New year resolution - 'Kick' the bad Habit / English Addict 🚨LIVE CHAT🚨 - Wed 4th January 2023

we are back everyone.

herkese geri döndük

I hope you are having a good day.

Umarım iyi bir gün geçiriyorsundur.

I hope everything in your world is ever so nice.

Umarım dünyanızdaki her şey çok güzeldir.

And even if it isn't, we are here to cheer you up.

Olmasa bile, sizi neşelendirmek için buradayız.

It is English addict once again coming to you live from the birthplace

İngiliz bağımlısı dilinin doğum yeri olan İngiltere'den canlı olarak size bir kez daha gelen İngiliz bağımlısı

of the English addict language,

which just happens to be England.

.

The New.

Yeni.

You see, Mr. Steve, I told you.

Bakın, Bay Steve, size söyledim.

I told you.

Look, look at all this stuff on the Internet.

Sana söyledim.

Bakın, internetteki tüm bu şeylere bakın.

Look, Isn't that disgusting?

Bak, bu iğrenç değil mi?

What are they doing there?

Burada ne yapıyorlar?

I don't even know which way that should be.

Bunun nasıl olması gerektiğini bile bilmiyorum.

See? I told you. I told you.

Görmek? Sana söyledim. Sana söyledim.

Are you shocked,

Şaşırdınız mı

Mr. Duncan, this isn't a very good start to the New Year.

Bay Duncan, bu Yeni Yıl için pek iyi bir başlangıç ​​değil. Bu

It isn't So I told you, didn't I?

yüzden sana söyledim, değil mi?

You spend 20 minutes on Instagram looking at things,

Instagram'da bir şeylere bakmak için 20 dakika harcıyorsun

and then all of this comes up, and it's.

ve sonra tüm bunlar ortaya çıkıyor ve bu oluyor.

I know it's not possible.

Bunun mümkün olmadığını biliyorum.

I'm not physically I'm not sure if that's possible to show that the human body

Fiziksel olarak insan vücudunun gerçekten bu konuma gelebileceğini göstermenin mümkün olup olmadığından emin değilim

can actually get into that position, but I don't think so either.

ama öyle olduğunu da düşünmüyorum.

I think this is.

Bence bu.

Oh, anyway, Mr.

Her neyse, Bay

Duncan, we've been watched.

Duncan, izlendik.

Oh, hello. Hello. Hi, everybody.

Oh merhaba. Merhaba. Selam millet.

This is Mr.

Duncan and Mr.

Ben İngiltere'den Bay

Duncan ve Bay

Steve in England.

Steve.

How are you today? Are you? Wow.

Bugün nasılsın? Sen? Vay.

Mr. Duncan, don't get distracted.

Bay Duncan, dikkatinizi dağıtmayın. İyi misin

Are you okay?

?

I hope so.

Umarım. Mutlu

Are you happy?

musun?

I hope you are happy.

Umarım mutlusundur.

Today we are here once again.

Bugün bir kez daha buradayız.

An English addict is the place for you to come to.

Bir İngiliz bağımlısı gelmeniz gereken yerdir.

If you want to improve your English listening, maybe you want to learn some new words.

İngilizce dinlemenizi geliştirmek istiyorsanız, belki yeni kelimeler öğrenmek istersiniz.

Maybe you want to admire

Belki de

the beauty of us

because we are the handsomest

English teachers on the Internet. Mr.

internetteki en yakışıklı İngilizce öğretmenleri olduğumuz için güzelliğimize hayran olmak istiyorsunuz. Bay

Duncan That is open to debate, and I would think that people might, you know, might sure.

Duncan Bu tartışmaya açık ve bence insanlar, bilirsiniz, emin olabilirler.

His pictures of the more handsome, beautiful people teaching English on the Internet.

İnternette İngilizce öğreten daha yakışıklı, güzel insanların resimleri.

I thought you were going to be embarrassed.

Utanacağını düşünmüştüm.

I thought you're going to say that that's open to derision.

Bunun alay konusu olduğunu söyleyeceğini düşünmüştüm. Her

Well, that as well, anyway.

neyse, o da öyle.

Hi. Hello, everyone.

MERHABA. Herkese merhaba.

Hope you're okay. Welcome from me as well.

Umarım iyisindir. Benden de hoşgeldiniz.

Bella made a comment about your music, saying that it sounded very Brazilian.

Bella müziğiniz hakkında yorum yaptı ve kulağa çok Brezilyalı gibi geldiğini söyledi. Bu

It is. It's. I think it's a samba.

. Onun. Sanırım bu bir samba.

Yes, I think it's a bit of a stuffy sort of Latin American sort of music.

Evet, bence biraz havasız bir Latin Amerika müziği.

I'm not sure if it's samba or salsa, because one of those things has a different beat.

Samba mı yoksa salsa mı olduğundan emin değilim çünkü bunlardan birinin farklı bir ritmi var.

But I love that piece of music whenever I hear that piece of music.

Ama o müzik parçasını ne zaman duysam o müzik parçasını seviyorum.

And Steve, of course, will verify the fact there.

Ve Steve, tabii ki, orada gerçeği doğrulayacaktır.

Quite often when I'm doing things around my house, chores

Çoğu zaman evimde bir şeyler yaparken, ev işleri

and things like that, I'm often singing that piece of music and it's not a lie.

ve bunun gibi şeyler yaparken, genellikle o müzik parçasını söylüyorum ve bu bir yalan değil.

I'm normally washing the dishes or cleaning Mr.

Normalde bulaşıkları yıkarım veya Bay

Steve's underpants and there I am going to have that

Steve'in iç çamaşırlarını temizlerim ve orada

detected a dirt tone.

kirli bir ton algılayacağım.

I can't get the stain out.

Lekeyi çıkaramıyorum.

Don't do that to what is Mr.

Bay

Steve doing with his underwear?

Steve'in iç çamaşırlarıyla yaptığı şeye bunu yapma.

Do, do, do do, do do you know that's complete fantasy?

Yap, yap, yap, bunun tamamen fantezi olduğunu biliyor musun?

Because you all know that it's me that does all the housework.

Çünkü hepiniz biliyorsunuz ki tüm ev işlerini ben yapıyorum.

It's not true. I do some of the chores.

Bu doğru değil. Bazı işleri ben yapıyorum.

I will prove it this week, as you say.

Dediğiniz gibi bu hafta kanıtlayacağım.

You see, if you mess with me, I will bite back.

Görüyorsun, eğer benimle uğraşırsan, karşılık veririm.

Well, this week I'm going to feel myself doing the chores.

Pekala, bu hafta ev işlerini yaptığımı hissedeceğim.

And to prove that I do

Ve ev işlerini yaptığımı kanıtlamak için

the chores, I do some of them, not all of them.

bazılarını yapıyorum, hepsini değil.

Sometimes Mr.

Steve does them, but quite often there are those little jobs that have to be done.

Bazen Bay

Steve bunları yapar, ancak çoğu zaman yapılması gereken o küçük işler vardır.

I suppose one of them is is putting the dirty dishes in the dishwasher.

Sanırım bunlardan biri de kirli bulaşıkları bulaşık makinesine koymak.

Yeah, normally it's me that does that.

Evet, normalde bunu yapan benim.

Oh, yeah. That's such hard work, Mr. Duncan.

Ah evet. Bu çok zor bir iş Bay Duncan.

It is hard work.

Bu zor bir iştir.

Putting plates and cutlery into a dishwasher. Yes.

Tabakları ve çatal bıçakları bulaşık makinesine koymak. Evet.

Well, you know, some people. You know what? Some people do.

Şey, bilirsin, bazı insanlar. Biliyor musun? Bazı insanlar yapar.

And I think we do this sometimes we will put the dishes

Ve sanırım bunu yapıyoruz bazen bulaşıkları

in the dishwasher, then the dishes will be washed.

bulaşık makinesine koyacağız, sonra bulaşıklar yıkanacak.

But then we keep them inside the dishwasher and we don't take them out.

Ama sonra onları bulaşık makinesinin içinde tutuyoruz ve çıkarmıyoruz.

So whenever we need a plate or a knife or a fork,

Yani ne zaman bir tabağa, bıçağa ya da çatala ihtiyacımız olsa,

we will

we'll just go to the dishwasher and open it and just take a clean one out.

bulaşık makinesine gidip açıp temiz bir tanesini çıkaracağız.

The dishwasher is a storage cupboard. Really? Yes, it is.

Bulaşık makinesi bir saklama dolabıdır. Gerçekten mi? Evet öyle.

It, I suppose unofficially it is a place where you store

Burası, sanırım gayri resmi olarak

your plates, dishes and knives and forks, I think.

tabaklarınızı, tabaklarınızı, bıçaklarınızı ve çatallarınızı sakladığınız bir yer sanırım.

So that dishwasher of ours that we inherited when we moved here, by the way,

Bu arada buraya

because it was here when we moved in, is probably about 35 years old.

taşındığımızda burada olduğu için bize miras kalan bulaşık makinemiz muhtemelen 35 yaşında.

I would say 90, 40 years old.

90, 40 yaşında diyebilirim.

It's a good German make.

İyi bir Alman markasıdır.

So clearly buy.

Yani açıkça satın alın.

If you buy something that's high quality, it lasts a long time.

Yüksek kaliteli bir şey satın alırsanız, uzun süre dayanır.

It is some good German touch wood.

İyi bir Alman dokunma ağacıdır.

Germans don't want to have to buy a new one.

Almanlar yeni bir tane almak zorunda kalmak istemiyorlar.

It is some good German engineering.

İyi bir Alman mühendisliğidir.

The talking of tidying up Mr.

Bay

Duncan Company and this is often something that people do in the New Year, isn't it?

Duncan Şirketi'ni toplamaktan bahsetmek ve bu genellikle insanların Yeni Yıl'da yaptığı bir şey, değil mi?

They think New Year.

Yılbaşı sanıyorlar.

They want to have a spring clean.

Bahar temizliği yapmak istiyorlar.

Yes, a spring clean.

Evet, bahar temizliği.

Although it's not spring, it just means

Bahar olmasa da, bu demek oluyor

that, you know, you feel like there's a new year you want to tidy up.

ki, bilirsiniz, toparlamak istediğiniz yeni bir yıl varmış gibi hissediyorsunuz .

And that's exactly what you've been doing, isn't it, Mr.

Sizin de yaptığınız tam olarak buydu, değil mi Bay

Duncan? It's been, yes.

Duncan? Oldu, evet.

Yesterday you had a big tidy out of your studio.

Dün stüdyonda büyük bir temizlik yaptın.

It looks cleaner.

Daha temiz görünüyor.

I've moved all of the rubbish.

Bütün çöpleri taşıdım.

What you don't see underneath this desk that's in front of us, underneath.

Bu masanın altında göremedikleriniz önümüzde, altında.

Normally over the year there is a pile of rubbish

Normalde yıl boyunca ben

that slowly builds up as I'm eating things.

bir şeyler yerken yavaş yavaş biriken bir çöp yığını olur. Bu

By the way, I've discovered my most favourite food at the moment.

arada, şu sıralar en sevdiğim yemeği keşfettim.

I'm going through a phase.

bir süreçten geçiyorum.

You mean something that's even greater then than Jaffa Cakes?

Jaffa Cakes'ten bile daha büyük bir şeyi mi kastediyorsun?

Better than Jaffa cake?

Yafa kekinden daha mı iyi?

Surely not, Mr. Duncan.

Kesinlikle hayır, Bay Duncan.

Pancakes.

Krep.

Pancakes.

Krep.

Lovely pancakes with

tons and

tons of syrup all over them.

Her yerinde tonlarca şurup bulunan güzel krepler.

Notice it's still got cake in the in the in the word yes.

Evet kelimesinde hala kek olduğuna dikkat edin.

So the name with the favourite product.

Yani favori ürün ile isim.

So these little pancakes, I put them in the toaster and they get nice and hot

Bu küçük krepleri ekmek kızartma makinesine koyuyorum ve güzel ve sıcak oluyorlar

and then I put some butter on them and then I put lots and lots of golden syrup.

ve sonra üzerlerine biraz tereyağı sürüyorum ve sonra bolca altın şurubu koyuyorum.

So for, so I can just finish my sentence.

Yani, böylece cümlemi bitirebilirim.

I've got loads and loads of golden

syrup all over the sash sashes here.

Buradaki kanatların her tarafında bir sürü altın şurubu var.

I like that.

The one is the most challenging

Bunu sevdim.

to words to say next to each other.

Yan yana söylemesi en zor kelimelerden biri.

Sash. Sash.

kuşak. kuşak.

It's quite difficult to say that talking at the live chat.

Canlı sohbette konuşurken bunu söylemek oldukça zor.

Wait there, Steve.

Orada bekle Steve.

We haven't even said hello to the live chat yet.

Henüz canlı sohbete merhaba bile demedik.

Oh, I have no, because we have the first person on here today who was first.

Oh, hayır, çünkü bugün burada birinci olan ilk kişi var.

Well, guess what it was Claudia, I do know

Bil bakalım neydi Claudia,

that Claudia is busy today.

Claudia'nın bugün meşgul olduğunu biliyorum.

She's busy.

O meşgul.

I think she's working very hard.

Bence çok çalışıyor.

I had a note from my dentist this morning

Bu sabah diş hekimimden

telling me to go in for a complete check-up.

tam bir kontrole gitmemi söyleyen bir not aldım.

I think maybe they are short of money. I'm not sure.

Sanırım para sıkıntısı çekiyorlar. Emin değilim.

But they.

Ama onlar.

They desperately want me to go in so they can have a look in my mouth for thing

we've been in before Christmas talking to people on the on the live stream.

Noel'den önce canlı yayında insanlarla konuşurken içinde bulunduğumuz şey için ağzıma bir bakabilmeleri için umutsuzca içeri girmemi istiyorlar.

Rahim Abdul.

Rahim Abdul.

Abdelkader? Mm hmm.

Abdülkadir? Hmm.

I think says that they are from Egypt and it's not a name I recognise.

Sanırım Mısırlı olduklarını söylüyorlar ve bu benim tanıdığım bir isim değil.

So is this. Are you new rehab?

Öyleyse bu. Yeni rehabilitasyon musun?

Hello.

Rehab to this channel. Welcome.

Merhaba.

Bu kanala rehabilitasyon. Hoş geldin.

If you are. Yes, welcome.

Eğer sen. Evet Hoşgeldin.

And it's nice to see you wherever you are in the world.

Ve dünyanın neresinde olursanız olun sizi görmek güzel.

You are very welcome to join us right here on YouTube

Sunday and Wednesday 2 p.m.

Pazar ve Çarşamba 14:00'te YouTube'da bize katılmaya davetlisiniz.

UK time, by the way, I said, I suppose also I should say to those

İngiltere saati bu arada dedim, sanırım söylemediğimlere de söylemeliyim

who I haven't said it to,

, pazar günü burada olmamanız durumunda

can I wish you all a happy New Year just in case you were not here on Sunday?

hepinize mutlu bir yeni yıl dileyebilir miyim ?

Happy New Year to you.

Yeni yılınız kutlu olsun.

Beep.

Beep. Beep. Beep.

bip

bip bip bip

Beep. Beep.

Beep. Beep. Beep.

bip bip

bip bip bip

It's a Happy New Year.

Yeni Yılınız Kutlu Olsun.

I hope you are having a good one wherever you are.

Umarım gittiğin yerde iyi bir gün geçiriyorsundur.

Yeah.

So are you having a new year clean up around your house?

Evet.

Peki, evinizde yeni bir yıl temizliği yapıyor musunuz ?

Have you identified things

that you want to do to improve the look of your house? No.

Evinizin görünümünü iyileştirmek için yapmak istediğiniz şeyleri belirlediniz mi? Hayır.

Have you?

I mean, I always have a tidy up between normally before Christmas.

Demek istediğim, normalde Noel'den önce her zaman ortalığı toparlarım . Dediğimiz gibi

I like the house to be very tidy, spick and span, as we say.

evin çok derli toplu, derli toplu olmasını seviyorum.

Spic and span.

Baharat ve yayılma.

That's a good word.

Bu iyi bir kelime.

That's a new word. We've taught something already, Mr. Duncan.

Bu yeni bir kelime. Zaten bir şeyler öğrettik, Bay Duncan.

If something is spic and span, it just means it's very clean and presentable.

Bir şey net ve açıksa, bu onun çok temiz ve prezentabl olduğu anlamına gelir.

So you can say Mr.

Yani Bay

Duncan has made his studio look spic and span.

Duncan'ın stüdyosunu düzenli ve geniş göstermiş olduğunu söyleyebilirsiniz.

It's ti. It's clean, it's tight.

ti. Temizdir, sıkıdır.

Well, relatively.

Eh, nispeten.

It's not completely clean and tidy, but it's better than it was before.

Tamamen temiz ve düzenli değil ama eskisinden daha iyi.

Better than it was

Don'unkinden daha iyiydi

Don's.

.

Adam's here as well.

Adem de burada.

From Thailand.

Taylandlı.

Yes, lots of people who elude on, of course,

Evet, kaçan birçok insan elbette

is one of our regular messages.

normal mesajlarımızdan biridir.

One of our regular messages on on my comments section.

Yorumlarım bölümündeki normal mesajlarımızdan biri.

The old man in Thailand never say that, by the way.

Bu arada, Tayland'daki yaşlı adam bunu asla söylemez.

No one is old.

Kimse yaşlı değil.

It is just a number.

Bu sadece bir sayıdır.

I remember a couple of weeks ago I was reading a very interesting article

Birkaç hafta önce

about a very famous film star called Clint Eastwood.

Clint Eastwood adında çok ünlü bir film yıldızı hakkında çok ilginç bir makale okuduğumu hatırlıyorum. Şu

He at the moment, well, he's recently celebrated his 92nd birthday.

anda, yakın zamanda 92. doğum gününü kutladı.

And if you have watched this before, you will know that I like Clint Eastwood very much.

Ve bunu daha önce izlediyseniz, Clint Eastwood'u çok sevdiğimi bileceksiniz.

I like his films.

Filmlerini beğeniyorum.

Some interesting films.

Bazı ilginç filmler.

He's never appeared in a bad film.

Hiç kötü bir filmde oynamadı.

He's one of the few actors who has never made a terrible movie.

Hiç korkunç bir film yapmamış birkaç aktörden biri.

Clint Eastwood apparently his secret

Clint Eastwood görünüşe göre

of staying fit and young.

formda ve genç kalmanın sırrı.

He said he never let the old man in.

Yaşlı adamı asla içeri almadığını söyledi.

And I think that's brilliant.

Ve bence bu harika.

What a great piece of advice, he said.

Ne güzel bir öğüt, dedi. Bunu

The reason why he does that is so he can keep making plans, keep doing things.

yapmasının nedeni, planlar yapmaya, bir şeyler yapmaya devam edebilmesidir.

He has new projects, new films to make, and that's the way to do it.

Yeni projeleri, yapacak yeni filmleri var ve bunu yapmanın yolu bu.

You keep the old person out.

Yaşlı insanı dışarıda tutuyorsun.

It's a good phrase that, a very good phrase.

Çok güzel bir söz, çok güzel bir söz.

Of course, when he looks in the mirror, it's going to remind him

Tabii ki aynaya baktığında,

maybe he doesn't have any mirrors in the house.

belki de evde hiç ayna olmadığını hatırlatacaktır.

Yeah, that's a good idea.

Evet, bu iyi bir fikir.

When I get to a certain age and my look start to fade

Belli bir yaşa geldiğimde ve görünüşüm

decades away, obviously,

onlarca yıl sonra solmaya başladığında,

then I think I will get rid of all all mirrors in the house.

o zaman evdeki tüm aynalardan kurtulacağımı düşünüyorum.

There will be no mirrors, but they will break anyway, won't they, if I look into them.

Ayna olmayacak ama yine de kırılacaklar, değil mi, onlara bakarsam.

Because that's always a joke, isn't it, that

Çünkü bu her zaman bir şakadır, değil mi,

if you are not attractive and you look in the mirror, the mirror cracks

eğer çekici değilseniz ve aynaya bakarsanız, gördüğü korkunç görüntüden

it because it is so distressed by the horrible vision that it's seeing.

o kadar rahatsız olduğu için ayna onu çatlatır .

And that

Ve bu

is something that is often referenced, isn't it, When a mirror,

sık sık atıfta bulunulan bir şeydir, değil mi, Bir aynaya

somebody looks in the mirror and it cracks, it means that you're ugly. Yes,

biri baktığında ve ayna çatladığında, bu senin çirkin olduğun anlamına gelir. Evet,

But yes, I've done it.

Ama evet, yaptım.

Hammett says he likes short lessons

Hammett, kısa dersleri sevdiğini

because this is we've got a different format here with the live lessons.

çünkü burada canlı derslerle farklı bir formatımız olduğunu söylüyor .

But this is all about conversation.

Ama bu tamamen konuşmayla ilgili.

Yeah, but Mr.

Duncan does have a lot of short a sort of more compact

Evet, ama Bay

Duncan'ın kanalında senin hakkında bir sürü kısa, daha derli toplu

English teaching videos on you on your channel then.

İngilizce öğretim videosu var.

Yes, I forgot about 2000. Yes.

Evet, 2000'i unuttum. Evet.

So please, if you want something a bit sort of more bite

Bu yüzden lütfen, biraz daha küçük bir şey istiyorsanız,

sized as we would say something a bit quicker.

biraz daha hızlı bir şey söylerdik.

Abdel-Hamid go to Mr.

Abdel-Hamid, Bay

Duncan's channel and search through all his videos.

Duncan'ın kanalına gidin ve tüm videolarını arayın.

And you've got shorter ones.

Ve daha kısa olanlarınız var.

Longer ones. Yes, there are playlists.

Daha uzun olanlar. Evet, çalma listeleri var.

What I'm going to say now underneath this video under here,

Şimdi bu videonun altında ne söyleyeceğim, burada

there are playlists and you can see my playlists under this video.

oynatma listeleri var ve bu videonun altında oynatma listelerimi görebilirsiniz.

If you scroll down, move down, look at the information underneath this video.

Aşağı kaydırırsanız, aşağı kaydırın, bu videonun altındaki bilgilere bakın. Kısa videolar içeren

There are lots and lots of playlists

çok sayıda oynatma listesi

with short videos as well.

de var.

But the reason why and I suppose this is a good opportunity

Ama bunun nedeni ve sanırım bu,

to mention the reason why we do this, and the reason why sometimes our live streams are very long

bunu neden yaptığımızdan bahsetmek için iyi bir fırsat ve bazen canlı yayınlarımızın çok uzun olmasının nedeni,

is it gives you the chance to have

size

an English environment around you.

çevrenizde bir İngiliz ortamına sahip olma şansı vermesidir.

But the best thing of all, it's life.

Ama hepsinden iyisi, hayattır.

You see, we are here now talking to you.

Görüyorsun, şimdi burada seninle konuşuyoruz.

Live it 2:18 o'clock.

Saat 2:18'de canlı yayınla.

You can ask his questions about English or about anything,

Ona İngilizce veya herhangi bir şey hakkında sorular sorabilirsiniz

or we answer questions about all sorts of topics.

veya biz her türlü konuda soruları yanıtlarız.

We can just think of it.

Sadece düşünebiliriz.

Yes, we get a lot of personal questions. Yeah.

Evet, birçok kişisel soru alıyoruz. Evet.

You know, we were sort of again, the answer, I think as well.

Biliyor musun, biz yine bir nevi cevaptık, bence de.

Sometimes any personal questions, feel free to ask this.

Bazen herhangi bir kişisel soru, bunu sormaktan çekinmeyin.

You know, with our wealth of lifetime experience

Biliyorsunuz, yaşam boyu edindiğimiz zengin deneyimle,

that we can maybe help point you in the right direction.

belki de sizi doğru yöne yönlendirmeye yardımcı olabiliriz.

But yes, this is this format is for you to listen to conversation. Yes.

Ama evet, bu konuşma dinlemek için bu formattır. Evet.

And you can interact with all the people on the live stream with us.

Ve bizimle canlı yayındaki tüm insanlarla etkileşim kurabilirsiniz.

And it just gives a bit more time to do something different.

Ve farklı bir şey yapmak için biraz daha zaman veriyor.

But yes, do go to Mr.

Ama evet, Bay

Jenkins channel and look at his playlist to see,

Jenkins kanalına gidin ve bakmak isteyebileceğiniz farklı uzunluktaki dersleri görmek için çalma listesine bakın

you know, different length of lessons that you might want to look at.

.

Those as well.

Onlar da.

Yeah, my average lesson lasts for about 5 minutes,

Evet, ortalama dersim yaklaşık 5 dakika sürüyor

but some of them maybe are 10 minutes long, 20 minutes long.

ama bazıları 10 dakika , 20 dakika olabilir.

But of course the live streams, because of the type of video

Ama tabii ki canlı yayınlar, videonun türü nedeniyle

this is, it is interactive as well.

aynı zamanda etkileşimlidir.

So that is another good point to mention.

Bu da bahsetmek için başka bir iyi nokta.

You can chat to me now

Benimle şimdi sohbet edebilirsiniz

and not many people are doing that.

ve pek çok insan bunu yapmıyor.

Very few English teachers will do live streams because they

Çok az İngilizce öğretmeni canlı yayın yapacak, çünkü

they worry that they will make mistakes and maybe they won't be very confident doing it live.

hata yapacaklarından endişe ediyorlar ve belki de bunu canlı yayınlarken kendilerine pek güvenemeyecekler.

However, we do it live.

Ancak canlı yayında yapıyoruz.

So we are one of the very few English teachers

Bu yüzden,

that actually talk about English to interact live.

canlı etkileşim kurmak için gerçekten İngilizce hakkında konuşan çok az sayıda İngilizce öğretmeninden biriyiz.

And also we do it for a very long time as well.

