How To Sound Like an American on Vacation | English Pronunciation & Phrases

Right now, I’m at Lake Michigan on vacation.

Şu anda tatilde Michigan Gölü'ndeyim.

Well, not right now, my right now but your right now as you see this.

Şey, şu anda değil, benim hakkım şimdi ama senin şu an bunu gördüğün gibi.

In fact, I’m so busy relaxing that I couldn’t make a video this week but I thought ahead

Aslında dinlenmekle o kadar meşgulüm ki bu hafta video çekemedim ama ileriyi düşündüm

and I created a mashup 2 videos from past vacations where I teach English to you with

ve güzel Michigan'da arkadaşlarım ve ailemle size İngilizce öğrettiğim geçmiş tatillerden 2 videodan oluşan bir karışım oluşturdum

my friends and family in beautiful Michigan on vacation.

.

So won’t you please come on vacation with me and study English pronunciation, conversation

Bu yüzden lütfen benimle tatile gelip İngilizce telaffuz, konuşma

and vocabulary.

ve kelime bilgisi çalışmaz mısın?

This is my uncle Frank!

Bu amcam Frank!

>> Hey!

>> Merhaba!

Uncle Frank brings his boat every year so that we can try skiing.

Frank Amca, kayak yapmayı deneyelim diye her yıl teknesini getiriyor .

Did you notice the reductions of the word “that” and “can”?

“O” ve “can” kelimelerindeki azalmaları fark ettiniz mi?

These two function words will often reduce.

Bu iki işlev kelimesi genellikle azalır.

“That” becomes thut, with either a flap or a stop T, depending on the next sound.

"Bu", bir sonraki sese bağlı olarak ya bir kanat çırpma ya da bir stop T ile thut olur.

And “can”, when not the main verb in the sentence, becomes kn, kn.

Ve "can", cümledeki ana fiil olmadığında kn, kn olur. Bu

So that we can.

yüzden yapabiliriz. Bu

So that we can.

yüzden yapabiliriz.

So that we can try skiing.

Böylece kayak yapmayı deneyebiliriz. Bu cümledeki

“Try” and “skiing”, the two content words in this sentence, are clearly much longer

iki içerik kelimesi olan "denemek" ve "kayak yapmak" açıkça

than “so that we can”.

"böylece yapabiliriz"den çok daha uzundur.

These four function words are low in pitch and very fast.

Bu dört işlev kelimesinin perdesi düşük ve çok hızlıdır.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

So that we can try skiing.

Böylece kayak yapmayı deneyebiliriz.

Sure appreciate that uncle Frank.

Frank Amca'yı takdir ediyorum.

>> Well, I’m glad to bring it.

>> İyi ki getirdim.

Glad to bring it.

Getirdiğime sevindim.

Here, Frank reduced the word ‘to’ to the flap T and the schwa sound: de, de, de, glad

Burada Frank, 'to' kelimesini flep T'ye ve schwa sesine indirgedi: de, de, de, glad

de, Glad to bring it.

de, getirmekten memnun oldum.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

>> Well, I’m glad to bring it.

>> İyi ki getirdim.

This boat is 17 years old, and I was beginning to wonder earlier in the week if I was going

Bu tekne 17 yaşında ve hafta başında

to bring it back again.

onu tekrar geri getirip getirmeyeceğimi merak etmeye başladım.

Here Frank reduced the phrase “going to” to “gonna”.

Burada Frank, "gitmek" ibaresini "olacak "a indirgedi.

A very common reduction in American English.

Amerikan İngilizcesinde çok yaygın bir kısaltma.

If I was going to bring it back, gonna, gonna.

Eğer onu geri getirecek olsaydım, yapacaktım.

If I was going to bring it back.

Eğer onu geri getirecek olsaydım.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

>> I was beginning to wonder earlier in the week

>> Hafta başında

if I was going to bring it back again,

onu tekrar geri getirip getirmeyeceğimi merak etmeye başlamıştım,

but it seems like people are still kind of interested in skiing, so.

ama görünüşe göre insanlar hala kayakla ilgileniyor, yani.

>> We love it.

>> Onu seviyoruz.

Love it.

Onu seviyorum.

Did you hear how I connected the V sound to the word it?

V sesini it kelimesine nasıl bağladığımı duydunuz mu ?

One of the easiest ways to link in American English pronunciation, is the case when one

Amerikan İngilizcesi telaffuzunda bağlantı kurmanın en kolay yollarından biri , bir

word ends in a consonant and the next word begins with a vowel or diphthong.

kelimenin bir ünsüzle bitmesi ve bir sonraki kelimenin bir sesli harf veya çift sesli harfle başlamasıdır. Bir sonraki kelimeye bitiş ünsüzünü koyarak

You can practice the connection between words by putting the ending consonant on the next

kelimeler arasındaki bağlantıyı pratik edebilirsiniz

word: vit, vit, vit, love it, love it, love it.

