I Understand English, but I Can’t Speak It! | 7 Fluency Tips

Have you ever wondered why you can read English,  you can even listen to English, but you cannot  

İngilizce okuyabildiğinizi, hatta İngilizce dinleyebildiğinizi, ancak neden

speak English fluently? Paula an English learner  that watches our videos left us this comment on  

İngilizce'yi akıcı bir şekilde konuşamadığınızı hiç merak ettiniz mi? Videolarımızı izleyen İngilizce öğrenen Paula, derslerimizden biri hakkında bize bu yorumu yaptı

one of our lessons. We understand that if this  is your case you're frustrated. After all, who  

. Durumunuz buysa, hayal kırıklığına uğramanızı anlıyoruz. Ne de olsa,

wants to learn English if not to speak it. Here at  RealLife English we’ve helped thousands of English  

İngilizce konuşamıyorsa kim öğrenmek ister ki? Burada RealLife English'te, tıpkı

learners just like you overcome their fears and  limitations, connect to their deep desire of why  

sizin gibi İngilizce öğrenen binlerce kişinin korkularının ve sınırlamalarının üstesinden gelmelerine , neden   İngilizce öğrendiklerine dair derin arzularıyla bağlantı kurmalarına

they’re learning English, and transform themselves  by becoming confident, fluent English speakers who  

ve İngilizce'deki herkesle bağlantı kurabilen, kendinden emin, akıcı İngilizce konuşanlar olarak kendilerini dönüştürmelerine yardımcı olduk.

can connect with anyone in the world. Each of  these people’s stories are different, but we  

Dünya. Bu kişilerin hikayelerinin her biri farklıdır, ancak

recognized some patterns. I’d even go so far as  to name the villains in their story! These are:  

bazı kalıpları fark ettik. Hatta hikayelerindeki kötü adamların isimlerini verecek kadar ileri giderdim! Bunlar:

shyness ,forgetting words, lack of opportunity.  In this lesson, we'll uncover the truth behind why  

utangaçlık, kelimeleri unutmak, fırsat eksikliği. Bu derste, İngilizce'de konuşabildiğinizden daha fazlasını anlamanızın ardındaki gerçeği ortaya çıkaracağız

you can understand more than what you can actually  speak in English. Also, I’ll give you 7 tips on  

. Ayrıca

what you need to do in order to overcome shyness,  leave the problem of forgetting words behind,  

utangaçlığı yenmek, kelimeleri unutma sorununu geride bırakmak,

and find opportunities to speak English. Before we get into the lesson,  

İngilizce konuşma fırsatı bulmak için yapmanız gerekenlerle ilgili 7 ipucu vereceğim. Derse başlamadan önce,

here at RealLife English we would be honoured to  accompany you on your journey to English fluency.  

burada, RealLife English'te akıcı İngilizce yolculuğunuzda size eşlik etmekten onur duyarız.

Let’s go on this adventure together. So, please,  like this video and hit the subscribe button; this  

Gelin bu maceraya birlikte çıkalım. Bu yüzden lütfen bu videoyu beğenin ve abone ol düğmesine basın; bu

way, you’ll probably notice the next video that  we upload. However, if you don’t want to leave  

şekilde, muhtemelen yüklediğimiz bir sonraki videoyu fark edeceksiniz . Ancak,

that to chance and want to be completely sure  you won’t miss our next video, hit the bell next  

bunu şansa bırakmak istemiyorsanız ve bir sonraki videomuzu kaçırmayacağınızdan tamamen emin olmak istiyorsanız ,

to the subscribe button and you’ll be notified  twice a week that we’ve uploaded a new lesson! 

abone ol düğmesinin yanındaki zile basın ve haftada iki kez yüklediğimiz konusunda bilgilendirileceksiniz. yeni bir ders!

With that said, let’s get right into it: why  can't I speak English as well as i can listen?