Ayrıca bunu çok uzun bir süredir yapıyoruz.

Maybe 2 hours, sometimes longer, maybe longer.

Belki 2 saat, bazen daha uzun, belki daha uzun.

On New Year's Day, I think we were nearly two and a half hours.

Yılbaşında, sanırım yaklaşık iki buçuk saat kalmıştık.

My my legs and hips were aching.

Bacaklarım ve kalçalarım ağrıyordu.

So that's how dedicated we are.

Demek kendimizi bu kadar adadık.

Paul Mr. Steve to teaching English.

Paul Bay Steve İngilizce öğretmek için.

What I mean, I don't know. I've just got sort of roped in over there

Ne demek istediğimi bilmiyorum. Yıllar boyunca oraya bir şekilde bağlandım

over the years and I, I mean, this is your channel. Mr..

ve ben, demek istediğim, bu senin kanalın. Bay..

That's Mr. Duncan,

Bu Bay Duncan,

It's his channel.

onun kanalı.

But I just sort of I'm like a sort of unpaid assistant.

Ama ben sadece bir çeşit ücretsiz asistan gibiyim.

You're like a wart, an unpaid assistant, I would say.

Bir siğil gibisin, ücretsiz bir asistansın, derdim.

I think Mr.

Bence Bay

Steve is like a wart that you have on your bum.

Steve, poponuzdaki bir siğil gibi.

Thanks a lot.

Çok teşekkürler.

And it never goes away. So.

Ve asla gitmez. Bu yüzden.

And sometimes he appears.

Ve bazen ortaya çıkıyor.

I mean, you know, if you want me.

Yani, bilirsin, eğer beni istiyorsan.

Hey, Mr. Duncan.

Merhaba, Bay Duncan.

Now, if I've got lots of housework to do,

Şimdi, yapacak çok ev işim varsa,

you know, I've got to do all the heavy work around the house that,

bilirsiniz, evin etrafındaki tüm ağır işleri ben yapmalıyım ,

you know, I him.

bilirsiniz, ben onu.

Oh, those words.

Ah, o sözler.

You've got to be careful what you say, Mr.

Ne söylediğinize dikkat etmelisiniz, Bay

Duncan. Careful what you wish for.

Duncan. Ne dilediğine dikkat et.

That's a good expression.

Bu iyi bir ifade.

Okay.

People often say, like you said, for example, you know, you're like a bad wart.

Tamam aşkım.

İnsanlar genellikle, senin de dediğin gibi, örneğin, bilirsin, kötü bir siğil gibisin derler. Çekip

Go away.

gitmek.

Well, may be careful what you wish for.

Peki, ne dilediğine dikkat edebilirsin.

I may go away.

gidebilirim

And then you will be here on your own, on the live streams.

Ve sonra canlı yayınlarda tek başınıza burada olacaksınız .

Okay.

Tamam aşkım.

Without me?

Bensiz?

Yeah. What's the what's wrong with that?

Evet. Bunun nesi var?

I'm just using that as an example of how to use the phrase.

Bunu sadece ifadenin nasıl kullanılacağına bir örnek olarak kullanıyorum . Ne

Careful what you wish for. Yes.

dilediğine dikkat et. Evet.

Sometimes somebody's trying to think of another example.

Bazen birisi başka bir örnek düşünmeye çalışır.

Yes. Careful what you wish for.

Evet. Ne dilediğine dikkat et.

Somebody might say, Well, I wish we'd have some snow, but lovely to have some snow, wouldn't it?

Birisi, Keşke biraz kar yağsa, ama biraz kar yağsa ne güzel, değil mi?

And then somebody might say to you are careful what you wish for,

Ve sonra birisi size ne dilediğinize dikkat edin,

because when the snow comes, it's beautiful and nice for a few hours.

çünkü kar yağdığında birkaç saatliğine güzel ve hoştur diyebilir.

But after that, more perhaps you couldn't get to work, perhaps you couldn't go and buy some food.

Ama ondan sonra dahası belki işe gidemediniz, belki gidip yiyecek bir şeyler alamadınız.

Perhaps you crash your car in the snow.

Belki arabanı karda çarparsın.

That phrase gives the indication that something that comes along

Bu cümle, isteyebileceğiniz bir şeyin

that you might want also has a downside to it as well.

aynı zamanda bir dezavantajı olduğunu da gösterir. Ne

Careful what you wish for. Yes, I think so.

dilediğine dikkat et. Evet bencede.

Olga says English addict's lessons are a treasure.

Olga, İngiliz bağımlılarının derslerinin bir hazine olduğunu söylüyor.

We all are involved in the lessons, the interaction.

Hepimiz derslere, etkileşime dahil oluyoruz.

Yes. So I think this is actually very valuable.

Evet. Bu yüzden bunun aslında çok değerli olduğunu düşünüyorum.

I see.

Anlıyorum.

And I forecast over the next two or three years

Ve önümüzdeki iki veya üç yıl içinde

you will see lots of other people doing this.

bunu yapan birçok insan göreceğinizi tahmin ediyorum.

And then maybe you will forget us and we will disappear, will fade away,

Ve sonra belki sen bizi unutacaksın ve biz yok olacağız, gözden kaybolacağız ve

and there will be other people, maybe sexy people, maybe good looking people, young people

başka insanlar olacak, belki seksi insanlar, belki yakışıklı insanlar,

doing life lessons and streams, and they will forget all about us.

hayat dersi veren gençler ve dereler ve onlar bizi tamamen unutacaklar.

But we were here first, and no one can take that away from us.

Ama önce biz buradaydık ve kimse bunu bizden alamaz.

In fact, I was the first

Aslında,

English English teacher on YouTube.

YouTube'daki ilk İngilizce İngilizce öğretmeniydim. Sen.

You are. It's true. I'm not joking.

Bu doğru. Şaka yapmıyorum.

How long have you been doing it now? 40 years.

Şimdi ne zamandır yapıyorsun? 40 yıl.

66. Right. Okay. Yes.

66. Doğru. Tamam aşkım. Evet.

I'm not allowed to say it, although now it doesn't sound like much.

Söylememe izin verilmiyor, ama şimdi pek bir şey gibi gelmiyor.

After what you said, a few people are talking about

Söylediklerinizden sonra birkaç kişi

the cost of having your teeth fixed.

dişlerinizi yaptırmanın maliyetinden bahsediyor.

Yeah, going to the dentist.

Evet, dişçiye gitmek. Dişçiye gitmek

It's always been expensive going to the dentist, hasn't it, Mr.

her zaman pahalı olmuştur , değil mi Bay

Duncan? Even when I was younger, it was always expensive.

Duncan? Daha gençken bile, her zaman pahalıydı.

If you went to the dentist, it's worth mentioning though, if you were young,

Dişçiye gittiyseniz, yine de belirtmekte fayda var, genç olsaydınız,

if you were under, I think under 18,

sanırım 18 yaşın altında olsaydınız,

you would always get your dental work and all of your teeth

her zaman diş tedavinizi ve tüm dişlerinizi

seen to and fixed for free.

ücretsiz olarak görür ve yaptırırdınız.

And even now it's a certain part of society.

Ve şimdi bile toplumun belirli bir parçası.

If you are on low income or maybe you are claiming certain types of benefit

Düşük gelirliyseniz veya belki de devletten belirli türde yardımlar talep ediyorsanız

from the government, you will still get free

, yine de

or maybe reduced price on your dentist work.

diş hekimliği işlerinizde ücretsiz veya belki indirimli fiyat alacaksınız.

Yes, and

Evet,

I was going to say yes, I

ben de evet diyecektim,

think Bela mentioned that it cost is sci €5,000

sanırım Bela

to get all the work done on her teeth.

dişlerindeki tüm işlemleri yaptırmanın 5.000 Euro'ya mal olduğundan bahsetmişti.

But I think it's cost you not that much, but certainly not that much.

Ama bence sana o kadar pahalıya mal olmadı, ama kesinlikle o kadar da değil.

Certainly a lot of money for teeth and something that once you neglect them

Dişler için kesinlikle çok para ve onları

for a period of time, it's going to cost you more to get them.

bir süre ihmal ettiğinizde, onları almak size daha pahalıya mal olacak bir şey.

Yes. It's like anything sort of maintenance on a car.

Evet. Arabadaki herhangi bir bakım gibi. Hiç

Can I just say I would rather have no teeth

dişim olmamasını ve 5.000 € harcamayı tercih ederim diyebilir miyim?

and spend €5,000.

I'm sure that Claudia wouldn't have charged you that much.

Eminim Claudia senden bu kadar para almazdı.

Bela, Maybe you should have gone to Claudia to get a discount.

Bela, belki de indirim almak için Claudia'ya gitmeliydin.

Two point owner Claudia gives discounts

İki noktanın sahibi Claudia,

to anybody on the live stream.

canlı yayında herkese indirim yapıyor.

If we.

Eğer biz.

I mean, obviously, it costs us a lot of money to fly there.

Demek istediğim, açıkçası, oraya uçmak bize çok paraya mal oluyor.

It's.

Onun.

I don't think you would actually get any benefit because you've got to fly all the way to Argentina.

Aslında herhangi bir fayda elde edeceğinizi düşünmüyorum çünkü ta Arjantin'e kadar uçmanız gerekiyor.

Is that what I mean?

Demek istediğim bu mu?

That would be nice. Wouldn't people watching us?

İyi olur. İnsanlar bizi izlemez mi?

They've all got different careers and different jobs.

Hepsinin farklı kariyerleri ve farklı işleri var.

It might be something that if we went there we could get a discount

Oraya gidersek indirim alabiliriz

or anyone on the livestream could get a discount

ya da canlı yayındaki herhangi biri biraz indirim alabilir,

a bit like, I mean, for example, it.

yani, örneğin, bir şey olabilir.

Does anybody do hair transplants?

Saç ekimi yapan var mı?

Yes, But we talked about this on Sunday. Yes.

Evet, ama bunu Pazar günü konuştuk. Evet.

Because to be honest, you know, I'm not saying I really need it,

Çünkü dürüst olmak gerekirse , buna gerçekten ihtiyacım olduğunu söylemiyorum

but if it was optional and at a reasonable price, I think I would fly somewhere.

ama isteğe bağlı olsaydı ve makul bir fiyata olsaydı, sanırım bir yere uçardım.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Oh, as I said on Sunday, we can just wear a wig.

Oh, Pazar günü dediğim gibi, sadece peruk takabiliriz.

I think I think it should be acceptable

Bence

for men to wear wigs, even if you can tell,

erkeklerin peruk takması kabul edilebilir olmalı,

even if you know that they are wearing a wig, it should be allowed.

peruk taktığını bilseniz bile izin verilmeli.

It's a bit like a hat.

Biraz şapka gibi.

So imagine wearing a hat, but instead of being made of cotton

Öyleyse bir şapka taktığınızı hayal edin, ancak bu şapka pamuktan

or some other material, it is hair instead.

veya başka bir malzemeden değil, saçtan yapılmış.

So just think of it as a hat made of hair.

Yani bunu sadece saçtan yapılmış bir şapka gibi düşünün.

And then. And then it's not so bad.

Ve daha sonra. Ve sonra o kadar da kötü değil.

So I think ridiculous.

Yani bence saçma.

I think maybe in February we're going to see

Sanırım belki Şubat'ta

February.

Şubat'ı göreceğiz. Her

We're going to start wearing a wig, each of us.

birimiz peruk takmaya başlayacağız.

So we're going to find a nice wig, each of us.

Yani her birimiz güzel bir peruk bulacağız.

And there's a great shop.

Ve harika bir dükkan var.

I don't know if it's still there in Wolverhampton called Ebony Rooms.

Hala Wolverhampton'da Ebony Rooms diye bir yer var mı bilmiyorum.

And I always remember years ago buying a wig from there for one of my videos

Ve her zaman yıllar önce videolarımdan biri için oradan bir peruk aldığımı hatırlıyorum

and I'm they have this amazing selection of wigs

ve esas olarak kadınlar için harika bir peruk seçkisine sahipler

mainly for women, but they do have some men's wigs as well.

ama bazı erkek perukları da var. Yıllar önceki

I remember spotted by a wig for one of my crazy

çılgın video derslerimden birinde bir peruk tarafından fark edildiğimi hatırlıyorum

video lessons from years ago.

.

So I think so February, February. Mr..

Yani bence şubat, şubat. Bay..

Mr.. STEVE Because it's a short month, so we don't have to do it for long.

Bay.. STEVE Kısa bir ay olduğu için bunu uzun süre yapmak zorunda değiliz.

We're going to wear wigs, right?

Peruk takacağız, değil mi?

That's it.

Talking of past lessons. Mr. Duncan Yes.

Bu kadar.

Geçmiş derslerden bahsetmek. Bay Duncan Evet.

Bela says that she's followed you since you started,

Bela, başladığından beri seni takip ettiğini

and in the past you had a monkey

ve geçmişte burada alışveriş yapan bir maymunun olduğunu söylüyor

shopping here.

.

It wasn't, I'm sure it wasn't. Mr. Steve.

Değildi, eminim değildi. Bay Steve.

That monkey I am that monkey's replacement.

O maymun, ben o maymunun yerine geçen kişiyim.

Yes, but what was the what was the monkey's name?

Evet, ama maymunun adı neydi?

But was it a monkey or was it a.

Ama bir maymun muydu yoksa bir.

We couldn't find anything better.

Daha iyisini bulamadık.

So was it a monkey or was it a what did a monkey?

Yani bir maymun muydu yoksa maymun ne yaptı?

I had to take a step down, you see.

Bir adım atmak zorunda kaldım, görüyorsun.

So we had monkey and then we went to Mr.

Maymunumuz vardı ve sonra Bay

Steve. The monkey was far too intelligent. Yeah.

Steve'e gittik. Maymun çok zekiydi. Evet.

So I had had to take it down a little bit.

O yüzden biraz indirmek zorunda kaldım.

Yeah, a little chimpanzee.

Evet, küçük bir şempanze.

Chimpanzee, chimpanzee.

Şempanze, şempanze.

Mr. Lomax. Mr. Lomax.

Bay Lomax. Bay Lomax.

What's his name, fella?

Adı ne dostum?

I don't know where he is now.

Şimdi nerede olduğunu bilmiyorum.

The last I heard, he was writing scripts

En son

for the Big Bang Theory.

Big Bang Theory için senaryolar yazdığını duydum.

He'd gone to Hollywood and he was writing scripts for the Big Bang Theory.

Hollywood'a gitmişti ve Big Bang Theory için senaryolar yazıyordu.

And of course, Fats has finished now, so I don't know what he's doing now.

Ve tabii ki, Fats şimdi bitirdi, bu yüzden şimdi ne yaptığını bilmiyorum.

I'm not sure.

Emin değilim.

Maybe he's writing the latest Marvel superhero movie or something like that.

Belki de en son Marvel süper kahraman filmini ya da onun gibi bir şeyi yazıyordur.

I mean, some lovely comments from people on the livestream.

Demek istediğim, canlı yayındaki insanlardan bazı güzel yorumlar.

You are beautiful and intelligent men, says English

Siz güzel ve zeki adamlarsınız, diyor English

and Franco.

ve Franco.

For Mari. Hmm.

Mari için. Hmm.

Does that mean Franco you've got a Ferrari, or is that your surname?

Bu, Franco'nun bir Ferrari'n olduğu anlamına mı geliyor, yoksa soyadın mı?

Are you related to the famous Italian firm?

Ünlü İtalyan firmasıyla akraba mısınız?

Yes. And can I.

Evet.

Can I get a discount on a Ferrari?

Bir Ferrari'de indirim alabilir miyim?

You may have noticed that Mr.

Bay

Steve is constantly looking for opportunities to save money,

Steve'in sürekli olarak para biriktirmek için fırsatlar aradığını fark etmiş olabilirsiniz,

but I have a feeling that even with a discount,

ancak içimde bir his var ki indirim olsa bile

we won't be able to afford a Ferrari.

bir Ferrari almaya gücümüz yetmeyecek.

I'm sorry about that.

Bunun için üzgünüm.

A mustang?

How about a mustang? Still too expensive. Still too expensive.

Bir mustang mı?

Bir mustanga ne dersin? Hala çok pahalı. Hala çok pahalı.

I've still got to just just put up with the with the

Hala

the calendar and the little model.

takvime ve küçük modele katlanmak zorundayım.

Yeah, for the time being.

Evet, şimdilik.

So Mr.

Steve has a little toy Mustang upstairs

Bay

Steve'in yukarıda birkaç yıl önceki doğum günümde canlı canlı açtığınız küçük bir Mustang'i var

that you reopened live on my birthday a couple of years ago.

.

You bought it for me,

Benim için aldın,

Lewis Also mentions that

Lewis Ayrıca

Lewis's saw his cardiologist in November,

Lewis'in kardiyologunu Kasım ayında

a routine consultation.

rutin bir konsültasyon olarak gördüğünden bahsediyor.

And it's interesting.

Ve bu ilginç.

It actually cost Lewis €380.

Aslında Lewis'e 380 €'ya mal oldu.

A Can I say that seems quite reasonable.

Oldukça makul göründüğünü söyleyebilir miyim?

Well, it's part funded, so

Kısmen finanse ediliyor, bu yüzden

it looks like we don't exactly know

tam olarak bilmiyoruz gibi görünüyor

because in the UK all your health care is paid for.

çünkü Birleşik Krallık'ta tüm sağlık bakımınız ödeniyor.

Yes, because we pay quite a high national insurance.

Evet, çünkü oldukça yüksek bir ulusal sigorta ödüyoruz.

Well, can I just say that France does have a kind of national health service there?

Pekala, Fransa'nın orada bir tür ulusal sağlık hizmeti olduğunu söyleyebilir miyim?

So I think it's done in the same way

Bu yüzden

as we do it here with dentistry.

burada diş hekimliğinde yaptığımız gibi yapıldığını düşünüyorum.

You pay something, but you don't pay the full amount.

Bir şey ödüyorsunuz ama tamamını ödemiyorsunuz.

So that's how I how I understand it's a little bit more complicated than here.

Yani buradan biraz daha karmaşık olduğunu anlıyorum.

Yes. Maybe. Maybe Lewis could explain.

Evet. Belki. Belki Lewis açıklayabilirdi.

I think from what you're saying, Lewis, I think Social Security always pay for some of it.

Lewis, söylediklerinden yola çıkarak, Sosyal Güvenlik'in her zaman bir kısmını ödediğini düşünüyorum.

And then you pay for the rest.

Ve sonra geri kalanı için ödeme yaparsınız.

But perhaps you can take out insurance

Ama

to maybe pay for some of it

belki bir kısmını

or all of it as well for the bit that you have to pay for.

veya tamamını ve ayrıca ödemeniz gereken kısmı ödemek için sigorta yaptırabilirsiniz.

It's very different from from places like in the United States, for example,

where a lot of things have to be paid for and even pills, medicine.

Birçok şeyin ve hatta hapların, ilaçların bile ödenmesi gereken Amerika Birleşik Devletleri gibi yerlerden çok farklı.

And this is something I always find amazing.

Ve bu her zaman harika bulduğum bir şey.

Steve Certain types of medicine,

Steve Belirli ilaç türleri için

you have to pay the full price,

tam fiyat ödemeniz gerekir,

sometimes two or $300 for certain types of medicine.

bazen belirli ilaç türleri için iki veya 300$.

I find that amazing.

Bunu harika buluyorum.

Here we just pay a very small fee, normally about eight or £9.

Burada çok küçük bir ücret ödüyoruz, normalde yaklaşık sekiz veya 9 sterlin.

I think it's gone up to about £10 now, but that that's pretty good when you think that

Sanırım şimdi yaklaşık 10 sterline çıktı, ama

normally you would have to spend maybe 50, 60

normalde tedaviniz, ilacınız için belki 50, 60

or even £100 for your treatment, your medicine.

ve hatta 100 sterlin harcamanız gerektiğini düşündüğünüzde bu oldukça iyi.

But if you're over 60, you get your prescriptions for free.

Ancak 60 yaşın üzerindeyseniz, reçetelerinizi ücretsiz alırsınız.

Probably children do as well.

Muhtemelen çocuklar da öyledir.

I'm jealous.

Kıskancım.

Yes. Yes, you do.

Evet. Evet yaparsın.

But yeah, we do pay quite a high national National Insurance,

Ama evet, oldukça yüksek bir Ulusal Sigorta ödüyoruz,

they call it when you're working,

siz çalışırken buna diyorlar ki

which is somewhere around two or £300 a month for most working people.

bu, çalışan çoğu insan için ayda iki ya da 300 sterlin civarındadır.

And that covers the National Health Service.

Ve bu Ulusal Sağlık Hizmetini kapsar.

Of course, you may not have seen on the news the National Health

Ulusal Sağlık

Service is suffering really quite greatly at the moment.

Servisi'nin şu anda gerçekten büyük acı çektiğini haberlerde görmemiş olabilirsiniz.

There are massive waiting times, queues at accident emergency

Muazzam bekleme süreleri, kaza acil durumlarında kuyruklar var

and many people are

ve birçok insanın

supposedly dying because of of waiting. Yes.

beklemekten öldüğü söyleniyor. Evet.

For treatment.

Tedavi için.

Happy New Year, everyone, because.

Herkese Mutlu Yıllar çünkü.

But it doesn't matter how much money you throw.

Ama ne kadar para attığınızın bir önemi yok.

It kind of just put this in perspective, though.

Yine de, bunu bir perspektife oturtuyor.

Go on. It happens every year.

Devam et. Her yıl olur.

Every single year.

Her yıl.

When I was a child growing up,

Ben çocukken,

they would always have some news story about hospital

hastanelerin kışın hastalarını tedavi etmekte güçlük çektiğine dair haberler gelirdi hep

having difficulty treating their patients during the winter.

.

So this does happen every year.

Yani bu her yıl oluyor.

I will be honest with you.

sana karşı dürüst olacağım

Last year the year before, during COVID and then before then.

Geçen yıl önceki yıl, COVID sırasında ve ondan önce.

And then 20 years ago, 30 years ago,

Ve 20 yıl önce, 30 yıl önce,

we were always panicking during the winter months.

kış aylarında hep panik halindeydik.

Yes, because it was more flu cases and more hospital beds taken up with seasonal

Evet, çünkü mavi soğuk günler gibi mevsimsel hastalıklar dedikleri mevsimsel hastalıklarla daha fazla grip vakası ve daha fazla hastane yatağı dolmuştu

what they call seasonal illnesses like blue cold days.

.

And of course, as Mr.

Ve tabii ki, Bay

Duncan says, we've had COVID.

Duncan'ın dediği gibi, COVID geçirdik.

Lewis says that in France, you don't have to pay for certain

Lewis, Fransa'da

illnesses like cancer, diabetes and others.

kanser, diyabet ve diğerleri gibi belirli hastalıklar için ödeme yapmanız gerekmediğini söylüyor.

But maybe, for example, say you needed a hip replacement.

Ama örneğin, kalça protezine ihtiyacınız olduğunu söyleyebilirsiniz.

You said you would get a hip replacement or a knee replacement

free in the

UK, although there is a very long waiting list.

Çok uzun bir bekleme listesi olmasına rağmen Birleşik Krallık'ta kalça protezi veya diz protezi yaptıracağınızı söylediniz.

If you want a hip replacement, you've got to wait anything

Kalça protezi istiyorsanız,

up to two years to get that.

bunu almak için iki yıla kadar beklemeniz gerekir.

So a lot of people, if they've got the money, go and pay for that privately.

Pek çok insan, eğer paraları varsa, gidip özel olarak öderler.

And the cost of having a hip replaced privately is about

Ve özel olarak bir kalçayı değiştirmenin maliyeti yaklaşık

£20,000 is a lot.

20.000 £ çok fazla.

That's a lot of money.

Bu çok para.

Bela makes a very interesting point about the system in the United States.

Bela, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki sistem hakkında çok ilginç bir noktaya değiniyor . Amerikalı olan

My best friend who is American, will have to go through an open

en iyi arkadaşım açık

heart procedure, a surgery on their heart

kalp prosedüründen geçmek zorunda kalacak, her şeyden önce normalde saatlerce süren bir kalp ameliyatı olacak

that well, first of all, that normally takes place over many hours.

.

So I think open heart surgery, anything like that, we call it major surgery.

Bence açık kalp ameliyatı, bunun gibi herhangi bir şey, biz buna büyük ameliyat diyoruz.

It normally takes place.

Normalde gerçekleşir.

The operation takes place over many hours.

Operasyon saatlerce sürer.

And yes, it can be expensive.

Ve evet, pahalı olabilir.

But my best friend has health insurance that will pay for everything.

Ama en iyi arkadaşımın her şeyi karşılayacak bir sağlık sigortası var.

So he is lucky.

Bu yüzden o şanslı.

That is the main system, though, isn't it? Yes.

Ana sistem bu, değil mi? Evet. Acil bir durum olmadıkça

I don't think you get anything for free unless it's emergent.

hiçbir şeyi bedavaya alacağınızı sanmıyorum .

See, I think I think you if you are in a car accident, for example,

Bakın, örneğin bir araba kazası geçirirseniz,

then I don't think you have to pay for it then.

o zaman bunun bedelini ödemeniz gerektiğini düşünmüyorum.

But everything else, I think you have to pay for that. Yes.

Ama diğer her şey, bunun için ödeme yapmanız gerektiğini düşünüyorum. Evet.

I still think.

Hala düşünüyorum.

I still think if you have an accident, Steve, you have to produce

Hala bir kaza geçirirsen Steve,

your medical insurance details straight away.

sağlık sigortası bilgilerini hemen vermen gerektiğini düşünüyorum.

