Play an English Vocabulary Game with us!

Vanessa: Hi. I'm Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com.

Vanessa: Merhaba. Ben SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa.

Dan: And I'm Dan, her husband and partner and assistant.

Dan: Ben de kocası, ortağı ve yardımcısı Dan.

Vanessa: Yes, game expert.

Vanessa: Evet, oyun uzmanı.

Dan: Oh, and game expert.

Dan: Oh, ve oyun uzmanı.

Vanessa: Today we're going to be playing a fun game

Vanessa: Bugün

called Codenames: Duet. There's a regular Codenames, but we're going to be playing the

Codenames: Duet adlı eğlenceli bir oyun oynayacağız. Normal bir Codenames var ama

one that's meant for two people. During this game, we're going to be talking out loud and

iki kişilik olanı oynayacağız. Bu oyun sırasında yüksek sesle konuşacağız ve

trying to explain why we're doing what we're doing, so I hope that you're going to be able

yaptığımız şeyi neden yaptığımızı açıklamaya çalışacağız , bu yüzden umarım

to catch some real vocabulary, real phrasal verbs. I'm going to try to explain the game

biraz gerçek kelime dağarcığı, gerçek deyimsel fiiller yakalayabilirsin. Oyunu biraz açıklamaya çalışacağım

just a little bit, but overall, I hope that your goal for this video is to learn some

ama genel olarak, umarım bu videodaki amacınız bazı

natural vocabulary and next week in the YouTube video, I'm going to be explaining some of

doğal kelimeler öğrenmektir ve önümüzdeki hafta YouTube videosunda bunlardan bazılarını açıklayacağım.

these words in more detail. So if you saw a word that you thought was interesting, don't

kelimeler daha detaylı. Yani ilginç olduğunu düşündüğünüz bir kelime gördüyseniz

worry. Next week, hopefully we'll talk about it in more detail. Are you ready to get started?

endişelenmeyin. Haftaya inşallah daha detaylı konuşuruz. Başlamaya hazır mısın?

Dan: I'm ready. Let's do it.

Dan: Ben hazırım. Hadi yapalım.

Vanessa: Okay. Let's go. Just to give a general overview

Vanessa: Peki. Hadi gidelim.

of how to play this game, we have this little key card here and-

Bu oyunun nasıl oynanacağına dair genel bir fikir vermek için, burada küçük bir anahtar kartımız var ve-

Dan: Don't show me.

Dan: Bana gösterme.

Vanessa: Yes. Dan sees one side. I see the other and

Vanessa: Evet. Dan bir tarafı görüyor. Diğerini görüyorum ve

it's... I'll show you here on the screen. I'm trying to get Dan to guess the green words

o... Size burada ekranda göstereceğim. Dan'in benim tarafımdaki yeşil kelimeleri tahmin etmesini sağlamaya çalışıyorum

on my side and he's trying to get me to guess his green words and we don't want each other

ve o da benim yeşil kelimelerini tahmin etmeye çalışıyor ve birbirimizin

to guess our black words. Those are the bomb words.

kara kelimelerimizi tahmin etmesini istemiyoruz. Bomba sözler bunlar.

Dan: Yeah. We have a whole legion of words here

Evet. Burada koca bir kelime lejyonumuz var

and some of them are the correct words that we need to guess. And I don't know what her

ve bunlardan bazıları tahmin etmemiz gereken doğru kelimeler. Ve ben onun

side says and she doesn't know what my side says.

tarafının ne dediğini bilmiyorum ve o da benim tarafımın ne dediğini bilmiyor.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: So we're going to try to give each other a

Dan: Yani

one word hint to guess the right word or the word we're trying to think of.

doğru kelimeyi ya da düşünmeye çalıştığımız kelimeyi tahmin etmek için birbirimize tek kelimelik bir ipucu vermeye çalışacağız .

Vanessa: Yeah. You'll pick it up.

Vanessa: Evet. Onu alacaksın.

Dan: And actually... Yeah. It's better if you try

Dan: Ve aslında... Evet.

to give a hint for multiple words which I'm guessing Vanessa is going to do because she's

Birden fazla kelime için ipucu vermeye çalışırsan daha iyi olur, ki Vanessa'nın yapacağını tahmin ediyorum çünkü o

pretty smart. Vanessa:

oldukça zeki. Vanessa:

Oh, well, thank you. So we're just going to play the game and you can try to pick it up

Ah, peki, teşekkür ederim. Yani sadece oyunu oynayacağız ve yol boyunca onu almaya çalışabilirsiniz

along the way. I've already set out the- Dan:

. Ben çoktan yola çıktım... Dan:

Just watch. You'll learn. Vanessa:

Sadece izle. Öğreneceksin. Vanessa:

I already set out the cards so we're ready to go.

Kartları çoktan açtım, böylece gitmeye hazırız.

Dan: Oh.

Ah.

Vanessa: Okay. I kind of gave myself a little piece

Vanessa: Peki. Kendime

of paper where I wrote down some hints. These are all of my words, just so I can visually

bazı ipuçları yazdığım küçük bir kağıt parçası verdim. Bunların hepsi benim sözlerim, sadece görsel olarak

see them together. My first word for you, it's a big one. Are you ready? It is Gouda.

bir arada görebilmem için. Senin için ilk sözüm, bu büyük bir kelime. Hazır mısın? Bu Gouda.

Dan: Gouda.

Dan: Guda.

Vanessa: Three. So that means Gouda, if you know what

Vanessa: Üç. Yani bu Gouda demek,

Gouda is, I can't say anything else about that word.

Gouda'nın ne olduğunu biliyorsanız, o kelime hakkında başka bir şey söyleyemem .

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: But Gouda-

Vanessa: Ama Gouda-

Dan: Gouda is a cheese.

Dan: Gouda bir peynir.

Vanessa: And three means there are three cards here

Vanessa: Ve üç, masada o kelimeyle ilgili üç kart olduğu anlamına gelir

on the table that relate to that word. Some of them might be closely related, some of

. Bazıları birbiriyle yakından ilişkili olabilir,

them might be a stretch, but I hope that Dan guesses them correctly.

bazıları biraz abartılabilir ama umarım Dan bunları doğru tahmin eder.

Dan: Right. And I have to touch them for it to

Doğru. Ve resmi olması için onlara dokunmam gerekiyor

be official. Vanessa:

. Vanessa:

Yes. Dan:

Evet. Dan:

so I'm allowed to just speak about what I'm thinking.

Yani ne düşündüğüm hakkında konuşmama izin veriliyor .

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: Well, Gouda is a cheese and cheese as a word

Dan: Şey, Gouda burada bir kelime olarak bir peynir ve peynirdir

down here. Vanessa:

. Vanessa:

Yep. Dan:

Evet. Dan:

Oftentimes cheese comes in a wheel. Vanessa:

Çoğu zaman peynir bir tekerlek içinde gelir. Vanessa:

Oh. Dan:

Ah. Dan:

There's a wheel. It's made in a kitchen. It resembles a clock.

Bir tekerlek var. Bir mutfakta yapılır. Bir saate benzer.

Vanessa: Okay. That could be a stretch.

Vanessa: Peki. Bu biraz zor olabilir.

Dan: I think Gouda is smoky. Usually it's a smoky

Dan: Gouda'nın dumanlı olduğunu düşünüyorum. Genellikle dumanlı bir

Gouda. Let's see. That's all I got so far. Vanessa:

Gouda'dır. Görelim. Şimdiye kadar sahip olduğum tek şey bu. Vanessa:

The hard part is that if he says the wrong word or if he says the right word, I can't

Zor olan şu ki, eğer yanlış kelimeyi söylerse veya doğru kelimeyi söylerse,

give a facial expression that hints- Dan:

ima eden bir yüz ifadesi veremem- Dan:

I'm going to definitely touch cheese. Vanessa:

Kesinlikle peynire dokunacağım. Vanessa:

All right. That's correct. Dan:

Pekala. Bu doğru. Dan:

Because that's obvious. Vanessa:

Çünkü bu çok açık. Vanessa:

So when that's correct, we put one of these on it?

Yani bu doğru olduğunda, üzerine bunlardan birini mi koyacağız ?

Dan: That one.

Dan: O.

Vanessa: We put this one on it.

Vanessa: Üzerine bunu koyduk.

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: Okay, so that means that this word is finished.

Vanessa: Tamam, yani bu kelime bitti demek.

All right. I'm going to mark it off on my paper.

Elbette. Kâğıdıma işaretleyeceğim .

Dan: And let's see. Trying to make sure I'm not

Dan: Bakalım.

missing something obvious. She probably thinks I am.

Bariz bir şeyi kaçırmadığımdan emin olmaya çalışıyorum. Muhtemelen öyle olduğumu düşünüyor.

Vanessa: I can't give any hint with my face-

Vanessa: Yüzümle herhangi bir ipucu veremem-

Dan: Well...

Dan: Şey...

Vanessa: Which is really hard.

Vanessa: Ki bu gerçekten zor.

Dan: I'm going to go with... Maybe this game will

Dan: Ben gidiyorum... Belki bu oyun

end right now. Vanessa:

hemen şimdi biter. Vanessa:

If he touches a black word, then it means the game is instantly over.

Siyah bir kelimeye dokunursa oyun anında biter.

Dan: Smoked Gouda.

Dan: Füme Gouda.

Vanessa: Ding, ding, ding. Because you also have to

vanessa: ding, ding, ding. Çünkü

think a strategy for this game is, "Why did I say Gouda and not Brie, not cheddar cheese?

bu oyun için bir strateji de düşünmeniz gerekiyor, "Neden Brie değil de Gouda dedim, kaşar peyniri değil?

Why did I specifically choose Gouda?" There’s a reason.

Neden özellikle Gouda'yı seçtim?" Bir sebep var.

Dan: Now I feel like it's either wheel or kitchen

Dan: Şimdi tekerlek ya da mutfak gibi hissediyorum

because, well, cheese comes in a wheel. You call it a cheese wheel. You call it a cheese

çünkü peynir bir tekerlek içinde gelir. Sen buna peynir çarkı diyorsun. Sen buna peynir

wheel. Vanessa:

çarkı diyorsun. Vanessa: Bana

Don't make me make a facial expression, I can't give it away.

yüz ifadesi yaptırma, onu ele veremem.

Dan: Wheel.

Dan: Tekerlek.

Vanessa: You got it. Wow. I think that was the best

Vanessa: Anladın. Vay. Sanırım bu

first word that I've ever said because all three of those were related to Gouda.

şimdiye kadar söylediğim en iyi ilk kelimeydi çünkü bunların üçü de Gouda ile ilgiliydi.

Dan: Oh, and you take one of these check marks

Dan: Oh, ve bu onay işaretlerinden birini alırsan

and your turn is done. Vanessa:

sıran biter. Vanessa:

Oh, right. I got a check mark. Dan:

Ah, doğru. Bir onay işaretim var. Dan:

In the single player... Oh, wait. Two player version.

Tek oyunculuda... Oh, bekle. İki oyuncu versiyonu.

Vanessa: Yeah. In this game, we're trying to beat the

Vanessa: Evet. Bu oyunda oyunu yenmeye çalışıyoruz

game, so we're hoping to have everything finished by the time these little cards are finished.

, bu yüzden bu küçük kartlar bitene kadar her şeyin bitmiş olmasını umuyoruz.

It's not too important to explain that part. Dan:

O kısmı açıklamak çok önemli değil.

Okay. Vanessa:

Tamam. Vanessa:

All right. Do you have a hint for me? Dan:

Pekala. Benim için bir ipucun var mı? Dan: Ben

I'm ready. Your hint is star, two. Vanessa:

hazırım. İpucunuz yıldız, iki. Vanessa:

All right, so two words here are related to star. Well, a star has five points, so it

Tamam, burada iki kelime yıldızla ilgili . Bir yıldızın beş noktası vardır, yani

could be a pentagon, street star, kitchen clock, rice, army, blacksmith, dentist, fever,

beşgen, sokak yıldızı, mutfak saati, pirinç, ordu, demirci, dişçi, ateş,

fog, Earth, penny. Dan:

sis, Dünya, kuruş olabilir. Dan:

As she says every single one. Vanessa:

Her birini söylediği gibi. Vanessa:

Big bang. Oh, stars were created in the big bang.

Büyük patlama. Oh, yıldızlar büyük patlamada yaratıldı .

Dan: Were they though?

Dan: Öyle miydiler?

Vanessa: Some country stars.

Vanessa: Bazı ülke yıldızları.

Dan: Was the big bang even real? I don't know.

Dan: Büyük patlama gerçek miydi? Bilmiyorum.

Vanessa: Some country stars come from Texas. That's

Vanessa: Bazı ülke yıldızları Teksas'tan geliyor. Bu

a little bit of a stretch. Butterfly... Okay, I'm going to go with pentagon. Are you serious?

biraz zor oldu. Kelebek... Tamam, beşgen ile gideceğim. Ciddi misin?

