English Prepositions You MUST Know - English Lesson With Anna

Do you know what preposition comes after

LISTEN SPEAK

LISTEN

AGREE

SPEAK

WAIT

AGREE

ve

WAIT

DEPEND'den

and

sonra hangi edatın geldiğini biliyor musunuz

DEPEND?

?

Hello everyone Anna here  from englishlikeanative.co.uk

Herkese merhabalar englishlikeanative.co.uk'den Anna

In this lesson we're going  to look at PREPOSITIONS. 

bu derste EDİTİMLER'e bakacağız. Edatlar,

Prepositions are small words like ‘at’, ‘up’, ‘on’ and ‘between’,  

genellikle bir isim veya zamirden önce gelen ve kelimeler arasındaki ilişkiyi gösteren

that usually come before a noun or pronoun  and show the relationship between the words.

'at', 'up', 'on' ve 'between' gibi küçük kelimelerdir.

My students tell me that prepositions are one  of the most difficult things about English.

Öğrencilerim bana edatların İngilizce ile ilgili en zor şeylerden biri olduğunu söylüyor.

I know they're a real pain  to remember, but fear not.

Hatırlamak gerçekten acı verici biliyorum ama korkma.

I'm here to help.

Yardım etmek için buradayım.

As always, I've put together a useful worksheet  covering all the important points of this lesson  

Her zaman olduğu gibi, bu dersin tüm önemli noktalarını kapsayan faydalı bir çalışma sayfası

along with a quiz. To further test your knowledge.  I will email this free PDF directly to you.  

ve bir test hazırladım. Bilginizi daha fazla test etmek için. Bu ücretsiz PDF'yi doğrudan size e-postayla göndereceğim.

All you have to do is click on the link  below and sign up to my mailing list. 

Tek yapmanız gereken aşağıdaki linke tıklayıp mail listeme üye olmak.

Once you're on the list, I will  send you all future notes as well.

Listeye girdikten sonra, size gelecekteki tüm notları da göndereceğim.

Now, when learning any language,  

Şimdi, herhangi bir dili öğrenirken,

it's important to remember that certain  words are usually said or written together.

belirli kelimelerin genellikle birlikte söylendiğini veya yazıldığını hatırlamak önemlidir.

Prepositions are no exception. 

Edatlar bir istisna değildir.

Specific prepositions often come  after certain verbs and adjectives.

Belirli edatlar genellikle belirli fiil ve sıfatlardan sonra gelir.

So next time you're SPEAKING TO a native speaker  

Bu yüzden bir dahaki sefere anadili

or reading something in English, try to take  note of what prepositions go with which words.

İngilizce olan biriyle KONUŞURKEN veya İngilizce bir şeyler okurken, hangi edatların hangi kelimelerle birlikte gittiğini not almaya çalışın.

Do you see what I did there?

Orada ne yaptığımı görüyor musun?

I just use the verb SPEAK. I said,

Sadece SPEAK fiilini kullanıyorum.

“The next time you're  speaking __ a native speaker.” 

“Bir dahaki sefere __ anadili konuşursun” dedim .

Which preposition did I use after it?

Ondan sonra hangi edatı kullandım?

I said TO.

TO dedim.

“The next time you're SPEAKING  TO a native speaker...”

“Bir dahaki sefere anadili İngilizce olan biriyle KONUŞUYORSUNUZ...”

You can also say WITH after speak,

Konuşmadan sonra İLE de diyebilirsiniz,

“The next time you're SPEAKING  WITH a native speaker...”

“Bir dahaki sefere anadili İngilizce olan biriyle KONUŞURSANIZ...”

They’re used in almost the exact same  way but there is a small difference,  

Bunlar hemen hemen aynı şekilde kullanılırlar.

which I will talk about at the end of this video.

ancak bu videonun sonunda bahsedeceğim

So, let's start with prepositions  

küçük bir fark var . Öyleyse,

after adjectives. First up, we've got

sıfatlardan sonra edatlarla başlayalım

INTERESTED IN

. İlk olarak,

“I'm interested in DIY.”

"Kendin Yap ile ilgileniyorum" ile İLGİLENİYORUZ .

or

“I'm interested in working at your company.”

veya

"Şirketinizde çalışmakla ilgileniyorum."