: vit, vit, vit, love it, love it, love it.

This will help to eliminate gaps between words.

Bu, kelimeler arasındaki boşlukları gidermeye yardımcı olacaktır.

In American English, we want to link all the words in one thought group.

Amerikan İngilizcesinde, tek bir düşünce grubundaki tüm kelimeleri birbirine bağlamak isteriz.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

>> We love it.

>> Onu seviyoruz.

>> We’ll see if it’ll go a couple more years.

>> Birkaç yıl daha devam edip etmeyeceğini göreceğiz .

>> Yep.

>> Evet.

I hope it does.

Umarım öyledir.

>> So Jace, you going to go skiing today?

>> Jace, bugün kayak yapmaya gidecek misin?

Another ‘gonna’.

Başka bir 'olacak'.

>> You going to go skiing today?

>> Bugün kayak yapmaya gidecek misin?

>> Yeah, I am.

>> Evet, öyleyim.

>> Have you been before?

>> Daha önce bulundunuz mu?

>> No.

>> Hayır.

>> This is the first year.

>> Bu ilk yıl.

>> Yup.

>> Evet.

>> Are you nervous?

>> Gergin misin?

>> Mmm, a little.

>> Mmm, biraz.

Yeah.

Evet.

>> It might take a couple tries, so don’t be discouraged if it doesn’t happen right

>> Birkaç deneme gerekebilir, bu yüzden hemen olmazsa cesaretiniz kırılmasın

away.

.

Right away.

Derhal. 'Doğru'nun

Did you notice how I linked the ending T of ‘right’ to the beginning vowel sound of

sonundaki T'yi 'uzakta'nın başındaki ünlü sese nasıl bağladığımı fark ettiniz mi?

‘away’.

This means that the T comes between two vowels, so it becomes a flap T, or, a D sound.

Bu, T'nin iki sesli harf arasına geldiği anlamına gelir, bu nedenle bir flep T veya bir D sesi olur.

So, ‘right away’ sounds just like ‘ride away’.

Yani, 'hemen' kulağa 'sürün' gibi geliyor .

Listen again.

Tekrar dinleyin.

>> If it doesn’t happen right away.

>> Hemen olmazsa.

>> Ok, ok, ok.

>> Tamam, tamam, tamam.

Ok.

Tamam.

>> Meg, are you going to try skiing?

>> Meg, kayak yapmayı deneyecek misin?

Another ‘gonna’.

Başka bir 'olacak'.

Also notice, I’ve reduced the word ‘are’ to er, er, er.

Ayrıca dikkat edin, 'are' kelimesini er, er, er olarak azalttım.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

>> Meg, are you going to try skiing?

>> Meg, kayak yapmayı deneyecek misin?

>> I don’t think so.

>> Sanmıyorum. On

I tried it when I was ten, and I was traumatized because I fell, and it hurt.

yaşımdayken denedim ve düştüğüm için travma geçirdim ve canımı yaktı.

>> Oh, yeah.

>> Ah, evet.

>> So, I think I’m just going to stick to a bystander.

>> Bu yüzden, sanırım sadece bir seyirciye bağlı kalacağım.

>> Haley, have you skied before?

>> Haley, daha önce kayak yaptın mı?

>> I’ve done sit skiing before, when I was, like, six.

>> Altı yaşımdayken daha önce oturarak kayak yaptım .

>> Wait, yeah, what is that?

>> Bekle, evet, bu nedir?

What is.

Nedir.

Just like with “right away”, we’re connecting the ending T in “what” to the beginning

Tıpkı "hemen"de olduğu gibi, "what"ın sonundaki T'yi

vowel of the word “is”.

"is" kelimesinin başındaki sesli harfe bağlıyoruz.

So the T turns into a flap T, or D sound.

Böylece T, flep T veya D sesine dönüşür.

What is, what is.

nedir, nedir?

Listen again.

Tekrar dinleyin.

>> What is that?

>> Bu nedir?

>> It’s got the skis

>> Kayakları var

>> Yeah?

>> Evet?

>> And there’s a chair in the middle and you just sit.

>> Ve ortada bir sandalye var ve siz sadece oturuyorsunuz.

>> Really?

>> Gerçekten mi?

>> Yeah.

>> I’ve never even heard of that.

>> Evet.

>> Bunu hiç duymadım bile.

Heard of.

Duydum.

