STOP overusing 'I know' or 'I understand' - there are MUCH better alternatives!

(upbeat music)

(iyimser müzik)

- Hello, everyone,

- Herkese merhaba,

and welcome back to "English With Lucy."

"English With Lucy"ye tekrar hoş geldiniz.

Today I'm going to tell you why

Bugün size neden

you need to stop saying "I know" and "I understand."

" Biliyorum" ve "Anlıyorum" demeyi bırakmanız gerektiğini anlatacağım.

To know means to be aware of through inquiry,

Bilmek, araştırma,

observation, and information.

gözlem ve bilgi yoluyla farkında olmak demektir.

Now the issue is with this word,

Şimdi sorun şu ki, bu kelime

it can make you seem like a know-it-all.

sizi her şeyi bilen biri gibi gösterebilir.

I know, I know, I know, I know.

Biliyorum, biliyorum, biliyorum, biliyorum.

It can sound a little impolite.

Kulağa biraz kaba gelebilir. Bir

There are many other ways of saying that you know something

şeyi bildiğinizi

or that you understand something,

veya bir şeyi anladığınızı söylemenin başka birçok yolu vardır

and I've included understand in this list

ve çok fazla kullanıldığı için bu listeye anlamayı dahil ettim

because it's very overused.

.

It's one of the first words that we learn

when we learn English,

whether you understand something

Bir şeyi anlasanız da

or if you don't understand something.

anlamasanız da İngilizce öğrenirken öğrendiğimiz ilk kelimelerden biridir.

I think it would be really helpful for you

to have a bank of other phrases, other words,

and other interjections that you can use

in place of "I know" and "I understand."

"Biliyorum" ve "Anlıyorum" yerine kullanabileceğiniz başka ifadeler, başka kelimeler ve diğer ünlemlerden oluşan bir bankaya sahip olmanızın gerçekten yararlı olacağını düşünüyorum.

And lots of these have little differences in meaning,

Ve bunların çoğunun anlam bakımından küçük farklılıkları vardır,

so you can make more complex observations.

bu nedenle daha karmaşık gözlemler yapabilirsiniz.

So this video is perfect for expanding your vocabulary,

Yani bu video, kelime dağarcığınızı genişletmek için mükemmel,

but if you want to improve your pronunciation

ancak telaffuzunuzu

and your listening skills even further,

ve dinleme becerilerinizi daha da geliştirmek istiyorsanız,

then I highly recommend the special method

o zaman kitap okumakla Audible'daki sesli kitap muadillerini dinlemenin özel yöntemini şiddetle tavsiye ediyorum

of combining reading books

with listening to their audiobook counterpart on Audible.

.

It might sound weird, but let me explain,

Garip gelebilir ama açıklamama izin verin

because it really does work.

çünkü gerçekten işe yarıyor.

Take a book that you have already read

Halihazırda

in your own language and would like to read in English,

kendi dilinizde okuduğunuz ve İngilizce olarak okumak istediğiniz bir kitabı

or simply a book that you would like to read in English,

veya sadece İngilizce olarak okumak istediğiniz bir kitabı alın,

I have got loads of recommendations

in the description box for you.

açıklama kutusunda sizin için birçok önerim var.

And read this book whilst listening to audiobook version

Ve Audible'da sesli kitap versiyonunu dinlerken bu kitabı okuyun

on Audible.

.

I choose Audible because it's got almost every book,

Audible'ı seçiyorum çünkü neredeyse her kitap var,

I love their subscription model,

abonelik modellerini seviyorum

and it's my platform of choice.

ve tercih ettiğim platform bu.

I use it all the time, especially when running.

Her zaman kullanıyorum, özellikle koşarken. İngilizce tam anlamıyla fonetik bir dil olmadığı için

Reading alone will not help you with your pronunciation,

tek başına okumak telaffuzunda sana yardımcı olmaz

because English isn't a strictly phonetic language.

.

The way a word is written in English

Bir kelimenin İngilizce yazılma şekli,

might not give any indication

as to how it's pronounced in English.

İngilizce'de nasıl telaffuz edildiğine dair herhangi bir ipucu vermeyebilir.

But if you listen to a word as you read it,

Ama bir kelimeyi okurken dinlerseniz,

your brain will start making connections,

beyniniz bağlantılar kurmaya başlayacak

and the next time you see that word,

ve o kelimeyi bir dahaki sefere gördüğünüzde,

you'll know exactly how it's meant to sound,

tam olarak nasıl söylendiğini,

how it's pronounced; and the next time you hear that word,

nasıl telaffuz edildiğini bileceksiniz; ve bir dahaki sefere bu kelimeyi duyduğunuzda,

you'll know exactly how it's spelled or written.

tam olarak nasıl hecelendiğini veya yazıldığını bileceksiniz.