But over the past, I think ten years ago

Ama geçmişte, sanırım on yıl önce,

during Barack Obama's presidency, he,

Barack Obama'nın başkanlığı sırasında,

of course, brought in the Obama health care system,

elbette,

which now allows people on low

şimdi düşük

income or people who are receiving types of benefit

gelirli veya yardım alan kişilerin

to receive discounted or in some cases free medical treatment.

indirimli veya bazı durumlarda yardım almasına izin veren Obama sağlık sistemini getirdi. ücretsiz tıbbi tedavi.

So that was quite controversial because the middle class in the United States

Bu oldukça tartışmalıydı çünkü Amerika Birleşik Devletleri'ndeki orta sınıf,

were unhappy about paying for people who can't afford to have treatment.

tedavi görmeye gücü yetmeyen insanlara para ödemekten memnun değildi.

So so that that was really one of the big contentions

Böylece, Donald Trump ortaya çıktığında en büyük tartışmalardan biri buydu

when when Donald Trump came along because he was going to scrap all of that.

çünkü hepsini bir kenara atacaktı.

But he didn't. And it still exists.

Ama yapmadı. Ve hala var.

Of course, the middle classes, as we know in a lot of Western economies,

Tabii ki, birçok Batı ekonomisinde bildiğimiz gibi orta sınıflar,

have to pay the bulk of the taxes

to pay for all public services.

tüm kamu hizmetleri için vergilerin büyük kısmını ödemek zorunda.

They certainly do in the UK,

Birleşik Krallık'ta kesinlikle öyleler

and it's always the middle classes that get hammered.

ve dövülen her zaman orta sınıflar oluyor.

When we say hammered, they're the ones.

Dövülmüş dediğimizde onlar.

It's a good phrase to use, isn't it?

Kullanmak için güzel bir tabir, değil mi?

You get hammered for taxes.

Vergiler için dövülürsünüz.

If you're hammered for something, it means that you you are being affected the most by it.

Bir şey için dövüldüysen, ondan en çok sen etkileniyorsun demektir.

So it's all.

Hepsi bu kadar.

And in the US, the middle classes have been

Ve ABD'de, orta sınıflar

almost taxed out of existence in some cases.

bazı durumlarda neredeyse vergilendirilerek yok edildi.

Well, I think I think earnings because as you kind of

Bence kazanç, çünkü biraz önce

just mentioned that earnings it's something crazy at the moment isn't it.

bahsettiğiniz gibi, kazanç şu anda çılgınca bir şey değil mi?

Over a certain amount of money in the United States,

Amerika'da belli bir paranın üzerinde

isn't it, 40, 50%, 40% I think it is.

değil mi, %40, %50, %40 bence.

By the tax rate you mean. Yes.

Vergi oranından kastınız. Evet.

I think no, I think it's almost half I'm sure because we we saw something a few weeks ago,

Bence hayır, neredeyse yarısı eminim çünkü birkaç hafta önce bir şey gördük,

I think it's 40%, it probably depends on your income doesn't it. Yes.

sanırım %40, muhtemelen gelirinize bağlı, değil mi? Evet.

Oh well that's what I mean if you're a higher earner but a 40% that's,

Oh, demek istediğim bu, eğer daha fazla kazanan biriysen ama %40,

that's half of your salary although you probably are on

bu maaşının yarısı, muhtemelen

maybe $250,000 a year.

yılda belki 250.000 dolar alıyor olmana rağmen.

So yes, the top tax rate in this country is 45%,

Yani evet, bu ülkedeki en yüksek vergi oranı %45,

but that's for

ama bunun

people who earn a lot hundred and 50,000 or more, I believe.

çok yüz 50.000 veya daha fazla kazanan insanlar için olduğuna inanıyorum.

So that's not us.

Yani bu biz değiliz.

That's about €200,000 a year.

Bu, yılda yaklaşık 200.000 € demektir.

That's definitely not us.

Bu kesinlikle biz değiliz.

But yes, the

Ama evet,

very poor people pay or people with incomes

çok fakirler ödüyor ya da

under 11,000 don't pay any tax at all.

11.000'in altında geliri olanlar hiç vergi ödemiyor.

And of course, as we've discussed before, if you're very Ralphie,

Ve elbette, daha önce tartıştığımız gibi, eğer çok Ralphie iseniz,

then you've got an accountant who can work out how you can avoid paying taxes altogether.

o zaman vergi ödemekten nasıl tamamen kaçınabileceğinizi çözebilecek bir muhasebeciniz vardır.

So it's always in people in the middle, the middle classes, the middle earners

Dolayısıyla kamu hizmetlerine en fazla vergiyi ödeyenler her zaman orta, orta sınıf, orta gelirli insanlardır

that end up paying the most tax towards public services. Yes.

. Evet.

And that's this is something I was saying to you the other night about middle class.

Ve bu geçen gece sana orta sınıf hakkında söylediğim bir şeydi.

The middle class

Orta sınıf,

is is the part of society

that supports most things when you think about it.

düşündüğünüzde çoğu şeyi destekleyen toplumun bir parçasıdır.

So that's why the middle class is always to have

İşte bu yüzden orta sınıf her zaman sahip olmak zorunda

because they are the ones that pay for everything that exists.

çünkü var olan her şeyin parasını onlar ödüyor.

Because then as you as you earn more money, Steve, you find that you can find ways

Çünkü o zaman daha fazla para kazandıkça, Steve,

then of not paying tax and avoiding those things that the multimillionaires.

vergi ödememenin ve multimilyonerlerin yaptığı şeylerden kaçınmanın yollarını bulabileceğini anlıyorsun .

Mr. Duncan Oh, yes, that's what that's what I mean.

Bay Duncan Oh, evet, demek istediğim bu.

Yeah, that's what I'm saying. Yeah.

Evet, bunu söylüyorum. Evet.

So the middle class is the one that tends to pay

Yani orta sınıf,

for everything up upward and downward.

yukarı ve aşağı her şeyin bedelini ödeme eğiliminde olan sınıftır.

This is the live chat stopped.

Bu canlı sohbet durduruldu.

I'm not sure.

Emin değilim.

Uh, we haven't had any messages come through for ages.

Ah, uzun zamandır bize hiç mesaj gelmedi.

Can you still hear us?

Bizi hala duyabiliyor musun?

Can you still hear us?

Bizi hala duyabiliyor musun?

We think the live chat has gone wrong.

Canlı sohbetin yanlış gittiğini düşünüyoruz.

It's just the live chat.

Bu sadece canlı sohbet.

No, the stream is okay.

Hayır, akış tamam.

It's just the live chat. It's not moving.

Bu sadece canlı sohbet. Hareket etmiyor.

That's strange.

Bu garip.

So anyone there in the live chat still.

Yani canlı sohbette hala orada olan herkes var.

Can you hear us?

Bizi duyabiliyor musun?

Well, I think. No, we're still okay.

Sanırım. Hayır, hala iyiyiz.

Streaming The stream is still working. Steve. Right.

Akış Akış hala çalışıyor. Steve. Sağ.

The live the live chat is, as I understand, you're saying somebody can

Canlı sohbet, anladığım kadarıyla, birinin

just write something to us.

bize bir şeyler yazabileceğini söylüyorsunuz.

Just put. Hello?

Sadece koy. Merhaba?

We missed you.

Seni özledik.

Yes. The live chat has ceased, so I don't know why.

Evet. Canlı sohbet durdu, bu yüzden nedenini bilmiyorum.

Oh, yeah.

Ah evet.

Oh, this is, you know, and I think.

Oh, bu, bilirsin ve bence.

I think we are talking about something that's so interesting. Yes.

Bence çok ilginç bir şeyden bahsediyoruz . Evet.

Everyone has been distracted, listening, watching.

Herkesin dikkati dağılmış, dinliyor, izliyor.

They're listening very carefully to my saying.

Sözlerimi çok dikkatli dinliyorlar.

But I do find it interesting sometimes to look at the different ways

Ama bazen bu ülkede

that systems social systems

sistemlerin sosyal sistemlerin farklı

work in this country.

çalışma biçimlerine bakmayı ilginç buluyorum.

It's well, it's quite a controversial thing to talk about the benefits

and the welfare system in this country because it's always being debated.

Bu ülkedeki yardımlar ve refah sistemi hakkında konuşmak oldukça tartışmalı bir konu çünkü her zaman tartışılıyor.

There is always someone who is not happy.

Her zaman mutlu olmayan biri vardır.

Maybe they feel that some people are getting too much,

Belki bazı insanların çok fazla aldıklarını hissediyorlar

or maybe those who feel that they are getting too little.

veya belki de çok az aldıklarını hissedenler.

But I think the benefits system here, the welfare system here

Ama bence buradaki yardım sistemi, buradaki refah sistemi

is actually quite good, and I've had to use it in the past.

aslında oldukça iyi ve geçmişte onu kullanmak zorunda kaldım. Çalışmadığım

I've had periods, small periods of time where I've had no work.

dönemler, küçük zamanlar geçirdim . Bu

So I've had to claim and then I find a job and then I stop and that's it, you see.

yüzden hak talebinde bulunmam gerekti ve sonra bir iş buldum ve sonra durdum ve hepsi bu, anlıyor musun?

So it is good, as we often

Bu yüzden, sık sık

refer to it, as a safety net that way.

bahsettiğimiz gibi, bu şekilde bir güvenlik ağı olarak iyidir.

Yes. Yes.

Evet. Evet.

That's it's a you know that if you are unlucky enough to be out of work

Bu, bildiğiniz bir şey ki,

for whatever reason, you know that you can get some assistance,

herhangi bir nedenle işsiz kalacak kadar şanssızsanız, başka bir iş bulmanıza yardımcı olmak için bir miktar yardım,

monetary assistance

from the benefits system for a period of time to help you find another job.

yardım sisteminden bir süreliğine parasal yardım alabileceğinizi biliyorsunuz .

We are, I think, quite generous in this country generally when it comes to benefits, benefits

Bence bu ülkede genel olarak faydalar,

for people.

insanlar için faydalar söz konusu olduğunda oldukça cömert davranıyoruz.

Lewis points out, of course, as an example of somebody who's very wealthy,

Lewis, elbette, çok zengin,

who avoids paying taxes or when I say avoid, I mean

vergi ödemekten kaçınan veya kaçınmak dediğimde,

uses the perfectly legal system to avoid payments.

ödemelerden kaçınmak için tamamen yasal sistemi kullanan birine örnek olarak işaret ediyor.

It's not that they're being dishonest or that they're breaking the law,

Dürüst olmadıklarından veya kanunları çiğnediklerinden değil,

but if you're very wealthy, there are ways you can avoid paying tax.

ama çok zenginseniz, vergi ödemekten kaçınmanın yolları vardır.

And of course, Donald Trump has just been exposed

Ve tabii ki, Donald Trump

in terms of his tax payments.

vergi ödemeleri açısından ifşa oldu.

I think we knew that already. That, didn't we?

Sanırım bunu zaten biliyorduk. Öyle değil mi?

I never I'm just pointing it out.

Ben asla sadece işaret ediyorum.

No, I'm not. I'm not attacking you, Steve.

Hayır, değilim. Sana saldırmıyorum, Steve.

I'm just saying it wasn't exactly the best kept secret you could say.

Sadece söyleyebileceğin en iyi saklanan sır olmadığını söylüyorum .

Yeah, well, I'm just saying it just. Yeah.

Evet, sadece söylüyorum. Evet.

So if you're very wealthy, then you put your money into businesses

Yani eğer çok zenginseniz, o zaman paranızı işlere yatırırsınız

and do things that if when you can set off

ve

those losses against tax and you end up paying nothing, even though you've got a massive income,

bu kayıpları vergiden mahsup edebileceğiniz ve muazzam bir geliriniz olmasına rağmen hiçbir şey ödemediğiniz takdirde,

I think I think this is the defining

bence öyle şeyler yaparsınız. bu tanımlayıcı

line is avoidance and evasion.

çizgi, kaçınma ve kaçınmadır.

Yeah. Isn't it?

Evet. değil mi

So here you can avoid

Yani burada

paying tax through legal means,

yasal yollardan vergi ödemekten kaçınabilirsiniz

but you can't evade paying tax if you evade it.

ama vergiden kaçarsanız vergiden kaçamazsınız.

It means your, for example, not declaring an income

Bu, örneğin vergi memuruna bir gelir beyan etmemeniz anlamına gelir

to the taxman.

.

And then they find and you can be fined for that.

Ve sonra bulurlar ve bunun için para cezasına çarptırılabilirsin.

Whereas if, for example, you're running a business and you make a loss and you can very legally set

Oysa, örneğin, bir iş yürütüyorsanız ve zarar ediyorsanız ve bu kaybı çok yasal olarak gelirinize karşı telafi edebiliyorsanız

that loss up against your income and therefore not pay taxes,

ve bu nedenle vergi ödemiyorsanız,

that that would be maybe avoidance.

bu belki de bir kaçınma olacaktır.

But yes, evasion is the one that you would be prosecuted for.

Ama evet, yargılanacağınız şey kaçırmadır.

Famous tax avoiders Gary Barlow from take that

Ünlü vergi kaçakçısı Gary Barlow,

he had this great system and he didn't have to pay much tax

onun bu harika sisteme sahip olduğunu ve fazla vergi ödemek zorunda olmadığını söylüyor

and then they found out and then he had to apologise

ve sonra öğreniyorlar ve sonra özür dilemek zorunda kalıyor ve

and then he said, Oh, I'm a singer though, and I'm from Take that and everyone forgot about it.

sonra, Ah, ben bir şarkıcıyım ve ben Şunu al ve herkes bunu unuttu.

But yeah, so it's not just Donald Trump.

Ama evet, yani sadece Donald Trump değil.

You will be amazed how many famous people do this.

Kaç ünlü insanın bunu yaptığına şaşıracaksınız.

Another one that people do, Steve Famous people, they

İnsanların yaptığı bir diğer şey, Steve Ünlüler,

they go somewhere else to another country. Yes.

başka bir ülkeye başka bir yere gidiyorlar. Evet.

And live.

Ve yaşa.

They live somewhere.

Bir yerde yaşıyorlar.

They they they become a tech. A tax exile.

Onlar bir teknoloji haline geliyorlar. Bir vergi sürgünü.

Yeah.

I can name five people straight away who've done that.

Evet.

Bunu yapan beş kişiyi hemen sayabilirim.

Sean Connery did it.

Sean Connery yaptı.

He became a tax exile, even though for some reason

Nedense

he always wanted to talk about Scotland and his his wonderful connection to it.

her zaman İskoçya ve onunla olan harika bağlantısı hakkında konuşmak istese de, bir vergi sürgünü oldu. Hayatının çoğunu

Even though he lived in California for for most of his life.

Kaliforniya'da geçirmesine rağmen .

He was. Yeah. Yeah. Well, he voted tax.

Öyleydi. Evet. Evet. Vergiyi oyladı. İşte

Well, that's it.

bu kadar.

Because if you go and live in another country,

Çünkü gidip başka bir ülkede yaşarsanız, vergi oranlarının daha düşük olduğu

you got to live in another country where the tax rates are lower.

başka bir ülkede yaşamak zorunda kalırsınız .

And it's very annoying when celebrities do that, isn't it?

Ve ünlülerin bunu yapması çok can sıkıcı, değil mi?

They start making a lot of money, then they go

Çok para kazanmaya başlarlar, sonra

and live abroad to avoid paying taxes to the UK and then they start.

İngiltere'ye vergi ödememek için yurt dışına giderler ve orada yaşamaya başlarlar.

They're constantly commenting on what's going on in the UK or criticise.

Sürekli İngiltere'de olup bitenler hakkında yorum yapıyorlar veya eleştiriyorlar. Gittikleri için

It's still interfering, even though they that they have

they have no business doing that anymore because they've gone,

artık bunu yapacak işleri olmamasına ,

they've taken their millions and they are avoiding businesses do that as well.

milyonlarını aldıklarına ve işletmelerin bunu yapmasından kaçındıkları halde, yine de karışıyor.

I mean businesses you can sort of

Demek istediğim,

understand in a way

bir şekilde anlayabileceğiniz işletmeler,

because businesses need to be competitive to survive.

çünkü işletmelerin hayatta kalmak için rekabetçi olmaları gerekiyor.

So if they, if businesses can avoid paying taxes, then

Yani eğer onlar, eğer işletmeler vergi ödemekten kaçınabiliyorsa, o zaman

if their competitor is is not paying much tax

rakipleri

because they're in a country that doesn't pay much tax, then you've

fazla vergi ödemeyen bir ülkede oldukları için fazla vergi ödemiyorsa, o zaman siz

sort of got to go there as well.

de oraya gitmelisiniz.

Otherwise you're going to be uncompetitive and you might go out of business.

Aksi takdirde rekabet edemez hale gelirsiniz ve işinizi kaybedebilirsiniz.

So I can sort of explain it, understand it with businesses.

Böylece bir nevi açıklayabilirim , işletmelerle anlayabilirim.

But when individuals are earning millions and you anyway, well, you know what I'm saying.

Ama bireyler milyonlar kazanıyorsa ve siz zaten, ne dediğimi anlıyorsunuz.

Bingo.

Bingo.

So Google pay no tax.

Yani Google vergi ödemiyor.

Yeah, I'm not in that Google. Oh, okay.

Evet, o Google'da değilim. Tamam.

I'm going to say, for example, know building item,

Örneğin yapı maddesini biliyorum diyeceğim

but say you're making washing machines and you start up a washing machine business in.

ama diyelim ki çamaşır makinesi yapıyorsunuz ve içinde bir çamaşır makinesi işi kuruyorsunuz.

Well, let's talk about what's his name He builds the Dyson for example.

Peki, onun adı ne hakkında konuşalım .

Well he's he's a tax exile these attacks Tax.

Peki o bir vergi sürgünü bu saldırılar Vergi.

Ah yes that's it.

Ah evet bu kadar.

So he's got a business he avoids paying any tax set up in the UK

Yani,

to make these famous Dyson vacuum cleaners. Yes.

bu ünlü Dyson elektrikli süpürgeleri yapmak için İngiltere'de herhangi bir vergi ödemekten kaçındığı bir işi var. Evet.

And then he shifts all his business abroad.

Ve sonra tüm işini yurtdışına kaydırıyor.

Why did he go to China? No. Singapore. Singapore.

Neden Çin'e gitti? Hayır. Singapur. Singapur.

His head office is now in Singapore and all of his products are made.

Merkez ofisi şimdi Singapur'da ve tüm ürünleri üretiliyor.

The parts are made in China so he doesn't pay any taxes to the UK

Parçalar Çin'de üretiliyor, bu yüzden İngiltere'ye herhangi bir vergi ödemiyor

and he charges people six or £700 for

ve insanlardan sadece bir plastik tüp yükü için altı veya 700 sterlin alıyor

just a load of plastic tubes, basically.

.

But you can with businesses, you can sort of understand it because you've got to be competitive. So,

Ancak işletmelerde bunu anlayabilirsiniz çünkü rekabetçi olmanız gerekir. Yani,

you know, taxes are obviously something that you can

bilirsiniz, vergiler açıkça yapabileceğiniz bir şeydir,

if you can pay less of a business, you want to be competitive, then I can understand

eğer bir işletmeden daha az ödeyebiliyorsanız, rekabetçi olmak istiyorsanız, o zaman

why businesses would move to countries that pay less tax

işletmelerin neden daha az vergi ödeyen ülkelere taşındığını anlayabiliyorum

because otherwise they'll be out competed by their competitors.

çünkü aksi halde rekabette geride kalacaklar. rakipleri.

So he's not just trying to expand his profit margins.

Yani sadece kar marjlarını genişletmeye çalışmıyor.

It probably as well having people on a few pennies an hour

Muhtemelen insanların saati birkaç kuruşa

making his stupid plastic overpriced

onun aptal plastik elektrikli

vacuum cleaners, by the way, don't buy Dyson products.

süpürgelerini yapması daha iyidir, bu arada, Dyson ürünlerini satın almayın. Açıkçası,

They are horrendously overpriced pieces of crap, obviously.

korkunç derecede pahalı saçmalık parçaları .

I think you should say that they are, but they are

Bence öyle olduklarını söylemelisin, ama onlar

hairdryers. They are.

saç kurutma makinesi. Bunlar.

They're selling a hairdryer.

Saç kurutma makinesi satıyorlar.

A Dyson hairdryer, £600 for a hairdryer.

Bir Dyson saç kurutma makinesi, bir saç kurutma makinesi için £600.

I mean made of plastic.

Yani plastikten yapılmış.

It's plastic everywhere.

Her yer plastik.

It's just a fan, isn't it. Isn't that really.

Sadece bir hayran, değil mi? Bu gerçekten değil mi? yani

I mean it's. Well that's the point I just made.

öyle Az önce değindiğim nokta buydu.

Acknowledging behind hairdryers is pretty much invented probably a hundred years ago.

Saç kurutma makinelerinin arkasındaki bilgi, muhtemelen yüz yıl önce icat edildi.

You know, most that can really be improved.

Bilirsiniz, bunların çoğu gerçekten geliştirilebilir.

You just blow hot air your hair.

Saçlarına sıcak hava üflemen yeterli.

But there are always stupid people who have money and we all know them.

Ama her zaman parası olan aptal insanlar vardır ve onları hepimiz tanırız.

We all know someone who wastes their money on things.

Hepimiz parasını bir şeylere harcayan birini tanıyoruz.

They they buy things because they can.

Yapabilecekleri için bir şeyler satın alırlar.

And I got money.

Ve param var.

I can buy something. I've got a Dyson hairdryer.

Bir şey satın alabilirim. Dyson saç kurutma makinem var.

Look at me.

Bana bak.

And I'm so sophisticated.

Ve ben çok sofistikeyim.

It's not that I'm very bitter. Mr.

Çok kırgın olduğumdan değil. Bay

Duncan, you're an idiot for buying hairdryer that costs £600.

Duncan, 600 sterline saç kurutma makinesi aldığınız için aptalsınız .

I know lots of people that friends that bought Dyson

Dyson elektrikli süpürgeleri satın alan birçok insan tanıyorum

vacuum cleaners, and

ve paraya

they don't really any better than anything that's worth the money.

değecek hiçbir şeyden daha iyi değiller .

You just proving what I just said?

Az önce söylediğimi mi kanıtlıyorsun?

Yes, but that's a different subject, isn't it.

Evet ama o ayrı bir konu değil mi?

That that's that's a slightly different subject is whether you think it's worth paying a lot of money

Bu biraz farklı bir konu, bir ürün için çok para ödemeye değip değmeyeceği

for a product.

. öyle

It isn't.

değil Zaten

They always seem to come anyway.

her zaman gelecek gibi görünüyorlar.

It isn't done.

Bitmedi.

I think it's it's the greatest scam ever.

Bence gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcılık bu.

I think it is.

Sanirim oyle.

I think it is.

We even reinvent it. The vacuum cleaner, every one.

Sanirim oyle.

Hatta yeniden keşfediyoruz. Elektrikli süpürge, her biri.

It sucks.

Berbat.

Well, I think all I think is the bagless technology.

Sanırım tek düşündüğüm torbasız teknoloji.

Oh, yeah.

Ah evet.

I mean, it probably is better than nothing.

Yani, muhtemelen hiç yoktan iyidir.

I don't care about that.

umurumda değil.

I'm just saying they're overpriced.

Sadece çok pahalı olduklarını söylüyorum.

They're big pieces of plastic tubing glued together with a little motor.

Küçük bir motorla birbirine yapıştırılmış büyük plastik boru parçalarıdır.

I think it's a bit different.

Bence biraz farklı.

£700. Don't do it. Don't buy them.

700 sterlin. yapma Onları satın almayın.

Don't buy them.

Onları satın almayın. Çok daha ucuza satın alabileceğiniz

There's plenty of other lovely vacuum cleaners you can buy that are much cheaper.

birçok güzel elektrikli süpürge var .

So get Mason says, I don't know why you've got to involve Dyson.

Mason, neden Dyson'ı dahil etmek zorunda olduğunu bilmiyorum desin.

I haven't.

bende yok Sen

You've brought it up.

gündeme getirdin.

Yeah, but they seem to be the busy.

Evet, ama meşgul görünüyorlar.

You were trying to defend people, businesses

İnsanları,

trying to cut their overheads and he's

genel giderlerini kısmaya çalışan işletmeleri savunmaya çalışıyordunuz ve o

blatantly, blatantly profiteering

pervasızca, pervasızca

from cheap slave labour and also having very nice

ucuz köle emeğinden vurgunculuk yapıyor ve aynı zamanda

tax reductions by moving his head office to Singapore.

merkez ofisini Singapur'a taşıyarak çok güzel vergi indirimleri elde ediyor.

But my point I was making was that you need to be competitive in business.

Ama demek istediğim, iş dünyasında rekabetçi olmanız gerektiğiydi.

Yeah man.

Evet dostum.

Whether whether he's charging too much for it is another thing I do think that I don't I don't think

Bunun için çok fazla ücret alıp almadığı başka bir şey bence değil,

that's a good example because he's basically

bunun iyi bir örnek olduğunu düşünmüyorum çünkü temelde

fleecing people's money well, but that's up to people.

insanların parasını iyi bir şekilde çalıyor, ama bu insanlara kalmış.

If they're prepared to pay the money, they're prepared to spend the money on them.

Parayı ödemeye hazırlarsa, parayı onlar için harcamaya da hazırlar.

That that's a personal choice.

Bunun kişisel bir seçim olduğunu.

Of course, it it's not that people with more money

Tabii ki, daha çok parası olan insanlar değil

than well, it's like buying an Apple computer over

, PC yerine Apple bilgisayar satın almak gibi değil

a PC, isn't it?

mi?

I mean, is the Apple computer worth all that much money?

Demek istediğim, Apple bilgisayarı bu kadar paraya değer mi?

More?

Daha fazla?

No, but he's up to it is up to people to decide whether they want to spend that money.

Hayır, ama o parayı harcamak isteyip istemediklerine karar vermek insanlara kalmış.

