Learn the English Phrases YOU'RE MORE THAN WELCOME and WELCOME ABOARD

In this English lesson,

Bu İngilizce dersinde, hoş geldiniz

I wanted to help you learn the English phrase

İngilizce ifadesini öğrenmenize yardımcı olmak istedim

you're more than welcome.

.

Now, this phrase might already be familiar to you

Şimdi, bu ifade size zaten tanıdık gelebilir,

because when someone says thank you in English,

çünkü birisi İngilizce teşekkür ettiğinde,

you often respond by saying you're welcome,

genellikle bir şey değil

or you're more than welcome.

ya da hoş geldiniz diyerek yanıt verirsiniz.

But we can also use this phrase

Ancak bu tabiri

to tell people what they can do.

insanlara yapabileceklerini anlatmak için de kullanabiliriz.

Here's a great example.

İşte harika bir örnek.

If you were having a snack at my house,

Benim evimde bir şeyler atıştırıyorsanız

and I had a plate with a bunch of cookies on it

ve benim üzerinde bir sürü kurabiye olan bir tabağım olsaydı

and you ate one cookie, I could say to you,

ve siz bir kurabiye yeseydiniz, size

"Hey, you're more than welcome to have another one."

"Hey, bir tane daha alabilirsin" derdim.

So it's kind of this polite, nice way in English

Yani bu, İngilizce'de

to introduce an idea.

bir fikri tanıtmanın bu kadar kibar ve hoş bir yolu.

It's not quite a command, but it's a suggestion, maybe.

Tam olarak bir emir sayılmaz ama belki bir öneridir.

So I could suggest to you,

Bu yüzden size şunu önerebilirim:

"Oh, if you had one cup of coffee,

"Bir fincan kahve içtiysen,

you're more than welcome to have another cup."

bir fincan daha içebilirsin."

Or if you had one cookie,

Veya bir kurabiyeniz varsa,

"You're more than welcome to have one or two more."

" Bir veya iki tane daha yiyebilirsiniz."

The second phrase I wanted to teach you today

Bugün size öğretmek istediğim ikinci cümle,

is the phrase welcome aboard.

gemiye hoş geldiniz ifadesidir.

Now, this might sound like it's a phrase you would use

Şimdi, bu, birisi tekneyle geldiğinde kullanacağın bir cümle gibi gelebilir

when someone comes on a boat, and you probably would.

ve muhtemelen kullanırsın.

But I don't have a boat,

Ama benim bir teknem yok

and that's not how I use this phrase.

ve ben bu cümleyi böyle kullanmıyorum.

I use this phrase to welcome a new coworker at my work.

İşimde yeni bir iş arkadaşımı karşılamak için bu cümleyi kullanıyorum.

And it's a very common phrase

Ve İngilizce konuşulan işletmelerde çok yaygın bir deyimdir

at English-speaking businesses.

.

If someone is hired, they'll say welcome aboard.

Birisi işe alınırsa, gemiye hoş geldiniz derler.

And it basically means welcome to the company,

Ve temelde şirkete hoş geldiniz,

welcome to the school.

okula hoş geldiniz demektir.

In my case, you are welcome here.

Benim durumumda, burada hoş geldiniz.

So when you say welcome aboard,

Yani gemiye hoş geldiniz dediğinizde,

you're not necessarily on a boat.

mutlaka bir teknede değilsiniz.

You could just be at a place of work.

Sadece bir iş yerinde olabilirsiniz.

So to review, when you say you're more than welcome,

İncelemek için, memnuniyetle karşıladığınızı söylediğinizde,

you can use this to introduce a suggestion to people.

bunu insanlara bir öneride bulunmak için kullanabilirsiniz. Bunu izlemeyi bitirdiğinizde

You're more than welcome to watch a few more videos

birkaç video daha izleyebilirsiniz

when you're done watching this one.

.

They don't have to be on my channel,

Kanalımda olmak zorunda değiller

but you're more than welcome to stick around

ama burada kalıp

and watch a few more.

birkaç tane daha izleyebilirsin.

And if I say welcome aboard,

Ve aramıza hoş geldin dersem,

it could be that I'm welcoming a coworker.

bir iş arkadaşımı karşılıyor olabilirim.

I would even say this when a student joins my class.

Sınıfıma bir öğrenci geldiğinde bile bunu söylerdim.

I might say, "Hey, welcome aboard."

"Hey, aramıza hoş geldin" diyebilirim.

The semester's kind of started already.

Sömestir bir nevi şimdiden başladı.