So, when you say ‘interested’ remember ‘in’.

Bu nedenle, 'ilgileniyor' derken 'içeri'yi hatırlayın.

INTERESTED IN

İLGİLENEN

INTERESTED IN

İLGİLENEN

INTERESTED IN

İLGİLENEN

Like one word, you've got it?

Tek kelime gibi, anladın mı?

What are you interested in?

Ne ile ilgileniyorsun?

Next up is

Sıradaki

GOOD AT

" İşimde İYİYİM

“I'm GOOD AT my job.”

".

“I'm GOOD AT playing the piano.”

“Piyano çalmada iyiyim.”

“She is GOOD AT finding practical solutions.”

“Pratik çözümler bulmakta iyidir.”

When we talk about how well we can do  something – we use the preposition ‘AT’.

Bir şeyi ne kadar iyi yapabileceğimizden bahsettiğimizde – 'AT' edatını kullanırız.

We also say BAD AT.

Ayrıca KÖTÜ AT diyoruz.

For example,

Örneğin,

“He's BAD AT keeping secrets.”

"Sır tutmakta KÖTÜ."

or “They're not too BAD AT cooking.”

veya “Yemek pişirmede çok kötü değiller.”

Next, we have

Sonra, "Köpeklerden

AFRAID OF

KORKUYOR

“He's AFRAID OF dogs.”

" DAN KORKUYORUZ.

or

“She's AFRAID OF spiders.”

veya

"Örümceklerden korkuyor."

AFRAID OF

KORKMAKTAN

AFRAID OF

KORKUYORUZ

Do you want to know what I am deeply AFRAID OF?

Neyden derinden korktuğumu bilmek ister misiniz?

I will reveal all later.

Hepsini daha sonra açıklayacağım.

We also use OF with PROUD’.

OF'u ayrıca PROUD' ile birlikte kullanıyoruz.

You can be PROUD OF what you've done.

Yaptıklarınızla GURUR DUYABİLİRSİNİZ.

For example,

Örneğin,

“We are PROUD OF our progress in English.”

“İngilizce ilerlememizden GURUR DUYUYORUZ.”

or

veya

“I'm PROUD OF getting a ‘B’ in my exam.

“Sınavımdan 'B' aldığım için GURUR DUYUYORUM.

PROUD OF

PROUD OF

PROUD OF

PROUD OF GURUR

The last adjective I'm  going to talk about today is

Bugün bahsedeceğim son sıfat

RESPONSIBLE. 

RESPONSIBLE.

Do you know the preposition  that comes after ‘responsible’?

'Sorumlu'dan sonra gelen edatı biliyor musunuz?

RESPONSIBLE FOR

SORUMLUSU

“She's RESPONSIBLE FOR the finance department.”

“Finans departmanından sorumludur.”

“He is RESPONSIBLE FOR making the shopping list.”

“Alışveriş listesini yapmaktan O sorumludur.”

RESPONSIBLE FOR

SORUMLU

Now let's test your memory.

Şimdi hafızanızı test edelim.

Listen to Doreen and see if  you can fill in the blanks.

Doreen'i dinle ve boşlukları doldurabilecek misin bir bak.

“I have terrible news, I'm  afraid. This morning your father,  

"Korkarım korkunç bir haberim var. Bu sabah baban

was speaking __ me and unfortunately,  he has a rare bowel disease.

benimle konuşuyordu ve ne yazık ki nadir görülen bir bağırsak hastalığı var.

He's been given 6 months.  

6 ay süre verildi.

We've spoken __ the specialist who believes  that his only hope is a clinical trial of an  

Tek umudunun deneysel bir tedavinin klinik bir denemesi olduğuna inanan uzmanla __ konuştuk,

experimental treatment that he can put your father  down for if he's interested __ giving it a go. 

eğer ilgileniyorsa babanızı bırakabilir __.

There are risks of course,  but he has limited options.

Elbette riskleri var ama seçenekleri kısıtlı.

Now your dad isn't very good  __ talking about his feelings.

Şimdi baban __ duygularından bahsetme konusunda pek iyi değil.

So, when you do see him tonight,  just keep the conversation light.  

Bu gece onu gördüğünde, konuşmayı hafif tut.