Dan: No. Sort of... Oh, good. But it's just one

Dan: Hayır. Bir bakıma... Oh, güzel. Ama bunlardan sadece biri

of these. Vanessa:

. Vanessa:

Okay. So if this were a black word on his side, that means the game would be immediately

Peki. Yani bu onun tarafında kara bir kelime olsaydı , bu oyun hemen

over and we would lose. Dan:

biterdi ve kaybederdik. Dan:

Pentagon? Vanessa:

Pentagon mu? Vanessa:

Yeah, the pentagon because- Dan:

Evet, beşgen çünkü- Dan:

I was just thinking the building. Vanessa:

Ben sadece binayı düşünüyordum. Vanessa:

Well, yeah, but this is outside the box. Dan:

Evet, ama bu kutunun dışında. Dan:

I forgot that that means five points. Vanessa:

Bunun beş puan anlamına geldiğini unutmuşum. Vanessa:

Okay. Even though he said two words, I can't guess the second word because I got the first

Peki. İki kelime söylemesine rağmen ikinci kelimeyi tahmin edemiyorum çünkü ilk

one wrong. Dan:

kelimeyi yanlış anladım.

Yeah. Vanessa:

Evet. Vanessa:

Mm-hmm (affirmative). Dan:

Mm-hmm (olumlu). Dan:

So that counts as a turn. We only have nine turns. We're trying to finish in nine terms.

Yani bu bir dönüş olarak sayılır. Sadece dokuz dönüşümüz var. Dokuz yarıyılda bitirmeye çalışıyoruz.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: But I mean we got a lot in your first one,

Dan: Ama demek istediğim, ilkinde çok şey var,

so. Vanessa:

yani. Vanessa:

Okay. All right. Now it's my turn to tell you a word. Well, I already have another word

Peki. Elbette. Şimdi sana bir şey söyleme sırası bende. Pekala, zaten hazır başka bir kelimem var

ready. Dan:

. Dan:

Another word or another hint? Vanessa:

Başka bir kelime mi yoksa başka bir ipucu mu? Vanessa:

Another hint. Dan:

Başka bir ipucu. Dan:

Another hint. Vanessa:

Başka bir ipucu. Vanessa:

I have another hint. Ready? Dan:

Başka bir ipucum daha var. Hazır?

Okay. Vanessa:

Tamam. Vanessa: Diğer kelimelerle

Let me make sure that it's not going to clash with any of the other words.

çelişmeyeceğinden emin olayım .

Dan: Mm-hmm (affirmative).

Dan: Mm-hmm (olumlu).

Vanessa: Okay. Are you ready?

Vanessa: Peki. Hazır mısın?

Dan: I'm ready.

Dan: Ben hazırım.

Vanessa: Okay. My hint... I don't feel as certain about

Vanessa: Peki. Benim ipucum... Bundan o kadar emin değilim

this one. Dan:

. Dan:

Oh, boy. Vanessa:

Oh, evlat. Vanessa:

My hint is bike, two. Dan:

Benim ipucum bisiklet, iki. Dan:

Two, bikes. Vanessa:

İki, bisiklet. Vanessa:

There are two words that relate to bike. Hopefully, you also think that.

Bisikletle ilgili iki kelime var. İnşallah siz de öyle düşünürsünüz.

Dan: Well, some dentists in foreign countries ride

Dan: Yabancı ülkelerdeki bazı diş hekimleri

bikes to work but not in America. And we're in America, so impossible. Bikes have gears.

işe bisikletle gidiyor ama Amerika'da değil. Ve biz Amerika'dayız, çok imkansız. Bisikletlerin dişlileri vardır.

That's pretty obvious. Bikes go on the street. Bikes ride to the Pentagon and Columbus too.

Bu oldukça açık. Bisikletler sokağa çıkıyor. Bisikletler Pentagon ve Columbus'a da gidiyor.

Vanessa: I hear that Joan of Arc also rode a bike.

Vanessa: Joan of Arc'ın da bisiklet sürdüğünü duydum.

Dan: Or maybe that's Christopher Columbus. He definitely

Dan: Ya da belki de bu Kristof Kolomb'dur. Kesinlikle

didn't have a bike so I'm going to start out with gear.

bisikleti yoktu, bu yüzden vitesle başlayacağım.

Vanessa: Good work.

Vanessa: Aferin.

Dan: That's easy.

Dan: Bu çok kolay.

Vanessa: All right. We got gear and you have one more

Vanessa: Pekala. Teçhizatımız var ve bir tahmininiz daha var

guess because you got that correct. Dan:

çünkü onu doğru bildiniz. Dan:

Oh, oh, helmet. Duh. So probably the tough thing is between helmet and street. I associate

Oh, oh, kask. Ah. Yani muhtemelen zor olan şey kask ve sokak arasındadır.

a helmet more with the bike because, well, you always ride the bike on the street, but

Kaskı daha çok bisikletle ilişkilendiriyorum çünkü, yani, bisikleti her zaman sokakta kullanırsın, ama

helmet... Vanessa:

kask... Vanessa:

You can also ride a bike on a path, on a trail. Dan:

Bisikleti yolda, patika yolda da kullanabilirsin.

Right. Yeah, I know. Vanessa:

Doğru. Evet biliyorum. Vanessa:

I was hoping you had seen that. Dan:

Bunu görmüş olduğunu umuyordum. Dan:

I didn't even see it the first time. Vanessa:

İlk seferinde görmedim bile. Vanessa:

All right. Good work. So you got all of these. Dan:

Pekala. İyi iş. Yani bunların hepsine sahipsin. Dan:

As you can tell, this game can break up relationships. Vanessa:

Anlayacağın gibi, bu oyun ilişkileri bozabilir. Vanessa:

We're doing okay so far. Dan:

Şimdiye kadar iyi gidiyoruz. Dan:

We're fine so far. I'm a little angry at the moment about pentagon.

Şimdiye kadar iyiyiz. Şu anda beşgen konusunda biraz kızgınım.

Vanessa: That you forgot that that has five points?

Vanessa: Bunun beş noktası olduğunu unuttuğunu mu?

Dan: Yeah. Actually that was my fault anyways.

Evet. Aslında bu zaten benim hatamdı.

Vanessa: Now it's your turn to think of a hint for

Vanessa: Şimdi benim için bir ipucu düşünme sırası sende

me. Do you have a hint ready for me? Dan:

. Benim için hazır bir ipucun var mı? Dan:

I have a hint ready. Vanessa:

Elimde bir ipucu var. Vanessa:

Okay. Dan:

Peki. Dan: Ben

And I'm going to try to make it easy. It's lame of me to do this, but sushi, one.

de bunu kolaylaştırmaya çalışacağım. Bunu yapmak benim için topal, ama sushi, bir.

Vanessa: Oh.

Vanessa: Ah.

Dan: Just one.

Dan: Sadece bir tane.

Vanessa: Well...

Vanessa: Pekala...

Dan: But she can make additional guesses after

Dan: Ama bundan sonra ek tahminlerde bulunabilir

this because she didn't get the last one. Vanessa:

çünkü sonuncuyu anlamadı. Vanessa:

Yeah, I'm going to go with, there's both rice and kitchen on the table, but I feel like

Evet, buna katılacağım, masada hem pilav hem de mutfak var ama bence

rice is a lot more specific. You would have said something else if it was actually kitchen.

pirinç çok daha spesifik. Aslında mutfak olsaydı başka bir şey söylerdin.

So I'm going to click... Dan:

O yüzden klik yapacağım... Dan:

Click. Vanessa:

Klik. Vanessa:

Touch rice. Dan:

Pirince dokunun. Dan:

Rice. Vanessa:

Pirinç. Vanessa:

Okay, so now because I got- Dan:

Tamam, şimdi çünkü ben... Dan:

You got it. Vanessa:

Sen anladın. Vanessa:

All of yours correct, I'm going to continue to guess the ones that I missed last time.

Hepiniz doğru, geçen sefer kaçırdıklarımı tahmin etmeye devam edeceğim.

Dan: Okay.

Tamam.

Vanessa: Your hint was star, two so I'm going to go

Vanessa: İpucunuz yıldızdı, iki yani

with big bang, and I'm pretty sure it's Earth, but I'm going to take a look around because

büyük patlama ile gideceğim ve bunun Dünya olduğundan oldukça eminim, ama etrafa bir göz atacağım çünkü

pentagon was not right. Yeah, I think that's probably the closest thing to star. No.

beşgen doğru değildi. Evet, bence yıldız olmaya en yakın şey bu. Hayır.

Dan: What? Earth is not a star.

Dan: Ne? Dünya bir yıldız değildir.

Vanessa: Well, Earth is in outer space. It's a astronomical

Vanessa: Dünya uzayda. Astronomik bir

body. Dan:

cisimdir. Dan:

See why this breaks up relationships? Vanessa:

Bunun neden ilişkileri bozduğunu anladın mı? Vanessa:

When you don't understand each other. Okay, so we only used up two wrong guesses. So we

Birbirinizi anlamadığınızda. Tamam, yani sadece iki yanlış tahmin kullandık. Yıldız için

have five more turns to get everything correct for star. I guess we could say Joan of Arc

her şeyi doğru yapmak için beş turumuz daha var . Sanırım Joan of Arc'ın

was a star. That's kind of weird. Okay. Anyway, it's my turn.

bir yıldız olduğunu söyleyebiliriz. Bu biraz tuhaf. Tamam aşkım. Her neyse, sıra bende.

Dan: Okay.

Tamam.

Vanessa: Okay. Are you ready for my next hint?

Vanessa: Peki. Bir sonraki ipucum için hazır mısın?

Dan: I'm ready.

Dan: Ben hazırım.

Vanessa: I'm a little worried about this one.

Vanessa: Bunun için biraz endişeliyim.

Dan: Hey, so far your signals to me have been very

Dan: Hey, şu ana kadar bana verdiğin sinyaller çok

clear. Vanessa:

netti. Vanessa:

Okay, well- Dan:

Tamam, pekala- Dan:

Mine, not so much. Vanessa:

Benimki, pek değil. Vanessa:

I hope that this helps. As the game gets goes along further, there's less words and so it's

Umarım bu yardımcı olur. Oyun ilerledikçe daha az kelime var ve bu yüzden

harder to combine them. I'll cut out when I edit this video, the time that it takes

onları birleştirmek daha zor. Bu videoyu düzenlediğimde,

to think about words. Dan:

kelimeler hakkında düşünmek için gereken süreyi keseceğim. Dan:

It takes a long time to think of a hint. Vanessa:

Bir ipucu düşünmek uzun zaman alıyor. Vanessa:

Yeah. My next hint is... Let me make sure. Double check... Nature, two.

Evet. Bir sonraki ipucum... Emin olayım. Tekrar kontrol... Doğa, iki.

Dan: That's an easy enough word.

Dan: Bu yeterince kolay bir kelime.

Vanessa: Yeah, I think-

Vanessa: Evet, bence-

Dan: There's nature everywhere.

Dan: Her yerde doğa var.

Vanessa: That's the problem. Nature is such a broad

Vanessa: Sorun da bu. Doğa çok geniş bir

word, but I chose it. Dan:

kelime ama ben onu seçtim. Dan:

Oh, all right. Well, nothing's seriously jumping out at me except for butterfly. Butterflies

Ah, pekala. Pekala, kelebek dışında hiçbir şey gerçekten gözüme çarpmıyor. Kelebekler

are par of nature. Fog is a kind of nature. I mean it's in nature. Napoleon is a freak

doğanın bir parçasıdır. Sis bir tür doğadır. Yani doğada var. Napolyon bir

of nature. Zombies are also freaks of nature. Natural. I'm going to go with butterfly first.

doğa ucubesidir. Zombiler de doğanın ucubeleridir. Doğal. Önce kelebekle gideceğim.

Vanessa: Good work.

Vanessa: Aferin.

Dan: And geez, I don't know about this next one

Dan: Ve tanrım, bundan sonrakini bilmiyorum

though. Well, Earth. Okay. Earth was neutral for me so maybe it's not for you. Oh, wait,

ama. Peki, Dünya. Tamam aşkım. Dünya benim için nötrdü, bu yüzden belki senin için değil. Bekle,

no. Yes. Vanessa:

hayır. Evet. Vanessa:

Yeah. Earth was neutral for you. Dan:

Evet. Dünya senin için tarafsızdı.

Okay. Vanessa:

Tamam. Vanessa:

That's why you put this on it. Dan:

Bu yüzden üzerine bunu koydun.