Another linking consonant to vowel heard of, heard of.

Ünsüzle ünlüyü birbirine bağlayan başka bir şey duyuldu, duyuldu.

Notice that I am reducing the word “of” to the schwa-V sound: uv, uv, duv, duv, heard of.

"of" kelimesini schwa-V sesine indirgediğime dikkat edin: uv, uv, duv, duv, duydum.

>> I’ve never even heard of that.

>> Bunu hiç duymadım bile.

>> I haven’t either.

>> Bende de yok.

>> I’ve done it.

>> Yaptım.

Done it.

yaptım

Another great example of linking ending consonant to beginning vowel.

Bitiş ünsüzünü başlangıç ​​sesli harfine bağlamanın bir başka harika örneği .

Done it, done it.

Yaptım, yaptım.

>> I’ve done it.

>> Yaptım.

So, I’m nervous to do this.

Yani, bunu yapmak için gerginim.

>> I think you’ll be just fine.

>> Bence iyi olacaksın.

>> I think so too.

>> Ben de öyle düşünüyorum. Ben

I’m ready.

hazırım.

Here, Haley reduced the contraction “I’m”, to simply the M consonant.

Burada Haley, "I'm" daralmasını basitçe M ünsüzüne indirgedi. Ben

I’m ready.

hazırım.

Of course, with that reduction, she linked it to the next word, mmready.

Tabii ki, bu indirgeme ile onu bir sonraki kelime olan mmready ile ilişkilendirdi.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

>> I’m ready.

>> ben hazırım.

This is my cousin Brooke.

Bu benim kuzenim Brooke.

>> Brooke, how are you enjoying your vacation?

>> Brooke, tatilin nasıl geçiyor?

>> I’m having a great time on my vacation.

>> Tatilimde harika vakit geçiriyorum.

It’s a lot of fun.

Bu çok komik.

>> What’s the highlight of your vacation so far?

>> Şimdiye kadarki tatilinizin en önemli özelliği nedir ?

>> I think the highlight of vacation so far is spending time with you, Rachel.

>> Bence şu ana kadarki tatilin en önemli yanı seninle vakit geçirmek, Rachel.

>> Oh.

>> Ah.

That’s so sweet.

O kadar tatlı.

>> Ani, did you make that necklace?

>> Ani, o kolyeyi sen mi yaptın?

>> Yeah.

>> Evet.

>> Can you hold it up for me?

>> Onu benim için tutar mısın?

Another reduction of ‘can’: kn, can you, can you.

"Can"ın başka bir indirgemesi: kn, can you, can you.

>> Can you hold it up for me?

>> Onu benim için tutar mısın?

>> This?

>> Bu?

>> Yeah.

>> Evet.

It’s really pretty.

Gerçekten çok güzel.

It’s really pretty.

A reduction of ‘it’s’ to the TS sound.

Gerçekten çok güzel.

TS sesine "it's"in indirgenmesi.

It’s really, it’s really.

Gerçekten, gerçekten.

>> It’s really pretty.

>> Gerçekten çok güzel.

>> Where’d you make that?

>> Bunu nerede yaptın?

>> At the craft shop.

>> Zanaat dükkanında.

>> The craft shop?

>> Zanaat dükkanı mı? Bir

Let me see?

bakayım?

Have you ever heard someone say “lemme”?

Hiç birinin “lemme” dediğini duydunuz mu?

I’ve dropped the T in ‘let’, and connected it to ‘me’.

Let'deki T'yi düşürdüm ve onu 'bana' bağladım.

Let me, let me, let me see that.

İzin ver, izin ver, göreyim.

>> Let me see?

>> Bakalım?

>> What’s it say?

>> Ne diyor?

>> Giggle.

>> Kıkırdama.

Giggle.

>> Giggle?

Kıkırdama.

>> Kıkırdamak mı?

Oh, it does say giggle.

Oh, kıkırdama diyor.

That’s a hard word.

Bu zor bir kelime. O

It has those gg sounds, and a dark L. Giggle.

gg seslerine ve karanlık bir L. Giggle'a sahip.

>> Hey Brad.

>> Merhaba Brad.

>> What are you doing?

>> Ne yapıyorsun?

Doing some advertising?

Biraz reklam mı yapıyorsun?

>> We’re doing a little advertising, yeah.

>> Biraz reklam yapıyoruz, evet.

>> Hey, Rach, I love that shirt.

>> Hey, Rach, o gömleğe bayıldım.

Where did you get that?

Bunu nereden aldın?

>> Well, I made it.

>> Peki, başardım.

Made it.

Yaptı.

Linking ending consonant to beginning vowel.

