22 Minutes of Intermediate English Listening Practice with Native English Conversation

I'm absolutely addicted. Who is tidier?  Legs are just everywhere. I've lied to you.  

Kesinlikle bağımlıyım. Kim daha düzenli? Bacaklar her yerde. sana yalan söyledim

what is my worst habit? This is a conversation  killer. I'm just trying to think of any other  

en kötü alışkanlığım nedir? Bu bir sohbet katilidir. Ben sadece

pet peeves you have. That's not true. That's  the most obnoxious-looking jacket I've ever  

sahip olduğun diğer huysuzlukları düşünmeye çalışıyorum. Bu doğru değil. Bu hayatımda gördüğüm en iğrenç görünüşlü ceket

seen in my life. Can't keep up with myself.  Now cry and laughter. Why are you crying?  

. Kendime ayak uyduramıyorum. Şimdi ağla ve gül. Neden ağlıyorsun?

Hello, lovely students and welcome  back to "English with Lucy." Today  

Merhaba sevgili öğrenciler, "English with Lucy"ye tekrar hoş geldiniz. Bugün

William and I, because you may have noticed that  my husband is here with me. Hello, everyone. We've  

William ve ben, çünkü kocamın burada benimle olduğunu fark etmiş olabilirsiniz. Herkese merhaba.

got a listening/conversation lesson. I think it's  going to be interesting for you, but also for us.  

Dinleme/konuşma dersimiz var. Sizin için olduğu kadar bizim için de ilginç olacağını düşünüyorum.

We might end up learning something about each  other. Maybe, hopefully not because we've been  

Sonunda birbirimiz hakkında bir şeyler öğrenebiliriz . Belki, umarım

together for nearly six years. So we're going  to have a conversation on camera and for your  

yaklaşık altı yıldır birlikte olduğumuz için değildir. Bu yüzden kamera önünde bir konuşma yapacağız ve sizin

benefit on screen as we are talking, interesting  vocabulary words and phrases will appear. I have  

yararınıza biz konuşurken ekranda ilginç kelimeler ve deyimler görünecektir.

also created a free e-book for you. It contains  the full transcript of this conversation, all of  

Ayrıca sizin için ücretsiz bir e-kitap oluşturdum. Bu konuşmanın tam metnini,

the key vocabulary along with the pronunciation,  the definitions and examples, and a quiz so you  

telaffuzla birlikte tüm temel kelimeleri, tanımları ve örnekleri ve

can put what you've learned into practise.  It's going to be an awesome resource. If you  

öğrendiklerinizi pratiğe dökebilmeniz için bir sınav içerir. Harika bir kaynak olacak.

would like to download that free e-book, where do  they have to click? Here? No. Where do they? Oh,  

Bu ücretsiz e-kitabı indirmek isterseniz, nereye tıklamaları gerekir? Burada? Hayır. Neredeler? Oh,

down there? Yes. Okay. Just down there on the link  in the description box. You then enter your what?  

aşağıda mı? Evet. Tamam aşkım. Açıklama kutusundaki bağlantının hemen altında . Sonra ne girin?

Email address. And your name. And your name.  Full name. Sorry. Can I ask, do you ever watch  

E-posta adresi. Ve adınız. Ve adınız. Ad Soyad. Üzgünüm. Sorabilir miyim, videolarımı hiç izledin mi

my videos?Sometime. You then join my mailing  list and the e-book will come directly to your  

? Bir ara. Daha sonra posta listeme katılın ve e-kitap doğrudan gelen kutunuza gelsin

inbox. And then after that, you've joined the PDF  club. You will automatically receive all of my  

. Ardından, PDF kulübüne katıldınız.

free weekly PDFs in e-books, along with all of my  course updates, offers, and general emails. It's a  

Haftalık ücretsiz PDF'lerimin tümünün yanı sıra tüm kurs güncellemelerim, tekliflerim ve genel e-postalarımı otomatik olarak e-kitap olarak alacaksınız. Bu

free service and you can unsubscribe at any time.  Okay. I'm really excited to start this. Me too,  

ücretsiz bir hizmettir ve istediğiniz zaman abonelikten çıkabilirsiniz. Tamam aşkım. Buna başlamak için gerçekten heyecanlıyım. Ben de,

but I have no idea what the questions are gonna  be. Well, neither do I cause of one of my lovely  

ama soruların ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yok . Pekala, sevgili

teachers pre- , prepared them. Okay, I'll  go first. What is my favourite food?Fruit,  

öğretmenlerimden biri onları önceden hazırladığı için ben de değilim. Tamam, önce ben gideceğim. En sevdiğim yemek nedir? Meyve

as a general answer, fruit, but to  be specific, watermelons. Yeah. Oh,  

genel bir cevap olarak meyve, ancak spesifik olarak karpuz. Evet. Oh,

there's nothing like a good watermelon. And part  of the fun of a watermelon is that they're not  

iyi bir karpuz gibisi yoktur. Karpuzun eğlenceli yanlarından biri de

grown in England and you can't access them.  So when you go abroad and there's a great  

İngiltere'de yetişmemesi ve onlara erişememenizdir. Yani yurt dışına gittiğinizde harika bir

watermelon. I sound like a total weirdo,  don't I? Watermelon. You can't access them. 

karpuz var. Tam bir tuhaf gibiyim, değil mi? Karpuz. Onlara erişemezsiniz.