Okay. I'm going to say you probably are not thinking of fog the way I am, so I'm going

Tamam. Muhtemelen sisi benim gibi düşünmediğini söyleyeceğim, bu yüzden

to touch Earth. Vanessa:

Dünya'ya dokunacağım. Vanessa:

No. Dan:

Hayır. Dan:

It's not an assassin? Vanessa:

Bu bir suikastçı değil mi? Vanessa:

No. Dan:

Hayır. Dan:

It's neutral? Vanessa:

Tarafsız mı? Vanessa:

It is neutral. Dan:

Tarafsız. Dan:

Double neutrals, so we're okay. Vanessa:

Çift nötr, yani sorun yok. Vanessa:

Okay. So that means you have to put another little tab on there.

Peki. Bu, oraya başka bir küçük sekme koymanız gerektiği anlamına gelir .

Dan: Yeah, I guess so.

Dan: Evet, sanırım öyle.

Vanessa: And we lose one of our turns.

Vanessa: Ve sıralarımızdan birini kaybediyoruz.

Dan: Actually, you could put a check mark because

Dan: Aslında bir onay işareti koyabilirsin çünkü

we got one. It already has it on there. Vanessa:

bizde bir tane var. Orada zaten var. Vanessa:

Okay. So the next time around, if you get all of my hints, you'll get an extra guess

Peki. Yani bir dahaki sefere, tüm ipuçlarımı alırsanız, fazladan bir tahminde bulunacaksınız

and you could potentially guess the final nature words.

ve doğadaki son kelimeleri potansiyel olarak tahmin edebilirsiniz .

Dan: Yeah, but Earth is very natural.

Dan: Evet, ama Dünya çok doğal.

Vanessa: Well, I can't say anything.

Vanessa: Pekala, bir şey söyleyemem.

Dan: You can't say anything.

Dan: Hiçbir şey söyleyemezsin.

Vanessa: Nope.

Vanessa: Hayır.

Dan: See, this is where the couple's tension comes

Dan: İşte burada çiftin gerilimi devreye giriyor

in. Vanessa:

. Vanessa:

I don't feel any tension. Dan:

Hiç gerilim hissetmiyorum. Dan:

Oh, neither do I. No tension whatsoever. Vanessa:

Oh, ben de öyle. Herhangi bir gerginlik yok. Vanessa:

All right. It's your turn to think of a hint for me.

Pekala. Benim için bir ipucu düşünme sırası sende .

Dan: All right. My next hint is amount.

Dan: Pekala. Bir sonraki ipucum miktar.

Vanessa: Amount. Okay.

Vanessa: Miktar. Tamam aşkım.

Dan: It's a little vague.

Dan: Biraz belirsiz.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan: Oh, amount, two... Forgot that part.

Dan: Oh, miktar, iki... O kısmı unuttum.

Vanessa: Oh, there's two words.

Vanessa: Oh, iki kelime var.

Dan: Yes.

Dan: Evet.

Vanessa: Okay. Well, I feel like the people are out,

Vanessa: Peki. Pekala, insanlar dışarıdaymış gibi hissediyorum,

so not Columbus, not Napoleon, not Joan of Arc, not blacksmith or dentist. Texas, stable,

yani Kolomb, Napolyon, Joan of Arc, demirci ya da dişçi değil. Teksas, istikrarlı,

amount. There's a large amount of zombies. We could use penny to say like, "What's the

miktar. Çok fazla zombi var. "Ne

amount of money you need?" Or, "What's the amount?" I feel like if we're talking about

kadar paraya ihtiyacın var?" gibi bir şey söylemek için kuruş kullanabiliriz. veya " Miktar nedir?" Sanki

measurements amounts... You have to measure if you have a fever. You also could say there's

ölçüm miktarlarından bahsediyorsak... Ateşin varsa ölçmelisin. Ayrıca

an amount on a clock maybe. That's a little bit of a stretch. All right. I'm going to

belki bir saatin üzerinde bir miktar olduğunu söyleyebilirsin. Bu biraz zor oldu. Elbette.

start with penny. I'm scared. I got one. All right. There's another one that has an amount.

Penny ile başlayacağım. Korkuyorum. Bende bir tane var. Elbette. Miktarı olan bir tane daha var.

Well, there's an amount on the thermometer. A temperature is an amount. I don't feel like

Termometrede bir miktar var. Sıcaklık bir miktardır.

clock is stronger than fever. Fever. Dan:

Saatin ateşten daha güçlü olduğunu düşünmüyorum. Ateş.

Ding, ding, ding. Vanessa:

Ding, ding, ding. Vanessa:

Yes. Okay. So if I- Dan:

Evet. Tamam aşkım. Yani eğer ben- Dan:

Are you going to make any additional guesses? Vanessa:

Herhangi bir ek tahminde bulunacak mısın? Vanessa:

If I have not yet guessed star, your second star word, I can guess it now. I haven't guessed

İkinci yıldız kelimeniz olan yıldızı henüz tahmin etmediysem , şimdi tahmin edebilirim. Henüz tahmin edemedim mi

it yet? It's still available? Dan:

? Hala mevcut mu? Dan:

Yes, it's still available. Vanessa:

Evet, hala mevcut. Vanessa:

Oh, boy. Stark. Come on. Tell... You use stars for an astronomical clock.

Ah, oğlum. Stark. Hadi. Söyle... Astronomik saat için yıldızları kullanıyorsun.

Dan: This will not make sense to your students

Dan: Bu öğrencilerinize de mantıklı gelmeyecek

either. Vanessa:

. Vanessa:

Really? Dan:

Gerçekten mi?

Oh. Well, that might be a hint. I don't know. Vanessa:

Ah. Pekala, bu bir ipucu olabilir. Bilmiyorum. Vanessa:

How is it make sense to me then? Okay. Dan:

O zaman bana ne kadar mantıklı geliyor? Tamam aşkım. Dan: Beni

I thought you understood me. Vanessa:

anladığını sanıyordum. Vanessa: Beşgen ve Dünya gibi

Do you understand what I would choose as star such as pentagon and Earth? No.

yıldız olarak neyi seçeceğimi anlıyor musunuz ? Hayır.

Dan: I get that.

Dan: Anladım.

Vanessa: I've never-

Vanessa: Ben asla-

Dan: That was just a miss by me. Earth, I don't

Dan: O benim tarafımdan sadece bir eksiklikti. Dünya,

get that. Vanessa:

bunu anlamıyorum. Vanessa:

In this game, I have never missed a word twice like that. I don't think...

Bu oyunda hiç bir kelimeyi bunun gibi iki kez kaçırmadım. Sanmıyorum...

Dan: Well, then look harder.

Dan: O zaman daha dikkatli bak.

Vanessa: That's what I'm doing. You know what? I think

Vanessa: Ben de öyle yapıyorum. Biliyor musun? Sanırım

I might pass. Dan:

geçebilirim. Dan:

You're going to pass? Okay. Vanessa:

Geçecek misin? Tamam aşkım. Vanessa:

We have four more tokens left, so I feel like we're pretty safe.

Dört jetonumuz daha kaldı, bu yüzden oldukça güvende olduğumuzu hissediyorum.

Dan: Check mark.

Dan: Onay işareti.

Vanessa: And now it's my turn to give you a hint.

Vanessa: Ve şimdi sana bir ipucu verme sırası bende.

Dan: Okay.

Tamam.

Vanessa: Maybe our words will overlap. I don't know.

Vanessa: Belki sözlerimiz çakışacaktır. Bilmiyorum.

Dan: Are you ready? Or do you need a minute?

Daniel: Hazır mısın? Yoksa bir dakikaya mı ihtiyacın var?

Vanessa: I need a minute.

Vanessa: Bir dakikaya ihtiyacım var.

Dan: She needs a minute.

Dan: Bir dakikaya ihtiyacı var.

Vanessa: Are you ready?

Vanessa: Hazır mısın?

Dan: I'm ready.

Dan: Ben hazırım.

Vanessa: All right. I have my next hint and it's simple

Vanessa: Pekala. Bir sonraki ipucum var ve

as in it's just one word, but I'm going to say... Let me make sure. Let me make sure

tek kelime kadar basit ama şunu söyleyeceğim... Emin olayım.

it is martyr, one. Dan:

Şehit olduğundan emin olayım, bir. Dan:

Martyr? Vanessa:

Şehit mi? Vanessa:

Martyr... Too simple. Dan:

Şehit... Çok basit. Dan:

Who's the martyr? Definitely Columbus, savior of the planet of North America.

Şehit kim? Kesinlikle Kolomb, Kuzey Amerika gezegeninin kurtarıcısı.

Vanessa: Killer of millions of people.

Vanessa: Milyonlarca insanın katili.

Dan: Oh, wait. Wrong martyr. Joan of Arc.

Dan: Ah, bekle. Yanlış şehit. Jeanne d'Arc.

Vanessa: Yes. You got it outright.

Vanessa: Evet. Kesin anladın.

Dan: Okay. Just for drama's sake, I'm just going

Tamam. Drama aşkına,

to give you one hint and see if you can get my star.

sana bir ipucu vereceğim ve yıldızımı alıp alamayacağına bakacağım .

Vanessa: No.

Vanessa: Hayır.

Dan: My star... Your hint is time, one.

Dan: Yıldızım... Senin ipucun zaman, bir.

Vanessa: Okay. Well, it's got to be clock.

Vanessa: Peki. Saat olmalı.

Dan: Oh, touch it.

Dan: Ah, dokun.

Vanessa: Oh, no.

Vanessa: Ah, hayır.

Dan: So I guess we lose if you don't get this,

Dan: Yani bunu anlamazsan kaybederiz,

right? Oh, no, no. Oh, I think in the rules you get a Hail Mary guess at the end.

değil mi? Hayır, hayır. Oh, sanırım kurallarda sonunda bir Hail Mary tahminin var.

Vanessa: Oh, yeah?

Vanessa: Ah, öyle mi?

Dan: Yeah. There's one Hail Mary guess at the end.

Evet. Sonunda bir Hail Mary tahmini var.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Dan: I'll double check after this, but-

Dan: Bundan sonra tekrar kontrol edeceğim, ama-

Vanessa: So you would get that guess?

Vanessa: Yani tahminde bulunur musun?

Dan: I'm not sure.

Emin değilim.

Vanessa: Because actually I have two words... I said

Vanessa: Çünkü aslında iki kelimem var...

I had one word before, but I have two words. One is a new word that I've never given a

Daha önce bir kelimem var dedim ama iki kelimem var. Biri, hiç ipucu vermediğim yeni bir kelime

hint for and one's a word that you missed before. Oh, star. Okay. Well...

ve diğeri daha önce kaçırdığınız bir kelime . Ah, yıldız. Tamam aşkım. Pekala...

Dan: Oh, star.

Dan: Oh, yıldız.

Vanessa: I would personally not say that Christopher

Vanessa: Şahsen Kristof

Columbus is a star. I would consider that more someone who is a pop star and Columbus,

Kolomb'un bir yıldız olduğunu söylemem. Bir pop yıldızı ve Columbus olan birinin daha çok

he was a discover, an explorer. He's a pretty bad guy, in my opinion, so I would not say

bir keşif, bir kaşif olduğunu düşünürdüm. Bana göre oldukça kötü bir adam, bu yüzden

he's a star, but we'll leave it on the table. Texas, the flag has a giant star in the middle

onun bir yıldız olduğunu söyleyemem ama bunu masanın üzerinde bırakacağız. Teksas bayrağının ortasında dev bir yıldız var

of it. The flag of Texas has a star. Stable... Some stars are stable, some stars explode.

. Teksas bayrağında bir yıldız vardır. Kararlı... Bazı yıldızlar sabittir, bazı yıldızlar patlar.

A stable can also be a place where horses are, which is not related to star. Zombie...

Bir ahır, yıldızla ilgili olmayan, atların olduğu bir yer de olabilir . Zombi...

I feel like zombies are not related to stars. Dan:

Zombilerin yıldızlarla alakası yok gibi hissediyorum. Dan:

You don't have to go over every single one. Vanessa:

Her birinin üzerinden geçmek zorunda değilsin. Vanessa:

Well, I've missed this twice. I've never done this poorly before which is-

Bunu iki kez kaçırdım. Daha önce hiç bu kadar kötü yapmamıştım ki-

Dan: Look at the ones you think are plausible.

Dan: Mantıklı olduğunu düşündüklerine bak.

Vanessa: Napoleon. Well, I got to think about what

Vanessa: Napolyon. Ben

you think too, because I've obviously missed from thinking about it from my perspective.

de senin ne düşündüğünü düşünmeliyim, çünkü benim açımdan düşünmeyi kaçırmışım.

What would Dan think is star? Napoleon? Does Dan think Napoleon is a star? I'm going to

Dan yıldızın ne olduğunu düşünürdü? Napolyon? Dan, Napolyon'un bir yıldız olduğunu mu düşünüyor?

say no. Does Dan think that fog... You can see the stars through the fog. Huh? Huh? Army...

hayır diyeceğim Dan sanıyor mu ki sis... Sisin içinden yıldızları görebilirsin. Ha? Ha? Ordu...