He actually asked me not to tell you, but we  all know how bad I am __ keeping secrets, so...

Aslında benden sana söylemememi istedi ama hepimiz ne kadar kötü __ sır sakladığımı biliyoruz, yani...

Are you okay?

İyi misin?

You know, your father and I are both very  proud __ you and what you have achieved. 

Biliyor musun, baban ve ben ikimiz de seninle ve başardıklarınla ​​gurur duyuyoruz.

The last thing we want is for this  illness to become your burden. 

İstediğimiz son şey bu hastalığın size yük olması.

Your dad said that he was  afraid __ letting you down,  

Baban senin yanında

not being there for you. So, remember,  

olamamaktan __ seni hayal kırıklığına uğratmaktan korktuğunu söyledi. O yüzden unutma,

you don't need to do anything, just enjoy the  time we have together and look after yourself. 

hiçbir şey yapmana gerek yok, sadece birlikte geçirdiğimiz zamanın tadını çıkar ve kendine iyi bak.

I'll be responsible __ your dad and if  I need any help, I will let you know.”

Babandan ben sorumlu olacağım ve herhangi bir yardıma ihtiyacım olursa sana haber veririm.”

Did you manage to fill in all blanks?

Tüm boşlukları doldurmayı başardınız mı?

Here are the answers.

İşte cevaplar.

“I have terrible news, I'm afraid. This  morning your father, was SPEAKING TO me and  

"Korkarım korkunç bir haberim var. Bu sabah baban benimle KONUŞUYOR ve

unfortunately, he has a rare bowel disease.

maalesef nadir görülen bir bağırsak hastalığı var.

He's been given 6 months. We've SPOKEN  WITH the specialist who believes that his  

6 ay süre verildi. Tek umudunun, denemekle İLGİLENİYORSA

only hope is a clinical trial of  an experimental treatment that  

, babanızı bırakabileceği

he can put your father down for if  he's INTERESTED IN giving it a go. 

deneysel bir tedavinin klinik denemesi olduğuna inanan uzmanla konuştuk .

There are risks of course,  but he has limited options.

Elbette riskleri var ama seçenekleri kısıtlı.

Now your dad isn't very GOOD AT  talking about his feelings. So,  

Baban duyguları hakkında konuşmakta pek iyi değil. Bu

when you do see him tonight, just keep the  conversation light. He actually asked me  

gece onu gördüğünde, konuşmayı hafif tut. Aslında benden

not to tell you, but we all know how  BAD I am AT keeping secrets, so...

sana söylemememi istedi, ama hepimiz sır saklamakta ne kadar KÖTÜ olduğumu biliyoruz, yani...

Are you okay?

İyi misin?

You know, your father and I are both very  PROUD OF you and what you have achieved. 

Biliyor musun, baban da ben de seninle ve başardıklarınla ​​GURUR DUYUYORUZ.

The last thing we want is for this  illness to become your burden. 

İstediğimiz son şey bu hastalığın size yük olması.

Your dad said that he was  AFRAID OF letting you down,  

Baban, seni hayal kırıklığına uğratmaktan, yanında

not being there for you. So, remember, you don't need to do  

olamamaktan korktuğunu söyledi. O yüzden unutma, hiçbir şey yapmana gerek yok

anything, just enjoy the time we have  together and look after yourself. 

, sadece birlikte geçirdiğimiz zamanın tadını çıkar ve kendine iyi bak.

I'll be RESPONSIBLE FOR your dad and if  I need any help, I will let you know.”

Babandan ben sorumlu olacağım ve yardıma ihtiyacım olursa sana haber veririm.”

Next let's take a look at some common  verb and preposition combinations.

Şimdi bazı yaygın fiil ve edat kombinasyonlarına bir göz atalım.

I'm not talking about phrasal verbs here.

Burada deyimsel fiillerden bahsetmiyorum.

These are just verbs that  commonly take a preposition  

Bunlar genellikle edat alan fiillerdir

(especially when there is an object after them).

(özellikle arkalarında bir nesne varsa).

First up, we've got

İlk önce,

LISTEN TO.

DİNLEMEK var.

“This morning I LISTENED TO  Bach while making breakfast.” 

