've got to the whole rhythm and impact of what you were going to say.

Evet, söyleyeceğin şeyin tüm ritmine ve etkisine sahipsin.

It's going mach mach delete Magdalena.

Magdalena'yı bile silebilirim.

I was going to say sewer who is like getting into a bath full of sewerage?

Kanalizasyon diyecektim kim lağım dolu bir banyoya girmek gibidir?

Magdalene.

Mecdelli.

AP That's a difficult word to say.

AP Söylemesi zor bir kelime.

Magdalena to us in Britain,

İngiltere'de bize Magdalena'yı,

I can remember the tin baths on Saturday.

Cumartesi günü kalay banyolarını hatırlıyorum.

Oh, now notice Mr.

Oh, şimdi Bay

Duncan's pronunciation of bath.

Duncan'ın banyo telaffuzuna dikkat edin.

Yes, as always.

Evet, her zamanki gibi.

Know what I'm just saying. Yes. All right.

Ne dediğimi anla. Evet. Elbette.

I'm just saying you can pronounce it in two.

Sadece ikide telaffuz edebileceğini söylüyorum.

Steve is posh and I'm scumbag.

Steve havalı ve ben pisliğim. Ben

I'm just common.

sıradan biriyim.

Just there are two ways of pronouncing.

Sadece telaffuz etmenin iki yolu var.

You can say baths or you can say baths.

Hamam diyebilirsin ya da hamam diyebilirsin.

Yes, there's no R in it, but the A you can be pronounced into.

Evet, içinde R yok ama A olarak telaffuz edilebilirsin.

I'm just this is English. I'm teaching English.

Ben sadece bu İngilizce. İngilizce öğretiyorum.

No need to get upset, Mr. Duncan.

Üzülmenize gerek yok, Bay Duncan.

He criticises me.

Beni eleştiriyor.

You see, I do.

Görüyorsun, yapıyorum.

Because I'm common. I'm just a common man.

Çünkü ben sıradanım. Ben sadece sıradan bir adamım.

Nothing to do with it.

Bununla hiçbir ilgisi yok.

Yes. Ntcham is making a very good statement.

Evet. Ntcham çok iyi bir açıklama yapıyor.

Try and convince the

Germans to keep their nuclear power plants working.

Almanları nükleer santrallerini çalışır durumda tutmaları için ikna etmeye çalışın.

Well, yes, they're shutting them down

Evet,

just when there is an energy crisis

tam da bir enerji krizi olduğu zaman kapatıyorlar

because they believe that it's more environmentally friendly.

çünkü bunun daha çevre dostu olduğuna inanıyorlar.

Although nuclear power is very clean, it doesn't produce any CO2 at all.

Nükleer enerji çok temiz olmasına rağmen hiç CO2 üretmez.

Okay, yes, there's dangers, but nevertheless, there are the occasional dangers,

Tamam, evet, tehlikeler var ama yine de ara sıra tehlikeler oluyor,

dare I say a small place called Chernobyl? Yes.

Çernobil adında küçük bir yer demeye cesaret edebilir miyim? Evet.

But the Germans will have very safe, sophisticated

Ancak Almanlar, ters gitmesi pek olası olmayan çok güvenli, gelişmiş

nuclear power plants that are unlikely to go wrong.

nükleer santrallere sahip olacak.

Okay.

Tamam aşkım.

And of course, they're also having a problem in France at the moment.

Ve tabii ki şu anda Fransa'da da bir sorunları var .

Louis will probably know because there are a lot of nuclear,

Louis muhtemelen bilecek çünkü çok fazla nükleer var

because I think France produces about 70% of its energy from nuclear.

çünkü bence Fransa enerjisinin yaklaşık %70'ini nükleerden üretiyor.

It's they've been very, very good on making sure that they've got lots of clean,

Çok fazla temiz, bol enerjiye sahip olduklarından emin olmak konusunda çok ama çok başarılılar

plentiful energy.

.

But a lot of their nuclear power plants are currently offline,

Ancak nükleer santrallerinin çoğu, çeşitli nedenlerle şu anda devre dışı olduğuna

I believe, for various reasons.

inanıyorum.

And we're thinking of building

Ve

a new nuclear power plant, but it won't be ready for about 20 years.

yeni bir nükleer santral yapmayı düşünüyoruz ama yaklaşık 20 yıl içinde hazır olmayacak.

We take that long to build.

İnşa etmek o kadar uzun sürüyor.

Well, it takes about ten years to build it.

Onu inşa etmek yaklaşık on yıl sürer.

It takes five years to get it working and then eventually you might get some electricity from it.

Çalışması beş yıl alır ve sonunda ondan biraz elektrik alabilirsiniz.

Yeah. So it's not a short term solution.

Evet. Yani kısa vadeli bir çözüm değil.

Yeah, but, but yes, I can't, we can't understand

Evet, ama evet, yapamam,

why in Germany they're shutting down their nuclear power plants.

Almanya'da neden nükleer santrallerini kapattıklarını anlayamıyoruz.

Well I think it's all in this.

Bence hepsi bunda.

This is all because of the environmentalists.

Bunların hepsi çevreciler yüzünden.

The greens.

Yeşiller.

Yes. Green it's Greta Thunberg.

Evet. Yeşil ben Greta Thunberg. Ben

It's Greta Thunberg.

Greta Thunberg'im.

And she keeps saying, how dare to everyone.

Ve herkese nasıl cüret edeceğini söyleyip duruyor.

And now I would like I would like Greta Thunberg

Ve şimdi Greta Thunberg'in

to pay our electricity bills and our gas bills, please.

elektrik faturalarımızı ve gaz faturalarımızı ödemesini istiyorum, lütfen.

Yeah.

Evet.

Don't mind.

aldırma

It's all right to go green here in the UK.

Burada, Birleşik Krallık'ta çevreci olmakta sorun yok.

