Lesson 116 👩‍🏫 Basic English with Jennifer - Be Able To vs. Can

Hi everyone.

Herkese selam.

I'm Jennifer from English with Jennifer.

Ben Jennifer ile İngilizce'den Jennifer.

Do you know what this is?

bunun ne olduğunu biliyor musun?

It's a flagpole.

Bu bir bayrak direği.

When I was a child, I could climb to the top of a flagpole.

Ben çocukken bayrak direğinin tepesine tırmanabilirdim.

Do you believe me?

Bana inanıyor musun?

Do you know another way to say "I could climb"?

"Tırmanabilirim" demenin başka bir yolunu biliyor musun?

How do we use "be able to"?

"Be muktedir" kelimesini nasıl kullanırız?

That's what we'll practice in this lesson.

Bu derste uygulayacağımız şey bu.

You can study with my students, Flavia and Andreia.

Öğrencilerim Flavia ve Andreia ile çalışabilirsiniz .

Can you dance?

Dans edebilir misin?

I can.

Yapabilirim.

I can dance.

Dans edebilirim.

Say, "I can dance.

"Dans edebilirim.

I can dance a little bit, not professionally."

Biraz dans edebilirim, profesyonelce değil." deyin.

I can dance.

Dans edebilirim.

Can Flavia dance?

Flavia dans edebilir mi?

Yes.

Evet.

Yes, she's Brazilian.

Evet, o Brezilyalı.

Not professionally, but we can all dance.

Profesyonel olarak değil ama hepimiz dans edebiliriz.

Yeah.

Evet.

Okay.

Tamam aşkım.

Yes, I can.

Evet yapabilirim.

No, I can't.

Hayır, yapamam.

Remember with the pronunciation, it's good to have a long vowel for "can," so people

Telaffuzla birlikte unutmayın, "can" için uzun bir sesli harf kullanmak iyidir, böylece insanlar

can hear.

duyabilir.

Yes, I can.

Evet yapabilirim.

No, I can't.

Hayır, yapamam.

Can't.

Yapamamak.

Can.

Olabilmek.

Can't.

Yapamamak.

Can't.

Yapamamak.

Sometimes you'll hear the /t/: can't.

Bazen /t/: can't sesini duyacaksınız.

Some people just cut it off.

Bazı insanlar hemen kesti.

I can't.

Yapamam.

I can't, so it's a shorter sound.

Yapamam, bu yüzden daha kısa bir ses.

Um, sometimes we talk about the past: what we could do as children.

Bazen geçmişten, çocukken neler yapabildiğimizden bahsediyoruz.

I remember that you could climb trees as a girl.

Bir kız olarak ağaçlara tırmanabildiğini hatırlıyorum .

You said yes.

Evet dedin.

I remember.

Ben hatırlıyorum.

Yeah.

Evet.

Yeah.

Evet.

Could you climb trees?

Ağaçlara tırmanabilir misin?

Yeah.

Evet.

Say, "I could do that.

"Bunu yapabilirim.

Yeah, I could climb trees."

Evet, ağaçlara tırmanabilirim" deyin.

Could you climb trees?

Ağaçlara tırmanabilir misin?

Yeah, we could all climb trees as children.

Evet, hepimiz çocukken ağaçlara tırmanabilirdik.

Could, um, can we do it now?

Şimdi yapabilir miyiz?

No.

Hayır

Maybe.

belki.

Maybe, but say, "When I was a child, yes, I could.

Belki, ama "Ben çocukken evet, yapabilirdim.

I could do that.

Bunu yapabilirdim.

Now?

Şimdi mi?

No, I can't.

Hayır, yapamam.

I can't do that."

Bunu yapamam."

So, "can" is often...we use for our abilities.

Yani, "can" genellikle yeteneklerimiz için kullanırız.

Right now...our skills, our talents.

Şu anda... becerilerimiz, yeteneklerimiz.

"Could" in the past.

Geçmişte "olabilir".

