SPEAK ENGLISH FLUENTLY | Answer Any English Question In 3 Ways

Hey in today's English lesson, I'm going to teach you how to answer any

Hey, bugünün İngilizce dersinde size herhangi bir

English question in three easy ways.

İngilizce soruyu üç kolay şekilde nasıl cevaplayacağınızı öğreteceğim.

Using the simple rule of threes.

Basit üçler kuralını kullanarak. O

Well, then I am teacher Tiffani.

zaman ben öğretmen Tiffani'yim. Hemen

Let's jump right in.

konuya girelim.

So let me explain first what the rule of threes actually is.

O halde önce üçler kuralının gerçekte ne olduğunu açıklamama izin verin.

You see, it basically says provide enough support for your thoughts, ideas,

Görüyorsunuz, temelde

and opinions by giving three details.

üç ayrıntı vererek düşüncelerinizi, fikirlerinizi ve görüşlerinizi yeterince destekleyin diyor.

Three examples or three reasons.

Üç örnek veya üç sebep.

This is the simple rule of threes that my English teachers actually taught me.

Bu, İngilizce öğretmenlerimin aslında bana öğrettiği basit üçler kuralıdır.

So let me explain the first part part number one, three details.

O halde birinci kısmı, bir numaralı kısmı, üç detayı açıklayayım.

Now the first part of this rule focuses on the important details of the topic,

Şimdi bu kuralın ilk kısmı, tartıştığınız konunun,

subject or person you are discussing.

konunun veya kişinin önemli detaylarına odaklanıyor.

In other words, you want to help your list.

Başka bir deyişle, listenize yardımcı olmak istiyorsunuz. Şimdi

Visualize what you are talking about now, remember, I'm showing you three

ne hakkında konuştuğunuzu gözünüzde canlandırın , unutmayın, size

different ways to answer any question.

herhangi bir soruyu yanıtlamanın üç farklı yolunu gösteriyorum.

So let's take a look at the question and the first way

O halde soruya ve

you can answer this question.

bu soruyu cevaplamanın ilk yoluna bir göz atalım.

So it's actually about American culture.

Yani aslında Amerikan kültürüyle ilgili.

Here's the question greeting.

İşte soru selamı.

How do people in your country normally greet each other?

Ülkenizdeki insanlar normalde birbirlerini nasıl selamlıyor?

Simple response.

Basit yanıt.

We normally wave our hands back and forth, but using the first part of the

Normalde ellerimizi ileri geri sallarız ama üçler kuralının ilk bölümünü kullanarak

rule of threes, I can give three details.

üç ayrıntı verebilirim.

Waving that's a detail.

Sallamak bir detay.

Second big smiles.

İkinci büyük gülümsemeler.

And third, ask a question.

Üçüncüsü, bir soru sorun.

Now, what I'm doing right now is using the first part of the simple

Şimdi, şu anda yaptığım basit üçler kuralının ilk bölümünü kullanmak

rule of threes, giving three details.

, üç ayrıntı vermek.

So the question, now, let me show you how this will turn

Şimdi soru, bunun nasıl

into a natural English response.

doğal bir İngilizce yanıtına dönüşeceğini size göstereyim.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Here's the response now, including each of my three details, many people know

İşte şimdi yanıt, üç ayrıntımın her biri de dahil olmak üzere , birçok kişi bilir

that Americans normally greet each other by waving their hands back and forth.

ki Amerikalılar normalde birbirlerini ellerini ileri geri sallayarak selamlarlar.

But to be honest, our greetings involve much more than just waving our hands.

Ama dürüst olmak gerekirse, selamlaşmamız sadece el sallamaktan çok daha fazlasını içerir.

We usually weigh bat each other.

Genellikle birbirimizi tartarız.

Give a big smile and then ask each other a question.

Kocaman gülümseyin ve ardından birbirinize bir soru sorun.

You see, I gave the three details.

Bakın üç detayı verdim.

The questions can vary, but usually they are related to how the other person

Sorular değişebilir, ancak genellikle diğer kişinin

has been doing since we last saw them.

onu son gördüğümüzden beri nasıl yaptığıyla ilgilidir.

This is a fluent English response to the question about, Hey, how do people

Bu, Hey,

usually greet each other in your country?

ülkenizde insanlar genellikle birbirlerini nasıl selamlıyor?

Now you'll notice there are two things bolded.