Bitiş ünsüzünü başlangıç ​​sesli harfine bağlama.

Made it.

Yaptı.

>> Well, I made it.

>> Peki, başardım.

>> Oh, now, what is this?

>> Oh, şimdi, bu nedir?

>> It says ‘I love English’ in the International Phonetic Alphabet.

>> Uluslararası Fonetik Alfabesinde 'İngilizceyi seviyorum' yazıyor .

>> Oh my gosh, that’s so great.

>> Aman Tanrım, bu harika. Bundan

Where can I get one?

nerden alabilirim?

>> Actually, you can get one right here.

>> Aslında buradan bir tane alabilirsiniz.

>> RachelsEnglish.com!

>> RachelsEnglish.com!

>> Yeah, do you want to be on my website, Brad?

>> Evet, web sitemde olmak ister misin Brad?

Wanna.

istiyorum.

Here, I use the “wanna” reduction for “want to”.

Burada, "istiyorum" için "istiyorum" indirgemesini kullanıyorum .

Do you wanna.

İstiyor musun.

>> Yeah, do you want to be on my website, Brad?

>> Evet, web sitemde olmak ister misin Brad?

>> Kinda.

>> Biraz.

Kinda.

Gibi.

Here, Brad reduced “kind of” to kinda.

Burada, Brad "tür"ü türe indirgedi.

So the word “of” is pronounced with just the schwa, no consonant sound.

Yani "of" kelimesi ünsüz olmadan sadece schwa ile telaffuz edilir .

Kinda.

Gibi.

>> Kinda.

>> Biraz.

>> Ok!

>> Tamam!

This is my cousin Brad.

Bu benim kuzenim Brad.

>> Hi!

>> Merhaba!

>> Brad, B-R-A-D, it has the aa as in bat vowel.

>> Brad, B-R-A-D, yarasa ünlüsünde olduğu gibi aa'ya sahiptir .

And remember, cousin: spelled with an S, pronounced, zz, like a Z.

Ve unutma kuzen: S ile yazılır, zz olarak telaffuz edilir, Z gibi.

Now, it’s game time.

Şimdi oyun zamanı.

Here, we’ll all tell the score keeper if we made our bet or not.

Burada hepimiz skor tutucuya bahsimizi yapıp yapmadığımızı söyleyeceğiz.

Made it.

Yaptı.

Listen for how we all link those two words together, made it, no gap.

Hepimizin bu iki kelimeyi nasıl birbirine bağladığımızı dinleyin , başardık, boşluk yok.

>> K, who made it?

>> K, kim yaptı?

>> I made it.

>> başardım.

>> Roberta.

>> Roberta.

>> I made it.

>> başardım.

>> Rachel.

>> Rahel.

>> I made it.

>> başardım.

(>> You can cut me out)

(>> Beni çıkarabilirsin)

>> Made it.

>> Başardın.

>> Made it.

>> başardı.

>> Yes, I also made it.

>> Evet, ben de yaptım.

>> Uncle Dale, did you make that fire?

>> Dale Amca, o ateşi sen mi yaktın?

>> I helped with it, yeah.

>> Ona yardım ettim, evet.

>> It’s a nice-looking fire.

>> Güzel görünümlü bir ateş.

>> Well thanks.

>> Peki teşekkürler.

>> Hey everybody, this is my uncle Dale.

>> Herkese merhaba, bu benim amcam Dale.

He lives in Texas.

Teksas'ta yaşıyor.

>> Houston, Texas.

>> Houston, Teksas.

I hope that even with just these few snippets of conversation, you’ve learned a bit about

Umarım sadece bu birkaç konuşma parçasıyla bile ,

linking consonant to vowel and reductions.

ünsüzleri sesli harflere bağlama ve kısaltmalar hakkında biraz bilgi edinmişsinizdir.

They’re an important part to the smoothness and the rhythm of American English.

Amerikan İngilizcesinin akıcılığının ve ritminin önemli bir parçasıdırlar.

And as you can see, they’re used all the time in conversation.

Ve görebileceğiniz gibi, konuşmalarda her zaman kullanılıyorlar. Tatilimizi videoya kaydetmeme izin verdikleri

Special thanks to my family for letting me video tape our vacation, and if you didn’t

için aileme özellikle teşekkür ederim ve

get enough, don’t worry.

yeterince almadıysanız endişelenmeyin.

We’re all getting together again at Christmas.

Hepimiz Noel'de tekrar bir araya geliyoruz.

Every year, my extended family gets together for a week to play, swim, and have fun together.

Her yıl, geniş ailem bir hafta boyunca birlikte oynamak, yüzmek ve eğlenmek için bir araya geliyor.