Right?

Sağ?

I also want to talk about "be able to."

Ayrıca "yapabilmek" hakkında da konuşmak istiyorum.

Okay?

Tamam aşkım?

The difference with "be able to" is we have the verb "be," which means when we're talking

"be muktedir" ile arasındaki fark, " be" fiiline sahip olmamızdır, yani

in the present we have "is/are" and, of course, "am" for "I."

şimdiki zamanda konuşurken "is/are" ve tabii ki " ben" için "[ __ ]" vardır.

When we're talking in the past, we have "was" and "were."

Geçmişten bahsederken, "idi" ve "were" kullandık.

So, this one changes.

Yani, bu değişir.

Right?

Sağ?

Those ones don't, so we can talk about what we're able to (do).

Onlar yapmaz, bu yüzden ne yapabileceğimiz (yapabileceğimiz) hakkında konuşabiliriz.

Right now, I'm not able to climb a tree, but when I was a kid I was able to climb trees.

Şu anda ağaca tırmanamıyorum ama çocukken ağaçlara tırmanabiliyordum.

I was able to climb flagpoles.

Bayrak direklerine tırmanabildim.

You know, like a pole with a flag?

Bilirsin, bayraklı bir direk gibi mi?

Oh.

Ah.

Yeah.

Evet.

I could climb flagpoles.

Bayrak direklerine tırmanabilirim.

I was able to climb flagpoles.

Bayrak direklerine tırmanabildim.

Yeah.

Evet.

Flagpole.

Bayrak direği.

With a flag.

Bir bayrakla.

This is a flag.

Bu bir bayrak.

Yeah.

Evet.

Yes.

Evet.

You know.

Bilirsin.

Oh!

Ah!

Yeah.

Evet.

I could climb flagpoles.

Bayrak direklerine tırmanabilirim.

I was able to do that.

Bunu yapabildim.

Yeah, and I was able to, like, I could climb and I was able to stay there for a little

Evet, tırmanabildim ve bir süre orada kalıp

while and look.

bakabildim.

Yeah.

Evet.

I was able to do that.

Bunu yapabildim.

"I was able."

"Yapabildim."

I could say, "I could climb.

"Tırmanabilirim.

I could climb flagpoles.

Bayrak direklerine tırmanabilirim.

I was able to."

Yapabildim" diyebilirim.

I have to change the verb "be" for present or past.

"Olmak" fiilini şimdiki zaman veya geçmiş için değiştirmem gerekiyor .

I was able to do that.

Bunu yapabildim.

It's the same meaning?

Aynı anlam mı?

Basically, yes.

Temel olarak, evet. Geçmişte

We often use "be able to" or more often we use "be able to" in the past.

sık sık "be muktedir" kelimesini kullanırız veya daha sıklıkla "be muktedir" ifadesini kullanırız.

I think less in the present.

Şu anda daha az düşünüyorum.

We also use "be able to" when it's something difficult.

Ayrıca zor bir şey olduğunda "be muktedir" kelimesini kullanırız .

Maybe if you're successful, maybe you're not.

Belki başarılıysan, belki değilsin.

It's not easy to climb a flagpole.

Bayrak direğine tırmanmak kolay değil.

Yeah, I was able to do that.

Evet, bunu yapabildim.

Not everyone is able to do that.

Herkes bunu yapamaz.

I was able to climb a flagpole.

Bir bayrak direğine tırmanabildim. Şu

I can't right now, but it's something I could do as a child, so right now I'm going to ask

anda yapamam, ama bu çocukken yapabileceğim bir şeydi, o yüzden şimdi

you to change sentences.

senden cümleleri değiştirmeni isteyeceğim.

I wrote some sentences, and I want you to change them using "be able to."

Bazı cümleler yazdım ve bunları "be asible" kullanarak değiştirmenizi istiyorum.

For example, if I talk about my boots, I can say, "I got a good price."

Örneğin botlarımdan bahsedersem "iyi fiyat almışım" diyebilirim.