Şimdi kalın yazılmış iki şey olduğunu fark edeceksiniz.

The first thing is to be honest.

İlk şey dürüst olmaktır. Yanıtta gördüğünüz gibi

So let me explain this to you very quickly, what it means, to be honest

dürüst olmak gerekirse, bunun ne anlama geldiğini size çok hızlı bir şekilde açıklamama izin verin

as you're seeing in the response.

.

So to be honest, this just means it's.

Yani dürüst olmak gerekirse, bu sadece öyle olduğu anlamına geliyor. Kendi fikirleriniz veya duygularınız hakkında doğruyu söylediğinizi

Before, or after a statement to indicate that you are telling the truth about

belirten bir ifadeden önce veya sonra

your own opinions or feelings, especially if you think these will disappoint this

, özellikle bunların

person or the person you are speaking to.

konuştuğunuz kişiyi veya kişiyi hayal kırıklığına uğratacağını düşünüyorsanız. İşte

So right here, I said, but to be honest, Our greetings involve

tam burada, dedim ama dürüst olmak gerekirse, selamlaşmamız

much more than just waving hands.

sadece el sallamaktan çok daha fazlasını içeriyor.

So I said to be honest, because many people not living in America

Dürüst olmak gerekirse dedim, çünkü Amerika'da yaşamayan pek çok insan

assume that this is all we do just waving our hands, but I continued

yaptığımızın sadece el sallamak olduğunu varsayıyor, ancak

supporting my answer by giving three details, the waving, the smiling,

üç ayrıntı vererek cevabımı desteklemeye devam ettim, el sallama, gülümseme

and then the asking of a question.

ve ardından bir soru sorma .

So again, to be honest, this is used when you're indicating that,

Yani yine, dürüst olmak gerekirse, bu ,

Hey, I am telling the truth about my feelings or my thoughts on this topic.

Hey, bu konudaki duygularım veya düşüncelerim hakkında doğruyu söylediğimi belirtirken kullanılır.

We say to be honest, now the other one is right here.

Dürüst olalım diyoruz, şimdi diğeri tam burada.

Very, very V a R Y.

Çok, çok V a R Y.

Now this means to change in form appearance, nature, substance, et

Şimdi bu, biçim, görünüm, doğa, öz

cetera, or to alter or modify, or to make different from one another.

vb. değiştirmek veya değiştirmek veya değiştirmek veya birbirinden farklı kılmak anlamına gelir.

Now in my response, I said, the questions can vary.

Şimdi cevabımda, soruların değişebileceğini söyledim.

Meaning there can be different questions.

Yani farklı sorular olabilir.

How was your day?

Günün nasıldı?

How have you been, Hey, I haven't seen you in a long time.

Nasılsın, Hey, seni uzun zamandır görmüyorum.

What have you been doing for the last 10 years?

Son 10 yıldır ne yapıyorsun?

So again, the questions can be different.

Yani yine, sorular farklı olabilir.

So for part one, the question again, Hey, TIFF.

Yani birinci bölüm için, soru tekrar, Hey, TIFF.

In your country, how do people normally greet each.

Ülkenizde, insanlar normalde birbirini nasıl selamlıyor?

I gave three details.

Üç detay verdim.

We wave, we give big smiles and then we ask a question.

El sallıyoruz, kocaman gülümsüyoruz ve sonra bir soru soruyoruz.

Now that's the first way to answer the question, but what if we have the

Şimdi soruyu cevaplamanın ilk yolu bu , ama ya

same question and we want to use part two of this simple rule of threes.

aynı soruya sahipsek ve bu basit üçler kuralının ikinci bölümünü kullanmak istiyorsak?

Let's look at the exact same question and how to answer it in a different way.

Aynı soruya ve farklı bir şekilde nasıl cevaplanacağına bakalım.

And remember part two involves giving three examples.

Ve ikinci bölümün üç örnek vermeyi içerdiğini unutmayın.

So the second part of this rule focuses on examples of the topic,

Yani bu kuralın ikinci kısmı, tartıştığınız konunun,

subject or person you are discussing.

konunun veya kişinin örneklerine odaklanır.

In other words, you want to help your listener understand more by giving

Başka bir deyişle, dinleyicilerinize gerçek hayattan örnekler vererek daha iyi anlamalarına yardımcı olmak istiyorsunuz

them real life examples situations.

.

Remember in part one, we just gave three details.

Birinci bölümde hatırla, sadece üç ayrıntı vermiştik.