Here in the UK, we have demolished we have destroyed

Burada Birleşik Krallık'ta

most of our coal power stations.

kömür santrallerimizin çoğunu yıktık.

So we could, if we wanted to, we could start generating

Böylece, istersek

emergency electricity with our coal power stations.

kömür santrallerimizle acil durum elektriği üretmeye başlayabiliriz.

But unfortunately, we've demolished them all and we had one close to us here.

Ama ne yazık ki hepsini yıktık ve burada bir yakınımız kaldı.

It's gone in Ironbridge and

Ironbridge'de gitti ve

it's gone. They blew it out.

gitti. Havaya uçurdular.

Come on. You filled it, didn't you?

Hadi. Doldurdun, değil mi?

I didn't feel it. No, I stole somebody else's life story.

hissetmedim Hayır, başka birinin hayat hikayesini çaldım.

Oh, don't say that.

Bunu söyleme.

Yeah, yeah. It's an explosion. Yes, Mr. Duncan.

Evet evet. Bu bir patlama. Evet, Bay Duncan.

And yes, so we are now relying on, I mean, wind.

Ve evet, yani artık rüzgara güveniyoruz.

It's good to go green.

Yeşillenmek güzel.

We have got plenty of wind and all that poop again

Bol miktarda rüzgarımız var ve tüm o kakalar

and sort of solar.

ve bir çeşit güneş var.

But the trouble is they're unreliable, so they're good to have.

Ama sorun şu ki, güvenilmezler, bu yüzden sahip olmaları iyi.

But you need a backup for when it's not windy or it's not sun.

Ancak rüzgarlı olmadığı veya güneş olmadığı zamanlar için bir yedeğe ihtiyacınız var. Afrika gibi güneşin parladığı

See, solar power's great in in in a hot country

sıcak bir ülkede güneş enerjisi harika

somewhere like Africa where the sun was shining.

.

You can rely on that a lot more.

Buna çok daha fazla güvenebilirsin.

And if you live in a very windy country

Ve çok rüzgarlı bir ülkede yaşıyorsanız

or maybe just off the coast somewhere,

ya da kıyının hemen dışında bir yerde yaşıyorsanız,

you can always rely on some wind, but not necessarily so.

her zaman bir miktar rüzgara güvenebilirsiniz, ancak bu şart değildir.

You want reliable sources of power.

Güvenilir güç kaynakları istiyorsunuz.

Now Mr. Duncan's gone and not sure where he's going.

Şimdi Bay Duncan gitti ve nereye gittiğinden emin değil.

Presumably there is something not quite right with the live stream.

Muhtemelen canlı yayında yolunda gitmeyen bir şeyler var.

We don't know. But we'll. We'll keep going anyway.

Bilmiyoruz. Ama yapacağız. Nasılsa devam edeceğiz.

Oh, here's a good joke from Vitus.

Oh, işte Vitus'tan güzel bir şaka.

Thank you, V Jasper, we can always rely on you for a nice joke.

Teşekkürler V Jasper, güzel bir şaka için sana her zaman güvenebiliriz.

They say money doesn't grow on trees.

Para ağaçta yetişmez derler.

But why do banks have branches?

Peki bankaların neden şubeleri var?

Oh, very funny. Talking of trees.

Çok komik. Ağaçlardan bahsetmek. Şu anda Avrupa'da su olmadığı için

A lot of trees are dying here because of the lack of water

burada birçok ağaç ölüyor

now across Europe, of course,

, tabii ki

we've had a water crisis because of there hasn't been any rain.

yağmur yağmadığı için su krizi yaşadık.

And as soon as the water crisis, which is about once in every ten years,

Ve yaklaşık on yılda bir olan su krizi çıkar çıkmaz, su

everybody moans at the water companies

for saying that they don't fix the leaks.

kaçaklarını tamir etmediklerini söyleyen su şirketlerine herkes sızlanır.

Does that happen in your country?

Bu sizin ülkenizde oluyor mu?

But we get that a lot in our country that they will complain and moan about the water companies saying

Ama ülkemizde o kadar çok şey alıyoruz ki, su şirketlerinden

that they aren't fixing the leaks and that's why we haven't got any water, that we haven't had any rain

sızıntıları tamir etmediklerini ve bu yüzden suyumuz olmadığını, yağmur yağmadığımızı söyleyerek şikayet edecekler ve sızlanacaklar.

and they'll soon be lots of rain because is on the way.

Yolda olduğu için yakında çok yağmur yağacak.

It's just a big news story.

Bu sadece büyük bir haber hikayesi.

People like to talk about

İnsanlar

the energy crisis,

enerji krizi,

the water crisis, but they soon go away

su krizi hakkında konuşmaktan hoşlanırlar ama kısa sürede uzaklaşırlar

and are replaced by some other news item that they want us to get excited about.

ve yerlerini bizi heyecanlandırmak istedikleri başka bir haber alır.

What are you talking about?

Neden bahsediyorsun?

I'm not talking about any of it.

Hiçbirinden bahsetmiyorum.

We're talking about why you disappeared.

Neden ortadan kaybolduğunuzdan bahsediyoruz.

Mr.. Well, I went, I went to, into the studio just to make sure everything was working

Bay .. Pekala, stüdyoya gittim, gittim, sırf her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için,

all right, you see, because the sound

anlıyor musunuz, çünkü ses

I'm just to

Inaki says the thing is

Inaki'ye,

energy cannot be accumulated. Yes.

enerjinin biriktirilemeyeceğini söylüyor. Evet.

And what Inaki means is or stored.

Ve Inaki'nin kastettiği şey ya da saklıdır.

So when you make electricity, it's very difficult

Yani elektriği yaptığınızda

to store it to use it later.

daha sonra kullanmak üzere depolamak çok zor.