I got a good price.

İyi bir fiyat aldım.

You can change that and say, "Ah, I was able to get a good price."

Bunu değiştirebilir ve "Ah, iyi bir fiyat elde edebildim" diyebilirsiniz.

What was I able to do?

Ne yapabildim?

I got a good price.

İyi bir fiyat aldım.

Ah, you were able to get a good price.

Ah, iyi bir fiyat elde edebildin.

Take the verb and use "be able."

Fiili alın ve "be muktedir" kelimesini kullanın.

I was able/you were able to get a good price.

Ben/sen iyi bir fiyat elde edebildin.

To + (base) verb.

To + (temel) fiil.

You were able to get a good price.

İyi bir fiyat elde edebildiniz.

I read the whole book in one day.

Kitabın tamamını bir günde okudum.

You able to...you was or you were?

Yapabildin mi... öyle miydin yoksa öyle miydin?

You were...able to read a book in one day.

Bir günde bir kitap okuyabildin.

Okay.

Tamam aşkım.

So, often we use "be able to" with things that are slightly difficult.

Bu nedenle, genellikle biraz zor olan şeyler için "be be Could" kullanırız .

Some people can.

Bazı insanlar yapabilir.

Some people can't.

Bazı insanlar yapamaz.

But, yeah, I was able to read that book in one day.

Ama evet, o kitabı bir günde okuyabildim.

One day.

Bir gün.

Okay.

Tamam aşkım.

Um, I memorized...I memorized all 50 states.

Ezberledim...50 eyaletin hepsini ezberledim.

You were able to memorize all 50 states.

50 eyaletin hepsini ezberleyebildiniz.

Very good.

Çok güzel.

And, um, do you know, I think it's usually in fourth grade the children have to memorize

Ve, um, biliyor musunuz, sanırım genellikle dördüncü sınıfta çocuklar

all 50 states and capitals.

50 eyaleti ve başkenti ezberlemek zorunda kalıyor.

Yeah, and there's a test, so when my children were in fourth grade, I had to review to remember

Evet, bir de sınav var, bu yüzden çocuklarım dördüncü sınıftayken,

because it's not easy.

kolay olmadığı için hatırlamak için gözden geçirmek zorunda kaldım.

Not all American adults are able to say all 50 states and all 50 capitals.

Amerikalı yetişkinlerin hepsi 50 eyaletin ve 50 başkentin hepsini söyleyemez.

By the way, how many states are in Brazil?

Bu arada, Brezilya'da kaç eyalet var?

How many states do you have?

Kaç tane eyaletiniz var?

We have 50.

Bizde 50 tane var.

You have fewer.

Sizde daha az var.

Yeah, but I don't now.

Evet, ama şimdi yapmıyorum.

Oh, you should know.

Ah, bilmelisin.

That's your homework.

Bu senin ödevin.

So, maybe not all Brazilians are able to name all the states and all the capitals.

Yani, belki de tüm Brezilyalılar tüm eyaletleri ve tüm başkentleri adlandıramaz.

When I was a child, we had to memorize.

Ben çocukken ezberlemek zorundaydık.

So, "As a child I...was able to name...or memorize them, but now I forget.

Yani, "Çocukken onları... adlandırabilir veya ezberleyebilirdim ama şimdi unuttum.

Yeah.

Evet.

Now I'm not able to tell you.

Şimdi size söyleyemem.

But as a child you could.

Ama çocukken söyleyebilirdiniz.

Oh, homework assignment!

Ah, ev ödevi!

Okay.

Tamam.

Um, I found a good hairstylist.

Um, iyi bir kuaför buldum.

You were able to found...

Sen bulabildin...

So, the verb can't be past tense.

Yani fiil geçmiş zaman olamaz.

"Was" is the past, so she was able to memorize, she was able to name, I was...I found a good

"Was" geçmişti, bu yüzden ezberleyebildi, isim verebildi, ben ...iyi bir

hairstylist.

kuaför buldum.