We didn't give any examples or examples situations.

Herhangi bir örnek veya örnek durum vermedik.

We were using part one.

Birinci parçayı kullanıyorduk.

Now, part two.

Şimdi, ikinci kısım.

How can we answer the same question with three examples?

Aynı soruyu üç örnekle nasıl cevaplayabiliriz?

So remember the question the.

Bu yüzden soruyu hatırla.

Greeting.

How do people in your country normally greet each other response?

Selamlama.

Ülkenizdeki insanlar normalde birbirlerini nasıl selamlarlar?

We normally wave our hands back and forth.

Normalde ellerimizi ileri geri sallarız.

Now, remember, this is the same response from the first part, right?

Şimdi, unutmayın, bu ilk bölümdeki yanıtın aynısı, değil mi?

But now the supports are going to be different instead of supporting details.

Ama artık destekleyici detaylar yerine destekler farklı olacak.

We're going to give supporting examples.

Destekleyici örnekler vereceğiz.

So watch this example, number one.

Bu örneği izleyin, bir numara.

Students greet their teacher during a virtual lecture example, number

Öğrenciler sanal ders sırasında öğretmenlerini selamlıyor örnek,

two, friends, greet each other during a video call and example.

iki numara, arkadaşlar, görüntülü görüşme ve örnek sırasında birbirlerini selamlıyorlar.

Friends greet another friend's parents.

Arkadaşlar başka bir arkadaşın ebeveynlerini selamlıyor.

So now we have three examples to support our response.

Şimdi yanıtımızı desteklemek için üç örneğimiz var.

Remember, remember the simple rule of threes.

Unutma, basit üçler kuralını hatırla.

It's all about supporting your response in three different ways.

Her şey, yanıtınızı üç farklı şekilde desteklemekle ilgilidir.

So three examples.

Yani üç örnek.

Now, what will our response look like to the exact same question here?

Şimdi, buradaki aynı soruya yanıtımız nasıl olacak?

Here's our response in my country.

İşte benim ülkemdeki tepkimiz.

People normally wave their hands back and forth when they greet each other.

İnsanlar normalde birbirlerini selamlarken ellerini ileri geri sallarlar.

For example, students sometimes greet their teachers by waving

Örneğin öğrenciler bazen

their hands during a virtual.

sanal ortamda el sallayarak öğretmenlerini selamlıyorlar.

My students do that as well.

Öğrencilerim de öyle yapıyor.

After our class, you can also see friends waving to each other during video calls,

Dersimizden sonra, video görüşmeleri sırasında alışveriş merkezinde

as they shoot the breeze at the mall.

esintiyi çekerken birbirlerine el sallayan arkadaşları da görebilirsiniz.

Finally, it is common to see friends waving their hands.

Son olarak, arkadaşların el salladığını görmek yaygındır.

As they greet their other friends, parents, you see

Onlar diğer arkadaşlarına, anne babalarına selam verirken, bakın

what happened, same response.

ne oldu, aynı tepki.

People normally wave to each other.

İnsanlar normalde birbirlerine el sallarlar.

In my country, but now my support for the same response is in the form

Benim ülkemde, ama şimdi aynı cevaba desteğim

of examples, you can do the exact same thing to speak English fluently,

örnekler şeklinde, aynı şeyi

like a native English speaker.

anadili İngilizce olan biri gibi akıcı bir şekilde İngilizce konuşmak için yapabilirsiniz.

Now I want to explain one thing to you.

Şimdi size bir şeyi açıklamak istiyorum.

Shoot the breeze.

Rüzgârı vur.

Now shoot.

The breeze just means to relax and, or talk to someone about things that

Şimdi ateş et.

Esinti sadece rahatlamak veya biriyle

are not very serious or important.

çok ciddi veya önemli olmayan şeyler hakkında konuşmak anlamına gelir.

My friends and I, we were on the phone.

Arkadaşlarım ve ben, telefondaydık.

Hey girl, what you do?

Hey kızım, ne yapıyorsun?

Nothing.

Hiç bir şey.

I'm just sitting here looking at TV.

Burada oturmuş televizyon izliyorum.

What you doing?

Ne yapıyorsun?

We're just shooting the breeze, relaxing and talking on the phone.

Sadece esinti çekiyoruz, rahatlıyoruz ve telefonda konuşuyoruz.

Maybe you do the same thing with your.