It's such an effective method, and the best part is

Bu çok etkili bir yöntem ve en iyi yanı,

you can get one free audiobook,

bir ücretsiz sesli kitap alabilmenizdir,

it's a 30-day free trail, on Audible.

bu Audible'da 30 günlük ücretsiz bir denemedir. Tek

All you've got to do is click on the link

yapmanız gereken,

in the description box to sign up.

üye olmak için açıklama kutusundaki bağlantıya tıklamak.

Right.

Sağ.

Let's get back to the vocabulary lesson.

Kelime dersine geri dönelim.

So I have got verbs, near-synonyms for "I know," "to know,"

Yani fiillerim var, "biliyorum", "bilmek" için neredeyse eşanlamlılar

and I've got some phrases and interjections as well.

ve ayrıca bazı deyimler ve ünlemler de var.

So for this exercise,

Bu alıştırma için,

I want you imagine that I am a boss of a company,

benim bir şirketin patronu olduğumu

and I have taken inspiration

ve

from my some one of my previous bosses.

önceki patronlarımdan bazılarından ilham aldığımı hayal etmenizi istiyorum.

Lots of shady inspiration.

Bir sürü gölgeli ilham.

So number one.

Yani bir numara.

The first synonym for "to know" is "to be aware of."

"Bilmek" kelimesinin eş anlamlısı "farkında olmak"tır.

To be aware of.

Farkında olmak.

And this basically means to know that something exists.

Ve bu temelde bir şeyin var olduğunu bilmek anlamına gelir.

For example, "I'm aware of the lack of water

Örneğin, "

"in the office toilets.

Ofis tuvaletlerinde su eksikliğinin farkındayım".

"Don't worry, an engineer is coming next Friday."

"Endişelenme, önümüzdeki cuma bir mühendis gelecek."

Number two is "to realise."

İki numara "farkına varmak".

To realise.

Farketmek.

And this is to understand a situation, sometimes suddenly.

Bu da bazen aniden bir durumu anlamaktır.

Ah, I've just realised.

Ah, şimdi fark ettim.

I have only just become aware of something.

Bir şeyin daha yeni farkına vardım.

It can, however, just mean to understand.

Bununla birlikte, sadece anlamak anlamına gelebilir.

For example, "I realise how frustrating it is

Örneğin, "

"that your paychecks were late this month,

Maaş çeklerinizin bu ay gecikmiş olmasının "ne kadar sinir bozucu olduğunun "farkındayım"

"but I couldn't sign them because I was on a yacht

ama onları imzalayamadım çünkü yattaydım

"and the wifi was terrible."

"ve wifi berbattı."

Number three is "to recognise."

Üç numara "tanımak".

To recognise.

tanımak.

And this is to accept that something is legal,

Ve bu, bir şeyin yasal,

important, or true.

önemli veya doğru olduğunu kabul etmektir.

For example, "I recognise how much it means to you

Örneğin, "Ofiste doğal ışığın " sizin için ne kadar önemli olduğunun farkındayım

"to have natural light in the office,

"but I have very sensitive eyes."

" ama benim çok hassas gözlerim var. "

Number four, quite similar is "to appreciate."

Dört numara, Takdir etmek,

To appreciate.

This means to understand a situation

bir durumu anlamak

and to realise that it's important.

ve bunun önemli olduğunun farkına varmak anlamına gelir.

For example, "I appreciate why you'd like more sick pay,

"but I'm afraid that people might abuse it."

."

Number five is "to acknowledge."

Beş numara "kabul etmek".

To acknowledge.

Kabul etmek.

This means to accept for admit the existence

Bu,

or the truth of something.

bir şeyin varlığını veya hakikatini kabul etmek, kabul etmek demektir.

For example, "I acknowledge that the lack of toilet paper

Örneğin, " Tuvalet kağıdı olmamasının

"is frustrating, but it's not that hard

sinir bozucu olduğunu kabul ediyorum", ancak "her sabah cebinize

"to put a couple of sheets in your pocket each morning."

birkaç çarşaf koymak" o kadar da zor değil .

And number six, not an exact synonym for either of them,

Ve altı numara, ikisinin de tam eş anlamlısı değil

but I think it's important.

ama bence önemli.

It is "to notice."

"fark etmek"tir.

To notice, which means to see or to become conscious

Fark etmek, bir şeyi veya birini görmek veya bilincine varmak anlamına gelir

of something or someone.

.

For example, "I did notice that you've been parking

Örneğin, "

"by the entrance each day.

Her gün girişin yanına park ettiğinizi fark ettim".

"I understand that you have a bad leg,

"Bacağının kötü olduğunu anlıyorum,

"but you must be considerate

"ancak

"of more executive members of staff."

daha fazla yönetici personele karşı "düşünceli" olmalısın.