I think the Army symbol is a star. The U.S. Army has a star on their advertising and stuff,

Ordu sembolünün bir yıldız olduğunu düşünüyorum. ABD Ordusunun reklamlarında falan bir yıldızı var

but you might not know that. Maybe you do. Blacksmith... Blacksmiths could make iron

ama bunu bilmiyor olabilirsiniz. Belki yaparsın. Demirci... Demirciler demirden

stars and put them on the wall. I don't know. Dan:

yıldızlar yapıp duvara asabilirlerdi. Bilmiyorum. Dan:

She's reaching. Vanessa:

Uzanıyor. Vanessa:

Dentists. It's kitchen star. No, street star. No, star street. Kitchen street. Kitchen star.

Dişçiler. Bu mutfak yıldızı. Hayır, sokak yıldızı. Hayır, yıldız sokağı. Mutfak sokağı. Mutfak yıldızı.

Okay. So in my mind it's between Texas has a star on their flag or Columbus. Maybe you

Tamam aşkım. Yani aklımda Teksas'ın bayrağında bir yıldızı var ya da Columbus arasında. Belki ben

think Columbus was a star even though I don't. Okay. My final guests is Texas because Texas'

öyle düşünmesem de siz Kolomb'un bir yıldız olduğunu düşünüyorsunuz. Tamam aşkım. Son misafirlerim Texas çünkü Texas'ın

nickname is the Lone Star State. Dan:

takma adı Lone Star State. Dan: Ona

Gotta touch it. Vanessa:

dokunmalıyım. Vanessa:

I don't know why that would have been the first star.

Bunun neden ilk yıldız olduğunu bilmiyorum.

Dan: Touch it. Touch it. Yes. It's not the first

Dan: Dokun. Dokun ona. Evet. İlk

star. Big bang was the first star. Vanessa:

yıldız değil. Big bang ilk yıldızdı. Vanessa:

Yeah. Dan:

Evet.

Sorry. Texas is associated with stars. Vanessa:

Üzgünüm. Teksas yıldızlarla ilişkilendirilir. Vanessa:

More than- Dan:

Fazla- Dan:

The Lone Star State, it's got a big star on it. The sports team's name is the Stars.

Lone Star State, üzerinde büyük bir yıldız var . Spor takımının adı Yıldızlardır.

Vanessa: More than the pentagon? More than Earth is

Vanessa: Beşgenden daha fazlası mı? Yıldızlarla uzayda Dünya'dan daha fazlası var mı

in space with stars? Dan:

? Dan:

Absolutely, more than Earth. Vanessa:

Kesinlikle, Dünya'dan daha fazla. Vanessa:

We'll let the judges decide. Dan:

Yargıçların karar vermesine izin vereceğiz. Dan:

Well, in this American mind. Vanessa:

Şey, bu Amerikan zihninde. Vanessa:

Okay. Dan:

Peki. Dan:

But you're American. Vanessa:

Ama sen Amerikalısın. Vanessa:

Well, I was thinking more universally. Dan:

Ben daha evrensel düşünüyordum. Dan:

She's a citizen of the world. Vanessa:

O bir dünya vatandaşı. Vanessa:

Of the universe... I apparently am. Does that mean you get another token?

Evrenin... Görünüşe göre öyleyim. Bu, başka bir jeton alacağınız anlamına mı geliyor?

Dan: Oh, yes.

Ah, evet.

Vanessa: All right, so we have one left.

Vanessa: Pekala, bir tane kaldı.

Dan: Oh, and mine are done.

Dan: Oh, ve benimki bitti.

Vanessa: Yours are all finished. So I have two that

Vanessa: Seninkiler bitti. Tahmin etmeniz gereken iki tane var

you need to guess. All right. Are you ready for my final hint?

. Elbette. Son ipucuma hazır mısın?

Dan: The drama.

Dan: Dram.

Vanessa: Yes. It is-

Vanessa: Evet.

Dan: Beer for two.

Dan: İki kişilik bira.

Vanessa: No. Five for one.

Vanessa: Hayır. Bire beş.

Dan: Five for one?

Dan: Bire beş mi?

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: Oh, okay. And then my bonus guess is nature.

Dan: Ah, tamam. Ve sonra benim bonus tahminim doğa.

Okay. Okay. So you're doing it that way. Vanessa:

Tamam aşkım. Tamam aşkım. Yani bu şekilde yapıyorsun. Vanessa:

Yes. Dan:

Evet.

Okay. Okay. It's five, one? Vanessa:

Tamam. Tamam aşkım. Beş mi, bir mi? Vanessa:

Maybe. Yeah, I guess I can't take it back, right?

Belki. Evet, sanırım geri alamam, değil mi?

Dan: Five.

Dan: Beş.

Vanessa: A little bit of pressure because there's only

Vanessa: Biraz baskı çünkü

one guest left. Dan:

geriye sadece bir misafir kaldı. Dan:

Five. Vanessa:

Beş. Vanessa:

Are we going to lose? Dan:

Kaybedecek miyiz?

Oh. Vanessa:

Ah. Vanessa:

Thank you. Dan:

Teşekkür ederim. Dan:

Pentagon. Vanessa:

Pentagon. Vanessa:

Pentagon. Dan:

Pentagon. Dan:

Oh, the dramatic word. Vanessa:

Oh, dramatik kelime. Vanessa:

All right. But there is- Dan:

Pekala. Ama var- Dan:

Nature. Vanessa:

Doğa. Vanessa:

One more that you need to say. Dan:

Söylemen gereken bir şey daha var. Dan:

That's not Earth. I mean, is it fog? Vanessa:

Orası Dünya değil. Yani, sis mi? Vanessa:

Are you pointing to it? Dan:

Onu mu işaret ediyorsun? Dan:

No. Vanessa:

Hayır. Vanessa:

This is the final guess. Dan:

Bu son tahmin. Dan:

It couldn't be- Vanessa:

Olamaz- Vanessa:

If you guess the wrong one, we lose the game. Dan:

Yanlış olanı tahmin edersen oyunu kaybederiz. Dan:

Nothing... No, we don't. We get the one more guess.

Hiçbir şey... Hayır, yapmıyoruz. Bir tahmin daha alırız .

Vanessa: Oh, you get one more guess?

Vanessa: Oh, bir tahminin daha var mı?

Dan: You get a bonus guess.

Dan: Bonus bir tahmin hakkın var.

Vanessa: Oh, you get a-

Vanessa: Oh, sen bir...

Dan: Yeah.

Dan: Evet.

Vanessa: Okay. We're fine. We're good.

Vanessa: Peki. İyiyiz. İyiydi.

Dan: Well, I'll go ahead and touch fog.

Dan: Pekala, devam edip sise dokunacağım.

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan: We win.

Dan: Biz kazandık.

Vanessa: Hurray.

Vanessa: Yaşasın.

Dan: Only mildly dramatic.

Dan: Sadece biraz dramatik.

Vanessa: Star. Yeah, so I said fog.

Vanessa: Yıldız. Evet, ben de sis dedim.

Dan: Fog.

Dan: Sis.

Vanessa: Fog and butterfly where nature to me.

Vanessa: Bana göre doğanın olduğu yerde sis ve kelebek.

Dan: Yeah. It makes sense, but for some reason,

Evet. Mantıklı ama nedense

fog just doesn't hit me as... But it is nature. Vanessa:

sis bana öyle gelmiyor... Ama bu doğa. Vanessa:

Yeah, it was really hard to combine fog and butterfly. I was thinking air, flying...

Evet, sis ve kelebeği birleştirmek gerçekten zordu . Havayı, uçmayı düşünüyordum...

Dan: No. That was good.

Dan: Hayır. Bu iyiydi.

Vanessa: Something in the air, but then Earth is also

Vanessa: Havada bir şey var ama o zaman Dünya da

very nature. Dan:

çok doğal. Dan:

I mean when I actually look at everything... Yeah. Earth, was a little more nature to me.

Aslında her şeye baktığımda... Evet. Dünya, benim için biraz daha doğaldı.

Vanessa: Yeah. That's a little hard.

Vanessa: Evet. Bu biraz zor.

Dan: I mean it was a toss up.

Dan: Demek istediğim, bir atıştı.

Vanessa: Yeah, I feel like if it were butterfly and

Vanessa: Evet, kelebek ve

Earth I probably would have said a different word.

Dünya olsaydı muhtemelen farklı bir kelime söylerdim gibi hissediyorum.

Dan: Because we say Mother Earth for nature, so

Dan: Doğa için Toprak Ana dediğimiz için,

it kind of made me think of Earth more than fog.

bu bana Dünya'yı sisten daha çok düşündürdü .

Vanessa: Yeah. Well, in the end, we won. Good game.

Vanessa: Evet. Neyse sonunda kazandık. İyi oyun.

Dan: Congratulations. Good job.

Dan: Tebrikler. Aferin.

Vanessa: Yes. Okay. We're going to do a second round.

Vanessa: Evet. Tamam aşkım. İkinci tur yapacağız.

That means we have new words- Dan:

Bu, yeni kelimelerimiz olduğu anlamına geliyor- Dan:

Round two. Vanessa:

İkinci raunt. Vanessa:

Which you can see here and we have a new little secret code word card that you'll be able

Bunu burada görebilirsiniz ve burada görebileceğiniz yeni bir küçük gizli kod kelime kartımız var

to see here. I'm going to try to get Dan to guess my words. He's going to try to get me

. Dan'in sözlerimi tahmin etmesini sağlamaya çalışacağım.

to guess his words. Dan:

Sözlerini tahmin etmemi sağlamaya çalışacak. Dan:

Mm-hmm (affirmative). Vanessa:

Mm-hmm (olumlu). Vanessa:

Same as before. Maybe you'll learn some new vocabulary. I hope so.

Öncekiyle aynı. Belki yeni kelimeler öğrenirsin. Umarım.

Dan: Well, let's find out. Well, I have the first

Dan: Pekala, hadi öğrenelim. Pekala, ilk

hint. Vanessa:

ipucu bende var. Vanessa:

Okay. Dan:

Peki. Dan:

And it is three. Vanessa:

Ve saat üç. Vanessa:

Oh, three. Okay. Dan:

Ah, üç. Tamam aşkım. Dan:

Yes. The word is breakfast. Vanessa:

Evet. Söz kahvaltıdır. Vanessa:

Breakfast? Dan:

Kahvaltı mı? Dan:

Breakfast, three. Vanessa:

Kahvaltı, üç. Vanessa:

Al right. Dan:

Pekala. Dan:

Is that one word? I guess it is. Yes. Vanessa:

Bu tek kelime mi? Tahminimce o. Evet. Vanessa:

Breakfast is certainly one word. Dan:

Kahvaltı kesinlikle tek kelime. Dan:

It's breakfast... Break fast. Vanessa:

Kahvaltı... Çabuk kır. Vanessa:

Yeah, you're breaking the fast. Well, I'm going to say milk and toast are looking pretty

Evet, orucu bozuyorsun. Pekala, süt ve tostun oldukça iyi göründüğünü söyleyeceğim

good... Maybe tea. I drink tea in the morning, part of my breakfast. Those three are looking

... Belki çay. Sabah kahvaltımın bir parçası olarak çay içerim. Bu üçü

pretty good. Is there anything I'm missing here? I can't look at your face-

oldukça iyi görünüyor. Burada kaçırdığım bir şey var mı ? Yüzüne bakamıyorum-

Dan: Kung fu.

Dan: Kung fu.

Vanessa: Because you're going to give me some hints.

Vanessa: Çünkü bana bazı ipuçları vereceksin.

Everyone does kung fu in the morning, right? Dan:

Herkes sabahları kung fu yapar, değil mi? Dan:

We do. Vanessa:

Yapıyoruz. Vanessa:

Maybe there is an avalanche before breakfast and you just wear your bikini to breakfast.

Belki kahvaltıdan önce bir çığ düşer ve kahvaltıda bikinini giyersin.

Dan: How about an avalanche of cereal?

Dan: Bir mısır gevreği çığına ne dersin?

Vanessa: Okay. All right. I'm going to start with toast.

Vanessa: Peki. Elbette. Tostla başlayacağım.

Dan: Milk, toast.

Dan: Süt, kızarmış ekmek.

Vanessa: Oh, I didn't say milk, but yes. Milk.

Vanessa: Ah, süt demedim ama evet. Süt.

Dan: Oh, I know.

Dan: Ah, biliyorum.

Vanessa: Okay, good.

Vanessa: Tamam, güzel.

Dan: There's the saying, "Milk toast." It's a comment.

Dan: "Sütlü tost" diye bir söz var. Bu bir yorum.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Dan: It's the thing people say nowadays.