I would I would never buy an Apple computer because they are horrendously

Asla bir Apple bilgisayar almazdım çünkü korkunç derecede

so. Again, I bought an Apple iPhone

öyleler. Yine bir Apple iPhone aldım

because fortunately, for some reason

çünkü neyse ki, nedense

they've managed to make them a little bit more reasonable priced.

onları biraz daha makul fiyatlı hale getirmeyi başardılar.

I know, I know what you're going to say, seven or £800,

Biliyorum, ne diyeceğini biliyorum, yedi ya da 800 sterlin,

but you can keep them for ten years.

ama onları on yıl boyunca elinde tutabilirsin.

Try to keep your Dyson for ten years.

Dyson'ınızı on yıl boyunca elinizde tutmaya çalışın.

They do tend to break and anyone that's got one is broken eventually.

Kırılma eğilimindedirler ve kırılan herkes eninde sonunda kırılır.

Yeah.

Evet.

Mohsin says that previously there was no tax in Saudi Arabia.

Mohsin, daha önce Suudi Arabistan'da vergi olmadığını söylüyor.

Bob That's why I nearly went to work there when I was in my early twenties.

Bob Bu yüzden yirmili yaşlarımın başındayken neredeyse orada çalışmaya gidiyordum .

Yes, because you could go and work in Saudi Arabia, do the same job,

Evet, çünkü gidip Suudi Arabistan'da çalışabilir, aynı işi yapabilir,

be paid more and pay virtually no taxes.

daha fazla maaş alabilir ve neredeyse hiç vergi ödemeyebilirsiniz. O

So that was attracted to me at the time because I thought I could save up some money and retire early.

zamanlar bu ilgimi çekmişti çünkü biraz para biriktirip erken emekli olabileceğimi düşündüm.

But I didn't go there in the end for various reasons.

Ama sonunda çeşitli nedenlerle oraya gitmedim.

But you were afraid

Ama

you might you might be kidnapped or taken away.

kaçırılabileceğinden veya götürülebileceğinden korkuyordun. Öyle

I don't think that was an issue into a into into a harem thought if I was.

olsaydım, harem düşüncesine girmenin bir sorun olduğunu sanmıyorum.

But that could of course, that would have been a real possibility of being someone's sex slave.

Ama bu, elbette, birinin seks kölesi olmak için gerçek bir olasılık olabilirdi.

I mean, I had hair then, you know, I was I used to stop people in the street.

Yani, o zamanlar saçlarım vardı, bilirsiniz, ben sokakta insanları durdururdum.

Did you? Yes.

yaptın mı Evet.

I used to stop and stare at me, you know, because I was so attractive.

Durup bana bakardım, bilirsin, çünkü çok çekiciydim. Hala

I still do. Yes.

yapıyorum. Evet.

I think I probably would have become some kind of sex slave.

Sanırım muhtemelen bir çeşit seks kölesi olurdum.

Yeah, I think I think on there you would have been chained up, covered from head to toe in baby oil.

Evet, sanırım orada zincirlenmiş olurdun, tepeden tırnağa bebek yağıyla kaplı olurdun.

But then maybe, you know, I would have been paid a reasonable

Ama o zaman belki,

fee for my services.

hizmetlerim için bana makul bir ücret ödenirdi.

And that was, you know, still could have retired early, maybe incident.

Ve bu, bilirsiniz, yine de erken emekli olabilirdi, belki kazaydı.

And it would look very strange on your CV.

Ve özgeçmişinizde çok garip görünürdü.

Yes, Moz and I have.

Evet, Moz ve ben var.

Yes, it would have looked good on all of you, but that sort of thing on your CV.

Evet, hepinize yakışırdı ama özgeçmişinizde böyle bir şey yok.

Not unless that's the career that you're intending to pursue forever.

Sonsuza kadar peşinden gitmeyi planladığın kariyer bu değilse hayır.

Maybe.

Belki.

Maybe that was your calling and you missed it.

Belki de bu senin çağrındı ve kaçırdın.

So they only had that in Saudi Arabia.

Yani buna sadece Suudi Arabistan'da sahiplerdi.

They only have VAT, Moz and. Okay.

Sadece KDV, Moz ve var. Tamam aşkım.

Hmm. Yes.

Hmm. Evet.

It's fascinating, isn't it, how we sort dive

Büyüleyici, değil mi,

verses into all these different subjects.

tüm bu farklı konulara dalış ayetlerini nasıl sıralıyoruz.

So it's an interesting subject because a lot of people are thinking

Yani bu ilginç bir konu çünkü pek çok insan

about money at the moment and at the start of the new year.

şu anda ve yeni yılın başında parayı düşünüyor.

Well, many people here in this country have to pay their tax, you see.

Pekala, bu ülkede birçok insan vergilerini ödemek zorunda, anlıyor musun?

So a lot of people now are preparing to pay their own tax.

Yani artık birçok insan kendi vergilerini ödemeye hazırlanıyor. Ay sonundan

They have to do it themselves before before the end of the month.

önce kendileri yapmak zorundalar .

And then, of course, they have to think about how they're

Ve sonra, elbette, nasıl

going to live, buy food, things like that.

yaşayacaklarını, yiyecek alacaklarını, bunun gibi şeyleri düşünmeleri gerekiyor.

Everything's becoming more expensive and we're all feeling it.

Her şey daha pahalı hale geliyor ve bunu hepimiz hissediyoruz.

We're feeling it. We have to be careful now.

Onu hissediyoruz. Şimdi dikkatli olmalıyız.

I can only afford one box of Jaffa Cakes every month

Her ay sadece bir kutu Jaffa Cakes'e param yetiyor,

where sometimes I would have one every day.

bazen her gün bir kutu alırdım. Al işte ozaman,

So there you go.

buyur.

But there is a there is there is a problem in in sort of

Ama zengin batı ülkelerinde şöyle bir sorun var

in rich western countries.

.

And it's not necessarily just in Western countries where there are ageing

Ve sadece yaşlanan

populations, birth rates are going down, people are living longer.

nüfusların olduğu, doğum oranlarının düştüğü, insanların daha uzun yaşadığı Batı ülkelerinde olması gerekmez. Bu sürekli artan yaşlanan nüfus için

How do you pay for people to, you know,

, bilirsiniz, insanlara nasıl ödeme yaparsınız

for this ever increasing ageing population?

?

It is quite

hasten to use the word burden.

Yük kelimesini kullanmak oldukça aceleci.

But they all the taxation system, particularly health care.

Ama hepsi vergilendirme sistemi, özellikle sağlık.

So countries and governments have to make these

Yani ülkeler ve hükümetler

very big decisions on what they're going to do.

ne yapacaklarına dair çok büyük kararlar almak zorundalar.

And inevitably it means that working people

Ve kaçınılmaz olarak, isterseniz çalışan insanların

are going to be taxed more probably if you want.

daha fazla vergilendirileceği anlamına gelir.

If you want a long life, someone has to pay for it.

Uzun bir hayat istiyorsan, birisi bunun bedelini ödemeli.

And quite often it has to be the person who wants to have a long life.

Ve çoğu zaman, uzun bir yaşama sahip olmak isteyen kişi olmak zorundadır.

But it's not always possible for various reasons.

Ancak çeşitli nedenlerle her zaman mümkün olmuyor.

And and what that means is that with more and more elderly

Ve bunun anlamı, giderek daha fazla yaşlı

people, the burden on the government's

insanla birlikte, hükümetin

paying pensions is higher,

emekli maaşı ödeme yükü daha da artıyor,

which is why the pensionable age is going up in the UK.

bu nedenle Birleşik Krallık'ta emeklilik yaşı yükseliyor.

You know, you used to be able to retire at 65 in this country.

Biliyorsunuz bu ülkede 65 yaşında emekli olabiliyordunuz.

Now for me, I can't retired and I'm 67 in terms of getting a state pension.

Şimdi benim için emekli olamıyorum ve devletten emekli maaşı almak açısından 67 yaşındayım.

They're having a big debate about this in France at the moment.

Şu anda Fransa'da bu konuda büyük bir tartışma yaşanıyor.

Macron wants to lower the retirement age or raise the retirement age, I should say.

Macron emeklilik yaşını düşürmek ya da emeklilik yaşını yükseltmek istiyor demeliyim.

So that's not going down. Very rather difficult.

Yani bu düşmüyor. Çok oldukça zor.

Choices have to be made when there are less

Seçimler,

people working because the birth rates have gone down and more people

doğum oranları düştüğü için çalışan daha az insan olduğunda ve kariyerlerinin gerisinde emekli olan daha fazla insan olduğunda yapılmalıdır

who are retired at the back end of their careers, shall we say.

.

And also in this country, they estimate that since the pandemic,

Ayrıca bu ülkede pandemiden bu yana 55-65 yaş arası

about 550,000 people

yaklaşık 550 bin kişinin

between the ages of 55 and 65

have stopped working, voluntarily stopped working.

gönüllü olarak çalışmayı bıraktığını tahmin ediyorlar.

So they're now not paying taxes.

Yani artık vergi ödemiyorlar.

They are of working age, but they're not they've decided chosen not to work.

Çalışma çağındalar ama çalışmamaya karar verdiler.

Maybe they downsized and taken the money

Belki küçülttüler ve

out of their houses so they don't have to work anymore.

artık çalışmak zorunda kalmasınlar diye evlerindeki parayı aldılar.

And it's a big problem that that thinking of trying to think of ways of trying to get these

Ve bu insanları yeniden işe döndürmenin yollarını düşünmeye çalışmak büyük bir sorun

people back into work again

because without

çünkü

those tax revenues coming in, if they don't want to work, they're not going to, are they?

vergi gelirleri gelmeden çalışmak istemiyorlarsa , çalışmayacaklar, değil mi? ?

If you can not look, it's a simple choice.

Bakamıyorsanız, bu basit bir seçimdir.

Do you want to work or do you not want to work?

Çalışmak istiyor musun, çalışmak istemiyor musun?

If you could not work

now, come on, if you want, let's be honest.

Şimdi çalışamayacaksan gel, istersen dürüst olalım.

You wouldn't, would you? You would say, you know what?

Yapmazsın, değil mi? Ne diyeceksiniz, biliyor musunuz?

You know I don't want to work.

Çalışmak istemediğimi biliyorsun.

And I think the pandemic showed a lot of people for life that they could be leading. Yes.

Ve bence salgın birçok insana ömür boyu liderlik edebileceklerini gösterdi. Evet.

They could be having this wonderful freedom.

Bu harika özgürlüğe sahip olabilirler.

And they had a taste of freedom because they were all locked down in their houses.

Ve hepsi evlerine kapatıldığı için özgürlüğün tadına vardılar.

I think most people left it and they thought, wow, we want to do this all the time.

Bence çoğu insan bunu bıraktı ve vay canına, bunu her zaman yapmak istiyoruz diye düşündüler.

So as soon as the pandemic stopped or ended and everything slowly returned to normal here

Yani pandemi durur ya da biter bitmez ve bu ülkede her şey yavaş yavaş normale döner dönmez

in this country, many people just quit their jobs and took the pension,

, birçok insan işini bırakıp emekli maaşı aldı,

took the pension retired early.

emekli maaşını erken aldı.

Particularly if you're in the health service, you can retire at 60 in the UK

Özellikle sağlık hizmetindeyseniz, İngiltere'de 60 yaşında emekli olabilir

and you get an NHS pension.

ve NHS emekli maaşı alabilirsiniz.

If you've been there about 30 years and

Yaklaşık 30 yıldır oradaysanız ve

alphacode doesn't say that Mr.

alfa kodu, Bay

Duncan had something that's on the tip of my ten something point I was going to make.

Duncan'ın benim on bir noktamın ucunda olan bir şeye sahip olduğunu söylemiyorsa, değineceğim .

I think it was about

Sanırım

during the lockdown.

sokağa çıkma yasağı sırasındaydı.

Lots of people were, yes, yes.

Pek çok insan, evet, evet.

So now what I was going to say was a lot of people have been working over the last 30, 40 years

Şimdi söyleyeceğim şey şuydu, pek çok insan son 30, 40 yıldır çalışıyor

because house prices in the UK have gone up

çünkü Birleşik Krallık'ta ev fiyatları

massively, far ahead of what wages are.

muazzam bir şekilde arttı, ücretlerin çok ötesinde.

I mean,

Demek istediğim,

the price of a house now is compared to what an average wage

şimdi bir evin fiyatı, ortalama ücretle karşılaştırıldığında

is, is something like five or ten times greater than it was.

, eskisinin beş on katı gibi bir şey .

So that means a lot of people of my sort of age

Bu, benim yaşımdaki pek çok insanın son 20 veya 30 yılda evlerinde birikmiş

have a lot of equity, a lot of money

çok fazla öz sermayesi, çok parası olduğu anlamına geliyor

that has built up in their houses over the last 20 or 30 years.

.

What do you mean? They keep the money in one of the houses.

Ne demek istiyorsun? Parayı evlerden birinde tutuyorlar.

No, just the value of the house is now so great

Hayır, sadece evin değeri,

compared to what it would have been relative

to your wage 20 or 30 years ago.

20 veya 30 yıl önceki maaşınızla karşılaştırıldığında şimdi çok büyük.

Then then a lot of people, what they're doing is having a nice, say, four bedroomed house

Sonra pek çok insan, yaptıkları şey, diyelim ki dört yatak odalı güzel bir eve sahip olmak

and there's sort of 60, 55, 60 something.

ve yaklaşık 60, 55, 60 falan var.

I can downgrade.

Düşürebilirim.

I can sell that house, release that money and just go and live in a much smaller house.

O evi satabilir, o parayı verebilir ve gidip çok daha küçük bir evde yaşayabilirim.

Yes, there's so much money.

Evet, çok para var.

And so basically they they sell a chunk of their property,

Ve temelde mülklerinin bir kısmını satıyorlar,

the value maybe to a bank and then they get cash.

değeri belki bir bankaya ve sonra nakit para alıyorlar.

But but when they die, of course, the bank will own some of that house.

Ama öldüklerinde tabii ki banka o evin bir kısmına sahip olacak.

Yeah.

Evet.

Or they just sell the house and go into a small house.

Ya da sadece evi satıp küçük bir eve giriyorlar.

That's it.

So there are many ways of doing it.

Bu kadar.

Yani bunu yapmanın birçok yolu var.

But, but if you have the choice, come on, let's be honest.

Ama, ama seçme şansın varsa, hadi dürüst olalım.

Where were friends?

Arkadaşlar neredeydi?

If you had a choice, you could give up your job, stop working,

Bir seçeneğiniz olsaydı, işinizden vazgeçebilir, çalışmayı bırakabilir

or carry on doing the job until you drop.

veya düşene kadar işi yapmaya devam edebilirsiniz.

Which which would you choose?

Hangisini seçerdin? Ev fiyatlarına

Well, you see that if you look at what's happened

ne olduğuna bakarsanız

to the price of houses, I don't think it's quite the same in France.

, Fransa'da durumun pek de aynı olduğunu düşünmüyorum.

Okay.

Tamam aşkım.

For example, because I know you, particularly in the country,

Örneğin, sizi özellikle taşrada tanıdığım için,

you can pick up a house in France much cheaper than you can in the UK.

Fransa'da İngiltere'den çok daha ucuza ev alabilirsiniz.

Still.

Hala.

I don't know about obviously the cities are the same.

Bilmiyorum tabi ki şehirler aynı. Demek

I mean, I think Paris, you will find it somewhat the reverse.

istediğim, sanırım Paris, biraz tersini bulacaksın.

It will be in the major cities, yes, but outside the major cities I'm talking about.

Büyük şehirlerde olacak evet ama bahsettiğim büyük şehirlerin dışında.

But whereas in the country here,

Ama buradaki taşrada

the house prices are very high, not as high as in the cities.

ev fiyatları çok yüksek, şehirlerdeki kadar yüksek değil.

I when I first bought my first flat,

İlk dairemi ilk aldığımda,

so I kind of got a whole subject to talk about.

konuşacak bütün bir konuyu buldum.

Oh, right.

Ah, doğru.

I wasn't going to say when I first bought my first flat is very quickly

İlk dairemi ilk aldığımda çok çabuk olduğunu söylemeyecektim,

just showing it was my father encouraged me to do very right and I was glad he did

sadece bunun babamın beni çok doğru yapmam için teşvik ettiğini ve

the only good piece of advice he ever gave you. Yes.

sana verdiği tek iyi tavsiyeyi yaptığına sevindiğimi gösterecektim. Evet.

So the price of that house, the price of that flat was worth

Yani o evin fiyatı, o dairenin fiyatı o

about double what my annual wages were at the time.

zamanki yıllık maaşımın yaklaşık iki katıydı.

So I think I was earning about 10,000 a year and I bought the flat

Sanırım yılda yaklaşık 10.000 kazanıyordum ve

for about

£20,000 at the time.

o sırada daireyi yaklaşık 20.000 £ karşılığında satın aldım.

So the price of the property was worth only about double what your wages were.

Yani mülkün fiyatı, maaşınızın sadece iki katı değerindeydi.

Now, the price of a property is probably five

Şimdi, bir mülkün fiyatı muhtemelen

or ten times what your annual income would be.

yıllık gelirinizin beş veya on katıdır.

So therefore people have been able to build up this generation

Böylece insanlar bu kuşağı inşa edebildiler ki, altmışlı yıllarda doğmuş,

that the baby boomers, as they call them, people that were born in the sort of sixties,

bebek patlamaları olarak adlandırdıkları bu insanlar,

have built up lots of money in property

mülklerinde çok para biriktirdiler

and are able to use that money to retire early, which a lot of them have been doing.

ve bu parayı erken emekli olmak için kullanabildiler. birçoğunun yaptığı şey.

So the thing you just told us then.

Yani az önce bize söylediğin şey.

Yeah, that's right. Yes, they told us twice.

Evet bu doğru. Evet, bize iki kez söylediler.

That's good.

Bu iyi.

That was a good 5 minutes well spent of my air time.

Bu, yayın zamanımın iyi harcanan 5 dakikasıydı.

So it's coming up to 3:00 and we are talking about

Yani saat 3:00'e geliyor ve

that you might be trying to stop doing,

yapmayı bırakmaya çalıştığından bahsediyoruz,

you might be trying to give things up

because it's the start of a new year, isn't it, Steve?

yeni bir yılın başlangıcı olduğu için bazı şeylerden vazgeçmeye çalışıyor olabilirsin, değil mi Steve?

And as we mentioned a few moments ago, people have plans.

Ve biraz önce bahsettiğimiz gibi, insanların planları var.

Maybe they think of the future, they think of the next 12 months,

Belki geleceği düşünüyorlar, önümüzdeki 12 ayı,

what is going to happen over the next year.

önümüzdeki yıl neler olacağını düşünüyorlar.

Maybe you can make some changes for yourself.

Belki kendin için bazı değişiklikler yapabilirsin.

Maybe you can change your own way of life.

Belki kendi yaşam tarzınızı değiştirebilirsiniz.

And that is something a lot of people do at this time of year with their

Ve bu, birçok insanın yılın bu zamanında kararlarıyla yaptığı bir şeydir

their resolutions.

.

Right? That's a good subject. Mr. Jim, Can Olga says

Sağ? Bu iyi bir konu. Bay Jim, Can Olga

the grass looks very green.

çimlerin çok yeşil göründüğünü söylüyor.

Yeah, it the grass is always green at all times of the year.

Evet, çimler yılın her döneminde yeşildir.

In the UK

Birleşik Krallık'ta

it's still very much warmer in the middle of winter and it doesn't feel like it.

kışın ortasında hava hala çok daha sıcak ve öyle hissettirmiyor.

It's quite warm today.

Bugün oldukça sıcak.

It's 13 degrees today warm.

Bugün hava 13 derece sıcak.

It's bizarre.

You'll notice that

Bu tuhaf.

there are no leaves on some of the trees, so you can tell we're still in winter.

Bazı ağaçlarda hiç yaprak olmadığını fark edeceksiniz, bu yüzden hala kış mevsiminde olduğumuzu söyleyebilirsiniz.

There's no frost.

Don yok.

You are right.

Haklısın.

In a way, spring is on the way, but it's another couple of months away.

Bir bakıma bahar kapıda ama daha birkaç ay var.

It's March to March, three months.

Mart'tan Mart'a, üç ay.

But the grass is always greener anyway.

Ama çimen zaten her zaman daha yeşildir.

And that's just grass.

Ve bu sadece çimen.

You can see that.

Görebilirsin.

Yes. It's also very windy, but incredibly mild.

Evet. Aynı zamanda çok rüzgarlı ama inanılmaz derecede ılıman.

I could actually go outside now in my T-shirt

Aslında artık tişörtümle dışarı çıkıp

and walk around the garden and not feel cold.

bahçede dolaşabilir ve üşümeyebilirdim.

It's bizarre, very strange, isn't it?

Tuhaf, çok garip, değil mi?

It's certainly yes, it's swinging swinging

Kesinlikle evet,

from low temperature to high temperature.

düşük sıcaklıktan yüksek sıcaklığa doğru sallanıyor.

And the whole of Europe is experiencing

Ve

very mild times at the moment, very mild winter.

şu anda Avrupa'nın tamamı çok ılıman zamanlar yaşıyor, çok ılıman bir kış.

I mean, Switzerland, they're saying that the the on the skiing

Yani İsviçre, kayak

slopes, the snow's mounting and causing flooding.

pistlerinde karların artarak sele neden olduğunu söylüyorlar.

We saw that in the news.

Haberlerde gördük.

Gas prices have come down because

Gaz fiyatları düştü çünkü

Europe isn't using so much gas because it hasn't been a harsh winter.

Avrupa çok sert bir kış geçirmediği için çok fazla gaz kullanmıyor.

Yeah, it's sort of ironic, I suppose,

Evet, sanırım biraz ironik,

because we were all worried

çünkü hepimiz

since since August, September last year,

geçen yıl Ağustos, Eylül'den beri endişeliydik,

we were all talking about how terrible it's going to be during the winter.

hepimiz kışın ne kadar korkunç olacağından bahsediyorduk .

No one is going to be able to afford to have heating.

Hiç kimse ısınmaya gücü yetmeyecek.

And here we are now with, well, basically springtime temperatures

Ve şimdi,

when it should actually be very cold. Yes.

aslında çok soğuk olması gereken ilkbahar sıcaklıklarıyla karşı karşıyayız. Evet.

So, you know, that's what

Yani, bilirsiniz,

certain leader in Russia

Rusya'daki bir liderin

was hoping for with a cold winter

soğuk bir kışla

to to make everyone more dependent on his energy.

herkesi kendi enerjisine daha bağımlı hale getirmeyi umduğu şey buydu.

But that hasn't happened because we've managed to get lots of

Ama bu olmadı çünkü dünyanın başka yerlerinden Amerika'ya bol miktarda

natural gas, liquefied natural

doğal gaz, sıvılaştırılmış doğal

gas from other places around the world to America.

gaz getirmeyi başardık.

And it's been a mild winter anyway. So

Ve yine de ılıman bir kış oldu. Bu yüzden

I think we're going to be all right, but I don't think we're going to get these power cuts.

iyi olacağımızı düşünüyorum ama bu elektrik kesintilerini yaşayacağımızı sanmıyorum.

Mr. Duncan No, as long as the weather doesn't change.

Bay Duncan Hayır, hava değişmediği sürece.

And you know what happens, We've we've had snow

Ve ne olduğunu biliyorsunuz,

as late as April here in the UK,

Birleşik Krallık'ta nisan ayına kadar kar yağdı,

So it doesn't mean we are we are clear of all of those problems.

yani bu, tüm bu sorunlardan kurtulduğumuz anlamına gelmez.

It doesn't mean we are out of the woods.

Bu ormandan çıktığımız anlamına gelmez.

Out of the woods.

Tehlikeden uzak.

I was going to use that expression.

Bu ifadeyi kullanacaktım.

Yeah, that's a good expression. That is, isn't it?

Evet, bu iyi bir ifade. Yani, değil mi?

If you are out of the woods, it means you are away from the danger.

Ormanın dışındaysanız, tehlikeden uzaksınız demektir.

Yes, the danger has gone. You are out of the woods.

Evet, tehlike geçti. Ormandan çıktın.

Because if you walk in the woods, you might get attacked by a bear or not.

Çünkü ormanda yürürseniz bir ayının saldırısına uğrayabilirsiniz ya da uğramayabilirsiniz.

Not in the UK. I bear. What?

İngiltere'de değil. Katlanıyorum. Ne?

I don't know.

Bilmiyorum.

But yes, actually people have often asked us before when they've seen videos of us

Ama evet, aslında insanlar bize daha önce

in in in the countryside, in the woods, that we might get attacked, but we don't have any

kırsalda, ormanda videolarımızı gördüklerinde saldırıya uğrayabileceğimizi sordular, ancak

wild animals to attack us in the forests in the UK unless there's a sociopath on the loose.

ormanlarda bize saldıracak vahşi hayvanımız yok. başıboş bir sosyopat olmadığı sürece Birleşik Krallık.

That's different.

Bu farklı.

Yes, we might get attacked by the local loonie.

Evet, yerel kaçıklar tarafından saldırıya uğrayabiliriz.

Do you want me to retaliate?

misilleme yapmamı mı istiyorsun?

No. You can stay here.

Hayýr. Burada kalabilirsin.

We'll talk about things. Okay. Thank you.

şeyler hakkında konuşacağız. Tamam aşkım. Teşekkür ederim.

I'm just. I'm just curious. I don't know.

Ben sadece. Ben sadece merak ediyorum. Bilmiyorum.

I am getting hungry. Of course. Okay, then.

Acıkıyorum. Elbette. Tamam o zaman.

But after this, it's up to you.

Ama bundan sonrası size kalmış.

I'll stay for a bit longer.

Biraz daha kalacağım.