"Bu sabah kahvaltı hazırlarken Bach'ı DİNLEDİM."

“They usually LISTEN TO the radio on long drives.”

"Genellikle uzun yolculuklarda radyoyu DİNLER."

I often hear students making  a mistake with this... 

Öğrencilerin sık sık bununla ilgili bir hata yaptığını duyuyorum...

They forget to say TO after  LISTEN, but if you're saying what  

DİNLE'den sonra TO demeyi unutuyorlar ama DİNLEDİĞİNİZ şeyi söylüyorsan

you are LISTENING TO, then you  have to use the preposition.

edat kullanmak zorundasın.

You can just say LISTEN, if you want  someone to do the action, but if you say  

Birinin eylemi yapmasını istiyorsanız DİNLE diyebilirsiniz, ancak

what you want them to listen TO after, it's  only correct if you have the preposition.

daha sonra dinlemesini istediğiniz şeyi söylerseniz, yalnızca edatınız varsa doğrudur.

“LISTEN TO this!”

"Bunu dinle!"

“Hey, LISTEN TO me!”

“Hey, BENİ DİNLE!”

or just

veya sadece

“LISTEN!”

“DİNLEYİN!”

We also use the preposition  TO with the verb BELONG.

TO edatını BELONG fiiliyle de kullanırız.

For example,

Örneğin,

“This book BELONGS TO Caspian.”

"Bu kitap Hazar'a AİTTİR."

or

veya

“Who does this jacket BELONG TO?”

“Bu ceket kime Ait?”

BELONG TO

BELONG TO AİT

BELONG TO

OLMAK

Another verb students often miss  the preposition after is WAIT.

Başka bir fiil öğrenciler genellikle BEKLEYİN'den sonra edatını kaçırırlar.

We have to say what you're WAITING FOR.

BEKLEDİĞİNİZİ söylemek zorundayız.

Like the song, “What you waiting FOR?”

“Ne için bekliyorsun?” şarkısındaki gibi.

Now this is another tip I have  to help you learn prepositions. 

Şimdi bu, edatları öğrenmene yardım etmem gereken başka bir ipucu.

Try to actively search for prepositions used in  your favourite songs, especially if they're used  

Özellikle bir fiil veya sıfattan sonra kullanılıyorlarsa, favori şarkılarınızda kullanılan edatları aktif olarak aramaya çalışın,

after a verb or adjective because then you'll  know which prepositions to use after that word.

çünkü o kelimeden sonra hangi edatları kullanacağınızı bileceksiniz.

Remember that songs aren't always grammatically  correct, but they're still a fun way to learn.

Şarkıların her zaman dilbilgisi açısından doğru olmadığını, ancak yine de öğrenmenin eğlenceli bir yolu olduğunu unutmayın.

So,

Peki,

“What are you waiting for?”

“Ne bekliyorsun?”

“What are you waiting for?”

"Ne için bekliyorsun?"

Next up is

Sıradaki

DEPEND ON

BAĞIMLIDIR

We can say,

“Maaş, önceki tecrübenize BAĞLIDIR”

“The salary DEPENDS ON your previous experience.”

diyebiliriz .

or

“I am so happy I can DEPEND ON my friends.”

ya da

“Arkadaşlarıma BAĞIMLI OLACAĞIM için çok mutluyum.”

DEPEND ON

BAĞLI OLARAK

We also use ON with SPEND.

SPEND ile birlikte ON kullanırız.

We SPEND money or time ON something.

Bir şeye para veya zaman harcarız.

“I SPENT 20 pounds ON this!”

“Buna 20 Pound Harcadım!”

Or you might say,

Ya da

“I don't have a lot to SPEND ON this jacket.”

“Bu cekete harcayacak çok şeyim yok”

And from the context, we will understand  that you're talking about money.

diyebilirsiniz . Ve bağlamdan, paradan bahsettiğinizi anlayacağız.

We could also say,

Ayrıca şunu da söyleyebiliriz:

“I don't want to SPEND too long ON this decision.

“Bu karara çok fazla zaman harcamak istemiyorum.

And we will understand that  you're talking about time.

Ve zamandan bahsettiğinizi anlayacağız.

Or your boss might ask,

Veya patronunuz,

“How long did you SPEND ON this report?”