Dan: Bugünlerde insanların söylediği şey bu.

Vanessa: Really?

Vanessa: Gerçekten mi?

Dan: Yeah. It means boring. Plain.

Evet. Sıkıcı demektir. Ova.

Vanessa: Oh, I've never heard that.

Vanessa: Ah, bunu hiç duymamıştım.

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: Well, learn something new every day. Next,

Vanessa: Her gün yeni bir şey öğren. Sonra,

I get three for breakfast? Dan:

kahvaltıda üç tane mi yerim? Dan:

If you want to. Vanessa:

Eğer istersen. Vanessa:

I do. I would feel pretty good about tea. Sleep might potentially be one. You're waking

Biliyorum. Çay konusunda kendimi oldukça iyi hissederim. Uyku potansiyel olarak bir olabilir.

up from your sleep and you eat breakfast, but I'm going to go with tea.

Uykundan uyanıyorsun ve kahvaltı ediyorsun ama ben çayla gideceğim.

Dan: Sleeping for breakfast?

Dan: Kahvaltı için uyuyor musun?

Vanessa: Well, I don't know if you thought about tea

Vanessa: Çayı

as a breakfast item. Dan:

bir kahvaltılık olarak düşündün mü bilmiyorum. Dan:

You don't know if I thought, period. Vanessa:

Düşünüp düşünmediğimi bilmiyorsun, nokta. Vanessa:

All right. I'm ready with my first hit. Dan:

Pekala. İlk vuruşumla hazırım.

Okay. Vanessa:

Tamam. Vanessa: Bu

It is leg. Dan:

bacak.

Leg. Vanessa:

Bacak. Vanessa:

Two. Dan:

İki. Dan:

Two legs? Vanessa:

İki bacak mı? Vanessa:

Interpret it however you want. Dan:

Nasıl istersen öyle yorumla. Dan:

Leg, two. Well, I do have two legs. Vanessa:

Bacak, iki. Şey, benim iki bacağım var. Vanessa:

Good. Dan:

Güzel. Dan:

My boss has legs. Legs kick. You have to have pants and a tuxedo.

Patronumun bacakları var. Bacaklar tekme. Pantolon ve smokinin olması gerekiyor.

Vanessa: For your legs?

Vanessa: Bacakların için mi?

Dan: Yeah, you put your legs in your pants.

Dan: Evet, bacaklarını pantolonunun içine soktun.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Dan: Reindeer have legs. People who wear bikinis

Dan: Ren geyiğinin bacakları vardır. Bikini giyenlerin

have legs. Vanessa:

bacakları vardır. Vanessa:

Not necessary though. Dan:

Yine de gerekli değil. Dan:

Let's see. Oh, okay. Kick is definitely jumping out at me. Kung Fu, maybe. Those are related.

Bakalım. Tamam. Tekme kesinlikle üzerime atlıyor. Kung Fu, belki. Bunlar ilgili.

Too many things have legs, Honey. Frogs. Frogs have legs. Okay. I'm going to start out with

Pek çok şeyin ayağı vardır tatlım. Kurbağalar. Kurbağaların bacakları vardır. Tamam aşkım. Kick ile başlayacağım

kick. Vanessa:

. Vanessa:

Great work. Dan:

Harika iş. Dan:

But after that, I'm not certain- Vanessa:

Ama ondan sonra, emin değilim- Vanessa:

You can always pass. You don't have to say the last one.

Her zaman geçebilirsin. Sonuncuyu söylemek zorunda değilsin .

Dan: Boxers punch, but kick boxers kick with their

Dan: Boksörler yumruk atar ama tekme boksörleri bacaklarıyla tekme atar

legs. I'm going to go ahead... Step. I didn't even see that one, step. You step with your

. Devam edeceğim... Adım. Onu görmedim bile, adım. Bacaklarınla ​​adım atıyorsun

legs... Well, your feet, really. There's too many... I'm going to pass.

... Şey, ayakların, gerçekten. Çok fazla var... Geçeceğim.

Vanessa: Oh, okay. All right.

Vanessa: Ah, tamam. Elbette.

Dan: I'm scared. Last time made me nervous.

Dan: Korkuyorum. Geçen sefer beni tedirgin etti.

Vanessa: All right, so you're going to have one waiting.

Vanessa: Pekala, bir tane bekliyor olacaksın.

Dan: It's early on. Yeah, I don't know. To me,

Dan: Daha erken. Evet, bilmiyorum. Bana göre

kung fu, step... I mean spurs... Well, they go on your feet.

kung fu, step... Yani mahmuzlar... Yani ayağınıza geliyorlar.

Vanessa: Yeah. Leg...

Vanessa: Evet. Bacak...

Dan: Let, it's too vague.

Dan: Hadi, çok belirsiz.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: Leg is vague.

Dan: Bacak belirsiz.

Vanessa: Yes, to be honest, it is a very vague word,

Vanessa: Evet, dürüst olmak gerekirse, çok belirsiz bir kelime

but that's what I said so it's your turn. Dan:

ama ben öyle söyledim, sıra sende. Dan:

All right. I'm ready and I have another triple hint.

Pekala. Hazırım ve üçlü bir ipucum daha var .

Vanessa: Whoa. Okay.

Vanessa: Vay canına. Tamam aşkım.

Dan: So might be... I can't say anymore. The word

Dan: Yani olabilir... Daha fazla söyleyemem. Kelime

is punch, three. Vanessa:

yumruk, üç. Vanessa:

Punch. Dan:

Yumruk.

Punch. punch. Punch. All come. Food's looking Vanessa:

Yumruk. yumruk. Yumruk. Hepsi gelir. Yemekler görünüyor Vanessa:

All right. Kung fu's looking good. Boxer's looking good. What else punches? Gangsters

Pekala. Kung fu iyi görünüyor. Boxer iyi görünüyor. Başka ne yumruklar? Gangsterler

may be punched. They got some fist fights going on. Those are all looking like the best

yumruklanabilir. Bazı yumruk dövüşleri oluyor . Bunların hepsi mümkün olan en iyi seçenek gibi görünüyor

possible option. I'm going to start with boxer because you said punch.

. Yumruk dediğin için boksörle başlayacağım.

Dan: Ding, ding, ding.

Ding, ding, ding.

Vanessa: I always feel so nervous whenever I touch

Vanessa: Ne zaman birine dokunsam kendimi çok gergin hissediyorum

one. Maybe it's not right. You said punch. Dan:

. Belki de doğru değil. Yumruk dedin. Dan:

Maybe have another Lone Star State all over again.

Belki yeniden bir Lone Star State yaşarız .

Vanessa: I know.

Vanessa: Biliyorum.

Dan: It's always a possibility.

Dan: Bu her zaman bir olasılıktır.

Vanessa: I know that in kung fu they're not punching,

Vanessa: Kung fu'da yumruk atmadıklarını biliyorum

but it's this kind of action, right? All I know is Kung Fu Panda, so I don't know the

ama bu tür bir hareket, değil mi? Tek bildiğim Kung Fu Panda, bu yüzden

actual activity. What's- Dan:

asıl etkinliği bilmiyorum. Ne- Dan:

Just go with the stereotype. Vanessa:

Sadece klişeyle git. Vanessa:

Let's go with kung fu. Dan:

Haydi kung fu ile başlayalım. Dan:

Mm-hmm (affirmative). Vanessa:

Mm-hmm (olumlu). Vanessa:

Okay. You know what? I'm going to go for all three.

Peki. Biliyor musun? Üçüne de gideceğim .

Dan: Ooh, how exciting.

Dan: Ooh, ne kadar heyecan verici.

Vanessa: Yeah, because I feel pretty good about gangsters

Vanessa: Evet, çünkü gangsterlerin yumruk atması konusunda kendimi oldukça iyi hissediyorum

punching. They get into brawls and you just imagine that... Your face isn't looking so

. Kavgaya giriyorlar ve siz hayal edin ki... Burada yüzünüz pek

positive here. Kind of just have a- Dan:

olumlu görünmüyor. Dan: Belirsiz

I'm trying to stay vague. Vanessa:

kalmaya çalışıyorum. Vanessa:

Yeah. What's that movie with the gangsters? Godfather. In The Godfather, I bet there was

Evet. Gangsterlerin olduğu o film nedir? Mafya babası. The Godfather'da bahse girerim

lots of punches that were thrown. Actually haven't seen The Godfather, but I imagine

birçok yumruk atılmıştır. Aslında The Godfather'ı izlemedim ama

there was lots of punching. That was your word punch, right?

çok fazla yumruk atıldığını tahmin ediyorum. Bu senin sözlündü, değil mi?

Dan: Yes.

Dan: Evet.

Vanessa: Okay. Gangster.

Vanessa: Peki. Gangster.

Dan: Mm-hmm (affirmative).

Dan: Mm-hmm (olumlu).

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan: (singing)

Dan: (şarkı söyleyerek)

Vanessa: Okay, so it's my turn to think of a hint.

Vanessa: Tamam, bir ipucu düşünme sırası bende. Bir

Are you ready for my next hint? Dan:

sonraki ipucum için hazır mısın? Dan:

Oh, I'm ready. Vanessa:

Ah, ben hazırım. Vanessa:

Okay. Dan:

Peki. Dan:

As ready as I'll ever be. Vanessa:

Hiç olmadığım kadar hazırım. Vanessa:

I feel a little nervous. Dan:

Biraz gergin hissediyorum.

Good. Vanessa:

Güzel. Vanessa:

My hint is routine, two. Dan:

Benim ipucum rutin, iki. Dan:

Routine. Vanessa:

Rutin. Vanessa:

Routine. Dan:

Rutin. Dan:

Routine. Vanessa:

Rutin. Vanessa:

We'll see how Dan interprets this word. Dan:

Dan'in bu kelimeyi nasıl yorumladığını göreceğiz. Dan:

Routine. Routine. Vanessa:

Rutin. Rutin. Vanessa:

Routine. Dan:

Rutin. Dan:

Routine. Is this code? Routine rhymes with poutine.

Rutin. Bu kod mu? Poutine ile rutin tekerlemeler .

Vanessa: It is Codenames. It could be anything.

Vanessa: Kod adları. Herhangi bir şey olabilir.

Dan: Poutine is in Canada. Canada is cold. Avalanches

Dan: Poutine Kanada'da. Kanada soğuk. Çığlar

are cold. I've got it. Routine. Okay. Let's see. Oh. You shampoo your hair as part of

soğuktur. bende var Rutin. Tamam aşkım. Görelim. Ah. Saçınızı duş rutininizin bir parçası olarak şampuanlıyorsunuz

your shower routine. Vanessa:

. Vanessa:

Don't look at my face. I can't give it away. Dan:

Yüzüme bakma. Onu veremem. Dan:

Bosses have routines. If you're the boss, you know what's going on and you have a routine.

Patronların rutinleri vardır. Patron sizseniz, neler olup bittiğini bilirsiniz ve bir rutininiz vardır.

Frogs, I'd say they just live by the seat of their pants. They're not really making

Kurbağalar, pantolonlarının altında yaşadıklarını söyleyebilirim . Gerçekten

routines. Mummies are wrapped up and dead. No routines there. Let's see. Anything else

rutin yapmıyorlar. Mumyalar sarılır ve ölür. Orada rutin yok. Görelim. Bana atlayan başka bir şey varsa

jumping out at me... Wedding. Wedding? Wedding. No. Okay. I'm going to go with shampoo.

... Düğün. Düğün? Düğün. Hayır. Tamam. Şampuanla gideceğim.

Vanessa: Ding, ding, ding.

vanessa: ding, ding, ding.

Dan: Even though that's a little odd. I don't know.

Dan: Bu biraz tuhaf olsa da. Bilmiyorum.

I just have this feeling that Vanessa is thinking shower routine.

Vanessa'nın duş rutini düşündüğüne dair bir his var içimde .

Vanessa: The thing is, you have to think about it from

Vanessa: Mesele şu ki, bunu

my perspective and what I think you would guess, but also what I would think.

benim bakış açımdan ve benim tahmin ettiğim gibi, ama aynı zamanda benim de düşündüğüm gibi düşünmelisin.

Dan: Mm-hmm (affirmative). Mm-hmm (affirmative).

Dan: Mm-hmm (olumlu). Mm-hmm (olumlu).

Vanessa: So it's this cycle.

Vanessa: Demek bu döngü.

Dan: Yes. How well do we know each other? Not that

Dan: Evet. Birbirimizi ne kadar iyi tanıyoruz? O kadar

well. Vanessa:

iyi değil. Vanessa:

Apparently... I don't know... That star in Texas.

Görünüşe göre... Bilmiyorum... Teksas'taki o yıldız .

Dan: How well do we know each other's brain? It's

Dan: Birbirimizin beynini ne kadar iyi tanıyoruz?

very hit or miss. Wait, there was another one. I missed the first one. What was that?