So electricity always has to be on demand

Bu nedenle elektrik her zaman talep üzerine olmalıdır

because unless you've got lots of batteries everywhere,

çünkü her yerde çok sayıda piliniz yoksa,

then you might generate a lot of energy

from the wind or the sun when that's working.

çalışırken rüzgardan veya güneşten çok fazla enerji üretebilirsiniz.

But if you've got access that you're producing, there's no way of storing it.

Ancak ürettiğiniz bir erişiminiz varsa, onu saklamanın bir yolu yoktur.

No, but they are.

Hayır, ama onlar.

Inaki, I saw something very interesting the other day.

Inaki, geçen gün çok ilginç bir şey gördüm.

They are trying to come up with methods of storing electricity.

Elektriği depolamak için yöntemler bulmaya çalışıyorlar.

And one that I saw, which is very interesting.

Ve gördüğüm biri, ki bu çok ilginç.

I mean, batteries is obviously one way.

Demek istediğim, piller belli ki tek yönlü.

Yeah, but they're very expensive.

Evet ama çok pahalılar.

You couldn't use those for you might have noticed that cars now are starting to use batteries.

Bunları kullanamazsınız, çünkü arabaların artık pil kullanmaya başladığını fark etmiş olabilirsiniz.

Well, that's what they're saying now.

Eh, şimdi öyle diyorlar. Görünüşe

They are going to ask people apparently if you've got an electric car.

göre insanlara elektrikli arabanız olup olmadığını soracaklar.

Yeah, there aren't very many of them now in percentage terms compared to internal combustion engines,

Evet, içten yanmalı motorlara kıyasla şu anda yüzde olarak çok fazla yok ,

but they are now going to ask you to charge your car

ama artık fazla enerjinin olduğu zamanlarda fazla enerji olduğunda arabanızı şarj etmenizi isteyecekler,

when there's excess energy in times of excess energy

so that that electricity is, in effect, being stored in, the batteries of the car.

böylece elektrik etkili olacak, saklanıyor , arabanın pilleri.

So, yes.

Yani evet.

So you're going to run your house off your car?

Yani evini arabandan mı çıkaracaksın?

Well, yes. Well, how?

İyi evet. Peki nasıl?

Because that because you can.

Çünkü bu çünkü yapabilirsin.

Because you can. There's going to be ways of doing that.

Çünkü yapabilirsin. Bunu yapmanın yolları olacak .

Really? What's the point? Well, it's

Gerçekten mi? Amaç ne?

you need that energy to drive your car.

Arabanı sürmek için o enerjiye ihtiyacın var.

What if your wife goes out to the well? Yes, but.

Eşiniz kuyuya çıksa ne olur? Evet ama.

And she takes the car with her.

Ve arabayı yanına alıyor.

But but you've got no electricity in the house.

Ama evde elektrik yok.

What the point we are making is just never going to say that you are producing.

Demek istediğimiz şey, asla sizin ürettiğinizi söylememek.

Okay. You know, it's very windy.

Tamam aşkım. Biliyorsun, çok rüzgarlı.

Yeah, I've just made that.

Evet, onu yeni yaptım.

I've just punched a giant hole in that low.

Az önce o alçakta dev bir delik açtım.

But you haven't, because if everybody uses that, if you can use the excess energy,

Ama kullanmadınız, çünkü herkes bunu kullanırsa, fazla enerjiyi kullanabilirseniz, daha

then later on when the winds die down, you can then use the energy

sonra rüzgarlar kesildiğinde,

in the battery to in the home.

pildeki enerjiyi evde kullanabilirsiniz.

I mean, how if the car isn't there but but it's, you know, it'll help.

Demek istediğim, nasıl araba orada değilse ama o, bilirsin, yardımı olur.

It's all good things.

Hepsi iyi şeyler.

So, yeah, you might want to drive the car,

Yani, evet, arabayı sürmek isteyebilirsiniz

of course, but if everyone know 50%

elbette, ama eğer herkes %50 biliyorsa,

because you have to let the car come and everybody, everyone has to get into the car.

çünkü arabanın gelmesine izin vermelisiniz ve herkes, herkes arabaya binmek zorunda.

No, I'm not proposing everyone gets an electric car but that would be that was one way.

Hayır, herkesin elektrikli araba almasını önermiyorum ama bu tek yol olurdu.

Most people think it's the only way but it's the other way.

Çoğu insan bunun tek yol olduğunu düşünür ama diğer yol da bu.

Okay. This this is the other way going on.

Tamam aşkım. Bu başka türlü oluyor. Bay Duncan'ın tahtasını ısıtmak için elektriği kullandığınız

Giant, giant towers full of water

su dolu dev kuleler

that you use the electricity to heat up

Mr. Duncan's board. Ooh.

. Ah.

And then the hot water and to, to remake the.

Ve sonra sıcak su ve için, yeniden yapmak için.

So you storing energy in some of the way as heat or something about what

Yani enerjiyi bir şekilde ısı olarak depoluyorsunuz ya da

about ways that the average person living now

şu anda yaşayan ortalama bir insanın

can do those still these and that on national level.

ulusal düzeyde hala bunları ve bunu yapabileceği yollar hakkında.

Yes well I'm I'm on about just generally people now

Evet, şu anda genel olarak insanlardan bahsediyorum

because we don't have any of those things at the moment.

çünkü şu anda bunlardan hiçbirine sahip değiliz .

Do we know? But I'm just saying in the future.

Biliyormuyuz? Ama sadece gelecekte söylüyorum.

Yes 30 years.

Evet 30 yıl.

No, they could do those in the hundred years.

Hayır, bunları yüz yılda yapabilirlerdi.

That would be quite the testing.

Bu oldukça zorlu bir test olurdu.

Very so at this point is anarchy is making is that

Tam da bu noktada anarşi yapılıyor ki,

it is well known that it's difficult to store electricity.

elektrik depolamanın zor olduğu iyi biliniyor.