First, let’s head to the beach.

Önce sahile gidelim.

– Hey Ri!

– Hey Ri!

You enjoying the beach?

Kumsalın tadını çıkarıyor musun?

– Yeah.

- Evet.

– Except for you got a face full of water?

– Yüzün su dolu olması dışında?

– Yeah!

- Evet!

Except for you got.

Sen hariç.

Let’s talk about the phrase ‘except for’, it’s pretty common.

"Hariç" ifadesinden bahsedelim, oldukça yaygın.

The T comes between two consonant sounds, and in that case, natives often drop the T

T iki ünsüz sesin arasına gelir ve bu durumda yerliler genellikle T

sound.

sesini düşürür.

I did.

Yaptım.

Except for– Just the P then the F, excep’for.

Hariç- Sadece P sonra F, hariç.

Also, notice that I reduced the word ‘for’.

Ayrıca, 'için' kelimesini azalttığıma dikkat edin.

Fer, fer.

fer, fer.

Except for– Except for you got.

İstisna- Sen hariç.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

Except for you got--

Ama senin--

– a face full of water?

– su dolu bir yüzün var mı?

– Yeah!

- Evet!

– What happened?

- Ne oldu?

Tell me about it.

– It got bigger.

Bana bundan bahset.

– Daha da büyüdü.

– Well, it got my no [nose!], that I, I start

– Pekala, hayır [burnumu!] aldı, ben,

choking.

boğulmaya başladım.

Oh no!

Oh hayır!

She started choking!

Boğulmaya başladı!

So glad she’s alright.

İyi olmasına çok sevindim.

Well this is the perfect day for him.

Bu onun için mükemmel bir gün.

Overcast and warm.

Bulutlu ve sıcak.

How did my mom pronounce the word “and”?

Annem “ve” kelimesini nasıl telaffuz etti?

She reduced it to ‘n’.

Onu 'n'ye indirdi.

Just the N sound.

Sadece N sesi.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

Well this is the perfect day for him.

Bu onun için mükemmel bir gün.

Overcast and warm.

Bulutlu ve sıcak. '

This is how it’s normally pronounced, unless you want to stress the word ‘and’.

Ve' kelimesini vurgulamak istemediğiniz sürece normalde bu şekilde telaffuz edilir.

Here, my cousin stresses it:

Burada kuzenim vurguluyor:

What about standing up like Gigi?

Gigi gibi ayağa kalkmaya ne dersiniz?

Check this out: she can pull hair and stand up at the same time.

Şuna bakın: Aynı anda hem saçını çekip hem de ayağa kalkabiliyor.

She can pull hair and stand up at the same time.

Aynı anda saçını çekip ayağa kalkabiliyor .

“And”, fully pronounced.

"Ve", tam olarak telaffuz edilir.

Pull hair and stand up–

Saçını çek ve ayağa kalk-

Most of the time, you’ll want to reduce this, nn, just like my mom.

Çoğu zaman bunu azaltmak isteyeceksin , nn, tıpkı annem gibi.

Overcast and–

Bulutlu ve– El

Can you wave, Gina?

sallayabilir misin, Gina?

Hi!

MERHABA!

Can you wave?

el sallayabilir misin

We reduce ‘can’ when it’s a helping verb, that is, not the main verb in the sentence.

Bir yardımcı fiil olduğunda, yani cümledeki ana fiil olmadığında 'can'ı azaltırız.

WAVE is the main verb.

DALGA ana fiildir.

Most of the time, ‘can’ is a helping verb: kn, kn.

Çoğu zaman 'can' yardımcı bir fiildir: kn, kn.

Can you wave?

el sallayabilir misin

Listen again.

Tekrar dinleyin.

Can you wave, Gina?

El sallayabilir misin, Gina?

Hi!

MERHABA!

On this day, it happened to be Gina’s first birthday.

Bu gün, Gina'nın ilk doğum günüydü.

We sang happy birthday to her.

Ona doğum günün kutlu olsun şarkısını söyledik.

Do you know this song?

Bu şarkıyı biliyor musun?

Happy birthday to you!

Doğum günün kutlu olsun!

Happy birthday to you!

Doğum günün kutlu olsun!

Happy birthday dear Gina!

Doğum günün kutlu olsun sevgili Gina!

Happy birthday to you!

Doğum günün kutlu olsun!

And now onto meal time.

Ve şimdi yemek saatine.

-How’s the meal?

-Yemek nasıl?

-The lasagna’s pretty good.

- Lazanya oldukça iyi.

Not quite as good as Marlise’s, but not bad.

Marlise kadar iyi değil ama fena da değil.

Pretty good.