Çok vuruldu ya da ıskaladı. Bekle, bir tane daha vardı . İlkini kaçırdım. Neydi o?

I already forget. Okay. Vanessa:

çoktan unuttum Tamam aşkım. Vanessa:

Well, you have one more for routine. Dan:

Rutin için bir tane daha var. Dan:

Yeah, I know. Vanessa:

Evet, biliyorum. Vanessa:

You could skip it, but... Dan:

Atlayabilirsin ama... Dan:

Sleep, sleep routine. Sleep. Sleep. It's probably more than bus. Okay.

Uyu, rutin uyku. Uyumak. Uyumak. Muhtemelen otobüsten daha fazlasıdır. Tamam aşkım.

Vanessa: You got it.

Vanessa: Anladın.

Dan: She's like-

Dan: O şey-

Vanessa: Yep.

Vanessa: Evet.

Dan: When I said boss, she was like, arrggg!

Dan: Patron dediğimde, arrgg!

Vanessa: No. You do have one more.

Vanessa: Hayır. Bir tane daha var.

Dan: Yeah. What was it again? You're probably not

Evet. Ne oldu yine? Muhtemelen bana

allowed to tell me, but tell me anyway. Vanessa:

söylemene izin yok, ama yine de söyle. Vanessa:

Yeah. I don't think I can tell you what the hint is.

Evet. İpucunun ne olduğunu sana söyleyebileceğimi sanmıyorum .

Dan: I already forget. What was it?

Dan: Zaten unuttum. Bu neydi?

Vanessa: But it is legs.

Vanessa: Ama bu bacaklar.

Dan: Oh, leg. That's right.

Dan: Oh, bacak. Bu doğru.

Vanessa: Leg.

Vanessa: Bacak.

Dan: Leg.

Bacak.

Vanessa: Leg.

Vanessa: Bacak.

Dan: Leg. I mean I think we're, we're doing fine.

Bacak. Yani bence biz iyiyiz.

I'm still going to pass for now. Vanessa:

Yine de şimdilik geçeceğim. Vanessa:

You're going to pass? Okay, so you still got that sitting on the back burner.

Geçecek misin? Tamam, yani o hala arka planda oturuyor.

Dan: Yeah, it's on the back burner.

Dan: Evet, ikinci planda.

Vanessa: All right.

Vanessa: Pekala.

Dan: If I can remember.

Dan: Eğer hatırlayabilirsem.

Vanessa: I'll take one of these. All right. Now it's

Vanessa: Bunlardan birini alacağım. Elbette. Şimdi

your turn to think of a hint. Dan:

bir ipucu düşünme sırası sizde.

Yeah. You might think it was a short amount of time before. It's been a long time.

Evet. Kısa bir süre önce olduğunu düşünebilirsiniz. Uzun zaman oldu.

Vanessa: We are cutting out the pauses where we think

Vanessa:

of another hint. All right. It's your turn. Dan:

Başka bir ipucu düşündüğümüz duraklamaları kesiyoruz. Elbette. Senin sıran. Dan:

All right. I have my hint ready. It's a strange word. Bullish.

Pekala. İpucum hazır. Garip bir kelime. Boğa.

Vanessa: What?

Vanessa: Neyi?

Dan: Bullish.

Dan: Boğa.

Vanessa: Like a bull but B-U-L-L-I-S-H?

Vanessa: Boğa gibi ama B-U-L-L-I-S-H?

Dan: That was the best reaction ever. Bullish.

Dan: Bu şimdiye kadarki en iyi tepkiydi. Boğa.

"What?" You've never heard that word? Vanessa:

"Ne?" Bu kelimeyi hiç duymadın mı? Vanessa:

Like he is bullish? Dan:

Boğa gibi mi?

Yeah. Vanessa:

Evet. Vanessa:

He's like a bull? Dan:

Boğa gibi mi? Dan:

Bullish. Vanessa:

Boğa. Vanessa:

Stubborn and pushes and like, "..." He's like a bull.

İnatçı ve itiyor ve "..." O bir boğa gibi.

Dan: Yeah, bullish.

Dan: Evet, yükseliş.

Vanessa: All right.

Vanessa: Pekala.

Dan: Two, come on. Easy.

Dan: İki, hadi. Kolay.

Vanessa: Well, I feel like minotaur... A minotaur is

Vanessa: Şey, kendimi minotor gibi hissediyorum... Minotor

like a bull, so that's a pretty good one. Gangster is already off the board, so that's

boğa gibidir, yani bu oldukça iyi. Gangster zaten tahtadan çıktı, yani bu

not obviously bullish. Boss. A bad boss could be like that. I'm going to go first with minotaur.

açıkça bir yükseliş değil. Patron. Kötü bir patron böyle olabilir. Minotaur ile ilk gideceğim.

Dan: Mm-hmm (affirmative).

Dan: Mm-hmm (olumlu).

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Dan: Mm-hmm (affirmative).

Dan: Mm-hmm (olumlu).

Vanessa: And then, just to make sure... Bullish. Certainly

Vanessa: Ve sonra, sadece emin olmak için... Boğa. Kesinlikle

not a vocabulary word I would have said, but it's okay. I get the point.

söyleyeceğim bir kelime değil, ama sorun değil. Meseleyi anladım.

Dan: Now everybody will know the term bullish.

Dan: Artık herkes yükseliş terimini bilecek.

Are you bullish? They also use this in the stock market.

Yükseliyor musun? Bunu borsada da kullanıyorlar .

Vanessa: Mm.

Vanessa: Mm.

Dan: Yeah, you're bullish about a stock or a commodity.

Dan: Evet, bir hisse senedi veya emtia konusunda iyimsersin.

Vanessa: Is that the movie? Oh, that's The Wolf on

vanessa: o film mi? Oh, bu

Wall Street or something like that. Dan:

Wall Street'teki Kurt ya da onun gibi bir şey.

Yeah. Vanessa:

Evet. Vanessa:

But there's a bull if you go actually visit the stock market.

Ama gerçekten borsayı ziyaret edersen bir boğa var .

Dan: Yeah, there's a bull there. Mm-hmm (affirmative).

Dan: Evet, orada bir boğa var. Mm-hmm (olumlu).

Vanessa: There's a bull statue in New York.

Vanessa: New York'ta bir boğa heykeli var.

Dan: Mm-hmm (affirmative). Mm-hmm (affirmative).

Dan: Mm-hmm (olumlu). Mm-hmm (olumlu).

Vanessa: Okay. I'm going to go with bus.

Vanessa: Peki. Ben otobüsle gideceğim.

Dan: Mm-hmm (affirmative).

Dan: Mm-hmm (olumlu).

Vanessa: Oh, wow. Was that it?

Vanessa: Ah, vay. Bu muydu?

Dan: Mm-hmm (affirmative).

Dan: Mm-hmm (olumlu).

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: All right. Well, good job.

Vanessa: Pekala. İyi iş çıkardın.

Dan: This is running so much more smoothly than

Dan: Bu, son oyundan çok daha sorunsuz ilerliyor

the last game. Vanessa:

. Vanessa:

Okay. I'm going to think of a hint now. Are you ready for my next hint?

Peki. Şimdi bir ipucu düşüneceğim. Bir sonraki ipucum için hazır mısın?

Dan: I'm ready.

Dan: Ben hazırım.

Vanessa: Okay. It's getting a little tougher now. My

Vanessa: Peki. Şimdi biraz daha zorlaşıyor.

next hint took me a long time to think of and it is Lancelot, two.

Bir sonraki ipucumu düşünmem uzun zamanımı aldı ve bu Lancelot, iki.

Dan: Lancelot.

Dan: Lancelot.

Vanessa: Thankfully, in this game you can use proper

Vanessa: Neyse ki, bu oyunda özel

nouns. Dan:

isimleri kullanabiliyorsun. Dan:

Double the Lancelot. Lancelot. Vanessa:

Lancelot'u ikiye katla. Lancelot. Vanessa:

Did you says Lancelot? Dan:

Lancelot mu dedin? Dan:

Lancelot. No. Two hints. Vanessa:

Lancelot. Hayır. İki ipucu. Vanessa:

Oh, two. Dan:

Ah, iki. Dan:

Two words. Vanessa:

İki kelime. Vanessa:

Yes. There are two words related to Lancelot. Dan:

Evet. Lancelot ile ilgili iki kelime var. Dan:

Lancelot. Vanessa:

Lancelot. Vanessa:

Hopefully not more. Dan:

Umarım artık olmaz. Dan:

I don't know a lot about Lancelot. I mean, he's a Knight of the Round Table. I know that's

Lancelot hakkında pek bir şey bilmiyorum. Yani, o bir Yuvarlak Masa Şövalyesi. Bunun

true. Probably wore armor, guarantee that. Probably didn't wear a bikini, just saying.

doğru olduğunu biliyorum. Muhtemelen zırh giymişti, garanti ederim. Muhtemelen bikini giymemişti, sadece söylüyorum.

I don't think so. Vanessa:

Öyle düşünmüyorum. Vanessa:

I think you know enough about him to say that's a pretty clear cut no.

Bence onun hakkında oldukça net bir hayır olduğunu söyleyecek kadar bilgin var.

Dan: But if I recall, he might ride a reindeer.

Dan: Ama hatırlamıyorsam, bir ren geyiğine binebilirdi.

Lancelot comes in on his noble steed, the reindeer.

Lancelot asil atı ren geyiği ile gelir .

Vanessa: Mm-hmm (affirmative).

Vanessa: Mm-hmm (olumlu).

Dan: Is that right?

Dan: Bu doğru mu?

Vanessa: I'm certain they had reindeer in England at

Vanessa: Eminim o zamanlar İngiltere'de ren geyikleri vardı

that time. Dan:

. Dan:

So I'm definitely going to tap armor. Vanessa:

Yani kesinlikle zırha dokunacağım. Vanessa:

Yes, you are correct. Lancelot wore armor as far as we know.

Evet, haklısın. Lancelot bildiğimiz kadarıyla zırh giyiyordu.

Dan: (singing)

Dan: (şarkı söyleyerek)

Vanessa: I mean he's a fictional character, right?

Vanessa: Demek istediğim, o kurgusal bir karakter, değil mi?

Dan: Did he have spurs? I always associates spurs

Dan: Mahmuzları var mıydı? Mahmuzları her zaman

with cowboys, more modern. Is Lancelot known for getting married or something? I don't

kovboylarla ilişkilendiririm, daha modern. Lancelot evlenmesiyle mi tanınıyor?

know enough about the story. Who is Lancelot? What's his story? What's his deal?

Hikaye hakkında yeterince bilgim yok. Lancelot kimdir? Onun hikayesi nedir? Anlaşması nedir?

Vanessa: Well, you have one more-

Vanessa: Pekala, bir tane daha var-

Dan: Tell me more about Lancelot.

Dan: Bana Lancelot'tan biraz daha bahset.

Vanessa: I cannot tell you, but you have one more word.

Vanessa: Sana söyleyemem ama bir sözün daha var.

If you get it, you can also guess another word which you have missed along the way.

Anlarsanız, yol boyunca kaçırdığınız başka bir kelimeyi de tahmin edebilirsiniz.

Dan: Lancelot.

Dan: Lancelot.

Vanessa: Or you can pass. We've got four tokens left,

Vanessa: Ya da geçebilirsin. Dört jetonumuz kaldı,

so we're doing pretty well. Doing much better than the last round.

bu yüzden oldukça iyi gidiyoruz. Son tura göre çok daha iyi gidiyor .

Dan: I don't know. It's between wedding and spurs.

Bilmiyorum. Düğün ve mahmuzlar arasında.

I don't know why wedding. I just feel maybe with the story, maybe he gets married to what's

Neden düğün bilmiyorum. Sadece belki hikaye ile hissediyorum, belki onun adı ne ile evlenir

her name? Guinevere? Or is that somebody else? Obviously I don't know enough about Lancelet

? Guinevere mi? Yoksa o başka biri mi? Açıkçası Lancelet hakkında yeterince bilgim yok

and I'm afraid I'm going to get the assassin so I I don't want to be a wuss and pass twice.

ve korkarım ki suikastçıyı yakalayacağım bu yüzden korkak olup iki kez geçmek istemiyorum.