Right, let's move on to some phrases and interjections

Tamam,

that you can use instead of "I know" or "I understand."

"biliyorum" veya "anlıyorum" yerine kullanabileceğiniz bazı ifadelere ve ünlemlere geçelim.

Again, lots of them have little differences.

Yine, birçoğunun küçük farklılıkları var. Size

It might seem pointless

that I'm giving you the definition for each of them,

her birinin tanımını vermem anlamsız görünebilir,

but just watch for differences because they're very subtle.

ancak farklılıklara dikkat edin çünkü çok incedirler.

Number seven is "I see."

Yedi numara "Anlıyorum".

I see.

Anlıyorum.

It means I understand,

Bu, anladığım

and that I'm paying attention to what someone is saying.

ve birinin ne söylediğine dikkat ettiğim anlamına gelir.

However, it does depend on tone of voice.

Ancak ses tonuna göre değişir.

If I say, "I see,"

"Anlıyorum" dersem,

it can show a bit of disapproval.

bu biraz onaylamadığını gösterebilir.

So if someone were to say to me,

Yani biri bana

"I was off sick yesterday because I had a stomach bug,"

"Dün hastaydım çünkü midem bulandı" derse,

I might reply, saying, "I see.

"Anlıyorum" diye cevap verebilirim.

"Was there vomit?

Kusmuk var mıydı?

"Because if there wasn't any vomit,

"Çünkü kusmuk olmasaydı,

"you should have come in."

"içeri gelmeliydin."

We can also extend this to number eight,

Bunu sekiz numaraya da genişletebiliriz,

which is "I see what you mean."

yani "Ne demek istediğini anlıyorum." Ne demek

I really see what you mean.

istediğini gerçekten anlıyorum.

This means more or less the same thing,

aynı şey

but it's almost further implying

ama bu neredeyse daha da ileri giderek

that you don't really agree.

sizin gerçekten aynı fikirde olmadığınızı ima ediyor.

For example, if a member of staff said to me,

"I won't be able to finish that project tonight

"because it's my birthday

"and my husband is taking me out,"

beni dışarı çıkarıyor," diye

I might reply with, "I see what you mean.

cevap verebilirim, "Ne demek istediğini anlıyorum.

"I'll offer the project to somebody more dedicated."

"Projeyi daha özverili birine teklif edeceğim."

Number nine is "fair enough."

Dokuz numara "yeterince adil".

Fair enough.

Haklısın.

This is used to show that you understand

Bu,

and accept what someone has said.

birinin söylediklerini anladığınızı ve kabul ettiğinizi göstermek için kullanılır.

For example, if someone says to me,

Örneğin, biri bana

"I'm not coming to the office party on Friday night

" Cuma gecesi ofis partisine gelmiyorum

"because I suffer from bad social anxiety,"

çünkü kötü bir sosyal kaygım var"

I might say, "Fair enough.

derse, "Yeterince makul.

"I'll see you on Monday, you loser."

"Pazartesi görüşürüz, ezik."

Number 10 is "all right,"

10 sayısı "tamam"dır

and we can also say 11, which is "okay."

ve 11 rakamı da "tamamdır" diyebiliriz.

These are fairly basic.

Bunlar oldukça basit.

I'm sure you've heard of them already.

Eminim onları zaten duymuşsunuzdur.

And these are used to especially express

Ve bunlar özellikle

that you have heard what someone has said,

birinin söylediğini

more than the fact that you accept it.

kabul ettiğinizden çok işittiğinizi ifade etmek için kullanılır.

For example, if my secretary comes to me and says,

Örneğin, sekreterim bana gelip

"I'd just like to remind you

"that your interviewee has been waiting the lobby

"Görüştüğünüz kişinin "

"for three hours," I might say, "All right,"

üç saattir" lobide beklediğini "size hatırlatmak isterim" derse , "Pekala" diyebilirim.

as in, I've heard you,

"I'll come down after I finish this game of solitaire."

"Bu solitaire oyununu bitirdikten sonra aşağı geleceğim " dediğini duydum.

Number 13 and 14 are "I see your point,"

13 ve 14 numaralar "Ne demek istediğini anlıyorum"

and "I take your point."

ve "Demek istediğini anlıyorum."

They mean the same thing.

Aynı şeyi kastediyorlar.

These are used to say that you understand

Bunlar, birinin ne söylediğini anladığınızı söylemek için kullanılır

what someone is saying,

,

but it's also used to imply you disagree with it.

ancak aynı zamanda ona katılmadığınızı ima etmek için de kullanılır.