Bunu söyledikten sonra hemen konuya girelim: neden İngilizceyi dinleyebileceğim kadar iyi konuşamıyorum? Bunun

The main reason why that happens is because  of what is technically referred to as memory  

olmasının ana nedeni, teknik olarak bellek

recognition and recall. Turns out, recognizing  is much easier than recalling. Broadly speaking,  

tanıma ve hatırlama olarak adlandırılan şeydir. Farkına varmanın hatırlamaktan çok daha kolay olduğu ortaya çıktı. Genel olarak

this means that when you listen to English, you’re  basically recognizing the words that you hear.  

bu, İngilizce dinlediğinizde temelde  duyduğunuz kelimeleri tanıdığınız anlamına gelir.

When you speak, on the other hand, you need to  recall or remember words in order to produce  

Öte yandan konuşurken, bir mesaj üretebilmek için kelimeleri hatırlamanız veya hatırlamanız gerekir

a message. This takes more effort to do. Imagine this. You’re in your car driving  

. Bunu yapmak daha fazla çaba gerektirir. Bunu hayal edin.

to work, to the gym, or to any place that you  regularly go to. When you look out the window,  

İşe, spor salonuna veya düzenli olarak gittiğiniz herhangi bir yere arabanızla gidiyorsunuz . Pencereden dışarı baktığınızda

you can recognize where you are. You’ve seen  that building many times, and that house,  

nerede olduğunuzu tanıyabilirsiniz. O binayı, o evi

and that square. You see, recognizing  takes very little cognitive effort. 

ve o meydanı birçok kez gördünüz. Görüyorsunuz, fark etmek çok az bilişsel çaba gerektirir.

On the other hand, recalling is  much more heavy duty or intense.  

Öte yandan, hatırlama çok daha ağır veya yoğun bir iştir.

If I asked you to think about each house in the  right order_ that you pass by on your way to work,  

Sizden işe giderken yanınızdan geçtiğiniz  doğru sırayla_ her evi düşünmenizi istesem,

you can probably very easily think about  the house that’s right next door to yours,  

muhtemelen hemen yanınızdaki  evi

and the next one. But as you try to recall the  houses that are further and further away from  

ve bir sonrakini düşünebilirsiniz. Ancak evinizden gittikçe uzaklaşan evleri hatırlamaya çalıştığınızda

your house, it becomes more and more fuzzy.  Recalling requires tons of mental effort! 

, eviniz giderek daha bulanık hale gelir. Hatırlamak tonlarca zihinsel çaba gerektirir!

This is what speaking is. It’s a very dynamic  activity that requires you to integrate everything  

Konuşmak budur. Bu, İngilizce hakkında bildiğiniz her şeyi entegre etmenizi gerektiren çok dinamik bir aktivitedir

that you know about English: vocabulary,  grammar and pronunciation to produce sounds.

: ses üretmek için kelime dağarcığı, gramer ve telaffuz.

Listening is a passive skill, while speaking  is active. To go further, we can classify  

Dinleme pasif bir beceridir, konuşma ise aktiftir. Daha da ileri gitmek için,

the four basic English skills into 2 groups.  Listening and reading are receptive skills,  

dört temel İngilizce becerisini 2 grupta sınıflandırabiliriz. Dinleme ve okuma alıcı becerilerdir,

while speaking and writing are productive skills. What all of this means is that your receptive  

konuşma ve yazma ise üretken becerilerdir. Tüm bunların anlamı, alıcı

skills are always going to be more developed than  your productive skills. In fact, it doesn’t make  

becerilerinizin her zaman  üretken becerilerinizden  daha gelişmiş olacağıdır . Aslında tam

sense for it to be the other way around. Having said that, the frustration that so  

tersi olması mantıklı değil. Bunu söyledikten sonra, çoğunuzun sahip olduğu hayal kırıklığı,

many of you have still isn’t any less of  an issue when you know all that, right?

tüm bunları bildiğinizde hala daha az sorun değil, değil mi?