Oldukça iyi.

We use this phrase a lot.

Bu tabiri çok kullanırız.

It means okay, but not great.

Tamam, ama harika değil anlamına gelir.

How are you?

Nasılsın?

Pretty good.

Oldukça iyi.

How was the movie?

Film nasıldı?

Pretty good.

Oldukça iyi.

What do you notice about the pronunciation?

Telaffuz konusunda nelere dikkat ediyorsunuz?

The lasagna’s pretty good.

Lazanya oldukça iyi.

Pretty, pretty.

Cici cici.

That’s a Flap T. Not a True T, pretty, but a Flap T, pretty.

Bu bir Flap T. Gerçek bir T değil, güzel, ama bir Flap T, güzel.

This is the American English pronunciation.

Bu Amerikan İngilizcesi telaffuzudur.

I write it with a D, but depending on your native language, it may sound like an R to

D ile yazıyorum ama ana dilinize bağlı olarak size R gibi gelebilir

you.

.

Just flap the tongue against the roof of the mouth without stopping the air.

Sadece havayı durdurmadan dili damağa doğru sallayın .

Pretty.

Tatlı.

The lasagna’s pretty good.

Lazanya oldukça iyi.

Pretty good, with the UH as in PUSH vowel.

PUSH sesli harfindeki gibi UH ile oldukça iyi.

My uncle makes it very clear.

Amcam çok net söylüyor.

See if you can imitate him.

Bakalım onu ​​taklit edebilecek misin?

Pretty good.

Oldukça iyi.

You wanna go watch the tennis game?

Gidip tenis maçı izlemek ister misin?

Wanna.

istiyorum.

“Want to” shifting to “wanna” in conversation.

Konuşmada "istemek", "istemek" e geçiyor.

You wanna go watch?

Gidip izlemek ister misin?

Listen again.

Tekrar dinleyin.

You want to go watch the tennis game?

Tenis maçını izlemek ister misin?

My family loves to play tennis on vacation.

Ailem tatilde tenis oynamaya bayılır.

Very few of us are any good at it.

Çok azımız bunda iyiyiz.

These are the fans out for the big match.

Bunlar büyük maç için sahaya çıkan taraftarlar.

These are the fans.

Bunlar hayranlar.

Did you notice how my dad reduced the word “are”?

Babamın "are" kelimesini nasıl azalttığını fark ettin mi ?

These are, these are.

Bunlar, bunlar.

This is how we pronounce ARE, it just sounds like an extra syllable at the end of the word

ARE'yi böyle telaffuz ediyoruz, kulağa bir önceki kelimenin sonundaki fazladan bir hece gibi geliyor

before.

.

These are.

Bunlar.

These are the fans.

Bunlar hayranlar.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

These are the fans--

Bunlar

out for the big match.

taraftarlar-- büyük maç için.

Don’t go easy on him, Ernie.

Ona yumuşak davranma, Ernie.

Easy on him.

Sakin ol.

What do you notice about the word “him”?

"O" kelimesinde ne fark ettiniz?

No H. We pronounce “him” this way a lot.

Hayır H. "O" kelimesini bu şekilde çokça telaffuz ediyoruz.

Just like “are”, when it’s reduced, think of adding an extra syllable to the end

Tıpkı "are" gibi, kısaltıldığında, kelimenin sonuna fazladan bir hece eklemeyi düşünün

of the word before it.

.

On him, on him.

Onun üzerinde, onun üzerinde.

Easy on him.

Sakin ol.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

Don’t go easy on him, Ernie.

Ona yumuşak davranma, Ernie.

Let me go check on him.

Gidip onu kontrol edeyim.

Here’s another HIM reduction: Check on him.

İşte başka bir HIM indirimi: Onu kontrol edin.

On him, on him, on him.

Onun üzerinde, onun üzerinde, onun üzerinde.

Listen again.

Tekrar dinleyin. Onu

Check on him.

kontrol et.

Um, wait, when did you meet Gigi in Colorado?

Bekle, Colorado'da Gigi ile ne zaman tanıştın?

When did you meet?

Ne zaman tanıştın?

Did you, did you.

yaptın mı yaptın mı

Did you, would you, could you, should you: all common two-word phrases.

Yaptın mı, yapabilir misin, yapabilir misin: tüm yaygın iki kelimelik ifadeler. D'den sonra gelen

We often make the Y sound a J sound when it comes after a D. Diijew, jj, jj, jj.

Y sesini genellikle J sesi yaparız. Diijew, jj, jj, jj.

Did you.

yaptın mı

Listen again.

Tekrar dinleyin.