“Bu rapora ne kadar zaman harcadınız?” Diye sorabilir.

SPEND ON

Bu videoyu yapmak için ne kadar zaman harcadığımı tahmin edebilir

SPEND ON

misiniz

Can you guess how long I  SPENT ON making this video?

?

When we use dependent prepositions,  prepositions that go after specific  

Bağımlı edatları kullandığımızda, belirli

adjective or verbs they are usually  found together in the sentence.

sıfatların veya fiillerin ardına gelen edatlar genellikle cümlede birlikte bulunurlar.

But in this example,

Ancak bu örnekte,

“I don't want to SPEND too long ON this decision.”

"Bu karara çok fazla zaman harcamak istemiyorum."

TOO LONG comes between SPEND and ON.

TOO LONG, SPEND ile ON arasında gelir.

We still need the preposition  because we say WHAT afterwards.

Hâlâ edata ihtiyacımız var çünkü daha sonra NE diyoruz.

You could say, “I don't want to SPEND too long.”

“Çok uzun zaman harcamak istemiyorum” diyebilirsiniz.

But if we add THIS DECISION, then we need ON.

Ama BU KARARI eklersek, ON'a ihtiyacımız var.

“I don't want to spend too long ON this decision.”

"Bu karar için çok fazla zaman harcamak istemiyorum."

For certain words, we sometimes use  a preposition and sometimes we don't.

Bazı kelimeler için bazen bir edat kullanırız, bazen de kullanmayız.

Here are some common words that can be confusing.

İşte kafa karıştırıcı olabilecek bazı yaygın kelimeler.

MARRY

EVLENME Evlenme

When we talk about the action of getting  married, we don't use a preposition directly  

eyleminden bahsettiğimizde

after the verb. For example,

fiilden hemen sonra bir edat kullanmayız. Örneğin,

“She MARRIED him on June 27 1998.”

"Onunla 27 Haziran 1998'de EVLENDİ."

But when we say WHO you're MARRIED  TO, then we do use the preposition. 

Ama KİMİNLE EVLİ OLDUĞUNU söylediğimizde, o zaman edatını kullanırız.

After MARRIED we use TO.

MARRIED'den sonra TO kullanırız.

For example,

Örneğin,

“She's MARRIED TO my brother.”

“Kardeşimle EVLİ”.

or

veya

“I'm MARRIED TO my work.”

“İşimle EVLİYİM.”

It's true.

Bu doğru.

Next up

Sıradaki

ASK

ASK

We don't use a preposition after ASK  when we don't say WHO we're asking.

KİME sorduğumuzu söylemediğimizde ASK'dan sonra bir edat kullanmayız.

For example, “Can you ASK the price of this?”

Örneğin, “Bunun fiyatını SORABİLİR MİSİNİZ?”

But we do use a preposition when  we say, WHO and WHAT we're asking.

Ancak KİM ve NE sorduğumuzu söylediğimizde bir edat kullanırız.

For example,

Örneğin,

“She ASKED him FOR a pen.”

“Ondan kalem istedi.”

We use ASK + PERSON + FOR + NOUN.

ASK + PERSON + FOR + NOUN kullanıyoruz.

“They ASKED ME FOR a loan of £100.”

"Benden 100 sterlin kredi istediler."

And we use ASK + the INFINITIVE when we say  

Birinden ne yapmasını istediğimizi

what we're asking someone to do. For example,

söylerken ASK + SONSUZ kullanırız . Örneğin,

“She ASKED HIM TO WRITE his name.” Another example is,

“İsmini YAZMASINI İSTEDİ”. Başka bir örnek,

“I ASKED MY SON TO SING with me.”

“OĞLUMDAN BENİMLE ŞARKI İSTEDİĞİM”dir.

Now, there are also some words  that take multiple prepositions.

Şimdi, birden fazla edat alan bazı kelimeler de var.

For example,

Örneğin,

AGREE

KABUL

You AGREE WITH someone.

EDİYORSUNUZ Biriyle KABUL EDİYORSUNUZ.

We say AGREE WITH when we want to say  that you think the same as another person.

Bir başkasıyla aynı şeyi düşündüğünüzü söylemek istediğimizde KABUL EDİYORUZ.