What's the verb?

Fiil nedir?

I found...and...find!

Buldum...ve...buldum! Bul. Evet.

Find.

Yeah.

You were able to remember.

Hatırlayabildin.

Sometimes it's not easy.

Bazen kolay değil.

You were able to remember.

Hatırlayabildin.

So, listen again.

Öyleyse, tekrar dinle .İyi

I found a good hairstylist.

bir kuaför buldum.İyi

You were able to find a good style hairstylist.

bir kuaför bulabildin.Saç

Hairstyle stylist.

stilisti.Saç stilisti

Do you remember the hairstylist?

hatırladın mı?

We talked about jobs.

İşlerden konuştuk.Kuaför.İyi

Hairstylist.

I think it's not easy to find a good hairstylist because some people don't cut the way you

bir kuaför bulmanın kolay olmadığını düşünüyorum çünkü bazı insanlar kesmiyor

want them to cut, and some people just understand what you want.

onları istediğiniz gibi kesersiniz ve bazı insanlar sadece ne istediğinizi anlar.Evet

Yes, so that's why I'm saying it's something that's not easy.

, bu yüzden kolay olmayan bir şey olduğunu söylüyorum.İyi

It's not easy to find a good hairstylist.

bir kuaför bulmak kolay değil.İyi

I was able to find a good hairstylist, and I go to her all the time.

bir kuaför bulabildim. ve ona her zaman giderim.

I don't go to anyone else.

başkasına gitmem

There's a good example of the "else."

"Başka" nın güzel bir örneği var.

There are people who are good, and then there's everyone else.

İyi olan insanlar var ve sonra herkes var.

I go to my hairstylist all the time.

Kuaförüme her zaman giderim.

Okay.

Tamam aşkım.

I could jump rope for a long time.

Uzun süre ip atlayabilirim.

You were able to jump rope for a long time.

Uzun süre ip atlayabildiniz.

Yes.

Evet.

Okay we couldn't find parking.

Tamam, park yeri bulamadık.

You weren't able to find a parking...parking.

Park yeri bulamadınız... park yeri.

Parking.

Otopark.

[Sneezes.]

[Hapşırır.]

Sorry.

Üzgünüm.

Bless you.

Çok yaşa.

You were not able to hold the sneeze.

Hapşırmayı tutamadın.

It's okay.

Sorun değil.

So "were able/were not able/weren't" You weren't able to find parking.

Yani "yapabildik/yapamadık/yapamadık" Park yeri bulamadınız. Senin

Your turn.

sıran.

Rewrite the sentence.

Cümleyi yeniden yaz.

Use "be able to."

"Mümkün" kullanın.

I'm not a good cook, but I was able to make dinner for my parents.

İyi bir aşçı değilim ama ailem için akşam yemeği yapabildim.

We were able to finish the project, but it wasn't easy.

Projeyi bitirebildik ama kolay olmadı. Baktım

I looked and looked, but I wasn't able to find my baby photos.

baktım ama bebeklik fotoğraflarımı bulamadım.

The team played hard, but they weren't able to score any goals.

Takım çok mücadele etti ama gol atamadılar.

When we use "be able to" remember that we change the form "be."

"be muktedir" kelimesini kullandığımızda " be" şeklini değiştirdiğimizi hatırlayın.

In the past, we use "was able to/were able to."

Geçmişte, "wetter to/were need to" ifadesini kullanırdık.

In the present, we use "am/is/are able to"+ (do what?)

Şimdiki zamanda "[ __ ]/is/are Could to"+ kullanıyoruz (ne yapmak?)

Can we use "be able to" for the future?

Gelecek için "be Could To" kullanabilir miyiz?

Listen.

Dinlemek.

Do you want to come up here?

Buraya gelmek ister misin?

She wants to talk.

Konuşmak istiyor.

Okay.

Tamam aşkım.

We're not able to understand, but we'll try.