When did you meet Gigi--

Gigi-- ...Colorado'da ne zaman tanıştınız?

…in Colorado.

When was that?

– Uh, we were out there to ski in March.

Ne zaman oldu?

– Ah, Mart ayında kayak yapmak için oradaydık.

– Okay

– Tamam

Anybody want to hit a few with my partner?

Ortağımla birkaç tane vurmak isteyen var mı?

Anybody wanna hit a few?

Birkaç tane vurmak isteyen var mı?

Did you hear that in the background?

Arka planda bunu duydun mu?

Wanna.

istiyorum.

Listen again.

Tekrar dinleyin. Ortağımla

Anybody want to hit a few

birkaç tane vurmak isteyen var mı

with my partner?

?

– Yeah, I will!

- Evet yapacağım!

– Warm him up?

- Onu ısıttın mı?

I’ll warm him up.

Onu ısıtacağım.

Again, dropping the H in ‘him’.

Yine, H'yi "onu" bırakarak.

Warm him, warm him.

Onu ısıt, onu ısıt.

I’ll warm him up.

Onu ısıtacağım.

Can you grab it?

Onu yakalayabilir misin?

Nice!

Güzel!

– Oh!

- Ah!

– Oh!

That’s what she thinks of your hat.

- Ah!

Şapkan hakkında düşündüğü bu.

Thinks uh’ your hat.

Şapkanı düşünüyor.

You’ll notice that we sometimes drop the V sound in ‘of’; we just use the schwa.

Bazen V sesini 'of'ta bıraktığımızı fark edeceksiniz; sadece schwa kullanıyoruz.

Uh.

Ah.

Thinks of, thinks of your hat.

Düşünür, şapkanı düşünür.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

She thinks of your hat.

Şapkanı düşünüyor.

– Hello!

- Merhaba!

– Stoney, who’s this?

– Stoney, bu kim?

– This is Stoney!

– Bu Stoney!

– Your cousin!

- Senin kuzenin!

– Oh, don’t whack her in the head.

- Oh, kafasına vurma.

– Don’t let him put his mouth on that, Dad.

- Bunu ağzına almasına izin verme, baba.

It’s probably gross.

Muhtemelen iğrenç.

Don’t whack her in the head.

Kafasına vurma.

Whack her in the hear.

Onu kalbinden vur. '

Did you notice the dropped H in ‘her’?

O'ndaki H harfinin düştüğünü fark ettiniz mi?

Just like with “him”.

Tıpkı "onun"da olduğu gibi.

Wacker, wacker.

Wacker, Wacker.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

Don’t whack her in the head.

Kafasına vurma.

You can’t chew that.

Bunu çiğneyemezsin.

Man, it’s such a nice evening.

Dostum, çok güzel bir akşam.

Perfect temperature, slight breeze, beautiful sun.

Mükemmel sıcaklık, hafif esinti, güzel güneş. İşte bu

That it is.

.

Listen to how I talk about the weather:

Hava hakkında nasıl konuştuğumu dinleyin:

Man, it’s such a nice evening.

Dostum, çok güzel bir akşam.

Perfect temperature, slight breeze, beautiful sun.

Mükemmel sıcaklık, hafif esinti, güzel güneş. İşte bu

That it is.

.

Perfect temperature.

Mükemmel sıcaklık.

Notice I only make one T. Perfect temperature.

Dikkat edin, sadece bir T yapıyorum. Mükemmel sıcaklık.

So you can think of dropping the T in “perfect”, because you have one beginning the next word.

Böylece T'yi "mükemmel" olarak bırakmayı düşünebilirsiniz, çünkü bir sonraki kelimeye başlayan bir T'niz var.

Perfect temperature.

Mükemmel sıcaklık.

Also, I make “temperature” just three syllables: TEM-per-chur.

Ayrıca "sıcaklık" kelimesini sadece üç hece yapıyorum: TEM-per-chur.

This is an easier pronunciation.

Bu daha kolay bir telaffuz.

Temperature, perfect temperature.

Sıcaklık, mükemmel sıcaklık.

Perfect temperature

Mükemmel sıcaklık

Slight breeze

Hafif esinti

I made the T in ‘slight’ a stop T because the next word begins with a consonant.

T'yi 'hafif' olarak T yaptım çünkü sonraki kelime bir ünsüzle başlıyor.

Slight breeze, slight breeze.

Hafif esinti, hafif esinti.

Slight breeze--

Hafif esinti--

Beautiful sun.

Güzel güneş.

The T in ‘beautiful’ is a Flap T because it comes between two vowels.

"Güzel"deki T, iki sesli harfin arasına geldiği için bir Flap T'dir.

