Do These 5 Things Today And Speak English Better

Hey, in today's lesson, I am going to give you my top five tips that will

Hey, bugünün dersinde size,

help you speak English better with more confidence, more like a native English

İngilizceyi daha iyi, daha özgüvenle, daha çok anadili İngilizce olan biri gibi konuşmanıza

speaker, and help you enjoy the process.

ve süreçten zevk almanıza yardımcı olacak ilk beş ipucumu vereceğim.

Are you ready?

Hazır mısın? O

Well, then I'm teacher Tiffani.

halde ben öğretmen Tiffani'yim.

Let's jump right in.

Hemen atlayalım.

All right.

Pekala.

Tip number one is to.

Bir numaralı ipucu şudur:

Write down your favorite words and expressions You see writing down

En sevdiğiniz kelimeleri ve ifadeleri yazın En

your favorite English words and expressions will remind you that you

sevdiğiniz İngilizce kelimeleri ve ifadeleri yazmanın size

are smart enough to speak English.

İngilizce konuşacak kadar zeki olduğunuzu hatırlatacağını göreceksiniz.

It will also help you to use the words and expressions more often.

Ayrıca kelimeleri ve ifadeleri daha sık kullanmanıza yardımcı olacaktır.

This is something that I love to do.

Bu yapmayı sevdiğim bir şey.

I have tons upon tons of notebooks.

Tonlarca defterim var.

Why?

Because when you write something down, it helps you remember that

Neden?

Çünkü bir şey yazdığınızda , o

thing or that topic that you are studying, But it also helps you

konuyu veya çalıştığınız konuyu hatırlamanıza yardımcı olur , ama aynı zamanda

realize how much you actually know.

gerçekte ne kadar bildiğinizi fark etmenize de yardımcı olur.

You see as an English learner, your goal is to speak English fluently.

İngilizce öğrenen biri olarak görüyorsun, amacın akıcı bir şekilde İngilizce konuşmak.

, but there are certain words and expressions that sometimes are harder to

, ancak bazen hatırlaması daha zor olan belirli kelimeler ve ifadeler vardır

remember, but there are also some words and expressions that you like some words

, ancak bazı kelimeler ve ifadeler de vardır ki

and expressions that the first time you heard them, you were like, Ooh, yes.

onları ilk duyduğunuzda, Ooh, evet, gibiydiniz.

That is my word.

Bu benim sözüm.

You need to write down those words and expressions in your notebook.

Bu kelime ve ifadeleri defterinize yazmanız gerekmektedir.

It will help you remember that.

Bunu hatırlamanıza yardımcı olacaktır.

You do know a.

a.

You just need to put them into practice using them in real life.

Bunları gerçek hayatta kullanarak uygulamaya koymanız yeterlidir.

So remember, my first tip is to write down the words and expressions

Bu yüzden unutmayın, ilk tavsiyem

that you learn, the ones that are really interesting to you.

öğrendiğiniz, sizin için gerçekten ilginç olan kelimeleri ve ifadeleri yazmak.

Again, this will help you remember them later and you'll be able to use

Yine bu, onları daha sonra hatırlamana yardımcı olacak ve

them in real English conversations.

onları gerçek İngilizce sohbetlerinde kullanabileceksin.

Now, tip number two is also very important.

Şimdi, iki numaralı ipucu da çok önemli.

Tip number two.

İki numaralı ipucu.

Record, you need to record an audio clip about your day.

Kayıt, gününüz hakkında bir ses klibi kaydetmeniz gerekir. Gününle ilgili

You see recording an audio clip about your day will help you overcome

bir ses klibi kaydetmenin

your fear of speaking in English.

İngilizce konuşma korkunu yenmene yardımcı olacağını görüyorsun.

It will also help you gain confidence in your speaking ability because you will

Ayrıca,

be speaking about something you know.

bildiğiniz bir şey hakkında konuşacağınız için konuşma becerinize güvenmenize de yardımcı olacaktır.