For example, if John comes to me and says,

Örneğin, John bana gelip

"I think that you need to let Mary go,"

"Bence Mary'yi bırakman gerekiyor" derse,

I might reply, saying, "I see your point, John,

"Ne demek istediğini anlıyorum John,

"but I'm not sure I'm allowed to fire someone

" diye yanıt verebilirim ama ateş etme iznim olduğundan emin değilim. birisi

"for not agreeing to go on a date with you.

"seninle çıkmayı kabul etmediği için . "

"Come back to me if you find a better reason."

Daha iyi bir sebep bulursan bana geri dön."

Number 15 is "I don't blame you."

15 numara "Seni suçlamıyorum."

I don't blame you.

Seni suçlamıyorum.

This is used for saying that you understand

why someone has done something

birinin neden bir şey yaptığını

or why they feel a particular way.

veya neden belirli bir şekilde hissettiğini anladığınızı gösterir.

For example, if Mary comes to me and says,

Örneğin, Mary bana gelip

"I'm going to speak to HR about John,"

"John hakkında İK ile konuşacağım" derse,

HR is human resources, I might replying by saying,

İK insan kaynaklarıdır, diyerek yanıt verebilirim ,

"I don't blame you, Mary.

"Seni suçlamıyorum, Mary.

"He's a total weirdo.

"O tam bir ucube.

"But don't tell HR I said that."

"Ama İK'ya bunu söylediğimi söyleme."

Number 16 is a slang one.

16 numara argo. "Ne

"I get what you mean."

demek istediğini anlıyorum."

Or even more slang, "I get you."

Veya daha da fazla argo, "Seni

"To get," in this case, means to understand.

anlıyorum." bu dava anlamak anlamına geliyor.

I get you.

seni anlıyorum. seni anlıyorum. beni anlıyorsun.

I understand you.

You get me.

You understand me.

sen beni anlıyorsun.

So if Cynthia were to come to me and say,

yani cynthia bana gelip

"I don't think that eight minutes is long enough

"sekiz dakikanın

"for a lunch break," I might reply, saying,

öğle yemeği için yeterince uzun olduğunu düşünmüyorum" dese "Ne

"I get what you mean, Cynthia,

demek istediğini anlıyorum Cynthia,

"but it's calculated via an algorithm,

ama bu bir algoritmayla hesaplanıyor

"and it's what the computer has decided is best for you."

ve bilgisayar senin için en iyisinin bu olduğuna karar verdi" diyebilirdim.

Number 17, even more slang, is "gotcha."

17 numara, daha da argo, "yakaladım".

Gotcha.

Anladım.

This is a reduction.

Bu bir azalmadır.

It means I get you, I've got you.

Seni anlıyorum, sana sahibim demektir.

I've understood you.

seni anladım

So if someone comes to me and says,

Yani biri bana gelip

"I'd like to propose a salary review,"

"Maaşın yeniden gözden geçirilmesini önermek istiyorum"

I could say, "Gotcha.

derse, "Anladım. Sence de

"You think it's too high as well, don't you?"

çok yüksek , değil mi?"

Number 18 is "I'm certain that,"

18 numara "Ben bundan eminim"

and this just means "I know."

ve bu sadece "Biliyorum" anlamına gelir. Bundan eminim.

I'm certain that.

I'm absolutely sure.

Kesinlikle eminim.

So if someone comes to me and says,

Yani biri bana gelip

"I'm feeling overwhelmed with this new workload,"

" Bu yeni iş yükünden bunaldım" derse, şöyle

I might reply, saying, "Don't worry.

yanıt verebilirim: "Endişelenme.

"I'm certain that you'll be feeling underwhelmed

"Bunalmış hissedeceğinizden eminim

That's it for today's lesson.

Bugünün dersi bu kadar.

I hope you enjoyed it.

Umarım beğenmişsinizdir.

I hope you learned something.

Umarım bir şeyler öğrenmişsinizdir.

Don't forget to claim your free audiobook

Ücretsiz sesli kitabınızı

and 30-day free trial on Audible.

ve Audible'da 30 günlük ücretsiz denemenizi almayı unutmayın.

The link is in the description box.

Bağlantı açıklama kutusunda.

Don't forget to connect with me

on all of my social media.

Tüm sosyal medya hesaplarımda benimle bağlantı kurmayı unutmayın.

I've got my Facebook, my Instagram, my Twitter,

Facebook'um, Instagram'ım, Twitter'ım

and my personal Lucy Bella Earl channel,

ve olmayan her şey hakkında konuştuğum kişisel Lucy Bella Earl kanalım var.

where I talk about everything

that isn't related to English.

t İngilizce ile ilgili.

I will see you soon for another lesson.

Yakında başka bir derste görüşürüz.

Muah.

Muah.

(upbeat music)

(iyimser müzik)