Mr. Duncan, You can see these are the conversations we often have during the day.

Bay Duncan, gün içinde sık sık yaptığımız konuşmaları görebilirsiniz.

Steve says, I want to do something. So I do it.

Steve, bir şeyler yapmak istiyorum diyor. Ben de yapıyorum.

And I go, Well, it's up to you. And you go, Well, do you want me to do it?

Ve ben gidiyorum, bu sana kalmış. Ve sen git, Peki, benim yapmamı ister misin?

And I get ready and again, I mean, should I do it?

Ve tekrar hazırlanıyorum, yani, yapmalı mıyım? Bu sana

Well, it's up to you. And you go, Well, I don't know, really.

kalmış. Ve sen gidiyorsun, Şey, bilmiyorum, gerçekten.

I didn't know what the protocol was. Mr.

Protokolün ne olduğunu bilmiyordum. Bay

Duncan, today. The protocol?

Duncan, bugün. Protokol?

That's a good word. And protocol. Okay.

Bu iyi bir kelime. Ve protokol. Tamam aşkım.

I just means what is what is what are we going to do?

Ben sadece ne nedir ne yapacağız demek istiyorum.

What's the order of doing things? What's

İşleri yapmanın sırası nedir? Ne,

what should we be?

ne olmalıyız?

What should we be doing?

Ne yapmalıyız?

Yes, things done in a specific way or a specific order is the protocol

Evet, belirli bir şekilde veya belirli bir sırayla yapılan işler protokol,

the way things are done or the way things should be done or organised?

işlerin yapılma şekli veya işlerin yapılma veya organize edilme şekli midir?

We haven't agreed ahead of time, so it's up to you, Mr.

Önceden anlaşamadık, bu yüzden size kalmış, Bay

Steve.

Steve.

Well, I'll stay for a bit longer, but don't force yourself.

Pekala, biraz daha kalacağım ama kendini zorlama.

I know I want to stay, but I wasn't sure whether because you know when we've done these before.

Kalmak istediğimi biliyorum ama emin olamadım çünkü bunları daha önce yaptığımızı biliyorsun.

DE Do you want this point?

DE Bu noktayı istiyor musunuz?

Do you want Mr.

Bay

Steve to stay or not?

Steve'in kalmasını istiyor musun, istemiyor musun?

So if you say

Yani

he, he wants you to say no

o dersen,

so he can go.

gidebilmek için hayır demeni istiyor.

So do you want Mr. Steve to stay?

Bay Steve'in kalmasını istiyor musunuz?

So yes or no?

Yani evet mi hayır mı?

Mr. Steve does does he go or does he stay?

Bay Steve gidiyor mu yoksa kalıyor mu?

Whenever the first person says

İlk kişi ne zaman derse

I will obey.

itaat edeceğim.

Okay, but you said we were only going to be on for an hour. Mr.

Tamam ama sadece bir saatliğine çıkacağımızı söylemiştin.

Davis Well, I didn't realise that you were going to spend 30 minutes

Bay Davis

talking about expensive flat.

Pahalı daire hakkında konuşarak 30 dakika harcayacağınızı düşünmemiştim.

How? No says yes.

Nasıl? Hayır evet diyor.

But does that mean stay or go?

Ama bu kal ya da git anlamına mı geliyor?

Well, to say say yes, stay, stay.

Evet demek için kal, kal.

Anyone else.

Başka kimse.

There must be quite a delay today on the livestream.

Bugün canlı yayında epey bir gecikme olmuş olmalı.

Absolutely, yes, says Beatrice.

Kesinlikle, evet, diyor Beatrice.

Thank you, Peter.

That's pretty well, I can't argue with my findings.

Teşekkürler Peter.

Bu oldukça iyi, bulgularıma karşı çıkamam.

By the way, I have an important message that Mr.

Bu arada, Bay

Steve has made me forget because of his gift.

Steve'in hediyesi yüzünden bana unutturduğu önemli bir mesajım var.

Tune in. Tune in to the message coupling.

Ayarlayın. Mesaj bağlantısını ayarlayın.

Here is a big special thank you.

İşte size büyük bir özel teşekkür. En sonunda aldığım güzel bağışınız için

Can I say a big thank you to Federico God India,

Federico God India'ya çok teşekkür edebilir miyim?

for your lovely donation

that I received at the very end.

And this is the most amazing part of it at the very end

Ve bu, geçen Pazar günkü canlı yayının en sonundaki en harika kısmı

of last Sunday's live stream.

.

So as the live stream finished,

Canlı yayın bittiğinde,

the actual donation popped up on my notifications.

gerçek bağış bildirimlerimde belirdi.

So thank you very much, Federico, for your generous and, lovely donation.

Cömert ve sevimli bağışın için çok teşekkür ederim Federico.

If you want to make a donation, of course, to help all of this continue forever

Elbette bağış yapmak istiyorsanız, tüm bunların sonsuza kadar ve sonsuza kadar devam etmesine yardımcı olmak için

and ever until the end of time.

.

Then you can see the address at the bottom of the screen.

Ardından ekranın alt kısmında adresi görebilirsiniz.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Yes, lovely.

Evet güzel.

So what are we going to talk about again, Mr. Duncan?

Peki yine ne hakkında konuşacağız, Bay Duncan? Az önce

What did you say was going to be the thing I've just talked about

bahsettiğim şey

with the plans for the new year?

yeni yıl planları ile ne olacak demiştiniz?

Right.

Normally we make decisions

Sağ.

Normalde

based on things that we want to change about ourselves.

kendimizle ilgili değiştirmek istediğimiz şeylere dayanarak kararlar veririz.

Maybe something that we do, maybe there is something that we do

Belki yaptığımız bir şey, belki yaptığımız bir şey var

or maybe something that we have in our lives that we want to change.

ya da belki hayatımızda değiştirmek istediğimiz bir şey var.

Quite often we talk about habits and we all have them.

Sıklıkla alışkanlıklardan bahsederiz ve hepimizde vardır.

You have them.

Sen onlara sahipsin.

Mr. Steve, I can't begin to tell you

Bay Steve,

how many bad habits Mr.

Bay Steve'in ne kadar çok kötü alışkanlığı

Steve has.

olduğunu size anlatamam.

I can name at least two straight away, but

Hemen en az iki tane sayabilirim, ama

biting your nails, see

tırnaklarınızı ısırarak,

what can you guess what these nails look beaten to you?

bu tırnakların size ne gibi göründüğünü tahmin edebilir misiniz?

Yes, they do that you don't.

Evet, senin yapmadığını onlar yapıyor.

Oh, I wish I had my very close up camera. So.

Ah keşke çok yakın çekim kameram olsaydı. Bu yüzden.

So we could see Mr.

Böylece Bay

Steve's terror.

Steve'in dehşetini görebildik.

They are chewed to pieces.

Parçalara çiğnenirler.

Not chewed to pieces. They are your thumbs.

Parçalara çiğnenmemiş. Onlar senin parmakların.

Especially.

Özellikle.

He's not going to show his thumbs because they're.

Başparmaklarını göstermeyecek çünkü onlar.

They're just stumps.

Onlar sadece kütük.

Yeah.

Everybody.

Evet.

Herkes.

Cuz then there are bones showing eyeballs.

Çünkü o zaman gözbebeklerini gösteren kemikler vardır.

I've got a friend who shoots her now so much that

Onu o kadar çok vuran bir arkadaşım var ki

she has to have plasters around her fingers.

parmaklarının etrafı sıvalı olmak zorunda kalıyor.

Well, she puts little rubber things.

Şey, küçük lastik şeyler koyuyor.

What I know because she wears little rubber sheaths over her fingers to stop her from biting the well.

Bildiğim şey, kuyuyu ısırmasını engellemek için parmaklarının üzerine küçük lastik kılıflar taktığı için.

Yes, it's. I mean, I've always been a nail biter.

Evet öyle. Demek istediğim, her zaman tırnak yiyen biri oldum.

I've always been a nail biter.

Ben her zaman tırnak yiyen biri oldum. Ben küçükken

My father used to used to put mustard

babam parmaklarıma hardal sürerdi

on my fingers when I was a little boy.

.

Okay. To discourage me from biting my knife.

Tamam aşkım. Beni bıçağımı ısırmaktan caydırmak için.

So that that explains the reason why my mother used to put mustard down my underwear.

Bu da annemin iç çamaşırıma neden hardal koyduğunu açıklıyor.

Now I know.

Şimdi biliyorum.

And again, it didn't work, of course, because I just used to go and wash it off.

Ve yine, işe yaramadı, çünkü ben sadece gidip yıkardım.

But I think it's a nervous thing.

Ama bence sinir bozucu bir şey.

I've always done it. It's just a habit.

Ben hep yaptım. Bu sadece bir alışkanlık.

It's a bad habit. Yes.

Bu kötü bir alışkanlık. Evet.

And I don't do it as much as I used to. Mm.

Ve eskisi kadar yapmıyorum. mm.

Although I do, I have found a very good way of,

Etmeme rağmen, çok iyi bir yol buldum,

if anyone is a nail biter,

eğer biri tırnak yerse,

If anyone bites, then at least I don't bite my toenails. Mr..

Biri ısırırsa, o zaman en azından ayak tırnaklarımı yemem. Bay..

Some people do because couldn't, I couldn't get my, I'd love to but I can't get my feet up to my face.

Bazıları yapar çünkü yapamadım, alamadım, çok isterdim ama ayağımı yüzüme kaldıramıyorum.

What about somebody else's feet.

Başkasının ayakları ne olacak?

Not, I'm not flexible enough.

Hayır, yeterince esnek değilim. Ayak

You could buy my toenails. That's an idea. Yes.

tırnaklarımı satın alabilirsin. Bu bir fikir. Evet.

No, but now a good tip for because it is a habit.

Hayır, ama artık bir alışkanlık olduğu için iyi bir ipucu. Bir kez

It's once you start, it's sort of

başladınız mı,

it's almost enjoyable, but it's a habit so you can break it.

neredeyse zevklidir, ama bu bir alışkanlıktır, böylece onu kırabilirsiniz.

But I've discovered the best way of doing it.

Ama bunu yapmanın en iyi yolunu keşfettim.

If anyone is interested, if anyone bites their nails and wishes to learn how not to do

İlgilenen, tırnak yiyen ve

is to wear some gloves, I've got these.

eldiven takmamayı öğrenmek isteyen olursa, bende bunlardan var.

Well, they're white gloves, but I think anything.

Beyaz eldivenler ama bence her şey.

I've got these white cotton gloves.

Bu beyaz pamuklu eldivenlerim var.

Have you ever seen the gloves that butlers wear or people in very fancy restaurants?

Kâhyaların giydiği eldivenleri ya da çok şık restoranlardaki insanları hiç gördünüz mü?

The waiters, they wear these white gloves.

Garsonlar, bu beyaz eldivenleri takıyorlar.

They're very, very nice made of cotton.

Pamuktan yapılmış çok, çok güzeller.

Mr. Steve wears them sometimes when he wants to avoid biting his nails.

Bay Steve bazen tırnaklarını yemekten kaçınmak istediğinde onları takıyor.

Say, for example, if I'm watching the television set, that's a prime

Diyelim ki, örneğin, televizyon izliyorsam, televizyon karşısında biraz sıkıldığım için tırnaklarımı oynatmak, onları ısırmak, çiğnemek için en uygun zaman bu olabilir

time when I might be

tempted to start fiddling around my nails, biting them,

chewing them because I might be a bit bored in front of the television.

.

I mean, I wouldn't do it now because I'm engaged.

Yani, nişanlı olduğum için şimdi yapmazdım.

I'm interested.

İlgilenirim.

It's when my mind becomes idle that I will sort of, you know,

Aklım boşaldığında, bir şekilde, bilirsiniz, bir

I get a bit sort of anxious when I'm not doing things and I start to sort of fiddle and bite my nails.

şeyler yapmadığımda biraz endişeleniyorum ve bir çeşit keman oynamaya ve tırnaklarımı yemeye başlıyorum.

So what?

Ne olmuş?

And that that often happens in front of the television.

Ve bu genellikle televizyonun önünde olur.

So if I put these gloves on, they're lightweight, not big, thick

Yani bu eldivenleri giyersem, hafifler, büyük değil,

outdoor gloves that like the ones that posh waiters wear, that's it.

gösterişli garsonların giydiği gibi kalın dış mekan eldivenleri, o kadar.

Well, I had those for all magicians.

Bende tüm sihirbazlar için vardı.

I had those when I was in a in a in a role stage role.

Bir in a role sahne rolündeyken bunlara sahiptim.

And I've just that you can hardly know that.

Ve ben sadece bunu bilemeyeceğini biliyorum.

You hardly know they're on and I just sit there.

Açık olduklarını neredeyse hiç bilmiyorsunuz ve ben orada öylece oturuyorum.

It looks a bit odd, I must admit it is a little hard sitting there in front of the television

Biraz tuhaf görünüyor, kabul etmeliyim ki

with these white gloves on, but that stops me completely from biting my nails.

bu beyaz eldivenlerle televizyonun karşısında oturmak biraz zor ama bu beni tırnaklarımı yemekten tamamen alıkoyuyor.

And Mr. Steve wears them.

Ve Bay Steve onları giyiyor. Sürekli

I keep thinking he's going to perform some magic trick, maybe make a little dove appear

bir sihir numarası yapacağını, belki küçük bir güvercin ortaya çıkaracağını

or pull a rabbit out of his pocket.

ya da cebinden bir tavşan çıkaracağını düşünüyorum.

So Yeah. There we go.

Yani evet. Oraya gidiyoruz.

That's an example of of of when we're not just teaching English,

Bu, sadece İngilizce öğretmekle kalmayıp,

but also helping people in their everyday lives with maybe breaking a habit that they wish to break.

aynı zamanda insanlara günlük yaşamlarında belki de bırakmak istedikleri bir alışkanlığı kırmalarında yardımcı olduğumuz zamanların bir örneğidir.

So if you are a person who likes to bite

Yani tırnak yemeyi seven biriyseniz

your nails, wear gloves, it works.

eldiven giyin işe yarıyor. İşe

It works. It works. Well, It worked for me.

yarıyor. İşe yarıyor. Benim için çalıştı. Her

Although you will then get a habit of eating your gloves

ne kadar o zaman eldivenlerinizi yeme alışkanlığı edinecek olsanız da,

because I find with nail biting it starts small.

çünkü tırnak yemenin küçük başladığını görüyorum.

You just do a little bit and then before you know it,

Sadece biraz yaparsın ve sonra farkına bile varmadan,

you've got your whole hand in there sort of biting away

tüm elini orada ısırırsın

and just it sort of escalates and there's no real reason for it.

ve bu bir şekilde tırmanır ve bunun için gerçek bir sebep yoktur.

But if you put the glove on, it just breaks it.

Ama eldiveni giyersen, onu kırar.

And then even when you take it off

Ve

after an hour, you some reason not tempted to go back to it.

bir saat sonra çıkarsanız bile, nedense ona geri dönmek istemezsiniz.

So that's my tip for 2023.

2023 için tavsiyem bu kadar.

So would you say that to kick the habit

Alışkanlıktan kurtulmanın,

means to stop, to give up, to push away?

durmak, vazgeçmek, uzaklaşmak anlamına geldiğini söyleyebilir misiniz?

You are to change something.

Bir şeyi değiştireceksin.

So kick the habit.

Bu yüzden alışkanlığı tekmele.

It's a great expression.

Bu harika bir ifade.

We often use this when we want to express something.

Bunu genellikle bir şeyi ifade etmek istediğimizde kullanırız.

We we need.

ihtiyacımız var.

We feel the need to actually stop doing.

Yapmayı gerçekten bırakmamız gerektiğini hissediyoruz.

And this time of year, whenever the new year comes around, there are many, many people

Ve yılın bu zamanında, ne zaman yeni yıl gelse,

who make plans for the things they want to do,

yapmak istedikleri şeyler için planlar yapan,

but also ways of improving their life as well.

ama aynı zamanda hayatlarını iyileştirmenin yollarını da yapan pek çok insan vardır.

So you might want to stop doing something.

Yani bir şeyler yapmayı bırakmak isteyebilirsiniz.

You want to give up something you will to push away a certain habits,

Belirli bir alışkanlığı

or maybe a way of behaving.

veya belki de bir davranış biçimini uzaklaştırmak için yapacağınız bir şeyden vazgeçmek istiyorsunuz.

If you want to share with us your disgusting habits

İğrenç alışkanlıklarınızı

and that you wish to give up, then feel free to tell us.

ve bırakmak istediklerinizi bizimle paylaşmak istiyorsanız, bize söylemekten çekinmeyin.

Because once you when you start vocalising these habits or these

Çünkü bir kez bu alışkanlıkları ya da bunları seslendirmeye

or writing it down, then it's almost like therapy.

ya da yazmaya başladığınızda, o zaman adeta bir terapi gibi oluyor.

You you're sort of admitting that you have an issue here

Burada bir sorununuz olduğunu

and that that might help you kick start.

ve bunun başlamanıza yardımcı olabileceğini kabul ediyorsunuz.

Well, I am a big know.

Ben büyük bir bilirim.

I'm a big believer in visualisation.

Görselleştirmeye büyük bir inancım var.

I must admit when when I come up with my ideas for lessons

İtiraf etmeliyim ki, derslerle ilgili fikirlerimi

or things I want to do, quite often I can

veya yapmak istediğim şeyleri ortaya koyduğumda, çoğu zaman

I can play them in my head

bunları kafamda canlandırabiliyorum

and I don't know how I do it or why happens.

ve bunu nasıl yaptığımı veya neden olduğunu bilmiyorum.

But since I can see the lesson, so many of the lessons that I've made over the years,

Ama dersi görebildiğim için, yıllar boyunca yaptığım pek çok ders,

I've actually seen it's already in my head, it's played.

aslında çoktan kafamda olduğunu, oynandığını gördüm.

And then all I do is then put it into reality.

Ve sonra tek yaptığım onu ​​gerçeğe dönüştürmek.

And I think it's the same with giving up habits.

Bence bu, alışkanlıklardan vazgeçmekle aynı şey.

If you visualise it, you put it into a semi reality because it's up here.

Gözünüzde canlandırırsanız, onu yarı gerçekliğe dönüştürürsünüz çünkü o burada.

So even things that happened in your head, Steve can seem real like a dream.

Yani Steve, kafanın içinde olan şeyler bile bir rüya gibi gerçek görünebilir.

So I think you can actually do that.

Yani bunu gerçekten yapabileceğinizi düşünüyorum. Gözünüzde

You can visualise, you can make something real just by thinking about it,

canlandırabilir, sadece düşünerek bir şeyi gerçek yapabilirsiniz,

something positive, something you want to do, something you want to change maybe.

olumlu bir şey, yapmak istediğiniz bir şey, belki de değiştirmek istediğiniz bir şey.

Yeah, well, it says that there is a positive side

Evet, orada ısırmanın olumlu bir tarafı olduğunu söylüyor

to biting in there, as in that it will stimulate your immune system.

, bağışıklık sisteminizi harekete geçireceği gibi.

Well That may well be true.

Bu doğru olabilir.

You may well have bacteria and things

Bakterilere ve şeylere sahip olabilirsiniz

and that by consuming it, it may strengthen your immune system.

ve onları tüketerek bağışıklık sisteminizi güçlendirebilir.

But I haven't found that to be the case because what you could do and in theory that could work,

Ama durumun böyle olduğunu bulamadım çünkü ne yapabilirsin ve teoride işe yarayabilir

but you might pick

ama özellikle son zamanlarda

up a virus on a door handle, especially in recent times.

bir kapı kolundan virüs kapabilirsin .

You might get a nasty case of the flu or something.

Kötü bir grip vakası ya da başka bir şey kapabilirsin.

Don't do don't do that.

Yapma bunu yapma. Size

I tell you what you probably would get as well is you're at great risk

muhtemelen alacağınız şeyi söylüyorum,

of of getting some kind of gastro

bir tür mide-

intestinal upset, maybe a bit of,

bağırsak rahatsızlığı, belki biraz,

you know, diarrhoea or something or sickness, what we call the scripts.

bilirsin, ishal veya başka bir şey veya hastalık, senaryo dediğimiz şeye yakalanma riskiniz yüksektir.

You know, particularly if you're, you know,

Bilirsiniz, özellikle de kapı kolları falansanız,

door handles and things, you might,

you might put it touch a door handle in a shop,

bir dükkanda kapı koluna dokundurabilirsiniz,

somebody touch that door handle and they haven't washed hands and I've just been to the toilet

biri kapı koluna dokunur ve ellerini yıkamazlar ve ben sadece tuvalete giderler

and they've got an infection, maybe they've got diarrhoea

ve enfeksiyon kaparlar, belki ishal olurlar

and then you just carelessly put your fingers in your mouth and you can pick it up.

ve sonra dikkatsizce parmaklarınızı ağzınıza sokarsınız ve onu alabilirsiniz. Demek

So I mean it could stimulate your immune system,

istediğim, bağışıklık sisteminizi uyarabilir,

but it could make you also liable to catching something you don't want to get.

ama aynı zamanda sizi almak istemediğiniz bir şeye yakalanmakla da yükümlü kılabilir .

I have a bad habit and this is, this is something I've never mentioned before.

Kötü bir alışkanlığım var ve bu daha önce hiç bahsetmediğim bir şey.

This is the first time and I've never mentioned this.

Bu ilk defa ve bundan hiç bahsetmedim.

This is a private thing.

Bu özel bir şey.

A personal thing.

Kişisel bir şey.

Do I know about it?

Bunu biliyor muyum?

Yes, something that I do.

Evet, yaptığım bir şey.

It's a bad habit.

Bu kötü bir alışkanlık.

I'm very bad Whenever I get a little wound

Çok kötüyüm Ne zaman küçük bir yara alsam

or maybe a spot, I can never resist picking it.

ya da bir nokta olsa, onu almaktan kendimi alamıyorum.

And I will do this for weeks and weeks.

Ve bunu haftalarca ve haftalarca yapacağım. Şu

At the moment, I have a little spot on my head, and over the past two or three months

anda kafamda küçük bir nokta var ve son iki veya üç aydır

I've been picking it and now it's huge.

onu topluyorum ve şimdi çok büyük.

Now a large wound, disgusting.

Şimdi büyük bir yara, iğrenç.

And there is a But did you do it?

Bir de Ama sen mi yaptın?

There is a medical term for that and I didn't realise it is actually a psychological thing

Bunun için tıbbi bir terim var ve bunun aslında psikolojik bir şey olduğunu fark etmemiştim

and you can get treatment for it where a person can't stop picking

ve bunun için bir kişinin bir

something, maybe a spot or a wound and the person will keep going back

şeyi, belki bir noktayı veya yarayı seçmeden duramadığı ve kişinin geri dönüp durmayacağı bir tedavi alabilirsiniz.

and they will pick and pick even if it makes

it bleed or damages the skin, they will keep doing it.

kanasa ya da deriye zarar verse bile koparıp alacaklar, yapmaya devam edecekler.

And it is it's a natural psychological thing and a lot of people suffer from this.

Ve bu doğal bir psikolojik şey ve birçok insan bundan muzdarip.

So I've realised that I now have this.

Böylece artık buna sahip olduğumu fark ettim.

You noticed it yesterday.

Dün fark ettin.

I did notice it. You said what's happened to your head?

fark ettim. Kafana ne oldu dedin?

You've got this huge thing on your head and it started off as a small spot.

Kafanızda bu devasa şey var ve o küçük bir nokta olarak başladı.

But what I've done sometimes when I'm sitting with you, so you're chewing your nails

Ama bazen seninle otururken yaptığım şey, yani sen tırnaklarını yiyorsun

and I'm picking the spot at the top of my head.

ve ben kafamın tepesindeki noktayı seçiyorum.

And no, it's, it's, it's like a big wound.

Ve hayır, bu, bu, bu büyük bir yara gibi.

So even though it hurts and even though it bleeds, I still have to keep picking it.

Bu yüzden acıtsa ve kanasa da, yine de onu toplamam gerekiyor.

I think you can break that habit very easily, Mr.

Bay

Duncan, by putting a plaster over it or wearing a hat or wearing hat.

Duncan, üzerini yara bandıyla ya da şapka ya da şapka takarak bu alışkanlığı kolayca kırabileceğinizi düşünüyorum.

What do you do?

Yeah, I do think there is something wrong with the live chat.

Ne yapıyorsun?

Evet, canlı sohbette bir sorun olduğunu düşünüyorum.

You know, this is very strange.

Biliyor musun, bu çok garip. Görünüşe göre kimsenin yorum eklemediği

It seems to be seems to be getting long, long gaps where nobody's

uzun, uzun boşluklar oluşuyor

putting comments in or this seems to be a bit of a delay with the live chat.

veya bu, canlı sohbette biraz gecikme gibi görünüyor.

The stream is definitely working.

Akış kesinlikle çalışıyor.

That's the video part.

Bu video kısmı.

But the the live chat,

Ama canlı sohbet,

I can I can only assume we are so interesting today.

sadece bugün çok ilginç olduğumuzu varsayabilirim.

We must be very we must be commanding your full attention.

Biz çok olmalıyız, tüm dikkatinizi yönetiyor olmalıyız.

I think that's what it is.

Bence olan bu. Canlı sohbette

It must be the do seem to be some problems with the with the live chat because yes,

bazı sorunlar var gibi görünüyor çünkü evet, kalmanız mı yoksa gitmeniz mi gerektiği

we still we still have the reply to whether you should stay or go.

konusunda hala bir cevabımız var .

Yes it's Franco and that was ages ago.

Evet, bu Franco ve bu yıllar önceydi.

Yeah.

So is anyone still using the live chat?

Evet.

Hala canlı sohbeti kullanan var mı?

I know the live stream is working.

Canlı yayının çalıştığını biliyorum.