Belki sen de kendinle aynı şeyi yaparsın.

So in English we say, shoot the breeze.

Yani İngilizce'de esintiyi vur deriz.

So we understand now following part two, we have examples that are

Şimdi ikinci bölümün ardından anlıyoruz,

supporting our response, the exact same response from part one, but

yanıtımızı destekleyen örneklerimiz var, birinci bölümdeki yanıtın aynısı, ancak

now we're using different supports.

şimdi farklı destekler kullanıyoruz.

So what about part three of the simple rule of threes?

Peki ya basit üçler kuralının üçüncü kısmı?

Again, the exact same question.

Yine aynı soru.

But now we're going to use part three.

Ama şimdi üçüncü kısmı kullanacağız.

Now, part three, as a reminder, three reasons.

Şimdi, üçüncü bölüm, bir hatırlatma olarak, üç neden.

The third part of this rule focuses on giving specific reasons for

Bu kuralın üçüncü kısmı, tartıştığınız

your ideas on the topic, subject or person you are discussing.

konu, konu veya kişi hakkındaki fikirlerinizi belirli gerekçelerle açıklamaya odaklanır.

In other words, you want to help your listener understand your thought

Başka bir deyişle, dinleyicinizin düşünce

process and how you developed your idea.

sürecinizi ve fikrinizi nasıl geliştirdiğinizi anlamasına yardımcı olmak istiyorsunuz.

All of these things.

Tüm bu şeyler.

There are part of speaking English fluently, like a native

Anadili İngilizce olan biri gibi akıcı bir şekilde İngilizce konuşmanın lisedeyken

English speaker, things that I learned when I was in high school.

öğrendiğim bazı şeyler var .

And now you're learning that you can sound like a native English speaker.

Ve şimdi anadili İngilizce olan biri gibi konuşabileceğinizi öğreniyorsunuz.

So again, the exact same topic, the question once again,

Yani yine aynı konu, bir kez daha soru,

greeting, how do people in your country normally greet each.

selamlama, ülkenizdeki insanlar normalde birbirlerini nasıl selamlıyorlar?

Response.

Cevap.

We normally wave our hands back and forth, but now we're going to support

Normalde ellerimizi ileri geri sallarız ama şimdi

that same response with three reasons.

aynı yanıtı üç nedenle destekleyeceğiz.

Check out my reasons.

Nedenlerime bir göz atın.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

My reason, reason, number one, it grabs the attention of the other person.

Benim sebebim, sebebim, bir numara karşımdaki kişinin dikkatini çekiyor.

Reason.

Number two, big waves imply that you are genuinely happy to see the.

Sebep.

İkincisi, büyük dalgalar, onu görmekten gerçekten mutlu olduğunuzu ima eder.

And reason three it's more welcoming and inviting.

Ve üçüncü sebep, daha sıcak ve davetkar.

So now as you're listening to my response, you're probably

Şimdi cevabımı dinlerken, muhtemelen "Vay canına

like, wow, that does make sense.

, bu mantıklı" diyorsunuz.

So let me give you my response, including my three reasons.

Öyleyse size üç nedenim de dahil olmak üzere yanıtımı vereyim.

Here's what the response would be in my country.

İşte benim ülkemde tepki ne olurdu.

It is very common to see people waving their hands back

İnsanların selamlaştıklarında ellerini ileri geri salladığını görmek çok yaygındır

and forth when they greet.

.

One of the main reasons people wave is because it grabs the

İnsanların el sallamasının ana nedenlerinden biri,

attention of the other person.

diğer kişinin dikkatini çekmesidir.

Another reason is that when you spread your fingers out and wave, it shows

Diğer bir neden de, parmaklarınızı açıp el salladığınızda,

that you are genuinely happy to see the other person finally waving is common

diğer kişinin sonunda el salladığını görmekten gerçekten mutlu olduğunuzu gösterir,

because it's more welcoming and inviting.

çünkü bu daha sıcak ve davetkardır.

The other person feels like you are encouraging them to

Diğer kişi, onu

have a conversation with you.

sizinle konuşmaya teşvik ettiğinizi hisseder.

Think about this.

Bunun hakkında düşün.

Look at me right now.

Şimdi bana bak.

I'm going to say hi.

Merhaba diyeceğim.

Hey, how are you now?

Şimdi nasılsın?

Tell me think about this now.

Şimdi bunu düşünmemi söyle.