Yes, it is. It's very difficult to store electricity.

Evet öyle. Elektriği depolamak çok zordur.

Whereas we're talking about saving it. Yes

Oysa biz onu kurtarmaktan bahsediyoruz. Evet Bunu

We've already discussed various ways of doing

yapmanın çeşitli yollarını zaten tartıştık

so. Yes.

. Evet.

So Christina says they're closing fountains.

Christina çeşmeleri kapattıklarını söylüyor.

Do fountains use a lot of energy?

Çeşmeler çok fazla enerji harcar mı?

Well, they used do well. I think it's because of the water.

Eskiden iyi iş çıkardılar. Sanırım sudan dolayı.

Is it the pump?

Pompa mı?

I think it's that it must be the water

Bence bu su olmalı

because fountain to save water fountains use water.

çünkü çeşmeler suyu kurtarmak için çeşmeler su kullanıyor.

Oh, because of the drought.

Ah, kuraklık yüzünden.

Yes. Yes, that's right.

Evet. Evet bu doğru.

Oh. So Riccardo has installed solar energy.

Ah. Yani Riccardo güneş enerjisi kurdu.

Well I'd love to do that.

Bunu yapmayı çok isterim.

Yes, but unfortunately it will never pay for itself.

Evet, ama ne yazık ki asla kendini amorti etmeyecek.

We will. We will be dead.

Yapacağız. ölmüş olacağız

We will be both dead.

İkimiz de ölmüş olacağız.

And we will still not have paid for the solar panel.

Ve yine de güneş paneli için para ödememiş olacağız.

Well, they well, that's not necessarily true, Mr. Duncan.

Pekala, onlar pekala, bu mutlaka doğru değil, Bay Duncan.

Okay. There was about £25,000.

Tamam aşkım. Yaklaşık 25.000 £ vardı.

No, they've come now.

Hayır, şimdi geldiler.

They've come down a lot in price. So how much now?

Fiyat olarak çok düştüler. Şimdi ne kadar?

Well, the average installation cost, you know, an average sized house is about £5,000 now.

Ortalama kurulum maliyeti, bilirsiniz, ortalama büyüklükteki bir ev şu anda yaklaşık 5.000 £.

It's still a lot of money.

Hala çok para. Bu

It is.

.

But then you will save so much electricity

Ama o zaman çok fazla elektrik tasarrufu yapacaksın

and they now believe the at the payback time is between five and ten years.

ve şimdi geri ödeme süresinin beş ila on yıl arasında olduğuna inanıyorlar.

Okay.

But with energy costs going up, doubling, travelling

Tamam aşkım.

Ancak enerji maliyetlerinin artması, ikiye katlanması ve seyahat

your you could that could be just a few years or five years even.

etmeniz sadece birkaç yıl veya hatta beş yıl sürebilir.

So when it's five years, I would say to myself,

Yani beş yıl geçtiğinde kendi kendime,

yes, that's worth paying the money for.

evet, bunun için para ödemeye değer derdim.

But ten years or 15 years, I mean, it used to be 20 years to get your money back on solar panels.

Ama on yıl ya da 15 yıl, yani güneş panellerine paranızı geri almanız 20 yıldı.

But, you know, it's five years.

Ama biliyorsun, beş yıl oldu.

I'll do it.

Yaparım.

Something wrong, Mr.

Duncan? I'm not boring. You know you're not boring me.

Bir sorun mu var, Bay

Duncan? Ben sıkıcı değilim. Beni sıkmadığını biliyorsun.

I still are.

hala öyleyim

Are you bored out there? Because we're going in a minute.

Orada sıkıldın mı? Çünkü birazdan gidiyoruz.

We've been on for an hour and 20 minutes.

1 saat 20 dakikadır yayındayız.

We were only going to stay on for an hour today. Yes.

Bugün sadece bir saat kalacaktık. Evet.

Uh, right. Okay. Yes.

Doğru. Tamam aşkım. Evet.

How about solar panels? Yes, yes.

Peki ya güneş panelleri? Evet evet.

Garcia,

Garcia, az

we've just discussed that.

önce bunu konuştuk.

Yes, you can.

Evet yapabilirsin.

Because even when it's cloudy, they will

Çünkü hava bulutlu olsa bile

produce a certain amount of energy.

belli bir miktarda enerji üreteceklerdir.

I'm just saving some of my energy now.

Şimdi enerjimin bir kısmını biriktiriyorum.

I'm sure I'm going to shut down for a while.

Bir süreliğine kapatacağımdan eminim.

This is your show, Mr. Duncan.

Bu sizin şovunuz, Bay Duncan.

You want to change direction, so it's okay.

Yön değiştirmek istiyorsun, o yüzden sorun değil.

We will be going in a moment.

Birazdan gideceğiz.

But Alexa was the Greek goddess

Ama Alexa

of electricity, maybe energy.

elektriğin, belki de enerjinin Yunan tanrıçasıydı.

I didn't know that the Greek goddess of electricity.

Yunan elektrik tanrıçası olduğunu bilmiyordum.

Well, sorry, did the ancient Greeks have electricity?

Pardon, eski Yunanlıların elektriği var mıydı?

Maybe it's energy.

Belki de enerjidir.

Then maybe it's energy, uh.

O zaman belki enerjidir, uh.

Maybe it's the natural occurrence of electricity

Belki de elektriğin

through lightning.

yıldırım yoluyla doğal oluşumudur.

Yeah.

Evet.

So that we've all got to get around to.

Böylece hepimiz etrafta dolaşmalıyız.

To Ricardo's house because he's got free

Ricardo'nun evine, çünkü

electricity there when the sun shining, I'm guessing.

orada güneş parlarken bedava elektrik var, sanırım.

Whereabouts are you, Ricardo?

Ricardo neredesin?

