Learn Some English Phrases to Talk about Being Busy or Not Being Busy!

- Hi, Bob, the Canadian here.

- Merhaba Bob, Kanadalı burada.

I have to be honest with you.

Sana karşı dürüst olmalıyım.

I almost didn't make an English lesson for you this week.

Bu hafta neredeyse senin için İngilizce dersi yapmıyordum.

I'm really busy right now.

Şu anda gerçekten meşgulüm.

So I thought I should make an English lesson

Ben de size biraz hayatımı anlattığım bir İngilizce dersi yapmam gerektiğini düşündüm

where I also just tell you about my life for a little bit.

.

So I'll try to explain my current life situation

Bu yüzden şu anki yaşam durumumu

and why that makes me busy

ve bunun beni neden meşgul ettiğini

and why I almost didn't make a video for you today.

ve bugün size neden neredeyse video çekemeyeceğimi açıklamaya çalışacağım.

So the first thing is,

İlk olarak,

I don't have a lot of spare time this week.

bu hafta çok fazla boş zamanım yok.

In English, when you have spare time,

İngilizce'de boş zamanınız olduğunda,

it means you have extra time where you can do fun things

eğlenceli şeyler yapabileceğiniz

or make English lessons for people like you.

veya sizin gibi insanlar için İngilizce dersleri yapabileceğiniz fazladan zamanınız olduğu anlamına gelir.

I don't have a lot of spare time.

Çok fazla boş zamanım yok.

I don't have a lot of time on my hands.

Elimde çok fazla zamanım yok.

That's another expression that we use sometimes.

Bu bazen kullandığımız başka bir ifadedir .

If you say, "Oh, I have a lot of time on my hands,"

"Ah, çok zamanım var" derseniz,

it means that you don't have to work a lot

bu, çok çalışmanıza gerek olmadığı

and you don't have a lot of other obligations.

ve başka pek çok yükümlülüğünüz olmadığı anlamına gelir.

So I don't have a lot of spare time this week

Yani bu hafta çok fazla boş zamanım yok

and I don't have a lot of extra time on my hands

ve elimde fazladan fazla zamanım yok

because I work in a school where we have a semester system,

çünkü sömestr sistemimiz olan bir okulda çalışıyorum

and semester one just ended last week

ve birinci sömestr geçen hafta bitti

and semester two is beginning this week.

ve ikinci sömestr bu hafta başlıyor.

So I thought I should teach you some English phrases

Bu yüzden sana

about how I'm feeling this week

in the sense of how I feel about time.

zaman hakkında nasıl hissettiğim anlamında bu hafta nasıl hissettiğim hakkında bazı İngilizce ifadeler öğretmem gerektiğini düşündüm. Size öğretmek

So the first two phrases I want to teach you are this.

istediğim ilk iki cümle bu.

I'm in a hurry a lot and I'm in a rush a lot.

Çok acelem var ve çok acelem var. Bu

So this morning I got up early

yüzden bu sabah erken kalktım

and I've been in a rush all morning.

ve bütün sabah acelem vardı.

I've been in a hurry all morning.

Bütün sabah acelem vardı.

When you're in a rush or when you're in a hurry,

Aceleniz olduğunda veya aceleniz olduğunda

you do a lot of things very quickly

birçok şeyi çok hızlı yaparsınız

and you do them one after each other.

ve bunları birbiri ardına yaparsınız.

So this morning, I got up, I had breakfast,

Bu sabah kalktım, kahvaltı yaptım,

I did some editing on my computer.

bilgisayarımda biraz düzenleme yaptım.

I made some lesson plans for my classes later today.

Bugünün ilerleyen saatlerinde derslerim için bazı ders planları yaptım.

I've just been doing one thing after another all morning

Bütün sabah birbiri ardına bir şey yaptım

and I've been in a rush.

ve acelem vardı.

So I've been in a hurry, I've been in a rush.

Yani acelem vardı, acelem vardı.

I will probably be in a hurry

Muhtemelen

and be in a rush all day today and all week as well.

bugün ve tüm hafta boyunca acelem olacak ve acelem olacak.

Those are the first two phrases.

Bunlar ilk iki cümle. Size öğretmek

The other phrases I want to teach you are things like this.

istediğim diğer ifadeler bunun gibi şeyler.

I'm at home right now and I'm running late.

Şu an evdeyim ve geç kalıyorum.

So that means I need to be at work soon

Bu, yakında işte olmam gerektiği anlamına geliyor

but I'm going to be late for work, okay?

ama işe geç kalacağım, tamam mı?

So I'm running late.

Bu yüzden geç kalıyorum.

In English, when you say you're running late,

İngilizce'de geç kalacağınızı söylediğinizde, şu

it means that whatever you're doing right now,

anda yaptığınız her neyse,

you should have been doing about half an hour ago

yaklaşık yarım saat

or five minutes ago.

veya beş dakika önce yapıyor olmanız gerektiği anlamına gelir.

So right now, I'm running a little bit late, not really late

Yani şu anda biraz geç kalıyorum, gerçekten geç değil

but I'm running a little bit late.

ama biraz geç kalıyorum.