For example,

Örneğin,

“Hm, I AGREE WITH Miss Brown  on many points in her talk.”

"Hm, konuşmasının birçok noktasında Bayan Brown'a KATILIYORUM."

We also use AGREE WITH to talk  about a thing or situation. 

Aynı zamanda bir şey veya durum hakkında konuşmak için AGREE WITH kullanırız.

“I didn't AGREE WITH what you did.”

"Yaptığın şeyi KABUL ETMEDİM."

or

“I AGREE WITH the ruling.”

veya

“Karara KATILIYORUM.”

We can also use TO after AGREE.

AGREE'den sonra TO'yu da kullanabiliriz.

When you AGREE TO DO something,  you mean that you will take action.

Bir şeyi YAPMAYI KABUL ETTİĞİNİZDE, harekete geçeceğinizi kastediyorsunuz.

Here's an example, 

İşte bir örnek,

“She AGREED TO change the  start time of the meeting.”

"Toplantının başlangıç ​​saatini değiştirmeyi KABUL ETTİ."

or

veya

“I know they want to AGREE TO the new terms.”

"Yeni şartları KABUL ETMEK istediklerini biliyorum."

Finally, as promised, I'll tell you the  difference between SPEAK TO and SPEAK WITH.

Son olarak, söz verdiğim gibi, SPEAK TO ve SPEAK İLE KONUŞ arasındaki farkı anlatacağım.

They are almost the same except  when we SPEAK TO someone.

Biriyle KONUŞMAMIZ dışında neredeyse aynılar.

It's probable that it's less of a  conversation and more of a monologue.

Daha az bir konuşma ve daha çok bir monolog olması muhtemeldir.

One person speaking.

Bir kişi konuşuyor.

“She SPOKE TO the crowd with great skill.

“Kalabalığa büyük bir ustalıkla KONUŞTU.

However, when we SPEAK WITH someone,  it's more likely to be a dialogue.

Ancak, birisiyle KONUŞTUĞUZDA, bunun bir diyalog olması daha olasıdır.

“They SPOKE WITH the child's parents  to make sure everything was okay.”

"Her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için çocuğun ailesiyle KONUŞTULAR."

It’s a small difference. That isn't always true. You can also say,

Bu küçük bir fark. Bu her zaman doğru değildir.

“They SPOKE TO the child's parents, of course.”

“Çocuğun anne babasıyla konuştular tabii”

But sometimes there is this  small difference in meaning  

de diyebilirsiniz . Ancak bazen anlam bakımından bu küçük fark vardır

and it's about who's doing  the majority of the talking.

ve bu, konuşmanın çoğunu kimin yaptığıyla ilgilidir.

With SPEAK TO it's one side, doing more  talking. And with SPEAK WITH it's more equal.  

SPEAK TO ile bir taraf, daha fazla konuşma yapıyor. Ve KONUŞMA İLE daha eşittir.

And that's one of the reasons why  prepositions are so difficult.

Edatların bu kadar zor olmasının sebeplerinden biri de budur.

Sorry!

Afedersiniz!

Okay, so what am I most AFRAID OF?

Tamam, peki ben en çok neyden korkarım?

I am most afraid of being trapped.

En çok tuzağa düşmekten korkuyorum.

It's a fear I've had since being a young girl.

Küçüklüğümden beri yaşadığım korku.

So, I avoid busy trains and lifts  where I can and I always check  

Bu yüzden, mümkün olduğunca yoğun trenlerden ve asansörlerden kaçınırım ve

the locks work on a public toilet  door before I close and lock it.

bir umumi tuvalet kapısını kapatıp kilitlemeden önce her zaman kilitlerin çalıştığını kontrol ederim.

What are you most afraid of?

En çok korktuğun şey nedir?

Let me know in the comments. 

Yorumlarda bana bildirin.

Now to work your preposition knowledge  harder, check out this video right here  

Şimdi edat bilginizi daha fazla çalıştırmak için, buradaki videoyu izleyin

and I will drop some useful links for  you also in the description below.

ve aşağıdaki açıklamaya da sizin için bazı yararlı bağlantılar bırakacağım.

I'll see you in the next lesson.

Bir sonraki derste görüşürüz.