Hey, how are you suddenly the feeling is different, right?

Hey, nasılsın birden duygu farklılaştı, değil mi?

It seems a bit more welcoming and invite.

Biraz daha misafirperver ve davetkar görünüyor.

Just proved my reason, one of my reasons to support my answers.

Nedenimi kanıtladım, cevaplarımı destekleme nedenlerimden biri.

So again, I have my three reasons to support my response

Yani yine, bu yanıtta yanıtımı desteklemek için üç nedenim var

right here in this response.

.

Now I do want to go over two of the expressions and words from

Şimdi bu cevaptaki ifade ve kelimelerden ikisinin üzerinden geçmek istiyorum

this response, actually three, the first one is grabs the attention.

, aslında üçü, ilki dikkat çekiyor.

Now this just means to cause one to be.

Şimdi bu sadece birinin var olmasına neden olmak anlamına gelir.

Interested in something.

Bir şeyle ilgileniyorum.

Think about it a few moments ago.

Birkaç dakika öncesini düşünün.

I said, hello.

Merhaba dedim.

And then I waved my hand and I said, hello, I got your attention.

Sonra elimi salladım ve merhaba dedim, dikkatinizi çektim.

Right?

Sağ?

Again, grabs the attention causing you to be more interested, right?

Yine dikkati çeker, daha fazla ilgilenmenize neden olur, değil mi? Bir

The next one is genuinely, genuinely.

sonraki gerçekten, gerçekten.

Now this just means really and sincerely, and to explain this one,

Şimdi bu sadece gerçekten ve içtenlikle anlamına geliyor ve bunu açıklamak için,

I said, this wave is very different.

dedim, bu dalga çok farklı.

From this wave.

Bu dalgadan.

When I spread my fingers, it seems more inviting like, Hey,

Parmaklarımı açtığımda, " Hey,

this is more genuine right now.

bu şu anda daha samimi" gibi daha davetkar görünüyor.

If someone ways that you like this, it's not bad, but this is a lot more genuine.

Birisi bundan hoşlandığını söylerse, bu fena değil ama bu çok daha samimi.

All right.

Again, sincere.

Elbette.

Yine samimi.

Now the last one is welcoming, friendly, or making you feel welcome again.

Şimdi sonuncusu misafirperver, arkadaş canlısı veya sizi tekrar hoş karşılıyor.

Hey, come on.

Hey hadi.

How are you?

Nasılsın?

I want to talk to you a bit more again, I gave you three

Seninle biraz daha konuşmak istiyorum ,

reasons to support my response.

cevabımı desteklemek için sana üç sebep verdim.

So once again, I want you to use this simple rule of threes.

Bir kez daha, bu basit üçler kuralını kullanmanızı istiyorum.

Part one.

Bölüm Bir.

Just simply giving three details, part to simply giving three examples and

Sadece üç detay vermek, sadece üç örnek vermek ve

part three, simply giving three reasons.

üçüncü kısım, sadece üç neden vermek.

You can answer any question in English using the simple rule of threes.

Herhangi bir soruyu basit üçler kuralını kullanarak İngilizce olarak cevaplayabilirsiniz.

Hope you enjoyed the lesson.

Umarım dersi beğenmişsinizdir.

Remember to keep speaking English.

İngilizce konuşmaya devam etmeyi unutma.

You still there?

Hala oradasın?

Ah, you know what time it is?

Ah, saatin kaç olduğunu biliyor musun?

Come on, sing it with me.

Hadi, benimle birlikte söyle.

It's story time.

Hikaye zamanı.

I said it's story time.

Hikaye zamanı dedim.

All right.

Elbette.

For today's story.

Bugünün hikayesi için. Size

I want to tell you something that happened to me when I was in the sixth

altıncı sınıftayken başıma gelen bir olayı anlatmak istiyorum

grade, my niece, one of my nieces is actually in the sixth grade right now.

yeğenim, yeğenlerimden biri şu an aslında altıncı sınıfta.

And I was telling her this story a few weeks ago.

Ve ona bu hikayeyi birkaç hafta önce anlatıyordum.

So when I was in the sixth grade, my school classes started.

Böylece altıncı sınıftayken okul derslerim başladı.

I think 8:00 AM, but we were allowed to get to the school between seven, 15 and

Sanırım sabah 8:00, ama sabah yedi, 15 ve yedi 30 arasında okula gitmemize izin verildi

seven 30 in the morning, because many of our parents had to get to work early.