Beatrice said that she's noticed the same thing.

Beatrice aynı şeyi fark ettiğini söyledi.

And strange.

Ve garip.

I don't think.

sanmıyorum

I think it's just because we are so interesting today.

Bence bunun nedeni bugün çok ilginç olmamız.

I think it's.

Bence bu. Bence

I think what's happened is that. Dyson.

olan şu. Dyson.

Mr. Dyson, I've heard your awful comments about his products and he's phoned up somebody on YouTube.

Bay Dyson, ürünleriyle ilgili berbat yorumlarınızı duydum ve YouTube'dan birini aradı.

You got that wrong.

Bunu yanlış anladın.

Something you said my comments about his awful products is what you should have said.

Onun korkunç ürünleri hakkındaki yorumlarıma söylediğin bir şey, söylemen gereken şeydi.

What did I say?

Ne dedim?

You said my awful comments about his products. Okay.

Ürünleri hakkındaki korkunç yorumlarımı söyledin. Tamam aşkım.

My my comments about his awful product.

Berbat ürünü hakkındaki yorumlarım.

Beatrice, it's interesting, but she has noticed that I think everyone's just hanging on

Beatrice, bu ilginç, ama fark etti ki,

to our words be a first time, if that is true.

eğer bu doğruysa, herkesin sözlerimize bir ilk kez bağlı kaldığını düşünüyorum.

But I do, I

Ama biliyorum,

there is I'm sure someone is now going to Google

eminim birileri şimdi buna ne

or go to Wikipedia to find out what that's called.

dendiğini öğrenmek için Google'a veya Wikipedia'ya gidiyor.

There is. A There is a name for it.

Orada. A Bunun bir adı var.

And I know, I know I do it.

Ve biliyorum, bunu yaptığımı biliyorum.

And even though I know I do it, I still do it.

Ve bunu yaptığımı bilmeme rağmen, yine de yapıyorum.

I still keep picking this thing on the top of my head, but it's strangely enjoyable.

Hâlâ bu şeyi kafamın üstüne takıp duruyorum ama garip bir şekilde zevkli.

Is that weird?

Garip değil mi?

Yes, but it's my weird.

Evet, ama bu benim tuhaflığım.

It's probably that I sense that she's she's Belle has made quite a few comments,

Muhtemelen onun o olduğunu hissediyorum, Belle epeyce yorum yaptı,

but it's she feels like she's just making a monologue.

ama o sadece bir monolog yapıyormuş gibi hissediyor.

So. Yes.

And we have quite a few people watching, you know, please, we encourage you to use the live chat

Bu yüzden. Evet.

Ve bizi izleyen epeyce insan var, bilirsiniz, lütfen, canlı sohbeti kullanmanızı öneririz

and apologies if you are using it,

ve kullanıyorsanız özür dileriz,

but your comment isn't coming up.

ancak yorumunuz gelmiyor.

So, yes, Bella said that she would like to

Evet, Bella

to have more motivation and to

daha fazla motivasyona sahip olmak ve

to acquire a new healthy habits.

yeni sağlıklı alışkanlıklar edinmek istediğini söyledi. İşte

Well, that's it.

bu kadar.

It's not just necessarily about

Bu sadece

kicking a habit or stopping doing something that you a habit

bir alışkanlığı tekmelemek veya sevmediğiniz bir alışkanlığınızı yapmayı bırakmakla ilgili değil

you don't like, but also maybe acquiring a healthy habit, maybe.

, aynı zamanda belki sağlıklı bir alışkanlık edinmekle de ilgili olabilir.

Yes. Exercise.

Evet. Egzersiz yapmak.

Maybe you decide you want to go for a walk every day

Belki her gün yürüyüşe çıkmaya karar verirsiniz

or maybe you decide you want to to give up chocolate.

ya da çikolatayı bırakmaya karar verirsiniz.

Anyway, we've talked about that in the moment, right?

Her neyse, şu anda bunun hakkında konuştuk, değil mi?

To resolve to give something up, You resolve to do it.

Bir şeyden vazgeçmeye karar vermek için, onu yapmaya karar verirsiniz.

So you make a resolution.

Böylece bir karar verirsiniz.

A resolution, something that you want to do.

Bir karar, yapmak istediğin bir şey.

Maybe you write a list of things you want to do.

Belki yapmak istediğin şeylerin bir listesini yazarsın.

You make a definite plan.

Kesin bir plan yaparsın.

You resolve to do it.

Bunu yapmaya karar verdin.

You are going to put that right, a thing you wish you could stop doing.

Bunu yapmayı bırakabilmeyi dilediğin bir şeyi düzelteceksin.

And this is what Steve just said, a thing you wish

Ve bu Steve'in biraz önce söylediği şey, keşke yapmayı bırakabilseydim dediğin bir şey

you could stop doing, a thing that you want to give.

, vermek istediğin bir şey.

It can be a thing you want to kick.

Tekmelemek istediğin bir şey olabilir.

You want to kick that particular habit.

Bu özel alışkanlığı tekmelemek istiyorsun.

A bad habit might be a compulsion.

Kötü bir alışkanlık bir zorlama olabilir. Kafamın tepesini kaldırıp kanatmak gibi

That's what I just said about me with my strange habit

garip alışkanlığımla ilgili demin söylediğim buydu

of picking the top of my head and making it bleed.

.

But it's just this.

Ama sadece bu.

It's a bit like you with your your fingernails scenario's something satisfying about it.

Biraz tırnaklarınla ​​sen gibisin, bunda tatmin edici bir şey var.

Yes, there's something about it.

Evet, bununla ilgili bir şey var.

And also, I would say another thing, another thing that I do that I would like to break

Ve ayrıca, başka bir şey daha söyleyebilirim, alışkanlığımı kırmak istediğim başka bir şey de,

the habit of is is sort of overthinking things all the time. And

her zaman bir şeyleri fazla düşünmektir. Ve

getting into this habit of sort of

bu tür bir alışkanlığa girerken

something happens and you may be a bit upset by it.

bir şeyler olur ve bu sizi biraz üzebilir.

And then but then you, you, mine

Ve sonra ama sonra sen, sen, benimki bir

sort of takes over, almost becomes a sort of

şekilde kontrolü ele alıyor, neredeyse bir

almost going into sort of a fantasy world.

tür fantezi dünyasına giriyor gibi oluyorsunuz.

And it takes on proportions which are not real.

Ve gerçek olmayan orantılara bürünür.

So you start to think, well, what do they mean by that?

Peki, bununla ne demek istiyorlar diye düşünmeye başlıyorsunuz.

Somebody say, for example, somebody says something and or sends a text to you

Örneğin birisi bir şey söyler ve size bir mesaj gönderir

and you look at that and you think, Hmm,

ve siz buna bakarsınız ve Hmm,

I don't like the look of that comment.

bu yorumun görünüşünü beğenmedim diye düşünürsünüz.

Oh, they didn't put an emoji after it.

Oh, ondan sonra bir emoji koymamışlar.

Are they being serious?

Ciddi mi davranıyorlar?

And then you start to go off into my desire to upset them.

Ve sonra onları üzme arzuma kapılmaya başlıyorsun .

Did I say something to upset?

Üzülecek bir şey mi söyledim?

And that is can be very destructive.

Ve bu çok yıkıcı olabilir.

The word you're looking is, well, Mr.

Aradığınız kelime, Bay

Steve is a dweller.

Steve bir sakin.

He dwells.

O yaşıyor.

He thinks things over and over, even things

that have happened days or weeks ago.

Günler ya da haftalar önce olmuş şeyleri bile tekrar tekrar düşünür.

He'll he'll sometimes bring them back and think about them.

Bazen onları geri getirecek ve onlar hakkında düşünecek.

And they irritate you, don't they?

Ve seni rahatsız ediyorlar, değil mi?

Yes. Well, people irritate.

Evet. İnsanlar sinirlenir.

No, I know, but something if something happened, somebody might say something

Hayır, biliyorum, ama bir şey olursa, biri bir şey söyleyebilir

and then you might think, what do they mean by that?

ve sonra bununla ne demek istediğini düşünebilirsiniz.

And then

Ve sonra bir

you start going off into sort of flights of fancy, you say you start to sort of

tür hayal uçuşu yapmaya başlıyorsunuz,

maybe exaggerate reality in your mind

zihninizde bir nevi belki de abartılmış gerçeklikleri canlandırmaya başladığınızı söylüyorsunuz

and you start to have conversations with yourself with that person.

ve o kişiyle kendinizle sohbet etmeye başlıyorsunuz.

This took place.

Bu gerçekleşti.

So you just leave it there

Yani onu orada bırakıyorsun

and then you start to have fantasies about going out and maybe killing that person.

ve sonra dışarı çıkıp o kişiyi öldürmekle ilgili fanteziler kurmaya başlıyorsun .

I'm joking.

Şaka yapıyorum.

I'm joking because that's that's always a good joke, isn't it?

Şaka yapıyorum çünkü bu her zaman iyi bir şakadır, değil mi?

Jokey, to pretend that you want to kill them, but you can your mind can sort of go off,

Şakacı, onları öldürmek istiyormuş gibi yapmak, ama yapabilirsin, aklın bir şekilde bozulabilir,

particularly at night If you wake up at night in the middle of the night, it's dark

özellikle geceleri Gecenin bir yarısında uyanırsan , hava karanlıktır

and you know, your body is always fearful of the dark

ve biliyorsun, vücudun her zaman korkar karanlık

and starts to push into your mind or these these ridiculous thoughts.

ve bu saçma düşünceleri zihninize sokmaya başlar.

And it's very difficult to to break that,

Ve bunu kırmak çok zor, birinin yorumunu haklı çıkaracak

I'm sure

saying something interesting that would that would justify a comment from somebody.

ilginç bir şey söylediğime eminim .

Is anyone is anyone there on the live chat?

Canlı sohbette kimse var mı?

The stream is working, definitely, But it's actually

Akış kesinlikle çalışıyor, Ama aslında

the live chat underneath what's going on.

olanların altında canlı sohbet var.

Why is why is no one talking to us?

Neden kimse bizimle konuşmuyor?

I feel so lonely suddenly.

Birden kendimi çok yalnız hissediyorum.

Oh, I think they've all I think they've they've all decided they want to talk to us,

Oh, sanırım sahip olduklarını düşündüğüm her şeye sahipler, hepsi bizimle konuşmak istediklerine karar verdiler,

you know. Mr. Duncan.

bilirsin. Bay Duncan.

Yeah.

Evet.

Obviously that's how you can go off into sort of finding a friend or foe

Açıkçası, bir tür dost ya da düşman

or whatever that was, whatever that was.

ya da her neyse, her ne idiyse, bu şekilde yola çıkabilirsiniz.

Yeah.

Evet.

Say something to please me.

Beni memnun edecek bir şey söyle.

Feel lonely.

Yalnız hissetmek.

Let's say I feel lonely and rejected.

Kendimi yalnız ve reddedilmiş hissediyorum diyelim.

This has never happened before. It hasn't.

Bu daha önce hiç olmamıştı. Olmadı.

So I think there is something wrong with the live stream.

Bu yüzden canlı yayında bir sorun olduğunu düşünüyorum .

No, the live stream is okay.

Hayır, canlı yayın tamam.

I just got.

yeni aldım

Yes, the live chat.

Evet, canlı sohbet.

The live stream. The live chat.

Canlı yayın. Canlı sohbet.

A separate things you say to do.

Yapmak dediğin şeyler ayrı.

You can see you can have the live chat when there is

no stream actually working or operating.

Gerçekte çalışan veya çalışan bir akış olmadığında canlı sohbete sahip olabileceğinizi görebilirsiniz.

Let's assume that we are so to listen to that.

Diyelim ki bunu dinlemek için öyleyiz.

Well, I've said that I read it.

İyi ki okudum dedim. Canlı sohbette kimsenin

Nobody has time to write anything in the in the live chat.

bir şey yazmaya vakti yok .

Yes, I guess I can I can tell it the might be dwindling

Evet, sanırım aniden azalıyor olabileceğini söyleyebilirim

suddenly, but yes, please let us know

, ama evet, lütfen bunu bize bildirin

this.

.

I'll get your writing.

Please let us know.

Yazınızı alacağım.

Lütfen bize bildirin.

Any bad habits you want to give up? Yes.

Vazgeçmek istediğin kötü alışkanlıkların var mı? Evet.

Or any good habits that you'd like to acquire in 2023,

Veya 2023'te edinmek istediğiniz iyi alışkanlıklar,

I think everyone is concentrating on all conversation, but it's a good start to turn.

sanırım herkes tüm sohbete odaklanıyor, ancak dönüş için iyi bir başlangıç.

I think. Three.

Bence. Üç.

I think sometimes you worry too much anyway about the live chat

Bence bazen canlı sohbet hakkında çok fazla endişeleniyorsun

because a lot there are a lot of people who watch and never speak.

çünkü çoğu zaman izleyen ve hiç konuşmayan birçok insan var.

I have arrived chat stage anyway

about how it might be a compulsion,

Nasıl bir zorlama olabileceği,

something you feel compelled,

mecbur hissettiğiniz bir şey,

something can't stop yourself from doing.

kendinizi yapmaktan alıkoyamayacağınız bir şey hakkında sohbet aşamasına geldim zaten.

You might want to cut out.

Kesmek isteyebilirsiniz.

The bad habit to cut out is to end

Kesmek için kötü alışkanlık,

or stop or remove that thing.

o şeyi bitirmek, durdurmak veya kaldırmaktır.

I must kick the habit.

Alışkanlıktan kurtulmalıyım.

And I suppose you could say that kicking something

Ve sanırım bir şeyi tekmelemenin

is pushing it away, pushing it off.

onu uzaklaştırmak, itmek olduğunu söyleyebilirsiniz.

You are saying that you don't want to do that any more.

Artık bunu yapmak istemediğini söylüyorsun.

You want to kick that habit,

Bu alışkanlığı tekmelemek istiyorsun,

You want to stop doing it.

yapmayı bırakmak istiyorsun.

A habit might not be bad.

Bir alışkanlık kötü olmayabilir.

So that's another thing that is worth saying.

Bu da söylenmeye değer başka bir şey.

A habit might not be a bad thing.

Alışkanlık kötü bir şey olmayabilir.

So there can be habits that you have

Yani

that aren't bad, and I can think of quite a few.

kötü olmayan alışkanlıklarınız olabilir ve benim sayabileceğim bir kaç tane var.

Well, when you think of habits such as exercise. Yeah.

Egzersiz gibi alışkanlıkları düşündüğünüzde. Evet.

So you can have a habit of exercise where you keep your body fit and healthy.

Böylece vücudunuzu zinde ve sağlıklı tuttuğunuz bir egzersiz alışkanlığı edinebilirsiniz.

So those are habits, but it's not necessarily a bad habit,

Yani bunlar alışkanlıklar, ama bu mutlaka kötü bir alışkanlık değil,

although you can do it too much,

bunu çok fazla yapabilmenize rağmen,

in which case it will become a bad habit.

bu durumda kötü bir alışkanlığa dönüşecektir.

Yes, a very good point, Mr. Duncan.

Evet, çok iyi bir nokta, Bay Duncan.

Good habits can turn into bad habits

İyi alışkanlıklar,

if you do too much of them.

çok fazla yaparsanız kötü alışkanlıklara dönüşebilir.

And exercise is a is a case in point, as we say,

Ve egzersiz, söylediğimiz gibi, buna bir örnektir,

because people

çünkü insanlar

can start exercising and then start running or jogging

egzersiz yapmaya başlayabilir ve sonra koşmaya başlayabilir

and then they start doing more and more and then it becomes a bad habit

ve sonra giderek daha fazla yapmaya başlarlar ve sonra bu kötü bir alışkanlık haline gelir

because if you have too much exercise, you start to get joint pains and

çünkü çok fazla egzersiz yaparsanız, eklem ağrıları çekmek ve

and you know, it sort of ages you, doesn't it, If you want to exercise your body.

ve bilirsiniz, bu sizi bir nevi yaşlandırır, öyle değil mi, eğer vücudunuzu çalıştırmak istiyorsanız.

Well I know people, runners, runners in particular

İnsanlar, koşucular, özellikle koşucular

and cyclists, people who do lots of cycling,

ve bisikletçiler, çok fazla bisiklete binen insanlar tanıyorum,

it becomes an active and addictive process

bu aktif ve bağımlılık yapan bir süreç haline geliyor

because you start exercising because you want to be healthier.

çünkü daha sağlıklı olmak için egzersiz yapmaya başlıyorsunuz.

And then when you do that exercise and you do it

Ve sonra bu egzersizi yaptığınızda ve bunu daha

for and longer, you get this

uzun süre yaptığınızda,

release of endorphins, don't you, into your brain.

beyninize bu endorfin salınımını alırsınız, değil mi?

And if you if you don't, then get that exercise the next day

Ve eğer yapmazsan, o zaman ertesi gün o egzersizi yap, kendini

you feel low because you're not getting that release of these feelgood hormones.

kötü hissedersin çünkü bu kendini iyi hissettiren hormonların o salınımını alamazsın.

And so maybe all habits are releasing these.

Ve belki de tüm alışkanlıklar bunları serbest bırakıyor.

It's like when you eat a cake, isn't it?

Kek yerken olduğu gibi değil mi?

Or have some chocolate, your brain is releasing these feel good hormones.

Ya da biraz çikolata ye, beynin bu iyi hissettiren hormonları salgılıyor.

So that's it's difficult to give up these habits

Demek ki

that we're all about good habits.

hepimiz iyi alışkanlıklarla ilgili olduğumuz bu alışkanlıklardan vazgeçmek zor.

Yeah, it can become bad habits.

Evet, kötü alışkanlıklara dönüşebilir.

So exercise is a good one.

Yani egzersiz iyi bir şey.

I suppose so something that you do,

Sanırım yaptığın bir şey

but you do it too much.

ama çok fazla yapıyorsun.

We've all been there.

Hepimiz oradaydık.

I was a teenager once.

Bir zamanlar gençtim.

There were many things as teenager I used to do all the time.

Gençken her zaman yaptığım birçok şey vardı.

They were fun,

Eğlenceliydiler

but in the end it becomes a little bit of a bad habit.

ama sonunda bu biraz kötü bir alışkanlık haline geldi.

Yes, that's a good point. Specially when your mum walks in.

Evet, bu iyi bir nokta. Özellikle annen içeri girdiğinde.

Good habits can become bad habits if taken to the extreme.

İyi alışkanlıklar, aşırıya kaçılırsa kötü alışkanlıklara dönüşebilir .

Here's a good one. Most classes

İşte iyi bir tane. Çoğu sınıf

are Cote d'Ivoire.

Fildişi Sahili'dir.

Okay.

Tamam aşkım.

Sorry if I pronounce you pronounce your name.

İsmini telaffuz edersen özür dilerim.

Wrong

Yanlış

Procrastination. Yes.

Erteleme. Evet.

That's what my mother caught me doing.

Annem beni böyle yaparken yakaladı.

I thought that was quite clever.

Bunun oldukça zekice olduğunu düşündüm.

My mother caught me procrastinating once.

Annem bir kez beni ertelerken yakaladı.

Let's just. I can't breathe.

Hadi sadece. nefes alamıyorum

There's a habit that you know

that often people in religious

Dini alanlardaki insanların size

areas tell you not to do that.

bunu yapmamanızı söylediğini bildiğiniz bir alışkanlık var.

Procrastination is that.

ertelemek budur.

Is that just trust me, The religious ones are doing it more than anyone else.

Bana güvenin bu mu, Dindarlar bunu herkesten çok yapıyor.

Procrastination is why you keep putting off doing something.

Erteleme, bir şeyi yapmayı sürekli ertelemenizin nedenidir.

It that's it.

işte bu kadar

Procrastinate.

ertelemek

You want to do something, you keep putting it off.

Bir şey yapmak istiyorsun, erteleyip duruyorsun.

Oh, I'll do it tomorrow. I'll. I'll do it the next day.

Ah, yarın yapacağım. Hasta. Ertesi gün yapacağım.

And it it becomes stressful because you want to achieve something.

Ve bir şeyi başarmak istediğiniz için stresli hale gelir. Spora başlamak gibi, diyete gitmek gibi

You want to like looking for a new job, like starting exercise, like going on a diet.

yeni bir iş aramayı sevmek istiyorsunuz .

Oh, I'll do that tomorrow.

Ah, bunu yarın yapacağım.

Then the next day comes and you don't do it.

Sonra ertesi gün gelir ve yapmazsın.

The next day comes.

Ertesi gün gelir.

A good one is maybe decorating a room in your house.

İyi bir tanesi belki de evinizdeki bir odayı dekore etmektir.

That's a good one. Yes.

Bu iyi bir tanesi. Evet.

I think it's things like that where people really get stuck

Bence insanların gerçekten bir

with something, you know, you've got to do that.

şeye takıldığı böyle şeyler, bilirsiniz, bunu yapmalısınız.

So I think everyone who has a house, there is one room in that

Bence bir evi olan herkesin, o

house that they keep wanting

evde sürekli

to do something with, but they never do it.

bir şeyler yapmak istediği bir oda vardır ama bunu asla yapmazlar.

It just becomes the junk room or the place

Sadece hurda odası veya

where they put all of their rubbish and things they don't want.

tüm çöplerini ve istemedikleri şeyleri koydukları yer haline gelir.

But every time you go, I'm going to decorate

Ama sen her gittiğinde

that room, I'm going to do it, but you never do it.

o odayı süsleyeceğim, yapacağım ama sen hiç yapmıyorsun.

You put off, you try to distract to do something else.

Ertelersin, başka bir şey yapmak için dikkatini dağıtmaya çalışırsın.

And one good way I do know that helps with procrastination.

Ve ertelemeye yardımcı olduğunu bildiğim iyi bir yol.

So this may help.

Bu yardımcı olabilir.

You must classes is to write it down what you want to do

Derslerde ne yapmak istediğini yazmalısın

because apparently I've read I read about this again only yesterday

çünkü görünüşe göre okumuştum bununla ilgili daha dün bir

when you say you want to something go on a diet or decorate a room, I write it down.

şeyler okumuştum diyete gitmek ya da bir odayı dekore etmek istediğini söylediğinde onu yazıyorum.

I will start decorating the room

Odayı dekore etmeye

on a certain date or I will

belli bir tarihte başlayacağım ya da

whatever it is, I will start to write it down and then write and then keep looking at it.

her ne ise onu yazmaya başlayacağım ve sonra yazmaya devam edeceğim ve sonra bakmaya devam edeceğim.

The act of writing it down actually does something in your brain

Bunu yazma eylemi aslında beyninizde bir şeyler yapar

and makes it far more likely that you will actually do it.

ve bunu gerçekten yapacağınızı çok daha olası hale getirir .

Actually, physically, just saying it in your head isn't enough, write it down

Aslında fiziksel olarak sadece kafandan söylemek yetmez bir yere yaz

and then the next day look at it and then write, maybe write it down again.

sonra bir gün bak sonra yaz belki tekrar yaz.

And that will it almost that incentivise this is just your brain

Ve bu, neredeyse beyninizi bu dileği

into a kind of turning that wish into an actual thing. Yes.

gerçek bir şeye dönüştürmeye teşvik edecek. Evet.

So that is what I would advise.

Yani tavsiye edeceğim şey buydu.

And I say hello to the live chat. The live chat is here.

Ve canlı sohbete merhaba diyorum. Canlı sohbet burada.

It's come online and now we have we have some answers and some questions and some things.

Çevrimiçi oldu ve şimdi elimizde bazı cevaplar , bazı sorular ve bazı şeyler var.

Gavin Yang Hello, Gavin Yang

Gavin Yang Merhaba, Gavin Yang

No, Gavin, I like to get up early in the morning

Hayır, Gavin, sabah erken kalkmayı severim

and that is going to be my new good habit getting up early in the morning.

ve bu benim yeni iyi alışkanlığım olacak, sabah erken kalkmak.

A lot of people live, apparently millionaires.

Pek çok insan yaşıyor, görünüşe göre milyonerler.

If you want to be a multi-millionaire, you have to get up at 4 a.m..

Multimilyoner olmak istiyorsanız, sabah 4'te kalkmalısınız.

Apparently that's the secret.

Görünüşe göre sır bu.

So if you get a bit 4 a.m., you will be you will become a millionaire.

Yani sabah 4'ü biraz alırsanız, milyoner olacaksınız.

But you do it. It is.

Ama sen yap. Bu. Canım

I find it stressful if I get up late because I want to it

istediği için geç kalkarsam stresli buluyorum

because you tend to achieve a lot in the morning, don't you?

çünkü sabahları çok şey başarıyorsun, değil mi?

And I find it stressful if you get up late and then suddenly

Ve geç kalktığınızda aniden

you look at your watch and it's half 11 and you haven't done anything.

saatinize baktığınızda saat 11'i buçuyor ve hiçbir şey yapmamış olmanızı stresli buluyorum.

And I find that stressful.

Ve bunu stresli buluyorum.

Whereas if you get up early and they do say you should always get up at the same time every day,

Oysa erken kalkarsanız ve onlar size her gün, hafta sonları bile aynı saatte kalkmanız gerektiğini söylerlerse,

even at weekends, you know, if I get up at, say, 830,

bilirsiniz, örneğin 830'da kalkarsam kendimi

I feel most dirty, almost guilty.

çok kirli, neredeyse suçlu hissederim.

830 Yes. Late thirties, early.

830 Evet. Otuzların sonu, erken.

Whereas if I get up at 630 or seven,

Halbuki 630 ya da yedide kalkarsam,

I feel as though, you know, I'm getting ahead of all the tasks I want to do.

yapmak istediğim tüm görevlerin önüne geçiyormuşum gibi hissediyorum.