You still feel that you can’t  speak as fluently as you’d like;  

Hala istediğiniz kadar akıcı konuşamadığınızı hissediyorsunuz;

you still freeze and get scared when  speaking. Many of you don’t even have  

konuşurken hala donup korkuyorsunuz . Çoğunuzun

opportunities to practice speaking.  These three villains have gone nowhere! 

konuşma pratiği yapma fırsatı bile yok. Bu üç kötü adam hiçbir yere gitmedi!

Later, I’m going to give you specific tips  on how you can overcome those problems.  

Daha sonra, bu sorunları nasıl aşabileceğiniz konusunda size özel ipuçları vereceğim.

However, the root of the issue, is probably that  you’re not getting enough practice speaking.

Ancak, sorunun temelinde muhtemelen yeterince konuşma pratiği yapmıyor olmanız yatmaktadır.

A scholar recently argued  that in the language classroom  

Geçenlerde bir bilim insanı, dil sınıfında   konuşma pratiğine

there should be more focus on  speaking practice, she said:

daha fazla odaklanılması gerektiğini savundu ve şöyle dedi:

“It’s not surprising that practicing  talking can make you better at talking.” 

" Konuşma pratikinin sizi konuşmada daha iyi yapması şaşırtıcı değil."

Let’s take a look at the three  essential activities that you need  

to master the English language or any language.

İngilizce veya herhangi bir dilde ustalaşmak için ihtiyacınız olan üç temel aktiviteye bir göz atalım.

The first one is exposure. This is a  non-negotiable, as we like to say, so you _HAVE_  

Birincisi maruz kalmadır. Bu, söylemek istediğimiz gibi pazarlık konusu değildir, bu nedenle

to get it. The more exposure to the language you  get, the better off you’ll be. In today's world,  

onu almanız _HAVUZ_  . Dile ne kadar çok maruz kalırsanız o kadar iyi durumda olursunuz. Günümüz dünyasında

this is really easy to get. You get exposed to  English by reading, watching Netflix, playing  

bunu elde etmek gerçekten çok kolay. İngilizce okuyarak, Netflix izleyerek,

video games in English, by listening to music  and podcasts. There’s never too much exposure.

İngilizce video oyunları oynayarak, müzik ve podcast dinleyerek İngilizce ile tanışırsınız. Asla çok fazla maruz kalma olmaz.

Stephen Krashen is famous for his input  hypothesis, in which he states that you  

Stephen Krashen,

acquire language through exposure and that you  learn by studying. And he says that acquiring  

dili maruz kalarak edindiğinizi ve çalışarak öğrendiğinizi belirttiği girdi hipoteziyle ünlüdür. Ve edinmenin

is better than learning. Acquisition is great!  But I also do think that you need to set aside  

öğrenmekten daha iyi olduğunu söylüyor. Edinme harika! Ancak, İngilizcenizde ciddi bir ilerleme

some time to learn, if you want to make some  serious progress in your English. That’s the  

kaydetmek istiyorsanız, öğrenmek için biraz zaman ayırmanız gerektiğini de düşünüyorum . Bir

next essential activity. Focused learning. This  is when you deliberately learn some aspect of the  

sonraki   temel etkinlik budur. Odaklanmış öğrenme. Bu,

language, whether this is something about grammar,  meanings of words, or how to pronounce words.  

ister gramer, ister kelimelerin anlamları veya kelimelerin nasıl telaffuz edileceği ile ilgili olsun, dilin bazı yönlerini kasıtlı olarak öğrendiğiniz zamandır.

In order to learn a language well, you need to  dedicate some time to learning it conscientiously.  

Bir dili iyi öğrenmek için, onu dikkatli bir şekilde öğrenmeye biraz zaman ayırmanız gerekir.

In my opinion, at a beginner  and early intermediate level,  

Kanımca, başlangıç ve erken orta düzeyde,

as little as 2 hours per week is going to be  enough to move you forward in your learning.  

haftada 2 saat kadar kısa bir süre öğrenmenizi ilerletmek için yeterli olacaktır.

But the more time you can dedicate to your  learning, the better off you’ll be, of course. 

Ancak öğreniminize ne kadar çok zaman ayırabilirseniz , elbette o kadar iyi durumda olursunuz.