Anlayamıyoruz ama deneyeceğiz.

Okay, um, I'm going to let you try now the future.

Tamam, şimdi, geleceği denemene izin vereceğim .

What can we use for the future?

Gelecek için ne kullanabiliriz? Ben

I'll be able to, you'll be able to, she'll be able to, he'll be able to.

yapabilirim, sen yapabilirsin, o yapabilir, o yapabilir.

We're using the contractions.

Kasılmaları kullanıyoruz.

I will/I'll.

Yapacağım / Yapacağım.

I'll be able to do that tomorrow.

Bunu yarın yapabileceğim.

You'll be able to do that tomorrow.

Bunu yarın yapabileceksin.

She'll/he'll be able to do that tomorrow.

Bunu yarın yapabilecek.

We'll be able to do that.

Bunu yapabileceğiz.

They'll be able to do that.

Bunu yapabilecekler.

We can also use this in the future to talk about what will be possible to do.

Bunu gelecekte ne yapmanın mümkün olacağı hakkında konuşmak için de kullanabiliriz.

Can I use "could" for the future?

Gelecek için "can" kullanabilir miyim?

Only, not about...uh, if you're imagining a situation, yes.

Sadece, hakkında değil... uh, bir durum hayal ediyorsan, evet.

Like, "Could you meet me tomorrow?

"Benimle yarın buluşabilir misin?

Is that possible?"

Bu mümkün mü?"

"Yes, I think I could."

"Evet, sanırım yapabilirim."

You can, so in a polite question or a polite situation, if you're thinking about a possibility

Yapabilirsin, kibar bir soruda veya kibar bir durumda, eğer bir olasılık hakkında düşünüyorsan

or you're imagining a possibility, you can.

veya bir ihtimal hayal ediyorsan, yapabilirsin.

So, the question is, "When will you do your homework?"

Yani soru şu: "Ödevini ne zaman yapacaksın ?"

I will be able to do the homework tomorrow.

Yarın ödevi yapabileceğim.

Tomorrow.

Yarın.

Right?

Sağ?

Not today, but I'll be able to do it tomorrow.

Bugün değil ama yarın yapabileceğim.

Or maybe I'll be able to do it tonight.

Ya da belki bu gece yapabilirim.

We use this less than "can" and "could," but it's still possible to use it, and when you

Bunu "can" ve "could" ifadelerinden daha az kullanırız, ancak yine de kullanmak mümkündür ve

do use it, we can use it in the present, the past, and the future.

kullandığınızda onu şimdiki zamanda, geçmişte ve gelecekte kullanabiliriz.

Okay?

Tamam aşkım?

She'll be able to do her homework tomorrow.

Yarın ödevini yapabilecek.

She'll be able to do her homework tomorrow.

Yarın ödevini yapabilecek.

Um, I know this is true.

Bunun doğru olduğunu biliyorum.

You say, "I can't make a French braid yet."

"Daha Fransız örgüsü yapamıyorum" diyorsunuz.

Remember?

Hatırlamak?

We talked about French braids.

Fransız örgülerinden bahsettik.

The braid.

örgü.

Braiding.

örgü

Oh.

Ah.

French braid.

Fransız örgüsü.

You say, "I can't make a French braid yet, but I'll learn one day."

"Henüz Fransız örgüsü yapamıyorum ama bir gün öğreneceğim" diyorsunuz.

Make a French braid.

Bir Fransız örgüsü yapın.

Use the phrase "make a French braid.

"Fransız örgüsü yap.

I will be able to make a French braid...one day.

Bir gün Fransız örgüsü yapabileceğim.

One day.

Bir gün.

Is there something you can't do right now, but you're learning to do it?

Şu anda yapamadığın ama yapmayı öğrendiğin bir şey var mı?

When will you be able to do it?

Ne zaman yapacaksın? Yapabilecek miyim?

Right now, I'm trying to play a song on the piano.

Şu anda piyanoda bir şarkı çalmaya çalışıyorum .