So towards the end of this video,

Bu videonun sonuna doğru

I'll probably say something like, "I need to get going,"

muhtemelen "Gitmem gerek"

or, "I got to get going," or, "I got to go."

veya "Gitmem gerek" veya "Gitmem gerek" gibi bir şey söyleyeceğim.

Those are phrases you can sometimes use

Bunlar bazen

when you're talking to someone and when you're in a hurry

birisiyle konuşurken, aceleniz olduğunda

and when you're really busy or when you're in a rush.

ve gerçekten meşgul olduğunuzda veya aceleniz olduğunda kullanabileceğiniz ifadelerdir.

So yes, that's my situation right now.

Yani evet, şu an durumum bu.

I am definitely feeling a little bit overwhelmed.

Kesinlikle biraz bunalmış hissediyorum.

I definitely have a lot on my plate.

Tabağımda kesinlikle çok şey var.

I have a lot on the go right now.

Şu anda yolda çok şeyim var. Meşgul olmaktan bahsetmek için

So there are some more phrases you can use

kullanabileceğiniz başka ifadeler de var

to talk about being busy, but it's not too much.

ama bunlar çok fazla değil.

It will be busy for a few days,

Birkaç gün meşgul olacağım

but eventually, I will settle back into a nice routine.

ama sonunda güzel bir rutine geri döneceğim.

When you get into a routine

Bir rutine girdiğinizde

or when you settle into a routine,

veya bir rutine yerleştiğinizde,

it means that everything is doable,

her şey yapılabilir,

everything is manageable again.

her şey yeniden yönetilebilir demektir.

So it's just a little change in my life.

Yani hayatımda küçük bir değişiklik.

It happens every year, of course.

Her yıl oluyor tabii.

I've taught at this school for a very long time,

Bu okulda çok uzun bir süre öğretmenlik yaptım,

but this week in particular, it feels extra busy

ancak özellikle bu hafta,

because we were teaching remotely

uzaktan eğitim verdiğimiz

and we're actually starting to teach in-person again.

ve aslında yeniden yüz yüze öğretmeye başladığımız için çok yoğun hissettiriyor.

So that makes things a little different as well.

Bu da işleri biraz farklı kılıyor.

I was teaching from home for all of December and January

Aralık ve Ocak ayı boyunca evden ders veriyordum

and now I do need to actually go to school today

ve şimdi gerçekten bugün okula gitmem gerekiyor

and I actually need to teach students in the classroom.

ve öğrencilere sınıfta ders vermem gerekiyor .

So I'll be wearing my mask.

Bu yüzden maskemi takacağım.

We'll be social distancing.

Sosyal mesafeli olacağız.

We'll be following all of the proper protocols,

Tüm uygun protokolleri takip edeceğiz,

but I think it does make me

ama sanırım bu beni

just a little bit nervous as well.

biraz da endişelendiriyor.

And that also makes it hard to get things done.

Bu da işlerin yapılmasını zorlaştırıyor.

So when you're really busy and you're a little nervous,

Bu yüzden gerçekten meşgul olduğunuzda ve

nervous because it's the start of a new semester

yeni bir sömestr başlangıcı olduğu için biraz gergin olduğunuzda,

but also nervous about things like COVID

ama aynı zamanda COVID gibi şeyler

and the fact that we're in a pandemic,

ve bir pandemide olduğumuz gerçeği hakkında da gergin olduğunuzda,

I think it makes it hard to think with a clear mind,

bence düşünmeyi zorlaştırıyor. açık bir zihinle,

but overall, I think things should be fine.

ama genel olarak, her şeyin iyi olması gerektiğini düşünüyorum.

Anyways, Bob, the Canadian here.

Her neyse, Bob, Kanadalı burada. Benim için hayatım hakkında

Just some rambling thoughts for me about my life

bazı saçma sapan düşünceler

and kind of a little explanation why you're not getting

ve bugün neden

a polished, awesome, entertaining,

gösterişli, harika, eğlenceli,

funny English lesson today,

eğlenceli bir İngilizce dersi almadığına dair küçük bir açıklama

but instead you're just hearing me talk for a little bit

ama onun yerine sadece

about my life, but anyways, that's it for now.

hayatım hakkında biraz konuşmamı dinliyorsun. ama neyse, şimdilik bu kadar.

I hope you're having a good day.

Umarım iyi bir gün geçiriyorsundur.

I hope that you are not too busy.

Umarım çok meşgul değilsindir.

I hope you're not in a rush, I hope you're not in a hurry.

Umarım acelen yoktur, umarım acelen yoktur.

I hope you're not running late.

Umarım geç kalmazsın.

I hope that you don't have to get going, but I certainly do.

Umarım gitmek zorunda kalmazsın , ama kesinlikle gidiyorum.

I got to get going, I got to get to work.

Gitmeliyim, işe gitmeliyim.

Anyway, see you later, have a great week.

Her neyse, sonra görüşürüz, iyi haftalar.

I'll see you next week with another English lesson,

Gelecek hafta başka bir İngilizce dersi ile görüşürüz,

a good one next week for sure, absolutely.

gelecek hafta kesinlikle iyi bir ders.

100% guaranteed.

%100 garantili.

See you later.

Sonra görüşürüz.