Finally, you need practice to help you  really learn and make w hat you learned  

Son olarak, gerçekten öğrenmenize ve öğrendiklerinizi

deliberately yours, or even what you acquired  by being exposed to the language. This is why we  

kasıtlı olarak kendinize ait kılmanıza, hatta dile maruz kalarak edindiklerinize yardımcı olacak pratik yapmanız gerekir. Bu nedenle

always say use or lose it. If you don’t put into  practice what you’ve learned, you will forget it.

her zaman kullan ya da kaybet diyoruz. Öğrendiklerinizi uygulamaya koymazsanız unutursunuz.

Now, how this looks in the span of  a week might be something like this:  

Şimdi, bir hafta içinde bunun nasıl görüneceği şöyle bir şey olabilir:

As we said, you could do focused learning 2 hours  per week. Maybe up to 5 depending on how much time  

Dediğimiz gibi, haftada 2 saat odaklanmış öğrenme yapabilirsiniz . Ne kadar zamanınız   olduğuna bağlı olarak belki 5'e kadar

you have. As for exposure it’s hard to quantify,  maybe you read here and there, listen to some  

. Maruz kalmayı ölçmek zordur, belki orada burada okuyorsunuz,

English at different moments in your day, etc. It  can very easily amount to several hours per week.  

gününüzün farklı anlarında biraz  İngilizce dinliyorsunuz vb .

So, let’s say that that’s 20 hours per week.  Then, what you really don’t want to neglect is  

Yani, bunun haftada 20 saat olduğunu varsayalım. O zaman, gerçekten ihmal etmek istemediğiniz şey

the practice part. You never want this to be less  than the time that you spend on focused learning.  

alıştırma kısmıdır. Bunun odaklanmış öğrenmeye harcadığınız zamandan daha az olmasını asla istemezsiniz .

When I say practice, I mean the productive skills  of writing and speaking that we saw earlier.  

Pratik dediğimde, daha önce gördüğümüz üretken yazma ve konuşma becerilerini kastediyorum.

Ideally, practice should be at least 3 times as  much as focused learning. As I said, that’s how  

İdeal olarak pratik, odaklanmış öğrenmenin en az 3 katı kadar olmalıdır . Dediğim gibi,

you solidify what you learn or even acquire. Now, you can look at that in terms of those 3  

öğrendiklerinizi ve hatta edindiklerinizi bu şekilde pekiştirirsiniz. Şimdi buna bu 3   etkinlik açısından bakabilirsiniz

activities. But you can also simplify it quite  a bit and come to the realization that when  

. Ancak bunu biraz basitleştirebilir ve

you welcome English as a part of your life,  rather than accept it as something that you  

İngilizce'yi öğrenmeniz gereken bir şey olarak kabul etmek yerine hayatınızın bir parçası olarak kabul ettiğinizde

have to study, you will always be getting the  exposure, learning and practice that you need.

, her zaman size gereken teşhir, öğrenme ve pratik deneyimini elde edeceğinizi idrak edebilirsiniz. ihtiyacın var

We always say don’t just learn English, live it. And that’s exactly what we want for you:  

Her zaman İngilizceyi sadece öğrenmeyin, yaşayın diyoruz. Sizin için tam olarak istediğimiz de bu:

to have the opportunity to live your English.  That is why we have created a tool that will  

İngilizcenizi yaşama fırsatına sahip olmanız. Bu nedenle,

be incredibly valuable for you if you  want to become a fluent English speaker.  

akıcı bir İngilizce konuşan biri olmak istiyorsanız sizin için inanılmaz derecede değerli olacak bir araç oluşturduk.

We’ve recently launched the RealLife English  Podcast and Speaking App, which will give  

Kısa bir süre önce, tıpkı

dedicated learners, just like you, the  opportunity to speak English with other  

sizin gibi kendini işine adamış öğrencilere

learners from around the world, at  the touch of a button, for free.

dünyanın dört bir yanından diğer öğrencilerle tek bir düğmeye dokunarak ücretsiz olarak İngilizce konuşma fırsatı verecek olan RealLife English Podcast ve Speaking Uygulamasını kullanıma sunduk.