Well, let me explain.

Peki, açıklayayım. Dünya çapında

I have many students around the world, right?

birçok öğrencim var , değil mi?

Many students in my academy, and the first time they heard this, the first

Akademimdeki birçok öğrenci ve bunu ilk duyduklarında, ilk

time they heard me say, Hey, one of your assignments is to record an audio

kez benim "Hey, ödevlerinden biri

clip or record a video clip of yourself.

kendi ses klibi veya video klibi kaydetmek" dediğimi duydular.

They weren't excited.

Heyecanlı değillerdi.

, I'll just be honest.

, Sadece dürüst olacağım.

Why?

Neden?

Because they were nervous.

Çünkü gergindiler.

Because they were nervous.

Çünkü gergindiler.

They knew that if they recorded a video or recorded an audio clip, that

Bir video veya ses klibi kaydederlerse

they might focus on their mistakes.

hatalarına odaklanabileceklerini biliyorlardı.

That's exactly why I wanted them to record a video clip or an audio.

İşte tam da bu yüzden bir video klip ya da ses kaydı yapmalarını istedim.

Because it was going to force them to let go of their nervousness.

Çünkü bu onları gerginliklerini bırakmaya zorlayacaktı.

It was going to force them to get over their fears and to simply move forward.

Onları korkularının üstesinden gelmeye ve basitçe ilerlemeye zorlayacaktı. Aynı zamanda

It would also help them improve their English speaking ability, and that's

İngilizce konuşma becerilerini geliştirmelerine de yardımcı olur ve

exactly why I'm telling you my second tip is to record an audio clip.

tam da bu yüzden size ikinci ipucumun bir ses klibi kaydetmek olduğunu söylüyorum.

Now it's very important for you to record an audio clip about your.

Artık sizinle ilgili bir ses klibi kaydetmeniz sizin için çok önemli.

Think about it.

Bunu düşün.

You know what happens throughout the day?

Gün boyunca neler oluyor biliyor musun?

Maybe you go to work, Maybe you're in school.

Belki işe gidiyorsun, Belki okuldasın.

Maybe you're a stay-at-home mom.

Belki de evde oturan bir annesin.

Maybe you're a stay-at-home dad.

Belki de evde oturan bir babasın.

Whatever you do throughout the day in your brain, you have

Gün boyunca beyninizde ne yaparsanız yapın ,

your schedule already laid out.

programınız zaten belirlenmiş durumda.

That's very important.

Bu çok önemli.

It means that your ideas and thoughts about your day

Gününüzle ilgili fikir ve düşüncelerinizin

have already been organized.

zaten organize edilmiş olduğu anlamına gelir. Tek

All you have to do is record an audio clip describing what you did throughout.

yapmanız gereken, baştan sona ne yaptığınızı anlatan bir ses klibi kaydetmek.

, two things happen.

, iki şey olur.

First, you get over your fear of speaking in English, and second, you

Birincisi, İngilizce konuşma korkunuzu aşarsınız ve ikincisi, düşündüğünüzden

start to realize that you know more English than you thought you did.

daha fazla İngilizce bildiğinizi fark etmeye başlarsınız .

So again, tip number two, record an audio clip about your day information

Yine, iki numaralı ipucu, kafanızda zaten düzenlenmiş olan günlük bilgileriniz hakkında bir ses klibi kaydedin

that has already been organized in your mind, and now you're just produc.

ve şimdi sadece üretiyorsunuz.

In English, and you're recording the audio clip so that you can hear it

İngilizce ve ses klibini

later and listen to your progress.

daha sonra duyabilmek ve ilerlemenizi dinleyebilmek için kaydediyorsunuz.

Trust me, this tip is going to help you more than you know, Trust me.

İnan bana, bu ipucu sana sandığından daha çok yardımcı olacak, güven bana.

Tip number two, record an audio clip about your day.

İkinci ipucu, gününüz hakkında bir ses klibi kaydedin.

Now, tip number three, I love it.