I'm guessing you're in a sunny, perhaps,

Sanırım

where you can take full advantage of that.

bundan tam olarak yararlanabileceğiniz güneşli bir yerdesiniz.

Anything else you want to talk about, Mr.

Konuşmak istediğiniz başka bir şey var mı, Bay

Duncan? Is it Jamila says.

Duncan? Cemile mi diyor.

Has it rained in England? No, not really.

İngiltere'de yağmur yağdı mı? Hayır gerçek değil.

We have a dry week ahead of us, so it's not going to rain now until next week

Önümüzde kuru bir hafta var, bu yüzden önümüzdeki haftaya kadar yağmur yağmayacak

and till next Sunday is the next rain that we're getting.

ve gelecek Pazar gününe kadar bir sonraki yağmur yağacak.

So we have a nice few days of weather to come our way.

Bu yüzden önümüzde güzel bir hava var.

Ooh, very nice.

Çok güzel.

The sound is better.

Ses daha iyi.

So there was something wrong with the sound? Mr..

Yani seste bir sorun mu vardı? Bay ..

I think it was just a bit low, but that's the problem.

Sanırım biraz düşüktü, ama sorun bu.

When you're, when you're doing something outside, you can't look at the equipment

Dışarıda bir şey yaparken ekipmana bakamıyorsunuz

because the equipment is all in the studio behind me.

çünkü tüm ekipman arkamdaki stüdyoda.

So That's the problem.

Yani sorun bu.

We need a third person who can control everything

Her şeyi kontrol edebilecek üçüncü bir kişiye ihtiyacımız var

because I'm the controller, but I'm out here.

çünkü kontrol eden benim ama ben buradayım.

I'm not in the studio anyway.

Zaten stüdyoda değilim.

I'm glad to hear that. You can hear us now.

Bunu duyduğuma sevindim. Artık bizi duyabilirsiniz.

I'm sorry about that.

Bunun için üzgünüm.

How long was it off for? It wasn't off.

Ne kadar süre kapalıydı? Kapalı değildi.

Oh, right.

Ah, doğru.

It was just low, low, low. So we had. Right.

Sadece düşüktü, düşük, düşük. Biz de öyleydi. Sağ.

We didn't have to speak up now.

Şimdi konuşmamıza gerek yoktu.

Don't do it now, because I've turned it up.

Şimdi yapma, çünkü ben açtım.

Right. Okay.

Sağ. Tamam aşkım.

Well we're going now aren't really.

Peki şimdi gidiyoruz gerçekten değil.

Should we go at half past. Yeah.

Yarım geçe gitmeli miyiz? Evet.

Shall we go at half past or half past.

Buçukta mı yoksa buçukta mı gidelim?

Half past or half past.

Buçuk ya da buçuk.

Okay.

Tamam aşkım.

And there we go again.

Ve yine başlıyoruz.

Oh, yes.

Oh evet.

Nowadays, smartphones are being used

Günümüzde akıllı telefonlar,

to a type of recharging method called supercharge mode.

süper şarj modu adı verilen bir tür şarj yöntemine alışıyor.

But it really save electricity.

Ama gerçekten elektrik tasarrufu sağlıyor.

Oh, yes, that's right.

Evet, doğru.

So maybe that charges them very quickly.

Yani belki bu onları çok hızlı bir şekilde şarj eder.

The problem with charging things is you have to use electricity to charge them.

Bir şeyleri şarj etmenin sorunu, onları şarj etmek için elektrik kullanmak zorunda olmanızdır.

So that's the bit I don't understand.

Yani anlamadığım kısım bu.

If you want to charge up your car,

Arabanızı şarj etmek istiyorsanız,

you have to charge it with electricity.

onu elektrikle şarj etmeniz gerekir.

So keeping the electricity your car then,

Yani elektriği arabanızda tutmak o zaman,

well, surely

kesinlikle pili

you're still using electricity to charge

şarj etmek için hala elektrik kullanıyorsunuzdur

the battery.

.

It's a little bit like the chicken in the egg.

Bu biraz yumurtadaki tavuğu andırıyor.

Which, which do you do?

Hangisini, hangisini yapıyorsun?

Because you can't just have batteries that have power.

Çünkü sadece gücü olan pillere sahip olamazsınız.

You have to put the energy into the battery,

Enerjiyi bataryaya vermeniz gerekiyor,

which means you have to use electricity.

bu da elektrik kullanmanız gerektiği anlamına geliyor.

It's a it's like a paradox, really.

Bu gerçekten bir paradoks gibi.

Yes. Ricardo's from Brazil

Evet. Ricardo Brezilya'dan

and they obviously have a lot of sun there.

ve belli ki orada çok güneş var.

Have you seen Pedro recently?

Son zamanlarda Pedro'yu gördün mü?

We want to know where Pedro is and we haven't seen him today.

Pedro'nun nerede olduğunu öğrenmek istiyoruz ve onu bugün görmedik.

So if you bump into him, tell him to say hi.

O yüzden onunla karşılaşırsan merhaba demesini söyle.

I saw something else there.

Orada başka bir şey gördüm.

Oh, yes, that's it. That set. That's a Renault. Yes.

Ah, evet, işte bu. Bu set. Bu bir Renault. Evet.

Very clever.

Çok zeki. Barajdan su pompalayarak

There is a way to store electricity

elektrik depolamanın bir yolu var

by pumping water up from the dam.

.

Mm hmm. Yes.

Hmm. Evet.

If you pump water up high, that's

Suyu yukarı pompalarsanız,

using electricity to pump the water up.

suyu yukarı pompalamak için elektrik kullanırsınız.

And then you've got then that potential energy because you release the water later

Ve sonra o potansiyel enerjiye sahip olursunuz çünkü suyu daha sonra serbest bırakırsınız

and then that generates the electricity. Yes.

ve bu da elektriği üretir. Evet.

Well, using gravity, a lot of dams do that.