I can't remember the last time got up at 630 in the morning,

En son ne zaman sabah 630'da kalktığımı hatırlayamıyorum,

but that is what I saying to go for a wee Gavin is that, that is a habit I would like.

ama bu benim de bir çiş yapmak için söylediğim şey Gavin, bu benim istediğim bir alışkanlık.

And we've mentioned this. Yeah.

Ve bundan bahsetmiştik. Evet.

Because now I'm not working at the moment.

Çünkü şu an çalışmıyorum.

It's very easy to get into this habit of going to bed late

Bu geç yatma alışkanlığını edinmek çok kolay

and of course the later you go to bed, the later you're going to get up

ve tabii ki ne kadar geç yatarsanız, o kadar geç kalkacaksınız

because you know, if you're not setting an alarm because your body's going to want that sleep

çünkü bilirsiniz, eğer alarm kurmuyorsanız çünkü vücudunuz isteyecektir. o uyku

but isn't going to bed late, just making your day longer as well.

ama geç yatmayacak, sadece gününüzü de uzatacak.

So it's you just having it long at the end of the day.

Yani günün sonunda sadece uzun süre sahip oluyorsun.

Yes, to start. Yes.

Evet, başlamak için. Evet.

But the thing is, you don't tend to do things late at night

Ama mesele şu ki, televizyonun önünde oturmak dışında gece geç saatlerde bir şeyler yapma eğiliminde değilsiniz

apart from sit in front of the television.

.

So you're not going to be doing, you know,

Yani, biliyorsun,

at 10:00, 11:00 at night, you're not going to be decorating

gece 10:00, 11:00'de, dekorasyon yapmayacaksın,

you're not going to be, you know, going for exercise and things like that.

egzersiz yapmayacaksın ve bunun gibi şeyler yapmayacaksın. .

So if you tend to waste those hours later on in the day

Yani, günün ilerleyen saatlerinde o saatleri boşa harcama eğilimindeyseniz

and then you know you're not getting those

ve sonra onları alamayacağınızı biliyorsanız

and my mother always used to say

ve annem her zaman

you should only stay in bed if you're real.

sadece gerçekseniz yatakta kalmanız gerektiğini söylerdi.

Apart from that, you should get your 8 hours and then get up

Bunun dışında, 8 saatinizi ayırmalı ve sonra kalkıp

and do things

bir şeyler yapmalısınız ki

so that we can say, Yeah, Oh, thank you.

, Evet, Ah, teşekkürler diyebilelim.

My classes.

Sınıflarım.

Beatrice.

Beatrice.

I did Beatrice say, Who was it that said Beatrice

Beatrice'e, Beatrice'e

that I'm to gain weight?

kilo alacağımı kim söyledi?

Some people do. Well, yes.

Bazı insanlar yapar. İyi evet.

Not everyone can be.

Herkes olamaz.

Can be fit and and lithe and wonderful.

Zinde ve kıvrak ve harika olabilir.

Like Mr..

Bay gibi..

So I used to try and do it when I was a child.

Yani çocukken dener ve yapardım.

When I was young.

Ben genç iken.

I used to eat all the time because I was always painfully thin.

Her zaman yemek yerdim çünkü her zaman ağrılı bir şekilde zayıftım.

Really, really thin, skinny.

Gerçekten, gerçekten zayıf, sıska. Bir sopa böceğe dönüşmek için

I looked like I was I was having or undergoing some sort of strange

bir tür garip metamorfoz geçiriyor ya da geçiriyormuş gibi görünüyordum

metamorphosis into, a stick insect.

.

Now you've met him.

Şimdi onunla tanıştın.

That metamorphosis into something else? Yes.

Bu metamorfoz başka bir şeye mi dönüştü? Evet.

Hello.

She it.

Merhaba. o

o

Thanks. It says hello. We're saying hello back.

Teşekkürler. Merhaba diyor. Tekrar merhaba diyoruz.

If we invite you to to make a contribution

Sizi

to the live chat in terms of habits you want a cake or new habits

canlı sohbete 10.023 kişilik pasta istediğiniz alışkanlıklar ya da

that you want to acquire for 10,023,

edinmek istediğiniz yeni alışkanlıklar açısından katkı yapmaya davet edersek,

Louis says the most difficult habit

Louis vazgeçtiği en zor alışkanlığın

he gave up was smoking

sigara içmek olduğunu

and that we often see that, don't we?

ve bunu sık sık gördüğümüzü söylüyor. değil mi?

I mean, my father tried to give up smoking his entire life

Yani babam hayatı boyunca sigarayı bırakmaya çalıştı

and he didn't succeed at all.

ve bir türlü başaramadı.

Well, he stopped when he got cancer.

Şey, kanser olunca bıraktı.

And the doctor said, I advise you to stop smoking.

Doktor da sigarayı bırakmanı tavsiye ederim dedi.

And then he stopped.

Ve sonra durdu.

But he was already his late sixties by that stage.

Ama o aşamada zaten altmışlı yaşlarının sonlarındaydı.

I think.

Bence.

I think that's that's the situation that's called It's Too Late.

Bence It's Too Late denen durum bu.

And of course, it's very, very difficult.

Ve tabii ki çok ama çok zor.

Give up smoking.

Sigarayı bırakmak.

We know it's it's a very difficult habit to break because it's not just the nicotine, it's

Bunun kırılması çok zor bir alışkanlık olduğunu biliyoruz çünkü mesele sadece nikotin değil,

the it's the association between lighting a cigarette and the habit, all that.

sigara yakmak ile alışkanlık arasındaki ilişki, hepsi bu.

It's all becomes comfortable.

Her şey rahat olur.

It's not me vitamin now.

Artık ben vitamini değilim.

It's comfortable.

O konforlu.

I find it comfortable.

rahat buluyorum

It's like me picking the top of my head.

Sanki kafamın tepesini seçiyorum.

Yes. And other things. It's it's comfortable.

Evet. Ve diğer şeyler. Bu rahat.

It makes you for some reason, it makes you feel quite, quite relaxed.

Nedense seni çok ama çok rahatlamış hissettiriyor.

I don't know why.

Neden bilmiyorum. Bunu

I have no idea why it does that.

neden yaptığı hakkında hiçbir fikrim yok.

So maybe you want to change your ways to alter one's behaviour in a positive way.

Belki de davranışlarınızı olumlu yönde değiştirmek için kendi yöntemlerinizi değiştirmek istersiniz.

So normally this time of year we think about changing the way we live,

Normalde yılın bu zamanında yaşam biçimimizi,

maybe our habits, maybe the things that we do, maybe the things we don't do.

belki alışkanlıklarımızı, belki yaptıklarımızı, belki de yapmadıklarımızı değiştirmeyi düşünürüz.

The New Year is a chance to start afresh.

Yeni Yıl, yeniden başlamak için bir şanstır.

I like that one.

Yes, you start afresh.

Bunu beğendim.

Evet, yeniden başlarsın.

You start with a new page, a blank sheet of paper.

Yeni bir sayfayla, boş bir sayfayla başlarsınız.

The world is your

Dünya sizin

oyster and the year is yours

istiridyenizdir ve yıl,

to do with what ever you want.

istediğiniz her şeyi yapmak için sizindir.

How's that?

O nasıl?

Okay.

Tamam aşkım.

Eric Silva. Hello, Eric

Erik Silva. Merhaba, Eric mi

or Eric?

yoksa Eric mi?

Brazilian living in Ireland and I've learnt a lot with you

İrlanda'da yaşayan bir Brezilyalı ve senin öğretmenlik yapmanla çok şey öğrendim

teaching and

ve

Eric is saying hello to the Brazilian community. Yes.

Eric Brezilya topluluğuna merhaba diyor. Evet.

Often. Mr.

Sıklıkla. Bay

Jenkins, live stream.

Jenkins, canlı yayın.

We do have a lot of people in Brazil, South America, across Argentina as well.

Brezilya'da, Güney Amerika'da ve Arjantin'de de birçok insanımız var.

Watching. Yes, definitely.

Seyretme. Evet kesinlikle.

Yes. He's Pedro is a fellow Brazilian on at the moment.

Evet. O Pedro şu anda Brezilyalı bir arkadaş.

Pedro is here.

Pedro burada.

Pedro, Pedro, Pedro Belmont.

Pedro, Pedro, Pedro Belmont.

Lovely to see you here. Any habits?

Seni burada görmek çok güzel. Alışkanlıklar var mı?

We're talking about kicking bad habits

Kötü alışkanlıklardan kurtulmaktan mı

or gaining new habits?

yoksa yeni alışkanlıklar kazanmaktan mı bahsediyoruz?

If there's something that you would

to a bad habit you would like to keep, please let us know. Yes.

Kötü bir alışkanlığa karşı korumak istediğiniz bir şey varsa, lütfen bize bildirin. Evet.

So you start afresh.

Böylece yeniden başlarsın.

You start with something new.

Yeni bir şeyle başlarsın.

So even though we are only four days into the new Year,

Yeni Yıla sadece dört gün kalmış olsak da,

I would imagine that a lot of people are now starting their their New Year's resolutions.

pek çok insanın Yeni Yıl kararlarına şimdi başladığını tahmin ediyorum.

They are deciding the things they want to change in their life

Hayatlarında değiştirmek istedikleri

and are.

ve oldukları şeylere karar veriyorlar.

And what is that how you pronounce your name

Ve adınızı nasıl telaffuz ettiğiniz,

wants us to pronounce a certain word, but

bizden belirli bir kelimeyi telaffuz etmemizi istiyor, ama her

just in case it's rude.

ihtimale karşı kaba olabilir.

I'm not going to do it.

Bunu yapmayacağım.

I'm not sure what that word is.

O kelimenin ne olduğundan emin değilim.

It's probably a swear word or something.

Muhtemelen bir küfür ya da başka bir şey.

Is it a swear word or is it something that we could pronounce

Bu bir küfür mü yoksa sizin

and not upset other viewers who speak your language?

dilinizi konuşan diğer izleyicileri rahatsız etmeden telaffuz edebileceğimiz bir şey mi?

But yeah, so I won't say that, but.

Ama evet, o yüzden bunu söylemeyeceğim, ama.

Mm hmm.

Hmm.

Right. Mr. Duncan.

Sağ. Bay Duncan.

Okay, Now I'm just going to show where we live.

Tamam, şimdi sadece nerede yaşadığımızı göstereceğim.

Chat you see, as now I would like to meditate,

Sohbet et, şimdi meditasyon yapmak istiyorum,

said Pedro, but it's quite difficult due to monkey.

dedi Pedro, ama maymun yüzünden bu oldukça zor.

Monkey, something.

Maymun, bir şey.

All right.

Elbette.

What is it?

Nedir?

The monkey is making a noise near where you live.

Maymun yaşadığınız yerin yakınında ses çıkarıyor. Bu mu

Is that it? Maybe.

? Belki.

Maybe you should eradicate the monkeys.

Belki de maymunları yok etmelisin.

Okay.

I hope that's never taken out of context.

Tamam aşkım.

Umarım bu asla bağlamından çıkarılmaz.

Maybe. Maybe by some headphones.

Belki. Belki bazı kulaklıklarla.

I Well, I do a lot of meditation, don't I, Mr. Duncan?

Pek çok meditasyon yapıyorum, değil mi Bay Duncan?

You do.

Siz yapıyorsunuz.

You're doing it.

Yapıyorsun.

You're doing it now. I think you do need peace and quiet.

Şimdi yapıyorsun. Bence senin huzura ve sükunete ihtiyacın var.

That is right.

Bu doğru.

You do need to have some peace and quiet. Maybe.

Biraz huzur ve sessizliğe ihtiyacın var. Belki.

Maybe some of these noise cancelling headphones.

Belki bu gürültü önleyici kulaklıklardan bazıları.

Or just put some cotton wool in your ear. May.

Veya kulağınıza biraz pamuk koyun. Mayıs.

May work there.

Orada çalışabilir.

I've recently taken up

Son zamanlarda

not Taichi um Ji Gong

Taichi um Ji Gong

Ji Gong, which is sort of a milder form of tai chi,

Ji Gong'u almadım, bu tai chi'nin daha hafif bir şekli,

which I find incredibly relaxing,

inanılmaz derecede rahatlatıcı buluyorum

almost as good, if not better than actual meditation, because you've got your involving

, gerçek meditasyondan daha iyi olmasa bile neredeyse iyi, çünkü senin kapsayıcı

sort of physical you, but you're doing things with your hands and with your body.

tarzın var. fiziksel sen, ama sen bir şeyleri ellerinle ve vücudunla yapıyorsun.

So it's actual physical work out.

Yani gerçek fiziksel çalışma.

That's what those strange noises were. Exactly. Yes.

İşte o garip sesler buydu. Kesinlikle. Evet.

By the way, it's not changing your health and temper.

Bu arada, sağlığınızı ve huyunuzu değiştirmiyor.

Yes, I said it correctly.

Evet, doğru söyledim.

Good, good. You have a good day, Pedro.

İyi iyi. İyi günler, Pedro.

Thank you very much.

We're not too bad, actually, considering it's four days now into the new year.

Çok teşekkür ederim.

Aslında, yeni yıla dört gün kaldığını düşünürsek, o kadar da kötü değiliz.

I wonder how many people, by the way, Steve, I wonder how many people

Acaba kaç kişi, bu arada Steve, merak ediyorum kaç kişi

have already got the year wrong.

şimdiden yılı yanlış anladı?

Has anyone out there got the year wrong?

Yılı yanlış anlayan var mı?

Have you signed a check or maybe you've written a letter or an email

Bir çek imzaladınız mı veya belki bir mektup veya e-posta yazdınız

and you've got the year wrong and that's that's common, isn't it?

ve yılı yanlış yazdınız ve bu yaygın bir durum, değil mi?

This time of year?

Yılın bu zamanı?

I imagine a lot of people are still writing

Pek çok insanın hala

2022 on their on their letters

mektuplarına

or maybe on their emails, but not on their checks because nobody writes checks anymore.

veya belki e-postalarına 2022 yazdığını, ancak çeklerinin üzerine yazdığını hayal ediyorum çünkü artık kimse çek yazmıyor.

Well, you might be you might see against a very few.

Pekala, çok az kişiye karşı görebilirsin.

You are assuming you are assuming a lot of thing.

Pek çok şeyi varsaydığınızı varsayıyorsunuz.

I think checks checks are still used a lot around world just because we don't use them here.

Bence çekler biz burada kullanmıyoruz diye dünyada hala çok kullanılıyor .

I think they still exist.

Bence hala varlar.

Anwar means light.

Enver ışık demektir.

Oh my God Luis.

Aman Tanrım Luis.

Luis points out that it's the same as

Luis,

do you remember the Egyptian president, Anwar Sadat? Mhm.

Mısır cumhurbaşkanı Enver Sedat ile aynı olduğuna dikkat çekiyor. Mhm.

He did. He did not.

O yaptı. Yapmadı.

He did not have a good time at the end.

Sonunda iyi vakit geçirmedi.

His assassinated I believe wasn't dead soon soldiers wasn't in, was editor.

Onun öldürüldüğüne inanıyorum yakında askerler yoktu, editördü.

I think he was a bodyguards or something.

Sanırım koruma falandı.

He was on a parade and they just went up to him and I think they shot him.

Bir geçit törenindeydi ve ona doğru gittiler ve sanırım onu ​​vurdular.

I think, I think that is true.

Bence, bence bu doğru.

Lewis will probably be able to

Lewis muhtemelen

to tell us about that.

bize bundan bahsedebilir.

Oh no, that was well, it might have been, but I remember who was the Gandhi?

Oh hayır, bu iyiydi, olabilirdi ama Gandi'nin kim olduğunu hatırlıyorum.

Probably.

Muhtemelen.

Yes, He became the Indian prime minister.

Evet, Hindistan başbakanı oldu.

It was Iraq I regard.

Benim baktığım yer Irak'tı.

She was a lady Gandhi was her name.

O bir hanımefendiydi, adı Gandhi'ydi. Onu

It was her bodyguards that assassinated her.

öldürenler korumalarıydı.

Certainly.

Kesinlikle.

I think I think it has happened more than once. Yes.

Sanırım bir kereden fazla oldu. Evet. Birini öldürmenin

I think it is a common way of

yaygın bir yolu olduğunu düşünüyorum

assassinating someone.

.

If if you want to, you can just use your own army.

İsterseniz kendi ordunuzu kullanabilirsiniz.

So what is that word that you wanted us to pronounce?

Peki telaffuz etmemizi istediğiniz o kelime nedir?

And so have you got the Steve?

Peki Steve'i aldın mı?

Steve just drifts off.

Steve sadece sürüklenir.

Have you got the year wrong yet?

Yılı yanlış mı anladınız?

Fortunately for me, I haven't got the wrong yet

Neyse ki benim için henüz yanlış anlamadım

because quite often when I'm writing it there, you see, when I'm

çünkü çoğu zaman oraya yazarken, bilirsiniz,

when I'm making the information up there

for my live stream, quite often

canlı yayınım için orada bilgileri hazırlarken, oldukça sık bir

I might get things wrong, you see.

şeyler alabilirim yanlış, görüyorsun.

But you can see up there in the corner of the screen, I've got it right.

Ama ekranın köşesinde yukarıda görebilirsiniz, doğru anladım.

2023.

2023.

But I'm sure a lot of people already have done that.

Ama eminim ki birçok insan bunu zaten yapmıştır.

Indira Gandhi That was it.

Indira Gandhi buydu.

Indira Gandhi Oh yes, that's it.

Indira Gandhi Oh evet, bu kadar.

Fernando's still putting 1998 down as the day.

Fernando, gün olarak hâlâ 1998'i gösteriyor.

Well, that was a pretty good year.

Pekala, bu oldukça iyi bir yıldı. Dürüst olmak gerekirse,

That was a good year is probably the last good year that we had on the planet, to be honest.

bu muhtemelen gezegende geçirdiğimiz son iyi yıldı .

So yeah, that might be the reason why maybe you are wishing

Yani evet, belki de

that it was 1998 again.

tekrar 1998 olmasını dilemenizin nedeni bu olabilir.

So there we go. Yes.

İşte başlıyoruz. Evet.

Pedro's read the biography of Anwar Sadat. Mm.

Pedro, Enver Sedat'ın biyografisini okudu. mm.

That's something I would like to do.

Bu yapmak istediğim bir şeydi.

What become read more books.

Daha fazla kitap okuyun.

I thought you said become the president of Egypt.

Mısır'ın cumhurbaşkanı ol dediğini sanıyordum.

Read more books.

Daha fazla kitap oku.

That's right. I'm writing that down.

Bu doğru. Bunu yazıyorum.

I would like to read this.

Bunu okumak isterim.

Read instead of reading on the internet, say,

İnternette okumak yerine okuyun, diyelim ki

read a novel, because all I ever tend to do.

roman okuyun, çünkü tek yaptığım şey bu.

In fact, my teachers used to point this out to me when I was younger.

Aslında, küçükken öğretmenlerim bana bunu işaret ederdi .

I read lots of information about sort of science and politics and what's going on in the world.

Bilim , politika ve dünyada olup bitenler hakkında birçok bilgi okudum.

But I don't read novels now, you know, books where you can

Ama artık roman okumuyorum , bilirsiniz,

immerse yourself in this fantasy world of a novel.

kendinizi bir romanın bu fantastik dünyasına kaptırabileceğiniz kitaplar.

And I think that I'm going to do that, just me.

Ve bunu yapacağımı düşünüyorum, sadece kendim.

Steve If there's one place you spend most of your time,

Steve Zamanınızın çoğunu geçirdiğiniz bir yer varsa,

it's a it's in a fantasy, but I want to be in somebody

orası bir fantezidir, ama ben

else's fantasy, not my own nightmarish fantasy world.

başka birinin fantezisinde olmak istiyorum, kendi kabus gibi fantezi dünyamda değil.

That is true.

Bu doğru.

So a lot of people, I would imagine a lot of people

Pek çok insan,

have got that wrong so far this year.

bu yıl şimdiye kadar pek çok insanın bunu yanlış anladığını hayal ediyorum.

They've got it wrong.

Yanlış anladılar.

They've written it down incorrectly.

Yanlış yazmışlar.

Another thing I want to mention, because last weekend,

Bahsetmek istediğim başka bir şey, çünkü geçen hafta sonu

Steve, on Sunday we were talking about the Internet and at the start of today's livestream,

Steve, Pazar günü İnternet hakkında konuşuyorduk ve bugünkü canlı yayının başında

we were making a little joke about looking at things on the Internet.

İnternet'teki şeylere bakmakla ilgili küçük bir şaka yapıyorduk.

Instagram is one of those strange places.

Instagram bu garip yerlerden biri.

If you go to and if you look at the feed for a long time,

Beslemeye gidip uzun uzun bakarsanız

you start to see weird things, although mine seems to have corrected itself now.

garip şeyler görmeye başlıyorsunuz ama benimki artık düzelmiş gibi.

So now when I go through Instagram, I get a lot of clips from Family Guy instead.

Artık Instagram'a girdiğimde bunun yerine Family Guy'dan bir sürü klip alıyorum.

Instead of what you were talking about the other day, instead of two

Geçen gün bahsettiğin şey yerine, iki

young Korean guys kissing each other over or pretending.

Koreli gencin birbirini öpmesi ya da numara yapması yerine.

So are you disappointed that they've gone?

Gittikleri için hayal kırıklığına uğradın mı?

I'm strangely relieved.

Garip bir şekilde rahatladım.

Right. Okay.

Sağ. Tamam aşkım.

I'm always in. Well, let me go.

Ben her zaman varım. Peki, bırak gideyim.

Push yourself.

Kendinizi itin.

Read one book per month. Yeah, that's it.

Ayda bir kitap okuyun. Evet işte bu.

You see, if you're going to set yourself a goal.

Bakın kendinize bir hedef belirleyecekseniz.

We've mentioned this in previous years.

Bundan önceki yıllarda da bahsetmiştik.

If you're setting New Year resolutions, goals, they've got to be

Yeni Yıl kararları, hedefleri belirliyorsanız, gerçekten işe yaraması için bunların

they've got to be in a certain format for it to actually work.

belirli bir formatta olması gerekir .

So you've got to say exactly what you want to do

Yani tam olarak ne yapmak istediğinizi

and when you want to do it by and then it's going to

ve bunu ne zaman yapmak istediğinizi söylemelisiniz ve o zaman

be more likely to come true.

gerçekleşmesi daha olası olacaktır.

It's what they call it now.

Şimdi öyle diyorlar.

It's setting goals, setting goals.

Hedef belirlemektir, hedef belirlemektir.

The best way to set goals is to have have it sort of

Hedefler belirlemenin en iyi yolu,

have a time period on it and be very specific

üzerinde bir zaman aralığı olması ve

about what its specific measurable time, bound.

belirli ölçülebilir süresinin ne olduğu konusunda çok spesifik olmasıdır.

And something else is the there's an acronym for that.

Ve başka bir şey de bunun için bir kısaltma olması.

Okay.

Tamam aşkım.

I can't remember what it is now.

Şimdi ne olduğunu hatırlayamıyorum. O

So then you're more likely to do it.

zaman bunu yapma ihtimalin daha yüksek.

Realistic is the other one.

Gerçekçi diğeridir.

Yes. Well,

Evet.

these are all long shots and that's it.

Bunların hepsi uzak ihtimaller ve hepsi bu.

So there would be probably one book a month would be too much for me,

Yani muhtemelen ayda bir kitap bana fazla gelebilir

but I might be able to say I could read for one a month.

ama ayda bir kitap okuyabilirim diyebilirim.

Yeah, maybe. Maybe one chapter a month.

Evet belki. Belki ayda bir bölüm.

Yeah, I'm going to get a novel.

Evet, bir roman alacağım.

I used to love science fiction.

Eskiden bilimkurgu severdim.

I might return back to that genre.

Bu türe geri dönebilirim.

It won't. I might. It.

olmayacak. Olabilir. BT. Yıllardır üst katta bulduğum

I might read all the old science fiction books that I've got upstairs from years.

tüm eski bilim kurgu kitaplarını okuyabilirim .

I love.

Seviyorum. İnsanların yaşamları hakkında

I love reading biographies and stories about people's lives.

biyografiler ve hikayeler okumayı seviyorum .

You can learn a lot by reading another person's

Başka birinin deneyimlerini okuyarak çok şey öğrenebilirsiniz

experiences or about you do like that the way.

veya bu şekilde sizin hakkınızda.

So I'm always fascinated by people's lives.

Bu yüzden insanların yaşamları beni her zaman büyülemiştir.

Maybe read, Maybe Pedro can lend you and Ross.

Belki oku, Belki Pedro sana ve Ross'a ödünç verebilir.

That's biography.

Bu biyografi.

Yes. Or I could just buy it. Get it on, get it on Kindle.

Evet. Ya da sadece satın alabilirim. Başlayın, Kindle'a alın.

Yeah. Well on Amazon

Evet. Amazon'da

and yeah, maybe

ve evet, belki size

might give you know, I might say that writing

haber verebilirim, yazmanın

reading is awesome. Yes.

okumanın harika olduğunu söyleyebilirim. Evet.

Yes you can you can get very emotional when reading a book

Evet, bir kitabı okurken çok duygulanabilirsiniz

because you get right into that character.

çünkü doğrudan o karakterin içine giriyorsunuz.

The characters of the book.

Kitabın karakterleri.

Yes. It's I'm going to do more reading.

Evet. Daha fazla okuma yapacağım.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Okay.

Tamam aşkım.

Do more is he's just writing, do more reading. You.

Daha fazlasını yapın, o sadece yazıyor, daha fazla okuyun. Sen.

That wouldn't be a good goal.

Bu iyi bir hedef olmazdı.

Setting methods.

Ayar yöntemleri.

Do more reading. You'd have to say something specific.

Daha fazla okuma yapın. Spesifik bir şey söylemelisin.