Şimdi, üç numaralı ipucu, bayıldım.

Tip number three, teach someone what you.

Üç numaralı ipucu, birine ne öğretiyorsan onu öğret. Bir

You see teaching someone else, the English you know will actually

başkasına öğretmek, bildiğiniz İngilizce'nin aslında

help your English improve.

İngilizcenizin gelişmesine yardımcı olacağını görüyorsunuz. Dili anlama konusunda

It will give you more confidence in your understanding of the

size daha fazla güven verecek

language, and also increase your chances of using what you taught.

ve ayrıca öğrettiklerinizi kullanma şansınızı artıracaktır.

This is something that.

Bu olan bir şey.

I teach my students as well, and I want to teach you.

Öğrencilerime de ders veriyorum ve size de öğretmek istiyorum.

You see, I enjoy helping you speak English, right?

Görüyorsun, İngilizce konuşmana yardım etmekten zevk alıyorum , değil mi?

I enjoy teaching you these new ideas, giving you these tips, teaching you

Size bu yeni fikirleri öğretmekten, size bu ipuçlarını vermekten, size

new words and expressions, but I also understand what happens in the brain

yeni kelimeler ve ifadeler öğretmekten zevk alıyorum ama aynı zamanda

when you have to teach something.

bir şey öğretmek zorunda olduğunuzda beyinde neler olduğunu da anlıyorum.

You see, I am an English speaker, right?

Görüyorsun, ben İngilizce konuşuyorum, değil mi?

But in order for you to understand what I'm saying, in order for me to

Ama ne dediğimi anlaman için, sana

teach you the language that I speak, I have to organize my thoughts.

konuştuğum dili öğretebilmem için, düşüncelerimi düzenlemem gerekiyor.

That is why this tip, tip number three is so helpful when you have to

Bu nedenle, bu ipucu, üçüncü ipucu, birisine zaten bildiğiniz bir şeyi öğretmeniz gerektiğinde çok yardımcı olur

teach someone what you already know.

. Düşüncelerinizi bile

It causes you to organize your thoughts even.

düzenlemenize neden olur .

Which will affect your ability to speak English fluently.

Bu da akıcı bir şekilde İngilizce konuşma yeteneğinizi etkileyecektir.

Speaking.

Konuşuyorum.

English fluently is all about your ability to organize your thoughts

Akıcı İngilizce,

like a native English speaker.

anadili İngilizce olan biri gibi düşüncelerinizi organize etme becerinizle ilgilidir.

So when you learn something and you understand it, and then you're

Yani bir şey öğrenip anladığınızda ve sonra

forced to teach that thing to someone else, you literally have to now

o şeyi başka birine öğretmek zorunda kaldığınızda ,

organize your thoughts in a way that will make sense to another English.

düşüncelerinizi başka bir İngiliz için anlam ifade edecek şekilde organize etmeniz gerekir.

And as you teach that new word, that new expression, that new English idea

Ve o yeni kelimeyi, o yeni ifadeyi, o yeni İngilizce fikrini

to the individual, you'll also, again, yes, you will help yourself by organizing

bireye öğrettikçe, yine, evet, düşüncelerinizi daha fazla düzenleyerek kendinize yardımcı olacaksınız

your thoughts more, but you'll also gain more confidence in your ability to speak

, ama aynı zamanda yeteneğinize daha fazla güven kazanacaksınız.

English fluently as you're teaching them.

onlara öğretirken akıcı bir şekilde İngilizce konuşmak.

You'll realize, Oh my goodness, I really do understand this word or this express.

Aman Tanrım, bu kelimeyi veya bu ifadeyi gerçekten anlıyorum.

This will help you improve your English speaking fluency.

Bu, İngilizce konuşma akıcılığınızı geliştirmenize yardımcı olacaktır.

Why?

Neden?

Fluency is not just about grammar or words or expressions, it's really

Akıcılık sadece gramer veya kelimeler veya ifadelerle ilgili değildir, gerçekten

about your belief in yourself.

kendinize olan inancınızla ilgilidir.