Pekala, yerçekimini kullanarak, birçok baraj bunu yapar.

That's right.

Bu doğru.

A lot of dams have have maybe a turbine.

Barajların çoğunda belki bir türbin vardır.

So when the water flows, the turbine will turn round and then that will generate electricity.

Yani su aktığında türbin dönecek ve elektrik üretecek.

And then when you're not when the when it's off peak, as they say, when people

Ve sonra siz olmadığınızda, dedikleri gibi, yoğun olmadığında, insanlar

aren't using very much energy, they use that spare energy to pump the water back up

çok fazla enerji kullanmadıklarında, bu yedek enerjiyi suyu geri pompalamak için kullanırlar

and then that then falls down later to generate the energy. So.

ve sonra bu daha sonra enerjiyi üretmek için düşer. . Bu yüzden.

Brilliant Yes.

Harika Evet.

Not what we're just talking about saving.

Sadece kurtarmaktan bahsettiğimiz şey değil.

If you've got any further energy saving tips, Mr.

Başka enerji tasarrufu ipuçlarınız varsa, Bay

Duncan, we've certainly covered a lot of them.

Duncan, kesinlikle birçoğunu ele aldık.

I suppose one of them is just don't use any electricity or gas ever,

Sanırım bunlardan biri asla elektrik veya gaz kullanmayın,

maybe use candles instead.

belki onun yerine mum kullanın.

So instead of lighting your house with electricity,

Yani evinizi elektrikle aydınlatmak yerine,

just use candles, and maybe you can get lots and lots of candles

sadece mum kullanın ve belki evin bir odasında çok ama çok sayıda mum alabilir

in one room in the house,

and then you can heat the room as well with candles.

ve ardından odayı da mumlarla ısıtabilirsiniz.

And instead of having hot food, you can just have sandwiches all the time.

Ve sıcak yemek yemek yerine her zaman sandviç yiyebilirsin.

Cold beans.

Soğuk fasulye. Kuru

You can eat baked beans out of the tin without cooking them.

fasulyeyi pişirmeden de konserveden yiyebilirsiniz .

Have you tried that?

Bunu denedin mi? çok

It's lovely.

güzel Oldukça

It's a fairly extreme, delicious saving energy.

aşırı, lezzetli bir enerji tasarrufu.

Well, I'm just giving some. Some ideas.

Ben sadece biraz veriyorum. Bazı fikirler.

They try and says that, yes, in Finland,

Evet, Finlandiya'da, başbakanları parti vermediğinde bunu deniyorlar ve söylüyorlar

when their prime minister isn't having parties.

.

Somebody mentioned that earlier.

Daha önce birisi bundan bahsetmişti.

They're they're actually funding research

Aslında araştırmayı finanse ediyorlar

and they've they've got a sand battery,

ve her

which can store green energy for months at a time.

seferinde aylarca yeşil enerji depolayabilen bir kum bataryaları var.

I wonder how that works.

Bunun nasıl çalıştığını merak ediyorum.

That sounds fascinating to me, not to Mr.

Duncan to send back a sand battery. Never heard of it.

Bir kum pilini geri göndermek Bay Duncan'a değil, bana büyüleyici geliyor. Hiç duymadım.

Maybe it's storing heat. I don't know how that works.

Belki ısı depoluyordur. Bunun nasıl çalıştığını bilmiyorum.

But yes, they are developing ways of storing

Ama evet,

sort of energy that's not being used.

kullanılmayan bir tür enerjiyi depolamanın yollarını geliştiriyorlar.

Right. I'm getting hungry, Mr. Duncan.

Sağ. Acıkıyorum, Bay Duncan.

Turn off all those red lights, says Giovanni.

Giovanni, tüm bu kırmızı ışıkları kapatın, diyor.

Yes, the standby.

Evet, bekleme.

Yeah, we all have them.

Evet, hepimiz onlara sahibiz.

We leave our televisions on.

Televizyonlarımızı açık bırakıyoruz.

With the with the standby button on over the year.

Yıl boyunca bekleme düğmesi açıkken.

That uses a lot of energy.

Bu çok fazla enerji kullanır.

Yes, it does.

Evet öyle.

Well, you're right.

Haklısın.

It does. If you turn it off, it's saving money, isn't it?

öyle Kapatırsanız para biriktiriyorsunuz, değil mi?

A little tiny red light doesn't use much energy, I suppose a million of them,

Küçük bir kırmızı ışık fazla enerji harcamaz, sanırım bir milyon tane,

if you had a million of those little red lights.

eğer o küçük kırmızı ışıklardan bir milyonunuz varsa.

But it's not just the red light that's using energy.

Ama enerjiyi kullanan sadece kırmızı ışık değil.

The power goes through to a transformer and that's getting hot all the time.

Güç bir trafoya gidiyor ve bu sürekli ısınıyor.

So if you've got lots of devices on,

Dolayısıyla, çok sayıda cihazınız varsa,

then that's true. Wasting.

bu doğrudur. israf.

Yes Electricity.

Evet Elektrik.

People are always using their charges to

İnsanlar her zaman şarjlarını

to charge it the batteries in their mobile phones.

cep telefonlarının pillerini şarj etmek için kullanıyorlar. Bu

So there is always something wrong on using electricity in the house

nedenle, evdeki elektriği her zaman kullanmakta her zaman yanlış olan bir şeyler vardır

all the time, even if it's your refrigerator

, söz konusu olan buzdolabınız

or maybe your heating system uses electricity.

veya ısıtma sisteminiz elektrik kullanıyor olsa bile.

So. Yeah.

Bu yüzden. Evet. İşte

That's the problem.

sorun bu.

It's very hard to avoid using energy, isn't it?

Enerjiyi kullanmaktan kaçınmak çok zor değil mi?

Very, very hard. Very difficult.

Çok, çok zor. Çok zor.

But you can save money in other ways.