Can't do that. Vanessa:

Bunu yapamam. Vanessa:

What are you going to touch them? Dan:

Onlara ne dokunacaksın? Dan:

Spurs. Vanessa:

Mahmuzlar. Vanessa:

Wop wop. It's neutral so it's not correct. Dan:

Vay vay. Nötr olduğu için doğru değil. Dan:

At least it's neutral. Vanessa:

En azından tarafsız. Vanessa:

But it's not a bomb word so we don't lose- Dan:

Ama kaybetmemek için bomba bir kelime değil- Dan:

Spurs, you use to get your horse to go. Vanessa:

Spurs, sen atını harekete geçirmek için kullanıyorsun. Vanessa:

Yeah. I didn't- Dan:

Evet. Ben- Dan:

Lancelet rode a horse, guaranteed. Vanessa:

Lancelet ata biniyordu, kesin. Vanessa:

I'm sure that, yeah, knights did have spurs. Dan:

Eminim, evet, şövalyelerin mahmuzları vardır. Dan:

Did they? Vanessa:

Yaptılar mı? Vanessa:

Yeah, I totally didn't even think about that. Dan:

Evet, kesinlikle bunu düşünmedim bile. Dan:

Oh, okay. Vanessa:

Ah, tamam. Vanessa:

Well, they weren't spurs. Dan:

Mahmuz değillerdi. Dan:

I'm not crazy. Vanessa:

Ben deli değilim. Vanessa: Onları küçük tekerlekle

They weren't spurs in the sense that we think of them with the little wheel. I think they

düşündüğümüz anlamda mahmuz değillerdi . Bence onlar

were just spikes. Dan:

sadece sivri uçlardı. Dan:

Oh, just spikes. That doesn't sound nice-. Vanessa:

Oh, sadece çiviler. Kulağa hoş gelmiyor-. Vanessa:

At least what I know. Dan:

En azından benim bildiğim kadarıyla. Dan:

To a horse. Vanessa:

Bir ata. Vanessa:

But now I know you don't know much about Lancelot. Don't worry. The second one was not so obvious.

Ama artık Lancelot hakkında pek bir şey bilmediğini biliyorum. Merak etme. İkincisi o kadar belirgin değildi.

The first one, armor was much more obvious. Dan:

İlki, zırh çok daha belirgindi.

Okay. Okay. Vanessa:

Tamam. Tamam aşkım. Vanessa:

All right. It's your turn to think of a hint. Dan:

Pekala. Bir ipucu düşünme sırası sizde. Dan:

I have one more, so I'm just going to give one hint, obviously. The hint is snow, one.

Bir tane daha var, bu yüzden sadece bir ipucu vereceğim, tabii ki. İpucu kar, bir.

Vanessa: Snow. Oh, we've got reindeer and avalanche,

Vanessa: Kar. Oh, elimizde ren geyiği ve çığ var,

but you probably would have said a different word if it were reindeer. I know it's only

ama ren geyiği olsaydı muhtemelen farklı bir kelime söylerdin. Sadece

one, but I feel a little bit of pressure because that's the last one. Snow. Let's go with avalanche.

bir tane olduğunu biliyorum ama biraz baskı hissediyorum çünkü bu sonuncusu. Kar. Çığ ile gidelim.

Dan: Mm-hmm (affirmative).

Dan: Mm-hmm (olumlu).

Vanessa: Whew.

Vanessa: Vay canına.

Dan: That's right.

Dan: Bu doğru.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Dan: I mean, I figured with reindeer...

Dan: Yani, ren geyiğiyle düşündüm...

Vanessa: You would have said something else.

Vanessa: Başka bir şey söylerdin.

Dan: You would say avalanche before reindeer, right?

Dan: Ren geyiğinden önce çığ diyebilirsin, değil mi?

Vanessa: Yeah. You would have said something to do

Vanessa: Evet. Noel Baba'yla ilgili bir şey

with Santa or something like that. Dan:

ya da onun gibi bir şey söylerdin.

Yeah. I just felt like it's probably a safe enough bet.

Evet. Muhtemelen yeterince güvenli bir bahis gibi hissettim .

Vanessa: Yeah. Yeah.

Vanessa: Evet. Evet.

Dan: Even though it might confuse you a little

Dan: Her ne kadar kafanı biraz karıştırsa da

bit. Yeah. Vanessa:

. Evet. Vanessa: Doğru olduğundan emin olmak

It did for a moment just because I wanted to make sure it was right. All right, so you

istediğim için bir an öyle oldu . Pekala, o zaman

get one more token and- Dan:

bir jeton daha al ve- Dan:

I'm done. Vanessa:

Bitirdim. Vanessa:

Wow. You're done with all your words? Well, I have two more.

Vay canına. Bütün sözlerin bitti mi? İki tane daha var.

Dan: All my words are done.

Dan: Bütün sözlerim bitti.

Vanessa: Two more that you have passed on, but I'm

Vanessa: Verdiğin iki tane daha var ama

going to give you a hint anyway. Dan:

yine de sana bir ipucu vereceğim. Dan:

Passed on both of these. Vanessa:

Bunların ikisini de geçtim. Vanessa:

I'm going to give you a hint. I'm going to see if I can try to combine them.

Sana bir ipucu vereceğim. Onları birleştirmeyi deneyebilir miyim bir bakacağım.

Dan: Yeah. That way, you got two chances so let's

Evet. Bu şekilde, iki şansınız var, bakalım

see how it goes. Vanessa:

nasıl gidiyor. Vanessa:

Yeah. All right. Give me a second. It is time for my final hint.

Evet. Elbette. Bana bir saniye ver. Son ipucumun zamanı geldi.

Dan: The final hint.

Dan: Son ipucu.

Vanessa: Yes. We have two tokens left so there's not

Vanessa: Evet. İki jetonumuz kaldı yani

much pressure on the board as far losing the game-

tahta üzerinde oyunu kaybetmek kadar büyük bir baskı yok-

Dan: But not really.

Dan: Ama pek sayılmaz.

Vanessa: But I still want to give a good hint.

Vanessa: Ama yine de iyi bir ipucu vermek istiyorum.

Dan: Okay.

Tamam.

Vanessa: My hint is bases.

Vanessa: Benim ipucum bazlar.

Dan: Bases.

Dan: Bazlar.

Vanessa: Two.

Vanessa: İki.

Dan: Bases. Bases. Bases.

Dan: Bazlar. bazlar. bazlar.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: First base, second base. We made it to first

Dan: Birinci aşama, ikinci aşama. Birinci

base, third base... Yeah, bases. Bases. Something about that word is throwing me off. Well,

aşamaya, üçüncü aşamaya ulaştık... Evet, üsler. bazlar. Bu kelimedeki bir şey beni uzaklaştırıyor. Pekala,

okay, so for some reason, the first thing that comes to my mind is baseball.

tamam, nedense aklıma ilk gelen şey beyzbol.

Vanessa: Well, that makes sense. Bases, baseball.

Vanessa: Bu mantıklı. Üsler, beyzbol.

Dan: I'm guessing she's talking about stepping

Dan: Sanırım tabana basmaktan bahsediyor

on the base because that also coincides with the leg. So I'm going to go ahead and touch

çünkü bu aynı zamanda bacakla da örtüşüyor. Bu yüzden devam edeceğim ve

that. Vanessa:

ona dokunacağım. Vanessa:

Good work. Dan:

Aferin. Dan:

All right. And bases... So wait, it's leg. What was the other word? Lancelot. Lancelot.

Pekala. Ve bazlar... Öyleyse bekleyin, bu bacak. Diğer kelime neydi? Lancelot. Lancelot.

Lancelot. Vanessa:

Lancelot. Vanessa:

Don't be thrown off too much by Lancelot because- Dan:

Lancelot tarafından fazla kafaya takılma çünkü- Dan:

Bases. He made it to first base, which is kissing. Does Lancelot kiss?

Bases. Öpüşme olan ilk aşamaya ulaştı . Lancelot öpüşüyor mu?

Vanessa: I can't tell you.

Vanessa: Sana söyleyemem.

Dan: I wish I knew anything about Lancelot other

Dan: Keşke Lancelot hakkında

than he's a Knight of the Round Table. Vanessa:

Yuvarlak Masa Şövalyesi olması dışında bir şey bilseydim. Vanessa: Yine de onun hakkında

You already said some other important facts about him though.

bazı önemli gerçekleri zaten söyledin .

Dan: Did I?

Dan: Yaptım mı?

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: What did I say? What did I say? He's a Knight

Dan: Ne dedim? Ne dedim? O bir

of the Round Table. Vanessa:

Yuvarlak Masa Şövalyesi. Vanessa:

And? Dan:

Ve? Dan:

He rides a steed. Vanessa:

Bir ata biniyor. Vanessa:

And we know it's not a reindeer. Dan:

Ve bunun bir ren geyiği olmadığını biliyoruz. Dan:

Married somebody? Now she's giving me hints. Vanessa:

Biriyle mi evlendin? Şimdi bana ipuçları veriyor. Vanessa:

Okay. I can't give any facial expressions. Dan:

Peki. Herhangi bir yüz ifadesi veremem. Dan:

So wait, do you consider wedding a base? All right. Well, I'm pretty sure Lancelot didn't

Öyleyse bir dakika, düğünü bir üs olarak görüyor musun? Elbette. Lancelot'un

wear a tuxedo to his wedding, so I'm going to touch wedding.

düğününde smokin giymediğinden oldukça eminim, o yüzden düğüne değineceğim.

Vanessa: No.

Vanessa: Hayır.

Dan: It's not wedding? You looked at me like it's

Dan: Düğün değil mi? Bana

a wedding. Vanessa:

bir düğünmüş gibi baktın. Vanessa:

No. Okay. Dan:

Hayır. Tamam. Dan:

What? Vanessa:

Neyi? Vanessa:

So that's a neutral one, but because you don't have any...

Yani bu nötr, ama sende hiç ...

Dan: No.

Dan: Hayır.

Vanessa: Because you don't have any-

Vanessa: Çünkü sende hiç-

Dan: At least it's neutral.

Dan: En azından nötr.

Vanessa: Other words, then you get another guess. I

Vanessa: Diğer kelimeler, o zaman başka bir tahminde bulunursun.

can say the same hint again because we still have one more token left.

Aynı ipucunu tekrar söyleyebilirim çünkü hala bir jetonumuz kaldı.

Dan: Okay. Yeah, but the hint is bases. You can't

Tamam. Evet, ama ipucu bazlar.

say a new one. Vanessa:

Yenisini söyleyemezsin. Vanessa:

Right. Dan:

Doğru. Dan:

Unless you use that. Are you using it? Vanessa:

Tabii onu kullanmazsan. Kullanıyor musun? Vanessa:

Well, we have to use that new token because you've already missed it so you don't get

Pekala, o yeni jetonu kullanmalıyız çünkü zaten kaçırdınız, böylece

an extra guess, so we have to go back. Dan:

fazladan bir tahminde bulunmazsınız, bu yüzden geri dönmeliyiz. Dan:

Oh, I see what you're saying. Vanessa:

Oh, ne dediğini anlıyorum. Vanessa:

As if it skips your turn and goes back to me.

Sanki senin sıranı atlayıp bana dönüyor.

Dan: Right, right, right.

Dan: Doğru, doğru, doğru.

Vanessa: But I could say the same hint again, but I'm

Vanessa: Ama aynı ipucunu tekrar söyleyebilirim ama

going to say something else. Dan:

başka bir şey söyleyeceğim.

Okay. You should say a new hint. Vanessa:

Tamam. Yeni bir ipucu söylemelisin. Vanessa:

Yeah. Okay. Let me think about it for a second. This is the third time I'm trying to connect

Evet. Tamam aşkım. Bir saniye düşüneyim. Bu kelimeyi üçüncü kez bağlamaya çalışıyorum

this word. Dan:

. Dan:

All the hints are going right over my head. Lancelot. Who's that? Legs. Where? What was

Tüm ipuçları kafamın üstünden geçiyor. Lancelot. Kim o? bacaklar. Nerede?

the other one? Vanessa:

Diğeri neydi? Vanessa:

Bases. Dan:

Bazlar. Dan:

Bases. Vanessa:

Bazlar. Vanessa:

That did not go over your head. Dan:

Bu seni hiç aşmadı. Dan:

So it must be kissing... Maybe. I don't know. I don't know enough. Lancelot is throwing

Yani öpüşüyor olmalı... Belki. Bilmiyorum. Yeterince bilmiyorum. Lancelot, onun

me off because I don't know anything about him.

hakkında hiçbir şey bilmediğim için beni dışlıyor .

Vanessa: Yeah, I'll tell you why I said Lancelot later.

Vanessa: Evet, neden Lancelot dediğimi sonra anlatacağım.

Dan: I'm sure I'll find out why.

Dan: Eminim nedenini öğreneceğim.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki.

Dan: Was he even a real guy? I don't know.

Dan: Gerçek bir erkek miydi? Bilmiyorum.

Vanessa: I'm going to go with...

Vanessa: Ben şununla gideceğim...

Dan: Well, just give me a simple hint. How hard

Dan: Pekala, bana basit bir ipucu ver.

could it be to get into this brain? Vanessa:

Bu beynin içine girmek ne kadar zor olabilir ki? Vanessa:

Ready? Dan:

Hazır mısın? Dan:

Yes. Vanessa:

Evet. Vanessa:

Love, one. Dan:

Sevgiler, bir. Dan:

Love, one. Love. You only wear tuxedos when you're in love.