, çünkü velilerimizin çoğu işe erken gitmek zorunda kaldı.

So the school allowed parents to drop kids off early and there would be a

Böylece okul, ebeveynlerin çocukları erken bırakmasına izin verdi ve

teacher there to kind of supervise.

orada bir nevi denetleyecek bir öğretmen olacaktı.

So I was one of the students that would arrive at school early because

Yani

my dad had to go to work very early.

babam işe çok erken gitmek zorunda olduğu için okula erken gelen öğrencilerden biriydim.

At that time, he worked at IBM with.

O sırada IBM ile çalıştı.

So anyways, I would get to school early and a few other friends and we'd

Her neyse, ben ve birkaç arkadaşım daha okula erken giderdim ve

just talk and, you know, have fun.

sadece konuşur ve bilirsin, eğlenirdik.

But one day we got a new game.

Ama bir gün yeni bir oyun aldık. Masa

It was tabletop pool.

üstü havuzdu.

It was a pool table that you could sit on top of desks, but instead of

Sıraların üzerine oturabileceğiniz bir bilardo masasıydı ama

balls, they were these little circles with holes in them and they were flat.

[ __ ] yerine, içinde delikler olan küçük dairelerdi ve düzdüler.

So we would have the cue stick and we would hit them the

Böylece isteka bizde olurdu ve

same way you would hit a pool.

sizin havuza vurduğunuz gibi onlara vururduk.

So my friends and I, we started playing in the morning, but as time

Böylece arkadaşlarım ve ben sabah oynamaya başladık ama zaman

went on, our other friends started hearing how much fun we were having

geçtikçe diğer arkadaşlarımız

in the morning before school started.

sabah okul başlamadan önce ne kadar eğlendiğimizi duymaya başladılar.

So it started off with three of us being the early bird students.

Böylece üçümüzün erkenci kuş öğrenciler olmasıyla başladı.

Then another student came and there were four of us.

Sonra başka bir öğrenci geldi ve dört kişiydik.

And there were five of us then were seven.

Ve beş kişiydik, o zaman yedi kişiydik.

Then there were 10.

Sonra 10 tane vardı.

Then there were 11.

Sonra 11 tane vardı.

Everyone wanted to get to score early so that they could play tabletop

Herkes sınıf üyeleriyle masa bilardo oynayabilmek için erken puan almak istedi

pool with their class members.

.

By the end of that school year, almost our entire class, about

O okul yılının sonunda, neredeyse tüm sınıfımız,

20, 20, 2 of us at that time.

o zamanlar yaklaşık 20, 20, 2 kişiydik.

Would come together every morning and play tabletop pool.

Her sabah bir araya gelir ve masa bilardo oynardı.

Now I want you to think about this.

Şimdi şunu düşünmenizi istiyorum.

We were in sixth grade, we were only about 11 or 12 years old

Altıncı sınıftaydık, daha 11-12 yaşlarındaydık

and we would bag our parents.

ve ailemizi kovalardık.

Please take me to school early.

Lütfen beni okula erken götür.

Take me to school.

Beni okula götür.

Mommy and daddy.

Anneciğim ve babacığım.

I want to get there early now.

Artık oraya erken varmak istiyorum.

Now in 2022, when I'm recording.

Şimdi 2022'de, kayıt yaparken. Aranızda

How many of you have children that are begging you to take them to school early

çocuğunuzu erkenden okula götürmeniz için yalvaran kaç çocuğunuz var

times have definitely changed, but that will always be one of my most precious

muhakkak değişti ama bu her zaman en değerli anılarımdan biri olacak

memories having fun in the morning before school started playing with my friends

sabah okuldan önce arkadaşlarımla oynamaya başladığımda eğlenmek

and it was very healthy competition.

ve çok sağlıklı bir rekabetti. .

We'd play two at a time and then we'd take turns and we had so much.

İkişer ikişer oynardık ve sonra sırayla oynardık ve çok şeyimiz olurdu.

So I hope later in life when I have kids, my kids also make memories

Bu yüzden umarım daha sonra çocuklarım olduğunda çocuklarım da

like that with their friends.

arkadaşlarıyla böyle anılar yaşarlar.

I hope you enjoy this story guys.

Umarım bu hikayeyi beğenirsiniz arkadaşlar.

And I'll talk to you next time.

Ve bir dahaki sefere seninle konuşacağım.