Ancak başka şekillerde de tasarruf edebilirsiniz.

You can buy less clothes, for example, if you are going to go and

Daha az kıyafet alabilirsin mesela, gidip

buy maybe some.

biraz alacaksan.

It's a new maybe you think, well, I can keep these for another year. Hmm.

Yeni bir şey, belki de bunları bir yıl daha saklayabilirim diye düşünüyorsunuz. Hmm. Bir

Only buy things when they wear out.

şeyleri yalnızca eskidiklerinde satın alın.

You know, instead of buying a new car, I think.

Bilirsin, yeni bir araba almak yerine bence.

Well, I'll keep this car for another two years.

Bu arabayı iki yıl daha saklayacağım.

Shall I get a new car or a pair of trousers?

Yeni bir araba mı yoksa bir pantolon mu alayım?

Councils and a lot of people are cancelling subscriptions, aren't they, Mr.

Konseyler ve pek çok kişi abonelikleri iptal ediyor , değil mi Bay

Duncan?

Duncan?

So if you subscribe to Netflix

Dolayısıyla, Netflix'e

or something like that or Sky

veya onun gibi bir şeye veya Sky

TV, maybe you cancel that subscription.

TV'ye abone olursanız, belki bu aboneliği iptal edersiniz.

Big Latino scum.

Büyük Latin pisliği.

Uh oh. Haven't seen that one.

ah ah. Bunu görmedim.

Then you can save money that way.

O zaman bu şekilde tasarruf edebilirsiniz.

I've cancelled my subscription to that.

Bunun için aboneliğimi iptal ettim.

But you never let me see that, Mr.

Ama bunu görmeme asla izin vermediniz, Bay

Duncan.

Duncan.

Yeah, I know.

Evet biliyorum.

Yeah. So you don't have to.

Evet. Yani zorunda değilsin.

You know, if you have to pay for the energy bills you can save money by.

Biliyorsunuz, enerji faturalarını ödemek zorunda kalırsanız tasarruf edebilirsiniz.

And that's what a lot of people are doing on.

Ve bu, birçok insanın üzerinde yaptığı şey.

There's a mass cancellation of subscriptions.

Toplu abonelik iptali var.

But we do thing we don't have Netflix because most of the stuff on there is garbage.

Ama Netflix'imiz olmadığını düşünüyoruz çünkü oradaki çoğu şey çöp.

The only thing we

have, I will be honest with you, I do have Amazon Prime,

Sahip olduğumuz tek şey, sana karşı dürüst olacağım, Amazon Prime'ım var

but thinking of getting rid of that, I'm thinking of cancelling

ama ondan kurtulmayı düşündüğüm için

that completely as well.

onu da tamamen iptal etmeyi düşünüyorum.

And no, I'm not going to watch the new Lord of the Rings TV show

Ve hayır, yeni Yüzüklerin Efendisi TV şovunu izlemeyeceğim

because I have no interest in Lord of the Rings.

çünkü Yüzüklerin Efendisi'ne ilgi duymuyorum.

The book may be very interesting.

Kitap çok ilgi çekici olabilir.

Nice, but not the movies and not this new TV show that is coming on very soon, which apparently

Güzel, ama filmler ve çok yakında gösterime girecek olan, görünüşe göre

cost $1 billion,

1 milyar dolara mal olan bu yeni TV programı, tarihin herhangi bir yerinde yapılmış

the most expensive TV show ever, ever made anywhere in history.

en pahalı TV programı değil .

It better be good for that.

Bunun için iyi olsa iyi olur.

Well, I've got news for you, Steve.

Pekala, sana haberlerim var Steve.

Thank you.

Foetus Foetus is welcoming Cruz Castro to our livestream.

Teşekkür ederim.

Fetus Fetus, Cruz Castro'yu canlı yayınımıza davet ediyor.

So that's at least two new people.

Yani en az iki yeni insan.

Hello, Cruz Castro.

Merhaba Cruz Castro.

Nice to see you here today. Hi.

Bugün seni burada görmek güzel. MERHABA.

Welcome. Yes.

Hoş geldin. Evet.

And I hope you're enjoying it, but we're not going to be here for much longer.

Ve umarım bundan zevk alıyorsundur ama burada fazla kalmayacağız.

No, but we are here when when do we normally hear Mr.

Hayır, ama Bay Jones'u normalde ne zaman duyarız

Jones? Sunday and Wednesday.

? Pazar ve Çarşamba.

So I will be back with you on Wednesday

Bu yüzden çarşamba günü tekrar sizlerle olacağım

and hopefully I will be in the studio and hopefully everything will be back to normal.

ve umarım stüdyoda olurum ve umarım her şey normale döner.

We will see what happens.

Ne olacağını göreceğiz.

You never know these days.

Bu günleri asla bilemezsin.

You never know what will happen next.

Bundan sonra ne olacağını asla bilemezsin.

Yes, I'm yes. Cancelling subscriptions.

Evet, evet. Abonelikleri iptal etme.

Subscriptions is a big thing that people are doing

Abonelikler, insanların

in anticipation of higher energy bills.

daha yüksek enerji faturaları beklentisiyle yaptıkları büyük bir şeydir.

So they're saving money now and things like Netflix.

Yani şimdi para biriktiriyorlar ve Netflix gibi şeyler.

Mr. Jenkins there's a lot of content on there, isn't there too much?

Bay Jenkins, orada çok fazla içerik var, çok fazla değil mi?

And you can never watch it all.

Ve asla hepsini izleyemezsin.

So Do you actually get value for money?

Peki gerçekten paranızın karşılığını alıyor musunuz?

And most of it's rubbish.

Ve çoğu çöp.

But of course we do understand we haven't got children,

Ama tabii ki çocuğumuz olmadığını anlıyoruz,

but we understand the pressure that a lot of parents feel

ancak birçok ebeveynin

because their children are probably pressurising them to have like the Disney Channel.