Are you speaking with confidence?

Kendinden emin mi konuşuyorsun?

Not worried about making mistakes.

Hata yapmaktan endişe duymamak.

The more you teach other people, the more confident you will be in your ability to.

Başkalarına ne kadar çok öğretirseniz, yeteneğinize o kadar güvenirsiniz.

English makes sense right Now let's move on to tip number four.

İngilizce doğru mantıklı Şimdi dört numaralı ipucuna geçelim.

Woo, these tips.

Woo, bu ipuçları.

Hey, are gonna change your English forever tip number.

Hey, İngilizce sonsuza kadar bahşiş numaranı değiştireceksin.

Watch a real English conversation between native English speakers.

Anadili İngilizce olan kişiler arasındaki gerçek bir İngilizce sohbeti izleyin.

You see watching a real English conversation will actually

Gerçek bir İngilizce sohbeti izlemenin aslında

help you learn more natural English words and expressions.

daha doğal İngilizce kelimeler ve ifadeler öğrenmene yardımcı olacağını görüyorsun.

It will also help you learn how to communicate your ideas

Ayrıca fikirlerinizi

more clearly in English.

İngilizce olarak nasıl daha net bir şekilde ileteceğinizi öğrenmenize yardımcı olacaktır.

This is something that I say all the time to my students, and I'm saying

Bu öğrencilerime her zaman söylediğim bir şey ve

it over and over again to you as.

sizlere de tekrar tekrar söylüyorum.

You have to study native English speakers, specifically the conversations that native

Ana dili İngilizce olan kişiler, özellikle ana dili

English speakers have between each other.

İngilizce olan kişilerin kendi aralarında yaptıkları konuşmalar üzerinde çalışmanız gerekir.

So again, tip number four is watch.

Tekrar ediyorum, dört numaralı ipucu izle.

Now, why did I say watch instead of listen?

Şimdi, neden dinlemek yerine izle dedim?

Because something happens.

Çünkü bir şey olur.

Now, you can listen to conversations, put your headphones in, and yes, you'll

Artık konuşmaları dinleyebilir, kulaklıklarınızı takabilirsiniz ve evet,

understand and you'll learn a lot.

anlayacak ve çok şey öğreneceksiniz.

But when you have to watch.

Ama izlemen gerektiğinde.

Two individuals interact with each other.

İki birey birbiriyle etkileşime girer.

You see the body language, you get a better understanding of when they

Vücut dilini görüyorsunuz,

use certain expressions, when they use certain words, what happened

belirli ifadeleri ne zaman kullandıklarını, belirli kelimeleri ne zaman kullandıklarını, konuşma sırasında neler olup bittiğini,

during the conversation, their body language, their facial expressions

beden dillerini, yüz ifadelerini

to lead them to use certain words.

belirli kelimeleri kullanmaya yönlendirirken daha iyi anlıyorsunuz.

It will help you learn faster.

Daha hızlı öğrenmenize yardımcı olacaktır.

We are visual.

Biz görseliz.

As human beings, we are constantly looking around and watching.

İnsanoğlu olarak sürekli etrafa bakıyoruz ve izliyoruz.

Now, if you are an individual that unfortunately is, uh, vision impaired

Şimdi, ne yazık ki görme engelli bir bireyseniz

or you're not able to see, don't worry.

veya göremiyorsanız, endişelenmeyin.

You can listen to conversations as well.

Sohbetleri de dinleyebilirsiniz.

Don't worry my friend, you'll still be able to learn as well

Endişelenme dostum, sen de öğrenebileceksin

and your English will improve.

ve İngilizcen gelişecek.

But there's something that happens when you specifically listen to or watch a

Ama özellikle

conversation between two native English speakers, a natural conversation.

anadili İngilizce olan iki kişi arasındaki bir konuşmayı dinlediğinizde veya izlediğinizde olan bir şey var , doğal bir konuşma.