I don't know. I think the majority of people  whenever they go abroad and come to exotic fruit,  

Bilmiyorum. Sanırım çoğu ne zaman yurt dışına çıkıp egzotik meyvelere gelseler,

I mean coconuts, for me. Oh yeah. Will loves a  coconut. This isn't my question. No. So don't  

benim için hindistancevizi demek istiyorum. Ah evet. Will hindistan cevizine bayılır. Bu benim sorum değil. Hayır. Bu yüzden

take over. No, sorry! Okay, that was a really  easy one, I've made no secret of the fact that  

devralmayın. Hayır, üzgünüm! Tamam, bu gerçekten kolaydı.   Kesinlikle

I'm absolutely addicted to fruit. Total fruit fan.  Well, I also normally buy you a watermelon every  

meyve bağımlısı olduğum gerçeğini gizlemedim. Toplam meyve hayranı. Ayrıca normalde sana her doğum gününde bir karpuz alırım

birthday. That's true. And Easter. Because you  don't like chocolate eggs. I do like chocolate  

. Bu doğru. Ve Paskalya. Çünkü çikolatalı yumurtaları sevmiyorsun. Çikolatalı

eggs, but I prefer, I prefer a watermelon. I  mean you can get chocolate anytime, but good,  

yumurtaları severim ama karpuzu tercih ederim. Demek istediğim çikolatayı istediğin zaman alabilirsin, ama iyi,   Birleşik

in season watermelon, in the UK. That's a luxury!  Yeah! What did Will wear on your first date?  

Krallık'ta karpuz mevsiminde. Bu bir lüks! Evet! Will ilk randevunuzda ne giymişti?

I know this like the back of my hand because I  remember calling my mum afterwards and being like,  

Bunu avucumun içi gibi biliyorum çünkü daha sonra annemi aradığımı ve

he's so nice but he wore a fleece 'cause I thought  that was so weird. But there's this brand of  

çok iyi biri ama yün giymişti çünkü bunun çok tuhaf olduğunu düşündüm. Ancak, Schoffel veya Schoffel

fleece that only farmers seem to wear called a  Schoffel or Schoffel. I'd never seen it before.  

olarak adlandırılan, yalnızca çiftçilerin giydiği bir yapağı markası vardır . Daha önce hiç görmemiştim.

It's a very soft fleece with a leather  trim. And I just thought, I just,  

Deri süslemeli çok yumuşak bir polardır . Ve düşündüm ki,

I'd never been out with a farmer before and I  thought that's a farmer. You'd also just come  

daha önce hiç bir çiftçiyle çıkmamıştım ve bunun bir çiftçi olduğunu düşündüm. Ayrıca İspanya'dan yeni dönmüş olurdunuz

back from Spain. Yeah. So if they were selling  them in Spain, I would've said that they're in  

. Evet. Yani onları İspanya'da satıyor olsalardı,

the wrong market. Yeah, that's true. Okay. My  turn. What was the first film we saw together?  

yanlış pazarda olduklarını söylerdim. Evet doğru. Tamam aşkım. Benim sıram. Birlikte izlediğimiz ilk film neydi?

Oh, I do know this because it was our fourth  date. "Beauty and the Beast." Yes, it was. It  

Oh, bunu biliyorum çünkü bu bizim dördüncü randevumuzdu. "Güzel ve Çirkin." Evet öyleydi.

was. And do you remember how I impressed you on  that date? Actually, I did it in two ways. Yes.  

Oldu. Ve o tarihte seni nasıl etkilediğimi hatırlıyor musun ? Aslında bunu iki şekilde yaptım. Evet.

You brought beer to the cinema. In my handbag. In  a cinema that didn't serve any alcohol. I brought  

Sinemaya bira getirdin. Çantamda. Alkol servisi olmayan bir sinemada.

only one for you because I'd also just passed  my driving test by that point, it was February,  

Senin için sadece bir tane getirdim çünkü o zamana kadar ehliyet sınavımı da yeni geçmiştim, Şubat ayıydı

and I drove you there in my little car and it  was traumatic 'cause I wasn't a very confident  

ve seni oraya küçük arabamla götürdüm ve bu travmatikti çünkü kendine pek güvenen bir

driver. No. But I brought you a beer to have  to relax after I traumatised you. That was very  

sürücü değildim. Hayır. Ama sende travma geçirdikten sonra rahatlaman için sana bir bira getirdim . Bu çok

thoughtful. Oh, this is a tough one. How would  Will describe himself in one word? Interesting.  

düşünceliydi. Ah, bu çok zor. Will kendini tek kelimeyle nasıl tanımlar? İlginç.

Laid back. Yeah. Predictable. You're very laid  back. No, as in predictable answer, yeah. Yeah,  

Sarhoş. Evet. Tahmin edilebilir. Çok rahatsın. Hayır, tahmin edilebilir cevapta olduğu gibi, evet. Evet,

or chilled. Chilled. Yeah, I'm okay with chilled.  What would you say? To describe myself? In one  

veya soğutulmuş. Soğutulmuş Evet, soğudum. Ne dersin? Kendimi tarif etmek için mi? Tek

word? Trying to think of the longest word I know.  No. Good. Good! Spontaneous. No. Laid back I  

kelimede? Bildiğim en uzun kelimeyi düşünmeye çalışıyorum. İyi değil. İyi! Doğal. Hayır. Rahattım

would say, I've always been laid back. Yes. In a  good way though. It's better than being uptight.  

derdim ki, ben her zaman rahattım. Evet. Yine de iyi bir şekilde. Gergin olmaktan iyidir.

Yes. Opposites attract. You're looking at me  like it's one thing we need to work on. Yeah. No,  

Evet. Karşıtların çekimi. Bana, üzerinde çalışmamız gereken bir şeymiş gibi bakıyorsun. Evet. Hayır,

I wouldn't say I'm particularly uptight but  I'm definitely not as laid back. I mean, you  

Çok gergin olduğumu söyleyemem ama kesinlikle o kadar rahat değilim. Demek istediğim,

are horizontal to be fair. But I do, I like it.  You bring a lot of balance to the relationship.  

adil olmak için yataysın. Ama severim, severim. İlişkiye çok fazla denge getiriyorsunuz.

Yeah. Life is all about balance. Okay. My turn.  Who is better at remembering important dates?You.  

Evet. Hayat dengeden ibarettir. Tamam aşkım. Benim sıram. Önemli tarihleri ​​hatırlamada kim daha iyi? Siz.

Why? Because my memory's appalling. No, it's  not appalling. My mind thinks very quickly.  

Neden? Çünkü hafızam korkunç. Hayır, korkunç değil. Aklım çok hızlı düşünüyor.

So when I think of something, unless I write it  down five minutes later, it might have drifted  

Bu yüzden, bir şey düşündüğümde, beş dakika sonra yazmazsam, o şey uçmuş olabilir

off and something else has come in and replaced  it. I like the way you didn't say that you're  

ve başka bir şey gelip onun yerini almış olabilir . Unutkan olduğunu söylememen hoşuma gitti

forgetful. You said I think too quickly.  

. Çok hızlı düşündüğümü söyledin.

I'm not forgetful. I'm just too fast.  Life cannot keep up. So many ideas.  

unutkan değilim Ben sadece çok hızlıyım. Hayat devam edemez. Pek çok fikir.

Yeah. You come from laid  back to think too quickly.  

Evet. Çok hızlı düşünmek için rahat bir ortamdan geliyorsunuz.

Yeah, I can't keep up with myself. Now, cry  and laughter! Why are you crying? Kinda,  

Evet, kendime yetişemiyorum. Şimdi ağlayın ve gülün! Neden ağlıyorsun? Bir nevi,

lights are bright on there. Yeah. it looks like  you punched me in the face. Yeah. Don't say that,  

ışıklar orada parlak. Evet. yüzüme yumruk atmışsın gibi görünüyor. Evet. Böyle söyleme,

you'll start rumours! So when we started  going out, you were a farmer. I mean,  

dedikodu çıkarırsın! Dışarı çıkmaya başladığımızda, sen bir çiftçiydin. Yani

you didn't leave the farm. There was no option  really. Yeah, my social calendar was empty. And  

çiftliği terk etmedin. Gerçekten başka seçenek yoktu . Evet, sosyal takvimim boştu. Ve   başka insanları görmek, uzaklaşmak   için

it was only when we moved away that we started  having lots more options, lots more opportunities  

çok daha fazla seçeneğe, çok daha fazla fırsata sahip olmaya yalnızca taşındığımızda başladık

to see other people, go away. And then we almost  went through a phase where there were too many  

. Ve sonra neredeyse çok    çok

invitations and too much going on and there were  multiple invitations on each weekend. And so I  

davetin olduğu ve çok fazla olanın olduğu ve her hafta sonu birden fazla  davetin olduğu bir aşamadan geçiyorduk. Ben de

put in place a shared calendar. Yeah. But then  we've had issues with you agreeing to things, but  

paylaşılan bir takvimi uygulamaya koydum. Evet. Ancak, bazı şeyleri kabul edip

not putting it in the shared calendar. I've gone  the other end of the spectrum, haven't I?Yes. I  

bunları paylaşılan takvime koymamanızla ilgili sorunlar yaşadık. Yelpazenin diğer ucuna gittim, değil mi? Evet.

just said yes to everything. Yeah, there were  quite a few times where you'd suddenly realised  

Her şeye evet dedim. Evet, aynı gün yaklaşık üç farklı kişiye evet dediğinizi birdenbire fark ettiğiniz pek çok kez oldu

that you'd said yes to about three different  people on the same day. But you know what? It's  

. Ama biliyor musun?

good problems to have. Look at us complaining  about having too much fun.Too popular. Yeah.  

Sorunların  olması iyidir. Çok fazla eğlenmekten  şikayet ettiğimize bakın. Çok popüler. Evet.

Who is tidier?Now, that's a hard one. Yeah, I'm  wondering what your answer's gonna be. Yeah. So  

Kim daha düzenli? Şimdi, bu zor. Evet, cevabınızın ne olacağını merak ediyorum. Evet.

am I. I say that we are like swans, okay? We  glide along beautifully like that. Everything  

Ben de öyleyim. Kuğular gibi olduğumuzu söylüyorum, tamam mı? Biz bu şekilde güzelce süzülüyoruz. Her şey

looks fine. Yeah, looks just like a swan. But  underneath the surface of the water, it's like  

iyi görünüyor. Evet, tıpkı bir kuğuya benziyor. Ama su yüzeyinin altında, sanki

legs are just everywhere. And I feel like that's  what our personal life is like. Our business life.  

bacaklar her yerdedir. Ve özel hayatımızın böyle olduğunu hissediyorum. İş hayatımız.

We're talking about tidying here. I'm getting  there, okay? Okay. Right. From the outside,  

Burada temizlikten bahsediyoruz. Oraya gidiyorum, tamam mı? Tamam aşkım. Sağ. Dışarıdan,

the house looks tidy and amazing but if you dare  to open a cupboard, a load of crap. I think a lot  

ev derli toplu ve harika görünüyor, ancak bir dolabı açmaya cüret ederseniz, bir sürü ıvır zıvır. Bence pek çok

of people can relate to that. I hope so. I hope  a lot of people can relate to that. Yeah, I think  

kişi bununla bağlantı kurabilir. Umarım. Umarım birçok kişi bununla ilgili olabilir. Evet,

probably part of my problem growing up was I had  the tidiest mum on Earth and I almost rebelled  

sanırım büyüme sorunumun bir kısmı da dünyadaki en düzenli anneye sahip olmamdı ve neredeyse ona isyan edecektim

against it. I felt like your mum was very tidy as  well. She was, she had to look after three boys,  

. Annenin de çok düzenli olduğunu hissettim . Öyleydi, üç çocuğa bakmak zorundaydı,

so. So we were spoiled and we never learned  to tidy for ourselves. I would say we're both  

yani. Yani şımarıktık ve kendimizi toplamayı asla öğrenemedik. Derli

pretty similar in tidiness as in like both  quite untidy. What do you think? Yeah, well,  

toplu olma konusunda ikimizin de oldukça benzer olduğumuzu söyleyebilirim, tıpkı her ikisinin de oldukça dağınık olması gibi. Ne düşünüyorsun? Evet, peki,

what do they call it? Agree to disagree.  Do you think I'm untidier? I think I'm  

buna ne diyorlar? Katılmamayı kabul et. Daha dağınık olduğumu mu düşünüyorsun? Sanırım

slightly better. Okay. I'll accept  that. For the sake of the video. No,  

biraz daha iyiyim. Tamam aşkım. Bunu kabul edeceğim . Videonun iyiliği için. Hayır,

for the sake of our marriage. Sorry, I've  still got tears in my eyes, they are red.  

evliliğimiz için. Üzgünüm, gözlerimde hala yaş var, onlar kırmızı.

From when you claimed you think too quickly.  And now they are back again. Yeah, cool. Ooh,  

Çok hızlı düşündüğünü iddia ettiğin zamandan beri. Ve şimdi tekrar geri döndüler. Evet, harika. Ooh,

this is a good one. Who is more adventurous?  

bu iyi bir tane. Kim daha maceracı?

Ooh. So in general, I would say you. Would you? I feel like diving into  

Ah. Yani genel olarak sen derdim. Yapar mısın? Yeni bir şeye   dalmak gibi hissediyorum

something new, you're a little bit  more up for it compared to me. But  

, bana kıyasla sen buna biraz  daha hazırsın. Ama

when we actually get there, I feel  like I probably then take the reins.  

gerçekten oraya vardığımızda, muhtemelen  dizginleri ben alıyormuşum gibi hissediyorum.

I think this could describe our whole  relationship. I feel like I'm very quick  

Bence bu, tüm ilişkimizi tanımlayabilir .

to go for something and adapt to it. And then you  end up doing it better in the long run. And I'm  

Bir şeyin peşine düşmek ve ona uyum sağlamak konusunda çok hızlı olduğumu hissediyorum. Ve sonra uzun vadede bunu daha iyi yaparsınız. Ve

thinking of every board game we've ever learnt. I  always learn the instructions really quickly and  

şimdiye kadar öğrendiğimiz her masa oyununu düşünüyorum. Talimatları her zaman çok hızlı öğrenirim ve

I win for like the first 10 rounds and then you  get it and then you like absolutely take over.  

ilk 10 rauntta ben kazanırım ve sonra siz alırsınız ve ardından kesinlikle kontrolü ele alırsınız.

Yeah, I would agree with that. I think that's  spot on. Although with sports and taking risks,  

Evet, buna katılıyorum. Bence bu yerinde. Spor yapmak ve risk almakla birlikte,

maybe you're--You never come to the start line.  What is Will's pet peeve or biggest pet peeve?  

belki siz--Asla başlangıç ​​çizgisine gelmiyorsunuz. Will'in huysuzluğu veya en büyük huysuzluğu nedir?

When people say 110%? Yes. Yes. I understand  the idea. Sorry, I'm taking over now. No,  

İnsanlar %110 derken? Evet. Evet. Fikri anlıyorum. Üzgünüm, şimdi devralıyorum. Hayır,   Kameraya baktığınızda

I love that you're such a YouTuber,  looking at the camera. No, I love  

bu kadar YouTuber olmanıza bayılıyorum . Hayır,

the way the question is what's your pet  peeve and I'm like I'll take over from here.  

sorunun ne olduğu sorusuna bayılıyorum ve buradan işi ben devralacağım.

Yes. I just think people take it too far. You  can't give more. It's just a saying. No, people,  

Evet. Bence insanlar bunu çok ileri götürüyor. Daha fazlasını veremezsiniz. Bu sadece bir söz. Hayır, insanlar

they use it in every "Apprentice" video under  the sun. Oh, so this is a TV show in the UK and  

onu güneş altındaki her "Çırak" videosunda kullanırlar . Bu, Birleşik Krallık ve

America where people compete for a job position.  I remember you coming back from trying to,  

Amerika'da insanların bir iş pozisyonu için rekabet ettiği bir TV programı. Denemekten geri döndüğünü hatırlıyorum,

I think you'd gone with your dad to buy a new  car or something for the farm. It was a new  

Sanırım babanla yeni bir araba veya çiftlik için başka bir şey almaya gitmiştin. Yeni bir

farm vehicle. And I remember you coming back and  said, "Everything we asked him, the guy just said,  

çiftlik aracıydı. Ve geri gelip "Ona sorduğumuz her şeyi, adam az önce

'110%, 110%, mate.'" Do the wheels work? 110%.  How good's the engine? 110%. And it just comes  

'%110, %110, dostum' dedi" dediğinizi hatırlıyorum." Çarklar çalışıyor mu? %110. Motor ne kadar iyi? %110. Ve

across as insincere. Yeah. It's just doesn't  make sense. Okay. It doesn't make sense. I'm  

samimiyetsiz olarak algılanıyor. Evet. Bu hiç mantıklı değil. Tamam aşkım. Bu mantıklı değil.

just trying to think of any other pet peeves  you have. Whenever I touch you with a cold  

Sadece sahip olduğun diğer huysuzlukları düşünmeye çalışıyorum . Ne zaman sana soğuk bir

foot. Yeah, I think every guy can relate. Guys,  do you hate it when I touch you with a cold foot?  

ayakla dokunsam. Evet, bence her erkek ilişki kurabilir. Beyler, size soğuk bir ayakla dokunmamdan nefret ediyor musunuz?

Because we need to talk, basically.  Okay. Who is more honest?  

Çünkü temelde konuşmamız gerekiyor. Tamam aşkım. Kim daha dürüst?

I would say it's a 50-50 split. Can you elaborate  on this 50-50 split? Mhm. You want me, you  

50-50'lik bir bölünme olduğunu söyleyebilirim. Bu 50'ye 50 dağılımını detaylandırabilir misiniz? Mhm. Beni mi istiyorsun,

want me to elaborate? Yes, it's a  conversation lesson, Will. Like,  

detaylandırmamı mı istiyorsun? Evet, bu bir konuşma dersi Will. Mesela

you are looking at me like I was dishonest about  something this morning. No. No. I just, it's  

bana bu sabah bir konuda sahtekarlık etmişim gibi bakıyorsunuz . Hayır. Hayır. Ben sadece

just the students are waiting. They know 50-50  splits by now. I can't think of a time where  

sadece öğrenciler bekliyor. Şimdiye kadar 50-50 bölünmeyi biliyorlar. Sana yalan söylediğim bir zaman hatırlamıyorum

I've lied to you. Ah, but this was years ago.  What was that? And this was when I pretended to  

. Ah, ama bu yıllar önceydi. Neydi o? Ve bu,

be on the farm when I was actually going to  London to collect the engagement ring. Yes.  

nişan yüzüğünü almak için gerçekten Londra'ya giderken çiftlikteymiş gibi davrandığım zamandı. Evet.

What a terrible lie. Yeah. I don't think I've  ever really lied unless-Keyword there. Really? No,  

Ne korkunç bir yalan. Evet. Anahtar kelime orada olmadığı sürece hiç gerçekten yalan söylediğimi sanmıyorum. Gerçekten mi? Hayır,

I think it's just like you have the odd white lie,  don't you? Yeah. You know, but nothing serious.  

Bence tuhaf beyaz bir yalana sahipsin, değil mi? Evet. Bilirsin, ama ciddi bir şey yok.

But I think more as like honesty as a personality.  I'm not one of those people that will, you know,  

Ama daha çok bir kişilik olarak dürüstlük gibi düşünüyorum.

not be able to sleep unless I tell the absolute  truth and how I'm feeling in every single  

Mutlak gerçeği ve her konuşmada nasıl hissettiğimi söylemedikçe uyuyamayacak insanlardan biri değilim

conversation. If someone asks me, do you like  my dress? And I don't like it I'm not going to  

. Birisi bana sorarsa, elbisemi beğendin mi ? Ve bundan hoşlanmıyorum

cause a scene and tell them that I don't. But I  know some people stand by that and and think, no,  

bir olay çıkarıp onlara sevmediğimi söylemeyeceğim. Ama bazı insanların bunun arkasında durduğunu ve hayır,

if I don't like something, I'm gonna say it. Yeah.  I'm quite good at letting things go. I'm quite  

bir şeyi beğenmezsem, söyleyeceğim diye düşündüğünü biliyorum. Evet. Bazı şeyleri akışına bırakmakta oldukça iyiyimdir. Oldukça

tolerant. Yeah, that's another word I would use  to describe you. Tolerant. Tolerant. That makes  

hoşgörülüyüm. Evet, seni tarif etmek için kullanacağım başka bir kelime. Hoşgörülü. Hoşgörülü. Bu

me sound like a nightmare. Yeah, I was gonna say  the word you'd go for is tolerant. Yeah. And me?  

beni bir kabus gibi gösteriyor. Evet, senin tercih edeceğin kelimenin hoşgörülü olduğunu söyleyecektim. Evet. Ve ben?

Tolerable. Yes. Persistent. This is a good  question. Who is Will's celebrity crush.  

tolere edilebilir. Evet. Israrcı. Bu iyi bir soru. Will'in ünlü aşkı kim?

Oh, Jennifer Aniston. Yeah. Jennifer Aniston. I  had to tell you that. I thought you were gonna  

Ah, Jennifer Aniston. Evet. Jennifer aniston. Bunu size söylemek zorundaydım.

say a a different answer. What was I gonna?  I would like to think Scarlett Johansson,  

Farklı bir cevap vereceğini düşünmüştüm. Ne yapacaktım? Scarlett Johansson'u düşünmek isterdim

although she never really has. Messaged me. No. Messaged you. Never really  

gerçi aslında hiç düşünmedi. bana mesaj attı Hayır. Sana mesaj gönderdim. Asla gerçekten

what? Come up in conversation. I think she's mine if I had a female one?  

ne? Sohbete gel. Dişi olsam o benim olur sanırım?

Yeah. Yeah, Jennifer Aniston. Yeah, Jennifer  Aniston. Okay. This is a good one. What's the  

Evet. Evet, Jennifer Aniston. Evet, Jennifer Aniston. Tamam aşkım. Bu iyi bir tane.

first gift I ever gave you? I think it was a red  British and Irish Lions rugby jacket. I went to  

Sana   verdiğim ilk hediye neydi? Sanırım kırmızı İngiliz ve İrlandalı Lions ragbi ceketiydi.

the ends of the Earth for that and by the ends  of the Earth, I mean Luton. The jacket itself.  

Bunun için Dünyanın sonuna gittim ve Dünyanın sonu derken Luton'u kastediyorum. Ceketin kendisi.

So the British and Irish Lions, for those of you  who don't know, it is a combination of England,  

İngiliz ve İrlanda Aslanları, bilmeyenleriniz için İngiltere,

Scotland, Ireland and Wales. And they  play every four years-- Rugby. Rugby  

İskoçya, İrlanda ve Galler'in birleşimidir. Ve her dört yılda bir oynarlar-- Rugby.

against the southern hemisphere, whether it's  South Africa, Australia, and New Zealand. And it's  

İster Güney Afrika, Avustralya ve Yeni Zelanda olsun, güney yarım küreye karşı rugby. Ve bu   onların turlarından birine

something that's on my bucket list of going on  one of their tours. It lasts two weeks to a month.  

katılacaklar listemde olan bir şey . İki haftadan bir aya kadar sürer.

And I've always followed them ever since I was a  young child, I always wanted their kit. And there  

Ve küçüklüğümden beri onları hep takip ettim , her zaman kitlerini istedim. Ve

was one jacket in particular that I saw that year,  which I really, really wanted. And I almost bought  

özellikle o yıl gördüğüm ve gerçekten çok istediğim bir ceket vardı. Ve neredeyse

it for myself. But when I went to purchase it  online on a website and it said there's one left  

kendime alıyordum. Ama bir web sitesinden çevrimiçi olarak satın almaya gittiğimde ve stokta bir tane kaldığını söylediğinde

in stock, I said, you know what? I'm gonna buy  it tomorrow. And I went back the next day and it  

, dedim ki, biliyor musun? Yarın satın alacağım . Ertesi gün geri gittim ve

had gone and I was distraught. And this must  have been two weeks before Christmas Day and  

gitmişti ve çılgına dönmüştüm. Ve bu, Noel Günü'nden iki hafta önce olmalı ve

Christmas Day came and I opened up my present  from Lucy and there was this bright red British  

Noel Günü geldi ve Lucy'den gelen hediyemi açtım ve orada bu parlak kırmızı İngiliz

and Irish Lions rugby jacket. And you then  told me the story of how you got it. It was  

ve İrlanda Lions rugby ceketi vardı. Daha sonra bana onu nasıl elde ettiğinizin hikayesini anlattınız.

really hard to get in time for Christmas.  But then the even better part of the story  

Noel'e yetişmek   gerçekten zordu. Ama hikayenin daha da güzel yanı,

is that we went to a friend's house to stay  over and there was this really obnoxious guy  

kalmak için bir arkadaşımızın evine gittik ve gerçekten iğrenç bir adam

who saw the jacket hanging on the back of a  chair and was like, "Oh my God, that's the  

bir sandalyenin arkasında asılı duran ceketi gördü ve "Aman Tanrım, bu

most obnoxious looking jacket I've ever seen in my  life. Who the hell's is that?" And I was like, oh,  

en  ... hayatımda gördüğüm iğrenç görünümlü ceket . Bu da kim?" Ben de, ah,

that was my Christmas present to Will because  it was a very bright red. Oh, bless that guy.  

bu benim Will'e Noel hediyemdi çünkü çok parlak bir kırmızıydı. Oh, o adamı korusun. Bundan

He said if I could put a percentage on how  much I hate that, it would be 110%. What  

ne kadar nefret ettiğime dair bir yüzde koyabilseydim , bunun %110 olacağını söyledi.

song did you dance to for your first dance?  "Smack My Bitch Up" by The Prodigy. Lucy.  

İlk dansınız için hangi şarkıyla dans ettiniz? The Prodigy'den "Smack My [ __ ] Up". Lucy.

That's not true. "Say a Little Prayer"  by Aretha Franklin. Yes. It was amazing,  

Bu doğru değil. Aretha Franklin'den "Biraz Dua Edin" . Evet. Harikaydı,

beautiful, romantic. What is my  worst habit? Where do you start? Oh,  

güzel ve romantikti. En kötü alışkanlığım nedir? Nereden başlıyorsun? Oh,

this is a conversation killer I think. We'll  make it the last question. I think your  

bence bu bir sohbeti öldürüyor. Bunu son soru yapacağız. Bence

worst habit. Barking orders. Barking orders.  What a terrible way of saying it, Will. No.  

en kötü alışkanlığın. Havlayan emirler. Havlayan emirler. Bunu söylemenin ne kadar korkunç bir yolu, Will. Hayır.

Barking orders. Well, I do say that to you. Yeah,  it's true. I don't bark though. No, I've got a  

Havlama emirleri. Peki, bunu sana söylüyorum. Evet bu doğru. Yine de havlamıyorum. Hayır,

good one actually. Okay. Worst habit was probably  lack of driving that your reluctance to try and  

aslında iyi bir tanem var. Tamam aşkım. Muhtemelen en kötü alışkanlık, sürüş korkularınızın üstesinden gelmeye çalışma konusundaki isteksizliğiniz nedeniyle sürüş yapmamanızdı

overcome your driving fears. I'm better. Yes.  I still, when I approach a roundabout and I get  

. Ben daha iyiyim. Evet. Yine de, bir döner kavşağa yaklaştığımda ve

there, I'm still not 100% sure who goes first.  And it's like an innate thing. It comes from  

oraya vardığımda, önce kimin gideceğinden hala %100 emin değilim. Ve doğuştan gelen bir şey gibi.

naturally., I do not know whether what side  is my left and what side is my right. And  

Doğal olarak geliyor. Hangi tarafım solum, hangi tarafım sağım bilmiyorum. Ve

you can say to me, oh, hold up your fingers like  that. But it's still, it's the fact that I don't  

bana diyebilirsin ki, parmaklarını böyle kaldır . Ama yine de, hemen bilmediğim bir gerçek

immediately know. Most people just... Do you just  know what side of your body is your left and what  

. Çoğu insan sadece... Vücudunuzun hangi tarafının sol, hangi tarafının

is your right. Yes. I have to check. And then  that takes me a second and then by that point,  

sağ olduğunu biliyor musunuz? Evet. Kontrol etmem gerek. Ve sonra bu bir saniyemi alıyor ve o noktada,

someone's already beeped me behind in the  car and then I'm freaked out. Oh yeah,  

biri arabanın arkasında beni çoktan bipledi ve sonra çıldırdım. Ah evet,

but it's always been that way. I mean even  when I'm working on Excel and it's like delete  

ama bu hep böyleydi. Yani, Excel üzerinde çalışırken bile

left column, delete right column. I always  have to be like left, right, one, two. Okay,  

sol sütunu sil, sağ sütunu sil gibi. Her zaman sol, sağ, bir, iki gibi olmalıyım. Tamam,

it's that one that needs to be deleted. See,  I believe if you practise something enough,  

silinmesi gereken o. Bakın bir şeyi yeterince uygularsanız,

whatever it is, you will overcome it. It just  depends how long it takes you to then overcome  

her ne ise üstesinden geleceğinize inanıyorum. Bu, üstesinden gelmenizin ne kadar sürdüğüne bağlıdır

it. You have witnessed me struggle with  my lefts and rights. It's something more  

. Sağım ve solumla mücadele ettiğime tanık oldunuz . Bu,

than just a lack of practise. You're perfect,  don't beat yourself down. And manipulative.  

pratik eksikliğinden   daha fazlasıdır. Sen mükemmelsin, kendini ezme. Ve manipülatif.

Okay, you can ask me one more question. What  did Will want to be when he was younger? Ah,  

Tamam, bana bir soru daha sorabilirsin. Will gençken ne olmak istiyordu? Ah,

there are various things I think. I remember once  you met your friend's dad who was an investment  

bence çeşitli şeyler var. Bir yatırım

banker and was really rich and cool. So you wanted  to be an investment banker. For one night. Yeah.  

bankacısı olan ve gerçekten zengin ve havalı olan arkadaşınızın babasıyla tanıştığınızı hatırlıyorum. Yani bir yatırım bankacısı olmak istediniz. Bir gece için. Evet.

I know that you wanted to be a farmer  for quite a large part of your childhood.  

Çocukluğunun oldukça büyük bir bölümünde çiftçi olmak istediğini biliyorum.

Did you ever want to be a rugby player? Yes. You wanted to be a rugby player as well.  

Hiç bir ragbi oyuncusu olmak istedin mi? Evet. Sen de bir ragbi oyuncusu olmak istiyordun.

What about when you were a little child? Did  you ever want to be like a fireman or something?  

Peki küçük bir çocukken? Hiç itfaiyeci gibi bir şey olmak istedin mi?

I think it was probably something to do with  farming. Yeah. Yeah. Growing up on a farm helps.  

Muhtemelen çiftçilikle ilgili bir şey olduğunu düşünüyorum . Evet. Evet. Bir çiftlikte büyümek yardımcı olur.

Do you know what I wanted to be when I was a  child? I know you wanted to work in makeup,  

Çocukken ne olmak istiyordum biliyor musun ? Makyaj alanında çalışmak istediğini biliyorum,

but that was later on. No, it wasn't makeup.  What? Reconstructive plastic surgery. I did  

ama bu daha sonraydı. Hayır, makyaj değildi. Ne? Rekonstrüktif plastik cerrahi.

not know that. You didn't know that. That's the  first question in all of this that I didn't know.  

Bunu bilmiyordum. Bunu bilmiyordun. Tüm bunlar içinde bilmediğim ilk soru buydu. Daha

When I was younger, I really loved making faces  out of clay. And so I thought the perfect job  

gençken kilden yüzler yapmaya gerçekten bayılırdım . Bu yüzden

for me would be to be a plastic surgeon but  I wanted it to be a reconstructive one. So  

benim için mükemmel mesleğin plastik cerrah olmak olduğunu düşündüm ama rekonstrüktif bir meslek olmasını istedim. Yani

like people in car crashes and stuff, I could  like make their faces look the way they did.  

araba kazası geçiren ve benzeri şeyler gibi, yüzlerini oldukları gibi gösterebilirim.

And so I even did chemistry and biology and things  at A Levels to carry on this until I realised no,  

Ve bu yüzden A Seviyelerinde kimya, biyoloji ve diğer şeyleri bile yaptım, ta ki hayır,

I don't have a medicine degree in me. I'm not  dedicated, hardworking or possibly intelligent  

Bende tıp diploması yok. Bunu yapacak kadar özverili, çalışkan veya muhtemelen zeki değilim

enough to do that. So then I want to do  marketing and now I'm a YouTuber. Natural  

. O zaman pazarlama yapmak istiyorum ve artık bir YouTuber'ım. Doğal

progression. My parents are so proud. Okay, that's  it from us. I hope you enjoyed learning a little  

ilerleme. Ailem çok gurur duyuyor. Tamam, bizden bu kadar. Umarım

bit more about both of us, but more importantly,  I hope you learned lots and lots of interesting  

ikimiz hakkında da biraz daha fazla şey öğrenmekten keyif almışsınızdır, ama daha da önemlisi, umarım çok ama çok sayıda ilginç

vocabulary. If you would like to read the  full transcript and get a full list of all  

kelime öğrenmişsinizdir. Metnin tamamını okumak ve

the vocabulary we used, all of the pronunciation,  the examples, the definitions, we've included some  

kullandığımız tüm kelimelerin, tüm telaffuzların, örneklerin, tanımların tam listesini almak isterseniz, bazı

listening comprehension questions. We've got a  quiz on the vocabulary. Download the e-book. I  

dinlediğini anlama soruları ekledik. Kelime dağarcığıyla ilgili bir sınavımız var. E-kitabı indirin.

know you're getting ready to point in the right  direction. Where do they click? Just here? Yes.  

Doğru yönü göstermeye hazır olduğunuzu biliyorum . Nereye tıklarlar? Sadece burada? Evet.

Yes. You click just down here. You sign up for the  mailing list and it'll come automatically to your  

Evet. Hemen aşağıyı tıklayın. Posta listesine kaydolursunuz, liste otomatik olarak gelen kutunuza gelir

inbox and you'll be signed up to my newsletter.  You'll get all my future PDFs, my news, updates  

ve bültenime kaydolursunuz. Gelecekteki tüm PDF'lerimi, haberlerimi, güncellemelerimi

and offers. Don't forget to connect with me on  all of my social media. I've got my Instagram  

ve tekliflerimi alacaksınız. Tüm sosyal medyalarımda benimle bağlantı kurmayı unutmayın . Instagram

and my Facebook. I've also got my website where  I've got loads of lessons and a free interactive  

ve Facebook'um var. Ayrıca bir sürü dersimin olduğu bir web sitem ve

pronunciation tool where you can click on phonemes  and hear how they're pronounced, and hear me  

sesbirimlerini tıklayıp nasıl telaffuz edildiğini duyabileceğiniz ve

pronouncing words containing those phonemes. I've  also got all of my English courses now and Will  

bu sesbirimlerini içeren kelimeleri telaffuz ettiğimi duyabileceğiniz ücretsiz bir etkileşimli   telaffuz aracım var. Ayrıca  artık tüm İngilizce kurslarımı da aldım ve Will

has helped create these. It's been an amazing  project, hasn't it? It's a team effort. Yeah,  

bunların oluşturulmasına yardımcı oldu. Muhteşem bir projeydi, değil mi? Bu bir ekip çalışması. Evet,

'cause we actually work together now and it's  been really awesome. So we've got a B1 programme,  

çünkü artık gerçekten birlikte çalışıyoruz ve gerçekten harika oldu. Yani bir B1 programımız,

the B2 programme, our pronunciation programme.  And our C1's coming out in May. It is, I'll leave  

B2 programımız, telaffuz programımız var. Ve C1'imiz Mayıs'ta çıkıyor.

a waiting list down below or if it's already  out, then I'm sure we'll put a link somewhere  

Aşağıya bir bekleme listesi bırakacağım veya zaten tükenmişse, o zaman eminim bir yere bir bağlantı koyacağız

and we've got our challenges as well. I think  we'll see them soon for another lesson. Bye-Bye.

ve bizim de zorluklarımız var. Sanırım onları yakında başka bir derste göreceğiz. Güle güle.