I will start reading a book on

Bir kitap okumaya başlayacağım

and then I will read this book and then start a new book.

ve sonra bu kitabı okuyacağım ve ardından yeni bir kitaba başlayacağım.

You know, you've got to be specific about it. Yeah.

Biliyorsun, bu konuda net olmalısın. Evet.

What about the title of the book?

Peki kitabın adı?

Well, what you could say is I will research a book that I want to read,

Peki, okumak istediğim bir kitabı araştıracağım

and I will complete that task by the end of this week or.

ve bu hafta veya bu hafta sonuna kadar o görevi tamamlayacağım diyebilirsiniz. Böyle bir

Something it just sounds like too much trouble to know that that's how you that's how people succeed in life.

şey olduğunu bilmek çok fazla sorun gibi geliyor, insanlar hayatta böyle başarılı oluyor.

They set goals and they and they they they achieve those goals

Hedefler koyarlar ve onlar bu hedeflere ulaşırlar

and they set them in a certain way.

ve onları belirli bir şekilde belirlerler.

We will be going in a moment.

Birazdan gideceğiz.

We I wasn't expecting to stay on so long.

Bu kadar uzun kalmayı beklemiyordum.

Father says Hi.

Babam merhaba diyor.

Hi, Barb.

Merhaba Barb.

I haven't seen you before.

Seni daha önce görmedim.

We probably have been here.

Muhtemelen buradaydık.

Yes, hi. Hi.

Evet, merhaba. MERHABA.

Hi. Back to you.

MERHABA. sana geri dönelim

Hello to you, Ababa.

Merhaba Ababa.

I knew Nick Tram would like science fiction.

Nick Tram'in bilimkurgudan hoşlanacağını biliyordum.

I knew that because, you know, scientific mind like mine.

Bunu biliyordum çünkü benimki gibi bilimsel bir zihin.

Well, the word robot refers to the word slave.

Robot kelimesi köle kelimesini ifade eder.

Did you know that, Steve?

Bunu biliyor muydun Steve?

No. Yes.

Hayır Evet.

So they got no you know.

Yani hiçbir şey bilmiyorlar.

So I'm no doubt in these terms, you know, about

Yani bu terimlerle,

was it Asimov that wrote I Robot.

I Robot'u Asimov'un yazdığından hiç şüphem yok.

Yes. Yeah.

I think he had his birthday recently.

Evet. Evet.

Sanırım yakın zamanda doğum günü vardı.

Well, he's not alive now.

Şimdi hayatta değil.

Of course, Isaac Asimov with his laws of robots.

Elbette, robot yasalarıyla Isaac Asimov.

So. So don't do harm to a person.

Bu yüzden. Bu yüzden bir kişiye zarar vermeyin.

Don't do harm.

Zarar verme.

Don't do anything that might cause rest.

Dinlenmenize neden olabilecek hiçbir şey yapmayın.

So don't swim.

Bu yüzden yüzmeyin.

Apparently, that was one of his laws.

Görünüşe göre bu onun yasalarından biriydi.

Don't go for a swim if you are a robot because you will become very creaky and rusty.

Robotsanız yüzmeye gitmeyin çünkü çok gıcırtılı ve paslı olursunuz.

I didn't know about to.

Bilmiyordum.

Karel Capek.

Karel Çapak.

I didn't know about about that particular person.

O kişi hakkında bir şey bilmiyordum.

That's where the term robot was originally used to write.

Robot teriminin başlangıçta yazmak için kullanıldığı yer burasıdır.

Yes. Slave.

Evet. Köle.

And that person made to work because he was a few robots then in my life

Ve o kişi, birkaç robot olduğu için çalıştırıldı, o zamanlar hayatımın

foundation, the foundation serious.

temeli, temeli ciddiydi.

But I think that they were by Asimov

Ama bence onlar Asimov tarafından yazılmış

are fantastic science fiction books.

fantastik bilim kurgu kitapları.

I wonder if you've read them. They Trump

Onları okuyup okumadığını merak ediyorum. They Trump

the stainless steel Rat is a funny sort of light hearted

thepaslanmaz çelik Sıçan , yazarlarının kim olduğunu hatırlayamıyorum tarafından yazılan komik türden hafif yürekli bir

series of books by I can't remember who the writer of those.

kitap serisidir .

So I hope you're making notes of this.

Umarım bunu not alıyorsundur.

All right, here we go.

Pekala, başlıyoruz.

I've got suggestions for books.

Kitap önerilerim var.

Count of Monte Cristo.

Monte Kristo Kontu.

Oh, yes. Well, that's a that's classic.

Oh evet. Bu bir klasik.

Yes, that's a classic.

Evet, bu bir klasik.

I think I'll start with War and Peace. Who is that man?

Sanırım Savaş ve Barış'tan başlayacağım. Bu adam kim?

Who is he?

Kim o?

He is the count of Monte Cristo,

I think, to get me into the habit of reading a book, War and Peace.

Sanırım bana Savaş ve Barış adlı bir kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için Monte Cristo kontuydu.

I think I'll start with that one. It's a short little book, is it?

Sanırım bununla başlayacağım. Kısa bir kitap, değil mi?

Won't take me long.

Uzun sürmez.

That's it.

You could spend probably the rest of your life reading that one.

Bu kadar.

Muhtemelen hayatınızın geri kalanını bunu okuyarak geçirebilirsiniz.

Yeah, It's very long.

Evet, çok uzun.

I'll just watched the TV adaptation.

Az önce TV uyarlamasını izleyeceğim.

I got

There used to be a television program, The Count of Monte Cristo.

Orada bir televizyon programı vardı, Monte Kristo Kontu.

Was it a cartoon? No, sir.

Bir çizgi film miydi? Hayır efendim.

It was an actual real action.

Gerçek bir eylemdi.

The metamorphosis.

Metamorfoz.

It's based on the old, old book.

Eski, eski kitaba dayanıyor.

All right.

Elbette.

Okay.

I'm getting some education here. It's

Tamam aşkım.

Burada biraz eğitim alıyorum.

apparently Ross Rossum's Universal

Görünüşe göre Ross Rossum'un Evrensel

is the novel where the

romanı,

where the word robot was first used.

robot kelimesinin ilk kullanıldığı yer.

Thank you. Tram. Yes.

Teşekkür ederim. Tramvay. Evet.

So. Yes. Yeah, that's good.

Bu yüzden. Evet. Evet bu iyi.

I like the sound of that.

Bunun sesini beğendim.

It's brilliant.

Bu dahice.

It's fantastic.

O fantastik.

In fact, I can't express

Aslında,

in words, Steve, how I feel about what's happened today.

bugün olanlar hakkında ne hissettiğimi kelimelerle ifade edemem Steve.

I feel as if we've.

varmış gibi hissediyorum.

We've somehow passed a point.

Bir şekilde bir noktayı geçtik.

The movie come the Rubicon.

Film Rubicon'a geldi.

Yes, Rubicon.

Evet, Rubicon.

I used to go to school with her. She was a lovely girl.

Onunla okula giderdim. O sevimli bir kızdı.

My back shaking. Mr.

Sırtım titriyor. Bay

Duncan, is this. Yes.

Duncan, bu mu? Evet.

Because we've been standing here for nearly 2 hours.

Çünkü yaklaşık 2 saattir burada duruyoruz.

Yes, we have an hour and 15 minutes We've been here.

Evet, bir saat 15 dakikamız var Buradaydık.

Well, we are back with you.

Pekala, sizinle geri döndük.

Of course we are back with you on Sunday.

Pazar günü elbette yeniden sizlerleyiz.

Don't panic because we are leaving.

Gidiyoruz diye paniğe kapılmayın.

It doesn't mean we are going forever.

Bu sonsuza kadar gideceğimiz anlamına gelmez.

Unless, of course, Mr.

Tabii Bay

Steve decides that he wants to the rest of his life reading War and Peace.

Steve hayatının geri kalanını Savaş ve Barış okuyarak geçirmek istediğine karar vermedikçe.

But we will be back with you on Sunday 2 p.m.

Ama Pazar 14:00'da yeniden sizlerle olacağız.

UK Time is when we here with you.

İngiltere Saati, sizinle burada olduğumuz zamandır.

Olga mentions that she listens to books.

Olga kitap dinlediğinden bahseder.

Yes, they call them audiobooks.

Evet, onlara sesli kitap diyorlar.

Do they?

Onlar mı?

Yes, they call audiobooks because

Evet, sesli kitap diyorlar çünkü

and I know colleagues that if they've got to

ve ben iş arkadaşlarımın

in the job that I was in was sales

benim yaptığım satış işi varsa,

which meant I had to drive around a lot.

bu da çok fazla araba kullanmam gerektiği anlamına geldiğini biliyorum.

So they tend to listen to these audio audio books when they're driving along.

Bu yüzden, araba sürerken bu sesli sesli kitapları dinleme eğilimindeler. Bu

So I think they put it into their phone and then connect it to the car

yüzden sanırım telefonuna taktılar ve sonra arabaya bağlayıp

and use that time like commuting time.

bu zamanı işe gidip gelme zamanı gibi kullanıyorlar.

If you if you commute to work, you can have an audio book and listen to that.

İşe gidip gelirseniz, bir sesli kitabınız olabilir ve onu dinleyebilirsiniz. Kulağa

It sounds like a good idea.

iyi bir fikir gibi geliyor. Araba

It's much better than reading whilst you're driving.

sürerken okumaktan çok daha iyi.

So you might have the book.

Yani kitap sizde olabilir.

Yeah, you might have the book open on your drive, on your steering wheel

Evet, sürücünüzde, direksiyonunuzda kitap açık olabilir

and you're looking at the book, so don't do that.

ve kitaba bakıyorsunuz, o yüzden bunu yapmayın.

So audiobooks, when you're driving, much better, much safer, I believe

Yani sesli kitaplar, araba kullanırken çok daha iyi, çok daha güvenli, inanıyorum

that we go see, we learn, we learn about things.

ki gidip görüyoruz, öğreniyoruz, bir şeyler öğreniyoruz.

And we're not just giving information.

Ve sadece bilgi vermiyoruz.

We get information back from our wonderful girls.

Harika kızlarımızdan bilgi alıyoruz.

Well, years years ago, growing up,

Yıllar önce, büyürken

because I knew someone who was blind,

kör olan birini tanıdığım için

they used to they used to listen to books.

kitap dinlerlerdi.

So audiobooks have been around

Yani sesli kitaplar yıllardır ortalıkta dolaşıyor

for years and years and years, but they're much easier to use now because you can,

ama artık kullanımları çok daha kolay çünkü

you know, with technology now, you can have

artık teknoloji sayesinde

that audio book in your phone

sesli kitabı telefonunuza alabilir

and you can very easily just listen to it whenever you, like

ve çok kolay bir şekilde dinleyebilirsiniz. ne zaman isterseniz,

or you can connect it to your car's infotainment system.

arabanızın bilgi-eğlence sistemine bağlayabilirsiniz.

Yeah, and listen to it through there.

Evet, oradan dinleyin.

And Beatrice does that to rest.

Ve Beatrice bunu dinlenmek için yapıyor.

Rest our eyes a rest. Mm hmm. Yes.

Gözlerimizi dinlendirin. Hmm. Evet.

Because it's. Yeah, when you get to our age,

Çünkü o. Evet, bizim yaşımıza geldiğin zaman,

then, you know,

bilirsin, sürekli

it becomes a bit of a strain to read a book all the time.

kitap okumak biraz zorlaşıyor . Kitapta

You need lots of light

çok fazla ışığa ihtiyacınız var

on the book.

.

Yes, that's true.

Evet bu doğru.

Victoria says. I know it's late, but I want to say hello.

Victoria diyor. Geç oldu biliyorum ama merhaba demek istiyorum.

Fine. Hello. That's okay, Victoria.

İyi. Merhaba. Sorun değil Victoria.

We are back on Sunday.

Pazar günü geri döndük.

We are talking about difficult subjects on Sunday.

Pazar günü zor konuları konuşuyoruz.

All subjects that are hard Subjects that are difficult.

Zor olan tüm konular Zor olan konular.

Tough, tough subjects.

Zor, zor konular.

That's all I'm saying. I don't want to give too much away.

Tüm söylediğim bu. Çok fazla vermek istemiyorum.

It's a big one.

On Sunday, we're going to be testing ourselves.

Bu büyük bir tane.

Pazar günü kendimizi test edeceğiz.

We might be testing you as well.

Sizi de test ediyor olabiliriz.

So that's what we're doing on Sunday.

Demek Pazar günü yaptığımız şey bu.

It is a lot of testing on Sunday.

Pazar günü çok fazla test var. Pazar günü

We might even play oh, fill in the blank and then the blank on Sunday.

oh, boşluğu doldur ve ardından boşluğu bile oynayabiliriz.

I know, I know.

Biliyorum biliyorum.

A certain person is going to have heard that through the aether.

Belirli bir kişi bunu eter aracılığıyla duymuş olacak.

So we will be filling in the blanks and also

Bu yüzden boşlukları dolduracağız ve ayrıca

testing each other in certain ways. Oh,

belirli şekillerde birbirimizi test edeceğiz. Ah,

are you intrigued?

merak mı ediyorsun?

And is this a new a new

Ve bu yeni bir

pursuit?

No, it's just well, it's just a subject.

arayış mı?

Hayır, sadece iyi, sadece bir konu.

A subject Like today we're talking about resolutions.

Bugünkü gibi bir konu kararlardan bahsediyoruz.

Does this mean you're planning ahead

Bu,

for your live streams now instead of just sort of thinking it 5 minutes before you go on?

canlı yayınlarınızı devam etmeden 5 dakika önce düşünmek yerine şimdi planladığınız anlamına mı geliyor?

What are you going to talk about? I always plan ahead.

Ne hakkında konuşacaksın? Her zaman ileriyi planlarım.

I'm only joking, Mr. Duncan. So you. My lips are.

Şaka yapıyorum Bay Duncan. Yani sen. dudaklarım

And asking for a slap around the face.

Ve suratına bir tokat istiyor.

I haven't had any lunch today. I feel gone.

Bugün öğle yemeği yemedim. gitmiş hissediyorum

I'm going to go on my lunch.

Ben öğle yemeğime gideceğim.

I'm going to.

gidiyorum

I'm going to go Andrew Tate on you. I've.

Sana Andrew Tate gideceğim. Ben sahibim.

I've forgotten lunch. Okay.

Öğle yemeğini unuttum. Tamam aşkım.

For gone My lunch, if you forget for goes something, it means you give it up.

Gitti öğle yemeğim, bir şeyi unutursan, ondan vazgeçmişsin demektir.

You you you spend suspended or don't have it for that period of time.

Sizleri askıya aldınız ya da o süre boyunca sahip olmadınız.

That's just a teaching right up to the the last second Mr.

Bu sadece son saniyeye kadar bir öğreti Bay

Duncan.

Duncan.

But I'll go is certainly teaching me a lesson.

Ama gideceğim kesinlikle bana bir ders veriyor.

I'll go and and let you close.

Gidip kapatmana izin vereceğim. Size

I'll show you closing right now. Are you are close In a moment.

hemen kapanışı göstereceğim. Yakında mısınız?

Okay, I'll hang on.

Tamam, bekleyeceğim.

I've got some things I want to say about about you, but you'll have to go for me to go, right?

Senin hakkında söylemek istediğim bazı şeyler var ama gitmem için gitmen gerekecek, değil mi?

No, it's okay.

Yok, önemli değil.

But I was talking about Instagram, and you remember on Sunday,

Ama ben Instagram'dan bahsediyordum ve hatırlarsınız Pazar günü

we mentioned the guy, the Hawaiian guy

that had a very successful career, was a singer.

çok başarılı bir kariyeri olan Hawai'li adamın bir şarkıcı olduğundan bahsetmiştik.

It was quite, quite a large chap.

Oldukça, oldukça büyük bir adamdı.

And he had a lot of health issues towards the end of his life.

Ve hayatının sonlarına doğru birçok sağlık sorunu yaşadı .

But he loved singing and playing the ukulele.

Ama şarkı söylemeyi ve ukulele çalmayı severdi.

But the strange thing was we mentioned that

Ama garip olan şey,

on the live stream on YouTube.

YouTube'daki canlı yayında bundan bahsetmiştik.

The next day I opened Instagram

Ertesi gün Instagram'ı açtım

and the first thing that was recommended to me was that particular guy.

ve bana önerilen ilk şey o adamdı.

And I thought that was really

Ve bunun gerçekten garip olduğunu düşündüm

strange because we only mentioned it on our live stream.

çünkü bundan sadece canlı yayınımızda bahsettik.

I didn't look for it or anything.

Onu ya da başka bir şeyi aramadım.

So that's what I mean.

Demek istediğim bu.

It's very strange how things pop up, but you weren't looking for them.

Bir şeylerin aniden ortaya çıkması çok garip ama sen onları aramıyordun.

But maybe you just mentioned them in a conversation.

Ama belki bir sohbette onlardan bahsetmişsindir. Bu

So I sometimes think maybe all our mobile devices are actually listening to us.

yüzden bazen tüm mobil cihazlarımızın aslında bizi dinlediğini düşünüyorum.

Everything we do is being watched.

Yaptığımız her şey izleniyor.

Everything you do on the internet is being watched

İnternette yaptığınız her şey izleniyor

and a computer is whirring away in the background

ve arka planda bir bilgisayar vızıldayarak

and throwing out the stuff so that that can't be a coincidence.

her şeyi dışarı atıyor ki bu tesadüf olmasın.

Mr. Duncan So you said something on the livestream about this guy, this about this singer.

Bay Duncan Canlı yayında bu adam hakkında bir şey söylediniz, bu şarkıcı hakkında.

Now it's real.

Şimdi gerçek. Geri

Come back. How We won't lie.

gelmek. Nasıl yalan söylemeyiz.

I've probably mispronounced that, but very famous singer, sadly, no longer with us,

Muhtemelen bunu yanlış telaffuz etmişimdir, ama çok ünlü bir şarkıcı ne yazık ki artık bizimle değil

but he actually made it.

ama gerçekten başardı. Oz Büyücüsü'nün çok ünlü bir versiyonu olan

Made a lovely song Over the Rainbow, the classic song

klasik şarkı Over the Rainbow'da çok güzel bir şarkı yaptı

from The Wizard of Oz, very famous version.

.

And and I mentioned him on Sunday, and then he popped up

Ve Pazar günü ondan bahsettim ve sonra ben

on my Instagram feed without me even searching.

aramadan Instagram akışımda belirdi.

So YouTube is somehow connecting up to Instagram.

Yani YouTube bir şekilde Instagram'a bağlanıyor.

So there's this whole stuff out there in the giant web

Yani, dev web'de tüm bu şeyler var

and it's all being filtered through into these search engines.

ve hepsi bu arama motorlarına filtreleniyor .

This thing they're listening to is they're listening to us.

Dinledikleri bu şey, bizi dinliyor olmaları.

So, you know, Dyson already knows what you said about him.

Dyson zaten onun hakkında ne söylediğini biliyor.

James Dyson will be coming around and he will stick one of his plastic

James Dyson gelecek ve plastiğinden birini

right up my fundament.

ayağımın dibine sokacak.

Yes, Pedro, we do have a very good second-hand book shop in nearby.

Evet Pedro, yakınlarda çok iyi bir ikinci el kitapçı dükkanımız var.

We live so

Öyle yaşıyoruz

and it's lovely.

ve bu çok güzel.

I love going round second-hand bookshops.

İkinci el kitapçıları dolaşmayı seviyorum.

I used to love doing that when I was a student because you get cheap books.

Öğrenciyken bunu yapmayı severdim çünkü ucuz kitaplar alıyorsunuz.

So yes, I still round there and and have a look.

Yani evet, hala oradayım ve bir göz atıyorum.

That's a good place to start a Second-Hand bookshop,

Orası bir İkinci El kitapçı açmak için iyi bir yer,

because then you're paying very little for it.

çünkü o zaman bunun için çok az para ödüyorsun.

And if you don't like the book, it doesn't matter.

Ve kitabı beğenmediyseniz, bunun önemi yok.

You can just take it back.

Sadece geri alabilirsin.

Uh, right.

Doğru.

That's it. I'm just thinking of that song now.

Bu kadar. Şimdi sadece o şarkıyı düşünüyorum.

I had a lovely beginning.

Güzel bir başlangıç ​​yaptım.

It sort of went, Oh, who oh,

Oh, kim oh,

oh, right.

oh, doğru.

You get a copyright strike now.

Şimdi bir telif hakkı ihtarı alıyorsunuz.

I was thinking, Oh, hoo hoo

Oh, hoo hoo hoo hoo

hoo hoo hoo hoo.

hoo hoo diye düşünüyordum.

So maybe

Yani belki

who knew?

kim biliyordu?

No full moon

in just three days.

Sadece üç gün içinde dolunay yok.

And so when some people make a mistake in Vegas, they do enjoy that.

Ve böylece bazı insanlar Vegas'ta bir hata yaptıklarında bundan zevk alıyorlar.

No, I thought that was lovely.

Hayır, bunun hoş olduğunu düşündüm.

I'll listen to the real version.

Gerçek versiyonunu dinleyeceğim.

Right, Mr. Duncan, I'm going to go and get some some.

Tamam, Bay Duncan, gidip biraz alacağım.

Some late lunch. Yes. Okay.

Bazı geç öğle yemeği. Evet. Tamam aşkım.

Or what is a late lunch?

Veya geç öğle yemeği nedir?

Well, late lunch, maybe early supper.

Geç öğle yemeği, belki erken akşam yemeği.

What do you call a late lunch? An early lunch?

Geç öğle yemeğine ne denir? Erken bir öğle yemeği mi?

You call it a brunch, don't you?

Buna brunch diyorsun, değil mi?

Okay, so what's a late lunch?

Tamam, geç öğle yemeği nedir?

Well, I think that's it.

Bence bu kadar. az

You've just.

önce

That's it?

Bu kadar?

Yes. I'll get sense.

Evet. akıl alırım

What's going on?

Neler oluyor?

Exactly what's going on? What's going on is we're going.

Tam olarak ne oluyor? Ne oluyor, gidiyoruz.

Yes, because I'm hungry and my back is aching.

Evet, çünkü açım ve sırtım ağrıyor.

Oh, poor Mr. Steele. I hope you've enjoyed.

Ah, zavallı Bay Steele. Umarım eğlenmişsindir.

If anyone wants to give Mr.

Herhangi biri Bay

Steve a massage, maybe you want to bring your own baby oil and give Mr.

Steve'e masaj yapmak isterse, belki kendi bebek yağınızı getirmek ve Bay

Steve a massage with your hands or your feet or both.

Steve'e ellerinizle, ayaklarınızla veya her ikisiyle masaj yapmak istersiniz.

Any part early. To be honest,

Herhangi bir parça erken. Dürüst olmak gerekirse,

I'm sure he will be more than grateful.

minnettar olmaktan daha fazlasını yapacağından eminim.

Lovely to be here, Mr. Duncan.

Burada olmak çok güzel, Bay Duncan.

And I look forward to seeing you all again

on Sunday for Mr. Duncan.

Pazar günü Bay Duncan için hepinizi tekrar görmeyi dört gözle bekliyorum.

Special lesson all about difficult subjects.

Zor konular hakkında özel ders.

Difficult, difficult things. Yes, things.

Zor, zor şeyler. Evet, şeyler.

And may be the, uh, fill in the blank.

Ve belki de, uh, boşluğu doldurmak.

Fill in the blanks. In the blanks.

Boşlukları doldurun. Boşluklarda.

Especially for certain people who aren't here today.

Özellikle bugün burada olmayan bazı insanlar için.

Quite lovely.

Oldukça hoş.

Yeah, it. Do you want me to go first?

Evet, o. İlk benim gitmemi ister misin?

What do you want to do?

Ne yapmak istiyorsun?

Just if you say goodbye, then. Then.

Sadece hoşçakal dersen, o zaman. Daha sonra.

Then I can just buy you on.

O zaman seni satın alabilirim.

That's the one. Yeah.

Bu o. Evet.

He's doing well. See you on Sunday, Steve.

İyi gidiyor. Pazar günü görüşürüz, Steve.

We miss you already. I'm not going to see you later.

Seni şimdiden özledik. Seni sonra görmeyeceğim.

We miss you already.

Seni şimdiden özledik.

There he goes.

İşte gidiyor.

Mr. Steve has left the studio, and in a moment,

Bay Steve stüdyodan ayrıldı ve birazdan

I will also leave the studio as well.

ben de stüdyodan ayrılacağım.

Thank you very much for joining us today.

Bugün bize katıldığınız için çok teşekkür ederiz.

It's been a long one, 2 hours.

Uzun zaman oldu, 2 saat.

I can't believe we actually did 2 hours the end.

Sonunda 2 saat yaptığımıza inanamıyorum.

Thank you, Steve. Thank you. See you Sunday.

Teşekkürler Steve. Teşekkür ederim. Pazar günü görüşürüz.

And I hope you have a lovely Wednesday.

Ve umarım güzel bir çarşamba geçirirsiniz.

I am back with you once again.

Bir kez daha aranızdayım.

I will tell you 2 p.m.

2 de söylerim

UK time is when I'm back with you on Sunday.

Birleşik Krallık saati, Pazar günü sizinle birlikte olduğum zamandır.

See you soon.

Yakında görüşürüz.

Take care.

Dikkatli ol.

Stay safe, stay happy, enjoy 2023.

Güvende kalın, mutlu kalın, 2023'ün tadını çıkarın.

And don't forget, don't get it wrong.

Ve unutmayın, yanlış anlamayın.

You write the the year down on a piece of paper.

Yılı bir kağıda yazıyorsunuz.

And of course, until the next time we meet here, you know what's coming next

Ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar, sırada ne olduğunu biliyorsun

Yes, you do...

Evet, şimdilik...

ta ta for now.

ta ta.