Beautiful

Güzel

Beautiful sun--

Güzel güneş--

Man, it’s such a nice evening.

Adamım, çok güzel bir akşam.

Perfect temperature, slight breeze, beautiful sun.

Mükemmel sıcaklık, hafif esinti, güzel güneş. İşte bu

That it is.

. Dışarı

Going out might be sort of fun.

çıkmak biraz eğlenceli olabilir.

Except for that I don’t want to have to go forever.

Bunun dışında sonsuza kadar gitmek zorunda kalmak istemiyorum.

Except for.

Dışında.

Did you hear that phrase again?

Bu cümleyi tekrar duydun mu?

Sep-fer-thut.

Sep-fer-thut. p'yi serbest bırakmadan

I reduced “except” to just “sep”, without releasing the p.

"hariç" kelimesini sadece "ayır" olarak azalttım .

I also reduced “for” and “that” – “that” had the schwa and a Stop T. Sep-fer-thut.

Ayrıca "for" ve "o" - "o" schwa ve Stop T'ye sahipti. Sep-fer-thut.

Except for that.

Bunun dışında.

Listen again.

Tekrar dinleyin.

Except for that

Bunun dışında

I don’t want to have to go forever.

sonsuza kadar gitmek zorunda kalmak istemiyorum.

Wanna.

istiyorum.

Another ‘wanna’.

Başka bir 'istemek'.

I don’t want to have

to go forever.

Sonsuza dek gitmek zorunda kalmak istemiyorum.

– I don’t want to have to drive very far.

– No.

– Çok uzağa gitmek zorunda kalmak istemiyorum.

– Hayır.

Do you want to color?

Boyamak ister misin?

Wanna.

istiyorum.

Wanna color.

renk istiyorum

Do you want to color?

renklendirmek ister misin

Is he messing up your coloring, Lydia?

Rengini mi bozuyor, Lydia?

Is he messing you up?

Seni karıştırıyor mu?

Should we move him?

Onu taşımalı mıyız?

Move him.

Kaldır onu.

Dropped H in “him” .Move him, move’um.

H'yi "onun" içine düşürdü .Onu hareket ettirin, hareket ettirin.

Should we move him?

Onu taşımalı mıyız?

– Yeah.

– Yeah.

- Evet.

- Evet.

No.

Hayır.

No.

Tell them no.

Hayır.

Onlara hayır deyin.

Tell them no.

Onlara hayır deyin.

My aunt is dropping the TH in them, tell um, tell um.

Teyzem içlerindeki TH'yi düşürüyor, söyle um, söyle um.

This sounds just like ‘him’ when the H is dropped, um, um.

Bu, H düştüğünde "o" gibi geliyor , um, um.

Move um, tell um.

Hareket et, söyle.

They sound the same when they’re reduced.

Azaltıldıklarında aynı ses çıkarırlar. Sorun

That’s okay.

yok.

Tell them no.

Onlara hayır deyin.

It’s alright.

Tamam. Hayır sorun

No, it’s alright.

yok.

We also went skiing.

Biz de kayak yapmaya gittik.

When I get tired, this is how I end.

Yorulduğumda böyle bitiriyorum.

David is a little less graceful.

David biraz daha az zarif.

Haha!

Haha!

He’s down!

Düştü!

What I fun week I had with my family playing games, swimming.

Ailemle oyun oynayarak, yüzerek eğlenceli bir hafta geçirdim .

They’re special people, and I can’t wait

Onlar özel insanlar ve

to see them again!

onları tekrar görmek için sabırsızlanıyorum!

I hope you liked this video.

Umarım bu videoyu beğenmişsinizdir.

Please visit RachelsEnglish.com/newsletter to sign up for my mailing list to get free

weekly English lessons sent to your inbox.

Haftalık ücretsiz İngilizce derslerinin gelen kutunuza gönderilmesi için posta listeme kaydolmak üzere lütfen RachelsEnglish.com/newsletter adresini ziyaret edin. Hepsi

That’s it, and thanks so much for using Rachel’s English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler .

(Laughing)

(Gülüyor)

Thank you so much for vacationing with me.

Benimle tatil yaptığınız için çok teşekkür ederim.

I love sharing my life with you.

Hayatımı seninle paylaşmayı seviyorum.

Keep you learning going now with this video and don’t forget to subscribe with notifications,

Bu video ile hemen öğrenmeye devam edin ve bildirimlerle abone olmayı unutmayın,

also check out Rachel’s English Academy for all my online courses.

ayrıca tüm çevrimiçi kurslarım için Rachel's English Academy'ye göz atın . Hepsi

That’s it and thanks so much for using Rachel’s English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler .