What Makes American English Sound American | Studying English | American English Pronunciation

Today we're continuing studying English with the Friends Christmas episode where Rachel quits her job.

Bugün Rachel'ın işinden ayrıldığı Friends Christmas bölümüyle İngilizce çalışmaya devam ediyoruz.

Now, last week on our video she quit her job.

Şimdi, geçen hafta videomuzda işinden ayrıldı.

This week she's just had a job interview and she’s talking about it.

Bu hafta daha yeni bir iş görüşmesi yaptı ve bundan bahsediyor.

We're going to use this scene to study American English pronunciation

Bu sahneyi Amerikan İngilizcesi telaffuzunu incelemek

and figure out what makes American English sound American.

ve Amerikan İngilizcesinin kulağa Amerikan gibi gelmesini sağlayan şeyin ne olduğunu bulmak için kullanacağız.

Here's the scene we'll study today.

İşte bugün inceleyeceğimiz sahne.

Hey. How'd the interview go?

Hey. Röportaj nasıl geçti?

Ugh. I blew it. I wouldn’t have even hired me.

Ah. Onu patlattım. Beni işe bile almazdım.

Oh. Come here, sweetie. Listen. You're going to go on, like, a thousand interviews before you get a job.

Ah. Buraya gel tatlım. Dinlemek. Bir iş bulmadan önce yaklaşık bin görüşme yapacaksın. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

You know what, Rach, maybe you should just, you know, stay here at the coffee house.

Biliyor musun Rach, belki de burada kahvehanede kalmalısın.

I can’t. It's too late. Terry already hired that girl over there.

Yapamam. Çok geç. Terry oradaki kızı çoktan işe aldı.

Look at her, she's even got waitress experience. Ugh.

Şuna bak, garsonluk tecrübesi bile var. Ah.

And now the analysis.

Ve şimdi analiz.

Hey. How'd the interview go?

Hey. Röportaj nasıl geçti?

Chandler starts out up down shape of stress hey, hey, uh, uh. Hey. How'd the interview go?

Chandler stresli bir şekilde başlıyor hey, hey, uh, uh. Hey. Röportaj nasıl geçti?

Hey. How'd the interview go?

Hey. Röportaj nasıl geçti?

Hey. How'd the interview go?

Hey. Röportaj nasıl geçti?

Hey. How'd the interview go?

Hey. Röportaj nasıl geçti?

His H is not very clear or loud here hey, hey, hey.

H'si burada çok net veya yüksek değil hey, hey, hey.

Hey. How'd the interview go?

Hey. Röportaj nasıl geçti?

Hey. How'd the interview go?

Hey. Röportaj nasıl geçti?

Hey. How'd the interview go?

Hey. Röportaj nasıl geçti?

Hey. How'd the interview go?

Hey. Röportaj nasıl geçti?

How'd the interview go?

Röportaj nasıl geçti?

The stressed syllable of interview is the most stressed syllable in that whole thought group,

Görüşmenin vurgulu hecesi, tüm düşünce grubunda en çok vurgulanan hecedir, bu hece

how'd the and the first two words lead up to that peak. How'd the interview go,

ve ilk iki kelime o zirveye nasıl ulaştı? Röportaj nasıl geçti

and the last three syllables come away from that peak.

ve son üç hece o zirveden uzaklaştı.

Now, are you noticing how that T is pronounced? Interview, it's totally dropped.

Şimdi, T'nin nasıl telaffuz edildiğini fark ettiniz mi? Röportaj, tamamen düştü.

It's fairly common to drop the T when it comes after N like an interview, internet, international.

Bir röportaj, internet, uluslararası gibi N'den sonra geldiğinde T'yi bırakmak oldukça yaygındır.

How'd the interview go?

Röportaj nasıl geçti?

How'd the interview go?

Röportaj nasıl geçti?

How'd the interview go?

Röportaj nasıl geçti?

The apostrophe D here is the word did.

Buradaki kesme işareti D, did kelimesidir.

We can also do would, how'd you do that, how would you do that but in this case it's did, how'd, how’d, how’d.

Ayrıca şunu da yapabiliriz, bunu nasıl yapardın, bunu nasıl yapardın ama bu durumda oldu, nasıl, nasıl, nasıl.

Just a D sound at the end: how'd the.

Sonunda sadece bir D sesi: nasıl.

Now, we don't release the D. We have the OW, diphthong OW and D voiced TH. How'd the--

Şimdi, D'yi serbest bırakmıyoruz. OW, diphthong OW ve D seslendirmeli TH'ye sahibiz. Nasıl--

So the D is subtle. The tongue is in position, the vocal chords make the noise but then

Yani D ince. Dil yerindedir, ses telleri sesi çıkarır ama sonra

the transition goes quickly into the voiced TH, how the, how the--

geçiş hızlı bir şekilde sesli TH'ye geçer, nasıl, nasıl--

and Chandler does say the E as in she vowel for the word the instead of the.

ve Chandler, kelime yerine the sesli harfinde olduğu gibi E'yi söyler.

That's because the next word begins with a vowel or diphthong and that is the rule.

Bunun nedeni, bir sonraki kelimenin bir ünlü veya iki sesli harfle başlamasıdır ve kural budur.

If the next word begins with a vowel or diphthong the final sound of this word is the E as in she vowel

Bir sonraki kelime bir ünlü veya iki ünlü ile başlıyorsa, bu kelimenin son sesi, ünlüdeki gibi E'dir,

however I have noticed Americans don’t follow that rule very closely.

ancak Amerikalıların bu kuralı çok yakından takip etmediğini fark ettim.

But Chandler does here, the interview.

Ama Chandler burada röportaj yapıyor.

How'd the interview go?

Röportaj nasıl geçti?

How'd the interview go?

Röportaj nasıl geçti?

How'd the interview go?

Röportaj nasıl geçti?

Ugh. I blew it.

Ah. Onu patlattım.

Ugh. Ugh. Just a sound of exasperation ugh but even that has an up-down shape ugh.

Ah. Ah. Sadece bir hiddet sesi ama bu bile aşağı yukarı bir şekle sahip.

Ugh.

Ah.

Ugh.

Ah.

Ugh. I blew it.

Ah. Onu patlattım.

I is really hard to hear almost imperceptible; I blew it.

Neredeyse algılanamaz bir şekilde duymak gerçekten zor; Onu patlattım.

I know it's there grammatically, but we really barely hear it.

Dilbilgisi açısından orada olduğunu biliyorum ama gerçekten zar zor duyuyoruz.

Blew, I blew it, blew is the stressed syllable there.

Üfledim, üfledim, üfle oradaki vurgulu hece.

I blew it.

Onu patlattım.

I blew it.

Onu patlattım.

I blew it.

Onu patlattım.

I blew it, blew it. She does release a true T here and the two words link together very smoothly.

üfledim, üfledim. Burada gerçek bir T bırakıyor ve iki kelime çok düzgün bir şekilde birbirine bağlanıyor.

If you blow something that means you do a poor job at it.

Bir şeyi uçurursanız, bu, o işi kötü yaptığınız anlamına gelir.

You can blow an interview, you can blow a test, you can blow a project, you can blow a first impression.

Bir röportajı mahvedebilirsin, bir testi mahvedebilirsin, bir projeyi mahvedebilirsin, ilk izlenimi mahvedebilirsin.

Ugh. I blew it. It did not go well.

Ah. Onu patlattım. İyi gitmedi.

I blew it.

Onu patlattım.

I blew it.

Onu patlattım.

I blew it. I wouldn't have even hired me.

Onu patlattım. Beni işe bile almazdım.

Okay. In her next sentence what are our most stressed words?

Tamam aşkım. Bir sonraki cümlesinde en çok vurguladığımız kelimeler neler? Beni

I wouldn't have even hired me.

işe bile almazdım. Beni

I wouldn’t have even hired me.

işe bile almazdım. Beni

I wouldn’t have even hired me.

işe bile almazdım. Beni

I wouldn't have even hired me.

işe bile almazdım.

I has a lot of stress there. That's a little unusual.

Orada çok stresim var. Bu biraz alışılmadık. Beni

I wouldn't have even hired me. High and a little bit on me too.

işe bile almazdım. Yüksek ve biraz da bende.

So, usually we don't stress I but for the meaning in this sentence, she is.

Yani, genellikle ben vurgusu yapmayız ama bu cümlenin anlamı için, o öyledir. Beni

I wouldn't have even hired me.

işe bile almazdım. Beni

I wouldn’t have even hired me.

işe bile almazdım. Beni

I wouldn't have even hired me.

işe bile almazdım. Beni

I wouldn't have even hired me.

işe bile almazdım.

Let's listen to just those three words wouldn't have even.

Dinleyelim sadece o üç kelime bile olmazdı.

...wouldn't have even

...hatta olmazdı

...wouldn't have even

...hatta olmazdı

...wouldn't have even

...hatta olmazdı

Wouldn't have even, wouldn't have even, wouldn't have even, wouldn't have even.

, bile olmazdı, bile olmazdı, bile olmazdı.

A little bit hard to tell that's wouldn't have even if you hear just that.

Sadece bunu duysan bile bunun olmayacağını söylemek biraz zor.

So, wouldn't have becomes wouldn't have, wouldn't have, wouldn't have, wouldn't have.

Yani, olmazdı, olmazdı, olmazdı, olmazdı.

...wouldn't have

...yapmazdı

...wouldn't have

...wouldn't have even.

...yapmazdı

...hatta olmazdı.

Wouldn't have even becomes wouldn' have even.

Olmazdı bile olmazdı.

So, the T. I listened to it a bunch of times to decide. Did I think it was totally dropped or did I think it's a little bit of a stop T?

Yani, T. karar vermek için birkaç kez dinledim. Tamamen düştüğünü mü düşündüm yoksa biraz stop T olduğunu mu düşündüm? Bence sen de

I think you could do either. You could do a really light stop T, or you could just drop it: wouldn' have--

yapabilirsin. Gerçekten hafif bir T stop yapabilirsin, ya da sadece bırakabilirsin: olurdu' olurdu-- Olurdu

Wouldn' have even, wouldn' have even, wouldn' have even.

bile, olmazdı bile, olmazdı.

The H is dropped, the word have is reduced to SCHWA V wouldn' 'ave even,

H düşürülür, sahip kelimesi SCHWA'ya indirgenir

wouldn' 'ave even, wouldn' 'ave even, wouldn' 'ave even, wouldn' ''ave even.

.

...wouldn't have even

...olmazdı bile

...wouldn't have even

...olmazdı bile

...wouldn't have even

...olmazdı

These kinds of simplifications are key in American English.

Bu tür basitleştirmeler Amerikan İngilizcesinde çok önemlidir.

They provide contrast to the stressed syllables the stressed words like the word hired.

Kiralanan kelime gibi vurgulu kelimelerin vurgulu hecelerine zıtlık sağlarlar.

...wouldn't have even hired me.

...beni işe bile almazdı.

...wouldn't have even hired me.

...beni işe bile almazdı.

...wouldn’t have even hired me.

...beni işe bile almazdı.

The ed ending in hired is a D sound because the sound before was voiced it was the R consonant,

Hire ile biten ed bir D sesi çünkü daha önce seslendirilen ses R ünsüzdü,

hired me. So, we have the R sound, the D sound and the M sound.

işe aldım. Yani elimizde R sesi, D sesi ve M sesi var.

The D is very subtle. I actually don't think I really hear it.

D çok ince. Aslında gerçekten duyduğumu sanmıyorum.

I feel like it's more dropped hired me, hired me hired me.

Daha çok beni işe aldı, beni işe aldı, beni işe aldı gibi hissediyorum.

...hired me

...beni işe aldı

...hired me

...beni

...hired me

...işe aldı

If anything, it's just a very subtle D sound in the vocal chords

Bir şey olursa, ses tellerindeki çok ince bir D sesi,

just like up here the D sound before the voiced TH. So, it's not a clear D.

tıpkı burada seslendirilen TH'den önceki D sesi gibi. Yani, net bir D değil.

It's not hired me but it's hired me, hired me.

Beni işe almadı ama beni işe aldı, beni işe aldı.

If anything, it's just d, d, d a very quick subtle D sound not released.

Herhangi bir şey varsa, sadece d, d, d çok hızlı, ince bir D sesi çıkarılmaz.

Just the vocal cords vibrating with the tongue in the position.

Sadece dil pozisyondayken titreyen ses telleri.

...hired me.

...beni işe aldı.

...hired me.

...beni işe aldı.

>> ...hired me. >> Oh.

>> ...beni işe aldı. >> Ah.

Oh. Oh. His voice sort of has a nasal quality to it here I'm just noticing.

Ah. Ah. Sesinde burundan bir kalite var, şimdi fark ediyorum.

Oh, oh, a little bit of sympathy, oh.

Ah, ah, biraz anlayış, ah.

Oh.

Ah.

Oh.

Ah.

Oh. Come here, sweetie.

Ah. Buraya gel tatlım.

What is our stress in this three word thought group?

Bu üç kelimelik düşünce grubunda stresimiz nedir?

Come here, sweetie.

Buraya gel tatlım.

Come here, sweetie.

Buraya gel tatlım.

Come here, sweetie.

Buraya gel tatlım.

Come here, sweetie. Come here becomes c'mere, c'mere, c'mere.

Buraya gel tatlım. Buraya gel, c'mere, c'mere, c'mere olur. Gel

The word come reduced. I would write that K SCHWA M

kelimesi azaltılmıştır. K SCHWA M'nin

and actually M takes over the SCHWA. It's a syllabic consonant so it's really just like KM, k'm here, k'm here.

ve aslında M'nin SCHWA'yı devraldığını yazardım. Bu heceli bir ünsüz yani gerçekten KM gibi, k'm burada, k'm burada.

The H is dropped, come 'ere, come 'ere, come 'ere, come 'ere, sweetie, come 'ere sweetie.

H düşürülür, buraya gel, buraya gel, buraya gel, buraya gel tatlım, buraya gel tatlım.

Come here, sweetie

Gel buraya tatlım Gel

Come here, sweetie.

buraya tatlım.

Come here, sweetie.

Buraya gel tatlım.

And stress on that k'm 'ere sweetie.

Ve o k'm 'ere tatlım üzerinde stres.

Sweetie with a flap T because the T comes between two vowels sweetie,

T harfiyle tatlı tatlım çünkü T iki sesli harfin arasına geliyor tatlım,

k'm 'ere sweetie, k'm 'ere sweetie. So, it's not come here it's k'm 'ere.

k'm 'ere tatlım, k'm 'ere tatlım. Yani, buraya gelmedi, k'm'ere.

That's a very common way to pronounce those two words together, k'm 'ere, k'm 'ere sweetie.

Bu iki kelimeyi birlikte telaffuz etmenin çok yaygın bir yolu, k'm 'ere, k'm 'ere tatlım.

Come here, sweetie.

Buraya gel tatlım.

Come here, sweetie.

Buraya gel tatlım.

Come here, sweetie. Listen.

Buraya gel tatlım. Dinlemek.

Listen.

Dinlemek.

First syllable stress we have that up-down shape

İlk hece vurgusu o yukarı-aşağı şeklindedir

listen and the second syllable just comes in on the way down.

ve ikinci hece aşağı inerken gelir.

The T in listen is silent.

Dinlemedeki T sessizdir.

That's just the pronunciation, it's not something Americans do,

Bu sadece telaffuz, Amerikalıların yaptığı bir şey değil,

it's the actual official pronunciation.

gerçek resmi telaffuz.

Up here the actual official pronunciation of here is

Burada, burada fiilin resmi telaffuzu

with the H but every once in a while we drop it like in this phrase

H ile ama arada bir bu cümledeki gibi düşürüyoruz

but in this word it's just not ever pronounced, listen.

ama bu kelimede hiç telaffuz edilmiyor, dinle.

Listen.

Dinlemek.

Listen.

Dinlemek.

Listen. You're going to go on, like...

Dinlemek. Devam edeceksin, sanki...

Okay. So, he puts a little break here.

Tamam. O yüzden burada küçük bir mola veriyor.

So, in this thought group

Peki, bu düşünce grubunda en çok vurgulanan hece

what do you hear as being the most stressed syllable.

olarak ne işitiyorsunuz? Şöyle devam

You're going to go on like...

edeceksin... Şöyle

You're going to go on like...

devam edeceksin... Şöyle

You're going to go on like...

devam edeceksin... Şöyle

You're going to go on like.

devam edeceksin.

You're going go- I hear go, the verb as the most stressed.

Sen gidiyorsun- Git fiilini en çok vurgulanan olarak duyuyorum. Sen

You are going to becomes you're gonna, you’re gonna, you're gonna.

olacaksın, yapacaksın, yapacaksın, yapacaksın. sen, sen, yer

You are you’re becomes yer, yer, yer.

olursun, yer, yer.

Just a Y sound and a R sound. You don't need to try to make the SCHWA.

Sadece bir Y sesi ve bir R sesi. SCHWA'yı yapmaya çalışmanıza gerek yok.

R is also a syllabic consonant, it overpowers the SCHWA yer, yer, yer.

R aynı zamanda heceli bir ünsüzdür, SCHWA yer, yer, yer'e üstün gelir. Gidecek olur,

Going to becomes gonna so you are going to is

yani sen gideceksin, yapacaksın, yapacaksın,

you're gonna, you're gonna, you’re gonna, you're gonna

yapacaksın, yapacaksın Sen gidiyorsun...

You're going to...

You're going to...

Sen gidiyorsun...

You're going to...

You're gonna go, you're gonna go.

Sen gidiyorsun ...

Gideceksin, gideceksin.

You're going to go....

Gideceksin...

You're going to go...

Gideceksin... Devam edeceksin

You're going to go on like...

sanki...

On and like just falling in pitch away from the peak of stress at go.

Devam edeceksin ve hareket halindeyken stresin zirvesinden uzaklaşacak gibi.

Go on like, go on like.

Beğenmeye devam et, beğenmeye devam et.

...go on like...

...devam et... ...devam et

...go on like...

...

...go on like a thousand interviews before you get a job.

... iş bulmadan önce binlerce görüşme yap.

Okay and in this next thought group what is the most stressed syllable?

Pekala, bir sonraki düşünce grubunda en çok vurgulanan hece nedir?

...a thousand interviews before you get a job.

...bir iş bulmadan önce binlerce görüşme.

...a thousand interviews before you get a job.

...bir iş bulmadan önce binlerce görüşme.

... a thousand interviews before you get a job.

... bir iş bulmadan önce binlerce görüşme.

A thousand. I think thou has the most stress.

Bin. Bence en çok stres sende.

A thousand

interviews before, a little bit of stress here as well,

Daha önce bin görüşme, burada da biraz stres,

before you get a job, but I think the most stress is on thousand.

iş bulmadan önce, ama bence en çok stres binde.

So, that word begins with an unvoiced TH.

Yani, bu kelime sessiz bir TH ile başlar.

You do need to bring your tongue tip through the teeth for that a thousand.

Bunun için dilinizin ucunu dişlerin arasından geçirmeniz gerekiyor.

...a thousand...

...bin... ...

...a thousand...

bin...

...a thousand...

...bin...

And the letter A here just a SCHWA.

Ve buradaki A harfi sadece bir SCHWA.

A thousand, oops I just realized

Bin, ayy, şimdi

there's a typo here isn't there?

burada bir yazım hatası olduğunu fark ettim, değil mi?

There's an A in that word a thousand.

Bu kelimede bir A var bin.

...a thousand...

...bin... ...

...a thousand...

bin... ...

...a thousand interviews...

bin görüşme...

Interviews, interviews, again he drops the T it's a very normal and natural pronunciation interviews.

Görüşmeler, görüşmeler, yine T'yi düşürüyor, bu çok normal ve doğal bir telaffuz.

...interviews...

...röportajlar...

...interviews...

...röportajlar...

...interviews...

...röportajlar...

It's so weird I have never noticed this about Ross before and yes I've seen this show

Çok garip Ross'la ilgili bunu daha önce hiç fark etmemiştim ve evet bu şovu izledim

but his R in interviews and before is a little weak

ama R'si röportajlarda ve öncesinde biraz Daha önce yapılan röportajlarda

which is a little bit of a New York accent interviews before.

biraz New York aksanı olan zayıf .

...interviews before...

...önce görüşme...

...interviews before...

...önce görüşme...

...interviews before you get a job.

...iş bulmadan önce görüşme.

I definitely recommend you stick with a standard American accent

which does have a bit of a stronger R sound in those words interviews before you get a job.

İşe girmeden önce röportajlarda biraz daha güçlü bir R sesi olan standart bir Amerikan aksanına bağlı kalmanızı kesinlikle tavsiye ederim.

...interviews before you get a job.

...iş bulmadan önce mülakatlar.

... interviews before you get a job.

... bir işe girmeden önce görüşmeler yapın.

... interviews before you get a job.

... bir işe girmeden önce görüşmeler yapın.

Before you get a job, before you get a job.

İş bulmadan önce, iş bulmadan önce. Bir işe

You can really feel that stress before you get a job, da-da-da-da-da-da.

girmeden önce bu stresi gerçekten hissedebilirsin , da-da-da-da-da-da.

It starts to feel like a music a little bit when you study the stress before you get a job.

İşe girmeden önce stresi incelediğinizde biraz müzik gibi gelmeye başlıyor. Daha

You get a, all lower in pitch flatter.

düşük perdede daha düz bir a elde edersiniz.

Again, the letter A is just a quick SCHWA linking the words together.

Yine, A harfi, kelimeleri birbirine bağlayan hızlı bir SCHWA'dır.

The T in get is a flap T. It comes between two vowels,

Get'deki T, bir flep T'dir. İki sesli harf arasına gelir,

it links those words together, you get a job.

bu kelimeleri birbirine bağlar, bir iş bulursun.

...you get a job.

...bir iş bulursun.

...you get a job.

...bir iş bulursun.

...you get a job.

...bir iş bulursun. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu.

So, of course what he meant was it takes a lot of tries to actually get a job.

Yani, tabii ki demek istediği, gerçekten bir iş bulmak için çok uğraşmak gerektiğiydi.

What it sounded like was she's not going to interview

Kulağa

very well and is going to have to do it a thousand times before she gets a job.

pek iyi mülakat yapmayacak ve bir iş bulana kadar bunu binlerce kez yapmak zorunda kalacakmış gibi geliyordu.

So, that's what he meant when he said that's not how that was supposed to come out.

Yani, bunun böyle olmaması gerektiğini söylerken kastettiği buydu.

We say that if we say something and the meaning didn't quite come across right.

Diyoruz ki bir şey söylersek ve anlamı tam olarak anlaşılmıyorsa. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu.

That’s not how that was supposed to come out.

Bunun böyle olmaması gerekiyordu.

That's not how that was, that's not how that was supposed to come out.

Böyle değildi, böyle olmaması gerekiyordu.

Come out, a phrasal verb.

Dışarı çık, bir deyimsel fiil. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu.

That's not how that was... So, we have a full A vowel in that's

Öyle değildi... Yani, tam bir A sesli harfimiz var, bu

both times it doesn't reduce that’s not how that was.

iki kez de azalmaz, bu böyle değildi.

We have a stop T in this word that.

Bu kelimede bir T durağımız var ki.

That was, that was, that was.

Şuydu, şuydu, şuydu.

It's not released, that would be that was, that was over pronounced. We don't release our T's very often.

Serbest bırakılmadı, bu olurdu, bu fazla telaffuz edildi. T'lerimizi çok sık serbest bırakmayız.

This is a stop T because the next word begins with a consonant.

Bu bir T durağıdır çünkü bir sonraki kelime bir ünsüzle başlar.

The word was is not pronounced

Kelime telaffuz edilmedi

was, that's stressed.

, vurgulandı.

It was pronounced waz, waz.

Waz, waz olarak telaffuz edildi.

That's unstressed that waz, that waz.

Bu vurgusuz o waz, o waz. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu.

Supposed to,

Sözde,

these two words go together pretty frequently, and we don't say supposed to, we say spose to, spose to.

bu iki kelime oldukça sık bir araya gelir ve biz olması gereken demeyiz, eş olmak, eş olmak deriz.

...supposed...

...sanılan...

...supposed...

...sanan...

...supposed to come out.

...çıkması gereken.

Listen to just supposed to come.

Sadece gelmesi gerekiyordu dinleyin.

...supposed to come...

...gelmesi gerekiyordu...

...supposed to come...

...gelmesi gerekiyordu... ...

...supposed to come...

gelmesi gerekiyordu...

Supposed to come, supposed to come, supposed to come.

Gelmesi gerekiyordu, gelmesi gerekiyordu, gelmesi gerekiyordu.

So, we lose the first syllable, we lose the vowel and it's really just an SP, spo, spo

Böylece, ilk heceyi kaybederiz, ünlüyü kaybederiz ve bu gerçekten sadece bir SP, spo, spo olur,

then we have the O as a no diphthong and the stressed syllable spose to, to

o zaman diphthong olmayan O'ya sahibiz ve vurgulu hece to'ya sahibiz, o

then we have S, a true T or a flap T. Honestly

zaman S'ye, gerçek bir T'ye veya bir flep'e sahibiz T. Dürüst olmak gerekirse,

his T sounds weak to me

T'si bana zayıf geliyor, bu

so I wouldn't write it as a true T, spose to, spose to.

yüzden onu gerçek bir T, spose to, spose to olarak yazmazdım.

I would say that was more of a flap T D sound sposed to, sposed to, sposed to and then a SCHWA.

Bunun daha çok bir flep TD sesi olduğunu söyleyebilirim, gerekli, ve ardından bir SCHWA.

SO, supposed to, three syllables becomes two sposed to, sposed to.

YANİ, olması gereken, üç hece iki özlü, özlü olur.

...supposed...

...sanılan...

...supposed...

...sanan...

...supposed to come out.

...çıkması gereken.

And a stop T at the end of out because it's at the end of a thought group.

Ve sonunda bir T dur çünkü bu bir düşünce grubunun sonunda.

...was supposed to come out.

...çıkması gerekiyordu.

...was supposed to come out.

...çıkması gerekiyordu.

...was supposed to come out.

...çıkması gerekiyordu.

This is just the worst Christmas ever.

Bu şimdiye kadarki en kötü Noel.

So, Phoebe

Yani, Phoebe

she's not feeling good about Christmas I wrote this is but I actually think it's,

Noel hakkında iyi hissetmiyor, bunu yazdım ama aslında bence, bu,

it's, it's just the, it's hard to hear, people are laughing and it's not very stressed

sadece, duymak zor, insanlar gülüyor ve çok stresli değil

but really I think I'm just hearing an S sound or a TS sound

ama gerçekten sanırım sadece bir S sesi duyuyorum veya bir TS sesi,

which means it's would have been it instead of this is, it's just, it's just, just, just, just.

yani bunun yerine bu olurdu, bu sadece, sadece, sadece, sadece, sadece.

It's just the worst...

Bu sadece en kötüsü...

It's just the worst...

Bu sadece en kötüsü...

It's just the worst...

Bu sadece en kötüsü...

It's just the worst, t, t, t, t. Just a quick TS sound.

Bu sadece en kötüsü, t, t, t, t. Sadece hızlı bir TS sesi.

We do reduce the word it's this way.

Bu şekilde olduğu kelimesini azaltıyoruz.

We also reduce the word let's this way, let's go, let's go, let's go

Bu şekilde hadi kelimesini de azaltıyoruz, hadi gidelim, hadi gidelim, hadi gidelim

and we reduce the word that's this way, that's okay for example.

ve bu şekilde kelimesini azaltıyoruz, sorun değil mesela.

That's okay can become 's okay, So, we have a few words also what is, what

Bu tamam, tamam olabilir, Yani, birkaç kelimemiz de var, ne var, ne

that can reduce to just the TS sound.

sadece TS sesine indirgenebilir.

It's just the worst.

Bu sadece en kötüsü.

It's just the worst...

Bu sadece en kötüsü...

It's just the worst...

Bu sadece en kötüsü...

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

What is the stress of this phrase? We know it's is not stressed because it's reduced, it’s low in pitch

Bu cümlenin vurgusu nedir? Vurgulu olmadığını biliyoruz çünkü azaltılmış, perdesi düşük

and it's kind of hard to hear

ve duyması biraz zor

but what are the stressed syllables, the ones that are the clearest, the easiest to hear?

ama vurgulu heceler hangileri, en net, en kolay işitilebilenler?

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

Worst and ev' have the most stress.

En kötü ve en çok strese sahip olanlar.

Now let's look at our Ts. We have a bunch that are dropped.

Şimdi T'lerimize bakalım. Düşen bir sürü var.

When a T is part of an ending cluster like the ST cluster and the next word begins with a consonant

Bir T, ST kümesi gibi biten bir kümenin parçası olduğunda ve sonraki sözcük

like it does here with the, that T is dropped, jus' the and that's what she does take a listen.

burada olduğu gibi bir ünsüzle başladığında, o T düşürülür, sadece 'the ve o bunu dinler.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

Then even in the stressed word worst it's dropped because the next word begins with a consonant.

Sonra vurgulanan en kötü kelimede bile bir sonraki kelime ünsüzle başladığı için bırakılır.

So, in both of those cases even though the word just

Yani, her iki durumda da sadece kelimesi

and the word worst even though those words do have a T sound

ve en kötüsü kelimesi bu kelimelerin bir T sesi olmasına rağmen,

the T was dropped because in this case the T came between two consonants.

T düşürüldü çünkü bu durumda T iki ünsüz arasına geliyordu.

Now, in the word Christmas the T also comes between two consonants and it's also dropped

Şimdi, Noel kelimesinde T de iki ünsüz arasına giriyor ve o da

although, I guess I shouldn't say it's dropped because dropped means that it’s normally there

düşürülüyor, ancak düştüğünü söylememeliyim çünkü düşürülmesi normalde orada olduğu

and it's actually not normally there. There is no T sound in Christmas even though there is a letter T

ve aslında normalde orada olmadığı anlamına geliyor. Noel'de T harfi olmasına rağmen

because it comes between two consonants. Chrismas, Chrismas.

iki ünsüz arasına geldiği için T sesi yoktur. Noel, Noel.

So, we have just the worst Christmas but all with a no T's. Jus' the wors' Chrismas ever.

Yani, en kötü Noel'i yaşıyoruz ama hiçbirinde T yok. Şimdiye kadarki en kötü Noel'di.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

You know what, Rach, maybe you should just...You know what, Rach... You know what, Rach...

Biliyor musun, Rach, belki de sadece...Biliyor musun, Rach... Biliyor musun, Rach...

Know, definitely the most stressed word of that three word thought group.

Biliyorsun, kesinlikle o üç kelimelik düşünce grubunun en stresli kelimesi.

You know what, Rach...

Biliyor musun, Rach...

The word you, I actually think that that was reduced. I think not the OO vowel, but I think it was actually

Sen kelimesinin aslında azaltıldığını düşünüyorum. Sanırım OO sesli harfi değil, ama aslında

reduced to the SCHWA yu, yu, yu know, yu know what.

SCHWA'ya indirgendiğini düşünüyorum yu, yu, yu bilirsin, yu bilirsin.

That's a pretty common reduction for the word too.

Bu da kelime için oldukça yaygın bir azalma.

Yu know, Yu know what.

Biliyorsun, Yu ne biliyor musun?

You know what...

Biliyor musun...

You know what...

Biliyor musun...

You know what, Rach, maybe you should just...

Biliyor musun, Rach, belki de sadece...

And all of those words linked together really smoothly,

Ve tüm bu kelimeler gerçekten düzgün bir şekilde birbirine bağlandı,

you know what.

biliyor musun?

Stop T, end of the thought group.

Dur T, düşünce grubunun sonu.

Rach, again up-down shape. It's a stressed syllable.

Rach, yine yukarı-aşağı şeklinde. Vurgulu bir hecedir.

You know what, Rach...

Biliyor musun, Rach...

You know what, Rach...

Biliyor musun, Rach...

You know what, Rach, maybe you should just...

Biliyor musun, Rach, belki de sadece...

Maybe you should just and then the thought group ends here. There's a little pause.

Belki de sadece yapmalısın ve sonra düşünce grubu burada biter. Biraz duraklama var. Şimdi

Let's look at these four words.

bu dört kelimeye bakalım.

Maybe you should just...

Belki sadece yapmalısın...

Maybe you should just...

Belki sadece yapmalısın...

Maybe you should just...

Belki sadece...

Maybe you should just, stress on may and just.

Belki sadece yapmalısın, may ve just üzerine vurgu yapmalısın.

Maybe you should just...

Belki sadece...

Maybe you should just...

Belki sadece...

Maybe you should just...

Belki sadece...

You should just.

Sadece yapmalısın.

Okay. We have a couple reductions here. The word should is pronounced sh,

Tamam aşkım. Burada birkaç indirimimiz var. should kelimesi sh olarak telaffuz edilir,

just SH and a SCHWA said quickly linking right into the next sound

sadece SH ve bir SCHWA hızlı bir şekilde bir sonraki sese bağlanır,

which is the J sound of just.

bu da just'in J sesidir.

So, the L is always silent, but the D was also dropped there.

Yani, L her zaman sessizdir, ancak D de oraya bırakılmıştır.

I've noticed we do this sometimes when the next word begins with a consonant

Bunu bazen bir sonraki kelime ünsüzle başladığında yaptığımızı fark ettim

you should just, you should just, you should just.

.

Then we also have a dropped T. Now, why?

O zaman bir de düşen T'miz var. Şimdi, neden?

Before we dropped the T in just because it linked into a word that began with a constant.

Sırf bir sabitle başlayan bir kelimeyle bağlantılı olduğu için T'yi atmadan önce.

Here it doesn't but it's just such a habit to not pronounce the T in just

Burada öyle değil ama T'yi telaffuz etmemek öyle bir alışkanlık ki

that we don't do it sometimes even when we pause.

bazen ara verdiğimizde bile yapmıyoruz.

Maybe you should jus'.

Belki de haklısın.

It simply ends in an S sound.

Basitçe bir S sesiyle biter.

Maybe you should just...

Belki sadece...

Maybe you should just...

Belki sadece...

Maybe you should just, you know...

Belki sadece, bilirsin...

You know, what's the stress there

Bilirsin, oradaki stres nedir ...

...you know...

biliyorsun...

...you know...

...biliyorsun...

...you know...

... Bilirsiniz...

You know, it's definitely on no the word you again is reduced

Bilirsiniz, bu kesinlikle hiçbir kelimede tekrar azaltılır,

just like it was up here in the phrase you know what,

tıpkı burada ne olduğunu bilirsiniz,

you know, you know.

bilirsiniz, bilirsiniz ifadesinde olduğu gibi.

...you know...

...biliyorsun... ...

...you know...

biliyorsun...

...you know, stay here at the coffee house.

...biliyorsun, burada kahvehanede kal.

And in the rest of this sentence in this thought group what are the most stressed syllables?

Ve bu düşünce grubunda bu cümlenin devamında en çok vurgulanan heceler nelerdir?

...stay here at the coffee house.

...burada kahvehanede kal.

...stay here at the coffee house.

...burada kahvehanede kal.

... stay here at the coffee house.

... burada kahvehanede kal.

I’m getting stay, a little bit on here, stay here at the coffee house.

Biraz burada kalıyorum, burada kahvehanede kal.

So, four words that are a little bit longer.

Yani, biraz daha uzun olan dört kelime.

In the word coffee the stressed word it's only the stressed syllable that has that length.

Kahve kelimesinde vurgulu kelime, bu uzunluğa sahip olan sadece vurgulu hecedir.

The unstressed syllable will still be very short but at and the are not fully pronounced like that.

Vurgusuz hece yine de çok kısa olacak ama at ve tam olarak bu şekilde telaffuz edilmiyor.

They are lower in pitch at the, at the, at the, flat and the word at reduces,

Düzde perdeleri daha alçaktır ve at sözcüğü kısalır,

the vowel changes to the SCHWA, the T is a stop T at the, at the, at the, here at the, here at the.

sesli harf SCHWA'ya dönüşür, T bir durak T'dir at the, at the, at the, here at the, here at the .

...stay here at the...

...burada kal...

...stay here at the...

...burada kal...

>> stay here at the coffee house. >> I can't.

>> burada kahvehanede kal. >> yapamam.

Her voice is really breathy here.

Sesi burada gerçekten nefes kesici.

She's a little bit I don't know if desperate is the right word exasperated but she's just

Biraz çaresiz, çileden çıkmış doğru kelime mi bilmiyorum ama sadece

she's frustrated and that's what's coming out in her voice.

hüsrana uğramış ve sesinden çıkan da bu.

That's what this extra breathiness is doing.

Bu ekstra nefes almanın yaptığı şey bu.

I can't.

Yapamam.

I can't.

Yapamam.

I can’t.

Yapamam.

I can't, stress on the word can’t. She does do a True T release.

Yapamam, yapamam kelimesinin stresi. True T yayını yapıyor.

We often don't do that so she's really stressing it by making that a True T.

Bunu genellikle yapmayız, bu yüzden onu True T yaparak gerçekten vurguluyor.

I can't.

Yapamam.

I can’t.

Yapamam.

I can't.

Yapamam.

I can't. It's too late.

Yapamam. Çok geç.

It's too late.

Çok geç.

Too and late both stressed and again she does a True T release here

Çok ve geç, hem stresli hem de burada yine bir True T yayını yapıyor ve

where we would often make that a stop T because it's at the end of a sentence.

burada bunu sık sık bir T olarak bitiriyoruz çünkü bu bir cümlenin sonunda.

So, by making these all True Ts she's showing her desperation, her frustration.

Yani, tüm bu Gerçek T'leri yaparak çaresizliğini, hüsranını gösteriyor.

The T in the word too is always a True T.

Kelimedeki T de her zaman Gerçek T'dir.

It's too late.

Artık çok geç.

It's too late.

Çok geç.

It's too late.

Çok geç.

Terry already hired that girl over there.

Terry oradaki kızı çoktan işe aldı.

What's our stress in this sentence?

Bu cümledeki vurgumuz nedir?

Terry already hired that girl over there.

Terry oradaki kızı çoktan işe aldı.

Terry already hired that girl over there.

Terry oradaki kızı çoktan işe aldı.

Terry already hired that girl over there.

Terry oradaki kızı çoktan işe aldı.

Terry, the name, the stressed syllable of Terry.

Terry, adı, Terry'nin vurgulu hecesi.

Terry already hired that girl over there.

Terry oradaki kızı çoktan işe aldı.

Those are the most stressed syllables.

Bunlar en çok vurgulanan hecelerdir.

Also, the word Terry also has a True T.

Ayrıca, Terry kelimesinin de bir True T'si vardır.

We're actually getting some True T practice here because it begins a stressed syllable,

Aslında burada bir True T alıştırması yapıyoruz çünkü vurgulu bir heceyle başlıyor,

Terry already hired.

Terry çoktan işe aldı.

Terry already hired...

Terry zaten işe alındı...

Terry already hired...

Terry zaten işe alındı... Terry

Terry already hired...

zaten işe alındı... Terry zaten işe alındı

Terry already hired, Terry already hired, already, already, already.

, Terry zaten işe alındı, şimdiden, çoktan, şimdiden.

She's not making an L sound in the word already and that's pretty common.

Zaten kelimede L sesi çıkarmıyor ve bu oldukça yaygın. Ben

I don't do that either.

de yapmıyorum.

Already, already, already, already, just a really quick vowel

Zaten, zaten, zaten, çok hızlı bir sesli harf

and then the stressed syllable already, already, already.

ve ardından vurgulu hece zaten, zaten, şimdiden.

Terry already...

Terry zaten...

Terry already...

Terry zaten...

Terry already...

Terry zaten...

That's an all as in AH vowel already, already, already, already, already hired that girl.

Bu AH sesli harfindeki gibi bir şey zaten, çoktan, çoktan, çoktan, çoktan, o kızı çoktan işe aldı.

Again, the D sound not released just a quick vibration in the vocal cords before going on to the next sound.

Yine D sesi, bir sonraki sese geçmeden önce ses tellerinde sadece hızlı bir titreşim salmaz.

Hired that girl, Stop T in that because the next word begins with a consonant.

O kızı tuttum, Stop T çünkü sonraki kelime ünsüzle başlıyor.

Terry already hired that girl...

Terry o kızı çoktan tuttu...

Terry already hired that girl...

Terry o kızı çoktan tuttu...

Terry already hired that girl...

Terry o kızı çoktan tuttu...

Now, I know girl can be one of the trickiest words. It's got the R vowel GU R and then a Dark L, gurl.

Şimdi, kızın en aldatıcı kelimelerden biri olabileceğini biliyorum. R sesli harfi GU R ve ardından Dark L, gurl var.

One thing that can help is to use the stress to your advantage, use the up-down shape

Yardımcı olabilecek bir şey, stresi kendi avantajınıza kullanmak, yukarı-aşağı şeklindeki

gurl and use that fall down in the pitch for your Dark L gurl, gurl, gurl over there.

gurl'u kullanmak ve oradaki Dark L gurl, gurl, gurl'unuz için sahada düşenleri kullanmaktır.

...girl over there.

...oradaki kız.

...girl over there.

...oradaki kız.

...girl over there.

...oradaki kız. Karanlık bir ses

You do need to make sure you're making a dark sound

çıkardığınızdan emin olmanız gerekir,

otherwise it won't sound right. It's not a light L,

aksi halde kulağa doğru gelmez. Açık bir L değil,

it's a dark L because the L comes at the end of the syllable girl.

koyu bir L çünkü L hece kızının sonuna geliyor.

When I make that sound I don't lift my tongue tip at all, girl.

O sesi çıkardığımda dilimin ucunu hiç kaldırmıyorum kızım.

Now, you will lift it quickly before the O diphthong to differentiate

Şimdi,

girl over, over,

kız üst, üst,

girl over but you want the dark sound before you lift your tongue tip otherwise it sounds like

kız ayrımını yapmak için O diphthong'dan önce hızlıca kaldıracaksınız, ancak dilinizin ucunu kaldırmadan önce karanlık sesi istiyorsunuz, aksi takdirde

girl and that's not quite American girl, girl over there.

kız gibi geliyor ve bu tam olarak Amerikalı kız değil, kız orada.

...girl over there.

...oradaki kız.

...girl over there.

...oradaki kız.

...girl over there.

...oradaki kız.

If you're a Spanish speaker make sure you're making a V and not a B,

İspanyolca konuşuyorsanız, B değil V yaptığınızdan emin olun,

Vvvvv

Vvvvv

you can see some of your teeth when you make that sound.

bu sesi çıkardığınızda dişlerinizin bir kısmını görebilirsiniz.

If your lips are closed then it's a B. Try to work on a separate V sound over there.

Dudakların kapalıysa o zaman B'dir. Orada ayrı bir V sesi üzerinde çalışmaya çalış.

...girl over there.

...oradaki kız.

...girl over there.

...oradaki kız.

...girl over there.

...oradaki kız.

And she laughs a little bit as she says there, there.

Ve orada, orada derken biraz gülüyor.

...there.

...Orası.

...there.

...Orası.

...there.

Look at her.

...Orası.

Ona bakmak.

What's our stress in this three word thought group.

Bu üç kelimelik düşünce grubunda stresimiz ne?

Look at her.

Ona bakmak.

Look at her.

Ona bakmak.

Look at her.

Ona bakmak.

Look at her. Very obvious first word stress,

Ona bakmak. İlk kelime vurgusu çok açık,

look at her and then the unstressed words just come in on the way down for the pitch, look at her.

ona bakın ve sonra vurgusuz kelimeler sahaya inerken geliyor, ona bakın.

Now, this is a light L because it comes at the beginning of the syllable or in this case the word

Şimdi, bu hafif bir L çünkü hecenin başında geliyor ya da bu durumda kelimenin başında

so you will lift your tongue tip, look at her.

yani dilinizin ucunu kaldıracaksınız, ona bakın.

The word at what do you notice about the pronunciation.

Kelimenin telaffuzu hakkında ne fark ettiniz?

Look at her.

Ona bakmak.

Look at her.

Ona bakmak.

Look at her.

Ona bakmak.

It's not AH at but it's look at her. It almost sounds like the word it which has the /I/ as in sit vowel.

AH değil ama ona bak. Sit ünlüsünde /I/ olan kelimeye neredeyse benziyor.

It's the SCHWA look at her and I think that the SCHWA and the IH as in sit vowel sound pretty much the same

Ona SCHWA bakışı ve IH vurgusuzken SCHWA ve IH'nin sit sesli harf olarak hemen hemen aynı olduğunu düşünüyorum ve

when the IH is unstressed and they're said quickly, look at her and there is a stop T there, look at her.

hızlı bir şekilde söyleniyorlar, ona bak ve orada bir durak T var, ona bak .

Look at her.

Ona bakmak.

Look at her.

Ona bakmak.

Look at her.

Ona bakmak.

That double O in look is the same vowel as in push or sugar.

Görünümdeki bu çift O, itme veya şekerdeki ile aynı sesli harftir.

Don't let the double-O fool you it's not OO, it's U luk, luk at her.

Double-O'nun sizi aldatmasına izin vermeyin, OO değil, U luk, ona luk.

Look at her.

Ona bakmak.

Look at her.

Ona bakmak.

Look at her. She's even got waitress experience.

Ona bakmak. Garsonluk tecrübesi bile var.

What's the stress of this last sentence.

Bu son cümlenin vurgusu nedir?

She's even got waitress experience.

Garsonluk tecrübesi bile var.

She's even got waitress experience.

Garsonluk tecrübesi bile var.

She's even got waitress experience.

Garsonluk tecrübesi bile var.

She's even got, little stress on even she's even got waitress experience.

Garsonluk deneyimi olmasına rağmen çok az stresi var.

I would say most of the stress is on that first syllable of waitress.

Stresin çoğunun garsonun ilk hecesinde olduğunu söyleyebilirim.

She's even got waitress experience.

Garsonluk tecrübesi bile var.

She's even got waitress experience.

Garsonluk tecrübesi bile var.

She's even got waitress experience.

Garsonluk tecrübesi bile var.

She's even got waitress experience.

Garsonluk tecrübesi bile var.

The apostrophe s in she's is a Z sound that links right into the next vowel,

She'deki kesme işareti, bir sonraki sesli harfe bağlanan bir Z sesidir;

which is the E vowel she's even, even, even. She's even got, try that. She's even got...

bu, onun çift, çift, çift olduğu E sesli harfidir. Hatta var, dene. Hatta var...

She's even got...

Hatta var...

She's even got...

Hatta var...

She's even got waitress experience.

Garsonluk deneyimi bile var. Bir

A stop T at the end of got because the next sound is a consonant waitress experience.

sonraki ses ünsüz bir garson deneyimi olduğu için sonunda bir T durağı var.

...waitress experience.

...garson deneyimi.

...waitress experience.

...garson deneyimi.

...waitress experience.

...garson deneyimi.

Waitress, we have a TR cluster and it's common for that to become CHR and that’s exactly what happens here,

Garson, bir TR kümemiz var ve bunun CHR'ye dönüşmesi yaygın bir durumdur ve burada olan tam olarak budur,

waichress experience.

waichress deneyimi.

...waitress experience.

...garson deneyimi.

...waitress experience.

...garson deneyimi.

...waitress experience.

...garson deneyimi.

Experience, a four syllable word with stress on the second syllable ex-pe-rience, ex-pe-rience.

Deneyim, ikinci hecede vurgu bulunan dört heceli bir sözcük.

When you have a longer word that feels tricky focus on the stress that can help a lot with the pronunciation.

Zor hissettiren daha uzun bir kelimeniz olduğunda, telaffuza çok yardımcı olabilecek vurguya odaklanın. Deneyimi, deneyimi

It can help you figure out where to simplify experience, experience.

nerede basitleştireceğinizi anlamanıza yardımcı olabilir .

...experience.

...deneyim.

...experience.

...deneyim.

...experience. Ugh.

...deneyim. Ah.

Ugh.

Ah.

Even that expression has an up-down shape, the shape of stress, ugh.

O ifadenin bile yukarı-aşağı bir şekli var, stresin şekli, ugh.

Ugh.

Ah.

Ugh.

Ah.

Ugh.

Ah.

Let’s listen to the whole conversation one more time.

Tüm sohbeti bir kez daha dinleyelim.

Hey. How'd the interview go?

Hey. Röportaj nasıl geçti?

Ugh. I blew it.

Ah. Onu patlattım. Beni

I wouldn’t have even hired me.

işe bile almazdım.

Oh. Come here, sweetie. Listen.

Ah. Buraya gel tatlım. Dinlemek.

You're going to go on, like, a thousand interviews before you get a job.

Bir iş bulmadan önce yaklaşık bin görüşme yapacaksın. Bunun böyle

That's not how that was supposed to come out.

çıkması gerekmiyordu.

It's just the worst Christmas ever.

Şimdiye kadarki en kötü Noel.

You know what, Rach, maybe you should just, you know, stay here at the coffee house.

Biliyor musun Rach, belki de burada kahvehanede kalmalısın.

I can’t. It's too late.

Yapamam. Çok geç.

Terry already hired that girl over there.

Terry oradaki kızı çoktan işe aldı.

Look at her, she's even got waitress experience. Ugh.

Şuna bak, garsonluk tecrübesi bile var. Ah.

If you love Learning English with TV we do have a whole playlist for that check it out

TV ile İngilizce Öğrenmeyi seviyorsanız, bunun için tam bir çalma listemiz var

and if you love this kind of full pronunciation analysis I do a lot of it in my Academy.

ve bu tür tam telaffuz analizlerini seviyorsanız, Akademimde bunun çoğunu yapıyorum.

My Academy is where I help students train and really reach their accent, their pronunciation goals.

Akademim, öğrencilerin eğitim almalarına ve gerçekten aksanlarına, telaffuz hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olduğum yerdir.

It's Rachel's English Academy.

Burası Rachel'ın İngiliz Akademisi.

There's a 30-day money-back guarantee so don't be afraid to try it

30 gün para iade garantisi var, denemekten çekinmeyin

also don't forget to subscribe to my YouTube channel. I make a new video every Tuesday.

ayrıca YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın. Her Salı yeni bir video çekiyorum. Hepsi

That's it guys and thanks so much for using Rachel's English.

bu kadar çocuklar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler.