Learn the English Phrases "Who would have thought..." and "Come to think of it..."

In this English lesson

Bu İngilizce dersinde,

I wanted to help you learn the English phrase

who would've thought.

kimin aklına gelirdi ki İngilizce cümleleri öğrenmenize yardımcı olmak istedim.

In English, we use this phrase when we're

İngilizce'de, bizi şaşırtan

about to mention something that surprised us.

bir şeyden bahsetmek üzereyken bu ifadeyi kullanırız .

Maybe you went to school with someone named Jim

Belki Jim adında biriyle okula gittin

and they didn't do a very good job

ve okulda pek iyi bir iş çıkarmadılar

in school and they became a scientist.

ve bilim adamı oldular.

You might say to a friend who would've thought

that Jim would become a scientist.

Jim'in bir bilim insanı olacağını düşünen bir arkadaşınıza bunu söyleyebilirsiniz. Lisede

He didn't even do his homework in high school.

ödevlerini bile yapmadı .

Maybe you had a tree and it's a very solid looking tree

Belki bir ağacınız vardı ve çok sağlam görünen bir ağaçtı

and then during a windstorm it blew over.

ve sonra bir fırtına sırasında devrildi.

You might say, who would've thought

that that really big tree would blow over in the windstorm?

O gerçekten büyük ağacın bir fırtınada devrileceğini kim düşünebilirdi diyebilirsiniz.

That's something that surprised me.

Bu beni şaşırtan bir şeydi.

So when you talk about something that's kind of a surprise

Bu yüzden, sürpriz bir şey hakkında,

something that you didn't expect to happen

olmasını beklemediğiniz bir şey hakkında konuşurken, cümleye başlaması kimin aklına gelirdi diye

you might use the English phrase

İngilizce ifadeyi kullanabilirsiniz

who would've thought to start the sentence.

. Bugün size öğretmek

The second phrase I wanted to teach you today is the phrase

istediğim ikinci cümle, bir

come to think of it.

düşünün.

This is a phrase we use when we've

Bu,

suddenly thought of something.

aniden bir şey düşündüğümüzde kullandığımız bir ifadedir.

You could say something like this.

Bunun gibi bir şey söyleyebilirsin. Bir

Come to think of it, that tree didn't look very healthy.

düşününce, o ağaç pek sağlıklı görünmüyordu.

So it doesn't surprise me

Bu yüzden fırtınada uçup gitmesi beni şaşırtmadı

that it blew over in the windstorm, you could say

, bir

come to think of it, Jim didn't do any homework in school

düşünün diyebilirsiniz, Jim okulda hiç ev ödevi yapmadı

but he always got high marks

ama tüm testlerinde her zaman yüksek notlar

or high grades on all of his tests.

veya yüksek notlar aldı.

So whenever you think of something, when a thought comes

Yani ne zaman bir şey düşünseniz,

to mind during a conversation, you can introduce it

bir konuşma sırasında aklınıza bir düşünce geldiğinde,

by starting the phrase with come to think of it.

bunu düşünmeye başlamak ile başlayan cümleyi tanıtabilirsiniz.

So to review, when you say who would've thought it means

Yani gözden geçirecek olursak, kim düşünürdü dediğinizde,

that something has surprised you.

bir şey sizi şaşırtmış demektir.

Who would've thought that

these videos would come out two days every week?

Bu videoların her hafta iki gün çıkacağı kimin aklına gelirdi?

Who would've thought that?

Bunu kim düşünebilirdi?

Well, I thought that, but anyways

Şey, öyle düşündüm, ama her neyse,

that shouldn't be a surprise.

bu bir sürpriz olmamalı.

And if you say come to think of it

Ve bir de düşünmeye gel dersen, az önce düşündüğün

you introduce something that you just thought of.

bir şeyi ortaya koymuş olursun .

So come to think of it.

Öyleyse bir düşünün.

I should probably read a comment from a previous video.

Muhtemelen önceki bir videodan bir yorum okumalıyım.

Let me find that for a second.

Bir saniyeliğine onu bulmama izin ver.

It's in my pocket somewhere.

Cebimde bir yerlerde.

I know that I remember putting it in there.

Oraya koyduğumu hatırladığımı biliyorum.

This comment is from Tan.

Bu yorum Tan'dan.

Good morning, Dear Professor Bob, the Canadian, you know

Günaydın, Kanadalı Sevgili Profesör Bob, biliyorsunuz,

you teach not only English

sadece İngilizce öğretmiyorsunuz,

but also teach us to love this life.

aynı zamanda bize bu hayatı sevmeyi de öğretiyorsunuz.

Make us love this life, enjoy this life, love our work.

Bize bu hayatı sevdir, bu hayattan zevk al, işimizi sevdir.

I do get a lot

of positive energy from your videos.

Videolarınızdan çok fazla pozitif enerji alıyorum.

And my response, I'm glad to hear that, Tan.

Cevabım, bunu duyduğuma sevindim Tan.

I think life has a lot to offer.

Bence hayatın sunacağı çok şey var.

I do most days love life and always have.

Çoğu gün hayatı seviyorum ve her zaman sevdim. Bazen derslerimde

I'm glad to hear that comes across in my lessons sometimes.

bunun karşıma çıktığını duyduğuma sevindim .

So that's very touching Tan.

Bu çok dokunaklı Tan.

I'm glad that as I'm teaching English, that people

Ben İngilizce öğretirken, insanların

do feel kind of a bit of a connection, that they kind

bir nebze olsun bir bağ hissetmelerine,

of sense that I do enjoy life

benim hayattan zevk aldığımı hissetmelerine

and I think it's important to enjoy life.

ve hayattan zevk almanın önemli olduğunu düşünmelerine sevindim.

I will say though, that I wasn't always this way.

Yine de her zaman böyle olmadığımı söyleyeceğim.

I think I have been much more positive since I

had heart surgery a few years ago.

Birkaç yıl önce kalp ameliyatı geçirdiğimden beri çok daha pozitif olduğumu düşünüyorum.

I think when you have, I've talked about this before

Bence, daha önce

when you have a major medical problem and you have a surgery

büyük bir tıbbi sorununuz olduğunda ve bir ameliyat olduğunuzda ve

and you come through the surgery and you feel a lot better

ameliyattan geçtiğinizde ve kendinizi çok daha iyi hissettiğinizde

and you are just in way better shape, you think about life

ve çok daha iyi durumda olduğunuzda, bundan daha önce bahsetmiştim, hayatı düşünürsünüz.

in a different way.

farklı bir şekilde.

So my goals in life are to try to be happy each day

Bu yüzden hayattaki hedeflerim, hayatımda iyi olan

to think about the things that are good in my life

şeyleri düşünmek

and to give in some way.

ve bir şekilde vermek için her gün mutlu olmaya çalışmak.

That's why it's nice for Jen and I to sell flowers.

Bu yüzden Jen'le benim çiçek satmamız çok güzel.

Flowers make people happy.

Çiçekler insanı mutlu eder.

And it's fun to do English lessons because English lessons

Ve İngilizce dersleri yapmak eğlenceli çünkü YouTube'daki İngilizce dersleri

on YouTube make people happy as well.

insanları da mutlu ediyor.

But anyways, Tan, thanks for that touching comment.

Ama her neyse Tan, bu dokunaklı yorumun için teşekkürler.

Hey, you can see I finally cleaned up most of the tree.

Hey, sonunda ağacın çoğunu temizlediğimi görebilirsin.

I'm not sure if you can see all of it there

Hepsini orada görebildiğinizden emin değilim

but I did get the tractor out and I spent some

ama traktörü çıkardım ve

time doing that, and I wanted to show you just

bunun için biraz zaman harcadım ve size burada her

how beautiful things are starting to look here.

şeyin ne kadar güzel görünmeye başladığını göstermek istedim.

So it is fall here in Ontario, Canada.

Yani burada, Ontario, Kanada'da sonbahar.

You probably haven't seen this view of the river

Nehrin

and the trees on the other side for a while

ve diğer taraftaki ağaçların bu manzarasını muhtemelen

probably since a couple weeks ago when I did a live stream.

birkaç hafta önce canlı yayın yaptığım zamandan beri görmemişsinizdir.

But you could see that

Ama

if you look at the horizon, the leaves are turning color

ufka bakarsanız, yaprakların renk değiştirdiğini

and what's cool is they haven't really started to fall yet.

ve harika olan, henüz gerçekten dökülmeye başlamadıklarını görebilirsiniz.

So the leaves are turning color

Böylece yapraklar renkleniyor

but they're still on the trees

ama hala ağaçların üzerindeler ki bu yılın

which is a very cool and beautiful time of year.

çok serin ve güzel bir zamanı.

So I'm glad I could share a little bit

O yüzden

of it with you just with this video.

sadece bu video ile biraz da olsa sizinle paylaşabildiğim için mutluyum.

Anyways, have a good day.

Her neyse, iyi günler.

I'll see you in a couple days

Birkaç gün sonra

with another short English lesson.

başka bir kısa İngilizce dersi ile görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.