Maybe a student joins a few days late.

Belki bir öğrenci birkaç gün geç katılır.

I might say when they walk in,

İçeri girdiklerinde

"Hey, you're new to the class, welcome aboard.

"Hey, sınıfta yenisin , aramıza hoş geldin.

Here's the course outline for you."

İşte senin için kurs taslağı."

But hey, let's look at a comment from a previous video.

Ama hey, önceki bir videodan bir yoruma bakalım.

This comment is from Valéria.

Bu yorum Valéria'dan.

"Hi, Teacher Bob.

"Merhaba Öğretmen Bob.

Thanks for this lesson.

Bu ders için teşekkürler.

Our Mother Earth is a sleeping giant.

Dünya Anamız uyuyan bir dev.

We play a dangerous game with it."

Onunla tehlikeli bir oyun oynuyoruz."

And my response was,

Ve benim cevabım,

that's a great example of the phrase sleeping giant.

bu uyuyan dev tabirinin harika bir örneğiydi.

"The earth seems to be getting a bit angry lately.

"Dünya son zamanlarda biraz kızıyor gibi görünüyor.

I think it was a sleeping giant, but it's waking up."

Sanırım o uyuyan bir devdi ama uyanıyor."

So I was actually wondering about this myself.

Yani aslında bunu ben de merak ediyordum.

It's kind of an interesting time we live in.

İçinde yaşadığımız ilginç bir zaman.

The weather seems to be getting more extreme.

Hava daha da aşırılaşıyor gibi görünüyor.

I watch the French news quite often at night,

Fransız haberlerini geceleri çok sık izliyorum

and on the French news,

ve Fransız haberlerinde

they were showing forest fires

all over different parts of Europe this summer.

bu yaz Avrupa'nın farklı yerlerinde orman yangınları gösteriliyordu.

In Canada, there were really bad forest fires

Kanada'da,

out in Western Canada and also in Northern Ontario.

Batı Kanada'da ve ayrıca Kuzey Ontario'da gerçekten kötü orman yangınları çıktı.

The coronavirus, I know it's not something

Koronavirüs, herkesin hakkında konuşmayı sevdiği bir şey olmadığını biliyorum

that everyone likes to talk about, the pandemic.

, salgın.

It kind of makes it feel like the earth is angry with us.

Sanki dünya bize kızgınmış gibi hissettiriyor.

And I have to wonder if are we somehow as human beings

Ve merak etmeliyim ki biz insanlar bir şekilde

contributing to all this?

tüm bunlara katkıda bulunuyor muyuz?

I mean, we certainly are having some kind of effect

Demek istediğim, kesinlikle gezegen üzerinde bir tür etkimiz var

on the planet.

So thanks for that comment, Valéria.

.

Bu yorum için teşekkürler, Valéria.

It does seem like maybe the earth was a sleeping giant,

Görünüşe göre dünya uyuyan bir devdi

and we're kind of poking it a lot,

ve biz onu çokça dürtüyoruz

and it starting to wake up.

ve o uyanmaya başlıyor.

Hey, I'm walking out this way

Hey, ağaçların tadını çıkarasın diye bu yoldan çıkıyorum

so you can kind of enjoy the trees,

,

but also because I wanted to show you

ama aynı zamanda

what happens to our flower beds

when we're not growing flowers in them.

içinde çiçek yetiştirmediğimiz zaman çiçek tarhlarımıza ne olduğunu göstermek istediğim için.

Actually, let me spin you around.

Aslında, seni döndürmeme izin ver.

So this is where we normally grow flowers,

Burası normalde çiçek yetiştirdiğimiz yer

but right now we're actually growing oats and peas here.

ama şu anda aslında burada yulaf ve bezelye yetiştiriyoruz.

We're not growing oats and peas to eat.

Yemek için yulaf ve bezelye yetiştirmiyoruz.

The oats and peas are what's called a cover crop,

Yulaf ve bezelye örtü mahsulü olarak adlandırılan şeylerdir

and we're simply growing them.

ve biz sadece onları yetiştiriyoruz.

Kind of looks like the grass, doesn't it?

Çimlere benziyor, değil mi? Aradaki

You can hardly tell the difference.

farkı pek söyleyemezsin.

We're growing them just to make the soil better.

Onları sadece toprağı daha iyi hale getirmek için büyütüyoruz.

Anyways, I'll see you in a couple of days

Her neyse, birkaç gün sonra

with another short English lesson, bye.

başka bir kısa İngilizce dersi ile görüşürüz, hoşçakalın.