çocukları muhtemelen Disney Channel'ı sevmeleri için onlara baskı yaptığı için hissettiği baskıyı anlıyoruz.

Yes. Disney Plus is the one that everyone is talking about.

Evet. Disney Plus, herkesin bahsettiği şey.

And you know what children are like when they want something?

Ve bir şey istediklerinde çocuklar nasıldır biliyor musunuz ? Pes

They don't give up.

etmiyorlar. Pes

They don't give up.

etmiyorlar.

And you might feel pressure to I but you can say to your children, well,

Ve bana baskı hissedebilirsiniz ama çocuklarınıza diyebilirsiniz ki,

do you want heating in the house or do you want to be able to watch films on demand?

evde ısınmak mı istiyorsunuz yoksa talep üzerine film izleyebilmek mi istiyorsunuz?

Yes. Do you want to watch the latest pile of garbage from Disney

Evet. Disney'in en son çöp yığınını izlemek mi

or do you want to have nice warm toes and fingers?

yoksa sıcak ayak ve parmaklara sahip olmak mı istiyorsunuz?

Probably most children would probably say they would rather have the Disney Channel,

Muhtemelen çoğu çocuk,

the latest garbage from Disney.

Disney'in en son çöpü olan Disney Channel'ı tercih edeceklerini söyleyecektir.

Well, I mean, they've got lots of things on them.

Yani, üzerlerinde bir sürü şey var.

I'm sure some of it's very good.

Eminim bir kısmı çok iyidir.

But anyway, yes, it's gone. Have passed.

Ama her neyse, evet, gitti. Geçti.

I'm using your accent now, Mr. Duncan.

Artık sizin aksanınızı kullanıyorum, Bay Duncan.

3:30. Half past.

3:30. Buçuk.

Three oh, it's half past.

Üç oh, saat buçuğu geçti.

Well, in fact, it's not 3:30.

Aslında saat 3:30 değil.

It's actually 28 minutes

Aslında

away from for even the UK.

İngiltere için bile 28 dakika uzaklıkta.

So shall we go? Shall we go?

Öyleyse gidelim mi? Gidelim mi?

Shall we just close all of this down, going early but closing it all down if you want to stay down. No.

Tüm bunları kapatalım mı, erken gidelim ama aşağıda kalmak istiyorsanız hepsini kapatalım mı?

Okay. I've had enough. That's not very nice.

Hayır. Tamam. Yeterince sahibim. Bu hoş değil.

Can't take any more.

Daha fazla dayanamam.

But yes.

Ama evet.

So, yes.

So we we're going because we want to go for a long walk

Yani evet.

O yüzden gidiyoruz çünkü uzun bir yürüyüşe çıkmak

and have a closing time early today we had a bit of a stress.

ve kapanış saatini erken yapmak istiyoruz bugün biraz stres yaşadık.

I had a bit of a stressful day yesterday. Okay.

Dün biraz stresli bir gün geçirdim. Tamam aşkım.

Bit upsetting.

Biraz üzücü.

But, you know, life, life sometimes

Ama bilirsiniz, hayat, hayat bazen

throws you these challenges.

size bu zorlukları atar.

But we we'll talk about that another time.

Ama bunu başka bir zaman konuşuruz.

I get upset.

Ben üzülürüm.

I'm feeling a challenge right now standing here.

Şu anda burada dururken bir meydan okuma hissediyorum.

Oh, here we go.

İşte başlıyoruz.

I've got to get rid of the the pornography.

Pornografiden kurtulmalıyım.

Is that something that you you would not subscribe to in order to save money?

Para biriktirmek için abone olmayacağın bir şey mi?

I would definitely not subscribe to them.

Onlara kesinlikle abone olmazdım.

No, no.

Hayır hayır.

Well, I luckily, I don't need. To date they've gone.

Neyse ki ihtiyacım yok. Bugüne kadar gittiler.

No, anyway, I've deleted.

Hayır, neyse, sildim.

That's good.

Bu iyi. Hadi

Let's go, shall we?

gidelim, olur mu?

All right, everybody, you lovely viewers, thank you very much for watching us today, whatever this was.

Pekala millet, siz sevgili izleyiciler, bugün bizi izlediğiniz için çok teşekkür ederiz, bu her neyse.

But everything will be back to normal on Wednesday.

Ancak çarşamba günü her şey normale dönecek.

I will be in the studio,

Stüdyoda olacağım,

so I will sign off first.

bu yüzden önce imzayı atacağım.

Yes, well, apply to everybody.

Evet, peki, herkese uygula.

Have a lovely week.

Güzel bir hafta geçirin.

I'm going as well. Then I'll be going together.

ben de gidiyorum Sonra birlikte gideceğim.

Yeah, let's just say that.

Evet, sadece şunu söyleyelim.

Which is go over there just like this.

Hangisi oraya böyle gitmek.

I just.

Ben sadece.

How am I going to say something?

Nasıl bir şey söyleyeceğim?

Face your usual phrase.

Her zamanki ifadenle yüzleş.

Thank you.

Okay, Steve,

Teşekkür ederim.

Tamam, Steve,

thank you very much for watching us.

bizi izlediğiniz için çok teşekkür ederiz.

I'm back on Wednesday, Mr.

Çarşamba günü döndüm, Bay

Steve is not here on Wednesday.

Steve Çarşamba günü burada değil.

I don't know what he's doing, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse ne yaptığını bilmiyorum.

He could be anywhere, anywhere in the world.

Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir yerinde olabilir.

And of course, until the next time we meet here, you know what's coming next.

Ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar, sonra ne olacağını biliyorsun.

Yes, you do

Evet, şimdilik

ta ta

ta ta yapacaksın

for now.

.

I hope you've enjoyed today's live stream, and I hope he will join us again

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir ve umarım

very soon.

çok yakında tekrar aramıza katılır.