It will naturally help you improve as well.

Doğal olarak gelişmenize de yardımcı olacaktır.

Now, my fifth tip, this tip right here is very, I.

Şimdi, beşinci ipucum, buradaki bu ipucu çok, I.

Find a partner.

Bir ortak bul.

You see, finding a partner to study English with will help you

Görüyorsunuz, birlikte İngilizce çalışmak için bir ortak bulmak, öğrendiklerinizi pratik yapmanıza yardımcı olacaktır

practice what you are learning.

.

It will also help you feel more excited to speak English.

Ayrıca İngilizce konuşmak için daha heyecanlı hissetmenize yardımcı olacaktır.

This is something I love telling my students.

Bu, öğrencilerime anlatmaktan hoşlandığım bir şey .

English is fun.

İngilizce eğlenceli.

English should be a joy to study.

İngilizce çalışmak bir zevk olmalı. Kendinizi

You shouldn't feel pressured and, and, uh, down or nervous or stressed or frustrated.

baskı altında hissetmemelisiniz ve, uh, moraliniz bozuk, gergin, stresli veya hüsrana uğramış hissetmemelisiniz.

No, you should enjoy studying English and part of that enjoyment comes

Hayır, İngilizce çalışmaktan zevk almalısın ve bu zevkin bir kısmı

when you study with someone else.

başka biriyle çalışırken gelir.

Now, I know what you're probably thinking right now is.

Şimdi, muhtemelen şu anda ne düşündüğünü biliyorum.

I agree with you, but how in the world am I gonna find a partner?

Sana katılıyorum ama nasıl bir ortak bulacağım?

Listen, there are many different ways to find partners online.

Dinle, çevrimiçi ortak bulmanın birçok farklı yolu var.

There are online forums, There's Facebook.

Çevrimiçi forumlar var, Facebook var.

They have different Facebook groups.

Farklı Facebook grupları var. Bir ortak bulmanız

Many different ways for you to find a partner.

için birçok farklı yol .

Don't let your physical location stop you from finding a.

Fiziksel konumunuzun bir tane bulmanızı engellemesine izin vermeyin.

The internet has opened so many doors.

İnternet pek çok kapıyı açtı.

Now again, you can join my family, our family.

Şimdi tekrar benim aileme, ailemize katılabilirsin.

We have students from around the world, students that are studying

Dünyanın dört bir yanından öğrencilerimiz var ,

together and enjoying the process.

birlikte okuyan ve süreçten keyif alan öğrencilerimiz.

So again, you can join us.

Yani yine bize katılabilirsin.

I'll put it on the screen if you'd like to join us.

Bize katılmak istersen ekrana koyarım.

All you have to do is go to english fluency plan.com and you can join us

Yapmanız gereken tek şey english fluency plan.com'a gitmek ve bize

and many other individuals around the world and you can find your partner.

ve dünyadaki birçok kişiye katılabilir ve partnerinizi bulabilirsiniz.

The link is also in the description, English fluency Plan dot.

Bağlantı ayrıca açıklamada, İngilizce akıcılık Planı noktasıdır.

But there are many different ways to find a partner, but finding a partner.

Ancak bir ortak bulmanın, ancak bir ortak bulmanın birçok farklı yolu vardır.

Again, this is one of my favorite tips, my best tips to help you speak English

Yine, bu benim en sevdiğim ipuçlarından biri, bir partneriniz olduğunda akıcı bir şekilde İngilizce konuşmanıza yardımcı olacak en iyi ipuçlarımdan biri,

fluently when you have a partner, that partner will learn from you, meaning

o partner sizden öğrenecek, yani

you'll be able to just like tip number.

sadece bahşiş numarasını beğenebileceksiniz.

Teach someone what you're learning.

Öğrendiğiniz şeyi birine öğretin.

You'll teach your partner and your partner will teach you, and then you

Partnerinize öğreteceksiniz ve partneriniz size öğretecek ve sonra

both will practice what you are learning.

ikiniz de öğrendiklerinizi uygulayacaksınız.

