Learn the English Phrases I HAVE TO HAND IT TO YOU and TO HAND IN

In this English lesson

Bu İngilizce dersinde

I wanted to help you learn the English phrase,

İngilizce ifadeyi öğrenmenize yardımcı olmak istedim,

I have to hand it to you.

onu size vermeliyim.

We also sometimes say, "I gotta hand it to you,"

Ayrıca bazen "Sana vermeliyim"

or "I've gotta hand it to you,"

veya "Sana vermeliyim"

or "I have to hand it to you."

veya "Sana vermeliyim" deriz.

There's a couple of different variations,

Birkaç farklı varyasyon var,

but they all mean the same thing.

ama hepsi aynı şeyi ifade ediyor.

It's something you say

after someone does something really well.

Birisi gerçekten iyi bir şey yaptıktan sonra söylediğin bir şey.

So when a student does really well on a test,

Bu yüzden bir öğrenci bir sınavda gerçekten başarılı olduğunda,

I might say to them, "I have to hand it to you.

onlara " Size teslim etmeliyim. Sınavda

You did a really good job on your test."

gerçekten iyi bir iş çıkardınız" diyebilirim.

Or maybe someone has an old car

Ya da belki birisinin eski bir arabası vardır

and they fix it up all by themselves.

ve onu kendi başlarına tamir ederler .

You might say, "Hey, I have to hand it to you.

"Hey, sana teslim etmeliyim. O arabayı tamir ederken

You did a great job fixing up that car."

harika bir iş çıkardın " diyebilirsiniz.

Or, "I gotta hand it to you.

Veya, "Sana teslim etmeliyim . O arabayı tamir ederken

You did a great job fixing up that car."

harika bir iş çıkardın ."

So when you say I have to hand it to you

Bu yüzden, onu size vermem gerektiğini

or I've gotta hand it to you, or I gotta hand it to you,

veya onu size vermem gerektiğini veya size vermem gerektiğini söylediğinizde,

it simply means you're recognizing

bu sadece

that someone did something and they did a great job on it.

birinin bir şey yaptığını ve bu konuda harika bir iş çıkardığını kabul ettiğiniz anlamına gelir. Kafamda

Is there a bug on my head?

bir böcek mi var ?

Sometimes there is.

Bazen vardır.

The second phrase I wanted to teach you today

Bugün size öğretmek istediğim ikinci deyim

is the phrase, to hand in.

teslim etmek deyimidir.

This is a phrase we normally use in schools

Bu normalde okullarda

almost all the time.

neredeyse her zaman kullandığımız bir deyimdir.

And it means when a student gives their work to the teacher.

Ve bu, bir öğrencinin çalışmasını öğretmene vermesi anlamına gelir.

So I will say to my students,

Bu yüzden öğrencilerime söyleyeceğim,

you need to work on this project.

bu proje üzerinde çalışmanız gerekiyor.

You need to hand it in.

Teslim etmeniz gerekiyor.

You need to hand in the project next week, Tuesday.

Projeyi önümüzdeki hafta, Salı teslim etmeniz gerekiyor.

So we're going to start on it today.

O yüzden bugün başlayacağız.

It's due next Tuesday.

Gelecek salıya kadar.

That is the day when you need to hand it in.

İşte o gün teslim etmeniz gerekiyor.

When you hand something in, it's usually paper

Bir şeyi teslim ettiğinizde genellikle kağıt oluyor

but now we do it electronically as well.

ama artık bunu elektronik olarak da yapıyoruz.

Students on Google Classroom, is what we use at our school,

Google Classroom'da öğrenciler, okulumuzda kullandığımız, yaptıkları çalışmaları teslim etmelerini sağlayan

they can click a button that allows them to hand in

bir düğmeyi tıklayabilirler

the work that they've done.

.

So to review, when you say, I have to hand it to you

Yani gözden geçirmek için, " Onu sana vermeliyim

or I gotta hand it to you, you're simply saying,

ya da sana vermeliyim" dediğinizde, basitçe "

Hey you did something and you did a really good job on it

Hey bir şey yaptın ve bu konuda gerçekten iyi bir iş çıkardın

and I recognize that you did a good job.

ve iyi bir iş çıkardığını anlıyorum" diyorsun. iş.

And when you hand something in,

Ve bir şeyi teslim ettiğinizde,

it usually happens at school.

genellikle okulda olur.

And it usually means when you give the teacher

Ve bu genellikle öğretmene

the work that you've done.

yaptığınız işi verdiğiniz anlamına gelir.