Aşk, bir. Aşk. Sadece aşıkken smokin giyersin .

Vanessa: Please guess the right word. We only have

Vanessa: Lütfen doğru kelimeyi tahmin et. Sadece

one left. Dan:

bir tane kaldık.

Kiss. Vanessa:

Öpücük. Vanessa:

Yes. Thank you. So you said- Dan:

Evet. Teşekkür ederim. Yani sen dedin- Dan:

It is first base. Vanessa:

Bu birinci basamak. Vanessa:

It is first base. You said, "We made it to first base."

İlk aşama. " Birinci aşamaya ulaştık" dedin.

Dan: But when I said he got married, you winked

Dan: Ama onun evlendiğini söylediğimde

at me. I was going to say kiss. Vanessa:

bana göz kırptın. Öpücük diyecektim. Vanessa:

No. Dan:

Hayır. Dan:

But then you were... I was like, "Lancelet gets married," right? And you're like, uh

Ama sonra sen... "Lancelet evleniyor" dedim, değil mi? Ve sen, uh

huh! Vanessa:

huh! Vanessa:

I was trying to have just a goofy face. Dan:

Aptal bir yüze sahip olmaya çalışıyordum.

Oh. Vanessa:

Ah. Vanessa:

No, Lancelot and Guinevere, I imagine that they kissed.

Hayır, Lancelot ve Guinevere, sanırım öpüştüler.

Dan: Oh, I was right about Guinevere?

Dan: Ah, Guinevere konusunda haklı mıydım?

Vanessa: Yes.

Vanessa: Evet.

Dan: I knew details I thought I didn't know.

Dan: Bilmediğimi sandığım detayları biliyordum.

Vanessa: The problem was the was the word frog on the

Vanessa: Sorun tahtadaki kurbağa kelimesinin olmasıydı

board. I had sleep, kiss and armor and I thought I could say prince, like in a fairy tale.

. Uykum, öpücüğüm ve zırhım vardı ve bir peri masalındaki gibi prens diyebileceğimi düşündüm.

A prince wears armor and he kisses the princess who's sleeping. But also, if you kiss a frog,

Bir prens zırh giyer ve uyuyan prensesi öper . Ama aynı zamanda, bir kurbağayı öperseniz,

he could become a prince. Dan:

o bir prens olabilir. Dan:

A frog prince. Was that your assassin word? Vanessa:

Bir kurbağa prens. Bu senin suikastçı sözün müydü? Vanessa:

No, but I just didn't want you to guess it. Dan:

Hayır, ama tahmin etmeni istemedim.

Yeah. Vanessa:

Evet. Vanessa:

Or if I said princess, a princess and the frog. This word frog killed so many.

Ya da prenses, prenses ve kurbağa desem . Bu kelime kurbağa çok öldürdü.

Dan: And frog legs.

Dan: Ve kurbağa bacağı.

Vanessa: Yeah, I didn't think about that.

Vanessa: Evet, bunu düşünmemiştim.

Dan: I thought of that.

Dan: Bunu düşündüm.

Vanessa: I should've thought of that, but I was going

Vanessa: Bunu düşünmeliydim ama

to say a specific knight who wears armor. None of the Disney princesses have names though.

zırh giyen belirli bir şövalye diyecektim. Yine de Disney prenseslerinin hiçbirinin adı yok.

Or they're not like common names. If I said- Dan:

Ya da yaygın isimler gibi değiller. Eğer deseydim- Dan:

Princesses? Vanessa:

Prensesler mi? Vanessa:

Oh, the princes. Dan:

Ah, prensler. Dan:

Oh, the prince. Vanessa:

Ah, prens. Vanessa:

None of the princes because Sleeping Beauty, that's who I wanted to say. Her name is Aurora.

Prenslerin hiçbiri çünkü Uyuyan Güzel demek istediğim kişi oydu. Adı Aurora'ymış.

Dan: Doesn't the Cinderella guy have a name?

Dan: Külkedisi denen adamın bir adı yok mu?

Vanessa: Prince Charming? Yeah.

Vanessa: Yakışıklı Prens mi? Evet.

Dan: No, it was something else. I don't remember

Dan: Hayır, başka bir şeydi.

what it is though. Vanessa:

Ne olduğunu hatırlamıyorum ama. Vanessa:

Well, there was nothing that was super obvious. Anyway, the word frog was really throwing

Çok bariz olan hiçbir şey yoktu. Her neyse, kurbağa kelimesi

me off, so in the end I said Lancelot because he kisses Guinevere, I guess. I imagine.

beni gerçekten sinirlendiriyordu, bu yüzden sonunda Guinevere'yi öptüğü için Lancelot dedim sanırım. Hayal ediyorum.

Dan: Oh, okay. See, when you said Lancelot, I thought

Dan: Ah, tamam. Gördün mü, Lancelot dediğinde, olması gerektiğini düşündüm

it had to be... So I wasn't thinking you were thinking, "Oh, he probably kissed Guinevere."

... Yani "Oh, muhtemelen Guinevere'yi öpmüştür" diye düşündüğünü düşünmüyordum.

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: I thought it was more like there's a pivotal

Dan: Daha çok,

scene where Lancelot swoops up Guinevere and kisses her and she turns into an eagle...

Lancelot'un Guinevere'e saldırıp onu öptüğü ve onun bir kartala dönüştüğü çok önemli bir sahne olduğunu düşündüm...

Something like that. Vanessa:

Bunun gibi bir şey. Vanessa:

Oh, wow. That would be much more epic than the real story. That was a little bit of a

Ah, vay. Bu gerçek hikayeden çok daha destansı olurdu . Bu biraz

stretch, but I figured you might connect Guinevere. I almost said Guinevere instead, but you wouldn't

zor oldu ama Guinevere'yi bağlayabileceğinizi düşündüm. Onun yerine neredeyse Guinevere diyordum ama

say armor for Guinevere. Dan:

Guinevere için zırh demezsin.

Yeah. Lancelet was better. Well, I mean... Vanessa:

Evet. Lancelet daha iyiydi. Şey, yani... Vanessa:

But you did say Guinevere. Anyway, there was a connection between all of these.

Ama Guinevere dedin. Her neyse, bunların arasında bir bağlantı vardı.

Dan: We had enough turns.

Dan: Yeterince dönüş yaptık.

Vanessa: I would say that this round was a lot smoother

Vanessa: Bu raundun geçen raunttan çok daha sorunsuz geçtiğini söyleyebilirim

than the last round. Dan:

. Dan:

Yes. Vanessa:

Evet. Vanessa:

We cut out a lot of time. This round took us about half the amount of time that the

Çok fazla zaman ayırdık. Bu tur, diğerinin aldığı sürenin yaklaşık yarısını aldı-

other one did- Dan:

Dan:

Yeah, half the time. Vanessa:

Evet, yarısı kadar. Vanessa:

But it was still enjoyable. Dan:

Ama yine de eğlenceliydi.

Yeah. It was a good time. Vanessa:

Evet. İyi zamandı. Vanessa:

We beat the game. Dan:

Oyunu yendik. Dan:

We did it. Vanessa:

Başardık. Vanessa:

Good work. Dan:

Aferin. Dan:

We did it again. Vanessa:

Yine yaptık. Vanessa:

Good work. Dan:

Aferin. Dan:

We killed the assassin. Is that the point of the game?

Suikastçıyı biz öldürdük. Oyunun amacı bu mu ?

Vanessa: Mm-hmm (affirmative).

Vanessa: Mm-hmm (olumlu).

Dan: There's actually some kind of story. Yeah.

Dan: Aslında bir tür hikaye var. Evet.

Vanessa: Well.

Vanessa: Peki.

Dan: we're secret agents apparently.

Dan: görünüşe göre biz gizli ajanız.

Vanessa: Of course.

Vanessa: Elbette.

Dan: Can't you tell?

Dan: Söyleyemiyor musun?

Vanessa: Yeah.

Vanessa: Evet.

Dan: Well, we solved the mystery.

Dan: Gizemi çözdük.

Vanessa: Yeah. Secret agents play board games late

Vanessa: Evet. Gizli ajanlar gece geç saatlerde tahta oyunları oynarlar

at night. Dan:

. Dan:

Case closed. Vanessa:

Dava kapandı. Vanessa:

Yes. Good work. Well, thank you so much for joining us for this unique English lesson

Evet. İyi iş. Pekala,

where we talk about words and this board game. What I would like you to do is I want you

kelimeler ve bu masa oyunu hakkında konuştuğumuz bu eşsiz İngilizce dersinde bize katıldığınız için çok teşekkür ederiz. Sizden istediğim şey,

to decide if any of these words that we talked about, that showed up here on the screen,

bahsettiğimiz, burada ekranda görünen,

that we mentioned, were new for you. Learn something more about them. Look them up. Try

bahsettiğimiz bu kelimelerden herhangi birinin sizin için yeni olup olmadığına karar vermenizi istiyorum. Onlar hakkında daha fazla şey öğrenin. Onlara bak.

to use them in the comments. Dan:

Bunları yorumlarda kullanmayı deneyin. Dan:

Buy the game. Try it. Vanessa:

Oyunu satın al. Dene. Vanessa:

Yeah. Try Codenames. Dan:

Evet. Codenames'i deneyin. Dan:

Mm-hmm (affirmative). Vanessa:

Mm-hmm (olumlu). Vanessa:

It's really cool. I'll try to find a link and just put it in the description because

Gerçekten harika. Bir bağlantı bulmaya çalışacağım ve açıklamaya koyacağım çünkü

it's pretty fun. You can play with two people. You can get the regular one and play it with

oldukça eğlenceli. İki kişi ile oynayabilirsiniz. İngilizce yapmak

more people if you know more people who want to do it in English, but I think this was

isteyen daha fazla insan tanıyorsanız, normal olanı alıp daha fazla insanla oynayabilirsiniz , ancak bence bu,

voted top game of 2018 maybe a couple of years ago.

belki birkaç yıl önce 2018'in en iyi oyunu seçildi .

Dan: It's just a good game.

Dan: Bu sadece iyi bir oyun.

Vanessa: Yeah, it's a great game. We play it at a lot

Vanessa: Evet, harika bir oyun. Birçok partide oynuyoruz

of parties. But next week I'm going to be making a video where I break down some of

. Ama gelecek hafta, bu derste kullandığımız belirli kelimelerin bazılarını parçaladığım bir video yapacağım,

the specific words that we used in this lesson, so you'll be able to see them in more detail.

böylece onları daha detaylı görebileceksiniz.

We'll take a look at some clips from this game that we played so that you can just get

a better feeling for how you could use these words as well. Maybe you understood the general

Bu kelimeleri nasıl kullanabileceğinizi daha iyi hissetmeniz için oynadığımız bu oyundan bazı kliplere göz atacağız . Belki genel

concept, but not in detail, every single thing. Well, thanks for joining me, Dan.

konsepti anladınız, ama ayrıntılı olarak değil, her şeyi. Bana katıldığın için teşekkürler, Dan.

Dan: You're welcome.

Dan: Rica ederim.

Vanessa: I appreciate you spending your evening playing

Vanessa: Akşamını bu oyunu oynayarak geçirdiğin için teşekkür ederim

this game. Dan:

. Dan:

Playing games. Vanessa:

Oyun oynamak. Vanessa:

Yeah, we got to drink tea. Dan:

Evet, çay içmeliyiz. Dan:

Nothing wrong with that. Vanessa:

Bunda yanlış bir şey yok. Vanessa:

You got some beer. We, yeah, had a good time. Cheers.

Biraz bira aldın. Evet, iyi vakit geçirdik. Şerefe.

Dan: Cheers.

Dan: Şerefe.

Vanessa: Well, thanks so much for joining us and I'll

Vanessa: Pekala, bize katıldığınız için çok teşekkürler ve

see you again next Friday for a new lesson here on my YouTube channel. Bye.

önümüzdeki Cuma YouTube kanalımda yeni bir ders için tekrar görüşürüz . Hoşçakal.

Dan: Bye.

Dan: Görüşürüz.

Vanessa: The next step is to download my free ebook,

Vanessa: Bir sonraki adım, ücretsiz e-kitabım olan Kendine

Five Steps to Becoming a Confident English Speaker. You'll learn what you need to do

Güvenen Bir İngilizce Konuşmacısı Olmak İçin Beş Adım'ı indirmek .

to speak confidently and fluently. Don't forget to subscribe to my YouTube channel for more

Kendinden emin ve akıcı bir şekilde konuşmak için ne yapman gerektiğini öğreneceksin. Daha fazla ücretsiz ders için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın

free lessons. Thanks so much. Bye.

. Çok teşekkürler. Hoşçakal.