You're developing this strong friendship.

Bu güçlü dostluğu geliştiriyorsunuz. İngilizcenizi geliştirmek için

You're excited to study together to improve your English, and all

birlikte çalışmaktan heyecan duyuyorsunuz ve

of a sudden English will stop being so frustrating for you.

birdenbire İngilizce sizin için bu kadar sinir bozucu olmayı bırakacak.

It will stop being a burden.

Bir yük olmaktan çıkacak.

It will now be an.

Şimdi bir olacak.

That's my goal, to help you speak English with confidence and to enjoy the process.

Amacım bu, kendinize güvenerek İngilizce konuşmanıza yardımcı olmak ve süreçten zevk almanız.

Think about it.

Bunu düşün.

At the beginning of each lesson, I always say, Let's jump right in.

Her dersin başında hep "Hadi hemen başlayalım" derim.

Why?

Neden?

Cause I love teaching you English.

Çünkü sana İngilizce öğretmeyi seviyorum. Bu dile

I love helping you fall in love with this language.

aşık olmanıza yardım etmeyi seviyorum .

So don't forget my tips.

Bu yüzden ipuçlarımı unutma.

Again, tip number one, write down your favorite words and expressions.

Yine bir numaralı ipucu, en sevdiğiniz kelimeleri ve ifadeleri yazın.

Tip number two, record an audio clip about your day.

İkinci ipucu, gününüz hakkında bir ses klibi kaydedin.

Tip number three, teach someone what you know.

Üç numaralı ipucu, bildiklerinizi birine öğretin.

Tip number four, watch a real conversation, a real English conversation

Dördüncü ipucu, gerçek bir sohbeti izleyin,

between native English speakers.

ana dili İngilizce olan kişiler arasında gerçek bir İngilizce sohbeti izleyin.

And tip number five, find a partner.

Ve beş numaralı ipucu, bir ortak bul.

And these things will help you speak English better.

Ve bunlar İngilizceyi daha iyi konuşmanıza yardımcı olacak.

I hope you enjoy today's lesson.

Umarım bugünkü dersten zevk alırsınız.

Remember to always study English, speak English, and enjoy the process, and

Her zaman İngilizce çalışmayı, İngilizce konuşmayı ve sürecin tadını çıkarmayı unutmayın,

I'll talk to you in the next lesson.

sizinle bir sonraki derste konuşacağım.

You still there?

Hala oradasın?

? You know what time it is?

? Saatin kaç olduğunu biliyor musun?

It's story time.

Hikaye zamanı.

Hey, I said it's story time.

Hey, hikaye zamanı dedim.

All right.

Elbette.

Today I want to tell you a story about my niece.

Bugün size yeğenim hakkında bir hikaye anlatmak istiyorum.

Now, this is my youngest niece.

Şimdi, bu benim en küçük yeğenim. Şu

She is currently six years old, but this story happened when she was.

anda altı yaşında, ancak bu hikaye o yaşındayken oldu.

almost two years old.

neredeyse iki yaşında.

No, she was about 18 months old.

Hayır, yaklaşık 18 aylıktı.

Yes, 18 months old.

Evet, 18 aylık.

She was very young, so my mom used to babysit my niece.

Çok gençti, bu yüzden annem yeğenime bakıcılık yapardı.

Right.

Sağ.

My sister would go to work, brother-in-law would go to work, and

Ablam işe, kayınbiraderi işe,

my other niece would go to school.

diğer yeğenim de okula giderdi.

So my sister asked my mom to watch my niece, and at that time I was still living

Bu yüzden kız kardeşim annemden yeğenime bakmasını istedi ve o zamanlar hala

with my parents, so I was there every.

ailemle yaşıyordum, bu yüzden her zaman oradaydım.

So in the early years of my niece's life, she saw me every

Yani yeğenimin hayatının ilk yıllarında beni

single morning of each weekday.

hafta içi her gün her sabah gördü.