If any of you are taking night classes,

Herhangi biriniz gece dersleri alıyorsanız,

there's probably times where you need to hand in

muhtemelen

some of the work that you've done.

yaptığınız işlerin bir kısmını teslim etmeniz gereken zamanlar vardır.

But hey, let's look at a comment from a previous video.

Ama hey, önceki bir videodan bir yoruma bakalım.

This comment is from Dmitry.

Bu yorum Dmitry'den.

Haha, we wanna see more acrobatic tricks

Haha, Bay Bob'un performansında daha çok akrobatik hareketler görmek istiyoruz

in Mr. Bob's performance.

.

Have a great flexible day.

Harika bir esnek gün geçirin.

And my response is this,

Ve cevabım şu,

Haha, I'm not so sure about that.

Haha, bundan pek emin değilim.

It would certainly be a lot of physical comedy.

Kesinlikle çok fazla fiziksel komedi olurdu.

So thanks Dmitry for that.

Bunun için teşekkürler Dmitry.

That's in the last video where I tried to show my ankle,

Bu,

like kicking my leg up in the air.

bacağımı havada tekmelemek gibi ayak bileğimi göstermeye çalıştığım son videoda. Bu

I almost fell over by the way, when I did that.

arada, bunu yaptığımda neredeyse düşüyordum.

I'm not as flexible as I used to be.

Eskisi kadar esnek değilim.

But when I was younger, I say that a lot too,

Ama gençken bunu da çok söylüyorum,

when I was younger,

gençken

I really liked playing something called Hacky Sack.

Hacky Sack adlı bir şeyi çalmayı çok severdim.

I'm not sure if any of you are familiar

Herhangi birinizin

with what Hacky Sack is.

Hacky Sack'in ne olduğunu bildiğinden emin değilim.

Hacky- I'll put a little picture up here, actually.

Hacky- Aslında buraya küçük bir resim koyacağım.

Hacky Sack is this fun game that I used to play

Hacky Sack,

with my roommates at university

üniversitede oda arkadaşlarımla oynadığım, etrafta

where you kick a little beanbag around.

küçük bir puf tekmelediğin bu eğlenceli oyun.

And believe it or not, I was really, really good at it.

Ve ister inan ister inanma, bunda gerçekten çok iyiydim.

So anyways, Dmitry, thank you for that comment.

Her neyse, Dmitry, bu yorum için teşekkürler.

It kind of reminded me of the fact that yes,

Bana evet ,

maybe I used to be a little more acrobatic,

belki eskiden şimdi olduğumdan biraz daha akrobatik,

a little more flexible than I am now.

biraz daha esnek olduğum gerçeğini hatırlattı.

Hey, I wanted to show you something

Hey,

that makes me a little bit sad today.

bugün beni biraz üzen bir şey göstermek istedim.

This tree is growing well.

Bu ağaç iyi büyüyor.

But that tree has a friend over here,

Ama o ağacın burada bir arkadaşı var,

there's another tree right here,

tam burada başka bir ağaç var,

that isn't growing very well.

o pek iyi büyümüyor.

So later this summer, I need to get my chainsaw out

Bu yazın ilerleyen saatlerinde, elektrikli testeremi çıkarmam

and I need to chop this tree down.

ve bu ağacı kesmem gerekiyor. İster inanın ister

Believe it or not, this tree has been here,

inanmayın, bu ağaç

I think for 20 or 30 years.

sanırım 20-30 yıldır burada.

And if I walk back a little bit,

Ve biraz geriye gidersem,

you'll see it's not thriving.

gelişmediğini göreceksin.

In English when you say something is thriving,

İngilizce'de bir şeyin başarılı olduğunu söylediğinizde,

it's doing well.

iyi gidiyor demektir.

This tree is not thriving at all.

Bu ağaç hiç gelişmiyor.

But if we take a little walk, sorry to spin you so fast.

Ama biraz yürürsek, seni bu kadar hızlı döndürdüğüm için kusura bakma.

If we take a little walk over here,

Şuraya biraz yürürsek,

you'll see that that tree is actually thriving.

ağacın gerçekten büyüdüğünü göreceksin.

So later this year I'll get my chainsaw

Bu yıl daha sonra elektrikli testeremi alacağım

and I'll cut that one down.

ve onu keseceğim.

Anyways, thanks for watching this little English lesson.

Her neyse, bu küçük İngilizce dersini izlediğiniz için teşekkürler.

I'll see you in a couple of days with another one, bye.

Birkaç gün sonra başka biriyle görüşürüz, hoşçakalın.