I'm learning.

Öğreniyorum.

It's hard, but I think I'll be able to play the song in a month or two.

Zor ama 1-2 aya kadar şarkıyı çalabileceğimi düşünüyorum.

Here's one last activity.

İşte son bir tane. etkinlik.

Flavia, Andreia, and I will tell a story.

Flavia, Andreia ve ben bir hikaye anlatacağız.

We'll start and you can finish.

Başlayacağız ve siz bitirebilirsiniz.

Listen.

Dinleyin.

So, here's the first line of the story.

İşte hikayenin ilk satırı.

"Last weekend I wanted to have a dinner party, but I wasn't able to."

"Geçen hafta sonu bir akşam yemeği partisi vermek istedim ama yapamadım. mümkün."

Now, pause the video.

Şimdi videoyu durdurun.

Think about what happened.

Neler olduğunu düşünün.

Say a few sentences and try to use "could" and "be able to."

Birkaç cümle kurun ve "olabilir" ve "be muktedir olmak" kullanmayı deneyin.

When you're ready, continue watching and you can hear our story.

Hazır olduğunuzda izlemeye devam edin ve hikayemizi dinleyebilirsiniz.

Are you ready to hear our ideas?

fikirlerimizi duymaya hazır mısınız?

Here's our story.

İşte hikayemiz.

Last weekend I wanted to have a dinner party, but I wasn't able to.

Geçen hafta sonu bir akşam yemeği partisi vermek istedim ama yapamadım.

Why?

Neden?

Oh!

Ah!

Yeah.

Evet.

You have to add now.

Şimdi eklemelisiniz.

Um, because...

Um, çünkü...

I had to take care of my children.

Almak zorundaydım

Okay.

Tamam,

I had to take care of my children.

çocuklarıma bakmak zorundaydım.

So, last weekend I wanted to have a dinner party, but I wasn't able to because I had

Bu yüzden geçen hafta sonu bir akşam yemeği partisi vermek istedim ama yapamadım çünkü

to take care of my children, but the people came anyways.

çocuklarıma bakmam gerekiyordu ama insanlar yine de geldi. .

So they came.

Böylece geldiler.

I bought food.

yiyecek aldım

I was able to find good Japanese food.

İyi Japon yemekleri bulabildim.

And when everyone arrived,

Ve herkes geldiğinde

I could relax.

rahatlayabilirdim.

Yeah.

Evet.

I could relax.

rahatlayabilirdim.

Tell us the story.

Bize hikayeyi anlat.

You can change it a little.

Biraz değiştirebilirsiniz.

It's okay.

Sorun değil.

I wanted to have a dinner party, but I was not able to.

Bir akşam yemeği partisi vermek istedim ama yapamadım.

Because I had I had to take care of my children.

Çünkü çocuklarıma bakmak zorundaydım.

But the people came.

Ama insanlar geldi.

Um, I bought food.

Yiyecek aldım.

I was able to buy...was able to buy good Japanese food.

Satın alabildim... iyi Japon yemekleri alabildim.

And everyone arrived, and I could relax.

Ve herkes geldi ve ben rahatlayabilirdim.

Yeah.

Evet.

When everyone arrived, I could relax.

Herkes geldiğinde rahatlayabilirdim.

Okay tell us the story.

Tamam, bize hikayeyi anlat.

That's all for now.

Şimdilik bu kadar.

I hope you found this lesson interesting and useful.

Umarım bu dersi ilginç ve faydalı bulmuşsunuzdur.

Please like the video.

Lütfen videoyu beğenin.

As always, thanks for watching and happy studies!

Her zaman olduğu gibi, izlediğiniz için teşekkürler ve mutlu çalışmalar!

Follow me on Facebook, Twitter, and Instagram.

Beni Facebook, Twitter ve Instagram'da takip edin.

Don't forget to subscribe!

Abone olmayı unutmayın!

Turn on those notifications.

Bu bildirimleri açın.