She would come to my parents' house and the first thing she would do was run

Ailemin evine gelirdi ve yaptığı ilk şey

upstairs, knock on my door and say, tt.

yukarı koşarak kapımı çalıp, tt.

She'd come in, I'd give her a huge hug, we'd talk for a few minutes, and

İçeri girerdi, ona sımsıkı sarılırdım, birkaç dakika konuşurduk ve

then she'd go back downstairs with my mom and I'd see her again at lunchtime

sonra annemle birlikte aşağı inerdi ve ben onu öğle yemeğinde

or a few times throughout the day.

veya gün boyunca birkaç kez tekrar görürdüm. gün.

But this was her routine.

Ama bu onun rutiniydi.

Every morning she would come up, her little legs coming up the stair.

Her sabah yukarı gelirdi, küçük bacakları merdivenden çıkar. Bu

So we developed this really close bond when she was very young.

yüzden çok gençken bu gerçekten yakın bağı geliştirdik.

So I have a bond with all of my nieces.

Bu yüzden tüm yeğenlerimle bir bağım var.

And one thing about my youngest niece is she's always happy.

En küçük yeğenimle ilgili bir şey de her zaman mutlu olmasıdır.

She's always very talkative.

O her zaman çok konuşkandır.

So one day I came home, I had stepped out for a moment to get something to eat,

Bir gün eve geldim, bir an yiyecek bir şeyler almak için dışarı çıktım

and I came back home and my mom was, uh, doing something in the kitchen and my

ve eve döndüm ve annem mutfakta bir şeyler yapıyordu ve

niece was just kind of walking around.

yeğenim ortalıkta geziniyordu.

So of course, as soon as I walked in the door, she said, tt.

Tabii ki, kapıdan girer girmez, dedi, tt.

And I picked her up, hugged her, and I kissed her.

Ve onu kaldırdım, sarıldım ve onu öptüm.

Now my mom had the radio on and one of my favorite songs all

Şimdi annemin radyosu açıktı ve birdenbire radyoda en sevdiğim şarkılardan biri

of a sudden came on the radio.

çaldı.

Now you know that I love food.

Artık yemeği sevdiğimi biliyorsun.

You know that I love cooking, but I also love music and I love.

Yemek yapmayı sevdiğimi biliyorsun ama müziği de seviyorum ve seviyorum.

moving to Music

Müziğe geçiş

So the song came on and I said, Oh yeah, as a Christian song I really love, but it

Şarkı başladı ve ben de, Ah evet, gerçekten sevdiğim bir Hıristiyan şarkısı olarak ama

has a really nice beat when I get to you.

sana geldiğimde gerçekten güzel bir ritmi var dedim.

So like the beat was playing, The beat was, and I could hear it and

Vuruş çalıyordu, Vuruş öyleydi ve ben onu duyabiliyordum ve

I just started moving to the beat.

ritme göre hareket etmeye başladım.

So I went to the living room and I started dancing again.

Ben de oturma odasına gittim ve tekrar dans etmeye başladım.

Something I just naturally do.

Doğal olarak yaptığım bir şey.

I started dancing around the room.

Odada dans etmeye başladım.

My parents loved dancing around the house.

Ailem evin etrafında dans etmeyi severdi.

So growing up, my sister and I, we always saw my parents dancing around very.

Bu yüzden büyürken, kız kardeşim ve ben, annemle babamı hep etrafta dans ederken gördük.

So I was dancing to the song again, not even paying attention to my niece,

Ben de yeğenime aldırış etmeden şarkıyla tekrar dans ediyordum

and I looked over, remember she's 18 months old, little, small person, and I

ve baktım, hatırlıyorum o 18 aylık, ufak tefek, ufak tefek bir insan ve

noticed that she was trying to mimic me.

beni taklit etmeye çalıştığını fark ettim.

She was trying to copy my dance moves, and I was always snapping,

Dans hareketlerimi taklit etmeye çalışıyordu ve ben her zaman

kind of moving my arms like this.

kollarımı böyle hareket ettiriyordum.