Download this app now, and don’t miss  the opportunity to take advantage of  

Hemen bu uygulamayı indirin ve

this amazing way to connect with people from  all over the world and practice your English! 

dünyanın her yerinden insanlarla bağlantı kurmanın ve İngilizce pratik yapmanın bu harika yolundan yararlanma fırsatını kaçırmayın!

If one of the reasons why you can’t speak  English as fluently as you want is because  

İngilizceyi istediğiniz kadar akıcı bir şekilde konuşamamanızın nedenlerinden biri, pratik yapma

you don’t have opportunities to practice it,  I hope our app will solve that problem. Now,  

fırsatınızın olmamasıysa, uygulamamızın bu sorunu çözeceğini umuyorum. Şimdi,

how do we solve the shyness  problem? Or forgetting words?  

utangaçlık sorununu nasıl çözeceğiz ? Ya da kelimeleri unutmak?

Maybe you can relate to what this other  subscriber commented on one of our videos:

Belki bu diğer abonenin videolarımızdan birine yaptığı yorumla bağlantı kurabilirsiniz:

So, I’ll give you 7 tips that combine  learning and practice that will help you be  

Bu nedenle, size

more confident in your speaking.

konuşma konusunda kendinize daha fazla güvenmenize yardımcı olacak, öğrenme ve alıştırmayı birleştiren 7 ipucu vereceğim.

Imitate away The thing is we’re naturally inclined  

Taklit edin Mesele şu ki, doğal olarak

to copy what other people do. As this article  puts it imitation is at the heart of being human.  

diğer insanların yaptıklarını kopyalama eğilimindeyiz. Bu makalenin de belirttiği gibi, taklit insan olmanın merkezinde yer alır.

When we imitate others, we’re learning  from them, copying what works for them.  

Başkalarını taklit ettiğimizde, onlardan öğreniyor ve onlar için neyin işe yaradığını kopyalıyoruz. Beynimizin

It activates the watch and  learn part of our brain.

saat ve öğrenme bölümünü etkinleştirir.

What this looks like for you as an English  learner is using a model English speaker.  

İngilizce öğrenen biri olarak bu sizin için örnek bir İngilizce konuşmacı kullanmak gibi görünüyor.

It could be a more experienced English  learner or a native English speaker.  

Daha deneyimli bir İngilizce öğrenen veya anadili İngilizce olan biri olabilir.

Imitate what they say, and how they say it.

Ne söylediklerini ve nasıl söylediklerini taklit edin. Buradaki

The idea is that you explore, play, listen  and repeat. Activate your curiosity for sounds  

fikir, keşfetmeniz, oynamanız, dinlemeniz ve tekrarlamanızdır. Sesler   ve kelimeler için merakınızı harekete geçirin

and words. If there’s a particular word you  imitate but that you don’t know the meaning of,  

. Taklit ettiğiniz ancak anlamını bilmediğiniz belirli bir kelime varsa ,

go ahead and look it up. This over time  builds up and that’s how you make progress. 

devam edin ve ona bakın. Bu, zamanla oluşur ve bu şekilde ilerleme kaydedersiniz.

Learn chunks We covered this in detail  

Parçaları öğrenin Bunu,

in a video we titled: The #1 Key to Advanced  Fluency: Word Chunks. You can watch it here.

İleri Düzey Akıcılığın 1 Numaralı Anahtarı : Kelime Yığınları başlıklı videomuzda ayrıntılı olarak ele aldık. buradan izleyebilirsiniz.

But to give you a summary, word chunks  

Ancak size bir özet vermek gerekirse, kelime öbekleri   bir fikri ifade etmek için

are a sequence of words that come naturally  together to express an idea. For example,  

doğal olarak bir araya gelen bir dizi kelimedir . Örneğin,

when you first learned "Nice to meet you",  you didn't study each word in that sentence.  

"Tanıştığımıza memnun oldum"u ilk öğrendiğinizde, o cümledeki her kelimeyi çalışmadınız.

You simply learned them all together, and even  the answer, "Nice to meet you, too!", right?

Hepsini bir arada öğrendiniz ve hatta "Ben de tanıştığımıza memnun oldum!" yanıtını aldınız, değil mi?

Well, don’t just stop there  and continue prioritizing  

Pekala, sadece orada durmayın ve

learning chunks over learning single words.  Chunk learning is extremely valuable because. 

tek tek kelimeleri öğrenmek yerine parça parça öğrenmeye öncelik vermeye devam edin. Yığın öğrenme son derece değerli çünkü.

It helps with fluency. Various research studies  have found that more fluent speakers are able  

Akıcılığa yardımcı olur. Çeşitli araştırma çalışmaları, daha akıcı konuşanların, öbeklerin etkili kullanımı sayesinde

to speak faster and with less hesitation  due to the effective use of chunks. 

daha hızlı ve daha az tereddütle konuşabildiğini bulmuştur .

It helps idiomaticity. The use of chunks  can help students appear as idiomatic  

Deyimselliğe yardımcı olur. Parçaların kullanımı öğrencilerin deyimsel   dil kullanıcıları olarak görünmesine yardımcı olabilir

language users - by that we mean they can  use expressions that are natural and correct. 

- bununla onların doğal ve doğru ifadeler kullanabileceklerini kastediyoruz.

It sets you up for further learning. For example,  when you learn a word chunk with the word way,  

Sizi daha fazla öğrenmeye hazırlar. Örneğin, " yol" kelimesini içeren bir kelime öbeği öğrendiğinizde, yalnızca bir kelimeyi değiştirerek

you’re more likely to learn other chunks, by  just changing a word. For example, “on the way”  

diğer parçaları da öğrenme olasılığınız daha yüksektir . Örneğin, "yolda"

means something is coming (ex:  "there's more snow on the way")  

bir şeyin geleceği anlamına gelir (ör. "yolda daha fazla kar var")

Now, you can replace “on” with “by” and you  get “by the way.” Then there’s more chunks  

Artık "açık" yerine "by" yazabilirsiniz ve "bu arada" elde edersiniz. O zaman oynayabileceğiniz daha fazla parça   vardır

you can play with: when you say I’m on my  way, or no way of… as in no way of knowing,  

: yoldayım veya yolum yok... hiçbir şekilde bilmediğiniz,

no way of telling, etc. One chunk can help you  get the foundation for subsequent learning. 

söylemenin hiçbir yolu olmadığı gibi, vb .

Be proactive By this I mean put what  

Proaktif olun Bununla,

you’ve learned into use immediately. If there is  one thing your brain enjoys, it is feeling useful.  

öğrendiklerinizi hemen uygulamaya koymayı kastediyorum. Beyninizin hoşlandığı bir şey varsa, o da kendini yararlı hissetmesidir.

Our brains dislike storing information that  we don’t use. (Maybe that’s why you keep  

Beynimiz, kullanmadığımız bilgileri depolamaktan hoşlanmaz . (Belki de bu yüzden dün

forgetting the English words you tried learning  yesterday!). As we always say, use or lose it.  

öğrenmeye çalıştığınız İngilizce kelimeleri unutup duruyorsunuz !). Her zaman söylediğimiz gibi, kullan ya da kaybet.

You can come up with sentences where you can  use a new word or chunk that you’ve learned.  

Öğrendiğiniz yeni bir kelimeyi veya öbeği kullanabileceğiniz cümleler kurabilirsiniz.

If English is already integrated as a part of your  life, you’ll find the opportunity to use that new  

İngilizce zaten hayatınızın bir parçası olarak entegre edilmişse , çok yakında bu yeni öğrenilen kelimeyi kullanma fırsatı bulacaksınız

learned word soon enough. Be an actor! 

. Oyuncu ol!

Think about what an actor does. They read a text,  memorize it, then internalize it and then they  

Bir aktörün ne yaptığını bir düşünün. Bir metni okurlar, ezberlerler, sonra içselleştirirler ve

repeat it. They use emotion, exaggeration,  repetition and practice. These are awesome  

tekrar ederler. Duygu, abartı, tekrar ve pratik kullanırlar. Bunlar,

things you can integrate in your English practice.  You’re probably used to sounding a certain way in  

İngilizce pratiğinize entegre edebileceğiniz harika   şeyler. Muhtemelen ana dilinizde belirli bir şekilde ses çıkarmaya alışkınsınız

your native language, but don’t be afraid to  add new layers to your voice. If you’re shy,  

, ancak sesinize yeni katmanlar eklemekten korkmayın. Utangaçsanız,

this will definitely help you to embrace a new  way of speaking that pushes through that shyness. 

bu kesinlikle o utangaçlığı aşmanızı sağlayacak yeni bir konuşma biçimini benimsemenize yardımcı olacaktır .

Get feedback (from others too!) That’s right. Your feedback or the self-monitoring  

Geri bildirim alın (başkalarından da!) Bu doğru. Geri bildiriminiz veya kendi kendinizi izleme

over your speech is essential. Hear yourself.  Listen to how English sounds when you speak it.  

konuşmanız için çok önemlidir. Kendinizi duyun. İngilizce konuşurken kulağa nasıl geldiğini dinleyin.

Notice when you get stuck in a certain idea and  don’t know how to express it correctly. Or when  

Belirli bir fikre takılıp bunu nasıl doğru şekilde ifade edeceğinizi bilemediğiniz zaman bunu fark edin. Veya bir şey söylemek

you realize you don’t have the words you need to  say something. Then, be proactive and Google them!

için gereken kelimelere sahip olmadığınızı fark ettiğinizde . Ardından, proaktif olun ve onları Google'da arayın!

Talking alone and recording yourself can be a  great way to give yourself feedback. When you  

Tek başınıza konuşmak ve kendinizi kaydetmek, kendinize geri bildirimde bulunmanın harika bir yolu olabilir.

do this, you’ll notice that the first thing you’d  be inclined to talk about is your own life. So,  

Bunu yaptığınızda, konuşmaya meyilli olacağınız ilk şeyin kendi hayatınız olduğunu fark edeceksiniz. Öyleyse,

go for it. A student of mine told me he’s been  narrating his life or how his day went for years,  

devam edin. Bir öğrencim bana yıllardır hayatını veya bir gününün nasıl geçtiğini anlattığını

and that he finds it interesting to  listen back to old recordings as it  

ve eski kayıtları dinlemeyi ilginç bulduğunu çünkü

feels like a trip back in time and he can  notice how much his English has improved.

zamanda yolculuk gibi hissettirdiğini ve İngilizcesinin ne kadar geliştiğini fark edebildiğini söyledi. .

Then, there are two other types of feedback  that you can get. You can get direct feedback  

Ardından, alabileceğiniz iki geri bildirim türü daha vardır .

from a more experienced learner, a native  English speaker or even a peer, someone who’s  

Daha deneyimli bir öğrenciden, anadili İngilizce olan veya hatta

in a similar stage in their learning. Ask them  about what they think about their honest opinion  

öğreniminde benzer aşamada olan bir akrandan doğrudan geri bildirim alabilirsiniz. Nasıl konuştuğunuzla ilgili dürüst fikirleri   hakkında onlara ne düşündüklerini sorun

on how you’re speaking. Sometimes you might need  to hire a teacher to give you more qualified  

. Bazen size daha nitelikli

advice and also to actually give you feedback.  If you rely too much on a friend, this person  

tavsiyeler vermesi ve ayrıca size geri bildirimde bulunması için bir öğretmen tutmanız gerekebilir. Bir arkadaşınıza çok fazla güvenirseniz, bu kişi

might feel uncomfortable pointing  out what you need to improve.

geliştirmeniz gereken noktaları belirtmekten rahatsız olabilir.

The other type of feedback that you can get  is indirect feedback. This requires you to  

Alabileceğiniz diğer geri bildirim türü, dolaylı geri bildirimdir. Bu,

be willing to speak English with others. The way  this works is that you have to pick up the signals  

başkalarıyla İngilizce konuşmaya istekli olmanızı gerektirir. Bunun çalışma şekli,

other people give you when you’re speaking. When  you try to say something, does the other person  

konuşurken diğer insanların size verdiği sinyalleri almanız gerektiğidir. Bir şey söylemeye çalıştığınızda, karşınızdaki kişi

understand you without any effort? If the answer  is yes, great. You can be fully confident you can  

sizi hiç çaba harcamadan anlıyor mu? Yanıt evet ise harika.

file that sentence away as correct. But, if the  other person is unsure what you mean, use it as a  

Bu cümleyi doğru olarak dosyalayabileceğinizden tamamen emin olabilirsiniz. Ancak, diğer kişi ne demek istediğinizden emin değilse, bunu,

sign that you could reflect on whatever you said,  how you said it, and how you could say it better.

söylediklerinizi, nasıl söylediğinizi ve nasıl daha iyi söyleyebileceğinizi yansıtabileceğinizin bir işareti olarak kullanın.

My last tip is: Or as Ethan would say: Do what you gotta do 

Son ipucum şu: Veya Ethan'ın dediği gibi: Yapman gerekeni yap

This is a bit like the “be proactive”  tip I just gave you. However,  

Bu biraz önce size verdiğim "proaktif olun" ipucuna benziyor. Bununla birlikte,

it’s more about the realization that you  have to take responsibility over your own  

daha çok kendi öğrenmenizin sorumluluğunu almanız gerektiğinin farkına varmakla ilgilidir

learning. A teacher can help. I can help to  guide you in certain aspects. But you’re the hero  

. Bir öğretmen yardımcı olabilir. Belirli yönlerde size rehberlik etmeye yardımcı olabilirim. Ama

of your own adventure, and you have to figure  it out. You absolutely can if you want it.

kendi maceranızın kahramanı sizsiniz ve bunu çözmek zorundasınız. Eğer istersen kesinlikle yapabilirsin.

If you’re too shy to speak, make a plan  to gradually put yourself in more and more  

Konuşamayacak kadar utangaçsanız,

challenging situations until you can feel much  better about yourself and about your English.  

kendiniz ve İngilizceniz hakkında çok daha iyi hissedene kadar kendinizi yavaş yavaş daha zorlu durumlara sokmak için bir plan yapın.

You might not stop being shy completely,  but at least you will have made  

Utangaç olmayı tamamen bırakmayabilirsiniz, ancak en azından

enough progress to keep that shyness from  making you pass on valuable opportunities.

bu utangaçlığın size değerli fırsatları kaçırmasını engelleyecek kadar ilerleme kaydetmiş olacaksınız.

If you forget words. It might be because you’re  not putting your English into use. If you don’t  

Eğer kelimeleri unutursan. Bunun nedeni İngilizcenizi kullanmıyor olmanız olabilir.

have an opportunity to practice your English…  Well, once again I will tell you, you can download  

İngilizce pratik yapma fırsatınız yoksa… Bir kez daha söyleyeyim,

our new app, where you can instantly get connected  to another English learner just like yourself.

sizin gibi başka bir İngilizce öğrenenle anında bağlantı kurabileceğiniz   yeni uygulamamızı indirebilirsiniz.

That’s it for this lesson! I hope you find  it useful! Remember, it all becomes a lot  

Bu ders için bu kadar! Umarım yararlı bulursunuz! Unutmayın,

easier when you make English a part  of your life, because at that point,  

İngilizceyi hayatınızın bir parçası yaptığınızda her şey çok   daha kolay hale gelir , çünkü o noktada

you don’t just learn it, you live it and when  you live it fluency will come on its own.

onu sadece öğrenmekle kalmaz, yaşarsınız ve yaşadığınızda akıcılık kendiliğinden gelir.