So I said, Okay.

Ben de tamam dedim.

So I saw her and I came closer.

Böylece onu gördüm ve yaklaştım.

I said, Okay, Munchkin, I call her munchkin.

Tamam, Munchkin, ona munchkin diyorum. Hadi

I said, Come on Munchkin.

Munchkin dedim. Hadi

Let's do it.

Let's do it now.

yapalım.

Haydi şimdi yapalım.

She was 18 months old little person, and so I'm doing this now.

18 aylık küçük bir insandı ve ben de bunu şimdi yapıyorum.

I remember as clear as day.

Gün gibi net hatırlıyorum.

She took her little arms and sucked them out.

Küçük kollarını aldı ve onları emdi.

She was trying to mimic, she was trying to copy her auntie and she started

Taklit etmeye çalışıyordu, teyzesini taklit etmeye çalışıyordu ve fotoğraf

doing this because she couldn't snap.

çekemediği için bunu yapmaya başladı.

She was only 18 months old and she started dancing with me back and forth,

Henüz 18 aylıktı ve benimle ileri geri dans etmeye başladı

but she was so focused, she wanted to copy her aunt, and she was trying

ama o kadar odaklanmıştı ki teyzesini taklit etmek istiyordu ve

to follow me as the beat was going, and she was trying to mimic my facial

tempo giderken beni takip etmeye çalışıyordu ve yüz ifademi taklit etmeye çalışıyordu.

expressions, and I'll never forget that.

ifadeler ve bunu asla unutmayacağım.

I loved it.

Onu sevdim.

We had fun.

Eğlendik.

We were just dancing back and forth and moving to the music.

Sadece ileri geri dans ediyor ve müziğe ilerliyorduk.

But the thing that's important is my niece was watching everything I was doing.

Ama önemli olan şey, yeğenimin yaptığım her şeyi izliyor olmasıydı.

She was watching my body movement.

Vücudumun hareketini izliyordu.

She was watching my facial expressions.

Mimiklerimi izliyordu.

Why?

Because I'm somebody she loves and she wants to be like, So

Neden?

Çünkü ben onun sevdiği ve onun gibi olmak istediği biriyim, o yüzden

let me do what my aunt is.

bırak teyzem gibi yapayım.

Now, fast forward, she's six years old now.

Şimdi, ileri sarın, o artık altı yaşında.

Still love to see her.

Hala onu görmeyi seviyorum.

When I go to my sister's house, I see her.

Ablamın evine gittiğimde onu görüyorum.

I see my other niece and I love them to death.

Diğer yeğenimi görüyorum ve onları ölesiye seviyorum.

But she was doing something that you as an English learner also need to do dancing.

Ama İngilizce öğrenen biri olarak senin de dans etmen gereken bir şey yapıyordu.

That's not it.

Bu değil.

But if you can dance, come on, come on, come on.

Ama dans edebiliyorsan, hadi, hadi, hadi.

You can follow.

Come on . But no, she was paying attention to everything I was doing

Takip edebilirsin.

Hadi . Ama hayır,

because she wanted to be like me.

benim gibi olmak istediği için yaptığım her şeye dikkat ediyordu.

You as an English.

Sen bir İngiliz olarak

You want to speak English fluently, pay attention to everything that

İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşmak,

native English speakers do during conversations and in real life,

anadili İngilizce olanların konuşmalar sırasında ve gerçek hayatta yaptıkları her şeye dikkat etmek

and watch your English improve.

ve İngilizcenizin gelişmesini izlemek istiyorsunuz.

I hope you enjoyed this dancing story and I hope it also inspired

Umarım bu dans hikayesi hoşunuza gitmiştir ve umarım aynı zamanda

you to speak English more fluently.

İngilizceyi daha akıcı konuşmanız için size ilham vermiştir. Bir

I'll talk to you in the next lesson.

sonraki derste seninle konuşacağım.